struma - ankarabarosu.org.tr · acılara dayanamayarak - ölümü bir kurtuluş olarak görüp -...

5
64 Hukuk Gündemi | 2014/1 UMUTLARIN YARIM KALDIĞI BİR YOLCULUK: Stru

Upload: others

Post on 06-Sep-2019

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Struma - ankarabarosu.org.tr · acılara dayanamayarak - ölümü bir kurtuluş olarak görüp - kendini soğuk sulara bırakmasına neden olan bir geminin bahsi geçerdi, işte eser-

64 Hukuk Gündemi | 2014/1

UMUTLARIN YARIM KALDIĞI BİR YOLCULUK: Struma

Page 2: Struma - ankarabarosu.org.tr · acılara dayanamayarak - ölümü bir kurtuluş olarak görüp - kendini soğuk sulara bırakmasına neden olan bir geminin bahsi geçerdi, işte eser-

2014/1 | Hukuk Gündemi 65

Struma ismini belki bazılarınız ilk defa duyuyorsunuz. Zülfü Livaneli’nin

Serenad isimli eserini okuduysanız; eserde başkarakterin yaşadığı

acılara dayanamayarak - ölümü bir kurtuluş olarak görüp - kendini

soğuk sulara bırakmasına neden olan bir geminin bahsi geçerdi, işte eser-

deki geminin gerçek hikâyesidir Struma. Şu anda “Evet, evet hatırlıyorum

bu gemiyi!” dediğinizi duyar gibiyim. Sizleri çok meraklandırmadan yazıya

başlayayım.

Stj. Av. Sercan ARAN

Struma

Page 3: Struma - ankarabarosu.org.tr · acılara dayanamayarak - ölümü bir kurtuluş olarak görüp - kendini soğuk sulara bırakmasına neden olan bir geminin bahsi geçerdi, işte eser-

66 Hukuk Gündemi | 2014/1

İnsanlık, kendi tarihi boyunca savaşlara, bazı ülkelerin yok olup bazılarını doğuşuna ve katliam-lara defalarca şahit olmuştur. Bunlardan birçoğu da II. Dünya Savaşında Nazi Almanyası tarafın-dan yapıldı. Özellikle de Yahudilerin maruz kaldığı insanlık dışı muameleleri birçok belgesel film ve kitaptan okumuşsunuzdur. Bu yazıda İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilere uygulanan baskı ve şiddetin bize çokta uzak olmayan bir bölümünü; “Struma Faciası”nı aktarmaya çalışacağım. Bu faci-anın bize çok da uzak olmamasının sebebi İstanbul Şile’de burnumuzun dibinde gerçekleşen bir utanç tablosu olmasıdır.

Takvimler bundan tam 72 yıl önceyi göste-riyor. II. Dünya Savaşında insan denen varlığın ne kadar tehlikeli olduğunu gözler önüne seren bir isim vardı: Adolf Hitler. Hitler Almanyası’nın nefret ettiği bir kesim vardı: Yahudiler. Yahudiler Hitler rejiminin uyguladığı soykırımdan kaçmak için her yolu deniyordu. Kaçmayı başarabilenlerin bir kısmı Almanya’nın daha sonra müttefiki olan Romanya’ya sığınmışlardı. Ancak Hitlerin Yahudi düşmanlığı kendi ülkesinin sınırları dışına çıktı ve Hitler Yahudileri barındıran ülkelere baskı yap-maya başladı. Artık hayat Yahudiler için Romanya topraklarında da zorlaşmaya başlamıştı. Onlar için tek bir kurtuluş yolu kalmıştı; o sözde “muhteşem” gemiye; Struma’ya binmek ve Filistin’e kaçmak.

O günlere dönersek;Struma’nın ilanları elden ele dolaşmaya başlar. Vadedilen ultra lüks bir transatlantiktir. Sözde Yemek odalı, görkemli, harika kamaraları; leziz yemekleri ve ikramları olan bu gemi için sınırlı kontenjan vardır. Ölüm korkusunun verdiği

telaşla herkes elinde avucunda ne varsa satar ve Struma’dan bir kurtuluş bileti almak için çabalar. Bilet alabilen “şanslı” yolcular geminin hareket edeceği günü bekler.

Geminin hareket edeceği gün olan 12 Aralık 1941 tarihi gelir ve herkes Romanya sahiline akın eder. Romanya’nın Köstence limanına gidenler büyük bir şokla karşılaşırlar. Karşılarında bırakın bir transatlantiği, gemi bile denemeyecek bir demir yığını vardır. Güvertesi en fazla 100 kişiyi alabilecek büyüklükte yaşlı bir kömür taşıma mavnası1 vardır.

Ölümün enselerinde olduğunu bilen bu insanlara Struma’nın İstanbul’da olduğu, orada asıl gemiye aktarma yapılacağı söylenir. Yolcu-lar Romanya askerlerinin eşya ve üst aramasında geçerek gemiye bindirilirler. Romanya askeri yol-cuların çantalarındaki paralarına ve tüm değerli ziynet eşyalarına el koyarlar ve zulme hiç kimse ses çıkaramaz…

Âdete yüzen bir “tabutu” andıran bu gemi, yaklaşık 800 insan ile ağır ağır ilerlemeye başlar.2 Struma aslında bir gemi değil, sorunlar makinesi-dir. Çok yaşlı olan bu kömür taşıma mavnası, insan taşımakta kullanıldığı yetmezmiş gibi, geminin motoru da daha öncesinde ağır bir hasar geçirmiş ve büyük bir tamirat geçirerek çalışır hale gelmiştir.

Gemi Romanya’dan çıkıp İstanbul’a kadar zorlu bir yolculuk yapar ama 15 Aralık tarihinde Sarayburnu’na gelindiğinde gemi durur. Bu durma

1 Mavna: daha çok korunaklı veya iç suyollarında yük taşımakta veya sığ limanlarda gemilerin yükleme - boşaltma işlemlerinde kullanılan ve 40 ile 60 ton arasında yük alabilen, güvertesiz tekne.

2 Sayısal İstatistikler Halit KAKINÇ’ın Struma isimli eserine aittir. İlgili kitapta yolcu listesi tam olarak mevcuttur.

Page 4: Struma - ankarabarosu.org.tr · acılara dayanamayarak - ölümü bir kurtuluş olarak görüp - kendini soğuk sulara bırakmasına neden olan bir geminin bahsi geçerdi, işte eser-

2014/1 | Hukuk Gündemi 67

gerçek Struma’ya binebilmek için değildir; Gemi-nin motoru iflas etmiştir. Struma yolcuları İstanbul Boğazına demir atar ve ümitsizce yardım bekler.

Gemi İstanbul Boğazında tam 72 gün boyunca bekledi. Hiç kimse karaya çıkartılmadı. Neden mi?

Yolcuların hayalleri bürokrasiye takılmıştı. Tür-kiye Cumhuriyeti Hükümeti Struma yolcularının kendi kıyılarına çıkmasına izin vermedi. İlk gerekçe karantinaydı. Çünkü Nazi Almanyası’nın İstanbul Başkonsolosluğu gemi İstanbul’a varmadan liman idaresini arayıp gemide dizanteri salgını olduğunu bildirmişti. İkinci gerekçe ise, Filistin’i himayesinde bulunduran İngiliz Hükümetinin vize işlemlerini onaylamasının beklendiği idi. Bu sırada gemide-kilerin ihtiyaçları her gün gemiye yiyecek taşın-mak suretiyle Türkiye’deki Yahudi cemaatinin ve Türk Kızılayı’nın yardımlarıyla karşılandı.3 Gemide buldukları kırmızı boyalarla, o bitince kanlarıyla yazdıkları “SOS” yazıları ve gemiden yükselen “Bizi kurtarın!” çığlıkları o günleri yaşayanların hâlâ hafızalarında…

Bu süreç içerisinde Türkiye; Almanya, Romanya ve İngil-tere ile çeşitli bürokratik yol-larla bağlantı kurup bu sorunu çözmeye çalıştı. Almanya’nın Yahudilere olan tutumundan dolayı nasıl bir cevap vermiş olabileceğini tahmin edebi-lirsiniz. Romanya ise kendi ülkesinden kaçak bir şekilde çıkan Yahudileri kati suretle istemiyordu. Asıl sorun gemi-nin gideceği yer olan Filistin’i sömürgesi haline getiren İngil-tere idi. İngiltere Struma’nın Filistin’e gitmesini kesinlikle istemiyordu ve bu yönde bütün bürokratik engelleri koymuştu. Türkiye de yolcuları kendi ülkesine, gerekçesini hiçbir zaman tam ola-rak bilemeyeceğimiz sebeplerle, kabul etmiyordu.4

Gemideki yolcuların akıbeti ile ilgili haftalar

3 Gemiye yiyecek taşıyanlardan biri de o dönemde 15 yaşında olan İshak ALATON’dur. İshak ALATON’un o dönemde tanık olduklarını anlattığı bir röportajı vardır: 16.09.2012 Milliyet Gazetesi Miraç Zeynep Özkartal- İshak ALATON röportajı.

4 Detayalı bilgi için bkz: Karadenizde bir mezar: Struma- yazan: Şeyma Betül Sercan

süren müzakereler sonuç vermeyince, 23 Şubat 1942’de Türk Hükümeti, motoru olmayan Struma’yı Şile açıklarına çektirtme kararı alır. Gemi Sarayburnu’na çapa atmıştır. Çapa sistemi çalış-mayınca geminin çapası kesilir ve çapasız-motor-suz gemi büyük felakete doğru Şile açıklarına bir römorkör yardımıyla çekilir.

Geminin çapası olmadığı için demir atamaz. Zaten motoru da olmadığı için akıntıyla birlikte Sovyet sularına doğru sürüklenir. Gemi gece boyunca sürüklenmeye devam eder. 24 Şubat sabahı Struma büyük bir patlamanın ardından batar. 103’ü çocuk 769 kişiye mezar olmuştur Struma…

Gemiyi Türk Hükümetinin mi Sovyetlerin mi batırdığı, yoksa kendiliğinden mi battığı husus-ları yıllarca tartışılır. Ancak gerçek, 1960’larda Sovyet arşivlerinden çıkan belgelerle ortaya çıkar. Struma’nın Şile’ye çekildiği gecenin ertesi sabahı Sovyet Denizaltısı SHCH-213 Struma ile

karşılaşır. O dönem Sovyet denizaltılarına Nazi Almanyası’na stratejik malzeme akışını önlemek amacıyla Karadeniz’e giren tüm tarafsız ya da düşman gemilerini batırmaları yönünde talimat verilmiştir. Sovyet Denizaltısı görevini yapar ve torpili ateşleyerek Struma’yı vurur. Struma’nın batırılması hadisesi Sovyet askeri arşivlerine şu şekilde işlenir:

“SHCH-213 denizaltısı 24.02.1942 sabahı koru-masız vaziyetteki düşman gemisi Struma’ya rast-ladı. Gemi 1168 metreden başarıyla torpidolandı

Page 5: Struma - ankarabarosu.org.tr · acılara dayanamayarak - ölümü bir kurtuluş olarak görüp - kendini soğuk sulara bırakmasına neden olan bir geminin bahsi geçerdi, işte eser-

68 Hukuk Gündemi | 2014/1

ve batırıldı… Genç subaylar, gemi komutanı ve astsubaylar ve torpidoyu ateşleyen Kızıl Filo deniz-cileri cesaret örneği sergilemişlerdir.”5

Peki, Hiç Kurtulan Olmadı Mı?Aslında facia6dan önce ve sonra birkaç kurtulan oldu – peki, kimdi bunlar? Faciadan önce Struma Sarayburnu’nda karantina altına beklerken ilk ola-rak hamile olan ve kanaması yüzünden “karaya çıkartılmak zorunda kalan” Medea isimli bir kadın kurtuldu. Faciadan önce kurtulan diğer isim ise Segal Ailesidir. Segal Ailesinin kurtulmasını sağ-layan kişi Vehbi KOÇ’tur. Vehbi KOÇ’un bu iş ile ne alakası olmuş ki dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle ki; Segal Ailesinin babası Martin Segal Romanya’da Standart Oil Companynin Genel Müdürlüğünü yapmaktadır. Aynı şirketin İstanbul temsilcisi olan Archibald Walker, Segal Ailesini kurtarması için Vehbi KOÇ’tan yardım ister. KOÇ grubu da o dönemlerde Almanya’ya krom ihracatı yapmak-tadır ve rezervleri elinde bulunduran İngiltere de, bu yüzden Koç grubunu kara listeye almıştır. Vehbi KOÇ da bu kara listenin kaldırılması karşılığında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü olan İhsan Sabri ÇAĞLAYANGİL’den yardım ister ve sonunda İçişleri Bakanı Faik ÖZTRAK’ın da onayıyla Segal Ailesi Struma’dan çıkartılır.

Gemi patlamasının ardından ise, sadece David STOLIAE adlı 20 yaşında bir yolcu ve geminin ikinci kaptan Dikof sağ kurtulur. David ve Dikof sabaha kadar bir tahta krişe tutunarak hayatta kalmaya çalışırlar. Donmak üzeredirler. Tüm umutları tüke-nen Dikof kendini akıntıya bırakır ve hayatına son verir. David ise ölmek üzereyken sabaha karşı balıkçılar tarafından bulunup kurtarılır.7

Bu vahim olayın ardından Anadolu Ajansı, 24 Şubat 1942 günkü haberleri içerisinde şöyle bir açıklamaya yer vermiştir:

“Anadolu Ajansı’nın salahiyettar memba-dan haber aldığına göre, içinde 769 Romanyalı Yahudi bulunan Panama Bandıralı Struma vapuru İstanbul’a 15 Kanunuevvel 1941 tarihinde geldi. Gemi, makinesinde tamiri müşkül ve hatta kasten olduğu intibaını veren arızaların bu Yahudileri

5 Halit Kakınç - Struma (Ağustos 2012)6 Facia kelimesi kaza kelimesinin yerine özellikle tercih edilmiştir.7 http://www.remzi.com.tr/kitapGazetesi.

asp?id=3&kayitID=0&ay=11&yil=2012&bolum=3&sayfaNo=2

kabul edebilmesi ihtimali olan devletlerin Anka-ra’daki mümessillerine birkaç defa müracaat edil-diği gibi bu Yahudileri geldikleri memlekete iade etmek imkânı olup olmadığı araştırıldı. Diğer taraf-tan da bu Yahudilere ya yollarına devam etmeleri veya geri dönmeleri için birkaç kere tebligatta bulunuldu. Müracaat edilen devletlerden kimi alaka göstermedi, kimi de kabul edemeyeceğini bildirdi. Romanya’nın Ankara sefiri de bunların Romanya tebaalı Yahudi olduklarını, memleketi yolsuz bir şekilde terk ettiklerini ve kendilerinin Romanya’ya kabulünün asla bahis mevzuu ola-mayacağını bildirdi.

Geminin tamiri hitam bulduğu halde,8 bizzat Yahudiler de ne yollarına devam ettiler, ne de geriye döndüler. Çünkü geminin kaptan ve tayfası Bulgar olduğu ve Bulgaristan harp halinde bulun-duğu için yollarına devam etmek istemiyorlardı. Binaenaleyh gemiyi geldiği denize iade etmekten başka imkân kalmadığı cihetle bu hususta alaka gösterecekleri zannedilen devletlerin mümessil-lerine haber verildi ve badehu gemi, 23 Şubat’ta Karadeniz’e iade edildi.

Ertesi günü sabahleyin Boğaz dışında Yön Burnu’nun 4-5 mil kadar açığında bir infilaktan sonra geminin batmakta olduğu haber alınarak mahalline tahlisiyeler gönderildi.”9

Struma’nın motoru aslında arızalı olduğu için atölyeye alınmıştı ve orada kalmıştı. Yani Struma motorsuzdu. Böyle bir geminin aslında yüzen bir tabuttan farkı yoktu…

Burada son olarak önemli bazı noktalara değinmek istiyorum. Türkiye’nin doğrudan kendi sularında vuku bulan bir olayda pasif bir tutum sergilemesi, İngiltere’nin vurdumduymazlığı ve Sovyetlerin torpidosu, sanıyorum uzun yıllar daha tartışılacak. Bu yazıyı yazmaktaki amacım, O Döne-min Türkiyesi’ni aklamak veya karalamak değildir. Struma sayfalara sığamayacak kadar büyük bir dram; konuyu araştırmak isterseniz bu facianın detaylarını bulabilirsiniz. Küçük bir tavsiye eğer hâlâ okumadıysanız Zülfü Livaneli’nin Serenad’ı ile başlamanızı öneririm, gerisi zaten gelecektir…

Dünyanın neresinde olursa olsun bu gibi insan-lık dramlarının bir daha hiç ama hiç yaşanması ümidiyle. Saygılarımla.

8 Koyulaştırma tarafımca yapılmıştır.9 Halit Kakınç –Struma (Ağustos 2012)