;t-bedeviyye tacı (İstarıbul belediye müzesi, envanter, nr. 3096/3ı tedir. zilhicce ayının...

2
Bedeviyye Belediye M üzesi, Envanter, nr. tedir. Zilhicce son Ah- med el-Bedevl için düzenlenen mevlid törenleri beri devam etmek- tedir. Bir gibi kutlanan bu haftada bölgelerinden ve ülkelerden gelen 1 OO.OOO'lerce insan dini ve mistik tenef- füs etmektedir. Zeki Mübarek'in ifade- siyle, birçok sadece bu törenler sebebiyle Kahire ve Kuzey göre- bilme elde edebilmektedir. Ule- ma- dönem- lerde bu törenierin se- bep Bedeviyye kül- türü sadece tasawuf tarihi ediplere de bolca malzeme verebilecek bir sahiptir. Ab- dülhakim Eyydmü'l-insdn esas malzemesi bu kültürdür. Bedeviyye pek Hatta Afri- ka'da olan tarikatlar bile görünmemektedir (L Ri nn, s. 55 -552). Aziz Mahmud Hüdayf'nin 'dt eserinde Bedevi ile Veli vuku bulan kerametierden bah- setmesi de dikkat çekicidir. Evliya Çele- bi Bursa'da bir Bedevi tekkesinin bahseder. Be- devi Tekkesi'nin ilk 1739'da ve- fat Uzunyol'daki Arap- zade Bedevi Tekkesi'nin 1828' de dikkate bu Osman- tarihçesi daha kolay olur. Ahmed ei-Bedevf'nin dua ve hizipleriy- le adab ve konu alan eser ve en 1. Abdüssamed b. Abdul- lah el-Cevdhirü's-seniyye ii'n- nisbe ve'l-kerdmdti'l-Ahmediyye 1288) z. Nureddin b. ei-Ha- lebf. en-Nasihatü'l- 'aleviyye ii beyd- ni (Ezhe r Kt p., nr. 1540). 3. Zebldf, (Tibyan, 47 •-52bl 4. Hasan el- en- Neiehdtü '1- Ahmediyye ve'l- 32 kaynaklar- da eserler de zikredilmektedir: Mu- hammed b. Selame, hammediyye ii '1 - ' 1- ye; Ali b. Muhammed AdevT ei-Malikf. Seyyid el-Be- devi; Mustafa b. Kemaleddin ei-Bekrl, 'ald salavdti Seyyid Ahmed el-B edevi; Harlrizade, Fe vd' ihu ezhdri'l- hakii 'ik ve levd 'ihu en vdri ;t- tard . . . . en ·f'lücümü 'z.zahire, Kah ire 1348 / 1929, VII, 252; Süyüti. Nüsnü ' l- muhfida- ra, 1, 299-300; et- Tabakat, Kah ire 1317, 155, 214; ll, 532; V, 345; Tabakatü'l- euliya', s. 422-423; Zebidi. s. 167 ; a.mlf .. 'ik: d, s. 20 ; Haririzade, Tibyan, 41 b- 47 b, 48 b, 50 b, 52 b; Muhammed Veffak en- Terceme-i MenakLb -L Seyyid Ah- med Bedevf, Süleymani ye Ktp., Hasan snr. 587; Muhammed Said. ed-Dürrü 'l- manzam, leymaniye Ktp., Tahir nr. 421 ; Hüseyin Vassaf. Se{ine, 1, 219-226; Hasan Ade - vi , {i nuri ehli'l -i'tibfir, Bulak 1275, s. 1. 86; Nedlyyetü'l-'ari{i n, 181 , 547; ll , 382, 448; L. Rinn. Marabouts et Khouan, Al- ger 1884, s. 551-552; Ahmed Emin. la m, Beyrut 1351-55 / 1933-36, lll, 246; Zeki Mübarek. et-Tasavvu{ü' l-i slami {i'l- edeb ve 'l- al]lak, Ka hi re 1356 j 1937, 1, 389 ; Brockelmann, GAL, 1, 450; Suppl., 1, 808; Mahmud Fehmi Ab- düllatif. es -Seyyid el-Bedevi ve devletü'd-de- Kahire 1367 / 1948, s. 46 , 61; Ahmed Nüreddin. Nayatü's-Seyyid el-Bedevi, Tanta 1369; ZirikiL el -A'l am, 1, 180 ; Kehhale. Mu'cemü ' l-mü'elli{in, 1, 314; Nebhani, Kera- matü ' l- evliya' , 309 ; ll, 70 ; Ali Safi Hüseyi n. el-Edebü 's -sü{i {i ML sr , Kahire 1964, s. 146- 148; Hicab, 'iza tü ve' l-i'tibfir , Kahi - re 1389, s. 113, 130 ; Said Abdülfettah es-Seyyid Ahmed el -Bedevf, Kahire 1389, s. 24, 52 ; J. S. Trimingham. The Su{i Orders in Islam, Oxford 1971, s. 14, 38, 45; F. De Jang, Turuq and Turuq -Linked l nstitutions in f'line- teenth Ce ntury in Egypt, Leiden 1978, s. 8, 18, 28, 36, 45 , 157, 178 ; FarukAhmed Musta- fa. el-Bina ' ü ' l-ictima 'i {i 1980, s. 300; Amir en - Nec- car. et- {i Kahire 1983 , s. 159- 192; K. Va liers - E. Litmann. al-Badawi", E/ 2 1 , 280; Mustafa Kara. "Ahmed el -Bedevi", DiA, il , 47-48. L MusTAFA KARA isimlerinden (esma-i hüsna) biri. _j ve benzeri bulunmayan bir yi icat etmek. yapmak; ilk olmak. siz ve benzersiz olmak" bed' kökünd en türeyen bedf', "bir yok- B EDi tan var eden, bir ilk defa yapan; ben- zeri bulunmayan ilk ve · gelir. bed!' denmesi, bir bulun- itibariyle olup izafldir. "Dinde sonradan icat edilen her ki bid'at kelimesi de kökten gelir. Bedlin, "örneksiz olarak yaratmak" an la- ibda' kökünden türeyen mübdi' yerine kabul edilirse de be- di' kelimesinde mübdiin ihtiva devam ve sübOt da mevcuttur. Bedlin ibtida' kökünden türeyen müb- tedi' ile kabul eden- ler de Bununla birlikte "dinde bu- lunmayan bir hususu sonradan ihdas eden müb- tediin isimlerinden olan bedf' ile kabul edilmesi uygun gö- rülmemektedir. Bedf' Kerim'in iki ayetinde "göklerin ve yerin ·a nisbet edilmekte ve her ikisin- de de yüce veya iza - fe eden yahudi, ve Arap riklerinin reddedilerek Allah ile ka inat münasebetin baba- evlat münasebeti yaratan- lan ilgisinden ibaret vurgulan- (bk. ei-Bakara 2/ 116-117 ; ei- En 'iim 6/ 100-101) . Hadislerde ise güzel isimleri ve kabul edil- mesi umulan dualar söylenme- si gereken isimlerden bahsedilirken bedf' de zikredilmektedir (ibn Mace, "Du' a'", 10 ; Tirm izi, "Da'avat", 82, 99; Müsned, lll , 120) alimleri bedl' ismini, bütün un- alemi yaratan ve benzeri bu- lunmayan esrna-i biri olarak kabul etmekle birlikte ifade anlam konusunda iki fa rk- ortaya 1. Bedi', "bütün herhangi bir den yoktan ( la yaratan demektir. Ebu Mansur el-Matü- rldT olmak üzere Ebü'I-Hasan Hallmf. Abdiilkahir Fahred- din er-Razi gibi pek çok Ehl-i sünnet Mu'tezile alimleri de bu Ebu Zeyd ei-Belhl, manasma ge- için bedlin mutlak olarak de- sadece Kerim'de kilde (bedi'u's-semavati ve' l -a rz l er in ve yer in bir terkip halin- de Allah'a Ehl-i sünnet ise bedlin esrna-i hüsna hadisinin ya- hadislerde de terkip

Upload: others

Post on 22-Mar-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ;t-Bedeviyye tacı (İstarıbul Belediye Müzesi, Envanter, nr. 3096/3ı tedir. Zilhicce ayının son haftasında Ah med el-Bedevl için düzenlenen mevlid törenleri yüzyıllardan

Bedeviyye tacı

(İstarıbul

Belediye

Müzesi,

Envanter,

nr. 3096/ 3ı

tedir. Zilhicce ayının son haftasında Ah­med el-Bedevl için düzenlenen mevlid törenleri yüzyıllardan beri devam etmek­tedir. Bir panayır şenliği gibi kutlanan bu haftada Mısır'ın çeşitli bölgelerinden ve diğer ülkelerden gelen 1 OO.OOO'lerce insan aynı dini ve mistik havayı tenef­füs etmektedir. Zeki Mübarek'in ifade­siyle, birçok Mısırlı sadece bu törenler sebebiyle Kahire ve Kuzey Mısır' ı göre­bilme fırsatını elde edebilmektedir. Ule­ma- meşayih tartışmaları bazı dönem­lerde bu törenierin yasaklanmasına se­bep olmuştur. Mısır'daki Bedeviyye kül­türü sadece tasawuf tarihi araştırıcıia­rına değil ediplere de bolca malzeme verebilecek bir zenginliğe sahiptir. Ab­dülhakim Kasım ' ın Eyydmü'l-insdn adlı romanının esas malzemesi bu kültürdür.

Bedeviyye Mısır dışında pek yaygınlık kazanmamıştır. Hatta Kuzeybatı Afri­ka'da yaygın olan tarikatlar arasında bile görünmemektedir (L Ri n n, s. 55 ı -552).

Aziz Mahmud Hüdayf'nin Vdkı 'dt adlı eserinde Bedevi ile Hacı Bektaş-ı Veli arasında vuku bulan kerametierden bah­setmesi de dikkat çekicidir. Evliya Çele­bi Bursa'da bir Bedevi tekkesinin varlı­ğından bahseder. Kocamustafapaşa Be­devi Tekkesi'nin ilk şeyhinin 1739'da ve­fat ettiği, Kasımpaşa Uzunyol'daki Arap­zade Bedevi Tekkesi 'nin 1828'de yapıl­dığı dikkate alınırsa bu tarikatın Osman­lı topraklarındaki tarihçesi daha kolay anlaşıJmış olur.

Ahmed ei-Bedevf'nin dua ve hizipleriy­le tarikatın adab ve erkanını konu alan eser ve menakıbnamelerin en meşhur­ları şunlardır: 1. Abdüssamed b. Abdul­lah ei-Mısrf, el-Cevdhirü's -seniyye ii'n­nisbe ve'l-kerdmdti'l-Ahmediyye (Mı­sı r 1288) z. Nureddin b. İbrahim ei-Ha­lebf. en -Nasihatü'l- 'aleviyye ii beyd­ni hüsni't-tari~ati 'l-Ahmediyye (Ezher Ktp., nr. 1540). 3. Zebldf, Rei'u 'n-ni~iib (Tibyan, ı , 47•-52bl 4. Hasan Raşid el-

Meşhedf. en- Neiehdtü '1- Ahmediyye ve'l- cevdhirü'ş-Şameddniyye (M ıs ı r

ı 32 ı ) Bunların dışında bazı kaynaklar­da şu eserler de zikredilmektedir: Mu­hammed b. Selame, el-Ma~iisıdü 'l-Mu­

hammediyye ii '1 -mend~ıbi '1-AJ:ımediy­ye; Ali b. Muhammed AdevT ei-Malikf. Şer]ıu şalavdti Seyyid AJımed el-Be­devi; Mustafa b. Kemaleddin ei-Bekrl, el-Feyzü'l-ehadi'r-rı1mi 'ald salavdti Seyyid Ahmed el-Bedevi; Harlrizade, Fe vd' ihu ezhdri'l-hakii 'ik ve levd 'ihu en vdri ;t- tard 'i~. . . . .

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Tağriberdi, en ·f'lücümü'z.zahire, Kahire 1348/ 1929, VII, 252; Süyüti. Nüsnü 'l- muhfida­ra, 1, 299-300; Şa'rani, et-Tabakat, Kah i re 1317, ı, 155, 214; Keş{ü 'z -zunan, ll, 532; İbnü'I-imad. Şe?erat, V, 345; İbnü'l-Mülakkın, Tabakatü'l­euliya', s. 422-423; Zebidi. ithfi{ü 'l-aş{iya', s. 167 ; a.mlf .. 'ik: d, s. 20 ; Haririzade, Tibyan, ı, 41 b- 47 b, 48 b, 50b, 52 b; Muhammed Veffak en­Nakşibendi. Terceme-i MenakLb -L Seyyid Ah­med Bedevf, Süleymaniye Ktp. , Hasan Hüsnü Paşa, nr. 587; Muhammed Said. ed-Dürrü 'l ­manzam, Süleymaniye Ktp. , Tahir Ağa , nr. 421 ; Hüseyin Vassaf. Se{ine, 1, 219-226; Hasan Ade­vi , Meşariku 'l -envar {i nuri ehli'l-i'tibfir, Bulak 1275, s. 1.86; Nedlyyetü'l-'ari{in, ı, 181 , 547; ll , 382, 448; L. Rinn. Marabouts et Khouan, Al­ger 1884, s. 551-552; Ahmed Emin. [)uf:ıa'l - is­lam, Beyrut 1351-55 / 1933-36, lll, 246; Zeki Mübarek. et-Tasavvu{ü 'l-islami {i'l- edeb ve 'l­al]lak, Kah i re 1356 j 1937, 1, 389 ; Brockelmann, GAL, 1, 450; Suppl., 1, 808; Mahmud Fehmi Ab­düllatif. es-Seyyid el-Bedevi ve devletü 'd-de­raviş, Kahire 1367 / 1948, s. 46, 61; İbrahim Ahmed Nüreddin. Nayatü's-Seyyid el-Bedevi, Tanta 1369; ZirikiL el-A'lam, 1, 180 ; Kehhale. Mu'cemü 'l-mü'elli{in, 1, 314; Nebhani, Kera­matü 'l-evliya' , ı , 309 ; ll , 70 ; Ali Safi Hüseyin. el-Edebü 's -sü{i {i MLsr, Kahire 1964, s. 146 -148; Ahm~d Hicab, el~ 'iza tü ve 'l-i'tibfir, Kahi ­re 1389, s. 113, 130 ; Said Abdülfettah Aşür. es-Seyyid Ahmed el -Bedevf, Kahire 1389, s. 24, 52 ; J . S. Trimingham. The Su{i Orders in Islam, Oxford 1971, s. 14, 38, 45; F. De Jang, Turuq and Turuq -Linked lnstitutions in f'line­teenth Century in Egypt, Leiden 1978, s. 8, 18 , 28, 36, 45, 157, 178 ; FarukAhmed Musta­fa. el -Bina ' ü 'l-ictima 'i li'qarikati'ş-Şiizeliyye {i Mısr, İskenderiye 1980, s. 300; Amir en -Nec­car. et -Turuku 's-şü{iyye {i Mısr, Kahire 1983, s. 159- 192; K. Valiers - E. Litmann. "A~ad al-Badawi", E/2 ( İ ng.). 1, 280; Mustafa Kara. "Ahmed el -Bedevi", DiA, il , 47-48.

L

~ MusTAFA KARA

BEDİ'

(~..l.;l l )

Allah'ın isimlerinden (esma-i hüsna) biri.

_j

" Örneği ve benzeri bulunmayan bir şe­yi icat etmek. iş yapmak; ilk olmak. eş­siz ve benzersiz olmak" anlamındaki bed' kökünden türeyen bedf', "bir şeyi yok-

B EDi

tan var eden, bir işi ilk defa yapan; ben­zeri bulunmayan ilk varlık ve yaratılan · şey" manalarına gelir. Yaratılan şeylere bed!' denmesi, geçmiş bir örneği bulun­maması itibariyle olup izafldir. "Dinde sonradan icat edilen her şey" anlamında­ki bid'at kelimesi de aynı kökten gelir. Bedlin, "örneksiz olarak yaratmak" anla­mındaki ibda' kökünden türeyen mübdi' yerine kullanıldığı kabul edilirse de be­di' kelimesinde mübdiin ihtiva etmediği devam ve sübOt manası da mevcuttur. Bedlin ibtida' kökünden türeyen müb­tedi' ile eş anlamlı olduğunu kabul eden­ler de vardır. Bununla birlikte "dinde bu­lunmayan bir hususu sonradan ihdas eden (bid'atçı)" manasını taşıyan müb­tediin Allah ' ın isimlerinden olan bedf' ile eş anlamlı kabul edilmesi uygun gö­rülmemektedir.

Bedf' Kur'an -ı Kerim'in iki ayetinde "göklerin ve yerin yaratıcısı " anlamında

Allalı · a nisbet edilmekte ve her ikisin­de de yüce yaratıcıya oğul veya kız iza­fe eden yahudi, hıristiyan ve Arap müş­riklerinin inancı reddedi lerek Allah ile ka inat arasındaki münasebetin baba­evlat münasebeti değil yaratan- yaratı­lan ilgisinden ibaret olduğu vurgulan­maktadır (bk. ei-Bakara 2/ 116-117 ; ei­En 'iim 6/ 100-101) . Hadislerde ise Allah ' ın

güzel isimleri sayılırken ve kabul edil­mesi umulan dualar sırasında söylenme­si gereken isimlerden bahsedilirken bedf' de zikredilmektedir (ibn Mace, "Du'a'", 10 ; Tirmizi, "Da'avat", 82, 99; Müsned, lll , 120)

İslam alimleri bedl' ismini, bütün un­surlarıyla alemi yaratan ve benzeri bu­lunmayan Allah'ın esrna-i hüsnasından biri olarak kabul etmekle birlikte ifade ettiği anlam konusunda başlıca iki fark­lı görüş ortaya koymuşlardır: 1. Bedi' , "bütün varlıkları, başka herhangi bir şey­den değil yoktan (la şey') yaratan varlık "

demektir. Başta Ebu Mansur el-Matü­rldT olmak üzere Ebü'I-Hasan er-Eş'arf, Hallmf. Abdiilkahir ei-Bağdadf. Fahred­din er-Razi gibi pek çok Ehl-i sünnet kelamcısının yanı sıra Mu'tezile alimleri de bu görüşü benimsemiştir. Ebu Zeyd ei-Belhl, "yaratılan şeyler" manasma ge­lebileceği için bedlin mutlak olarak de­ğil sadece Kur 'an - ı Kerim'de geçtiği şe­kilde (bedi'u's-semavati ve' l-arz ~gök­

lerin ve yerin yaratı cıs ıl bir terkip halin­de Allah'a atfedilebileceğini söylemiştir.

Ehl-i sünnet kelamcılarının çoğunluğu ise bedlin esrna-i hüsna hadisinin ya­nında diğer bazı hadislerde de terkip

3~9

Page 2: ;t-Bedeviyye tacı (İstarıbul Belediye Müzesi, Envanter, nr. 3096/3ı tedir. Zilhicce ayının son haftasında Ah med el-Bedevl için düzenlenen mevlid törenleri yüzyıllardan

BED['

halinde olmadan Allah'a nisbet edilme­sini ve ayrıca cebbar, mütekebbir gibi bazı isimlerin de yaratıklar nezdinde zat-ı ulühiyyetle bağdaşması imkansız birtakım anlamlar taşımalarına rağmen ilahi isimler arasında yer aldıkları nok­tasında bir ihtilat bu lunmamasını delil göstererek bed!' isminin mutlak olarak Allah'a izafe edilebileceğini söylemişler­dir. "Varlıkları yaratan" anlamına geldi­ği hususunda kelam alimleriyle aynı gö­rüşü paylaştıkları halde Aristo felsefe­sinden etkilenen isıarn filozofları ile on­ların tesirinde kalan bazı bilginler bedlin "yoktan yaratmak" anlamına değil "şe­kilsiz olarak mevcut olan maddeye şekil verip örneği bulunmayan varlıklar mey­dana getirmek" manasma geldiğini id­dia etmişlerdir (BağdadT. vr. 65a) _ 2. Bed!', "benzeri bulunmayan yegane varlık" de­mektir. Başta Gazzali olmak üzere bir kısım Sünni alimler bu görüşü benimse­miştir. Bunlara göre bedlin ihtiva ettiği asıl mana Allah'ın zat, sıfat ve fiil açı­sından benzeri bulunmayan bir varlık oluşudur. Herhangi bir varlık için zat, sıfat ve fiil açısından herhangi bir ben­zerlik söz konusu edilirse bu o varlığın mutlak olarak bed!' oluşuna engel teş­kil eder. Bu bakımdan mutlak bed!' Al­lah'tır. Ancak ilahi ilham, ilim, fazilet ve­ya sanatta meslektaş veya çağdaşları

arasında sivrilen. yenilikler meydana ge­tiren kişiler için bed!' lakabının izafi ola­rak kullanılması mümkündür. Arap ede­biyatında makame türünün mücidi sa­yılan Ebü'l- Fazi el-Hemedani (ö 398 / 1008) için "Bediüzzaman" lakabının kul­lanılması bunun örneklerinden birini teş­kil eder.

Öyle görünüyor ki bed!', kelamcılarca benimsenen her iki anlamı da ihtiva et­mektedir. Ancak birinci anlamda kabul edilirse kainatla ilgili ilahi bir isim. ikin­ci anlamda kabul edilirse zatı niteleyen bir isim olur. Kelamcıların bed!' ismine verdikleri birinci anlamın onların kaina­tın yoktan yaratıldığına ilişkin görüşle- · riyle uyum halindedir. İslam filozofları­nın bed!' kavramına verdikleri mana pek isabetli görünmemektedir. Çünkü teistik açıdan yoktan yaratmak mevcuttan (şey' )

yaratmaktan daha tutarlı olduğu gibi aşkın, üstün ve mükemmel bir tanrı an­layışına da daha uygun düşmektedir.

Akıl nazarında yoktan yaratan bir ilah anlayışının mevcuttan yaratan ilah an­layışından daha mükemmel olduğu tar­tışmasız kabul edilmelidir.

320

BİBLİYOGRAFYA:

Ragıb el-isfahanf, el-Mü{redat, "bd'a" md.; Lisanü'l- 'Arab, "bd'a" md. ; Tehanevf. el-Keşşa{, ubedt" ve uibdacrr md.leri; Wensinck, Muccem,

"bedi'" md.; Mustafavf, et-Tafı~fl~, "bd'a" md.; Müsned, lll, 120, 185 ; İbn Mace, "Du'ii'", 10 ; Tirmizi, "Da'avat", 82, 99; Taberf. Te{sfr (Şii­kir). Il, 540-541 ; Matürfdf, Te' vflat ( nş r. Mu­hammed Mustafizurrahman). Bağdad 1404 / 1983, s. 233; Halfmf, e/-Minhti.c, 1, 192; İbn Fü­rek, Mücerredü'/-makalat, s. 48; Abdülkahir el-Bağdadf, el-Esma' ve'ş-şı{at, vr. 64'b·65'; Beyhakl. _el-Esma' ve 's-şıfat, s. 37-48; Gazzalf. e/ -Makşadü 'l-esna (Fazluh). s. 158-159; Pah­reddin er-Razı. Te{sfr, N, 25; Xlll, 118; a.mlf., Levami'u'l-beyyinat (Sa'd), s. 349-350; Ebü'l­Beka, el-Külliyyat, İstanbul 1253, s. 8; M. Reşfd Rıza. Te{sfrü'l -menar, Beyrut, ts . (Diirü'I-Ma'ri­fe ). 1, 437-438; Elmalılı, Hak Dini, lll, 2006, 2008-2009. Iii SUAT YILDIRIM

L

Belagat ilminin ifadeyi güzelleştirme usul

ve kaidelerinden bahseden dalı.

Bed!' kelimesinin sözlük anlamı "ör­neksiz ve modelsiz olarak bir şey icat eden. örneği ve modeli olmadan yaratıl­mış olan" demektir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de, "O göklerin ve yerin eşsiz ya­ratıcısıdır" (el-Bakara 2/ 1 17) mealindeki ayette yer alan bed!' bu manayı ifade etmektedir. Bir edebiyat terimi olarak bed!', edebi sanatlarla örülü ifadenin la­fız bakımından kusursuz. mana bakımın­dan makul ve aynı zamanda bir ahenge sahip olmasının usul ve kaidelerini ince­leyen ilim demektir.

Sözlük anlamıyla ilgili olarak, Beşşar b. Bürd, Külsüm b. Amr el-Attabi vb. ll. (VIII.) yüzyılda yaşamış yeni (muhdes) şa­irlerin, lafız ve şekle dayanan edebi sa­natlarda eski (kadim) şairlerin üslübun­dan ayrılıp şiire getirdikleri yeniliğe ba­zı münekkitler "yeni tarz" anlamında be­di' adını verdiler. Cahiz (ö 255 / 869) el ­Beyan ve't-tebyin'de, bed!' kelimesinin raviler tarafından şiire renk ve güzellik kazandıran her türlü edebi ve belagatla ilgili maharetler için kullanıldığını misal­lerle anlatır. Aynı zamanda bu kelimenin artık belagatın değişik konularını içine alan ve kapsamı genişleyen bir edebiyat terimi hüviyetini kazanmaya başladığı ­

na da işaret eder(!, 51; IV, 55-56)

Temellerini Cahiz'in attığı kabul edi­len belagat ilminin bir bölümü olan be­dli edebi bir sanat olarak ilk inceleyen, prensiplerini açıklayan, ana konularını

tarif eden kimse şair Halife İbnü'l-Mu ' ­tez'dir (ö 296 / 908-909) Kittibü'l -Be­df adıyla kaleme aldığı, sahasının ilk müstakil eseri olan çalışmasında bedf'in muhdes şairlerin bir icadı olmayıp aksi­ne bunun Kur'an'da. hadiste. eski Arap şiirinde ve hatta bedevTierin konuşma dilinde esasen var olduğunu, ilmi bir te­rim haline gelmeden önce şairlerin teş­

bih, cinas, istiare vb. bediT sanatları. on­ların tesir ve güzelliklerini idrak ederek kullanageldiklerini bol misal ve deliller­le ispat etmeye çalışmıştır. Muhdes şa­irler bu edebi sanatları sadece daha çok benimseyip işleyerek yaygınlaştırmışlar­dır. İbnü'l-Mu'tez eserinde, kelimeyi me­cazi anlamda kullanmak (istiare), bir ke­limeyi iki manada kullanmak (cinas). zıt

anlamlı iki kelimeyi kullanmak (mutaba­ka), söz veya beyit sonundaki kelimeyi başında da kullanmak (reddü'l-acüz ale's­sadr) ve belagatı temin gayesiyle söze delil getirmek ( el-mezhebü'l-kelamf) ad­larıyla tesbit ettiği beş unsur için "bedl"' terimini kullanır (KWibü 'l-Bedr', s. 57). BediT sanatların bunlardan ibaret oldu­ğunu ifade etmekle beraber başkaları­

nın buna ilaveler yapabileceğini söyler ve kendisi de "nesir ve nazım güzellik­leri" (mehasinü'l -kelam ve'ş -şi'r) başlığı al­tında on iki sanat daha zikreder (a.g.e., S. 58-75)

IV. (X.) yüzyılda bed!' teriminin şümu­lü biraz daha genişler. Sonra gelen mü­elliflere en az İbnü'l - Mu'tez kadar tesir eden Kudame b. Ca'fer, şiir tenkidine bir sistem getirdiği Na~dü'ş-şi cr adlı ese­rinde bed!' terimini kullanmamakla bera­ber onun ortaya koyduğu edebi sanat- · !ara yenilerini ilave eder. Ebü'l-Hasan el­Cürcanl el- Vesata adlı eserinde bed!' te­rimine yer vererek cinas, istiare, teşbih-i beliğ gibi konular üzerinde ısrarla du­rur ve bunlara bed!' adı verildiğini söy­ler (s. 34). Aynı asırda Ebü Hilal el -As­keri, belagat konusunda bir sistem da­hilinde kaleme alınmış ilk eser sayılabi ­

lecek, nesir ve nazım sanatiarına dair Kittibü's-Sına cateyn adlı eserinin do­kuzuncu babını otuz beş fasıl halinde bed!' ilmine ayırır. Önceki müelliflerin çalışmalarına altı tür ilave ettiğini söy­leyerek sanatları otuz yediye çıkarır. Ba­kıllani'de bed!' kelimesi eskilerde oldu­ğu gibi umumi bir kavram olma niteli­ğini muhafaza eder ve ona göre bed!', Kur'an - ı Kerim'in taklidinin imkansızlı­

ğını (i'caz) ispat etmeye yetmez, ancak onu anlamaya yardım eder. çünkü bed!'