t.c. - tez.sdu.edu.trtez.sdu.edu.tr/tezler/tf01589.pdf · remi section of the northern sobu showed...
TRANSCRIPT
T.C.
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
ISPARTA-GÖNEN ARASINDAKİ PLİYO-KUVATERNER
HAVZANIN AKTİF VE PASİF KAYNAKLI
SİSMOLOJİK YÖNTEMLERLE İNCELENMESİ
Ali SİLAHTAR
Danışman Yrd. Doç. Dr. Mehmet Zakir KANBUR
YÜKSEK LİSANS TEZİ
JEOFİZİK MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI
ISPARTA – 2011
TEZ ONAYI
Ali SİLAHTAR tarafından hazırlanan ''Isparta-Gönen arasındaki Pliyo-
Kuvaterner havzanın aktif ve pasif kaynaklı sismolojik yöntemlerle
incelenmesi'' adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Süleyman
Demirel Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı’nda YÜKSEK LİSANS
TEZİ olarak kabul edilmiştir.
Danışman : Yrd. Doç. Dr. Mehmet Zakir KANBUR
Süleyman Demirel Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı
Jüri Üyeleri :
Başkan : Prof. Dr. Mahmut OKYAR
Süleyman Demirel Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı
Üye : Prof. Dr. Muhittin GÖRMÜŞ
Süleyman Demirel Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı
Prof. Dr. Mustafa KUŞCU
Enstitü Müdürü
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların
kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.
i
İÇİNDEKİLER
Sayfa
İÇİNDEKİLER ........................................................................................................ i
ÖZET...................................................................................................................... iii
ABSTRACT ............................................................................................................. v
TEŞEKKÜR .......................................................................................................... vii
ŞEKİLLER DİZİNİ .............................................................................................. viii
ÇİZELGELER DİZİNİ ............................................................................................ x
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ .......................................................... xi
1.GİRİŞ .................................................................................................................... 1
1.1. Çalışma Alanının Tanıtılması ........................................................................... 2
1.2. Çalışma Alanı Jeolojisi ..................................................................................... 4
1.2.1. Bölge stratigrafisi ........................................................................................... 4
1.2.1.1. Davras kireçtaşı (Mzd) ................................................................................ 4
1.2.1.2. Söbüdağı kireçtaşı üyesi (UKrds) ................................................................ 6
1.2.1.3. Çiğdemtepe kireçtaşı (Ukrç) ........................................................................ 6
1.2.1.4. Koçtepe formasyonu (Tk) ............................................................................ 8
1.2.1.5. Kayıköy formasyonu (Tky) ......................................................................... 8
1.2.1.6. Gölcük volkanikleri (PlQg)......................................................................... 9
1.2.1.7. Yamaç birikintileri (Qy), Alüvyonal yelpaze (Qa) ................................... 11
1.2.2. Tektonik ....................................................................................................... 11
2. KAYNAK ÖZETLERİ ...................................................................................... 15
3. MATERYAL VE YÖNTEM ............................................................................. 18
3.1. Tanım .............................................................................................................. 18
3.2. Materyal .......................................................................................................... 18
3.3. Yöntem ............................................................................................................ 19
3.3.1. Yansıma sismolojisi yöntemi ....................................................................... 19
3.3.1.1. Kaynak alıcı düzenleri ve CDP kavramı ................................................... 21
3.3.1.2. Yatay tabakalarda yansıma ....................................................................... 24
3.3.1.3. Eğik yüzeylerde yansıma .......................................................................... 25
3.3.1.4. Yansıma sismolojisinde veri işlem ........................................................... 25
3.3.1.4.1. Ayıklama (Editing)................................................................................. 26
3.3.1.4.2. Yükseklik düzeltmesi (Datum Correction) ........................................... 26
3.3.1.4.3. Otomatik kazanç kontrolü (AGC) .......................................................... 27
3.3.1.4.4. Dinamik düzeltme (NMO-Normal Move Out) ...................................... 29
ii
3.3.1.4.5. Bozucu etkilerin atılması (Muting) ........................................................ 30
3.3.1.4.6. Ters evrişim (Deconvolution) ................................................................ 31
3.3.1.4.7. Filtreleme (Filtering) .............................................................................. 31
3.3.1.4.8. Sabit hız yığışımı (CV Stack) ................................................................ 32
3.3.1.4.9. Yığma işlemi (CMP Stack) .................................................................... 34
3.3.1.4.10. Sismik göç işlemi (Migration) ............................................................. 34
3.3.2. Re-Mi yöntemi ............................................................................................. 36
3.3.2.1. Genel tanımlar ........................................................................................... 36
3.3.2.2. ReMi yöntemi esasları .............................................................................. 38
3.3.2.3. ReMi yönteminde sismik kırılma ekipmanlarının kullanılması ................ 40
3.3.2.4. Rayleigh faz hızı dispersiyonunun işaretlenmesi ...................................... 40
3.3.2.5. Yüzey dalgası dispersiyon eğrilerinin modellenmesi ............................... 41
3.3.2.6. Yüzey dalgası dispersiyon verilerinin ters çözümü .................................. 43
3.3.2.6.1. Ağırlıklı katsayılarının hesaplanması ..................................................... 44
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA ................................................ 48
4.1. Yansıma Sismolojisi Yönteminin Uygulanması ............................................. 51
4.1.1. Sismik verinin hız analizine hazırlanması.................................................... 51
4.1.2. Hız analizi ve sismik yığma ......................................................................... 55
4.2. Re-Mi Yönteminin Uygulanması .................................................................... 61
5. SONUÇ .............................................................................................................. 67
6. KAYNAKLAR .................................................................................................. 69
ÖZGEÇMİŞ ........................................................................................................... 74
iii
ÖZET
Yüksek Lisans Tezi
ISPARTA-GÖNEN ARASINDAKİ PLİYO-KUVATERNER HAVZANIN
AKTİF VE PASİF KAYNAKLI
SİSMOLOJİK YÖNTEMLERLE İNCELENMESİ
Ali SİLAHTAR
Süleyman Demirel Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Mehmet Zakir KANBUR
Isparta’nın kuzey bölünmünde kalan Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) yakın
çevresi ile Gönen arası bölgede kalan hatlar boyunca ana kaya derinliği ve bu
derinliğe kadar ki çökel yapının yapısal özelliklerini belirlemek için yansıma
sismolojisi ve yüzey dalgaları analizi uygulaması (ReMi) yapılmıştır. Elde edilen
veriler uygun veri işlem aşamalarından geçirilerek sismik kesitler elde edilmiştir. Bu
kesitlerde ana kaya hattının varlığı tespit edilmiş ve bu derinliğe kadar ki çökel
yapının sismik stratigrafisi yorumlanmıştır.
SDÜ kampüs alanından şehir merkezine doğru uzanan yansıma profilinde ana
kayanın yaklaşık 165 metre derinliğe kadar olan kısmı görüntülenmiştir. Yansıma
kesitinde anakaya dalımının profil boyunca devam ettiği gözlemlenmiş dolayısıyla
anakaya tabanının daha derinde olduğu anlaşılmıştır. Çünür ile şehir merkezi
arasında ve Söbü dağı kuzeyinden Gönen’e doğru ReMi profilleri atılmış ve 100
metre derinliğe kadar Vs derinlik ve hızları ile ReMi kesitleri elde edilmiştir.. Bu
alandaki ReMi kesitiyle birlikte değerlendirildiğinde yapıyı örten çökel yapının kum,
çakıl-kum ardalanması, çakıl-tüf ardalanmaları şeklinde olduğu tespit edilmiştir.
Söbü dağı kuzeyindeki ReMi kesiti anakayanın daha ılımlı daldığı ve üzerini örten
çökel yapının Vs hızının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.
iv
Elde edilen veriler ile alana ait sismik hız, anakaya derinliği ve tabaka kalınlıkları
belirlenerek gerekli mühendislik parametreleri ortaya konmuştur. Çünür’den alınan
ReMi kesitinde alüvyon ortamda 100 metre derinlik içerisinde sismik hızın 760
m/s’ye varmadığı tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çökel, stratigrafi, uygulamalı sismoloji, ReMi, mühendislik
sismolojisi, Isparta, Gönen.
2011, 74 sayfa
v
ABSTRACT
M. Sc. Thesis
INVESTIGATION OF THE PLIO-QUATERNARY BASIN BETWEEN
ISPARTA-GONEN BY THE ACTIVE AND PASSIVE SOURCE
SEISMOLOGICAL TECHNIQUES
Ali SİLAHTAR
Suleyman Demirel University
Graduate School of Applied and Natural Sciences
Department of Geophysical Engineering
Supervisor: Asst. Prof. Dr. Mehmet Zakir KANBUR
To observe the depth of bedrock and the structural properties of the sediment
between Isparta and Gonen, the techniques of surface waves analysis (ReMi) and
seismic reflection are used. The seismic sections were obtained by the applying the
appropriate data processing techniques. The bedrock and related sedimentary
structures were determined by interpreting the seismic sections.
By the seismic reflection section trending from Suleyman Demirel University (SDU)
campus to Isparta downtown area, the part of bedrock (165 m in depth) and he
thicknesses of layers were imaged. it was observed that the interface regarding
bedrock dip continues up to this depth. The reflection section indicates that the
bedrock depth should be deeper at the center of the basin. ReMi data was collected at
two area, one is between Cunur and Isparta downtown area, and the other is from
north of Sobu mount to Gonen. Vs velocities and corresponding layers were
identified up to 100 m in depth. The evaluating the reflection and ReMi (Cunur)
sections together, the geological units were identified as sand, gravel-sand and
gravel-tuff alternation. ReMi section of the northern Sobu showed that the bedrock
slope is more moderate than that of southern SDU and the geological units
sedimentation have higher Vs velocities.
vi
By the obtained data, the necessity engineering parameters such as seismic velocities,
bedrock depth and layer thicknesses were determined. However, the alluvial velocity
has not been reached 760 m/s, in 100 m ReMi (Cunur area) depth section.
Key Words: Sedimentation, stratigraphy, applied seismology, ReMi, engineering
seismology, Isparta, Gonen.
2011, 74 pages
vii
TEŞEKKÜR
Sunulan yüksek lisans tez çalışması Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel
Araştırma Projeleri Yönetim Birimi tarafından desteklenen 1999-YL-09 nolu
araştırma projesi kapsamında gerçekleştirilmiştir.
Tezin tüm aşamalarında çalışmalarımı yönlendiren, arazi ve laboratuar
çalışmalarında bilimsel yardımlarını esirgemeyen ve gerekli olanakları sağlayan
danışmanım Sayın Yrd. Doç. Dr. Mehmet Zakir Kanbur’a (Süleyman Demirel
Üniversitesi) teşekkür ederim.
Tezin arazi çalışmalarında yardımlarını esirgemeyen Süleyman Demirel Üniversitesi
Jeofizik Mühendisliği öğrencilerinden Emrah ERDĠK, Gamze ARI, Hatice
ÇĠĞDEM, Arzu UÇAR ve Alper CANAY’a teşekkür ederim.
Tüm eğitim hayatım boyunca benden maddi manevi desteğini eksik etmeyen
saygıdeğer ailem ve Tuğba ORUÇ’a teşekkür ederim.
Ali SĠLAHTAR
ISPARTA, 2011
viii
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1.1. Çalışma alanı görünümleri ve jeofizik veri güzergahları .............................. 3
Şekil 1.2. İnceleme alanının genelleştirilmiş stratigrafik sütun kesiti .......................... 5
Şekil 1.3. Çalışma sahası ve çevresinin basitleştirilmiş jeoloji haritası ........................ 7
Şekil 1.4. Çalışma alanı ve yakın çevresinin tektonik haritası .................................... 12
Şekil 3.1. Modifikasyon yapılmış sismik enerji kaynağının görünümü ..................... 19
Şekil 3.2. Bir sismik kayıtta görülmesi beklenen dalgaların şematik gösterimi ......... 22
Şekil 3.3. Çok kanallı yansıma sismolojisi ölçülerinde kullanılan kaynak alıcı
düzenleri ................................................................................................... 23
Şekil 3.4. 12 kanallı ‘Single Ended’ seriminin arazi hattı boyunca hareketi ile altı
katlamalı CDP elde edilişinin gösterimi................................................... 24
Şekil 3.5. A: Farklı kaynak noktalarından çıkan ışın takımının yatay yansıtıcıda
aynı noktadan yansıyarak alıcılara gelişinin gösterimi… ........................ 25
Şekil 3.6. Referans düzleminin atış noktasının üstünde seçilmesi durumu ................ 27
Şekil 3.7. Referans düzleminin atış noktasının altında seçilmesi durumu .................. 27
Şekil 3.8. Sismik kayıt üzerinde yansıtıcı yüzeyden elde edilen yansıma parabolü ... 30
Şekil 3.9. NMO düzeltmesi yapılmış sinyal................................................................ 30
Şekil 3.10. Sismik sinyalin filtreleme aşamasının basitleştirilmiş gösterimi .............. 32
Şekil 3.11. Yeraltında yer alan senklinal bir yapının sismik kesiti ve bu kesitin
migrasyon yapılmış görünümü ................................................................. 36
Şekil 3.12. Araziden alınmış ReMi verisindeki Yüzey Dalgası görünümü. 230
metre lineer açılım, 24 alıcının 32 saniye süresince çevresel gürültüyü
kaydetmesi ile elde edilmiş işlenmemiş ReMi verisi ............................... 37
Şekil 3.13. p-f görüntülerinden faz hızlarının işaretlenmesi ....................................... 41
Şekil 3.14. Ölçülen dispersiyon eğrilerinin karşılık geldiği model parametreleri
bilinmeyenleri oluşturumunun gösterimi ................................................. 42
Şekil 3.15. Yeraltının 1B modellenerek parametreleştirilmesi ................................... 43
ix
Şekil 3.16. Verilen tabakalı modelden yüzey dalgasının yayılım özelliklerinin
tahmin edilmesi ........................................................................................ 43
Şekil 4.1. Yansıma sismolojisinde veri işlem akış diyagramı. .................................... 49
Şekil 4.2. Re-Mi verisinin analiz aşamalarının XY profilini üzerinde 6 numaralı
kayıt üzerinde gösterimi ........................................................................... 50
Şekil 4.3. 66 adet sismik yansıma verisinin genel görünümü ..................................... 52
Şekil 4.4. A:6, B:27, C:46, D:61 numaralı ham sismik verilerin görünümü .............. 52
Şekil 4.5. A:6, B:27, C:46, D:61 numaralı sismik verilere genlik kazanımı
(tegain) uygulamasının ardından görünümü ............................................ 53
Şekil 4.6. A:6, B:27, C:46, D:61 numaralı sismik verilere otomatik genlik
kazanımı (AGC) yapılmasının ardından görünümü ................................. 53
Şekil 4.7. A:6, B:27, C:46, D:61 numaralı sismik verilerin güç spektrumlarında
X: Alçak geçiş band aralığı Y: Yüksek geçiş band aralığı ....................... 54
Şekil 4.8. 12 numaralı yansıma verisinde; A: Ham veri, B: Düşük frekans aralığı
seçilerek filtrelenmiş veri<20 Hz, C: Yüksek frekans aralığı seçilerek
filtrelenmiş veri>180 Hz, D: Uygun filtre aralığı seçilerek filtrelenmiş
veri 20-180 Hz .......................................................................................... 54
Şekil 4.9. A:6, B:27, C:46, D:61 numaralı sismik verilerin 20-180 Hz band geçişli
filtre ile filtrelenmesi ................................................................................ 55
Şekil 4.10. Hız analizi ile elde edilen NMO hız kesitleri............................................ 57
Şekil 4.11. Kampüs-Kayıköy (AB profili) sismik yansıma yığma kesiti ve
yorumu ..................................................................................................... 58
Şekil 4.12. Çalışma alanında elde edilmiş sondaj logu ............................................... 60
Şekil 4.13. CD profilinde alınmış 12 numaralı veriye uygulanan veri işlem
aşamaları................................................................................................... 62
Şekil 4.14. Söbüdağ-Senirce hattı (CD profili) ReMi derinlik-hız kesiti ................... 63
Şekil 4.15. Çünür-Şehir merkezi (XY profili) ReMi derinlik-hız kesiti ..................... 65
x
ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge 4.1. Sismik yansıma verisi veri işlem parametreleri ...................................... 48
Çizelge 4.2. Re-Mi verileri için veri işlem parametreleri ........................................... 50
Çizelge 4.3. CMP yığma işleminde kullanılan gidiş-geliş zamanları, yığma hızları
ve derinlikler. ......................................................................................... 60
Çizelge 4.4. CMP yığma işleminde kullanılan gidiş-geliş zamanları, ortalama
hızlar ve derinlikler. ............................................................................... 61
xi
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ
Krüds Söbüdağı Kireçtaşı formasyonu
Ti Kayıköy Formasyonu
PQg Gölcük Volkanikleri
Qe Etek Çökelleri
Qa Ova Çökelleri
CDP Ortak Derinlik Noktası
NMO Normal Kayma Zamanı
AGC Otomatik Genlik Kazanımı
DMO Yığma Öncesi Kısmi Göç İşlemi
T Zaman
X Uzaklık
S Sinyal
G Gürültü
Ti Yayılama zamanı
Gn Jeofon kanumları
E Jeofon kot yüksekliği
30sV Kayma dalgası hızı
SASW Yüzey dalgaları spekral analiz yöntemi
1
1. GİRİŞ
Çevre bilimi birçok jeofizik teknikleri barındırır ve bunlardan en önemli olanlardan
biri yansıma sismolojisidir. Bu teknik hızlı gelişen bilgisayar teknolojisi ile birlikte
yer altındaki örtü katmanlarının kalınlıkları tayin etmekten yer altı suyu
araştırmalarına kadar birçok jeolojik yapının belirlenmesinde kıymetli bir kaynak
sağlamıştır.
Yansıma sismolojisinde başlıca gelişme sismik izlere yığma işleminin yani CDP‟nin
ilk olarak 60 yıl önce petrol endüstrisinde kullanılması olmuştur (Dobrin vd., 1988).
Özellikle bu metottaki başlıca başarı daha fazla çözünürlük sağlamak vasıtasıyla,
sinyal/gürültü oranını iyileştirerek karmaşık jeolojik yapıların analizinde verimli
sonuçlar elde etmek olmuştur. Petrol endüstrisi bu masraflı araştırmalar için yeterli
güce sahipken diğer çevresel endüstrilerin bu konuya ayıracak yeterli bütçesi
olmadığından tekniğin gelişimi bilgisayar teknolojisinin gelişimine kadar sadece
petrol aramalarında kullanılmıştır. Sonunda bilgisayar teknolojisi ve etkili CDP
çözüm tekniği kombinasyonu sağlanarak düşük ücretle yüksek çözünürlük elde
edilmesine ve daha fazla sismik yansıma uygulamalarının yapılabilmesine olanak
sağlamıştır (Steeples and Miller, 1990).
Çökel havzalarda ana kaya topografyası ve bunları örten çökellerin neo-tektonik
yapılarının belirlenmesinde yansıma sismolojisinin yanında geliştirilen metotlardan
bir diğeri yüzey dalgaları analizine dayanan ReMi tekniğidir. Son yıllarda geliştirilen
kırılma-mikrotitreşim (ReMi) tekniği (Louie, 2001), 30 metre ortalama S dalgası hızı
(Vs30) ve yeterli açılımla 100 metre derinliğe kadar tabaka kalınlıklarının ve
hızlarının belirlenmesi için kullanılmaktadır. Teknik aktif sismik kaynak
gerektirmediği için şehir trafiğinin yoğun olduğu yerlerde yapılabilmekte ve diğer
tekniklerin uygulanmasında problem yaratan bu durum avantaja dönüşmektedir.
Oldukça kolay ve ekonomik görünen bu teknik, bilinen kırılma sismiği ekipmanı ve
çevresel gürültünün sismik kaynak olarak kullanılmasıyla yer içerisindeki tabaka
kalınlıkları ve kesme dalgası hızlarının çıkarılmasına dayanır (Kanbur vd., 2008;
Kanbur ve Kanbur, 2009).
2
Tez kapsamında; Isparta Süleyman Demirel kampüs alanı yakın çevresi ile Gönen
arasında kalan bölgenin bir kısmını yansıma sismolojisi ve ReMi tekniğini
kullanarak, ana kaya derinliği ve bu ana kayayı örten çökel yapının stratigrafik
özelliklerini belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda çalışma alanında
daha önce yapılmış olan jeofizik ve jeolojik bilgiler derlenmiştir. Elde edilen bu
bilgiler doğrultusunda ana kayayı tespit edebilecek profiller saptanmıştır. Ana
kayanın (>150 metre) olduğu yaklaşımı ile bu alanda elde edilecek kayıtların gürültü
şartları ve optimum süreksizlik analizlerine uygun tasarım yapılmıştır. Yansıma
sismolojisi için modifiye edilmiş kan-sis ivmeli ağırlık düşürme enerji kaynağı,
jeofizik bölümüne ait 24 kanallı Geode kayıtçı ve 40 Hz‟lik jeofonlar 5 metre
aralıklandırılarak veri kazanımı sağlanmıştır. ReMi için ise 4.5 Hz‟lik jeofonlar 10
metre aralıklandırılarak 24 kanallı kayıtçı ile veri kazanımı yapılmıştır. Elde edilen
bu veriler Louie tarafından geliştirilen Jrg ve ReMi bilgisayar yazılımları
kullanılarak kesitlere dönüştürülmüştür.
Bu çalışma ile ana kaya yüzeyi görüntülenerek; üzerindeki örtü kalınlığının dokusu
ve sedimanter özellikleri ortaya çıkarılmıştır. Çalışma alanında genel olarak ana
kayanın dalımı, üzerindeki örtünün bölgesel olarak değişimi ve bu örtü tabakasını
oluşturan kil, silt, kum, çakıl birimler sismolojik görüntüleme ile ortaya çıkarılmıştır.
Böylelikle bölgedeki sedimanların yapısal farklılıkları ortaya konmuştur.
Çalışma, özellikle standartlaştırılmış veri kazanım tekniği ve veri işleminin çeşitli
jeolojik uygulamalara kolaylıkla uygulanabildiğini göstermektedir.
1.1. Çalışma Alanının Tanıtılması
Çalışma alanı Akdeniz bölgesinde yer alan Isparta il merkezi Süleyman Demirel
Üniversitesi kampüs alanı yakın çevresi ve bu alandan Gönen-Atabey arasında kalan
bölümü kapsamaktadır. Isparta ili, Akdeniz Bölgesi‟nin kuzeyinde yer alan Göller
bölgesinde yer almaktadır. İl, 300 20‟ ve 310 33‟ doğu boylamları ile 370 18‟ ve 380
30‟ kuzey enlemleri arasında bulunmaktadır. 8.933 km2
‟lik yüzölçümüne sahip olan
Isparta ili, kuzey ve kuzeybatıda Afyon, batıda ve güneybatıda Burdur, güneyde
3
Antalya, doğu ve güneydoğuda ise Konya ile çevrilidir. Rakımı ortalama 1050
metredir. Çalışma alanının genel konumunu gösteren yer buldurucu harita Şekil
1.1.‟de verilmiştir. Verilen harita Çünür bölgesi ve Üniversite kampüsü ile Gönen
arasındaki kısımları içine almaktadır.
Şekil 1.1. Çalışma alanı görünümleri ve jeofizik veri güzergahları (A: Çünür-şehir
merkezi ReMi hattı (XY profili), B: Söbüdağ-Senirce Remi hattı (CD
profili), C: Kampus-Kayıköy yansıma Sismolojisi hattı (AB profili)); (K
çalışma alanındaki sondaj logu)
4
1.2. Çalışma Alanı Jeolojisi
1.2.1. Bölge Stratigrafisi
İnceleme alanında otokton konumlu birimler gözlenir. Geniş alanda yüzeylenme
veren otokton birimler yaşlıdan gence doğru sıra ile Triyas-Jura-Kretase yaşlı Davraz
formasyonu, Senomaniyen-Türoniyen yaşlı Söbüdağ kireçtaşı üyesi, Orta
Maestrihtiyen yaşlı Çiğdemtepe kireçtaşı, Üst Paleosen-Alt Eosen yaşlı Koçtepe
formasyonu, Orta Eosen yaşlı Kayıköy formasyonu. Üst Miyosen-Pliyosen-
Kuvaterner yaşlı Gölcük volkanikleri ile Kuvaterner yaşlı alüvyonlardır (Şekil 1.2.,
1.3.).
1.2.1.1. Davras kireçtaşı (Mzd)
Isparta‟nın güneydoğusunda yer alan Davras Dağı çevresindeki Mesozoyik
karbonatlar için Gutnic vd. (1979) Davras Serisi terimini kullanmışlardır. Kalın
karbonatlarla temsil edilen birim, Dumont ve Kerey (1975) tarafından Alakilise
kireçtaşı, Yalçınkaya vd. (1986) tarafından Alakilise formasyonu olarak
adlandırılmıştır. Yalçınkaya (1989) bu karbonatlar için Davras formasyonu ismini
kullanmıştır. Akbulut (1980) ise bu seri için Davras kireçtaşı terimini önermiştir ve
bu adlama baskın litolojiyi belirtmesi ve stratigrafi kurallarına (Hedberg, 1976;
S.kayk, 1983) uygun tanımlanmasından dolayı uygun görülmüştür (Görmüş ve
Özkul, 1995; Karaman, 1994).
Davras kireçtaşı inceleme alanının doğusunda geniş bir yayılıma sahiptir. Birim altta
beyazımsı, grimsi renkli, kalın tabakalı dolomitik kireçtaşları ile başlar. Sert, sık
çatlaklı, çatlakları kalsit dolgulu olan bu kireçtaşları yer yer tamamen dolomitleşme
gösterir. Bu dolomitik seri üzerine bej, krem, açık gri, açık kahve renkli, orta-kalın
tabakalı sık çatlaklı, çatlakları kalsit dolgulu, üste doğru ofiyolitik karakterde
kireçtaşları gelir. Açık gri, bej, krem, açık kahve renklerde, orta-kalın tabakalı yer
yer dolomitize olmuş kireçtaşları ile devam eder. Üste doğru en kalın seviyesini
oluşturan orta-kalın tabakalı, açık gri, bej, krem açık kahve renklerde gözlenen
kireçtaşlarına geçer. Bu kireçtaşları üste doğru yer yer orta katmanlı, gri, grimsi bej,
5
krem renkli, neritik-yarı pelajik, yer yer de ince-orta katmanlı, kirli sarı, gri, bej,
krem renkli, çörtlü, pelajik-yarı pelajik kireçtaşlarına geçerler. Birim en üstte ince
tabakalı, krem, sarı, bej, yer yer pembe renkli, çörtlü pelajik kireçtaşları ile sonlanır
(Yalçınkaya, 1989). Geç Kretase yaşlı Çiğdemtepe birimine ait rudist içerikli
karbonatlar Davras kireçtaşı birimini uyumsuz olarak örtmektedir (Karaman vd.,
1988; Yıldız ve Toker, 1991; Görmüş ve Karaman, 1992). İstifin kalınlığının 2000
metre (?) den daha fazla olduğu sanılmaktadır. Birimin yaşı Üst-Triyas-Turoniyen
olarak belirlenmiştir.
Şekil 1.2. İnceleme alanının genelleştirilmiş stratigrafik sütun kesiti (Görmüş ve
Özkul 1995‟ten düzenlenmiştir)
6
1.2.1.2. Söbüdağı kireçtaşı üyesi (UKrds)
Birim, inceleme alanının kuzeybatısındaki Büyük Söbü Tepe ve Küçük Söbü
Tepe‟de gözlenmektedir. SDÜ Batı Kampüsünün kuzeybatısındaki Büyük Söbü
Tepe‟den en iyi yüzeyleme vermesi nedeni ile birim ilk olarak Karaman vd. (1988)
tarafından formasyon mertebesinde isimlendirilmiştir. Yalçınkaya (1989) tarafından
üye olarak kullanmıştır. Bunun yanında litoloji isminin baskınlığını göstermesi,
istifin Davras kireçtaşlarının üst düzeylerini oluşturması, henüz formasyon
mertebesinde taban sınırının belli olmaması nedenleriyle üye mertebesinde
adlandırılması uygun görülmüştür (Görmüş ve Özkul, 1995; Karaman, 1994).
Birim egemen olarak açık-koyu gri, bej renkli çoğunlukla masif, yer yer orta-kalın
katmanlı kireçtaşları ile temsil edilmektedir. Genel olarak sıkı dokulu ve Şekil 1.2.
inceleme alanının genelleştirilmiş tektonostratigrafik sütun kesiti homojen bir yapıya
sahip olan kireçtaşları bol çatlaklı olup, çatlaklar çoğunlukla ikincil kalsit ile
doldurulmuştur. Birim bölgedeki tektonizma koşullarından büyük ölçüde etkilenmiş
şiddetli kıvrımlı, kırıklı bir yapı kazanmıştır. Faylanmalar boyunca yoğun birleşik
zonlar izlenir. Söbüdağ kireçtaşı üyesi, Isparta-Ankara karayolu boyunca yüksek açılı
bir ters fayla (Söbüdağ fayı) Eosen yaşlı bilimler üzerine itilmiştir. Fay dokanağı
boyunca yer yer diyabaz türü ofiyolitik bileşenlere rastlanır (Görmüş ve Özkul, 1995;
Karaman, 1994).
Söbüdağ kireçtaşı üyesi taban seviyeleri yörede izlenemediğinden daha yaşlı
birimlerle olan stratigrafik ilişkisi bilinmemektedir. Bölgede birimin taban dokanağı
görülemediği için gerçek kalınlığı tam olarak bilinemez. Ancak harita ve topografya
yorumuna göre, görünür kalınlığı 500 metreden fazladır (Karaman, 1994).
1.2.1.3. Çiğdemtepe kireçtaşı (Ukrç)
Birim adını inceleme alanının kuzeyindeki Senirce köyünden alır. Önceki
çalışmalarda Karaman vd. (1988) taralından Senirce kireçtaşı olarak tanımlanmıştır.
Koçyiğit (1983, 1984) tarafından Çiğdemtepe kireçtaşı olarak isimlendirilmiştir.
7
Yörede başlıca Büyük Söbü ve Küçük Söbü tepelerin güneybatısında, Göltaş çimento
fabrikası, Senirce köyü ve Bozanönü köyü dolaylarında yaklaşık 4 km‟lik bir alanda
yüzeylenme vermektedir. Çiğdemtepe kireçtaşı Mesozoyik yaşlı otokton karbonat
istifinin en üst seviyesini oluşturur. Bölgede geniş yayılımlı Tersiyer yaşlı birimlerin
tabanında yer alması ile de dikkati çeker. Tabanda ince orta katmanlı ve sert yapılı;
üst seviyelere doğru ise plaketli yer yer laminalı, nispeten daha gevrek ve kırılgandır.
Şekil 1.3. Çalışma sahası ve çevresinin basitleştirilmiş jeoloji haritası (1. Mzd Davraz
kireçtaşı, 2. UKrds Söbüdağ kireçtaşı üyesi, 3. Ukrç Çiğdemtepe kireçtaşı,
4. Tk Koçtepe formasyonu, 5. Tky Kayıköy formasyonu, 6. PlQg Gölcük
Volkanikleri 7. Qa Alüvyol yelpaze, 8. PQgp Volkanoklastikler, 9. Qal
Alüvyon)
Birimin üst kesimlerinde sık olarak çört yumruları ve arabandan izlenir. Kireçtaşları
çoğu kez konkordan kırılma yüzeylidir ve stilolit yapıları içerir. Söbüdağ kireçtaşı
8
üyesine oranla daha az çatlak düzlemine sahiptir ve bunların içleri ikincil kalsit ile
doldurulmuştur. Formasyon kalınlığı 50-100 metre arasında değişir (Karaman vd.,
1988; Karaman, 1994).
1.2.1.4. Koçtepe formasyonu (Tk)
Birimin adı ilk kez Sarıiz (1985) tarafından Isparta‟nın kuzeybatısındaki Koçtepe‟ye
izafeten verilmiştir. Koçyiğit (1984)‟e göre Senirkent dolaylarındaki Yukarıtırtar
formasyonu Koçtepe formasyonuna karşılık gelmektedir. Yine Karaman vd. (1988)
ve Yıldız ve Toker (1991) Kızıl kırma ve Yalçınkaya (1989) Kabak tepe
formasyonlarını birimin eşdeğeri olarak kabul etmektedirler.
Kırmızı renkli çamur taşları ile temsil edilen birim çok ince (1-2 cm), orta kalınlıkta
(5-10 cm) ince taneli kumtaşı ara tabakaları da içermektedir. Birimin kalınlığı 25-50
metredir (Görmüş ve Özkul, 1995). Formasyonun açık kırmızı, bordo, yer yer
yeşilimsi kirli gri renkli şeyl, kumtaşı, çamur taşı, türbiditik kumtaşı ve kirli kireçtaşı
düzeyleri ile bunlarla ara katkılı çakıl taşı ve detritik kireçtaşı seviyeleri
bulunmaktadır. Birimin alt kesimlerinde yoğun demir oksit boyanmasından dolayı
belirgin olarak açık kırmızı, pembe, bordo renk hakimdir (Karaman vd., 1988). Bu
özelliği ile üzerinde yer aldığı Kretase yaşlı kireçtaşlarından kolayca ayırt edilir. Alt
kesimlerde bulunan 20-40 metre kalınlklı şeyl ve çamur taşı laminalı, kolay kırılgan
ve dağılgan bir yapı sunar. Birim Orta-Üst Maestrihtiyen yaşlı Senirce
Formasyonunu uyumsuz olarak üstler. Üst sınırında ise Orta Eosen yaşlı Kayıköy
formasyonu tarafından uyumlu olarak örtülür (Şekil 1.2.).
1.2.1.5. Kayıköy formasyonu (Tky)
Birimin adını Isparta-Ankara karayoluna 4 km mesafede yer alan Kayıköy‟den
almıştır. Birim ilk kez Gutnic vd. (1979) tarafından Isparta çevresindeki Eosen filiş
çökelleri için kullanılmıştır. Keçiborlu-Isparta arasında Kayıköy formasyonu olarak
tanımlanmıştır (Karaman vd., 1988).
9
Formasyon, egemen olarak killi kireçtaşı, kil taşı, silt, kumtaşı ve konglomera
ardalanmasından oluşur. Egemen litolojiler kumtaşı ve kireçtaşıdır. Arazi
gözlemlerinde genellikle açık-koyu gri, yeşilimsi gri, kırmızımsı, kahverengimsi,
yeşilimsi sarı, sarımsı renklerde gözlenir. Killi kireçtaşı yüzeyde kırmızımsı gri,
pembe ve bazen de gri ayrışma renkli ve çatlaklıdır. Kumtaşları yeşilimsi renkli yer
yer kaba tanelidir. Tabaka kalınlıkları birkaç santimetreden metre mertebesine
ulaşabilmektedir. Gökçebağ dolaylarında ofiyolitli karmaşığı uyumsuz olarak örter.
Üst sınırında Gölcük formasyonunun tüfleri ve geniş alüvyonlarla örtülüdür (Şekil
1.2.). Burdur dolaylarında bazı kesimlerde ise ofiyolitli karmaşık tarafından tektonik
olarak üstlenir. Kayıköy formasyonunun kalınlığı 650-700 metre dolaylarındadır
(Görmüş ve Özkul, 1995).
1.2.1.6. Gölcük volkanikleri (PlQg)
Birimin adlanması Kazancı ve Karaman (1988), Karaman (1990) ve Yıldız ve Toker
(1991) tarafından Isparta‟nın güneybatısındaki Gölcük krater gölüne izafeten
verilmiştir. Gölcük Gölü ve çevresi, Yakaören Köyü, Çünür mahallesinde gözlendiği
gibi Akdağ ve Gölcük Gölü arasında geniş bir yayılım sunarlar. Isparta güneyinde
Karatepe, Hisar tepe gibi tepeler üzerinde serpilmiş şekilde, yine kuzeyde Söbüdağ
kireçtaşları üzerinde ve güneyde Isparta-Antalya karayolu üzerinde gözlenmektedir.
Birim Gölcük volkanizması ile şekillenmiştir (Yalçınkaya, 1989; Karaman, 2000).
Andezitik ve traki-andezitik karakterli lavlar, Gölcük krater gölüne izleyen Gölcük
volkanitleri adını almıştır. Gölcük formasyonu, Isparta ili yakın güneyindeki Gölcük
volkanizması etkinliği sonucu iki ayrı volkanik evrede meydana gelmiştir. Bunlar
erken ve geç volkanik evreler olup, erken evrede andezitik lavlar, geç volkanik
evrede ise Gölcük formasyonunun egemen kaya türlerini oluşturan tüf ve piroklastik
malzemeler etrafa yayılmıştır. Formasyona gereç sağlayan volkanizma maar tipi
volkanizma olup (Kazancı ve Karaman, 1988), ilk kez yaklaşık 4.6 milyon yıl önce
(Geç Miyosen-Pliyosen geçişinde) faaliyete başlamıştır. Bu devre ise bölgesel
neotektonik dönemin başlangıcına rastlar ve volkanizma ile aktif faylanma ilişkisini
yansıtması bakımından ilginçtir. Volkanotortul nitelikli formasyonun hafif
10
gereçlerden olan tüf ve piroklastik malzemeleri, Gölcük kraterinden etrafa yayılarak
o zamanki paleotopoğrafik temel üzerinde ve tamamen kara koşullarında
depolanmışlardır. Bunların bir kısmı çok uzaklara kadar yayılarak, hatta eski Burdur
kapalı gölsel havzasına kadar erişerek, o zaman çökelen gölsel tortullara ara katkı
sağlamıştır (Karaman, 1986). Volkano-tortul nitelikli bu formasyon, sedimantolojik
açıdan iki ayrı istife ayrılır. Bunlar alt ve üst volkano-tortul bilimler olup, her iki
istifi birbirinden pomza-topraklama seviyesi ayırır (Kazancı ve Karaman, 1988).
Diğer yandan her iki istif daha yakından incelenirse, tüfit düzeyleri arasında karasal
aşınma izlerini yansıtan kırmızı toprak oluşumlarına rastlanır. Bu seviyeler
formasyona gereç sağlayan volkanizma faaliyetinin zaman zaman durakladığını veya
yeniden başladığına işaret eder (Karaman, 1990). Gölcük formasyonunun
volkanoklastik istifinin kalınlığı 375 metre civarındadır.
Volkanoklastikler (PlQgp): Volkanoklastikler, Yalçınkaya (1989) tarafından
Pürenova dolaylarından Pürenova formasyonu şeklinde isimlendirilmiştir.
Çoğunlukla Gölcük konglomerası ve çevresinde geniş yayılım gösteren
volkanoklastikler büyük bölümü ile zayıf tutturulmuş tüf, tüfit ve pomza düzeylerinin
ardalanmasından oluşur. Birimin egemen bileşenini oluşturan tüfler, ince ile orta
taneli ve yersel çapraz katmanlıdır. Aglomera ve lapilli taşından oluşan ara düzeyler
ve ara katkılar tüf istifi içinde olağan olarak gözlenir. Piroklastik istif içinde farklı
seviyelerde gözlenen pomza oluşukları çoğunlukla çok zayıf pekleşmiş, kötü
boylanmalı ve köşeli olabilen taneli bir doku özelliği gösterir. Pomza taneleri 1-10
cm arasında değişen büyüklük değerlerine sahiptir. Başlıca fonolit, trakiandezit ve
siyenitten oluşan volkanoklastik kırıntılar ve volkan bombaları, pomza seviyesi
içinde yaygın olarak gözlenir (Platevoet vd., 2008).
İgnimbritler (PQgps): Tüf matriksi içinde pomza kırıntıları yaygın, trakiandezit
kırıntıları seyrek olarak gözlenir. Genellikle sıkı özellikte olması ile diğer piroklastik
seviyelerden ayrılabilirler. Birkaç seviye olarak gözlenebilen 1-12 metre arasında
değişik kalınlıklarda gözlenebilen tüfler Bilgin vd. (1990) tarafından sıkı tüf olarak
isimlendirilmiştir. Birim, ince-orta katmanlı, beyaz, bej, kirli sarı renkli olup yaygın
olarak pomza kırıntıları ile daha az yaygın olarak andezitik ve trakiandezitik
11
karakterlidir. Bu tüfler içerisinde aglomera seviyeleri de gözlenir (Görmüş ve Özkul,
1995). Yalçınkaya (1989) tarafından bu birim Yakaören tüf üyesi olarak
adlandırılmıştır.
Volkanik lavlar (PQgv): Trakit-Andezit bileşimli volkanitlerden oluşur. Tabanında
volkanoklastikler, tavanında ise uyumsuz olarak alüvyonlar ve yamaç birikintileri
gözlenir. Birimin yaşı stratigrafik konum itibariyle Pliyo-Kuvaterner olarak
kabullenebilir ve karasal bir volkanik aktivite ürünleri olduğu düşünülür (Görmüş ve
Özkul, 1995).
1.2.1.7. Yamaç birikintileri (Qy), Alüvyonal yelpaze (Qa)
Tutturulmamış kil, silt, kum ve çakıl boyutundaki malzemeden oluşur.
1.2.2. Tektonik
İnceleme alanı Toridler tektonik birliği içerisinde önemli bir konuma sahip olan
Isparta büklümünün (Koçyiğit, 1982) iç batı kesimlerinde yer alır. Toros dağlarının
genel uzanımının doğu-batı istikametinde olmasına karşılık, göller bölgesi
dolaylarında bu düzenli gidiş kıvrım veya bir büklüm yapacak şekilde bir görünüm
arz eder. Yapısal kökenli bu deformasyon, bölgedeki tektonizma etkinliğinin en
büyük göstergesidir. Günümüzde tektonik yönden aktif olan Isparta, Burdur dolaylan
eski jeolojik devirlerde de yapısal gerilmelerin etkisi altında kalmış ve değişik tür
kıvrımlı, kırıklı, bindirmeli ve faylı yapılar kazanmıştır. Bu tür etkin yapısal olaylar,
bölgede düzenli stratigrafik ilişkilerin kurulabilmesini de güçleştirmiştir.
Bölge Üst Miyosen öncesinde genel olarak sıkışma tektoniği; Üst Miyosen günümüz
aralığında ise çekme tektoniği etkisi altında kalarak deforme olmuştur (Koçyiğit,
1983; Şenel, 1997; Glover ve Robertson, 1998; Robertson, 2000). Yapılan
incelemelerde bölgenin önemli tektonik yapıları olarak, KB-GD gidişli kıvrım
eksenleri, KB-GD gidişli ters faylar, KD-GB gidişli normal faylar, KD-GB gidişli
12
tansiyon ve makaslama çatlaklarının geliştiği belirtilmiştir (Karaman, 1994;
Yağmurlu vd., 1997; Kanbur vd, 2008).
Şekil 1.4. Çalışma alanı ve yakın çevresinin tektonik haritası (Kesikli çizgiler olası
fayları göstermektedir), (Sagular ve Görmüş, 2006‟ya göre
düzenlenmiştir)
Yörede çekme tektoniği denetiminde gelişen blok faylanma mekanizmasına bağlı
olarak, Isparta ve Burdur ovalarının birer graben alanı, bu iki ova adasındaki çalışma
alanının ise tipik bir horst yükselimi oluşturduğu gözlenmiştir (Koçyiğit, 1983, 2005;
Koçyiğit ve Özacar, 2003; Koçyiğit ve Deveci, 2007; Yağmurlu vd., 1997;
Yağmurlu, 2000; Poisson vd., 2003a ve 2003b; Robertson vd., 2003). Bölgede
meydana gelen tüm tektonik yapılar bir arada değerlendirilmiş ve bu yapıların
konumlarına göre bölgenin KD-GB yönlü sıkışma gerilmelerinin; KB-GD yönlü
çekme gerilmelerinin etkisi altında kalarak deforme olduğu öngörülmüştür. Koçyiğit
(2000) de bölgedeki bu fay gruplarının neden olduğu depremlerin odak mekanizması
çözümü sonuçlarında faylar boyunca güncel gelişimin D-B yönünde olduğunu ortaya
koymuştur. Çalışmanın yapıldığı Isparta Ovası, Isparta açısının kuzey merkezi
13
civarlarında yer almaktadır. KD gidişli Burdur Fay Zonu; Isparta üçgeninin batı
kenarını, KB gidişli Akşehir Fay Zonu ise doğu kısmını oluşturur (Koçyiğit ve
Özacar, 2003).
Çalışma alanını etkileyen fay yapılarının özellikleri kısaca anlatırsak şu şekildedirler;
Söbüdağ ters fayı: Eski tektonik dönemlerde bölgede meydana gelen en önemli
faydır. Eğim atımlı bir ters faydır. Büyük ve Küçük Söbü dağlarının doğu yamacında
ve Isparta-Ankara karayoluna paralel olacak şekilde yüzeylenme verir (Şekil 1.4).
Söbüdağı ters fayının doğrultusu K20°B olup, eğim yönü GB 'ya doğrudur. Söbüdağ
ters fayı boyunca, fayın batısında yüzeylenme veren Üst Kretase yaşlı Söbüdağ
kireçtaşları, doğudaki Eosen şaylı Kayıköy formasyonu üzerine tektonik olarak
itilmiştir. Fay güneyde, Süleyman Demirel Üniversitesi kampüsü dolaylarından daha
kuzeye doğru yaklaşık 8 km izlenmektedir (Kanbur vd., 2008; Poisson vd., 2003b;
Karaman, 1994; Görmüş ve Karaman, 1992; Görmüş ve Özkul, 1995).
Kayıköy fayı: Süleyman Demirel Üniversitesi kampüs alanının güneyinden
başlayarak Kayıköy ve Yakaören‟e doğru devam eder. Yüksek topografyası ile
Isparta ovasını ile Burdur ovasını birbirinden ayıran bir normal faydır. Kırıntılı
Kayıköy formasyonu ve alüvyon dokanağında geliştiği için, devamlı, belirgin ve açık
fay aynası göstermez (Görmüş, 1995; Karaman, 1994; Görmüş ve Karaman, 1992;
Görmüş ve Özkul, 1995).
Bozanönü fayı: K-G doğrultusunda uzanan bu kırık hattı eğim atımlı aktif bir
normal faydır. Yaklaşık 5 km‟lik bir uzunlukta izlenir. Üst Kretase yaşlı Söbüdağ-
Senirce kireçtaşları içerisinde gelişen Bozanönü fayının doğu kesimi çökmüştür.
Batıdaki yüksek kireçtaşı topografyası ile doğudaki Bozanönü ovasının, birbirinden
kot farkıyla ayrılmasında anılan fayın önemi büyüktür ve tabaka konumlarında
faylanmadan kaynaklanan yersel anormallikler bulunur (Görmüş, 1995; Karaman,
1994; Görmüş ve Karaman, 1992; Görmüş ve Özkul, 1995).
İntepe ters fayı: Eğim atımlı bir ters faydır. Çalışma alanı kuzeydoğusunda, Senirce
köyü civarında İntepe dolaylarında izlenir (Şekil 1.4). Fayın doğrultusu KKB, eğim
14
yönü doğu olup, eğim miktarı düşüktür. Fay çizgisinin İntepe dolaylarında yaklaşık
1.5 km‟lik bir uzunluğu vardır ve kireçtaşları batısındaki Senirce formasyonu üzerine
tektonik olarak bindirir (Görmüş, 1995; Karaman, 1994; Görmüş ve Karaman, 1992;
Görmüş ve Özkul, 1995).
Demirci fayı: Isparta-Ankara karayolu doğusundaki Demirci tepenin yakın
kuzeybatısında yer alır (Şekil 1.4). Yaklaşık KKD doğrultusunda ve 2.5 km
uzunlukta yüzeylenme veren fayın düzlemi düşey olup, fayın kuzeybatı bloğu
düşmüştür. Fay düzlemi boyunca doğudaki Söbüdağ kireçtaşları ile batısındaki
Eosen yaşlı Kayıköy formasyonu tektonik dokanak ilişkisi sunar (Görmüş, 1995;
Karaman, 1994; Görmüş ve Karaman, 1992; Görmüş ve Özkul, 1995).
15
2. KAYNAK ÖZETLERİ
Dumont ve Kerey (1975): Eğirdir gölü güneyinde, Beydağları ile Anamas Geyik
Dağı arasında kalan alanda, stratigrafik ve tektonik özellikler açısından birbirleri ile
farklılık gösteren üç farklı birlik adlandırmışlardır. Bunlardan Karacahisar birliği
içinde iki değişik Paleozoik temel ayırtlandığını öne sürerek, güneybatıdaki
Kambriyen-Orta Kambriyen yaşlı birimlerin epimetamorfik şistlerden oluştuğunu
belirtir. Yazara göre ikincil birlik olan Ofiyolit birliği çeşitli yaşta kireçtaşı blokları
ve radyolarit içeren, serpantinleşmiş peridodit ve ultra bazik kayalardan oluşmuştur.
Üçüncü birlik olan Jura-Erken Kretese yaşlı birliğin Ofiyolitli birlik üzerine tektonik
olarak oturduğunu ve başlıca dolomit ve kireçtaşı ile temsil edildiğini öne
sürülmüştür. Neojen yaşlı tortulların otokton ve allokton birlikler üzerine uyumsuz
olarak geldiği yazarlar tarafından öne sürülmüştür.
Akbulut (1980): Torosların Eğirdir gölü güneyinde kalan bölümünde değişik yapısal
ve statigrafik konuma sahip oluşukların bulunduğu belirtir. Davraz kireçtaşı, Çandır
formasyonu ve Güneyce formasyonu olarak adlandırılan bu oluşukların bazı fasiyes
benzerlikleri göstermesine karşın güncel yapısal konumlarıyla birbirlerinden
ayrıldığını belirtir. Yazar Davraz kireçtaşlarının Paraotokton olduğunu, Çandır ve
Sütçüler formasyonlarının ise gerek fasiyes ve gerekse yapısal yönde batı
Toroslardaki diğer oluşuklarla kıyasladığında, allokton olabileceklerini belirtir.
Karaman (1990): Gönen-Atabey arasındaki bölgenin jeolojisini açıklamaya
çalışmıştır. Yörede yer alan kayaçları otokton ve allokton olarak iki büyük gruba
ayırmışlar ve kaya birimleri arasındaki stratigrafik ve tektonik ilişkileri aydınlatmaya
çalışmıştır.
Bilgin (1990): Batı Toroslarda, Isparta ilinin Gölcük ve yöresinde mineraloji
petrografi ve jeokimyasını açıklamaya çalışmış ve burada yüzeyleyen kayaçları
tortul, ultramafik, volkanik kayaçlar olmak üzere üç gruba ayırmıştır.
Aşık (1992): Gümüşgün-Gönen-Atabey arasındaki bölgenin jeolojisini, stratigrafisini
ve tektoniğini saptamayı amaçlamıştır. Akbulut (1989) bahsedildiği gibi bölgenin
16
otokton ve allokton birimlerden oluştuğunu savunmuş ve Gönen konglomeralarının
gelişimi üzerinde incelemeler yapmıştır.
Görmüş ve Özkul (1995): Gönen-Atabey (Isparta) ve Ağlasun (Burdur) arasındaki
bölgeyi kapsayan genel jeoloji amaçlı çalışmalarında sahanın stratigrafisine ilişkin
saptamalar yapmışlar ve sahanın jeolojik haritasını yenilemişlerdir. Bu çalışmada,
Mesozoyik yaşlı Akdağ Kireçtaşı‟nın tektonik dokanakla üzerlediği ofiyolitli karışık
ile birlikte Erken Miyosen yaşlı Güneyce Formasyonu üzerinde tektonik dokanaklı
(bindirme) olarak yer aldığı yorumlanmıştır.
Poisson vd. (2003a, 2003b): Araştırmacılar yöredeki birimleri otokton, paraotokton
ve allokton olarak değerlendirmişler ve değişik zamanda meydana gelen tektonik
gelişmeler ile yörenin bu günkü konumunu aldığını belirtmişlerdir. Çalışma alanında
yer alan Üst Kretase yaşlı Davras kireçtaşlarını, Eosen yaşlı Isparta formasyonunu ve
Miyosen yaşlı sedimanları otokton ve paraotokton olarak değerlendirmişler bunların
altında yer alan Isparta çay formasyonunu ve ofiyolitleri ise allokton olan Antalya
naplarına dahil etmişlerdir. Önceki çalışmaların sentezini yapan araştırmacılar,
Bölgede ters faylanmalara ve bindirmelere bağlı bir model üzerinde durmuşlardır.
Koçyiğit (1984): Güneybatı Türkiye ve yakın dolayında tektonik gelişimi eski
tektonik dönem, geçiş dönemi ve yeni tektonik (neotektonik) dönem olarak üçe
ayırmıştır.
Karaman (1986): Burdur Havzasında Pliyosen‟den günümüze değin süregelen
dönemde gelişen fayların büyük çoğunluğunun eğim atımlı normal faylar olduğunu,
ancak bunlardan azda olsa bir kısmının verev atımlı faylar olduğunu belirtilmiştir.
Kanbur ve Etiz (2005): Yazarlar Isparta havzasının kuzeydoğu kısmında ana kaya
derinliğini jeofizik yöntemlerden gravite metodu ile belirlemeye çalışmışlardır.
İnceleme alanında en derin çökel kalınlığı 320 m olarak tespit edilmiştir.
17
Kanbur vd. (2008): Yazarlar Remi yöntemini kullanarak Isparta‟nın kuzeyinde
temelde yer alan Üst Kretase yaşlı karbonatlar, Paleosen-Eosen yaşlı kırıntılılar ile
Pliyo-Kuvaterner yaşlı daha genç çökeller arasındaki yapının ortaya çıkarılması
sağlanmış ve yüzeye yakın ana kayanın yapısal özellikleri ile bu yapıların kesme
dalgası hızları tespit etmiştir.
Kanbur ve Kanbur (2009): Isparta şehir merkezinin kuzeyinde yapılan çalışmada
araştırmacılar Re-Mi tekniğini kullanarak bölgenin Vs30 hız haritasını çıkartmış; elde
edilen hız haritasının Kanbur vd. (2008) de yapılan Çünür bölgesindeki
çalışmalarının sonuçları ile benzer olduğunu tespit etmişlerdir.
18
3. MATERYAL VE YÖNTEM
3.1. Tanım
Isparta şehir merkezinin kuzeyinde kampüs ile Gönen arasında anakaya yapısının
tespitinde uygulamalı sismolojik yöntemlerden yansıma sismolojisi ve ReMi tekniği
kullanılmıştır. Bu tekniklerden yansıma sismolojisi ara yüzeylerin ortaya
çıkarılmasında oldukça yaygın bir tekniktir. ReMi tekniği ise uygun açılım ile çökel
yapıların kalınlıklarını ve hızlarını tespitinde yoğun olarak kullanılmaktadır (Louie
2001; Kanbur vd., 2008; Kanbur ve Kanbur 2009).
3.2. Materyal
Tez çalışması kapsamında; öncelikle çalışma yapılacak alana ilişkin jeolojik ve
jeofizik ilgiler, bir önceki bölümde görüldüğü üzere toplanmıştır. Daha sonra
bölgeye ait jeolojik, topoğrafik ve tektonik haritalar incelenerek, bu bilgiler ışığında
yansıma sismolojisi ve ReMi çalışmaları için uygun hatlar belirlenmiştir. Çalışma
alanın yer buldurucu haritasında (Şekil 1.1.) görüldüğü gibi kampüs-Kayıköy
hattında yansıma sismolojisi verisi, Çünür-şehirmerkezi ve Söbüdağ-Senirce
profillerinden ise ReMi verisi elde edilmiştir. Veri kazanımı için öncelikle Süleyman
Demirel Üniversitesi Jeofizik Mühendisliğine ait ağırlık düşürme metodu ile çalışan
kan-sis sismik enerji kaynağının hidrolik aksamı ve kullanılan ağırlığı modifiye
edilmiştir (Şekil 3.1.). Bu modifikasyon sonucunda hidrolik sistem otomatik hale
getirilip daha önce 380 kg olan ağırlık 100 kg‟ma düşürülmüştür. Bu enerji kaynağı
ile 24 kanallı kayıtçı ve 40 Hz‟lik jeofon sistemi yansıma sismolojisinde
kullanılmıştır. ReMi‟de ise herhangi bir kaynak kullanılmadan 24 kanallı kayıtçı ve
bu gibi çalışmalarda yoğun olarak kullanılan 4.5 Hz‟lik jeofon kullanılmıştır.
Çalışmanın amacına uygun olarak hedef derinlik ve kaynağın üretebileceği frekans
aralığı göz önüne alınarak yansıma sismolojisinde jeofon aralığı 5 metre, atış aralığı
10 metre olarak belirlenmiştir. Kullanılan diğer yöntem olan ReMi‟de ana kaya
yapısının tahmini derinliği göz önüne alınarak jeofon aralığı 10 metre
aralıklandırılarak 50 ve 250 metre aralık ile veri kazanımı sağlanmıştır ve
çözünürlüğü arttırmak için her atış noktasında 7-10 defa veri alınmıştır (Çizelge 4.1.,
19
4.2.). Bu şekilde elde edilen veriler Louie J.N. tarafından geliştirilmiş jrg paket
programı ile değerlendirilerek sismik kesitler elde edilmiştir. Daha sonra bu kesitler
mevcut bilgiler ışığında yorumlanmıştır.
Şekil 3.1. Modifikasyon yapılmış sismik enerji kaynağının görünümü
3.3. Yöntem
3.3.1. Yansıma sismolojisi yöntemi
Yansıma sismolojisi yerin ara yüzeyleri arasındaki akustik empedans farklarından
dolayı yansıyıp dönen varışların zamanlarının kaydedilmesidir. Genel olarak yansıma
sismolojisi çalışmaları en çok yatay ya da hafif eğime sahip çökel serileri
görüntülemede başarılıdır. Tabakaların bu gibi düzen içerisinde olduğu durumlarda
fiziksel özelliklerinin derinlikle değişmesi bu tabakaların yanal yönde fasiyes
değişimlerinden daha fazladır. Bu sebepten ötürü sismik hız derinliğin bir fonksiyonu
olarak daha fazla değişir (Kanbur, 2002).
Yer içinde yatay birçok tabakadan oluşmuş bir model göz önüne alınacak olursa bu
modelde tabaka serisinin kalınlığı; her birinin Vi ara hızıyla karakterize edilen tabaka
20
kalınlığının toplamıdır. Eğer birden fazla birimden oluşmuş bir yapı söz konusu
olursa; Zi ara kalınlık, Ti bu tabakalardaki tek yol yayılma zamanı ise ara hız,
Ti
ZiVi (3.1)
ile verilir. Birçok tabakadan oluşan ortamın ortalama hızı ise,
n
i
n
i
n
i
n
i
Ti
ViTi
Ti
Zi
V
1
1
1
1 (3.2)
İle verilir. Eğer Zn, n tabakanın toplam kalınlığı ve Tn, n sayıda toplam tek yol
yayılma zamanı ise bu durumda ortalama hız,
Tn
ZnV (3.3)
olur.
Bu gibi tabakalı yapılarda oluşan yansımalar sismik kesitlerde görülmeyebilirler.
Bunlar çok zayıf olabilirler veya diğer kuvvetli refleksiyonların birbirine
yaklaşmaları sonucu bastırılabilirler. Eğer üstteki tabaka alttakinden daha düşük
hızda ise, yani düşük akustik empedansa sahip ise yansıma pozitif, bunun tersinde ise
negatif olur. Aynı reflektörden gelen pozitif ve negatif refleksiyonlar şekil olarak
birbirinin aynı olup, biri diğerinin tersidir. Bunların sismik kesitlerde gösterilme tarzı
“polarite” (polarity) olarak bilinir. Polarite yorum aşamasında çok büyük önem
taşımaktadır. Eğer farklı polariteli birbirini kesen sismik kesitler korele edilmeye
çalışılırsa birbirinin aynı olmayan litoloji sınırları karşı karşıya geleceklerdir.
Yorum yapılırken genelde yüksek hızlı tabaka girişleri, yani pozitif yansıma
katsayısına sahip süreksizlik yüzeyleri, sismik kesitler üzerinde koyu boyalı
21
reflektörler olarak düşünülür. Yapılan bu tür yorumlar genelde fazla hata
yaratmamasına karşın, yorumlandığı düşünülen seviyenin derinliğinin hesaplanması
sırasında, ilgili seviye girişinin ideal olmadığı akıldan çıkarılmamalıdır. Giriş sinyali
iğnecik (spike) olsa bile tek bir yansıtıcıdan (reflektör) alınan cevap bir ya da daha
fazla salınımına sahip olacaktır. Bu durumdaki ince tabakalı sistemlerden gelen
yansımalar yanlış izlenim verebilirler.
Her ince tabakanın girişinden alınan cevap sinyalinin bir kuyruğu olacağından, bir
önceki ince tabakanın verildiği cevabın kuyruğu ile sonraki tabaka girişinden alınan
cevap sinyali üst üste binecektir. Bu şekilde ince tabakalardan meydana gelmiş
jeolojik bir istifin yukarıya verdiği cevap gerçeğinden çok farklı olabilecektir. Kayıt
işlemleri sırasında her akustik empedans farklılığının yukarıya ayrı bir refleksiyon
gönderdiği düşünülürse, farklı polariteli ve değişik genliklere sahip birçok dalgacığın
üst üste toplanarak oluşturduğu sonuç yansımadır.
3.3.1.1. Kaynak alıcı düzenleri ve CDP kavramı
Tabakalanmış çökel ortamlardaki litolojik sınırlarda akustik empedans farkından
dolayı yansımalar meydana gelir. Alıcıların hassasiyetine göre bu yansımalar
kaydedilirler. Sismik yansıma kaydı içerisinde yansıma sinyali ile birlikte direk,
kırılma, yüzey dalgası, hava dalgası varışları gibi sinyallerde kaydedilir (Şekil 3.2.).
Sismik yansıma çalışmasında istenen sinyal yer içerisinde tabaka sınırından yasıyıp
alıcımıza gelen yansıma sinyalidir ve diğer varış sinyalleri gürültü kapsamındadır.
Yüksek genlikli bu düzenli gürültülerin söndürülmesi, çok elemanlı kaynak ve alıcı
düzenleri kullanımıyla gerçekleştirilebilir. Bu işlemde sönümlenmesi istenen
dalgaların (gürültülerin) dalga boylarına bağlı olarak, çok elemanlı kaynak ya da alıcı
düzenlerinin parametreleri ile belirlenir.
Çok kanallı sismik yasıma çalışmasında veri, bir atış noktası ve bu noktadan belirli
uzaklıkta aralıklarla dizilmiş alıcılara gelen varışlarının kaydedilmesi şeklinde olur
ve takip eden atışlar profil boyunca kaydırılarak devam eder. Çok kanallı sismik
22
yansıma çalışmasında yaygın olarak kullanılan atış-alıcı serimleri çatalsı ve tek
taraflı serimleridir (Şekil 3.3.).
Şekil 3.2. Bir sismik kayıtta görülmesi beklenen dalgaların şematik gösterimi (Us,
1998‟den değiştirilerek çizilmiştir)
Bu alıcı sistemleri genellikle 12 yada daha fazla alıcıdan oluşur. Çatalsı seriminde
alıcılar ortada bulunan atış noktasının her iki tarafında dizilir. Tek taraflı serimde ise
atış noktası alıcı seriminin bir kenarında bulunur. Karada olan çalışmalarda
genellikle çatalsı serim şekli deniz yansıma çalışmasında ise normal dizilim tek
taraflı serim şekli kullanılır (Şekil 3.3.).
Bu serim şekilleri ile en iyi yansımayı elde etmek ve sinyal/gürültü (S/G) oranını
artırmak için ortak derinlik noktası (CDP-Common Depth Point) yöntemi
geliştirilmiştir. Bu yöntemi geometrik olarak aynı düşey doğrultu üzerinde bulunan
litoloji yüzeylerinden, farklı noktalardaki kaynak ve alıcıları kullanarak elde edilen
23
izlerin üst üste toplanması (yığma-stacking) ve tek bir izde gösterilmesi olarak tarif
edebiliriz.
Şekil 3.3. Çok kanallı yansıma sismolojisi ölçülerinde kullanılan kaynak-alıcı
düzenleri; A. Tek taraflı serim. B. Çatalsı serim
Tek bir kaynak ve bir dizi alıcıdan oluşan sistem kaydırılarak yapılan her atış
sonrasında, yapılan her atış sayısı kadar sismik atış kaydı elde edilir. Aynı
noktalardan yansıyan dalgalar toplanarak, yer yüzeyinin iz düşüm noktasına (orta
nokta) ait cdp kaydı elde edilir. Buna “katlanma” (fold) denilir (Şekil 3.4.).
Aşağıdaki bağıntı ile hesaplanır.
Fold = Kanal Sayısı x Alıcı Aralığı (m) / 2 x Atış Aralığı (m) (3.4)
24
Katlanma profil boyunca atış ve alıcı sayısına bağlıdır ve katlama sayısı arttıkça
istenen yansıma sinyalinin kalitesi artar.
Şekil 3.4. 12 kanallı „Single Ended‟ seriminin arazi hattı boyunca hareketi ile 6
katlamalı CDP elde edilişinin gösterimi
CDP toplamasının iki önemli avantajı vardır. Birincisi CDP toplaması zaman
kayması NMO‟dan hızların hesaplaması için en iyi veri setini temsil eder. İkincisi
ise, doğru bir hız bilgisi ile CDP toplamasındaki her izden NMO etkisi giderilerek
yeni bir iz takımı oluşturulur ki bu izlerin toplanması ile CDP yığma üreterek
yansıma varışlarının sinyal gürültü oranı arttırılabilir.
3.3.1.2. Yatay tabakalarda yansıma
Yansıma metodunda jeofonlar atış noktasına yakın yerlere konmuştur. Böylece,
kaydedilen sismik izin, tabaka sınırlarından dik veya dike çok yakın yansıyan
sinyalleri simgelediği kabul edilir. Yansıtıcı yüzey durumundaki tabaka sınırlarının
yatay olması halinde yansıtıcı nokta, kaynak ile alıcı arasında uzaklığın tam orta
noktasıdır. Jeofon konumları atış noktasından uzaklaştıkça yansıma yörüngesi dikey
olmaktan çıkar. Bu durum dikkate alınarak yansıma kayıtlarında gerekli düzeltmeler
yapılmalıdır. Eğer yansıtıcı tabaka sınırı yatay ise, yer altına gönderilen enerji, atış
noktası ile jeofon arasındaki uzaklığın tam orta noktası yansıtıcı yüzey üzerindeki
izdüşümünden yansıyarak alıcıya gelecektir (Şekil 3.5.A).
25
3.3.1.3 Eğik yüzeylerde yansıma
Yansıtıcı tabaka sınırının eğik olması halinde yansıtıcı sınır üzerindeki yansıma
noktası jeofon ile atış noktası arasındaki uzaklığın ortasının tam altına düşmez (Şekil
3.5.B). Bu durumda sismik kesitlerde yansıma noktasının sismik kesitteki konumunu
gerçek yerine yaklaştırmak için migrasyon dediğimiz kaydırma işlemi yapılmalıdır.
Sonuçta bu şekilde düzeltilen verilerin sismik zaman ve derinlik kesitleri halinde
gösterilmesi bazı karmaşık işlemleri gerektirir.
Şekil 3.5. A: Farklı kaynak noktalarından çıkan ışın takımının yatay yansıtıcıda aynı
noktadan yansıyarak alıcılara gelişini göstermektedir B: Eğimli yansıtıcı
ortamda aynı orta noktadan yansımanın başarılamadığını göstermektedir
3.3.1.4. Yansıma sismolojisinde veri işlem
Yer altının gerçek yapısını elde etmek için, zaman-uzaklık ortamında gözlenen
sismik verilere bir takım işlemler uygulandıktan sonra derinlik-uzaklık ortamına
dönüştürülür. Ancak, bu sonuca gelininceye kadar sismik verilere bir takım
26
düzeltmeler uygulanır. Bu uygulama ne kadar sağlıklı olursa, elde edilen derinlik-
uzaklık eğrisi yeraltındaki jeolojik yapıyı o kadar doğru biçimde yansıtır.
3.3.1.4.1. Ayıklama (Editing)
Sismik verilerin toplanması esnasındaki, kötü hava koşullarının etkisiyle veya aletsel
donanımdaki arızalardan kaynaklanan, bazı yüksek ya da düşük genlikli gürültüler
veriye bozucu etki olarak katılırlar. Bunlara ek olarak, alıcılardaki bağlantı
hatasından kaynaklanan, sismik izin ters polariteli olarak kayıt edilmiş olması da
veriye bozucu bir etki olarak katılabilir.
Yukarıda bahsedilen nedenlerle, veriye karışmış bozuk sinyallerin, verideki
konumlarına göre sınıflandırılarak, bir bölümünün ya da tamamının veriden
ayıklanması gereklidir. Tüm veri gözden geçirildikten sonra, sorunlu kısımlarda
ayıklama yapılır.
3.3.1.4.2. Yükseklik düzeltmesi (Datum Correction)
Yüzeye yakın kesimlerde yansıyan dalgaların izleri, genellikle düşeye yakın
olduklarından, yüzeyde topografyadan dolayı görülen yükseklik farkı, dalganın
seçilen bir referans düzlemi ile yer yüzeyi arasında kalan düşey mesafeyi gitmesi için
gereken zaman (3.5), (3.6) bağıntılarına göre eklenerek veya çıkarılarak giderilir.
Şekil 3.6. Referans düzleminin atış noktasının üstünde seçilmesi durumu
27
e: kuyunun üst kot yüksekliği, E: jeofon yüksekliği, h: kuyu derinliği, V: ortalama
hızı G1, G2, G3 ve G4 jeofon konumları Bu durumda her bir jeofon için yükseklik
düzeltmesi,
V
EehDY
. (3.5)
bağıntısı ile verilir.
Şekil 3.7. Referans düzleminin atış noktasının altında seçilmesi durumu
Referans düzleminin yüksekliğini d olarak kabul edersek. Bu durumda atış noktası
ile jeofonların referans düzlemine indirilmesi için aşağıdaki bağıntı uygulanır.
V
dheEDY
2.
(3.6)
3.3.1.4.3. Otomatik kazanç kontrolü (AGC)
Zamana bağlı olarak azalan genlik, düzeltme fonksiyonu ile çarpılarak yapılır.
Otomatik genlik kazanımı sismik verilere çok sıklıkla uygulanan bir genlik
düzeltmesidir. Belirli bir fonksiyonun veriye uygulanmasıyla birlikte, genlik
kazanımı uygulamasında da anlatıldığı gibi, küresel yayılma kaynaklı genlik
28
azalımlarının en aza indirilmesi hedeflenmektedir. Bu uygulamanın ayrıntıları
aşağıdaki denklem sistemleriyle verilmektedir
2/
2/
)()(lt
lt
tXtA (3.7)
(3.7) eşitliğinde, A(t) pencere içerisindeki mutlak genlik değerlerinin toplamını, X(t),
sismik izi ve l‟de pencere uzunluğunu simgelemektedir. Pencere içerisinde yer alan
ve değeri sıfırdan farklı olan örnekler toplanarak (3.8), ortalama genlik değerleri
Aort(t) her bir pencere için hesaplanır.
,0)(,1
0)(,0)(
2/
2/
lt
lt tx
txtN (3.8)
)(
)()(
tN
tAtAort (3.9)
N(t) pencere içerisindeki sıfırdan farklı örneklerin sayısını gösterirken, Aort(t) ise
ortalama genlik değerini vermektedir (3.9). Genlik değerlerinin ortalamasının
bulunmasının ardından, çıkış genliğini denetleyen bir parametre yardımıyla (S faktör),
genlik faktörü F(t) hesaplanır (3.10.).
)(
)(tAort
StF
faktör (3.10)
Uygulama sonucunda elde edilen sismik iz, hesaplanan genlik faktörü F(t) ile işleme
giren sismik izin çarpımına eşittir (3.11).
O(t) = F(t) * X (t) (3.11)
29
3.3.1.4.4. Dinamik düzeltme (NMO-Normal Move Out)
Şekil 3.8‟de görüldüğü gibi yansıtıcı yüzeyin düz olmasına karşın sismik yansımalar
konkav şekilde olmaktadır. Bunun nedeni dalgaların kaynaktan uzakta yer alan
alıcılara daha geç gitmesidir. Şekilde kaynak 0 nolu istasyondadır. Bu noktada
bulunan bir alıcı dalganın düşey gidiş–geliş zamanını ölçer. Kaynağın iki yanında
simetrik olarak yerleştirilen 1, 2 ve 3 nolu alıcılara gelen dalganın seyahat zamanı ise
kademeli olarak artar. Düşey gidip-gelen yansıma izinin zamanı ile diğer jeofonlara
gelen dalgaların yansıma zamanları arasındaki fark Normal Kayma Zamanı (NMO)
diye isimlendirilir.
NMO düzeltmesinin uygulanma amacı; geometrik yerleri bir hiperbol olan sismik
yansımaların gecikme zamanlarının giderilip, geometrik yerlerinin bir doğru boyunca
tanımlanması ve böylece ofset kaynaklı zaman gecikmesinin kaldırılmasıdır.
Birbirlerinden farklı olduğu bilinen yansıma sinyalleri ve tekrarlı yansımaların
zaman-uzaklık ilişkilerinden faydalanılarak, gürültülerin bastırılması ve
sinyal/gürültü oranının artırılması dinamik düzeltme ile sağlanabilir (Şekil 3.9.).
NMO, kaynak-alıcı uzaklığına, yansıma zamanı ve ortalama hıza bağlı olarak değişir.
022
2
tV
xNMO
t
(3.12)
X: kaynak-alıcı uzaklığı
t0: yansıma zamanı
V: ortalama hız
30
Şekil 3.8. Sismik kayıt üzerinde yansıtıcı yüzeyden elde edilen yansıma parabolü
Şekil 3.9. NMO düzeltmesi yapılmış sinyal
3.3.1.4.5. Bozucu etkilerin atılması (Muting)
NMO işlemi ile herbir kayıttaki sismik izler sıfır açılımlı hale getirilirler. Bu işlem
sırasında alçak frekanslarda bozulma meydana gelir. Bu bozulma uzak açılımlarda
daha da artar. Tekrarlı yansımalar ve kırılan dalgalar da sismik izin şeklini bozan
31
diğer etkenlerdir. İşte bütün bu bozucu etkiler NMO'dan sonra yığma işleminden
önce sıfırlanır. Sıfırlama kötü kısmın izden atılması demektir.
3.3.1.4.6. Ters evrişim (Deconvolution)
Yer içini oluşturan malzeme tam elastik değildir. Bu nedenle de dalga enerjisinin bir
kısmı yer içinde yayınırken soğurulur. Soğurulma frekans bağımlıdır ve yüksek
frekanslı dalgalar yayınırken daha çok soğurulur. Yansıma dalgacığının yüksek
frekanslı bileşenlerinin soğurulması ile dalgacık spektrumu daralır. Frekans
ortamında daralma zaman ortamında bir genişleme yarattığından seçilebilirlik
olumsuz yönde etkilenir.
Dekonvolüsyon sismik dalgacığı sıkıştırarak, verinin çözünürlüğünü arttıran bir
işlem olmasının yanı sıra, tekrarlı yansımaların bastırılmasında da kullanılmaktadır.
Matematiksel olarak düşünüldüğünde, frekans ortamında veriye uygulanan bir germe
işlemi, zaman ortamında sıkışma ile karşılanarak verinin çözünürlüğünde bir artma
sağlar. Bu yöntem yığma öncesi veya sonrası veriye uygulanabilir. Farklı hızlara ve
yoğunluklara sahip tabakaların birbirlerinden sismik yöntemlerle ayırt
edilebilmesinin koşulu sismik empedanslarının farklı olmasıdır. Kaydedilen sinyal,
yerin tepki fonksiyonu ile sismik dalgacığın everişimden oluşmakta, dalgacık ise
kaynak ve kayıt özellikleri, kayıtçı tepkisi v.b. gibi etkenleri içersinde
barındırmaktadır. En ideal durumda, dalgacık eğer bir iğnecik fonksiyonu (spike) ise,
yer tepkisi kaydettiğimiz sinyalin kendisi olur (Yılmaz, 1987).
Özetle dekonvolüsyon yapılmasının nedeni; sismik dalgacığı daha kısa ve tercihen
sıfır fazlı dalgacığa dönüştürmek dolayısı ile ayrımlılığı arttırmak ve yer içinin bazı
filtreleme özelliklerinden dolayı istenmeyen uzun periyotlu olayları kaldırmaktır.
3.3.1.4.7. Filtreleme (Filtering)
Filtreler (süzgeçler) bir giriş verisini istenilen çıkış verisine dönüştüren
düzeneklerdirler (Şekil 3.10.). Bu düzenekler elektrik düzenekleri olduğu gibi
32
sayısalda olabilirler. Günümüzde süzgeç düzenleme, istenilen bir frekans yanıtını
yaklaşık olarak veren devre elemanlarının geometrisinin hesaplanması veya sayısal
düzenekler için, uygun katsayıların seçilmesi yaklaşımı ile yapılmaktadır. Bu tür bir
yaklaşımda çok uzun aritmetik işlemler hızlı bilgisayarların kullanılması ile bir sorun
olmaktan çıkmıştır. Süzgeçler değişik biçimlerde sınıflandırılırlar. Sürekli verilerin
süzülmesinde kullanılan süzgeçlere "analog" süzgeçler denir. Bunlar elektrik
devrelerdirler. Sayısal verilerin süzülmesinde kullanılan düzeneklere ise, sayısal
(dijital) süzgeçler denir.
Bir giriş ve bir çıkışlı süzgeçler aşağıdaki gibi özetlenebilirler. h(t) süzgeç
fonksiyonu giriş verisi x(t) yi çıkış verisi y(t) ye dönüştürür.
Şekil 3.10. Sismik sinyalin filtreleme aşamasının basitleştirilmiş gösterimi
Zaman ortamında;
)(*)()( thtxty (3.13)
frekans ortamında
)(*)()( iwhiwxiwy (3.14)
bağıntıları geçerlidir.
3.3.1.4.8. Sabit hız yığışımı (CV Stack)
Yansıma sinyallerini kuvvetlendirmek gürültüleri bastırmak için ortak bir yansıma
33
noktasından gelen, statik ve dinamik düzeltmesi yapılmış izlerin toplanarak tek bir iz
oluşturulmasına yığma denir. Sismik kesitlerdeki izden ize sürekliliği arttırmak,
rastgele gürültüleri bastırıp sinyali güçlendirmek maksadı ile yapılır. Ayrıca, yine
izden ize süreklilik gösteren uzun dalga boylu reverberasyon, tekrarlı yansıma gibi
ilişkili gürültülerin yok edilmesi veya zayıflatılması maksadı ile de uygulanmaktadır.
Bu bakımdan "stack" işlemine bir tür süzgeçleme gözü ile de bakılabilir.
İlk kez Mayne (1962) tarafından uygulanan "yığma" işlemi; aynı noktadan alınan
izlerinin doğrudan doğruya toplanmasına yönelik idi. Yönteminin kullanılmasında en
etkili sebeplerden biri sinyaldeki sinyal/gürültü (S/G) oranı artırılması olduğunu
anlıyoruz. Teorik olarak doğru olmasına rağmen pratikte bu sonucu sağlamak o
kadarda kolay değildir. Zira sismik izlere statik ve dinamik düzeltmelerin
uygulanması esnasında yapılacak en küçük hatalar ve yeraltındaki tabakaların yatay
olmaması, düşük hız tabakalarının varlığı verilerinin tam eş zamanlı olmasını
önleyerek izden ize kaymalar olacaktır. Bu durum yığma işleminden beklenen
başarıyı olumsuz yönde etkileyebilir. Tam bu noktada benzerlik (coherency)
fonksiyonundan söz etmekte yarar vardır.
Benzerlik fonksiyonu, belirli zaman aralıkları boyunca, sismik izdeki benzerliklerin
hesaplanması sonucu oluşturulur. Neidell ve Taner (1971), tarafından tarif edilen
yöntemde, çıkış/giriş dalgasının enerjisi normalize edilir. Hesaplanan benzerlik
katsayıları 0-1 değerleri arasında değişir. Değer 1‟e eşit olduğunda bu iki sinyalin
birbirinin aynısı olduğu anlamına gelir. Benzerlik fonksiyonun çizdirilip, dikkate
alınarak yapılan hız kestiriminden daha doğru sonuçlar elde edileceği kesindir. Her
bir kesitin hız kestiriminin yapılması aşamasında, benzerlik fonksiyonu dikkate
alınmıştır.
Verilere hız analizinin yapılmasının bir diğer kazancı da, yığma verilerinden elde
edilecek olan sismik sonuçların kalitesini, yani sinyal/gürültü (S/G) oranını
artırmaktır.
34
3.3.1.4.9. Yığma işlemi (CMP Stack)
CMP verisinde aynı noktadan yansıdığı bilinen sismik izlerin üst üste toplanması
yığma işlemi anlamına gelir. Yığma kesitleri sinyal/gürültü oranının artırılması ve
yanal sürekliliğin belirginleşmesi açısından büyük önem taşır. Veride gözlenecek
iyileşmenin miktarı bir başka deyişle S/G oranının ne kadar artacağı tartışılacak
olursa, iyileştirme faktörünü belirleyecek parametreden söz etmek gerekir. S/G
oranındaki artış miktarı teorik olarak ks ile tariflenir. Burada ks parametresi
katlama sayısını göstermektedir (Kanbur, 2002).
Yığma kesitinde veri kalitesinin artırılması temel olarak iki yolla mümkün
olmaktadır. Bunlardan ilki üst üste toplanan sismik izlerde, yeraltı yapısı kaynaklı
sinyalin kuvvetlendirilmesidir. Diğeri ise veride yer alan rastgele gürültülerin
bastırılarak tekrarlı yansımaların zayıflatılmasıdır. İşlem sonucu elde edilecek yığma
kesitinden yapısal unsurlar (faylar, kıvrımlanmalar vb.), yansıma sinyallerinin
oluşturacağı seviyeler, süreksizlikler ve devamlılıklar izlenebilir. Yeraltındaki
yapının iki boyutlu görüntüsünü tanımlayan bu kesitte derinlik ekseni zamandır.
3.3.1.4.10. Sismik göç işlemi (Migration)
Göç işlemi yansımaların ve saçılmaların gerçek yerlerine taşınabilmesini sağlayan bir
tür ters çözüm yöntemi olarak değerlendirilebilir. Yer içerisindeki eğimli yapıların
gerçek yerlerinde görüntülenebilmesi, saçılmaların yok edilebilmesi ve jeolojik
yapının ortaya çıkmasının sağlanabilmesi, yansıtıcı yüzeylerin devamlılığının ve
eğiminin doğru olarak saptanabilmesinin yanı sıra, Fresnel Zonu‟nun yarıçapının
küçülmesiyle birlikte yanal çözünürlüğün artırılması da sismik göç işleminin
hedefleri arasındadır (Yılmaz, 1987). Bütün bunlar göz önüne alındığında sismik
veri-işlem yöntemleri arasında, sismik göç işleminin bu denli önemli bir yer
tutmasının nedeni açıklanmış olur.
35
Göç işleminin gerçekleştirilmesi için tüm bu hedeflerden yola çıkılarak pek çok
teknik geliştirilmiştir. Bu teknikler kullanılarak veriye yığma işlemi yapılmadan önce
veya sonra uygulanabilir.
Göç işlemi uygulamalarının sınıflandırılmasında esas olarak iki ana bölüm
kullanılabilir. Bunlardan ilki veriye analitik yaklaşımda bulunan, RMS (Root Mean
Square) hızlarının kullanıldığı ve tabaka yüzeyleri arasındaki ışın eğriliğinin ihmal
edildiği, zaman ortamındaki göç işlemidir. Diğeri ise tabaka ara hızlarının (interval)
kullanılıp, ışın eğriliğinin algoritmaya katıldığı derinlik göçüdür.
Yukarıda değinilen ana sınıflandırmanın dışında sismik göç işlem teknikleri,
matematiksel yaklaşımlarının farklılıklarına göre sınıflandırılabileceği gibi, ortam
(domain) çeşitlerine göre de sınıflandırılabilirler. Veriye frekans ortamında
uygulanan Stolt migration ve zaman ortamında uygulanan Slant stack migration
bunlara örnek olarak verilebilir.
Şekil 3.11.‟de antiklinal bir yapının, göç işlemi öncesi ve sonrasında, bir sismik
kesitteki görünümü verilmiştir.
36
Şekil 3.11. Yeraltındaki yer alan senklinal bir yapının sismik kesiti ve bu kesitin
Migrasyon yapılmış görünümü (Pasasa vd., 1998)
3.3.2. ReMi yöntemi
3.3.2.1. Genel tanımlar
Kırılma Mikrotremor Yöntemi‟nin genel ilkeleri Louie‟den (2001) özetlenmiştir.
Yapıların sığ makaslama hızlarının tahmini, olması muhtemel bir sarsıntıda
(depremde) o bölgenin tepkisinin önemli bir bileşenini oluşturabilir (Anderson vd.,
1996). Sığ yeraltının makaslama hızlarını bulmak için, yüzey dalgalarının
dispersiyon özelliğinden faydalanılabilir. Aktif bir kaynak yerine çevresel gürültüler,
taşıt, insan gürültüleri, rüzgâr, atmosferik vb. olayların tamamı kullanılabilir.
Kaynağın kökeni belli olmadığı için kaynak her an var olabilir ve her an Rayleigh
dalga yayınımı oluşturabilir. Dolayısıyla dalga yayınımının yönü bilinemez (Asten
vd., 2005). Aktif kaynak kullanılmaması, veri toplama donanımlarının kolay
37
taşınabilir olması, ayrıca kentsel alanlarda uygulama kolaylığı getirmesi vb. nedenler
yöntemin yaygınlaşmasına neden olmuştur.
Ancak ReMi tekniği yalnızca 100 metre derinliğe kadar olan jeolojik yapıların hızını
çözümleyebilmektedir. Daha derin araştırmalar için daha etkili sismik yöntemler ve
mikrotremor kayıtlarıyla gelişmiş cihazlar gerekmektedir (Horike 1985). Yöntemin
uygulanabilmesi için 12 ile 48 arası jeofon, sayısal kayıtçı (ör. Sismik kırılma
cihazları) ve biraz çaba yeterlidir.
Yüzey dalgası faz bilgileri, Yüzey Dalgalarının Spektral Analizi (Spectral Analysis
Surface Wave-SASW) ve mikrotremor dizilim teknikleri kullanılarak makaslama
hızı hesaplanabilir ve buradan da zeminin sağlamlığı yorumlanabilir.
Yüzey dalgalarının özelliklerini, yayınım esnasında ki partikül hareketlerini ve yüzey
dalgalarının dispersiyon özellikleri kısaca Şekil 3.12.‟de açıklanabilir. Yüzey
dalgaları, P ve S dalgalarının serbest yüzeye ulaşmaları ve bu yüzeye paralel
yayılmaları sonucunda oluşur. Yüzey dalgalarının genlikleri artan derinlik ve yanal
değişimlerin etkisiyle sönümlenir.
Şekil 3.12. Araziden alınmış ReMi verisindeki Yüzey Dalgası görünümü. 230 metre
lineer açılım, 24 alıcının 32 saniye süresince çevresel gürültüyü
kaydetmesi ile elde edilmiş işlenmemiş ReMi verisi (Kanbur vd., 2008)
38
3.3.2.2. ReMi yöntemi esasları
Teknik temel olarak 2 esasa dayanır. Birincisi trafikten ya da başka nedenlerle
kaynaklanan çevresel gürültülerin standart sismik kırılma ekipmanı kullanılarak belli
bir zaman süresince lineer olarak kaydedilmesidir. İkinci esas ise kaydedilen bu
verinin hızın tersi olan yavaşlama-frekans (p, f) dönüşümünün yapılmasıdır. Bu yolla
Rayleigh dalgası diğer dalgalardan ayrılır ve görünür hıza karşı gerçek faz hızı tespiti
yapılır. 30sV bilgisinin elde edilmesi temel olarak 3 adımdan oluşmaktadır.
Birinci adım aşağıda verilen ifadeyle düşey partikül hızının p dönüşümünün
yapılmasıdır (Thorson and Clearbout, 1985).
pxidttjdxxAkdtldpppA ,,0 (3.15)
p dönüşümü, çeşitli x noktalarında aynı anda ölçülmüş izlerden oluşan bir
sismik kayıt txA , boyunca çizgi entegrali olarak tanımlanmaktadır. Yavaşlama
olarak tanımlanan xdxdtp ,/ doğrultusundaki eğimi verir. x ve t x ve
t şeklindeki yukarıdaki ifadede gösterildiği gibi ayıklandırılır ve entegral bu ayrık
değerlerin toplamından oluşur. Dönüşümde ortaya çıkan eğimler boyunca belirlenen
değerine karşı gelen x değerlerinden p değeri belirlenir. Eğimi veren bu doğru
boyunca her izdeki genliklerin toplamı belirlenen ve p çiftine karşılık gelecektir
ki bu faz hızını verir.
İkinci adım veriyi p ortamından fp ortamına McMechan ve Yeldin
(1981)‟in gösterdikleri gibi Fourier dönüşümünü yapmaktır.
mkdfiekdtpAmdffpF 2 ,, (3.16)
Bu dönüşümü takiben üçüncü adımda Louie (2001) tarafından gösterildiği gibi güç
spektrumu alınır. Güç spektrumu fpF , ile onun karmaşık eşleniğinden oluşur.
39
fpFfpFfpS ,.,,
(3.17)
Bu şekilde alıcı profili boyunca p çiftinin düz ve ters yöndeki dönüşümlerinin
toplamı alınır.
),(,:),(,, fpSfpSfpFfpFfpS toplam (3.18)
Böylece her iki yöndeki yavaşlık değerlerinin tek bir p ekseninde toplanması
sağlanır ve toplam fpS , fp , uzayında elde edilmiş olur. Bu dönüşümden arka
arkaya uygulanması sonucunda uzaklık zaman tx, ortamında bulunan sismik kayıt
hızın ters olan yavaşlama ve frekans fp, ortamına dönüştürülmüş olur. Şekil
3.13.‟ de ReMi verisinin fp, ortamında dönüştürülmüş hali gösterilmektedir.
Spektrum üzerinde, uyumlu faza karşılık güç spektrumu değerleri büyük olacaktır.
Bunlar işaretlenerek, periyot (frekans) ile faz hızının veya onun bire bölünmüşü olan
yavaşlık değişimi elde edilebilir. ReMi ölçülerinden elde edilen güç spektrumundan
gösterildiği gibi elde edilen dispersiyon eğrisine uyan kuramsal veriyi hesaplamak
gerekir. Kuramsal verinin hesaplanmasında, yer altının elastik tabakalardan oluştuğu
varsayımıyla her bir tabaka sismik S dalga hızı Vs, P dalgası hızı Vp, yoğunluk ve
tabaka kalınlığı h olmak üzere dört parametre ile temsil edilecektir. Rayleigh dalga
hızı, daha çok tabaka kalınlığı ve S dalga hızına bağımlı olduğundan ters-çözüm
işleminde sadece bu iki parametre kullanılabilir.
Ters çözüm ise Rayleigh dispersiyon eğrileriyle en iyi çakışmayı veren düşey
makaslama hız profillerinin tahminidir. Rayleigh dalgası dispersiyon eğrileri sıkışma
dalgalarına oldukça duyarlı olduğundan genellikle yalnızca makaslama dalga hızı (S
dalga hızı) ters çözümü yapılır (sıkışma dalgaları ve yoğunluğu içermeyen). Global
ve yerel arama olmak üzere iki farklı ters-çözüm stratejisi uygulanır. Global arama
yordamına çok geniş model uzayı ve herhangi bir sayıdaki parametre (örneğin tabaka
kalınlıkları) kolayca eklenebilir. Global arama yerel arama yönteminden daha çok
yineleme gerektirir (Malovichko vd., 2005).
40
3.3.2.3. ReMi yönteminde sismik kırılma ekipmanlarının kullanılması
ReMi yönteminde sismik kırılma donanımı kullanımı Louie‟den (2001)
özetlenmiştir. Yüzey dalgası hızı dispersiyon kayıtları için iki temel etken
sağlanmalıdır. Birincisi her bir kanal için grup dizilimden çok tek jeofon kullanmak,
ikincisi 12 veya daha çok jeofonlu doğrusal serilim kullanmak. Daha çok sismik
kırılma çalışmalarında olduğu gibi genellikle tek jeofon kullanımı yaygındır.
Bir başka önemli bileşen, deneysel kurulumlarda her bir alıcı arasındaki mesafenin 8-
20 metre arasında bırakılarak çok kanallı serilimlerin yapılmasıdır. Bu durumda çok
fazla kablo gerekecek ve tıkanmış trafiği olan kentsel alanlarda çok zorluklar
yaşanacaktır. Buna karşılık bağımsız taşınabilir kayıtçılarla caddelerde gridler
oluşturulabilir (Strobbia 2005).
3.3.2.4. Rayleigh faz hızı dispersiyonunun işaretlenmesi
Louie (2001)‟den özetle, bu analizde gürültü kayıtlarının spectral normalizasyonu
için sadece McMechan ve Yedlin‟nin (1981) güç-oranı spektrumu hesaplanarak
eklenir. Bütün yavaşlıkların üzerindeki ortalama gücün büyüklük sırası bir frekanstan
diğerine farklı olabilir. Bu yöntemde, fpStoplam , toplam görüntüsünde veya tek tek
SA fp , görüntülerindeki frekanslarda olan bütün yavaşlıklar boyunca, ortalama
güce karşı her bir yavaşlık-frekans bileşiminde spektral güç oranı R(|p|,f) alınır:
1,0
,
,,
npjfldppS
npfpSfpR (3.19)
Burada np, orijinal yavaşlık adımları sayısı olan 2np‟nin yarısıdır. Birçok durumda
spektral oran görüntü sonuçlarında çok net bir şekilde dispersiyon eğrisi boyunca
sıralanmış şekilde görülebilir. Spektral oranların p-f görüntülerinden doğrudan
dispersiyon eğrisi yorumlanıp başarılı şekilde işaretlenebilir.
41
Şekil 3.13. p-f görüntülerinden faz hızlarının işaretlenmesi (siyah renkli kareler ile
gösterilmiştir)
3.3.2.5. Yüzey dalgası dispersiyon eğrilerinin modellenmesi
Jeofizikte modelleme, inceleme alanında kullanılacak yönteme de bağlı olarak,
yeraltının gerçek jeolojik durumunun yalınlaştırılarak kullanılmasıdır. Bu
yalınlaştırılmış model gerçek dünyaya uygun olarak seçilmelidir. Modeller yeraltını
en iyi temsil edecek şekilde oluşturulur. Jeofizik yöntemde kullanılan 3 tür
modelleme vardır. Bunlar sırasıyla, bir-boyutlu (1B), iki-boyutlu (2B) ve üç-boyutlu
(3B) modellerdir.
Bir boyutlu modellemede yeraltının birbirine paralel kendi içinde homojen ve izotrop
katmanlardan oluştuğu varsayılır ve en basit modellemedir. İki boyutlu modellemede
yeraltı katmanları iki eksen doğrultusunda değişim gösterecek şekilde dörtgen
prizmalara bölünür. Böylece çalışma alanında yatay ve düşeydeki değişimler
bulunurken, yatay eksene dik olan diğer eksen doğrultusunda birimler homojen ve
izotropdur. Üç-boyutlu modellemede ise yeraltının üç eksen doğrultusunda da
42
değişim gösterdiği düşünülerek kendi içinde homojen izotrop olan küplerden
oluştuğu varsayılır (Louie, 2001).
ReMi verisi toplanıp işlendikten sonra Rayleigh dalgası faz hızları frekansa (veya
periyot) bağlı olarak elde edilir. Faz hızlarının frekansın fonksiyonu olarak çizilmesi
dispersiyon eğrilerini oluşturur. Ancak bu eğrilerin hangi yeraltı modeline ait olduğu
ve gerçek yeraltı katman parametreleri bilinmeyenleri oluşturur (Şekil 3.14.).
Şekil 3.14. Ölçülen dispersiyon eğrilerinin karşılık geldiği model parametreleri
bilinmeyenleri oluşturumunun gösterimi
Elde edilen bu eğrilerin ters çözümünden tabakaların fiziksel özelliklerini temsil
eden parametrelere ulaşılmaya çalışılır. Bu amaca yönelik olarak önce ölçüm yapılan
yeraltının modellenmesi gerekir. Modelleme 1B olup, her katman homojen izotrop
ve yeryüzüne paralel ve homojen yarı uzay içerisinde yer alır. Her tabaka; H tabaka
kalınlığı, P dalga hızı Vp, S dalga hızı Vs, Lame katsayıları λ, μ veya Bulk modülü k
ya da yoğunluk ρ ile temsil edilir (Şekil 3.15.). Dispersiyon eğrileri Vp ve Vs dalga
hızlarına özellikle Vs dalga hızına fazlaca duyarlıdır. H tabaka kalınlığına ise daha az
duyarlıdır.
Parametreleştirme işlemi gerçekleştikten sonra kurulan 1B yeraltı modelinin ölçülen
verileri temsil edip etmediğine bakılır. Bu yüzden kurulan modelin düz çözümü
yapılarak böyle bir modelin üreteceği dispersiyon eğrileri elde edilir. Kurulan
kuramsal modelden elde edilen veriler kuramsal dispersiyon eğrilerini oluşturur
(Şekil 3.16.).
43
Şekil 3.15. Yeraltının 1B modellenerek parametreleştirilmesi
Şekil 3.16. Verilen tabakalı modelden yüzey dalgasının yayılım özelliklerinin tahmin
edilmesi
Kuramsal dispersiyon eğrisi ile ölçülen dispersiyon eğrisi karşılaştırılır. Eğriler
arasındaki benzerlik yeterli ise kurulan yeraltı modelindeki parametrelerin gerçek
yeraltını ve katmanların özelliklerini temsil ettiği kabul edilir ve aranan çözüm
bulunmuş olur.
3.3.2.6. Yüzey dalgası dispersiyon verilerinin ters çözümü
Ölçülen bir veri kümesinden parametre değerlerinin hesaplanması ters çözüm olarak
adlandırılır. Veri ile parametreler arasındaki ilişkilere bağlı olarak problemler
doğrusal olmayan ve doğrusal olmak üzere ikiye ayrılır. Yüzey dalgası kayıtlarından
elde edilen dispersiyon eğrisinden katman parametrelerinin bulunması doğrusal
olmayan bir ters çözüm işlemidir. Bu ters çözüm işleminde model parametrelerinden
kuramsal veri elde edilir ve kuramsal ile ölçülen veri arasındaki farkın en az olması
44
sağlanmaya çalışılır. Bu ölçüt gerçekleşmez ise model parametreleri belirli
yöntemlere göre değiştirilerek tekrar kuramsal veri hesaplanır. Bu işlemler kuramsal
ile ölçülen veri arasındaki uyumun istenen ölçütlere uygunluğu sağlanana kadar
devam eder. İşlem sonunda elde edilen model parametrelerinin yer altını temsil
varsayılır.
Model parametrelerinin çözümü, ölçülen veri sayısına, ölçüm yöntemlerine, gürültü
içeriğine, kullanılan modele ve ters çözüm algoritmalarına bağlı olarak değişiklik
gösterebilir.
Ters çözüm yöntemlerinde kullanılan ağırlık katsayılarının hesaplanması Başokur
(2002) tarafından yazılan program algoritmasında nasıl olduğu aşağıda açıklanmıştır.
Bu çalışmada da ağırlıklı katsayılar benzer şekilde hesaplanmıştır.
3.3.2.6.1. Ağırlıklı katsayılarının hesaplanması
Ağırlık katsayılarının hesaplanması Başokur (2002)‟den özetlenmiştir. Önerilen
yöntemde veriye ağırlık katsayısının atanması, bir yuvarlatma işlemi sonucundan
yararlanılarak gerçekleştirilir. Yuvarlatma işlemi ölçülen veriden daha az gürültü
kapsayan verinin elde edilmesi olarak tanımlanabilir. Bu çalışmada kullanılan
yöntem m adet kuramsal fonksiyonun doğrusal bileşiminin, ölçülen verinin sayısal
değerlerine yaklaştırılması temeline dayanır. O halde yaklaştırma fonksiyonu,
m
j
jii xgbxyj
1
);()( i=1,2,…..,n (3.20)
olarak tanımlanır.
Bu eşitlikte n veri sayısı, m çakıştırma fonksiyonlarının sayısıdır. εj
çakıştırma
fonksiyonlarının yatay eksen boyunca yerleşmesini sağlar ve çakıştırma
fonksiyonunun sayısı ile kullanılan frekansın aralığına bağlı olarak önceden saptanır.
45
Böylece (3.20) eşitliği di
ölçü değerlerine bir yaklaşım sağlayan yi
kuramsal
verilerine karşılık gelir. bj katsayıları ise bilinmeyen katsayılar olup kuramsal veriyi
ölçülen veriye yaklaştıran katsayılar olarak anılır ve hesaplanması gerekir. bj
ayrıştırma katsayıları adını alır (Santani ve Zambrano 1981).
(3.20) eşitliğindeki g(x;ε) çakıştırma fonksiyonu verinin davranışına benzerlik
gösteren bir fonksiyon olarak seçilmelidir. Sayısal hesaplamaları yürütmek için
ε1=0.5x
1 ve ε
m=x
m olarak alınır. x
1 ve x
m sırasıyla en büyük ve en küçük yatay eksen
değerleridir. Diğer εj
katsayıları çakıştırma fonksiyonları yatay eksen üzerinde
homojen dağılacak şekilde hesaplanır. (3.20) eşitliğini dizey formunda yazılıp bj
katsayıları hesaplanırsa;
1*3
2
1
)(
)(
)(
nxy
xy
xy
=
3
2
1
*21
22212
12111
.
);();();(
);();();(
);();();(
b
b
b
xgxgxg
xgxgxg
xgxgxg
mnmnnn
m
m
(3.21)
elde edilir. kısa gösterimle yazılacak olursa;
y=G.b (3.22)
elde edilir. bj
katsayıları ölçülen veri ile kuramsal verinin çakışmasını sağlayan
katsayılar olduğundan, hesaplamak için hata enerjisinden faydalanılır ve
1*nn
n
n
e
e
e
=
mnnn xyd
xyd
xyd
*
22
11
)(
)(
)(
(3.23)
eşitliği ölçülen veri ile kuramsal veri arasındaki farklar olmak üzere ve w ağırlık
katsayıları da hata enerjisi içerisine katılırsa;
46
E(b)=eT
e=w(d-y)T
(d-y) (3.24)
E(b)=w(d-Gb)T
(d-Gb) (3.25)
E(b)=wT
dT
d-wT
dT
Gb-wGT
bT
d+wGT
bT
Gb (3.26)
elde edilir. b katsayılarına göre türev alınıp sıfıra eşitlenirse,
0)(
TTTTTT bwGGGbwGdwGGdw
db
bE (3.27)
b=[(wG)T
Gw]-1
(Gw)T
d (3.28)
elde edilir. (3.2) eşitliğinde b yerine yazılırsa,
y=G[(wG)T
(Gw)]-1
(Gw)T
d (3.29)
yaklaştırma fonksiyonunun değerleri elde edilir. y yaklaştırma fonksiyonu
hesaplanırken ağırlık katsayıları bire eşit alınıp, b katsayıları hesaplanır. Algoritma
ikinci kez yinelenir ve ikinci b katsayılarının hesaplanmasında izleyen ağırlık
katsayıları kullanılır:
2
2)(exp
iii
ydw (3.30)
Burada α biçim katsayısı olup,
n
i
ii ydn 1
2 (3.31)
47
olarak elde edilir. Bu katsayı, verinin tamamına ait gürültü bilgisini, bir yatay eksen
değerine ait verinin ağırlık katsayısının hesaplanmasına aktarır. Bu eşitlikte di ölçülen
veri, yi
yaklaştırma fonksiyonundan elde edilen veri, n veri sayısıdır. (3.30)
bağıntısından görülebileceği gibi ölçülen ve kuramsal veri birbirine yakın ise wi
katsayıları bire yakın, çok farklı ise sıfıra yakın değerler çıkar. Bu işlemin amacı
gürültü ve ölçü yanılgılarının veya modelden sapmaların fazla olduğu ölçü
değerlerinin hesaplamalara etkisinin azaltılmasıdır (Başokur vd., 1997a; Başokur
1999).
Ters-çözüm işleminde kullanılan katsayılar ise yukarıda açıklanan yuvarlatma
işleminin sonucunda hesaplanan yuvarlatılmış değerler kullanılarak, (3.30) ve (3.31)
bağıntılarından yeniden elde edilir. Bu katsayı, verinin tamamına ait gürültü bilgisini,
bir yatay eksen değerine ait verinin ağırlık katsayısının hesaplanmasına aktarır. Bu
eşitlikte di
ölçülen veri, yi
yaklaştırma fonksiyonundan elde edilen veri, n veri
sayısıdır. (3.30) bağıntısından görülebileceği gibi ölçülen ve kuramsal veri birbirine
yakın ise wi
katsayıları bire yakın, çok farklı ise sıfıra yakın değerler çıkar. Bu
işlemin amacı gürültü ve ölçü yanılgılarının veya modelden sapmaların fazla olduğu
ölçü değerlerinin hesaplamalara etkisinin azaltılmasıdır (Başokur vd., 1997a;
Başokur 1999). Ters-çözüm işleminde kullanılan katsayılar ise yukarıda açıklanan
yuvarlatma işleminin sonucunda hesaplanan yuvarlatılmış değerler kullanılarak,
(3.30) ve (3.31) bağıntılarından yeniden elde edilir.
48
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA
Isparta-Gönen arasında kalan bölgede ana kaya derinliğini ve bu ana kayayı örten
çökel yapıyı tespit edebilmek için yansıma sismolojisi ve yüzey dalgaları analiz
yöntemlerinden ReMi kullanılmıştır. Yansıma sismolojisinin temel prensiplerine
bağlı kalınarak Şekil 1.C‟de görülen 660 metrelik AB profili boyunca yansıma verisi
elde edilmiştir. Yüzey dalgaları analiz yöntemlerinden ReMi ile ise Şekil 1A ve
1B‟de görülen CD profilinde 650 metre, XY profilinde 3 km‟lik açılım yapılarak
veriler elde edilmiştir.
Elde edilen sismik yansıma verileri jrg paket programı ile veri işleme tabi tutulup bu
veri işlem aşamaları Şekil 4.1.‟de şematik olarak gösterilmiştir. Bu aşamada veriye
ait olan veri işlem parametreleri ise Çizelge 4.1.‟de verilmiştir.
Çalışmada kullanılan diğer yöntem ReMi ile elde edilen veriler ise ReMi Vspeckt
programı ile analiz edilip, CD profilinde alınmış 8 numaralı kayıt üzerinde bu analiz
aşamaları Şekil 4.2.‟de gösterilmiştir. ReMi verilerine ait veri işlem parametreleri
Çizelge 4.2.‟de verilmiştir.
Çizelge 4.1. Sismik yansıma verisi veri işlem parametreleri
Örnekleme Aralığı (sn) 0.0005
Kayıt Boyu (sn) 2
Örnek sayısı 4000
Kanal Sayısı 24
Kanal Aralığı (m) 5
Atış sayısı (shot) 66
Atış aralığı (m) 10
Yakın Ofset (m) 20
Uzak Ofset (m) 135
Başlangıç Hızı ( 0V ) ,(m/s) 200
Hız Adedi (nV) 50
49
Şekil 4.1. Yansıma sismolojisinde veri işlem akış diyagramı
50
Çizelge 4.2. ReMi verileri için veri işlem parametreleri
Profil CD XY
Örnekleme Aralığı (sn) 0.002 0.002
Kayıt Boyu (sn) 32 32
Örnek sayısı 16000 16000
Kanal Sayısı 24 24
Kanal Aralığı (m) 10 10
Atış sayısı (shot) 14 13
Atış aralığı (m) 50 250
Yakın Ofset (m) 0 0
Uzak Ofset (m) 230 230
Şekil 4.2. ReMi verisinin analiz aşamalarının XY profilini üzerinde 6 numaralı kayıt
üzerinde gösterimi
51
4.1. Yansıma Sismolojisi Yönteminin Uygulanması
4.1.1. Sismik verinin hız analizine hazırlanması
Yansıma sismolojisinde verinin hız analizine hazırlanması ham veriye genlik
kazanımı ve gürültülerin filtrelenmesinden oluşur. Bu aşama aslında yansıma
sinyalinin bulunduğu frekans bandı dışında kalan frekansların veriden atılması
işlemidir.
Sismik veride yansıma seviyelerinin bulunduğu frekans bandını tespit etmek için
öncelikle veri genel olarak incelenir. Bu incelenin ardından yansıma seviyelerini
belirginleştirmek için genlik kazanımı yapılır. Genlik kazanımın yapılması ile sismik
verinin güç spektrumu alınarak verinin frekans bandı aralığı belirlenir. Sismik
verinin frekans bandının belirlenmesinin ardından filtreleme işlemi için en uygun
geçiş bandı aralığı belirlenerek sismik veri hız analizine hazırlanmış olur. Şekil
4.3.‟te çalışmada elde edilen 66 adet yansıma verisine uygulanan veri işlem
aşamaları 6, 27, 46, 61 numaralı kayıtlar üzerinde Şekil 4.4., 4.5., 4.6., 4.7., 4.8.,
4.9.„da gösterilmiştir.
Yapılan bu veri işlem aşamaları ile verideki yansıma seviyelerinin en iyi 20-180 Hz
frekans aralığında ortaya çıktığı görülmüştür (Şekil 4.7.). Orijinal sismik verinin
bozulmasını önlemek için eğimleme kuralına uygun olarak 18-22 Hz ve 170-190 Hz
frekans bandları ile band geçişli filtreleme yapılmıştır (Şekil 4.8.). Böylelikle S/G
oranı yükseltilmeye çalışılmıştır.
52
Şekil 4.3. 66 adet sismik yansıma verisinin genel görünümü
Şekil 4.4. A:6, B:27, C:46, D:61 numaralı ham sismik verilerin görünümü
53
Şekil 4.5. A:6, B:27, C:46, D:61 numaralı sismik verilere genlik kazanımı (tegain)
uygulamasının ardından görünümü
Şekil 4.6. A:6, B:27, C:46, D:61 numaralı sismik verilere otomatik genlik kazanımı
(AGC) yapılmasının ardından görünümü
54
Şekil 4.7. A:6, B:27, C:46, D:61 numaralı sismik verilerin güç spektrumlarında X:
Alçak geçiş band aralığı Y: Yüksek geçiş band aralığı
Şekil 4.8. 12 numaralı yansıma verisinde; A: Ham veri, B: Düşük frekans aralığı
seçilerek filtrelenmiş veri <20 Hz, C: Yüksek frekans aralığı seçilerek filtrelenmiş
veri >180 Hz, D: Uygun filtre aralığı seçilerek filtrelenmiş veri 20-180 Hz
55
Şekil 4.9. A:6, B:27, C:46, D:61 numaralı sismik verilerin 20-180 Hz band geçişli
filtre ile filtrelenmesi
4.1.2. Hız analizi ve sismik yığma
Ön işlemlerden geçirilen sismik yansıma verisine, ortak derinlik noktası yığma (CMP
stack) tekniği kullanılarak sismik yığma kesitleri elde edilmiştir. Sismik yansıma
verileri atış toplamaları (shot gathers) şeklindedir. CMP yığma terimi bir teknik
ifadedir ve sismik atış toplamasında bulunan çoklu ofsetteki izleri sıfır ofsetli tek bir
ize indirger. Her toplamadaki iz grubu CMP yığma kesiti içerisinde toplanır. Bu
işlem normal kayma düzeltmesi (NMO-Normal Move Out) uygulanarak yapılır.
Yapılan işlem kullanılan hız modellerine göre her sismik toplamanın zaman eksenini
görmesinden ibarettir (Kanbur, 2002; Durhan, 2008).
CMP yığma işlemi CMP (Common Mid Point) toplaması veya CDP (Common
Depth Point) toplaması ifadeleriyle tanımlanır. Her CDP toplaması NMO düzeltmesi
yapılarak toplanır. Böylece sismik sonuç tek bir izde toplanmış olur. Bu sismik iz
tanımlanan her orta nokta için inşa edilir ve oluşturulan toplama CDP adı verilir
(Steeples and Miller, 1990) .
56
NMO‟nun seçiminde yığma hızı CMP yığma için gereklidir. Hız modelini elde
etmek için hız analizi yapılmalıdır. Bundan dolayı çalışma alanının CMP yığma
görüntülerini üretmek için ham atışa ya da CMP toplamalarına 50 m/s artışlı deneme
hızlarıyla yığma uygulamaları yapılmıştır. CMP toplamalarının ofset üzerinde
toplanmasıyla CMP‟yi meydana getirerek, NMO yığma hızına uygun olan yer hızı
bulunmuştur.
NMO ve yer hızı birbirine ne kadar yaklaşırsa toplamada genlikler o ölçüde büyük
olur. Bu nedenle sabit hızla meydana gelen baskın olaylar, CDP yığmasındaki hızın
en etkili olduğu ofset ile derinlik boşluğundaki yerleri temsil eder.
Uygun olan yığma kesitini tespit etmek için CDP kesitlerinden elde ettiğimiz hız
modeli içerisinde, beklenmedik yüksek veya düşük aralıktaki hızlara karşılık gelen
noktalar ya da hızın derinlikle düştüğü hız pikleri, önceden birleştirilmiş CDP
yığmalarıyla yeniden incelenerek yanlış seçilmiş bu hız pikleri doğrulanır. Sonuçta
sabit hızlar kullanılarak oluşturulan yığma kesitlerinden seçilen piklerden, elde
edilen hızlarla yığma işlemi yapılır ve gerçek yığma kesitine ulaşılır.
Sismik yansıma profilinde seçilen 350 m/s, 600 m/s, 625 m/s ve 650 m/s „lik NMO
hızlı değişimler sismik kesitler üzerinde Şekil 4.10.„da gösterilmiştir. NMO
hızlarının belirlenmesi ile CMP yığma kesiti elde edilerek yorumlanmıştır (Şekil
4.11.).
57
Şekil 4.10 Hız analizi ile elde edilen NMO hız kesitleri. 1: 350 m/s hız değeri
verilerek elde edilen NMO hız kesiti, 2: 600 m/s hız değeri verilerek
elde edilen NMO hız kesiti, 3: 625 m/s hız değeri verilerek elde edilen
NMO hız kesiti, 4: 650 m/s s hız değeri verilerek elde edilen NMO hız
kesiti
58
Şekil 4.11. Kampüs-Kayıköy (AB profili) sismik yansıma yığma kesiti ve yorumu
59
Öncelikle veri işlem aşamalarından geçirilerek sinyal/gürültü oranı yükseltilmiş
sismik veri hız analizinin de yapılması ile yığma hızlarının bulunmasının ardından
Şekil 4.11.‟de gösterilen CMP yığma kesiti elde edilmiştir. Elde edilen kesit
yorumlanarak kesiti oluşturan birimlerin sınırları çizgiler ile belirlenmiştir. Kesitin
elde edildiği AB profilinin doğu bölümünde bulunan alanlarda açılan kuyu verisi
(Şekil 4.12.) incelenerek sismik yığma kesitinden elde edilen süreksizlik sınırları ile
kuyu verisindeki litoloji sınırlarının birbirleri ile uyumlu olduğu gözlenmiştir. Yığma
kesiti üzerindeki ifade edilen jeolojik birimler bu kuyu verileri doğrultusunda
yorumlanmış ve şu şekilde tanımlanmıştır,
a) Kumlu kil
b) Kumlu kil tüf elemanlı
c) Killi kumlu tüf
d) Çakıllı kum
e) Çakıllı kum tüf elemanlı
f) Söbüdağ kireçtaşı üyesi ana kaya
Çizelge 4.3.‟de CMP yığma işleminde kullanılan gidiş-geliş zamanları, hızlar ve
bulunan derinlikler gösterilmiştir. AB profiline ait tabaka derinlikleri (4.1), bu
profillere ait ortalama hız değerleri ise (4.2) bağıntısı ile hesaplanmıştır.
Derinlik (m) = Hız (m/s) x Zaman (s) / 2 (4.1)
Ortalama Hız (m/s) = Derinliklerin Toplamı (m) / [Zamanların Toplamı (s) / 2] (4.2)
60
Şekil 4.12. Çalışma alanında elde edilmiş sondaj logu (Şekil 1.A.), (Sondaj verisi
DSİ Isparta bölge müdürlüğünden elde edilmiştir)
Çizelge 4.3. CMP yığma işleminde kullanılan gidiş-geliş zamanları, yığma hızları ve
derinlikler
Profil Gidiş Geliş Zamanı
(s)
Yığma Hızı
(m/s)
Derinlik (m)
AB
0.08 350 14
0.14 600 42
0.26 625 81
0.52 650 169
61
AB profilinde derinliklerin ile elde edilmesiyle birlikte (4.2) den ortalama hız 624
m/s olarak hesaplanmıştır. Ortalama hızın bulunması ile birlikte (4.1) bağıntısından
derinlikler elde edilmiştir.
Çizelge 4.4. CMP yığma işleminde kullanılan gidiş-geliş zamanları, ortalama hızlar
ve derinlikler
Profil Gidiş Geliş Zamanı
(s)
Ortalama Hız (m/s) Derinlik (m)
AB
0.08 624 25
0.15 624 44
0.26 624 81
0.52 624 163
Elde edilen ortalama hızdan yararlanılarak ortalama derinlik 624 metre olarak
hesaplanmıştır. Sismik yansıma kesitinde 250 metrelik kısım yorumlanmıştır.
4.2. ReMi Yönteminin Uygulanması
Çizelge 4.2.„de CD ve XY profillerine ait veri işlem parametreleri verilmiştir. Bu
parametreler doğrultusunda tekniğin temeline uygun olarak zaman-uzaklık
ortamından p dönüşümü yapılarak güç spektrumları elde edilmiştir. Her bir
ölçüm noktasında remi spektral oranını yükseltmek için 7-10 arasında ölçüm alındığı
için her bir ölçümün spektrumu üst üste yığılarak ortalamaları alınmış ve veri kalitesi
arttırılmıştır. Spektrum üzerinde uyumlu faza karşılık gelen frekans değerleri
işaretlenerek frekans bağımlı faz hızı eğrisi elde edilmiştir (Şekil 4.13.). Kurumsal
veri ile frekans bağımlı faz eğrisinin ters çözümü ile derinlik hız kesiti elde edilmiştir
(Şekil 4.14., 4.15.).
62
Şekil 4.13. CD profilinde alınmış 12 numaralı veriye uygulanan veri işlem aşamaları.
A: ReMi verisi B: p dönüşümü ile elde edilen güç spektrumu ve
frekans bağımlı faz hızı eğrisi C: S-Dalgası derinlik-hız kesiti
CD ve XY profilleri üzerinde bir ölçüm noktasında bu işlemlerin yapılıp derinlik- hız
kesitlerinin çıkarılması ile birlikte bu kesitler rool-along tekniği ile yan yana bir hat
boyunca birleştirilerek iki boyutlu derinlik-hız kesitleri her iki hat için bulunup Şekil
4.14. ve 4.15. yorumlanmıştır.
63
Şekil 4.14. Söbüdağ-Senirce hattı (CD profili) ReMi derinlik-hız kesiti
64
CD profilinden elde edilen kayma dalgası derinlik-hız kesitinde Şekil 4.14.‟te
görüldüğü üzere genel olarak üç birimden söz etmek mümkündür. Kanbur (2008)‟de
elde edilen kesit ile benzerlik gösteren bu kesitte tabaka hızları ve bu hızlara karşılık
gelen birimler şu şekilde yorumlanmıştır;
1- Bir ile gösterilen tabaka yüzeyden yaklaşık 10-15 metre derinlikte hat
boyunca devam etmektedir. Kayma dalgası hızı 250 m/s olarak elde edilen bu
tabaka ova çökellerini göstermektedir.
2- İki ile gösterilen tabaka yüzeyden yaklaşık 25-30 metre derinliktedir. Kayma
dalgası hızı 450 m/s olan tabaka alüvyon yelpaze birimine karşılık
gelmektedir.
3- Üç ile gösterilen yaklaşık 45-55 metre derinlikten aşağılara uzanan tabaka ana
kaya yapısına işaret etmektedir. Bu seviyenin kayma dalgası hızı 980 m/s
olması itibariyle bu yapı Söbüdağ kireçtaşı üyesi ana kaya olarak
yorumlanmıştır.
65
Şekil 4.15. Çünür-Şehir merkezi (XY profili) ReMi derinlik-hız kesiti
66
Çalışma sahasındaki en uzun hat olan XY profilinden elde edilen kesit Şekil 4.15.‟de
verimiştir. Kesitte de görüleceği üzere profil 3 km‟lik bir alanın yapısal özelliklerini
ifade etmektedir. Daha önce bu çalışma profilinin kuzey ve güney kısımlarında
yapılan Kanbur vd. (2008), Kanbur ve Kanbur (2009) çalışmalardan elde edilen
kesitler ile uyum içerisinde olan derinlik kesitinde elde edilen yapılara ait hızlar ve
bu hızlara karşılık gelen jeolojik birimler şu şekilde yorumlanmıştır;
1- Yüzeye yakın sığ kısımda gösterilen yaklaşık 20-25 metre derinliklere
kadar devam eden ve kayma dalga hızı 275 ile 400 m/s arasında değişen
tabakalar Kanbur ve Kanbur (2009)‟da da belirtildiği üzere güncel ova
çökelleri,
2- Profilin ilk kısmında yüzeye yakın seviyelerde olmasına karşın profil
üzerinde ilerledikçe yavaş yavaş derine dalan ve yüzeyden 50 metre ile
100 metre arasında devam eden kayma dalgası hızı 540 m/s olan yapı
Plio-Kuvaterner çökel birim,
3- Profilin yaklaşık ilk bir km‟lik kısmına kadar devam edip, daha sonra
etkisini kaybeden kayma dalgası hızı 760 m/s olan yapı Gölcük
Volkanikleri, bu birim içinde (?) işareti ile gösterilen kısım Kanbur vd.
(2008)‟de de belirtilen Çünür Tepe andeziti olarak yorumlanmıştır.
67
5. SONUÇ
Bu çalışmada Isparta-Gönen arasında kalan bölgede ana kaya derinliğini ve bu yapıyı
örten çökel yapının stratigrafik özellikleri, yansıma sismolojisi ve yüzey dalgası
analiz yöntemlerinden ReMi tekniği ile ortaya çıkarılamaya çalışılmıştır.
SDÜ‟nün güneyinden ovaya doğru atılan kampüs-Kayıköy yansıma profili boyunca
elde edilen sismik yansıma kesiti yorumuyla 6 değişik çökel tabaka ayırt
edilebilmiştir. Sonuçlar çalışma alanının etrafında yapılan daha önceki Kanbur vd.
(2008) çalışma ve çalışma profilinin yakınında bulunan kuyu verisi ile uyum
içerisindedir. Bununla birlikte açılım geometrisinden ötürü ince tabakalar kesitte
gözükmemektedir. Üst kısımlarda kum, kil ve tüf seviyeleri, alt kısımda Kanbur vd.
(2008) tarafından gösterilen Kayı Köyü formasyonunu oluşturan çakıl, kum ve çakıl-
kum ardalanmaları ile yaklaşık 165 metre derinlikte ana kaya olarak nitelendirilen
formasyon görüntülenmiştir.
Yansıma kesitinde ana kaya SDÜ öğrenci yurtlarında 15-20 metre derinlikte başlayıp
ovaya doğru keskin bir dalım yapıp profilin sonlarında 165 metreye kadar
inmektedir. Dalımdan ana kaya derinliğinin devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır.
Bu derinliklerde ara yüzey net bir şekilde ortaya çıkmamaktadır.
Söbü Dağının kuzey kısmında dağdan Gönen yönüne doğru 650 metrelik Söbüdağ-
Senirce profili boyunca 14 ölçü noktasında elde edilen ReMi verisi tek tek işlenerek
hız-derinlik ortamına dönüştürülmüş ve iki boyutlu hız-derinlik kesiti elde edilmiştir.
Kesit yatayda 650 metre uzaklığı düşeyde 100 metre derinliği göstermektedir. Şekil
incelendiğinde, düşey yönde 3 farklı ana hız ortamı göze çarpmaktadır. ReMi
kesitinden elde edilen temel hızlar ve arazi gözlemleri birleştirilerek çalışma alanına
ilişkin jeolojik yorum şu şekildedir. Yüzeyde 250 m/s kayma dalgası hızına sahip
olan kısım güncel ova çökelleri, 980 m/s‟lik hız ile sınırlanan 450 m/s‟lik kısım
alüvyon yelpaze, 980 m/s hıza sahip olan yapı ise Söbüdağ kireçtaşı üyesi ana kaya
yapısı olarak ortaya çıkmıştır.
68
Çünür ve şehir merkezi arasında kalan ova üzerinde yaklaşık 3 km‟lik bir profil
boyunca elde edilen ReMi verisi tek tek işlenerek hız-derinlik ortamına
dönüştürülmüş ve tek boyutlu bu bilgiler birleştirilerek iki boyutlu hız-derinlik kesiti
elde edilmiştir. Kesit yatayda 3000 metre uzaklığı düşeyde 100 metreyi
göstermektedir. Kesit incelendiğinde, düşey yönde 4 farklı ana hız ortamı göze
çarpmaktadır. 275 m/s kayma dalgası hızına sahip kısım genç ova çökelleri, 400 m/s
lik 540 m/s‟lik seviyesine kadar devam eden yapı güncel çökeller, kesitin orta
kısmından itibaren derinleşen 540 m/s‟lik birim Plio-Kuvaterner çökeller, 760 m/s
hıza sahip olan profilin ilk kısmında ortaya çıkan birim ise Gölcük Volkanikleri
olarak belirlenmiştir.
Remi profillerinden elde edilen kesitler incelendiği zaman ana kaya yapısının
yaklaşık 100 metre seviyelerinde kalan kısma kadar belirlendiği ve bu yapının
üzerindeki çökel birimler net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ancak açılım
geometrisinden ötürü çökel yapıların tespitinde ince tabakalı olanlar kesitlerde ortaya
çıkarılamamıştır. Bu durum ise alıcı sayısının arttırılması ve alıcı aralığının
daraltılması ile bertaraf edilebilir.
Sonuç olarak Isparta-Gönen-Atabey arasında kalan bölgede ana kaya yapısının
derinliği ve üzerinde kalan çökellerin sismik hız ve tabakalaşma özelliklerini ortaya
koymak için yapılan bu çalışmada; Yansıma Sismolojisinde yaklaşık 165 metre,
ReMi tekniğinde ise 100 metre derinliğine kadar tabakalaşma durumu ve sismik S-
dalgası hız değişimleri ortaya konmuştur.
Daha önce çalışma sahasında ana kaya derinliğinin ve ana kayayı örten çökel yapının
stratigrafik özelliklerinin, jeofizik yöntemler kullanılarak araştırılması üzerine
herhangi bir çalışma yapılmamasından dolayı elde edilen sonuçların bölge
stratigrafisinin yorumuna yararlı sonuçlar verebileceği gösterilmiştir.
69
6. KAYNAKLAR
Akbulut, A., 1980. Eğirdir gölü güneyinde Çandır (Sütçüler-Isparta) yöresindeki Batı
Torosların jeolojisi. Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, 23,1,1-9.
Anderson, J.K., Lee, Y., Zeng, Y., Day, S., 1996. Control of strong motion by the
upper 30 meters. Bulletin of the Seismological Society of America, 59, 1749-
1759.
Asten, M.W., Stephenson, W.R., Davenport, P.N., 2005. Shear-wave velocity profile
for Holocene sediments measured from microtremor array studies, SCPT, and
seismic refraction. Journal of Environmental Engineering Geophysics, 10, 235-
242.
Aşık, A., 1992. Gümüşgün-Gönen-Atabey (Isparta) Dolayının Jeolojisi, Akdeniz
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi 470s, Isparta.
Başokur, A.T., Kaya, C., Ulugergerli, U., 1997a. Direct interpretation of
magnetotelluric sounding data based on the frequency-normalized impedance
data. Geophysical Prospecting, 45, 21-37.
Başokur, A.T., 1999. Automated 1D interpretation resistivity sounding by
simultaneus use of the direct and iterative methods. Geophysical Prospecting,
47, 149-177.
Başokur, A.T., 2002. Doğrusal ve Doğrusal Olmayan Problemlerin Ters-Çözümü.
Jeofizik Mühendisleri Odası Eğitim Yayınları. 4, 166 s., Ankara.
Bilgin, A., Köseoğlu, M., Özkan, G., 1990. Isparta-Gölcük yöresi kayaçlarının
mineraloji, petrografi ve jeokimyası, Doğa, Türk Mühendislik ve Çevre
Bilimleri Dergisi. 14/2, 342 - 361, Ankara.
Dobrin, M.B., and Savit, C.H., 1988. Introduction to Geophysical Prospecting.
McGraw- Hill Book Co., New York. 177pp.
Dumont, J.F. and Kerey, E., 1975. Eğridir Gölü güneyinin temel jeolojik etüdü.
Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, 18/2, 169-174.
Durhan Z., 2008. Eğirdir Gölü batısı sedimentasyon özelliklerinin sismik yansıma
tekniği ile incelenmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, 66s, Isparta.
Glover, C., Robertson, A.H.F., 1998. Neogen intersection of the Aegean and Cyprus
arcs: extensional and strike-slip faulting in the Isparta Angle, SW Turkey.
Tectonophysics, 298, 103-132.
70
Görmüş, M., 1995. Kızılören (Batı Konya) dolayının jeolojisi. Süleyman Demirel
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi Jeoloji Seksiyonu, 8, 127-142,
Isparta.
Görmüş, M., Karaman, M. E., 1992. Facies changes and paleontological data in the
Cretaceous-Tertiary boundany around Sobudağ. Geosound, Çukurova
Üniversitesi. 21, 43-47, Adana.
Görmüş, M., Özkul, M., 1995. Gönen-Atabey (Isparta) ve Aglasun (Burdur)
arasındaki bölgenin stratigrafisi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Dergisi. 1,43-64.
Gutnic, M,, Monod, O., Poisson, A., Dumont, J.R., 1979. Geologie des Taurides
occidentales (TURQUIE): Mémoires de la Société Gëoloqîque de France, 137-
1,1412s.
Hedberg, H.D., 1976. International Stratigraphic Guide.Wiley-Interscience, New
York.200 pp.
Horike, M. 1985. Inversion of phase velocity of long period microtremors to the S-
wave velocity structure down the basement in urbanized areas. J. Phys. Earth,
33,59-96
Kanbur, Z., 2002. Yığma Öncesi Migrasyon Tekniği İle Marmara Denizi Tekirdağ
Havzası Yansıma Verilerinin TektonikYorumlaması, İstanbul Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Doktara Tezi, 102s.
Kanbur, Z., Etiz, A., 2005. Isparta Havzası‟nın ana kaya derinliğinin saptanması,
Deprem Sempozyumu Kocaeli 2005, Özler Kitabı, Kocaeli, s:90.
Kanbur, Z. Görmüş, M., Kanbur, S., 2008. Isparta yerleşim merkezi kuzeyinin sığ S
dalgası kesitinin çıkarılması, GARS 2008, Genişletilmiş özetler kitabı, p 165-
169.
Kanbur, Z., Kanbur, S., 2009. Isparta şehir merkezi kuzeyinin sismik kırılma-
mikrotitreşim (ReMi) tekniği ile S-dalgası hız dağılımı, Süleyman Demirel
Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 13-2, 156-172.
Karaman, M., E., 1986. Burdur dolayının genel stratigrafisi Akdeniz Üniversitesi,
Isparta Mühendislik Fakültesi Dergisi, 2, 23-35, Isparta.
Karaman, M.E., Meriç, E., Tansel, İ., 1988. Çünür (Isparta) dolaylarında Kretase-
Tersiyer geçişi. Akdeniz Üniversitesi, Isparta Mühendislik Fakültesi Dergisi,
4, 80-100.
Karaman, M.E., 1990. Isparta güneyinin temel jeolojik özellikleri, Türkiye
Jeoloji Kurumu Bülteni, 33, 57-67, Ankara.
71
Karaman, M.E., 1994. Isparta-Burdur arasının jeolojisi ve tektonik özellikleri.
Türkiye Jeoloji Bülteni, 37, 119-134.
Karaman, M.E., 2000. Tectono-stratigraphic outline of the Burdur-Isparta area
(Western Taurides,Turkey). Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni. Ağustos 2000,
Cilt 43, Sayı 2, Sayfa 71-81, Ankara.
Kazancı, N. ve Karaman, E., 1988. Gölcük (Isparta) volkanoklastiklerinin sedimenter
özellikleri ve depolanma mekanizmaları. Akdeniz üniversitesi Isparta
Mühendislik Fakültesi Dergisi, 4,1.6-35.
Koçyiğit, A., 1982. Isparta Büklümünde (Batı Toroslar) Toros Karbonat
Platformu'nun evrimi. Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni. 24, 15-23.
Koçyiğit, A., 1983. Hoyran gölü (Isparta büklümü) dolayının tektoniği. Türkiye
Jeoloji Kurumu Bülteni. 26/1, 1-10.
Koçyiğit, A., (1984). Tectono-stratigraphic characteristics of Hoyran Lake Region
(Isparta Bend), Geology of the Taurides, Interna. Symp., 53-67, Ankara.
Koçyiğit, A., 2000. Ege bölgesinin aktif tektoniği. Batı Anadolu‟nun Depremselliği
Sempozyumu (BAD-SEM) Bildiriler Kitabı, İzmir, 30-38.
Koçyiğit, A., Özacar, A., 2003. Extensional neotectonic regime through the NE edge
of the outer Isparta Angle. SW Turkey: new field and seismic data. Turkish
journal of Earth Sciences, 12, 67-90.
Koçyiğit, A., 2005. Denzili Graben-Horst System and the eastern limit of the West
Anatolian continental extension: basin fill, structure, deformational mode,
throw amount and episodic evolutionary history, SW Turkey. Geodinamica
Acta 18, 167–208.
Koçyiğit, A., and Deveci, Ş., 2007. Trending active extensional structure, the
Şuhut (Afyon) graben: Commencement age of the extensional neotectonic
period in the Isparta Angle, SW Turkey. Turkish Journal of Earth Sciences, 16,
391–416.
Louie, J.N., 2001. Faster, better: Shear-wave velocity to 100 meters depth from
refraction microtremor arrays. Bulletin of the Seismological Society of
America, 91, 347-364.
Malovichko, A.A., Anderson, N.L., etal, 2005. Active-passive array surface wave
inverison and comparision to borehole logs in southeast Missouri. Journal of
Environmental Engineering Geophysics, 10, 243-250.
Mayne, W.H., 1962. Horizontal data stacking techniques. Supplement to Geophysics,
27, 927-938.
72
McMechan, G.A. and Yedlin, M.J., 1981. Analysis of dispersive waves by wave-
field transformation. Geophysics, 46, 69-874.
Neidell, N. S. and Taner, M.T., 1971. Semblance and other coherency measures for
multichannel data. Geophysics, 36, 482-497.
Pasasa, L., Wenzel, F., Zhao, P., 1998. Prestack kirchhoff depth migration of shallow
seismic data. Geophysics 63, pp.
Platevoite, B., Scaillet, S., Guillou, H., Blamart, D.,Nomade, S., Massault, M.,
Poisson, A., Elitok, Ö., Özgür, N., Yagmurlu, F., Yılmaz, K., 2008. Pleistocene
erup- tive chronology of the Gölcük volcano, Isparta Angle, Turkey.
Quaternaire, 19, 147–156.
Poisson, A., Wernli, R., Sagular, E.K., Temiz, H., 2003a. New data concerning
the age of the Aksu thrust in the south of the Aksu valley, Isparta Angle (SW
Turkey): consequences for the Antalya Basin and the Eastern Mediterranean.
Geological Journal, 38, 311-327.
Poisson, A., Yağmurlu, F., Bozcu, M., Şentürk, M., 2003b. New insights on the
tectonic setting and evolution around the apex of the Isparta Angle (SW
Turkey). Geological Journal, 38, 257-282.
Robertson, A.H.F., 2000. Mesozoic-Tertiary Tectonic sedimentary evolution of a
south Tethyan Oceanic Basin and its margin in southern Turkey. In (eds;
Bozkurt, E, Winchester, J. A. and Piper, J. D. A.) Tectonics and Magmatism in
Turkey and the Surrounding Area. Geological Society, London, Special
Publications, 173, 97-138.
Robertson, A.H.F., Poisson, A., Akıncı, Ö., 2003. Developments in research
concerning Mesozoic-Tertiary Tethys and neotectonics in the Isparta Angle,
SW Turkey. Geological Journal, 38, 195-234.
Sagular, E.K., and Görmüş, M., 2006. New stratigraphical results and significance
of reworking based on nannofossil, foraminiferal and sedimentological
records n the Lower Tertiary sequence from the Nort of Isparta Angle, Eastern
Mediterranean. Journal of Asian Earth Sciences, 27, 78–98.
Santani, R. and Zambrano, R., 1981. A numerical method of calculating the kernel
function from schlumberger apparent resistivity data. Geophysical Prospecting,
29, 108-127.
Sarıiz, K., 1985. Keçiborlu kükürt yataklarının oluşumu ve yörenin jeolojisi.
Anadolu Üniverditesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Yayınları, No: 22.
73
Steeples, D. W., and Miller, R. D., 1990. Seismic reflection methods applied to
engineering, environmental and groundwater problems, in Ward, S. H., editor,
Geotechnical and engineering geophysics, volume 1: Society of Exploration
Geophysicists, 389 pp.
Strobbia, C., 2005. Surface wave methods acquisition processing and inversion,
politecnico Di Torino, Phd Thesis, 260 pp.
Şenel, M., Gedik, I., Dalkılıç, H., Serdaroğlu, M., Bilgin, A.Z., Uğuz, M. F.,
Bölükbaşı, A. S., Korucu, M., Özgül, N. 1996. Isparta Büklümü doğusunda,
otokton ve allokton birimlerin stratigrafisi (Batı Toroslar). MTA. Dergisi, 118,
111-160.
Şenel, M., 1997. 1:250.000 ölçekli Türkiye jeoloji haritaları No: 4, Isparta paftası.
MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etüdleri Dairesi, Ankara.
Thorson, J.R. and Claerbout, J.F., 1985. Velocitystack and slant-stack stochastic
inversion. Geophysics, 50, 2727-2741.
Yıldız, A. ve Toker, V., 1991. Miocene calcareous nannofossil biostratigraphy of the
Taurus Belt (Southern Turkey). 4.th. INA Conference, INA Newsletter,
Abstracts, 13, 2, 69-70.
Us, A. E., 1998. Sismik yöntemler ve yorumlamaya giriş. Jeofizik Mühendisleri
Odası, 226 s.
Yağmurlu, F., Savaşcın, Y., Ergun, M., 1997. Relation of alkaline volcanism and
active tectonism within the evolution of the Isparta Angle, SW Turkey.
Journal of Geology, 15, 717-728.
Yağmurlu, F., 2000. Burdur fayının sismotektonik özellikleri. Batı Anadolu‟nun
Depremselliği Sempozyumu, İzmir, Bildiriler Kitabı, 143-152.
Yağmurlu, F., Bozcu, M., Şentürk, M., 2005. Burdur-Fethiye arasındaki bölgede
Burdur fayının sismotektonik özellikleri. Tübitak ÇAYDAG, Proje
No:101Y027, 79 s., (Yayınlanmamış Rapor).
Yalçınkaya, S., Ergin, A., Afşar, Ö.P., Dalkılıç, H., Taner, K., Aksoy, Ö., Dağer, Z.
ve Serdaroğlu, M., 1986. Batı Toroslar'ın jeolojisi: MTA Raporu, 7898
(Yayımlanmamış).
Yalçınkaya, S., 1989. Isparta-Ağlasun (Burdur) dolaylarının jeolojisi, İstanbul
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi, 180 s.
Yılmaz, O., 1987. Seismic Data Processing. Society of Exploration Geophysicists,
Tulsa, Oklahoma, 526 pp.
74
ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı : Ali SİLAHTAR
Doğum yeri ve yılı : Mersin, 1984
Medeni Hal : Bekar
Yabancı Dil : Almanca
Eğitim Durumu :
Lisans : Süleyman Demirel Universitesi Müh.Mim. Fakültesi Jeofizik
Mühendisliği Bölümü. Bitirme ödevi, Sismik Enerji Kaynağı Yapımı, 2004-2008
Lise : Bornova Sıdıka Rodop Lisesi, İZMİR, 1999-2003
Projeler :
Isparta-Gönen arasındaki Pliyo-Kuvaterner havzanın aktif ve pasif kaynaklı
sismolojik yöntemlerle incelenmesi. Mehmet Zakir KANBUR, Ali SİLAHTAR.
SDÜ, Bilimsel Araştırma Projesi, Numara: 1998-YL-09, 2010 (devam etmekte).
Senirket Yerleşim Alanının Vs30 Hız Haritasının Kırılma-Mikrokırınım (ReMi)
Tekniği İle Çıkarılması, SDÜ, Bilimsel Araştırma Projesi, Numara: 1997-YL-09,
2010 (Veri Toplama ve Veri Analizi).
Yayın Bilgisi :
Silahtar, A., Özsoy, C., Kanbur, M.Z., 2010. Yansıma ve yüzey dalgaları metotları
ile insan yapımı tünel yerinin bulunması, SDÜ kampüsü. Isparta örneği. Türkiye 19.
Uluslararası Jeofizik Kongre ve Sergisi ID:144
Silahtar, A., Kanbur, M.Z., Özsoy, C., 2010. Sığ sismik yansıma, MASW ve ReMi
yöntemleri ile sığ derinliğin incelenmesi. Isparta yerleşim merkezi kuzeyi Pliyo-
Kuvaterner çökel yapı örneği. Türkiye 19. Uluslararası Jeofizik Kongre ve Sergisi
ID:132.