sultan süleyman Çağı vedocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · web viewsöz...

749
Sultan Süleyman Çağı ve Cihan Devleti PROF. DR. FERİDUN EMECEN İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye smanlılar XVI. asra girildiğinde bulundukları coğrafyada yepyeni meselelerle karşı karşıya kalmışlardı. Doğu’da baş gösteren ve devletin temel sistemine yönelik tehdidin bertaraf edilmesi, iç problemlerin ve karışıklıkların yatıştırılması, hemen ardından bu her iki hadisenin sosyal ve ekonomik bakımdan meydana getirdiği sarsıntıları telafi etmeyi amaçlayan Mısır’ın fethi, yeni bir devrin başlayacağını adeta müjdelemekteydi. 1520’ye kadar geçen kısa süre içinde Çaldıran’da Safevi misyonunun geri püskürtülmesi, Kahire’nin dolayısıyla Arap dünyasının kalbinin idare altına alınması gerçekleştirilmiş, bütün bu faaliyetler Osmanlı Devleti’ne yeni bir vasıf kazandırmıştı. Bu yeni vasıf, bir taraftan sünnî İslam dünyasının tepkisini çeken ve büyük bir tehdit olarak algılanan Safevî dinî düşüncesinin yayılmasını engellemek, Ortodoks İslamı takviye etmek, hatta dinî polemik konusunda esaslı şekilde hazırlık yapmak şeklinde kendisini gösterirken diğer taraftan İslam’ın mukaddes topraklarına yönelik Hıristiyan tehdidini ortadan kaldırma hem bu tehdit karşısında aciz kalıp halkını koruyamayan hem de kendi tebaasına zulüm yapan müstebit ve aciz bir idare olarak tanımlanan Memlük Sultanlığı’na son vererek bütün İslam dünyasının hamisi olma sıfatını da ön plana çıkardı. Safevi tehlikesi bir süre için geriye atılmış, fakat tam anlamıyla ortadan kalkmamıştı. Bununla beraber Doğu Anadolu’ya hakim olunarak Azerbaycan ile İran kesimlerine doğru yayılma ve ticarî yolları kontrol altına alma fırsatı yakalanmıştı. Suriye ve Mısır seferleriyle de Hint denizinden Basra Körfezi ve Kızıldeniz vasıtasıyla Mısır’ın Akdeniz sahillerine uzanan yolların tam anlamıyla kontrolü şansı doğmuştu. Akdeniz yeniden ticarî canlılığı elde edebilirdi. Memlük Sultanlığı’nın sona erişi de XX. yüzyılın ilk yıllarına kadar sürecek olan Arap dünyasının hakimiyetini sağlayacaktı. Böylece Osmanlılar mu 9

Upload: others

Post on 29-Dec-2019

37 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Sultan Süleyman Çağı ve

Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" Çağı ve

Cihan Devleti

PROF. DR. FERİDUN EMECEN XE "Feridun EMECEN"

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye

smanlılar XVI. asra girildiğinde bulundukları coğrafyada yepyeni meselelerle karşı karşıya kalmışlardı. Doğu’da baş gösteren ve devletin temel sistemine yönelik tehdidin bertaraf edilmesi, iç problemlerin ve karışıklıkların yatıştırılması, hemen ardından bu her iki hadisenin sosyal ve ekonomik bakımdan meydana getirdiği sarsıntıları telafi etmeyi amaçlayan Mısır’ın fethi XE "Mısır’ın fethi" , yeni bir devrin başlayacağını adeta müjdelemekteydi. 1520’ye kadar geçen kısa süre içinde Çaldıran XE "Çaldıran" ’da Safevi misyonunun geri püskürtülmesi, Kahire XE "Kahire" ’nin dolayısıyla Arap dünyası XE "Arap dünyası" nın kalbinin idare altına alınması gerçekleştirilmiş, bütün bu faaliyetler Osmanlı Devleti XE "Osmanlı Devleti" ’ne yeni bir vasıf kazandırmıştı.

Bu yeni vasıf, bir taraftan sünnî İslam dünyası XE "sünnî İslam dünyası" nın tepkisini çeken ve büyük bir tehdit olarak algılanan Safevî dinî düşüncesinin yayılmasını engellemek, Ortodoks XE "Ortodoks" İslamı takviye etmek, hatta dinî polemik konusunda esaslı şekilde hazırlık yapmak şeklinde kendisini gösterirken diğer taraftan İslam’ın mukaddes topraklarına yönelik Hıristiyan XE "Hıristiyan" tehdidini ortadan kaldırma hem bu tehdit karşısında aciz kalıp halkını koruyamayan hem de kendi tebaasına zulüm yapan müstebit ve aciz bir idare olarak tanımlanan Memlük Sultanlığı XE "Memlük Sultanlığı" ’na son vererek bütün İslam dünyasının hamisi olma sıfatını da ön plana çıkardı. Safevi tehlikesi bir süre için geriye atılmış, fakat tam anlamıyla ortadan kalkmamıştı. Bununla beraber Doğu Anadolu XE "Anadolu:Doğu" ’ya hakim olunarak Azerbaycan XE "Azerbaycan" ile İran XE "İran" kesimlerine doğru yayılma ve ticarî XE "ticarî" yolları kontrol altına alma fırsatı yakalanmıştı.

Suriye XE "Suriye" ve Mısır XE "Mısır" seferleriyle de Hint denizi XE "Hint denizi" nden Basra XE "Basra" Körfezi XE "Basra Körfezi" ve Kızıldeniz XE "Kızıldeniz" vasıtasıyla Mısır’ın XE "Mısır" Akdeniz XE "Akdeniz" sahillerine uzanan yolların tam anlamıyla kontrolü şansı doğmuştu. Akdeniz yeniden ticarî XE "ticarî" canlılığı elde edebilirdi. Memlük Sultanlığı’nın sona erişi de XX. yüzyılın ilk yıllarına kadar sürecek olan Arap dünyasının hakimiyetini sağlayacaktı. Böylece Osmanlılar XE "Osmanlılar" mu

kaddes yerlerin koruyuculuğunu üstlenecekleri çok önemli bir görevi, Hıristiyan XE "Hıristiyan" dünyasına karşı gaza XE "gaza" yapmakla kazanmış oldukları şöhretleriyle birleştireceklerdi. Hatta Osmanlı hilâfeti XE "Osmanlı hilâfeti" de Abbasi halifesi XE "Abbasi halifesi" nin mirasçısı şeklinde değil tamamen İslam XE "İslam" ’ın ve mukaddes yerlerin koruyucusu, hizmetçisi (hâdimi) olmak şekline dönüşmüştü.

Yani Osmanlıların XE "Osmanlılar" halifelik fikirleri, hac yollarının emniyeti, kutsal yerlerin korunması, İslam XE "İslam" ’ın müdafaası, bütün Müslümanların XE "Müslümanlar" koruyucu şemsiye altına alınması tarzında daha farklı bir anlam kazanmıştı ve gaza XE "gaza" geleneği, Türk idare anlayışı ile birleşmişti. Hilâfet anlayışının Osmanlı Devleti XE "Osmanlı Devleti" ’nin zora düştüğü yıllarda, hususiyle XIX. yüzyılda klasik anlamıyla ortaya konması dikkat çekicidir.

XVI. yüzyılın yirmili yıllarına gelindiğinde Osmanlılar XE "Osmanlılar" yeni bir misyona sahip, doğudaki meselelerini önemli ölçüde halletmiş bir durumdaydılar. Söz konusu işleri gerçekleştiren ve devleti tamamıyla kendi kontrolü altında idare eden Yavuz Sultan Selim XE "Yavuz Sultan Selim" ’in kısa süren bir saltanat XE "saltanat" döneminin ardından oğlu Süleyman’ın tahta geçmesiyle birlikte Osmanlılar için yeni bir devir başlamış oluyordu. Onun 1520’den 1566’ya kadar sürecek olan uzun saltanatı, imparatorluğun en ihtişamlı dönemi olarak hafızalara yer edecekti. Batılı çağdaş tarihçiler XE "Batılı çağdaş tarihçiler" in “Muhteşem XE "Muhteşem" ”, “Büyük Türk XE "Büyük Türk" ” lakaplarıyla andıkları Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" kendi zamanının yazarlarınca değil, XVIII. yüzyılda yine bir Batı kaynağında kanun yapıcılığı XE "kanun yapıcılığı" sıfatıyla tarif edilmiş ve bu sıfat muhtemelen XIX. yüzyılda Osmanlı tarihçileri XE "Osmanlı tarihçileri" nce benimsenerek yaygınlık kazanmıştır. Bugün yaygın olarak kullanılan “Kanunî XE "Kanunî" ” sıfatı onun kendisi için takındığı veya döneminde nitelendiği bir unvan değildir.1 Ancak modern literatürde bu dönemde gerçekleşen reformlar, adalet prensibinin ön plana çıkarılarak uygulanmasında gösterilen hassasiyet sebebiyle bu sıfat yaygın olarak kullanılmıştır. Gerçekten onun yoğun askerî XE "askerî" ve siyasî faaliyetleriyle Osmanlılar, Avrupa XE "Avrupa" ’nın cihanşumûl anlayışına sahip imparatorluklarından biri olmuş ve Avrupa devletler sistemine girmiştir. İç reformlar, kanunların yeniden organizasyonu yapılmış ve uygulamalarda gösterilen hassasiyet, devlet teşkilatında, bürokraside yeni gelişmeler, sağlam bir hukuk anlayışını hakim kılma çabaları, hem doğrudan Safevilere XE "Safeviler" hem de Batı’da büyük Hırıstiyan güçlere karşı “ilahî” bir misyonun üstlenilmesi, toplum yapısı, ekonomik ve ticarî XE "ticarî" zihniyetteki gelişme bir bakıma XVI. yüzyılı “Sultan Süleyman Çağı” haline getirmiştir. O kadar ki bütün bu gelişmeler, özellikle askerî-siyasî başarı görüntüsü, onun şahsında Osmanlı İmparatorluğu XE "Osmanlı:İmparatorluğu" ’nun zirve dönemi olarak mütalaa edilmiştir. Hatta daha XVI. yüzyılın sonlarından itibaren dünyadaki mühim ekonomik gelişmelerin farkında olmayan veya durumun içsel olarak farkına varıp da yeni vaziyet karşısında mensup oldukları muhtelif zümrelerin tepkilerini dile getirmek isteyen Osmanlı entelektüellerince “altın çağ” olarak örnek alınması gereken bir ideal dönem şeklinde nitelendirilmiştir.2 Hatta bu XVIII. yüzyıl sonlarında geniş ölçüde Avrupa tesirinin hakim olacağı döneme kadar, “gelenekçi” Osmanlı temel düşüncesini oluşturdu ve sürekli idealize edildiği gibi, çareyi kendi iç dinamiklerinde arayan ve bunu yaparken örnek bir devir bulma endişesinde olanlarca desteklenen Batı karşıtı fikriyatın da temelini teşkil etti.

Osmanlı tahtının tek varisi olarak zahmetsizce saltanat XE "saltanat" makamını elde eden Süleyman’ın, ilk şehzadelik yılları, babası Yavuz Sultan Selim XE "Yavuz Sultan Selim" ’in taht mücadelesi, kardeşleriyle olan çekişmesi sebebiyle pek de sakin geçmemişti. Söz konusu mücadelenin yakından şahidi olduğu gibi, olaylar dönemin kaynaklarında adının değişik vesileyle de olsa anılmasına yol açmıştı. Babası Trabzon sancakbeyi XE "Trabzon sancakbeyi" iken muhtemelen 1494’te burada doğan Süleyman3 daha çocukluk ve gençlik yıllarında Trabzon’dan Kefe XE "Kefe" ’ye, babasının 1513’te tahta cülusu üzerine de Manisa XE "Manisa" ’ya kadar uzanan bir coğrafyayı tanımış oldu.

Ayrıca Yavuz Sultan Selim XE "Yavuz Sultan Selim" ’in seferleri sırasında zaman zaman İstanbul XE "İstanbul" ’da saltanat XE "saltanat" vekilliğinde bulunmuş ve gerek bu görevi gerekse şehzadelik yılları ona idarî XE "idarî" tecrübe kazandırmış; padişah olacağına emin olarak muhtemel idareci kadroları da daha o yıllarda tespit etmişti. Yakın arkadaşı, ileride adeta ikinci bir padişah gibi hareket edecek olan İbrahim Paşa XE "İbrahim Paşa" da dahil, diğer birçok bürokrat Manisa XE "Manisa" ’daki şehzâdelik yıllarından beri onun yanında yer almış ve bu kadrolar onunla birlikte İstanbul’a XE "İstanbul" gitmişti.4

Onun daha saltanatının başında Batı’ya karşı kuvvetli bir siyaset izleyeceğinin ilk belirtileri özellikle Manisa XE "Manisa" ’daki şehzadelik yıllarında oluşmuştur denilebilir. Zaten Avrupa XE "Avrupa" ’da siyasî bakımdan o sıralarda Osmanlılar XE "Osmanlılar" açısından oldukça uygun sayılabilecek gelişmeler cereyan etmekteydi. Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" 30 Eylül 1520 tarihinde tahta oturdukdan hemen sonra, önce kendi tebaasına yönelik bir icraat yaparak Tebriz’den XE "Tebriz" ve Kahire XE "Kahire" ’den getirilen 600-800 kadar sanatkâr, ümerâ ve benzerlerinin memleketlerine dönmelerine izin vermekle işe başlamış, İran XE "İran" ’la yapılan ipek XE "ipek" ticareti üzerindeki yasağı kaldırmış, bu ticaret XE "ticaret" dolayısıyla malları müsadere edilen tüccarın zararlarını karşılamış, zulümle meşhur, halka baskıda bulunan idareci ve askerleri cezalandırmıştı. Devrin kroniklerinde tafsîl edilen bu ilk icraatlar şüphesiz hanedanın tek vârisi de olsa yeni padişahın devrini meşrû zeminlerde destekleme ve adalet prensibine sıkı sıkıya bağlı olduğunu gösterme gibi bir amaca da hizmet etmiş olmalıdır. Hatta onun şeyhülislamı olan Kemalpaşazâde XE "Kemalpaşazâde" , Yavuz Sultan Selim XE "Yavuz Sultan Selim" ’in Mısır’dan getirttiği Abbasi halifesi Mütevekkil XE "Abbasi halifesi Mütevekkil" ’in Mısır’a XE "Mısır" dönmesine izin verildiğini yazar.5

Bütün bunlar ulema XE "ulema" , asker ve idarî XE "idarî" zümreler ile halk nezdinde yeni padişahın eskisine göre nasıl bir tavır sergileyeceğinin göstergesi olarak devrin kaynaklarının hemen hemen hepsinde vurgulanmıştır. Fakat saltanata geçişinin ikinci ayı dolmadan babası zamanında Şam XE "Şam" Beylerbeyiliği XE "Şam Beylerbeyiliği" ’ne getirtilen eski bir Memlük beyi olan Canberdi Gazali XE "Canberdi Gazali" ’nin isyanıyla karşılaştı.6 Yeni ele geçirildiği için henüz Osmanlıidaresinin tam anlamıyla yerleşmediği Suriye XE "Suriye" bölgesinde çıkan ve Yavuz Sultan Selim XE "Yavuz Sultan Selim" ’in vefatıyla eski Memlük Devleti XE "Memlük Devleti" ni yeniden canlandırmanın amaçlandığı bu isyan Safevîlerin XE "Safevîler" de devreye girme ihtimaline karşı büyük endişeyi mucip olmuş; sonunda Ocak 1521’de bastırılmıştı. Böylece gerek içeride çeşitli muhalefet gruplarının susturulması gerekse saltanatının başlangıcında gaza XE "gaza" yaparak büyük bir başarı gösterme amacıyla öteden beri başarısız birkaç fetih XE "fetih" teşebbüsünün yapıldığı iki önemli kilit noktasının ana hedef olarak ön plana çıkarılması öncelik kazanmıştı. Batı’ya karşı gaza yeniden hızlandırılırken içeri

de Canberdi Gazali XE "Canberdi Gazali" hadisesinde olduğu gibi Osmanlı idaresinin henüz tam anlamıyla yerleşmediği Mısır’da XE "Mısır" vali olarak merkezden gönderilen Ahmed Paşa’nın sebep olduğu karışıklıklar7 ciddi boyutlara ulaşmış; isyanın bastırılmasının ardından (Ağustos 1524) Mısır’ı bir Osmanlı eyaleti yapacak ıslahat, sür’atle ve bizzat Veziriazam İbrahim Paşa XE "İbrahim Paşa" ’nın Kahire’ye XE "Kahire" gitmesiyle gerçekleştirilmişti. Örneğine Osmanlı tarihinde az rastlanan bu hareket, Akdeniz XE "Akdeniz" siyasetine önem veren ve Hint deniziyle bağlantısını tamamıyla kontrol altında tutmayı hedefleyen Osmanlıların XE "Osmanlılar" bu topraklardaki kalıcılığını ve uzun yıllar sürecek hakimiyetini sağlamlaştırmıştır.8 Böylece İstanbul XE "İstanbul" merkezli bir kültürel hava hayat anlayışı Kahire’de XE "Kahire" de etkisini göstermiş ve silinmez izler bırakmıştır.

1. Batıda Uzun Seferler

Döneminin Başlaması:

Belgrad XE "Belgrad" ’dan Viyana XE "Viyana" ’ya (1521-1529)

Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" tahta çıktığı sırada Avrupa XE "Avrupa" ’da Habsburg XE "Habsburg" İmparatorluğu karşı karşıya kaldığı problemlerle boğuşuyor, İngiltere XE "İngiltere" -Fransa XE "Fransa" gibi monarşilerle çekişmeler giderek artıyor, içeride ise yeni bir dinî akım toplumu ve idarecileri sarsmaya başlıyordu. Ortam Osmanlılara XE "Osmanlılar" Avrupa ile doğrudan ilgilenilebilecek bir kolaylık sağlamaktaydı. Aslında Yavuz Sultan Selim XE "Yavuz Sultan Selim" ’in de amacı Batı’ya yönelik bir sefere girişmekti, fakat buna ömrü vefa etmemişti. Şimdi oğlu Batı’ya karşı gazayı yeniden canlandırmak ve özellikle Fatih Sultan Mehmed XE "Fatih Sultan Mehmed" ’in yolundan giderek, onun vaktiyle hedeflediği, fakat ele geçiremediği, biri Orta XE "Anadolu:Orta" Avrupa’nın kilidi diğeri Akdeniz hakimiyeti XE "Akdeniz hakimiyeti" nin anahtarı olan Belgrad XE "Belgrad" ve Rodos XE "Rodos" ’u almak istemekteydi. İstanbul XE "İstanbul" ’un fâtihinin başaramadığını, yeni padişahın ilk anda elde etmesi, ona hem saltanatının önünü açma hem de atalarının kazandığı şöhreti daha da şanlı bir şekilde takınma fırsatı verecekti. Dönemin kaynakları, bu tür vurguları satır aralarında açık bir şekilde yaparlar ve onun Batı’ya karşı ilgisini tebarüz ettirirler.

Bu sırada Alman prensleri XE "Alman prensleri" aldıkları çeşitli vaadlerle büyük destek verdikleri Habsburg XE "Habsburg" hanedanı XE "Habsburg hanedanı" na mensup V. Karl XE "V. Karl" ’ı imparator seçmişlerdi. Avusturya XE "Avusturya" arşidükü I. Filip XE "Avusturya arşidükü I. Filip" ile Kastilya kraliçesi I. Juana XE "Kastilya kraliçesi I. Juana" ’nin oğlu olan Karl 1506’da babasının ölümü üzerine Felemenk’in XE "Felemenk" idaresini üstlenmiş, anne tarafından dedesi II. Fernando XE "II. Fernando" ’nun ölümünden sonra da (1516) annesi Juana ile birlikte İspanya XE "İspanya" hükümdarı ilan edilmiş, 1519’da dedesi Kutsal Roma-Germen imparatoru I. Maximilian XE "Kutsal Roma-Germen imparatoru I. Maximilian" ’ın ölümüyle boşalan imparatorluğa, büyük bölümünü güçlü banker ailesi olan Fuggerlerden sağladığı paralarla oylarını satın aldığı Alman prensleri sayesinde, rakibi Fransa XE "Fransa" kralı I. François XE "Fransa kralı I. François" ’yı (1515-1557) alt ederek seçilmişti. Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" ’ın Osmanlı tahtına çıkmasından bir ay sonra 1520 Ekiminde Aachen’de XE "Aachen" Alman krallık tacını giydi ve aynı tarih içinde de seçilmiş imparator unvanı aldı. O sırada doğuda kendisi gibi cihan hakimiyeti fikrini atalarından miras alan Süleyman’la kaderlerinin çok kısa süre sonra kesişeceğini hiç düşünmemişti. O da Kutsal Roma-Germen imparatoru olarak saltanatı boyunca gerçekleştirmeye çalışacağı Hıristiyan Avrupa birliği XE "Hıristiyan Avrupa birliği" ni hayal ediyordu. Fakat dönem değişmişti, İngiltere XE "İngiltere" , Fransa gibi millî monarşiler ve öte yandan Protestanlık XE "Protestanlık" hareketi ve nihayet Osmanlıların XE "Osmanlılar" Orta Avrupa’ya XE "Avrupa" yönelik harekatları bütün bu ideallerin sönmesiyle sonuçlanacaktı.

Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" , Belgrad seferi XE "Belgrad seferi" ne karar verip sefer hazırlıklarına başladığında V. Karl XE "V. Karl" ile Fransa XE "Fransa" kralı I. François XE "François" görünüşte Milano XE "Milano" Dükalığı XE "Milano Dükalığı" meselesi dolayısıyla, aslında ise daha derinde yatan hanedanlar arası zıddiyet, eski çekişmeler ve imparatorluk topraklarının çepeçevre Fransa’yı kuşatmakta olması, Fransa’nın millî bilincinin etkisiyle imparatorluk hegamonyasını kabullenmemesi gibi sebeplerle 1521 Martı’nda savaşa giriştiler. Bu sırada Osmanlı kuvvetleri XE "Osmanlı kuvvetleri" bizzat padişah başta olduğu halde Mayıs 1521’de Belgrad üzerine yürüdü. Belgrad imparatorluğa bağlı olan Macar krallığı XE "Macar krallığı" nın elindeydi. Matyas’ın 1490’da ölümünden sonra Macar tahtı nüfuzlu soylular tarafından Bohemya kralı II. Vladislav XE "Bohemya kralı II. Vladislav" ’a verilmiş, İmparator I. Maximilian XE "I. Maximilian" 1515’teki anlaşmayla Macaristan XE "Macaristan" üzerindeki üstünlüğünü kabul ettirmişti.9 Yapılan anlaşma karşılıklı evliliklerle kurulan akrabalık bağları dolayısıyla, Vladislav’ın oğlu Lajos’un XE "Lajos" varis bırakmama durumunda Macar tahtının Maximilian XE "Maximilian" ’ın torunu (V. Karl’ın da kardeşi) Ferdinand’a XE "Ferdinand" geçeceğini kanuna bağlıyordu. Ancak bu durum yabancı bir kral seçmeme kararını 1505’te almış olan Macar soylularının bir kısmı tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Onlar daha sonra adı daha sık geçecek olan Transilvanya/Erdel beyi Janos XE "Transilvanya/Erdel beyi Janos" Zapolya XE "Zapolya" ’yı destekliyordu. Vladislav’ın 1516’da ölümü üzerine Macar tahtı oğlu henüz 9 yaşındaki II. Layoş XE "Layoş" ’a geçti. Osmanlılar XE "Osmanlılar" Belgrad’a XE "Belgrad" gelip şehri kuşatma altına aldıklarında II. Layoş’un henüz “hükümdarlık XE "hükümdarlık" yaşına” geldiği ilan edilmemişti. Genç kral 1522 Ocakı’nda Avusturyalı Maria XE "Avusturyalı Maria" ile evlenerek I. Ferdinand ile yeni bir akrabalık bağı daha tesis etmişti.

Osmanlı kuvvetleri XE "Osmanlı kuvvetleri" önce Böğürdelen’i 7 Temmuz 1521’de aldılar. Bu genç padişahın ilk fethi anlamını taşıyordu. Daha sonra Sirem XE "Sirem" bölgesine geçilerek bu yöredeki kaleler zapt edildi. Ağustos sonunda da Belgrad kalesi XE "Belgrad kalesi" teslim oldu. Böylece Orta Avrupa XE "Avrupa" ’nın bu önemli kilidi açılmış oluyordu.10 Eylül ayında bütün imparatorluğa fetih XE "fetih" ile ilgili olarak fetihnameler yollandı ve şenlikler yapılması istendi. Artık genç padişah ataları gibi çok parlak bir zaferin sahibiydi. Fâtih’in alamadığı bu muazzam kale onun tarafından ele geçirilmişti. Belgrad’ın düşüşü XE "Belgrad’ın düşüşü" Avrupa XE "Avrupa" ’da büyük bir heyecana yol açtı. Fakat hem imparator hem de Macaristan XE "Macaristan" ’ın genç kralı bu duruma karşı hareket edebilecek bir ortam içinde değillerdi.

İkinci önemli hedefi ertesi yıl Osmanlı topraklarına XE "Osmanlı:toprakları" doğru bir nevi Hırıstiyan ileri karakolu durumundaki Rodos XE "Rodos" teşkil etti. Burası da vaktiyle Fâtih Sultan Mehmed XE "Sultan Mehmed(Fatih)" ’in başarısız olduğu yerdi ve Akdeniz XE "Akdeniz" ’in bir bakıma anahtarı özelliğini taşıyan son derece güçlü askerî istihkama sahip bir üs konumundaydı. Osmanlılar XE "Osmanlılar" bu sıralarda denizciliğe çok önem vermişler, Akdeniz’deki XE "Akdeniz" Türk akıncı filoları XE "Türk akıncı filoları" nı desteklemişlerdi. Fakat denizciliği ciddî bir devlet siyaseti haline henüz getirememişlerdi. 1515’te Yavuz Sultan Selim XE "Yavuz Sultan Selim" ’in İstanbul XE "İstanbul" ’da büyük bir tersane yaptırmaya başlaması, denize yönelik bir faaliyetin habercisiydi. Nitekim bu kabil hazırlıklar, ilk defa Rodos’ta denendi; Osmanlı deniz gücü XE "Osmanlı deniz gücü" nün durumu bir kuşatma sırasında etraflı bir şekilde anlaşılmış oldu. Rodos’ta muhtelif milletlerden şövalyeleri kendi bayrağı altında toplamış olan Philippe XE "Philippe" Villiers de L’ısle Adam XE "Philippe Villiers de L’ısle Adam" Osmanlı tehdidine karşı Papa XE "Papa" ’dan Fransa XE "Fransa" ’dan yardım talebinde bulunmuştu. Doğu sularının tanıdık siması olan İtalyan XE "İtalyan" denizci devletlerinin güçlü temsilcisi Venediklilerden XE "Venedikliler" pek bir ses çıkmadı. Çünkü onlar 1 Aralık 1521’de yeni bir ahidnâme

alarak ticarî XE "ticarî" bakımdan eski imtiyazlarını yenilemişlerdi. Osmanlıların XE "Osmanlılar" denizden ve karadan gerçekleştirdikleri harekât sonucu son derece müstahkem ve aynı zamanda çok iyi müdafaa edilen Rodos 21 Aralık 1522’te anlaşma yoluyla teslim oldu. Şövalyeler anlaşma gereği 1/2 Ocak’ta burayı terk ettiler.11 Ayrıca Bodrum XE "Bodrum" , Aydos XE "Aydos" , Tahtalı XE "Tahtalı" kaleleriyle, Leros XE "Leros" , Sombeki XE "Sombeki" , Kalimnos XE "Kalimnos" gibi adaları da Osmanlı kontrolü altına girdi. Böylece Mısır XE "Mısır" ile İstanbul yolu üzerindeki bir önemli engel ortadan kalmış oluyordu. Ticaret yolu canlandığı gibi tam olarak kontrol de sağlanmıştı. Her şeyden önemlisi buranın alınmasıyla Akdeniz’e yönelik harekâtlar için yeni bir dönem başlıyordu. Şövalyeler ise Malta XE "Malta" ve Trablus XE "Trablus" ’a yerleşeceklerdi.

Rodos deniz seferleri XE "Rodos deniz seferleri" için önemli bir üs durumuna gelirken Osmanlıların XE "Osmanlılar" asıl ehemmiyet verdikleri kara seferleri için Belgrad XE "Belgrad" daha sonraki yıllarda da süreklilik kazanacak bir askerî XE "askerî" merkez ittihaz edilecekti. Bu arada Avrupa XE "Avrupa" ’daki savaş ortamı iyice kızışmış, I. François XE "I. François" , Bourbon dükü Charles XE "Bourbon dükü Charles" ile anlaşmazlığı sonunda, V. Karl XE "V. Karl" ’ın hizmetine giren Charles’ın başında bulunduğu imparatorluk ordusunu Marsilya XE "Marsilya" yakınlarında durdurmuşsa da, kuzeyden İngilizlerle birlikte hareket eden Alman ordusu XE "Alman ordusu" karşısında 1525’te Pavia XE "Pavia" ’da yenilip esir XE "esir" düşmüştü. İşte bu gelişme, birden Osmanlıları XE "Osmanlılar" Avrupa meseleleriyle karşı karşıya getirdi. Fransa XE "Fransa" kralının annesi Osmanlı padişahına başvurarak oğlunun kurtarılması talebinde bulunmuş, Kanunî de mukabil cevabında fiilî yardımda bulunacağı sözünü vermişti.12 Bu sırada Macaristan’da da durum iyi değildi. II. Layoş XE "Layoş" ’un yönetimi tepki çekiyordu, Macar XE "Macar" asıllı soylular onun seçiminden duyulan memnuniyetsizliklerini ifade ediyorlar, muhalifler Janos Zapolya XE "Janos Zapolya" ’nın yanında toplanmış bulunuyorlardı. Ağır vergiler altında ezilen köylüler de isyanlarıyla bu muhalefet cephesine destek vermekteydiler. Osmanlılar XE "Osmanlılar" bütün bu müsait durumdan istifade ettiler. Avrupa siyasetinde bir denge haline geliyorlardı. Fransızlar XE "Fransızlar" Osmanlıların XE "Osmanlılar" karadan ve denizden saldırıya geçmesini, eğer bu yapılmazsa İmparator’un Fransa’yı da ele geçirerek güçleneceğini ısrarla belirtmekteydiler. Osmanlılar derhal sefer kararı aldılar, hedef aslında doğrudan doğruya böyle bir hareket için son derece müsait bir durumda bulunan Macaristan’dı. Osmanlı kaynakları XE "Osmanlı:kaynakları" seferin hedefini Fransa’ya yardım etme olarak takdim ederler.13 Muhtemelen Osmanlılar Macaristan’ı XE "Macaristan" bütünüyle alıp Habsburglara XE "Habsburglar" karşı bir üs olarak kullanmak istemekteydiler. Sebep her ne olursa olsun 1526’da çıkılan Macaristan seferi XE "Macaristan seferi" , Mohaç ovası XE "Mohaç ovası" nda hiçbir yerden yardım alamayan ve kendi kuvvetleriyle büyük Osmanlı ordusunu karşılayan II. Layoş’un ve ordusunun kısa sürede imhasıyla sonuçlandı (29 Ağustos 1526).14 Bu önemli savaşta, Osmanlı ordusunun XE "Osmanlı ordusu" sayıca üstünlüğü yanında taktik anlayışı kat’i bir başarı getirmiş; araziyi iyi tanıyan ve en müsait yeri önceden tutmuş olan Macar kuvvetleri, coğrafî konumu iyi olmayan Osmanlı ordusuna XE "Osmanlı:ordusu" kısım kısım saldırarak neticeye ulaşmaya çalışmışsa da kısa sürede çember içine alınarak bozguna uğratılmış, Macar kralı XE "Macar kralı" diğer bir bölüm askerlerle çekilirken bataklığa saplanmış ve hayatını kaybetmişti.15 Bu arada Osmanlı kuvvetleri XE "Osmanlı kuvvetleri" Mohaç’a ulaşmadan önce Petervaradin XE "Petervaradin" , İlok XE "İlok" , Ösek XE "Ösek" (Eszek) XE "Ösek (Eszek)" gibi önemli kaleleri ele geçirmişti. Mohaç savaşı XE "Mohaç savaşı" ndan sonra ise Osmanlı ordusu XE "Osmanlı:ordusu" doğru Budin’e yürüdü; 10 Eylül 1526’da şehre girdi. Padişah bir süre burada kaldı. Ancak Budin’i XE "Budin" doğrudan doğruya Osmanlı idaresine XE "Osmanlı idaresi" bağlamadı. Daha önce Macar soyluları XE "Macar soyluları" nın da desteklediği Janos Zapolya XE "Zapolya" ’nın Macar Krallığı XE "Macar Krallığı" ’nı (10 Kasım 1526) tanıyıp onu himayeleri altına aldılar. Macar kralının ölümü yeni

bir veraset meselesini ortaya çıkarmıştı. Osmanlılar Macar topraklarını kılıç XE "kılıç" hakkı olarak kendilerine bağlı gördüklerinden müdahil bir konuma sahip oldular. Ancak Alman taraftarları, Macar tacı için, eski kralın akrabası olan ve daha önceki anlaşmayla hakların kendisine ait olduğunu iddia eden V. Karl’ın kardeşi Arşidük Ferdinand XE "Arşidük Ferdinand" ’ı desteklemişlerdi. Ferdinand XE "Ferdinand" da 23 Eylül 1527’de Zapolya’yı Budin XE "Budin" ’den çıkarmıştı. Zapolya, tâbi olmak şartıyla yardım talebinde bulununca Osmanlılar ona destek verdiler (Şubat 1528). Hatta 1529’daki Viyana seferi XE "Viyana seferi" esas itibariyle, Macar tahtının korunması amacını taşıyordu. Osmanlıların XE "Osmanlılar" Viyana’yı XE "Viyana" alarak hem Habsburgları XE "Habsburglar" hem de Macarları XE "Macarlar" dize getirmek niyetinde oldukları iddiası, aslında görünüşe dayalı bir yorumdur. Osmanlılar Avrupa XE "Avrupa" ’daki gelişmeleri yakından takip etmekteydiler ve bu şartlar altında ana hedef Macar toprakları idi. Viyana kuşatması XE "Viyana kuşatması" yla sonuçlanacak olan bu 1529 seferiyle Budin’in kurtarılması ve korunmasının temini düşünülmüş olmalıdır. Mayıs 1529’da İstanbul XE "İstanbul" ’dan hareket eden Padişah, Eylül ayı başlarında Budin önlerine geldi. Şehir teslim oldu ve daha önce kendisi ile anlaşma yapılan Zapolya XE "Zapolya" Macar tahtına oturtuldu. 7 Eylül’de şehre giren ve altı gün burada kalan Padişah, daha sonra Budin’deki himayesini kuvvetlendirmek için Viyana yönüne doğru ilerledi. İmparatorluğun Alman XE "Alman" kanadını idare eden Ferdinand, Viyana’da XE "Viyana" değildi; topladığı kuvvetlerle kuşatmanın seyrini izlemekle yetindi. İyi tahkim edilmiş olan Viyana önlerine gelen Osmanlı ordusu XE "Osmanlı:ordusu" 27 Eylül’de muhasaraya başladı. Bu kadar geç bir mevsimde kuşatma alışıldık bir savaş yöntemi değildi, gerekli malzemeler de getirilmemişti. Aslında Osmanlı ordusu XE "Osmanlı:ordusu" Budin’e karşı hareket etmek üzere toplanan Ferdinand XE "Ferdinand" idaresindeki orduyla karşılaşmak istemekteydi, hazırlıklarını buna göre yapmıştı. Hatta Viyana kuşatması XE "Viyana kuşatması" yla bu orduyu kendi üzerlerine çekmek istemişlerdi. Buna rağmen Ferdinand’ın XE "Ferdinand" kuvvetleri yerlerinden hareket etmedi. Osmanlı ordusu XE "Osmanlı:ordusu" ise daha fazla ilerlemeyi riskli gördü, muhtemel bir savaşı Budin’e daha yakın Viyana önlerinde yapmayı istemekteydiler. Kuşatma, bu şartlar altında başarıya ulaşmadan Ekim ayının ortalarına kadar burada kalındı ve mevsim ilerlediğinden Budin’e dönüldü.16

Osmanlı ordusunun XE "Osmanlı ordusu" Viyana XE "Viyana" önlerinde görülmesi Avrupa XE "Avrupa" ’da büyük heyecena sebep olmuştu. Avrupa’daki genel hava Hıristiyanlığın XE "Hıristiyanlık" büyük bir tehlike altında bulunduğu şeklindeydi. Hatta Protestan hareketinin lideri Luther XE "Luther" başlangıçta Türklere XE "Türkler" olumlu bakarken, bu tarihten sonra onları Hıristiyanlığın XE "Hıristiyanlık" düşmanı olarak ilan etti. Fakat imparatorluğa karşı bu Türk baskısı, Protestan hareketine dolaylı da olsa yardımcı olmuştu.17 Hatta Osmanlı desteği isteyen ve onların seferleri sonucu Habsburg XE "Habsburg" baskısından kurtulan Fransa XE "Fransa" bile Hıristiyanlığın XE "Hıristiyanlık" tehdit atında olduğu gerekçesiyle oluşturulan ittifaka katılmaya mecbur oldu, Osmanlılarla XE "Osmanlılar" ilişkilerini inkar etti. Bununla beraber bu sefer öncelikle Budin XE "Budin" ’deki Zapolya XE "Zapolya" ’nın durumunu kuvvetlendirmişti. Ayrıca protestanlara -her ne kadar Türk aleyhtarı haline gelseler de-kendilerini tanıtmak ve Hıristiyan XE "Hıristiyan" birliği içinde meşru bir zemine oturmak için önemli fırsat vermişti. Osmanlılar XE "Osmanlılar" aslında uzaktan da olsa Luther’in faaliyetlerini takip etmekteydiler. Osmanlı merkezine ulaşan bir rapor, Luther’in Alman XE "Alman" sınırında ortaya çıkıp kendisinden bir din peyda ederek İspanya XE "İspanya" ’nın “bâtıl dinine” karşı geldiği ve onlarla savaştığını bildirmekteydi.18

Osmanlılar XE "Osmanlılar" Budin’de XE "Budin" kendi temsilcileri olarak Luigi Gritti XE "Luigi Gritti" ’yi bir yeniçeri XE "yeniçeri" birliğiyle birlikte bıraktılar. Zapolya XE "Zapolya" yıllık bir haraç XE "haraç" verecekti ve himaye görecekti. Fransa XE "Fransa" kralı ise Osmanlı orduları XE "Osmanlı:orduları" Macaristan XE "Macaristan" ’dayken İmparatorla anlaşma imzalamış (Cambrei Sulhu XE "Cambrei Sulhu" , 13 Ağustos 1529) ve bu haber tam sefer ortasında iken padişaha ulaşmış ve onu çok kızdırmıştı. Fakat buna rağmen Fransızlarla ilişkiler kesilmedi. Osmanlılar onlardan gerek siyasî gerekse haber alma bakımından önemli ölçüde istifade ederken Fransa da Habsburg XE "Habsburg" baskısından kurtuluyordu. Macaristan ise fiilen üçe parçalanmış bir durumdaydı. Zapolya’nın idaresindeki Budin merkezli Osmanlı himayesinde tampon bir devlet ortaya çıkmıştı. Tuna XE "Tuna" ile Sava arasındaki Sirem XE "Sirem" bir sancak XE "sancak" halinde Osmanlıların XE "Osmanlılar" elindeydi. Diğer batı tarafı Bohemya XE "Bohemya" ve Macar XE "Macar" tacını taşıdığını iddia eden Ferdinand XE "Ferdinand" ’ın tasarrufundaydı. Osmanlıların XE "Osmanlılar" sonraki ana hedefleri, 1541’e kadar hem himaye altındaki Budin merkezli Zapolya’ya bırakılan toprakları korumak hem de Ferdinand’ın XE "Ferdinand" elinde kalan kısmı almaya çalışmak olacaktır.19 Osmanlıların XE "Osmanlılar" bu himaye politikası, muhtemelen bir zorunluluktan değil, takip edilmek istenen denge anlayışının bir sonucudur. Bu yaklaşım tarzı Osmanlıların XE "Osmanlılar" eskiden beri takip ettikleri alışılmış bir uygulamaydı. Osmanlı fetih XE "fetih" metotlarından biri, ani fethin ortaya koyabileceği tepkilerin dozunu dengelemeye çalışmak, yavaş yavaş idareye ısındırılan yeri tamamen ilhak etmekti.

2. “Garp Meselesi” Macaristan XE "Macaristan" : Habsburglar XE "Habsburglar" -Osmanlılar XE "Osmanlılar"

(1533-1562)

Viyana seferi XE "Viyana seferi" nin akisleri yatışmaya yüz tutunca, Fransa XE "Fransa" yeniden Osmanlı kartını oyuna sürmek üzere diplomatik atağa geçmekte gecikmemiş, Osmanlılar XE "Osmanlılar" ise Avrupa devletleri XE "Avrupa devletleri" arasındaki dengeleyici rollerinin önemini yakından kavramışlardı. Öte yandan Ferdinand XE "Ferdinand" Macar XE "Macar" tacı için mücadeleyi sürdürmeye kararlıydı ve ilk hedefini Osmanlılar değil Budin XE "Budin" ’deki Zapolya XE "Zapolya" teşkil ediyordu. Hatta bu yolda Osmanlılarla XE "Osmanlılar" anlaşma zemini de yoklamaktan geri kalmamış, 1530 sonbaharında Nicolas Jurischitz XE "Nicolas Jurischitz" ve Joseph von Lamberg XE "Joseph von Lamberg" ’in nezaretindeki elçilik XE "elçilik" heyeti Macaristan XE "Macaristan" meselesi XE "Macaristan meselesi" ni gündeme getirmişti.20 Fakat Osmanlılar Macar tahtının Habsburgların XE "Habsburglar" eline geçmesini istemiyorlardı. 1531’den itibaren Fransa XE "Fransa" özellikle mücadeleyi Akdeniz XE "Akdeniz" ’e çekmek istedi ve Osmanlıları XE "Osmanlılar" güney İtalya XE "İtalya" ’ya sefer yapmaya teşvik etti. Bu şekilde Fransa öteden beri elde etmeyi düşündüğü Milano XE "Milano" ve Cenova’yı XE "Cenova" kolaylıkla ele geçirebilecekti. Fakat bu sırada Ferdinand Budin XE "Budin" üzerine yürüyüp burayı kuşatma altına alınca (1531), Zapolya XE "Zapolya" ’ya yardım seferi ön plana çıkmış oldu. Bu defa görünüş itibarıyla Osmanlılar bu seferin İmparator V. Karl XE "V. Karl" üzerine olduğunu ilan ettiler. Hedef Viyana’ya doğru ilerlemek ve İmaparatoru bir meydan muharebesine mecbur bırakmaktı. Osmanlı tarihlerinde XE "Osmanlı:tarihleri" doğrudan V. Karl XE "V. Karl" ’ın hedeflendiği bu sefere “Alaman Seferi” adı da verilir. Osmanlı ordusu XE "Osmanlı:ordusu" , Macaristan’a XE "Macaristan" girerek Ferdinand’a XE "Ferdinand" ait topraklarda ilerledi; fakat İmparatorluk ordusundan herhangi bir iz görülmedi. Viyana’ya 60 mil mesafedeki Güns (Köszeg) XE "Güns (Köszeg)" önlerinde üç hafta kadar bekleyen ve burayı ele geçiren Os

manlı ordusu XE "Osmanlı:ordusu" (Ağustos 1532), sonra Sopron’a XE "Sopron" ilerledi, Viyana’nın kuşatma altına alınacağı zannedilirken bu yapılmadı ve Gratz’a XE "Gratz" yönelindi. Oradan Hırvatistan’a XE "Hırvatistan" girildi; gerek Slovenya XE "Slovenya" gerekse Hırvatistan’daki bazı şehir XE "şehir" ve kasabalar ele geçirildi. Bu arada Zagreb XE "Zagreb" de alınmıştı.21

Alaman seferi (1532) aslında Viyana XE "Viyana" ’yı doğrudan hedefleyen bir askerî XE "askerî" harekat olmaktan çok, gözdağı verme ve Macar toprakları XE "Macar toprakları" ndaki hakimiyeti sağlamlaştırma amacını taşıyordu. Fakat bu sefer Alman XE "Alman" tarafında önemli gelişmelere ve Osmanlıların XE "Osmanlılar" İmparatoru hedef olarak ilanı ise büyük bir telaşa yol açtı.22 Nitekim V. Karl XE "V. Karl" , bir taraftan Viyana’yı XE "Viyana" savunma için hazırlandığı gibi, yardımlarına muhtaç olduğu Protestan Alman prensleri XE "Protestan Alman prensleri" yle anlaşmıştı (23 Temmuz 1532, Nürnberg). Aşağı Saksonya XE "Aşağı Saksonya" mıntıka komutanı olarak seçilen Brandenburg prensi XE "Brandenburg prensi" de imparatorluk ordusuna katılmış; ayrıca toplanan orduda İspanyol XE "İspanyol" , İtalyan XE "İtalyan" , Hollanda XE "Hollanda" , Çek XE "Çek" , Slovakya XE "Slovakya" , Macar XE "Macar" , Sloven XE "Sloven" ve Almanca XE "Almanca" konuşan bütün ülke askerleri bulunmakta olup bu ordu Viyana yakınlarında Brigittenau’da beklemeye başlamıştı.

Bu hayli renkli olan 100.000’e ulaşan ordu Viyana XE "Viyana" Güns’te XE "Güns" bekleyen Osmanlılar XE "Osmanlılar" üzerine yürümedi. Aslında kimse Ferdinand XE "Ferdinand" ’ın Macar XE "Macar" hesaplarını desteklemek, para ve asker kullanmak istemiyor, savunma için toplanmış bulunuyordu. Her iki tarafta da bulundukları yerde birbirini beklemekteydi.23 Osmanlılar, imparatorluk ordusunu kendi şartları altında bir savaşa mecbur etmek gibi aslında akıllıca bir taktik izliyordu. Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" ’ın beklemekte olan imparatorluk ordusu üzerine yürümemesini bir korkaklık ve çekingenlik mahsulü olarak yorumlanması doğru değildir. Arazi şartlarının imparatorluk kuvvetleri lehine olduğu bilinmeyen bir yöne yürüyüp karşı tarafın müsait şartlarını kabullenme gibi bir zaafa düşülmemesi ve bunun yerine imparatorluk ordusunu üzerlerine çekmenin düşünülmesi bir taktik anlayışın sonucudur.

Nitekim Kasım Voyvoda idaresindeki Osmanlı akıncılarının Alpler XE "Alpler" ’i aşıp Linz’e kadar ilerledikten sonra geri dönüş sırasında Brandenburg prensi XE "Brandenburg prensi" tarafından pusuya düşürülüp dağıtılması, bu kabil bir taktik anlayışın doğruluğunu ortaya koyar. Osmanlı ordusunun XE "Osmanlı ordusu" bu akıncıların mağlubiyeti sonrasında geri çekildikleri, dolayısıyla seferin başarısız olduğu yolunda bazı modern tarihçilerin yorumları doğru değildir. Bu, akın ile ilgili haber veren Alman XE "Alman" tarafına ait kaynağın abartmasına dayanır. Gerçekte 5.000’den az bir akıncı birliğinin önemsiz bir kaybı niteliğini taşıyan bu hareket Brandenburg prensinin kahramanlığının ve başarısının abartılmasına vesile olmuş ve neredeyse bütün bir seferin en önemli olayı olarak aktarılmıştır.24

Öte yandan karadaki mücadele denizlere de taşmıştı. Yani hem karada hem de denizlerde iki taraf savaş düzeni almıştı. İmparatorluğun hizmetine giren Andrea Doris XE "Andrea Doris" komutasındaki filo, Mora XE "Mora" yarımadasındaki Koron XE "Koron" ’u almış Patras XE "Patras" ve İnebahtı XE "İnebahtı" ’yı ele geçirmişti. Osmanlı deniz gücü XE "Osmanlı deniz gücü" nün başarısızlığı Osmanlıları XE "Osmanlılar" deniz güçlerini yeniden organize etmek için acil bir faaliyete sevk etmiş; sonunda Akdeniz XE "Akdeniz" dünyasının şöhretli denizcisi Barbaros lakaplı Hayreddin Reis XE "Barbaros lakaplı Hayreddin Reis" ’in Osmanlı

donanmasının XE "Osmanlı donanması" başına getirilmesiyle bu problem halledilmiştir. V. Karl XE "V. Karl" , Mora yarımadasındaki bu faaliyeti bir koz olarak Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" ’a karşı kullanmak istedi. Hatta 1533’te İstanbul XE "İstanbul" ’a gelen elçi Cornelius, buraların terki karşılığında bazı isteklerde bulunmuştu. O sıralarda İran XE "İran" meselesi aciliyet kazandığından Osmanlı Padişahı Habsburg XE "Habsburg" elçilik XE "elçilik" heyetine bir ateşkese rıza gösterdiğini bildirdi. Fakat bu anlaşma V. Karl’ı değil Ferdinand XE "Ferdinand" ’ı kapsıyordu. Kağıda dökülmemiş olduğu anlaşılan bu sebeple hakkına bazı tereddütler doğan bu ilk ateşkes anlaşmasına göre, Osmanlılar XE "Osmanlılar" Macaristan XE "Macaristan" üzerindeki haklarından vazgeçmemişler, büyük bir iltifat olarak Ferdinand’ı Macar krallığı XE "Macar krallığı" nın bir parçasının hükümdarı olarak tanımışlardı (1533).

Osmanlılar XE "Osmanlılar" Habsburglarla XE "Habsburglar" mücadeleyi sürdürürken Fransa XE "Fransa" ’nın da bunda önemli bir payı olduğunu belirtmek gerekir. 1532-1541 devresinde Osmanlı-Fransız ilişkileri XE "Osmanlı-Fransız ilişkileri" nin seyri müşterek düşman olarak tanımlanan Habsburglara XE "Habsburglar" karşı hem siyasî hem de askerî XE "askerî" yönden tam bir dayanışma içinde bulunulduğunu gösterir. Fakat Fransa Osmanlıları XE "Osmanlılar" V. Karl XE "V. Karl" ’a karşı Akdeniz XE "Akdeniz" ’e çekmek istemekteydi. Zira kara seferleri Avrupa XE "Avrupa" ’da genel Hıristiyan dünyası XE "Hıristiyan dünyası" nda büyük endişeye yol açtığı gibi Fransa’yı da zaman zaman zor durumda bırakabiliyordu. Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" Fransa ile ilişkilere çok dikkat ediyordu. Hatta imparator aleyhine İngiltere XE "İngiltere" ve protestan prensler XE "protestan prensler" le yeni bir birlik kurması için 100.000 altın göndermişti. 1532’den beri de Fransa XE "Fransa" ile resmî ittifak görüşmelerinde oldukça mesafe katedilmişti. 1535’te İstanbul XE "İstanbul" ’a gelen La Forest XE "La Forest" Osmanlıların XE "Osmanlılar" bir sonraki sene bütün kuvvetleriyle karadan ve denizden Habsburglara XE "Habsburglar" karşı saldırıya geçmesini ve kralına bir milyon düka altın yardım edilmesini istemişti.25 Bu sıralarda denizde mücadele devam ediyordu. Osmanlılar İran XE "İran" seferi dönüşünde İtalya XE "İtalya" ’ya saldırı işini de ele aldılar. Osmanlı kuvvetleri XE "Osmanlı kuvvetleri" Arnavutluk XE "Arnavutluk" ’tan İtalya’ya XE "İtalya" çıkacaktı. Fransızlar XE "Fransızlar" da Lombardia’ya XE "Lombardia" gireceklerdi. Bu ittifak görüşmeleri sırasında 1536’da Fransa’ya ticarî XE "ticarî" haklar tanıyan ilk kapitülasyonlar XE "kapitülasyonlar" ın verildiği iddia edilir. Ancak bu bir taslak halinde kalmıştır ve resmiyete intikal etmemiştir.26

Habsburglara XE "Habsburglar" karşı harekatın ilk planı 1537-38’de uygulamaya konuldu. Osmanlıların XE "Osmanlılar" Korfu XE "Korfu" adasına yönelik seferi (Körföz seferi XE "Körföz seferi" ), daha çok İtalya XE "İtalya" ’nın istilasına yönelik bir hazırlık idi. Bu sefer ile, ilk defa Fransa XE "Fransa" ve Osmanlı askerleri müşterek bir harekat yapıyorlardı. Karadan ve denizden gerçekleştirilen bu sefere Fransız donanması XE "Fransız donanması" da gelerek destek vermişti. Bizzat Padişahın da ordunun başında katıldığı harekatta herhangi bir başarı elde edilememişti (Kasım 1537).27

Osmanlılar XE "Osmanlılar" , İran XE "İran" seferi XE "İran seferi" ile meşgulken Habsburgların XE "Habsburglar" mütarekeyi bozmamış olmaları takdirle karşılanmıştı. Fakat Korfu seferi XE "Korfu seferi" sonrasında sınır boylarında önemli hareketlenmeler olmuştu. Özellikle Slovenya XE "Slovenya" ve Dalmaçya XE "Dalmaçya" sınırlarında bazı problemler yaşanmış, Alman XE "Alman" kuvvetleri sınırlı bir askeri XE "askeri" faaliyete girişerek Eszeg’e XE "Eszeg" saldırmışlar fakat başarısızlığa uğrayarak geri çekilmişlerdi (Aralık 1537). Bu sırada Osmanlıların XE "Osmanlılar" müttefiki Fransa XE "Fransa" İmparatorla 1538 Temmuzu’nda (Aigues-mortes) anlaşma yaptığı gibi, bir Haçlı ittifakına XE "Haçlı ittifakı" katılmayı da kabul etmiş bulunuyordu.

Macar XE "Macar" cephesinde ise, Osmanlı himayesindeki Zapolya XE "Zapolya" , amansız rakibi Ferdinand XE "Ferdinand" ile gizli bir anlaşma yaptı (1538). Ferdinand, Zapolya’yı Macar kralı XE "Macar kralı" olarak tanıyor, onun vefatı halinde ise Macar tahtı üzerinde kendi hükümranlığını

kabul ettiriyordu. İstanbul XE "İstanbul" ’daki elçi Hieronymus Laski XE "Hieronymus Laski" , anlaşmanın muhtevasından Osmanlıları XE "Osmanlılar" haberdar etti. Zapolya’nın oğlunun doğumundan birkaç gün sonra ansızın ölümü (20 Temmuz 1540), Macar tahtı veraseti konusunu yeniden gündeme getirdi. Ferdinand, derhal bütün Macaristan’ı XE "Macaristan" daha önceki anlaşma şartlarını öne sürerek ilhak etmek üzere harekete geçti. Elçi Laski, bu hareketin Osmanlılara XE "Osmanlılar" karşı olmadığını belirtmişse de bu sonuncu durum Padişaha Macar meselesine kat’i bir sonuç vermek kararını almasına yol açtı. Osmanlılar XE "Osmanlılar" , artık Habsburglarla XE "Habsburglar" olan sınırın Balkanlar XE "Balkanlar" değil, Budin XE "Budin" ’in batısı ve kuzeyi olması gerektiği görüşündeydiler. Elde edilecek olan bölge himaye değil doğrudan bir askerî XE "askerî" üs vasfına haiz Osmanlı Beylerbeyliği XE "Osmanlı Beylerbeyliği" haline gelmeliydi.

Ferdinand XE "Ferdinand" 1541 Mayısı’nda Budin’i XE "Budin" kuşatma altına aldı. Osmanlılar XE "Osmanlılar" ise Haziran ortalarında sefere çıktılar.28 Böylece dördüncü Macar XE "Macar" seferi (Bazı Osmanlı tarihlerinde XE "Osmanlı:tarihleri" İstabur seferi) başlamış oldu. Osmanlı ordusunun XE "Osmanlı ordusu" öncü kuvvetleri Budin önlerine ulaştı. Ardından gelen büyük kuvvetlerin baskısı sonucu Alman XE "Alman" kuvvetleri geri çekildi, ani baskınla da dağıtıldılar. Bu galibiyet sonrası Budin kurtarıldı. Padişah da şehre girerek küçük kral Janos Sigismund XE "Sigismund" , annesi ve Piskopos Martinuzzi XE "Piskopos Martinuzzi" tarafından karşılandı. Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" onları Erdel XE "Erdel" ’e gönderdi ve Budin’in bir beylerbeylik XE "beylerbeylik" merkezi olduğunu ilan etti. Burası derhal beylerbeylik teşkilatı gereği sancaklara ayrıldı. Böylece Macaristan XE "Macaristan" ’ın kalbi Tisza nehrine XE "Tisza nehri" kadar Tuna XE "Tuna" ’nın sağ ve sol kısımlarındaki Orta Macaristan XE "Macaristan" bir Osmanlı sınır eyaleti haline gelirken, Tisza ötesindeki bölge olan Erdel’de (Transilvanya XE "Transilvanya" ) yeni bir voyvodalık ortaya çıkmış bulunuyordu. Osmanlıların XE "Osmanlılar" bundan sonraki hedefleri Ferdinand’ın XE "Ferdinand" elindeki kuzey-kuzeybatı kesiminin ele geçirilerek Budin eyaletinin genişletilmesi olacaktı. Ferdinand’ın XE "Ferdinand" elçilerinin Budin’in kendilerine terk edilmesine karşılık haraç XE "haraç" verme teklifleri kabul edilmedi. Aksine Ferdinand’ın XE "Ferdinand" elinde bulunan Macar toprakları için vergi XE "vergi" istendi. Estergon XE "Estergon" , Tata XE "Tata" , Vişegrad XE "Vişegrad" gibi şehirlerin XE "şehirler" iadesi şart koşuldu.

Budin XE "Budin" ’in doğrudan Osmanlı idaresine XE "Osmanlı idaresi" girişi Avrupa XE "Avrupa" ’da genel bir tepkiye yol açtı. Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" bunu bir fetih XE "fetih" olarak ülkesine duyururken, himayesi altındaki bir devletten devralınmasını değil Ferdinand XE "Ferdinand" ’ın kuvvetlerinin Budin önlerindeki yenilgisini kast etmekteydi. Avrupa’daki tepkiler, özellikle imparatorluk içinde kendisini gösterdiği gibi Protestan prenslerce de Türk tehdidi endişe verici olarak karşılanmaktaydı. Brandenburg elektör prensi II. Joachim XE "Brandenburg elektör prensi II. Joachim" kendine tabi yerlerde reformasyonu gerçekleştirdikten sonra Saksonya XE "Saksonya" elektörü Johann XE "Saksonya elektörü Johann" , Hessen kontu Philip XE "Hessen kontu Philip" ve diğer Protestan prensler XE "Protestan prensler" le Naumberg’te XE "Naumberg" buluşup “Türk vergisi XE "Türk vergisi" ” toplanması işini tartıştı. Hedef Macaristan XE "Macaristan" ’ın geri alınmasıydı.

Osmanlıların XE "Osmanlılar" daha da ileri giderek Moravya XE "Moravya" , Silezya XE "Silezya" ve Saksonya’ya XE "Saksonya" ilerleyeceğinden korkuluyordu. 1542’de Speyer meclisi XE "Speyer meclisi" nde (Reichstag) yardım toplama, asker sevk etme konusundaki karar hayata geçiriliyordu. Bu 1532’deki Ausburg’ta XE "Ausburg" kararlaştırılmış ama icra edilememişti. Bu mecliste, protestan prensler imparator tarafından tanınmış ve Türk tehdidine karşı yardım vaadi alınmıştı. Şimdi imparator, protestan prenslerin doğrudan desteğini sağlamış oluyordu.

Regensburg Reichstag’ında ilan edilen belgede, Macaristan XE "Macaristan" “kraliyet koltuğunun kilidi, Ocak yeri, Alman XE "Alman" milletinin dış suru” olarak tanımlanmış ve Türklerin XE "Türkler" elinden geri alınması gerektiği duyurulmuştu. Osmanlılar XE "Osmanlılar" sayesinde varlıklarını imparatorluğa kabul ettirmiş olan Protestan prensler XE "Protestan prensler" , şimdi Osmanlı tehdidini ön plana almış bulunuyorlardı. Hatta Brandenburg prensi XE "Brandenburg prensi" , Luther XE "Luther" ’den dua istimdadında bulunmuş, o da dört büyük içinde Türkleri de sayarak, manevi desteği sağlamıştı. Vaktiyle Türklere XE "Türkler" karşı harekete geçmenin aleyhinde bulunan ve bunun Almanların işledikleri günahların ve Hıristiyanlık düşmanı Papa’nın XE "Papa" kötülüklerinin bir cezası olduğunu söyleyen Luther, özellikle Viyana kuşatması XE "Viyana kuşatması" nın ardından bu görüşlerini tamamıyla değiştirmiş, karşı bir tavır almıştı.29

Brandenburg prensi II. Joachim XE "Brandenburg prensi II. Joachim" , askerî XE "askerî" yeteneklerinden çok Protestanlarla XE "Protestanlar" aracılık rolü üstlenebilecek bir şahsiyet olduğundan imparatorluk ordularının başına getirilmiş; hatta imparatorluk Protestanlara müsait davranarak onlarla barış dönemini beş yıl uzatmıştı. İmparatorluk ordusu ağır ilerlemekle birlikte 20 Ağustos’ta Estergon XE "Estergon" 7 Eylül’de Vişegrad XE "Vişegrad" ’a gelmiş, Tuna XE "Tuna" ’yı aşarak 28 Eylül’de Budin XE "Budin" karşısındaki Peşte XE "Peşte" önlerine gelmişti. Bu sırada yardımcı Osmanlı kuvvetlerinin yetişmesi üzerine ancak 7 günlük bir kuşatmanın ardından bozguna uğrayarak geri çekildiler. Peşte kuşatması Padişahı harekete geçirdi. Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" 1543 Nisanı’nda yeni bir Macaristan XE "Macaristan" seferine çıktı. Daha önce de talep ettikleri önemli kaleleri ele geçirdiler. Valpo XE "Valpo" (22 Haziran), Şikloş XE "Şikloş" (6 Temmuz), Pecs XE "Pecs" (Peçuy: 28 Haziran) teslim alındı. Oradan Estergon’a XE "Estergon" yüründü. Tuna kenarında önemli bir stratejik mevki olan bu kale 10 Ağustos’ta düştü. Tata XE "Tata" (15 Ağustos) ve İstoni Belgrad XE "Belgrad" (3 Eylül) alındı. Böylece Osmanlılar XE "Osmanlılar" daha önce barış şartı olarak öne sürdükleri yerleri kolayca ele geçirmiş oldular.30 Bu şekilde Budin Beylerbeyliği XE "Budin Beylerbeyliği" etrafı genişletilmişti. Bundan sonra Habsburgların XE "Habsburglar" kontrolündeki Macar toprakları XE "Macar toprakları" daha esaslı şekilde tazyik edilebilirdi. Ertesi sene 1544 baharında Bosna XE "Bosna" ve Budin beyleribeyi Novigrad XE "Novigrad" , Hatvan XE "Hatvan" , Dombavar XE "Dombavar" , Dobrekoz XE "Dobrekoz" , Şimontorna XE "Şimontorna" , Ozara XE "Ozara" kalelerini aldı; Bosna ve Hırvat XE "Hırvat" sınırında askerî harekatta bulunuldu.

Bu askerî XE "askerî" faaliyetler, sulh yolunu da açmış oldu. Ferdinand XE "Ferdinand" ’ın göndermiş olduğu elçilik XE "elçilik" heyetiyle başlayan görüşmeler, önce bir mütarekeyle (Kasım 1545) sonuçlandı. Ardından 18 Haziran 1547’de anlaşma kararlaştırıldı.31 5 yıllık bu ilk anlaşma V. Karl XE "V. Karl" ’ı da içine alıyordu. Karl, 1 Ağustos 1547’de Augsburg’ta XE "Augsburg" , Ferdinand ise 26 Ağustos’ta Prag XE "Prag" ’ta anlaşmayı tasdik etti. Anlaşma Habsburgları XE "Habsburglar" Osmanlı baskısından kurtarıyordu. Osmanlılar XE "Osmanlılar" ise yeni bir İran XE "İran" seferi XE "İran seferi" ni düşündüklerinden Batı’dan emin olmak istemekteydiler. Bu ilk anlaşma gerek muhtevası gerekse sonuçları itibarıyla oldukça önemlidir. Osmanlı-Habsburg XE "Habsburg" ilişkileri XE "Osmanlı-Habsburg ilişkileri" nde bir dönüm noktası sayılır. Bu anlaşmayla Macaristan XE "Macaristan" ’ın Ferdinand’ın XE "Ferdinand" elinde kalan yerleri için 30.000 altın haraç XE "haraç" alınması kararlaştırılmıştı. Osmanlı tarafı bunu alışıldık bir hukukî prosedür içerisinde “haraç” olarak telakki ederken, Alman XE "Alman" tarafı daha çok bir “iltizam XE "iltizam" ”, ödenmesi gereken bir arazi XE "arazi" vergisi gibi görmekteydi.

Osmanlılar XE "Osmanlılar" , haraç XE "haraç" telakkisi içinde bu toprakların zımnen kendilerine ait olup anlaşma şartlarıyla karşı tarafa devredildiğini, dolayısıyla ödenen paranın bunun karşılığı olduğunu düşünmekteydiler. Ferdinand XE "Ferdinand" ise bunu daha farklı algılıyor

du. Ancak anlaşma Ferdinand için müsait oldu, çünkü elinde bulundurduğu toprakların sınır kesiminde bir kale zinciri, savunma hattı meydana getirdi. Hem bu tedbirin hem de ısrarla Macaristan XE "Macaristan" üzerindeki iddiasını sürdürmesinin semeresi 150 yıl sonra görülebildi.

Anlaşma 5 yıllık olmasına rağmen sınır problemlerine bir çözüm getirmiyordu. Fakat denizde donanma faaliyeti 1550’ye kadar durdu. Erdel meselesi XE "Erdel meselesi" Osmanlı-Habsburg XE "Habsburg" mücadelesi XE "Osmanlı-Habsburg mücadelesi" nin yeniden sıcak hale gelmesine yol açtı. Özellikle Erdel krallığı XE "Erdel krallığı" kendisine verilen Janos Sigismund XE "Sigismund" ’un vâsisi durumundaki Martinuzzi XE "Martinuzzi" ’nin (Frater György, Türk kaynaklarında Barata) çevirdiği entrikalar, Ferdinand XE "Ferdinand" ile küçük kralın annesi Isabella XE "Isabella" arasında gizli anlaşma yaptırması, hatta 1551’de Ferdinand ile mektuplaşmasını temin etmesi ortalığı karıştırdı. Öte yandan Ferdinand göndermekte olduğu haracın ödenmesini de geciktirmişti. Osmanlılar XE "Osmanlılar" , Macaristan XE "Macaristan" ’ın bir bakıma anahtarı durumunda olan Erdel’in XE "Erdel" korunmasının bu topraklardaki gelecekleri açısından stratejik önemde görmekteydiler.32

Almanların Erdel XE "Erdel" ’de nüfuzlarının artması, Osmanlı idaresindeki Budin XE "Budin" ’in kaybına yol açacak gelişmelerin başlangıcı olabilirdi. 1551 Temmuzu’nda hareket eden bir Osmanlı kuvveti, Becs XE "Becs" , Beçkerek XE "Beçkerek" , Çanad XE "Çanad" gibi kaleleri ele geçirdi. Lipva XE "Lipva" alındı ve Tımışvar XE "Tımışvar" kuşatıldı. Habsburg XE "Habsburg" ordusu ise karşı taarruzla Lipva’yı kuşatıp aldı; Segedin’e XE "Segedin" hücum ettiyse de geri püskürtüldü. İkinci Vezir Ahmed Paşa XE "Ahmed Paşa" Erdel üzerine yollandı. 1552’de Tımışvar alındı. Bu arada Budin beylerbeyi Hadım Ali Paşa XE "Hadım Ali Paşa" da33 Seçen XE "Seçen" , Dregely XE "Dregely" gibi önemli kaleleri aldığı gibi Palast ovası XE "Palast ovası" nda Alman XE "Alman" kuvvetlerini bozmuş, ardından Kara Ahmed Paşa XE "Kara Ahmed Paşa" ile birleşip Solnok’u XE "Solnok" ele geçirmişti. Böylece Osmanlı sınırı Slovakya XE "Slovakya" ’yı içine alacak derecede genişlemiş ve Tımışvar’da XE "Tımışvar" bir beylerbeylik XE "beylerbeylik" kurularak Erdel gözetim altına alınmıştı. Ancak Budin’e 137 kilometre mesafedeki stratejik öneme sahip Eğri XE "Eğri" (Eger) alınamadı. Sınır boylarındaki mücadele, Nahcıvan seferi XE "Nahcıvan seferi" yle biraz yavaşladı. 1556’da ikinci defa Budin’e vali olan Ali Paşa’nın Sziget kuşatması başarılı olamadı. Olaylar sırasında Lehistan XE "Lehistan" ’a kaçmış olan kraliçe ve oğlu Osmanlıların XE "Osmanlılar" da muvafakatıyla döndüler. Janos Sigismund XE "Sigismund" 1559-1571 arasında krallık yaptı. Artık Macar meselesi XE "Macar meselesi" , iki taraf arasında Erdel ile geniş ölçüde sınırlanan bir döneme giriyordu. 1 Haziran 1562’deki Osmanlı-Habsburg anlaşması 8 yıllıktı ve Ferdinand XE "Ferdinand" ’ın Erdel XE "Erdel" üzerindeki iddialarına son veriyordu. 30.000 düka altın verme konusu yine anlaşmada yer alıyordu.

Karadaki bu mücadele dönemi sırasında en batı uçta esaslı bir hareket üssü olarak Budin Beylerbeyiliği XE "Budin Beylerbeyiliği" kurulmuştu ve Osmanlılar XE "Osmanlılar" aslında kalıcı olarak genişlemelerinin son sınırına vardıklarını hissetmişlerdi. Budin’in etrafı emniyet şeridiyle çevrilmeye çalışıldı. Erdel’in XE "Erdel" teşkili ardından da, Eflak XE "Eflak" ve Boğdan XE "Boğdan" dahil bu üç tâbi beyliğin korunması ve Habsburglarla XE "Habsburglar" irtibatının kesilmesi esas hedef haline geldi. Buraları koruma amaçlı Tımışvar Beylerbeyliği XE "Tımışvar Beylerbeyliği" Budin ile birlikte XVI. asrın ikinci yarısında sınır boylarının emniyet ve tarassutu açısından son derece önemli bir fonksiyon icra edecektir.

3. Akdeniz’de XE "Akdeniz" Yeni Mücadeleler: İspanyol-Osmanlı Çekişmesi XE "İspanyol-Osmanlı Çekişmesi"

XVI. yüzyılın ilk yarısının ortalarında karadaki mücadele yanında rekabet denizlere de taşındı. Karada imparatorluğun Alman XE "Alman" kanadıyla karşı karşıya gelinirken denizlerde İspanyol kanadıyla Akdeniz XE "Akdeniz" hakimiyeti yanında onların Kuzey Afrika XE "Kuzey Afrika" siyasetlerinin geleceğini adeta tayin eden bir çatışma içine girildi. Bazen kara ve deniz seferleri aynı anda yapıldı. Bazen yine aynı anda hem iç deniz hem de deniz aşırı seferler icra edildi. Hayli masraflı ve kara seferlerine göre oldukça farklı imkanlara ihtiyaç gösteren, sürdürülmesi zor olan deniz seferleri, her şeye rağmen özellikle XVI. yüzyılın ilk yarısına damgasını vurmuştur. XV. yüzyılın sonlarında bir kısmı müstakil bir kısmı da Osmanlılara XE "Osmanlılar" bağlı olarak faaliyet gösteren gaza XE "gaza" , cihat ve ganimet XE "ganimet" peşinde koşan Türk deniz akıncıları Osmanlı XE "Osmanlı" deniz gücünün etkili bir hale gelmesinde rol oynadı. Özellikle Barbaros Hayreddin Paşa XE "Barbaros Hayreddin Paşa" ’nın donanmayı yeniden düzenlemesinin ardından Habsburgların XE "Habsburglar" deniz gücüne karşı, Fransa XE "Fransa" ’nın da desteğiyle ilginç bir mücadeleye girişildi.

Fransa XE "Fransa" , Osmanlıları XE "Osmanlılar" İspanyollara XE "İspanyollar" karşı özellikle İtalya XE "İtalya" kıyılarına çekmek isterken Osmanlılar XE "Osmanlılar" bu arada ağırlıklarını Kuzey Afrika XE "Kuzey Afrika" sahillerine vermeyi tercih ettiler. Aslında bu söz konusu deniz siyaseti, Akdeniz XE "Akdeniz" tarihi açısından önemli sayılabilecek gelişmelerin de başlangıcını oluşturdu. XVI. yüzyılın ikinci yarısının son on yılına kadar Akdeniz’in batı kesimi ve Kuzey Afrika XE "Afrika" ’daki Osmanlı-İspanyol mücadelesi XE "Osmanlı-İspanyol mücadelesi" bu iki devletin tarihî gelişiminde de ilginç paralelliklerin ve açılımların da bir bakıma belirleyicisi olmuştur. Batıda büyük askerî XE "askerî" harekata girişen Osmanlılar ile Avrupa XE "Avrupa" ’daki rakipleriyle yıpratıcı mücadele sürdüren ve Atlantik XE "Atlantik" ötesindeki topraklarında koloniler kurmaya çalışan İspanyolların XE "İspanyollar" Akdeniz’deki XE "Akdeniz" dengeyi kendi lehlerine çevirme mücadeleleri 1580’e kadar katı bir şekilde devam etmiş, sonunda Osmanlılar, İspanyolların XE "İspanyollar" Kuzey Afrika’da tutunmalarını önlemiş ve Akdeniz’den çekilmelerine, bütün ağırlıklarını kolonilere vermelerine sebep olmuştur.34

Denizlerde öncekilerden oldukça farklı yeni bir dönemin başlamasında Rodos XE "Rodos" ’un alınması, ardından Habsburgların XE "Habsburglar" yeni deniz politikaları sebebiyle Barbaros’un Osmanlı hizmetine girmesi önemli bir rol oynamıştır. Kardeşleriyle birlikte Kuzey Afrika XE "Kuzey Afrika" sahillerinde ün kazanan Barbaros Hayreddin, 1532 seferi sırasında Andrea Doria XE "Andrea Doria" idaresindeki donanmanın Mora XE "Mora" ’yı vurması üzerine acil olarak Osmanlı deniz kuvvetlerinin başına geçmek üzere İstanbul XE "İstanbul" ’a davet edildi. Yanında kendisi gibi çekirdekten yetişme usta denizcilerle 1533 yılı sonbaharında Osmanlı payitahtına gelen ve ardından o sırada Irakeyn seferi XE "Irakeyn seferi" dolayısıyla Halep XE "Halep" ’te bulunan Veziriazam İbrahim Paşa XE "İbrahim Paşa" ’nın yanına gönderilip 1534 Şubatı’nda kendisine beylerbeylik XE "beylerbeylik" verilen Barbaros Hayreddin Paşa sür’atle donanmayı yeniden düzenledi.35 Aynı yılın Haziranı’nda Akdeniz XE "Akdeniz" ’e açılarak Andrea Doria’nın Mora seferi XE "Mora seferi" ne bir karşılık olmak üzere İtalya XE "İtalya" sahillerine gitti ve oradan da Tunus XE "Tunus" ’a yönelip burayı ele geçirdi (Ağustos 1534) ve bir deniz üssü haline getirdi. Tunus’un beklenmedik bir şekilde Osmanlıların XE "Osmanlılar" hakimiyeti altına girişi V. Karl XE "V. Karl" ’ı oldukça şaşırttı. Bizzat kendisinin başında olduğu ve Doria’nın idare ettiği donanma ile 1535 Temmuzu’nda Halkulvad XE "Halkulvad" ve Tunus’u XE "Tunus" aldı. Barbaros ise, Cezayir XE "Cezayir" tarafına çekilmiş karşı bir saldırı ile Balear adaları XE "Balear adaları" na baskın düzenlemişti.

1537’deki Korfu XE "Korfu" seferine katılan Osmanlı donanması XE "Osmanlı:donanması" geniş ölçüde Fransızlarla iş birliği içinde olmuştu. Fakat sonra İmparator ile anlaşmışlardı. Bundan iki ay sonra 28 Eylül 1538’de iki taraf Akdeniz tarihi için önemli bir deniz savaşı yaptılar.

Korfu seferine çıkılırken ve oradan dönülürken Barbaros Ege adaları XE "Ege adaları" nı teker teker Osmanlı idaresine XE "Osmanlı idaresi" almıştı. Korfu seferi XE "Korfu seferi" sonrası Mora XE "Mora" ’nın güneyindeki Cuha XE "Cuha" , Egina XE "Egina" alınmış, ardından yine Venedik XE "Venedik" kontrolü altındaki Kiklat adalar grubu XE "Kiklat adalar grubu" zapt edilmiş, 1538’de ikinci adalar seferinde de adaların fethi tamamlanmıştı.36

Sporat ve Kiklat adalarındaki faaliyet sonunda Girit XE "Girit" ’teki bazı mevkileri vuran Barbaros’un idaresindeki donanma Akdeniz’de XE "Akdeniz" özellikle Venedik XE "Venedik" ’in çabalarıyla oluşturulan ve bir Haçlı donanması XE "Haçlı donanması" niteliği taşıyan Doria idaresindeki büyük filoyu karşılamak üzere Preveze XE "Preveze" önlerine geldi. Burada Akdeniz hakimiyeti XE "Akdeniz hakimiyeti" bakımından son derece önemli olan bir mücadele yapıldı.37 Bu mücadele kanlı bir savaştan çok bir taktik muharebesi şeklinde cereyan etti. Osmanlı donanması XE "Osmanlı donanması" nın ustaca manevrası Doria’nın harp meydanından çekilmesiyle sonuçlandı. Bu şekilde Akdeniz’de XE "Akdeniz" Osmanlı üstünlüğü başlamış oluyordu.

Preveze XE "Preveze" ’yi müteakip Doria’nın ele geçirmiş olduğu Kastelnova XE "Kastelnova" alındığı (Ağustos 1539) gibi Venedikliler XE "Venedikliler" , Osmanlılarla XE "Osmanlılar" anlaşmak zorunda kaldı. Haçlı ittifakı XE "Haçlı ittifakı" onlara doğuda çok kan kaybettirmişti. 1540’ta Osmanlılarla XE "Osmanlılar" bir anlaşma yaptı ve Dalmaçya XE "Dalmaçya" ile Ege XE "Ege" ’de ele geçirilmiş yerlerin Osmanlı idaresinde olduğunu kabul etti. Ticarî imtiyazlarını ise sürdürecekti.38 Bu sırada Milano XE "Milano" ’yu barış yolu ile alamayacağını gören François XE "François" , padişaha tekrar müracaat ederek iş birliğini sürdürmeyi tercih etti ve bu Osmanlılar XE "Osmanlılar" tarafından uygun karşılandı. Hatta Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" Venedik XE "Venedik" ’e Fransa XE "Fransa" ’nın hatırı için böyle bir anlaşmayı bağışlamış olduğunu bildirmişti.

1541’de Osmanlı ordusu XE "Osmanlı:ordusu" Macaristan XE "Macaristan" üzerine yürürken Osmanlı donanması XE "Osmanlı:donanması" da Adriyatik XE "Adriyatik" sahilleri XE "Adriyatik sahilleri" nin muhafazasıyla görevlendirilmişti. V. Karl XE "V. Karl" biraz da kardeşi Ferdinand XE "Ferdinand" ’ın teşvikiyle Osmanlıların XE "Osmanlılar" kara harekatı sırasında, denizden harekete geçerek önemli bir Osmanlı üssü olan Cezayir XE "Cezayir" ’e saldırdı. Tunus XE "Tunus" ’tan sonra Cezayir’in ele geçirilmesi imparatorluğa Akdeniz hakimiyeti XE "Akdeniz hakimiyeti" bakımından büyük avantaj sağlayacaktı. Ekim 1541’de büyük İspanyol armadası Cezayir sahillerinde görüldü. 70.000’e yakın bir kuvvet Cezayir’i kuşattı. Fakat gerek şiddetli direniş gerekse hava şartlarının elverişsizliği yüzünden İspanyollar XE "İspanyollar" büyük bir bozguna uğradılar. İmparator güçlükle İspanya XE "İspanya" ’ya dönebildi.39 Bu bozgunun ardından I. François XE "François" ile V. Karl arasında 1542’de yeniden savaş başlamış, Perpinyon’u muhasara eden Fransızlar XE "Fransızlar" geri çekilmek zorunda kalmışlar, V. Karl da İngiltere XE "İngiltere" ile bir anlaşma zemini bularak Fransa XE "Fransa" ’yı yeniden kıskaca almıştı. Fransızlar elçi Paulin vasıtasıyla yardım istediler, Osmanlı donanması XE "Osmanlı:donanması" ile Fransız donanması XE "Fransız donanması" nın müşterek bir hareket yapması kararlaştırıldı. 1543’te Macaristan üzerine gidilirken 110 kadırgalık büyük bir Osmanlı donanması XE "Osmanlı:donanması" Marsilya XE "Marsilya" önlerine geldi. 50 gemilik Fransa donanmasıyla birleşince, Savoi Dükü

Charles XE "Savoi Dükü Charles" ’ın malikanesi olan Nice XE "Nice" şehri kuşatıldı. Kuşatma Fransızların yeterli desteği sağlayamaması yüzünden tam bir başarıya ulaşamadı. Ertesi bahar harekete geçilmek için Osmanlı donanması XE "Osmanlı:donanması" Toulan’da XE "Toulan" kışladı.

1550’den itibaren Fransa XE "Fransa" -Osmanlı iş birliği XE "Fransa-Osmanlı iş birliği" özellikle denizde yeniden canlandı. 1547’de babasının ölümü üzerine Fransa tahtına çıkan II. Henry XE "II. Henry" önce biraz tereddüt ettiyse de sonra babasının siyasetine dönmek ve Osmanlılarla XE "Osmanlılar" ittifak içine girmek zorunda kaldı. Bu arada Rodos XE "Rodos" ’tan çıkarılmış olan ve Malta XE "Malta" ’ya yerleşmiş bulunan şövalyeler aynı zamanda Trablusgarp XE "Trablusgarp" ’ı da ellerinde bulunduruyorlardı. Doğu ile Batı Akdeniz XE "Akdeniz" ’i birbirine bağlayan Trablusgarp 14 Ağustos 1551’de Osmanlı donanması XE "Osmanlı:donanması" , tarafından alınmıştı.40 Hemen ertesi sene de Fransa ile müşterek bir harekatın hazırlıkları yapıldı. Fransız donanması XE "Fransız donanması" ile buluşan Osmanlı donanması XE "Osmanlı:donanması" , Sakız XE "Sakız" ’da kışladıktan sonra41 1553’te İtalya XE "İtalya" sahillerini vurmuş ve bu müşterek kuvvetler, Korsika XE "Korsika" adasının merkezi Bastia’yı XE "Bastia" zapt etmişlerdi (17 Ağustos). Ada böylece Fransa’ya kazandırılmış oldu. Bu mücadelelerde Turgut Reis XE "Turgut Reis" önemli rol oynamıştı. Hatta bu zaferin ardından Cezayir XE "Cezayir" Beylerbeyliği XE "Cezayir Beylerbeyliği" ne getirtilmişti.

Osmanlı donanması XE "Osmanlı:donanması" 1556’da Fransa XE "Fransa" ’ya yardım için yeniden denize açıldı. Bu arada Turgut Reis XE "Turgut Reis" Cezayir XE "Cezayir" ’in mühim şehirlerinden Oran’ı XE "Oran" (Vahran) almıştı. Denizlerde bu mücadele sürerken V. Karl XE "V. Karl" tahttan feragat etmiş, İmparatorluğu kardeşi Ferdinand XE "Ferdinand" ile oğlu Philippe XE "Philippe" arasında paylaştırmıştı. Karl’ın bu uzun mücadele dönemi ardından cihanşumûl dünya hakimiyeti siyaseti iflas etmiş oluyordu. Hayli kırgın bir şekilde inzivaya çekilerek oğlunun mücadelesini izledi. Kardeşi Roma-Germen İmparatoru XE "Roma-Germen İmparatoru" unvanını almıştı ama İspanya XE "İspanya" bunun içinde değildi. İspanya XE "İspanya" ve zengin sömürgeleri II. Philippe XE "II. Philippe" ’e aitti. Dolayısıyla Akdeniz siyasetini de o üstlenmiş bulunuyordu. Fransa açısından değişen pek bir şey olmadı. Fransızlar XE "Fransızlar" Saint Quentin XE "Saint Quentin" ’de mağlubiyete uğradılar ve yeniden Osmanlılara XE "Osmanlılar" müracaatta bulundular. 1558 baharında Osmanlı donanması XE "Osmanlı:donanması" Balear adaları XE "Balear adaları" na gelmiş, Mayorka XE "Mayorka" ve Minorka XE "Minorka" adalarını tazyik etmiş; ardından Fransa donanmasına ait gemilerle Sakız XE "Sakız" ’da kışlamışlardı.42 1559’da Cateau-Cambresis anlaşması XE "Cateau-Cambresis anlaşması" Avrupa XE "Avrupa" ’da büyük mücadeleye İspanya lehine son vermişti. II. Philippe’nin giderek gücü artıyordu.

Trablugarp’ın alınmasından sonra Osmanlılar XE "Osmanlılar" , Doğu Akdeniz XE "Doğu Akdeniz" ’den sonra Orta Akdeniz’e kesin olarak yerleşmişlerdi. Mücadele Batı Akdeniz XE "Batı Akdeniz" ’de XE "Akdeniz" şiddetlenmişti. Malta XE "Malta" şövalyeleri XE "Malta şövalyeleri" nin gayretleri Trablusgarp XE "Trablusgarp" ’ın yeniden zaptı için II. Philippe XE "Philippe" ve Papa’nın XE "Papa" desteğini sağlamalarına ve yeni bir Haçlı donanması XE "Haçlı donanması" tertibine yol açtı. İttifaka geniş bir katılım oldu. Venedik XE "Venedik" ve Fransa XE "Fransa" bile ittifaka gizli olarak destek verdiler. Müttefik donanması 1560 Martı’nda hedefleri olan Cerbe XE "Cerbe" ’ye yöneldi. Burayı zahmetsizce ele geçirdi. Bunun üzerine Osmanlı XE "Osmanlı" donanması XE "Osmanlı:donanması" buraya hareket etti. Mayıs ayında Cerbe XE "Cerbe" önlerinde görülen Osmanlı gemileri müttefik donanmayı bozguna uğrattı. Kaleyi kuşatıp Temmuz ayında ele geçirdi.43 Bu başarı Osmanlıların XE "Osmanlılar" Kuzey Afrika XE "Kuzey Afrika" ’daki kalıcı yerleşmesini sağladığı gibi İspanyolların XE "İspanyollar" bu sahillerdeki geleceklerinin pek de iyi olmayacağını açıkça gösterecektir.

Bu başarı Osmanlıları XE "Osmanlılar" şövalyelerin ana üssü Malta XE "Malta" ’ya yöneltti. Aslında bu bir bakıma Cerbe XE "Cerbe" ’ye karşı yapılan saldırının etkili bir cevabı olarak düşünülmüştü. Bundan da önemlisi Malta XE "Malta" Batı Akdeniz XE "Batı Akdeniz" ’in kilidi durumundaydı ve Cezayir XE "Cezayir" yolu üzerinde bulunuyordu. Malta ve Tunus XE "Tunus" önlerindeki Halkulvad XE "Halkulvad" , Hıristiyanlığın XE "Hıristiyanlık" iki önemli uç karakolu durumuna gelmişlerdi. Türklerin XE "Türkler" er geç bu iki hedefe yönelecekleri tahmin edilmekteydi. Sonunda hedefin Malta olduğu anlaşıldı. Büyük bir Osmanlı gücü Malta’yı kuşattı. 18 Mayıs-8 Eylül 1564 arasında şiddetli hücumlar son derece müstahkem Malta surlarını aşamadı. Tecrübeli denizci Turgut Reis XE "Turgut Reis" Malta XE "Malta" ’da Sant Elmo burçları XE "Sant Elmo burçları" önünde hayatını kaybetti. Osmanlı kuvvetleri XE "Osmanlı kuvvetleri" büyük kayıplar verdi.44 Başarısızlık Akdeniz’deki XE "Akdeniz" bazı hassas dengeleri değiştirdiyse de esaslı bir sonuç sağlamadı. Osmanlılar XE "Osmanlılar" yeni bir kara harekatına karar vermişlerdi. Bu arada Sakız’daki XE "Sakız" son Ceneviz XE "Ceneviz" kolonisini ortadan kaldırdılar45 ve Akdeniz’deki XE "Akdeniz" mücadeleyi bir süre için yavaşlattılar (1566). Kıbrıs XE "Kıbrıs" seferiyle de Akdeniz’de XE "Akdeniz" yeni bir dönem başlayacaktı.

4. Osmanlıların XE "Osmanlılar" “Şark

Meselesi”: Safevilerle

Mücadeleler

Batıya yönelik hızlı ve aktif faaliyetler, Osmanlılara XE "Osmanlılar" doğudaki gelişmeleri unutturmadı. Yavuz Sultan Selim XE "Yavuz Sultan Selim" döneminde bir süre için yatışmış görünen meseleler, bu defa Osmanlıların XE "Osmanlılar" batıdaki meşguliyet yıllarında Anadolu XE "Anadolu" ’yu tehdit altında bulunduracak boyutlara ulaşıyordu. Osmanlılar XE "Osmanlılar" , batıya karşı gazayı hızlandırırken doğudaki yeni hareketlenmeler dolayısıyla İslam dünyası XE "İslam dünyası" nın en önde gelen temsilcisi sıfatıyla Şii temayüllü bir dünyaya karşı Sünnîliğin koruyucusu olarak ortaya çıktılar. Doğuya yönelik seferler oldukça zor şartlar altında gerçekleşmesine rağmen hem kendi topraklarının emniyeti hem de mensubu oldukları dünyanın ideolojik alt yapısı sebebiyle Safevî tehlikesini ön plana aldılar.46 Safevîlerin XE "Safevîler" dinî propagandası Anadolu’daki Türkmen boyları XE "Türkmen boyları" üzerinde oldukça etkili oluyordu. Bir kısım Türkmenlerin XE "Türkmenler" kabilevî hetorodoks İslamı, Şiî motifler olan Hz. Ali XE "Hz. Ali" ve on iki imam kültleri XE "on iki imam kültleri" , Kerbela matemi XE "Kerbela matemi" vb. gibi temel inançlarla karışarak, şüphesiz asıl on iki imam doktrininden farklı bir hüviyette Kızılbaşlık/Alevilik XE "Kızılbaşlık/Alevilik" haline dönüşmüştü. Bir bakıma Safevî sufiliğine göre teşkilatlanmış kabilevî halk Müslümanlığı bu inanç sisteminin temeliydi. Safevîlerin XE "Safevîler" propagandaları, Anadolu’daki benzeri inançlarla mücehhez Türkmen topluluklarını kendisine çekmeye başlamıştı.

Böylece bu topluluklara XVI. asırdan itibaren farklı bir sosyal teşkilatlandırma kazandıran Safevîler XE "Safevîler" , ayrıca bu şekilde Sünnî XE "Sünnî" kesim ile tam bir kopuşu da sağlamış oldular. Anadolu XE "Anadolu" ’daki gruplar kendilerini bulundukları sosyal tabakadan tecrit edip gözlerini Safevîlere XE "Safevîler" çevirdiler. Zamanla Anadolu’daki siyasî çekişme bittikten sonra da bu zümreler içe kapanıp uzaklaşmayı sürdürdüler. Hatta İran XE "İran" ’da Caferilik XE "Caferilik" katı kurallarıyla yerleşip kızılbaş zümreleri kendi potasında eritirken, Osmanlı XE "Osmanlı" Sünnî anlayışının katılığı, Anadolu’daki bu zümrelerin kendi içlerine kapanıp varlıklarını, inanç sistemlerini korumalarıyla sonuçlanmıştır.47

Safevî propagandasıyla inanç farklılığının ciddi boyutlara çıkışı ve siyasî emellere alet edilişi, Osmanlıları XE "Osmanlılar" kendi hakimiyet ve dinî telakkilerini koruma yolunda sadece askerî XE "askerî" değil, fikrî zeminde de tebdir ve hazırlık yapmaya itmiştir. Sünnî XE "Sünnî" akaide sarılmak, ulemayı harekete geçirmek ve karşı propaganda yapmak gibi metotlar devletin sonraki ana görüşünü dahi tayin edecek gelişmelere zemin hazırlamıştır.

Özellikle Osmanlıların XE "Osmanlılar" Mısır XE "Mısır" ’ı fethi, mukaddes yerlerin koruyuculuğunu üstlenmeleri, misyonları bakımından belirleyici olmuştur. Sultan Süleyman XE "Sultan Süleyman" döneminde bu misyon, ulemanın desteğiyle daha da belirgin hale gelmiştir. Başlangıçta yönünü Batı’ya çeviren padişah, Macar meselesi XE "Macar meselesi" ni belli bir düzeye getirmeye çalıştığı bir sırada içeride, Bozok XE "Bozok" bölgesinde büyük bir isyan patlak verdi. İsyanın görünür sebebi, yoğun Safevî propagandasıydı. Aslında bunun altında ekonomik ve sosyal sebepler yatıyordu ve Safevî propagandası bu huzursuz zümreler üzerinde oldukça etkili olmuş, patlamaya hazır grupları harekete sevk etmişti.

Bozok XE "Bozok" bölgesindeki isyan, beyleri Şehsuvaroğlu Ali Bey XE "Şehsuvaroğlu Ali Bey" ’in ölümü dolayısıyla muğber olan Dulkadır Türkmenleri XE "Dulkadır Türkmenleri" nin katılımıyla büyümüş, bunlar zorlukla dağıtılabilmişlerdi. Hemen ardından 1527’de Karaman XE "Karaman" ’dan Maraş XE "Maraş" ’a kadar uzanan bölgede büyük bir isyan patladı. Hacı Bektaş zaviyesi XE "Hacı Bektaş zaviyesi" postnişini Kalender, yanına topladığı gayrı memnun Türkmenler XE "Türkmenler" ile ortalığı alt üst etti.

1527 Haziranı’nda zorlukla bastırılan bu isyanda Safevîlerin XE "Safevîler" parmağı olduğu hususu, Şah’ın mektupları ve paralarla yakalanan Safevî ajanları dolayısıyla genel bir kanaata yol açtı. Bu faaliyetler, Safevîlerin XE "Safevîler" üzerine gidilmesi ve bu meseleye kesin bir çözüm getirilmesi yolunda Osmanlıları XE "Osmanlılar" harekete geçirdi. Bu isyan hareketlerinin ardından sınır boylarındaki gelişmeler de emniyeti sarstı. O sıralarda Şah İsmail’in XE "Şah İsmail" ölümü (1524) ve çocuk yaştaki Tahmasb’ın tahta çıkması İran XE "İran" ’da karışıklıklara yol açmış, Gilân hakimi XE "Gilân hakimi" ve Sünnî XE "Sünnî" ulema XE "ulema" Osmanlılardan yardım istemişti. Hudutta ise yeni olaylar cereyan etmiş, Bağdat XE "Bağdat" ’ı ele geçiren Zülfikar Bey XE "Zülfikar Bey" , Osmanlılara XE "Osmanlılar" müracaat ederek şehrin anahtarlarını göndermiş, fakat Safevîler XE "Safevîler" burayı ele geçirmişlerdi. Bu durum, zımnen Osmanlı toprağı XE "Osmanlı toprağı" haline gelen bir yerin saldırıya uğraması anlamına geliyordu. Öte yandan ileri gelen Safevî ümerâsından Ulama Han XE "Ulama Han" Osmanlılara XE "Osmanlılar" , Bitlis hakimi Şeref Han XE "Bitlis hakimi Şeref Han" ise Safevîlere XE "Safevîler" sığınmıştı. Bu sonuncu olay, Osmanlı-Safevî sınır boylarında karşılıklı tecavüzlere yol açarak seferi çabuklaştırırken Bağdat meselesi XE "Bağdat meselesi" askerî XE "askerî" hedefler arasına buranın da alınmasını gerekli kılmıştı.

1533’te Habsburglarla XE "Habsburglar" yapılan barışla Avrupa XE "Avrupa" ’daki meselelere belirli bir çözüm getiren padişah, İran meselesi XE "İran meselesi" ne son vermek amacıyla sefer hazırlıklarına hız verdi. Kendisine geniş yetkiler verdiği veziriazamı İbrahim Paşa XE "İbrahim Paşa" önden İran’a XE "İran" yürüdü (Ekim 1533). İbrahim Paşa daha önce kararlaştırıldığı gibi Bağdat XE "Bağdat" üzerine hareket edecekti. Fakat Ulama Han XE "Ulama Han" ’ın tesiriyle ve Şah Tahmasb XE "Şah Tahmasb" ’ın Horasan XE "Horasan" ’da olmasından faydalanarak Tebriz’e XE "Tebriz" yöneldi. 6 Ağustos 1534’te küçük bir çarpışmanın ardından boşaltılmış olan Tebriz’e XE "Tebriz" kolayca girdi. 14 Haziran 1534’te İstanbul XE "İstanbul" ’dan hareket eden Padişah, 28 Eylül’de Tebriz’de İbrahim Paşa ile buluştu. Oradan Sultaniye’de XE "Sultaniye" olan Şah Tahmasb’ın üzerine yürüdüyse de Tahmasb bir nevi gerilla taktiğine başvurarak ani baskınlar, Osmanlı ordusunun XE "Osmanlı ordusu" geçeceği yerleri tahrip etmek gibi hareketlerle tacizde bulunmak dışında doğrudan Os

manlıların XE "Osmanlılar" karşısına çıkmadı.48 Osmanlı ordusu XE "Osmanlı:ordusu" Irak-ı Acem XE "Irak-ı Acem" denilen ıssız sarp arazide çok zor şartlar altında Sultaniye’ye ulaştı, oradan Bağdat’a yöneldi. Bağdat’taki Safevî muhafızı Tekeli Mehmet Han XE "Safevî muhafızı Tekeli Mehmet Han" şehri terk etti. Bağdat XE "Bağdat" kolayca alınmış oldu (28 Kasım 1534). Padişah 4 ay burada kaldı. Bağdat’ta iken Basra XE "Basra" hakimi Raşid ibn Magamiz XE "Basra hakimi Raşid ibn Magamiz" itaat arz etti. Sonra Tebriz’e XE "Tebriz" yönelik Safevî saldırıları üzerine Bağdat’tan tekrar Tebriz’e XE "Tebriz" hareket edildi (1 Nisan 1535). Şah Tahmasb, Osmanlı ordusunun XE "Osmanlı ordusu" yeniden harekete geçtiğini haber alınca kuşattığı Van XE "Van" ’dan geri çekildi. Osmanlı ordusu XE "Osmanlı:ordusu" , 30 Haziran’da Tebriz yakınındaki Sadabad’a XE "Sadabad" ulaştı. 3 Temmuz’da padişah ikinci defa Tebriz’e XE "Tebriz" girdi. O sırada İsfahan’a XE "İsfahan" çekilen ve buradan Sultaniye’ye gelen Şah Tahmasb’ın üzerine hareket edildiyse de izine rastlanmadığından Tebriz’e XE "Tebriz" geri dönüldü (20 Ağustos). Orada yedi gün kalan padişah Tebriz’den XE "Tebriz" ayrılıp Ahlat XE "Ahlat" ’a geldi. Tebriz’in boşaltıldığını haber alan Şah Tahmasb ise sür’atle şehre girdiği gibi Van’a kadar da ilerledi. Bu bölgeyi yeniden ele geçirdi.49

Osmanlı tarihinin bu en ilginç ve en uzun askerî XE "askerî" harekatının neticeleri bakımından tek faydası Bağdat XE "Bağdat" ve civarında Osmanlı hakimiyetinin XE "Osmanlı hakimiyeti" başlaması, doğu sınırında Erzurum XE "Erzurum" , Kemah XE "Kemah" , Bayburt XE "Bayburt" yöresini içine alan yeni bir beylerbeyliğin kurulup sınır boylarının takviye edilmesidir.

Bu harekat, İran XE "İran" ’da kurulan hakimiyetin geçici olacağını, Safevîlerin XE "Safevîler" ortadan kaldırılamayacağını açık olarak Osmanlılara XE "Osmanlılar" göstermiş, bundan sonraki asıl hedef onları belirli bir sınır bölgesinde tutmak olmuştur. İki Irak’a (Irak-ı Acem XE "Irak-ı Acem" , Irak-ı Arab XE "Irak-ı Arab" ) girildiği için Irakeyn seferi XE "Irakeyn seferi" denilen bu mücadele sonunda Basra-Bağdat-Halep ticaret yolu XE "Basra-Bağdat-Halep ticaret yolu" kontrol altına alınmış oldu. Ayrıca ipek ticareti XE "ipek ticareti" nin ana merkezleri Gilan XE "Gilan" ve Şirvan XE "Şirvan" hakimleri Osmanlı padişahını metbu tanımışlardı. Bağdat beylerbeyliği XE "Bağdat beylerbeyliği" teşkil edilerek ticaret yolları XE "ticaret yolları" emniyet altına alınmış, Basra’da XE "Basra" ise giderek Osmanlı merkezî idaresi ağırlığını hissettirmeye başlamıştı.

Irakeyn seferi XE "Irakeyn seferi" , Osmanlıların XE "Osmanlılar" şark meselesi XE "şark meselesi" ne bir çözüm getirmemişti. İlkinden on iki yıl sonra yeniden bu mesele Osmanlı merkezî idaresinin gündemine geldi. Bu süre zarfında Avrupa XE "Avrupa" ve Akdeniz XE "Akdeniz" ’deki mücadele ortamı doğu sınırlarının ister istemez biraz göz ardı edilmesine yol açmıştı. Fakat İran XE "İran" ’ın iç işlerinde husule gelen karışıklıklar, Osmanlılara XE "Osmanlılar" bu meseleye bir nihayet verme fırsatı doğduğu şeklinde kuvvetli bir izlenim vermiştir. Nitekim bir yandan Safevîlerin XE "Safevîler" dayandığı Türkmen XE "Türkmen" gruplarının sebep olduğu çekişme ve karışıklıklar, öte yandan hanedan XE "hanedan" üyeleri arasındaki tefrika İran’daki ortamı müsait hale getirmekteydi. Şah’ın kardeşi Elkas Mirza XE "Elkas Mirza" ’nın onunla anlaşmazlığa düşerek Osmanlılara XE "Osmanlılar" sığınması50 ve yeni bir sefer için İran’da durumun son derece uygun olduğu yolunda Osmanlı idarecilerini ikna etmesi ikinci defa Safevîlere XE "Safevîler" savaş açmasına yol açtı. Aslında Şah Tahmasb XE "Şah Tahmasb" ’ın Şirvan XE "Şirvan" ’ı sıkıştırması, Sünnî XE "Sünnî" halkın müracaatları, Özbeklerin XE "Özbekler" yardım istekleri ve yarım kalan İran meselesini tam anlamıyla halletme düşüncesi de bunda etkili olmuştu. Elkas’ın XE "Elkas" tahriki ile bu düşünceler kesinleşti. 1547’de Habsburglarla XE "Habsburglar" yapılan antlaşma dolayısıyla batı cephesinden emin olunarak harekete geçildi. Elkas Mirza önden İran’a XE "İran" gönderildi. Hemen ardından bizzat padişah 29 Mart 1548’de İstanbul XE "İstanbul" ’dan ayrıldı.

Elkas Mirza’nın Osmanlıların XE "Osmanlılar" yardımıyla Safevî tahtına oturacağından büyük endişe duyan Tahmasb, Osmanlı ordusunun XE "Osmanlı ordusu" karşısına çıkmadı. Osmanlı kuvvetleri XE "Osmanlı kuvvetleri" herhangi bir müdahale ile karşılaşmaksızın Tebriz XE "Tebriz" ’e girdi. Padişah ise Van XE "Van" önlerine gelmiş ve buranın alınması işini Rüstem Paşa XE "Rüstem Paşa" ’ya havale etmişti. Van 24 Ağustos’ta ele geçirildi ve burası bir beylerbeylik XE "beylerbeylik" haline getirildi. Padişah’ın kışı geçirmek için Diyarbekir XE "Diyarbekir" ’e gittiğini öğrenen Tahmasb, Erciş XE "Erciş" , Ahlat XE "Ahlat" , Adilcevaz XE "Adilcevaz" yöresini yağmaladı. Kars XE "Kars" kalesini inşa eden işçi ve muhafızları öldürtüp burayı yerle bir etti. Erzincan XE "Erzincan" ’ı ateşe verdi. Bunun üzerine Elkas Mirza mukabil olarak Kum XE "Kum" ve Kâşân XE "Kâşân" taraflarını yağmalamaya yollandı. Vezir Ahmed Paşa ise, Erzincan’a XE "Erzincan" Şah’ın üstüne gönderildi, Tahmasb geri çekilerek Karabağ’a XE "Karabağ" gitti. Padişah kışı Halep XE "Halep" ’te geçirdi.

Elkas Mirza, Kum XE "Kum" , Kaşan XE "Kaşan" , İsfahan XE "İsfahan" taraflarına ilerleyip Şiraz’a XE "Şiraz" kadar olan yerleri tahrip etti. Van Beylerbeyi XE "Van Beylerbeyi" İskender Paşa XE "İskender Paşa" ise Hoy’u XE "Hoy" ele geçirdi. 1548 Temmuzu’nda Gürcistan XE "Gürcistan" üzerine sefer emri alan Erzurum XE "Erzurum" Beylerbeyi Tekeli Mehmet Paşa XE "Erzurum Beylerbeyi Tekeli Mehmet Paşa" ’nın ele geçirdiği yerler yeniden kaybedilmişti. Bunun üzerine Ahmed Paşa, Gürcistan harekatına memur edilmiş, Tortum çayı boyları alınmış ve ele geçirilen yerler bir sancak XE "sancak" haline getirilmişti.51 Bu ikinci İran XE "İran" seferi XE "İran seferi" yine sonuçsuz kaldı ve Tebriz XE "Tebriz" ’de tutunmak mümkün olmadı. Ancak Safevî tehdidine set çekebilmek için onları belirli bir sınır hattında tutabilmek amaçlanmış ve Hakkari’yi içine alan Van beylerbeyliği XE "Van beylerbeyliği" oluşturulmuş, Gürcistan’da nüfuz bölgeleri teşkil edilmiştir.

Şah Tahmasb XE "Şah Tahmasb" , Osmanlı ordusu XE "Osmanlı:ordusu" çekildikten sonra 1550 yılının başlarında Şirvan XE "Şirvan" ’ı yeniden ele geçirmiş, Şeki ülkesi XE "Şeki ülkesi" ni zapt etmişti. Erzurum beylerbeyliği XE "Erzurum beylerbeyliği" ne getirilen İskender Paşa XE "İskender Paşa" 1551’de Ardanuç’u XE "Ardanuç" almış; bunun ardından Şah Tahmasb, ordusunu dört kola ayırarak Osmanlı topraklarına XE "Osmanlı:toprakları" girip Ahlat XE "Ahlat" , Van XE "Van" civarını yakıp yıkmış, Ahlat’ı XE "Ahlat" , Ercis’i XE "Ercis" , Bargiri XE "Bargiri" ’yi ele geçirmişti. Böylece 1553 baharına kadar Doğu Anadolu XE "Anadolu:Doğu" ’da yağma XE "yağma" ve tahribatta bulunmuştu. Öte yandan Bağdat XE "Bağdat" da tehdit altındaydı. Bu gelişmeler, Osmanlıların XE "Osmanlılar" yeniden doğuya dönmelerine yol açtı. Bu defa padişah İran XE "İran" ’a girme niyetinde değildi, yapılan tahribata aynı şekilde karşılık ve gözdağı vermeyi hedefliyordu. 8 Kasım 1553’te Halep XE "Halep" ’e gelen padişah, 1554 Mayısı’nda Diyarbekir XE "Diyarbekir" ’e geçti ve oradan Erzurum’da XE "Erzurum" toplanılması kararlaştırıldı. Tahmasb pasif savunmasını sürdürdü. Osmanlılar XE "Osmanlılar" da Safevî topraklarına girerek tahribatta bulunuyorlardı. Padişah, 18 Temmuz’da Revan XE "Revan" ’a daha sonra Nahcıvan’a ulaştı. Bu arada sulh için mektuplaşmalar yapılıyor, Tahmasb Osmanlı ordusuyla karşılaşmayacağını belirtiyordu. Padişah kışı Amasya XE "Amasya" ’da geçirdi. Bahar ayında Safevî elçisi barış ile ilgili talimatla Amasya’ya geldi. 1 Haziran 1555’te Amasya’da yapılan anlaşma ilk Osmanlı-Safevî anlaşması XE "Osmanlı-Safevî anlaşması" olma özelliğine sahiptir.52 Bu anlaşma Osmanlı-Safevî dinî antlaşmasını makul bir seviyeye indirdi ve daha sonraki anlaşmaların da temelini oluşturdu. Anlaşma ile Safevîler XE "Safevîler" , Bağdat bölgesi, Kars XE "Kars" ve Atabegler yurdu XE "Atabegler yurdu" üzerinde Osmanlı hakimiyetini kabul ediyorlardı. Anlaşma, yaklaşık 25 yıl kadar Osmanlıların XE "Osmanlılar" şark problemini uykuya yatıracaktı.

5. Kuzey Steplerinden Hint

Denizine: Kuzey-Güney Ekseni

XVI. yüzyılın ikinci yarısında doğuda ve batıda hızlanan askerî XE "askerî" faaliyetler yanında imparatorluk kuzey-güney ekseni boyunca da önemli meselelerle ilgilen

miş, Rusya XE "Rusya" bozkırlarından güneyde Hint denizi XE "Hint denizi" ve Kuzey Afrika XE "Kuzey Afrika" sahilleri gibi dikkatlerden kaçan unutulmuş sınır boylarında dahi etkisini kuvvetle hissettirmiştir. Karadeniz XE "Karadeniz" ’in kuzey sahilleri, özellikle kuzeybatı kıyılarındaki limanları kontrol altına aldıktan sonra bu kesimin emniyetini sağlamaya yönelik siyaset izlenmiş; tam karşı istikamette güneyde Hint deniz ticaretini yeniden Akdeniz XE "Akdeniz" ’e yönlendirecek bir anlayışın takipçisi olunmuş; Afrika XE "Afrika" kıyılarının hem kuzey hem de doğu Kızıldeniz XE "Kızıldeniz" sahillerinde olabildiğince genişlemeye çalışılarak iç bölgelere kadar nüfuz etme gayreti içinde bulunulmuştur. Kuzey Afrika’da Mısır XE "Mısır" ’dan itibaren Trablusgarp XE "Trablusgarp" , Cezayir XE "Cezayir" , Tunus XE "Tunus" ve Fas’a XE "Fas" kadar nüfuz bölgeleri oluşturulup buradaki İspanyol kolonileri bertaraf edilerek İspanyolların XE "İspanyollar" “conquista”sı başarısızlığa uğratılmış diğer taraftan hem Mısır’ın XE "Mısır" yukarı kesimlerinden hem de Kızıldeniz yönünden Afrika içlerine uzanılmış; bu kıtanın kuzey ve kendi coğrafyasına yakın doğu kıyılarında önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Bu sonuncu siyaset, aynı zamanda Kızıldeniz ve Basra XE "Basra" körfezi XE "Basra körfezi" kontrolü sebebiyle Hindistan XE "Hindistan" ’ın güneybatı sahillerine kadar etki alanı oluşturma gayretinin bir sonucu olarak mütalaa edilebilir. Bazı araştırmalarda onların bu uç, sınır hatlarına ilgilerini teksif etme çabalarının, öncelikleri iyi düşünüp nerelerde uzun vadeli çıkar sağlayacaklarını tam olarak ölçüp biçmemeler