t.c.acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24670/ibrahimdemirtez.pdf7 asıl amaçları hadis tedvini olan bu...

110
1 T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TEMEL ĠSLÂM BĠLĠMLERĠ BÖLÜMÜ TEFSĠR ANABĠLĠM DALI MUHAMMED ALĠ ES-SÂBÛNÎ VE TEFSĠR METODU Yüksek Lisans Tezi (Ank.Ün.Ġlahiyat Fak. 1996 mezunu) Ġbrahim DEMĠR ANKARA-2000

Upload: others

Post on 16-Jan-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

1

T.C.

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TEMEL ĠSLÂM BĠLĠMLERĠ BÖLÜMÜ

TEFSĠR ANABĠLĠM DALI

MUHAMMED ALĠ ES-SÂBÛNÎ

VE TEFSĠR METODU

Yüksek Lisans Tezi

(Ank.Ün.Ġlahiyat Fak. 1996 mezunu)

Ġbrahim DEMĠR

ANKARA-2000

2

T.C.

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TEMEL ĠSLÂM BĠLĠMLERĠ BÖLÜMÜ TEFSĠR ANABĠLĠM DALI

MUHAMMED ALĠ ES-SÂBÛNÎ VE TEFSĠR METODU

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Tez DanıĢmanı: Doç. Dr. Ġdris ġENGÜL

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı Ġmzası

Doç. Dr. Ġdris ġENGÜL

Prof. Dr. Mevlüt GÜNGÖR

Doç. Dr. Tahir YAREN

3

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖNSÖZ ............................................................................................. 5

GĠRĠġ ............................................................................................. 6

a)-AraĢtirmanin Konusu Ve Önemi ....................................... 6

b)-AraĢtirmanin Amaci ......................................................... 7

c)- AraĢtirmanin Metodu ....................................................... 7

d)- Tefsir Tarihine Kisa Bir BakiĢ ......................................... 8

Tefsirin DoğuĢu...........................................................8

Tedvin hareketleri......................................................10

Müstakil Tefsir Kitapları............................................11

I.BÖLÜM: MUHAMMED ALĠ ES-SÂBÛNÎ’NĠN HAYATI VE ESERLERĠ

A-HAYATI

1-Doğumu ve Çcukluğu.........................................................13

2-Büyümesi ve Ġlim Ġsteği......................................................13

3-Eğitim Alanındaki kabiliyeti...............................................14

4-Doğru Söz Söylemedeki Cesareti ....................................... 15

5-Ġlim ve Davet Yolculukları ................................................ 16

6-Sâbûnî „nin Vakit Taksimi ................................................. 17

7-Diğer Bilimsel Faaliyetleri ................................................. 18

8-Sâbûnî „nin Türklere ve Türkiye‟ye Duyduğu Sevgi .......... 18

B- SÂBÛNÎ‟NĠN ESERLERĠ

1-Tefsir Alanındaki Eserleri .................................................. 19

2-Diğer Eserleri .................................................................... 24

4

II.BÖLÜM SÂBÛNÎ’NĠN KUR’ÂN ĠLĠMLERĠ HAKKINDAKĠ MÜLAHAZALARI

a)-Tefsir Te‟vil Ve Tercüme Hakkindaki GörüĢleri ............... 29

b)-Kur‟ân‟ın Mucizeliği Hakkindaki GörüĢleri ..................... 44

c)-Sebeb-Ġ Nüzûl Hakkindaki GörüĢleri ................................ 47

d)-Kur‟ân‟in Bölümler Halinde Ġnmesinin Hikmetleri ........... 49

e)-Sünnet-Ġ Nebeviyye Vahiy Mahsülü Müdür ? ................... 51

f)-Nâsih Mensûh Hakkindaki GörüĢleri ................................ 52

g)-Yedi Harf Ve Yedi Kiraat Hakkindaki GörüĢleri .............. 58

III.BÖLÜM: MUHAMMED ALĠ ES-SÂBÛNÎ’NĠN TEFSĠR METODU

a)-Safvetü‟t-Tefâsir Ve Metodu ........................................... 61

b)-Safvetü‟t-Tefâsir‟e Yöneltilen EleĢtiriler Ve

Sâbûnî‟nin Verdiği Cevaplar ................................................. 72

c)-Ravâiu‟l Beyân Ve Metodu ............................................... 87

d)-Tefsirinin Kaynakları ....................................................... 94

SONUÇ ............................................................................................. 97

BĠBLĠYOGRAFYA ................................................................................... 102

ÖZET ............................................................................................. 106

ABSTRACT ............................................................................................. 107

5

ÖNSÖZ

Kâinatın yaratıcısı , âlemlerin terbiyecesi, halıkımız ve malikimiz yüce Allah‟a

hamd-û senâlar olsun. Rabbimizi bize tanıtan, bize dinimizi öğreten, rehber-i

ekmelimize, kutlu nebiye salat-ü selam olsun.

Ankara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi‟nde ilk tefsir dersleri okurken hocamız

Prof. Dr. Ġsmail Cerrahoğlu bize metin olarak Sâbûnî‟nin eseri olan Safvetü‟t-Tefâsir

isimli tefsir kitabından bölümler okutmuĢtu.

Kendisi ile gözümü açtığım bu eseri, mukayese imkanı bulduğum bir çok arapça

tefsirlere gore, dilinin pürüzsüz ve sade olması, bir çok tefsirin özeti olması, müellifinin

sahasında yetkin olması ve konuyu ele alıĢ mükmemmelliği yünüyle, tefsir metodu

açısından ayrı bir yerehaiz olduğuna inandım.

Eğitim hayatımda, Kur‟an-ı anlamada ve hayatta karĢılaĢılan problemlere, asırlar

öncesinde yaĢamıĢ müfessirlerin görüĢleriyle çözümler arandığını gördüm. Oysa günümüz

problemlerine ancak, geçmiĢi çok iyi bilen, günümüz meselelerine hakim, çağdaĢ

müfessirlerin çözüm üreteceği inancını taĢımaktayım.

Halen hayatta olan Prof. Dr. Muhammed Ali es-Sâbûnî, günümüz müfessrileri

arasında, her biri, bir çok ciltten oluĢan, otuzu aĢkın eseriyle, günümüzün velut ve nadir

müfessrilerindendir.

Arap dünyasında, böylesine tanınmıĢ bir alimi ,Türkiye‟de de tanınmasına vesile

olmak, benim için büyük bir kıvançtır. Bu yüzden, böyle bir çalıĢmayı uygun gördüm.

ÇalıĢmama, yaptığım mülâkâtlar aracılığıyla doğrudan katkıda bulunan saygıdeğer

hocamız Prof. Dr. Muhammed Ali es-SÂBÛNÎ „ye ve çalıĢma sırasında bana

danıĢmanlık yapan muhterem hocam Doç. Dr. Ġdris ġENGÜL‟e, ve her konuda bana

destek olan kıymetli arkadaĢım Adem ELĠAÇIK‟a teĢekkürlerimi sunar, bu çalıĢmanın

ilim dünyasına katkıda bulunmasını arzu ederim.

Ġbrahim DEMĠR

6

GĠRĠġ

A- ARAġTIRMANIN KONUSU VE ÖNEMĠ

Kur‟ânı Kerim‟in insanlara ıĢık tutması, iniĢiyle baĢlamıĢ ve günümüze kadar

gelmiĢtir. Kıyamet‟e kadar da devam edecektir. Bazı devirlerde insanlar Kur‟ân -ı iyi

tefsir etmiĢ iyi anlamıĢ ve gereği gibi yaĢamıĢlar. Netice olarak da dünyanın en

medenî en güçlü toplumları olmuĢlardır. Kur‟ân‟dan istifade edemeyenler ise

karanlıklarda kalmıĢlar maddeten yükselseler de manen yani ahlaki açıdan çökmüĢ,

insana yakıĢmayan davranıĢlar sergilemiĢlerdir. Toplumun ekonomik ve teknolojik

kalkınması, Kur‟ânî prensiplere bağlı olduğu gibi, ahlaken yükseliĢi de yine O‟nun

pernsipleriyle mümkündür. Bu açıdan, Kur‟ân‟ı toplumla buluĢturacak olan

müfessirlere her zaman diliminde ihtiyaç vardır. Sürekli değiĢen toplumlara,

Kur‟ân‟ın evrensel prensiplerini, insanların idrakine uygun tarzda sunmak lazımdır.

Bu asrın toplumu geçmiĢ asırlardaki yazılan bir çok konudaki eserleri kendilerine

hitap eder tarzda bulmadıkları gibi tefsirlerden de yararlanamıyorlar. Bu yüzden

çağdaĢ müfessirlere Ģiddetle ihtiyaçları vardır. Ancak çağdaĢ müfessirlerimiz

yeterince tanınmamakta, ancak kendi çevrelerince bilinmektedirler. Oysa bu çağdaĢ

ıĢıklardan tüm insanlığın aydınlanması, insanlık açısından çok önemlidir.

Biz de bu çalıĢmamızda çağdaĢ müfessirimiz olan ġeyh Sâbûnî ‟yi Hayatı,

Eserleri ve Tefsir Metodu gibi konu baĢlıkları altında tanıtmaya çalı Ģtık.

7

B-ARAġTIRMANIN AMACI

Günümüzde, Ġslâm aleminin ihmal ettiği ve ihtiyaç hissettiği Kur‟ân‟a dönüĢ

hareketi hızlanmıĢ durumdadır. Ġslâmiyet‟le Ģereflene memiĢ toplumlarda bile islâma,

dolayısıyla da Kur‟ân‟a gözle görülür bir Ģekilde yönelme, vardır. Bu talebe,

gereğince ve vaktinde cevap verilmemesi , bir çok batıl veya yetersiz fikir ve

düĢüncelerin filizlenmesine sebebiyet verecektir.

Günümüz müfessirleri olanca takatleriyle, gerçek Ġslâm‟ı, Kur‟ân‟dan

süzerek, insanların kolayca anlayabilecekleri hale getirmek suretiyle insanların

hizmetlerine sunmaktadırlar. Bunlardan birisi de Muhammed Ali es -Sâbûnî‟dir. Bu

ilim deryasının keĢfedilip, eserlerinin ve tefsir alanındaki çalıĢmalarının tanıtılmasını

amaçladım.

Günümüzdeki tefsir hareketlerinin ifrat tefrit noktalarına geldiği göz önünde

bulundurulursa hem geçmiĢi hem günümüzü çok iyi bilen ve orta yolu bulan ġeyh

Sâbûnî‟nin tanınmasında, tefsir çalıĢmaları açısından faydalı olacağı kanaatini

taĢımaktayım.

C- ARAġTIRMANIN METODU

Muhammed Ali es-Sâbûnî‟nin gerek telif gerekse ihtisar ve tahkik ettiği bir

çok eseri mevcuttur. Eserleri bölümünde de tanıtıldığı gibi en önemli telifleri,

Safvetü‟t-Tefâsir, Ravaiu‟l-Beyan Fi Tefsir-i Ayat-ı Ahkâm Minel Kur‟ân, Kâbesun

Min Nuri Kur‟ân‟ıl Kerîm gibi yine muhtasarları olan Muhtasar-ı Ġbn-i Kesîr,

Muhtasar-ı Taberî gibi ve tahkik ettiği Tahkik-i Ruhül Beyan, ayrıca bir çok alanda

yazdığı eserleri mevcuttur. Biz bu eserleri inceleyerek kaynak taraması yapacağız.

AraĢtırmamız sırasında Sabuni hocamızla görüĢme imkanı buldum.

Kendisiyle yaptığımız mulakatlarda, benim için büyük önem taĢıyan bilgilere,

doğrudan ulaĢma imkânına sahip oldum .

ÇalıĢmamız klasik biyografi çalıĢmalarından bazı yönleriyle ayrılmaktadır.

Hocamızın belli konular üzerinedki görüĢlerini belirttikten sonra eserlerini tahlile

tabi tutarak, tefsirdeki metodunu ortaya koyacağız.

8

D-TEFSĠR TARĠHĠNE KISA BĠR BAKIġ

Vahiy yoluyla indirilen Kuran-ı Kerîm, daha inerken yazılmıĢ ve

ezberlenmiĢtir. Ashab-ı kiramın anlayamadıkları noktaları ise Peygamberimiz (s.a.v.)

tefsir etmiĢtir. Daha sonra sahâbe ve tabiin, Kur‟ân‟ı insanlara izah etmeye çalıĢarak

tefsir faaliyetlerinde bulunmuĢlardır. Hicri II.asırdan itibaren de, yapılan bu tefsir

çalıĢmaları , tedvin edilmeye baĢlanmıĢtır. Ġkinci asrın sonlarından baĢlayıp,

günümüze kadar gelen bu aktiviteler, tefsire yönelik bir tarih süreci oluĢturmaktadır

ki, bütün bu çalıĢmalar tefsir tarihi olarak isimlendirilmektedir.

Tefsir’in DoğuĢu :

Kur‟ân‟ın beyanına göre Hz.Peygamber‟in, kendisine vahyedilen âyetleri,

lafız olarak tebliğ görevi olduğu gibi, mânâsı anlaĢılmayan kısımları da beyan etme

görevi vardır.1 Her ne kadar ilk muhataplar, ana dilleri arapça olduğu için , Kur‟ân‟ı

genel çerçeve itibariyle anlasalar da onun bir kısım müteĢabih lafızlarını ve bazı

âyetlerini anlamada zorluk çekiyorlardı. ĠĢte bu hususlarda ashâb, peygamberimize

müracaat ediyor. Resulullah da onların bütün sorunlarını çözüyordu. Böylece ilk

tefsir hareketi baĢlamıĢ oluyordu.

Efendimizin vefatından sonra ise ashâb, Kur‟ânı anlamada, herhangi bir

sorunla karĢılaĢınca, daha çok, tefsirde öne çıkmıĢ, yetkili kimselere soruyorlardı.

Bunların arasında, kendilerne soru sorulmadan Kur‟ân‟ı baĢtan sona tefsir edenler de

vardı.2 Hatta birkısım sahabi de yine bu dönemde Hz.Peygamber‟den öğrendikleri

bilgileri kendi görüĢleriyle birleĢtirerek daha sonrakilere aktarıyorlardı. Ancak

budönemde tefsirin nakli henüz Ģifahi bir yolla gerçekleĢtirilyordu. Tefsir çalıĢmaları

da Kur‟ânın bazı garip kelimelerinin açıklanmalarından ibaret görünüyordu.

Bu dönemde tefsir ilminin altyapısını oluĢturan sahâbelerin ileri gelenlerini

zikredecek olursak belli baĢlı olanları Ģunlardır: Hz.Ebu Bekir (Ö. H.13) Hz. Ömer

1 5 Maide: 67, 16.Nahl: 44

2 Demirci, Muhsin, Tefsir Usulü ve Tarihi, Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları,

Ġstanbul, 1998,s.218

9

(Ö.H.23), Hz.Osman (Ö.H.35), Hz.Ali (Ö.H.40), Ġbn Abbas (Ö.H.68), Ġbn Mesud

(Ö.H.32), Zeyd b.Sabit (Ö.H.45), Ebu Musa el-EĢari (Ö.44) ve Abdullah bin ez-

Zubeyr (Ö.36), Amr.b.As, Ubey b.Kaab, Ġbn-i Ömer gibi sahabiler (r.a.)3

Ancak Ģu da bir gerçek ki, sahabiler. Rasulûllah (s.a.v.)‟e her Ģeyi

sormuyorlardı. Çünkü onlar çok soru sormaktan menedilmiĢlerdi.4 Bundan dolayı bazı

garip kelimeler, nahiv detayları gibi konularda soru soramamıĢlardı. Buna rağmen

sahabiler, Rasulûllah‟tan sonar, Kuranın en yetkili müfessiri ve Kur‟ân‟ı en iyi

anlayan insanlardı. Ġnançları saf, lisanları bozulmamıĢ ve Kur‟ân‟ı kaynağından

öğrenmiĢlerdi.

Ashab arasında okur-yazar oranının azlığı, malzemelerin temininde birtakım

güçlüklerin bulunması, Efendimizin Kur‟ân‟ın metni dıĢındaki Ģeylerin yazılmasını

yasaklamıĢ olması5 gibi sebeplerden dolayı ashab-ı kiram, Kur‟ân ilimlerini tedvin

edememiĢ , dolayısıyla Ģifahî nakil yoluyla aktarmıĢlardır. Buna karĢın sahabiler

bütün gayretlerini öğrenci yetiĢtirmeye sarfetmiĢlerdir. Muallim olarak gittikleri

yerlerde ve bazı meĢhur beldelerde coğrafi yapılarına ve muallimlerine göre

ekolleĢmeler bile olmuĢtur. Biz bu ekollerin oluĢtuğu üç ana merkezi ve buralarda

yetiĢen öğrencileri ismen zikredelim. Mekke’de Ġbn-i Abbas (Ö.68),

Mücahid(Ö.H.104). Medine’de Ubey b. Kaab(Ö.H.30). Kufede Abdullah b.Mesud

(Ö.32),6 Hasan Basri (Ö.H.110) olmak üzere üç ekoldenm oluĢmaktadır. Müfessir

Sahabe-i kiram-ı ve yetiĢtirdikleri talabelerini tablo halinde verecek olursak;

3 ez.Zehebi Muhammed Hüseyin, el Tefsir ve‟l-Müfessirun ,Darul Kalem, Mısır, 1396/1976,c.1,s.84

4 Bkz. 5.Maide:101

5 ez-Zerkani, M.Abdülazim, Menahilül-Ġrfan Fi Ulimil-Kur‟ân, Darul Ġhail-Kutubi‟l-Arabiyye, 1/29,

10

Mekke Ekolü Medine Ekolü Kufe Ekolü

Abdullah Ġbn.Abbas (Ö.H.68) Ubey b.Kâlb (Ö.H.30) Abdullah b. Mesud

Mücahid (Ö.H.104) Zeyd ibn-iEslem (Ö.H.136) Alkame (Ö.H.62)

Tavus (Ö.H.106) Ebu Aliye (Ö.H.90) Mesruk (Ö.H.63)

Ġkrime (Ö.H.107) Kab er Kurazi (Ö.H.108) ġa‟bi (Ö.H.103)

Ata (Ö.H.114) Hasan Basri (Ö.H.110)

Said bin Cubeyir (Ö.H.95) Katade (Ö.H.118)

Tedvin Hareketleri

Hz. Ebubekir zamanında iki kapak arasına toplanan âyetler bir mushaf haline

getirilmiĢti. Daha sonra Hz.Osman zamanında tek bir lehçe (KureyĢ lehçesi) olarak

yazılıp belli merkezlere aynı mushafın gönderilip diğerlerinin yakılmasıyla kıraât ve

kıtabette de birliğin sağlandığı Kur‟ân, Ebül-Esved ed-Düeli (Ö.69)‟nin ve

öğrencileri olan Nasır b.Asım (Ö.69)‟ın, Yahya b. Yamer (Ö.69)‟in nokta ve hareke

koyarak iraplandırmalarıyla son halini aldı. Ve Kur‟ân ilimlerinin tedvininde ilk

adımlar atılmıĢ oldu.

Önceleri sahâbe ve talebeleri olan tâbiîn, daha çok rivâyet tefsiri yapıyorlardı.

Bununla beraber Ģahsi görüĢ ve kanaatlerini açıklayarak dirâyet tefsiri yapanlarda

vardı. Sahabilerin yetiĢtirdikleri tabiinin tefsirde ileri gelenlerini biraz önce

zikretmiĢtik.ġunu hemen belirtelim ki tabiinler Kur‟ân‟da sahabiden sonra söz

sahibidirler.

Tabiine Ģifahi olarak aktarılan bilgiler, hicri II. Asrın ikinci yarısında yavaĢ

yavaĢ yazıya geçirilmiĢ böylece Ġslâmî ilimlerin diğer Ģubelerinde olduğu gibi tefsirde

de ilk dönemin özelliğini taĢıyan bazı eserler ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır.

Usûl kaynaklarının verdiği bilgilere göre tefsir ilk defa hadis ilminin bir

Ģubesi olarak tedvin edilmiĢtir. Yezid b.Harun b.es Sulemî (Ö.117), ġu‟be

6 Karaçam, Ġsmail, Kur‟ân‟ı Kerîm‟in Nuzûlü ve Kıraâti, Ġstanbul 1974. s.185

11

b.el.Haccac (Ö.160) ve sufyan es-Sevri (Ö.161) gibi bazı muhaddisler, tedvin

maksadıyla çeĢitli Ġslâm beldelerini dolaĢarak Hz.Peygambere isnad edilen sahih

rivâyetleri cem etmeye çalıĢırken, bu arada Rasulûllah (s.a.v) ve sahâbeden

nakledilen tefsirle ilgili nakilleri de bir araya toplardır. 7 Asıl amaçları hadis tedvini

olan bu zatlar,tefsire dair rivâyetleri de hadis kitapları içerisinde bir bölüm olarak

kaydettiler.

Mustakil Tefsir Kitapları

Ġlk defa hadis ilminin bir kolu halinde tedvin edilen tefsir, çok kısa bi r süre

sonra müstakil bir ilim haline geldi. Rivâyet tefsiri zaten hadis kitablarındaki

bölümlerde mevcuttur, dirâyet tefsirlerini de içine alacak müstakil bir ilim haline

gelen tefsir ilmi, Kur‟ân‟ı baĢtan sona tefsir eden ilk eserini, Mukatil b.Süleyman

(Ö.150) la ortaya koydu.8 Bazı âlimler farklı görüĢ beyan etseler de elimizdeki

verilere göre Mukatil b.Süleyman‟ın et-Tefsuru‟l Kebir isimli eseri ilk müstakil

Tefsir Kitabıdır.9 Daha sonraları sırayla:

2- Sufyanu‟s-Sevri (H.Ö.162) Kitabüt Tefsir

3- Yahya b. Sellam (Ö.200) Tefsir-u Yahya

4- El-Ferra, Ebû Zekeriyya, Yahya b.Ziyad (Ö.207) Meani‟l Kur‟ân (Kahire 1955)

5- Ebu Ubeyde, Ma‟mer b.el Musenna (Ö.210) Mecaz‟ül-Kur‟ân Mısır, 1955

6- Abdurrezzak b.Hemmam (Ö.211) Tefsiru‟l-Kur‟ân

Tabiinden sonra müstakil tefsir kitapları çoğalmıĢ ve günümüze kadar

gelmiĢtir. Taberî (Ö.310), es-Semerkandî (Ö.483) Sâ‟lebî (Ö.427), ZemahĢerî (Ö.538)

er Razî (Ö.606) gibi meĢhur müfessirler tefsir ilmini sağlam bir zemine oturtmuĢlar

ve bu ilmin geliĢimini hızlandırmıĢlardır.

7 Demirci, a.g.e. s.240

8 Cerrahoğlu, Prof.Dr.Ġsmail, Tefsir Tarihi I/75, I/133, Fecir yayınları, Ank.96

9 Demirci, a.g.e. s.243

12

Günümüzde bir çok ilim adamı ve müfessir bir yandan tefsir kitaplarını tahlil

ederken, diğer yandan da Kur‟ân‟ı anlamada gayret sarfetmektedirler. Yeni metot ve

yorumlarla insanlığı Kur‟ân‟la bir kez daha buluĢturmanın mücadelesini

vermektedirler. ĠĢte biz bu müfessirlerin en önemlileri arasında olan ve hala hayatta

olan çok değerli Prof.Dr.Muhammed Ali es Sâbûnî‟yi, eserlerini ve metodunu

tanıtmakla, Kur‟an-ı anlamaya çalıĢanlara ıĢık tutmuĢ olacağımızı düĢünüyorum.

13

I. BÖLÜM

A- HAYATI

1- Doğumu ve Çocukluğu

Muhammed Ali es Sâbûnî, Hicrî 1348, M.1930 yılında Suriye Cumhuriyetinin

Halep Ģehrinde dünyaya geldi. Ġsmi Muhammed Ali dir. Sâbûnî diye lakaplanan büyük

âlim, ġeyh Cemil‟in oğludur.10

Kendisiyle görüĢme imkanı bulduğumuzda neden

Sâbûnî denildiğini de sorduk. Babasının sabun ticareti yaptığı için bu lakabın

verildiğini esprili bir dille anlattı.

2- Büyümesi ve Ġlim Ġsteği

ġeyh Sâbûnî, din ve ilim yuvalarından bir yuvada yetiĢip büyüdü. Babası

doğruluk ve takvasıyla bilinen Halep âlimlerinin büyüklerindendir. Fatiha sûresini

hıfzettiğimiz gibi, Kur‟ân‟ı Kerîm‟e olan keskin hıfzı ve Ġslâmi ilimlerdeki üstünlüğü

dolayısıyla Emevî Camii‟nde büyük bir mevki edinen babası maddi imkânları kısıtlı

olmasına rağmen çocukların eğitimleri hususunda elinden geleni yapmıĢtır.

Annesi de insanlar arasında hal ve hareketleriyle takvasıyla ve doğruluğuyla

meĢhurdur.

Muhammed Ali iĢte böyle bir anne ve babanın elinde, ilim ve iman ruhuyla

dolu bir ailenin eğitim ve gözetiminde büyüdü. Çocukluğundan beri ġer‟î ilimler i

tahsile baĢlamıĢtı. Kur‟ân‟ı ve Kur‟ân ilimleri meclisinden Hadis ve hadis usulü

meclisine oradan fıkıh usulü meclisine ve furuu fıkha varıncaya kadar bir çok ilim

meclislerine katılmıĢ ve kendini mevcut bütün dini ilimlerle mücehhez hale

getirmiĢtir.

10

Bkz.çalıĢmanın sonunda göstediğimiz Sabuni‟nin kendi el yazısından aldığımız otobiyografisi.

14

3- Eğitim Alanındaki Kabiliyeti

Sâbûnî ilim öğrenmede gayretli ve çalıĢkandı. Bunun sonucu olarakta

diplomasnı dereceyle elde etmiĢti. Öyle ki halep Ģehrinde birincilik, Suriye genelinde

ise ikincilik derecesini almıĢtı.

Bu baĢarıları sayesinde çevresindeki akrabaları Sâbûnî‟nin eğitim ve

öğretiminine önem vermiĢler. Dayıları onu bir hekim veya mühendis ya da bir tacir

yapmak için çaba sarfetmelerine rağmen Sâbûnî Ģer‟î ilimler üzerinde çalıĢmayı

istiyordu. Dayılarına rağmen Ģer‟î ilimlere devam etti ve akrabalarının tekliflerini

geri çevirdi. Dayıları onu sen bu gidiĢle fakir kalırsın ömrün ölü yıkamakla geçer

diyerek tahkir ettiler ve idraksizlikle suçladılar. Fakat Sâbûnî bu laflara aldırıĢ

etmedi. Babasının teĢviki ile Ģer‟î ilimlerin tahsiline devam etti.

Henüz 16 yaĢındayken babası onu cemaate hitap etmesi için minbere çıkardı.

Burada insanların kabul ve memnuniyetiyle karĢılaĢtı. 17 yaĢına geldiğinde kendisini

evlendirmesi için babasına ısrar etti. Hocalarından birisi de ona bu konuda yardımcı

oldu. Onun evliliği Ģair olarak bilinen büyük kardeĢi Ziyauddin‟in evliliğinden önce

gerçekleĢti.

Lise eğitimini tamamladıktan sonra Mısır Ezher Üniversitesine gönderildi.

Ġslami ilimlerin beĢiği olarak bilinen Ezher-i Ģerifte Ġslâm Hukuk alanında mastır

derecesine yükselerek Ģeref diploması aldı.

ġeyh Sâbûnî daha sonra ders vermek üzere Suudi Arabistan Melik Abdülaziz

Üniversitesine tayin edildi. Bir müddet sonra Mekke-i Mükerreme‟de ki Ümmü-l

Kura Üniversitesine tayin edildi ve oranın en devamlı , verimli ve en çalıĢkanları

listesine girdi. Sâbûnî burada yaklaĢık olarak çeyrek asır müderrislik yaptı. O‟nun

eliyle birçok öğrenci, doktor ve Hoca mezun oldu.

Sâbûnî tahsilinde gösterdiği üstün baĢarısını hocalığında da göstererek iyi bir

eğitimci olmuĢtur. Gerek metodu gerekse içeriği açısından, eserleri çok beğenilmiĢ ve

dünyanın bir çok yerinde ders kitabı olarak okutulmaya baĢlamıĢtır. Ciltlerle eserleri

özetleyip, ihtisar ederek ya da tahkikini yapıp yeni bir üslupla okuyucusuna sunarak

15

eğitim alanındaki baĢarısını ortaya koymuĢtur. Sâbûnî‟ye mükemmel bir üniversite

hocası diyebiliriz.

4- Doğru Söz Söylemedeki Cesareti

ġeyh Sâbûnî aleyhine de olsa doğruyu söylemedeki cesaretiyle ve sıdkıyla

bilinir. O‟nun bu cesareti üniversiteye istifasını vermesinde ki temel sebepti.

Afganistan-Rusya savaĢı yıllarında Sâbûnî, ilmi bir konferansa katılma daveti üzerine

Kuveyt‟e gitti. Orada bulunduğu esnada konuĢmacıların “Afgan mücahitlerinin EĢâri

ve Maturidî mezhebine bağlı olmalarını sebep göstererek insanların onlara zekâ tlarını

vermemeleri gerektiğini ifade eden konuĢmalarını iĢitti.

Bunun üzerine Sâbûnî de EĢari ve Maturidi âlimlerini savundu. Bu iki

mezhebin hakikatini açıklayan “ġeriat Nazarında Ehli Sünnet Vel Cemaat Akidesi”

baĢlığı altında dört makale yazdı. Bu makalelerin akabinde ġeyh Sâbûnî‟yi, halefi

olan EĢarilerden sayarak, ehli sünnet vel cemaat ölçüsünden akidesinden çıktığını ve

dalalete düĢtüğünü iddia eden sesler gelmeye baĢladı. Pekçok üniversite ve enstitü

bitirerek elde ettiği o büyük ilmini ve bu büyük âlimi tenkid eden kalemler oynamaya

baĢladı. ġeyh Sâbûnî ise ecrini Allah‟tan bekleyip sabrederek senelerce onların haddi

aĢan eleĢtirilerine reddiyeler yazdı.

Netice de değiĢik mahfillerde Sâbûnîyi suçlamaya baĢladılar ve ciddi bir

cephe oluĢtu. Sonunda Sâbûnî, hakimleri kendi talebelerinden oluĢan mahkemeye

çıkartıldı. ġeyh onlarla münakaĢaya girdi. Kendisinin , dini, dünya için satan biri

olmadığını ve davasına kıyamete kadar devam edeceğini ilan etti. ġeyh onlardan çok

eza görünce, izzet-i nefsi, imanı ve sabır kuvveti ile üniversiteden istifa etti.

Hakkın savunuculuğunu yapmak ve bu ümmete olan sorumluluğundan dolayı,

kendini gerçekleri yazmaya ve telif iĢine verdi. Muhalifleri o‟nun görüĢlerine dil

uzatmaya baĢlayıp haksız eleĢtirilere devam edince , Sabuni, Safvetü‟t Tefâsiri tenkit

mahiyetinde Muhammed Zeyno tarafından yazılan “Risaletü‟t Tenbihat‟ ismli esere

cevap mahiyetinde „KeĢf-ul iftiraat fi risaleti tenbihaat havle kitabı saffet-ut tefasir‟11

kitabını yazdı. Aynı Ģekilde “Risaletü‟t Tenbihat‟ ismli eserin benzeri olarak Dr

11

Sabuni, Muhammed Ali, KeĢf-ul iftiraat fi risaleti tenbihaat havle kitabı saffet -ut tefasir,Dar‟ul

Ammar,Ürdün 1989

16

Zeyd‟in yazdığı “Kitabü‟t Teallüm”isimli eleĢtiri kitabına da „Et Tabsir Ma Fi Kitab -

it Taallüm‟it Tenzir Naktün ilmiyyün Li Kitab-it Taallüm Li Dr. Ebu Zeyd‟12

isimli

çalıĢmasıyla cevap vermiĢtir. Bununla onların görüĢlerini, eleĢtirilerinin temelini ve

hatalarının aĢikarlığını ortaya koydu.

5- Ġlim ve Davet Yolculukları

ġeyh Sâbûnî, Ġslâm‟a davet, bu dine hizmet ve Allah‟ın, Peygamberlerin

varislerine farz kıldığı görevin ifası için birçok yakın beldeyi ve Avrupa‟yı dolaĢtı.

Ġslâm aleminin birçok kentinde çok sayıda Ġslâmi konferanslara katıldı.Sâbûnî Açık

sözlü oluĢu ve cesaretiyle bilinir. En son katıldığı konferanslardan biri de Kuveyt‟li

esirlerin hürriyetleri için gerçekleĢtirilen konferanstı. Bu konferans açık tebliğler ve

broĢürlerle ilan edilmiĢti ve çok önemliydi. Konferansın sonunda ġeyh Sâbûnî Allah‟ı

taziz ederek bir hitap sundu. Bu konferans Sâbûnî‟nin düĢüncelerini ifade etmesi

bakımından iyi bir fırsattı. Ġslâm Alemi âlimlerine zamanın hakimlerinden

korkmamalarını onlara karĢı birer münzir olmaları gerektiğini açık ve samimi bir

hitapla vurguladı. Âlimleri, yemekle birlikte alınan tuz‟a benzetti ve bu kaosun

sebebinin ümmetin ilahi metoddan ve Ġslâm‟ın hakemliğine baĢvurmadan uzaklaĢma

olduğunu açıkladı.

Sonra onlara körfez savaĢının aslında Allah‟ın savaĢı olduğunu, Allah‟ın bu

savaĢla faizcilere göz dağı verdiğini ve bu belanın sebebinin genelde Ġslâm

dünyasında, özelde körfez bölgesinde faizli bankaların yaygınlaĢması olduğunu

söyledi.

Müslüman yöneticilere de hitaben: din ve siyasetin birbirinden ayrılmaz

Ģeyler olduğunu bu ayrımın Ġslâm ümmetinin yok oluĢunu hazırlayacağını ve ümmetin

zillet içinde yaĢamasına sebep olacağını açıkladı. Böylece sempozyumun sonunda

yapılan konuĢma kimisinin yüreğini dağlarken kimisinin de yüreğine su serpti. Yine

Türkiyeyi çok seven ve her yaz tatil için gelen Sâbûnî bu güzel diyarda te‟lif

çalıĢmaları yapmaktadır. Ama Sâbûnî‟yi üzen ve gönlünde esef oluĢturan husus

Türkiye‟de bazı grupların Ġslâm elbisesi giyerek kasten veya cehaleten Ġslâma kötülük

12

Sabuni, Muhammed Ali, Et Tabsir Ma Fi Kitab-it Taallüm‟it Tenzir Naktün ilmiyyün Li Kitab -it

Taallüm Li Dr. Ebu Zeyd.Daru‟Ģ ġuheba, Yersiz, 1993

17

yapmalarıdır. Sâbûnî‟ye göre bu grupları ise kimse sustaramıyor ve delillerle

ağızlarını kapatamıyorlar. Türkiye‟deki bazı gruplar Hz.Peygamber‟in sünnetini

reddetme çağrısı yaparken bazı gruplar da Türkiye‟nin darûlharp olması ve Hanefi

mezhebini kabul etmesini bahane ederek toplanmaya yani cuma namazı kılmaya karĢı

çıkmaktadırlar. Halbuki Hanefi mezhebi bu iftiradan bu zayıf anlayıĢtan beri‟dir.

Bazıları da Hz. Muhammed‟in getirdiği dine ittibanın imanın Ģartlarından

olmadığını söylemektedirler. Oysa ağızlarından çıkan söz ne çirkindir. Söyledikleri

yalandan baĢka birĢey değildir. ġeyh Sâbûnî bunlara reddiyede bulunmuĢtur. Bu

grubun önde gelen – isimlerinden saydığı Prof.Dr.Süleyman AteĢ ismindeki

kurucusuna uzun bir makaleyle cevap vererek iddialarını ve çürüttüğünü ve Kur‟ân

öğretilerini nasıl tahrif ettiğini ortaya koyduğunu kendisiyle yaptığımız görüĢmede

ifade etmiĢtir. Bu meseleyi kendisinden istememize rağmen bir takım olumsuzluklar

sebebiyle ulaĢamadık. Ama kendisinden bilgi aldık. Makalenin konusu AteĢ

Hocamızın, sünnetle ilgili ve ehli kitabın cennete girmeliyizle alâkalı mevzuulardan

müteĢekkildir.

6- Sâbûnî’nin Vakit Taksimi

ġeyh Sâbûnî vaktinin çoğunu mütalaa ve yazma ile geçirmektedir. Hatta

ailesini bile çok nadir görmektedir. Bundan dolayı eĢi ona, bir gece, yarı Ģaka yarı

ciddi olarak Ģöyle der: “Üç kumam(Yani kocamın benden baĢka üç eĢi demek) olsa Ģu

kitaplar kadar zoruma gitmez”, Kur‟ân ezberini tekrarlamak için ayırdığı vakit ise

kıskanılacak ölçüdedir. Günün iki vaktinde periyodik olarak Hıfzının tekrarını

yapar. Bunu da Mescid-i Haram‟da yapar. Bu vakitlerden ilki sabah namazından

sonradır. Diğeri de akĢam ve yatsı arasıdır. Ġlk vakitte eski hafız talebelerinden

biriyle, ikincisinde ise hafız bir arkadaĢıyla yapmaktadır. Ve bunu iradesi dıĢında,

olağan üstü bir iĢ olmadıkça terketmemektedir.

18

7- Diğer Bilimsel Faaliyetleri

ġeyh Sâbûnî‟nin Televizyon ve radyo yayınları, makaleler gibi birçok

etkinlikleri vardır. Bunların hepsi biraraya getirilirse belki ciltler oluĢturur. (Bu

alandaki faaliyetlerin arasında en barizi video kasetlerine kaydedilmiĢ modern ve

kolay bir üslupta yaptığı Kur‟ân‟ın baĢtan sona tefsiridir. Bu bölümlerin (Tv.) de

yayınlanan sayısı 600‟e yaklaĢmıĢtır. Bu da üçyüz saat demekti r. bu programların

kaydı yaklaĢık bir sene sürmüĢtür. Bu da vaktindeki bereketi gösterir.

8- Sâbûnî’nin Türklere Ve Türkiye’ye Duyduğu Sevgi

Dikkat çekilmesi gereken diğer bir hususta ġeyh Sâbûnî‟nin Türklere ve

Türkiye‟ye duyduğu sevgisi ve düĢkünlüğüdür. Bununla beraber Sâbûnî Ġslâm

dünyasındaki ülkelere birçok ziyaretlerde bulunmuĢtur. O‟nun müslüman Türklere

sevgisi asırlarca Ġslâmın bayraktarlığını yapmıĢ olan Osmanlıya ve türk kültürüne

duyduğu sevginin bir parçasıdır. Türkleri çok sevdiği, en küçük kızını bir Türk

genciyle evlendirmesinden rahatlıkla anlaĢılmaktadır. Allah‟ın c.c. bu Türk diyarına

verdiği doğal güzellikler, Sâbûnî‟nin yazma ve te‟lif faaliyetlerini yürütmek için,

Türkiye‟nin güzel havasını seçmesine sebep olmuĢtur. Yalova‟nın Gökçedere köyünde

Arap mahallesinde bir yazlık yaptırmıĢtır. Yanında güzel de bir cami inĢa etmiĢ. (Ensar

Camisi) Genellikle yazları burada kalmaktadır.

19

B- SÂBÛNÎ’NĠN ESERLERĠ

1- Tefsir Alanındaki Eserleri

a) Safvetü’t-Tefâsir:

Ġslâm dünyasında hüsnü kabul gören, Safvetü‟t Tefâsir Sâbûnî‟nin en önemli

eseridir. Bu eser Türkçe, Ġngilizce, Rusça, Pakistan dili, Urduca ve Endonezya dili

gibi birçok dünya dillerine tercüme edilmiĢtir. 13

Üç büyük ciltten oluĢur ve Kur‟ân‟ın

baĢtan sona tefsiridir.

Bu eser hakkında safvetü‟t-tefâsirin baĢında bir takrizde bulunan Camiü‟l

Ezher ġeyhi Dr.Abdulhakim Mahmud Ģunları der: “Müellif bu kitapta, Kur‟ân‟ın

tefsirinde mevcut olan görüĢlerin en sağlamını seçmiĢ, özetlemiĢ ve tefsiri kolay

anlaĢılır bir hale getirmiĢtir. KiĢinin tercihi onun akli derecesini gösterdiğine göre, bu

eser, müellifin bu ilimdeki üstün bilgisini gösterir. Çünkü baĢvurduğu ana tefsir

kitaplarından bilgi ve basiretle tercihte bulunmada büyük bir baĢarı sağlamıĢtır.

Bu eser müellifin Kur‟ân konusunda ilk eseri değildir. Bundan önce de Ġbn -i

Kesîr Tefsirini özetlemiĢti. Müellif ayrıca ahkam tefsirini ve et - Tibyan fi Ulûmi-l

Kur‟ân isimli bir eser te‟lif etmiĢti. ĠĢte nefis bir kitap halinde ortaya koyduğu bu

çalıĢması (Safvetü‟t-Tefâsir), diğer çalıĢmalarının tacı mahiyetindedir. Bu kitap,

tefsir alanında seleflerimizin zekâlarının ürünü olan birçok çalıĢmanın parlak

çiçekleridir”.14

Gerçekten de akıcı bir uslupla, öğretici bir anlayıĢla yazılan bu eser bir

üniversite hocasının talebelerine sunacağı en güzel imkân olmuĢtur. Talebelerin

önüne bütün bir tefsir dünyasının özetini, aklî ve naklî tefsirlerinin birleĢimini ve en

güzel görüĢleri sıralamıĢ tercihini de belirtmiĢtir.

Müellif önce sûrenin asıl maksatlarını belirtmiĢ,isimlendirilmesini anlatmıĢ,

bazı önemli ve kilit kelimelerin mânâları üzerinde durmuĢtur. Önceki âyetlerle

sonraki âyetler arasındaki münasebetleri belirttikten sonar sebeb-i nüzûlünü

vermiĢtir. Daha sonra âyetlerin tefsirine geçmiĢ . Hakikaten doyurucu bir tefsir ve

13

Sabuni, Muhammed Ali, Safvetü‟t-Tefâsir, Dersaadet, Tarihsiz

20

te‟vil yapmıĢtır. Ayrıca âyetlerden çıkartılan faydalı bilgiler ve dersleri belirtmiĢ.

Edebi yöndende âyetlerdeki belâgât üzerinde durmuĢtur.

Safvetü‟t-Tefâsir‟i okuyan bir kiĢi mevcut bütün müfessirler ve eserler

hakkında az çok bilgi sahibi olabilir. Aynı zamanda okuyucu birçok tefsirin özünü

yakalamıĢ olur.

Tükiye‟de bu tefsiri keĢfedenler ve isteyenler artınca tercüme ihtiyacı

doğmuĢ, Ensar neĢriyat böyle bir vazifeyi üzerine almıĢ ve kıymetli iki hocamız

Sadrettin GümüĢ ve Nedim Yılmaz tarafından 7 cilt olarak Türkçeye

kazandırılmıĢtır.15

Ayrıca bir tercüme çalıĢması da ihyâ yayınları tarafından

yapılmıĢtır. Heyet olarak yapılan tercüme çalıĢması eserin ikinci cildinde kalmıĢ ve

edindiğimiz bilgilere göre yarım kalmıĢtır.16

Hemen belirtelim ki dili çok kolay sade olan ve yeni arapça öğrenen

talebelere tavsiye edilen üç ciltlik muhtasar eser Türkiye‟nin birçok Ġlahiyat

Fakültelerinde Tefsir hocalarımız tarafından okutulmakta ve tavsiye edilmektedir.

b- Ravaiu-l Beyân fî: Tefsîr-i Ayati-l Ahkâm min el-Kur‟ân

Sâbûnî‟nin bu eseri‟de iki cilttir. Mekke-i Mükerreme Ġslâm Hukuk

Fakültesin‟de ders kitabı olarak okutulmuĢ kitabın yazılması da yine bu fakültedeki

derslere yönelik çalıĢmalarla meydana gelmiĢtir. Konulu Tefsir çalıĢmalarına benzer

bir çalıĢmayla kaleme alınan eser daha çok bir fıkıh kitabına benzese de fıkıh kitabı

değil tefsir kitabıdır. Kitaptaki mevzular Kur‟ân‟daki geliĢ sırasına göre tasnif

edilmiĢtir. Fatiha Sûresi‟nden baĢlayarak ahkam âyetleri sırasıyla iĢlenmiĢ aynı

mevzudaki âyetler bir konu baĢlığı altında birleĢtirilmemiĢtir. Kur‟ân‟ın tertibine

uygun bir tasnif içinde bazı mevzular tekrar edilmektedir. Meselâ Talak konusu

Bakara 331. âyetinin tefsirinde geçtiği halde Talak sûresinde yeniden ele alınmıĢtır.

Tefsirdeki mevzular dersler halinde tertip edilmiĢtir. Toplam yetmiĢ dersten

oluĢan eserde her dersten önce konu ile ilgili âyetler ve mealleri verilmekte bazı

14

Sâbûnî, Muhammed Ali, Safvetü‟t-Tefâsir, Dersaadet, Tarihsiz, Ġstanbul,c.1,s.15

15 Sâbûnî, Muhammed Ali, Safvetü‟t-Tefâsir , Ensar Neyriyat, Ġstanbul 1990

16 Sâbûnî, Muhammed Ali, Safvetü‟t-Tefâsir , Ġhya Yayınları, Çev.Heyet, Ġstanbul 1986

21

kelimelerin mânâları üzerinde durulup sonra âyetlerin icmali mânâlarına

geçilmektedir. Sebeb-i nûzûl aktarılıp, âyetin sûredeki diğer âyetlerle alâkaları

iĢlenmektedir. Akabinde âyetlerden çıkarılacak ince mânâlara dikkat çekilip, âyetlerin

hükümlerine geçilmektedir. Hükümlerin incelenmesinden sonra da bu âyetlerden

alacağmız öğütler ve Ģer‟i hükümlerin hikmetleri anlatılmaktadır.

Her mezhebin görüĢünün açıklandığı bu eserde tercihler Sâbûnî‟ye göre

yapılmıĢtır.

Yine Ġslâm aleminde hızla yayılıp tefsir yerini alan bu eser Mazhar

TaĢkesenoğlu tarafından Türkçe‟ye tercüme edilerek ġâmil Yayınevi tarafından

basılmıĢtır. Gerek tercümesi, gerekse orjinal metni olarak ilahiyatçıların elinden

düĢmeyen bir eserdir.

c- Kabesün Min Nûri‟l Kur‟ân‟ıl Kerîm (8 cilt)

Sabuni‟nin en önemli eserlerinden birisidir. Toplam 16 cilt olduğu halde iki

cildi bir cilt haline getirilerek basılmıĢ sekiz ciltten oluĢmaktadır. Kılasik bir

tefsirden farklıdır. Sabu‟ni rivayetçi yönünün ağırlıklı görünmesine rağmen bu eseri

dirayet tefsiri dir.

Her sureleri bir bölüm olarak ele alen müellif,ayetleri sıra ile iĢler. Ancak

aynı mevzudaki ayetleri bir baĢlık yaparak mevzuyu güçlendirmiĢtir.Mesela Bakara

Sure‟sini 106 konu baĢlığı altında iĢlemiĢtir.Bu tarz eserin ismine uygun düĢmektedir.

(Kabesun)kelimesi Kur‟an nurundan bir Ģule, bir tutam ilim,küçük bir istifade gibi

manalarda kıllanılır. Bu eser konulu tefsir çalıĢmalarına benzemektedir.

Eser1998 yılında basılmasına rağmen Türkiyeye ancak 2000 yılıundaki

baskıları ulaĢmıĢtır. Eser, Sabuni‟nin (kendi ifadesiyle) diğer tefsir çalıĢmalarının

kaymağı mesabesindedir. Mutlaka türkçeye kazandırılmalı diye düĢünüyorum.

d- et-Tibyân fî Ûlumi-l Kur‟ân

Sâbûnî‟nin bu eseri Kur‟ân‟ın ve Tefsir ilminin genel konularından bahseder.

Sâbûnî‟nin Mekke Üniversitesi‟ndeki hocalığı dönemi olan 1985 yıllarında

yazılmıĢ olup, Kur‟ân ilimleri hakkındadır ve bir cilttir. Sâbûnî‟nin tefsirle alâkalı

22

hemen hemen tüm düĢüncelerini içeren ders kitabı Ģeklinde düzenlenmiĢ bir

eserdir.Ġkiyüz kırk sayfa olan bu eser birçok fakültede tefsir ders lerinde ders kitabı

olarak okutulmaktadır.

Et-Tibyân uzun süre Türkçe‟ye tercüme edilmemesine rağmen, dilinin kolay

olması sebebiyle Türkiye‟de yaygınlaĢmıĢtır. Ancak 1996 yalında, Zeynel Abidin

Tatlılıoğlu tarafından Kur‟ân Ġlimleri adı altında bir tercümesi çıkmıĢtır.Hemen

belirtelim ki bu tercümede ufak tefek diyemeyeceğimiz hatalar vardır. Küçük

baĢlıkların büyük, büyük baĢlıkların ise küçük gösterilerek ele alındığı bu tercümeye

bir de kitapta olmayan nâsih mensûh konusu eklenmiĢtir. Yani nâsih mensûh mevzuu

Tibyan‟da yer almazken tercümesinde vardır. Bu konuyu iyice tetkik edince Revâ-i‟ûl

Beyân isimli Ahkam tefsirinin 3.dersi olduğu anlaĢılmaktadır.17

Aslında tercümeye zenginlik katan bu tasarruf belirtilerek yapılsaydı daha

uygun olurdu.

e- Muhtasar-ı Ġbn-i Kesîr.

Muhammed Ali es-Sâbûnî, Ġmâm-ı Celil Hâfız Ġmâdüddin Ebi-l Fida Ġsmail

Ġbn-i Kesîr‟in kaleme aldığı, Ġbn-i Kesîr tefsirini özetlemiĢ, kısaltmıĢ ve üç cilt haline

getirmiĢtir. Bu kolay bir iĢ değildir. Kendisiyle yaptığımız mülakatta bu eserin

lüzumsuz hadis senedlerinden ve birçok teferruata ait görüĢten kurtararak

okuyucunun kıymetli bilgilere direk ulaĢmasını sağladığını söylemiĢtir.

Sâbûnî, Ġbn-i Kesîr‟i özetlerken, kolay bir dil kullanmaya, tercihli görüĢleri

almaya ve konu bütünlüğünü bozmadan konuyu özetlemeye dikkat etmiĢ yer yer kendi

görüĢ ve tercihlerini de belirtmiĢtir. ġunu söyleyebiliriz ki Ġbn -i Kesîr Tefsir‟i,

Sâbûnî‟nin ihtisar etmesiyle yaygınlaĢmıĢ ve birçok insana ulaĢmıĢtır.

f- Tahkîk-i Tenvîrü‟l Ezhan Min Tefsîr-i Rûhû‟l Beyân, (4 Cilt)

Ġsmail Hakkı Bursavi hazretlerinin eseri olan Rûh-û‟l Beyan isimli tefsirini

özetleyen Sâbûnî, Bu hareketiyle de önemli tefsir kitaplarını bir bir nazara veriyor ve

17

Sâbûnî, Muhammed Ali, Revâ-i‟ûl Beyan Tefsiru Ayati-l Ahkam Min-el Kur‟ân, Dersaadet, Ġstanbul,

1/83

23

okunmasını söylüyor. Bu eser Abdullah Öz tarafından Damla Yayınları ile Türkçeye

kazandırılmıĢ bir eserdir ve on cilttir.

g) Muhtasar-ı Tefsîr-i Taberî

h) Feth-ür-Rhmân b.KeĢfi mâ Yeltebisu‟ Fil-Kur‟ân

i) El Muktataf min Ûyuni-t-Tefsir18

j) Îcâzü‟l-Beyân fi Makâsıd‟ı Suveri-l Kur‟ân (1 cild)

Sâbûnî bu eserinde sûreleri tek tek ele alarak tanıtmıĢ. Belagat yönünden

Îcazlarını Yani az sözle çok Ģey anlatmadaki mucizeliğini beyan etmiĢtir. Öncelikle

sûrenin nerede indiği, tertîbi, âyet sayısı isimlendirilmesi, içerdiği konular ve sûrenin

hedefleri tanıtılmıĢ. Sonra da bunlar birazcık açılarak kısa kısa izah edilmiĢtir .

Kur‟ân ilimlerine yeni baĢlayanlar ve Kur‟ân üzerinde araĢtırma yapanalar

için Kur‟ân‟ı tanıtan bir el kitabı hükmündedir. 114 süreyi de birer ikiĢer sayfa ile

tanıtır.

Kitabın dil oldukça akıcı ve basit ,sûrelerin iĢleniĢi tıpkı bir radyo programı

gibi dizayn edilmiĢtir.Eser bu yönüyle Ankara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesinde ki

Beyza BĠLGĠN hocamızın Ellibin Yıllık Bir Gün isimli eserine benziyor19

. Eserin

tamamı 323 sayfa olup 1979 yılında suriyede basılmıĢtır. Bu yıllarda Sâbûnî‟nin

Melik Abdulaziz Üniveristesi hocalığına devam ettiğini bilmekteyiz.

18

Sabuni, Muhammed Ali,El Muktataf min Uyun-it Tefsir (Tahkiki),Beyrut.

19 Bilgin, Prof. Dr. Beyza, Ellibin Yıllık Bir Gün, Akit Yayıncılık 1992, Ankara

24

2- DĠĞER ESERLERĠ

a-En-Nübüvet‟ü Ve‟l-Enbiya:

Peygamberliğin genel özellikleri, sıfatları, ulul azm peygamberler, peygamber

kıssaları, son peygamber Hz.Muhammed ve ulul azm olmayan peygamberler gibi

konuları içine alan, peygamberlik konusunda kapsamlı bir eserdir. Bu eser Türkçeye 2

defa çevrilmiĢtir.

1) “Kur‟ân IĢığında Peygamber ve Peygamberler”

Çeviren Suat Cebeci, Bilal Delice (Kültür Basım Yayın, Dilek Matbaası 1984

Ġstanbul)

2) “En Nübüuve ve‟l-Enbiyâ ”20

Çeviren: Mustafa ÇalıĢkan (Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi

Kütüphanesinde bulunmaktadır.)

b-Min Kunuzü‟s-Sünneh21

c-El Kifâye fi‟l-Hidaye22

d-El Mevarisü fi ġeriati-l Ġslâmiye Ala dari‟il Kitabi‟l-Fıkıh23

e-ġübehat ve Ebâtıl Havle Teaddüdü‟z-Zevcâtü‟r-Rasûl

Bu eseri de Türkçe‟ye üç ayrı Ģahıs tercüme etmiĢtir.

1)”Rasulûllah (s.a.v)‟ın Evliliği Etrafında Uydurulan Bazı ġüphe ve Batıllara

Cevap”24

Çeviren Sercan Fehremez.

20

Sabuni, Muhammed Ali, En Nübüuve ve‟l-Enbiyâ,Çeviri,Suat Cebeci,Ġstanbul,1988.

21 Sabuni, Muhammed Ali, Min Kunuzü‟s-Sünneh, Dersaadet,1970.

22 Sabuni, Muhammed Ali, El Kifâye fi‟l-Hidaye, Beyrut, 1988.

23 Sabuni, Muhammed Ali, El Mevarisü fi ġeriati-l Ġslâmiye Ala dari‟il Kitabi‟l-Fıkıh,Beyrut,1986.

24 Fahremez Sercan, ġübhe ve Batıllara Cevap,Eser NeĢriyat, 1986

25

Bu eserinde Rasulûllah (s.a.v) „ın çok kadınla evlenmesinin eğitim öğretim

yönünden, fikhi kaideler yönünden, sosyal yönden, siyasal yönden hikmetleri

anlatılıyor. Rasulûllah (s.a.v)‟ın hanımları tek tek ele alınıp tanıtılıyor ve çok evlilik

tartıĢılıyor.

2) Peygameberimizin Çok EvleniĢi Etrafında Uydurulan Bazı ġüphe ve Batıllar”

Çeviren : Rahmi Serin, Petek Yayınları, 1983, Ġstanbul

3) “Rasulûllah (s.a.v) ın Çok Evlenmesi Etrafındaki Batıl ġüpheler”

Çeviren : Hasan Güç, Damla Matbaacılık, 1987, Konya

f)- el Hedyu‟n-Nebeviyyu‟s-Sahıh Fi Salati‟t-Teravih25

Eserin Aslı: 1987 ylında Râdü‟s-Sâbûnî Matbasında Mekke de basılmıĢtır.

Bu eseri Türkçe‟ye çeviren ise Harun Önal‟dır. 1989, Risale Yayınları

Ġstanbul baskılı bu eserin Türkçe KarĢılığı: “Teravih Namazında Peygamber Ölçüsü”

dür.26

g) Cerimetü‟r-Riba 27

Sâbûnî bu risalesinde faiz problemi üzerinde durarak, Ġslâmi çevre lere uyarı

mahiyetinde birtakım analizlerde bulunmaktadır. Ġslâm toplumunu sosyal hayatın her

kademesinde derinliğine etkileyen faiz problemi, sorunların müsebbibi olarak ele

alınıyor. Sözkonusu problem psikolojik, ekonomik ve toplumsal zararlarını özetle

kaleme alan ġeyh Sâbûnî böylesi bir yaklaĢımla onun ne denli tehlike arzettiğini

zımmen ifade etmeye çalıĢmıĢtır. Ġslâm dünyasında faizin helal olduğu iddialarına da

Kur‟ân ve Hadis ıĢığında cevaplar veren Sâbûnî iddia sahiplerinin bu görüĢleriyle

Ģeksiz küfre girdiklerini söylemektedir.

25 Sabuni, Muhammed Ali, el Hedyu‟n-Nebeviyyu‟s-Sahıh Fi Salati‟t-Teravih, Ra‟d‟us-Sabuni

matbası,Mekke, 1987.

26 Önal, Harun, Teravih Namazında Peygamber Ölçüsü, Risale yayınları,Ġstanbul, 1989.

27 Sabuni, Muhammed Ali,Cerimetu‟r-Riba,Daru‟l-Kur‟an‟il- Kerim,Beyrut,1998.

26

Faizi türleriyle de inceleyerek konuyu detaylandırmıĢ ve böylece dünya

bankalarında da iĢler halde bulunan faiz sisteminin Ġslâm dinine temelde ters

düĢtüğünü belirtmiĢtir. Özellikle isim yapmıĢ dünya bankalarının sahipler inin

yahudilerden oluĢu Ġslâm dünyası için bir ölçü olması gerektiği üzerinde ısrarla

durmaktadır. Toplumsal bir afet bir hastalık olarak nitelediği faiz probleminin her

müslümanın bilmesi gereken temel sorunlardan olduğunu ve buna karĢı da tavır

takınılması gerektiğini netice olarak söylemektedir. Bu eser Beyrut‟ta , 1998 de

basılmıĢ olup 104 sayfadır.

h) El-Fıkhu‟Ģ-ġeri el Müyesser

Ahkâmü‟l-Hac28

ve‟l-Umre, Ahkâmü‟s-Sıyâm29

, Ferîzatü‟z-Zekât30

,

Ahkamü‟s-Salât31

, Ahkamü‟l Buyû32

olmak üzere beĢ cilttir. Daru-l Kur‟ân‟ıl-Kerîm

matbasında 1998 ylında Beyrut‟ta basılmıĢtır. Türkiye‟de bulamadığımız bu eserin ilk

baskısını ġeyh Sâbûnînin kendisinden temin edebildik.

ı) es-Sünnetü‟n-Nebeviyyetü‟l-Mutahhara

Mekke‟de Dâ‟vetü‟l Hak matbâsında H.1417 yılında basılmıĢtır. Sâbûnî‟nin

bu eseri sünnetin vahiy ürünü olduğunu isbat etmek için kaleme alınmıĢtır. Yazar bu

28

Sabuni, Muhammed Ali, El-Fıkhu‟Ģ-ġeri el Müyesser,Ahkam‟ul Hac ve-l Umre, Daru‟l-Kur‟an‟il-

Kerim,Beyrut,1998.

29 Sabuni, Muhammed Ali, El-Fıkhu‟Ģ-ġeri el Müyesser,Ahkam‟us Sıyam, Daru‟l-Kur‟an‟il-

Kerim,Beyrut,1998.

30 Sabuni, Muhammed Ali, El-Fıkhu‟Ģ-ġeri el Müyesser,Ferizatü‟z Zekaat Fil Ġslam, Daru‟l-Kur‟an‟il-

Kerim,Beyrut,1998.

31 Sabuni, Muhammed Ali, El-Fıkhu‟Ģ-ġeri el Müyesser, Ahkam‟us-Salaat, Daru‟l-Kur‟an‟il-

Kerim,Beyrut,1998.

32 Sabuni, Muhammed Ali, El-Fıkhu‟Ģ-ġeri el Müyesser, Ahkam‟ul Buyu , Daru‟l-Kur‟an‟il-

Kerim,Beyrut,1998.

27

düĢüncesini ispat etmek için söze asrı saadet de ve ondan sonraki dönemlerde sünnete

nasıl önem verildiğini açıklayarak baĢlar.

Eser Özellikle müsteĢriklerin sünnti yorumlayıcı görüĢlerine bir tepki

üslubunda ele alınmıĢtır.

Sâbûnî „ye göre sünnet, Kur‟an‟da mücmel olarak belirtilen hükümleri

açıkalar. Bu yönüyle sünnet Kur‟an‟ı açıklamaya yardımcı olur. Fakat sünnet aynı

zamanda mğstakil bir hüccettir.Bundan dolayı Hz. Peygambere mutalak itaat

gerektirir.

Muta nikahı, vasiyet, evlenilmesi yasak olan kadınlar, emzirme gibi

husususlar sünnnet tarafından açıklığa kavuĢturulmuĢtur.

Yazar buna benzer örnekleri ayrıntılı bir Ģekilde açıklamaktadır. Kitabın son

bölümlerinde bazı âlimlerin sünnet hakkında ki görüĢleri aktarılmaktadır.

Sâbûnî „ye göre sünnet, gözü kapalı kabul edilmemiĢtir. Aksine sünnetin

kabulu için çeĢitli tenkit usulleri geliĢtirilmiĢtir. Müellif son bölümlerde Hadsilerin

zayıf mı uydurma mı sahihi mi olduğunun nasıl anlaĢılacağı üzerinde durulmuĢtur.

Eser arapça olup 200 sayfadır. Türkçeye tercümesi henüz yapılmamıĢtır.

j) Et Tabsîr ma fi Kitabittaali minet Tenvir Nagdün Ġlmiyyun li Kitabi Taâlim Li

Dr. Ebu Zeyd

Bu kitap Cidde‟de bulunan Ġslam Fıkıh Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Dr.

Bekir b. Abdullah. Ebu Zeyd‟i tenkit mahiyetinde yazılmıĢtır. Ebu Zeyd‟de Saffetü‟t

Tefasiri eleĢtirerek olumsuz tenkitlerde bulunmuĢtur. 33

1993 - Dar‟u ġuheba matbasında Mekke‟de basılmıĢtır.

k) KeĢfü-l Ġftiraat fi Risaletü‟t-Tenbihat Havle Kitabü Safveti‟t-Tefâsîr 1989, Dâ‟rul

Ammer matbasında basılmıĢ. Ürdün-Amman

33

Sâbûnî Muhammed Ali, Et Tabsîr ma fi Kitabittaali minet Tenvir Nagdün Ġlmiyyun li Kitabi Taâlim Li

Dr. Ebu Zeyd, Darü‟Ģ –ġüheba Matbaası 1993, Mekke

28

Bu eser Muhammed Zeyno ve Dr. Fuzan isimli kiĢilerin tenkitlerine verilen

cevap mahiyetindedir. Bu eleĢtirmenler Sâbûnî‟yi ve enönemli eseri olan Safvetü‟t -

Tefâsir‟i bir takım hata ve batıl bilgiler içerdiği gerekçesiyle 18 noktada

suçlamıĢlardır. Sâbûnî „de onlara gereken cevabı vermiĢtir. Bu eserdeki bilgiler

tezimizin III. Bölümünde “Sâbûnî ye Yöneltilen EleĢtiriler ve Sâbûnî‟nin Verdiği

Cevaplar.” Bölümünde ele alınmıĢtır. “

1989 yılında Darulambar Matbaası Ürdünde basılan bu eser 108 sayfadır.

l-Hareketü‟l-Ard ve Deveranüha.

Yer kürenin hareketlerive ayın hareketleri konusunu iĢleyen bu eser yine Dar‟ul

Kalem matbaasında 1991 yılında Ģamda basılmıĢ olup 96 sayfa dır.34

m-El-Mehdi ve EĢvad-ü Saadet. (1 cilt)

n-Ez-Zevâcü‟l-Ġslâm-îl Mübekkir (1 cilt)

Bu eser müslüman gençlerin evlenmelerinin gerekliliği

konusundayazılmıĢ,evlenmenin faziletlerini anlatan bir kitaptır.35

o-Meân-il-Kur‟ân‟il-Kerîm li Ebi Cafer en Nahhas,Tahkiktir, 5 ciltdir.

34

Sâbûnî Muhammed Ali, Hareketü‟l-Ard ve Deveranüha,Dar2ul Kalem Matbası,ġam, 1991.

35 Sâbûnî Muhammed Ali, Ez-Zevâcü‟l-Ġslâm-îl Mübekkir,Dar‟uĢ ġüheba,Mekke,1993

29

II.BÖLÜM

SÂBÛNÎ’NĠN KUR’ÂN ĠLĠMLERĠ HAKKINDAKĠ MÜLAHAZALARI

A- TEFSĠR, TE’VĠL VE TERCÜME HAKKINDAKĠ GÖRÜġLERĠ

Muhammed Ali es-Sâbûnî, Kur‟ân‟ı Kerîm‟in tefsirinin insanlık alemi

açısından hayati önem taĢıdığını vurgular ve Ģu benzetmeyi yapar. “Bugünkü

müslümanlar çölde, sırtında su olduğu halde, susuzluktan ölen develere benzerler”. 36

Gerçekten de insanlar, kendilerini açlık susuzluk kadar etkileyen yığın yığın

problemlerin altında kıvranırken, bütün problemlerini halledecek, dertlerine derman

olacak ilahi mesaj, gözleri önünde durduğu halde faydalanamıyorlar.

Nitekim Allah (c.c.) “(Sana indirdirğimiz) bu Kur‟ân, hayır ve bereketi çok

bir kitaptır. O‟nu sana, âyetlerini düĢünsünler, akıl sahipleri ibret alsınlar diye

indirdik”37

ve “Bunlar Kur‟ân‟ı hiç düĢünmezler mi, yoksa kalpleri üzerinde kilitler

mi var?” 38

yine “Yemin olsun bu Kur‟ân‟ı düĢünmeniz için kolaylaĢtırdık, düĢünen

var mı?”39

buyurarak, insanların Kur‟ân‟ı incelemelerini, düĢünmelerini istemiĢtir.

Sâbûnî Ģöyle devam eder “Kur‟ân, müslümanları saadetin ve izzetin doruğuna

ulaĢtırır, olgunluğun zirvesine yükseltir ve onları hayatta insanlık kervanının

öncüleri, efendileri olmaya ehil kılar. Müslümanlar‟da, diğer milletleri hayatta refah

ve saadete götürürler ve onları emniyet, istikrar ve selâmet sahiline çıkarırlar. Hiç

Ģüphe yok ki bugün beĢeriyet Ģekâvet ve câhiliyet karanlıklarında Ģuursuzca

yürümekte ve mala taparak erime denizlerinde boğulmaktadır. BeĢeriyeti bu

felaketlerden ancak Ġslâmiyet, Kur‟ân‟ın öğretilerini ve hikmetli esaslarını

uygulamakla kurtarır, çünkü Kur‟ân da yaratıcı ve hikmet sahibi olan Allah‟ın herĢeyi

kuĢatan ilmiyle beĢer nevi‟nin saadet unsurlarının hepsine riâyet edilmiĢtir.

36

Sâbûnî, Muhammed Ali, Ef. Tibyan fi Ulum‟il Kur‟ân, Alemül tüüb Beyrut. S.64

37 38.Saad:29

38 47.Muhammet : 24

39 54.Kamer.17,22,32,40

30

Kesin olarak bilinmektedir ki, Kur‟ân‟ın öğretileriyle amel etmek ancak

Kur‟ânı düĢünüp mânâsını anladıktan, onun içerdiği nasihat ve uyarılarına vakıf

olduktan sora mümkün olur. Bu da Kur‟ân âyetlerinin bildirdiği hükümleri beyan edip

açıklamakla gerçekleĢir “Kur‟ân‟ı açıklayan ilme de tefsir ilmi adı verilir”. 40

Sâbûnî

bu Ģekilde tefsir ilmini izah ettikten sonra Ģunları da ekler. “Ġnsanlar Kur‟ân âyetlerini

sabah akĢam okusalar, tefsiri yapılmadığı müddetçe bu hazinelere, incilere,

cevherlere ulaĢmak mümkün değildir”.41

Tefsir lügatte, izah etmek ve açıklamak manâsındadır. Istılahda ise: Kur‟ân‟ı

Kerîm‟in hükümlerini, hikmetlerini, manâlarını açıklayan, izah eden bir ilimdir.

Te‟vil‟e gelince rucu (dönme, döndürme) mânâsına olan “evl” den alınmıĢtır.

Istılahda ise: Birkaç mânâya gelme ihtimali bulunan bir âyeti Kerîmenin bu

mânâlardan birini tercih etmektir. Sâbûnî Et-Tıbyan fi Ûlum-il Kur‟ân isimli eserinde

Allâme Suyûti‟nin görüĢünü aktarır. ġuyuti el Ġtkan fi Ûlum -il Kur‟ân isimli eserinde

Ģöyle der: “Tefsir, Kur‟ân‟ın zâhir mânalarını açıklamaktadır. Te‟vil ise arif olan

âlimlerin bir âyeti Kerîmenin ihtimal‟i bulunan gizli mânalardan ve latif, rabbani

sırlardan çıkardıkları mânâdır.” Ancak Sâbûnî Te‟vil‟in anlamı konusunda Alusi‟nin

tarifini tercih eder: “Müellifler tarafından kabul edilmiĢtir ki tavil‟in kudsi mânâları

ve Rabbani marifetleri vardır. Bu kudsi mânâlar ariflerin kalplerine gaib

bulutlarından dökülür”42

Sâbûnî tefsir ve te‟vil-i özet olarak Ģöyle tarif eder: Tefsir, Kur‟ân‟ı Kerîm‟in

açık olan mânâlarıdır ki, bunlar Allah Azze ve Celle‟nin murad ettiği mânâya

delâletleri açıktır. Te‟vil ise: Âyetlerden çıkartılan gizli mânâlardır ki bu mânâların

çıkartılabilmesi için düĢünceye, tefekküre ihtiyaç vardır. ĠĢte bir müfessirin bir kaç

mânâya ihtimali bulunan bir âyetin bu mânâlardan birini düĢünce ve istidlâl yoluyla

tercih etmesidir. Fakat bu tercih edilen mânâ kesin değildir. Bilakis âyetin mânâları

arasında en açık ve en kuvvetli olan mânâ tercih edilmiĢtir. Çünkü bu âyetle kesin bu

mânâ murad edilmiĢtir diye hükmetmek Allah‟ın kitabında tahakkümdür. Nitekim

40

Sâbûnî, el-Tibyan, s.63

41 Sâbûnî, et Tibyân, s.63

42 Sâbûnî, et Tibyân, s.66

31

Allah Tealâ Hazretleri “Halbuki O nun (Kur‟ân‟ın) te‟vilini Allah‟tan baĢka kimse

bilmez”.43

buyurmuĢtur.44

Sâbûnî de mütekaddimin müfessirleri gibi tefsiri üç kısma ayırır. Rivâyet

tefsiri, Dirâyet Tefsiri ve ĠĢârî tefsirdir.

1- Rivâyet tefsîri: Kur‟ân‟ın Kur‟ânla, Kur‟ân‟ın sünnetle ve Kur‟ân‟ın

sahâbeden nakledilen sahâbe tavilleriyle tefsir edilmesidir. Bunları Ģu Ģekilde

örneklendirebiliriz :

a) Kur‟ân‟ın Kur‟ânla Tefsiri : “Size hayvanlardan (aĢağıda) okunacaklardan

geri kalanı helal kılındı”45

bu âyetin tefsiri aĢağıda gelen âyettir. O da: “Size; ölü

hayvan, akar kan, domuz eti, Allah‟tan baĢkası namına kesilen, boğulmuĢ, vurulmuĢ,

yukarıdan yuvarlanmıĢ, canavar yeyipte ölmüĢ hayvanlar haram kılındı”.46

b) Kur‟ân‟ın Sünnetle tefsiri: Rasulûllah (s.a.v) “Ġman edip de imanlarını

zulümle bulaĢtırmayanlar var ya iĢte korkudan emin olmak onların hakkıdır. Hidâyete

erenler de onlardır”47

âyetindeki “zulüm” kelimesini, ġirk: Allah‟a ortak koĢma

olarak tefsir etmiĢ ve bu tefsirini Ģu âyetle te‟yid etmiĢtir. “çünkü Ģirk büyük bir

zulümdür”48

c) Sahâbenin Tefsiri: Sahâbeler Rasulûllah (s.a.v) la beraber bulundular, ve

ilimlerini asıl kaynaktan aldılar. Vahiy ve Kur‟ân‟ın iniĢini gördüler, Kur‟ân‟ın iniĢ

sebebini bildiler, onların nefislerinin saf olması, fıtratlarının temiz olması, fesahat ve

beyanda mertebelerinin yüksek olması onları Allah Tealânın kelamını doğru ve

sağlam olarak anlamaya ehil kılmıĢtır. Bu yüzden onlar, kendilerinden sonra gelen

insanlardan Kur‟ân‟ın sırlarını daha çok idrak ederler. Bu yüzden onların tefsiri

merfûdur.49

Yani sahâbenin tefsiri için Rasulûllah (s.a.v.) yükseltilen hadisi nebevi

43

3-Ali imran: 7

44 Sâbûnîxel ithar .s.77 Kur‟ân ilimleri

45 5. Maide 1

46 5.Maide:3

47 6.Enam:82

48 31 lokman: 13

49 Sâbûnî, Ef Tibyan, s.80

32

hükmü vardır. Buna göre sahâbenin tefsiri “Tefsir bi‟l-me‟sur” (rivâyet tefsiri)

kısmına girer.

Tabiin tefsirine gelince bunların tefsirinde ihtilaf edilmiĢtir. Âlimlerin bir

kısmı onların tefsiri rivâyet tefsiri derken, bir kısmı da dirâyet tefsiri grubuna dahil

olur demiĢlerdir.

Sâbûnî rivâyet tefsiri hakkında Ģöyle der.”Senedi sağlam olarak Rasulûllaha

dayanan veya sahâbeye dayanan tefsir, tefsir nevilerinin en sağlamıdır. Rivâyet tefsiri

zikredildiğinde sahabe rivâyetinin iyi araĢtırılması gerektiğini düĢünüyorum. 50

Sâbûnî, israilliyatın bu yolla girdiğini de hatırlatarak sahâbe ve tabiin den

rivâyetle gelen tefsirin çok iyi tetkik edilmesi gerektiğini söyler ve birçok sebepten

dolayı zayıf olduğunu da ekler.

Sahâbe ve tabiinden olan müfessirleri tanıtır, bunlara ulaĢılacak kaynakları

zikreder. Bu kaynaklar içerisinde tefsir olarak en çok itimad ettiği ve dipnot

gösterdiği taberî ve Ġbn-i Kesîr tefsirleridir.

2- Dirâyet Tefsiri:

Sâbûnî Dirâyet tefsirini tarif ederek ikiye ayrırır. Kaynaklarını anlatır ve

müfessirin özelliklerini sayar.

Tefsirin bu kısmına tefsir bi-r-Rey veya Tefsir bi-l-Ma‟kûl de denilir. Çünkü

Allah Tealâ‟nın kitabını tefsir eden kimse yapmıĢ olduğu bu tefsirinde sahâbeden ve

tabiinden nakledilenlere göre değil, kendi aklına ve kendi çalıĢmasına dayanmaktadır.

Aklına ve çalıĢmasına dayanarak tefsir yapan kimsenin arapçayı, arapçanın u slubunu,

arapların anlayıĢına göre anlaması, arapların kendi aralarındaki konuĢma tarzını

bilmesi, sarf, nahiv, belâgât, usülü fıkıh gibi Kur‟ânı tefsir etmek isteyen her âlimin

bilmesi gereken zaruri ilimleri kavraması, âyetlerin iniĢ sebepleri gibi müfes irin

muhtaç olduğu diğer ilimleri bilmesi Ģarttır.51

50

Sâbûnî, et Tibyân, s.70

51 Sâbûnî, et Tibyân s.155

33

Sâbûnî, dirâyet tefsircisinin kendi görüĢlerini belli kaidelere dayanmaksızın

söylemesinin hata olduğnu, kimsenin Kur‟ân‟ı kendi hevâ ve hevesine göre

yorumlayamayacağını ısrarla vurgular. Ebû Davut‟ta 52

geçen ve Kurtubî‟nin el

Camiü‟l-Ahkâmi‟l-Kur‟ân isimli eserinin önsözünde zikredilen 53

, Ġbn-i Abbas‟ın

yorumladığıı hadisi dipnot vererek aktarır: “Ġbn-i Abbas”: Her kim Kur‟ân hakkında

Ģahsi görüĢü ile birĢey söylerse cehennemdeki yerine hazırlasın” hadis ini iki Ģekilde

açıklamıĢtır: Birincisi :Her kim Kur‟ân‟ın müteĢabih âyetleri hakkında sahâbe ve

tabiinin görüĢlerinde bilmedği birĢey söylerse Allah‟ın gazabına uğramıĢ olur.

Ġkincisi: her kim Kur‟ân hakkında yanlıĢ olduğunu bildiği halde bir söz söylerse

cehennem deki yerini hazırlamıĢ olsun”. Kurtubi ve Sâbûnî ikinci yorumu tercih

etmiĢlerdir.

Sâbûnî dirâyet tefsirini iki kısma ayırır. Birincisi Tefsir-i Mahmud, ikincisi

ise Tefsir-i Mezmum. Tefsir-i Mahmud: beğenilen ve kabul edilen tefsirdir. Kur‟ân‟ın

maksadına uygun cehalet ve sapıklıktan uzak, dilbilgisi kaidelerine uygun olarak

yapılan tefsirdir. Bu Ģartlara uygun olarak kendi içtihadıyla tefsir yapan kimsenin

tefsîri makbuldur. Tefsir-i Mezmum ise: Beğenilmeyen ve kabul edilmeyen tefsirdir.

Kısaca bu batıl tefsir: Keyf ve hevadın doğan cehâlet ve sapıklıktan kaynaklanan

tefsirdir. Sâbûnî bu tefsire misal verir; “(DüĢün ki) Bir gün bütün insanları

imamlarıyla, (önderleriyle) çağıracağız”54

mealindeki âyeti Kerîmeyi kendisini âlim

sanan câhillerden biri, Ģöyle tefsir etmiĢtir : “ġüphe yokki, Allah tealâ kıyamet günü

bütün insanların ayıplarını örtmek için onları analarının adıyla çağıracaklar.” Bu câhil

müfessir, âyette geçen “el-imam” kelimesini “el-ümm” kelimesinin cem‟i zannederek

analar diye tefsir etmiĢtir. Halbuki arapça bunu kabul etmez. Çünkü “el-ümm”

kelimesinin cem‟i “el-ümmehat” tır. Nitekim âyetteki “el-imanı” kelimesinin mânâsı

ümmetin kendi tabi olduğu peygamber ya da amel defteri anlamındadır.”

Dirâyet tefsirinin ana kaynaklarını dört maddeyle özeleyen Sâbûnî Ģu dört

maddeyi zikreder.55

52

Sâbûnî et Tibyan,s.156 (Ebu Davut)

53 Kurtubi, Abu Abdulah Muhammet bin Ahmet el-Enseri, el-Camiül-Ahkamü Mine‟l Kur‟ân Beyrut,

tarihsiz, c.1- s.32

54 17 Ġsra 71

55 Sâbûnî, et Tibyân, s.157

34

1- Zayıf, mevzu rivâyetlerden sakınılarak Rasulûllah‟tan (s.a.v.) sahih olarak

rivâyet edilen nakillerin alınması.

2- Tefsir hakındaki sahâbenin sözlerinin alınması. Çünkü sahâbe bu sözleri

Rasulûllah‟dan almıĢ olabilir.

3- Arapça dilinin kesin olara ifade ettiği mânânın alınması çünkü Kur‟ân‟ı

Kerîm açık arap diliyle inmiĢtir.

4- Arapça kelamına ve Ġslâm kaidelerinin bildirdiğine uygun Ģeylerin

alınması.

Bu maddeleri saydıktan sonra müfessirde bulunması gereken Ģartları da

maddeleĢtirir. Yani dirâyet tefsiri yapacak bir müfessir özetle aĢağıdaki özellikleri

kendinde cem etmelidir:

1- Arapça dilini yani Sarf, Nahiv ve ĠĢtikak ilimleri gibi arapça dilinin

inceliklerine hakim olması.

2- Meani, Beyani ve Bedii gibi belâgât ilimlerini bilmesi.

3- Has-Aam, mücmel, Müfesser, gibi usulü fıkıh konularını bilmesi

4- Sebeb-i Nuzûl-ü bilmesi

5- Nâsih ve Mensuhu bilmesi

6- Kıraât ilmini bilmesi

7- Mevhibe ilmini bilmesi gerekmektedir. 56

Sâbûnî el Ġtkan isimli eserinde dirâyet tefsirini uzun uzun anlatır. Tefsirin

mertebelerni, vecihlerini, bu Ģekildeki tefsiri kabul edenlerin delillerini, men

edenlerin delillerini misallerle anlatır. Sâbûnî Rey (dirâyet) ile muradın ictihad

olduğunu ve bunun da belli Ģartlar da yapıldığı taktirde caiz olacağını cumhurun

56 Sâbûnî, Et-Tibyân fî Ulûmi'l-Kur'ân, s.109

35

görüĢünün de böyle olduğunu söyler. Daha geniĢ bilgi için el -Ġtkan isimli eserine

bakılabilir.

3- ĠĢarî Tefsir

Müfessirin zâhir mânâdan baĢka, görmüĢ olduğu baĢka bir mânâdır ki, bu

görmüĢ oluduğu mânâ, âyeti Kerîmenin ihtimali dahilinde bulunan mânâlarındandır.

Sâbûnî Ģöyle der: “ĠĢârî mânâyı herkes anlayamaz, ancak Allah‟ın kalbini açtığı,

basiretini nurlandırdığı, kendilerine anlama ve kavrama kabiliyeti ihsan ettiği salih

kullarının halkasına dizmiĢ olduğu kimse anlar. Nitekim Allah tealâ Hazretleri, Hızır

a.s. ile Musa (a.s.) kıssasında : “Derken kullarımızdan öyle bir kul buldular ki biz ona

tarafımızdan bir rahmet vermiĢ ve tarafımızdan has bir ilim öğretmiĢtik” 57

buyurmuĢtur. Bu nevi ilim okumak ve araĢtırmak ile elde edilen kesbî ilim, nevinden

olmayıp ancak ledünni ilimdendir. Yani takvalığın, istikametin ve salahın neticesi

olan vehbi ilimdendir. Sâbûnî iĢârî tefsiri kabul eden ve etmeyen âlimlerin görüĢlerini

serd ettikten sonra iĢârî tefsiri açıklar mahiyette olan büyük müfessirlerden de

pasajlar sunar. Dinimizi tahrif etmek isteyen grupların özellikle Batinilerin bu tefsir

Ģeklini çokça kullanıp kendi sapık fikirlerini Kur‟ân‟danmıĢ gibi gösterdiklerini

anlatır.

ĠĢârî tefsirin kabul edilebilirliğinin beĢ tane Ģartını Ģu Ģekilde sıralar.

1- ĠĢârî tefsirin Kur‟ân‟ı Kerîmin zâhir mânâsına aykırı olmamalı.

2- Kur‟ân‟ı Kerîm‟in zâhir mânâsı murad edilmeyip tek iĢârî mânâsının

murad edilmiĢ olduğu iddia edilmemelidir.

3- Batıniyyenin Allah Tealânın “Süleyman (babası), Davud‟a mirasçı

oldu”.58

mânâsındaki kavli Kerîmini, “Ġmam Ali, Rasulûllah (s.a.v.) in ilmine mirasçı

57

18 Kehf: 65

58 27. Neml: 16

36

oldu.” diye tefsir etmeleri gibi, âyetin lafzının muhtemel olduğu mânâlardan uzak ve

değersiz olan tefsirlerden olmamalı.

4- ĠĢârî tefsire Ģeri ve akli bir muârız bulunmamalı.

5- ĠĢârî tefsir insanların zihinlerini karıĢtırmamalı.59

Bu Ģartların bulunmadığı bir iĢârî tefsir kabul edilemez. Ve yasak olan rey ve

hevaya göre yapılan tefsir kabilinden olur. Batiniler (birçok koluyla) ve ġiiler bu

tefsir metodunu sıkça kendi hevalarına göre kullanmıĢlardır.

Sâbûnî bu üç tefsir çeĢidini anlattıktan sonra günümüze kadar yazılan

tefsirlerin belli baĢlılarını da bu üç sınıfa ayırarak müellif ismi, eser ismi ve tarihini

yazarak sıralamıĢtır. Hem kendi yararlandığı kaynaklar olması hem de bir kısmının

kütüphanelerimizde olmamasından dolayı burada göstermeyi uygun buluyorum.

59

El Ġtkan ,s.159

37

Rivâyet Tefsirleri

1-Camiü‟l Beyân fi Tefsir‟il

Kur‟ân

Muhammed b.Cerir et Taberî H-310 Tefsir‟i Taberî

2-Bahrü‟l-Ulûm Nâsır b.Muhammed es-

Semerkandî

H-373 Tefsir-i

Samerkendi

3-el-KeĢfu‟l -Beyân Ahmed b.Ġbrahim es-Sâlebi

Nisabri

H-472 Tefsir-i Salebi

4-Meâlimü‟f Tenzil El-Hüseyin b-Mes‟ud el

Bengavi

H-510 Tefsir-ül

Bagavi

5-El-Muharrir ül-Veciz fi

tefsir‟il Kitab‟il Aziz

Abdul Hak b.Galip el-

Endülüsi

H-546 Tefsir-i Ġbn-i

Atiyye

6-Tefsirü‟l-Kur‟ân‟il Azim Ġsmail b.Ömer ed-DımeĢki H-774 Tefsir-i Ġbn-i

Kesîr

7-el Cevahirü‟l-Hisan fi

Tefsir‟il Kur‟ân

Abdurrahman b.Muhammed es

Sâbûnî

H-876 Tefsir‟ül

Cevahir

8-ed Dürrü‟l Mensur fi‟t

Tefsir‟il Me‟sur

Celaleddin es-Suyuti H-911 Tefsir-i Suyuti

38

Dirâyet Tefsirleri

1- Mefatihü‟l Ĝayb

Muhammed b.Ömer b.el

Huseyin Erfûzî

H-606 Tefsir-i Razi

2- Envarü‟t Tenzil ve

Esrarü‟t Te‟vil

Abdullah b.Ömer el Beydâvi H-685 Tefsir-i

Beydavi

3-Lübabü‟t Te‟vil fi Meanii‟t

Tenzil

Alaaddin b. Ali b.Muhammed

el Maref Hazin

H-741 Tefsir-i Hazin

4-Medâriküt Tenzil ve

Hakaiku‟t Te‟vil

Abdullah bin Ahmen en

Nesefi

H-728 Tefsir-i Nesefi

5-Ğaraibü‟l Kur‟ân ve

Reğaibü‟l Furkan

Nizameddin el Hasan

Muhammet en NiĢaburi

H-728 Tefsir-i

Nisaburi

6-ĠrĢadü Akli‟s-Selim M.b.Muhammed b.Mustafa el

Ġmadi

H982 Tefsir-i

Ebussuud

7-el-Bahru‟l-Muhit M.b.Yusuf b.Hayyan el-

Endülisi

H-745 Tefsir-i Ebi

Hayyam

8-Ruhu‟l-Meani ġihabuddin M.el Alusi el

Bagavi

H-

1270

Tefsir-i Alusi

39

Ahkam Tefsirleri

1-Ahkamü‟l-Kur‟ân Ahmed b.Ali Errazici-Cassas

(Hanefi9

H-370 Tefsirül

Cassas

2-Ahkamü‟l Kur‟ân Ali b.M.el-Taberî el Kiya el

Harrasi

h-504 Tefsirül

Riyal el

Harnasi

3-Ahkamü‟l Kur‟ân M.b.Abdullah el Endulisi

(Maliki)

H-543 Tefsiri ibn-i

Arabi

4-Kenzü‟l Ġrfan Miktad b.Abdullah es Safari

(ġii)

H-

9.Asır

Tefsiri

Suyuri

5-es Semeratü‟l bâniâtü Yusuf b.Ahmed es Salasi

(Zeyd)

H-832 Tefsiri zeydi

6-el iklil fi istinbatil Tenzil Celaleddin es-Suyuti (ġafi) H-911 Tefsiri

Suyuti

7-el Camiü‟l Ahkami‟l

Kur‟ân

M.b.Ahmed b.Faruk el Kutubi

(Maliki)

H-671 Tefsiri

Kutubi

ĠĢârî Tefsirler

1-Tefsürü‟l –Kur‟ân‟i-l

Kerîm

Selim b.Abdullah et Tusteri Tefsir-i

Tusteri

2-Hakiku‟t‟Tefsir Ebu Abdurrahman en Nisaburi Tefsir-i

Nisaburi

3-El KeĢf el Beyan Ahmed b.Ġbrahim es Sülemi Tefsir-i

Sülemi

4-Tefsir-i Ġbn-i Arabi Muhyiddin Ġbn-i Arabi Tefsiri Ġbn-i

Arabi

5-Ruhu‟l Meani ġihabüddin Muhammed el

Âlusi

Tefsiri Âlusi

40

Mutezile ve ġia Tefsirleri

1- Tefsirü‟l Kur‟ân‟il Metâin Abdul Cebbar b.Ahmed el

Hemedâni (Mutezili)

H-415 Tefsir-i

Hemedâni

2-Emâli eĢ ġerîf Ali b. Ahmed el Hüseyin el

Murtaza (Mutezili)

H-436 Tefsir-i

Murtaza

3-el KeĢĢaf Muhammed b.Ömer ez-

ZemahĢeri (Mutezili)

H-537 Tefsir-i

ZemahĢeri

4-Miratü‟l Envar ve MiĢkatül

Erar

Abdullatif el Karzani (ġii) H-? Tefsir-i

MiĢkat

5-Tefsirü‟l Askeri Hasan bin Ali Hadi (ġii) H-260 Tefsiri

Askeri

6-Mecma‟ül Beyan Fazıl b.Hasan el Tabersi (ġii) H-548 Tefsiri

Tabersi

7-eĢ-Safi‟fi Tefsiri‟l Kur‟ân M.b.ġahmurataze el Safi (ġii) H-1090 Tefsir-i KaĢi

8-Tefsirül-Kur‟ân Abdullah b.Muhammed el

Havi (ġii)

H-1242 Tefsir-i

Alevi

9-Beyan‟üs Saadeh Sultan b.Haydar Horasani (ġii) H-1315 Tefsir-i

Horasani

41

Son Dönem Müfessirleri ve Eserleri

1- Tefsirü‟l-Kur‟ân-ı Kerîm Muhammed ReĢid Rıza Tefsir-u Menar

2- Tefsir‟ül Merâgi Ahmet Mustafa el Merâgi Tefsir-i Merâgi

3-Mehasin-üt-Te‟vil Cemaleddin el Kasimi Tefsir-i Kasimi

4- Fi Zilal‟il Kur‟ân Seyyit Kutub Tefsir-i Zilal

5-et-Tefsir‟ül-Vadıh Muhammed mahmud el Hicazi Et Tefsir‟ül Vadıh

6-Tefsir‟ül Cevâhir Tantavi Cevheri Tefsir-i Cevahiri

7-Teysirü‟t-Tefsir ġeyh Abdül Celil Ġsa Tefsir-i Ġsa

8-Mushafü‟l-Müfesser Muhammed Ferid Vecid Tefsir-i Vecdi

9-El Hidâyet‟i ve‟l Ġrfan Ebu Zeyd ed-Demenhuri Tefsir-i demanhuri

10-Safvet-ül Beyan Hüseyin Mahluf Tefsir-i Mahluf

11-Fethül Beyan Sıddık Hasan Han Tefsir-i Hasan Han

Sâbûnî‟nin yukarıdaki sınıflandırarak yaptığı tefsir tabloları -kitaplarında

sıkça atıfta bulunduğuna bakılırsa- faydalandığı kaynak eserler olduğunu

düĢünmekteyim.

Kendi eseri olan Saffatü‟l-Tefâsir, Kabesun min Nuril Kur‟ân ve Ahkam

Tefsiri‟ni bu tabloya almamaĢıtır. Bize göre Sâbûnî mütevaziliğinden dolayı bu

tabloya kendi eserlerini almamıĢtır.Oysa biz Sâbûnî‟nin eserlerine gönlümüzde

gereken değeri veriyoruz. Bütün dünya, bu kıymetli eserleri eğer hala tanımadılarsa

bir gün mutlaka tanıyacaklar ve istifade edeceklerdir.

42

Tercüme: Kur‟ân‟ın tercümesi iki Ģekilde olur. Birincisi harfi tercümedir.

Ġkincisi ise tefsiri tercümedir. Bunları izah ederek Sâbûnî‟nin görüĢünü beyan edelim.

1- Harfî Tercüme: Metnin lafızlarıyla, kelimeleriyle, cümleleriyle ve

tertipleriyle baĢka bir dile mota-mot çevrilmesidir. Lafzi tercüme de denilen bu

tercüme yabancı dilde Kur‟an metninin bir karĢılığıdır.

Sâbûnî gerek harfi tercüme gerekse tefsiri tercüme‟nin yapılması için

birtakım Ģartlara uyulmasını ister ve Ģu Ģekilde maddeleĢtirir.60

“1- Tercüme yapacak kimsenin her iki dili yani aslın dilini ve tercüme dilini

çok iyi bilmesi lazımdır.

2- Tercüme yapmak isteyen kimsenin her iki dilin usluplarını özel liklerini

tam olarak kavraması lazımdır.

3- Tercüme edilen kelimelerinden herbirinin, mana olarak asıl metnin

kelimelerinin yerine geçebilecek Ģekilde olması lazımdır.

4- Tercüme edilenin asıl metnin bütün mânâlarını ve maksatlarını tam olarak

kapsaması lazımdır. Nitekim harfi tercüme için bu Ģartlar üzerine iki Ģart daha ziyade

kılınmıĢtır.

a) Tercüme dilindeki kelimeler metnin dilindeki kelimeler tam eĢit olarak

bulunmalıdır.

b) Metin ile tercüme dilinde te‟lif ve terkip için kurulan cümleleri birbi rine

bağlayan bağlaçlar da ve gizli zamirler de birbirine benzemelidir.

Sâbûnî bu Ģartlar dahilinde harfi tercüme yapılsa bile böyle bir hari

tercümenin caiz olmadığını söyler. Bunsa sebep olarak da da Ģu üç maddeyi gösterir:

1- Kur‟ân‟ı Kerîm‟in arapça olamayan harflerle yazılması caiz değildir Ta ki

bozmak ve değiĢtirmek meydana gelmesin.

60

Sâbûnî et Tibyân .s.211

43

2- Arapça olmayan dillerde arapça lafızların yerine geçecek lafızlar,

kelimeler ve zamirler bulunmamaktadır.

3- Mânâyı sırf lafızlara göre vermek (mecaz, temsil, kinaye ve istiare gibi

sanatlara bakmamak) mânâyı bozar, Terkip ve nazma zarar verir.

Bu konuyu açıklayıcı bir de misal verelim. “Elini boynuna bağlayıp cimri

kesilme, onu büsbütün de açıp israf etme ki, sonra kınanmıĢ piĢman olarak oturup

kalırsın” âyetini eğer harfî tercüme edersek “Elini boynuna bağlama ve el ini son

derece uzatma sonra kınanmıĢ piĢman olarak oturur kalırsın”61

Ģekinde olur ki bu

mânâ fasiddir. AnlaĢılmaz. Okuyanlar için niçin elimizi boynumuza bağlıyalım ki?

derler. ĠĢte bu Ģekildeki pek çok âyeti Kerîme harfi tercüme edilemez.

2- Tefsirî Tercüme: Müfessirin Kur‟ân‟ın lafızlarına bağlı kalmayarak, âyeti

Kerîmelerin mânâlarını tercüme etmesidir. Müfessirin maksadı, Kur‟ânın mânâsını,

anlamını ortaya koymaktır. Bu yüzden Kur‟ânın kelime ve terkiplerine bağlı

kalmadan kendi ifadeleriyle anlatır. Ama verilen mânâ, yapılan tercüme Allah‟ın

muradına uygundur. ĠĢte bu tercümeye tefsiri tercüme ya da manen tercüme denir. Bu

tür tercümeler Sâbûnî‟nin yukarıda sayılan Ģartlarına uygun olduğu için Sâbûnî bu

tercümeye caizdir der.62

Ancak bu tercümeler Kur‟ân değildir, Kur‟ân tercümesidir. Yine Sâbûnî

bunun sebebini Ģöyle açıklar: “Allah Tealâ bizden gerek namazda gerekse namaz

dıĢında Kur‟ân lafızlarını okuyarak ibadet etmemizi istedi. Fakat Kur‟ândan baĢk a

hiçbir sözle ibadet etmemizi istemedi”63

ifadeleriyle hem tercümeyle Kur‟ânın aynı

olmadığını hem de Kur‟ân tercümesiyle namaz kılmanın caiz olmadığını beyan

etmiĢtir.

61

17 Ġsra:29

62 a.g.e.212

63 a.g.e. 213

44

B) KUR’ÂN’IN MUCĠZELĠĞĠ HAKKINDAKĠ MULAHAZALARI

Sâbûnî el itkan isimli eserinde Ģunları söyler:

“Kur‟ân‟ı Kerîm birçok miletlere hayat verdi, toplumlar meydana getirdi

tarihin benzerini tanımadığı bir nesil oluĢturdu. Deve ve koyun çobanları olan

Arapları ümmetlerin ve milletlerin efendileri yaptı. Onları dünyaya malik kıldı.

Onlar, insanarın yaĢadıkları en uzak beldelere hakim oldular. Bunların hepsi nebilerin

ve peygamberlerin sonuncusu olan peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)‟in

mucizesi olan Kur‟ân‟ı Kerîm‟in faziletinden dolayı olmuĢtur. Bu konuda Ģairlerin

emiri Ģöyle sesleniyor: “Ey Muhammed (s.a.v.) senin kardeĢin Ġsa Aleyhisselam bir

ölüyü çağırdı, ölü onun için kalktı. Sen ise birçok nesilleri yoktan

dirilttin.”64

(Müslüman etmek sûretiyle)

Önce gelen peygamberlerin mucizeleri gönderildikleri asır ve zamanın uygun

olan hissî mucizelerdi. Hz.Musa sihrin çok olduğu bir dönemde geldi ve eliyle,

asasıyla sihirbazların Ģöhretlerini mucizeleriyle yok etti.

Hz.Ġsa zamanında ise tıp ilerlemiĢ ve birçok değerli hekimler yetiĢmiĢti. Bu

yüzden Hz. Ġsa (a.s.)‟a ölüleri diriltme, körleri iyileĢtirme gibi mucizeler verildi.

Hz.Muhammed zamanında ise edebiyat Ģiir zirvedeydi. Bu yüzdan O‟na

mucize olan Kur‟ân verildi. Nitekim Sâbûnî: “Önce gelen peygamberlerin mucizeleri

maddi ve hissi idi. Abdulahın oğlu Muhammed (s.a.v.)‟in mucizesi ise ruhî ve aklî bir

mucizedir. Allah Tealâ, kalb ve akıl sahipleri onu grsünler onun nuruyla

aydınlansınlar, her zaman onun doğru yolunda yürüsünler diye, dünya durdukça

devam edecek olan, ruhi ve akli bir mucize olarak Kur‟ân‟ı Kerîmi, Rasul -ü Ekrem‟e

tahsis etmiĢ, ihsan etmiĢtir. Önceki peygamberlerin getirmiĢ oldukları hissi

mucizeleri, vefaatlarından sonra kainatın hadiseleriyle beraber yok olup varlık

aleminden silinmiĢlerdir. Onların varlıkları ancak Kur‟ân‟ı Kerîm‟in haber

vermesiyle bilinmektedir. Bu yüzden Kur‟ân‟ı Kerîm onlardan çok üstün oldu. Çünkü

ebedi olarak elemizdedir ve isteyen her insan her zaman ulaĢabilmekte

görebilmektedir.”

64

a.g.e. s.89-90

45

Ġlahi mucize ancak Ģu Ģartları taĢıyorsa mucizedir. Öncelikle, sadece ve

sadece Allah (c.c.) „nın Kâdir olabileceği Ģeylerden olmalıdır. Tabiat kanunlarına

muhalif, harikulade olmalıdır. Peygamberin peygamberliğini isbat mahiyetinde

olmalıdır. Peygamberin maksadına uygun olmalıdır. Bu mucizenin benzerini kimsenin

getirememesi, yapamaması lazımdır.

Peygamberimizin bir çok mucizesi vardır. Ama en büyüğü ve ebedi olanı

Kur‟ân‟ı Kerîmdir. Kur‟ân‟ı Kerîm mucizenin Ģartlarının uygun ve Allah‟ın O‟nun

Peygamberinin ve bütün müslümanların ifade ve tasdikleriyle bilinen bir mucizedir.

Ġnsanlar benzerini getirmekden aciz kalmıĢlardır. Kur‟ân‟ın mucizeliği; Uslubunda,

nazmında, parlaklığında, beyanında, ilimlerinde, hikmetelrinde, hidâyetinin tesirli

olmasında, geçmiĢ ve gelecekten haber ermesinde, doğruluğunda ve belâgâtındadır.

Nüzûlünden bu güne, birçok insan benzerini yazmak için çaba harcamıĢ, ama

muvaffak olamamıĢlar ve boyun eğmiĢlerdir. Sâbûnî bu tür hareketleri, tek tek

anlatmıĢ, hiçbir dönemde Kur‟ân‟ın benzerini getiremediklerini ve bundan sonrada

kimsenin gücünün yetmeyeceğini izah etmiĢtir.

Yine Sâbûnî; Kur‟ân‟ın mucizeliğinin sarfe ile olmadığını söyler ve Ģöyle

der: “Sarfe iledir. Yani Allah Azze ve Celle, beĢerin güçlerini Kur‟ân‟ın benzerini

getirmekten sarfedip, onların nefislerinde ve dillerinde, Kur‟ân‟a nazire

yapmaktan acizlik halketmiĢtir. Eğer Allah, Kur‟ân‟ın benzerini getirmekten onların

güçlerini safretmeseydi. Onlar Kur‟ân‟ın benzerini getirebilirlerdi.” Diye iddia

etmiĢlerdir. Hayatım hakkı için, bu söz arapçanın tadını tatmayanın, onun sırlarını

bilmeyenin sözüdür. Hatta bu söz, ilimlerin ancak kabuğunu kavrayanın sözüdür ki, o

kabuk ne besler ne açlığı giderir. Bu söz eski ve yeni âlimlerin, fasih ve beliğ

kimselerin ittifaklarına muhalif, değersiz ve kıymetsiz bir sözdür.”65

diyerek tepkisini

dile getirir. Mutezileden Ebu Ġshak‟a kelamcıların Ģeytanı derken yine bunu

seslendiren ġia‟dan Murtaza isimli zata da ona benzer Ģeyler söyler.

Kur‟ân‟ı Kerîm‟in mucize oluĢunu birçok yönden ele alan müfesirler

genellikle benzer maddeler üzerinde ittifak etmiĢlerdir. Sâbûnî de Kurtubî ve

Zerkâni‟ye benzer olarak Kur‟ân‟ı Kerîm‟in mucize oluĢun on maddeyle belirtmiĢtir.

65

a.g.e. 103

46

1- Kur‟ân‟ın mükemmel nazmının, arap dilinde bilinen nazımlardan hiç

birine benzememesi.

2- Kur‟ân‟ın insanları hayrette bırakan üslubu arap usluplarından hiçbir

usluba benzememesi.

3- Kur‟ân‟ın hiçbir kimsenin benzerini getirmesi mümkün olmayan akıcı

harikulade bir usluba sahip olması.

4- Kur‟ân‟ın zarif ve mükemmel olarak koymuĢ oludu Ģer‟i kanunların,

beĢerin koymuĢ olduğu kanunları değersiz kılması.

5- Kur‟ân‟ın ancak vahiy ile bilinecek gaiblerden haber vermesi.

6-Kur‟ân‟ın, kesin olarak, sahih olduğu bilinen, tabi ilimlerle çatıĢmaması

7-Kur‟ân‟ın haber verdiği vaad ve vaîd (tehdit)‟den herbirinin tamamiyle

gerçekleĢmiĢ olması.

8- Kur‟ân‟ın içine aldığı ilimlerin Ģer‟î ilimler ile tabi ilimler olması

9- Kur‟ân‟ın beĢerin bütün ihtiyacına her zaman tamamıyla cevap verecek

durumda olması.

10- Kur‟ân‟ın gerek kendisine uyanların, gerekse düĢmanların kalplerinde

büyük tesir yapmasıdır.

Sâbûnî bu maddeleri misallerle izah eder. ayrıca Kur‟ânın i lmi mucizeleri

üzerinde durur ve âyetlerle günümüzdeki teknolojik geliĢmeleri karĢılaĢtırarak

Kur‟ân‟ın mucizeliğinin gün geçtikçe daha da aĢikar olduğunu vurgular. Kur‟ânda

tenekuzun olmadığını ve Kur‟ânın mucizeliği hakkında Ģüpheleri tek tek ele alır ve

doğrusunu izah eder.66

66

a.g.e. 105

47

C) SEBEB-Ġ NÜZÜL HAKKINDAKĠ DÜġÜNCELERĠ

Tefsir ilminin en önemli bölümlerinden birisi de âyetlerin nerede, ne zaman

ve hangi olay üzerine ne sebeple indiğini bilmek mânâsına gelen sebebi nüzul dür.67

Sâbûnî bu konuyu da ele alır. Ona göre sebebi nüzülü bilmenin âyetlerin

anlaĢılmasında büyük tesiri vardır. Üstad Ģöyle devam eder: “Âyeti Kerîmelerin

mânâlarının anlaĢılması için Kur‟ân ilmilerinden olan iniĢ sebeplerinin bilinmesi

önemli ve zaruridir. Çünkü bazı âyetlerin mânâları veya hükümleri ancak iniĢ

sebeplerinin ıĢığı altında anlaĢılır. Meselâ: Allah Tealâ‟nın “Doğu ve Batı Allahındır.

O halde (namaz için) nereye yönelirseniz Allahın yüzü (kıblesi) oradadır.”Kavli

Kerîminden namazda kıbleden baĢka tarafa yönelmenin caiz olduğu anlaĢılır. Halbuki

âyeti böyle anlamak yanlıĢtır. Çünkü namaz kılarken kıbleye yönelmek namazın Ģahih

olmasının Ģartıdır. Bu âyetin iniĢ sebebinin bilinmesiyle âyetin mânâsı açıklanmıĢ

olur. Bu âyeti Kerîme seferde olup kıble tarafını bilmeyenler hakkında naz il olmuĢtur.

Kıble tarafını bilmeyen kimse, kıbleyi arar, kanaat getirdiği tarafa doğru namazını

kılar ve namazı sahih olur. Namazını bitirdikten sonra yöneldiği tarafın yanlıĢ

olduğunu bilse bile namazını yeniden kılması lazım değildir. O halde bu âyeti Kerîme

umumi değildir. Kıbleyi bilmeyenlere hastır.”68

Yine Sâbûnî: “Bazılarının, “iniĢ sebebini bilmenin âyetleri anlamada büyük

bir tesiri olmadığı gibi faydası da yoktur. Çünkü bunu bilmek tarihi ve kıssaları

bilmek gibidir. Allah‟ın kitabını tefsir etmek isteyen kimsenin bunu bilmesi zaruri

değildir.”69

Diye iddia etmiĢlerdir. Fakat bu yanlıĢ bir iddiadır ve kabul edilemeyecek

bir sözdür.

Allah Tealânın kitabını bilen ve müfessirlerin sözlerine muttali olan bir

kimse böyle bir iddiada bulunamaz. Bu konuda Vahîdi: “Bir âyetin iniĢ sebebini

bilmeden tefsirini bilmek mümkün değildir."”demiĢtir. Sâbûnî iniĢ sebeblerinin

bilmenin faydalarını Ģöyle özetler:

67

.Vahdi, Ebu‟l HasanAli bin Ahmet,Esbab‟ın Nuzul,Dar‟ul Kitab‟ül Ġlmiyye,Beyrut,1978,Yine bkz.

Serinsu, Ahmet Nedim,Kur‟an ın anlaĢılmasında Esbab‟un Nuzulün Rolü.

68 a.g.e.s.19

48

1- Hükmün konulmasına götüren hikmetin sebebinin bilinmesi.

2- Sebebin hükmü tahsis etmesi.”Ġtibar sebebin hususunadır” diyen kimseye

göredir.

3- Âyetin zâhiri kısaltma ifade eden yerde bu kısaltma izleniminin giderilmesi.

4- Âyet kimin hakkında inmiĢ ise o kimsenin isminin bilinmesi ve âyetteki

kapalılığın açıklanmasıdır. Âyetlerin iniĢ sebeplerinin bilinmesinde burada

zikredilmeyen daha birçok fayda vardır.

Âyetlerin iniĢ sebepleri ya sahih rivâyetle ya da iniĢini görenlerden veya

bilenlerden duymakla veyahut sahâbe tabiîn ve diğer güvenilir âlimlerden okuyup,

iniĢ sebebini araĢtıranların haber vermesiyle bilinir.”70

69

a.g.e.s.20

70 a.g.s.25

49

D) KUR’ÂN’IN BÖLÜMLER HALĠNDE ĠNMESĠNĠN HĠKMETLERĠ

Sâbûnî bu konuyu da müstakil olarak ele alır ve izah eder. O‟na göre Kur‟ânı

Kerîmin iki iniĢi vardır:

1- Kur‟ân‟ı Kerîm kadir gecesinde Levhi mahfuzdan toptan olarak en yakın

semaya inmiĢtir.

2-Kur‟ân‟ı Kerîm en yakın semadan bölük bölük yirmi üç senede yere

inmiĢtir.

Kadir gecesinde, Levh-i Mahfuz dan toptan en yakın semadaki Beytül Ġzzet‟e

indirilmiĢtir. Birçok âyet buna delâlet etmektedir.

a) Nitekim Allah Tealâ : “Ha, Mim (Haramı helali) açıklayan Ģu kitap hakkı

için biz onu (Kur‟ânı) mübarek bir gecede indirdik. (kadir gecesi). Çünkü biz (onunla

uyarıcılarız)”

b) “Hakikat Biz O‟nu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne oluduğnu

sana ne bildirdi? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır”

c) “(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, Kur‟ân‟ın insanlara bir hidâyet ve

hakkı ulaĢtıran, hakla batılı ayıran açık âyetler halinde bu ayda indirildi.”71

Bu üç âyet Kur‟ânın mübarek olarak vasfolunan bir gecede ve Ramazan ayının

gecelerinden olan Kadir gecesinde indirilmiĢ olduğuna delâlet eder. O halde Kur‟ân‟ı

Kerîm en yakın olan semadaki Beytü‟l-Ġzzet‟e iniĢi ile birinci iniĢ murad edilmiĢtir.

Eğer ikinci iniĢ olsaydı, Kur‟ân‟ı Kerîm Rasulûllah (s.a.v .)‟e toptan bir gecede veya

bir Ramazan ayında inmiĢ olması lazım gelirdi. Halbuki Kur‟ân‟ı Kerîm Rasulûllah

(s.a.v.)‟a Ramazan ayında ve diğer bütün aylarda yirmi üç sene gibi uzun bir zamanda

inmiĢtir.

Hâkim, Beyhâki ve Taberâni‟nin rivâyet ettikleri ve Suyûti‟nin de sahih dediği

rivâyete göre “Atiyye bin el-Esved Ġbn-i Abbas (r.a): “Kur‟ân ġevval, Zilkade,

Zilhicce, Muharrem, Sâfer, Rabiul Evvel gibi bütün aylarda indirilmiĢken, Allah

71

2 Bakara: 185

50

Tealâ‟nın Ramazan ayı ki Kur‟ân onda indirildi” kavli ile “O‟nu (mübarek bir gecede)

kadir gecesinde indirdik” kavli benim kalbime Ģüphe düĢürdü” diye sormuĢ. Ġbn -i

Abbas (r.a)‟da: “Kur‟ân‟ın toptan olarak Ramazan ayının kadir gecesinde indi. Sonra

Kur‟ân aylarda ve günlerde bölük bölük yavaĢ yavaĢ arka arkaya indirildi” diye cevap

vermiĢtir.

Kur‟ân‟ın ikinci indiriliĢine gelince; Kur‟ân‟ın en yakın semadan Rasulûllah

(sav) mübarek kalbine peygamber olarak gönderildiği andan itibaren vefat ettiği

zamânâ kadar yirmi üç senede bölük bölük indirilmesidir.

Allah Tealâ : “Kur‟ân‟ı insanlara ağır ağır okuman için bölük bölük indirdik

ve onu gerektikçe indirdik”72

“Kafirler Kur‟ân ona toptan indirilseydi ya dediler biz onu senin kalbine

yerleĢtirelim diye, böyle (bölük bölük) indirdik ve ona ağır ağır okuduk.”73

Kur‟ân‟ın bölük bölük inmesi hikmetlerini üstad Ģöyle sıralar.

1. MüĢriklerin ezasına karĢı Rasulûllah (sav)‟ın mübarek kalbinin

kuvvetlendirilmesi için Kur‟ân bölük bölük inmiĢtir.

2. Vahyin inmesinin Rasulûllah (sav)‟a ağır gelmemesi için Kur‟ân bölük

bölük inmiĢtir.

3. ġer‟î hükümlerin insanları alıĢtıra alıĢtıra konulması için Kur‟ân tedrici

olarak inmiĢtir.

4. Kur‟ân‟ın ezberlenmesinin ve anlaĢılmasının müslümanlara

kolaylaĢtırılması için Kur‟ân bölük bölük indirilmiĢtir.

5. Kur‟ân‟ın hadiseler ve olaylarla beraber yürümesi (yani her zaman ihtiyaca

cevap vermesi) ve zamanında hâdiselere ve olaylara dikkat çekilmesi için Kur‟ân

bölük bölük inmiĢtir.

72

Ġsra-106

51

E) SÜNNETĠ NEBEVÎ’YE VAHY MAHSÜLÜ MÜDÜR?

Kur‟ân‟ı Kerîm Allah‟ın kelamıdır. Bunda hiç Ģüphe yoktur. Bunun mânâsı:

Kur‟ân‟ın hem lafzı hem mânâsı Allah‟tandır. Bunu da bütün müslümanlar bilirler.

Ancak hadisi Ģerifler vahiy midir? Peygamberimizin sözü müdür, bu konuda ihtilaf

vardır. Ancak üstad Sâbûnî sünneti nebeviyenin yani hadisi Ģeriflerin de vahiy olduğu

kanatindedir.

“Sünneti Nebeviyye de Allah tarafından vahiydir. Fakat sünnetlerin lafzı

Rasulûllah (sav)a aittir, mânâsı ise Allah tarafındandır” der ve Ģu âyeti delil gösterir.

“(Hz. Muhammed) kendiliğinden konuĢmamaktadır. Onun konuĢması ancak bildirilen

bir vahiy iledir.”74

Sâbûnî bu görüĢünü Suyûti ve Cüveyni‟den bir nakil yaparak destekler.

Suyûti : “Filan emire gideceksin hükümdar sana : “Hizmette gayret göstersin, savaĢ

için orduyu toplasın diye emrediyor diyeceksin” dese. O elçi de: “Emire gidip

hükümdar sana “Hizmette gevĢek davranmasın, ordunun dağılmasına imkan vermesin

ve orduyu savaĢa teĢvik etsin” diye emrediyor dese, elçi yalana nisbet edilmez ve

elçilik vazifesinde kusur etmiĢ sayılmaz.

Aynı Ģekilde bir hükümdar bir kitap yazıp emin olduğu bir kimseye teslim

edip bunu filan emire oku der. O elçi de gidip o kitabı emire okuyup teslim eder.

Suyuti‟nin : Kur‟ân, ikinci örnektekine benzer. Sünnet ise birinci misale

benzer. Bundan dolayı hadisi Ģeriflerin mânâlarıyla rivâyet edilmesi caizdir. Fakat

Kur‟ân‟ın mânâ ile rivâyet edilmesi caiz değildir” dediğini nakleder.75

Hemen belirtelim ki Necm süresindeki ilk âyetlerin, sünnetin de vahiy olduğu

değil Kur‟ân‟ın tamamının vahiy olduğu mânâsına gelmektedir. Bu konuda Hayri

KırbaĢoğlu Ģöyle demektedir. “Bize göre âyetin sünnetin de vahiy olduğuna delâlet

etmesi mümkün değildir. Çünkü delil olarak kullanılan 3.ve 4. Âyetler ile, ondan

73

Furkan - 32

74 53-Necim : 3-4

75 Sâbûnî, er-ifgan, s.47

52

önceki ve sonraki âyetler, sünnetin statüsünü veya mahiyetini belirlemek için

gönderilmemiĢtir. Konu bu değildir. Bu âyetlerin konusu sadece vahiy yani Kur‟ândır.

1-18 âyetlerin oluĢturduğu âyet grubunun ana fikri, yani iĢlediği temel konu vahyin

yani Kur‟ân‟ın gerçekten vahiy olduğu, O‟nun Hz.Peygamber tarafından

uydurulmadığı, dolayısıyla Hz.Peygamberin sapıtmak veya azmak ile itham

edilemeyeceği hususudur.”76

Sâbûnî kendisiyle yaptığımız mülakatta , konuyla alâkalı sohbetimizde sünnet

hakkında: Sünnet ve vahyin gözetimi altında oluĢtuğu için vahiy onaylıdır. ġeklinde

bir anlayıĢa sahip olduğunu müĢahede ettim Ģahsen benim de düĢüncem bu

merkezdedir. Eserlerinde de „sünnet vahiydir‟ ifadesinden ziyade :‟Sünnet vahiy

gözetiminde oluĢmuĢ bu nedenle sünnet vahiy onaylıdır‟ dese daha uygun olurdu

diye düĢünüyorum.

F) NÂSĠH MENSUH HAKKINDAKĠ GÖRÜġLERĠ

Nesih lügatta :

Ġzâle (giderme) mânâsına gelir. Nitekim Arap; “Nesahatü’ş-şemsü ezzille :

GüneĢ gölgeyi giderdi” der. ġu âyetteki nesih bu mânâyadır. “Allah Ģeytanın kattığını

giderir ve boĢa çıkarır.”

Nakil mânâsına gelir. Yani, bir Ģeyi bir yerden baĢka bir yere nakletmektir.

Nitekim Araplar : “Nesahtü-l kitabe : Bu kitapta olan yazıyı diğer kitaba naklettim”

derler. ġu âyetteki nesih de bu mânâyadır. “Çünkü biz yaptıklarınızı yazdırıyorduk.”77

Tebdil (değiĢtirme) mânâsına gelir. ġu âyeti Kerîmede de bu mânâyadır : “Bir

âyetin yerine baĢka bir âyeti değiĢtirdiğimiz vakit”

Tahvil (çevirme döndürme) mânâsına gelir.

76

KırbaĢoğlu, Mehmet Hayri, Ġslâm DüĢüncesinde Sünnet, Fecir Yayınevi, Ankara 1993, s.220

77 22-Hac : 52

53

Lügat mânâlarını verdiğimiz nesih ıstılahta ise: Sona ermiĢ olan bir hükmün

baĢka bir hükümle değiĢtirilmesidir. Fakihler ve usulcüler neshi birçok Ģekilde tarif

etmiĢlerdir. Ama en derli toplusu Sâbûnî‟nin de tercih ettiği Ġbn-i Hacib‟in tarifidir:

“Nesih sonra gelen Ģer‟î bir delille, önce konmuĢ olan bir hükmün kaldırılmasıdır.”78

Yüce Rabbimiz de : “Eğer bir âyetin hükmünü kaldırır veya unutturursak, ondan daha

hayırlısını veya dengini getiririz, bilmezmisin ki, Allah Ģüphesiz herĢeye kâdirdir.”79

Nesh âyetinin sebebi nuzûlüne bakacak olursak : “Yahudiler birbirine siz

Muhammed (asv)‟in iĢine ĢaĢmaz mısınız? Ashâbına bir iĢi emrediyor sonra onu

yasaklayıp, ona zıt olan baĢka bir Ģey emrediyor. Bugün bir Ģey söylüyor yarın ondan

dönüyor. O halde o, Kur‟ân Hz.Muhammed‟in sözünden baĢka bir Ģey değildir. O‟nu

kendisi söylüyor, bu yüzden Kur‟ân‟ın bir kısmı diğer bir kısmını bozuyor” dediler.

Bunun üzerine isimleri mukaddes olan Allah Tealâ, o beyinsizlerin ve câhillerin

sözlerini reddetmek için Ģu âyeti Kerîmeyi indirmiĢtir. “Eğer bir âyetin hükmünü

kaldırır veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veya dengini getiririz” (Bakara

106). Kur‟ân‟ın tercümanı Ġbn-i Abbas (r.a) âyetteki “nunsiha”nın mânâsı bir âyetin

hükmünü bırakır, değiĢtirmez ve kaldırmazsak demektir” demiĢtir. Yani “Bir âyetin

hükmünü değiĢtirmeksizin bırakmak” demektir.80

Diğer semâvi dinlerde neshin olup olmadığı konusunda Sâbûnî Fahruddin

Râzi‟nin Ģu görüĢünü nakleder.81

“Râzi nesihle ilgili olarak “Biz ehli sünnet vel

cemaate göre nesh naklen doğru olduğu gibi, aklen de doğrudur. Yalnız yahudilerden

nesh‟in aklen doğru olduğunu kabul edenlerin yanında reddedenlerde vardır. Nesh‟i

aklen kabul edenler, bu defa naklen kabul etmemektedir.”

Müslümanlardan bazı kiĢilerin de neshi inkar ettiği rivâyet edilir. Cumhur

âlimlerinin çoğu doğru olduğunu Ģöyle ispat ederler: Hz.Muhammed (sav)‟in

peygamberliği bütün delillerle ispatlanmıĢtır. O‟nun peygamberliği, getirmiĢ olduğu

78

Sâbûnî, Muhammed Ali, Ravaiul Beyan Tefsiri Âyeti Ahkami Minel Kur‟ân, Dersaadet Kitabevi,

Ġstanbul, tarihsiz. C.1, S.83

79 2-Bakara : 106

80 Tatlılıoğlu, Zeynel Abidin, Kur‟ân Ġlimleri, Ġnsan Tayinleri S.82, Ġstanbul, 1996, ( Tercüme)

81 Sâbûnî, Muhammed Ali, Ahkam Tefsiri, (Tercüme).Mazhar TaĢkesenoğlu, ġamil Yayınları, Ġstanbul,

tarihsiz, C.1, S.74

54

Ģeriatın daha önceki Ģeriatları neshetmesi ile de geçerlilik kazanır. Öyleyse neshin

doğruluğu da ispatlanmıĢ olur. Râzi : “Nesh Yahudilerde de vardır. Mesela : Tevrat‟ta

Hz.Adem (sav)‟e oğullarını kızlarıyla evlendirilmesinin emrediliĢi yazılı iken daha

sonra bu emrin bütün semavi kitapların ittifakıyla yasak ediliĢi yani kaldırılması”,

Tevratta da neshin olduğunu gösterir.”82

Ehli sünnet ulemasının hemen hepsi neshi kabul ederken Ebu Müslim el

Ġsfahani neshi kabul etmemekte ve kendine göre iddialarını delillendirmektedi r.

ġimdi Ebu Müslimin hem de Cumhur‟un delillerini aktaralım.

1. Ebû Müslim El Ġsfahani‟nin delilleri :

a) Ebû Müslim : “Cenabı Allah (cc) kitabını vasfederken “Ki ne

önünden, ne ardından o‟na hiçbir batıl (yanaĢıp) gelemez”83

buyurmaktadır. Eğer

Kur‟ân da nesh olsa, yeni gelen âyet, eski âyetin batıl olduğunu beyanla hükmünü

kaldırması gerekirdi” der.

b) Ġkinci delil olarak “Biz neshettiğimiz bir âyetin yerine ...” âyetinden

murat, Tevrat ve Ġncil gibi diğer semavi kitapların neshidir. Kur‟ân‟ daki herhangi bir

âyetin neshi anlamına gelmez. Veya neshten maksat Leh‟vi Mahfuz‟dan semavi

kitaplara nakildir. Çünkü nesh kelimesi bir yazının birkaç sûretini çıkarmaya da

denir.” demektedir.

c) “Ġkinci delildeki âyet, neshin olduğunu göstermez. Belki nesh olursa

büyük bir hükümden daha hayırlı bir hükme geçiĢ olur. Buna da nesh denir. Bu ise

Kur‟ân‟ı Kerîm‟in herhangi bir hükmünün tamamen kaldırılması demek değildir.

Binaenaleyh bu âyet diğerlerinin anladığı gibi bir neshin varlığına delâlet etmez”

diyor.84

2. Neshin isbatı hususunda Cumhur‟un delilleri ise Ģöyledir :

82

Razi, Ġmam Fahreddin, Tefsirül-Kebir ve Mefatihü‟l-Gayb, Darü‟l-Kitabü‟l-Ġslâmiyye, Beyrut, 1990,

C.1, S.75

83 41-Fassilet : 42

84 Sâbûnî, Ravaiü‟l-Beyan, Ahkara tefsiri, C.1, S.76

55

a) “Biz neshettiğimiz (hükmünü diğer bir âyetle değiĢtirdiğimiz) veya

unutturduğumuz (geri bıraktırdığımız) bir âyetin (yerine) ya ondan daha hayırlısını

yahut bunun benzerini getiririz” âyeti neshin varlığını açıkça gösterir.

b) Âlimler, “Biz bir âyeti diğer bir âyetin yerine (bunu neshederek)

getirdiğimiz vakit-ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilendir – dediler ki “sen ancak

bir iftiracısın” hayır onların pek çoğu bilmezler”85

âyeti Allah (c.c) tarafından

hükümlerin ve âyetlerin değiĢtirilebileceğini çok açık olarak bize gösterir. Âyetteki

“Biz bir âyeti diğer bir âyetin yerine getirdiğimiz vakit” cümlesi bir hükmün

kaldırılıp yerine diğer bir hükmün getirilmesini ifade eder. Kaldırılan âyet, ister

hükmüyle ister lafzıyla kaldırılsın bu neshin ta kendisidir derler.

c) Ġnsanlardan (Yahudi ve MüĢriklerden) bir takım beyinsizler :

“(Müslümanların namazda kıble edinip) üzerinde durdukları (devam ettikleri eski)

kıblesinden çeviren (sebep) nedir? Diyecekler. De ki (Habibim) “Doğu da Allahın

batı da, o kimi dilerse doğru yola iletir.86

“Biz yüzünü (vahiy intizarından) çok kere

göğe doğru evirip çevirdiğini muhakkak görüyoruz. ġimdi seni herhalde hoĢnut

olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. (Namazda) yüzünü artık Mescidi Haram tarafına

(Kâbe yönüne) çevir”87

âyeti müslümanların daha önce namaz kılarken Mescidi

Aksâ‟ya yönelerek namaz kıldıklarını gösterir. Bilahare o hüküm neshedilerek,

mescidi haram tarafına yönelmek emredilmiĢtir.

d) Cenabı Hak, kocası ölen kadının tam bir sene iddet (bir sene kimseyle

evlenmemeyi, gösteriĢli elbise giymemeyi, yabancı erkeklerle perde arkasından da

olsa konuĢmamayı, kendisini daha güzel gösterecek ziynet eĢyası takmamayı ve zaruri

ihtiyacı olmadıkça sokağa çıkmamayı) beklemesini emreder. “Sizden zevceler (ini

geride) bırakıp ölecek olanlar eĢlerin (kendi evlerinden) çıkarılmayarak yılına kadar

faidelenmesini (bakılmasını) vasiyet (etsinler)...” âyetinin hükmünü dört ay on gün

iddet beklemeyi emreden : “içinizden ölenlerin (geride) bıraktıkları zevceler kendi

kendilerine dört ay on gün beklerler88

...” âyetiyle nesh etti.

85

16.Nahl : 101

86 52-2-Bakara : 142

87 53-2-Bakara : 144

88 55-2-Bakara : 234

56

e) Allah (c.c) savaĢta bir müslümanın sabır ve sebat göstererek on kiĢi

karĢısında durmasını emreden “Eğer içinizden sabır ve sebata mâlik yirmi (kiĢi)

bulunur, onlar iki yüze galebe ederler89

..” âyetinin hükmünü, ikiye karĢı

bir kiĢiyle durmayı emreden : “ġimdi Allah sizden (yükü) hafifletti, bildi ki size

muhakkak bir zaaf vardır. O halde eğer içinizden (azimli) sabırlı yüz (kiĢi) olursa iki

yüzü yenerler. Allah‟ın izniyle90

...” âyetiyle neshetti.

Bunlar ve bunlara benzer âyetler Kur‟ân‟ı Kerîmde çoktur ve neshin varlığına

iĢarettir. Herhangi bir hususta neshin kabul edilmemesine gerek yoktur. Âlimler,

kesinlikle neshin varlığında ittifak (icmâ) etmiĢlerdir”91

Görüldüğü gibi Cumhur‟un delilleri daha çok ve akla uygun ve Sâbûnî de

Cumhur‟un tarafındadır.

Nesh konusunda Ġsmail Cerrahoğlu Ģunları söyler: “Âyetlerin tarihi bir yolla

izah edilip açıklanması bakımından nesh meselesi mühim rol oynamaktadır. Bu

bakımdan Kur‟ân‟ın tefsirini yapmak isteyen bir kimseye çeĢitli bilgiler yanında, nesh

meselesini bilmesi de Ģart koyulmuĢtur. Kur‟ân‟da bütün insanlığı saadete ulaĢtıracak

hareket kaideleri mevcut ve kendisine ittiba edenlerin ne yolda hareket etmeleri

gerektiğini bildirmektedir. Psikolojik olarak iyi veya kötü adetlere saplanmıĢ olan bir

cemiyeti bu alıĢkanlıklardan bir anda koparıvermek mümkün değildir. ĠĢte Kur‟ân

insanları ve cemiyetleri dini bir taktikle veya baĢka bir deyimle tedricî olarak

yumuĢatmak sûretiyle kendine yaklaĢtırmıĢ oluyordu. Kur‟ân‟ı iyi anlayabilmek ve

onun âyetleri hakkında doğru hükümler verebilmek için mutlak sûrette nesh

meselesini bilmeye ihtiyaç vardır.”92

Sâbûnî neshi üç kısma ayırır.

1. Hem tilaveti hem de hükmü nesh edilmiĢ âyetler.

89

56-8 Enfal : 65

90 8-Enfal : 66

91 Sâbûnî, Ravaiü‟l-Beyan, C.1, S.94

92 Cerrahoğlu, Prof.Dr.Ġsmail, Tefsir Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1995, S.127

57

2. Hükmü bâki kılıp tilaveti baki kalan âyetler

3. Tilâveti bâki kılıp hükmü neshedilmiĢ âyetler.

Bunlara birer de misal aktaracak olursak. Birincisine misal : Hz.ÂiĢe

(r.a)‟dan rivâyet edilmiĢtir ki : “Bilinen on defa emzirme hurmete yol açar” âyeti

Kur‟ândaki indirilenler arasında idi. Sonra bi âyet bilinen beĢ emme ile nesh edildi.

Ġkinciye misal : Rivâyete göre Nûr sûresinde “Ġhtiyar erkekler ihtiyar kadın zina

ederlerse hemen ikisini de Allah‟tan bir ceza olarak elbette recmedin. Allah Azizdir,

Hakimdir” kavli Celili bir âyeti Kerîme iken sonra hükmü baki kalıp tilaveti

nehedilmiĢtir. Hz.Ömer (r.a) “Eğer insanlar, Ömer Allah‟ın kitabında ziyade etti

demeselerdi bu âyeti mushaf‟ın kenarına ellerimle yazardım” demiĢtir. Üçüncüsü ise:

Tilâveti baki kılıp hükmü nesh edilmiĢ âyetlerdir. Bunlar Kur‟ân‟ı Kerîm‟de çoktur.

Anaya babaya vasiyet âyeti, miras âyetiyle neshedilmiĢtir.”93

Ayrıca belirtelim ki Kur‟ân‟ı Kerîm‟de nesh çok azdır ve Cumhur‟u ulamaya

göre nesh Ģer‟i hükümlere, emirlere, nehiylere mahsustur. Allah (cc)‟nun haberinde

yalan bulunmadığı için haberlerde nesh olmaz. Yine âlimler, Kur‟ân‟ın Kur‟ân ile,

sünnetin sünnet ile, mütevatir haberin mütavetir haber ile neshedilebilmesinde ittifak

etmiĢlerdir. Fakat Kur‟ân‟ın sünnetle, mütevatir haberin, mütevâtir olmayan haberle

neshedilmesinde ihtilaf etmiĢlerdir.

93

Sâbûnî, Ravaiü‟l-Beyan, C.1, S.96

58

G) YEDĠ HARF VE YEDĠ KIRAÂT HAKKINDAKĠ GÖRÜġLER

Hemen belirtelim ki bu yedi harf ve yedi kıraât Ġslâm aleminde tam bir

ittifaka kavuĢmamıĢ. Bu konudaki hadisi Ģerifler de tam olarak anlaĢılamamıĢtır.94

Sâbûnî ise mevcut görüĢlerden95

en uygununu tercih etmiĢtir. Biz burada et

Tıbyan isimli eserinden kendi tercih ve görüĢünü aktaracağız.

“Kur‟ân yedi harf üzerine inmiĢtir”96

yani arap lügatlarından yedi lügat üzere

inmiĢtir. Bunun mânâsı “Her kelimede yedi veya on veya daha fazla vecih bulunur”

demek değildir. Lakin bunun mânâsı bu yedi lügat Kur‟ân‟da dağınık olarak

bulunmaktadır.

“Harf” müĢterek lafız (birçok mânâlar arasında ortak olan kelime)

kabilindendir. MüĢterek lafız ile karinelerin tayin ettiği ve makama münasip olan

mânâlardan biri murad edilir.”97

Sâbûnî yedi harfin mânâsını izah etmeye çılıĢırken birçok âlimin görüĢ ve

tariflerini aktardıktan sonra Ģu tercihi yapar :”Yedi harften maksat yedi Ģeyde

değiĢmedir.”

1. Ġsimlerin müfred, tesniye, cemî, müzekker, müennes olarak değiĢmesi.

2. Mâzi, muzâri ve emir gibi fiillerin çekimlerinin değiĢmesidir.

3. Ġrap Ģekillerinin değiĢmesidir.

4. Noksan ve ziyade olarak değiĢmesidir.

5. Takdim ve tehirle değiĢmesidir.

94

Cerrahoğlu, Tefsir Usülü, S.96

95 Kıraat ilmi sahasında, Eb‟ul Hasan el Kisai‟nin El Nevadır‟ını,El Ferra‟nın Ġhtilafü Ehli Kufe vel

Basra‟sını, ve Kasım bin Sellam‟ın Kitab‟ul Kıraat‟ını zikreder.

96 Sahih‟ül Buhari VI-227, Sahihi Müslim 1.562

97 Sabuni, Muhammed Ali, Et-Tibyân fî Ulûmi'l-Kur'ân ,s.223

59

6. Bir harfin diğer bir harfle veya bir kelimenin diğer bir kelimeyle

değiĢmesidir.

7. Fetha, imâle, tetkik, tefhim, izhar, idgam gibi lehçelerin değiĢmesidir.”98

Kıraât‟i böyle tarif eder Sâbûnî. Bu kıraâtlerin, Hz.Osman zamanında çoğaltılan

mushaflarda mevcut olduğunu söyler. Her konuda otorite gördüğü Taberînin

görüĢüne de muhalefet eder. Zira Taberî : “Hazreti

Osman (r.a) devrinden Kur‟ân okuyanların kıraât vecihlerindeki ihtilafları yüzünden

birbirlerini küfre nisbet edecek kadar ileri gittiklerinden, bir fitne çıkmasınd an

korkulduğu vakit icmâ-ı ümmetle Ġslâm ümmetinin birliğini dağılmaktan korumak

için yedi harften altısı kaldırılıp, Kur‟ân bir harfle yazılmıĢtır. Bu müĢkil hadiseyi

ashâb-ı kiram ancak Ġslâm ümmetini bir harfle okumak üzere toplamada bulmuĢtur.”99

Ancak Sâbûnî birkaç ayrı itirazla Taberîye katılmamıĢtır.

Kıraât meselesine gelince; Kıraât lügatta okuma anlamındadır. Istilahda ise :

“Kur‟ân‟ı okuma yollarından bir yoldur ki, kıraât imamlarından her birinin Kur‟ân‟ı

okumada diğerlerini muhalif olarak tutmuĢ olduğu yoldur.”100

Bu kıraâtler sahih

senetlerle Rasulûllaha kadar yükselmiĢtir.

“Kıraât vecihleri değiĢik olan ashâb-ı kiram beldelere dağılınca onlardan bu

kıraât vecihlerini tabiin ve tebei tabiinden alıp naklettiler, bu yüzden tabiinin almıĢ

oldukları kıraât vecihleri çeĢitli olmuĢtur. Bu Ģekilde değiĢik olan bu kıraât, vecihler

devam ederek meĢhur olan kıraât imamlarına kadar ulaĢtı. Bunlar kıraâtlar için

ayrıldılar kıraâtleri zabdedip tesbit ettiler, önem verdiler ve yaydılar. Kıraât

vecihlerinin değiĢik olmasının sebebi ise Kur‟ân‟ı Kerîm‟in Allah Tealâ tarafından

“yedi harf” üzere indirilmiĢ olmasındandır.”101

Kıraâtlerin sebebi yedi harf olduğu için yedi meĢhur kıraât vardır. Üç tane de

ahad kıraât vardır. Bunlar : Nati, Asım, Hamza, Abdullah b.Amir, Abdullah b.Kesir,

98

Sâbûnî, Et Tibyan, S.224

99 a.g.e. S.225

100 a.g.e. S.285

101 a.g.e. S.287

60

Ebu Amir b.el-Âlâ ve Ali el-Kisnî‟dir. Diğer üç kıraât ise : Ebu Cafer, Yakup ve

Halef‟tir. Bunlara Kıraât-ı AĢar denilir.102

Konumuzla alâkalı kıymetli hocamız Cerrahoğlu‟nun da yedi harf ve kıraât

tarifini vermek istiyorum.

“Yedi harf lafzı ve maddesi muhtelif yedi dil olabilir. Yedi harf de olan

hususiyet, lafzı ve maddesi değiĢik fakat aynı mânâya gelen baĢka bir kelimenin

kullanılması demektir. Halbuki kıraât aynı kelime üzerinde, med, kasır, hareke,

sukun, nokta, îrab gibi hususlarda olan değiĢikliktir. Yoksa kelimenin harf

bünyesinde bir değiĢiklik yoktur. Ġhtilaf Ģekil ve sûrettedir. Madde ve lafızda

değildir.”103

102

Sâbûnî, Et Tıbyan, S.232

103 Cerrahoğlu Tefsir Usulü, s.96

61

III. BÖLÜM

MUHAMMED ALĠ SÂBÛNÎ’NĠN TEFSĠR METODU

Muhammed Ali es Sâbûnî‟nin bütün eserlerinde eğitici bir üslup

kullanılmıĢtır. Ġnsanları yormayan açık ve akıcı bir dille yazmıĢ olduğu eserlerinde ki

amaç, insanların hidayete ermesidir.

Asbunı‟nin tefsir metodu, günümüze kadar gelmiĢ bütün bilinen tefsirlerin

tetkik edilerek,konuyla alakalı tefsirlerde ki öz‟ün günümüz insanına

aktarılmasından ibaretttir. GeçmiĢi çok iyi bilmesi onun klasik bir tefsrci ya da

nakilci olduğu sonucuna götürmemelidir. Çünki Sâbûnî dirayet yönü kuvvetli iyi bir

sentez kabiliyeti ve seçiciliği olan aynı zamanda günümüz tefsir akımlarına hakim

geçmiĢ ile günümüz tefsir anlayıĢı arasında sağlam bir köprüdür.

Eserlerinde özgün bir metod kullanmıĢtır. En önemli eserlerinden olan

Safvetü‟t-Tefâsir‟i ve Ahkâm tefsiri‟ni metot bakımından inceleyerek ortaya koymak

içinbu kitapları ayrı ayrı ele almalıyız.

A) SAFVET’ÜT-TEFÂSĠR VE METODU

Eserleri bölümünde de anlatıldığı gibi Safvet‟üt Tefâsir bir çok tefsir

kitabından süzülerek ortaya çıkmıĢtır. Ancak ġeyh Sâbûnî‟nin tercih ve kanaatleriyle

ve en önemlisi de kendine mahsus bir metotla iĢlenmiĢtir. ġeyh Sâbûnî konuyu iĢleyiĢ

tarzını herhangi bir tefsirciden değil de kanatimize göre üniversitedeki ders iĢleme

tarzına göre oluĢturmuĢtur ve tamamen kendine ait bir metottur. Sâbûnî, öncelikle

sûrenin takdimi, sûrenin isimlendirilmesi, kelimelerin izahı, âyetlerin tefsiri, belaget

ve faydalı bilgiler Ģeklinde bir tarz benimsemiĢtir.Bir sonraki derse geçerken de,

geçmiĢ konuda ki âyetlerle yeni konudaki âyetlerin arasındaki münasebeti de

zikretmektedir. Bu tarzını tek tek ele alalım.

62

1. Sûrenin Takdimi (Beyne yedeyi‟s-Sûre)

Sâbûnî her sûrenin baĢında hem sûreyi özetleyici hem de okuyucuyu

hazırlayıp dikkatlerini çekici bir mukaddime sunmaktadır. Bir çok tefsir kitabının

sadece giriĢinde bulunan mukaddime kısmını, Sâbûnî her sûrenin baĢında

sunmaktadır ve bu bölümlerde sûrenin tanıtımı yapılmaktadır.Sûrenin kaç âyet olduğu

yani uzunluğu kısalığı, mekki veya medeni oluĢu, hangi konuları ele aldığını, teĢri

hükümlerinin azlığı-çokluğu, günümüz problemlerine bakan yönleri ve yine tefsir

bölümünde anlatılacak konuları anlamada yardımcı olacak konu baĢlıklarını da

vermektedir. Kısaca sûrenin bir özeti sunulmaktadır.

Sûreyi takdim faslı bazen iki üç sayfayı bulurken çoğunlukla da bir sayfa

olarak kısa tutulmuĢtur. Biz kısalarından birini buraya alarak somut olarak

göstermenin, daha faydalı olacağı kanatindeyiz. Örneğin Fâtiha Sûresinin

mukaddimesi.

“Bu mübarek sûre Mekke‟de inmiĢtir. Âyetlerinin yedi tane oluĢunda icma

vardır. Kur‟ân‟ı Kerîm‟e bu sûreyle baĢlandığı için el Fatiha (açan) diye isim

verilmiĢtir. ĠniĢ itibariyle olmasa da tertib itibariyle Kur‟ân‟ın ilk sûresidir. Fatiha

kısa ve veciz olmasına rağmen Kur‟ân‟ın bütün mânâlarını ihtiva eder ve özet olarak

onun esas maksatlarını kapsar. Dinin esaslarını ve teferruatını içine alır. Ġtikat, ibadet

ve muamelatı, ahirete ve Allah‟ın güzel sıfatlarına imanı, yalnız ona ibadet etmeyi,

ondan yardım dilemeyi ve yalnız ona dua etmeyi, imanda ve salihlerin yolunu

tutmakta sabit kılmayı, gazaba uğramıĢların ve sapmıĢların yolundan sakınmak için

ona yalvarmayı ihtiva eder. Ayrıca bu sûrede geçmiĢ toplumlara dair haberler,

bahtiyar kimselerin yükseleceği mevkiler, bedbaht kimselerin düĢeceği kötü durumlar

hakkında bilgi vardır. Yine bu sûrede Allah‟ın emrine uyma, nehyinden sakınmadan

bahsedilir. Bunların dıĢında bu sûrede daha birçok maksat, gaye ve hedefler vardır.

Fâtiha sûresi diğer sûrelerin aslı durumundadır. Bundan dolayı buna Ümmü‟l-Kitap

63

(Kitab‟ın anası) denilir. Çünkü bu sûre Kur‟ân‟ın esas maksatlarını kendisinde

toplamıĢtır.104

Sâbûnî Safvet‟in mukaddimesinde bu bölümü Ģöyle ifade etmiĢtir. “Burada o

mübarek sûreyi ve asıl maksatlarını özet olarak açıkladım.”105

2. Önceki ve Sonraki Âyetlerin Münasebeti (El-Münasebet)

ġeyh Sâbûnî bir konudan diğer konuya geçerken her iki konu arasındaki

irtibatı bu bölümde zikredip bağlantısını kurmuĢtur. Kur‟ân‟ı Kerîm‟in tefsiri âyet

sırasına göre baĢtan sona yapıldığından ve her bahis veya her ayrı ders müstakil bir

mevzudan bahsetmediği için, iki ders arasındaki kopukluğu önlemek ancak böyle

mümkün olabilmiĢtir.

Sâbûnî dersleri ayırırken, genellikle aynı mevzudaki âyetlerden oluĢan

bölümler haline getirmeye gayret gösterse de bu çoğu zaman mümkün olmamıĢ ve bir

derste birçok farklı mevzulu âyetler ve dolayısıyla da farklı konular iĢlenmiĢtir. Bu

yüzden dersleri birbiriyle irtibatlandırmak ancak “münasebe” bahsiyle olmuĢtur.

Sâbûnî nasıl ki sûre baĢında bir mukaddime sunmuĢ ve o mukaddime ile

sûrenin genel bir özetini vermiĢse de bu “munasabe” bahsiyle de tefsirini yapacağı

âyetlerin özetini vermektedir. Daha önceki âyetleri de bir cümleyle özetleyerek

hatırlatmaktadır. Bu bahis bazen bir paragraf bazen yarım sayfa kadar olmaktadır.

Küçük sûrelerde her sûre bir ders olduğu için böyle bir “munasebe” bahsine

ihtiyaç duyulmamıĢ, bu kısa sûrelerde mevzu benzerliği varsa, bu, sûre baĢındaki

mukaddimede dile getirilmiĢtir. Ancak uzun sûrelerde ihtiyaç duyulmuĢtur. Meselâ

Zuhruf sûresinde üç tane “münasebe” vardır. Çünkü bu sûre üçe bölünerek

iĢlenmiĢtir. Sûrenin ilk dersi yirmi beĢ âyetten oluĢmaktadır ve çoğunlukla

müĢriklerin, babalarını körükörüne taklit ettiklerini anlatmaktadır. Ġkinci ders yirmi

beĢ, kırk altı numaralı âyetler arasını kapsamakta ve burada Hz.Ġbrahim‟in kavminden

104

Sâbûnî, Muhammed Ali, Safvetü‟t Tefâsir, dersaadet kitabevi, Ġstanbul, Hicri 1399 (mukaddimedeki

tarih), C.1. S, 24

105 Safvet, C.1, S.22

64

ve putlardan uzak oluĢunu anlatmaktadır. ĠĢte bu iki dersin irtibatını bir paragraflık

münasebe kısmı kurmaktadır.106

3. Kelimelerin Ġzahı (Lügatı)

Sâbûnî kelimeleri izah eden müstakil bir bölümde, en önemli kelimeleri ve

okuyucunun bilemeyeceği ve yoruma açık birkaç mânâya gelen kelimeleri izah

etmiĢtir. Böylece tefsir okuyucusu bu kelimeler üzerinde yoğunlaĢtırılıp izahları

öğretilerek, tefsir bölümüne ön bilgili olarak geçirilmektedir. Sâbûnî bu bölümdeki

kelimelerin anlamlarını açıklarken birçok arap lügatinden yararlanmasının yanında,

birçok tefsir kitaplarının izahlarını da özetleyerek almıĢtır.

Lügat kısmındaki daha ilk kelime olan “elhamdü”107

kelimesinin izahında

kullandığı ibarelere Ġbn-i Kesîr108

ve Ebu Hayyan109

tefsirlerinde de rastlamak

mümkündür. Ancak onlar kadar geniĢ ele almamıĢtır. Kurtubi110

, Âlusi111

gibi ana

kaynaklarda ayrı bir lügat bölümü olmamasına rağmen âyetlerin izahı ve tefsir akıĢı

içerisinde sayfalarca ele alınmıĢtır. Sâbûnî ise kendi tercihi olan bir mânâyı özet

olarak vermiĢtir.

Özellikle arapçayı yeni öğrenenlerin beğenisini alan bu bölüm hem bir

kolaylık hem de Safvet‟e nizam intizam sağlamıĢtır. Bazı bölümlerde yarım sayfa gibi

bir yer tutan bu bölüm bazen bir sayfaya kadar ulaĢmaktadır. Ayrıca lügat

bölümündeki alıntıları da kaynak vererek almıĢtır.112

Bununla beraber kaynak

göstermeden özetlediği alıntılara da sıkça rastlanır.

106

Safvet, C.3, S.155

107 Safvet-üt Tefâsir, C.1,s.24

108 Ġbn-i Kesîr, Tefsir‟ül Kur‟ân‟ı Azim, Kahraman yayınları, C.1. S.35 -36, 1992, Ġstanbul

109 Ebu Hayyan, Muhammed bin Yusuf Endülüsi, El Bahr-ül Muhit Fi Tefsir, Dûr‟ül Fikr, 1992,

Beyrut, C.1, s.32-33

110 Kurtubi, Cami‟ül Ahkam-il Kur‟ân, C.1, s.133

111 Alusi, Ebü‟l-Fadl ġihabüddin Seyyid Muhammed, Ruhu‟l-Mesni, Dûru‟l Fikr, C.1, s.73,74,75

112 Safvet‟üt tefasi C.1, s.325

65

Lügat bölümünün en önemli özelliklerinden biri de kelimenin anlamıyla ilgili

arapların kullandığı Ģiirler varsa, kelimenin geçtiği mısraları sıkça aktarmaktadır.113

Bu da kelimelere ayrı bir derinlik ve kesinlik kazandırmaktadır. Bu Ģiirler genellikle

KeĢĢaf114

ve Kurtubi‟den115

alınmıĢtır.

Lügat kısmının en çok dikkat çeken yönlerinden birisi de hiç Ģüphesiz

kelimelerin türeyiĢ Ģekilleridir. Sâbûnî açıkladığı kelimelerin sulasi mücerredlerine

inmiĢ ve nereden geldiğini göstermiĢtir. Bununla ilgili de yukarıda belirttiğimiz gibi

Ģiirlerle örnekler getirmiĢtir. Kısa ama özlü ve yeterli açıklamalar getirmiĢtir.

4. Nuzûl Sebebi (Esbab-ın-Nuzül)

Kur‟ân‟ı Kerîm‟deki âyetlerin ekseriyeti bir nuzûl sebebine

bağlayamadığımız âyetlerden oluĢmaktadır. Bir kısmı da bir sebebe bağlı olarak inen

âyetlerdir. Hz.Peygambere bir sual ya da bir hadise dolayısıyla birkaç âyetin veya bir

sûrenin nazil olmasına sebep olan Ģeye sebeb-i nuzül demekteyiz. Bilhassa tefsir

ilminde iniĢ sebebinin bilinmesi âyeti izah ve beyan etmesi açısından çok önemlidir.

Kur‟ânda emredilen Ģeylerin hikmetini, emirlerdeki asıl maksadı, hasır tevehhümünü n

bertarafını, hükmün tahsisini, okuyucuların mânâyı daha çabuk kavramasını vs daha

birçok hususu âyetlerin iniĢ sebeplerini bilmekle anlar ve çözeriz.116

Sâbûnî de sebeb-i nuzülden oldukça faydalanmıĢ, âyetlerin tefsirine

geçmeden önce müstakil bir bölüm olarak sebebi nuzüllerini ele almıĢtır. Daha çok

Vahidinin eseri olan sebebi nuzül kaynak gösterilmiĢtir. Yukarıda da belirttiğimiz

gibi her âyetin iniĢ sebebi bilinmediği ya da olmadığı için bazı derslerde sebebi nuzül

bölümü yoktur. Oysa munasebet ve lügat bölümleri her derste rutin olarak

tekrarlanmaktadır.

Sâbûnî‟nin sebeb-i nuzül hakkındaki düĢüncelerini ve sebeb-i nuzülü

bilmenin faydasını daha önce mülahazalar bölümünde görmüĢtük.

113

Safvet C.1. S.423, 551, 155

114 Safvet C.1. S.377

115 Safvet C.1. S.485

116 Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, S.114-118

66

5. Âyetlerin tefsiri (el-tefsir)

Bu bölümün kısa sûrelerde bir, uzun sûrelerde de birçok ayrı derse ayrılarak

iĢlendiğini söylemiĢtik. Dolayısıyla lügat, münasebe t ve belâgât bölümleri gibi tefsir

bölümü de her derste tekrarlanmaktadır. Fakat sebeb-i nuzûl ve faide gibi kısımlar her

derste bulunmamaktadır. Örneğin Fatiha bir derste iĢlenirken Bakara 52 ayrı derste

ele alınmıĢtır. Mukaddime, sebeb-i nuzül, lügat gibi kısımlar bu bölüme bir ön

hazırlık olmaktadırlar.

Sâbûnî tefsir bölümlerinde âyeti metniyle beraber tekrar alıp cümle cümle

aralara girip izahlar yaparak açıklıyor. Kısa ve özlü olduğundan daha çok “icmali

mânâ” tefsirlerini andırsa da öyle değildir. Bazı yerlerde görüĢler, tercihler ve

tartıĢmalara rahatlıkla rastlamaktayız.

Örnek olması açısından bir âyetin mealini verelim ve safvetteki tefsirini

vererek karĢılaĢtıralım.

“Allah fakir biz zenginiz” diyenlerin sözünü andolsun ki Allah iĢitmiĢtir.

Onların bu sözünü, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız. Ve

diyeceğiz ki : Tadın o yakıcı azabı”117

bu âyeti Sâbûnî Ģöyle tefsir etmektedir;”

“Legad semi Allah’ü gavlellezine galü innallahe fa girun ve nahnu ağniyau”

(Andolsun ki Gerçekten Allah fakir, biz zenginiz diyenlerin sözlerini Allah

iĢitmiĢtir). Bu adi söz Allah‟ın düĢmanları olan Yahudilerin sözüdür. Allah onlara

lanet etsin. “Menzellezi yagrazullahe garzen hasena” (Kim Allah‟a güzel bir borç

verecek) (Bakara 245) âyeti nazil olunca Allah‟ın fakir olduğunu iddia ettiler ve

“Alllah bizden borç istiyor dediler”. Nitekim bir defasında da “Yedullahi mağluletün”

(Allah‟ın eli bağlıdır (sıkıdır)) (Maide 64) diyerek onunla alay ettiler. Kurtubi Ģöyle

der: “Onlar buna inandıkları için değil de alt tabakadakileri yaldızlı sözlerle

kandırmak için böyle dediler. Maksatları Muhammed‟in söylediğine göre Allah

fakirdir, çünkü o bizden borç istiyor” diyerek yayıp müminleri Ģüpheye düĢürmek ve

peygamberi yalanlamaktır (Kutubi 4/294). “Senektubü ma galu ve gatlehümül enbiye

bi gayri hakkın” (Biz muhafaza meleklerine onların söylediklerini amel defterlerine

117

3-Ali Ġmran : 181

67

yazmalarını emredeceğiz. Haksız yere Peygamberleri öldürerek iĢledikleri çirkin

suçlarını yazacağız). (Ali-Ġmran 185) Burada Ġsrailoğullarının peygamberleri

öldürmelerinden maksat atalarının peygamberlerini öldürmelerine razı olmalarıdır.

“Venegulu zugu azabel harig” (Diyeceğiz ki; Tadın o yakıcı azabı). Allah ah irette

meleklerin diliyle onlara “alevli yakıcı ateĢin azabını tadın” der.118

Görüldüğü gibi Sâbûnî tefsir bölümünde âyetin hem metnini hem de mânâsını

öncelikle veriyor. Bu Ģekilde okuyucunun zihninde bir kopukluğa meydan vermiyor.

Hem de insanların nazarını öncelikle Kur‟ân‟a yöneltiyor.

Ġkinci olarak, âyeti cümlelere ayırıp her cümle sonunda izahlar yaparak

okuyucunun aklına takılabilecek cümle ya da kavramları anında izah etmiĢ oluyor.

Böylece okuyucu metni çözmede hiç mi hiç zorlanmamıĢ oluyor.

Ayetle alâkalı, varsa diğer âyetleri de zikrederek mânâyı biraz daha

aydınlatıyor. Bu Ģekliyle hem Kur‟ân‟ı bütünsellik metoduna göre tefsir ederken hem

de Kur‟ân‟ı Kur‟ânla tefsir etme metodunu kullanmıĢ oluyor. Okuyucu açısından da

bir tatmin olma ve kavrama kolaylığı sağlıyor.

Varsa sebebi nuzülüne değiniyor. Konu baĢında vermiĢ olduğu nuzül sebebini

bir cümleyle hatırlatarak âyetin mânâsına derinlik katıyor. Her ne kadar verdiğimiz

örnekte olmasa da eğer âyetin mânâsını açıklayıcı bir hadis mevcut ise onu da

zikrediyor.119

Ayetin izahında orijinal bulduğu selefin görüĢleri varsa, tercih ettiği görüĢü

burada zikrediyor.Verdiğimiz örnekte Kurtubi‟den bir alıntı yaptığını görüyoruz.

Bu âyette geçen edebî, ilmî, aklî veya mucizevî nükteler varsa konu

sonundaki müstakil bölümde zikrediyor. Faydalı bilgiler veya uyarı diye zikrettiği

bölümdeki mevzular bu âyetlerdeki çıkarımlar olup tefsir bölümünde belki de konuyu

böleceğinden dolayı bu bölümde zikredilmiyor.

118

Safvet, C.1. S.248

119 Safvet, C.1. S.55, C.1. S.280

68

Siyak ve sibaka bağlı kalarak âyetler anlam bütünlüğü içinde ele almaktadır.

Ayrıca bu âyetlerin edebi yönlerini yine balağat kısmına bırakıyor.

Bunları çoğaltabiliriz. Ancak bu bölümün en çarpıcı tarafı kolay ve sade bir

dilinin oluĢudur. ġüphesiz bu da Sâbûnî‟nin Arap dilini mükemmel kullandığını

gösterir.

Gördüğümüz kadarıyla Sâbûnî‟nin tefsir üslubu en avamdan en hevassa kadar

zorlanma ve sıkılma olmadan herkesin anlayıp istifade edebileceği bir tarzda kaleme

alınmıĢtır. Gereksiz rivâyet fazlalıkları, hadis senetleri ve uzun uzun alıntılara

rastlanmamaktadır.

Zihni; çokluklar içinde yormadan Kur‟ân‟ın maksadını ve hidâyetini esas alan

bir metot kullanılmıĢtır.

Eserin sadece bu bölümleri bir araya getirilse daha küçük bir el tefsiri

diyebileceğimiz ama doyurucu bir eser ortaya çıkar, buna tefsir literatüründe “tefs iri

tercüme”veya “icmali mânâ” dense de bu bölüm tam bir tefsirdir.

6. Edebi Sanatlar (Belâgât)

Sâbûnî‟nin Arap dilini iyi kullanmasının en büyük göstergesi mükemmel bir

belâgât bilgisine sahip olmasından ve cümlelerinin fesahatinden anlaĢılmaktadır.

Öncelikle Kur‟an‟ı Kerim‟in fesahat ve belâgâtını nazara veren Sâbûnî

kendisinin de Kur‟an‟dan fesahat yönüyle nasibini aldığını göstermiĢtir.

Belâgât bölümü bir çok tefsir kitabında bulunmayan bir bölümdür. Her

nekadar Kur‟an ilmlerinde ehliyetli olmayan kiĢ iler anlayamasa da bence gerekli bir

bölümdür.

Sâbûnî „yi eleĢtirenler özellikle bu bölümü Ģu yönleriyle eleĢtirmiĢlerdir:

AnlaĢılmasının güç olması, kaynakalrının mütezili eserlerden alınmıĢ olması gibi.

Ama en önemli eleĢtiri Muhammed Zeyno120

ve Dr. Fuzan‟dan gelmiĢtir. Muhammed

120

Sâbûnî, Muhammed Ali, KeĢfu‟l Ġftiraat fi Risaleti‟t-Tenbihat Havle Kitab-ı Safvetü‟t-Tefâsir, darul

ammar matbaası, 1989, Ürdün.

69

Zeyno ve Dr. Fuzan Kur‟an da edebi sanatların olmayacağını ve Sâbûnî‟nin böyle bir

isnatla dalalete düĢtüğünü iddia etmiĢlerdir. Konuyla alakalı geniĢ bilgi safvetü‟t -

Tefâsir‟e yapılan eleĢtiriler bölümünde vardır oraya havele ediyorum.

Sâbûnî belâgât bölümünü oluĢtururken meĢhur dilcilerden ve tefsircilerden

alıntılar yapmıĢtır. Bunalar Ġbn-i Manzur, Cevheri, Bakılânî, Abdulkâdir Cürcânî,

ZemahĢerî, Anberî, Ġbn-iCinnî gibi meĢhur belagatçılardır.

Tefsiri yapılan ayetlerin belagat fesahat ve edebi sanatları burada ele alınıyor.

Beyan ve bedî yönünden ele alınan ayetler maddeler halinde iĢleniyor. Bu bölümde

iĢlenen edebi sanatları ise kısa kısa vermeye çalıĢalım.

6-1. Beraat-i Ġstihlal : Güzel baĢlangıç demektir. Bunun örnekleri hemen her

sûre ve âyet baĢlarındaki güzel baĢlangıçlarda mevcuttur. Beraat‟ı makta ise: Söz

biterken daha önceki bilgiler hakkında güzel cümleler kullanmaktır.

6-2. Itnab : Sözü uzatma, konuyu geniĢce anlatma demektir. Önemli

mevzuular en ince teferruatına kadar Kur‟an „da itnab sanatıyla izah edilmiĢtir.

6-3. Tıbak: Zıt iki mânâyı, bir arada söylemek demektir121

. Tıbak‟ı icâ,

Tıbak‟ı lafzi , Tıbak‟ı selb gibi kısımları vardır.

6-4. Mecazi akli : Bir fiili, o iĢi yapandan baĢkasına isnad etmektir.

6-5. Mubalağa : Mânâyı pekiĢtirme ve fazlasıyla vurgulama anlamındadır.

6-6. Kinaye : Bir fikri kapalı söylemek. Hem hakikat hem de mecaz mânâsı

anlaĢılabilen söz manasındadır.

6-7. Ġstiareyi tasrihiyye: Bir benzetmeden, benzeyen kaldırılarak kendisine

benzetilenin söylenmesiyle meydana gelen benzetmedir.122

6-8. Mecazı Mürsel: Bir kelimeyi hakiki mânâdan mecazı mânâya

naklederken oradaki ilgi benzetme dıĢında bir ilgiyse buna mecazı mürsel denir.123

121

Safvetü‟t-Tefâsir, 1/404

122 2 Bakara: 74

123 Safvetü‟t-Tefâsir , 1/121

70

6-9. Seci: Seci bir bedî terimidir dilciler ve beyan âlimleri fas ılaların bir harf

üzerinde muvafık olmalarıdır. Türkçede bilinen manasıyla düz yazıda yapılan

kafiyedir. Bazı tefsirciler “fâsıl‟ı murat” da demiĢlerdir. Seci ancak Ģu dört vasfı

kapsadığı zaman güzel olur.

a.Kelimeler uygun ve kulağa hoĢ gelmesi

b.Lafızların manaya hizmet etmesi

c.Terkip anında manalar alıĢılmıĢ, kabul edilen olması,garip ve acayip

olmaması.

d.Seci de zorlama ve faydasız tekrarların olmaması.

Bu Ģartlar ne zaman metinde mevcut olursa o metin süslenmiĢ yani seci li

olur.124

Seci üç çeĢittir: Murassa seci, mütevazi seci ve mütearref seci.

6-10. Tağlib sanatı: Bir iliĢki ve ilgiden dolayı bir kelimeyi, baĢka bir

mânâyıda içine alacak Ģekilde kullanma.125

6-11. Ġltifat sanatı : Edebiyatta sözü bir Ģahıstan baĢka bir Ģahısa çevirme.

6-12. TeĢbih sanatı : Benzetme demektir. TeĢbih‟i beliğ,teĢbih‟i makbul,

teĢbih‟i müferrakü, teĢbih‟i mürekkep, teĢbih‟i mürsel, teĢbih‟i temsili gibi kısımları

vardır.

6-13. Ġcaz : Az sözle çok mânâ anlatma

6-14. Ġstikak cinası: Bir kökten farklı Ģekillerde türetilen kelimelerin bir söz

içinde bulunmalarıdır.126

124

108 Kevser 1-3

125 Safvet C.1. S.166

126 Safvet C.1. 404

71

6-15. Ġstiare: Bir kelimenin mânâsını geçici olarak baĢka bir kelime yerine

kullanma demektir.istiare‟i mekniyye, istiare‟i tasrihiyye, istiare‟i tebeiyye, istiare‟i

temsilliyye gibi kısımları vardır.

7. Faydalı Bilgiler ve Nükteler (Fevâid ve latîfe)

Bu bölümler Belâgât bölümünden sonra gelmekte ve içinde âyetlerden

çıkarılacak dersler, nükteler, orijinal tespitler verilmektedir. Bazen faydalı bilgiler ve

nükteler diye iki bölüm127

sunulurken, bazen sadece faydalı bilgiler128

bazen sadece

nükte129

veya uyarı verilmekte, bazen de hiç biri verilmemektedir.130

Bu bölümde Sâbûnî kendince orijinal bulduğu nükteleri sunar bu nükteler

kendi görüĢü olduğu gibi bazan sahabi hayatından bir tablo, bazen meĢhur tefsirlerden

bir pasaj yada güncel ve önemli bir mevzuuyu izah eden faydalı bir bilgi olmaktadır.

Bu bölüm, okuyucuyu uyarıcı, okuyucuya mesaj verici ve okuyucuya öğretici

gelen çarpıcı bir bölümdür. Sâbûnî „nin böyle bir bölüm oluĢturması onun eğitimci

olduğunu ihsas ettirmektedir.

Bu bölüm ve diğer bütün bölümleri de göz önüne alarak diyebiliriz ki: Sâbûnî

mükemmel bir metotoloji güzel bir dizayn ve akıllıca bir konuyu ele alıĢ tarzı

yakalamıĢtır. Kendine özgü olan bu metot tüm okuyucular tarafından taktirle

karĢılanmıĢtır.

Safvetü‟t-Tefâsir bütün meĢhur tefsir kitaplarından süzülmüĢ, özetlenmiĢ ve

hazmedilmiĢ olarak Sâbûnî‟nin kaleminden çıkmıĢ mükemmel bir eser olarak

karĢımıza çıkmaktadır. Eserin sade bir dille kaleme alınmıĢ olması ifadelerin düz ve

açık olması, bilgilerin güvenilir olması insanları kendine çeken en önemli unsurlardır.

Sâbûnî bu eserinde gereksiz ayrıntılara girmeyerek uzun uzun senet ve

rivayetleri sıralamayarak okuyucularının zihinlerini yormamayı baĢarmıĢtır.

Eser rey ağırlıklı dirayet ve rivayet yönü olan Kur‟an‟ın baĢtan sona ele alan

bir tefsir kitabıdır.

127

Safvet, C.1. S.39

128 Safvet, C.1. S.27

129 Safvet, C.1. S.294

130 Safvet, C.1. S.33

72

B) SAFVETÜ’T-TEFÂSĠR’E YÖNELTĠLEN ELEġTĠRĠLER VE

SÂBÛNÎ’NĠN VERDĠĞĠ CEVAPLAR

Muhammed Ali es-Sâbûnî maturidi, EĢari gibi ulameyı savunan takdir eden bir

âlimdir. Suudi Arabistan‟ın resmi mezhebinin vahhabilik olmasından kaynaklanan ve

daha çok ibn-i Teymiye‟ci yaklaĢımından dolayı Sâbûnî‟yi bulunduğu coğrafyadan

dıĢlama ve hak etmediği bir eleĢtiriyle yıpratılmaya çalıĢıldığı anlaĢılmaktadır.

Arap dünyasında kısa zamanda tanınıp eserlerine yoğun taleplerin olduğu Sâbûnî

Allah rızası için hak bildiği yolda ilerlerken bir kısım çevreler rahatsız olup kıymetli

hocamızın eserlerini karalama kampanyaları baĢlatmıĢlardır. Konuyla alâkalı çıkan tenkit

kitapçıkları Muhammed Zeylo ve doktor Fuzan ismini taĢıyan kiĢiler tarafından yazılarak

piyasaya sürülmüĢlerdir.

Biz bu eleĢtiri metinlerine ulaĢamamakla beraber Sâbûnî „nin bu tenkitlere verdiği

cevaplaradan oluĢan “KeĢfu‟l Ġftiraat fi Risaleti‟t-Tenbihat Havle Kitab-ı Safvetü‟t-

Tefâsir“131

isimli eserini kendisinden temin ettik henüz türkçeye kazandırılmayan bu

eserden istifade ederek bu tenkitleri ve Sâbûnî „nin verdiği cevapları elde ettik. Burada bu

kitaptan faydalanarak orataya koyacağımız mevzuular objektif olmayabileceğini baĢtan

kabul edip tenkit edilen yerleri bulup konulara objektif olarak bakarak gerçekleri tesbit

etmeyi düĢündük.

Sâbûnî yapılana eleĢtirilere cevap vermeyi bile dü ĢünmemiĢ ancak eleĢtiri direk

safvetü‟t-Tefâsir „e olunca bu eleĢtirilere cevap vermiĢtir. Ayrıca Muhammed Zeyo‟nun

bu eleĢtirileri yapmaya hem tahsilinin hem de kendinin müsayit olmadığını ilkokul

mezunu birisi olduğunu ve esas perde arkasında bir ilim adamının olduğunu ve bir takım

Ģer güçlerin yönlendirdiğini Sâbûnî iddia etmiĢtir.

Yine yapılan eleĢtiriler ilmi boyutu aĢıp direk küfür ve dalalet boyutuna varmıĢ ve

bir çok iftiralar atarak olmayan Ģeyler var gibi takdim edilmiĢtir.

Sâbûnî kendisini eleĢtirenlerin samimi olmadıklarını eğer samimi olsalaradı:

Gördükleri hataları öncelikle bana söyler ve düzeltmemi isterlerdi. Yada en ufak bir

hatadan dolayı küfür ve dalaletle itham etmezlerdi. Bir üçüncü olarak da yalan söyleyerek

iftira etmezlerdi. Sâbûnî bütün bunların altında yatan Ģeyin ve Muhammed Zeyno „ya

yazdırılan bu iftiraların bazı Ģer güçlerden kaynaklandığını düĢünmektedir. Muhammed

131

Sâbûnî, KeĢfu‟l Ġftiraat

73

Zeyno‟nun ise meĢhur olma ve görünme duygusundan bu türlü bir iftira ve mümin

kardeĢni gıybet etme hastalığına düĢtüğünü söylemektedir.

Sâbûnî Ģu âyet ve hadisle müfterilerin durumunu izah eder: “Hayır ! biz gerçeği

söyler gerçeği yaparız hakkı batılın tepesine indiririz de beynini parçalar. Bir anda canı

çıkar o batılın. Allah hakkında ki böyle boĢ düĢüncelerimizden dolayı yuh aklınıza.

Yazıklar olsun size132

”,”kim âlimlere karĢı böbürlenmek câhillerlede münakaĢa etmek ve

halkın dikkatini üzerine çekmek maksadıyla ilim öğrenirse Allah onu cehenneme sokar.”

133yine Sâbûnî Ģu hadisi de nakleder. “ Size geçmiĢ ümmetlerin iki manevi hastalığı

sirâyet etti bunlar haset ve buğuz dur. Bunlar (Her Ģeyi alıp götüren) kazıyıcıdırlar.

Bilesiniz ki o saçı kazıyıcı değil dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zat‟ı

Zülcelal‟e yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Biribirinizi

sevmedikçe de iman etmiĢ sayılmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak Ģeyi haber

vereyim mi ? Aranızda selamı yaygınlaĢtırınız.” 134

ĠĢte bütün bu dini uyarılardan haberi olmayan “Muhammed Zeyno‟nun Muhtasar

Ġbn-i Kesîr ve Safvetü‟t-Tefâsir kitabı hakkında Muhammed Ali es -Sâbûnî „nin göze

batan hataları” adı altında bir kitapçıkta bir çok iftirayı neĢrettiğini söyleyip. Onlara

gereken cevapları veriyor.

Sâbûnî Ģunada dikkati çekiyor. Muhammed Zeyno kendisini selefçi kabul ettiği

halde benimle beraber selef âlimlerini de dalaletle suçladığından haberi bile yok diyerek

ne kadar câhilane bir karalama kampanyası olduğnu gözler önüne sermiĢtir.

ġimdi bu konuda ki Sâbûnî „nin eleĢtirildiği noktaları ele alarak Muhammed

Zeyno „nun eleĢtirilerini ve Sâbûnî‟nin cevaplarını inceleyelim.

132

21 Enbiya:18

133 KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.1

134 KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.2

74

1.Ġftiraya Cevap

Yazar Zeyno: “ O gün iĢler son derce güçleĢir paçalar tutuĢur bütün insanlar secdeye

davet edilir. Fakat kafirler secde etmezler. “135

“sak” âyetini ve bu kelimeyi Sâbûnî „nin

yanlıĢ te‟vil ettiğini ve konuyla alâkalı hadisin baĢ harfinin kasıtlı olarak olarak

aktarılmadığını bu Ģekilde tefsirinde izlediği yönteminin bidat ve dalalet olduğunu

,cumhur‟u müfessirin-e muhalefet ettiğini iddia ediyor.

Sâbûnî ise bu ifhama cevaben kesinlikle bunun apaçık bir iftira olduğunu

belirterek bu konuda iki değerlendirmesini arz ediyor.

1.Tefsircilerin bu âyet hakkındaki görüĢleri:Tefsircilerin sözlerine öncelikle

tefsircilerin piri, Ģeyhi imam ibn-i Cerir et Taberî‟den baĢlayan Sâbûnî, Taberînin âyeti

nasıl anladığını Ģu Ģekilde ortaya koyar.

Cami-ul beyan isimli eserinde Taberî, önce sahâbe ve tabii‟in sözlerini nakletmiĢ

onun üzerinde hadiste referansta bulunmuĢ hiçbir hadisin “sagullah” Ģeklinde geldiğini

rivâyet etmemiĢtir.

a) Ġbn-i Abbas “yevme yekşifu an sagın”,“O gün hakkın amri Ģiddetlenir iĢ

büyümeye baĢlar” Ģeklinde rivâyet eden ibn-i Abbas “O kıyamet günüdür korku ve Ģiddet

günüdür.”

b) Ġbn-i Mesuddan Ģöyle rivâyet etmiĢtir: Kıyamet günü Allah insanlar için

temessül eder. Müslümanlar huzurundan geçerken kime ibadet ediyordunuz der onlarda

“Ona hiçbir Ģey ortak koĢmadan Allah‟a ibadet ediyorduk derler.” IĢte ozaman iĢler

güçleĢir, paçalar tutuĢur Allah‟a secde etmeyen hiçbir mümin kalmaz.”

Bu hadiste hiçbir Ģekilde “sagullah” izafeti yoktur.

c) Mucahid‟den naklettiğine göre “yevme yekşifu an sagın”, “iĢin güçleĢmesi

kıyamet gününde en kıymetli zaman diye bildiriyor. Tine Katade,Dehhak,Ebu Musa el-

EĢari,Ġbrahim en Nekai ikrime gibi meĢhurları da aktaran taberî hepsinin aynı kanaatte

olduklarını delillerle ispat ediyor. 136

Sâbûnî Taberînin de “Allah‟ın baldırı bacağı” diye bir Ģeye rastlamadığını söyler”

.Aynı Ģekilde hafız ibn Kesir de selefin sözlerine tabi olarak “Kıyamet günü insanları

kaplayan büyük bir sıkıntı ve Ģiddet” diye tefsir etmiĢtir.

135

75 Kıyame:29

136 KeĢfu‟l Ġftiraat, s.9

75

ġeyhu-ı Ġslâm ibn-i Teymiye „nin de görüĢlerini zikeden Sâbûnî, onunda aynı

Ģekilde söylediğini Ģöyle nakleder.”Ġbn-i Teymiyenin Fetvalar isimli eserinde (6/394) bu

âyeti Kerîme hakkında ne dediğini dinleyelim.: Allah (Kendisine rahmet etsin) Ģöyle

demiĢtir: Bu âyetin dıĢında ben onların tartıĢtıklarını görmedim. Âyet hakkında ibn -i

Abbastan ve bir gruptan (sahabi ve tabiin) rivâyet edilir ki “yevme yekşifu an sagın” dan

maksat Ģiddetdir. Ve ahirette ortaya çıkacaktır.137

Ebu said ve bir grup, bu âyeti Allah‟ın sıfatı hakkında ki âyetlerden saydılar.

ġüphesiz K.Kerîm‟in zâhiri mânâsı buna dalalet etmez.138

Allah Ģöyle buyurmuĢtur “yevme yekşifu an sagın” kıyametin Ģiddetini isbat için

mutlak olarak zikredilmiĢ olup herhangi bir Ģeye nisbet edilmemiĢ nekre (belirsiz) olarak

gelmiĢtir. Onu Allah‟a izafet etmemiĢtir. Ġzafetle marife olmadığı için O‟nun sıfat

âyetlerinden olduğu söylenemez. Böyle bir yorum te‟vil değildir. Te‟vil ayetin mânâsını

bilinen mânâsından baĢka bir mânâya çekmektir.139

Sâbûnî bu isbatlardan sonra zeyno ve ondan etkilenerek aynı Ģeyleri söyleyen Dr.

Fuzan‟a sorar Bu selef imazalarının hepsi bu âyetin mânâsını bilmiyorlar mıydı ? Onu

Ģiddet ve sıkıntı idye tefsir ettikleri zaman dalalet ve bidat içerisinde mi oluyorlar ? Eğer

sahabe ve tabiin dalâlet üzereyse kim hayırlıdır? gibi sorular yönelterek ne kadar câhil

olduklarını beyan eder.

Zeyno ve doktor fuzun Ģöyle derler “Sâbûnî hadisin sonunu naklederek (... her

mümin erkek ve kadın Allah‟a secde eder.” Âyetin tefsiri olan baĢını tefsir etmemesi ne

gariptir ? ve onun “sak” tan maksadı (Allaha sığınırım) gerçeğini örtüp onu bulunduğu

durumun tersine göstermek ve nakil mevzuunda bir hiyanetliktir.” Diyen Dr. Fuzan bu

çirkin iğrenç tahammül edilemez Ģeyle beni suçlamadan önce keĢke taberî tefsirine bir

baksaydı ve Taberî tefsirinin bu konuda ki görüĢlerini bilseydi diyerek zeyno ve Dr.

Fuzan‟ı cehaletle itham ederek gerekli cevabı vermiĢtir.

Sâbûnî Ruhu‟l-meani isimli tefsirinde Alusinin görüĢünü de aktarır. “ Bir kısım

tefsirciler âyetteki (sak) dan kasdın Allah (cc) „ın bacağı olduğu görüĢüne tabi oldular.

Oysa 140

diyerek böyle diyenlere kızarak gerçeği ortaya koyduğunu belirtir.

137

Bkz KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.11

138 Bkz KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.12

139 Bkz KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.12

140 Bkz KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.14

76

Ayrıca ibn-i Cevzi‟nin za‟dil mesir Fi Ġlmi-t Tefsir isimli eserinde ve Kasimi‟nin

mehasinit-Te‟vil‟inde yine Seyyid Kutub‟un Fi Zilal‟inde benzer Ģekilde Sâbûnî „yi

doğrulayan ve mesnettikleri yalanlayan pasajları Sâbûnî eserine almıĢtır.141

AnlaĢılan odur ki Sâbûnî kendi bulunduğu ortam içerisinde özellikle vehabiliğin

resmi mezheb kabul edildiği Arabistanda biraz farklı düĢünen insan konumundadır.

Tenkitlerdeki zâhirici yaklaĢımından anlaĢılıyor. Ve maturidi ve eĢariyi savunmasıylada

ibn-i Teymiye taraftarlarına ters düĢmüĢ gözükmektedir. Böyle oluncada Sâbûnî selef-i

âlimlerine karĢı olan ve modern tefsirci olmakla bazı çevrelerde dıĢlanmıĢtır. Bu çevreler

Sâbûnî hakkınada karalama ve yıpratma faaliyetlerinde bulunmaktadır. Bunlardan sözcü

olarak Zeyno ve Dr. Fuzun gibi kimseler olduğu anlaĢılmaktadır.

Sâbûnî konulara hakim ve akıllı hareket ederek onların peĢinden gidip sahip

çıktığı Teymiye ve selefin görüĢleriyle cevap vererek haksız eleĢtirilerin haksızlığını

ortaya koymuĢtur.

Sâbûnî „nin savunmasından anlaĢıldığına göre bunun tefsir kitapların ve hadislere

hakim dirâyetli bir müfessir olduğu anlaĢılmaktadır.

2.Ġftiraya Cevap

Tenbihat kitapçığının sahibi Sâbûnî‟nin tefsirinde batıl bir kıraâti anlattğını iddia

ediyor. Allah (c.c.) âyetinde “La tahrucûhunne min buyûtihinne vela yahrucne illa

enye’tîne bi fahişetin mübeyyinetin”

“Apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana onları evlerinden çıkarmayın.

Kendileri de çıkmasınlar”142

mânâsındaki âyetin “illa ennehu yefhaşne aleykum” Ģeklinde

batıl bir kıraât rivâyet ettiği suçlamasında bulunmuĢtur.143

Safvetü‟t-Tefâsir „e baktığımızda Sâbûnî , önce âyetin mânâsını açıklamıĢ sonra

fahiĢe nin zina mânâsına gelebileceğini söylemiĢ ve bu konuda ibn-i Abbas‟ın , ibn-i

Mesud‟un Mücahid‟in ve Ġkrimenin bu görüĢte olduğuna dair bir dip not çıkartır.

Ardından Teshil isimli eserden bir örnek verir. En son olarak da bu görüĢlerini

destekleyen kıraât-i de aktarır. “illa ennehu yefhaşne aleykum”

dipnot olarak da yine “et-Teshil bi Ulumit’Tenzil” eseri gösterir.

141

Bkz KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.16

142 65 Talak : 1

143 KeĢfu‟l Ġftiraat s.118

77

Sâbûnî bu kıraât yüzünden tenkid edilir ve batıl bir kıraâti nasıl rivâyet edersin

diye suçlanır.

Bu suçlamaya Ģöyle cevap verir: “ Bu kıraât batıl değildir. Ancak o mütevatir

kıraâtların dıĢındadır. Kariîlerin terimsel açıdan değerlendirmesine göre Ģaâz kabul edilir.

Aslı olmayan batıl bir kıraâtla sahabi ve tabbiinden bazıların okuduğu kıraâtlar arasında

fark vardır. Bu kıraât‟ı aĢereden değil Ģaz kıraâtlardandır. O da zayıf bir ihtimaldir.

Tenbihat kitabının sahibinin iddia ettiği gibi batıl değildir. Bu kıraâtı tefsircileirn çoğu

zikretmiĢtir. Ġbn-i Atiyye , Muharrir „ül Veciz‟de ,Ebu Hayyan Bahari‟de, Ebu‟s-Suud

tefsirinde, ġevkani Fethul Kadir „de daha bir çok âlim de tercih ettiği mânâyı

kuvvetlendirmek için zikretmiĢlerdir. Tefsircilerin metodu; sözü, mütevatir olmayan

kıraâtlarla pekiĢtirmektir. Übey ibn-i Kaab Bakara 197. Âyette , Ġbn-i Kesîr Maide

sûresinde Kıraâtül yemin bahsinde 144

olduğu gibi bir çok âlim Ģâz kırrarları

kullanmıĢlardır. Bu kıraâtların mütevatir bir okuyuĢ olmadığı kesindir. Merfu hükmünde

sahâbenin tefsiri veya en azından haberi vâhiddir. Bu Ģâz kıraâtı Ġbn-i Kesîr tefsirinde

zikrettiği zaman yanılıp dalalete mi düĢmüĢ ? yoksa dini bir konuda basiret sahibi mi ?

Selefi salihinin büyük üstadlarına karĢı (r.a.) sefihlikten câhilce bir yaklaĢımdan ve dil

uzatarak ileri geri konuĢmkatan Allah‟a sığınırım. Okuyucu Taberî ,Beydavi, ġevkani,

Alusi, Ġbn-i Kesîr gibi kaynak tefsirlere ulaĢırsa bu eserlerde mütavatir olmayan bir çok

kıraât görecektir. Beni dalalet ve ĢaĢırmıĢlıkla suçlayan Tenbihat yazarı onlarada mı aynı

hükümle hükmedecek ?” 145

Sâbûnî eleĢtirileri bu Ģekilde cevapladıktan sonra yine onların câhilliğini zikredip

neden selefî tefsircilerin görüĢlerine bir göz atmadı diyerek münekkidleri suçluyor

ediyor.

3.Ġftiraya Cevap

Yine Zeyno‟nun bir tenkidi de Ģu âyetin “İnnallahe vemalaiketehu yusallune

alennebiy ya eyyuhellezine amenu sallu aleyhi vesellimu teslima” tefsirinde Sâbûnî „nin,

görüĢlerini desteklemek için Savi‟nin Ģu sözüne müracat etmesini bir dalalet olarak

belirtmesidir.

“Allah ve melekleri peygambere çok salat ederler. Ey müminler siz de ona

salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” ĠĢte bu sebeple Hz. Muhammed

144

Bkz KeĢfu‟l Ġftiraat s.18-19

145 Bkz KeĢfu‟l Ġftiraat s.19

78

(s.a.v.) rahmetlerin kaynağı ve tecellilerin menbaı olmuĢtur. Savi‟nin bu sözünün Ģirk

olduğunu dolayısıyla Sâbûnî‟nin de bunu nakletmekle Ģirke düĢtüğünü söyler.

Sâbûnî ise suçlamayı kabul etmez. Savi‟nin sözünün öncesine ve sonrasına

bakılsaydı o mânânın çımayacağı anlaĢılırdı. Diyerek cevap verir. Safvetü‟t-Tefâsir de

geçen Ģekliyle 146

bu sözün Ģirk içermediğini anlatır.Allah Resulunun “Ancak ben hidâyet

dağıtan bir rahmetim” hadisini ve Kur-an „da geçen: “ ancak seni alemlere rahmet olarak

gönderdik.” Yine Kur-an „da ey Muhammed insanlara ve cinlere ve bütün yaratıklara sen

rahmetsin.” BuyrulmuĢtur. Bu âyet ve hadislere bakılırsa Savi‟nin sözü daha nakıs ve

indirgenmiĢ bir sözdür. Kesinlikle Ģirk ifadesi değildir. ġeklinde cevaplamıĢtır.

Sabuni, Zeyno „nun ifade ettiği gibi Ģeyh Savi‟nin sözünde Ģirk olmadığını , hele

Savi‟nin sözünden dolayı kendisinin„nin hiç mi hiç suçlanamayacağını belirtir. Sâbûnî: “

Bu olsa olsa ne söylediğini bilmemezlik ve âlimlerin sözünü yanlıĢ anlamadır.”147

diyerek kendisini savunur.

4.Ġftiraya cevap:

“Gale ya iblisu ma menake en tescude lemma halaktu biyedî”

“Rabbi ona dedi ki benim bizzat yarattığım kimseye secde etmekten seni alı

koyan nedir”148

Burada Sâbûnî „ye iki el ifadesini te‟vil ederek hata ettin diye bir suçlama

gelmiĢtir. Sâbûnî ise bu bir hata değil selefin görüĢlerini benimsemedir. Ben

ZemahĢerinin görüĢlerini aktardım diye kendisini savunurken Ģunu da ekler.”Ġtiraf edeyim

ki cümlenin açıklanmaya ihtiyacı var Ģöyle denmeliydi: “Babasız ve annesiz iki elimle

zatım için yarattığım...” safvet‟in son baskısında meali bu Ģekilde değiĢtirdim. Ama en

doğrusu selefin görüĢüdür.

146

Safvet,c.2,s.536

147 KeĢfu‟l Ġftiraat s.23

79

5.Ġftiraya Cevap:

Zeyno Sâbûnî „yi bu seferde hızır (a.s.) „a velidir. Nebi değildir dediği için

eleĢtiriyor. Sâbûnî ise Ģöyle cevap veriyor: “ Bu mesele ilim erbabınca ihtilaflıdır. Bir

kısmı onu nebi olarak görüyor. Ġbn-i Teymiyenin de içinde bulunduğu büyük bir kısmı da

Allah‟ın velilerinde birisi olarak görüyor.”149

diyerek ve böyle ihtilaflı bir konuda veli

yada nebi diyenin dalalet ve bidatla suçlanmasının mümkün olamayacağını belirtiyor.

Ayrıca Sâbûnî cumhurun görüĢüne uyduğunuda vurguluyor. Ġbn-i Teymiye, Ġbn-i Kesîr,

Suyuti gibi zatların Hızır (a.s.) „ı bir veli ve âlim bir zat olarak zikrettiklierini belirtir.

150Zeyno daha da ileri giderek Sâbûnî „nin veli nebiden büyüktür dediğini söyleyerek

iftiralarına devam eder. Sâbûnî: “Bu iftiradan Allah‟a sığınırım kitaplarım ortada bulup

getirsin”151

diyerek kendini savunur.

6.Ġftiraya Cevap:

Yazar Zeyno Yusuf sûresi 52. Ve 53. Âyetlerinin Züleyha‟ya ait olmasına

rağmen Sâbûnî Hz Yusuf (a.s.)‟a ait olduğunu söyleyerek yanıldığını iddia etmiĢtir.

Biz de Safvet‟te ki o bölümü inceleyerek Sâbûnî „nin isabet ettiği kanaatine

vardık. Esas yanılan Zeyno‟dur.

Sâbûnî kendi ifadeleriyle yanılmadığını bu ayetin Hz.Yusuf‟un ifadesi olduğunu

uzun uzun izah edip Zeyno‟nun iddialarını çürütmüĢtür. Biz burada bu uzun izahları

zikretmek istemiyor ve kendi eserlerine havael ediyoruz.152

7.Ġftiraya Cevap:

Muhammed Zeyno, Sâbûnî „yi “Ölü kabirdeyken iĢitir görür hisseder sözünün yanlıĢ

olduğunu söyleyerek tenkit eder ve der ki hadisi Ģerifte “ġüphesiz ölü insanların

ayaklarının sesini iĢitir.” Buyrulduğunu ve ölünün iĢitmeden baĢka bir Ģey

148

38 Saad:74

149 KeĢfu‟l Ġftiraat, s.24

150 KeĢfu‟l Ġftiraat, s.26

151 KeĢfu‟l Ġftiraat, s.29

152 bkz. KeĢfu‟l Ġftiraat s.30 ve Safvet, c.2,s.56

80

yapamayacağını belirterek Sâbûnî „nin ölüyü görme, hissetme gibi sıfatlarla vasıflayarak

dalalete düĢtüğünü söyler.

Sâbûnî ise Zeyloya ithamlarının aksini ispatlayarak cevap verir. ġu âyet ve

hadisleride delil gösterir.

“Dünyadan ayrılanların önünde artık diriltilecekleri güne kadar bir berzah

vardır.”153

iĢte bu berzah elemi görmenin iĢitmenin, zorluk ve mutlulukların olduğu,

normal yaĢadığımız hayattan farklı bir hayattır. Ya cennet bahçesi yada cehennem çukuru

gibi olacağını nebiler nebisi haber vermiĢtir.

“Onlar sabah akĢam ateĢe karĢı getirilirler kıyamet koptuğunda da hayd i firavun

hanedanını en Ģiddetli azaba sokun denir.” Bu âyet kabir azabına iĢaret eder. Sabah akĢam

ateĢe getirilip sokulan firavun ateĢi hissetmiyorsa ozaman azabın faydası nedir. Azab

bedene ulaĢmıyorsa o zaman azabı bedenin dıĢında kefen ve kabrin kendisi mi çekiyor

?154

Hadisi Ģerifte Ģöyle rivâyet edilmiĢtir “ ġüphesiz ölülere kabirlerinde azab edilir

ve hayvanlar onların sesini iĢitir.”155

“Müslim‟in Sahihin de Nebi (s.a.v.) „nin Ģöyle dediği rivâyet edilmiĢtir. S izin

kefenleyip birbirinizi defnetme iĢiniz olmasaydı, kabir azabını iĢitmeniz için Allah‟a

yalvarırdım.” 156

“Buhari ve Müslim Sahihlerinde Nebi (s.a.v.)‟in Ģöyle dediğini rivâyet ederler

“Kul kabre konulupta yakınları ondan uzaklaĢırken kabirde ki ölü onların ayakalrından

çıkan sesleri iĢitir. Ġki melek gelerek ölüyü oturturlar ve ona Ģöyle derler : Muhammed

denilen kimse hakkında ne diyorsun ? Mümin Ģöyle cevap verir Ģahadet ederimki o

Allah‟ın kulu ve resuludur. Ona hemen Ģöyle denir sen cehennnemdeki yerine bak Allah

bu azap yerini senin için cennetten bir yere çevirdi. Nebi (a.s.) kul cennet ve

cehennemdeki iki makamını birden görür buyurmuĢtur. Kafir ve münafığa gelince Ģöyle

derler ben Muhammed (s.a.v.) hakkındad bir Ģey bilmiyorum. Ġnsanların söylediği bir

sözü iĢitir bende ona uyup söylerdim der. Münker ve nekir tarafından demir tokmakla

153

23 Müminun:100

154 KeĢfu‟l Ġftiraat , s.34

155 KeĢfu‟l Ġftiraat, s.35 (Tefsir-i Kebirde hasen bir senedle rivâyet edilmiĢtir.)

156 KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.35 (Müslim, Terğip ve Tezhip 4/361)

81

ense köküne bir vurulur ki hemen bir çığlık atar o nu ins ve cinnin dıĢındaki ölüye yakın

olan bütün mahluk iĢitir. (Tu bilemedin ve diyemedin) ” 157

Bu âyet eve hadislerden anlaĢılanı ve cumhuru ulemanın görüĢlerini de nakleden

Sâbûnî bu nakillerle de kendi görüĢünü destekler. Zeyno‟yu ise sefihlik ile suçlar ve ona

Ģöyle hitap eder “ sen münker ve nekirden demir tokmağı yeyince ancak uyanırsın) 158

bu

ağır bir hakarettir.

Konuyla alâkalı tartıĢmalı bir mevzuu olan ruh beden meselesini uzunca anlatan

Sâbûnî ibn-i Teymiye, Ġbn-i Kesîr, Ayni ve Ehli sünnet ulemasının ittifak halinde

oldukları görüĢü ve aynı meyanda ki kendi görüĢünü anlatır. Biz yine kendi eserine havale

ediyoruz.159

8.Ġftiraya Cevap

Yazar Zeyno Sâbûnî‟yi Ģöyle suçluyor: “Sâbûnî Tefsirinin ilk sayfasında

bazısı mevzu olan dört hadisle kitabını süslemiĢ, o hadislerin tahricinin hepsi hatalı ilim

talebesine gizli kalmaz v.s.” gibi Ģeylerle eleĢtirilerini yöneltiyor.160

Sâbûnî bu eleĢtiriye “Be adam Allah‟tan korkmaz mısın? Allah hasedi, su‟i zannı,

iftirayı etmemiĢ mi ki bir zata söylemediği Ģeyi nisbet ediyorsun” diyor ve iĢin aslını izah

ediyor. Hasan Abbas ġerbitli‟nin ismiyle basılan bir safvet baskısında mukaddemeye o

hadisleri koymuĢlar ve benim ismimle de çıkmadı zaten. BaĢkasının yazdığı ifadelerden

neden beni sorumlu tutuyorsun diye .161

Yine de Hasan Abbas ġerbitli beyin koyduğu

hadisleri inceleyerek hiçte Zeyno‟nun iftirasın sebep olacak ölçüde olmadığını ortaya

koymuĢtur.

9- Ġftiraya Cevap

bu sfer de Sâbûnî, Kur‟ân‟da (seci)vardır dediği için suçlanıyor. Belağat kısmında

zikredilen “seci‟murassa” kelimesi tenkit ediliyor. Zeyno Kur‟ân‟da seci yoktur diyor.

Sâbûnî ise seci‟nin bir bedi terimi olduğunu, dilcilerin ve beyan ilmiyle uğraĢan

âlimlerin beyan ettiği gibi, o fasılaların bir harf üzerinde muvafık olmalarıdır. arAplar

157

KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.35 (Umdetu‟l-Kari, 8/204)

158 KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.39

159 KeĢfu‟l Ġftiraat ,s.40

160 keĢfü‟l Ġftiraat

161 keĢfü‟l Ġftiraat

82

nesirlerinde Hatipler hutbelerinde kullanmıilardır. Kur‟ân da Arap üslubuyla nazil

olmuĢtur. “Efendimiz kendiini zorlayarak seci yapanlara kahinlerin kardeĢidir." ”demiĢ

ama bu Kur‟ân‟daki secinin olmaması mânâsına gelmez ve kendini savunur. Bu kounu

safvetin belağat bölümünde iĢlenmiĢtir.

10- Ġftiraya Cevap

Yazar Zeyno Kur‟ân‟da (mecaz)‟in ve istiarenin varlığını inkar ediyor. Dr. Fuzan

da “Allah‟ın Kelamı‟nı hakikate hamletmeliyiz mecaza değil. Istiare ve mecaz Kur‟ân‟ın

yüce makamına uygun düĢmez” diyerek aynı Ģekilde eleĢtiriyor.162

Sâbûnî ise cevaben delillerini sıralıyor ve bu eleĢtirmenlere de ĢaĢkınlığını

belirtiyor. Onları Kur‟ân‟ı bilmemek ve iftira etmekle suçluyor.

Allah Kur‟ân‟ı apaçık Arap Lisanıyla indirmiĢ olduğunu belirterek aynı mânâdaki

âyeti de zikrediyor: “Biz anlayıp düĢünmeniz için onu arapça bir kuran kıldık163

Bir çok dilin kendisinden hali olamayacağı TeĢbih, temsil istiare kinaye, mecaz

v.b. üslubu ve sanatları en tabi olarak Kur‟ân‟da kullanılmıĢtır. Bunu inkar eden arapçayı

da Kur‟ân‟ı da bilmiyor diyerek tepkisini gösterir. Aynı zamanda Kur‟ân da bu bu

sanatların varlığının delillerle isbatlıyor.164

11-Ġftiraya Cevap

Burada yazar Zeyno Safvet‟üt Tefsirin birkaç yerinde ifade ve tercüme hatalarına

dikkat çekmiĢ. Sâbûnî ise yapmıĢ olduğu hataları itiraf ederek kabul etmekle beraber

bunların eleĢtirilmeye ve ağır suçlamalara sbep teĢkil etmediğini ifade etmiĢtir.

12-Ġftiraya Cevap

Yazar Zeyno, Nebi (sav)‟in miraç gecesinde rabbini görmesi mevzuunda

Resulullah‟ın Allah‟ı gözüyle gördüğüne delil yoktur diye iddia etmiĢ.

Sâbûnî bu konuda Ģunları söylüyor: “Bu konu ihtilaflıdır. Ihtilaflı konular bu hatalı

bu doğru diye kesip atılamaz. IĢ Zeyno‟nun inandığı gibi olsaydı sahâbe, tabiin ve

162

KeĢfü‟l-Ġftiraat.

163 43 Zuhruf:3

164 keĢfü‟l Ġftiraat

83

müctehid imamlar ihtilaf etmezdi.”165

Bu bilgilerle beraber birkaç sahabinin görüĢlerini

de serdeder.

Ibn-i Abbas, Enes, Urve b. Zübeyr ve Ġbn-i Abbas ve talebelerinin görüĢü ve ehli

sünnetin imamı Ahmet b. Hambel‟in görüĢü Ģöyledir: “ġüphesiz Nebi (sav) miraç

gecesinde Rabbini görmüĢtür.166

Hz. AiĢe Ġbn-i Mesud: “Allah Resulü Rabbini

görmemiĢtir.”derler.167

Yine her iki gurupunda delillerini sıralayan Sâbûnî kendisininde

bu görüĢlerden en sağlamını tercih ettiğini anlatır.

13- Ġftiraya Cevap

Yine Zeyno tenkitlere devam ediyor. Safvette geçen istihza kelimesinin yanlıĢ

te‟vil edildiğini ve bu te‟vilin caiz olmadığını iddia ediyor. “Allahu yestehziubihim ve

yemudduhum fi tuğyanihim ya’mehun”

Ayrıca Zeyno, bu kelimelerin yani istihzayı, aldatma ve mekir kelimeslerini

Allah‟a nisbet etmemiz gerektiğini, çünkü Allah kendisini öyle vasıflandırdığını ve Allah

Resulünün de aynı kelimelerle kendini nitelediğini bundan dolayı teĢbih-i nefyederek

hakiki mânâsında kabul edilmesinin gerektiğini söylüyor.

Sâbûnî bunlara Ģöyle cevap veriyor:

1-“ Nakıs sıfatları Allah‟a nisbet edemeyiz. Hadiste de Allah Resulü “Hayırın

hepsi sendedir, Ģer ise sende yoktur.” BuyurmuĢtur. Yine “Onlar Allah‟ı unuttu, Allah da

onları” diyemeyiz. Unutkanlık Allah‟ta olamaz. Aksi halde sıfatlarında eksilme olur.”168

2-“Ġstihza, mekr, suhiryye, hıda kelimelerine gelince: Benim vardığım mânâ, Ġbn-i

Abbas, Ġbn-i Kesîr ve taberînin de vardığı mânâlardır. Zeyno beni dalaletle suçluyor ama

acaba bu büyük âlimlerin hangisini hepsini mi dalaletle suçluyor.”

165

keĢfü‟l Ġftiraat

166 KeĢfü‟l-Ġftiraat.

167 KeĢfü‟l-Ġftiraat.

168 KeĢfü‟l-Ġftiraat.

84

14- Ġftiraya Cevap

Zeyno Ģu âyeti Sâbûnî‟nin yanlıĢ te‟ville açıkladığını iddia ediyor. “Sümmesteva

ilessemai” 169

Sâbûnî Ģöyle cevap veriyor: “Yazar Zeyno naslarla arabın üslubunu birbirinden

ayıramıyor. Her istiva kelimesi ona göre yükselmek ve oturmak mânâsına geliyor. Bu

apaçık bir hatadır. ġu “Sümmesteva alessema” 170

,“Sümmesteva ilessema” 171

iki âyetteki

istiva kelimeleri aynı mânâda değildir. Zeyno bunu ayırt edemiyor. Ona göre inci ile arpa

arasında fark yok.“Sümmesteva ilessema” Burada Allah semayı yaratmaya yöneldi

kastetti. Bu fiil “ila” harfi ceri ile geçiĢli hale geliyor. “Sümesteva alel arş” burada ise

Allah Celaline uygun olarak arĢa yükseldi, oturdu bu iki âyetteki mânâ farkını anladın

mı? Yoksa aynı mânâda olduklarında ısrarlı mısın?”172

diyerek Zeyno‟nun eleĢtirisine

cevap veriyor.

15. Ġftiraya Cevap:

Muhammed Zeyno Sâbûnî „yi “Nebiler vesveseye maruz kalır” ifadesiyle suçluyor

ve kendisi Ģeytanın nebilere vesvese ile musallat olamayacaklarını eğer musallat olursa

nebilerde ki ismetin kalkacağını bununda yanlıĢ olacağını idda ediyor.

Sâbûnî de: Vesvesenin ismete bir tesirinin olmayacağını, ,ismetle zıt düĢmeyeceğini bazı

zamanlar nebilerin de vesveseye maruz kaldıklarını âyetlerle isbat ederek gerekli cevabı

veriyor. Hz. Adem (a.s.) gibi nebilerin vesveseye maruz kaldıkları Kur‟ân da

belirtilmesine rağmen yazar Zeynonun böyle bir yanılgıya düĢmesini cehaletle görmüyor.

Safveti güzel okusa anlardı diyor. 173

16.Ġfitraya Cevap

Zeyno, Sâbûnî nin batıl bir kıssa yı naklettiğini iddia ediyor. O da sâlabe bin hatib

kıssası: Allah resulüne: Allah‟a dua et beni malla rızıklandırsın der ve onunla alâkalı Ģu

169

2 Bakara:29.

170 7 Araf:54.

171 2.Bakara:29

172 KeĢfü‟l-Ġftiraat

173 Safvet c.2,s.294

85

âyet nazil olur. “Onlardan kimi de Allah‟a Ģöyle kesin söz vermiĢlerdi “Eğer Allah bize

lutfundan verirse biz de mutlaka zekat ve teberru da bulunacak ve elbette iyi insanlardan

olcağız.”174

Sâbûnî buna cevap verirken yine Zeyno‟nun cehaletine hükmediyor. Ve diyor ki :

“Zeyno bu Salebeyi bedre katılmıĢ meĢhur Salebe bin Hatip zannederek beni suçluyor.

Oysa birazcık safveti okusaydı böyle olamadığını bir münafıktan bahsedildiğini

görecekti.”175

17.Ġftiraya Cevap:

Zeyno, “ve huve maakum eynema kuntüm” tefsircilerden naklettiğim bu âyetin mânâsına

itiraz ediyor. “ O nerede olursanız olunuz (sizi gözetler amelinize Ģahttir .) Sizinle beraber

dir.”176

Bu mânâyı Bahru‟l Muhit sahibi, Kurtubi, Beydavi de veriyor. Zeyno ise

dirâyetsiz bir Ģekilde câhilane iddialarda bulunuyor. O kadar câhil ki otorite kabul ettiği

ibn-i Teymiye‟nin de fetvalar isimli eserinde bu mânâda izah ettiğini bilmiyor diyerek

cevabını veriyor.

18.Ġfitraya Cevap

Zeyno “ İnni cailun fil ardı halifehtun” bu âyetin tercümesinde Sâbûnî „nin Ģöyle

dediğini “ Yeryüzünde benim hükmümü uyuglayacak bir halife yaratacağım o da

Ademdir....” vb. Ģekilde yanlıĢ olduğunu söylüyor. Sâbûnî ise bu mânâları Taberîden

naklettiğini, hem böyle mânâ vermenin yanlıĢ olmadığını izah eder.

ĠĢte Sâbûnî bütün bu iftiralara uzun uzun cavaplar verir Zeyno „nun önemli

uyarılar diye “tenbihatun hâmmetun” isimlendirdiği aslı astarı olmayan iftiraalar olarak

kabul eder bunlar seraptır der. Susuz kimse oraya varınca hiçbir Ģey bulamıyor Ģeklinde

ifade eder.

Bu suçlamalar on yıl önce yazılmasına rağmen neden bu zaman kadar bekletilip

sonra yayınlandığını da ĢaĢkınlıkla karĢılayan Sâbûnî bunun planlı bir karalama

kampanyası olduğunu belirtir.Yine Zeyno nun tenbihat isimli kitabında sık sık görüĢlerine

yer verdiği Dr. Fuzan fikirlerini ayrı bir kısımda yani son kısımda cevaplayan Sâbûnî

174

Tevbe:75

175 Safvet c.1,s.551

176 KeĢfu‟l Ġftiraat s.67

86

onlara Ģu âyeti okur: “Allah ve Resulunu çirkin iddia ve davranıĢlarıyla inictenlere Allah

dünyada da ve ahirette de lanet etmiĢ ve onları zelil eden bir azap hazırlamıĢtır. Mümin

erkekler ve mümin kadınlara haksız yere kötü söz ve hareketleri ile eziyet edenler, bir

iftira ve aĢikar bir günah yüklenmiĢlerdir.”

Ayrıca Safvet‟üt-Tefâsir ve metodu hakkında Ezher üniversitesi hocalarından

birinin- isim vermiyor- yorumlarını öğrendiğini ve Menar‟ül-Ġslâm isimli bir dergide

makalenin neĢredildiğini (1405 h.) bildiren Sâbûnî ona da gereken cevabı verir.

Makalede Sâbûnî „nin bir çok metodu birbirine karıĢtırdığı iddia ediliyor. Sünni

metodu, mutezile metodu ve tarihselliğin birbirine karıĢtırılması söz konusu ediliyor.

Ayrıca Sâbûnî nin yaptığı muhtasarlar eleĢtirilerek muhtasar etmenin cinâyet olduğu

belirtiliyor. Sâbûnî ise muhtasar etmenin faydalarını Ġbn-i Kesîr‟in Ġntisar‟ının giriĢinde

yedi noktada beyan ettiğini ve tarihte bir çok ulemanın bunu yaptığını hatta Ebu

Hayyam‟ın kendi tefsrinin Ġhtisarını yaptığını, Ġbn-i Cevzi, Ġbn-i HiĢam, ZemahĢeri gibi

bir çok zatın aynı Ģeyi yaptığına delil getiriyor.

Ayrıca Sâbûni belâgâtla , dille alâkalı yerleri ZemahĢeri‟nin tefsirinden aldığını ve

bunu Safvet‟e mutezilenin girmesi ile bir ilgisinin olmadığını belirtiyor.

Gördüğümüz kadarıyla Sâbûnî‟nin , her tefsircinin yapabileceği ufak tefek hatalar

dıĢında ciddi bir hatası görünmüyor. Ayrıca tenkit edenlerin dediği gibi kasti hiçbir Ģey

yok ve itikadi ve ameli hiçbir sapıklık ve delâletle suçlanacak tarafı görülmemektedir.

Aksine Kur‟ân ve hadislere vakıf özellikle selefin tefsirifini çok iyi bilen ve günümüzde

ki tefsirciler arasında en çok eser ortaya koyan ve en fazla görüĢlerine müracat edilen

geçmiĢ ve gelecek arasında bir köprü kuran Mutezile,Vehhabi anlayıĢlarına takılmadan

Ehli Sünnet‟in en kuvvetli savucunularından mümtaz bir Ģahsiyettir. Değerli bir âlimdir.

87

C) RAVAĠU’L-BEYAN’DAKĠ TEFSĠR METODU

Ravaiu‟l Beyan toplam 70 dersten müteĢekkil bir tefsir kitabıdır. Eserde

Kur‟ân‟ı Kerîm‟deki ahkâma dair olan bazı âyet‟i Kerîmeler ilmi konferanslar

Ģeklinde ele alınmıĢtır. Her bölümü derli toplu bir konudan oluĢan bir tefsir

çalıĢması olması yönüyle tefsir alanında bir ilk sayılabilir. Bu derslerde yepyeni bir

usül kullanılmıĢ, kolaylık ve akıcılığı esas alan bir yol takip edilmiĢtir. Eserin

tanziminde ise derin bir altyapı ve araĢtırmanın beraberinde oldukça ince bir tertip

göze çarpıyor. Zamanımızın akademik metodolojisinden ve teknolojisinden de

yararlanılarak yazım ve basımı gerçekleĢtirilen Ravaiu‟l Beyan‟ın konu seçimi ve

sıralamasının oldukça baĢarılı olduğu gözlenmektedir. Bu format sayesinde

okuyucuya anlama noktasında kolaylık sağlanmıĢ ve konular kendi içerisinde ara

bölümlere ayrılmak sûretiyle de zihnî planda hazımları rahat hale getirilmiĢtir.

Bu bölümlerin her birinde önce konunun ismi, ardından ilgil i âyetler

zikredilmiĢ ve sonra da bu âyetler on ana baĢlık altında incelenmiĢtir.

1. Lafzî Tahliller

2. Ġcmalî mânâlar

3. Nuzül sebepleri

4. Âyetler arasındaki bağlantılar

5. Kıraât Ģekilleri

6. Ġrap çeĢitleri

7. Tefsir incelikleri

8. ġer‟î hükümler

9. Alınacak dersler

10. TeĢri hikmetler.

88

Ayrıca kimi yerlerde bu baĢlıklar yer değiĢtirmiĢ kimi yerlerde de yanlıĢ

yazıldığı olmuĢtur. 39 ve 49 uncu bölümlerde“Ma türĢidü ileyhi‟l-Kerîmetü”

baĢlıkları yerine yanlıĢlıkla “vechü‟l irtibat” diğerine “Et-Tahlilü‟l-Lafziyyu”

yazılmıĢ. 66 ıncı derste de “Sebeb-i Nuzül” yerine ise “Vucuhû‟l-Îrab” yazılmıĢtır.

Bazen de sebeb-i nuzûlü önce, münasebat‟ü ayati lahikati ve sebakiti‟yi sonra

zikrediyor, tıpkı 23, 56 ve 73 üncü derslerde olduğu gibi. Bazen de 4, 30 ve 40 ıncı

derslerde olduğu gibi münasebet önce sebep sonra zikrediliyor.Zannediyorum Sâbûnî

mânânın daha net anlaĢılması için böyle takdim ve tehir etmiĢtir. Normal Ģartlarda bir

âyetin iyi anlaĢılması için önce sebebi nuzül zikredilir o âyetin önce ve sonraki

âyetlerle münasebeti verilir ve öyle Ģerhlere girilir. Tefsir camiasında kabul gören yol

budur. Ancak bunca eser yazmıĢ bir âlimin metodunda da bir hikmet vardır diye

düĢünüyoruz.

ĠĢlenen konular ve ele alınan âyetler dolayısıyla fıkhi konular da Kur‟ân‟ı

Kerîmin baĢtan sona olan tertibine göre sırayla ele alınmıĢtır. Ġlk olarak Fatiha sûresi

iĢlenmiĢ sonra sırasıyla Bakara, Ali Ġmran ve Nisa sûrelerindeki âyetler ele alınmak

sûretiyle sıraya uygun olarak tasnif edilmiĢtir. Ancak Fatiha sûresi diğer derslerden

farklı iĢlenmiĢ, sûrenin fazileti, istiaze ve besmele üzerinde durulmuĢtur.

Yukarıda belirttiğimiz on ana baĢlığı ve onun tefsirinde izlemiĢ olduğu

metodu muĢahhas olarak ortaya koymaya çalıĢalım.

Öncelikle konunun temelini oluĢturan âyetlerin sıralanmasıyla baĢlanıyor

derse ve ardından da on ana baĢlık altında konuya giriliyor.

1. Lafzî Tahlil (et tahlilü‟-l-lafzi)

Bu baĢlığı taĢıyan kısımlarda tefsirine giriĢilen âyeti Kerîmelerdeki bazı

mübhem, muğlak ya da mücmel kelimelerin, diğer müfessirlerin ve filologların

(dilbilimcilerin) söz ve görüĢlerinden de istifade edilerek vuzuha kavuĢturulması

yoluna gidilmiĢtir. Lafzî tahlilleri yapılmıĢtır.

Sâbûnî‟nin bir âyetin tefsirine baĢlamadan önce ilk olarak o âyette geçen

garip yahut mânâsı kapalı sayılabilecek kelimeleri okuyucunun zihninde belli

kavramları Ģekillendirecek yönde izah etmiĢ olmakla, konuya temelinden baĢlayıp

89

sürekli farklı açılımlara giden bir metot uygulamıĢ olmaktadır ki, böyle kademeli bir

takibe lügat aĢamasından baĢlamak isabetli bir anlatım ve öğretim yöntemi kabul

edilebilir. Zira kelime ve terkipleri, kavram ve deyimleri bilinmeyen bir disiplin

kolay öğrenilemez ve öğretilemez.

2. Âyetin Siyak ve Sibakı ile Ġrtibat yönü (Vechül Ġrtibat Beyne‟l -Ayati‟s-

Sabika vel-Lahika)

Bu bölümde, tefsiri yapılan âyetin veya âyetlerin kendilerinden önceki ve

sonraki âyetlerle olan münasebeti ortaya konmuĢtur. “tenasuhül -âyât ve‟s suver”

ismiyle bilinen ve Kur‟ân ilimleri içinde mühim bir yeri olan ve Kur‟ân‟ı gerek parça

ve gerekse bütün olarak anlamada yardımcı olan bu ilim dalından gereğince istifade

edilmiĢtir.

3. Ġcmali Mânâ

Bu kısımda âyeti kerîmelerin anlamları gâyet veciz bir Ģekilde verilmiĢtir.

Sâbûnî‟nin “icmali mânâ” baĢlığı altında kaleme almıĢ olduğu mânâlar,

yorumdakilerle hemen hemen örtüĢmektedir. Sanki geniĢletilmiĢ b ir meal yahut gâyet

veciz bir Ģekilde derlenmiĢ özlü bir tefsir niteliğindedir. Öyle ki eğer burada özlü

olarak ifade edilen anlatımlar Ravaiü‟l-Beyan‟ın tümünden seçilip ilgili âyetlerle

beraber bir kitap haline getirilse, tefsir ekolleri içerisinde baĢlı baĢına bir ekol olan

icmali tefsirler sınıfına güzel bir örnek teĢkil edebilir.

Bilindiği üzere icmali tefsir : sûrelerin tertibi gözetilerek uygun parçalar

halinde mânâlarının özlü olarak tefsir edilmesi ve âyetlerdeki murad -ı ilahi olan

maksadların en anlaĢılabilir bir Ģekilde derli toplu olarak kısaca ifade edilmesi

demektir. Ġcmali tefsirler tefsiri tercemelere yani mânâyı esas olan tercemelere çok

benzemektedirler. Bu tarzla yapılan yorumlar ise günümüzdeki radyo ve televizyon

programlarında yapılan tefsir derslerine uygun bir özelliklik taĢımaktadır.

Bilindiği gibi sahabi dönemi tefsirlerinin en önemli özelliği âyetlerin icmali

mânâlarıyla yetinerek Kur‟ân‟ın, hidâyete bakan yönüyle meĢgul olmaktı. Bu ise

Kur‟ân‟ı yaĢamanın ve insanların hidâyeti noktasında gayretin önemine dikkat çekme

açısından önemlidir.

90

Bu bölümde “ey iman edenler” “ey müslümanlar” gibi hitap cümlelerinin

bulunması sanki bir vaazı ve konferansı çağrıĢım yaptırıyor. Böylece eserdeki ilmi

üslubu edebi bir çizgiye çekiyor. Zaten konferanslar Ģeklindeki eseri bu haliyle

kendisinin yeni bir tarzıdır. TV programlarının da çokluğu düĢünülürse Sâbûnî‟nin bu

tarza iyice alıĢtığı gözlenir, Sâbûnî‟nin en bariz özelliği sadelik ve anlaĢılabilir bir

üslubla tefsir yapmasıdır.

4. Nuzül Sebebi (Sebeb-i Nuzül)

Bu bölümde iniĢ sebebi bulunan âyetlerin hangi olay üzerine indiğini yani

sebebi nuzülü zikredilmiĢtir. Bilindiği üzere nuzûl sebebi ya Rasulûllaha yöneltilen

bir sual ya da meydana gelen bir olay üzerine olmuĢtur. Bu bilgiler de bize

rivâyetlerle ulaĢmıĢtır. ĠĢte bu bölümde en güvenilir rivâyetler kaynaklarıyla beraber

zikredilmiĢtir. Ancak kaynak olarak hadis kaynaklarına bağlı kalınmamıĢ, diğer tefsir

kitaplarından da alıntılar yapılmıĢtır. Kaydedilen rivâyetlerin hangi sahabiden geldiği

bazen zikredilmiĢ, bazen de “rivâyet edildi ki” Ģeklinde meçhul bir sîğa

kullanılmıĢtır.

5. Kıraât ġekilleri (Vucuhü‟l Kıraât)

Kıraât ilmi, Kur‟ân ilimleri arasında ilk teĢekkül eden ilimlerdendir. Tefsir

ilminin doğmasında ve geliĢerek müstakil bir ilim haline gelmesinde kıraât ilminin

büyük rolu olmuĢtur. Kıraât ilmi, yedi harf üzere nazil olan Kur‟ân‟ın okunuĢunda bir

kolaylık ve ezberlenmesinde bir rahatlık temin etmektedir.

Bu bölümlerde, derste tefsiri yapılan ahkam âyetinde, mütevatir ve meĢhur

kıraâtlere göre farklı okuyuĢlar varsa, onlar belirtilmiĢtir. Akabinde bu farklı

okuyuĢların mânâya kazandırdığı farklı anlamlar üzerinde durulmuĢtur.

Ayrıca bu baĢlık altında maddeler halinde yer alan bilgiler bütünüyle

“âyetlerin kıraâtle tefsiri” Ģeklinde bir değerlendirilmeye de alınabilir.

6. Îrab ġekilleri (Vûcûhü‟l-Îrab)

Bu kısımda tefsiri yapılan âyetlerin “Îrabül-Kur‟ân” ilmi noktayı nazarından

ele alınmıĢ ve îrabı yapılmıĢtır. Safvetü‟t Tefâsirde böyle bir bölüm olmamasına

91

rağmen, Revâiu‟l-Beyânda mevcut olması, hükümlerin anlaĢılmasında îrabın ciddi

tesiri olduğundandır diye düĢünüyorum. Îrabı yapılan âyetlerin, kelime veya

terkiplerinin cümle içerisindeki yerleri, Ģekilleri, harekeleri ve bunlara bağlı olarak

kazandıkları mânâlar ve vurguladıkları mânâlar tespit edilmiĢtir.

7. Nükteler-Tefsir Ġncelikleri (Letaifü‟T-Tefsir)

Her konferansın giriĢinde birinci olarak zikredilen ve konunun temelini

oluĢturan âyet-i Kerîmeler : 1. Latife, 2. Latife Ģeklinde sistematik olarak parçalara

bölünmüĢ sonra bunlardaki murad-ı ilahinin ne olabileceği ve bunları nasıl

anlamamız gerektiği üzerinde durulmuĢtur. Ayrıca birçok görüĢün zikredildiği geniĢ

bir çerçevede ele alınmıĢtır.

Ayrıca âyetlerin tefsiri sırasında ortaya çıkan bazı latifeler, sırlar, belâgât ve

ilmi nükteler kaydedilmiĢtir.

8. ġer‟î Hükümler (el-ahkamü‟Ģ-Ģer‟îyye)

Ele alınan âyetlerde fıkıhçıların çıkarmıĢ oldukları hükümler serdedilmiĢ ve

delilleriyle beraber verilmiĢtir. Sonra bu deliller arasında tercihlerde bulunulmuĢ,

tutarsız ve zayıf delillerin yanlıĢ noktaları izah edilerek okuyucunun gözleri önüne

serilmiĢtir.

Konular 1. Hüküm, 2. Hüküm, 3. Hüküm Ģeklinde parçalara bölünerek soru -

cevap tarzında bir sistemle iĢlenmiĢtir. Eserin toplamında baĢtan sona 364 hüküm

mevcuttur.

9. Âyetlerden Çıkartılan Özlü Dersler (Ma Turşidü ileyhi’l-Âyetü’l-Kerîme)

Bu bölümde Sâbûnî maddeler halinde Kur‟ân‟ın süzülmüĢ usaresi

diyebileceğimiz veciz gerçekleri ortaya koymuĢtur. Bu âyet bana ne diyor? sorusunu

sürekli zihinde tutan müslim yahut gayri müslimlere tez elden ulaĢtırılan bu pasajlar

kitabın özü konumundadır. Bu özlü gerçeklere ulaĢıncaya kadar yapılan tüm

çalıĢmalar adeta bu kısma ulaĢmak için yapılan zorunlu basamaklar gibidir.

92

10. TeĢri Hikmetleri (Hikmetü‟t-TeĢri)

Bu fasılda, âyetlerin delâlet ettiği hükümlere dair teĢride gözetilen bir takım

hükümler bir takım hakikatler dile getirilmiĢtir. Bu kısmı çok orijinaldir. Çünkü

genellikle hukuk kitaplarında hükümlerin hikmetinden bahsedilmez. Oysa iĢin illet ve

hikmet yanı insanların çoğunluğunu teĢkil eden avam halk tarafından bilinmeyen

kısımlardır. Bu kapalılık ise insanların hukuka olan genel kabulünü olumsuz olarak

etkilemektedir.

Burada Sâbûnî; insanlar, Allah‟ın emirlerine ihtiyaç hissetsinler, sevip

arzulasınlar ve onlara bir kurtarıcı bir simit gibi sımsıkı sarılsınlar diye böyle bir

bölüm oluĢturmuĢ diye düĢünüyoruz.

Ravaiu’l Beyan’in Rivâyet Ve Dirâyet Yönü:

Ġçinde yaĢadığımız Ģu zamânâ kadar yapılan tefsir çalıĢmalarına Ģöyle bir

bakıldığında özellikle ilk dönemlerdeki bir kısım tefsircilerin ağırlıklı olarak rivâyeti

esas aldığı, diğer kısmının da rey‟i esas aldığı görülmektedir. Hatta bu farklılığın

“rivâyet ve dirâyet” olmak üzere iki ekolü netice verdiği bilinmektedir.

Bu iki ana ekol arasında Revâiu‟l-Beyân‟ın ahkam âyetleri tefsiri olması

itibariyle mutlak dirâyet tefsirleri ve onun da bir Ģubesi olan fıkhi tefsirler içerisinde

mütalaa etmemiz mümkündür. Ġncelememiz neticesinde sonuç olarak onun, dirâyet

merkez olmak kaydıyla sahasında varsa rivâyetleri de içeren iki buudlu bir tefsir

olduğu kanaatindeyiz. Yani dirâyet ve rivâyeti mezceden bir fıkhi tefsirdir.

Eserinde, Kur‟ân‟ın Kur‟ânla, Kur‟ân‟ın sünnetle ve Kur‟ân‟ın sahâbe ve

Tabiin kavilleriyle gibi tefsiri gibi metotları kullandığı ve yine Nâsih -Mensûh, siyak,

sibak, zâhir-batın gibi tefsir ilimlerini vukufiyetle kullanmıĢ olduğu ve derin bir

kaynak taraması yaptığı hemen göze çarpmaktadır.

Sâbûnî‟nin önceden beri tartıĢılagelen bazı mevzulardaki görüĢleri irdeleyip

tercihte bulunması, belli noktalara yönlendirmesi bu tefsi rin en önemli yönlerinden

birini oluĢturmaktadır. Çünkü insanların zihnindeki dağınıklığı giderip soru

93

iĢaretlerini silip esas metnin anlaĢılmasını, metnin ortaya çıkmasını sağlamıĢ,

okuyucuyu gereksiz fazlalıklardan kurtarmıĢtır.

Sâbûnî Kur‟ân‟ın sadece ahkam âyetlerini ele almıĢ, bütün bir Kur‟ân‟ı

yorumlamamıĢtır. Bir mevzudaki bütün âyetleri de alsaydı konulu tefsir çalıĢmasına

bir örnek teĢkil ederdi ancak tertîbî sıra takip edip kısmî ahkam âyetleriyle derslerini

iĢlemesi buna imkan vermemektedir.

Diğer taraftan Kur‟ân‟ın bütününü göz önüne alarak istikra metodunu

kullandığını da rahatlıkla söylebiliriz.

Bu çalıĢmasıyla Sâbûnî ameli ve fıkhi-hukuki konularda doyurucu bir eseri

önümüze koyduğunu söyleyebiliriz.

Son olarak Ravaiu‟l Beyan‟da kullanılan dil üzerinde durmak istiyoruz. Zira

müfessir Sâbûnî‟nin Safvet‟üt Tefâsir‟inde de gördüğümüz aynı suhuletli dili bu

tefsirinde de görüyoruz. Kolay akıcı bir üslup ifadeleri fakid, iğrak, gereksiz itnab

veya aĢırı icazından âzude olarak yalın, safvetü‟t-Tefâsir, basit fakat yerli yerinde

kullanılan kelimelerden kurulmuĢ anlamlı cümleler, ibarelerde zihni zorlamayan bir

televvün(renklilik) görülmektedir. Kısaca akıcı, kolay bir üslupla ele alınmıĢ bir

eserdir.

Ġçindeki konu sıralaması Ģu Ģekildedir: Fatiha sûresindeki Ģer‟î hükümler,

sihrin Ģeriattaki yeri, Kur‟ânda nesh meselesi, namazda Kâbeye yönelme, Safa ile

Merve arasında say etme, Ģer‟î ilimleri gizlememe, temiz Ģeylerin mübah, pis Ģeylerin

haram oluĢu, kısas hükmünün insanlara hayat veriĢi, orucun müslümanlara farz oluĢu,

savaĢın meĢruiyeti vs.den oluĢan 7 konferans mevcuttur.

94

D. TEFSĠRĠNĠN KAYNAKLARI

ġeyh Sâbûnî‟nin, Kur‟ân‟ı Kerîm ve sahih sünnetin insanların dünya ve ahiret

hayatlarına faydalı olacak, ıĢık tutacak, gerek ibadetlerine teĢvik gerek iman ve

ihsanda derinleĢme ve gerekse dünya hayatında mutluluğu yakalama adına en özlü ve

dolambaçsız bir metot takip ettiğini söylemiĢtik. Aynı Ģekilde eser lerinde güveni

kıran, insanlar nazarında değer kaybetmiĢ hiçbir zayıf kaynaktan da alıntı

yapmamıĢtır. Gösterdiği kaynaklar ehli sünnet velcemaat tarafından kabul edilmiĢ

cumhurun tasdikini almıĢ güvenilir kaynaklardır. Genellikle bütün dünya

müslümanlarının rahatlıkla tanıyabileceği meĢhur eserlerdir. Sâbûnî‟nin en belirgin

yönünü, meĢhur tefsircilerin eserlerini yeni bir versiyonla insanlığın hizmetine

sunmak olduğu göze çarpmaktadır. Çünkü bu kaynak eserleri sırayla muhtasar ve

tahkik etmeye devam etmektedir.

1. Tefsir Kaynakları:

Sâbûnî yararlandığı kaynakları dipnotlarda ve Ravaiu‟l -Beyan isimli

tefsirinin sonunda göstermiĢtir. Biz en meĢhurlarını burada zikredelim.

- Muhammed bin Cerir et-Taberî (Vef.H 350) Camiü‟l-Beyan Fi Tefsirül-

Kur‟ân

- Celaleddin Abdurrahman es-Sûyûti (Vef.H 911) Ed-Dürül-Mensur Fit-

Tefsir-i bil Me‟sur

- Muhammed b.Yusuf bin Ebu Hayyan el-Endülüsi (v.H 745) El-Bahrül-

Muhit

- Muhammed b.Ömer ez-ZemahĢeri (V.H 538) keĢĢaf

- Ebul Fidâ Ġsmail bin Amr Ġbn-i Kesîr (V.H 7749 Tefsirü‟l-Kur‟ân‟il Azim

- Muhammed bin Ebi Kurtubi (V.H 671) El-Camiü‟l-Ahkamü‟l-Kur‟ân

- Abdullah el-Beydâvi (V.H 685) Envarü‟l-Tenzil

-Abdullah bin Ahmet en-Nesefi (V.H 701) Mederikü‟t-Tenzil ve Hakayık-ı

Te‟vil

95

- Fahreddin bin Ömer er Razi (V.H.606) mefatihü‟l Gayb Tefsir -i Kebir

- Muhammed b.Muhammed et-Tahevi (Ebussuud Efendi) (V.H.952) ĠrĢadü‟l-

Akl-ı Selim

- Muhammed ġerbani el Hatip (V.H.977) Es-Siracü‟l-Munir

- Abdullah bin Muhammed el-Hazin (V.H.741) Lübabü‟t-Te‟vil Fi Meaniü‟l

Tenzil

- Ahmed bin Ali er Razi el Cassas (V.H.370) Ahkamü‟l-Kur‟ân

- Muhammed bin Abdullah el Endülüsî (V.H.543) Ahkamü‟l-Kur‟ân li

Ġbnü‟l-Arabi

- Seyyid Muhammed b.ġükrü el-Âlusi (V.H.1270) Ruhü‟l-Meani

- Cemaleddin el-Kasimi (V.H.1332) Mehasin et-Te‟vil

- Ebul Ferec Ġbnü‟l-cevzi (V.H.597) Zadü‟l-Mesir Fi Ġlmü‟l-Tefsir

- Sıddık Han (V.H.1281) Fethü‟l Beyan

- Seyyid Kutup (V.1367) Fi Zilal-i Kur‟ân

- Vahidi – Esbabu‟n – Nuzûl

96

2. Hadis Kaynakları

Sâbûnî tefsirde gösterdiği hassasiyeti hadiste de göstermiĢ ve Ġsraili haberler

ve zayıf hadislerden kaçınmıĢtır. Dipnotlarında belirttiği hadis kaynakları sağlam

kaynaklardır. Ayrıca bazı hadisleri tefsir kitaplarından da almıĢtır. Hadis rivâyet

ettiği baĢlıca kaynaklar Ģöyledir;

Muslim

Ġbn-i Ebi Hâtim

Ġbn-i Mâce

Tirmîzî

Buhâri

Ahmed bin Hambel

Hâkim

Beyhâki

Enes bin Mâlik

Ebu Dâvud

Nesâî, gibi sahih kaynaklardır.

97

SONUÇ

Son dönem müfessirlerinden hala hayatta olan – allah uzun ömür versin –

Sâbûnî, çocukluğu, yetiĢmesi, eserleri ve tefsir metodu üzerinde genel mânâda bir

küçük çalıĢma yaptık.

Muhammed Ali es-Sabuni Suriyelidir.Çocukluğunda iyi bir aile terbiyesi

almıĢ ve iyi bir eğitimden geçmiĢtir.Orta öğrenimini Halepte yapmıĢ,kendi

devresinde Ģehir birinciliğiyle mezun olmuĢtur. Sabuni‟nin babası ġam Emevi

camisinin önemli Ģeyhlerindendir.Ġsmi ġeyh Cemil‟dir. Babası, Sabuni‟ye, dini

ilimlerle mücehhez hale gelinceye kadar bizzat hocalık yapmıĢtır.Üniversite eğitimi

için Mısır Ezher‟e gitmiĢ. Ezher üniversitesini de iyi bir derceyle bitirmiĢtir.Daha

sonar Suudi Arabistan Melik Abdülaziz Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak

çalıĢmaya baĢlamıĢ. Bir sure sonar da Mekke‟i Mükerremede bulunan Ümm‟ül Kura

Üniversite‟sine geçmiĢ ve burada çeyrek asır öğretim görevliliği yapmıĢtır.

Türkiye‟yi ve Türkiye insanını çok seven hocamız, kerimesini bir türk

genciyle evlendirmiĢtir. Bursa‟nın yalova ilçesinde yazlık bir evi vardır. Yazları

burada geçiren Sabuni,evinin bulunduğu mahalleye bir de cami yaptırmıĢtır.

Kendisiyle Yalova‟daki bu evinde görüĢme imkanı bıldum. Sohbeti esnasında, tabii

güzelliği mükemmel, oksijeni bol, ormanlık ve yemyeĢil bu mekanın, te‟lif

çalıĢmaları için çok uygun bir mekan olduğunu ifade etmiĢti.

Üniversitede hocalık yaptığı yıllarda, düzenli ve sürekli te‟lifaatta bulunmak

suretiyle otuzbeĢi aĢkın, çok kıymetli eserler vermiĢtir. Birçok eseri fakültedeki

öğrencilerine sunduğu konferanslarından ve derslerinden müteĢekkildir.Eserleri tefsir

ağırlıklı olup fıkıh. hadis gibi temel islami konularda da te‟lifaatları

vardır.Sabuni‟nin eserleri incelendiğinde,eğitimciliği göze çarpar.

Sabuni, üniversitedeki hocalığı esnasında, Arabistan‟ın genel fikri

yapısınaaykırı görüĢlerinden dolayı çok rahatsız edilir. Baskılara boyun eğmeyen

98

Sabuni üniversiteden istifa eder.Bundan sonar te‟lif iĢine daha bir ağırlık verir. Ġçinde

bulunduğumuz bu yıllarda da yeni yeni eserler vermeye devam etmektedir.

Muhammed Ali es-Sabuni‟nin tefsir alanında bir birinden kıymetli eserler

vermiĢtir. Saffet‟ut-Tefasir, Ravaiu‟l Beyan fi Tefsir-i Ayati-l Ahkam minel

Kur‟an,Kabesun min Nuri‟l Kur‟an-il Kerim,Et Tıbyan fi Ulumil Kur‟an,Muhtasar‟u

Ġbni Kesiir.Tahkik‟u Tenviril ezhan min tefsir-i Ruhil Beyan, Muhtasar‟u Tefsir-i

Taberi, Fethu‟r-Rahman bi KeĢfi ma Yeltebisü fi Suver-il Kur‟an bunlardan belli

baĢlılarıdır. Bununla birlikte hadis ve fıkıh alanında da kıymetli eserleri vardır.

Eserlerine bakılarak denebilir ki Sabuni, tefsirciliğinin yanında hadis ve fıkıh

alanında da yetkin bir islam alimidir.ÇağdaĢlarına gore hayli eseri bulunan Sabuni,

yazdığı eserlerinin dıĢında , tanınmıĢ büyük müfessirlerin eserlerini özetleyerek

ihtisar etmiĢ ve tahkik etmiĢtir. Bu çalıĢmalarıyla da alanında ne kadar vukufiyet

sahibi olduğunu ortaya koymuĢtur.

Eserlerinin tanziminde derin ve mükemmel bir altyapı, iyi bir araĢtıırma,

oldukça ince bir tertip göze çarpar. Zamanın akademik , metedolojik, teknolojik

geliĢmelerinden de yararlanarak yazım ve basımı gerçekleĢtirilen eserlerinin güzel ve

baĢarılı olduğu gözlenmektedir.

ÇalıĢmamızın ikinci bölümünde ise Sabuni‟nin Kur‟an ilimleri hakkındaki

düĢünce ve görüĢlerine yer verdik.Sabuni tefsiri kısaca Ģöyle tanlmlar: „Kur‟an ı

açıklayan ilme tefsir ilmi denir‟der. Yine :‟Ġnsanlar Kur‟an -ı sabah akĢam okosalar da

tefsiri yapılmadığı sürece Kur‟an-ın hazinelerine,incilerine ulaĢamazlar‟. Diyerek

tefsirin gerekliliğine vurgu yapar. Özellikle Et Tıbyan fi Ulum‟il Kur‟an isimli

kitabında Tefsir, te‟vil tercüme,Kur‟an-ın mucize oluĢu,sebebi nüzül,Kur‟an da

tedric,sünnet vahiy iliĢkisi,yedi harf yedi kıraat meselesi gibi konuları ele almıĢtır.

Biz de bu bölümde müellifin bu konolardaki düĢüncelerini özet olarak vermeye

çalıĢtık. Yine Ravaiul beyan isimli eserinde ele aldığı nasih mensuh meselesinide bu

bölümde değerlendirdik.

Sabuni‟nin Kur‟an ilimlerine dair konuları izah Ģekli cumhura uygunluk

arzeder.Müellif klasik anlayıĢın dıĢına çıkmamak kaydıyla kendi anlayıĢına en uygun

99

izah ve tarifleri tercih etmiĢtir. Ancak sünnetin konumu ve yedi harf kunularında çok

tatmin edici olmadığı kanaatindeyim.Alakalı bölümden bakılabilir.177

Üçüncü bölümde ise Sabuni‟nin tefsir metodunu ele aldık.Bunun için tefsir

sahasında meĢhur olmuĢ iki temel tefsir kitabından faydalandık.Bunlar: Saffet‟üt

Tefasir ve Ravaiul Beyan fi Tefsir-i Ayat‟il Ahkam min el Kur‟an isimli iki tefsir

kitabıdır.

Saffet‟üt Tefasir denildiğinde aklımıza klasik tefsir kitapları denilen Kur‟an

ın baĢtan sona tam bir tefsiri gelir.Diğer ahkam tefsiri ise, Kur‟an ın baĢtan sona

ahkam ayetlerinin tefsiridir. Fıkhi konularla alakalı ayetleri konu konu ele almĢ, bu

Ģekilde yetmiĢ konuyu tefsir etmiĢtir.

Bunların dıĢında Kabesun min Nur‟il Kur‟an-il Kerim, El Ġtkan fi Ulum‟il

Kur‟an gibi bir çok eserinden de yararlanarak tefsir alanındaki görüĢlerini ve tefsir

metodunu ortaya koymaya çalıĢtık.

Saffet‟üt Tefasir Sabuni‟nin en önemli tefsir kitabıdır.Üç cilt olan eser,

selefin en meĢhur tefsirlerinin özeti mahiyetinde dir. Müellif ayetleri izah ederken

konuyla alakalı diğer ayetleri, hadisi Ģerifleri ve sahabenin görüĢlerini serdettikten

sonra selefin görüĢlerini de sıralamıĢ ve birini tercih etmiĢtir. Her ne kadar rivayet

tefsiri gibi görünse de bizzat kendisi dirayet tefsiri olduğunu söylemiĢtir.

Müellif ayetleri tefsir ederken kendine özgü bir yol izlemiĢ. Önce surenin

takdimini yapmıĢ, ayetler arasındaki münasebetleri belirtmiĢ, kelimelerin lugat

manalarını vermiĢ, varsa sebebi nuzulünü aktarmıĢ sonra da ayetleri tefsir

etmiĢtir.Ayetlerin açıklanmasından sonar belagatı üzerinde durmuĢ ve fevait

bölümüyle bitirmiĢtir. Hemen her dersi bu Ģekilde iĢlemiĢtir. Sabuni uzun sureleri

birçok bölümlere ayırarak her bölümü zikredilen tertip üzere iĢlemiĢtir. Bölümler

halindeki bütün dersleri aynı metotla ele almıĢtır.

Muhammed Ali Es Sabuni Sffet‟üt Tefasirde akıcı, sade ve edebi bir dil

kullanmıĢtır. Ayetlerin en ince ayrıntılarına varıncaya kadar izah etmeden ziyade,

muhatabını irĢad etme, hidayet yollarını gösterme, Kur‟anı ve yüce yaratıcıyı

177

Bu çalıĢmanın ikinci bölümü, Sünnet-vahiy iliĢkisi s.54 veYedi harf yedi kıraat s.61

100

sevdirme gibi hedefleri olduğu görünmektedir. Ancak bu eserini tenkit edenler de

olmuĢtur. Dr. Fuzan ve Muhammed Zeyno isimli iki akademisyenin ağır eleĢtirilerine

maruz kalmıĢtır. Hatta bu eleĢtiriler hakaret ve küfür boyutuna dayanmıĢtır.Sabuni

bütün bu tenkit ve eleĢtirilere cevaben „KeĢf‟ul Ġftiraat fi Risalet‟it Tenbihaat Havle

Kitab‟ıs Saffet‟it Tefasir‟ ismli kitabını yazmıĢtır. Bu eserinden anlaĢıldığına göre

onsekiz noktada eleĢtirilmiĢ ve hepsini maksatl bulmuĢ ve bunların iftira olduğunu

kendince isbatlamıĢtır.

Ravaiul beyan ise Kur‟an-ı Kerimin bütün ahkam ayetlerini konu konu ele

alan iki ciltlik bir ahkam tefsiridir. Belli bir konudaki bütün ayetleri ele

almamaktadır. Böyle olsaydı „Konulu Kur‟an Tefsiri‟ diye adlandırılırdı.Sabuni bu

eserinde Fatihadan baĢlayarak sırası gelen ahkam ayetlerini kono konu ele almıĢtır.

Bu eserde de ele alınan konuların bir metodu vardır. Önce konunun ism

konulmuĢ sonra ayetler serdedilmiĢ ve sırayla on ana baĢlık verimiĢtir. Bunlar: Lafzi

tahliller, icmali manalar, nüzül sebepleri, ayetler arasındaki bağlantılar, kıraat

Ģekilleri, irap çeĢitleri, tefsir incelikleri, Ģeri hükümler, alınacak dersler, teĢri

hikmetleri gibi konular sistematik olarak iĢlenmiĢtir.

Müfessirin ahkam ayetlerini ele alırken kullandığı meto t ile genel tefsir

çalıĢmasındaki-Saffet gibi- metot birbirinden farklıdır. Her ikisinde de ayrı bir

güzellik vardır.Ahkam tefsirine fıkıh adesesinden bakarak muhatabın ihtiyaç

duyabileceği yönleri baĢlık yapmıĢtır.

Konulu tefsir çalıĢmalarına örnek ve aĢama olacak olan fıkhi tefsir de yazan

Sabuni bu yönüyle de bir ilke imza atmıĢtır.

Sabuni bir ayeti veya bir kelimeyi izah ederken,öncelikle o mevzuda diğer

müfessirlerin görüĢlerini izah etmiĢ ve onlardan alıntılar yaparak zenginleĢtirmiĢtir.

Ayetin varsa baĢka ayetlerle tefsirini yaparak Kur‟an-ın Kur‟an‟la tefsir edilmesi

metodunu kullanmıĢtır.Ayrıca siyak sibak metodunu da kullanarak ayetleri anlam

bütünlüğü içinde ele almıĢtır. Varsa sebebi nuzülü mutlaka zikretmektedir.Mevzu ile

ilgili hadisleride vererek „Kur‟anın hadisle tefiri‟ metodunu kullanır.Sabuni‟nin

belkide en önemli özelliği, bütün bunları zikrederken konuyu gereksiz alıntı ve

görüĢlerle boğmamıĢtır.Okuyucuyu yoracak gereksiz teferruatlara

101

girmemiĢtir.Ayetlerin ilmi, edebi, akli, mucizevi vs. Nükteleri varsa onu mutlaka

nazara vermiĢtir. En avamdan en havassa kadar herkesin anlayabileceği bir sadelikte

yazmaya özen göstermiĢtir.

ÇağdaĢlarına gore hayli eseri bulunan Sabuni, yazdığı ihtisar ettiği ve

tahkiklediği eserleriyle tefsir dünyasında ağırlığını hissettirmiĢtir.

Rivayet ve dirayet metodunu mezceden ve kendine özgü bir metod uslubu

bulunan Sabuni, tefsirini gereksiz fazlalıklardan uzak, kısa ve özlü olarak yazmıĢtır.

Selefi tefsir kaynaklarına neredeyse hıfzeder derecede vakıf olan Sabun i,

hadis ve edebiyat alanında da ilmi derinliğe sahiptir.

Sabuni ehli sünnet çizgisinde olmakla beraber ehli sünnetin dıĢındaki

tefsircilerden de istifade etmesini bilmiĢtir. Bu eserlerden alıntılar yapmakta bir

sakınca görmemiĢtir. Bununla beraber yapmıĢ olduğu alıntıları çoğunlukla meĢhur ve

güvenilir kaynaklardan dipnot göstererek yapmıĢtır.

Ehli sünnet ve-l cemaat çizgisinde, insanın hidayetini ve okuyucuların

Kur‟an dan azami bir Ģekilde yararlanmasını eseas alan Sabuni, basit,kolay anlaĢılır

ve fasih bir dille kaleme aldığı eserleri, Kur‟an talebelerinin el kitabı niteliği

taĢımaktadır.

Kur‟an-ın maksatlarını kavrayarak doğru ve özlü olarak anlatan müellifimiz,

akıcı bir uslup kullanmakla ve konuları sistematik bir Ģekilde ele almasıyla

okuyucuya zevk vermektedir.

Bu çalıĢmamızla az da olsa tanıtmaya çalıĢtığımız Muhammed Ali es Sabuni,

inĢaallah daha fazla insanlar tarafından tanınır, okunur ve daha nice eserler te‟lif eder

temennisindeyim.

102

BĠBLĠYOGRAFYA

Alusi, Ebi‟l-Fazl ġihabü‟d-Din Seyyid Muhammed, Ruhü‟l-Meâni, Daru‟l

Fikir, Beyrut, 1987

Akdemir, Hikmet,Belagat Terimleri Ansiklopedisi,Nil Yay. Ġzmir 1999.

Aydemir, Abdullah, Tefsirde Ġsrailiyyat, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı

Yayınları, Ankara, 1979

Ayıntâbî, Mehmet Efendi, Tibyan Tefsiri, Akpınar Yayınevi, Ġstanbul,

1988

Bilgin, Beyza,Elli Bin Yıllık Bir Gün,Akit Yayıncılık,1992, Ankara.

Bilmen, Ömer Nasuhi, Kur‟ân‟ı Kerîm‟in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri,

Bilmen Yayınevi, Ġstanbul, tarihsiz

Buhari, Ebu Abdullah Muhammet Bin Ġsmail, El Cami-us Sahih,(Sahihi

Buhari), El Mektebül Ġslamiyye,Mekke,H. 1345.

Cebeci, Suat, Bilimsel araĢtırma ve yazma teknikleri,Alfa yay.

Ġstanbul,1997.

Cerrahoğlu, Ġsmail, Tefsir Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,

Ankara, 1995. Tefsir Tarihi, 1,2. Fecir Yayınevi, Ankara, 1996

Cerrahoğlu, Ġsmail, Tefsir Tarihi, Fecir yayınevi,Ankara,1996.

Demirci,Muhsin,Tefsir Usulü Ve Tarihi,Marmara Ünv. Ġlahiyat Fak. yay.

Ġstanbul,1998.

Ebu Hayyan, Muhammed bin Yusuf Endülüsi, Bahrü‟l-Muhid Dûru‟l-

Fikir, Beyrut, 1992

Eren, ġadi, Kur‟ân‟da Gayb Bilgisi, IĢık Yayınları, Ġzmir, 1995

103

Ez-Zehebi, Muhammed Hüseyin, Et-Tefsir vel-Müfessirun, Mısır,

1976

Güngör,Mevlüt, Kur‟an AraĢtırmaları,Bayrak Matbası,Ġstanbul,1996.

Ġbn-i Cevzi, Cemaluddin Abdurrahman bin Ali, Zadül Mesir, Beyrut,

1987

Ġbni Manzur,Lisan ul Arab-il Muhit,Darul lisan i,l Arab,Beyrut, Tarihsiz.

Ġbn-i Kesîr, Tefsirü‟l-Kur‟âni‟l-Azim, Kahraman Yayınları, Ġstanbul,

1992

Kesikoğlu, Osman, Kur‟ân‟ı Kerîm Bilgileri, Diyanet Vakfı Yayınları,

Ankara, 1993

Kılıç, Sadık, Mitoloji Kitab-ı Mukaddes ve Kur‟ân‟ı Kerîm, Nil

Yayınları, Ġzmir, 1993.

KırbaĢoğlu, M. Hayri,Ġslam DüĢüncesinde Sünnet, Fecir

Yayınevi,Ankara,1993.

Kocakaplan, Ġsa. Edebi Sanatlar,MEB Yay.Ankara,1992.

Koç, Mehmet Akif, AiĢe Abdurrahman ve Kur‟ân Tefsirindeki Yeri, ġule

Yayınları, 1998

Kurtubi, Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmet Enseri, Camiü‟l-Ahkam‟il

Kur‟ân, Beyrut, tarihsiz

Kutub, Seyyid, fi Zilali‟l-Kur‟ân, Dûru‟Ģ-ġark, Beyrut, 1992

Mevdudi, Ebu‟l-Ala, Tefhimü‟l-Kur‟ân, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul, 1986

Nesefi, Abdullah bin Ahmet bin Muhammed, Tefsirü‟n-Mesefi, Kahraman

Yayınları, Ġstanbul, 1984

Razi, Ġmam Fahruddin, Tefsir-ül Kebir ve Mefatihü‟l-Gayb Daru‟l-

Kutübü‟l-Ġlmiyya, Beyrut, 1990

104

Sabuni, Muhammed Ali, Et-Tabsiyr ma fi Kitab it Teali min et Tenvir

Nagdün Ġlmiyyün li Kitab i Teallim li Dr. Ebu Zeyd, Darü‟Ģ-ġuheba, Mekke,1993

Sabuni, Muhammed Ali, El-Fıkhi-Ģ-Ģer‟i el Müyesser, Darül-Kur‟ân‟il

Kerîm, Beyrut, 1998, 5.Cilt

Sabuni, Muhammed Ali, KeĢfü‟l-Ġftiraat, Fi Risaleti‟t Tenbihat Havle

Kitab-ı Safvetü‟t –Tefâsir, Daru-Ammar, 1989

Sabuni, Muhammed Ali, Min Kunuzü‟s-Sünneh, Dersaadet, 1970

Sabuni, Muhammed Ali, Muhtasar-ı Tefsir-i Ġbn-i Kesîr, Mektebetü‟l

Cidde, Beyrut, tarihsiz

Sâbûnî, Muhammed Ali, Safvetü‟t-Tefâsir, Dersaadet, Ġstanbul, tarihsiz

Sabuni, Muhammed Ali, Cerimetü‟r-Riba, Durû‟l-Kur‟ân‟il-Kerîm,

Beyrut, 1998

Sabuni, Muhammed Ali, Et- Tibyan Fi Ulumi‟l-Kur‟ân, Alemü‟l-Kitab,

Beyrut, 1985

Sabuni, Muhammed Ali,El-Hedyin-Nabeviyi‟s-Sıhih Fi Salati‟t-Teravih,

Darü‟s-Sâbûnî, Mekke, 1987

Sabuni, Muhammed Ali,En Nübüvveh vel-Enbiya, Alemü‟l-Kûtub, 1985

Sabuni, Muhammed Ali,Es Sunneti‟n-Nebeviyyetü‟l-Mutahharah,

Davetül-Hak, Mekke, H.1417.

Sabuni, Muhammed Ali, Hareketü‟l-Arz ve Deveranühe, Duru‟l-Kalem,

Beyrut, 1991

Sabuni, Muhammed Ali, Ravaiü‟l Beyan fi Tefsirü‟l-Ayati‟l-Ahkami

Mine‟l Kur‟ân, Dersaadet, Ġstanbul, tarihsiz .

Sabuni, M. Ali, El Fıkhu‟s Seriu‟l Müyesser,Ahkamus Salaat, Ahkamus

Sıyam.....,Daru‟l Kur‟an‟il Kerim, Beyrut,1998.

105

Sabuni, M. Ali, Ez Zevacul Ġslami el Mübekker,DaruĢ ġüheba ,

Mekke,1993,

Said Havva, El-Esas Fit tefsir, Darusselam, Kahire, 1991.

Serin, Rahmi, Peygamberimizin Çok EvleniĢi Etrafında Uydurulan Bazı

ġübhe ve Batıllar,Petek yay. Ġstanbul,1983.

Serinsu,Ahmet Nedim,Kur‟an ın AnlaĢılmasında Esbabun Nuzülün Rolü,

Suyuti, Celalüddin, El Ġtkan Fi Ulumil Kur‟an,Matbaatüs

Sakafiyye,Beyrut,1973.

ġengül, Ġdris, Kur‟an Kıssaları Üzerine, IĢık Yayınları, Ġzmir, 1994 .

Taberi, Ebu Cafer Ġbni Cerir, Camiul Beyan an Te‟vilil Kur‟an, Darul

kitabul arap,Beyrut,1992.

Ulutürk.Veli,Kur‟an-ı Kerim Allh‟ı Nasıl Tanıtıyor, Çağlayan

NeĢriyat,Ġzmir,1985.

Yazır, Elmalı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kuran Dili, Ebuz -Ziya

Matbaası, Ġstanbul, 1935

Yıldırım, Suat, En Mühim Mesaj Kur‟ân (tercüme), IĢık Yayınları, Ġzmir,

1994

ZemahĢeri,Ebu Kasım Muhammet Bin Ömer,Tefsirul KeĢĢaf,Kahire,1977.

106

ÖZET

Muhammed Ali es Sabuni 1930 yılında Suriye‟nin Halep Ģehrinde dünyaya geldi.

Babası da Halep Ģehrinin alimlerinden olan saygın bir ailenin çocuğudur. Orta

öğrenimini Halep‟te, üniversiteyi El Ezher de tamamlamıĢtır.Daha sonar Mekke deki

Ümmü‟l Kura Üniversitesi‟nde çeyrek asır hocalık yapmıĢtır. ġu anda kıĢları

Mekke‟de yazları Bursa- Yalovada bulunan yazlığında te‟lif iĢleriyle meĢgul

olmaktadır.

Sabuni bir çok alanda otuzu aĢkın kıymetli eser vermiĢtir.Bu eserlerin bir kısmı

kendi te‟lifi, bir kısmı ihtisar, bir kısmı da tahkiklerden oluĢmaktadır. Ancak tefsir

alanındaki çalıĢmalarının ağırlığına bakılırsa, O‟nu bir müfessir diye vasfedebiliriz.

Hem de son dönem müfessirleri arasında en çok eser veren müfessirlerimizdendir.

Sabuni‟nin tefsir alanında en önemli iki eseri olan Saffet‟ü -Tefasir ve Ravai-ul

Beyan‟ı metot olarak inceledik. Sade bir dil,akıcı bir uslup ve anlaĢılır ifadeler

kullanması en belirgin özelliğidir. Gereksiz ayrıntılara girmeden, okuyucuları ,

müfessirlerin,mezheplerin ve rivayetlerin çokluğu içinde boğmadan, doğrudan

maksadı veren bir anlatım metodu kullanmıĢtır. Selefi müfessirlerin en

meĢhurlarının görüĢlerini özetleyerek eserlerine alan Sabuni, geçmiĢte yazılan bütün

tefsir kitaplarına vakıftır.

Ġtikadda EĢari ve Maturidi‟yi savunmasıyla bilinen Sabuni, amelde Hanefi olduğunu

söyler. Ancak eserlerinde mezhepler üstü bir görüntü sergilemiĢtir. Aynı zamanda

sağlam bir ehli sünnet vel cemaat alimidir.

Arabistan‟da bir kısım çevreler tarafından rahatsız edilen Sabuni, çalıĢtığı

üniversiteden istifa etmek zorunda kalmıĢtır. Kendisini eleĢtiren kimselere reddiyeler

yazmıĢ ve onlara gereken cevapları vererek haklılığını isbatlamıĢtır.Kanaatimize

gore Arabistan‟da ki Vehhabi zihniyeti tarafından dıĢlanmıĢtır.

Hayatını eserlerini ve metodunu tanımaya çalıĢtığımız kıymetli Hocamız Prof . Dr.

Muhammed Ali es Sabuni halen hayatta olup yeni yeni eserler vermek üzere

çalıĢmalarını devam ettirmektedir.

107

ABSTRACT

Muhammed Ali es Sabuni was born in 1930 in Aleppo of Syria. He is a child of a

respectful family, his father being one of the scientifics of Aleppo. He completed his

secondary school training in Aleppo, university at el Ezher, Later on he became an

instructor for a quarter of a centuryat Ümmül-Kura Üniversity in Mecca-i

Mükerreme. At presenthe is bury with composing books in winters in Macca,in

summers et his summer house at Yalova- Bursa.

Sabuni gave valuable essays in various fields, exceeding thirty, Souse of these essays

consist of his own Compositions, some are abridged and some are of his

investigations, However when looked at the abundance of his studies on composition

field, we can qualify him as a commentator. He is one of the most important of our

commentators and the one who gave t he most essays among the commentators and

the one who gave the most essays among the commendtators of the recent term.

We examined the most important two essays of Sabuni in interpretation field, Saffet-

üt Tefasir and Ravai-ul Beyan as method. His most indicative characteristics are his

plain language, flowing style and using expressions that can be understood. He has

used a style of explanation without goring in to unnecessary details, without

suffocating the readers in the majority of commentators religious doctrines end

rumors,explaining directly the aim, Sabuni, who took the essay of his most famous

predecessor commentators by summarising their ideas within his essays, is almost

aware of the interpretation books written in the past.

Sabuni, who is known as defending Maturidi and EĢari in belief , says that he is

Hanefi in practice. However in his essays he exhibits a scenery over the religious

doctrines. He is at the same time a scientist of unnis and their society Sabuni, who

was disturbed by some of the circles, resigned from the university. He wrote

refutations to those who criticised him and proved his right fulness by giving the

necessary answers to them. According to our opinion he has been excluded by

Wahhabi mentality in Arabia.

108

Ourvaluable instructor Prof. Dr. Muhammed Ali es- Sabuni whom we tried to

promote his life, essays and method, is still living and continues his studies to give

new essays.

109

110