tarihi eserlerde demir malzeme kullanım ve uygulama ...1 tarihi eserlerde demir malzeme kullanım...

16
Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Cumhuriyet Mh. Silahşör Cd. No: 89 Bomonti - Şişli / İstanbul Tel: (0212) 246 00 11 [email protected] Özet Tarihi eserlerde demir metalinin kullanımı genel hatlarıyla strüktür elemanı, kaplama malzemesi, doğrama elemanı, dekoratif (süsleme) ve yardımcı malzeme olmak üzere çeşitli gruplar altında kategorize edilebilir. Bu incelemede, tarihi süreç içerisinde demir malzemenin geleneksel mimarideki genel uygulama yer ve biçimleri ele alınarak, üretim teknikleri ve şekil verme yöntemleri açıklanmakta, aynı zamanda demir malzemede zaman içerisinde ortaya çıkan çeşitli problemler ortaya konulmaktadır. Anahtar sözcükler: Demir, Strüktürel kullanım, Demir süslemeciliği, Biçimlendirme teknikleri, Korozyon, Koruma. Giriş Anadolu’da büyük bir uygarlık kuran Hititler, Milattan 2000 yıl kadar önce demir cevherlerinden demir elde etmeyi ve bunlardan çeşitli savaş aletleri yapmayı başarmışlar, aynı zamanda harçsız demir kenetlerle bağlanmış gayet düzenli kesme taş duvarlar inşa etmişlerdir. Kapıları ise ahşaptan yaparak, tahtalarını birbirlerine yer yer demir ve yaygın olarak da bronz çivilerle tutturmuşlardır (Darga, 1985). Romalılar, metal ve ahşap malzemeden yapılmış çatı makası kullanmış olmakla birlikte bunu gösterecek yaşayan bir örnek günümüzde mevcut değildir fakat Honorius zamanına tarihlenen duvarlardan, St. Paul Bazilikasından bu konuda bir fikir edinmek mümkündür. Modern demir işlemeciliğinin profillerinden olan “T” demirlerine Roma’daki Caracalla hamamlarının soğuk bölümü olan “frigidarium”da rastlanmış ve bunun demir bir çatıya ait olduğu ileri sürülmüştür (Ünsal, 1973). Grekler de duvar örgülerde taşları birbirine bağlamak için harçsız şekilde demir kenetlerden yararlanmışlar, sütun parçalarının ve başlıklarının birbirine bağlanmasında kenet ve demir miller kullanmışlardır. Benzer teknik daha önceleri Romalılarda da uygulanmıştır. Pers ve Sasaniler döneminde düzenli derzli kesme taş duvarların örgülerinde bağlantı malzemesi olarak demir kenetlerin kullanıldığı görülmektedir. Demir, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de mimaride yer almışr. Erken Osmanlı mimarisine demirin kenet ve saplama (zıvana) şeklindeki kullanımı kısıtlı olmakla beraber, özellikle 16. yüzyıl sonrasında demir, strüktür kuruluşunda oldukça faydalanılan önemli bir malzeme konumuna yükselmiş ve kârgir içerisinde bir anlamda 521 5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Upload: others

Post on 28-Mar-2021

19 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

1

Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri

Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Cumhuriyet Mh. Silahşör Cd. No: 89

Bomonti - Şişli / İstanbul Tel: (0212) 246 00 11

[email protected]

Özet Tarihi eserlerde demir metalinin kullanımı genel hatlarıyla strüktür elemanı, kaplama malzemesi, doğrama elemanı, dekoratif (süsleme) ve yardımcı malzeme olmak üzere çeşitli gruplar altında kategorize edilebilir. Bu incelemede, tarihi süreç içerisinde demir malzemenin geleneksel mimarideki genel uygulama yer ve biçimleri ele alınarak, üretim teknikleri ve şekil verme yöntemleri açıklanmakta, aynı zamanda demir malzemede zaman içerisinde ortaya çıkan çeşitli problemler ortaya konulmaktadır. Anahtar sözcükler: Demir, Strüktürel kullanım, Demir süslemeciliği, Biçimlendirme teknikleri, Korozyon, Koruma.

Giriş Anadolu’da büyük bir uygarlık kuran Hititler, Milattan 2000 yıl kadar önce demir cevherlerinden demir elde etmeyi ve bunlardan çeşitli savaş aletleri yapmayı başarmışlar, aynı zamanda harçsız demir kenetlerle bağlanmış gayet düzenli kesme taş duvarlar inşa etmişlerdir. Kapıları ise ahşaptan yaparak, tahtalarını birbirlerine yer yer demir ve yaygın olarak da bronz çivilerle tutturmuşlardır (Darga, 1985). Romalılar, metal ve ahşap malzemeden yapılmış çatı makası kullanmış olmakla birlikte bunu gösterecek yaşayan bir örnek günümüzde mevcut değildir fakat Honorius zamanına tarihlenen duvarlardan, St. Paul Bazilikasından bu konuda bir fikir edinmek mümkündür. Modern demir işlemeciliğinin profillerinden olan “T” demirlerine Roma’daki Caracalla hamamlarının soğuk bölümü olan “frigidarium”da rastlanmış ve bunun demir bir çatıya ait olduğu ileri sürülmüştür (Ünsal, 1973). Grekler de duvar örgülerde taşları birbirine bağlamak için harçsız şekilde demir kenetlerden yararlanmışlar, sütun parçalarının ve başlıklarının birbirine bağlanmasında kenet ve demir miller kullanmışlardır. Benzer teknik daha önceleri Romalılarda da uygulanmıştır. Pers ve Sasaniler döneminde düzenli derzli kesme taş duvarların örgülerinde bağlantı malzemesi olarak demir kenetlerin kullanıldığı görülmektedir. Demir, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de mimaride yer almıştır. Erken Osmanlı mimarisine demirin kenet ve saplama (zıvana) şeklindeki kullanımı kısıtlı olmakla beraber, özellikle 16. yüzyıl sonrasında demir, strüktür kuruluşunda oldukça faydalanılan önemli bir malzeme konumuna yükselmiş ve kârgir içerisinde bir anlamda

521

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 2: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

2

taşıyıcı bir malzeme olarak da yer almıştır. Yine bu yüzyıldan sonra demirin kullanımı gittikçe yaygınlık kazanmaya başlamış, kenet ve zıvana şeklindeki bağlantı demirlerinin yapılarda kullanımı adeta standart bir hale gelmiştir. Kılıç Ali Paşa ve Mesih Paşa camileri demir kullanımı açısından yeni bir dönem oluşturmaktadır. Bu yapıların kubbe ve alt yapı sistemlerinde demir elemanlar da kullanılmış ve böylece döneminin teknolojik olanaklarına göre strüktürel sorunlar bilimsel olarak değerlendirilmiş ve rasyonel çözümler getirilmiştir. 1700’lü yıllardan sonra vida/somun (bulon) kullanılan bağlantılar geliştirilmiş, dövme demirden yapılan açık kılıçlama sistemleri her tip kârgir yapıda kullanılmaya başlanmıştır. Batılılaşma hareketleri, beraberinde Avrupa demir kullanım ve üretim teknolojisinin Osmanlı mimarisine girmesine yol açmış ve aynı zamanda hazır yapı malzemeleri de ithal edilmeye başlanmıştır. Bu durum, özellikle imparatorluğun büyük kentlerinde kendisini göstermiş, geleneksel yapı üretim teknolojisinin yavaş yavaş terkedilmesi ve batı kaynaklı çözümlerin yaygınlaşmasına yol açmıştır. Osmanlının son dönemlerinde yapı üretim teknolojilerindeki bu gelişmelerin yanında Ampir, Barok, Neo-Klasik, Gotik ve Art Nouveau gibi Batı kökenli çeşitli üslupların mimaride ön plana çıkması ile, strüktür ve diğer demircilik işleri bir anlamda bu akımlara göre şekillenmiştir. Bu dönemlerde çelik putreller kullanılarak teşkil edilen konsol ve volta döşeme uygulamaları ile süsleme demirciliğindeki üsluplar buna bir örnek olarak gösterilebilir.

Tarihi Yapılarda Demir Kullanım Şekilleri Geçmişte tarihi yapılarda demirin kullanım yer ve şekilleri dikkate alındığında, bunları genel hatlarıyla dört grup altında toplamak mümkündür.

• Strüktür elemanı olarak; kiriş, döşeme demiri, kasnak, gergi, kuşaklama, kenet, zıvana, bilezik, simid, payanda (füruş) vs. şeklinde,

• Kaplama malzemesi olarak; cephe, kapı, çatı örtüsü vs, şeklinde, • Doğrama malzemesi olarak; demir kapılar, şebekeler, parmaklıklar gibi ve • Yardımcı ve dekoratif eleman olarak; dolgu, çivi, mandal, kanca, reze, ökçe,

kama, vs yanında süsleme demir işleri ve tesisat malzemesi olmak üzere dört grupta toplanabilir.

Demirin Strüktür Malzemesi Olarak Kullanımı Geleneksel mimariyi oluşturan özellikle anıtsal nitelikteki yapılarda yer alan demirin öncelikle taşıyıcı özelliğe katkıda bulunacak şekilde strüktürde yer almış bir eleman şeklinde kullanıldığı görülmektedir. Özellikle çeşitli şekillerdeki dövme demir bağlantıların ve daha sonraları dökümün kullanımı, bir yandan duvar, döşeme, sütun yada kemer ve kubbe gibi elemanların taşıyıcı niteliğini arttıran, onu bütünleyen bir öğe olarak işlev görürken diğer taraftan da, taşıyıcı yapı elemanının kendisi olarak da yapı strüktüründe yer almıştır. 19. yüzyıldan itibaren profil çeliklerinin yapı alanında kullanılmaya başlamasıyla bu profiller Avrupa’da standart ölçülere getirilmiş ve prese tuğla ile beraber daha büyük açıklıkları geçebilen Volta Döşeme türü ortaya çıkmıştır. Döşeme teşkili yanında strüktür kuruluşunda yer alan, açıklık ve duvar gergi demirlerini, alt yapı kuşaklamalarını ve çıkma (konsol) sistemlerdeki dökme demir

3

payandaları (füruş), yanlarına taşan basıncı karşılamak üzere büyük kubbenin eteği içinden geçirtilmiş yekpare dövme demirden yapılmış büyük çember şeklindeki kuşaklama demirlerini ve sütunlar arasındaki, yatay kuvvetlere çalışan dövme gergi demirlerini de bu kapsamda belirtmek gerekir. Bunlara, bir detay malzemesi gibi görünmesine rağmen aslında strüktürde önemli bir işlev gören kenet, zıvana ve diğer bağlantı demirleri de ilave edilebilir.

Kubbe Kasnaklarında Kuşaklama Demirleri Kubbeler büyük mekanları örten yapı elemanları olup yapının ilk ağırlık merkezini oluşturmaktadır. Bu nedenle kubbeli yapılarda yapının tüm taşıyıcı sistemi kubbenin desteklenmesi ve mesnetlenmesi doğrultusunda biçimlenmiştir. Dolayısıyla kubbe yükünün etkisi kendisini kubbe kasnağında göstereceğinden bu bölgelerin güçlendirmesi için dövme demirden yapılmış geniş çember şeklinde kuşaklama elemanları kullanılmıştır. Gergi Demirleri Kiriş olarak işlev gören gergiler, yığma yapıların duvar ve sütunlarında sistemin statik ve mekanik bakımdan rijitliğini sağlamak amacıyla dövme demirden yapılmış elemanlardır. Bu demirler “Cebriye” adı ile de bilinmektedir. Osmanlılarda bazı gergiler tek bir demirin dövülerek uzatılmasıyla elde edilirken, özellikle 18. Yüzyıl başlarında iki ya da daha fazla uzun demir parçasını uygun sıcaklıkta kızdırdıktan sonra yeterince döverek birbirine kaynaklanması yoluyla da üretilmişlerdir. Biçim açısından uçları kıvrık, bükümlü ve delikli olmak üzere üç türdür. Bükümlü ve delikli olanlar duvara kılıç demiri ile sabitlenmiştir. Strüktürde, açıklık ve duvar gergileri olmak üzere genelde iki şekilde kullanım alanı bulunmuşlardır (Tanyeli, 1990). Açıklık gergileri, bir açıklığın karşılıklı iki tarafında yer alan iki düşey taşıyıcıyı birbirine bağlayan uçları kıvrık veya düz elemanlardır (Şekil 1 ve 2). Uygulandıkları yerlere göre, kemer ya da tonoz gergileri gibi isimler de alırlar. Osmanlılarda ilk olarak II. Murat döneminde uygulanmış, Fatih döneminde ise kullanımı yaygınlaşmıştır. Duvar gergileri ise yığma duvar sisteminin rijitliğini sağlamak için duvar içine yerleştirilmiş demir elemanlardır. Yapının tüm köşeleri kapalı bir çerçeve sistemi ile gergilerle bağlanırsa bu uygulamaya alt yapı kuşaklaması adı verilmektedir (Şekil 3). 18. yüzyıl sonunda ve 19. yüzyılda ise gergi ve kirişleme demirleri yekpare olarak yapılmaya başlanmıştır (Tanyeli, 1990).

Şekil 1 Kılıç Ali Paşa Camii gergi demirleri. Şekil 2 Yerinden sökülmüş bir gergi demiri, kıvrık uçta dövme izleri belli olmaktadır. M. Kemal Paşa.

522

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 3: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

2

taşıyıcı bir malzeme olarak da yer almıştır. Yine bu yüzyıldan sonra demirin kullanımı gittikçe yaygınlık kazanmaya başlamış, kenet ve zıvana şeklindeki bağlantı demirlerinin yapılarda kullanımı adeta standart bir hale gelmiştir. Kılıç Ali Paşa ve Mesih Paşa camileri demir kullanımı açısından yeni bir dönem oluşturmaktadır. Bu yapıların kubbe ve alt yapı sistemlerinde demir elemanlar da kullanılmış ve böylece döneminin teknolojik olanaklarına göre strüktürel sorunlar bilimsel olarak değerlendirilmiş ve rasyonel çözümler getirilmiştir. 1700’lü yıllardan sonra vida/somun (bulon) kullanılan bağlantılar geliştirilmiş, dövme demirden yapılan açık kılıçlama sistemleri her tip kârgir yapıda kullanılmaya başlanmıştır. Batılılaşma hareketleri, beraberinde Avrupa demir kullanım ve üretim teknolojisinin Osmanlı mimarisine girmesine yol açmış ve aynı zamanda hazır yapı malzemeleri de ithal edilmeye başlanmıştır. Bu durum, özellikle imparatorluğun büyük kentlerinde kendisini göstermiş, geleneksel yapı üretim teknolojisinin yavaş yavaş terkedilmesi ve batı kaynaklı çözümlerin yaygınlaşmasına yol açmıştır. Osmanlının son dönemlerinde yapı üretim teknolojilerindeki bu gelişmelerin yanında Ampir, Barok, Neo-Klasik, Gotik ve Art Nouveau gibi Batı kökenli çeşitli üslupların mimaride ön plana çıkması ile, strüktür ve diğer demircilik işleri bir anlamda bu akımlara göre şekillenmiştir. Bu dönemlerde çelik putreller kullanılarak teşkil edilen konsol ve volta döşeme uygulamaları ile süsleme demirciliğindeki üsluplar buna bir örnek olarak gösterilebilir.

Tarihi Yapılarda Demir Kullanım Şekilleri Geçmişte tarihi yapılarda demirin kullanım yer ve şekilleri dikkate alındığında, bunları genel hatlarıyla dört grup altında toplamak mümkündür.

• Strüktür elemanı olarak; kiriş, döşeme demiri, kasnak, gergi, kuşaklama, kenet, zıvana, bilezik, simid, payanda (füruş) vs. şeklinde,

• Kaplama malzemesi olarak; cephe, kapı, çatı örtüsü vs, şeklinde, • Doğrama malzemesi olarak; demir kapılar, şebekeler, parmaklıklar gibi ve • Yardımcı ve dekoratif eleman olarak; dolgu, çivi, mandal, kanca, reze, ökçe,

kama, vs yanında süsleme demir işleri ve tesisat malzemesi olmak üzere dört grupta toplanabilir.

Demirin Strüktür Malzemesi Olarak Kullanımı Geleneksel mimariyi oluşturan özellikle anıtsal nitelikteki yapılarda yer alan demirin öncelikle taşıyıcı özelliğe katkıda bulunacak şekilde strüktürde yer almış bir eleman şeklinde kullanıldığı görülmektedir. Özellikle çeşitli şekillerdeki dövme demir bağlantıların ve daha sonraları dökümün kullanımı, bir yandan duvar, döşeme, sütun yada kemer ve kubbe gibi elemanların taşıyıcı niteliğini arttıran, onu bütünleyen bir öğe olarak işlev görürken diğer taraftan da, taşıyıcı yapı elemanının kendisi olarak da yapı strüktüründe yer almıştır. 19. yüzyıldan itibaren profil çeliklerinin yapı alanında kullanılmaya başlamasıyla bu profiller Avrupa’da standart ölçülere getirilmiş ve prese tuğla ile beraber daha büyük açıklıkları geçebilen Volta Döşeme türü ortaya çıkmıştır. Döşeme teşkili yanında strüktür kuruluşunda yer alan, açıklık ve duvar gergi demirlerini, alt yapı kuşaklamalarını ve çıkma (konsol) sistemlerdeki dökme demir

3

payandaları (füruş), yanlarına taşan basıncı karşılamak üzere büyük kubbenin eteği içinden geçirtilmiş yekpare dövme demirden yapılmış büyük çember şeklindeki kuşaklama demirlerini ve sütunlar arasındaki, yatay kuvvetlere çalışan dövme gergi demirlerini de bu kapsamda belirtmek gerekir. Bunlara, bir detay malzemesi gibi görünmesine rağmen aslında strüktürde önemli bir işlev gören kenet, zıvana ve diğer bağlantı demirleri de ilave edilebilir.

Kubbe Kasnaklarında Kuşaklama Demirleri Kubbeler büyük mekanları örten yapı elemanları olup yapının ilk ağırlık merkezini oluşturmaktadır. Bu nedenle kubbeli yapılarda yapının tüm taşıyıcı sistemi kubbenin desteklenmesi ve mesnetlenmesi doğrultusunda biçimlenmiştir. Dolayısıyla kubbe yükünün etkisi kendisini kubbe kasnağında göstereceğinden bu bölgelerin güçlendirmesi için dövme demirden yapılmış geniş çember şeklinde kuşaklama elemanları kullanılmıştır. Gergi Demirleri Kiriş olarak işlev gören gergiler, yığma yapıların duvar ve sütunlarında sistemin statik ve mekanik bakımdan rijitliğini sağlamak amacıyla dövme demirden yapılmış elemanlardır. Bu demirler “Cebriye” adı ile de bilinmektedir. Osmanlılarda bazı gergiler tek bir demirin dövülerek uzatılmasıyla elde edilirken, özellikle 18. Yüzyıl başlarında iki ya da daha fazla uzun demir parçasını uygun sıcaklıkta kızdırdıktan sonra yeterince döverek birbirine kaynaklanması yoluyla da üretilmişlerdir. Biçim açısından uçları kıvrık, bükümlü ve delikli olmak üzere üç türdür. Bükümlü ve delikli olanlar duvara kılıç demiri ile sabitlenmiştir. Strüktürde, açıklık ve duvar gergileri olmak üzere genelde iki şekilde kullanım alanı bulunmuşlardır (Tanyeli, 1990). Açıklık gergileri, bir açıklığın karşılıklı iki tarafında yer alan iki düşey taşıyıcıyı birbirine bağlayan uçları kıvrık veya düz elemanlardır (Şekil 1 ve 2). Uygulandıkları yerlere göre, kemer ya da tonoz gergileri gibi isimler de alırlar. Osmanlılarda ilk olarak II. Murat döneminde uygulanmış, Fatih döneminde ise kullanımı yaygınlaşmıştır. Duvar gergileri ise yığma duvar sisteminin rijitliğini sağlamak için duvar içine yerleştirilmiş demir elemanlardır. Yapının tüm köşeleri kapalı bir çerçeve sistemi ile gergilerle bağlanırsa bu uygulamaya alt yapı kuşaklaması adı verilmektedir (Şekil 3). 18. yüzyıl sonunda ve 19. yüzyılda ise gergi ve kirişleme demirleri yekpare olarak yapılmaya başlanmıştır (Tanyeli, 1990).

Şekil 1 Kılıç Ali Paşa Camii gergi demirleri. Şekil 2 Yerinden sökülmüş bir gergi demiri, kıvrık uçta dövme izleri belli olmaktadır. M. Kemal Paşa.

523

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 4: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

4

Şekil 3 Alt yapı kuşaklaması ve demir bağlantı sistemleri (Tanyeli, 1990).

Simidler (Demir Halkalar - Bilezikler) Uçları kıvrık dövme demir gergi yada kirişlerin köşelerde ve sütun başlarında birbirine bağlantısının sağlanmasında kullanılan demir halkalara simid denilmektedir. Bağlantının rijitliğini sağlamak amacıyla içlerine kurşun dökülen simidler, kirişlerin yön değiştirme noktalarında sürekliliği ve esnekliği sağlayan mafsallar olarak işlev görürler (Şekil 4). Duvar içlerinde ikili, duvar köşelerinde ve bazı sütun başlıklarında ise üçlü bir sistem halinde uygulanan bileziklerin yuvarlak, oval ve kare şeklinde değişik türleri bulunmaktadır (Şekil 5) (Uzunlar, 1989 ve Tanyeli, 1990).

Simidli mesnetleme ve mesnede kılıçlı bağlantı (Uzunlar, 1989) (Doğan, 1991).

a: Simitli mesnetlenme, b: Açık kılıçlı mesnetlenme, c: Simitli mesnete kılıçlı bağlantı (Tanyeli, 1990).

Şekil 4 Simidli mesnetlenme ve kılıç ilişkisi.

Şekil 5 Simid çeşitleri (Uzunlar, 1989) (Kılıç, 2007).

Volta ve Donatısız Kemerli Döşeme Uygulamaları 19. yüzyılda çelik üretiminin endüstrileşmesi, diğer alanlarda olduğu gibi yapı üretiminde de bu metalin kullanımına olanak sağlamıştır. Bu dönemlerin bir uygulama şekli olan Volta döşeme, tek doğrultuda düzenlenen çelik profiller arasına taş ya da tuğla örülmesiyle oluşturulmuştur. Sistem, belli aralıklarla yerleştirilmiş “I” şeklindeki çelik putrellerin flanşlar (putrellerin alt ve üst tarafları) arasında kalan et bölgelerine, basık kemer şeklinde tuğlaların harçla beraber dizilmesi ile yapılan bir döşeme tekniğidir. Bazı örneklerde tuğla yerine taş kullanılmıştır. Uygulamadan sonra genellikle tavanın alt ve üst kısmı harç tabakasıyla kaplanmıştır. Çelik profillerinin 50-

5

56 cm aks aralıklarında dizildiği ve profiller arasının üç tuğla ile tonoz örüldüğü döşeme tipine adî volta döşeme denilmektedir (Şekil 6 ve 7).

Şekil 6 Trilye, Eski Taş Mektep Binası, Şekil 7 Tonozlu Volta döşeme uygulaması, adi volta döşeme sistemi, 19.yy sonu. Sinop. Volta döşemeye benzer bir diğer sistem de, beton malzemenin bu dönemlerde kullanımının yaygınlaşmasıyla oluşmuş tuğlasız kemerli beton uygulamalarıdır. Burada da döşeme açıklıklarında “I” putreller kullanılmış ve putrellerin üzerine cüruflu beton dökülmüştür. Çelik profiller birbirlerine çoğunlukla bulon adı verilen cıvatalı demirlerle bağlanmışlardır. Döşemenin duvarla birleşim yerlerinde ise duvara sabitlenmiş “I” kesitli çelik putreller yer almıştır. Volta döşemeye benzer şekilde tavanın alt kısmı kemerli görünümde olup üzerine sıva uygulamaları yapılmıştır (Şekil 8 ve 9). Çelik putreller döşeme uygulamaları yanında aynı zamanda pencere ve kapı boşlukları üzerinde lento şeklinde de kullanım yeri bulmuşlardır.

Şekil 8 Donatısız beton döşeme teşkilinde Şekil 9 Çelik putreller arası çelik putrellerin bulonlarla birbirine bağlanması. taş örgü, Sivas (Taş Han). Dökme Demir Payandalar Özellikle endüstri dönemi ve sonrası inşa edilen bazı yığma yapıların çıkmaları altında taşıyıcı sisteme yardımcı eleman olarak dökme demirden (font’dan) yapılmıştır. Çıkmalar çelik putrellere taşıtılmakta olup, putrellerin altına da bu payandalar yerleştirilmiştir. Bu elemanlar aynı zamanda süsleme demir dökümcülüğünün güzel örneklerini de günümüze yansıtmaktadırlar (Şekil 10). Kum kalıba döküldüklerinden yüzeyleri genelde pürüzlü bir dokuya sahiptir.

Şekil 10 Dökme demir payanda (füruş) örnekleri. Beyoğlu, Tarlabaşı.

524

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 5: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

4

Şekil 3 Alt yapı kuşaklaması ve demir bağlantı sistemleri (Tanyeli, 1990).

Simidler (Demir Halkalar - Bilezikler) Uçları kıvrık dövme demir gergi yada kirişlerin köşelerde ve sütun başlarında birbirine bağlantısının sağlanmasında kullanılan demir halkalara simid denilmektedir. Bağlantının rijitliğini sağlamak amacıyla içlerine kurşun dökülen simidler, kirişlerin yön değiştirme noktalarında sürekliliği ve esnekliği sağlayan mafsallar olarak işlev görürler (Şekil 4). Duvar içlerinde ikili, duvar köşelerinde ve bazı sütun başlıklarında ise üçlü bir sistem halinde uygulanan bileziklerin yuvarlak, oval ve kare şeklinde değişik türleri bulunmaktadır (Şekil 5) (Uzunlar, 1989 ve Tanyeli, 1990).

Simidli mesnetleme ve mesnede kılıçlı bağlantı (Uzunlar, 1989) (Doğan, 1991).

a: Simitli mesnetlenme, b: Açık kılıçlı mesnetlenme, c: Simitli mesnete kılıçlı bağlantı (Tanyeli, 1990).

Şekil 4 Simidli mesnetlenme ve kılıç ilişkisi.

Şekil 5 Simid çeşitleri (Uzunlar, 1989) (Kılıç, 2007).

Volta ve Donatısız Kemerli Döşeme Uygulamaları 19. yüzyılda çelik üretiminin endüstrileşmesi, diğer alanlarda olduğu gibi yapı üretiminde de bu metalin kullanımına olanak sağlamıştır. Bu dönemlerin bir uygulama şekli olan Volta döşeme, tek doğrultuda düzenlenen çelik profiller arasına taş ya da tuğla örülmesiyle oluşturulmuştur. Sistem, belli aralıklarla yerleştirilmiş “I” şeklindeki çelik putrellerin flanşlar (putrellerin alt ve üst tarafları) arasında kalan et bölgelerine, basık kemer şeklinde tuğlaların harçla beraber dizilmesi ile yapılan bir döşeme tekniğidir. Bazı örneklerde tuğla yerine taş kullanılmıştır. Uygulamadan sonra genellikle tavanın alt ve üst kısmı harç tabakasıyla kaplanmıştır. Çelik profillerinin 50-

5

56 cm aks aralıklarında dizildiği ve profiller arasının üç tuğla ile tonoz örüldüğü döşeme tipine adî volta döşeme denilmektedir (Şekil 6 ve 7).

Şekil 6 Trilye, Eski Taş Mektep Binası, Şekil 7 Tonozlu Volta döşeme uygulaması, adi volta döşeme sistemi, 19.yy sonu. Sinop. Volta döşemeye benzer bir diğer sistem de, beton malzemenin bu dönemlerde kullanımının yaygınlaşmasıyla oluşmuş tuğlasız kemerli beton uygulamalarıdır. Burada da döşeme açıklıklarında “I” putreller kullanılmış ve putrellerin üzerine cüruflu beton dökülmüştür. Çelik profiller birbirlerine çoğunlukla bulon adı verilen cıvatalı demirlerle bağlanmışlardır. Döşemenin duvarla birleşim yerlerinde ise duvara sabitlenmiş “I” kesitli çelik putreller yer almıştır. Volta döşemeye benzer şekilde tavanın alt kısmı kemerli görünümde olup üzerine sıva uygulamaları yapılmıştır (Şekil 8 ve 9). Çelik putreller döşeme uygulamaları yanında aynı zamanda pencere ve kapı boşlukları üzerinde lento şeklinde de kullanım yeri bulmuşlardır.

Şekil 8 Donatısız beton döşeme teşkilinde Şekil 9 Çelik putreller arası çelik putrellerin bulonlarla birbirine bağlanması. taş örgü, Sivas (Taş Han). Dökme Demir Payandalar Özellikle endüstri dönemi ve sonrası inşa edilen bazı yığma yapıların çıkmaları altında taşıyıcı sisteme yardımcı eleman olarak dökme demirden (font’dan) yapılmıştır. Çıkmalar çelik putrellere taşıtılmakta olup, putrellerin altına da bu payandalar yerleştirilmiştir. Bu elemanlar aynı zamanda süsleme demir dökümcülüğünün güzel örneklerini de günümüze yansıtmaktadırlar (Şekil 10). Kum kalıba döküldüklerinden yüzeyleri genelde pürüzlü bir dokuya sahiptir.

Şekil 10 Dökme demir payanda (füruş) örnekleri. Beyoğlu, Tarlabaşı.

525

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 6: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

6

Strüktürel Döküm Demirleri 19. yüzyıl başlarında ahşap kolonlar yerine dökme demir kolonlar, ticari binalarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu uygulamalar ilk olarak Amerika’da gerçekleştirilmiştir. İstanbul’da bazı binalarda da döküm taşıyıcıların uygulandığı görülür. Eyüp’teki Feshane Binası (1935), Yıldız Sarayı Hasbahçesi’deki Raimondo d’Aranco’nun Küçük Serası (1894) ve Fener’deki Sveti Stefan Bulgar Kilisesi (1898) bunun en iyi örneklerindendir. Bulgar Kilisesi’nin döküm parçaları önce Avusturya’da yapılarak monte edilmiş, sonra sökülerek İstanbul’a getirilip Fener’de monte edilmiştir (Uluengin, 2006). Kenet Demirleri Kenet demirleri, taşların birbirine yatay yönde bağlantısını sağlayarak örgü sistemini rijit bir duruma getirme işlevine sahip olan, döverek biçimlendirilmiş bağlantı elemanlarıdır. Bu uygulamanın ilk örnekleri Roma mimarisinde görülmektedir (Şekil 11). Daha sonraki Yunan, Bizans ve Osmanlı dönemi yapılarının duvar ve sütun birleştirmelerinde de yaygın bir uygulama alanı bulmuştur (Şekil 12).

Şekil 11 Roma dönemi Hadrianus taş Şekil 12 Kenet bağlantı sistemi (Üsküdar kalıntılarındaki kenet demiri (Antalya). meydan cami duvarı). Kenetler, taşların birbirine -veya varsa- arkadaki duvara yatay yönde eklenmesinde kullanılan, iki ucu kıvrık, genelde 5-8 mm kalınlık, 50-60 mm genişlik ve 20-30 cm uzunlukta, yatay demir çubuklardır. Kenetlerin büyüklükleri bağlanacak taşların boyutuna göre de değişmektedir. Çoğunlukla demir lamaların çatallı, kuyruklu vb. şekillerde bükülmesiyle yapılmışlardır. Birleşim yerinin sağlamlaştırılması için, taşta açılan oyukların içine giren kıvrık uçların üzerine kurşun dökülmüştür. Kırlangıç kuyruğu da kenet gibi yatay yönde taşları birbirlerine bağlanmak için kullanılmış dövme demirden yapılmış bir bağlantı malzemesidir. Osmanlı döneminde piyasada bulunan kenetler türlerine, boyutlarına ve özelliklerine göre çeşitli isimler altında anılmıştır (Tablo 1 ve Şekil 13, 14).

Tablo 1 Osmanlı döneminde piyasada bulunan kenet türleri (Sönmez, 1997). Kenet Türleri Boyutuna Göre Adı Kened-i ahen (kenet demiri) Kened-i büzürk (büyük kenet) Kened-i nev (yeni kenet) Kened-i vasat (orta büyüklükte kenet) Kened-i hurda (hurda kenet) Kened-i küçek (küçük kenet) Kened-i köhne (köhne kenet) Kened-i Frengi (Avrupa kenedi) Kenedha-i mütenevvia (çeşitli kenetler)

7

Şekil 13 Çeşitli kenet türleri Şekil 14 Demir kenet uygulaması ve

(Üste ve Sert, 2007) genel ölçüleri (Çetecioğlu, 1940). Zıvanalar Sütunla başlık ve altlığını birbirine bağlamakta yada minare örgüsünde olduğu gibi taşların üst üste eklenmesinde kullanılmış olan, günümüzde “saplama” adı da verilen kare bazı örneklerde yuvarlak kesitli, kalın ve başsız bir çivi şeklinde yahut yassı ve uçlara doğru genişleyen formda, kenet gibi kurşunla tespit edilen dövme demir bağlantı elemanına verilen isimdir. Uçlara doğru yüzeyi tırtıklı olan tipleri de vardır (Şekil 15).

Şekil 15 Demir zıvanalar (saplama) ve Çatal kenet (Çetecioğlu, 1940).

Demirin Kaplama Malzemesi Olarak Kullanımı Demir malzemenin eski yapılardaki bir diğer kullanımı ise kaplama amaçlı olarak yapılan uygulamalardır. Genellikle atmosferik etkilere karşı koruma amaçlı olarak ahşap cephe ve kapı yüzeylerde kullanılmıştır. Dövülerek levha haline getirilmiş demirin ahşap kapıların üzerine yapılmış uygulamaları ile teneke olarak bilinen üzeri kalay kaplı kaplamalar yanında galvanizli sacdan yapılan cephe ve çatı kaplama malzemeleri bu gurupta örnek olarak gösterilebilir. Kütük halindeki demirin sıcak dövülerek kesitinin inceltilmesiyle sac haline getirilmesi 13. yüzyılın sonlarında gerçekleştirilmiştir. Bu haldeki malzeme daha çok süsleme işlerinde kullanılmış olmakla birlikte, geçen zamanla beraber kapıların üzerine kaplama olarak da uygulanmaya başlanmıştır. Teneke, özellikle 19. yüzyıldan sonra hem çatı hem de cephe kaplama malzemesi olarak kullanım alanı bulmaya başlamıştır. Başlangıçta levha şeklinde üretilen tenekeler önceleri birbirlerine lehim yöntemiyle birleştirilmişken, daha sonraları kıvırmalı düşey ve yatay ekler yapılarak, levhalar birbirine geçmeli olarak birleştirilmiştir. Bunun yanında çivilerle de yüzeye tespit edilmiş uygulamaları da bulunmaktadır. İlk üretimleri üzerleri desenli levhalar halinde olan tenekeler, 20. yüzyılda rulo haline getirilerek kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde başka kaplama malzemelerin geliştirilmesi ve tercih edilmesi nedeniyle kullanımı oldukça azalmış durumdadır (Şekil 16, 17, 18).

526

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 7: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

6

Strüktürel Döküm Demirleri 19. yüzyıl başlarında ahşap kolonlar yerine dökme demir kolonlar, ticari binalarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu uygulamalar ilk olarak Amerika’da gerçekleştirilmiştir. İstanbul’da bazı binalarda da döküm taşıyıcıların uygulandığı görülür. Eyüp’teki Feshane Binası (1935), Yıldız Sarayı Hasbahçesi’deki Raimondo d’Aranco’nun Küçük Serası (1894) ve Fener’deki Sveti Stefan Bulgar Kilisesi (1898) bunun en iyi örneklerindendir. Bulgar Kilisesi’nin döküm parçaları önce Avusturya’da yapılarak monte edilmiş, sonra sökülerek İstanbul’a getirilip Fener’de monte edilmiştir (Uluengin, 2006). Kenet Demirleri Kenet demirleri, taşların birbirine yatay yönde bağlantısını sağlayarak örgü sistemini rijit bir duruma getirme işlevine sahip olan, döverek biçimlendirilmiş bağlantı elemanlarıdır. Bu uygulamanın ilk örnekleri Roma mimarisinde görülmektedir (Şekil 11). Daha sonraki Yunan, Bizans ve Osmanlı dönemi yapılarının duvar ve sütun birleştirmelerinde de yaygın bir uygulama alanı bulmuştur (Şekil 12).

Şekil 11 Roma dönemi Hadrianus taş Şekil 12 Kenet bağlantı sistemi (Üsküdar kalıntılarındaki kenet demiri (Antalya). meydan cami duvarı). Kenetler, taşların birbirine -veya varsa- arkadaki duvara yatay yönde eklenmesinde kullanılan, iki ucu kıvrık, genelde 5-8 mm kalınlık, 50-60 mm genişlik ve 20-30 cm uzunlukta, yatay demir çubuklardır. Kenetlerin büyüklükleri bağlanacak taşların boyutuna göre de değişmektedir. Çoğunlukla demir lamaların çatallı, kuyruklu vb. şekillerde bükülmesiyle yapılmışlardır. Birleşim yerinin sağlamlaştırılması için, taşta açılan oyukların içine giren kıvrık uçların üzerine kurşun dökülmüştür. Kırlangıç kuyruğu da kenet gibi yatay yönde taşları birbirlerine bağlanmak için kullanılmış dövme demirden yapılmış bir bağlantı malzemesidir. Osmanlı döneminde piyasada bulunan kenetler türlerine, boyutlarına ve özelliklerine göre çeşitli isimler altında anılmıştır (Tablo 1 ve Şekil 13, 14).

Tablo 1 Osmanlı döneminde piyasada bulunan kenet türleri (Sönmez, 1997). Kenet Türleri Boyutuna Göre Adı Kened-i ahen (kenet demiri) Kened-i büzürk (büyük kenet) Kened-i nev (yeni kenet) Kened-i vasat (orta büyüklükte kenet) Kened-i hurda (hurda kenet) Kened-i küçek (küçük kenet) Kened-i köhne (köhne kenet) Kened-i Frengi (Avrupa kenedi) Kenedha-i mütenevvia (çeşitli kenetler)

7

Şekil 13 Çeşitli kenet türleri Şekil 14 Demir kenet uygulaması ve

(Üste ve Sert, 2007) genel ölçüleri (Çetecioğlu, 1940). Zıvanalar Sütunla başlık ve altlığını birbirine bağlamakta yada minare örgüsünde olduğu gibi taşların üst üste eklenmesinde kullanılmış olan, günümüzde “saplama” adı da verilen kare bazı örneklerde yuvarlak kesitli, kalın ve başsız bir çivi şeklinde yahut yassı ve uçlara doğru genişleyen formda, kenet gibi kurşunla tespit edilen dövme demir bağlantı elemanına verilen isimdir. Uçlara doğru yüzeyi tırtıklı olan tipleri de vardır (Şekil 15).

Şekil 15 Demir zıvanalar (saplama) ve Çatal kenet (Çetecioğlu, 1940).

Demirin Kaplama Malzemesi Olarak Kullanımı Demir malzemenin eski yapılardaki bir diğer kullanımı ise kaplama amaçlı olarak yapılan uygulamalardır. Genellikle atmosferik etkilere karşı koruma amaçlı olarak ahşap cephe ve kapı yüzeylerde kullanılmıştır. Dövülerek levha haline getirilmiş demirin ahşap kapıların üzerine yapılmış uygulamaları ile teneke olarak bilinen üzeri kalay kaplı kaplamalar yanında galvanizli sacdan yapılan cephe ve çatı kaplama malzemeleri bu gurupta örnek olarak gösterilebilir. Kütük halindeki demirin sıcak dövülerek kesitinin inceltilmesiyle sac haline getirilmesi 13. yüzyılın sonlarında gerçekleştirilmiştir. Bu haldeki malzeme daha çok süsleme işlerinde kullanılmış olmakla birlikte, geçen zamanla beraber kapıların üzerine kaplama olarak da uygulanmaya başlanmıştır. Teneke, özellikle 19. yüzyıldan sonra hem çatı hem de cephe kaplama malzemesi olarak kullanım alanı bulmaya başlamıştır. Başlangıçta levha şeklinde üretilen tenekeler önceleri birbirlerine lehim yöntemiyle birleştirilmişken, daha sonraları kıvırmalı düşey ve yatay ekler yapılarak, levhalar birbirine geçmeli olarak birleştirilmiştir. Bunun yanında çivilerle de yüzeye tespit edilmiş uygulamaları da bulunmaktadır. İlk üretimleri üzerleri desenli levhalar halinde olan tenekeler, 20. yüzyılda rulo haline getirilerek kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde başka kaplama malzemelerin geliştirilmesi ve tercih edilmesi nedeniyle kullanımı oldukça azalmış durumdadır (Şekil 16, 17, 18).

527

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 8: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

8

Şekil 16 Cephe yüzeylerin teneke levhalarla kaplanması, Sinop.

Şekil 17 Ahşap kapı üzerine bindirmeli teneke kaplamalar. Birleştirmeler çivilerle yapılmış, Ohrid.

Şekil 18 Sac levhalar üst üste bindirilmiş, ahşap kapı. Vezir Han Kapısı, 1723.

Demirin Doğrama Malzemesi Olarak Kullanımı

Demir Kapılar ve Parmaklıklar Tarihi yapılarda demir malzemenin bir başka kullanım şekli de kafes, korkuluk ve parmaklık ile yine demirden yapılmış döküm ve dövme kapılar gibi çeşitli demir işlerini kapsamaktadır. Parmaklıkların bahçe, balkon, merdiven, pencere, sürgülü vitrin, rulolu vitrin ve markiz gibi çeşitli uygulama şekilleri mevcuttur. Bunun yanında ayrıca, Cami, medrese, han gibi çeşitli anıtsal yapıların pencere açıklıklarında ve şadırvanlarındaki lokmalı ya da lokmasız pencere şebekeleri ve kubbe yolunun demir parmaklık ve tırabzanlarını da bu kapsamda sayılabilir. Selçuklu ve Osmanlı dönemi demirci ustaları Tanzimat dönemine kadar (1839) genel olarak birbirine benzer özellikte lokmalı pencere parmaklıkları yani şebekeler, yapmışlardır. Şebekeler, kare ya da yuvarlak kesitli demir çubukların dikey ve yatay yönde birbirini kesmesi ve bu kesişim yerlerine lokma adı verilen ve dövülerek biçimlendirilmiş olan, köşeleri kesilmiş küp şeklindeki (bazı örneklerde armut formunda) demirlerin yerleştirilmesiyle yapılmışlardır. Osmanlı döneminde bu tip parmaklıkların bronzdan yapılmış birçok örnekleri de mevcuttur (Şekil 19). Bu gibi demir parmaklık sistemleri üzerine, Avrupa’da yapılmış parmaklık örneklerinde olduğu gibi kıvrımlı yaprak ve sadeliği bozacak diğer başka süsler ilave edilmemiştir. Hazine, köşk, saray, kasır ve depo gibi korunması gereken yapıların kapıları genelde dökme demirden yapılmışken pencerelerine gayet sade demir parmaklıklar takılmıştır. Yığma ya da ahşap tekniği ile inşa edilmiş sivil mimari örneklerin pencerelerindeki parmaklık sistemlerinde lokmalı bir strüktür sistemi pek kullanılmamıştır. Buradaki parmaklıklarda yatay yöndeki demir çubukların kesişim yerleri oyularak düşey demirler bu yarıklardan geçirilmiş ve birleştirme geçmeli şekilde sağlanmıştır (Şekil 20).

Şekil 19 Lokma parmaklıklar Şekil 20 Yarık içerisinden geçirilen yuvarlak a) yuvarlak kesitli demir çubuklar demir çubuk bağlantı sistemi, Kayseri. b) kare kesitli demir çubuklar.

9

Bunun dışında bindirme yöntemi ile yapılmış parmaklık sistemleri de bulunmaktadır. Burada bindirme, demir çubukların kesişim yerleri dövülerek inceltilmiş, orta noktasına delikler açılarak perçinlemek suretiyle sistem rijit hale getirilmiştir (Şekil 21).

Şekil 21 Bindirme yöntemi ile parmaklık teşkili

Süsleme demirciliği alanında dökme demir elemanlar ilk kez 18. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Döküm tekniği, dövme yöntemine göre daha kolay olması nedeniyle dökme demir kapı ve parmaklık üretiminde bu teknikten oldukça yararlanılmıştır. Batı dünyasında kilise, katedral ve şatoların Osmanlılarda da genellikle saray, kasır ve köşk gibi yapıların bahçe kapıları ve bahçe parmaklıkları çoğunlukla dökme demirden yapılmıştır. Gösterişli ve süslü bir karakter taşıyan bu döküm elemanlar, batıdaki çeşitli mimari üslupların Osmanlı topraklarına girmesiyle organik ve kıvrımlı formlardan daha basit olanlara kadar bir geniş çeşitlilik gösterirler (Şekil 22).

Şekil 22 Küçüksu Kasrı dökme demir giriş kapısı ve bahçe parmaklık detayları.

Bunun yanında özellikle konut türü yığma yapıların giriş ve bahçe kapıları ile merdiven tırabzanları ve diğer yerlerinde dövme tekniği ile yapılmış demir kapıların ve parmaklıkların kullanımının yaygınlaşması yine 19. yüzyıldan sonra olmuştur. Burada düz ve kıvrık formdaki demir çubukların birbirlerine birleştirilmeleri, perçinleme ve bilezik ile bağlama şeklinde yapılmıştır. Bu gibi döküm kapılar yanında, 15. yüzyıla tarihlenen Osmanlı dönemine ait bazı yapılarda dövme yöntemi ile yapılmış kapı örnekleri de bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak Kapalıçarşı Sandal Bedesteni kapıları gösterilebilir (Şekil 23). Dört giriş kapısı bulunan bedestenin tüm kapıları yekpare dövme demirden yapılmıştır. Kapının yüksekliği yaklaşık 3 metre kalınlığı da 5 cm olup üzerindeki ekler ve kuşaklama demirleri aynı şekilde sıcak dövme yöntemi ile kaynatılarak kapıya ve birbirlerine birleştirilmiştir.

528

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 9: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

8

Şekil 16 Cephe yüzeylerin teneke levhalarla kaplanması, Sinop.

Şekil 17 Ahşap kapı üzerine bindirmeli teneke kaplamalar. Birleştirmeler çivilerle yapılmış, Ohrid.

Şekil 18 Sac levhalar üst üste bindirilmiş, ahşap kapı. Vezir Han Kapısı, 1723.

Demirin Doğrama Malzemesi Olarak Kullanımı

Demir Kapılar ve Parmaklıklar Tarihi yapılarda demir malzemenin bir başka kullanım şekli de kafes, korkuluk ve parmaklık ile yine demirden yapılmış döküm ve dövme kapılar gibi çeşitli demir işlerini kapsamaktadır. Parmaklıkların bahçe, balkon, merdiven, pencere, sürgülü vitrin, rulolu vitrin ve markiz gibi çeşitli uygulama şekilleri mevcuttur. Bunun yanında ayrıca, Cami, medrese, han gibi çeşitli anıtsal yapıların pencere açıklıklarında ve şadırvanlarındaki lokmalı ya da lokmasız pencere şebekeleri ve kubbe yolunun demir parmaklık ve tırabzanlarını da bu kapsamda sayılabilir. Selçuklu ve Osmanlı dönemi demirci ustaları Tanzimat dönemine kadar (1839) genel olarak birbirine benzer özellikte lokmalı pencere parmaklıkları yani şebekeler, yapmışlardır. Şebekeler, kare ya da yuvarlak kesitli demir çubukların dikey ve yatay yönde birbirini kesmesi ve bu kesişim yerlerine lokma adı verilen ve dövülerek biçimlendirilmiş olan, köşeleri kesilmiş küp şeklindeki (bazı örneklerde armut formunda) demirlerin yerleştirilmesiyle yapılmışlardır. Osmanlı döneminde bu tip parmaklıkların bronzdan yapılmış birçok örnekleri de mevcuttur (Şekil 19). Bu gibi demir parmaklık sistemleri üzerine, Avrupa’da yapılmış parmaklık örneklerinde olduğu gibi kıvrımlı yaprak ve sadeliği bozacak diğer başka süsler ilave edilmemiştir. Hazine, köşk, saray, kasır ve depo gibi korunması gereken yapıların kapıları genelde dökme demirden yapılmışken pencerelerine gayet sade demir parmaklıklar takılmıştır. Yığma ya da ahşap tekniği ile inşa edilmiş sivil mimari örneklerin pencerelerindeki parmaklık sistemlerinde lokmalı bir strüktür sistemi pek kullanılmamıştır. Buradaki parmaklıklarda yatay yöndeki demir çubukların kesişim yerleri oyularak düşey demirler bu yarıklardan geçirilmiş ve birleştirme geçmeli şekilde sağlanmıştır (Şekil 20).

Şekil 19 Lokma parmaklıklar Şekil 20 Yarık içerisinden geçirilen yuvarlak a) yuvarlak kesitli demir çubuklar demir çubuk bağlantı sistemi, Kayseri. b) kare kesitli demir çubuklar.

9

Bunun dışında bindirme yöntemi ile yapılmış parmaklık sistemleri de bulunmaktadır. Burada bindirme, demir çubukların kesişim yerleri dövülerek inceltilmiş, orta noktasına delikler açılarak perçinlemek suretiyle sistem rijit hale getirilmiştir (Şekil 21).

Şekil 21 Bindirme yöntemi ile parmaklık teşkili

Süsleme demirciliği alanında dökme demir elemanlar ilk kez 18. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Döküm tekniği, dövme yöntemine göre daha kolay olması nedeniyle dökme demir kapı ve parmaklık üretiminde bu teknikten oldukça yararlanılmıştır. Batı dünyasında kilise, katedral ve şatoların Osmanlılarda da genellikle saray, kasır ve köşk gibi yapıların bahçe kapıları ve bahçe parmaklıkları çoğunlukla dökme demirden yapılmıştır. Gösterişli ve süslü bir karakter taşıyan bu döküm elemanlar, batıdaki çeşitli mimari üslupların Osmanlı topraklarına girmesiyle organik ve kıvrımlı formlardan daha basit olanlara kadar bir geniş çeşitlilik gösterirler (Şekil 22).

Şekil 22 Küçüksu Kasrı dökme demir giriş kapısı ve bahçe parmaklık detayları.

Bunun yanında özellikle konut türü yığma yapıların giriş ve bahçe kapıları ile merdiven tırabzanları ve diğer yerlerinde dövme tekniği ile yapılmış demir kapıların ve parmaklıkların kullanımının yaygınlaşması yine 19. yüzyıldan sonra olmuştur. Burada düz ve kıvrık formdaki demir çubukların birbirlerine birleştirilmeleri, perçinleme ve bilezik ile bağlama şeklinde yapılmıştır. Bu gibi döküm kapılar yanında, 15. yüzyıla tarihlenen Osmanlı dönemine ait bazı yapılarda dövme yöntemi ile yapılmış kapı örnekleri de bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak Kapalıçarşı Sandal Bedesteni kapıları gösterilebilir (Şekil 23). Dört giriş kapısı bulunan bedestenin tüm kapıları yekpare dövme demirden yapılmıştır. Kapının yüksekliği yaklaşık 3 metre kalınlığı da 5 cm olup üzerindeki ekler ve kuşaklama demirleri aynı şekilde sıcak dövme yöntemi ile kaynatılarak kapıya ve birbirlerine birleştirilmiştir.

529

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 10: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

10

Şekil 23 Kapalıçarşı’daki Sandal Bedesteni’nin (1461) dövme demir kapısında dövme

izleri belli olmaktadır. Ökçe demiri ise ana kapıya vidalı sistemle bağlanmıştır.

Demirin Detay Malzemesi Olarak Kullanımı

Demirin yukarıda söz edilen kullanım örnekleri dışında geleneksel yapıda bir başka yer alış biçimi ise detay malzemeler, döküm ve dövme süslemeler ve çeşitli aksamlar şeklinde görülmektedir. Ahşap kapı, pencere ve kapakların reze, ökçe, taban demiri, mandal, kanca, halka, köşebent gibi demir aksamları, kandil ve kandil askılıkları, metalin strüktürel anlamda taşıyıcı işlevi olmayan kullanımları arasında sayılabilir. Ayrıca iskeleti kurmak için harcanan sayısız çivileri, kapı ve pencerelerin demirden yapılmış, kilitleri, reze ve tokmaklarıyla diğer demir bağlantı malzemelerini de burada hesaba katmak gerekir. Bu şekildeki kullanıma ait bazı örnekler aşağıdaki başlıklarda verilmektedir. Reze Kapı, pencere, dolap kapaklarının tutturulması, açılıp kapanması ile kilitlenmesinde kullanılan, demircilerin yaptığı çeşitli türdeki menteşe ve kilitlerin genel adıdır (Şekil 24 ve 25). Çift kanatlı kapılarda, her zaman açılmayan kanadı alt ve üst eşiklere sabitleyen demir sürgü ve kanatları söveye ya da duvara asmak için kullanılan ve kapağa çakılan elemanı uzun bir demir şeklinde olan menteşeye de Reze adı verilmektedir (Sönmez, 1997).

Şekil 24 Çeşitli demir kilitler (Kayseri, Sandal Bedesteni).

Şekil 25 Kapı kanadında çeşitli demir detaylar (Kayseri, Ağırnas).

11

Kullab, Güllab İki uzun demir parçasının ortasından birbirine geçirilerek kıvrılması, eklem noktasından sonra da yan yana gelerek çift katlı bir kesit oluşturması şeklinde yapılan ve uçlara doğru sivrilen, demircilerin yaptığı bir tür menteşenin ismidir (Sönmez, 1997). Geleneksel Türk Evlerinin kapı, pencere ve dolaplarında kapağın kasaya tutturularak açılıp kapanmasını sağlamak amacıyla kullanılmıştır (Şekil 26). Ökçe Demiri (Ahen-i Ökçe) Dolap, pencere ve kapı kanatlarının zemine oturtulması ve alttan bir yuva içinde hareket etmesi için kullanılan demir öğe (Şekil 27).

Şekil 26 Güllab. Şekil 27 Ökçe demirleri, Kayseri. Kazık Başı Demiri (Ahen-i Kazık Başı) Zemini sağlamlaştırmak için çakılan ağaç kazıkların sivri ucuna takılan kılıf biçimindeki demir başlığa verilen isimdir. Kazık başı demirleri ağacın zemine çakılmasını hem kolaylaştırması hem de çakılma sırasında sürtünme nedeniyle ağacın sivri uçlu kısmının hasar görmesini engellemesi gibi faydalar sunmuştur. Demir Bağlantı Elemanları 19. yüzyıldan sonra Batı tarzı yapı üretim tekniğinin Osmanlılara yansımasıyla bulon, klamo adı verilen bağlantı elemanları da piyasaya sunulmuştur. Bu malzemeler demirci veya yapı çilingirleri tarafından yapılıp hazırlanır ve kilo olarak piyasada satılırdı. Klamolar: Lama demirlerinden dövme yöntemiyle yapılmışlardır. İki ucu bükümlü olup bükümler uçlara doğru sivriltilmiştir. Boyları ve kalınlıkları çeşitli olup kiriş döşemelikleri, çatılar ve benzeri yerlerde kullanılmışlardır (Şekil 28). Demir Bağlar: Genel olarak 10-15 mm. kalınlıkta ve 40-50 mm. genişlikte yapılmışlardır. Bu bağlar da lama demirinden yapılmış olup uçları kıvrıktır. Krampon adı verilen bağlantı demirleri aracılığıyla tespit edilmekle beraber bunun yanında çivi ve bulonlar ile de bağlanmışlardır (Şekil 28).

Şekil 28 Klamo ve demir bağlar. Şekil 29 Bulon sistemi

530

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 11: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

10

Şekil 23 Kapalıçarşı’daki Sandal Bedesteni’nin (1461) dövme demir kapısında dövme

izleri belli olmaktadır. Ökçe demiri ise ana kapıya vidalı sistemle bağlanmıştır.

Demirin Detay Malzemesi Olarak Kullanımı

Demirin yukarıda söz edilen kullanım örnekleri dışında geleneksel yapıda bir başka yer alış biçimi ise detay malzemeler, döküm ve dövme süslemeler ve çeşitli aksamlar şeklinde görülmektedir. Ahşap kapı, pencere ve kapakların reze, ökçe, taban demiri, mandal, kanca, halka, köşebent gibi demir aksamları, kandil ve kandil askılıkları, metalin strüktürel anlamda taşıyıcı işlevi olmayan kullanımları arasında sayılabilir. Ayrıca iskeleti kurmak için harcanan sayısız çivileri, kapı ve pencerelerin demirden yapılmış, kilitleri, reze ve tokmaklarıyla diğer demir bağlantı malzemelerini de burada hesaba katmak gerekir. Bu şekildeki kullanıma ait bazı örnekler aşağıdaki başlıklarda verilmektedir. Reze Kapı, pencere, dolap kapaklarının tutturulması, açılıp kapanması ile kilitlenmesinde kullanılan, demircilerin yaptığı çeşitli türdeki menteşe ve kilitlerin genel adıdır (Şekil 24 ve 25). Çift kanatlı kapılarda, her zaman açılmayan kanadı alt ve üst eşiklere sabitleyen demir sürgü ve kanatları söveye ya da duvara asmak için kullanılan ve kapağa çakılan elemanı uzun bir demir şeklinde olan menteşeye de Reze adı verilmektedir (Sönmez, 1997).

Şekil 24 Çeşitli demir kilitler (Kayseri, Sandal Bedesteni).

Şekil 25 Kapı kanadında çeşitli demir detaylar (Kayseri, Ağırnas).

11

Kullab, Güllab İki uzun demir parçasının ortasından birbirine geçirilerek kıvrılması, eklem noktasından sonra da yan yana gelerek çift katlı bir kesit oluşturması şeklinde yapılan ve uçlara doğru sivrilen, demircilerin yaptığı bir tür menteşenin ismidir (Sönmez, 1997). Geleneksel Türk Evlerinin kapı, pencere ve dolaplarında kapağın kasaya tutturularak açılıp kapanmasını sağlamak amacıyla kullanılmıştır (Şekil 26). Ökçe Demiri (Ahen-i Ökçe) Dolap, pencere ve kapı kanatlarının zemine oturtulması ve alttan bir yuva içinde hareket etmesi için kullanılan demir öğe (Şekil 27).

Şekil 26 Güllab. Şekil 27 Ökçe demirleri, Kayseri. Kazık Başı Demiri (Ahen-i Kazık Başı) Zemini sağlamlaştırmak için çakılan ağaç kazıkların sivri ucuna takılan kılıf biçimindeki demir başlığa verilen isimdir. Kazık başı demirleri ağacın zemine çakılmasını hem kolaylaştırması hem de çakılma sırasında sürtünme nedeniyle ağacın sivri uçlu kısmının hasar görmesini engellemesi gibi faydalar sunmuştur. Demir Bağlantı Elemanları 19. yüzyıldan sonra Batı tarzı yapı üretim tekniğinin Osmanlılara yansımasıyla bulon, klamo adı verilen bağlantı elemanları da piyasaya sunulmuştur. Bu malzemeler demirci veya yapı çilingirleri tarafından yapılıp hazırlanır ve kilo olarak piyasada satılırdı. Klamolar: Lama demirlerinden dövme yöntemiyle yapılmışlardır. İki ucu bükümlü olup bükümler uçlara doğru sivriltilmiştir. Boyları ve kalınlıkları çeşitli olup kiriş döşemelikleri, çatılar ve benzeri yerlerde kullanılmışlardır (Şekil 28). Demir Bağlar: Genel olarak 10-15 mm. kalınlıkta ve 40-50 mm. genişlikte yapılmışlardır. Bu bağlar da lama demirinden yapılmış olup uçları kıvrıktır. Krampon adı verilen bağlantı demirleri aracılığıyla tespit edilmekle beraber bunun yanında çivi ve bulonlar ile de bağlanmışlardır (Şekil 28).

Şekil 28 Klamo ve demir bağlar. Şekil 29 Bulon sistemi

531

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 12: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

12

Çelik Bulonlar: Gövdesi, dört ile altı köşeli, kafa ve somunları da yine altı köşeli somundan oluşan bir cıvata/somun sistemidir. Somun ile ahşap arasında 3-4 mm. kalınlığında bir pul konmuştur. Orta boyuttaki yığma yapılarda genel olarak 16-11 mm. çapında olan bulonlar kullanılmıştır. Uygulanacağı yere ve yapı özelliğine göre de değişik çap ve boylarda çeşitli türleri bulunmaktadır (Şekil 29). Dövme Çiviler: Kesitleri kare şeklinde olup, uca doğru gittikçe sivrileşen bağlantı malzemeleridir. Başları kare ya da piramit şeklinde olup çeşitli kalınlık ve uzunlukta üretilmişlerdir.

Demirden Yapılmış Süslemeler, Demir Süslemeciliği Tarihi yapılarda demir malzemenin kullanım şekillerinden biri de süsleme demirciliği adı verilen ve başlangıçta dini yapılarda daha fazla kullanım yeri bulmuş uygulamalardır. Demirin seri olarak üretilememesi, biçimlendirme yöntem ve tekniklerinin yetersizliği burada etkili olmuştur. Zamanla üretimin kolaylaşması yanında biçimlendirme tekniklerindeki gelişmeler demir süsleme örneklerinin artmasına da yol açmıştır. Çeşitli bitkisel motiflerden esinlenerek kalıpta dövme yardımıyla yapılan süsleme işlerinin ilk örnekleri 12. yüzyılın sonlarına tarihlenmektedir. Daha sonraları demirin levha haline getirilmesi beraberinde süsleme işlerinin formlarında, çeşitliliğinde ve birleştirme tekniklerinde değişiklikler oluşmasına yol açmıştır. Bu dönemler süsleme demirciliğinin başlangıcı olarak da görülmektedir (Şekil 30).

Şekil 30 Demir kapılar üzerine uygulanmış çeşitli döküm rozetler (Tarlabaşı).

Geleneksel Türk yapılarında, demir parmaklıklar, kapı, halka ve tokmaklar, sandık rezeleri, kilitler vb. gibi süslü demir işleri sanat ve işçilik yönünden sanatsal özellikler taşımaktadır ve çoğunlukla dövme demirden yapılmıştır. Bunun yanında pirinç ve bronzdan yapılmış kapı halka ve tokmakları da bulunmaktadır. Türk yapılarında süslü demir kapılara da rastlanmaz. Kale gibi savunma yapılarının kapılarında ise kalın tahtaları birleştirmede iri başlı uzun dövme çiviler (mıh) kullanılmıştır. Kapı Halkaları ve Kapı Tokmakları: Halka ve tokmakların üretiminde kullanılan metaller tunç, pirinç ve demir şeklindedir. Son dönemlerde yapılmaya devam eden örneklerde ise genellikle sac kullanılmaktadır. Halkalar genellikle demir, tokmaklar ise tunç ve pirinçten yapılmış olmakla birlikte dökme demirden üretilmiş örnekleri de vardır. Her iki biçimlendirme yani dövme ve döküm teknikleri kullanılarak, demir olanlar dövme, tunç ve pirinç olanlar ise döküm tekniği ile üretilmiştir. Yani genellikle halkalar dövme, tokmaklar ise döküm tekniğinde yapılmıştır. Anadolu’da form itibariyle halka ve tokmaklarda 12 farklı tip olduğu tespit edilmiştir. Bunlara ek olarak ahşap kapı üzerinde dökümden yapılmış, tutamak işlevi gören örneklere de rastlanmaktadır (Şekil 31) (Göktaş Kaya, 2010) (Ataoğuz Çal, 2004).

13

Şekil 31 Dökme demir tutamak, kapı halkası ve tomak örnekleri.

Halka, halkayı kapıya sabitlemeye yarayan iki kollu kapı çivisi ve halka aynasından oluşmaktadır. Bunlarda da döküm ve dövme demir olmak üzere iki teknik görülür. Dövme demir sayı olarak diğerine göre çok azdır ve daha çok büyük halkalarda tercih edilmiştir.

Demirin Geleneksel Şekillendirme ve Birleştirme Teknikleri Günümüzde olduğu gibi eskiden de demircilik işlerinin bir kısmı sıcak, bir kısmı da soğuk olarak yapılmaktaydı. Bunlardan sıcak olarak şekillendirilenlere “Ocak İşi”, diğerlerine de “Tezgâh İşi” adı verilmiştir.

Sıcak Şekillendirme Dövme Yöntemi: Demirin en eski biçimlendirme tekniklerinden biridir. Bu yöntem malzemenin kesit alanını küçülterek demiri uzatma, toplama, ve kesit alanını büyüterek demiri kısaltma, bükme, soyma, delme, yarma ve çakma işlemlerinden oluşmaktadır. Demir filizlerinin kırılarak ufalanması, yıkanması ve odun kömürü ile ergitildikten sonra ikinci kez kızıl sıcaklığa kadar ısıtılıp el çekiçleriyle dövülerek katışıklıklarından arındırılması yoluyla yapılan işlemdir. Döküm Yöntemi: Döküm, bir sıcak şekil verme yöntemi olup ergimiş haldeki metalin bir kalıba dökülerek orada katılaştırılması işlemidir. Eskiden kum kalıplara dökümü yapılırken sonraları kokil adı verilen çelik kalıplar da kullanılmaya başlanmıştır. Bakır, kalay gibi diğer metallerin dökümü daha eskilere dayanmakla beraber, ancak 18. yüzyılda üretimine başlanan demir dökümcülüğü ile demir işçiliğinde yeni ufuklar açılmıştır. Kaynatma yöntemi: Eskiden yapılan bu yöntemde, demir birleşimleri, demirin doğal bir şekilde bağlantısını sağlamasının yanında soğuk demircilik sanatının önemli bir kısmını da teşkil etmekteydi. Demiri bu şekilde bağlamak için önce, iki parça demir aynı derece sıcaklıkta kızdırarak, daha sonra kaynaması gereken yerler iyice temizlendikten sonra üst üste getirilip dövülerek birbirine kaynatılmıştır. Oksijen ve diğer kaynak yöntemlerinin gelişmesiyle bu teknik günümüzde daha çok demirci atölyelerinde yapılmaktadır. Soğuk Şekillendirme ve Birleştirme Muylu Açmak: Bu işlem, bir demirin düşey olarak bir başkasına geçmesi gerektiği zaman uygulanmış ve bu suretle üst üste geçirilen demirler, gereğinde perçinle yada saplama ile takviye edilmişlerdir.

532

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 13: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

12

Çelik Bulonlar: Gövdesi, dört ile altı köşeli, kafa ve somunları da yine altı köşeli somundan oluşan bir cıvata/somun sistemidir. Somun ile ahşap arasında 3-4 mm. kalınlığında bir pul konmuştur. Orta boyuttaki yığma yapılarda genel olarak 16-11 mm. çapında olan bulonlar kullanılmıştır. Uygulanacağı yere ve yapı özelliğine göre de değişik çap ve boylarda çeşitli türleri bulunmaktadır (Şekil 29). Dövme Çiviler: Kesitleri kare şeklinde olup, uca doğru gittikçe sivrileşen bağlantı malzemeleridir. Başları kare ya da piramit şeklinde olup çeşitli kalınlık ve uzunlukta üretilmişlerdir.

Demirden Yapılmış Süslemeler, Demir Süslemeciliği Tarihi yapılarda demir malzemenin kullanım şekillerinden biri de süsleme demirciliği adı verilen ve başlangıçta dini yapılarda daha fazla kullanım yeri bulmuş uygulamalardır. Demirin seri olarak üretilememesi, biçimlendirme yöntem ve tekniklerinin yetersizliği burada etkili olmuştur. Zamanla üretimin kolaylaşması yanında biçimlendirme tekniklerindeki gelişmeler demir süsleme örneklerinin artmasına da yol açmıştır. Çeşitli bitkisel motiflerden esinlenerek kalıpta dövme yardımıyla yapılan süsleme işlerinin ilk örnekleri 12. yüzyılın sonlarına tarihlenmektedir. Daha sonraları demirin levha haline getirilmesi beraberinde süsleme işlerinin formlarında, çeşitliliğinde ve birleştirme tekniklerinde değişiklikler oluşmasına yol açmıştır. Bu dönemler süsleme demirciliğinin başlangıcı olarak da görülmektedir (Şekil 30).

Şekil 30 Demir kapılar üzerine uygulanmış çeşitli döküm rozetler (Tarlabaşı).

Geleneksel Türk yapılarında, demir parmaklıklar, kapı, halka ve tokmaklar, sandık rezeleri, kilitler vb. gibi süslü demir işleri sanat ve işçilik yönünden sanatsal özellikler taşımaktadır ve çoğunlukla dövme demirden yapılmıştır. Bunun yanında pirinç ve bronzdan yapılmış kapı halka ve tokmakları da bulunmaktadır. Türk yapılarında süslü demir kapılara da rastlanmaz. Kale gibi savunma yapılarının kapılarında ise kalın tahtaları birleştirmede iri başlı uzun dövme çiviler (mıh) kullanılmıştır. Kapı Halkaları ve Kapı Tokmakları: Halka ve tokmakların üretiminde kullanılan metaller tunç, pirinç ve demir şeklindedir. Son dönemlerde yapılmaya devam eden örneklerde ise genellikle sac kullanılmaktadır. Halkalar genellikle demir, tokmaklar ise tunç ve pirinçten yapılmış olmakla birlikte dökme demirden üretilmiş örnekleri de vardır. Her iki biçimlendirme yani dövme ve döküm teknikleri kullanılarak, demir olanlar dövme, tunç ve pirinç olanlar ise döküm tekniği ile üretilmiştir. Yani genellikle halkalar dövme, tokmaklar ise döküm tekniğinde yapılmıştır. Anadolu’da form itibariyle halka ve tokmaklarda 12 farklı tip olduğu tespit edilmiştir. Bunlara ek olarak ahşap kapı üzerinde dökümden yapılmış, tutamak işlevi gören örneklere de rastlanmaktadır (Şekil 31) (Göktaş Kaya, 2010) (Ataoğuz Çal, 2004).

13

Şekil 31 Dökme demir tutamak, kapı halkası ve tomak örnekleri.

Halka, halkayı kapıya sabitlemeye yarayan iki kollu kapı çivisi ve halka aynasından oluşmaktadır. Bunlarda da döküm ve dövme demir olmak üzere iki teknik görülür. Dövme demir sayı olarak diğerine göre çok azdır ve daha çok büyük halkalarda tercih edilmiştir.

Demirin Geleneksel Şekillendirme ve Birleştirme Teknikleri Günümüzde olduğu gibi eskiden de demircilik işlerinin bir kısmı sıcak, bir kısmı da soğuk olarak yapılmaktaydı. Bunlardan sıcak olarak şekillendirilenlere “Ocak İşi”, diğerlerine de “Tezgâh İşi” adı verilmiştir.

Sıcak Şekillendirme Dövme Yöntemi: Demirin en eski biçimlendirme tekniklerinden biridir. Bu yöntem malzemenin kesit alanını küçülterek demiri uzatma, toplama, ve kesit alanını büyüterek demiri kısaltma, bükme, soyma, delme, yarma ve çakma işlemlerinden oluşmaktadır. Demir filizlerinin kırılarak ufalanması, yıkanması ve odun kömürü ile ergitildikten sonra ikinci kez kızıl sıcaklığa kadar ısıtılıp el çekiçleriyle dövülerek katışıklıklarından arındırılması yoluyla yapılan işlemdir. Döküm Yöntemi: Döküm, bir sıcak şekil verme yöntemi olup ergimiş haldeki metalin bir kalıba dökülerek orada katılaştırılması işlemidir. Eskiden kum kalıplara dökümü yapılırken sonraları kokil adı verilen çelik kalıplar da kullanılmaya başlanmıştır. Bakır, kalay gibi diğer metallerin dökümü daha eskilere dayanmakla beraber, ancak 18. yüzyılda üretimine başlanan demir dökümcülüğü ile demir işçiliğinde yeni ufuklar açılmıştır. Kaynatma yöntemi: Eskiden yapılan bu yöntemde, demir birleşimleri, demirin doğal bir şekilde bağlantısını sağlamasının yanında soğuk demircilik sanatının önemli bir kısmını da teşkil etmekteydi. Demiri bu şekilde bağlamak için önce, iki parça demir aynı derece sıcaklıkta kızdırarak, daha sonra kaynaması gereken yerler iyice temizlendikten sonra üst üste getirilip dövülerek birbirine kaynatılmıştır. Oksijen ve diğer kaynak yöntemlerinin gelişmesiyle bu teknik günümüzde daha çok demirci atölyelerinde yapılmaktadır. Soğuk Şekillendirme ve Birleştirme Muylu Açmak: Bu işlem, bir demirin düşey olarak bir başkasına geçmesi gerektiği zaman uygulanmış ve bu suretle üst üste geçirilen demirler, gereğinde perçinle yada saplama ile takviye edilmişlerdir.

533

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 14: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

14

Bindirme Yöntemi: Bindirme suretiyle yapılan demir birleştirmelerinin birkaç türü bulunmaktadır: İçeri doğru oluklandırılarak bindirme, uç uca getirilerek bindirme ve yarı yarıya bindirme gibi. Bunlardan her biri, az bir şekilde üst üste binmesi gereken veya dik açılı bükümlerde ya da bir demiri döndürerek doğrultusunun çevrilmesi gereken yerlerde kullanılır. Sırtlı Geçme, Bilezikleme: Özellikle sayılması gereken bağlama yöntemlerinden biri de bileziktir. Bilezik yuvarlak, yassı ya da profilli demirden yapılmış olup kesik yeri kaynatma veya perçinleme suretiyle birleştirilmiştir (Şekil-32).

Şekil 32 Muylu bindirme, Yarı yarıya bindirme ve çeşitli bilezikler

Demir Malzeme Sorunları ve Bozulma Şekilleri

Demirin temel bozulma nedeni korozyondur ve bu korozyona pas adı da verilir. Paslanma, demir malzeme ve elemanlarda üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Korozyon, uzun bir zaman diliminde yavaş yavaş gerçekleşen bir olay olmasına rağmen, ciddi sayılabilecek sonuçlar doğurmakta, hem demirin kendisinde kütle ve kesit kaybına neden olmakta hem de diğer malzeme ve elemanlar üzerinde çeşitli sorunlar meydana getirebilmektedir. Dökme demir ile dövme demirin korozyon oluşumları birbirinden farklı görünmektedir. Döküm, korozyona daha dayanıklıdır. Dövme demir korozyona uğradığında paslanan bölgeler demirden ayrılıp kesitlerde azalmaya neden olurken, dökme demir paslandığında orijinal boyutlarını korur ve ilk bakışta korozyon olmadığı izlenimini verebilir. Bunun nedeni, dökme demirin mikro yapısında korozyona dirençli maddelerin bulunmasıdır. Bunların en önemlileri grafit, ötentik fosfor ve karbür’dür. Karbon oranının düşüklüğü nedeniyle dövme demirin mekanik özellikleri dökme demirden daha üstündür ve çelikler kadar korozyona uğramazlar. Burada korozyon açısından üzerinde durulması gereken en önemli konu strüktürel sistemde yer almış demir malzemelerdir. Strüktür sisteminde yer alan demir malzemeler aynı zamanda mekanik etkiler altında bulunduklarından, müdahalenin çok zor ya da bazen imkânsız olabilmesi açısından da korozyon oluşumları ayrı bir önem taşımaktadır. Tarihi yapılarda kullanılan demirin strüktürdeki tespit ve birleşimleri ele alındığında;

• Demirin demirle (perçin, bindirme ve bükme gibi bağlantılar), • Demirin demir olmayan farklı bir metalle, (kurşun, bronz gibi) • Demirin kârgir malzemeyle (taş, tuğla, kireç harcı) • Demirin ahşap malzemeyle ilişkili olduğu görülür.

15

Korozyon aktivitelerini bu çerçevede irdeleyecek olursak kârgir yapıda demir malzemenin korozyon oluşumları; demirin atmosfer ortamında korozyonu (yüzeysel), demirin, demir ve demir olmayan farklı metallerle eşleşmesi sonucu oluşan korozyonu (elektrokimyasal, galvanik), demirin kârgir malzeme ile kuru ya da dolgulu şekilde ilişkisi sonucu ortaya çıkan korozyonu (aralık, farklı havalanma) ve demirin ahşap malzeme ile ilişkisi sonucu oluşan korozyonu (aralık, kimyasal) olmak üzere dört başlıkta toplanabilir.

Şekil 33 Demirin, demir ve ahşapla eşleşmesi sonucu oluşan korozyon. Çivilerin kaplama malzemesiyle birleşim bölgeleri daha çabuk bozulmuştur (Şekil 33a). Kenet ve zıvana korozyonu sonucu taşlarda ortaya çıkan mekanik hasarlar (Şekil 33b, 33c) (Bozdoğan Kemeri) Yukarıda belirtilen ortam şartları dikkate alındığında eski kârgir yapılardaki demir malzeme açısından önemli korozyon türleri genellikle yüzeysel, galvanik, noktasal, gerilim ve aralık korozyon şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Tarihi Yapıda Demir Malzemenin Korunma İlkeleri Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı meydana gelmiş problemlerin giderilmesi için demir malzemelere uygulanacak koruma-onarım çalışmaları çeşitli basamaklardan oluşur. Bunlar;

1- Korozyona neden olan ortamın/etkenin değerlendirilmesi, 2- Korozyon ürünlerinin tanımlanması, 3- Korozyon ürünlerinin metal yüzeyinden uzaklaştırılması, temizleme

işlemleri, 4- Aktif korozyonun durdurulması, 5- Metalin onarım işlemleri, 6- Metal yüzeyinde gerekli yüzey (koruma) işlemlerinin yapılması 7- Metalin yeniden üretilmesi şeklinde sıralanabilir.

Duvar sistemlerinde kullanılan gergi, kenet ve zıvanalar rutubet etkisi ile bazen aşırı derecede paslanıp korozyona uğrayabilmektedirler. Bu durumda yenileri ile değiştirilmesi gündeme gelebilir. Korozyon ileri derecede değilse bahsedilmiş gerekli temizlik ve onarım işlemleri yapıldıktan sonra üzerlerini koruyucu malzeme ile kaplamak yeterli gelebilir. Bunun yanında basit önlemler alarak da koruma sağlanabilir. Bu kapsamda ara yüzeylere müdahale ederek, gerekli yalıtım malzemeleriyle (kalafat gibi) ya da kaplamalar yaparak metal/ortam ilişkisi kesilmelidir. İki demirin birleşim bölgelerindeki gevşemiş perçin, vida ya da halka gibi bağlantı elemanlarındaki boşlukları gidermek, yine iki farklı metal (demir ve bronz gibi) arasında galvanik korozyonun oluşumuna engel olmak için arada yalıtım malzemeleri kullanmak, korozyonu engelleyici basit çözüm yollarıdır. Daha sonra yapılacak periyodik bakım çalışmaları bu türlü korozyon oluşumlarına engel olacaktır.

534

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 15: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

14

Bindirme Yöntemi: Bindirme suretiyle yapılan demir birleştirmelerinin birkaç türü bulunmaktadır: İçeri doğru oluklandırılarak bindirme, uç uca getirilerek bindirme ve yarı yarıya bindirme gibi. Bunlardan her biri, az bir şekilde üst üste binmesi gereken veya dik açılı bükümlerde ya da bir demiri döndürerek doğrultusunun çevrilmesi gereken yerlerde kullanılır. Sırtlı Geçme, Bilezikleme: Özellikle sayılması gereken bağlama yöntemlerinden biri de bileziktir. Bilezik yuvarlak, yassı ya da profilli demirden yapılmış olup kesik yeri kaynatma veya perçinleme suretiyle birleştirilmiştir (Şekil-32).

Şekil 32 Muylu bindirme, Yarı yarıya bindirme ve çeşitli bilezikler

Demir Malzeme Sorunları ve Bozulma Şekilleri

Demirin temel bozulma nedeni korozyondur ve bu korozyona pas adı da verilir. Paslanma, demir malzeme ve elemanlarda üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Korozyon, uzun bir zaman diliminde yavaş yavaş gerçekleşen bir olay olmasına rağmen, ciddi sayılabilecek sonuçlar doğurmakta, hem demirin kendisinde kütle ve kesit kaybına neden olmakta hem de diğer malzeme ve elemanlar üzerinde çeşitli sorunlar meydana getirebilmektedir. Dökme demir ile dövme demirin korozyon oluşumları birbirinden farklı görünmektedir. Döküm, korozyona daha dayanıklıdır. Dövme demir korozyona uğradığında paslanan bölgeler demirden ayrılıp kesitlerde azalmaya neden olurken, dökme demir paslandığında orijinal boyutlarını korur ve ilk bakışta korozyon olmadığı izlenimini verebilir. Bunun nedeni, dökme demirin mikro yapısında korozyona dirençli maddelerin bulunmasıdır. Bunların en önemlileri grafit, ötentik fosfor ve karbür’dür. Karbon oranının düşüklüğü nedeniyle dövme demirin mekanik özellikleri dökme demirden daha üstündür ve çelikler kadar korozyona uğramazlar. Burada korozyon açısından üzerinde durulması gereken en önemli konu strüktürel sistemde yer almış demir malzemelerdir. Strüktür sisteminde yer alan demir malzemeler aynı zamanda mekanik etkiler altında bulunduklarından, müdahalenin çok zor ya da bazen imkânsız olabilmesi açısından da korozyon oluşumları ayrı bir önem taşımaktadır. Tarihi yapılarda kullanılan demirin strüktürdeki tespit ve birleşimleri ele alındığında;

• Demirin demirle (perçin, bindirme ve bükme gibi bağlantılar), • Demirin demir olmayan farklı bir metalle, (kurşun, bronz gibi) • Demirin kârgir malzemeyle (taş, tuğla, kireç harcı) • Demirin ahşap malzemeyle ilişkili olduğu görülür.

15

Korozyon aktivitelerini bu çerçevede irdeleyecek olursak kârgir yapıda demir malzemenin korozyon oluşumları; demirin atmosfer ortamında korozyonu (yüzeysel), demirin, demir ve demir olmayan farklı metallerle eşleşmesi sonucu oluşan korozyonu (elektrokimyasal, galvanik), demirin kârgir malzeme ile kuru ya da dolgulu şekilde ilişkisi sonucu ortaya çıkan korozyonu (aralık, farklı havalanma) ve demirin ahşap malzeme ile ilişkisi sonucu oluşan korozyonu (aralık, kimyasal) olmak üzere dört başlıkta toplanabilir.

Şekil 33 Demirin, demir ve ahşapla eşleşmesi sonucu oluşan korozyon. Çivilerin kaplama malzemesiyle birleşim bölgeleri daha çabuk bozulmuştur (Şekil 33a). Kenet ve zıvana korozyonu sonucu taşlarda ortaya çıkan mekanik hasarlar (Şekil 33b, 33c) (Bozdoğan Kemeri) Yukarıda belirtilen ortam şartları dikkate alındığında eski kârgir yapılardaki demir malzeme açısından önemli korozyon türleri genellikle yüzeysel, galvanik, noktasal, gerilim ve aralık korozyon şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Tarihi Yapıda Demir Malzemenin Korunma İlkeleri Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı meydana gelmiş problemlerin giderilmesi için demir malzemelere uygulanacak koruma-onarım çalışmaları çeşitli basamaklardan oluşur. Bunlar;

1- Korozyona neden olan ortamın/etkenin değerlendirilmesi, 2- Korozyon ürünlerinin tanımlanması, 3- Korozyon ürünlerinin metal yüzeyinden uzaklaştırılması, temizleme

işlemleri, 4- Aktif korozyonun durdurulması, 5- Metalin onarım işlemleri, 6- Metal yüzeyinde gerekli yüzey (koruma) işlemlerinin yapılması 7- Metalin yeniden üretilmesi şeklinde sıralanabilir.

Duvar sistemlerinde kullanılan gergi, kenet ve zıvanalar rutubet etkisi ile bazen aşırı derecede paslanıp korozyona uğrayabilmektedirler. Bu durumda yenileri ile değiştirilmesi gündeme gelebilir. Korozyon ileri derecede değilse bahsedilmiş gerekli temizlik ve onarım işlemleri yapıldıktan sonra üzerlerini koruyucu malzeme ile kaplamak yeterli gelebilir. Bunun yanında basit önlemler alarak da koruma sağlanabilir. Bu kapsamda ara yüzeylere müdahale ederek, gerekli yalıtım malzemeleriyle (kalafat gibi) ya da kaplamalar yaparak metal/ortam ilişkisi kesilmelidir. İki demirin birleşim bölgelerindeki gevşemiş perçin, vida ya da halka gibi bağlantı elemanlarındaki boşlukları gidermek, yine iki farklı metal (demir ve bronz gibi) arasında galvanik korozyonun oluşumuna engel olmak için arada yalıtım malzemeleri kullanmak, korozyonu engelleyici basit çözüm yollarıdır. Daha sonra yapılacak periyodik bakım çalışmaları bu türlü korozyon oluşumlarına engel olacaktır.

535

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu

Page 16: Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama ...1 Tarihi Eserlerde Demir Malzeme Kullanım ve Uygulama Teknikleri Doç. Dr. Sedat Kurugöl, Araş. Gör. Sezgi Giray Küçük

16

Kaynaklar

Ataoğuz Çal, Ö. (2004). Kastamonu Şehri Kapı Halkaları ve Tokmakları. Kastamonu Eğitim Dergisi, Cilt 12, No 2, s.485-504, Kastamonu. Çetecioğlu, M. (1940). Yapı Konstrüksiyonları I, Milli Eğitim Basımevi, 1940, Ankara Darga M. (1985) Hitit Mimarlığı-I, Yapı Sanatı, Arkeolojik ve Filolojik Veriler. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul. Doğan H. (1991) Osmanlı Mimarisinde Madeni Yapılar, Maden Kullanımı ve Teknolojisi (1700-1923), Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Göktaş Kaya L., (2010). Geleneksel Kapı Halka Ve Tokmakları. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 6, Sayı 12, 2010, s. 341–369, Safranbolu. Kılıç Y. (2007) 19.yy İkinci Yarısı Kârgir Konut Mimarisi’nin Beyoğlu Bölgesi Örneğinde İncelenmesi ve Yapısal Ölçekte Bir Koruma Yaklaşımı Geliştirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Sönmez, N. (1997) Osmanlı Dönemi Yapı ve Malzeme Terimleri Sözlüğü, YEM Yayınları, 1997, İstanbul. Tanyeli G. (1990) Osmanlı Mimarlığında Demirin Strüktürel Kullanımı (15-18.yy). Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Uluengin, B. (2006). Mimari Metaller, Özellikleri, Bozulma Nedenleri, Koruma ve Restorasyon Teknikleri. Birsen Yayınevi, 2006, İstanbul. Uzunlar N. (1989) Son Dönem Çıragan Sarayı Eski Yapım Sistemleri, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü. Ünsal B. (1973) Mimari Tarihi, İDM, Kutulmuş Matbaası, İstanbul. Üste C. ve Sert H. (2007). Orijinal Malzemelerin ve Kullanılması Düşünülen Malzemelerin Analizleri ve İrdelenmesi. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu 1, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Bildiriler Kitabı, s. 359-370, ISBN: 978-9944-89-340-4, 27-29 Eylül, Ankara.

1

Kenet ve Zıvanaların Yığma Duvarların Kesme (Kayma) Davranışına Etkisi

Ali Ural, Mehmet Emin Kara Aksaray Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Aksaray.

E-Posta: [email protected], [email protected]

Serkan Uslu Milli Savunma Bakanlığı, Ankara

E-Posta: [email protected]

Özet

Tarihin ilk çağlarından bu yana yığma yapı sistemleri kullanıla gelmektedir. Bu yapıların yapım tekniklerine bakıldığında yapıda sünekliği sağlayacak bazı bağlantı elemanlarının kullanıldığı görülmektedir. Bu elemanlar önceleri ahşap olarak kullanılsa da en genel kullanımı demirdendir. Kenet ve Zıvana olarak adlandırılan bu birleşim elemanlarının hangi usullerle yapıldığı günümüzde bilinse de en etkili bir şekilde nasıl kullanılacağı henüz net olarak bilinmemektedir. Bu çalışmada, laboratuvar ortamında gerçekleştirilmiş olan deneysel çalışmalar sunulmaktadır. Farklı Kenet-Zıvana sistemlerine sahip aynı ebattaki yığma duvar numuneleri üzerinde gerçekleştirilen deneyler sonucunda sistemlerin yığma duvarların kesme (kayma) kapasitesine ne tür bir etkisi olduğu incelenmiş, fotoğraflar yardımıyla çeşitli yorumlarda bulunulmuştur. Çalışmanın sonunda, günümüzde yapılacak olan restorasyon çalışmalarına ışık tutabilecek önemli bazı sonuçlara ulaşılmıştır.

Anahtar sözcükler: Tarihi yapılar, yığma yapılar, restorasyon, kenet, zıvana, kesme (kayma) davranışı

Giriş

Kültür mirasımızın önemli bir kısmını tarihi yığma yapılar oluşturmaktadır. Günümüze kadar bu yapılar deprem, sel, yangın, savaşlar, iklimsel etkiler ve define avcılarının müdahaleleri sebebiyle ya yıkılmış ya da ağır hasara uğramışlardır. Söz konusu yapıların gelecek nesillere aktarılması bizim asli görevlerimiz arasındadır. Bu amaçla yapılacak çalışmalardan en önemlisi bu yapıların statik ve malzeme açısından davranışlarının iyi bilinerek gerekli müdahalelerin yapılmasını sağlamaktır. Müdahaleler yapılırken göz önünde bulundurulması gereken en önemli husus yapının aslının korunmasıdır. Geçmiş yıllarda yapılan bazı restorasyon çalışmalarında yapılan hatalar neticesinde bugün bu tarihi yapılar aslını koruyamamış, en önemlisi de statikaçıdan stabil durumunu kaybederek daha fazla hasara uğramıştır.

536

5. Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu