İstanbul siyasal bilgiler fakültesi mezunlar...

41
Çoğulculuğumuzu koruyarak, çoğalarak, kurumsallaşmak istiyoruz. Sayfa 3 Başkan’dan Sayfa 5-15 Dernekten Haberler Sayfa 16-17 Fakülteden Haberler Sayfa 18-19 • Kulüplerimiz Sayfa 20-21 • Dernek Faaliyetleri Sayfa 22-27 • Gündem Sayfa 28-33 • Makale Sayfa 34-42 • Röportajlar Sayfa 44-49 • Kitap Sayfa 50-51 • Anı Sayfa 52-71 • 25. Yıl Röportajları Sayfa 72-73 • Nostalji ‘87 Sayfa 74-76 • Nostalji ‘88 Sayfa 77-78 • Siyasallılardan Haberler BÜLTEN İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneği Bahar 2018

Upload: others

Post on 23-Jan-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

Çoğulculuğumuzu koruyarak, çoğalarak, kurumsallaşmak istiyoruz.

Sayfa 3 • Başkan’dan Sayfa 5-15 • Dernekten Haberler

Sayfa 16-17 • Fakülteden Haberler Sayfa 18-19 • Kulüplerimiz

Sayfa 20-21 • Dernek Faaliyetleri Sayfa 22-27 • Gündem

Sayfa 28-33 • Makale

Sayfa 34-42 • RöportajlarSayfa 44-49 • Kitap Sayfa 50-51 • AnıSayfa 52-71 • 25. Yıl RöportajlarıSayfa 72-73 • Nostalji ‘87Sayfa 74-76 • Nostalji ‘88Sayfa 77-78 • Siyasallılardan Haberler

BÜLTENİstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneği

Baha

r 201

8

Page 2: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

Başkandan...

Değerli Okuldaşlarım;

İSBF Mezunlar Derneği, 30 yılı aşkın geleneğe sahip İSBF camiasını temsil etmektedir.

İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğinin vizyonu, küresel sorunları evrensel kavramlar üzerinden çözmektir. Değerlerimiz ise; evrensel insan haklarına saygı, çoğulculuk, özgürlük ve adalet, şeffaf yönetim ilkelerine bağlılık ve insanlığın birikimli uygarlığının bir parçası olmaktır.

İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneği olarak demokrasinin savunucusu olduk, bundan sonra da olacağız. Hiçbir siyasal görüşün temsilcisi olmadık, her görüş ve düşünceye eşit mesafede durduk.

Mezun olduğunuz Siyasal Bilgiler Fakültesinin sizleri diğer insanlardan farklı kılacak en önemli özelliği disiplinler arası bir eğitim vermesidir. Bizler yalnızca siyaset bilimi, yalnızca hukuk, yalnızca ekonomi, yalnızca uluslararası ilişkiler, yalnızca sosyoloji, yalnızca muhasebe bilgisine sahip değiliz, bunların hepsine ve daha fazlasına aynı zamanda

sahibiz ve her şeyden önce disiplinler arası düşünebilme yeteneğine sahibiz. Bu özellik bizleri diğer kişilerden ayıracak çok önemli bir farktır. Okul kurucularımızın bu okula üflediği ruhtan da bahsetmek gerek: Bu ruh aslında bir rönesans insanı olmayı ifade ediyor. Çok yönlü bakabilmek, çok yönlü düşünebilmek, farklı disiplinlerde bilgi sahibi olmak ve bir de buna sanatı ekleyebilmek bizi diğerlerinden ayıracak en önemli özellik olacaktır.

İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneği olarak temel felsefemiz tüm mezunlara dokunabilmek, öğrenci, mensup ve mezunlarımızın mesleki ve yaşamsal faydalarına yönelik işbirliği sağlamak ve bir İstanbul Siyasal ‘’ekolünü’’ yerleştirmektir.

Okul olmak ve ekol olmak birbirinden farklı kavramlar. “Okul” okuma yazmadan başlayarak en yüksek düzeyde bilim ve sanat bilgisi vermeye kadar toplu olarak öğretimin yapıldığı yer anlamında iken, “Ekol” olmak ise bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem veya akım anlamındadır, daha gündelik deyimle kendi tarzını ortaya koymak demektir. İstanbul Siyasal bu anlamda bir ekoldür ve daha

başta kurucumuz Tarık Zafer Tunaya Hocamız tarafından okul olmak amacı ile değil, ekol olmak amacı ile kurulmuştur. Bu ekol, o güne kadar Türkiye’de bilimsel anlamı ile yapılmayan siyaset bilimini üniversiteye getirmeyi amaçlamıştır. İstanbul Siyasal, bilimsel ve evrensel kavramlarla düşünen bir ekolü, bir tarzı amaçlamıştır.

Tarık Zafer Tunaya hocamızın şu sözü İstanbul Siyasal ekolünü açıklayan sözlerden bir tanesidir. Şöyle diyor hocamız: “… İnsanların hangi dilde konuştuğunun önemi yoktur, önemli olan insanların kavramlarda anlaşmasıdır; demokrasi, hak ve hürriyetler, sevgi ve barış gibi.’’

Dernek olarak vizyonumuza uygun olarak ‘’ekol’’ olma hedefimize doğru gider iken en önemli unsurlardan birisi mezunlarımızın bizlere olan desteğidir. Mezunlarımızın bilgileri ile, deneyimleri ile, ilişki ağları ile, kaynakları ile bizlere verecekleri destek ile hedeflerimize ulaşmada ve bir ‘’ekol‘’ olma yolunda bizi destekleyeceklerine olan inancımız sonsuzdur.

İyilikle kalın, sevgiyle kalın.

Gerçekleri söylemekten korkmayınız.

Dr. Bülent Balkan

İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneği yayın organıdır.

Yayın KuruluBülent Balkan’84, Serpil Akyol Erden ’90, Bahadır Adiller’95, Cengiz Erdinç’86, Uğur Güracar’86, Kenan Sözbir ’89. Katkıda BulunanlarCanan Özerden ’85, Uğur Güracar ’86, Hülya Orhon Çubukçu ’87, Doç.Dr. Sevgi Kalkan ’91. Teknik hazırlıkOya Kizir (Grafik Tasarım)Oya Kizir Tasarım Tel: 0252 394 44 [email protected]

Baskı: İstanbul Form Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.Esentepe Mah. İnönü Cad. Verim San. Sitesi No:11 B Blok Kat:2 Kartal / İstTel: 0216 387 60 30Faks: 0216 387 32 [email protected] Dernek MerkeziÇakırağa Mah. Çakırağa Camisi Sk. Kafkas İş hanı No: 20 K:4 Aksaray / İSTTel: 0212 530 02 57Faks: 0212 530 02 54www. İsbfmezder.org.triletiş[email protected]: @sbfmezderInstagram: @isbfmezderFacebook: https: @isbfmezder Denizbank Fındıkzade ŞubesiHesap Adı: İSBF Mezunlar DerneğiTR82 0013 4000 0051 9997 6000 01

Kurucu Dekanı: Prof. Dr. Tarık Zafer TunayaDekan: Prof. Dr. Ayşegül Komşuoğlu Çıtıpıtıoğlu

Page 3: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

4 Destekçilerimiz

Teşekkür ediyoruz...www.isbfmezder.org.tr

Serpil Akyol Erden ‘90

Mahmut Şahin ‘90

Suavi M. Aydınkaptan ‘83

Hülya Özçubukçu Orhon ‘87

Eyüp Özsoy ‘89

Eyüp Özsoy ‘89

Nesser Tekstil / Denizli

Soner Karababa ‘86 Metin Terzi ‘90 Beyla İlhan ‘85

Ahmet Albayrak ‘88 Mahmut Şevket Berk‘83 Rüknettin Salim Güney ‘83

Mustafa Kemal Köse ‘88

Suat Candan ‘83Armağan Özçubukçu ‘83 Orhan Bostan ‘84

Mustafa Yarasır (Sigorta Broker)Mehmet Ali Zor 2000 Cengiz Biçer ‘83

Ahmet Naim Oktay ‘85 Bahadır Adiller ‘95Oktar Karabulcu ‘85 Asım Koç ‘87

Oğuz Turan Can ‘83Canan Özerden ‘85 Rafi Karagöl ‘87

5Dernekten Haberler

İSBF MEZUNLAR DERNEĞİ 2017-2019 DÖNEM YÖNETİMİ

İSİM DÖNEM GÖREV MAİL ADRESİBÜLENT BALKAN 1984 YK üye, Başkan [email protected]İL AKYOL ERDEN 1990 YK üye, Yazman [email protected]ŞABAN ORUÇ 1986 YK üye [email protected] SES 1983 YK üye, Sayman [email protected]İN ESER 1986 YK üye, Başkan Yrd. (Üye İşleri) [email protected]ÜLYA ÇUBUKÇU ORHON 1987 YK üye, Genel Sekreter (İçsel Yapı Başkan Yrd.) [email protected]ĞUR GÜRACAR 1986 YK üye, Başkan Yrd. (Öğrenme Büyüme) [email protected]ŞAHABETTİN ÖNER 1987 YK üye, Başkan Yrd. (Finans) [email protected]İLLA SAPLAN 1983 Yk üye, Sözcü [email protected] NESLİHAN ALBAYRAK 2007 YK üye Yedek [email protected]İ ORUÇ 2015 YK üye Yedek [email protected] TUNÇ 1986 YK üye Yedek [email protected]İLEK TUNCALI 1985 YK üye Yedek [email protected]ÜLEYHA ÖZER 1987 YK üye Yedek zuleyhaö[email protected] ÖZERDEN 1986 YK üye Yedek [email protected]İ ÖZGE AKSOY 2015 YK üye Yedek [email protected]

İSİM DÖNEM GÖREV MAİL ADRESİSUAT CANDAN 1983 DK üye Asil [email protected] BAŞKIR 1985 DK üye Asil [email protected]İYE YILDIZ 1983 DK üye Asil [email protected] SÖZBİR 1990 DK üye Asil [email protected]İ KALKAN 1991 DK üye Asil [email protected] İDİL 1984 DK üye Yedek [email protected]İN TERZİ 1990 DK üye Yedek [email protected] KÜTÜK 2001 DK üye Yedek [email protected]

Yönetim Kurulu Üyeleri

Denetim Kurulu Üyeleri

Sürekli Danışma Kurulu ÜyeleriADİL SALEPÇİOĞLUAHMET NACİ ENGİNAHMET NAİM OKTAYAHMET RAUF VERSANALİ OSMAN BALKANLIALİ ÜLKÜ AZRAKARMAĞAN ÖZÇUBUKÇUASIM KOÇASIM SESATİLLA ÇÖLHANATİLLA SAPLANAYFER YILMAZAYLİN TAŞÇIBAHADIR ADİLLERBURHAN ŞENATALAR

CEMAL ÖZTURANCENAN ERDÖNMEZCENGİZ ERDİNÇEMRAH CENGİZEMRAH TEZCANERCAN DEMİRERSİN KALAYCIOĞLUFATİH ERDENFERHAT TOPÇUOĞLUFERRUH ÇINARFİGEN TAŞKINFUNDA ÖZSOYGÜN BİLGİNGÜRDOĞAN YURTSEVERHAKAN KOZİK

HALİM ÜNSALHASAN SARIHAYAL ÇITAKHİLAL ÖZTURANIŞIL KARAKAŞİLHAN ÇETİN KELEŞİSMAİL TAVLIİŞLETME: SERHAT YANIKKAMU: GÜLAY GÜNLÜK ŞENESENMEHMET ALİ ZORMEHMET GÜNTEKİNMEHMET KARAMEHMET MAŞUK FİDANMURAT ERDAL

MUSTAFA GÜLBAYMUSTAFA GÜRÜLMUSTAFA KEMAL KÖSEMUZAFFER ARSLANBOĞANNAZ ÇAVUŞOĞLUNUR ALKIR ÖZNURSEL SAĞIROĞLUOĞUZ TURAN CANORHAN BOSTANÖMER RIZA GÜZELÖZDEMİR GÜRSURAFİ KARAGÖLRAMAZAN TANALRESUL KURTRIDVAN AKIN

SADIK CAN İPEKSERPİL AKYOL ERDENSEVGİ GÜRANSİBEL KÜÇÜKSUAVİ ARSLANSÜREYYA ERSOYTAMER ORALTAMER ÖZKANU.ARASI:GÜLDEN AYMANUFUK MUMAYULAŞ ATAYYÜCEL KARLIK

Page 4: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

7Dernekten Haberler

Sivil Toplum Kuruluşu Olarak

Dernek ve Vakıf Karşılaştırması Günümüzde; sivil toplumun örgütlenmiş şekli olan sivil toplum kuruluşları (STK) eğitim, sağlık, insan hakları, mesleki dayanışma ve benzeri alanlarda günlük hayatımız içinde sıkça karşımıza çıkmaya başlamıştır. İstanbul SBF’de bu yapılanmanın temelleri tam 25 yıl önce atıldı.

STK’lar farklı alanlarda çalışan gönüllü örgütlerden, düşünce kuruluşlarına; sosyal hareketlerden, vatandaş inisiyatiflerine; hükümet dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş bir yelpaze içerisinde hareket eden bir alanı temsil ediyorlar. Sosyal fayda sağlama amacının yanı sıra, toplumsal gelişme ile demokratikleşme amacıyla insan hakları, çevre, gençlik, eğitim, sağlık, engelliler, kalkınma vb. gibi farklı alanlarda çalışan farklı örgütlenme modelleri var. İstanbul SBF Mezunlar Derneği; farklı bakış açıları, farklı anlayışlara rağmen ortak paylaşımlar ve paydalarda buluşabilen kamu ve özel sektör yöneticilerinin platformu olarak yapılandırıldı. Bir diğer ifade ile evrensel değerlerle hareket eden, büyük tabloya bakabilen bir bakış açısıyla hareket edildi.

Bugün Türkiye’de yasal olarak yalnızca dernek ve vakıflar STK olarak tanımlanıyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın web sitelerinde yayınlanan istatistiklere göre, Ocak 2016’da Türkiye’de 108 bin 748 dernek ve 5 bin 14 yeni vakıf faaliyet gösteriyor. Vakıflar en fazla eğitim ve sosyal yardım, dernekler ise mesleki dayanışma, bilgi ve birikimlerin paylaşıldığı etkin iletişimsel süreçlerin yönetildiği gönüllü kuruluşlar olarak dikkat çekiyor. İSBF Mezunlar Derneği, SBF kurumsal kimliğine yönelik çalışmaları, ortak değerlerin yaşatılması ve tanıtılması ve gerek mesleki, gerek kişisel özellikleri baz alarak bilgi, tecrübe paylaşımlarına imkan sağlaması ile camiamıza hizmet vermektedir.

STK’lar bireysellikten toplumsallığa geçişi sağlar. Yani STK’lar, insanların tek tek yapamadıklarını beraber el birliğiyle yapmayı, bir diğer ifade ile birlikteliği, gönüllülüğü ve dayanışmayı

temsil eder. İSBF Mezunlar Derneği de İstanbul Üniversitesi Mezunları arasındaki güç birliğine olan inançla hareket etmektedir.

Fonksiyonları ve işleyişleri nedeniyle birbirinden ayrılan dernekler ve vakıfların her bir üniversitede hatta İstanbul Üniversitesi gibi büyük üniversitelerde fakülte bazında kurulu olduklarını, proje bazlı beraber çalıştıklarını görmekteyiz. Mezunlar Günü ve benzeri etkinliklerde İÜSBF yönetimi ile Siyasal Vakfı’nın birlikte hareket etmesi bu yaklaşımın güzel bir örneğidir.

Ülkemizde üniversitelerin sayısı arttıkça aynı üniversiteden veya üniversitelerin aynı fakültelerinden mezun olanların dernek ve veya vakıf çatısı altında bir araya geldiğini görmekteyiz. Böyle ikili bir yapılanma neden ortaya çıkıyor? Dernek ve vakıfların benzerlikleri, farklılıkları nedir? Faaliyet alanları, üstünlük ve zayıflıkları nedir ki böyle iki yapı kuruluyor ve her ikisi de varlıklarını devam ettiriyorlar? Bu farklı yapılanmalar çeşitlilik ve faaliyet alanının genişlemesi midir yoksa bölünme midir?

• Mezun dernekleri, mezun, öğrenci ve mensupların biraraya gelip bir bütün olarak bir çatı altında toplanmaları, dayanışma içinde olmaları ortak geçmişe dayanarak, gelenek oluşturmaları, kurumsallaşmaları gibi amaçlarla kurulmakta olup, dernek kurmak için kişilerin zaman ayırması yeterli olmaktadır. Çünkü dernek, kişilerin birliğidir. Ancak vakfın kurulabilmesi için bir maddi varlığın olması gereklidir. Vakıf, kişiden ziyade mal, mülk, para, fon birliği olduğu için esasında çok farklı bir mantığı bulunmaktadır. Kuruluş aşamasında vakfa özgülenecek bir miktar fon, para yoksa vakfın kurulması mümkün değildir. Ancak dernek kurmak için bu bir gereklilik değildir. Bu nedenle Üniversite vakıfları kendilerine özgülenmiş mallara sahip

Bugün Türkiye’de sadece dernek ve vakıflar STK olarak

tanımlanıyor.

yaşındadernek

Page 5: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

Küresel sorunları evrensel kavramlar üzerinden değerlendiren ve çözümler üreten bir “İstanbul Siyasal Ekolü” oluşturarak, İSBF mezun, mensup ve öğrenciler arasında işbirliğini desteklemek, paydaşlar için bir çatı ve ilk akla gelen başvuru adresi olmak vizyonuyla hareket eden Derneğimizin temelleri 1992 sonunda Baltalimanı’nda yapılan geniş katılımlı bir toplantıda atıldı. “Biz de varız!” sloganıyla Cenan Erdönmez başkanlığında başlayan bu hareket İSBF’li mezun, öğrenci ve mensupların beraber ürettikleri ilk kurumsal ortak platform oldu. Bu çatı altında hep ilklere imza atıldı; hep büyük resme bakıldı; hep farklı, faydalı, birleştirici örnek çalışmalar yapıldı.

“İSBF Mentorluk Projesi”, Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın “Sanat Uçmaktır” sloganıyla hareket ederek, üyelere yönelik organize edilen Mehmet Güntekin, Aylin Şengül Taşcı konserleri, tiyatro gösterileri, resim sergileri ortak dilde bakış açımızı zenginleştirmiştir. Prof. Dr. Tarık ZaferTunaya’yı anma toplantısıyla birleştirilen üyelermiz, Prof. Dr. Rıdvan Akın’ın konuşmacı olduğu “12 Eylül Sonrası Cumhurbaşkanlığı Makamı” konulu konferansla başlayan bilgi paylaşım toplantıları, Siyasal Ormanı için atılan adımlar, 30. yılında kep atma töreninin nostaljik ve dostane paylaşım ortamının gelenekselleşmeye başlaması, o ilk günkü “Biz de varız!” heyecanının tüm üyelerle beraber yaşanması anlamına geliyor.

Derneğimiz, faaliyetlerine emeği geçen her bir üyesiyle ayrı değer kazanırken, bizler, beraber yoruldukça daha çok büyüyoruz.

İyi ki İSBF Mezunlar Derneği üyesiyiz!

8 9Dernekten HaberlerDernekten Haberler

oldukları için mali açıdan derneklere nazaran daha güçlü olabilmektedir.

• Mezun dernekleri yalnızca üye aidatları veya etkinlik gelirleri ile ayakta durmaya çalışırken, mezun vakıflarının böyle bir zorunluluğu bulunmamaktadır.

• Derneklerde üyelik sistemi varken vakıflarda derneklere benzer üyelik söz konusu değildir. Esas olan fon ve kullanım amacıdır.

• Dernek genel kurulunda vekil tayin ederek oy kullanma imkânı yok iken, vakıf mütevelli heyeti

toplantısında, vekil tayin ederek oy kullanılabilir.

• Derneklerde esas olan iç denetimdir. Dernek içi denetim kurulu veya dernekçe görevlendirilecek bağımsız bir denetçi merci bu işi üstlenebilmektedir. Vakıflarda ise yine iç denetim esas olmakla beraber denetim makamı Vakıflar

Genel Müdürlüğü’dür. Denetim daha ağır ve düzenli olarak yapılır.

• Denetimin vakıflarda daha ağır olması şüphesiz daha titiz bir çalışmayı ve daha iyi bir prosedür takibini gerektirmektedir. Bu sebeple dernek yürütmenin daha rahat olduğu, resmi işlemlerde yapılacak hataları telafi etmenin daha mümkün olduğunu söylemek mümkündür. 26800 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 10. Maddesi ve Türk Medeni Kanunu’nun 112. Maddesi’nde vakıf yönetimine denetim makamının talebi üzerine mahkeme müdahalesinin yapılabileceğine dair hükümler vardır. Derneklere ait mevzuatta ise böyle bir katı müdahale biçiminden veya dernek yönetimine el konmasından bahsedilmemektedir.

• Ayrıca TMK Madde 115’te vakıfların faaliyetlerinin belli şartlarda İçişleri Bakanlığı tarafından geçici süreyle durdurulabileceği hükmü de yer almaktadır. Yine derneklere ait mevzuatta faaliyetten geçici alıkoyma gibi bir kuruma rastlanmamaktadır. Vakıfların yönetimine mahkeme tarafından müdahale edilebilmesi veya yönetime el konulması şüphesiz tüzel kişiliğin mensupları için olumlu bir durum değildir. Böyle bir durumda görevinden alınan yöneticilerin 5 yıl süreyle vakfın yönetim veya denetim organında yer alamayacağını da göz önünde bulundurursak vakıflara dair çok daha katı bir uygulamanın mevcut olduğunu söylemek mümkündür. Dernekler daha rahat ve stressiz bir çalışma alanı sunabildiğinden ötürü avantajlı konumdadır.

• Derneklerin sona erme sebepleri vakıflara göre

daha geniştir. Bunlar Türk Medeni Kanunu’nun 87.

maddesi’nde sıralanmıştır. Derneklerde bu durumun

temel sebebi, genel kurul gibi vakıflarda olmayan bir

yapının olmasıdır. Tüzel kişiliğin sona ermesi durumuna

düşmemek için derneklerde daha hassas hareket etmeyi

gerektiren ek durumlar mevcut olduğundan bu hususta

vakıfların daha avantajlı olduğu söylenebilir.

• Derneklerde yönetim kurulunda olan kişilere dair

nasıl nitelikler olacağı mevzuatta belirtilmemişken

vakıf yöneticiliği daha özel bir konum olarak görülüp

belli sınırlamalara tabi tutulmuştur. Bu sınırlamalara

Vakıflar Kanunu’nun 9. Maddesi’nde rastlanmaktadır. Bu

sınırlamalar belli suçlardan hüküm giymemiş olmaya

dairdir. Ayrıca bu kısıtlamalara takılmaksızın vakıf

yöneticisi olup görevi sırasında mahkûm olan kişilerin de

vakıflardaki yöneticiliği düşecektir.

• Yöneticiler açısından vakıflardaki gibi sınırlamalar

olmadığı için dernekler bu hususta ciddi bir avantaja

sahiptir. Bilhassa ilgili maddede sayılan suçlardan

hüküm giymiş olup sivil toplum örgütü yöneticiliği

yapmak isteyenler için vakıfta yönetici olma imkânı

bulunmadığından ötürü dernekler en büyük seçenektir.

• Vakıfların malları zilyetlik yoluyla kazanılamamaktadır.

Dernek malvarlığına dair böyle ek bir koruma söz

konusu değildir. Zilyetlik yoluyla malik olma, bir standart

mal iktisabı çeşididir. Vakıfların böyle bir durumdan

muaf tutulması şüphesiz ki malvarlığının korunması

bakımından vakıfları, derneklerden daha korunaklı

bir hâle getirmektedir.

• Vakıfların hayrat taşınmazları

haczedilemez, rehnedilemez, bu

taşınmazlarda mülkiyet ve irtifak hakkı için

kazandırıcı zamanaşımı işlemez.” ibaresi

vakıfların malvarlığına yönelik bir diğer

çok önemli koruma kalkanıdır. Dernekler

mevzuatında buna benzer bir ibare mevcut

değildir. Vakıf malvarlığının derneklere nazaran daha

fazla koruma altında olduğu aşikâr olduğundan vakıflar

bu hususta önemli bir avantaja sahiptir.

Dernek ve vakıfların kuruluş, işleyiş, kaynak gücü

anlamında farklılıkları, faaliyet alanlarına etki etmektedir.

Bu sebeple belli başlı konularda aynı kurumun gönüllü

kuruluşları dernek ve vakıfların birbirini tamamlayacak

şekilde ortak çalışmalara imza attığı görülmektedir.

İSBF Mezunlar Derneğinde ilke bazında ortalama 2 dönemde bir başkan ve ekip değişikliği gündeme gelmekte bu sayede farklı yaklaşımlar varolan tecrübeli üyelerin katkılarıyla harmanlanarak farklı ve başarılı projelere imza atılmaktadır. Görev almış başkanlarımıza Derneğimizin 25. yılında söz verelim istedik.

İlk Başkan

Sayın Cenan Erdönmez

1992 -1999 döneminde başkanlık yaptı. 25 yıl önce “Biz de varız!” diyerek bu derneği kurduğumuzda; Cumhuriyetimizin temel değerlerini değerlerimiz olarak baz aldık. Hiçbir zaman güçlünün yanında olmadık, doğrunun yanında olduk. Bizim doğrumuz budur. Eğilip bükülenlerden

olmadık. Bu temel ilkelerimizi asla unutmayın... Selam ve sevgilerimle.

İkinci Başkan

Sayın Serpil Akyol Erden

1999 - 2003 döneminde başkanlık yaptı. Halen Yönetim Kurulu üyemiz. Yeni projeler konusunda yaratıcılığını ve maddi manevi katkılarını Derneğimizden esirgemeyen bir isim... Belgeselimizin fikir annesi olan Akyol Erden; belgeselde

Sevgi Kalkan, Figen Taşkın, Funda Özsoy ile ilk girişimleri yapan kişi oldu.

Derneğe 87 mezunu Murat Bolat’ın daveti ile katıldım. Tam 25 yıl önce... Vazgeçersin dediler... Asla bırakmadım... Bu derneğin camiamıza ve topluma örnek olduğunu düşünüyorum. Teşekkürler Murat. Teşekkürler Cenan. Ve 1987 mezunları. Aynı ekipte olalım dediklerinde Nureddin Nebati’nin ofisinde kuru fasulye yerken buldum kendimi bu dönemin temsilcileri ile. 87 mezunlarıyla camiamızı daha çok sevdim. Birbirine destek veren, görüşleri ne olursa olsun birbirine saygı duyan, gerçekleri söylemekten korkmayan bir grup içinde olmak güzeldi. Kıpır kıpırdık. Gerçekleştirdiklerimiz, camiamız için faydalı, kalıcı ve güzel projelerdi. İnsanları ayırmadık. Liyakat prensibi ile hareket ettik. Hep daha iyiye odaklandık. Cumhuriyetin değerini bilerek, demokrasi için bir vatandaşın, bir siyasal mezununun yapması gerekenleri yaptık. Değerlerimizi sahiplendik.

Üretmek, paylaşmak, ortak paydada bir araya gelebilmek... Büyük tabloya bakabilmek, büyük düşünüp büyük projeler geliştirmek keyifli ve taşıdığımız sosyal sorumluluğun gereği... İşte bu çatı altında bu gereklerin hepsine cevap niteliğinde çalışmalar yapılıyor. Bu sebeple çalışmaların devam etmesine katkı sağlamaktan halen büyük onur duymaktayım.

Bu çatı altında hep ilklere imza atıldı. Hep büyük resme bakıldı. Hep farklı, faydalı, birleştirici örnek çalışmalar yapıldı. Gururla paylaşmak isterim;

Derneğimize hizmet etmiş Başkanlarla konuştuk...

Dernek ve Vakıfların varlığı

çeşitlilik, hizmet ve hareket alanının

yaygınlaşmasıdır.

yaşındadernek

Page 6: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

1993-19993 dönem

87 Mezunu

Bankacı, Derneğin kurucusu ve ilk başkanı

Bu dönemde; İstanbul SBF Mezunlar Derneği kuruldu.

Pasif halde varlığını sürdüren mezunlar derneğini kapatarak

aktif, girişimci ve toplumsal olaylara/sorunlara duyarlı bir dernek faaliyete geçmiş oldu. Ankara’da Dernek şubesinin

açılması, Siyaset Haftalarından, Cumartesi Söyleşilerine; 10.

Köy SBF lokalinin açılmasından, SBF Enderun Dergisine; üye

kartlarından, Öğrenci Kulüpleri ile yapılan Siyasal şenliğine;

Meslek Tanıtım Toplantılarından, SBF’liler Kooperatifine kadar bir

çok çalışma yapıldı. Kardelen Yapı Kooperatifi SBF’lilerin halen

oturduğu 2 bloklu bir site halinde varlığını sürdürmektedir.

İlklerin devam ettiği, uygulamaların teknolojik yeniliklerle desteklenerek etkinleştirildiği dönem. Bir önceki dönem başlatılan faaliyetler benzer ciddiyetle sürdürüldü. Üye sayısı %300 arttı. Üye aidat tahsilatı

gerçekleşme oranı %200 arttı. 30’a yakın öğrenciye burs, 150 kişiye iş imkanı sağlandı. Siyaset Haftası/

Günleri organize edildi. Türkiye Liderini Arıyor çalışması 2000’li yıllara

damgasını vuran seçimlerden önce en çok ilgi toplayan

organizasyon oldu. İlk İSBF Mezunlar Derneği kitabı “Mesleğe

Adım Atarken” yayınlandı. Ödüllü makale yarışmaları organize edildi. Fakülteyi ilk 3 sırada

bitirenlere özel kişisel gelişim imkanı sağlandı, sembolik mezunlar töreni düzenli olarak yapıldı (ilki 1994). Bölümlerin kapatılmasına karşı imza kampanyası, benzer gönüllü

kuruluşlarla duruş sergilendi. Meslek Tanıtım Toplantıları yapıldı. Ankara,

Adana, G.Antep ziyaretleri, Anıtkabir ziyareti, Dernek organizasyon

şemasının oluşturulması, görev tanımlamalarının yazılı hale

getirilmesi bu dönemde gerçekleşti. Öğrenci kulüpleri, diğer STK’lar

(İFMC, Siyasal Vakfı) ve mensuplar (dekanlık, rektörlük vb) ile etkin iletişim, periyodik bülten yayını, web sayfası, e-grup oluşumu,

siyaset günleri vb organizasyonların yapıldığı etkin iletişim ve büyüme

dönemidir.

Birlik beraberlik duygusunun ve paylaşımların gelenekselleşen faaliyetlerle ve uyumlu bir ekip

ile arttırıldığı bir dönemdir. Etkin iletişim süreci mezunlar

ve öğrencilerle devam etmiştir. Sembolik mezunlar töreninin başarılı örneklerinden biri bu dönemde organize edilmiştir.

Hem büyüme anlamında, hem uygulamalarda istikrarlı

gelişimin sağlandığı bir dönemidir.

Geleneksel faaliyetlerin yanısıra mesleki dayanışmaya vesile olacak Girişimciler Günü

gibi farklı bir proje hayata geçirilmiştir. Gazeteci SBF’lilerden oluşan bir ekip ile düzenli şekilde

bülten çıkartılmıştır. Bu dönem farklı görüşlerin ortak fayda ve paydada Dernek faaliyetlerinde

ve Dernek çatısı altında etkin şekilde bir araya geldiği, birbirine tahammül edebilen olgunluğun dernekte kök saldığı bir dönem

olmuştur. Mezun odaklı faaliyetler ile ortak paydalarda

farklı kesimlerin biraraya geldiği bir ortamın yaratıldığı

dönemdir.

Camianın görüşlerini yansıtan Siyasal Nabız ismiyle bilinen Anket çalışmaları dönemsel olarak yapılmaya başlandı. Fakültenin kuruluşunun 30. yılı nedeniyle özel projeler geliştirmek üzere çalışma

komisyonu kuruldu. Bu grubun (Figen Taşkın, Sevgi

Kalkan ve Serpil Akyol Erden) yaptığı çalışmalar dahilinde Amfi isim sahibi hocaların

özgeçmişleri hazırlandı ve amfi girişlerine özel törenle asıldı.

Sembolik mezunlar töreni sadece dernek adına değil,

dernek, fakülte ve vakıf üçlüsü adına organize edilmek üzere

ortak proje haline getirildi. Son olarak Belgesel için yine

bu grup çalşmaya başladı. Kurumsal olarak değerlere

sahip çıkışın ilk örnekleri bu dönemde dikkat çekmeye

başladı.

Türkiye çapında yılda iki kez bölge toplantıları

gerçekleştirildi. Toplantılar; İstanbul, Bursa, Adana, İzmir,

Antalya, Ankara’da yapıldı. Bülten çalışmaları devam etti. Reklam konusunda en başarılı

dönem olması maliyetlerin iyi yönetilmesini sağladı.

Üyelere indirim kart uygulması hayata geçirildi (T. İş Bankası

Yayınları’nda ve Yapı Kredi Bankası Yayınları’nda indirim vb)

Belgesel için çalşmalar devam etti. Promosyonların yapıldığı, öğrenci ve mezunlarla birebir

etkin iletişimin kurulduğu dönemdir.

Dinamik bir dönem. Sürekli Danışma Kurulu’nun

oluşturulduğu, daha çok mezun, mensup ve üyeye dokunacak tarzda paydaş

toplantılarının yapıldığı, etik eğitimlerinin, ekonomiyi ve

gündemi analiz toplantılarının yapıldığı bir dönem.

Faaliyetlerin yoğun olduğu bir dönem yaşanmıştır.

İzmir, Trabzon gibi diğer illerdeki SBF’liler ile de bir

araya gelinmiştir. Mentorluk projesi, Siyasal Ormanı için

Büyükada’da ilk örnek çalışma, Bir tıkla tahsilat, sosyal

medyanın aktif kullanımı gibi 25. yılda 25 farklı proje ile

halen devam eden dönem, tarihe kalıcı bir imza atılacağını

hissettirmektedir.

Gönüllülük esasıyla ama iç disiplinini de projelerine yansıtarak camiamız için

üretmek isteyenlere “buyrun ortam sizin” denecek kadar

özgür ama bir o kadar taşınılan sorumluluğun paylaşıldığı

dönem. Mesleki dayanışmaya zemin hazırlayan SMM’lere

yönelik toplantıyla başlayan sürecin devamında 30. yıl kep

atma geleneğinin ilk adımı atıldı. Seminer ve bilgi paylaşım

toplantılarının geliştirildiği bir dönemdir. Vizyon misyon toplantısı döneme damgasını vuran çalışmalardan birisidir.

Ancak tarihe gececek faaliyet; belgeselin tamamlanması ve Gala gecesinin Feriye’de gerçekleştirilmesidir. 500

kişi katılmıştır. Almanya’dan Kurucu hocalarımızdan Prof. Dr. Ali Ülkü Azrak’ın katılımı

sağlanmıştır. Yönetici SBF’liler ziyaret edilmiştir. Zorlu bir

siyasi ekonomik konjonktürde derneğin varlığının

sürdürüldüğü ve maalesef dernek için canla başla

yıllarca emek harcamış, alın teri dökmüş olan Saymanımız

Hikmet Uzunarslan’ı kaybettiğimiz dönemdir.

1999-20032 dönem

90 Mezunu

Sigortacı (Satış-Pazarlama), Eğitimen, NLP Co trainer

2003-20051 dönem

90 Mezunu

Mali Müşavir

2005-20071 dönem

87 Mezunu

Borsacı, Borsa Uzmanları derneği eski başkanı

2007-20112 dönem

88 Mezunu

GazeteciEnerji Günlüğü’nün sahibi

2011-20131 dönem

89 Mezunu

Sigortacı,Gayrimenkul Danışmanı

2013-20172 dönem

83 Mezunu

Mali Müşavir

2017 - 84 Mezunu

Bankacı, Hukukçu, Danışman

SERPİL AKYOL ERDEN CENAN ERDÖNMEZÖMER RIZA GÜZELMETİN İSMAİL TAVLIMEHMET KARAATİLLA ÇÖLHANASIM SESBÜLENT BALKAN

10 Dernekten Haberler 11Dernekten Haberler

25 Yılda 9 Başkan... İSBF Mezunlar Derneğinde ilke bazında ortalama 2 dönemde bir başkan ve ekip değişikliği gündeme gelmekte bu sayede farklı yaklaşımlar varolan tecrübeli üyelerin katkılarıyla harmanlanarak farklı ve başarılı projelere imza atılmaktadır. 25 yılda 9 başkan görev yaptı. Derneğimizin 25. Yılında Başkanlara ne düşündüklerini sorduk.

Page 7: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

12 Dernekten Haberler 13Dernekten Haberler

• Siyaset Haftası bir ilktir. Bu çalışmayla Siyasal’ın koridorlarında o günün siyasileri, gençlerle buluştu... Bülent Ecevit’ten, Tayyip Erdoğan’a kadar.

• Toplumsal yaşantıda barış adına örnek duruş gösteren kişi ve kurumlara “Siyasal Barış Ödülü” veren İSBF Mezunlar Derneği idi...

• Mezunlar Günü geleneğine kaynak olan “Sembolik Mezunlar Töreni” fikri ve sonrasında organizasyonu İSBF Mezunlar Derneğine aitti…

• “Girişimciler Günü” ilk İSBF Mezunlar Derneği tarafından organize edildi…

• Meslek Tanıtım Toplantıları ilk İSBF Mezunlar Derneğinde yapıldı… İlk toplantıda 200 kişi gelmişti... Her meslekten bir temsilci yer almıştı.

• Profesyonel iş hayatına hazırlık için yol gösteren ilk kitap (Mesleğe Hazırlık) İSBF Mezunlar Derneği tarafından hazırlandı…

• SBF’li öğrenciler için Müfettişlik Sınavları hazırlık kursunu ilk organize eden İSBF Mezunlar Derneği idi.

• İSBF camiası bir kadın başkan ile ilk defa bu dernekte temsil edildi…

• Camiamıza ait ilk lokal “Onuncu Köy” adı ile bu dernek çatısı altında hizmete girdi…

• Yapı kooperatifi kurarak İSBF’lilerin ev sahibi olmasını sağlayan örnek girişim İSBF Mezunlar Derneğinin üyelerinin eseridir.

• Geleneksel mezunlar yemeğindeki hediye çekilişi bile beraber heyecan yaşayalım, beraber projelere destek sağlayalım diye yapılan bir ilkti.

• Derneğimizin yönetim kurulu ve üyeleri, 17 Ağustos Depremi’nde mağdur vatandaşlarımızın yardımına ilk koşanlar arasındaydı... Yardım kamyonlarımız doluydu... Çok insana destek verdik oralarda...

• Etkin iletişim hedefine hizmet edecek ilk sanal ortam uygulamaları, isbfmezder@yahoogroup, web sayfası üzerinden üyelik başvurusu, e-bülten yayını vb. bu dernek çatısı altında gerçekleşti…

• “İl il SBF’li buluşmaları” ilk bu dernek tarafından organize edildi. Ankara Şubesi’nin kurulması, İzmit, Gaziantep ziyaretleri ilerleyen yıllarda Bursa, İzmir, Antalya, Adana, Denizli ile daha da genişledi…

• İÜ SBF’nin belgeselini yapan İSBF Mezunlar Derneğidir.

• Anıtkabir anı defterine İSBF’liler adına yazılan mesajın sahibi İSBF Mezunlar Derneğidir.

• Fakültemizin kurucu dekanı Tarık Zafer Tunaya’nın desen çalışmalarına ait dialar Melahat Tunaya tarafından İSBF Mezunlar Derneğine emanet edildi…

• Mezunların 30. yıl buluşma ve kep atma geleneğini başlatan İSBF Mezunlar Derneği oldu.

• İSBF’lilerin gündeme dair görüşlerini yansıtan “Siyasal Nabız” anket çalışmaları İSBF Mezunlar Derneği tarafından

yapıldı.

• Etik konusuna önem veren STK’lardan biri İSBF Mezunlar Derneği oldu. Sertifika programları ve seminerlerle etik davranış kodlamasını mezun-öğrenci hayatına iliştiren organizasyonun sahibi Başkan Bülent Balkan ile beraber İSBF Mezunlar Derneğiydi…

Derneğimizin, 25. yılında da Siyasal Camiası ve toplumun geleceği için birçok ilke imza atacağı inancını taşıyoruz... Bu onur Bülent Balkan’ın başkanlığında “25. Yılında 25. Farklı Proje” ile yaşanacaktır. Her başarımız bu toplumun içindeki cevherin bir göstergesi sanki... Teşekkürler İstanbul Siyasal...

Üçüncü Başkan

Sayın Ömer Rıza Güzel 2003 - 2005 döneminde başkanlık yaptı. Halen Danışma Kurulunun bir üyesi.

İstanbul Siyasal’a başladığım 1986’nın Eylül ayında, okulumun tüm hayatıma bu kadar etki edeceğini hayal etmemiştim. Mezun olup yıllar geçince bunu anladım.

Ne zaman mezunlar derneğimizin bir toplantısı ya da faaliyetine katılsam kendimi hep yenilenmiş, morallenmiş, hayatın zorluklarına karşı çok daha dirençli ve güçlü hissettim. Hele dernek başkanlığı yaptığım dönemde bu duygularım en üst seviyeye ulaştı.

İstanbul Siyasallıların müthiş bir gücü olduğuna inanıyorum. Yeni mezunundan, ilk mezunlarımız olan kurucu öğrencilere kadar hepsinin içinde yaşadığımız bu toplumu ya da en azından içinde bulunduğu iş, faaliyet vb. hangi grup olursa olsun yöneterek yönlendireceğini, iyiye götüreceğine inanıyorum. İstanbul Siyasallıların tüm toplumu iyiye doğru dönüştürebileceği inancı bende hep olmuştur. Bizlerin kendimize güvenimiz her zaman en üst seviyede var olmuştur. Biz, yenilikçi, uygar düşünen, en başta farklılıklara saygılı, insanı sadece insan olduğu için seven bir topluluğuz.

Tüm mezunlarımızın siyah bir sayfaya, siyah bir kalem ile resim yapılamayacağını bildiğine inanıyorum. Mutlaka en azından ikinci bir renk olmalıdır ki resim ortaya çıksın. Hayat da böyledir. Herkesin aynı yediği, herkesin aynı düşündüğü, herkesin aynı şeyleri giydiği bir hayat tarzı inanın ki çekilmez olacaktır. Ancak farklılıkların farkına vardığımızda ideal bir toplum, bir millet olabileceğizdir. Aksi halde, kavga, gürültü devam ettiği sürece eninde sonunda yok olup gideceğizdir. Tarih bunun yüzlerce örneğiyle doludur.

Ne mutlu ki mezunlar derneğimiz 25 yıldır faaliyetlerini sürdürmekte. İyi ki kurulmuş. Her zaman mezunlarımızın yanında olmuştur. Her zaman mezunlara destek olmuş, onların motivasyonunu artırmış, onlara moral olup güç

vermiştir.

Başta kurucu dekanımız Tarık Zafer Tunaya ve diğer tüm hocalarımıza, derneğimizin kurucu yöneticileri ve bu zamana gelene kadar yönetimde yer almış bütün arkadaşlarım ile derneğimize maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen tüm İstanbul Siyasallılara teşekkür eder daha nice nice 25 yılları birlikte kutlamayı dileyerek saygılarımı sunuyorum.

Dördüncü Başkan

Sayın İsmail Tavlı2005 - 2007 döneminde başkanlık yaptı. Halen Danışma Kurulunun bir üyesi.

Güzel Derneğimize ve değerli üyelerimize iki yıl hizmet etme onurunu elde ettim. Hizmetim süresince camiamızın ortak paydalarımızda biraraya gelmesi için elimden gelen gayreti gösterdim. Birlikte çalıştığım yönetim kurulu üyesi bütün

arkadaşlarımdan bu yönde destek gördüm. Sanıyorum camiamızın beraberliği noktasında dönemimizde farkedilir bir mesafe sağladı.

Son cümle olarak, okuldaşlarımıza olan ilgimizi hep yukarıda tutalım ve İstanbul Siyasallı olmanın tadını çıkartalım diyorum. Sevgi ve saygılarımla,

Beşinci Başkan

Sayın Mehmet Kara

2007 - 2011 döneminde başkanlık yaptı. Halen Danışma Kurulunun bir üyesi.

Herkesin ortak paydası olmakta ısrarcı davranmalıyız. Kurumsallaşmak her zaman tek başına yetmez.40 yıl, insanlar için uzun bir süre. Ancak kurumlar için pek öyle sayılmaz. Yine

de İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 40’ına merdiven dayamış bir okul olarak kurumsallaşma yolunda önemli bir eşiği aşmış durumda. Şimdi ise önünde daha da kök salma ve kalıcılaşma, gerçek anlamda markalaşmış bir kurum haline gelme görevi duruyor.

Ama kurumların kök salabilmesi sadece zamana değil, başka şeylere de ihtiyaç duyuyor. Bunların başında, kalite geliyor. Tabii ki sürdürülebilir bir kalite.

Kurum haline gelme yolunda bu markanın periferisindeki bütün unsurlara görev düşüyor. Fakülte yönetimi ve eğitim kadrosu hiç kuşkusuz bu unsurların başında geliyor.

Söz konusu yapı bir eğitim kurumuysa, mezunlara da kritik bir rol yazmak kaçınılmaz.

İstanbul SBF Mezunlar Derneği de bu fakültenin mezunlarının kurup bugünlere getirdiği bir yapı. Kesintisiz 25 yılı geride bırakmak az şey değil. Kurucularından, geçmiş ve bugünkü yöneticilerine kadar çok sayıda mezunun bu işte büyük emeği var. Ve belki de hepsinden önemlisi, onların arkasında duran, katkıda bulunan üyelerin sağladığı destektir.

İşte tüm bu katkılar sayesinde İstanbul SBF Mezunlar Derneği de, mezunlarının çıktığı fakülte gibi bugünlere gelmeyi başardı. Ancak yapacak çok şey var ve olmaya da devam edecek.

Yeni döneme uygun iletişim mekanizmalarını daha iyi kullanmak, derneğin önündeki görevlerin başında.

Bir iletişimci olmanın da etkisi olsa gerek, bence en önemli nokta burası. Bir arada olmanın temeli kesintisiz iletişim.

Bu, belli sayıdaki arkadaşın, hatta üyelerin değil, tüm mezunların ortak paydası haline gelmenin temelidir.

Evet iletişim zorlu bir iş. Kullanılan yaklaşım, dil ve üslup her kapıyı açabileceği gibi, tüm iplerin kopmasına da yol açabilir. Bu yüzden evrensel insani değerlere dayalı, demokratik, insani bir yaklaşımı temel alan iletişim anlayışıyla yola devam etmek lazım.

Ortak bir iletişim yaklaşımını oluşturmak ise tek başına yönetimdekilerin ya da şunların veya bunların değil, herkesin hassasiyetine ihtiyaç gösteriyor.

Ben, hayatın her alanında sağlıklı ilerleyebilmek için güvenin esas alınmasından yanayım. Yani pozitif düşünüyorum ve bu konuda tüm SBF mezunlarına güveniyorum.

Hepimize başarılar diliyorum.

Altıncı Başkan

Sayın Atilla Çölhan

2011 - 2013 döneminde başkanlık yaptı. Halen Danışma Kurulunun bir üyesi.

Hepimizin hayatında kırılma noktası olan bazı zamanlar vardır. Okuduğumuz okul, bunlardan en önemlisidir. Ders sıralarında pek anlamadığımız

ama mezun olduktan sonra farkına vardığımız, bizim tüm yaşamımızı etkileyen, tüm arkadaşlarımızı, dostlarımızı, mesleğimizi iyi ya da kötü yönde bu okuduğumuz okullar etkilemektedir.

Bizim zamanımızda, aldığımız puana göre belirlenen ve hiç beklemediğim bir anda kazandığım İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi, o günlerden bugünlere geldiğimde yeniden imtihana girip tercih yapsam en başa yazacağım ve iyi ki bizim fakültemizi kazanmışım dediğim okul olmuştur. İnsanın yetenekleri, bilgisi ve sosyalliği, aldığı eğitimin yanı sıra onunla birlikte,

Page 8: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

14 Dernekten Haberler 15Dernekten Haberler

okuldaki sosyal kulüpler, faaliyetler ve mezuniyet sonrası dahil olduğumuz mezun dernekleri ile giderek güçlenmektedir. Şimdiki tecrübem öğrencilik zamanımda olsa idi, mezun olur olmaz Mezunlar Derneği ve Siyasal Vakfı ile hemen ilk günden irtibatımı sağlardım.

Mezunlar Derneği sayesinde birçok yeni dost, arkadaş, öğrenci ve mensup tanıdım. Yine birçok organizasyona iştirak ettim. Derneğimizin Başkanlığını yaptığım bir dönem içinde mezunlar arasındaki güç birliğini daha da artırmak için elimizden geldiğince ekibimiz ile birlikte çaba gösterdik. Bugüne kadar kuruluşundan itibaren emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür etmek isterim.

Mezunlar Derneği, Siyasal Vakfı, Öğrencilerimiz ve Mensuplarımız ile güç birliğimizi devam ettirerek daha güzel günlere ulaşacağımıza inanıyorum. Sevgi ve saygılarımla.

Yedinci Başkan

Sayın Asım Ses

2013 - 2017 döneminde başkanlık yaptı. Halen Danışma Kurulunun bir üyesi.

25. YILINDA İSBFMEZDER VE BEN

İSBFMEZDER 25 yaşına girmiş, dile kolay, bir insan ömrünün ortalama üçte birine eşit bir süre… Kurulduğu

1990’ların başlarında dahi 12 Eylül yasalarının sivil toplumsal örgütlenmelerin tepesinde ileri geri sallandığı bir dönemden, bugünlere kadar geçen ileri, gerili; sancılı, gerilimli bir süreç… Gönüllü zaman ayırmaların, küçücük aidatlarla ayakta durma çabaları ile “Gerçekleri söylemekten korkmayan” İstanbul Siyasal ruhunu mezun, mensup ve öğrencileri paylaşmaya çalışan bir arkadaşlık ve dayanışma yarışında 25 yıl…

90’lar kırsaldan kentlere yoğun göçün olduğu sancılı yıllardır; kimi kırsalın gelirlerinin düşmesi, kimi etnik terör nedeniyle ve fakat her ikisi de yeni bir umut, yeni bir başlangıç içindir aslında… Milyonların aktığı kentler hazırlıksız yakalanmıştır ve kentlerin yağmalanmasına göz yummak zorunda kalınmıştır bu yıllarda… Anadolu’nun farklı ve çetin coğrafyalarında, yüz yıllardır birbirinden habersiz gelişen farklı kültürler bir araya gelmiştir metropolleşmek zorunda kalan kentlerde… Cumhuriyet, üzerine titrediği “özgür bireyi” şaşkınlıktan kucaklayamamış, kaynaştıramamış, vatan olmanın gerekleri ile karşılayamamıştır yeni kentlileri… Yeni kentliler, boşluğu, hemşericilik, bölgecilik, mezhepçilik, aşiretçilik vs gibi alt kültür ve örgütlenmeleri vatandaşlığın üzerine çıkararak doldurmaya çalışmışlardır… Ve bu yeni kentköy kültürü özellikle yerel yönetimler aracılığı ile siyasete dokunabildiğini fark etmiş, eklemlenmiş, etkilemiş, etkilenmiştir. Ve alışılagelmiş demokrasi, vatandaş, özgürlük, insan hakları,

laiklik gibi Cumhuriyetin temel kavramları yeniden tartışmaya açılmıştır dünya “yeni dünya düzenine” geçiş yaparken…

Ülke 90’lı yıllarda sanki Osmanlı Devletinin II Meşrutiyet yıllarını yeniden yaşıyordu: Liberal, milliyetçi, islamcı, sosyal demokrat görüşler siyasal partiler kanalıyla ve koalisyonlarla iktidara gelip gidiyor, her görüş iktidarda kendi siyasal öngörülerinin olabilirliğini test ederken Cumhuriyetin evrensel temel kavram ve değerleri, ister istemez, mikro sosyokültürlerce iğdiş ediliyordu. Ve bir kez daha askerin “siyasete çeki düzen vermek için” boy göstermesi; sanki diğer müdahaleler çözüm olmuş gibicesinden…

Bu sancılı 90’lı yıllar, insanlık uygarlığının ürettiği evrensel değerleri önemsemiş İSBFMEZDER için de sancılı geçiyordu… 1979 yılında kurulmuş genç bir fakültenin genç mezunlarının, genç bir derneği için her türlü otoriteye karşı “bağımsız” kalabilme mücadelesiydi bu yıllar…

…………………

Ben, hafızam beni yanıltmıyorsa, 2010 yılında tanıştım İSBFMEZDER ile… Dernek başkanlığı ile onurlandım daha sonra ve iki dönem yürüttüm bu görevi; dernek üyeliğini ve yöneticiliğini sosyal sorumluk olarak gördüğümden… İstanbul Siyasal bizlere öğrenmeyi öğretmişti; öğrendiklerimizle hem çalışma yaşamına atıldık hem de öğrendiklerimizi yaşamın pratiğinde test ve gerektiğinde düzelterek yeniledik, yenilendik. Yani bir tür kitapların yazdıklarının ışığında, kitapların yazmadıkları hakkında bilgi sahibi olabilmeye çalıştık. Buna da “tecrübe” deniyor sanırım.

Evet, tecrübe, kitapların içine sızamamış, zapturapt altına alınamamış hayatın gerçeklerini yazılı ve sözlü bilgiler ışığında kavrayabilmek. Bu da yetmiyor, bu gerçekleri yeni nesillere aktarabilecek kurumsal ortamları da oluşturabilmektir.

İşte bu kurumsal ortamlardan biri de mezunlar dernekleri olmaktadır. Öncelle-ardılın, yaşamla-yaşın bir araya, gönüllü ve eşit düzeyde gelebildiği derneklerde bu “tecrübelerin” genç kuşaklara kullanım amacıyla aktarılması, insan-insan, insan-çevre, insan-otorite, insan-tanrı ilişkilerinin anlaşılması ve anlayışla karşılanması için önemli birer araç olabilmektedirler.

Bu bağlamda dernek faaliyetlerini hep önemsemişimdir. İSBFMEZDER de bana çıkarsız, nizasız, sınavsız bir yerlere ait olabildiğim, yalnız olmadığım hissini vermiştir. Güzel okuldaşlarımla tanıştım… Hep birlikte yaşama dair paylaşımlarda bulunduk, tecrübelerimizi paylaştık, genç okuldaşlarımıza aktardık.

Bu duygularla iyi ki İSBFMEZDER’li olmuşum, İSBFMEZDER’e nice 25’inci yıllar dilerim.

İSBF Mezunlar Derneği Ankara Şube Kurucu Başkanı, Kurucu Divan Başkanı ve Eski Yönetim Kurulu Üyesi

Sayın Fedai Toyran

İSBF Mezunlar Derneği Kurulduğunda Ankara’da açılan Şubesi için emek harcayan ve Şube Başkanlığını üstlenen üyemiz Sayın Fedai Toyran’a da o günleri ve dernek için vereceği mesajı sorduk...

Ankara’da bulunan sınıf arkadaşlarım ve eski mezunlarımızı bulmaya ve tanışmaya başladık. Mezunlar Derneği kurma fikri bende böyle oluştu. Akabinde İstanbul’a teftişe geldiğimde yakın arkadaş grubumuzla Ziverbey’de birkaç toplantı yaptık ve Murat Bolat’ı görevlendirdik. Gayrifaal bir dernek vardı ve aynı isimde kuramazdık. Araştırma sonucu gayrifaal derneğin başkanının kim olduğunu öğrenip, Adil salepçioğlu ile beraber bir zamanların meshuru, Re cafe’de bulustuk.

Ancak, devir ve tasfiye olmayınca yeni isimle (Murat Bolat’ın özel gayreti ile) derneğimiz kuruldu. Amacımız, mezunlarımızın okul sonrasında da ilişkilerinin devamının sağlanması, okulumuzun yükseltilmesi, mezunlar arası dayanışmalarının artırılması ve genç öğrenci arkadaşlarımıza her türlü destek sağlamaktı. Ayrıca,

belki daha da önemlisi ülkemizin kalkınma ve gelişmesi yolunda akademik araştırmalar, çalışmalar, kongreler yapmak;bunların sonunda ülkeyi yönetenlere kısa, orta ve uzun vadede politikalar üretmekti. Derneğimizin başta mezunlarımız ve öğrencilerimiz olmak üzere, ulusal düzeyde çalışmaları, izlenen, görüşleri kamu ve özel sektörde merak edilen bir kurum (düşünce kuruluşu, akademik bir odak gibi) olması en büyük hedeflerimizdi.Neler yaptık?Derneğimizi çeşitli zorluklara rağmen kurduk ve kuruluş kongresini üniversitemiz salonlarında 300 kişi civarında çok heyacanlı ve istekli mezunlarımızla yaptık. Ben Merzifon’da teftişteydim ve bir günlüğüne o günün sigaralı otobüslerinden biri ile sadece kongre için geldim ve aynı gün akşam

döndüm (yaklaşık 10 saatlik yolculuk). Benim için eziyet değil, çok büyük keyif ve mutluluk olmuştu. Kurucu kongre Başkanlığını yapma onuru da, benim için büyük olduğu kadar tarihi de sorumluluk olmuştur. Ankara’da olmam sebebiyle fiilen Ankara’daki arkadaşlar olarak toplanıyorduk. Akabinde Ankara şubesini kurmaya karar verdim ve yönetimin de oluru ve desteğiyle Ankara Şubemizi 1993 yılı başında kurduk. İlk yemeğimizi aynı yılın baharında, o gün için çok iyi bir katılımla (yaklaşık 100 kişi ile iktisatçılar cemiyeti lokalinde) yaparak, eski ve yeni mezunlarımız arasında bir iletişim zinciri oluşturduk.İstanbul’a tayin olunca merkez yönetimde de görev aldık. Çok önemsediğim SBF öğrencilerinin daha okuldayken derneğin parçası olabilmeleri konusuda çalışmalar yaptık, ilk burs komitesini oluşturup yaşama geçirdik.Dernek bana ne kazandırdı?Dernekçilik öncelikle manevi ve maddi özveri gerektiren bir çalışma. Ailenizden, çocuklarınızdan ve dahi işinizden zaman ayırıp tamamen ütopik idealleriniz için bir sosyal çalışma alanı. Bu bağlamda bu fedakarlıkları zaten beklentisiz yaptık. Bu çalışmalar bana yeni arkadaşlıklar dostluklar kazandırdı. Ayrıca, yıllarca büyüyerek öngördüğümüz amaçlara ulaşabilecek bir kurumun oluşumunda karınca kararınca katkımın olmasından daha büyük bir keyif yok benim için.Dileklerime gelince:Derneğimizin amaçlarımız doğrultusunda, kişilerden bağımsız yönetim, süreklilik ve öz finansman yapısına kavuşarak kurunsallaşmasını, fakülte-mezunlar-öğrenciler üçgenindeki çalışmaların nitelik ve nicelik olarak artırılmasını, ulusal ve uluslararası düzeyde gündemi belirleyecek-etkileyecek programlar düzenleyebilir yetkinliğe erişmesini, vakıf ve dernek işbirliğinin bu çerçevede yükseltilmesi, öncelikle, kurucu akademisyenlerimizin her biri adına akademik yarışmalar/çalışmalar düzenlenmesi öncelikli dileklerimdir.

Derneğimizin kuruluşundan bu güne emeği geçen, bir şekilde destek veren herkese sevgi ve teşekkürlerimi özellikle belirtmek isterim.

Son bir soz... aşağıdaki idealizmde bir isbf marşı da ileride bizim de olur umarım .

Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz,

Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.

Gül ki sen, neş’enle gülsün ay, güneş, toprak, deniz.

Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.

Bir güneştin bir zamanlar, ay kadar kaldındı dün,

Dün bir ay’dın, sislenen boşlukta yıldızsın bu gün;

Benzin uçmuş bak, ne rüya’dır, bu akşam gördüğün?

Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.

Beklesin Türkoğlu’nun azminde kuvvet bulmayan,

Sel durur, yangın söner elbette bir gün Ey Vatan

Süslenir, oynar yarin, dün ağlayıp matem tutan

Ey Vatan gözyaşlarin dinsin, yetiştik çünkü biz.

Page 9: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

Sekizinci Başkan

Sayın Av. Dr. Bülent Balkan.

Evet Değerli Okuldaşlarım; Derneğimizin 25. yılını içeren 2017-2019 dönemine tüm mezunlara dokunabilmek, öğrenci, mensup ve mezunlarımızın mesleki ve yaşamsal faydalarına yönelik işbirliği sağlamak ve bir İstanbul Siyasal ‘’ekolünü’’ yerleştirme temel felsefesiyle girdik.

2016 haziran ayında İ.Ü. Baltalimanı tesislerinde ‘’SWOT, Misyon, Vizyon, Değerler ve Stratejik Fırsatlar Çalıştayı’’nı gerçekleştirdik. Derneğimizin işlevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmesi için sizlerin katkısı ile temel belgelerinin gözden geçirilmesi, bu kapsamda güçlü ve zayıf noktaları ile fırsatlarının ve tehditlerinin belirlenmesi, vizyon, misyon ve değerlerinin gerekiyorsa yenilenmesi, stratejik fırsatlarının belirlenmesi yeni bir enerji katmak için atılması gereken bir adım idi. Yeni dönemde hedeflerimizi oluştururken yukarıda bahsettiğimiz çalıştay sonuçları temel yol göstericimiz oldu. Bu kapsamda dönem sloganımızı ve hedeflerimizi ve bunlara nasıl ulaşacağımızı planladık.

Ne istiyoruz; En önemli özelliklerimizden biri çoğulculuğumuz. İşte bu çoğulculuğumuzu koruyarak, çoğalarak kurumsallaşmak istiyoruz. Nasıl yapacağız? Bir kurumun dört boyutu vardır. Biz de bu dört boyutu dikkate aldık ve bu dört boyutta hedeflerimizi belirledik; üye sayımızı artıracağız, finansman gücümüzü arttıracağız, operasyonlarımızı iyileştireceğiz, öğrenerek büyüyeceğiz ve kurumsallaşacağız.

Bir yandan bu amaca yönelik oranize olurken, diğer taraftan Derneğimizin 25. yılında 25 farklı projeyi hayata geçirme kararı aldık. 2018’in ilk günleriydi... Sanal ortamda yaptığımızı toplantıda 25. yılda 25 proje ile bu döneme ayrı bir değer verelim dedik. Serpil Hanım, Dilek Hanım, Uğur bey ve Züleyha Hanım ile Atiila Bey konuşurken projelerimiz dökülüverdi satırlarımıza. Şimdi adım adım ilerliyoruz... 25 yılda 25 projeyi hayata geçireceğiz. Ekibimizde eski başkanlarımız, yeni mezun genç okuldaşlarımız ve farklı dönemleri gerçek anlamda dönem temsilcisi olarak temsil eden üyelerimiz var. Enerjik ve hedefe odaklanmış bir grubuz. Bu enerji ile projeleri hayata geçirmeye başladık birer birer. Mentorluk projesi, Orman projesi, AB projeleri, gündemi analiz eden toplantılar, tiyatrolar, konserler, sergiler, farklı illerdeki Siyasllılarla bir araya gelmemiz sizlerle şu ana kadar paylaştıklarımız. Diğer projelerimizi de yılın ikinci yarısında gerçekleştireceğiz.

Sizlerden ne bekliyoruz?; Tüm bu hedeflerimizi gerçekleştirmemizde en önemli unsurlardan birisi bizlere olan desteğiniz. Bilginiz ile, deneyimleriniz ile,

ilişki ağınız ile, kaynaklarınız ile bizlere vereceğiniz her destek hedeflerimize ulaşmada ve bir ‘’ ekol ‘’ olma yolunda son derece değerli olacak.

Güçbirliği güzeldir, paylaşmak, beraber gelişmek güzeldir... Başka ne denebilir ki... İyilikle kalın, sevgiyle kalın.

16 Fakülteden Haberler 17Fakülteden Haberler

İÜ SBF Dekanı Prof. Dr. AYŞEGÜL KOMŞUOĞLU ÇITIPITIOĞLU

2002 yılından beri fakültemiz kadrosunda bulunan ve 2010 yılından itibaren Dekan Yardımcılığı görevini sürdürmekte olan Prof. Dr. Ayşegül Komşuoğlu Çıtıpıtıoğlu, 28.7.2017 tarihinde İÜ SBF Dekanı olarak atandı. Akademik çalışmalarını Siyasal hayat ve kurumlar, Siyaset sosyolojisi, Türk siyasal hayatı konularında sürdüren Sayın Çıtıpıtoğlu döneminde İstanbul Üniversitesi SBF kapılarını ikinci kez eğitime açtı. İSBF Mezunlar Derneği olarak kuruluşundan itibaren yaklaşık kırk yılı geride bırakmış olan okulumuzun, akademik kalitesi ve toplumsal etkinliğini arttırarak geleceğe taşınması konusunda göstereceği çabalara, aynı bilim yuvasında sosyalleşmiş, bilimsel formasyon kazanmış ve ortak tecrübeler edinmiş olan bizler, elimizden gelen her türlü katkıyı sağlamaya hazır olduğumuzu bütün samimiyet ve memnuniyetimizle beyan ediyoruz.

İşletme Bölümü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü

DEKAN

İÜ SBF Dekan Yardımcısı Prof. Dr. SERHAT YANIK

Fakültemiz 1991 mezunu akademisyenimiz. Mart 2018 itibarıyla hocalarımızdan ve dernek üyelerimizden biri olan,Siyasal Bilgiler Fakütesi İşletme Bölümü Muhasebe ve Finans Anabilim dalında görev alan 1991 mezunu, Derneğimizin üyelerinden Prof. Dr. Serhat Yanık hocamıza aldığı görevde başarılar diliyoruz. Desteğimiz ve bizler her zaman yanınızdayız.

DEKAN YRD. DEKAN YRD.

Fakülte Genel Sekreteri Dilek Yücel

Fakültemizde uzun yıllar görev yapmış olan Dilek Yücel kısa bir dönem için üztlendiği farklı görevi tamamlayarak tekrar Fakültemize dönüş yapmıştır.Bu dönemde de başarılarının daim olmasını diliyor, her zaman desteğimiz ile yanında olduğumuzu belirtmek istiyoruz..

Fakülte Genel Sekreteri

Fakültemizin Yeni Dekanı Ayşegül Hocamız

Fakültemizin Dekan Yardımcıları ve Genel Sekreteri

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü

İÜ SBF Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim üyesi NAZİFE ŞEBNEM SAYHAN

Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü ve Siyaset Bilimi Bölümü Yönetim Bilimleri Anabilim Dalı hocalarımızdan Dr. Öğretim Üyesi Nazife Şebnem Sayhan’a üstlendikleri görevde başarılar diliyoruz. Bir süre önce torun sahibi olan değerli hocamız ile her daim iletişim içinde olup camimız için üstlendikleri görevde desteğimiz ile her zaman yanında olacağız.

Page 10: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

18 Kulüplerimiz 19Kulüplerimiz

TC İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER KULÜBÜ2013 yılında kurulan kulubün 2017 -2018 dönemi itibarıyla 45 üyesi bulunmaktadır. ULİK, üyelerine fakülteye ve bölümüne aidiyet hissetme, tanıma, kavrama ve en önemlisi evrensel bir perspektif kazandırma amacı taşıyan bir öğrenci topluluğu olarak bugüne kadar mesleğinde öncü olan ve tecrübelerini paylaşmak isteyen bir çok diplomat ile öğrencileri biraraya getirerek verimli konferanslar gerçekleştirmiştir. Namık Tan, Uluç Özülker, Martha Coqui, Ulric Shannon ve Therese Hyden gibi isimlerle konferanslar düzenleyen ULİK, son olarak 12 Nisan 2018’de TC Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Genel Müdür Yardımcısı İstem Cırcıroğlu’nu Siyasal Bilgiler Fakültesinde “Türk Dış Politikasının Güncel Seyri” konulu konferansta Siyasal öğrencileri ile biraraya getirdi.

2017-2018 dönemine liderlik eden Başkan Muhammet ‘ten 2018-2019 dönemi için başkanlığı devralan İlkay Türkeş, Eylül 2018 itibarıyla farklı projelerle çalışmalarını zenginleştireceklerini belirtti. Halen 3. Sınıf öğrencisi olan Türkeş “Tüm bu faaliyetleri gerçekleştirebilmemizin en büyük sırrı ise ULİK ekibinin özverili ve disiplinli çalışmalarıdır. Özellikle Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencilerine çeşitli olası meslekleri tanıtmak ve tecrübe kazanarak, profesyonel hayata hazırlamak aşamasında kulüp en içten gönüllülükte etkinlikleri gerçekleştirmektedir.” dedi.

Siyasalın Öğrenci Kulüpleri proje odaklı ilerliyorFakültemizde şu anda 11 öğrenci kulübü bulunmakta olup bu kulüplerde rol alan, üye olan SBF’li öğrencilerimiz; farklı etkinliklerle, yaratıcı yönlerini kullanarak camiamız için üretirken, yönetsel becerilerini ve sosyal çevrelerini geliştiriyorlar.

KULÜPLER BAŞKAN ADI DANIŞMAN ÖĞR. ÜYESİSinema ve Kültür Kulübü Anıl BAŞSARAY [email protected] Yrd.Doç.Dr. Sinan YILDIRMAZ [email protected]

Uluslararası İlişkiler Kulübü İlkay TÜRKEŞ [email protected] Doç.Dr. Hakan GÜNEŞ [email protected].

İşletme Kulübü Beyza ETİZ [email protected] Yrd.Doç.Dr. İrfan AKYÜZ [email protected].

Modern Birleşmiş Milletler (MUN) Kulübü

Nurhan Suna YÜCE [email protected] Yrd.Doç.Dr. İpek TÜRKER [email protected].

Etik Kulübü Muhammet Mert DEMİR [email protected] Yrd. Doç.Dr. Ömür AYDIN omuraydı[email protected]

Siyasal Gelişim Kulübü Muhammet Emre YAVUZ [email protected] Prof.Dr. Adem ESEN [email protected]

Sosyal Sorumluluk ve Liderlik Kulübü Gamze KARABULUT [email protected] Yrd.Doç.Dr. Şebnem SAYHAN [email protected]

Siyasal Ekonomik ve Medeniyet Araştırmaları Kulübü

Musa DÜDÜKÇÜ [email protected] Yrd.Doç.Dr. Ferhat ERÇİN [email protected]

Stratejik Araştırmalar Kulübü Derya ÖZTÜRK [email protected] Prof.Dr. Adem ESEN [email protected]

Çağdaş Türk Politikaları Kulübü Ömür HASMERCAN [email protected] Yrd.Doç.Dr. Şebnem SAYHAN [email protected]

Siyaset Bilimi ve Araştırmaları Kulübü Mustafa Berkan SUNGUR [email protected] Arş.Gör. Ahmet Selçuk CAN [email protected]

İÜSBF İŞLETME KULÜBÜKurulduğundan beri Derneğimiz’in de hep iletişim halinde olduğu kulüplerden biridir. 1999 döneminde İzmit depreminde, sonraki yıllarda öğrenci şenliği, meslek tanıtım toplantılarında olduğu gibi. Kulüp 2018 döneminde de Derneğimizin bir çok faaliyetine katıldı. Derneğimizin 1988’liler için organize ettiği 30. yıl ormanına 1988 mezunları ile fidan dikmeye geldiler. Dernek olarak bizler de onların aktivitelerine destek verdik ve katıldık. İşletme Kulübü’nün 24 Şubat 2018’de onuncusunu gerçekleştirdiği “Siyasallı olmak’18” etkinliğinde Siyasetin içindeki ve Akademik dünyanın temsilcisi olan SBF’liler yer aldı. Etkinlik İÜ rektörlük binasında yapıldı ve 150’yi aşkın katılımcı ile gerçekleşen etkinliğin ardından İÜ SBF’ye toplu ziyaret düzenlendi. Kendileri ile gurur duyduk ve yanlarındaydık.

2018 faaliyet dönemlerini Ankara Ziyaretlerini tamamladıktan hemen sonra 8 Mayıs 2018 de İstanbul Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdikleri “Geleceğin Finansı ve Finansal Teknolojiler” teması ile Beyazıt Yönetim Zirvesi ile tamamladılar. Mezuniyet hazırlıkları içinde olan Kulüp Başkanı Beyza Etiz’in başkanlık görevini 2018-2019 dönemi için yapılan seçim sonucu Halil Deniz devraldı.

İÜSBF SOSYAL SORUMLULUK VE LİDERLİK KULÜBÜİSBF Mezunlar Derneği olarak 2017 yılının 5 mayısında gerçekleşen 4. Geleneksel Down Cafe Çay Partisi etkinliği’nde bu kulubü yakınen tanıdık.

O dönemin Kulüp Başkanı Nezihe İlayda Aba; “Kulübümüz, “sosyal sorumluluk” bilincini artırmak üzere, geleceğin liderleri olan tüm gençlere bu faaliyetler için bir çatı oluşturmak amacı ile kurulmuştur. Üniversite öğrencileri olarak gelecekte göstereceğimiz başarılara ve kariyer geliştirmeye verdiğimiz önemin yanı sıra, bizler geleceğe ve geleceğin liderlerine “Hayallerinizi kariyerinizle sınırlandırmayın.diyoruz.“ şeklindeki açıklaması ile dikkatimizi çekmiş idi. 2017-2018 döneminde başkanlığı Gamze Karabulut devraldı.

2 Mayıs 2018 ‘de Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda gerçekleştirdikleri “Sorumlu Liderler Zirvesi” bir ilke imza atma niteliğindeydi. Dernek Başkanımız ve YK üyelerimiz bu aktivitede yer aldılar. Akabinde Adı ‘’BİR İLMEK KİTAP’’ olan projeleriyle Adana’nın Yüreğir ilçesi Doğankent Kemal Uludağ Ortaokulu’na bir kütüphane kurdular ve açılışını 10 Mayıs 2018 ‘de gerçekleştirdiler. Derneğimiz, bu güzel projenin hayata geçmesi için maddi, manevi destek oldu. Tarık Zafer Tunaya Kütüphanesi açılışına bizzat İSBF Mezunlar Derneğimizin Adana bölgesindeki üyeleri katıldı.

Yrd. Doç. Dr. Ayşegül ÖZBEBEK TUNÇ’un Danışman Hocalığını yaptığı kulübün başkanı Gamze Karabulut, faaliyetleri ile ilgili şu açıklamaları yaptı: “154 kişiden oluşan bir ekibiz. Aktif görev alan 30 kişiyiz. Yeni kurulmuş olmanın zorluklarına rağmen sorumluluk bilinci ve yardımseverlik duygumuz ile faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bizler daha önce ‘’Down Cafe, Darülaceze ziyaretleri, Tema Vakfı’na kulüp olarak fidan bağışlarımız, ihtiyaç sahibi çocuklara kırtasiye ve kitap yardımlarımız, kulübümüzdeki üyelerimizin ve katılımcıların hayatına dokunabilmek için yaptığımız ve gelenekselleştirmek istediğimiz Laf Aramızda etkinlikleri, işaret dili eğitimi’’ vb. etkinliklere imza attık. Mayıs ayındaki aktivitelerimizle Kulübümüzü daha emin adımlarla ileriye götürmenin heyecanı ve çalışmaları içerisindeyiz.”

Yeni aktviteleri Eylül 2018’de başlayacak. Derneğimizde yapılan arama toplantısında SBF Ormanı fikrini ortaya atan isimlerden biri olarak başta Gamze Karabulut olmak üzere tüm kulüp üyelerine Türkiye’nin farklı illerinde gelin İSBF’nin kurucu hocaları adına kütüphaneler kuralım teklifinde bulunuyor ve başarılar diliyoruz.

Page 11: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

organizasyonu, üyelik geliştirme, finans ve paydaşlarla ilişkiler, eğitim, konferanslar, Barometre, mentorluk ve CV bankası başarı hikayeleri, sosyal etkinlikler, geziler başlıkları için gruplar oluşturuldu. Çıkan sonuçlar, aksiyon planında kulanılmak üzere rapor haline getirildi.

10 kasım 2017 Dernek Merkezi düzenlemesi Toplantı odaları yeni bir konsept ile tekrar dizayn edildi. Uzun dönemli dernek genel merkezi için bir proje grubu oluşturuldu.

11 Ekim 2017 Fakültemizin Kurucu Hocalarından Ali Ülkü Azrak ile Fakülte ziyareti. Almanya’dan gelen Prof. Dr. Ali Ülkü Azrak hocamız ile Fakülte ziyaretinde yeni dekanımız Ayşegül hoca makamında ziyaret edilirken, fakülte inşaatı hakkında da bilgi alındı. Fikir alışverişi profesörler evindeki öğle yemeğinde devam

etti. Yemeğe Emrah Hoca, Ayşegül Hoca, Şebnem Hoca ve öğrenci kulüp temsilcileri ile mezunlarımız katıldı. Ali Ülkü Hocamızın Hukuk Fakültesinde ilk ders verdiği amfi beraberce ziyaret edildi. Ali Ülkü Hocamızın anılarını dinlemek nostaljik ve duygusal anlar oluşturdu.

24 Eylül 2017 Trabzon’daki İSBF Mezunları ile toplantı Trabzon, Ordu, Samsun, Tunceli’de bulunan SBF’liler ile biraraya gelindi. Fakültemizdeki son gelişmelerin paylaşıldığı toplantıda, işadamı, bürokrat, akademisyen arkadaslarımız yer aldı. Organizasyonun yapılmasında desteğini esirgemeyen üyemiz 1987 mezunu Erdoğan Akyüzlü’ye teşekkür ediyoruz.

24 Eylül 2017 Hikmet Uzunarslan’ı mezarı başında anma Derneğimize ve camiamıza katkılarıyla çok başka bir yere sahip olan Hikmet arkadasımız mezarı başında anıldı, değerli annesi ve Şahmelik Köyü’ndeki dostları, yakınları ziyaret edildi.

4 Ağustos 2017 İÜ SBF Yeni Dekanı Prof. Dr. Ayşegül Komşuoğlu Çıtıpıtıoğlu’na Nezaket Ziyareti Dernek başkanımız Bülent Balkan ve yönetim kurulu üyelerimizin ziyaretinde yeni dönem ile ilgili fikir alışverişinde bulunuldu.

18-19 Mayıs 2017 Funda Özsoy’la Heyecan Yönetiminde Nefes Eğitimleri ‘nin Uygulamalı ikinci bölümü tamamlandı.

08 Mayıs 2017 İÜ SBF Sosyal Sorumluluk ve Liderlik Kulübü Down Semdromlu Çocuklar etkinliğine Dernek Yönetim Kurulu üyelerimizin katılımı ile manevi destek verildi.

21 Nisan 2017 Dernek Siyasal Nabız anket çalışması tekrar hayata geçirildi.

30 Nisan 2017 25. Geleneksel Mezunlar yemeği 200’ e yakın üyenin katılımı ile gerçekleştirildi. Gecede Dekanımız Emrah Cengiz’e teşekkür, Fakülte Genel Sekreteri Dilek Yücel’e hoşgeldin hediyesi takdim edildi. Mezuniyetinin 10, 20 ve 30. yılını tamamlamış üyelere özel seremoni ile güzel anlar yaşatıldı.

22-23 Mart 2017 Funda Özsoy’la Heyecan Yönetiminde Nefes Eğitimleri 1989 mezunlarımızdan Dernek Danışma Kurulu

üyesi Funda Özsoy’la; duygu, düşünce kontrolünü sağlamada, dikkat ve motivasyonu arttırmada nefes kullanımı ele alındı.

15 Mart 2017 Ali Ülkü Hocamızla Buluşuyoruz.. Ali Ülkü Azrak Hocamızın onur konuğu olduğu geceye, Ali Ülkü Hocamız ve eşinin yanı sıra onunla beraber çalışmış akademisyenlerden Şebnem Sayhan, İlter Turan, Faruk Sönmezoğlu ve eşi, Yücel Karlık, Zehreddin Aslan, Serhat Yanık, hocalarımız, öğrenci tesilcilerimiz ve mezunlarımız katıldı.

22 Şubat 2017 Atilla Saplan’la Ekonomide Yeni Gündemler Trump sonrası dünya ekonomisindeki hareketlilik, Erdoğan’ın Körfez ziyaretlerinin ekonomiye etkisi ve gündemdeki gelişmelerin ele alındığı toplantı interaktif bir ortam içinde gerçekleşti.

9 Şubat 2017 Burhan Şenatalar Hocamızla Yönetim ve Denetim Kurulu Bir Arada Kadıköy Double Tree Hilton Otelde Hocamız Sn. Prof. Dr. Burhan Şenatalar ‘’Referanduma Giderken’’ konulu toplantıda misafir edildi. Şenatalar Hocamızın konusmasının ardından konu hakkında fikir alışverişinde bulunuldu.

29 Ocak 2017 Danışma Kurulu Tanışma Toplantısı Dernek Yönetim Kurulu görev dağılımı ve Danışma Kurulu Tanışma Toplantısı İÜ Baltalimanı Sosyal Tesisleri’nde gerçekleşti.

29 Ocak 2017 Tarık Zafer Tunaya Anma Töreni Kurucu Dekanımız Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya ölümünün 26. yılında sabah 10:30’da Aşiyan’ daki mezarı başında anıldı. Derneğimiz tarafından organize edilen anma törenine, Tunaya’nın ailesi, dostları, Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneği Başkanı Bülent Balkan, Yönetim Kurulu Üyeleri ve mezunlarımız katıldı.

22 Ocak 2017 Prens Dimitri Kantemir ve Tanburi Mustafa Çavuş’un anısına verilen konser organizasyonu Enderunlu Kantemir’in eserlerini, Enderunlu Mehmet Güntekin yorumladı, Enderunlular dinledi. Güntekin, konser sonrası okuldaşlarıyla beraber olmanın kendisi için heyecan verici olduğunu dile getirdi. Konsere 100’e yakın İSBF Mezunlar Derneği üyesi katıldı. Konser daveti için Mehmet Güntekin’e teşekkür eden İstanbul SBF Mezunlar Derneği Başkanı Bülent Balkan, kendisini Dernek Danışma Kurulu’nda görmekten onur duyacaklarını belirtti. Dinleyiciler arasında yer alan İstanbul SBF’li öğrenciler, konseri ilgiyle izledi ve Güntekin ile tanışma şansını yakaladı.

8 Ocak 2017 13. Dönem Genel Kurulu Derneğimiz 13. Dönem Genel Kurulu, Derneğin Aksaray’daki merkezinde gerçekleştirildi. Yüzde 60’a varan kısmı yeni isimlerden oluşan, genç mezunlarımızın da dâhil olduğu yeni yönetim ve denetim kurulu, başkan olarak Av. Dr. Bülent Balkan’ı seçti.

14 Aralık 2016 Atilla Saplan‘la Kuşbakışı Ekonomi 1983 Mezunlarımızdan Yönetim Kurulu Üyemiz Atilla Saplan’ın bilgi ve birikimlerini dinlemek, dönemsel analizler yapabilmek adına bir dizi toplantı organize edildi. İlk toplantıda 2016 yılında ekonomide yaşanan değişimler ve bu değişimler sonucu varılan nokta, resmi veriler baz alınarak yorumlandı.

8 Ekim 2016 İsbf Mezunlar Derneğinin Vizyon Misyon Lansmanı Lansman, Fakültemizin Gülhane’deki dekanlık binasında, üye, mezun, mensup ve öğrenci temsilcileri ile paylaşıldı.

10 Mayıs 2018 İÜ Sosyal Sorumluluk ve Liderlik Kulubü tarafından kurulan TZT kütüphanesinin açılışına katılım Adana’daki kütüphane açılışına, kitapların yanısıra sponsor temini ile de destek veren derneğimiz adına Adana’daki dernek üyelerimiz katıldı.

5 Mayıs 2018 88’lilere 30. Yıl Resim Sergisi ve E-yıllık Çalışması 30. yıl organizasyonunda 1988 mezunlarına özel bir resim sergisi düzenledi. Serginin yanısıra anıların kaydedildiği, mezunlara hediye edilecek çekimler yapıldı.

2 Mayıs 2018 Sorumlu Liderler Zirvesin katılım İÜ Sosyal Sorumluluk ve Liderlik Kulübü’nün düzenlediği zirveye dernek başkanımız ile beraber yönetim kurulu üyelerimiz katıldı.

3 Nisan 2018 Fakülte Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Serhat Yanık’a nezaket ziyareti 1991 mezunumuz ve dernek üyemiz Sayın Prof. Dr. Serhat Yanık ziyaret edilerek olası projeler hakkında bilgi alışverisinde bulunuldu.

3 Nisan 2018 Konser Organizasyonu Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Koro Şefi 1986 Mezunu dernek üyemiz sayın Mehmet Güntekin‘in davetlisi olarak Münir Nurettin Selçuk eserlerinin icra edildiği konsere katılım sağlandı.

17 Mart 2018 Konser Organizasyonu Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde 1987 mezunumuz ve dernek danışma kurulu üyemiz Aylin Şengün Taşçı şefliğinde gerçekleştirilen Çanakkale’ye Ağıt isimli konsere Derneğimiz ve üyelerimiz davetli olarak protokolden katıldı.

11 Mart 2018 Her SBF’liye bir ağaç hedefi ile kurulacak siyasal orman projesinin lansmanı Büyükada’da 88 mezunlarımızın 30. yılları anısına oluşturan orman ile yapıldı. Bereketli olması için kırılan narlar güne damgasını vurdu. Ağaç diken 88 mezunlarına sertifikaları verildi. Bu organizasyonda 1988 mezunları

ve 2018 mezun adayları birbiriyle tanışma şansına sahip oldular. Ağırlıklı çam ve zeytin ağaçlarının yanında 30 kadar da meyve

fidanının bulunduğu 200’e yakın ağaçtan oluşan Büyükada’daki bu orman projesinin gerçekleşmesinde başta 1988 mezunu Adalar Kaymakamı Sayın Hikmet Dengeşik olmak üzere çalışmanın gerçekleşmesine katkısı olan tüm siyasallılar, Derneğimizin teşekkür listesinde daimi yerlerini aldılar.

9 Mart 2018 Prof. Dr. Fatmagül Berktay ile “Osmanlıdan günümüze Türkiyede kadınların eşitlik mücadesi” söyleşisi Söyleşi, Balat Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde gerçekleştirildi. Mezun ve öğrencilerin yorumlarıyla zenginleşen organizasyonda İÜ SBF öğrencisi olup erkek arkadaşı tarafından öldürülen Özge Gündoğan anıldı.

24 Şubat 2018 İÜ SBF İşletme kulübünün “Siyasallı Olmak 18” etkinliği Derneğimiz, Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Balkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından temsil edildi.

22 şubat 2018 Atilla Saplan’la ‘Roketler marsa giderken ekonomi nereye gidiyor’ Toplantısı Dernek merkezinde gerçekleştirilen toplantıya öğrenci kulüp temsilcilerinin yanısıra mezunlarımızdan katılım gerçekleşti.

18 şubat 2018 Konser mezunumuz Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Koro Şefi Sn Mehmet Güntekin Konseri’ni Derneğimiz geniş bir üye kitlesiyle beraber izledi.

11 Şubat 2018 Tiyatro Organizasyonu Yaklaşık 40 üyemiz ile beraber, “Yaşamak: Nazım gibi” oyunu izlendi.

29 Ocak 2018 TZT Anma Töreni ve Konferans İSBF değerleri arasında yer alan Kurucu Dekanımız mezarı başında anıldı. Anısına aynı gün akşam Prof. Dr. Rıdvan Akın’ın konuşmacı olduğu 12 Mart Sonrası Cumhurbaşkanları konulu konferans geniş katılım ile gerçekleştirildi.

14 Ocak 2018 Konser Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Koro Şefi 86 mezunu üyemiz Sn. Mehmet Güntekin’in konserine üyelerimiz ile beraber katılım gerçekleştirildi.

06 Ocak 2018 Mentorluk projesi “Enderun Kapısı” ismi verilen proje Işık Okullarında yapılan lansman ile hayata geçirildi. Mentor ve Mentiler bu toplantıda tanışırken süreç hakkında bilgi aldılar.

19 Kasım 2017 Öğrenci ve Yeni Mezunlar ile Paydaş Çalıştayı Dernek Merkezi’nde gerçekleştirilen çalıştayda; İSBF II Açılış

20 Dernek Faaliyetleri 21Dernek Faaliyetleri

Dernek Faaliyetleri

Page 12: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

22 Gündem

Jorge Luis Borges, kayıp oğlunu arayan soylu kadının, esmer, zayıf, uzun boylu, narin oğlu yerine, kısa boylu, kızıl saçlı ve şişko çocuğun “ben senin oğlunum” diye çıkıp gelmesini, annenin “oğlum” diye ona sarılmasını “zıtlıklar ne kadar fazlaysa, o kadar inandırıcıdır” diye açıklar.

Türkiye, 2018 yılı yazında, ekonomideki ağır riskler,

siyasetteki gerilim ve burnunun dibindeki

savaşla birlikte kızıl saçlı oğluna kavuşan

annenin hasretiyle “erken seçime” giriyor.

Üstelik bu müjdenin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin eliyle verilmesi

hayli manidar. Bahçeli’nin bir

önceki erken seçim müjdesinin dahil

olduğu hükümeti siyaset sahnesinden silmesi bir yana,

AKP’nin bizzat Tayyip Erdoğan tarafından defalarca dillendirilen “erken seçim yapmayacağız” sözünü ittifak ortağı MHP üzerinden çiğnemesi, üzerinde düşünülmeye değer bir karışıklık ve zorunluluk içeriyor.

Yakın zamanda medyanın “amiral gemisi” Hürriyet’in, Doğan Grubu’nun bir dizi medya varlığıyla birlikte

890 milyon dolara el değiştirmesi, politikada yeni bir dönemin başlangıcı oldu. 1979 yılında Milliyet Gazetesini satın alarak medyaya giren işadamı Aydın Doğan, ansiklopedi savaşlarından galip çıkan gazetesiyle Hürriyet’i de yutarak devasa bir imparatorluğa evrildi. Özellikle Hürriyet’in satın alınmasından sonra Dinç Bilgin-Aydın Doğan ikilisi “Kartel Medyası” olarak anılıyor ve “hükümetler kuran ve deviren” bir güç olarak politikayı şekillendiriyordu. Bu güç, iş dünyasında büyülü bir kaldıraç etkisine de sahipti. Doğan’ın iştahı Dışbank, Petrol Ofisi, Ray Sigorta, Çelik Halat gibi kamu pastasının büyük ve lezzetli parçalarına rağmen hep sürdü.

Refah Partisi’yle iktidar koltuğuna oturan Milli Görüş hareketi, onu izleyen Fazilet Partisi ve AKP, medyayı ve Doğan’ı hemen her zaman hedef tahtasına oturttu. Özellikle 28 Şubat döneminde kaşığı sivil siyasetten çok askerlerden yana büken Hürriyet, Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken sel baskınlarından sonra şehrin durumunu “El Tayyip” manşetiyle anlatıyor, TBMM’deki türban oylamasını “411 el kaosa kalktı” manşetiyle karşılıyordu.

Doğan Grubu ve özellikle Hürriyet’in itibarı, kavgaya giriştiği politikacılara toplum nezdinde “puan kazandıran” bir hale kadar eksildi. Bu yüzden Hürriyet’in AKP karşıtı muhalefet ve özellikle laiklik çizgisinde, kimi yazarları ve yayın politikasıyla direniş odağı oluşturması daha çok bir tiyatro dekoru gibiydi. Dekorun arka planında Doğan Grubu bütün iştahıyla büyümeyi sürdürüyor, hemen her seçim öncesi gruba kesilen vergi ya da kaçakçılık cezaları seçimlerin ardından bir biçimde hallediliyordu.

Gösteriye dayanan siyasetin bir dönem merkezinde yer alan Hürriyet’in, kamu kaynaklarıyla sübvanse edilen “Havuz Medyasına” dahil olması bu yüzden siyasette taşları yerinden oynatan bir gelişme olarak düşünülmeli. 28 Şubat Davası’nda 21 general için verilen müebbet hapis kararı, basının Amiral Gemisi’nin el değiştirmesiyle yan yana konulduğunda pek de tezat oluşturmuyor.

Doğan Grubu’nun mallarını “gönül rızasıyla” devretmesini, Aydın Doğan’ın bizzat “hiç kimse bize bu satış için baskı yapmadı” gibi açıklamalarını Ülker ve Doğuş grubunun toplamı 15 milyar doları bulan banka kredileri için “yapılanma” istekleri izledi. Her ikisi de hem AKP hükümetlerine hem de Erdoğan’a yakın isimler olan bu işadamlarının servetlerini yurt dışına aktardıkları ileri sürüldü. Bu satırlar yazılırken gazetecilerin kulağına hükümete yakın iki büyük grubun daha “yapılandırma” için uygun zaman bekledikleri fısıldanıyordu.

Hepsi de hükümete yakın bu iş insanlarının nasıl bir tehdit hissettikleri, ya da yaklaştığını düşündükleri ve o yüzden uzaklaşmak istedikleri tehlikenin ne olduğu meçhul. Bunun, her an sıçramaya hazır döviz kuru ve bu kur üzerinden çeyrek trilyon dolarlık borcu sırtlanan özel sektörü, özel sektörle birlikte toplumu da yerle bir edecek bir ekonomik kriz olması mümkün. Nobelli iktisatçıların yüzyılın en büyük ve en uzun süren balonu dedikleri emlak balonunun patlaması olasılığı da bu krizi ürkütücü bir boyutlara taşıyabilir.

Olağanüstü Hal rejimi altında seçimlere giden Türkiye, bir yandan

Dönemin GelişmeleriGazeteci1986 mezunu, Dernek Danışma Kurulu Üyesi

Afrin, sadece Ortadoğu’daki güç odaklarının burun buruna geldiği bir yer değil. Türkiye’deki Kürt seçmenlerin de dahil olduğu hassas bir dengenin parçası.

23Gündem

da Afrin’de asimetrik ve sıcak bir savaşın eşiğinde varlık gösteriyor. Afrin, sadece Ortadoğu’daki güç odaklarının burun buruna geldiği bir yer değil. Türkiye’deki Kürt seçmenlerin de dahil olduğu hassas bir dengenin parçası. Erken başkanlık seçimine Cumhur İttifakı’yla giren AKP-MHP koalisyonunun karşısında, Kürt oyları önemli bir karşı ağırlık noktası olacak. 6 milyon oy alan HDP’nin eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “siyasi bir kararla” cezaevinde olduğu bir dönemde, hükümetin sürpriz bir “çözüm süreci” geliştirmesi bu ağırlık noktasını

hareketlendirebilir. Nitekim, eski bakanlar ve AKP yöneticilerinden oluşan bir ekibin, II. Çözüm Süreci denilebilecek bir oluşum için Avrupa’da görüşmeler yürüttükleri yönünde bilgiler kulislerde erken seçimle birlikte değerlendiriliyor.

24 Haziran 2018 gününe tarihlenen başkanlık ve milletvekilliği seçimleri, fiilen değişen, sonra resmileştirilen yeni bir rejimi ortaya koyacak. Siyasetin ağır krizi, bu yarım yamalak ve kuşkulu noktalar taşıyan seçim hukukunun kağıt üzerindeki tesciliyle daha da ağırlaşacak. 9 milyon üyeli iktidar partisine rağmen, toplumsal

bağlamından kopan siyaset, sonuçsuz bir gösterinin tekrarına dönüşüyor.

Ana muhalefet partisi de bundan azade değil. CHP’nin Olağanüstü Hal rejiminin kalkması için 81 ilde yürüttüğü oturma eylemleri, “Adalet Yürüyüşü” ya da benzeri kalabalık çıkışlar gibi “sonuçsuz gösterinin“ parçası olmaktan kurtulamıyor. Ana muhalefet partisinin “Çatı Adayı” faciasının hesabını vermek bir yana sorumluluğunu bile kabullenmemiş bir yönetimle bu defa “başkanlık” seçimleri için politika geliştirmesi hiç umut vermiyor.

F. Cengiz Erdinç

Page 13: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

kadroları arasındaki yaş farkı her yıl açılıyor. İşte bu hızlı açılım, her yıl yeni bir kuşağın davranışlarındaki değişimi daha iyi gözlemlemenize, kendinizle ve önceki dönemlerle olan farkı net olarak kavramanıza yol açıyor ki, bu benim kafa yorduğum konularla uğraşan insanlar için müthiş bir olanak...

Örneğin 2007’de, 2008’de gelen öğrenciler basılı gazeteye dergiye yabancı değildi. Sabah gelip haber toplantısından önce gazetelere bakanlar çoğunluktaydı. Sosyal medyayı çok az kullanıyorlardı ve günün gelişen haberlerini gazetelerin internet sitelerinden veya televizyonlardan takip ediyorlardı. Daha whatsapp icat edilmediği için birbirlerini telefonla arıyor, SMS’le haberleşiyor, anlatacakları daha uzunsa e-mail atabiliyor hatta sabit telefon hatlarını kullanabiliyorlardı. Aramızda yaklaşık 20 yıllık bir yaş farkı vardı. Cep telefonsuz bir dünyayı hatırlıyorlardı, doğar doğmaz ellerine tabletler tutuşturulmamış, bilgisayarlarla çok sonraları tanışıp MS DOS oyunlarıyla büyümüşlerdi.

İlk yıllardaki öğrencilerimiz Y kuşağının son temsilcileriydi. Milenyum kuşağının sonuyla bizim gibi X kuşağının tam göbeğinden kopup gelen hocalar arasında epey bir görüş farkı olsa da dünyalarımızın kesişme noktaları da fazla olduğu için anlaşmak o kadar da zor olmuyordu. Şimdi bu kuşağın çoğunluğu on yıldan fazladır iş hayatında, önemli bir kısmı ise üniversiteye girdiklerinde henüz var olmayan mesleklerde çalışıyor.

Kuşakların X’leri, Y’leri, Z”leri malumunuz pazarlamanın anavatanı ABD’den, pazarlamanın Kabe’si sayılabilecek kuruluşlardan dünyaya yayılıyor. Buralarda yayınlanan makalelerde yıllardır okuduğumuz Z kuşağı, ha geldi ha gelecek diye beklerken aradan geçen yıllarda onların ilk temsilcileri üniversite amfilerini doldurmuşlardı bile. Çok değil bir iki yıl önceydi. Sınıfta, insanlığın teknolojik gelişmeyle dünyayı değiştirdiğini, değişen dünyanın ise insanı nasıl yeniden şekillendirdiğini konuşuyorduk. Yani aslında diyalektik maddeciliği

tartışıyorduk. Öğrencilerden biri “Cep telefonu olmadan insanlar eskiden dışarıda birbirleriyle nasıl buluşuyorlardı” diye sordu. Diğerleri de “Evet, hakikaten nasıl oluyordu?” diyerek soruya katıldılar. Böyle bir soruyla ilk kez karşılaşıyordum. Karşımdakiler ilk öğrencilerden oldukça farklıydı. Bir kere aramızdaki yaş farkı neredeyse otuza çıkmıştı. Sonra bunlar cep telefonunun, bilgisayarın olmadığı bir dünyayı hiç hatırlamıyorlardı. Ana iletişim kanalları Whatsapp’tı ve telefonlara SMS diye bir özelliğin niye konduğu konusunda en ufak bir fikirleri yoktu. On yıl önceki öğrencilerin şimdi yaptığı sosyal medya uzmanlığı, dijital pazarlamacılık, instagram fenomenliği, Youtuber”lık gibi işler ise onlar için olağan mesleklerdi. Pek çoğunun, çocukken hayran olduğu Youtuber’lar vardı.

Soruyu cevaplamadan önce sanırım bir süre hareketsiz kaldım. Zira o zaman dilimi içinde hayatım adeta bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. İtiraf etmek gerekirse ben de çok zor hatırladım o işi nasıl yaptığımızı. Bir gün önce veya evden, işyerinden telefonla konuşup belirli bir yer ve saat için sözleştiğimizi, daha sonra oraya gidip beklediğimizi anlattım. Tabii aksilikler olabileceğini buluşmaların her zaman gerçekleşmeyebildiğini de ekledim. Söylediklerim çok da kafalarına yatmadı, insanların bu şekilde sokaklarda birbirini bulabileceğine pek ihtimal vermediler aslında… Aslında derste anlatmaya çalıştığım şey olmuştu. Birileri dünyayı değiştirmiş, o dünya yeni yaşayışları, yeni davranışları, yeni alışkanlıkları olan yeni insanlar yaratmıştı. Kısa bir süre şaşırdıktan sonra hepsinin konuya olan ilgisi kayboldu ve cep telefonlarına yönelip yeni mesaj alıp almadıklarını kontrol etmeye başladılar.

Şimdi bu sıralarda oturan öğrencilerden pek çoğu youtuber veya instagramer olmayı veya bir mobil uygulama geliştirip büyük paralar kazanmayı hayal ediyor ama acaba önümüzdeki 20 yıl bu işler var olacak

mı veya en azından şimdiki haliyle var olabilecek mi? Bu soruya “Evet kesin olur” diye yanıt vermek son derece zor. Biz X kuşağı çocukları iş hayatımızda pek çok mesleğin gözümüzün önünde eriyip bittiğine şahit olmuş ve iki üç kez kariyer değiştirmek zorunda kalmışken Y’lerin veya Z’lerin beş on yıl sonra aynı işi devam ettirebilmeleri ne kadar olası?

Uluslararası danışmanlık şirketi McKinsey’in, Kasım 2017’de yayınladığı raporda da gelecekteki iş olanakları ve ücretlerin durumuyla ilgili uyarılar yer alıyor. Şimdiye kadar yaşanan teknolojik değişimlere bakıldığında, yok olan işler kadar; hatta ondan daha fazla yeni iş alanı çıktığına değinilen raporda, üretim süreçlerinde yapay zeka ve otomasyonun yaygınlaşmasından etkilenecek işgücünün 2030’a kadar 800 milyonu aşacağı tahmini yer alıyor. Bu sayı, 2030’da 2,66 milyar olarak tahmin edilen işgücünün yüzde 30’u düzeyinde. Bir başka deyişle neredeyse her üç kişiden birinin işinin tehlikede olması demek. Yine aynı raporda 2030’da işgücünün yüzde 8-9’unun halihazırda mevcut olmayan, yeni ortaya çıkacak mesleklerde istihdam edilebileceği projeksiyonu yer alıyor. Yani yapay zeka ve otomasyonun

neden olacağı verimlilik artışı;

üretimde insan emeğine olan

ihtiyacın düşüş hızı, yeni mesleklerin ortaya çıkma

hızının bir hayli

üzerinde.

McKinsey raporu bu durumdan en fazla

gelişmiş ülkelerdeki işgücünün, özellikle de vasıfsız işgücünün etkileneceğini, ancak etkinin yalnızca vasıfsız çalışanlarla da sınırlı kalmayacağını gösteriyor. Nitekim New York Üniversitesi’nden Jason Furman’ın Temmuz 2016’da yapay zekanın işgücü üzerindeki etkilerini incelediği makalesinde, saatte 20

Onbir yıldan beri Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesinde tam zamanlı olarak ders veriyorum. Ne yalan söyleyeyim, hayata atılırken mesleğini akademik yönde seçmemiş, kariyerini akedemisyen olarak sürdürmeyi aklından bile geçirmemiş biri için başlangıçta hayli zorlayıcı bir deneyimdi. 20 yıl önce gazeteciliğe başlamış, bu sürenin büyük bölümünde ekonomi alanında çalışmış, son bir kaç yılını da kendi şirketinde girişimci olarak geçirmiş biri için öğrenciler, dersler, ödevler, sınavlar, bölüm toplantıları, müfredat tartışmaları ve benzeri başka konulara uyum sağlamak elbette kariyerine akademisyen olarak başlamış arkadaşlarımıza göre çok daha büyük bir çaba gerektirmişti.

Fakat benim için esas önemli deneyim, öğrencilerle karşılaşma anıydı ki, bu artık her yıl yeniden yaşadığım bir tür ritüel haline geldi diyebilirim. Herhangi bir işyerinde çalıştığınızda örneğin bir gazetede ya da bir bankada, her yıl kadrolarınıza belirli sayıda yeni mezun veya genç insan katılır. Ancak işyeri

kadrosunun çoğunluğu, yaşça daha büyük ve daha geniş bir yaş skalasına dağılmış kıdemlilerden oluşur. Kamuda veya özel sektörde, özellikle çok sayıda kişinin istihdam edildiği büyük kurumlarda kadro değişimi bir yüzme havuzuna yılda bir iki defa dökülen bir kova suyun yarattığı değişim gibidir; yavaş ve hissedilmeden gerçekleşir. Ekibe yeni katılan gençler ve çoğunluktaki kıdemliler birbirini sürekli etkiledikleri için ne kurum kültüründe, ne davranışlarda, hızla göze çarpan, şok edici davranışlar pek gözlenmez.

Bana sorarsanız üniversite veya bir okulda çalışmanın ve her yıl öğrencilerle karşı karşıya gelmenin diğer işlerden farkı tam da burada. Birincisi -evet öğrenciler çalışan olmasa da- çoğunluğu gençlerden oluşan bir ortamda çalışıyorsunuz ve benim gibi uygulamalı dersleriniz ağırlıktaysa tüm gününüzü bu gençlerle geçiriyorsunuz. İkinci ve daha önemlisi ise her yıl karşınıza aynı yaştaki insanlar gelirken sizin yaşınız sürekli artıyor. Bir başka deyişle öğrencilerle öğretim

24 Gündem

Bize neler neler anlattılar, dünya böyle değil…

İstanbul’da doğdu, büyüdü. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü 1986’da bitirdi ve master derecesini aynı okulda Siyaset Bilimi dalında aldı. Basında Ekonomik Bağımlılık ve Tekelleşme başlıklı yüksek lisans tezi 1991’de Gazeteciler Cemiyeti tarafından yayınlandı. Bu çalışmayla 1992 Milliyet Ödülleri Gazetecilik Dalı Birincilik Ödülü’nü kazandı.

Çalışma yaşamına 1987’de YeniGündem Dergisi’nde ekonomi muhabiri olarak başladı. Daha sonra çeşitli dergi, gazete ve televizyonlarda ağırlıklı olarak ekonomi alanında muhabir, editör, yazıişleri müdürü olarak çalıştı. 1992-94 arasında sendikal alanda uzman olarak görev yaptı. Bu yıllarda ekonomist Mustafa Sönmez’le birlikte hazırladığı “1990’larda Türkiye İşçi Sınıfı; Sosyal ve Ekonomik Göstergeler” başlıklı kitabı yayınlandı. 2000’lerin ortalarında bir süre şirketlere pazarlama alanında danışmanlık hizmeti verdi.

2007’den beri İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim görevlisi olarak çalışan Güventürk Görgülü, fakülte bünyesinde öğrencilerin hazırladığı Habervesaire ve Pazarlama 3.0 sitelerinin süpervizörlüğünü yürütüyor. 2006’dan beri Dünya Gazetesi’nde Cuma günleri yayınlanan köşesinde yazılarına devam Güventürk Görgülü’nün 2011’de piyasaya çıkan “Pazarlama 3.0 – Yeni çağın pazarlama yaklaşımı” adlı kitabı daha bulunuyor.

20 yıl sonra

youtuber veya

instagramer gibi işler var

olacak mı sorusuna kesin

evet demek son derece

zor.

25Gündem

Güventürk Görgülü1986 mezunu,Akademisyen, Gazeteci

Page 14: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

Bugünün ve yakın geleceğin bireylerinde “Yeni iş yaratma potansiyeli” bulunması tercih değildir.

26 Gündem

doların altında bir ücretle çalışanların yüzde 83’ünün, saatlik 20-40 dolar arası kazancı olanların yüzde 31’inin saatte 40 dolardan fazla kazananların da yüzde 4’ünün doğrudan yapay zeka uygulamalarından etkileneceği tahmini yer alıyor.

Bu veriler ve tahminler, dünyanın bizim için nasıl değişime ayak uydurmamız gereken bir yer olduysa bizden sonrakiler için de aynı derecede, hatta daha fazla, uyum sorunlarıyla mücadele edilmesi gereken bir yer olacağını gösteriyor. Çünkü Z kuşağı ve ondan sonra gelen kuşaklar örneğin “Alfa kuşağı” da yaşam döngüleri içinde değişimi bizden daha çok, daha hızlı yaşayacak. Öğrendikleri bilgiler, seçtikleri meslekler çok daha hızlı eskiyecek, değişecek. Bunun sonucunda örneğin önceki

kuşakların karşı karşıya kaldığı teknolojik işsizlikle çok

daha sık karşılaşacaklar. Dijitalleşmenin tüm

üretim alanlarına hakim olması, yapay zeka, Endüstri 4.0 gibi gelişmelerin insan emeğine olan ihtiyacı şimdiye kadar görülmemiş bir

hızda azaltma ihtimali, Z kuşağının

önündeki en önemli risk olarak beliriyor.

Zaten önümüzdeki yıllar için kapitalist sistemin çözmesi gereken sorunlardan birinin, belki de en önemlisinin bu olacağı konuşuluyor.

Yapay zeka ve Endüstri 4.0 üretim ilişkilerinde belirleyici olmaya başladıktan sonra bundan ilk etkilenecek olanlar üretim ve hizmet sektörlerinde görece düşük ücretlerde çalışan gruplar olacak. Ancak günümüzde halen iyi bir eğitim isteyen, gelir düzeyi yüksek; avukatlık, doktorluk, mühendislik gibi mesleklerin de bu yeni gelişmelerden etkilenmesi kaçınılmaz. Sağlık sorunlarının, hukuki meselelerin, mühendislik hesaplarının hatırı sayılır bir bölümü yakın bir gelecekte yapay zeka eliyle çözülecek. Bugün bile, örneğin gazetecilik alanında

yapay zeka eliyle her gün on binlerce haber yazılıyor. Teknolojik gelişmeler saydığım meslekleri belki yok etmeyecek, ama bu alanda çalışan insanlara olan ihtiyacı da bugünküne göre hatırı sayılır ölçüde azaltacak.

Fast Company dergisinde Mart 2017’de yayınlanan “Kodlama bilmek işinizi korumaya yetmeyebilir” başlıklı makalede, teknolojinin istihdamın geleceği üzerindeki etkisiyle ilgili araştırmalarıyla tanınan iki MIT profesörü Erik Brynjolfsson ve Andrew McAfee’nin görüşlerine yer veriliyor. Bu ikilinin 2013’de söyledikleri şu cümleler oldukça dikkat çekici: “Bu, çağımızın büyük bir paradoksu. Verimlilik rekor seviyelerde, inovasyon hiç bu kadar hızlı olmamıştı, ancak aynı zamanda orta sınıfta sürekli bir gelir azalışı ve daha zor iş bulabilme gibi sorunlar söz konusu. Teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki, becerilerimiz ve organizasyonlarımız teknolojiye ayak uyduramadığından insanlar geride kalıyor. (…) Tüm bu bilim-kurgu teknolojileri hayata geçirildiğinde, bu kadar insanı ne yapacağız?”

Endüstri 4.0 dediğimizde üretim zincirleri ölçeğinde birbirleriyle haberleşen ve pazardaki ihtiyaca göre üretim ve sevkiyat planlaması yapabilen sistemleri kast ediyoruz. Yapay zekanın tıp, mühendislik,eğitim-öğretim alanlarında kullanılması, üç boyutlu yazıcıların anında isteğe özel üretim yapabilmesi, taşımacılıkta, karada ve havada sürücüsüz ulaşım araçlarının hizmet vermesi, enerji üretiminin bireyselleşmesi, nesnelerin interneti sayesinde birbiriyle haberleşen sistemlerin perakende alışverişe hakim olmasının yaratacağı istihdam düşüşünü bir düşünün…

Bütün bu gelişmeler nedeniyle bugün yetişen kuşakların var olan mesleklerden birini seçmek üzerine değil, kendilerine yeni iş alanları yaratmak üzere yetiştirilmesi gerekiyor. Bugünün ve yakın geleceğin bireylerinde “Yeni iş yaratma potansiyeli” bulunması bir tercih değil artık bir zorunluluk. Bu, var olan bilgiyi edinme çabasından çok; daha bağımsız, daha yenilikçi düşünme biçimleri edinmek, var olan bilgiyi daha değişik biçimlerde

yorumlayabilmek anlamına geliyor. Burada bir yanlış anlaşılma olmasın; derinliğine bilgi edinmenin veya bir alanda uzmanlaşma gereğinin ortadan kalkacağından söz etmiyorum. Bunları elde etme ve kullanma yöntemlerimizin değişiminden hatta aynı anda daha fazla alanda derinleşmemiz ve bunları birlikte kullanmamız gerektiğinden söz ediyorum.

Bunların yanında bir de Blockchain (Blok zinciri) gibi yeniliklerin insan hayatında ve toplumların örgütlenme biçimlerinde yaratabileceği değişimleri de hesaba katmak gerekiyor. Blockchain’in şimdilik en popüler kullanım alanı elbette Bitcoin gibi kripto paralar. Bir de Ethereum gibi ödeme sistemi yanında akıllı dijital sözleşmeler yapılabilmesine olanak veren blok zinciri sistemleri bulunuyor. 2006’da yayınladığı Wikinomics kitabıyla kolektif düşünmenin ve üretmenin dünyada yaratacağı değişime dikkat çeken Don Tapscott, blockchain sayesinde internetin şimdiye kadar olduğu gibi yalnız bilgi değil maddi zenginliğin de bir aracı haline geleceğini söylüyor.

Kripto paralar halihazırda doğrudan doğruya alışveriş veya yatırım için kullanılabiliyor. Ancak kripto para sisteminin asıl heyecan verici özelliği, devletlerden ve merkez bankalarından bağımsız bir işlem aracı haline gelebilecek olması. Günün birinde Uzakdoğu’nun bir köşesindeki bir çiftçi, ürününü başka bir ülkedeki alıcıya bir kripto para karşılığı satabilir ve ihtiyacı olan herhangi bir şeyi de kazandığı kripto parayla satın alabilir. Bu gelişme, bir ülkede, değişik şehirlerde veya dünyanın değişik köşelerinde yaşayan insanların ulusal paralardan, dolardan eurodan ve başkalarından bağımsız olarak kendi aralarında, büyük şirketlere ihtiyaç duymadan ve fazladan hiç bir maliyete katlanmadan alışveriş yapabilmeleri anlamına geliyor. Kripto paralar sayesinde devletlerden bağımsız topluluklar ve ağlar oluşturmak mümkün olabileceği gibi, kripto paraların değerinin de bugünkü gibi dolara, euroya karşı ne olduğu değil, birbirlerine karşı ne olduğu önem kazanabilir ki, böyle

27Gündem

bir gelişme küresel ticari faaliyetin tamamen yeniden yapılanması ihtimalini doğruyor.

Tabii bir de blockchain teknolojisinin toplumsal örgütlenmede, siyasette yaratabileceği değişimler var. Örneğin oy kullanma, bu değişimin en kolay hissedilebileceği alanların başında geliyor. Blok zinciriyle, tıpkı gerçek dünyadaki gibi bir oyunuzun olduğu ve onu kullandığınız en yüksek güvenlikle teyit edilebiliyor. Bu durumda 4-5 yılda bir yapılan seçimlerin, meclislerin, siyasi partilerin, güçlü liderlerin, vekillerin, kısaca “Temsili demokrasi”nin ne kadar anlamı kalır bir düşünün...

SBF’nin sıralarında oturup okul bahçesinde Süleymaniye’ye bakarak Sinan’a hayran olurken dünya ne kadar da durağan ve sıkıcı görünüyordu. O zamanlar X kuşağı mensubu olduğumuzdan ya da dünya ikliminin değiştiğinden bile bihaber olan bizler, gerçekten de bu yeni dünyaya biraz hazırlıksız yakalandık. Ama her ne olursa olsun okulda edindiğimiz altyapı ve düşünme becerisinin de etkisiyle yeni koşullara uyum sağlayabildik.

Tabii uyum sürecinde değişime karşı epey direndiğimizi de itiraf etmek gerekiyor. Örneğin

gazeteciliğe ilk başladığımız yıllarda yazı yazabileceğimiz ilk bilgisayar terminalini ve sayfa yapabilen ilk bilgisayarı 1988’de gördük ve o tarihte pek de bir işe yaramayacağını düşündük. İnternetle ilk tanışmam 1993’tü, ilk mail hesabını 1994’te Express dergisini çıkartırken açtık ve “Kim buradan birbirine mesaj yazar ki” diye düşünmüştük. Ama o tarihte sayfaları bilgisayarla yapmaya çoktan başlamıştık. 1997’de Türkiye’de cep telefonu abonesi 1,5 milyonken bizler hala herkesin bir cep telefonuna ihtiyacı olup olmayacağını tartışıyorduk. İzleyen her yılda cep telefonu abone sayısı ikiye katlanarak artmıştı. Daha sonraları danışmanlığını yaptığım bir Amerikan şirketinin

ürettiği ilk tablet ve Wi-Fi’la 1999’da karşılaştım. O zaman da 5-10 metrelik bir çapta kablosuz internetin ve bir tabletin ne işe yarayacağı konusunda çok fikrim yoktu. Kablosuz erişimin ve mobil internetin hayatı ve üretim şeklini kökten değiştirebileceğiyle ilgili ilk yazımı 26 Ekim 2004’ta NTVMSNBC için yazdım. Demek ki kablosuz interneti gördükten sonra beş yıl daha direnmişim, ama sonuçta

geleceğin fırsatlarına doğru bakmayı başarmışım.

Bu direnişin bizim gibi tek tek insanlara özgü olduğunu da sakın düşünmeyin. Son 20-30 yıllık dönem, değişimi fark edemeyen, sonraki adımı göremeyen ya da yanlış gören koca koca ekiplerin, şirketlerin, batış hikâyeleriyle dolu.

Kendi alanlarında bir numara olan Nokia’nın, Kodak’ın nasıl batma noktasına geldiğini bir düşünün. Veya Google’dan çok daha önce ortaya çıkan ve 2000’lerin başında 100 milyar dolarlık şirket olan Yahoo’nun 2016’da Google 100 milyar doları aşarken nasıl olup da 4,5 milyar dolara satıldığını hatırlayın.

Dünya her zamankinden daha rekabetçi ve aynı zamanda daha ürkütücü bir yer haline geliyor. Ama aynı zamanda heyecan verici olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Geleceği okuyabilmek tek bir alanda uzmanlaşmaktan daha fazlasını gerektiriyor. Zira hiç bir disiplin tek başına, salt kendi iç dinamikleriyle değişmiyor. Dünya nasıl sınırların zayıfladığı küresel ölçekte etkileşim içine giren bir yer olduysa, iş alanları, sektörler, bilim dalları, disiplinler de her zamankinden daha çok birbirlerinden etkilenir durumda. Siyaset bilimiyle, kamu yönetimiyle, maliyeyle, iktisatla uğraşıyorsak, blockchain”i bilmeden bazı şeyleri göremeyiz, sorunları çözemeyiz. Benzer biçimde 3D yazıcıların veya Endüstri 4.0’ın üretimde yaratacağı değişimi anlamadan kamu yönetimi veya siyaset bilimi alanında yeni şeyler söyleyemeyiz. İklim değişimini anlamadan dış politikadaki değişimleri çözemeyiz.

Sonuç olarak Mevlana’nın dediği gibi dün dünle beraber gidiyor ve her gün yeni bir şeyler söylemek gerekiyor. Düne takılı kalmayın ve her gelen güne bakıp yeni bir şeyler söyleyin.

Geleceği okuyabilmek, tek bir alanda

uzmanlaşmaktan daha fazlasını gerektiriyor.

Derneğimizin 25. yılında 25 İSBF Öğrencisine Mezunlar Derneğimizin bayrağını fedakarca taşıyan örnek ekip arkadaşımız Hikmet Uzunaraslan’ın anısına 2018-2019 döneminde burs verilecektir.

Sizi; burs fonuna katkı sağlamaya davet ediyoruz. Detaylar için : www.isbfmezder.org.tr

BURSİYER BİR SBF’Lİ KARDEŞİNİZ OLSUN

Page 15: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

28 Makale

Kazakistan’a Vizesiz Seyahat

1 Ocak 2017 tarihinden itibaren Amerikan vatandaşlarına yönelik vizesiz rejim Kazakistan’da yürürlüğe girmiştir. Rus Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov’a, geçenlerde Moskova’da katıldığı bir forumda, Kazakistan’da Amerikan vatandaşları için yürürlüğe giren vizesiz rejimin, Rusya-Kazakistan ilişkilerini ne yönde etkileyeceği üzerine bir soru soruldu. Lavrov’un verdiği cevap ise, zihinlerde bir takım soru işaretleri uyandırdı.

Dışişleri bakanına göre bu durum, kaçınılmaz olarak kendi sınırları içerisinde de vizesiz rejime sahip olan Avrasya Ekonomik Birliği tarafından onaylanmasını gerektiriyordu. Bu durumun ortak vize rejimine sahip olan birlik içinde de bir takım sonuçları olabileceğinin altını çizdi. Kazakistan’ı ziyaret edecek olan Amerikan vatandaşlarının tümünün Rusya sınırları içerisine giriş yapması ancak belirlenen bir liste kapsamında sağlanabileceği de konu ile ilgili olarak Lavrov’un düşüncelerini özetliyor. Buna karşılık Kazakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Anuar Zhaynakov ise vizesiz rejim politikasının egemen devlet kavramı içerisinde her ülkenin kendi iradesiyle aldığı bir karar olduğunu ve Avrasya Ekonomik Birliği’nin siyasi bir birlik olmadığını, ekonomik bir birlik olduğunu belirtti.

Peki bu ne anlama geliyor? Rusya’nın Orta Asya ülkelerinden en yakın siyasi ve ekonomik ilişkilere sahip olduğu Kazakistan’la, alfabe değişimi kararından sonra sorun olarak bir kez daha ortaya çıkan bu durumun, iki ülke arasında ciddi bir anlaşmazlık konusu olup olmadığı sorusuna cevap bulmak için, Orta Asya’daki gelişmelerin tümüne birden göz atmak gerekiyor.

Bölgesel İlişkiler Kurma Çabaları

Çarlık Rusyası zamanında Türkistan Coğrafyası ve Türkistan Genel Valiliği olarak isimlendirilen topraklar, SSCB zamanında bölge halklarının

birliğini ifade eden tüm kavramlardan kaçınılması gerektiği düşüncesi ile Stalin tarafından yeniden bölümlendirilerek isimlendirilmiştir. Çünkü; Stalin’e göre bölge bir bütün olarak değerlendirilirse o zamana kadar milletleşme süreçlerini tamamlamamış ve kabileler halinde varlıklarını sürdüren topluluklar, “milletleşme” sürecini Sosyalist yönetim altında tamamlayarak “Soyuz” için tehdit oluşturabilirlerdi. SSCB’nin kurulmasını takiben yakın zamanlara doğru var olan birkaç Hanlık da tasfiye edilince bölge halkları farklı devletler halinde yeniden örgütlendirilerek, aralarındaki bağ koparılmıştı. Hatta öylesine ki; farklılığı korumak adına mesela bazı ülkelerdeki alfabelerin Latin Alfabesi olarak kalması sağlanmış daha sonra Kiril Alfabesine geçişte de farklı sesler için farklı harflerin kullanılması şart koşularak 7-8 değişik Kiril Alfabesinin oluşması sağlanmıştı. Amaç her toplumun bir diğerinden farklı olduğunu göstererek bir araya gelme ihtimalini ortadan kaldırmaktı. İşte bugün devlet olarak varlığını sürdüren Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan’ın temeli budur.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Orta Asya devletleri birçok sorunla karşılaştı. Şüphesiz bu sorunların başında da, SSCB mirası olan çatışma zeminini sürekli canlı tutacak birbirinin içine geçmiş devlet sınırları ve bu sınırlar sonucunda doğal olarak ortaya çıkan yeni sorunlar gelmektedir. Kırgızistan’da Özbeklerin yaşadığı şehirlerdeki şiddetli çatışmaları hepimiz hatırlarız. Sözüm ona etnik çatışmaların tekrar eden şekilde ortaya çıkması yanında, Orta Asya’nın en kritik gündem maddelerinden bir diğeri de Afganistan merkezli uyuşturucu kaçakçılığı ve dinsel radikalleşme hareketlerini içine alan bölgesel güvenlik sorunlarıdır. Yine Orta Asya için hayati değerdeki su kaynaklarının kullanılması ve bu kaynaklar üzerinde Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan tarafından kurulması düşünülen elektrik santrallerinin bir şekle bağlanması da çözülmesi gereken devasa sorunlar olarak önümüzde duruyor.

Orta Asya’da

1985 mezunu,Akademisyen, İşadamı

1962 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdikten sonra Başbakanlık’ta çalışmaya başlamıştır. Doktora çalışmaları için Boston University/ABD’de bulundu. Sonrasında Daire Başkanlığı görevini yürütürken istifa ederek çeşitli özel sektör kuruluşlarında yöneticilik yaptı. Çalışmalarının çoğu yatırım yapmak üzere yurt dışında gerçekleştirilmiş ve uzun süre yurt dışında yaşamıştır. Bulunduğu her ülke ile ilgili derin araştırmaları vardır.

Bu sırada devletin çeşitli kuruluşlarında devlet teşkilatının işleyişine dair yapılan eğitim çalışmalarında eğitimci olarak görev yaptı. Çeşitli Üniversitelerde dersler verdi. 2001 yılından beri akademik eğitim veren Kültür Ocağı Vakfına ait KOCAV AKADEMİ’de Uluslararası Politika, Uluslararası Ekonomi, Dünyanın Yeniden Yapılanma Süreçleri Küreselleşme gibi dersler vermektedir. KOCAV AKADEMİ’de son 10 yıldır Uluslararası İktisadi ve Siyasal İlişkiler Kürsüsünün Başkanıdır.

Bu zaman kadar gerek mesleki dergilerde gerekse bilimsel dergilerde 100’den fazla makale ve Sosyalist Anayasaları ele alındığı bir kitap yayınlamış ve yüksek lisans derecesi ayarında 4 adet KOCAV Bitirme Projesinde Yöneticilik yapmıştır.

2015-2016 öğretim yılında Tahran Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olarak Uluslararası İlişkiler dersi verdi, Nükleer Müzakereler hakkında 6 konferansa konuşmacı olarak katıldı.

Aslan YAMAN

Gündem

Page 16: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

30 Makale

Geçtiğimiz yıldan itibaren bölgenin siyasi, ekonomik ve demografik anlamda iki büyük ülkesi Kazakistan ve Özbekistan arasındaki yüz yıldır uygulanmaya çalışılan ayrı tutulma politikalarının aksine ilişkilerin geliştirilmesi için gösterilen çabalar, başta Rusya olmak üzere, bölgesel ve küresel güçlerin dikkatini Orta Asya’ya çevirmiştir. Bu çabaların birincisi Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev tarafından imzalanan karar doğrultusunda Kazakistan’ın Kiril Alfabesi’nden Latin Alfabesi’ne geçişi takvime bağlayan adımları olmuştur. Nazarbayev tarafından onaylanan Kazak Parlamentosunun, 350-400 milyon Dolar arasında bir maliyet oluşturacağı hesap edilen kararına göre, 2025 yılına kadar Alfabe değişimi tamamlanmış olacaktır.

Rus dış politikasında önemli bir kaldıraç haline gelen ülke dışında kitlesel büyükteki Rus diasporası, yaklaşık 4,5 milyonluk nüfusu ile, Doğu Ukrayna’daki Donbasta ayaklanmacılarına ve Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesine zemin hazırladıktan sonra Kazakistan açısından da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Kazakistan yönetiminin aldığı bu kararla 100 yıllık Rus politikasının aynı anlamda tersine çevrilmeye çalışıldığını ve önümüzdeki yıllarda meydana gelme ihtimali olan Ukrayna benzeri bir siyasi krizin önüne geçmek için alınmış çok radikal bir karar olduğunu söylemek mümkün. Aslında devlet başkanının, ülkenin bağımsızlığını kazanmasından bu yana adım adım uygulamış olduğu, başkentin Astana’ya taşınması da dahil, millileşme politikasının son adımı olarak alfabe reformunun önemini yadsımamak gerekiyor. Bu karar aynı zamanda ülkenin başta Türkiye olmak üzere Batı ile ilişkiler noktasında da olumlu sonuçlar doğuracaktır. Bu adımların içinde okul müfredatında yapılan önemli değişiklikleri de zikretmek gerekiyor.

Mirzayoyev Faktörü

30 milyonu aşan nüfusu ve 6 büyük 7 küçük kabilenin koalisyonuyla yönetilen Orta Asya’nın merkezinde

yer alan ülkede, Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov’un ölümünden sonra yeni Başkanın seçimi beklenenin aksine kavgasız gürültüsüz sonuçlandı. Koalisyonu tamamlayan 6 büyük kabilenin ittifakı sonucu 2016 yılının aralık ayında seçimlerden zaferle ayrılan Şevket Mirziyoyev, Özbekistan’ın iç ve dış politikasında Kerimov döneminin aksine yeni bir politika vizyonunu hayata geçirip hem ülkesi hem de bölge için önemli adımlar atmaya başlamıştır. Kerimov’un aşırı ihtiyatlılıkla ve ülkesini radikal unsurlardan korumak için uyguladığı izolasyon siyasetinden vaz geçen Mirziyoyev seçim zaferinin ardından Kazakistan, Tacikistan ve Türkmenistan’a resmi ziyarette bulunmuştur. Ancak kabul etmek gerekir ki; Kerimov’un izolasyon politikalarının bazı faydaları da olmuştur ki; bunların başında da Putin’in yeniden diriltmeye çalıştığı SSCB’nin tabuttan çıkarılmasının önüne geçmek geliyor. Nükleer olanlar da dahil çok modern silahla sahip ve iktidarda olduğu sürece zamanının büyük bölümünü orduyu modernleştirmeye ayıran Putin’in özellikle bölgesel güvenlik anlaşmaları üzerinden adım atmayı çok sevmesine rağmen. Hatta Orta Asya devletlerine hegemon gücünü çok çabuk kabul ettirebilmesine rağmen. Orta Asya devletlerinde yaşayan binlerce hatta milyonlarca mülteci ve Rusya Federasyonu’nda çalışmaya gönüllü işgücünün Rusya’ya bağımlı olması da işin diğer önemli bir boyutu iken. Yine de, Kerimov’un İslamcı yaklaşımlara karşı tutumunu değerlendirirken Türkistan coğrafyasındaki en büyük dini güç olan İŞAN tarikatının Özbekistan topraklarında asırlardır var olduğunu ve halen var olmaya devam ettiğini akıldan çıkarmayalım. Özellikle Suriye ve Irak topraklarından dönen radikal cihatçıların bu ülkelerde cirit attığı bir dönemde.

Mirziyoyev, aradan 17 yıl geçtikten sonra Özbekistan Devlet Başkanı sıfatıyla geçtiğimiz yıl Kırgızistan’a ilk ziyaretini gerçekleştirmiş, 20 yıl sonra Devlet Başkanı sıfatı ile Türkiye’yi ilk kez ziyaret eden Özbek lider yine Mirziyoyev olmuştur. Görüşmeler

boyunca genel ortak projeler üzerine çalışma kararı alınmasının (Kırgızistan ve Tacikistan’la kurulması planlanan hidroelektrik santralleri üzerinde) yanı sıra, karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi için birçok anlaşma da imzalanmıştır. İlaveten Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’la vizesiz rejime geçilmiş ve Özbek vatandaşları için halen yürürlükte olan yurt dışına çıkış vizesi kaldırılmıştır.

1990’lı yıllar boyunca, Orta Asya devletlerinin kurumsallaşması süreci Sovyetler Birliğinin kurumsal mirası üzerinden şekillenirken, günümüze kadar bölgenin bütünleşmesi bağlamında ciddi adımlar atılamamıştır. 1991 yılından günümüze kadar başta güvenlik meselelerini ele almak üzere beş kez bir araya gelmelerine rağmen bu devletler herhangi bir ortak politika üzerinde anlaşma sağlayamamışlardır. Anlaşmazlığın en önemli nedenlerinin başında ise; şüphesiz Özbekistan ve Türkmenistan’ın dışa kapalı bir politika benimsemeleri gelmektedir. Bu ülkeler; batıda yer alan eski SSCB ülkelerinin kendilerini içine attıkları Avrupa Topluluğu ve NATO gibi alternatif oluşumların olmadığı şartlarda, halen en küçük bir bağlaşmanın ileride yaratacağı büyük bağımlılıktan ciddi ölçüde ürkmektedirler. Bölge ülkelerinin birbirleriyle olan siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri; üçüncü devletlerin – Rusya ve ABD gibi- öncülüğünde kurulan çok taraflı ekonomik ve askeri ortaklıklar çerçevesinde devam

etmiştir. Amerika’nın Afganistan’ı işgali, bölgeyi -bugün kapatılmış olsalar bile- Amerikan askeri üslerine açarken, Putin dönemiyle birlikte hayata geçirmiş olduğu Orta Asya vizyonu sayesinde Rusya, günümüze kadar bölge devletlerinin dış politikalarını ekonomik, siyasi ve askeri üstünlükleriyle yönlendiren bir güç olarak etkinliğini bugün de sürdürmektedir.

SSCB’nin sahip olduğu tek uzay istasyonu olan Baykonur’u topraklarında barındırması nedeniyle BDT’nin ve daha sonra iktisadi birlik olarak öngörülen Avrasya Ekonomik Birliği ve ŞİÖ’nün kurucu ülkelerinden biri olan Kazakistan’ın, Orta Asya devletleri politikası her zaman belirli bir diyalog ve mesafe üzerine inşa edilmiştir. Ancak, Özbekistan’ın bölge içerisindeki mevcut konumunun yarattığı üstünlük nedeniyle katılmadığı bir oluşumda herhangi bir ortaklık geliştirme modeli mümkün olmadığından böylesi ortaklıklar bu zamana kadar hayata geçirilememiştir.

Şevket Mirziyoyev’in devlet başkanı olmasının ardından, Özbekistan’ın bölgesel yaklaşımları değişmekte, devletler karşılıklı diyaloğun geliştirilmesi noktasında ortak adımlar atmaktadır. Bu adımları; bir bakıma Demir İpek Yolu, Çin’e yönelik gaz ve petrol boru hatları nedeniyle buldukları yeni ticari ortağın zorunlu

kılması attırmaktadır. Orta Asya Devletleri 15 Mart 2018 tarihinde Kazakistan’ın başkenti Astana’da gerçekleştirilen zirvede bir araya gelmiştir. Kerimov döneminin aksine, yeni devlet başkanının Orta Asya devletleriyle olan sorunları çözmek üzere attığı adımlardan biri olarak gösterilebilecek olan bu toplantıda, Mirzayoyev’in başarısının altını çizmek gerekir. Türkmenistan Devlet Başkanı’nın bir temsilci göndererek kendisinin katılmadığı toplantı, diğer dört devlet başkanının katılımıyla tamamlanmıştır. Toplantı sırasında Nazarbayev tarafından dile getirilen bazı cümleler Mirzayoyev’in çabasını destekler niteliktedir:

… Biz her sorunumuzu bölge dışı bir aktörün katılımı olmaksızın kendi içimizde çözebiliriz, bu nedenle toplandık… Göreve gelmenizden bir yıl sonra iyi bir iş başardık ve on yıllardır çözülemeyen sorunları halletmek üzere bağlarımızı kurduk… Ruh halimiz önceki yıllardan farklı, bugün meslektaşlarımızla, kardeşlerimizle buluştuk… Bölgesel ticaretimizin gelişmesi, bizim için önemli olan bölgesel güvenliğin sağlanması için bir avantajdır… Ortak kültür, tarih, dünya perspektifi ve vizyonunu paylaşan Orta Asya devletleri içinde Kazakistan her zaman komşularıyla yakın ekonomik ilişkiler kurmak istemiştir…

Sonuç

Orta Asya’da meydana gelen tüm olumlu ya da olumsuz gelişmeler, haklı olarak bölgede söz sahibi olan en büyük dış aktör olan Rusya’yla ilişkilendirilmektedir. Astana’da gerçekleştirilen son zirve bölge devletlerinin ortak sorunlara ortak çözümler araması noktasında önemli bir adımdır. Ancak unutulmaması gereken nokta bölge devletlerinin Rusya’yla olan ilişkilerinde sürekliliğe her zaman öncelik veriyor olmalarıdır. Devletlerin doğasında var olduğu gibi ekonomik gelişmişlik bir noktadan sonra bağımsız olarak hareket etme zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Ancak Rusya ve Çin ile çevrelenen ve bir çok sorunu bulunan bir bölgenin, bu devletlerle kurulan siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarındaki ortaklıklar olmaksızın hareket etmesi düşünülemez. Bölgesel sorunların ciddiyeti göz önünde bulundurulduğunda yalnızca bölge dışı aktörlerle değil, bölgesel devletlerin ilişkilerini geliştirmesini de aynı zamanda zorunlu kılmaktadır. Bugünlerde meydana gelen gelişmeleri bu bakış açısıyla yorumlamak gerekmektedir. Bu noktada Şevket Mirzayoyev’in Özbekistan politikasına getirdiği değişiklik, tüm bölgesel devletler için önemlidir. Her ne kadar Türkmenistan mevcut izolasyon politikasını devam ettiriyor görünse de işbirliği modellerine katılımı bu ülke için de olumlu sonuçlar getirecektir.

31Makale

İstanbul Siyasal Bilgiler FakültesiMezunlar Derneğini

SOSYAL MEDYADAN takip ediyor musunuz?

@isbfmezder@isbfmezder@sbfmezder

Rus dış politikasında önemli bir kaldıraç haline gelen ülke dışında kitlesel büyükteki Rus diasporası, yaklaşık 4,5 milyonluk nüfusu ile, Doğu Ukrayna’daki Donbasta ayak-lanmacılarına ve Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesine zemin hazırladıktan sonra Ka-zakistan açısından da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

Page 17: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

33Makale

Muhasebede TeknolojiMuhasebe uygulamalarında, veri üretiminden başlayarak raporlama tarafına giden, buradan bütçe ve stratejik planlama gibi alanlara ulaşan bilginin yönetimi, günümüzde yüksek teknoloji kullanımını gerektirmektedir. Bilginin bütünlüğünün korunması ve saklanması ile ilgili olarak artık on yıl öncesinden farklı konular gündemin ön sıralarındadır. Bulut teknolojileri, Big Data, Veri Madenciliği vb konular artık muhasebe uygulamalarının ilgi alanına girmektedir. Pek yakında meslekte kod yazan, yazılımcı muhasebeciler görebileceğiz. Yok olacak meslekler listesinde gösterilen muhasebecilik şekil değiştirecek, sonsuz süreli ömrü olan tüzel kişilikler olan şirketler gibi muhasebe mesleği de sonsuz ömürlü olacak. İnsan gücünün yerini bazı noktalarda robotlar alabilir, yapay zekanın muhasebe uygulamalarındaki etkisi yakın zamanda görülecek fakat henüz insan muhasebeciler daha zeki. Şimdilik yapay zekanın sorulana verdiği cevap “öğrenmeye devam ediyorum”.

Günümüzde şirketlerde karar alan yöneticilerin kullandıkları raporları üreten yazılımlar bulunmaktadır. Örneğin Oracle ERP modülleri veya Hyperion Financial Reporting modüleri kullanılarak veya kurumun kendi yazılım programları kullanılarak da aynı fayda sağlanabilir. Herhangi bir hizmet için ne kadar gidere katlanılmış, ne kadar gelir elde edilmiş. Bu iş karlı bir iş midir? Bu basit sorunun cevabını bilmeyen üst yöneticiler nasıl sağlıklı karar alabilirler? Nakit akışlarını nasıl düzenleyebilirler? Yeni bir ürün satılacağı zaman ne kadar gidere katlandığı bilinmezse fiyatı ne olur?

Gerçek ortamda muhasebe fişleri girişi sırasında bilginin üretimi başlar. Fatura hangi departmanla veya hangi hizmetle ilgilidir? Öneğin Mizanda Vergi Karşılığı, Efektif Döviz Alım Satım Değerleme Zararları, Kredi Karşılıkları ve Vergi Karşılıkları hariç gider hesaplarında bakiye kalmayacak şekilde sisteme tanımlanmış dağıtım anahtarları kullanılarak Karlılık Analizi Raporları ve Departmanlara ilişkin kişi sayıları baz alınarak hazırlanan hizmet bazında karlılık raporları alınabilmektedir. Tabii ki prosedürler çalıştırıldıktan sonra mizan kontrolü zorunludur. Bu işlemler gerçekleşmeler üzerinden yapıldığından bilgiyi üreten muhasebe ekipleri, raporları üreten ise bütçe veya raporlama ekipleri olabilir. Çok basit olarak anlatılmaya çalışılan bu şablon geliştirilebilir, yüzlerce çeşitlilikte rapor üretilebilir.

Artık iş süreçlerinin çizimi, akış diagramlarının hazırlanması, kontrol noktalarının belirlenmesi, risklerin akış üzerinde belirlenmesi, sistem analizi ve test edilmesi muhasebecilerin iş tanımlarına girmeye başlamıştır. Muhasebeci teknik insanlara neyi yapacaklarını anlatan kişidir.

Dünyanın en eski şirketi olarak kabul edilen 1400 yıllık bir Japon inşaat şirketi yakın bir zaman önce batmıştır. Finansal problemlerinin sebebinin ise raporlama hataları olduğu bildirilmiştir. Bilginin tasnif edilip raporlanması teknoloji ile birlikte ele alınmalı ve raporları kullanıcılarının neye baktıklarını biliyor olmaları, verilerin güvenliğinden ve doğruluğundan emin olmaları gerekmektedir. Ve sonuç olarak Muhasebeciler kritik personel olmaya devam edeceklerdir.

Arzu KAVAS

İstanbul 1969 doğumludur. İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden 1990 yılında mezun olmuştur. 1993 yılında İ.Ü. İşletme Fakültesi Muhasebe Enstitüsü’nde Muhasebe Denetim Yüksek Lisansını tamamlamıştır. Yüksek Lisans öğrenciliği döneminde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası personeli olarak çalışma hayatına başlamış olup, Takas ve Saklama A.Ş. Operasyon Müdürlüğü’nde, Borsa İstanbul A.Ş. Takasbank, İstanbul Takas ve Saklama Bankası A.Ş. Muhasebe Müdürlüğü’nde ve Mali Hizmetler Raporlama ve Stratejik Planlama Bölümü Bütçe ve Raporlama Ekibi Yöneticisi olarak çeşitli kademelerde çalışmıştır. TÜRMOB Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği, TİDE Türkiye İç Denetim Enstitüsü ve TMUD Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği Üyesi olup ACCA (the Association of Chartered Certified Accountants) Professional Candidate ve SMMM ruhsatı bulunmaktadır.

Page 18: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

34 Röportaj

GDL Pırlanta’nin işletme felsefesinden bahseder misiniz?

28 yıl önce kurulan Gökhan Kuyumculuk’un mücevher markası olan GDL Pırlanta’yı gelecek yıllara sağlıkla ve güvenle taşımaya gayret ediyoruz. Kapalıçarşı, Dünya’nın en eski alışveriş merkezlerinden biri. Biz de GDL Pırlanta olarak Kapalıçarşı’da, mücevher tutkunu olan kişilerle sadece ticari bir ilişki değil, aynı zamanda yıllara yayılan dostluğu tesis ettik. Perakendecilikte, kaliteli ve kişiye özel hizmette sahip olduğumuz başarıyı, bu samimiyete borçluyuz.

GDL Pırlanta müşterisi olmak ne sağlıyor?

Mücevher sadece alıcısı için değil, satıcısı için de bir tutku. GDL Pırlanta’ya adım atar atmaz, müşterimizle ilişkimiz başlar. Değerli taşlar hakkında hiç sıkılmaksızın bilgi verilir. Her türlü soruları doğru şekilde yanıtlanır. Bütçeleri doğrultusunda, kayıplarının asgari düzeyde olacağı şekilde yönlendirme yapılır. Danışmanlık hizmeti verilir başlangıçta. GDL Pırlanta’dan aldığınız herhangi bir ürünü, aynı kategoride bir ürün ile aynı fiyattan değiştirebilirsiniz. Her ürünümüze sahip çıkarız ve ücretsiz olarak bakımını yaparak müşterimize ilk günkü haliyle sunmaktan memnuniyet duyarız. Sattığımız ürünü en iyi şartlarda geri alırız. GDL Pırlanta’dan alınan her ürün, firmamız tarafından her aşamada sahiplenilir. GDL’den alınan sadece ürün değil, bütünsel bir hizmettir.

Pırlanta alacak kişiler nelere dikkat etmeli?

Değerli taş, pırlanta almak son derece özen isteyen bir konu. İstedikleri pırlanta ve bütçenin birbirine paralel olması gerekiyor. En iyi taşı, en iyi fiyata almak için güvenilir kaynaklardan araştırma yapılmalı. Burada kastettiğim konu,

internet üzerinden yapılan araştırmalar değil, sanal ortamda konu hakkındaki

bilgiler çok çelişkili, dağınık ve muğlak olabiliyor. Ürünün

yanı sıra alışveriş yapılan yere de odaklanmak gerekir. İlk soru “Bu mağaza yıllar boyu alışveriş yapabileceğim bir yer mi?” sorusu olmalı. Pırlanta konusunda uzman ve işinin ehli kişilerle muhatap olmaya özen gösterilmeli. Bu firmanın

piyasada muhakkak saygınlığı ve bilinirliği olmalı.

Mesleğinizi büyük bir zevkle yapıyorsunuz. Bu motivasyonu sağlayan ne?

Öncelikle keyifli ve pozitif bir iş yapıyoruz. Doğrudan doğruya mutlulukla bağlantılı bir iş yapıyoruz. Genelde insanlar mutluluklarını taçlandırmak üzere geliyor ve sizden yardım istiyorlar. Örneğin evlilik teklif etme heyecanıyla dükkana giriyor, sevdiğine layık en güzel modeli bulabilmek için danışıyorlar. Doğum günü, sevgililer günü, anneler günü gibi özel günlere, anlam katacak belki de bir ömür boyu unutulmayacak hatıraların zihinlere kazınmasında rol oynuyorsunuz. Üstelik hiç tanımadığınız bu insanların mutluluğunu hayal ederek, model tasarlıyorsunuz. Bu mutluluklara dahil olmak heyecan verici. Yaptığımız iş tamamen mutluluk, sevgi, güven, samimiyet, coşku gibi olumlu kavramlar üzerine kurulu. Tüm bunlara aracı olmak, paha biçilmez bir duygu ve harika bir motivasyon unsuru.

GDL Pırlanta olarak hedefiniz ne?

Bu alışveriş merkezinin en iyi mağazalarından biri olmak, bana göre Dünya’nın da en iyi mağazalarından biri olmak demektir. Çünkü Türkiye, mücevher konusunda önemli bir ülke. Bizler de mücevher konusunda oldukça iddialıyız. Bu yüzden de Kapalıçarşı’da olduğu kadar dünyada da iddialıyız. Markamızın aynı zamanda Kuyumcukent’te de şubesi bulunuyor. Amacımız, mağaza zincirleriyle sıradan hizmet değil, tek noktada danışmanlık, halkla ilişkiler ve servis alanlarını içeren “haute couture” (kişinin özel beğenisine uygun tasarım) anlayışıyla ilerlemek.

Parıl parıl bir sektörve önde gelen markalarından biri

G.D.L

Hasan Aydın

Page 19: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

Filo yönetimi ve otomotiv sektörünü seçme nedeniniz nedir?

Personel taşımacılığı ile başlayan iş hayatım, 2000’li yıllarda filo kiralama sektörünün ülkemizde yaygınlaşmasıyla bu yöne evrildi. 21 milyona ulaşan motorlu taşıt sayısı filo yönetim ve kiralama sektörünün büyümesini hızlandırmaktadır. Özellikle kurumsal firmaların bu alandaki talepleri hızla artmaktadır. Önümüzdeki 10 yılda sektörümüzün 2 kat daha büyüyeceğini tahmin etmekteyiz.

Bize biraz Filo yönetimi hakkında bigl verir misiniz?

İşletmeler ticari ve üretim faaliyetlerini yürütürlerken çok sayıda ve çeşitli nitelikte araç kullanmak zorunda. İşletmede bir şekilde kullanılan araçların etkin bir şekilde yönetilmesi ana faaliyet konusundaki başarı ve rekabetçi konumunu etkileyen önemli bir unsurdur. Öncelikle filo yönetimi ve filo kiralama kavramlarının aynı olmadığını belirtmek isterim.

Ekonomisi gelişmiş ülkelerdeki işletmelerde filo yönetim kavramı önemli bir yere sahiptir. Gelişmekte ve

kıt kaynaklara sahip olan ülkemizdeki işletmeler için filo yönetim kavramının daha fazla gündeme gelmesi milli ekonomimiz için çok önemli tasarruflar sağlayacaktır.

Filo yönetimindeki profesyonellik bir işletmeye neler sağlar?

Etkin bir filo yönetiminin başlıca 4 hedefi vardır. Bunlar, iş süreçlerinde verimlilik, zaman ve maliyetten tasarruf, yasal risklerden korunma ve işletmenin ana faaliyet konusunda daha fazla rekabetçi hale gelmesinin sağlanmasıdır.

İşletmelerin araç seçiminde dikkat edeceği hususlar nelerdir?

İşletmelerin ticari ve üretim faaliyetlerinde ihtiyaç duyduğu araçları ister satın alsın isterse de kiralama yoluyla tedarik etsin araçların marka ve model, tip seçimlerinin doğru yapılması etkin ve verimli filo yönetiminin vazgeçilmez bir unsurudur.

Doğru araç seçimi ve doğru yöntemler, filo yönetimi için ideal bir başlangıç olacaktır. Araç seçimi yaparken temel bakış açımız; aracın maksimum fonksiyonelliği, minimum

maliyet ve en fazla faydanın sağlanması olmalıdır.

Araç seçiminde dikkat edilmesi gereken konuları şöyle sıralayabiliriz ;

• Tedarik edilecek araçlar işletmede hangi ihtiyacımızı karşılamaya yöneliktir?

• İşletmede mevcut araçlar ihtiyacımızı karşılamaya yeterli midir? Yeni bir araç tedarik etmeye gerçekten ihtiyacımız var mı?

• İşletmede mevcut araç parkında bulunan araçlarla mevcut iş ihtiyacımızı karşılayamıyor muyuz?

• İşletmenin, yük ve yolcu taşıma potansiyeli ile tedarik edilecek araçların kapasitesi uyumlu mu?

• Binek araçlar işletmede hangi maksatla kullanılacak? Pazarlama, satış, günlük işler için mi yoksa yöneticilerin kullanımı için mi tahsis edilecek?

• İşletmenin mevcut günlük ihtiyaçları (adet ve kapasite açısından) ile yakın gelecekteki muhtemel ihtiyaçları ve gereksinimleri birlikte değerlendirildi mi?

• İşletmede sevkiyatı yapılacak ürünün ağırlık ve hacimleri tedarik edilecek aracın kapasitesiyle

İşletmeler ve Filo YönetimiLojistik sektörünün önemli konularından biri filo yönetimidir. Filo yönetimi, araçların nerede, ne zaman olacağı, bakımları, hangi konaklama yerlerinde kalacağı, araçta bulunacak ekipmanlar, şoför durumu gibi tüm işlerin tamamını hatta yükleme sırasında aracın zamanında olması da filo yönetimine dahildir. Kolay bir iş olmadığı görünen bir gerçek olmakla beraber bir sistem içerisinde düzgün şekilde yürütülürse başarıya ulaştığı yaşanan tecrübelerin kısa özeti... Bu alanda başarılı çalışmaları ile dikkat çeken isimler arasında 1988 mezunlarımızdan Sayın Ahmet Albayrak yer alıyor.

Sayın Albayrak 1967 yılı Sivas doğumlu. İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesinden 1988 yılında mezun oldu. Kurucusu ve çalışanı olduğu Dolunay Filo Kiralama şirketinde Genel Müdür olarak görev yapmakta. Özellikle Otomotiv, Trafik Kazaları, Araç ve Filo Yönetimi konusunda makale ve seminerlerle tecrübelerini gençlere ve topluma aktarmak, ekonomimize katkı sunmak için çalışmalar yürütmekte. İş hayatı boyunca bir çok STK ve İş dünyasındaki Sektörel Derneklerde kuruculuk ve yöneticilik yapan Sayın Albayrak’la sıcak bir sohbet geçti aramızda. Kahvesini içtik, kırk yıl hatırı olan...

Ahmet Albayrak İş adamı1988 mezunu, Dernek Üyesi

37Röportaj

Page 20: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

uyumlu mu?

• İşletmenin optimum araç sayısı belirlendi mi?

• Araçların motor ve teknik kapasiteleri ihtiyaçlarımızla uyumlu mu?

• Farklı marka ve model araçların satın alma fiyatı ile ikinci elde muhtemel satış fiyatı ve bakım onarım giderleri mukayese edildi mi?

• İşletme aktifine dâhil edilecek ticari araçlarla ilgili Karayolları Taşıma Kanunun gerektirdiği yasal belgelerimiz var mı?

• İşletme bünyesindeki sürücülerin tecrübe, teknik bilgileri ve sürücü belgeleri yeni araçlarla uygunluk gösteriyor mu?

Trafik Kazaları ve işveren sorumluluğu hakkında yorumlarınız nelerdir?

Ülkemizde yaşanan trafik kazalarındaki yaralı ve ölü sayısı dünya ortalamasının çok üzerindedir. Milli gelirimizin yaklaşık %2’si trafik kazasından kaynaklanan maddi kayıpların karşılanmasına harcanmaktadır. Firmaların trafik kazalarından dolayı karşı karşıya kaldıkları zarar ve risklerini şöyle sıralayabiliriz;

• Araçların onarımı, kaza raporlarının tedarik edilmesi ve aracın devre dışı kalması nedeniyle önemli miktarda iş gücü kaybı meydana gelmektedir.

• Firmaların trafik ve kasko sigortası maliyetleri kazalar nedeniyle sigorta şirketlerince yükseltilmektedir.

• Trafik kazaları nedeniyle araçların 2. el değerleri önemli oranda düşmektedir.

• Özellikle ölümlü ve yaralanmalı kazalarda kamu davası açılmakta, sosyal güvenlik kurumu ve mağdurlarca maddi ve manevi tazminat davaları açılabilmektedir.

Bu riskleri azaltmak için neler yapmalıyız derseniz, kazaların %98 oranında sürücü kaynaklı olduğunu düşünürsek sürücülerin

eğitimi ve denetimi yapılmalıdır. Firma araçları sürücülere teslim edilirken sorumluluklarının açıkça belirtildiği zimmet belgesiyle teslim edilmelidir. Kaza gerçekleştikten sonra kaza tespit tutanaklarının düzenlenmesi konusunda sürücüler bilgilendirilmelidir. Özellikle taraflarca düzenlenen trafik kaza tespit tutanakları dikkatle tanzim edilmeli, kazaların oluş şekli tutanağa aynen aktarılmalıdır. Meydana gelen kazaların sürücüler ve kusur oranları açısından istatistikleri düzenli takip edilerek riskli sürücü ve araçlar hakkında gerekli tedbirler alınmalıdır. Hasar gören araçların güvenli şekilde onarımı için gerekli yetkinliğe sahip hasar onarım merkezleri tercih edilmelidir. Ağır hasar almış araçların onarımından vazgeçilerek trafikten kaydı düşülmeli ve yeniden kullanılmamalıdır.Trafik kazalarında önemli bir konu da işyerinin ve işverenin sorumluluğu konusudur. Şöyle ki; Trafik kazalarından doğan tazminat davaları ve sorumlulukları açısından araç sahibi ve aracı işleten, sorumlu sıfatına sahiptir. Bu tür davalarda kusurlu olanların yanında aracı işletenin de kusursuz sorumluluğu söz konusudur. Bir başka deyişle, araç işleteni veya sahibi kazanın meydana gelmesinde bir kusuru olmasa da bu sıfatından dolayı zarar görenlere karşı sorumludur. Araç işleten kavramı ‘’araç maliki’’nden daha geniş bir statüyü ifade etmektedir. Karayolları trafik kanununun 3. maddesinde işleten sıfatı şu şekilde ifade edilmiştir;

‘’Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı gözüken veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehinli hallerde kiracı ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.”

Ayrıca Karayolları Trafik Kanununun 85/1. maddesinde; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne ya da yaralanmasına sebep olursa, bu zarardan aracın işleteni sorumludur’’ hükmü bulunmaktadır.

Bütün bu yasal hükümlere ilaveten işveren tarafından çalışanlarına iş için tahsis edilen araçlarla yapılan kazaların iş kazası olarak kabul edildiğini de hatırlatmak isteriz.

Biraz önce bahsettiğimiz trafik kazaları ve yasal sorumlulukları minimize etmenin yolu etkin bir filo yönetiminin uygulanmasından geçmektedir. Ancak bu sayede işletmemizi maddi ve manevi tazminat taleplerinden koruyabiliriz.

Peki, profesyonel hayat dışında uğraşılarınız var mı? Sosyal sorumluluk projelerine yaklaşımınız nedir?

İş hayatı dışında sektörel dernekler ve sivil toplum kuruluşlarında faaliyet göstermeye gayret ediyorum. Öncelikle bir Siyasallı olmanın bilinciyle sosyal ve ekonomik sorunlarla ilgili araştırma ve raporlarla faydalı olmaya çalışıyorum. Özelllikle Trafik kazalarının azaltılması ile ilgili faaliyetler yürütmekteyim. En son olarak Kalkınma Bakanlığının 11. Kalkınma planı ile ilgili Karayolları Güvenliği İhtisas Komitesinde görev aldım.

Derneğimizin 25. Yılı. İçin söyleyeceğiniz birşeyler var mı?

İstanbul Siyasal olarak okulumuzun tarihi 40 yıl olmasına rağmen, yetiştirdiği birçok mezunuyla kamu ve özel sektörde dikkat çekmektedir. Bu başarının nedenlerinden bir tanesi de mezunlarımız arasındaki dayanışmadır. Bu dayanışmayı sağlayan en önemli etken de şüphesiz ki derneğimizdir. Bizler okuldaykan böyle bir imkânımız maalesef olmadı. Şimdiki öğrencilerimiz kendilerine okul sırasında ve sonrasında rehberlik edecekleri bir kurum olduğu için çok şanslılar.

Derneğimizin kuruluşundan bu güne katkısı olan herkese teşekkür ederim.

Nice 25 yılllara temennisiyle başarılarının devamını diliyorum.

Teşekkür ediyoruz. Biz de sizin başarılarınızın devamını diliyoruz.

38 Röportaj

Page 21: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

Zafer Balaban’ı kendi ifadesi ile kısaca tanımak isteriz.

Selamlar. Zafer Balaban’ı kısaca tanıtayım. 30 Ağustos 1968 sabahı İzmir’de dünyaya gelmişim. İsmim bu nedenle Zafer. İlk ve orta okulu İzmir’de bitirdim ve 1985 yılında İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun oldum. 1986 yılında, eğitim öğretim hayatımın en önemli aşaması olan üniversite yaşantıma İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde başladım. Benim için oldukça yoğun ve güzel geçen 4 yıl yaşadım. 1990 yılındaki mezuniyetimin akabinde Siyaset Bilimi üzerine yüksek lisans programına geçiş yaptım. 1991 yılının şubat ayında ise DRT (Deloitte) bağımsız denetim şirketinde asistan denetçi olarak işe başladım.

1992 Mart – 1993 Mart tarihleri arasında askerlik görevimi tamamlayarak aynı şirkete geri döndüm.

1994 yılının şubat ayında İzmir’e dönerek Yaşar Holding AŞ’de iç denetçi olarak çalışmaya başladım. 2000 yılına kadar devam eden baş denetçilik görevimin ardından Mali İşler ve Finansman Genel Müdür Yardımcısı (popüler ismiyle C.F.O.) olarak Dyo Boya Fabrikaları’na atandım. Bu tarihten itibaren 2006 yılı Haziran ayında ayrılana kadar Yaşar Holding’e bağlı şirketlerde

yöneticilik yaptım. Yaklaşık 1,5 yıl bir mobilya grubunda Mali İşler ve Finansman Direktörü olarak çalıştıktan sonra, 2008 yılı başında bir Türk şirketinin Mısır’daki şirketine CFO olarak geçtim. 2010 yılında ise aynı grubun İsviçre’deki şirketinde CFO’luk görevine devam ettim. 2012 Haziran ayında Türkiye’ye döndüm ve Ekim 2012 tarihi ile 2013 Mayıs ayları arasında Azerbaycan’da danışmanlık görevinde bulundum. 2013 Haziran’ından bu yana ise Türkiye’nin 2., Avrupa’nın 3. büyük aquakültür yani balık yetiştiricisi olan bir grupta CFO ve Satın alma Koordinatörlüğü görevini yürütüyorum. Evli ve bir kız babasıyım.

Siyaset Bilimi yüksek lisansını devam zorunluluğu ve işimin buna müsaade etmemesi nedeniyle tamamlayamadım ama konuya olan ilgim hiç eksilmedi. Okumayı çok severim. Özellikle tarih ilgi alanlarım içerisindedir.

Hobileriniz arasında yemek yapmak olduğunu biliyoruz. Bu bilgi doğru değil mi? Özellikle hangi mutfaklar ilginizi çekiyor? Akdeniz? Fransız? Şark?

Ah. Evet. Yemek yapmak en büyük hobim. 2000 yılından bu yana artarak devam eden bir ilgi ve yoğunlukta yemek yapıyorum. Bu süreç içinde yurtdışında bulunmanın avantajı olarak, İtalyan, Fransız, İspanyol, Japon, Çin, Lübnan ve Arap mutfaklarıyla tanışma şansını buldum. Bu mutfaklar benim kendimi geliştirmeme ve tecrübelerimi zenginleştirmeme oldukça yardım etti. Aslında yukarıda saydığım mutfakların tamamında tecrübelerim var. Ama en geniş yelpazeye hangi ülke mutfakları sahip diye sorarsanız İtalyan – Akdeniz diyebilirim. Ayrıca, Japon mutfağının dünyada en tanınan kısmı olan Sushi konusunda ciddi bir uzmanlığa eriştiğimi söyleyebilirim.

En çok sevdiğiniz ve güzel yapıyorum dediğiniz yemekler hangileri? Bize birkaç tarif veirir misiniz?

Aslına bakarsanız, yemek yapmaya başladığınızda hele hele dünya mutfaklarına daldığınızda hemen hemen tüm yemekleri yapmayı sever hale geliyorsunuz. Fakat yine de sık sık yaptığınız yemekler, o alanda daha yeni lezzetli ve innovatif üretimler yapmanıza neden oluyor.

Bu anlamda bakarsanız, et yemekleri ile deniz mahsulleri konusunu, özellikle “sushi”yi severek yapıyorum diyebiliriz. Size bir tarif vermek isterim.

Türk insanının balığı evde pişirme yöntemleri öylesine geleneksel ki, örneğin yağda kızartmak ya da tavada ızgara, bu yöntemler mutfakta ve dolayısıyla evde koku yarattığı için balığın tüketiminde bir artışa neden olmamıştır. Tabii ki bu benim kanaatim. Bundan 30 sene önce kişi başı balık tüketimi Türkiye’de 7 kilolardayken şu an 6.7 kilolara gerilemiştir. Avrupa ortalaması 20 kilolar civarında, İspanya 40, Japonya 90 kilolar civarındadır. Akdeniz ülkelerinde ise kişi başı 40-45 kilolara çıkmaktadır. Aslında oldukça ucuz ve sağlıklı bir Omega 3 ve protein kaynağıdır. Türkiye ise Avrupa’nın 1 numaralı çiftlik balığı üreticisidir. Türkiye’de üretilen balıkların neredeyse %80’i Avrupa ve dünya ülkelerine satılmaktadır. Umarım Türkiye’de de bu oran yükselir.

Bu amaca hizmet etmesi açısından şimdi size fırında yapılan ve oldukça basit hazırlanan, 25 dakika gibi bir sürede kokusuz olarak pişirebileceğiniz ve inanın lezzetinden aklınızın döneceği bir tarif vermek istiyorum.

Yemek yapmak bir zevk mi? Sanat mı? Siz ne zamanlar yemek yapıyorsunuz? Ne kadar zaman harcıyorsunuz?

Zafer BALABANYönetici1990 mezunu, Dernek Üyesi

Hobiler zenginliktir

40 Röportaj 41Röportaj

Yemek yapmak öncelikle büyük bir zevk. İnsanı günlük stresten uzaklaştıran, elde edilen sonucun takdiri ile büyük keyif veren bir uğraş. Yalnız şunu ifade etmeden de geçemeyeceğim, yemek yapmak nasıl büyük bir zevk ise, sunum, onu sanata dönüştüren önemli bir olgudur. İnanın, iyi bir sunum öncelikle göze hitap eder. Bizde bir deyim vardır; önce gözün doyması gerek diye. Bu kesinlikle önemli bir noktadır.

Ben hafta içi bazı akşamlar olmak üzere aslında hafta sonları yemek yapıyorum. Eşim Meral de inanılmaz iyi Türk yemekleri yapar. Hani anne yemekleri derler ya, onlarda ustadır. Yemek yapma işini bir nevi paylaştık diyebilirim. İsteyen ve keyfi yerinde olan yemek yapmaya girişiyor, diğeri de ona yamaklık yapıyor. Aile içi bir yemek yapılacaksak hazırlıklarıyla birlikte 1 saat yetiyor. Ama bir davet mevcut ise bu süre yapılacak yemeğin zorluğuna göre 2-3 saati bulabiliyor

Yemek yarışmalarına hiç katıldınız mı? Aldığınız ödüller oldu mu? Yemek ile ilgilenenlere önereceğiniz internet sayfaları var mı? Ya da katılabilecekleri kulüpler?

Yemek yarışmaları gibi organizasyonlara hiç katılmadım. Çevremden sürekli bir restoran açmam konusunda baskı oldukça

yoğun bir şekilde devam etmekte. Ama restoran işi, bir mali işler ve denetçi olarak söyleyeyim, işletmesi oldukça zor bir iş. Mutfak işinde ve ticari aşçılıkta biraz pişmek gerekir. Tabii ki bu birkaç masalı butik bir restoran açmayı engellemez. Belki ileride böyle bir işe girebilirim ama ben yemeklerime sevdiğim insanları çağırmayı ve onları yemeklerimle memnun etmeyi çok seviyorum.

Bu işe meraklı olanlar için, televizyondaki yerli ve yabancı yemek kanallarını seyretmelerini, denemekten korkmamalarını, bazı ünlü ustaların yemek programlarını takip etmelerini tavsiye ederim. Benim en çok izlediğim ve sevdiğim şefler arasında İngiliz Gordon Ramsey, Jamie Oliver, İtalyan ustalar Antonio Carluccio ve Gennaro Contaldo ile genç İspanyol şef Omar Allibhoy’u sayabilirim. Yemeklerimin tariflerindeki esin kaynaklarım onlardır. Türk ustalardan Arda Türkmen, Can Oba ise takip ettiğim şefler arasında.

İyi yemek yapmak için nelere dikkat etmek gerekir?

İyi yemek yapmak için eskiden annelerimizi takip etmek ve onların yöntemlerini uygulamaktan başka çaremiz yoktu. Ancak şimdi oldukça detaylı tarifler, videolar ve kitaplar mevcut. Biraz dikkat biraz yetenek

ve en önemlisi o içten gelen, durdurulamaz istek yeterli. Sonrası bir şekilde geliyor.

Tabii ki bu işte ilerlerken belirli bir süre sonra bazı malzemelerin hangi yemekte nasıl bir lezzet yaratacağını ve yemeği nasıl etkileyeceğini öğreniyorsunuz. O bilgiler her tecrübede hafızaya yer ediyor ve bir süre sonra bakıyorsunuz ki, artık malzemeler detay bazda ve neredeyse ağızda ve beyinde yaratacağı kimyasal etkide ayırmaya başlamışsınız. Çok enteresan ve keyifli bir süreç.

Yine de iyi yemek yapmak için iyi malzeme şart. Öncelikle deniz mahsulleri için güvenebileceğiniz bir balıkçınız ve size doğru eti verecek olan iyi bir kasabınız olmalı. Ayrıca, taze ve lezzetli sebzeleri nereden bulacağını da bilmeniz gerek. Sonrasında, tarifleri iyice okuyup anlamalı ve eğer yapılabiliyorsa yemek ile bütünleşerek kendi enerjisini katarak pişirmelidir. Bu şekilde iyi bir sonuç elde edebilir.

Peki yemekleri keyifle ve özenle yapan biri olarak bir restaurantta yediğiniz yemeğin iyi olup olmadığını hangi kriterlere göre değerlendiriyorsunuz? Yukarıdaki soruda izah ettiğim gibi, yemek yapmaya başlayınca ve hele hele ortanın üstü bir lezzeti yakaladığınız çevrenizce

Fırın kağıdını mutfak tezgahına yayalım (Unutmayın yaklaşık 17-20 cm uzunluğunda bir balığı bu kâğıdın içerisinde koyup kenarlarını kıvırarak kapatacağız. Bu nedenle yeterli uzunlukta olmasına dikkat edelim. Kâğıdın orta kısmına zeytin yağını serpiştirelim. Yuvarlak formda ince ince kestiğimiz soğan ve patates parçalarını balığa yatak olacak şekilde kâğıdın ortasına dağıtalım. Üst üste de gelebilir. Daha sonra balığımızı bu patates ve soğan yatağına yatıralım. Balığın iç kısmına ve üzerine tereyağını parçalar halinde dağıtalım. Tuz ve karabiber ilavesi sonrası, istenirse son bir kez biraz daha zeytin yağını bu kez balığın üzerine doğru serpiştirelim. Kâğıdı her iki taraftan hediye paketi yapar gibi balığın üzerine kapatalım ve kenarlarını paketimiz fırında açılmasın diye iyice kıvırarak sıkılaştıralım. Balığımız bu paketleme şekliyle bayram şekeri paketi gibi bir şekle sokulmuş olmalı. Daha sonra fırın tepsilerine yerleştirdiğimiz balık paketlerini fırına atıp 20-25 dakika kadar pişirelim ve ardından balıkları fırından çıkaralım. Kağıtları açmadan servis edelim.Bu yemekte, balığın kendine has yağları, tereyağı ve zeytin yağı ile birleşmekte ve hem balığın kapalı kalması sonucu suyunu kaybetmemesine, hem de bu yağların tuz ve karabiber ile birleşerek soğan ve patateslerin lezzetini arttırmasına neden olmaktadır. Size iddia ediyorum, bu yemekte adeta lokum haline gelmiş balık haricinde, asıl patates ve soğanları yemekten kendinizi alamayacaksınız.

Bu tarifin videosuna Youtube üzerinden “Chef Le Balabone” takma adımla “Kâğıtta Fırın Levrek” ismiyle ulaşabilirsiniz.

1 porsiyon için:• 1 adet (veya fırın tepsisi boyutunda kesilmiş fırın kâğıdı (yağlı kâğıt)• 1 adet temizlenmiş 300-400 gram ağırlığında levrek• 1 adet küçük boy soğan

• 1 adet küçük boy patates• 3 adet sarımsak• Yarım çorba kaşığı tereyağı• 1 çorba kaşığı zeytinyağı• Yarımşar çay kaşığı tuz ve karabiberFırınımızı 180 dereceye kadar ısıtalım ve hazır edelim.

Kâğıtta Fırın Levrek

Page 22: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

teyit edilmeye başladığında, dışarıda yemek yemek oldukça zorlaşıyor. Çünkü artık malzemeleri tanıyor, lezzetleri ayırabiliyor, pişirmeyi biliyorsunuz. Bu da sizin yediğiniz yemeği otomatikman değerlendirmeye almanıza neden oluyor. Eğer beklediğinizi bulamazsanız hayal kırıklığı… Ama iyi ise değmeyin keyfe…

Mutfağınızı merak ediyoruz. Güzel yemekler yapabilme adına bir mutfakta olmaz ise olmazlar nelerdir?Mutfağımız aslında mütevazi bir mutfak sayılır. Ancak, iyi bir yemek için ocak, fırın ve kullanılan mutfak malzemesi çok çok önemlidir. Örneğin, bir dostum doğum günümde bana döküm bir fırın kabı hediye etmişti. O fırın kabıyla yaptığım yemekler diğer kaplara göre oldukça farklı bir lezzet veriyordu. Aynı şey tavalar ve tencereler için de geçerli. Hele hele her aşçının, her birine ayrı bir aşk duyduğu bıçak seti vardır ki, neredeyse onlarsız yemek yapamaz. Aslına bakarsanız bu iş güçlü bir arzu, hatta tutku ve bu şekilde sizden yayılan enerji ile alakalı. Ben buna hakikatten çok inanıyorum.

İSBF Mezunlar derneği olarak bir yemek kursu organize etsek ilgi duyanlarla uygulamalı ders yapar mısınız?Büyük bir zevkle. Özellikle, aslında oldukça basit olan ama hepimizin korktuğu “iyi bir et” pişirmek ve deniz mahsullerinde pratik ve lezzetli tarifler, İtalyan mutfağı (pizza – makarna) ve püf noktalarını

göstermekten mutluluk duyarım.

Son olarak bizlere vermek istediğiniz bir mesaj var mı?Öncelikle bu okuldan mezun olmaktan büyük gurur ve mutluluk duyduğumu ifade etmek isterim. Birçok hocamın üzerimde emeği vardır. Onları unutmam mümkün değil. Halen daha öğrendiklerimi veya onların bazı

anekdotlarını sohbet ve yazılarımda kullanırım. Bunun yanı sıra, mezunlar derneği olarak yaptıklarınız ve gösterdiğiniz çaba takdire şayandır. Hele hele okulumuzun renovasyonundaki destekleriniz için başta değerli dekanımıza ve siz derneğimiz yöneticilerine can-ı gönülden teşekkür eder, elimden gelebilecek konularda yardıma hazır olduğumu söylemek isterim.

Tariflerimle ilgili videoları Youtube üzerinde “Chef Le Balabone” adıyla paylaşıyorum. Ayrıca Instagram’da @cheflebalabone adıyla da paylaşımlar yapıyorum. Bu ismi lisedeyken Fransız kolejinden gelen arkadaşlarım takmıştı, ben de bunu kullanmayı keyifli bir hatıra olarak uygun buldum. Ayrıca, Facebook’ta “Chef Le Balabone” mahlasıyla ve instagram’da @gurmeyolda adıyla, gezdiğim mekan ve restoranları paylaştığım ayrı sosyal medya hesaplarım da mevcut. Takiplerinizden büyük memnuniyet duyarım.

Hayatımız yüce Yaradan’ın bize bahşettiği en büyük hediyedir. Bu hayatta, “kendini bilme” yolunda ilerlemek suretiyle elde edeceğimiz kazanımları ve birikimleri insanlığın iyiliği ve güzelliğine harcamak sanırım bize verilen bu çok değerli hediyenin naçizane bir karşılığı olacaktır. Ben yemeklerimi paylaşarak bir nebze olsun bu konuda üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum. Umarım bu keyfi arttırarak hizmete devam edebilirim.

Bir roman yazdığınız duyduk... Son olarak bu konuda bize bilgi verir misiniz?

Evet SEKİZİNCİ SEVİYE “Bir Ruhun Yüzyılları Aşan Savaşı” adını taşıyor. Aralarında yüzlerce yıl bulunan ve birbirinden farklı yaşamları olan yedi kişiyi birbirine bağlayan gizemli sır neydi? Nerede ve nasıl saklandı? Açığa çıkması neden bu kadar uzun sürdü? Sırrın, bizi biz yapan gerçeklerle olan sarsılmaz bağlantısı, insanlığa kendini bilme yolunda yardımcı olabilir mi? Tüm bu sorulara yanıtların arandığı; yaşamla ölümün gizemi üzerine inanç, adanmışlık, tekâmül ve en ilkel dürtüleriyle hayatta kalma savaşının işlendiği; birbirinden heyecanlı ve sürükleyici yedi ayrı hikâyenin oluşturduğu bir roman.

Kim bu yedi kişi derseniz; Milattan önce 1547 yılında, Eski Mısır başkenti Teb’deki Karnak Tapınağı’na kabul edilmek için mücadele eden Menfisli genç Kasiya; Milattan sonra 645 yılında, Japonya’nın en güçlü klanı Soga Hanedanı lideri efendi İruka’nın yakın korumalığına atanmış kılıç ustası Daichi; 871 yılında ünlü Viking Kralı Lagnar’ın oğlu, Halfdan ve Kral Bagsecg’le birlikte İngiltere topraklarına ayak basan usta savaşçı Bjarke; 1099 yılında, Kudüs’ün Haçlılar tarafından fethinde şehre ilk girenler arasında yer alan ve kutsal hazinelerin peşinde olan gizemli papazla, şövalye Jean de Payene; 1187 yılında, geçmişin intikamını almak için yanıp tutuşan ve Selahaddin Eyyubi’yle Kudüs’e yürüyen genç emir Ali Seyfeddin Ebu Süleyman; 1944 yılında, Nazi toplama kampı Auschwitz’de ölümün kolları arasında aşkı bulan Polonyalı Yahudi Yüzbaşı Stefan Witek; 2008 yılında, İstanbul’un insanı kendinden bezdiren karmaşasına rağmen benliğini aramaktan vazgeçmeyen iş adamı Kaan Büke diye tanımlamak isterim.

Şu an bir yayınevi arayışındayım. Eğer kabul görürse enteresan hikayelerin olduğu farklı bir kurguya sahip zevkli bir roman piyasada olacak.

Biz de zevkle bu romanı okuyacagız... Değerli yayınımızda bana da yer ayırdığınız için çok çok teşekkür ederim. Saygı ve sevgilerimle…

42 Röportaj

www.ultima.ws

ultimaYapı Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti.

Hydromassage & Shower

Tüm mezunlarımıza başarı dileklerimizle...Tüm mezunlarımıza başarı dileklerimizle...

Aquamystic

"Suyu Konfora dönüştüren Teknoloji""Comfort Providing Water Technologies"

0216 471 2700 / 471 2360

Page 23: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

Prof. Dr. Feryal Orhon BasıkİÜ SBF Eski Dekanı

Prof. Dr. Feryal Orhon Basık

İstanbul, Heybeliada doğumlu. İlk ve orta eğitimini Heybeliada’da aldıktan sonra 1973 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun oldu ve akademik kariyerine başladı. 1976 yılında ABD’ye staj yapmaya gitti. 1978 yılında İşletme Doktoru oldu. 1980 yılında İngiltere’de Manchester Business Schcool’da düzenlenen International Teachers Programme’a katıldı ve sertifika aldı. 1981’de Hamburg Üniversitesi İşletme Fakültesinde misafir öğretim elemanı olarak araştırma yaptı. 1982’de Yrd. Doçent, 1984’de Doçent, 1992’de Profesör oldu. 1989 yılında seçtiği Siyasal Bilgiler Fakültesinde 1993 yılında İşletme Bölüm Başkanlığı ile Muhasebe ve Finansman Anabilim Dalı Başkanlığı görevlerine atandı. 1994 yılındaki kısa bir ara dışında bugüne kadar sürdürdüğü bu görevlerinin yanı sıra 1998 yılında Dekan olarak atandı. 1998-2005 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin iki dönem dekanlığını yaptı ve emekliye ayrıldı. Dekanlığı döneminde İSBF mezunlar Derneği ile değerli paylaşımları ve ortak faaliyetleri oldu. Dekanlık döneminin bitiminde emekli oldu.

Hocamıza sorduk.. Finans kitaplarıyla

bütünleştirdiğimiz Orhon Basık son çıkan kitabında bize

netür mesajlar veriyro ne tür katkılar sağlıyor.. Yazmasındaki amacı sorduk hocamıza.. çok keyif aldığı ve çok önem verdiğinizi bakışlarından ses tonudan

anlamak mümkündür.. Aynı heyecanı yaşadık.. Bizi

alıp çok eskilere ve tarihi gerçeklere

götürdü..

savaşın getirdiği yoksunluklar gelecek nesilleri de etkiler.

Avrupa’nın, Kafkasya’nın, Orta Doğu’nun ovalarında, dağlarında milyonlarca isimsiz genç insanın parçalanmış bedeni yatıyor. Bu gençlerin sevdikleri de, gönüllerindeki acıyla çoktan yok olup gitti.

Oysa bu eski defterlerdeki olaylar, tarihe gömülmüş hikayelerden ibaret değil, bugünü de şekillendiren olaylar. Yirminci yüzyıl başında ülkeler üzerinde içte ve dışta oynanan oyunlar, iki yüzlü politikalar,

zayıflara yöneltilen acımasızca saldırılar aynen devam etmekte. Bugün dünyanın hemen her yerinde terör ya da sıcak savaş şeklinde görülen kanlı hesaplaşma bir türlü bitirilemeyen Büyük Savaş’ın devamı. Bizde kullanılmasa da yabancılar ilk dünya çapındaki faciaya Büyük Savaş derler. Savaşların artık kitlesel kıyıma dönüşmesinden ders aldıklarını söyleseler de ilk dünya savaşını, ondan daha büyük facia yaratan bir ikincisi, Kore ve Vietnam

savaşları, Arap-İsrail savaşı, 1.ve 2. Irak savaşları, Suriye iç savaşı izledi. Elbette ki saymadığımız daha niceleri var. Bakalım bugünlerdeki Kuzey Kore – ABD gerginliği nasıl sonlanacak?

Amacım bugünün nesillerine, çok değil babalarımız dedesi kadar yakın bir neslin yaşadıklarını, elimden geldiğince ruhlarında hissettirerek anlatmak. Bugünü anlayabilmeleri, geleceğin şekillenmesinde doğru düşünebilmeleri için dün oynanan uluslararası çaptaki kirli oyunları sergilemek.

Bu amaçla işe Balkan Savaşıyla başladım. Çünkü Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşının provası. Büyük devletlerin ellerini ateşe sokmadan Osmanlı’dan pay kapma savaşı. “Altı Yüz Yıllık Muhteşem” Osmanlı İmparatorluğunun ise sadece sekiz ayda darmaduman Avrupa’ya veda etmesi. Roman, kendi halinde yaşayan sıradan dört ailenin hayatlarının savaş rüzgarlarıyla darmadağın olmasının üzerinden, koskoca denen devletin çöküşünün öyküsü. Dört aileden biri, Saraybosna’da müftünün ailesi, diğeri isyan eden Arnavutluk’tan Arnavut bir ağanın ailesi. Üsküdarlı Yüzbaşı Ömer, Türk ailenin oğlu. Dimitri ise, düşman taraf Sırp ailenin oğlu. Bu ailelerin sevinçleri, heyecanları, sevgileri, mutlulukları, kaygıları, üzüntüleri, korkuları ve acıları...

Balkan Rapsodisi, Osmanlı’nın çöküşe giden yolunun başlangıcını anlatıyor. Ama kuru bir tarih kitabının didaktik diliyle değil. Tüm olaylar yaşanmış olaylardan alınmış olsa da; karşımıza Enver Bey, Fevzi (Çakmak) Bey, Kazım (Karabekir) Bey gibi tanıdık isimler çıksa da bir “tarih” kitabı değil. Belgesel tadında aşk, cinayet, suikast

gibi dramatik öğeleri olan sürükleyici bir roman.

Elbette ki Osmanlı’nın çöküşe giden yolunun sonuna da sıra gelecek. Şu sıralarda dört imparatorluğa son veren bir savaş dönemini inceliyorum. İlk romanın geçtiği 1908 -1914 yıllarını incelemek için sekiz senelik bir çalışma gerektiydi. Sanırım bunu izleyen 1914 – 1922 dönemini incelemek için bu kadar uzun bir zamana ihtiyacım olmaz. Artık akademik çalışmalardan uzaklaştığım için tüm zamanımı tarih kitaplarına ayırabiliyorum. İnşallah yakın bir gelecekte Balkan Rapsodisi’nin devamı kabul edilebilecek yeni roman da yayıma hazır olacak.

Balkan Rapsodi’sinden önce yayınlanan öykü kitaplarından ilki Küçük Ahşap Ev. Şu anda üçüncü baskıya hazır durumda olan bu kitap da yine tarih temelli. Osmanlı İmparatorluğu döneminde donanmanın kaynağı Mekteb-i Bahriye’si ile, Ruhban ve Yüksek

Ticaret

Mektepleri ile, dönemin adada yaşayan ünlü yazarlarıyla, sanatçılarıyla, politikacılarıyla önemli bir yerleşim merkezi olan Heybeliada’nın 1895’ten 2005’e kadar olan siyasi ve sosyal tarihinin öyküsü.

Onu izleyen “Dünden Kalan Heyecanlar” ise yine yaşanmış olaylardan esinlenilmiş, 1950’lerin 1960’ların İstanbul’unda geçen öykülerin kitabı.

Kitapların hepsindeki amaç, yukarıda da açıklanmaya çalışıldığı gibi, geçmişi yeniden canlandırmak, geçmiş sosyal ve kültürel değerleri genç nesillere aktarmaya çalışmak.

44 45Kitap Kitap

Bir çok mesleki kitap ve makalesinin yanı sıra öykü kitapları da yazdı. İlk öykü kitabı “Armağan” 1998 yılında yayınlandı. Tarihe olan merakını edebiyatla birleştirerek, doğup büyüdüğü yer olan Heybeliada’nın yüz yılı aşkın siyasi, kültürel ve toplumsal tarihini ikinci kitabı Küçük Ahşap Ev’de öyküleştirdi. İzleyen yıl, yine geçmişteki gerçek olaylardan esinlendiği,

1960’ların İstanbul’unu anlatan üçüncü kitabı “Dünden Kalan Heyecanlar” yayınlandı.

Finans kitaplarıyla bütünleştirdiğimiz

Orhon Basık, son çıkan kitabında bize ne tür

mesajlar veriyor ne tür katkılar sağlıyor? Yazmasındaki amacı sorduk hocamıza... Çok keyif aldığı ve çok önem verdiğini,

bakışlarından, ses tonudan anlamak

mümkündü. Aynı heyecanı yaşadık... Bizi

alıp çok eskilere ve tarihi gerçeklere götürdü...

Kabinesi iktidardan düşmesin diye Lloyd George’un savaşı uzatmak için nasıl çaba harcadığını, Charles Harrington anılarında anlatır. Bu bildiğimiz pek çok örnekten biridir. Savaşlara, ihtiraslarının peşindeki siyasiler karar verir, boş sloganlarla coşan halklar peşlerinden sürüklenir. Ardından yıkım, açlık, sefalet ve her yerde kol gezen kan ve ölüm gelir. “Savaş” diye sevinç çığlıkları atanlar bu kez “barış” diye inler. Kazanan hiç kimse yoktur. Kavgadan galip ayrılan ülkeler de yıkılmış, fakirleşmiş, büyük acılar çekmiş ve gencecik üretici bir nesil yok olmuştur. Hele ülke yetersiz ve yeteneksiz yöneticilerin elindeyse,

Kitaplarında tarihi olgular anlatan hocamız

Page 24: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

46 Kitap

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi(1984) ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Av. Dr. BÜLENT BALKAN yüksek lisansını ve doktorasını Marmara Üniversitesi’nde Bankacılık ve Sigortacılık bölümünde tamamladı.

1987 yılında İktisat Bankası Teftiş Kurulunda Müfettiş olarak başladığı iş yaşamına Genel Müdürlük Krediler Yöneticiliği ve şubelerde yöneticilik görevleri ile devam etti. 1997’de denetim ve operasyon sorumluğunu üstlendiği Mepaş Medya Pazarlama AŞ’de Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. 1998-2002 tarihleri arasında Tekstil Bank’ta yönetim kuruluna bağlı olarak teftiş kurulunu yönetti.

Av. Dr. Bülent BALKAN, ICI’nın CICP (Certified Internal Control Professional) sertifikasına ve Kurum içi Etik Yönetmeni sertifikasına (Ethics Resource Center-ABD işbirliği ile TEDMER) sahiptir. Ayrıca “Kurum içi Etik Yönetmeni Eğiticiliği” programını da tamamlamıştır. Bankacılık, etik, hukuk ve suistimal engelleme konularında eğitimler vermekte, danışmanlık yapmaktadır.

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, ACFE Türkiye USİUD Uluslararası Suistimal İnceleme

Uzmanları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi olan Bülent Balkan ayrıca Halka açık bir şirkette Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeliği yapmaktadır. Bülent Balkan, ayrıca İstanbul Barosu Baro Meclisi Üyeliği ile Vergi ve İdare Hukuku Merkezleri ve Bankacılık ve Finans Komisyonu Üyeliklerinde bulunmuş, Tedmer Türkiye Etik Değerler Merkezi Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Üyeliği, Türkiye İç Denetim Enstitüsü Etik Kurulu Türkiye İç Denetim Enstitüsü, The Institute of Internal Auditors, üyeliği yapmıştır. Halen, ACFE, USİUD (Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Derneği), TEGEP Eğitim ve Gelişim Platformu Derneği ve EMCC Türkiye üyesidir.

Bankacılık Etiği (Nobel Yayınevi 2018) adlı kitap ile Meslek Etiği Kavramları (Adalet Yayınevi Ankara 2014) adlı kitapta Bankacılık Etiği bölümünü yazmıştır. Ayrıca, Başbakanlık Kamu Etik Kuruluna Etik Kültürün Kurumlarda Geliştirilmesinde İş Etiği ve Kamu Etiği İlişkisi konulu teknik rapor hazırlamıştır. Bankacılık, Etik, Suistimal konularında çeşitli makaleleri vardır.

Bankacılık Etiği kitabı hakkında…

Bilindiği üzere bankaları diğer şirketlerden ayıran en önemli

Av. Dr. Bülent Balkan1984 mezunu,

Dernek Yönetim Kurulu Başkanı

Öğrettiklerini yazan bir Siyasallı

47Kitap

fark kendilerine verilen para toplama ayrıcalığıdır. Para toplama ayrıcalığı bankacılığı bir ‘’güven müessesesi’’ haline getirmektedir. Bir bankanın en büyük değeri, bilançosunda görünmeyen bir unsur olan ‘itibar’’dır. Bir bankanın itibarı yasalara ve mevzuata uyumun yanında, paydaşları ve toplumla olan ilişkilerinde adalet, güvenilirlik, saygı ve hoşgörü, mesleki sorumluluk, sosyal sorumluluk gibi mesleki etik değerlere uymasında yatar. İtibarın yok olması veya zarar görmesi bir güven müessesesi olan bankalar açısından telafi edilemeyecek zararlara yol açar.

Bankalar artık kararlarını alırken karlılığı tek ölçüt olarak alamazlar, dünyadaki gelişime koşut olarak etik değerlere uyum, sosyal sorumluluk konularındaki yükümlülüklerini de en az kârlılık kadar karar alma mekanizmalarının içine taşımak zorundadırlar. Hatta daha da ileri giderek yalnızca kendi yaptıklarından sorumlu olmakla kalmayıp, yatırım yaptıkları, finanse ettikleri veya mal ve hizmet sağlayıcısı olarak kullandıkları firma ve kuruluşların da davranışlarından sorumluluk hissetmeye başlamalıdırlar.

Bankacılıkta ortaya çıkan etik sorunlar; insan kaynakları temelli etik sorunlar, çıkar çatışmasından kaynaklanan etik sorunlar, müşteri ilişkilerinden kaynaklanan etik sorunlar, bankaların kendi arasındaki ilişkiler ile suç gelirlerinin aklanması bağlamındaki etik sorunlar olmak üzere dört ana başlık altında gruplandırılabilir.

Bu çalışmada yer alan anket çalışması ile, Türk bankacılık sisteminin etik açıdan görünümü, sektörü yakından tanıyan sektör çalışanlarının tanıklıklarıyla irdelenmiş, çalışanların sektör ve kendi bankaları hakkındaki etik uygulamalar konusundaki görüşleri belirlenmiştir.

Etik Kültürün Kurumlarda Geliştirilmesinde İş Etiği ve Kamu Etiği İlişkisi Raporu…

İş etiği ve kamu etiği ilk bakışta iki ayrı kıta, iki ayrı gemi, birbirine karışmayan iki deniz gibi görünebilir. Ancak temelde her ikisi de bulunduğu denizde en iyiyi, en güzeli, en doğruyu, en adili arar.

İş etiği kendine özgü

öncelikleri, kendine özgü tonu, kendine özgü tarzı ile

bunu iş dünyasında gerçekleştirirken; kamu etiği, aynı

amaçları kendi denizinde hedefler.

Her iki geminin de çıpaları farklıdır. İş etiğinin çıpası

verimlilik ve kârlılık iken, kamu etiğinin çıpası kamu

yararı ve yeterliliktir.

Hem iş etiği hem kamu etiğini birbirine benzemeye

yönelten noktalardan birisi de dikkate aldıkları deniz

fenerleridir.

Kurumsal yönetim ve kurumsal sosyal sorumluluk bu

iki deniz fenerini oluşturmakta olup iki alanı birbirine

yaklaştırıcı işlev görmektedir. Ekonomik faaliyetlerin

ekonomik sonuçları yanında içinde bulunduğumuz

çevreye ve topluma da etkileri bulunmaktadır.

Çevre ve sosyal konulardaki farkındalığın artması ile

sürdürülebilirlik anlayışı ortaya çıkmaya başlamıştır ve bu

anlayış hem kamuyu hem de özel sektörü etkilemektedir.

Çalışmanın ilk bölümünde etik, iş etiği ve kamu yönetimi

etiği tanımları ile, etik ile ahlak ve yasalar arasındaki

farklar tartışılarak kavramsal çerçeve tanımlanmıştır.

Bu bölümde yine kamu etiğindeki yeni eğilimlerden

bahsedilerek kamu yönetimi hareketi ve yeni kamu

yönetimi işletmeciliğinin etkileri üzerinde durulmuştur.

İkinci bölümde kamu ve özel sektörün etiğe

yaklaşımlarındaki benzerlikler ve farklılıklar tartışılmıştır.

Bu bölümde etiğe ve etik değerlere yaklaşım farklılıkları

ayrı ayı ele alınmıştır. Bu kapsamda kamu ve iş etiğinin

ortak ve farklı değerleri belirlenmeye çalışılmıştır.

İş etiği ve kamu etiği açısından sorun yaratan hususlar

bir diğer alan olup, sorunlu alanlar, risk göstergeleri, etik

dışılığın nedenleri üzerinde özellikle durulmuştur. Etik

uygulamalar bakımından kamu ve özel sektör arasındaki

işbirliği bir diğer ilgi alanını oluşturmuş ve bu husus

incelenerek öneri setleri geliştirilmiştir.

Kamu ve özel sektörde etik dışı davranışı engelleyici

ve etik davranışı geliştirici mekanizmalar olarak etik

program kavramı ayrıntılı incelenmiştir.

Kamu ve özel sektördeki etik kodlara yaklaşımı ve bu iki

alandaki etik kodların farklılıkları üzerine durulmuş, son

bölümde değerlendirmeler ve önerilere yer verişmiştir.

Page 25: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

48 Kitap

Kendinizi bize kısaca tanıtır mısınız?1969 yılında Yozgat’ta doğdum. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi SBF Kamu Yönetimini kazandım. 1990 yılında da mezun oldum. Akabinde İÜ Muhasebe Enstitüsünde (daha sonra Sosyal Bilimler Enstitüsü ile birleşti) Muhasebe - Denetim bölümünde yüksek lisansa başladım. Mezun olduktan sonra o dönemlerde kamuyu düşünmediğimden özel sektörde çalışmaya başladım. Ancak esas arzum, Araştırma Görevlisi olmaktı. Özel sektörde aradığımı bulamayıp, asistan olma arayışlarım da sonuçsuz kalınca, 1992 yılında ilk girdiğim kamu sınavının ardından Sigorta Denetleme Kurulu’nda (eski adı: Sigorta Murakabe Kurulu) müfettiş yardımcısı olarak çalışmaya başladım. 6 yıl boyunca SDK’da İstanbul Grup Başkanı ve Başkan Yardımcılığı yaptıktan sonra Doçentlik hazırlıkları dolayısıyla yöneticiliği bırakıp aynı kurulda Müfettişliğe döndüm. Bu arada 06.03.2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Kanun’la “Doçentlikte sözlü aşamasının kaldırılması” ile “Doçent” oldum. Bu nedenle, şimdilerde bir Kamu Üniversitesine geçmeyi düşünmekteyim.

Tebrik ederiz, başarılarınızın devamını dileriz. Peki, ilk kitabını ne zaman çıkardınız?Sağolun. İlk kitabım aslında doktora tezimin güncellenmiş halidir. 2006 yılında Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği tarafından basılmıştı. Kitabın ismi Avrupa Birliği ve Türk Sigorta Muhasebesi (UFRS İle Karşılaştırmalı). Halen bir çok sınavda kaynakça olarak gösterilmektedir.

Diğer çalışmalarınızdan da bahsedebilir misiniz?Bu kitap dışında makale çalışmalarım oldu. Bunların

çoğu muhasebe konusunda ama sigorta hukuku ve vergi konularında da makalelerim yayınlandı. Ancak makale yayınlayacak dergi sıkıntısı nedeniyle makale yazmaya ağırlık vermedim. Sigorta sektöründe hakemli tek bir dergi (Sigorta Araştırmaları Dergisi) var. O da son zamanlarda yılda bir kez yayınlanmaya başladı. Diğer dergilerde yayınlanan makalelerimiz ise sigorta sektöründe okunmuyor, örneğin Vergi Dünyası’nda yayınlanan makalemi sektör okumadı.

Sizin, eğitimci yönünüz de var. Bu konuda ne anlatmak ister misiniz?Eğitimciliğe ilk kurul içi eğitimlerle başladım. 2007 yılından itibaren de Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği tarafından kurulan Türk Sigorta Enstitüsü Vakfı’nda (TSEV) sektör profesyonellerine yönelik sigorta muhasebesi dersi vermeye başladım. Ayrıca TSEV’de muhasebe dışında denetim, sigorta hukuku ve bireysel emeklilik sistemi dersleri de vermekteyim. Arada Marmara ve İstanbul Ticaret Ünirvesitelerinde misafir öğretim görevlisi olarak sigorta muhasebesi dersi verdim. Şu anda ise sadece Hacettepe Üniversitesi’nde ders veriyorum. Normalde üniversitelerden çok teklif alıyorum, ama iş yoğunluğum, TSEV eğitimlerim, kitap çalışmalarım nedeniyle şu ana kadar gelen teklifleri reddettim.

2007 yılında TSEV’de eğitimler başlayınca, öğrencilere hazırladığım kısa ders notlarımı zamanla kitap çalışmasına dönüştürdüm. Ancak bir çok alanda birden çalışmaya başladığım için yazılması uzun sürdü. Ayrıca bizim sigorta sektöründe en hızlı değişen şey mevzuattır. O yüzden kitap çalışamlarımı birkaç kez yeniden yazmak durumunda kaldım.

Sanırım ikinci kitabınız 2014 yılında ve üçüncü kitabınız ise 2015 yılında yayınladı.Evet, “Bireysel Emeklilik Sistemi ve Muhasebesi” kitabım

Profesyonelliğini mesleki kitaplarıyla yaşatan bir Siyasallı

Dr. Metin SARIASLANDenetçi, Eğitmen 1990 Mezunu, Dernek üyesi

2014 yılı Kasım ayında Seçkin Yayıncılıkt’an çıktı. Kitap, 2013 yılında yürürlüğe giren %25 doğrudan devlet desteği sistemini anlatan tek yayın olma özelliğindedir. Ayrıca BES muhasebesi alanında ülkemizde ilk ve tek yayın olma özelliği de var.

Kitap çalışmalarımın üçüncüsü, ancak en büyüğü ve yorucusu olan, “Sigorta Muhasebesi” başlıklı kitabım, 12 Levha Yayıncılık’tan piyasaya çıktı. Kariyerimin üçüncü kitabı özelliğinde olan bu kitap, içerisinde birçok ilkleri içermektedir. www.metinsariaslan.com web sitemden içindekiler, sunuş ve önsöz bölümünü okuyabilirsiniz. Çok kapsamlı ve çok kalın bir kitap. Sigorta şirketleri mevzuat gereği 01.01.2008 tarihinden itibaren Türkiye Finansal Raporlama Standartlarıyla birlikte AB Sigorta Muhasebe Sistemine uygun bir uygulamaya başladılar. Dolayısıyla bu yeni sistemi anlatacak kitaba ihtiyaç ortaya çıktı. Ülkemizde bu yeni sisteme geçişten sonra hayat dışı sigorta ve reasürans muhasebesi alanlarında şu ana kadar

hiçbir yayın yapılmaması ve TFRS 4 sigorta sözleşmeleri, hayat sigorta muhasebesi ile reasürans şirketleri muhasebesinin ülkemizde ilk kez kaleme alınıyor olması da çalışmanın uzun sürmesine neden oldu. Kitap çalışmalarında daha çok yabancı kaynaklardan faydalandım ancak özellikli alanlar ve ülkemizdeki düzenlemelerin getirdiği farklılıklar gibi yabancı yayınlarda bulunmayan konuların olgunlaştırılması uzun uğraş ve çalışmalar sonucu mümkün oldu.

Diğer kitap çalışmalarınız ne aşamada?Şu anda “Sigorta Şirketlerinde Denetim, Sermaye Yeterliliği ve Mali Analiz” ile “Sigorta Hukuku” başlıklı iki çalışmam daha var. Onların ilkini bu sene ikincisini 2019 yılında yayınlamayı planlamaktayım.

Çok teşekkür ediyoruz, kendinizi ve çalışmalarınızı bize tanıttığınız için. Başarılarınızın devamını dileriz.

49Kitap

Page 26: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

İSTANBUL SBF MEZUNLAR DERNEĞİNİN VAZGEÇİLMEZ İSİMLERİNDEN

HİKMET UZUNARSLANSENİ UNUTMADIK! UNUTMAYACAĞIZ.

16 Haziran 1968’de Trabzon Şahmelik köyünde dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi’nden 1990 yılında mezun oldu. SMM olarak profesyonel dünyanın içinde

yer aldı. 1999 yılından itibaren İSBF Mezunlar Derneğinde Saymanlık ve Başkan Yardımcılığı gibi aktif görevler alırken, Şahmelik Köyü ve Beşikdüzü Dernekleri’nde de çalışmalar yaptı. Trabzonsporluydu.

Kemençe eşliğinde tüm ay sonu mizanlarını hazırlardı. İlhan İrem’i, Kazım Koyuncu’yu severdi...

İyi bir insandı. Bir çok gence rol model oldu. Güvenilir, dürüst, barışçıl, sevgi dolu, dinlemeyi bilen, çözüm odaklı, kendi kendine yeten, paylaşmayı bilen, içten, akıllı, sorumluluk sahibi örnek bir insan, örnek bir evlat, örnek vatandaş idi. Şiirlerinde, çektiği resim ve videolarda güzellikleri

ölümsüzleştirdi.

O bizim kardeşimiz, yoldaşımız, arkadaşımızdı.

Aynı teknedeydik... Aynı yolda beraber ürettik.

Karadeniz’e seninle gelemedik ama son yolculuğunda yuvana kendi elimizle teslim ettik...

Ruhun şad olsun..

51Anı

Hikmet’imizin son resmi, son gecesi... Yanındaydık.

16.6.1968 - 24.9.2016 SENİ ÇOK SEVDİK, ÇOK SEVECEĞİZ...

50 Anı

2015

2016

2017

Page 27: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

52 25. Yıl Röportajları

Trabzon’dayız... Söz; Siyasallı Kaymakam’daCevdet ErtürkmenKaymakam, 1992 Mezunu

Karadeniz’in güzel bir ili olan Trabzon’un Beşikdüzü ilçesinde vatana hizmet eden İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi 1992 Mezunu Kahramanmaraşlı bir okuldaşımız var... Cevdet Ertürkmen. İnsan sevgisiyle dolu.. İçten, mesafeli, devleti temsil eden yanıyla ayrı bir saygı yaratıyor insanların üzerinde. Acı kaybımız, Derneğimizin yapı taşlarından eski Saymanımız ve Başkan Yardımcılarımızdan dostumuz, kardeşimiz Hikmet Uzunarslan sebebiyle tanıdık kendisini. İstanbul Siyasallılara herzaman ayrı değer verirdi. Hikmet Uzunarslan’ın vefatında da sanki bir vefa borcu öder gibi tüm Karadenizli kamu yönticilerimiz, özel sektör temsilcilerimiz Beşikdüzü’nün Şahmelik Köyü’nde son görev için biraraya gelmişti. Hikmetimiz için dua ettik, ortak acıyı

anneciği ile kardeşleri, köylüleri ile yaşadık beraberce... Hikmetimizin sene-i devriyesinde anmak üzere köyüne gittiğimizde bizi yalnız bırakmayan isimlerden biriydi kaymakamımız Sayın Ertürkmen.

Başarılı, halkın arasına girip onları dinleyen, çözüm üreten, neyin nasıl

yapılması gerektiğini anlatan, herkesin hayranlıkla dinlediği bir kamu yoneticisi. Görüşmelerimizde edindiğimiz izlenim hepimizde aynıydı. Birincisi, verdiği pozitif bir enerji vardı. İnsanlarımızı verdiği bilgilerle aydınlatıyordu. O yüzden köylülerin soruları ardı ardına gelirken o sabırla

vatandaşlarını dinliyor, sonra örneklerle sakince hepsine cevap veriyordu. Cevdet Kaymakamımız evli... Eşi Gülfem Ertürkmen sınıf öğretmeni, oğlu Arda lise 3. sınıf öğrencisi, kızı Gülce, ortaokul 3. sınıf öğrencisi. Trabzon ili Beşikdüzü ilçesinde 2015 yılından beri görev yapıyor. Dedik ki Karadeniz’de öyle bir siyasallı rüzgarı esiyor ki, içinde sevgi, saygı var; içinde başarı, bilgi ve paylaşım var.

Trabzon’u sizden dinleyebilir miyiz?Kadim şehir Trabzon, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin en önemli

cazibe merkezlerinden birisidir. Fatih Sultan Mehmet’in “Trabzon fethedilmeden İstanbul’un fethi gerçekleşmiş sayılmaz” sözünü doğrularcasına stratejik öneme sahip bir şehir. Özellikle tarihten gelen ekonomik merkez olma özelliği, sadece Türkiye için değil, İran, Kafkas Cumhuriyetleri ve Ortadoğu ülkeleri açısından da büyük önem arzetmekte.

Tarımsal olarak fındık ve çay temel ürünlerdir. Hamsiyi unutmamak gerekir. Diğer yandan Trabzon Hurması ve kivi gibi ürünler de tarımsal üretimdeki yerlerini gün geçtikçe artırmaktadır. Bununla birlikte iklim değişikliği, özellikle sahil kesiminde kendisini hissettirmektedir.

Cumhuriyet döneminde Karadeniz’den büyükşehirlere göç olgusundan Trabzon da nasibini almıştır. Özellikle göç edenlerin iş ve siyasi hayattaki başarıları çok dikkat çekicidir. Beşikdüzü’nün, bu sosyo-ekonomik gelişmelerden ayrı olarak, Beşikdüzü Öğretmen Okulu’nun kazandırmış olduğu ivmenin etkisiyle Trabzon ilinde her zaman ayrı bir yeri olmuştur.

Bu bölgede birçok SBF’li olduğunu biliyoruz. paylaşımlarınız oluyor mu? Kimler var?

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde okul mezunlarımız var. Bir araya geliyoruz, güncel konular konuşulduğu gibi mezunlarımız arasında dayanışmayı sağlayıcı görüşmeler de yapılıyor. Özellikle Ramazan ayındaki toplu iftar programımız tüm mezunlarımızın bir araya geldiği bir etkinliğe dönüştü. Yine mezunlarımızın yapmış oldukları sosyal sorumluluk projeleri ve spor aktiviteleri, mezunlarımızı bir arada tutan diğer faaliyetler.

Bu şehirde olmak, bu ilçede hizmet vermek nasıl birşey? Geriye dönüp baktığınızda farklı bir deneyimdi dediğiniz bir süreç yaşadınız mı?

Karadeniz Bölgesi’ndeki ilk görevimi Beşikdüzü ilçesinde yapmaktayım. Karadeniz insanı bildiği doğruları söylemekten çekinmeyen, azimli ve tuttuğunu kopartan bir yapıya sahip. Burada çalışmak iletişim açısından insanlarla birebir ilişkiyi gerektiriyor. Kendinizi iyi ifade edebilmeniz, idareci olarak en önemli özelliğiniz olmalı. Beşikdüzü’nde iş ve siyaset hayatında başarılı olmuş birçok insan var. Kaymakam olarak güzel projelere ve fikirlere sahip olabilirsiniz ama bu başarılı insanlarla yarışmanız gerekir.

21 Eylül 2016 tarihine Beşikdüzü’nde meydana gelen sel ve heyelan afeti meslek hayatımda önemli bir yere sahip. Yüksek Lisansımı Afet Yönetimi konulu tez çalışmam ile tamamladım. Bununla birlikte teorik bilginin pratiğe dönüşmesi gerçekten zor ve meşakkatli bir süreç oldu.

İstanbul SBF bakışının mesleğinizde başarıyla ilerlemenize katkısı için neler söyleyebilirsiniz?

Siyasal Bilgiler Fakültesinin bana sağladığı yararlardan en önemlisi sistematik

düşünebilmeyi öğretmesidir. Bu yüzden biz okul mezunları olarak hep bir adım önde olduk. Bunu diğer okullarla kıyaslama imkanı bulduğum için söyleyebiliyorum. Farklı açılardan bakabilmeyi okulda öğrendik. Kaymakamlık mesleği yaparken bu o kadar önemli ki okulun sağlamış olduğu bu katkının değerini daha iyi anlıyorsunuz. Tabi ki hocalarımızın bunda emeği çok büyüktür. Kimse kızmasın ama hocalarımız farklıydı. Onları özlüyorum ve her zaman saygı ve minnetle anıyorum.

Sözlerime son verirken 2016 Eylül Ayında vefat eden Beşikdüzülü ağabeyimiz Hikmet UZUNARSLAN’a Allahtan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun. Özellikle cenazesine ve seneyi devriyesine Beşikdüzü’ne gelen İÜ SBF Mezunlar Derneği yönetimine sonsuz şükranlarımı sunarım.

Biz de teşekkür ediyoruz kaymakamımıza. Karadeniz Beşikdüzü sizlere emanet. Güzel girişimlerinizin başarılı uygulamalarınızın bu yöreye farklılık ve artı değer getireceğinize eminiz.

5325. Yıl Röportajları

Page 28: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

54

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? - 1969 Karabük doğumluyum. Bir işci çocuğu olarak Karabük’te ilk, orta ve lise eğitimimi tamamladıktan sonra 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde yüksek eğitimime başlayıp 1990 yılında mezun oldum. Aynı fakültede Uluslararası Sermaye piyasaları alanında yüksek lisansa başladım ama tez aşamasında bırakıp çalışma hayatına başladım. Tarişbank, Kentbank, Tekstilbank ve son olarak T.bank’ta tam 28 yılı bulan çalışma hayatımı aralıksız devam ettiriyorum. 28 yıllık bankacılık hayatımı İzmir, Bursa ve ağırlıklı olarak da Denizli’de sürdürüyorum.

Denizli’yi sizden dinlemek isteriz

- Denizli 600.000 nüfusu ile Ege Bölgesi’nin en güzel yerlerindendir. Çalışkan ve müteşebbis insanları ile Denizli üreten bir bölgedir. Leodikya ve Hierapolis antik kentleriyle tarihi bir bölge olan şehrimiz, Pamukkale gibi büyük bir dünya mirasına da ev sahipliği yapmaktadır. Tekstil, demir çelik, kablo, mermer ve turizm sektörleri en önemli sektörleri olup tarım ve hayvancılıkta kayda değer bir büyüklük oluşturmaktadır. Ülkemizin en fazla ihracat yapan 10 kentinden biri olup yaklaşık 7 milyar USD dış ticaret hacmi bulunmaktadır. İzmir-Antalya-Afyon üçgeninin tam ortasında bulunan şehrimizin çevresi de Bordum, Fethiye, Marmaris, Kuşadası gibi dünya cenneti tatil yörelerine maksimum 2 - 2,5 saatlik mesafelerde olup, oldukça yakındır.

Neden banka ve neden Denizli?

Üniversiteye başladığımda bir çok arkadaşım gibi kaymakam olma düşüncem vardı. Ancak kısa bir süre sonra özel sektörün benim için daha uygun olacağı

kanısına vardım. 1990 yılında okulu bitirdiğimde de sadece özel bankaların sınavlarına girerek Bankacılığa adım attım. Aslında çocukluğumdan, o günlere kadar bankacılığa uzak değildim. Birçok aile yakınımız, dostumuz ve komşularımızdan bankacılar çevremizdeydi.

Hayatımda ilk defa 1996 yılında Denizli’ye Teftiş Kurulu Üyesi bir müfettiş olarak şube denetlemek amacıyla gittim. Yaklaşık 2,5 ay teftiş için Denizli’de bulundum. Bu kısa süreli ama oldukca yoğun geçen zaman diliminde Denizli’yi ve Denizli insanını sevdim. Ertesi yıl Denizli’den başka bir bankadan oldukca cazip bir iş teklifi alınca düşünmeden kabul edip İzmir’den, Denizli’ye gelerek buraya yerleştim. Bankacılık için ekonomik derinliğinin olmasının gelecekte bana mesleki açıdan katkı sağlayacağını düşündüm. Çok büyük bir şehir olmaması ancak küçük bir yerleşim yeri de olmaması, rahat, huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmemi sağladı. Dünyaya açık insanların varlığı, bölgenin ülkemizin ekonomik, kültürel, sosyal bakımdan en güzel ve zengin bölgelerinden olması, burada yaklaşık 21 yılı bulmamı sağladı. Seyahat etmeyi çok seven biri olarak gerek Denizli’ye yakın civarların gerekse de dünyadaki birçok ülke ve bölgeyi gezmeme vesile oldu Denizli’de olmak.

Denizli’de bir profesyonel olarak çalışmak ne tür kazanımlar sağladı size?

Denizli ekonomisinin derinliğinin olması ve özellikle dış ticaret konusunda kendini ispatlamış bir bölge oluşu nedeniyle burada bulunduğum süreç bana dünyaya başka bir gözle bakmamı sağladı. Bölgenin iş insanlarının; müşteri ziyaretleri, saha incelemeleri ve fuarlar gibi yurtdışı seyahatlerine fırsat buldukca onlara eşlik ettim.Dünyada birçok bölgeyi bu vesilelerle gezmek, öğrenmek imkanına sahip oldum. Turistik amaçla gitmeyi belki de

Denizli’deyiz... Söz; Siyasallı Bankacı’da

Metin TERZİBankacı, Şube Müdürü1990 Mezunu, Dernek Denetleme Kurulu üyesi

25. Yıl Röportajları

hiç düşünmeyeceğim ülkelere seyahat ederek o bölgeler ve bölge insanlarıyla temas etme imkanı ve tanıma fırsatı buldum. Burada uzun soluklu bir süreç yaşamış olmam nedeniyle ciddi ve sağlam dostluklar edindim. Bu şehirde 21 yılda 3 farklı bankada başarılı sayılabilecek ve beni çok mutlu eden bir kariyer oluşturdum. Birçok genç meslektaşımın da mesleğe girişlerinde ve gelişimlerinde katkı sağladığımı düşünüyorum. Bugün Denizli’de ya da başka şehirlerde bu mesleği farklı bankalarda icra eden bir çok arkadaşım oldu. Bu da beni en çok mutlu eden husustur.

Bir bankacı olarak Denizli’deki yatırımcılara sağladığınız destekler, ne tür projelerin hayata geçmesini sağladı?

Yaklaşık 21 yıldır süren Denizli maceramda birçok firma, iş insanı ve bireysel müşteriye dokundum. Aslında anlatılacak çok hikaye var. Birçok firmanın yatırımlarına kısmen yada tamamen katkı sağladığım gibi sıkıntılı kriz dönemlerinde de finansal danışmalık yönümüzle bu süreçlerden firmaların zarar görmeden ya da daha az zarar görerek çıkılmasına katkı sağlamaya çalıştım. Yeni bir yatırıma bir bankacı olarak katkı sağlamak en büyük keyif. Zira hayata geçen her yeni proje; yeni iş alanları, ihracat, istihdam ve zenginlik demek. Aslında bir patrona katkı sağlamışız gibi görülse de direkt ya da dolaylı olarak yüzlerini bile görmediğiniz birçok insanın hayatına dokunmuş oluyorsunuz. Şehrimizde özellikle tekstil, enerji, demir çelik başta olmak üzere sektörlerdeki birçok firmanın yeni ya da ilave yatırımlarına, projelerine

katkı sağlanmış olup ayrıca mevcut firmalarında işletme sermayelerine katkı sağlanarak işlerinin sağlıklı ve verimli olarak devamına yardımcı olunmuştur. Bu yüzden aynı şehirde yaklaşık 21 yıldır süren çalışma hayatımız aynı tempo ile devam etmektedir.

Yeni mezunlara Anadolu’da bir Siyasallı olma adına önerileriniz nelerdir?

Yeni mezun arkadaşlara hayallerini gerçekleştirmek için ne gerekiyorsa o yönde cesaretle harekete geçmelerini öneriyorum. İş bulduklarında işin nerede olduğuna çok bakmamalarını öneriyorum. Çünkü karşılarına inanılmaz fırsatlar çıkacağına adım gibi eminim. Anadolu’ya gelmek, buralarda çalışmak, sizlere düşündüğünüzden çok daha fazla katkı sağlayabilir. Ayrıca hayatlarının hiçbir döneminde düzene güvenmesinler. Kendilerine güvensinler.

Derneğimizin 25. yılı dolayısıyla neler söylemek istersiniz?

Derneğin kuruluşundan günümüze kadar tüm yönetici arkadaşlarımızın, yanlarında olmasam da, çalışmalarını ve mücadelelerini takdirler takip ediyorum. Bir üyesi olmaktan gurur duyduğum derneğimizin nice 25 yıllara ulaşmasını ve başarılarının artırarak devam etmesini diliyorum.

5525. Yıl Röportajları

Page 29: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

Derneğimizin 2017 yılında yapılan genel seçimlerinde başkanlığı devralan Sayın Bülent Balkan’ın ziyaret ettiği illerden biriydi İzmir... İzmir’deki SBF’li okuldaşlarla biraraya geldiğinde yapılan toplantıda 1987 dönem mezunu Ferruh Çınar Derneğimiz adına faaliyetlerden bu bölgedeki okuldaşlarımızı haberdar etmek üzere temsilcimiz olmayı kabul etti. İzmir’deki okuldaşlarımız ve üyelerimiz zaman zaman farklı aktivitelerde biraraya geliyorlar. Son örnek 1 Nisan 2018 ‘de beraberce yapılan gezi idi. Bu ve benzeri aktivitelere katılma kararımız, 2018-2019 dönem ziyaret planımızda yer alıyor. Bu sayıda, memleketi İzmir olup fakülte hayatından sonra memleketine dönen ve çıkarttığı yerel gazete ile yılları devirmiş 1988 mezunu Sayın Rıdvan Karapehlivan ile sohbet edelim istedik.

Kendisi derneğimizin üyelerinden... 1966 Yılında İzmir’in Bergama ilçesinde doğdu. İlk orta ve lise öğrenimini doğduğu yerde tamamladıktan sonra 1983 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine geldi. İşte okuldaşlığımızın başladığı dönem... Ya sonra derseniz, Rıdvan Karapehlivan okul bittikten sonra memleketine geri dönüyor. Yani izmir’e.

56

Bize İzmir’i biraz anlatır mısınız?

İzmir’i iki kelime ile anlatmam gerekirse hoşgörü ve demokrasinin kentidir.

İzmir 3 bin yıldır var olan bir kent. Tarih boyunca uzlaşma ve hoşgörünün beşiği olmuş bir kent. Doğduğum Bergama ilçesine gelirsek. Bergama da en az İzmir kadar tarihi bir kent. 2500 yıldır dünya tarihinde var olan bir kent ve birçok ilklere imza atmış bir şehir. İlk eczacılık ve tıp çalışmaları Bergama’da yapılmış. Eczacılığın kurucusu Galenos antik kent Bergama’da doğmuş ve yaşamış. İlk deri üzerine yazılı baskı yapılan Parşömen çalışmaları Bergama’da yapılmış.

İzmirlisiniz ve İzmir’de yaşıyorsunuz. Okuldan sonra da buraya döndünüz ve yerel bir gazete çıkartmaya başladınız. Buradaki hedefiniz, hayaliniz neydi?

Hedefim başta ilçem olmak üzere belli bir bölgeye hizmet etmekti. Gazeteler genelde İzmir merkezini hedefliyordu. Yayın ve haber politikaları İzmir merkezini ağırlıklı olarak yansıtıyordu. Ama benim yaşadığım bölgede önemli sanayi, ticaret, tarım ve turizm merkezi olan ilçeler vardı. Biz bu ilçeleri ön plana çıkaran bir haber

ve yayın politikası izledik. Amacımız Bakırçay Havzası denilen ve İzmir ilinin kuzey ilçelerini kapsayan bölgenin sorunlarını ve sıkıntılarını dile getirmek, başta İzmir olmak üzere ülkemizin gündemine taşımaktı.

Bu gazete ile bölgeye, insanlarınıza sağladığınız katkı için neler söyleyebilirsiniz? Hedefinize ulaştınız mı?

Ben uzun süreden beri, yaklaşık 17 yıldır bölgesel bir gazete çıkarıyorum. Bergama merkezli olan gazetemiz Aliağa, Kınık, Dikili, Menemen ve Foça ilçelerine hitap ediyor. Biz gazetemizin ismine Bakırçay dedik. İlk zamanlar bölgede yaşayan insanlar bu ismi garipsedi. Bakırçay ismi neredeyse unutulmuştu. Biz tekrar bölgenin ismini ve kimliğini canlandırdık. Şu an herkes Bakırçay bölgesini iyi biliyor ve tanıyor. Hatta devletimiz bile bu ismi neredeyse tescil etti. Kapanan Gediz Üniversitesi yeniden açıldı ve ismi Bakırçay Üniversitesi oldu. Bu bizi verdiğimiz mücadelede haklı çıkardı.

Biz bölgede yaşayan ve 6 farklı kimliğe sahip ilçeleri birbirine yakınlaştırdık. İlçeler arasındaki kopukluk giderildi. İlçelerin yerel yönetimleri, ticaret odaları ve sivil toplum kuruluşları arasında bir sinerji oluşturduk. Bölgede yaşayan insanlar ve karar alıcılar kolektif

İzmir’deyiz...Söz; Siyasallı Gazeteci’de

Rıdvan KARAPEHLİVANGazeteci, 1987 Mezunu, Dernek Üyesi

25. Yıl Röportajları

düşünmeye başladılar. Bunun için yaklaşık 4 yıldır bölgemizde yine Bakırçay ismini taşıyan tarım ve ekonomi zirveleri düzenliyoruz. Bu zirveler bölgedeki ilçeleri birbirine çok yakınlaştırdı.

Bunlar çok anlamlı katkılar... Tebrik ediyoruz sizi. Bu güzel katkıların yanısıra yerel bir gazete çıkartmanın zorlukları da mutlaka olmuştur. Ne tür zorluklarla karşılaştınız ve bu zorlukları nasıl aştınız?

Tabii yerel ve bölgesel gazete çıkarmanın zorlukları çok fazla. En başta maddi zorluklar geliyor. Biz bunu bölge insanının, bölge esnafının, bölge ticaret erbabının ve bölgedeki büyük firmaların desteği ile aştık. Bunu yaparken de tarafsız olduk. Hiçbir siyasi partiye ve düşünceye kendimizi angaje etmedik.

İnsanların ve bölgenin sorunlarını işledik. Bizi hep bu 6 ilçenin sorunları ilgilendirdi. Bölge insanı ve kurumları ile bütünleşerek tüm bu zorlukları aştık.

Peki burada yasamak ve gazeteci olmak size neler kazandırdı?

Çok şey diyebilirim. Gazetecilik tarihe tanıklık etmektir derler. Biz de burada bir çok tarihi olaya tanıklık ettik. Bunların içinde sevindirici ve üzücü olanları vardı. 2 örnek vermek gerekirse 301 işçinin yaşamını kaybettiği Soma maden faciası günü biz Soma’da bir maden firmasının sosyal sorumluluk gereği yaptığı bir projesindeydik. Facia haberini aldıktan hemen sonra oraya geçtik. Orada tüm

basın vardı ama biz bu firmanın eksiklerini daha doğrusu buradaki çıkar ilişkilerini sendikanın işlevsizliğini kaza olamadan 5- 6 yıl önce yazıp çizmiştik.

Yine Türkiye’de tek bir noktaya yapılan en büyük yatırım olan Star rafinerisinin temel atma törenine katıldık ve o rafineri şimdi bu yılın Ekim ayında ilk rafine petrolünü satacak. Böyle onlarca olaya tanıklık ettik. Tüm bunlar bize müthiş bir birikim kazandırdı.

Zamanı dolu dolu yaşamak ve kendini geliştirmenin farklılığını yaşamak güzel olsa gerek. İzmir’de bir çok SBF’li arkadaşımızın olduğunu bilyoruz. SBF’lilerle iletişim halinde misiniz? Neler yapıyorsunuz?

Evet iletişim halindeyiz, bir whats up grubumuz var. Bundan sonra daha fazla bir araya gelmek istiyoruz.

Gençlere okuldan sonra memleketlerine dönmelerini ve bölgelerinin kalkınması için çalışmalarını önerir misiniz?

Evet kesinlikle öneririm. Ben 17 yıllık bölgesel ve yerel gazetecilik tecrübelerimde gördüm ki yerelde kalkınma çok önemli. Ülkemizde bunun önemi pek anlaşılmıyor. İÜSBF gerçekten çok kaliteli bir eğitim veriyor. Ben bunu bölgemde İÜSBF mezunu olup da kaymakamlık ve belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımda da gördüm.

O yüzden devlette görev alamayan arkadaşlarım bölgelerine dönüp yaşadıkları yerlere siyasetçi, Belediye Başkanı, Ticaret Odası Başkanı, gazeteci olarak hizmet verebilirler.

Derneğimizin 25. yılı için söylemek istedikleriniz nelerdir?

1993 yılında büyük özveriler ile kurulan derneğimiz, dışarıdan izlediğim kadarıyla çok başarılı hizmetler yaptı ve mezunları bir araya getirmekte olağanüstü çabalar harcadı. Ben derneğimize bundan sonraki çalışmalarında başarılar diliyorum.

5725. Yıl Röportajları

Page 30: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

58

Derneğimizin 25. yılında Türkiye’nin dört bir yanından bizlere ulaşan bizlere katkı sağlayan, camiamızın kurumsallaşmasına yönelik gelenkelerin oluşmasına yönelik fikirleriyle, projeleriyle, bilfiil katılımlarıyla çalışmalarımıza anlam katan mezunlarımız var. Karadeniz’de bir parçamızı bıraktık... Hikmet Uzunarslan’ı. Karadenizli SBF’liler acımızı paylaştı. İzmir bizleri misafir etti... Denizli fikirleriyle yönetime katılarak burada da varız dedi... Yüzümüzü İstanbul’a çevirdiğimizde bir sürü SBF’li dost, profesyonel ve okuldaşımız gözümüzün önünden geçiyor... Derneğimizin 2000’li yılların başında Dernek Denetleme Kurulu Başkanlığı yapmış olan 83 mezunlarımızdan Armağan Özçubukçu’ya döndük yüzümüzü... Teftiş kurulunda aldığı görevi, tepe yöneticilikler ve şimdi yeni girişimleriyle ilgiyle izlediğimiz bir isim... Başarılı SBF’lilere örnek bir portre..

Hem çok hoşsohbet, hem çok analitik, hem başarılı, hem hümanist, hem saygı duyulmasını sağlıyor. Duruşuyla, mesajlarıyla çok içten bir ağabey havası veriyor gülümserken...

Biraz konuşalım istedik. Bir portre sunalım istedik sizlere... İstanbul’dan, tüm Türkiye’ye...

Merhaba, bize ilk olarak Siyasal Bilimler Fakültesi ile yollarınızın kesişmesi ve sonrasında

yaşadıklarınız hakkıda kısaca bilgi verebilir misiniz?

Kısaca olur mu bilemem ama, insan hayatında tesadüflerin çok önemli rolü olduğu ve geleceğinizi yönlendirme konusunda eğer sizde de bir şeyler varsa, bir yerlere gelip bir şeylerin sahibi olacağınıza inanırım ben. En uzağa gidebilmek için deponuzun dolu olması gibi bir şey aslında bu. En uzak dediğimiz şey, yapmayı, ya da olmayı düşündüğümüz hedefimizdir. Depomuzu nasıl dolduracağımız ise kişinin kendisini nasıl yetiştirdiği ve neler öğrendiği ile ilgilidir. Bu bağlamda yolumun Siyasalla kesişmesi ise hakikaten tesadüf. Üniversite sınavında yüksek puan almama rağmen kendime olan fazla güvenim nedeniyle 4 okul tercihi yaptığım için açıkta kalmıştım. Gece radyo dinlerken İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesinin150 öğrenci alacağını ve bunun için gerekli olan taban puanın üstünde olduğumu anlayınca gidip kaydımı yaptırdım. Seneye tekrar sınava girip uçak mühendisliği bölümünü hayal ederken, okulumu, hocalarımı ve arkadaşlarımı öyle sevdim ki bugün öğrencisi olmaktan gurur duyduğum SBF ile yolum bu şekilde kesişti. Çoğumuzun hayatını değiştirdiği için Tarık Hocamızın ruhu şad olsun. Onun verdiği mücadele olmasaydı bugün nerelerde olurduk kimbilir.

Peki 35 sene öncesine gidersek mezun olduktan sonra ne

yaptınız, nasıl bir strateji izlediniz, başardıklarınıza bakarak mezun ve yeni mezun olacak arkadaşlara neler önerirsiniz ?

Başarı için pek çok şeyin bir arada olması gerekiyor. İyi bir okulda okumak yetmez, arkadaşlarının iyi olması, hayatının bir döneminde ciddi fedakarlık yapman gerek. 3. sınıfa geldiğimde ben Maliye Bölümü’nü seçtim. Bilmiyorum diğer arkadaşlarım hatırlar mı, bölüm seçerken Tarık Zafer Tunaya bizleri ciddi ciddi yönlendiriyordu. Bir nevi bizlere mentorluk yapıyordu. Bana da (Kartal Maltepe’den geldiğimi bildiği için) Kartallı sen hangi bölümü seçeceksin diye sordu. Ben de diplomat olmak istiyorum Uluslararası İlişkiler Bölümünü seçeceğim dedim. O da bana ailende diplomat var mı diye sordu. Güldüm çünkü benim annem daha okuma yazma bilmiyordu. Lisanın nasıl dedi? O eksiğimi kapatırım dedim. Bak Armağan dedi, insanın başaramayacağı şey yok, yeter ki istesin ama ben senin yerinde olsam diğer bölümlerden birini seçerdim. Şansın çok zayıf ama yine de sen bilirsin dedi. Ben onu dinledim. Matematik zekam daha ağırlıklı olduğu için Maliye Bölümünü seçtim.

3. senenin sonuna doğru bizim Cengiz (Biçer)’i ha babam bir şeyler çalışıyorken görüyordum. Kendisine sordum o da bana Bankalar Yeminli Murakkıplığı’nın sınavına hazırlandığını söylemişti. Ondan çok etkilendim daha

İstanbul’dayız.. Söz; Siyasallı Girişimci’deArmağan ÖzçubukçuFirma Sahibi1983 Mezunu, Dernek Danışma Kurulu Üyesi

25. Yıl Röportajları 59

en az bir yıl vardı ve bu adam şimdiden sınavlara hazırlanıyordu ve ben de çalışmaya başladım. Ama o zamanlarki genel kanı tüm kamu sektörünün Ankara SBF’nin elinde olduğundan, yazılıyı geçsek bile mutlaka bizi sözlüde elerler şeklindeydi. Bu nedenle şansımı özel bankaların müfettişlik sınavlarında denemeye karar verdim. Hem parası da kamu sektörüne göre daha iyiydi. Gittim sahaflarda son 5 yılda müfettişlik sınavlarında çıkmış tüm soru ve cevapların yeraldığı ne kadar kitap varsa aldım. Mezun olduktan sonra kendimi hala hazır hissetmiyordum. Askerlikten yırtmak ve sınavlara hazırlanmak amacıyla İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde Master yapmaya başladım ama derslere pek gitmiyordum. Günde ortalama 8 saat müfettişlik sınavlarına hazırlanıyordum. Bu arada Cengiz Bankalar Yeminli Murakıplığı’nı kazanmıştı. Özal’ın Ankara SBF’nin tekelini kırmak için kamu kurumlarının denetim kadrolarına diğer okullardan da eleman almaya başlaması bizleri havaya sokmuştu. 1984 yılında girdiğim bir çok bankanın müfettişlik sınavlarını 1.likle kazandım, parası iyi diye Yapı ve Kredi Bankası Teftiş Kurulunu tercih ettim. Cengiz’le yollarımız bankamızın Elmadağ/İst. şubesinde kesişti. O devlet adına ben yönetim adına denetim yapıyorduk.Devletin adamına yani sevgili Cengiz’e etik olmadığı gerekçesiyle bir kurufasulye bile ısmarlayamamıştım. Yapı Kredi Teftiş Kurulu’nda gösterdiğim başarılardan sonra 8. yılımda soruşturmadan sorumlu Başkan Yardımcılığına getirildim. 2 yıl sonra yeni kurulan Hizmet Kalitesi Bölümüne Bölüm Başkanı olarak atandım. 1995 yılında bankalar içinde yer alan sermaye piyasası bölümlerinin aracı kurum haline dönüştürülmesi ve ayrı bir şirket olarak hizmet vermesi zorunluluk haline getirilince bu kez Yapı Kredi Yatırım ve Menkul Değerler AŞ’nin kuruluşunda görev almak üzere operasyonlardan sorumlu Gen.Md.Yrd.’na getirildim. 6 ay sonra da doğrudan şirketin yönetim kuruluna bağlı olarak görev yapmak üzere Teftiş Kurulu Başkanı olarak atamam yapıldı. O yıllarda sermaye piyasalarının nasıl denetlenmesi gerektiğini adeta yeniden yazdım ve hatta çalışmam eski

SPK Başkanı bizim şirketin Yönetim Kurulu Üyesi olan Ali İhsan Karacan tarafından SPK’ya bile gönderildi. Kurduğum sistem sayesinde görevde bulunduğum 10 yıl boyunca Yapı Kredi Yatırım’da en ufak bir yolsuzluk olayı yaşanmadı. Yapı Kredi Bankası’nın Unicredito Koç Finansal ortaklığınca satın alınmasından sonra 2 yıl da iki kurumun (Koçbank ve Yapı Kredi) birleşmesi için oluşturulan çalışma grubunda yönetici olarak yer aldım. Birleşmeden sonra teklif edilen diğer görevleri kabul etmeyerek Yapı Kredi’deki çalışma hayatımı kendi isteğimle 2006 Yılı Eylül ayı itibariyle noktaladım.

Şu an Tıbbi Cihaz Üretimi Yapan bir firmanın sahibisiniz. Hizmet sektöründen reel sektöre geçmişsiniz. Nasıl oldu bu iş? Biraz bahsedermisiniz? Ne üretip, ne satıyorsunuz?

Hayat gerçekten çok garip ve tesadüflerle dolu ama sizde de bir şeyler varsa ne yaparsanız yapın başarı kendiliğinden geliyor. Yıllarca hizmet sektöründe çalışmama rağmen aklım hep reel sektördeydi. Somut olarak elle tutulur bir şeyler üretmek istiyordum. Müfettişken Türkiye’nin önde gelen sanayicileri ile tanışma fırsatım oldu, hemen her biri ürettikleri ürünlerinden çoçuğuymuş gibi bahsediyorlardı. Bu beni çok etkilemişti. ‘’Düşü olmayanın işi olmaz’’ sözleri adeta benim için yazılmıştı. Bankadan yeni ayrıldığım için de elimde hatırı sayılır bir para vardı. Eşimin de risk almam konusundaki desteği ile Yapı Kredi Yatırım’da birlikte çalıştığımız bir arkadaşımla beraber pahalı bir ürün olan ve tamamen dışarıdan ithal edilen Endoskopi Yıkama ve Dezenfeksiyon Cihazlarının Türkiye’de üretimi için kolları sıvadık. İşi bilen bir doktor, internet altyapısı konusunda uzman bir bilişimci, para ve finans konularında 25 yıllık bankacılık deneyimi olan ben. Helva yapmak için tüm malzeme hazırdı.

2 yıllık bir Ar-Ge’den sonra cihazın prototipi başarılı oldu. Önce 2007 yılı Nisan ayında Femtomed Tıbbi Ürünler Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti.ni kurduk, 2008 yılının başında seri üretime

başladık. İşler çok iyi gidiyordu ancak para yüzünden ortaklar arasında problem çıkınca diğer ortakların paylarını uzlaşma yoluyla 2010 yılı şubat ayında satın alıp şirketi tamamen aile şirketine dönüştürdüm. Şimdiye kadar 42 değişik ülkeye ihracat yaptık. Fransız dezenfektan devi Anios bizi satın almak için teklifte bulundu. Fiyatta uzlaşamayınca o iş kaldı ama kaderin cilvesi Anios’u da Bill Gates’in sahibi olduğu Ecolab satın aldı. Biz şimdi Ecolab’la hastanelere dezenfektan karşılığı cihaz verilmesi konusunda anlaştık. Bunun dışında Türkiye’de endoskopi sistemlerini satan Fujifilm, Pentax ve Olympus gibi dünyanın önde gelen firmaları ile stratejik işbirliğine gittik. Şu ana kadar açılan şehir hastanelerinin tümünde bizim cihazlarımız kullanılmaktadır.

Femtomed ürün gamına 2015 yılında endoskopi kurutma ve saklama dolaplarının üretimini de ekledik. 2018 yılının ikinci yarısında yeni doğan bebeklerle ilgili dünyada olmayan bir uygulamayı hayata geçirmeyi düşünüyoruz (Keynes’in bir sözü vardır ’’Her arz, kendi talebini yaratır. Biz üretelim, insanlar hayatlarını kolaylaştıracağı için onu kullanmaya başlayacaktır.” 2019 yılı Ekim ayı gibi de Endüstri 4.0 anlayışı çerçevesinde dünyanın en gelişmiş sterilizasyon cihazını hayata geçirmeyi planlıyoruz. Sonraki düşüm ise şirketi kurumsallaştırıp, gelişen işletmeler pazarında borsaya kote olabilmek, umarım başarırım.

Burada anlatılanlar size çok kolaymış gibi gelebilir ancak arkasında öyle bir emek ve yoğun çalışma temposu var ki, ‘’Kolay olmadan önce her şey zordur’’ diyerek olayı özetlemiş ve sözlerimi bağlamış olayım. Aksi takdirde tüm dergiyi bana ayırmak zorunda kalacaksınız.

Sizinle sohbet etmek keyifli ve güzeldi Armağan Bey, bizi kırmayıp katıldığınız için teşekkür ediyoruz.

Bana bu fırsatı verdiğiniz için asıl ben teşekkür ediyorum tüm okuldaşlarıma buradan sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. Saygılarımla.

25. Yıl Röportajları

Page 31: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

60

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? 1969 Fatsa doğumluyum, Kepirtepe Öğretmen Lisesi’ni bitirdikten sonra başladığım üniversite yaşantısını 1989 yılında tamamladım. Okulun son döneminde başladığım sigorta sektöründeki iş yaşamına devam ediyorum. Evliyim ve üniversite eğitimine devam eden iki çocuk sahibiyim. Kış aylarında dağlarda, yaz aylarında deniz kıyısında su altında ve su üstünde olmayı seviyorum. Ofisteki arkadaşlarla başarısız sonuçlanan olta avcılığı turlarımızı da unutmamak lazım.

Kamu yönetimi mezunusunuz ama profesyonel yaşantınızı sigorta sektöründe başlattınız ve sürdürdünüz. Neden sigorta sektörü? Özel sektörde olmaktan mutlu musunuz? Sigorta sektörüne başlamam tamamen tesadüf diyebilirim. Okul yıllarında amatör küme takımlarında futbol oynuyordum. Takım kaptanımız Yılmaz Tamer sigorta şirketinde şef olarak çalışıyormuş. Hiçbir kurumsal firmada okulun son dönemine kadar iş tecrübem olmadığı için kendisinden staj için yardımcı

olmasını rica ettim. Tesadüf Sigorta şirketleri arasında düzenlenen futbol turnuvasında çalıştığı şirketin kaleciye ihtiyacı olduğu için takım kaptanımızın önerisi ile beni iş görüşmesine çağırdılar ve ben ilk yaptığım iş görüşmesinde işe alındım.

2005 yılında faaliyetine son veren Batı Sigorta Hasar bölümünde işe başladım. İlk iki yıl özel sektörde olmama rağmen Kamu Yönetimi’nde aldığımız eğitim gereği aklımda hep kamuda çalışmak vardı ama o dönemde çalıştığım şirketin olanakları ve birlikte çalıştığım iş arkadaşlarımın sıcaklığı özel sektörde askerlik sonrasında da kalmama neden oldu. Mevcut durumum ve geriye dönük yaşadığım yıllara baktığımda, iyi ki özel sektörde devam etmişim diyorum. Kısacası bir pişmanlığım yok.

Kariyer basamaklarında başarıyla ilerleyen bir profil var karşımızda. Bu başarıya ulaşmanızda hayatınızı etkileyen kırılım noktalarınız neydi? Alınan doğru kararlar veya hatalar... Meslek yaşantımda 30. yıla giriyorum. Sigorta sektöründe faaliyet gösteren 10 farklı şirkette görev yaptım, uzmanlık

Sigorta sektöründeyiz...Söz; Siyasallı bir tepe yöneticideEyüp ÖzsoyYönetici, 1989 mezunu, Dernek Üyesi

25. Yıl Röportajları

alanım Hasar Yönetimi.

Bizim sektörde bir bölümde uzman olmak önemli ama ben tüm hizmet sektöründe olduğu gibi İnsan ilişkilerini daha çok önemsiyorum. Çalıştığım tüm şirketlerdeki yöneticiler ve iş arkadaşlarımla ilişkilerim kesintisiz devam ediyor. Bu anlamda profesyonel ortamda insani ilişkilerin ve samimi bir iletişimin önemli olduğunu düşünüyorum.

Profesyonel yaşantıma sigorta sektöründe devam etmemi, Batı Sigorta’nın o zamanki Genel Müdürü olan Faruk Ömrüuzak üstada borçluyum. Kendisi her zaman hem özel, hem de iş yaşamımda idolüm olmuştur.

İş yaşantımda hata diyebileceğim davranışım ise yabancı dil öğrenimine yeterli önemi vermemek ve bu konuda geç kalmaktı. Başarı, kararlı olduğunuz sürece geliyor. Her zaman işimi en iyi şekilde yapmaya çabaladım. Zor zamanlarda sabırlı olmayı, güzel dönemlerde tedbirli olmayı prensip edindim. Başka insanların yaptığı hataları tekrarlamadım, gözlemledim, izledim ve uyguladım. Her zaman işimi daha iyi yapabilmenin, daha verimli olmanın, daha ileriye gidebilmenin yollarını aradım. Her çabamın başarı ile sonuçlandığını söyleyemem ancak her zaman ileri doğru yürüdüğümü söyleyebilirim.

Biraz da çalıştığınız şirket hakkında bilgi almak

isteriz. Quick Sigorta son dönemde dikkat çeken markalar arasında. Yeni bir şirket olmasına rağmen tanınıyor ve tercih ediliyor. Bunu nasıl sağladınız? Quick Sigorta yönetimi olarak bu

başarının altında yatan strateji nedir?

Quick Sigorta son dönemin en dikkat çeken şirketi. Bu ekibin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Ortaya müthiş bir iş çıkardık. Ekibimiz içinde çok tecrübeli arkadaşlarımız var. Hepsi alanının uzmanı ve ciddi anlamda yönetim tecrübeleri var. CEO’muz Levent Uluçeçen, tüm ekibi tek tek davet ederek oluşturdu. İş görüşmeleri olmadı. Her bölümü, birimi ve

işi, konunun uzmanına teslim etti. Yönetsel olarak son derece

şeffaf ve yatay bir uygulamamız var. Onay mekanizmaları minimize edildi ve yöneticilerin kendi kararlarını alarak yol almalarının önü açıldı. Her konu ekibin tümünün görüşü alınarak şekillendi. Dijital medyayı, sosyal medya kanallarını etkin şekilde kullanmayı tercih ettik. Böylece tüm taraflarla sürekli ve sıcak bir iletişim mümkün oldu. 8 ay gibi bir süre içinde 1 milyon poliçe rakamına ulaşmak kolay iş değil. Ayrıca tüm bu başarı sadece 35 kişilik bir ekip ile gerçekleşti. Tüm bu başarıya rağmen bizler halen daha iyisini istiyoruz.

61

Kendi maddi gücümüzle ortadan kaldıramayacağımız

riskleri güvence altına almak için poliçe satın almalıyız.

Satın alınan poliçe ile ilgili ihtiyacımızı karşılayıp

karşılamadığı hakkında, ya bir uzmandan bilgi almalı ya da satın

aldığımız poliçe özel ve genel şartlarını iyi okumalıyız.

25. Yıl Röportajları

Page 32: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

Sektördeki deneyimleriniz çerçevesinde bizlere bir poliçe satın alırken nelere dikkat etmemizi önerirsiniz? Ya hasar süreçlerinde dikkat edilmesi gereken hususlar? Öncelikle sigorta insanlar için özel tüketim değil, temel bir ihtiyaç. Bunun farkına varılmalı.

Kendi maddi gücümüzle ortadan kaldıramayacağınız riskleri güvence altına almak için poliçe satın almalıyız. Satın alınan poliçe ile ilgili ihtiyacımızı karşılayıp karşılamadığı hakkında ya bir uzmandan bilgi almalı ya da satın aldığımız poliçenin özel ve genel şartlarını iyi okumalıyız. Bu noktada yetkili acentelerin fonksiyonu çok önemli. Onların desteğini alabilirsiniz. Poliçenin özel bir sözleşme olduğunu aklımızdan çıkarmadan hak ve yükümlülüklerimizi satın almadan önce iyice öğrenmeliyiz.

Herhangi bir hasar durumunda ise mevzuatta öngörülen sürede hasar ihbarını sigorta şirketine bildirip gerekli evrakı ekspere veya şirketine teslim etmeliyiz.

Son dönemde gündemde olan trafik sigortası fiyatları için ne diyeceksiniz? Basit bir genellemeyle en yüksek trafik sigortası primlerini kimler ödüyor? Trafik sigortası her araç sahibinin yaptırması Trafik Kanunu’nca zorunlu bir poliçe. Araç sahibi ve sürücünün aracın kullanılmasından doğan tehlike sorumluluğunu belirlenmiş limitler dahilinde teminat altına alan, aynı zamanda hak ve yükümlülükleri kanunda belirlenmiş bir poliçe. Herhangi bir trafik kazasında sizin kusurunuz oranında çarptığınız araç veya şeylerde oluşan zarar, sigorta şirketi tarafından sizin adınıza karşılanıyor.

Primler illere göre ve basamak tabir edilen hasarsız yıl sayısına göre belirleniyor. Son on yıl içerisinde aşırı rekabet nedeniyle bu poliçeden zarar eden sigorta şirketleri çareyi fiyat artışında gördü. Ancak şikayetlerin artması üzerine Hazine Müsteşarlığı Serbest Tarife Sistemi ile sigorta şirketleri tarafından belirlenen yüksek primlerin önüne geçmek ve sigorta şirketlerinin mali bünyesinin zayıflamasının önlenmesi için 2017 Nisan ayından bu yana tavan prim uygulaması ile riski yüksek araç grupları ve araç sahipleri için Havuz Sistemi getirdi. Şu an en yüksek primi İstanbul’da hasar basamak derecesi en yüksek olan 1. basamak araç sahipleri ödüyor.

Sigortacılık sektörünün önümüzdeki on yıl içinde nasıl bir geleceği olacağını öngörüyorsunuz? Son yıllarda sigorta sektörü diğer tüm sektörlerden daha hızlı büyümekte. Ben büyüme hızının aynı şekilde devam edeceği görüşündeyim. Kişi başı milli gelir artışı ve nüfus

yapısında genç nüfusun oranın yüksek olması sektöre olan ilginin devam edeceğinin göstergesi olarak kabul edilebilir. Bazı ürünlerde dijital kanalların büyüyeceğini düşünüyorum. Toplumda sigortacılık konusunda bilinçlenme artıyor ve bu doğrudan sektöre yansıyacaktır.

Yeni mezun gençlere sigortacılık sektörünü önerir misiniz?

Kesinlikle öneriyorum. Sektörde çalışabilecek ve farklı kariyer yapılacak alanlar mevcut. Mezunlarımız sigorta şirketlerinde çalışabilecekleri gibi, serbest olarak da Eksper, Aktüer veya Acente olarak sektörde çalışma şansı bulabilirler. Sigortacılık dışardan göründüğü gibi tek düze bir iş değil. Oldukça dinamik ve hareketli bir alan. Tabi ki bu alanı seçecek arkadaşlarımızın çok çalışmaya hazır olmaları lazım.

Bu sektörde olmak size neler kazandırdı? Profesyonel iş yaşantım boyunca maddi kazanımlarımın tamamı sektör sayesinde oldu. Olayın manevi haz tarafı farklı. Sektörümüzde insan ilişkileri çok önemli. Pozitif yaklaşımınız size pozitif geri bildirim olarak dönüyor. Sıkı dostlara sahip olduğumu söyleyebilirim.

Siz bu sektöre neler kattınız? Bizimle bir başarı hikayenizi paylaşır mısınız?

Çok fazla sektör kurullarında aktif görev alan biri değilim. Ancak sektörde hasar yönetiminde yenilik sayılabilecek uygulamaların öncüsü oldum. Bunların en önemlisi, sektörün hasar yönetimini bölgeler müdürlüğü vasıtasıyla yaptığı dönemde, Fiba Sigorta’da (şu an adı Sompo Japan Sigorta) çalışırken hasar yönetimini merkeze almamızdı.

İkincisi ise QUICK SİGORTA’da sorumluk alanımdaki Hasar, Rücu ve Hukuk bölümünde operasyonel tüm işlemleri şirketin kuruluşundan itibaren outsource yapmamızdı. Söz konusu alanların tamamını uzman kişi ve kurumlarla yürütüyoruz. Bu bize ciddi bir hız ve tasarruf sağlıyor.

Kamu ve özel sektöre yönetici yetiştiren İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğinin 25. yılı... Bu vesile ile bizlere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Mezunlar Derneğinin maalesef aktif yöneticisi ve katılımcısı değilim. Fırsat buldukça etkinliklere katılmaya çalışıyorum. Ciddi başarılı çalışmalar ve etkinlikler yapıldığını bülten sayesinde ve yönetimde yer alan arkadaşlarımdan biliyorum.

Bu zamana kadar yapılan başarılı çalışmalar için emek harcayan arkadaşlara teşekkür ediyor, bundan sonraki çalışmalarda görev alacak arkadaşlarıma da başarılar diliyorum.

2017 Nisan ayından bu yana tavan prim uygulaması ile riski yüksek araç grupları ve araç sahipleri için Havuz Sistemi getirildi. Şu an en

yüksek primi İstanbul’da hasar basamak derecesi en yüksek

olan 1. basamak araç sahipleri ödüyor.

62 25. Yıl Röportajları

Page 33: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

64

Kendinizden bahser misiniz?

1964 yılında Bursa Karacabey’de doğdum. İlk, orta ve lise eğitimimi Karacabey’de tamamladıktan sonra 1981 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesini kazanarak İstanbul’a geldim. Küçük bir kasabada doğup büyümüş 17 yaşında bir genç kız olarak, bu durumun hayatımın dönüm noktalarından biri olduğunu itiraf etmem lazım. Beyazıt’taki tarihi kapıdan girdiğimde duyduğum heyecanı, sonrasında Vezneciler Kız Yurdu’na yerleşmemi, Üsküdar Meydanı’nda annemle gözyaşları içinde vedalaştığımız dakikaları, nefes aldıkça unutmayacağımı çok iyi biliyorum.

Öğrenciliğim boyunca hep çok başarılı bir öğrenciydim. Fakülte yıllarımda da derslere devamlılığı

tam olan ve çok çalışan bir öğrenci oldum. Buram buram tarih kokan binamız, her biri alanında ekol olmuş değerli hocalarımız ve diğer fakültelere bakıldığında sayıca daha az oluşumuz ile aslında çok özel bir fakültede okuyan öğrencilerdik. Bazılarını ne yazık ki rahmetle andığım çok değerli hocalarımızdan ders almak ve gerektiğinde yüz yüze konuşabilmek şansına sahiptik.

Fakültemizin yeni kurulmuş olması nedeniyle, alt ve üst sınıflardaki tüm öğrenciler birbiriyle arkadaşlık edebiliyordu. Sosyal olanaklarımız şimdiki kadar fazla olmasa da, okul kantini, yemekhane ve kütüphanede hep birlikteydik. Fakülte yıllarından bir çok arkadaşımla bugün de görüşüyor olmanın, kendi adıma büyük bir kazanım olduğunu düşünüyorum.

1985 yılında mezun olduğumda,

Üretim sektöründeyiz... Söz; Siyasallı Girişimci’de

Dünya Ekonomik Forumu Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Endeksi 2017 yılı verilerine göre Türkiye, kadınların işgücüne katılımında 144 ülke arasında 131. sırada yer alıyor. Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı geçen seneye göre %33’ten, %36’ya çıktığı halde, cinsiyet eşitsizliği sıralamasında geride olmasının sebebi, kadınların ev işleri ve bakım (çocuk ve yaşlı) işlerinde yer alması ve ücret eşitsizliği gibi konulardır. 2017’de Türkiye’deki üst düzey yöneticilerin %18’i kadın. 2017’de Türkiye’deki uzman meslekler ve teknik elemanlar arasındaki kadınların oranı %39, dünya genelinde ise Türkiye 104. sırada bulunmaktadır.

Böylesi bir iş dünyası içinde, profesyonel bankacılık yaşamından sonra, aile firmasında yönetim kurulu üyesi olarak sanayi sektöründe yerini alan değerli bir isim... Canan Özerden...1985 mezunu, İSBF Mezunlar Derneğinin Yönetim Kurulu Üyesi.

Canan ÖZERDEN

Firma Sahibi1985 Mezunu, Dernek Yönetim Kurulu Üyesi

25. Yıl Röportajları 65

“nereden başlamalıyım?” sorusunun cevabını ararken, bankacılık sınavlarını kazanarak Yapı ve Kredi Bankası’nda kariyer yolculuğuma başladım. Yapı Kredi Bankası’nın profesyonel yaşamıma katkısını yadsıyamam. İş hayatımdaki tüm analitik becerilerimi burada kazandım. Bankanın çeşitli birimlerinde ve şubelerinde yöneticilik yaptım. Aynı zamanda bankaya yeni katılan genç arkadaşlara değişik konularda bankacılık eğitimleri verdim.

2006 yılında emekli olduktan sonra da, aile şirketimizde yönetim kurulu üyesi olarak profesyonel iş yaşamının içinde olmaya devam ediyorum.

Siyasal’a geldiğinizde özel sektörde olmayı, profesyonel hayat yerine kendi işinizin sahibi olmayı hedeflemiş miydiniz?Bu sorunuza yanıtım, kesinlikle “hayır” olacaktır. Çünkü “kendi işini kurma” kültürüyle büyütülmedim ve dolayısıyla bunu hiç düşünmedim. Zaten fakülteye girdiğimde amacım, 3.sınıfta Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü seçmekti. Ama sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, fakültenin bölümlerinin kaldırılması ile bütün planlarım alt üst oldu ve kendimi aslında hiç düşünmediğim bir alanda bulmuş oldum. Ancak bankacılık, finans sektöründe de yıllarca büyük bir sevgi ve ilgi duyarak çalıştığımı söyleyebilirim. Zira, yaptığımız işi sevmenin bizi başarıya götüren önemli basamaklardan biri olduğuna tüm kalbimle inanan bir insanım.

Şu an Özerden Plastik Sanayi ve Ticaret AŞ’de Yönetim Kurulu Üyesi olduğunuzu biliyorum. Firmanızın çalışma konusu nedir?Çalışma konumuz, “koruyucu ambalaj ürünleri ve yansıtıcı izolasyon ürünleri” üretimi olarak özetlenebilir. Tüketicilerin özel gereksinimlerine cevap verecek spesifik ürünleri AR-GE çalışmaları ışığında üretiyoruz. Türkiye’nin saygın ve büyük firmalarının çözüm ortağıyız. Türkiye’de ihtiyaç duyulan özel bir pazara üretim yapıyoruz.

Ürettiğimiz koruyucu ambalaj malzemeleri, ticari pazarda çok geniş bir yelpazede kullanım alanı olan ürünlerdir.

Özerden Plastik Sanayi ve Ticaret AŞ aile şirketi midir? Kurumsallaşma kararını nasıl verdiniz?

Özerden Plastik AŞ bundan tam 60 yıl önce Nami Özerden tarafından temelleri atılmış bir aile firmasıdır. Balonlu naylon diye bilinen ambalaj malzemesini Türkiye de ilk üreten sanayici olarak sektörde iz bırakmış bir isimdir. Kendisini rahmetle anıyorum.

İkinci kuşağın yönetime gelmesi ile sektördeki teknolojik yenilikler takip edilerek, Avrupa’dan en gelişmiş makineler satın alınmış, verimlilik, kalite ve ürün çeşitliliği artırılmıştır. Türkiye’de aile şirketlerinde yaşanması muhtemel sorunları bertaraf etmek adına kurumsallaşmak konusuna öncelik verilmiştir. Profesyonel bir idare şekline sahip, kurumsal ve büyüyen bir şirkete dönüşme yolunda gerekli adımlar kararlı bir şekilde atılmış ve sonrasında %20 oranında şirket hissesi halka arz edilerek, Özerden Plastik 2015 yılında İMKB Gelişen İşletmeler Piyasasında yerini almıştır.

ISO 9001 ve ISO 22000 standartlarına uygun entegre bir üretim sistemi uygulayan firmamızın, içinde bulunduğumuz 2018 yılında 60. kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Sektörde güvenilirliği yüksek, yenilikleri yakından izleyen, ülke ekonomisine ve istihdama katkı sağlayan bir firma olduğumuzu söyleyebilirim.

Şirket olarak sosyal sorumluluk projelerine bakışınız nedir?

Sosyal sorumluluk projelerini önemsiyoruz ve her yıl bütçemizden bir önceki yıla göre daha fazla pay ayırıyoruz. En son, Sarıyer Bayan Voleybol Takımı ve “DÜNYA ŞAMPİYONU” olarak hepimizi gururlandıran Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı için sponsorluklarımız oldu.

Firmanız hızlı, dinamik ve inovatif bir firma olarak görünüyor. Sektörde daha büyük paya sahip olmak, karlılığı koruyarak iş hacmini genişletmek adına geliştirdiğiniz projeler nelerdir? Başarınızı nelere bağlıyorsunuz?Şirketimiz ile ilgili tespitinize katılıyorum. AR-GE çalışmalarımız ile hizmet verdiğimiz sektörlerdeki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Söz konusu sektörlerin, yakın gelecekte ihtiyaç duymaları muhtemel ürünleri biz öngörüp, tasarlayıp gerekli etütleri önceden yaparak her zaman sektörümüzün öncüsü olmak için çalışıyoruz. Doğru öngörü ve analizler, bizi özel çözümler sunan bir şirket olma noktasında konumlandırıyor. Piyasanın da Özerden Plastik olarak bizden beklentisi bu yönde.

Hiç bir başarının tesadüf olmadığını söyleyebilirim. Başarı, uzun vadeli hedefler belirlemeye cesaret etmek ve karşılaşılan zorluklardan yılmamakla geliyor. Neyi yapabileceğimize odaklanıyoruz, yapamayacağımıza değil. Kalifiye insan kaynağının önemine inanıp, eğitimlerle sürekli çalışanlarımızı desteklemeye çalışıyoruz. Sevdiğiniz işi, iyi insanlarla yapınca sonuç da yüz güldürüyor.

Peki; bir iş kadını, bir anne ve sadece bir kadın olarak başarınızın kaynağı, hangi özelliğiniz veya hangi bakış açısıyla hareket etmeniz acaba?Güzel değerlendirmeniz için teşekkür ederim.

Yaşamın her anını ciddiye alan bir kişiliğe sahibim. Spontane yaşayabilen bir insan değilim. Düzeni severim. Her haftanın, her günün detaylı programını yapar ve takip ederim. Takip ettiğim konularda sonuç odaklı, ısrarcı bir yapım var. Bu özelliğimin birlikte çalıştığım insanları ve hatta kızlarımı zaman zaman rahatsız ettiğini de itiraf ediyorum. Hiçbir konuda hayale kapılmam, gerçekçiyim. Gerek özel yaşamımda, gerek iş yaşamımda

25. Yıl Röportajları

Page 34: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

66

fedakarlık yapmadan başarılı ve mutlu olunmayacağına inanan biriyim. Öğrenmeye duyduğum açlığı da hiçbir zaman bitiremediğimi söyleyebilirim. Sonuçta, insana dair her duyguyu içinde besleyen birisiyim.

1988 yılında evlendim. 28 ve 21 yaşlarında iki kızım var. Çocuk sahibi olmam sadece iş konusunda değil, hayatın diğer katmanlarında da ayrı bir tutku, devam etme isteği ve motivasyon oldu benim için.

Zamanı yakalayabilen bir yönetici görüyoruz karşımızda. Nasıl yönetiyorsunuz zamanı? Etkin zaman yönetimi konusunda önerileriniz nelerdir?Zaman, parayla satın alınamayan ve (ne yazık ki) geri döndürülemeyen tek kaynak.

Ben çok az uyku uyuyan bir yapıya sahibim. Bu durumu, kendime ayırdığım zamanları çoğaltmamı sağlayan bir avantaj olarak değerlendiriyorum. Genelde zamanımı haftalık planlar yaparak yönetmeye çalışıyorum. İstisnalar haricinde de planlarıma sadık kalmaya özen gösteriyorum.

Belli bir yaşa geldikten sonra, birlikte olmaktan keyif almadığım insanlara “hayır” demeyi öğrendiğimi söyleyebilirim. Bu da benim açımdan kazanılmış zaman oluyor. Yaşla birlikte içimdeki sakinlik ve dinginliği de yakaladım sanırım.

Televizyon izlemeyi uzun zaman önce bıraktım. Sosyal mecralarda vakit harcamayı da zaman kaybı olarak görüyorum.

Pozitif ayrımcılık hakkında düşünceniz...Tabii ki ideal olan, pozitif de olsa ayrımcılık yapılmasını gerektirmeyecek bir eşitlik ortamının varlığıdır. Ancak doğuştan sahip olunan özelliklerin farklılığından kaynaklanan dezavantajı biraz olsun azaltmak için pozitif ayrımcılığin olması gerektigine inanıyorum ve bütün kalbimle, aklımla destekliyorum.Çalışma hayatında her kademede daha fazla kadın çalışmasının her bakımdan

hayatı kolaylaştıracak sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Kız çocuklarının okutulması, meslek sahibi olması için uğraş veren bir sivil toplum örgütünü de elimden geldiğince desteklemeye çalışıyorum. İş hayatında kadınların başarılarını avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlıyorum. İki kızıma da hep iş hayatının içinde olmaları konusunda telkinlerde bulunuyorum. Kadının ekonomik özgürlüğü konusu, zaten tartışmaya açık bir konu bile değil bana göre.

Çalışan kadınların iş ile birlikte ev yönetimi, çocukların sorumluluğu gibi yüklerini de hesaba katarsak, mucizevi (belki de insanüstü) bir tempoları olduğunu görüyoruz.

Bu konuda beni çok duygulandıran ve etkileyen bir kadın çalışanımızdan bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz yıllarda, üretim bölümünde çalışırken sağ elinin parmaklarını bir anlık dikkatsizlik sonucu makineye sıkıştırmış ve maalesef ağır bir operasyon ve devamında uzun süren bir fizik rehabilitasyon dönemi geçiren genç bir hanımdı.

Sıkıntılı süreci atlatıp, sağlığına kavuşup işe geri döndüğünde, (bir travma yaşamış olduğu için) kendisine başka bir bölümde iş teklif ettiğimizde, eski işine dönmekte bir sakınca görmediğini ifade eden bu genç hanımın azmi ve cesareti bizleri duygulandırmıştı. Bu genç hanımın kararlılığı kaçımızda vardır ki?

Son soru... İş hayatınız dışında neler yapıyorsunuz? Gönüllü olarak çalıştığınız STK’lar arasında SBF Mezunlar Derneği de var. Dernekte olmak nasıl bir duygu? Paylaşım ve beraber üretmek keyifli mi? Dernek için de projeleriniz var mı?

İş hayatım dışında bir süredir, derneğin MENTORLUK projesinde mentorluk yapıyorum. Benim 33 yıl önce oturduğum sıralarda oturan,

bana ihtiyacı olan gençlere bilgimle, tecrübemle destek olmaya çalışıyorum. Ben de genç arkadaşlarımdan bir şeyler öğreniyorum.

İki yıl önce, sevgili Bülent Balkan beni aradı ve dernek yönetiminde olmam için teklifte bulundu. Açıkçası

gündemimde olan bir konu değildi. Dernekle ilişkim,

her yıl düzenlenen mezunlar yemeğine

katılmaktan ibaretti. Bülent Bey’e bu teklife olumlu cevap verirsem, ne kadar

zamanımı ayırmam gerektiğini sordum.

Sanırım bu konuda beni biraz kandırdı. Şaka

bir yana, maddi manevi kişisel fedakarlıklarla birkaç arkadaşımızın omuzunda, yıllarca dimdik ayakta durmuş, tüm mezunları kucaklayan bu yapı için hepimizin yapacağı çok şey olduğunu düşünüyorum. Beni ekibine davet eden Bülent Başkan’a da, yönetim kurulundaki diğer arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. İşini severek yapan, başarı odaklı ve her biri konusunda uzman arkadaşlarım sayesinde önemli projelere imza atıldı. Önümüzdeki dönemde de çok değerli projeler ile tüm mezunlarımıza, üyelerimize dokunmayı hedefliyoruz. İlk gençliğimize ait dost yüzlerle yıllar sonra tekrar iletişimde olmak, paylaşımlarda bulunmak, aidiyet duygumuzu pekiştirmek için tüm arkadaşlarımı derneğe üye olmaya ve etkinliklerimize katılmaya davet ediyorum. Derneğin, hepimizin egosunu aşan bir çatı olduğunu düşünüyorum. Bu sadece okuldaşlık değil, dostluk ve kardeşlik de barındıran bir durum. Her şeyin çok çabuk tüketildiği günümüzde, eskimeyen dostluklarımıza sımsıkı sarılalım diyorum.

Mezunlar Derneğinin kuruluşunun 25. yılında, en başından beri bu sürecin içinde olduğunuz için, yoğun iş temponuzun yanında derneğe yaptığınız değerli katkılar için size de sonsuz takdir duygularımı iletmek isterim.

Kadının ekonomik

özgürlüğü konusu, tartışmaya

açık bir konu değildir.

25. Yıl Röportajları 67

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Mezunumuz ve üyemizsiniz bunun dışında ?

1980-1984 İ.Ü. SBF mezunuyum. 2 çocuk annesiyim. Mezuniyetimden sonra çok farklı iş kollarında çalıştım. Bankacılık ile başladığım iş hayatım, bilgisayar programcılığı, sistem analizi, sigortacılık, kalite belgelendirme gibi çok farklı iş kollarında devam etti. Babam ve annemin mesleği nedeniyle çocukluğum birçok farklı şehirde geçti. Yetişkinlik döneminde buna yurt dışı da eklendi. Bu yüzden mesleğiniz ne ve nerelisiniz sorularına cevap vermek benim için zordur. İlk iş başvurularımı yaparken deniz olmayan yerde yaşamam demiştim. Şanslıyım, öyle de oldu gerçekten.

Bu yazıda size gönüllü çalışma ve denizcilikten söz etmek istiyorum.Daha önce yaptığım bağışlarla topluma gönüllü katkı sağlamaya çalışıyordum. ABD’de geçirdiğim süre içinde, WBEZ Radio, Salvation Army, yaşlı bakımı, belediyelerin ve okulların yerel gönüllüleri gibi irili ufaklı birçok gönüllü kuruluş ile tanıştım ve aktif gönüllü olarak çalışmalara katıldım. Ayıracağınız o küçücük zamanın ne kadar fark yaratabileceğini, ne kadar çok insanın hayatına dokunabileceğini, aktif ve etkin bir sosyal yaşam için ne kadar verimli olduğunu gördüm. Bir çok kesimden, farklı birikim ve deneyime sahip bir çok insan ile son derece olumlu ve yaratıcı bir işbirliği imkanı sağlıyor, seçtiğiniz bir projeyi hayata geçiriyor veya katkı sağlayabiliyorsunuz.

Öğrenciliğimi geçirdiğim ve ilk işe başladığım İstanbul’a uzun yıllardan sonra geri geldim. Bu süreç içinde doğa sporları ve deniz hep vardı hayatımda. Ben de yelkene, çocukları götürdüğüm yaz okulunda, yetişkin yelken eğitimi alarak başladım. Profesyonel yaşam sizi uzmanlaşmaya ve tekrara teşvik ederken yelken ve denizciliğin dinamikleri çok farklıydı. Benim için yeni ufuklar açtı. Çalışma yaşamımın yanı sıra;

Türkiye Yelken Federasyonu Yelken Hakemiyim.

Lisanslı yelken sporcusuyum. Katıldığım bir çok yarış oldu.

Uzun soluklu bir proje ekibi olan sadece kadın sporculardan oluşan, Deniz Cadıları adlı bir ekip ile 2 yıl trofe takip ettik.

Küçük bir not: Yelken sporunda kadın ve erkek sporcular parkurda beraber yarışır ve sıralamaya beraber girer.

Denizciler Dayanışma Derneği, DAK-SAR gönüllüsü ve bot kaptanıyım.

DAK-SAR’ın yelken takımının kuruluşunda yer alıyorum, çalışmalarımız devam ediyor.

Deniz çok değişkenli bir ortamdır. Dayanışma esastır. Yelken, bir doğa sporudur. Çatışma değil, iş birliği yapmayı, takım olmayı, ekibi tanımayı, her duruma hazırlıklı olmayı, karar vermeyi ve daha birçok şeyi içerir. Bir de İstanbul’a denizden bakmak çok güzeldir. Bağlı olduğunuz limandan çıkıp yelkeni açar, motoru kaparsınız ve doğa ile baş başa kalırsınız. Hiç

fark ettiniz mi bilmiyorum, adalarda yerleşim İstanbul’a bakan yüzdedir ve adaların arkası el değmemiş doğa hissi verir.

Denizciler Dayanışma Derneği olarak neler yapıyorsunuz?

Denizciler Dayanışma Derneği 1993 yılında emekli deniz subayları tarafından kurulmuş sonrasında tüm topluma açılmış bir sivil toplum kuruluşudur. Denizcilik ile ilgili konulardaki bilgi ve birikimlerini, gönüllülük disiplin ve ciddiyeti ile toplum hizmetine sunmayı amaçlamaktadır. Vizyonumuz, denizlerimiz ve iç sularımızda, vatandaşlarımıza emniyet ve güven dolu ortam yaratmak, denizlerimizi sosyal, kültürel ve sportif amaçlarla kullananların sayısını arttırmaktır.

Derneğimiz, denizi amatör maksatlarla kullanan denizcilere bir güvenlik şemsiyesi oluşturmak maksadıyla KIYIDAN UFKA EMNİYET projesi kapsamında birçok proje üretmiş ve hayata geçirmiştir. 2001 yılında başlatılan DAK-SAR (Denizde Arama Kurtarma – Search And Rescue) bu projelerin en önemli ayağıdır. Amacı kıyılarda, denizi amatör ve eğlence amaçlı kullanan denizcilere, denizde herhangi bir şekilde başı derde giren kişilere acil yardım ve can kurtarma hizmeti vermektir.

Kuruluşundan itibaren diğer ülkelerde faliyette bulunan arama kurtarma birimleri ile irtibata geçilmiş, 2001 yılında İngiltere’de aynı amaca hizmet eden, RNLI ile işbirliği yapılmıştır.

Sivil Toplum KuruluşlarındayızSöz; Siyasallı STK Temsilcisi’ndeSerpil ÇAM - Denizciler Dayanışma Derneği,1984 Mezunu, Dernek üyesi

25. Yıl Röportajları

Page 35: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

• Açık deniz kurtarma için dizayn edilmiş 2 adet ATLANTIC 21 bot hibe olarak alınmıştır

• Dz.K.K.lığı tarafından palamar botu olarak kullanılmak üzere bir tekne hibe edilmiştir

• Daha sonra envanterimize üç joker bot girmiştir

• Son olarak Kasım 2017’de Doctors without Borders’dan 2 adet PASIFIC 21 filomuza katıldı.

Şu an 8 adet bottan oluşan bir filomuz var.

Derneğimizin üye sayısı 2112 kişiye ulaşmış durumda.

Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın vermiş olduğu yetki, denetim ve kontrolünde Kalamış merkezli, 12 mil yarıçaplı deniz sahasında Bugüne kadar 2000’in üstünde kurtarma faaliyetinde bulunuldu. Bunlardan 551 adedi insan hayatına yönelik kurtarma faaliyetiydi.

Botlar ile ilgili basında yer alan haberimizin linki:

http://sinirtanimayandoktorlar.org/basinda-msf/msf-daksar-artik-marmarada-hayat-kurtaracaklar/

Burası, pofesyonel hayatın dışında, gönüllü olarak çalıştığınız bir STK değil mi? Bu alanda katkı sağlamaya nasıl karar verdiniz? Bazı özel yetkinlikler gerektiren bir çalışma sanki.

Derneğimiz tamaman gönüllü üyelerin katkıları ile faaliyetlerini yürütmektedir. Ben DAK-SAR ile 2009 yılında tanıştım. Her meslek grubundan, her yaştan gönüllümüz var. Denize aşina, denizcilik geçmişi olan ya da başlamak isteyen, fiziken yeterli kişiler arasından seçilen gönüllü adayları, denizcilik deneyimleri ne olursa olsun DAK-SAR faaliyetlerine katılmak için öncelikle gönüllü eğitimine katılır.

Denizci disiplinini, amatör denizci müfredatını esas alarak, dershane ortamında, bir hafta süren teorik eğitim ve sonrasında kurtarma botlarını tanıtarak uygulamalı eğitim alır. Eğitimler her faliyette devam eder, ayrıca yıl içerisinde gündüz ve gece tekamül eğitimleri, valilik koordinesinde icra edilen Sahil

Güvenlik Komutanlığı eğitimlerine gönüllü arama kurtarma sivil toplum kuruluşu olarak katılarak eğitimler pekiştirilir.

Faaliyetlerimizde DAK-SAR gönüllülerinin emniyeti esas alınmaktadır. Tüm gönüllülerimiz kazalara karşı sigortalanmıştır. Bugüne kadar yapılan kurtarma faaliyetlerinde personelimize ve kurtardığımız kişilere hiçbir şekilde zarar gelmemiştir

Merkezimizde 7 gün 12 saatlik vardiyalar halinde, 24 saat esasına göre telsiz nöbeti tutulmaktadır

Gönüllülerimiz nöbetlerine hafta içi 19:30’da gelip, sabah 07:00’da nöbeti bırakırlar. Gündüz, sabit personelimiz nöbeti devralır. Gerekirse yakınlarda oturanlardan destek alınır.

Haftasonları ise gündüz ve gece 2 ayrı vardiya gönüllüleri nöbet tutar.

Her vardiyada 1 bot kaptanı ve 2 bot personeli bulunur.

İhbarlar ve yardım talepleri, telsizden, cep telefonundan, marinadan veya Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan gelmektedir. Yardım ile ilgili ihbar alındığında, yardım talebi ile ilgili her türlü ayrıntılı bilgi alınmakta, süratle olay yerine gidilmekte, öncelikle insan hayatına yönelik kurtarma faliyeti yapılmaktadır. Gerekirse yardım isteyen tekne, imkanlarımız ölçüsünde marina veya barınaklara güvenli şekilde yedeklenmektedir.

Arama kurtarma faaliyetleri dışında, özel ya da kamu kurum ve kuruluşlarının düzenlediği, faliyet alanımız ve denizcilikle ilgili etkinliklerde ve projelerde yer almaktayız.

• Türkiye YELKEN Federasyonu yelken yarışlarında, Yüzme Federasyonu Olipiyat Komitesi’nin düzenlediği boğaz yüzme yarışlarında, boğaz kapama eylemlerinde, Corporate Games, Redbull gibi faliyetlerde güvenlik botu olarak görev almaktayız.

• Belediyeler ve üniversitelerle ortak projeler yaptık ve işbirliğimiz devam etmektedir.

• Deniz Ticaret Odası, TÜRDEF Denizcilik Federasyonu, Amatör Denizcilik Federasyonu gibi mesleki

kuruluş ve TURMEPA, Sarıyer Denizcileşme Merkezi gibi diğer gönüllü STK’lar ile yakın işbirliğimizi sürdürmekteyiz.

• Resmi bayramlarda 10 Kasımlarda Atatürk’ü anma törenlerine iştirak etmekteyiz.

• Kültürel çalışmalar kapsamında çeşitli emniyet ve güvenlik kılavuzları, çocuklara yönelik temel denizcilik kitapları hazırladık ve bunların eğitimlerini verdik.

• Çocuklar ve Engelliler için hazırlanan projelerde yer aldık. Bazıları örnekler aşağıda yer almakta:

Kartal Belediyesi ve Maltepe Üniversitesi Sokakta Çalışan ve Yaşayan Çocuklar için Uygulama ve Araştırma Merkezi (SOYAÇ) kapsamında, arama kurtarma eğitimi verdik.

http://www.kartal.bel.tr/tr/haberler/Habergoster.aspx?id=2323

Görme Engelliler Derneği ile yapılan projede görme engelli vatandaşlarımız deniz ile buluştu.

https://www.virahaber.com/daksar-gorme-engellileri-denizle-bulusturdu-35687h.htm

DAK-SAR, Bebekliler Derneği ve Bebek Semt Girişimi, Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu ve Sarıyer Denizcileşme Merkezi, Bahçeşehir Üniversitesi Türk Boğazları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ortaköy Yat Klübü ve Boğaziçi Dernekleri Platformu ile 2018 yılında, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram kutlamaları için hazırlanan Mavi Vatan, Mavi Çocuk, Mavi Uygarlık kutlamalarında, hem güvenlik amaçlı hem de çocuklar için hazırladığımız faaliyetlerle yerimizi aldık.

Gerçekleştirdiklerinize ait bizimle paylaşacağınız bir anınız var mı?

Biz bir aile gibiyiz. İyi günde, kötü günde hep beraber olmaktan keyif alıyoruz. Çok farklı statü, iş kolu, ilgi alanı ve yaşta gönüllülerimiz var. Bazı teknik servis hizmetleri dışında, botlar ve merkez binanın bakımından, nöbetlere; kurtarma ve diğer organizasyonlara kadar hepsi gönüllüler tarafından yapılır.

68 25. Yıl Röportajları 69

Anlatacak o kadar çok şey var ki; 2017 yılında aniden çıkan fırtına ile İstanbul’da ağaçlar, arabalar ve binalar zarar gördü. Denizde yardım için yakında olan gönüllülerimiz merkeze ulaşıp, organize oldular ve 30 dakika sonra biri Kadıköy, biri Caddebostan tarafında olmak üzere iki botumuz ekipleri ile denizdeydi.

Yine çok yakın tarihli bir olay; 2018 Nisan ayında, tüm vapur seferlerinin iptal olduğu gün, bu havada kimse denize çıkmaz derken, Adalar Maltepe arasında motor arızası veren bir tekneden yardım çağırısı aldık. Görüş mesafesi 10 metrenin altındaydı. Hemen bir acil durum koordinasyonu oluşturuldu. 2 botumuz tekneyi bulmak üzere yola çıktı. Yardım isteyen tekne, merkez ve botlar ile sürekli koordinasyon halindeydi. 3 saat sonra yardım isteyen tekne, içindeki 6 kişi ile sağlimen limana getirildi. Burada aldığımız teorik ve pratik eğitim ve deneyimin önemi çok büyük. Son derece hızlı organize olabiliyoruz. Arkadaşlarımızın ve yardım isteyenlerin sağlimen limana ulaştığında hissetiğimiz gurur ve mutluluk anlatılmaz.

İnşallah kimsenin başına böyle bir şey gelmez ama olursa biz nöbet yerideyiz.

Gençlere, üyelerimize nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Üniversite bittiğinde eğitim bitmiyor. Öğrenmek ömür boyu sürüyor. Formal eğitimin yanında yer aldıkları proje ve üyesi oldukları STK’ları CV’lerine yazabilirler. Bunlar CV’de oldukça etkileyici olabiliyor. Sevdiğiniz, seçtiğiniz bir alanda, proje hazırlama, organizasyon, iletişim, lojistik gibi bir sürü aşamadan oluşan bu tür çalışmalar hem sosyal çevre olarak

hem de beceri kazanmak açısından çok değerli katkı sağlıyor. Ayrıca manevi değeri çok yüksek.

Derneğimizin 25. yılı için söyleyeceğiniz bir iki cümle...

Derneğimizin faaliyetleri aidiyet duygusunu güçlendirirken, mezunlarımızın mesleki ve sosyal başarılarıyla gurur duyuyoruz. Biz 1980 girişliyiz. Yani İ.Ü. SBF’nin 2. mezunlarıyız. Mezuniyetimden bu yana 34 sene geçmiş. Hala arkadaşlarımı görünce o günler tap taze canlanıyor. Uzun bir aradan

sonra arkadaşlarımı sayenizde bulup

mezuniyetimizin 30. yılını okulumuzda

kutladık. Yeni ve eski mezunları,

hocalarımızı, öğrencileri bir arada

görmek, mesleki başarılarını öğrenmek

çok güzeldi. Yıllık toplantılar ve

yemekler okul ve mezunlarımızla bir

araya gelmenin en güzel yolu.

Ayırdığınız zaman ve çalışmalarınız için ne kadar teşekkür etsek az. Başarılar diliyorum.

DAK-SAR gönüllüsü olun DAK-SAR, tamamı gönüllülerden oluşan bağımsız bir sivil toplum kuruluşudur. DAK-SAR’ın gücünün temeli gönüllülerimizin yüksek özverileri, yetenekleri ve bilgilerine dayanır. İleri düzey denizcilik eğitimlerimiz, denizde hayat ve tekne kurtarma eğitimlerimiz sayesinde hem yetenekli bir denizci olabilir; hem de insanların hayatlarına dokunarak onların can yoldaşı olabilirsiniz.

Para bağışında bulunun DAK-SAR, insan hayatının tehlikede olduğu hiç bir kurtarma faaliyetinde ücret talep etmez. Botlarımızın yakıtları, bakım masrafları, kurtarma ekipmanlarının iyi durumda olabilmesi için bağışlarınıza gereksinim duyar. Siz de DAK-SAR için gönüllü olamayacak durumdaysanız, daha çok insana yardımcı olabilmemiz için bize bağışta bulunabilirsiniz.

T. İş Bankası IBAN bilgilerimiz;TR16 0006 4000 0011 1680 2289 68

Ekipman bağışında bulunun DAK-SAR arama ve kurtarma faaliyetlerinde kullanabileceğimiz her tür ekipman için bağış kabul etmektedir. Bot, dingi, can yeleği, can simiti, akaryakıt, motor, elektronik donanımlar, aksesuar ve kıyafetler de dahil olmak üzere bağışlayabileceğiniz ürünler ve güncel ihtiyaç listemiz için DAK-SAR ile iletişime geçebilirsiniz.

25. Yıl Röportajları

Page 36: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

1990 mezunu olduğunuzu biliyoruz. Ama sizi sizden dinlemek isteriz?

İstanbul doğumluyum. İstanbul’u çok seven ve bu harika şehrin güzelliklerini ve gizemlerini keşfetmekten haz alan biriyim. Mezuniyetten sonra profesyonel iş hayatına Ankara’da başlamıştım. Fakat yeniden İstanbul’a döndüm. Burada şehrin bazı zorluklarına rağmen mutluyum. Mezun olduğum İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi de tam beni ifade ediyor. Bu camianın bir parçası olmak gurur verici.

Profesyonel yaşantınızda telekom sektöründe yöneticisiniz. Size neler kattı bu alanda çalışmak?

2003 yılı başından itibaren Türk Telekom ve Avea’da Satın alma - Lojistik Direktörü olarak çalıştım. Bir yılı aşkın bir süredir de TT Assistt Çağrı Merkezi Şirketimizde Direktör olarak görevime devam etmekteyim. Öncesinde Sayıştay’da 11 yıl denetçi ve 2,5 yıl kadar da Enerji Bakanlığında Tetaş Gn. Md. Yrd. ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundum.

Mezun olduğunuz üniversite önemli fakat çalışmaya başladığınız kurumlar da önemli.

Telekomünikasyon şirketleri ve tedarikçileri bütün dünyada önemli ve benzer özelliklerde. Her bakımdan büyük, yenilikçi, rekâbetçi, çalışanlarına iş hayatında ufuk açan avantajlar sunan şirketler. Teknolojik gelişmeler, yenilikler, insan kaynakları uygulamaları, eğitim ve gelişim fırsatları söz konusu. Belli ki tüm bu sebeplerden, üniversite mezunlarının işe girmek için ilk tercihleri bu yönde oluyor.

Ben şahsen bir yandan yoğun bir çalışma temposunda iken kendi kişisel gelişimimi devam ettirmek ve ilave kazanımlar için fırsatları değerlendirmeye çalıştım. CiPS Sertifikasyon eğitimimi tamamladım. 2010 yılında

Avea’da çalışırken aldığım ‘Koç’luğun bana epey katkısı olduğunu düşünüyorum. Avea Liderlik Okulu’na, Hay Grup Liderlik Eğitimlerine, TT Mentörlük Programlarına katıldım. Halen TT Gönüllü mentörlerinden biriyim.

Mesleğinizi seviyor musunuz?

Evet. Yaptığım işi çok seviyorum. İnsanın işini severek yapmasını da çok önemsiyorum. Temelinde aşk ve sevgi olmayan işlerden ne kadar hayır ve bereket çıkar ki? İş seçimi ve tercihi bazen de şans ama çok önemli. İşinizi seviyorsanız ve keyifle yapıyorsanız sabah işe istekle gidersiniz. Başarılı da olursunuz.

Eğitim hayatınıza dair paylaşmak istedikleriniz...

İstanbul Siyasal’da okuduğumuz yıllarda okulumuzda çok sayıda sahasında otorite derecesinde önemli hocalarımız vardı. Ordinaryus Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, Cumhur Ferman, Vakur ve Rauf Versan, Ali Ülkü Azrak, Sevgi Güran, Sevim Görgün, A. Güner Sayar, Şükrü Hanioğlu, Nazif Kuyucuklu, Burhan Şenatalar. Hatta bizim fakültede olmasa da kitaplarını okuduğumuz ve kendilerine yetiştiğimiz Sebahaddin Zaim ve Nevzat Yalçıntaş ilk aklıma gelen isimler. Benzer şekilde yüksek lisans yaptığım Marmara Üniversitesi’nde de aynı şansı yakaladım. Ömer Dinçer, Sacid Adalı, Ahmet Tabakoğlu, Sabri Orman gibi değerli hocalardan ders okudum. Birlikte tez çalıştım. Mustafa Özel, Coşkun Yılmaz, Mehmet Metiner burada sınıf arkadaşlarım idi. O dönemler sayısı oldukça az olan özel üniversiteler çoğalınca bu değerli hocaları transfer ettiler. Herbiri bir yere dağıldı.

O dönemler okul ve yurtlardaki, çalışkan, gayretli ve çok değerli arkadaşlarımızın fazlalığını da kendim için bir şans olarak görmekteyim. Şu an görevde bulunan Maliye Bakanımız Naci Ağbal, Sayıştay Başkanımız S. Ahmet Baş gibi özellikle bürokraside çok önemli görevlere ulaşan çok sayıda arkadaşımız bizlere örnek ve ilham

Paylaşmayı seviyoruz... Söz; Siyasallı Gönüllü Eğitmen’de

70 25. Yıl Röportajları

Yaşar ÇAKMAKYönetici, Eğitmen, 1990 Mezunu

7125. Yıl Röportajları

oldular. Dezavantajımız diyebileceğim tek konu o yıllarda okulumuz mezunlarının sayısı az olduğu için henüz önemli görevlere gelmiş mezun sayısının da az olmasıydı.

Geçen zaman içinde okuma ve kitaplar ile aramı hep yakın tutmaya ve istifade etmede çalıştım. Daha başka bir çok kıymetli ilim adamı ve yazar ile tanıştım.

Yurtdışında nerelerde bulundunuz?

Fransa, Almanya, İspanya, İsviçre, İtalya, Gana, İran, Fas, S.Arabistan, Türkmenistan, Dubai, Hindistan, HongKong ve Çin’e seyahatlerim oldu.

52 yaşındayım. 25 yılı aşan profesyonel iş hayatımdan elde ettiğim tecrübelerimi, öğrenme isteği duyan özellikle gençlerle paylaşmayı çok seviyorum.

Eğitimci yönüyle Yaşar Çakmak’ı tanıyabilir miyiz? Ne tarz seminerler veriyorsunuz?

Uzmanlık alanım olan tedarik zinciri, lojistik, telekomünikasyon, çağrı merkezi konularında birçok toplantıda mesleki sunumlar yaptım. ‘Kariyer Günleri’ kapsamında üniversitelerde ve bir çok dernekte; liderlik, ilişki yönetimi, müzakere sanatı, hitabet, satış-sunum yapma, cv hazırlama, iş görüşmesi, iş hayatındaki zorluklarla baş edebilme ve iş hayatında yükselme tüyoları, işten sağlıklı ayrılma, hayat planı, değer katma vb konularla ilgili seminerler verdim.

Özellikle iş hayatında ‘ilişki yönetimini’ önemli görüyorum. Yöneticilerin de yöneticisi, patronu, müşterisi var. Patronumuzla, müşterilerimizle, çalışanlarımız ve iş ortaklarımızla 360 derece ilişkiler yumağında ilerliyoruz. Bizim kendimizi nasıl gördüğümüzden ziyade, nasıl ifade ettiğimiz ve çevrede nasıl algılandığımız mühim. İşini güzel yapan ve ilişkilerini iyi idare edenler, satışını doğru yerde, doğru hedefe, kıvamında yapanlar fark ediliyor ve başarıyorlar.

Eğitimlerinizdeki katılımcılarla yaşadığınız tecrübelerinizden bahseder misiniz?

Maalesef, “yeterince bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olan” insanların çok olduğunu gözlemliyorum. Ne olur önce bilgi sahibi olsak; önyargılarımızı bir kenara bırakıp öğrenmeye, anlamaya çalışsak; yargılamayı en sona bıraksak... Ne olur önce asıp sonra yargılamasak!.. Doğru bilgiye ulaşmak için harcanacak zaman, yanlış aksiyon ve kanaatler yüzünden kaybedilen zamandan daha azdır. Önce tahlil ve teşhis yapılır. Tedaviye sonra geçilir. Yeterli ve doğru tahlil yapmadan tedaviye geçmek hastalığı ve problemleri çözmediği gibi yeni problemler üretebilir.

Hayat ve iş süreçleri inanılmaz bir hızla değişiyor, gelişiyor. Bu şartlarda başarıyı, değişimi doğru anlamakta görüyorum. Önce bilgi sahibi olmak, iyi analiz yapmak, aksiyon planı oluşturmak ve tespit ettiğimiz en uygun çözümü hayata geçirmek lazım. Kararımız plan aşamasında kalmamalı, mutlaka aksiyon almalıyız. Bir çok insan kilolarından şikayet eder, ‘Mutlaka spor yapmalıyım.’ der, ama buna zaman ayırmaz. Hatta abartılı yemeye de devam eder. Fayda üretmek çok önemli. İyilik yapmak gerek, gülümsemek gerek... Hem de herkese... Bir yaraya merhem olmak, çare bulmak, yol açmak gerek; işin özü bu! ‘İyilik yap, istersen denize at, balık bilmezse Hâlik (Yaratıcı) bilir’ derler. Zerre kadar bile olsa bir emek, bir gayret asla ziyan olmaz.

Bizlere vereceğiniz bir mesaj varsa, bir son sözünüz varsa almak isteriz.

“İnsana değer vermek.” Her şeyden önce insana, insan olduğu için değer vermeliyiz. Kendimizi ve çevremizdeki her bir insanı önemsemeliyiz. İnsanı çözersek dünyadaki varlık nedenimizi anlarız ve ancak insanı mutlu edersek mutlu oluruz.

Page 37: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

72 Nostalji

‘87 MezunlarıNostalji Köşesi

73Nostalji

Anılar dedik... 1. sınıfta Anayasa Hukuku ve Siyaset Bilimine Giriş derslerinde 83 girişlilerin %85’inin ders tekrar yapmaları ve tüm 87’lilerin (geçen %15 içinde bile olsak) ilk SBF disiplinini buradan almaları dediler... Son sınıf son dönem Bankacılık Hukuku da mezuniyet öncesi son şok dediler... Özellikle çift grubun yüksek katılımı ile yapılan Castro gezisi en eğlenceli unutulmazlardan dediler... (Züleyha Özer-Hülya Neşe Orhon Çubukçu)

Arkadaş Yalnız Bırakılmaz... Erdoğan Akyüzlü’yü ve onun her zaman yanı başında olan Bayram Barun’u hatırlamayan yoktur. Bir gün Bayram, bir final sınavına yaklaşık bir saat kala Erdoğan’a beni çabuk bu ağrıdan kurtar çok dişim ağrıyor, hemen Mediko’ya gidelim der. Erdoğan dur bir dakika, şimdi Mediko olmaz, gel başka bir şey yapacağız der. Telaşla çıkılır Üniversitenin o meşhur kapısından Beyazıt Meydanına ve oradaki tekel büfesinden Erdoğan iki şişe kanyak alır. Tekrar girilir bahçeye. Bayram der, şimdi bunu yavaş yavaş ağzında beklet, birazdan dişini uyuşturacak ve hiçbir ağrın kalmayacak. Denilen yapılır ve bir şişe kanyak o şekilde içilmiş olur. Erdoğan bu arada kendisi de bir şişe kanyağı Bayram’la beraber içer. Biraz sonra sarhoş olunur ve farkında bile olmadan çam ağaçlarının altına uzanılır.

Sınav saati yaklaşınca salon zar zor bulunur ve önde Bayram, arkada Erdoğan sınav düzeninde oturur. Sınav salonu gözetmeni Necip Çakır Bayram’ın yanına gelir. Sen sarhoşsun Bayram, bu ne hal? Şimdi hoca seni görse, dışarı atar der. Bayram, ben keyfine içmedim der ve olan biteni anlatır. Hoca bir arka sırada oturan Erdoğan’ı da aynı halde görür. Senin de mi dişin ağrıyordur der. Erdoğan o her zamanki üslubuyla “Hocam ben arkadaşımı hiçbir zaman yalnız bırakamam” der.

Boğa Heykeli... Mustafa Girit Kadıköy Hasanpaşa’da ailesi ile birlikte yaşar ve her gün okula oradan gelip giderdi. Bir gün, hafta sonu annem yemek hazırlayacak, sizleri

eve bekliyorum diye davette bulundu sık görüştüğü arkadaşlarına. Herkes Mustafa’nın evinde buluştu. Ama Erdoğan’dan hiç ses soluk yoktu. Nerde bu Erdoğan diye bir süre sonra herkes Erdoğan’ı konuşur oldu. Birazdan ev telefonu çaldı.

Erdoğan soruyor, Mustafa nereye geleceğim? Mustafa, sen nerdesin Erdoğan ona göre tarif edeyim diyor. Erdoğan cevap veriyor, dam arkamda bir öküz var. Mustafa oğlum nerdesin anlamadım diyor. Erdoğan her zaman çabucak parlayan o haliyle, ulan anlamıyormusun, dam arkamda bir öküz var. Mustafa dönüyor, ya Erdoğan tam arkamda bir öküz var diyor bu nerede böyle? Bayram, ya Altıyol’da boğa heykelinin önündeki kulübelerde galiba diyor. Ve bir kahkaha tufanı kopuyor. 30 yıl boyunca Erdoğan’la Bayram’ın bir araya geldiği her yerde hep söylenip o güzel an anlatılır olmuştur. Bayram Barun

1983’lünün anısında Tarık Zafer Tunaya Hocamız... Okulumdan aklımda çok canlı kalan bir anımı anlatmak isterim. Fakültemizin kurulmasında öncü rolü üstlenen ve bunun için çok uğraşan Merhum Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın –bizim dönem hiç ders alamasa da- varlığını her zaman hissetmişizdir. 1985 - 1986 dönemi mezuniyet törenine katılıp abla ve ağabeylerimizin mezuniyet coşkusuna iştirak etmek istemiştim. Tunaya Hocamız kürsüye çağrıldığında mezun arkadaşlarımız ve hocalarımızın alkışları eşliğinde kürsüye geldi. Bütün sözlerini satırı satırına hatırlamasam da halini, tavrını ve taze mezunları sıralarda gördüğünde damlayan gözyaşlarını hayatım boyunca unutmayacağım. Fakültenin zorlu kuruluş döneminden sonra öğrencilerinin mezun olmasının onu nasıl mutlu ettiğini kısaca anlattı. 1986 yılında dördüncü dönem mezun vermesinin onu nasıl gururlandırdığını belirtti. İyi ki hepiniz hayatımda oldunuz. Figen Taşkın Özgülşen

1987 mezunları tıpkı mezuniyetlerinden önceki piknikte olduğu gibi 140’ı aşkın dönemdaş ile 30. yıl için özel bir program yaptılar. Hocalarını da davet ettiler. Faküte ziyareti, profesörler evi, amfide toplantı ve ardından tekne gezisi. Organizasyonda görev alan öğrencilerimiz derneğin kuruculuğunu üstlenen 87’lileri tanıma şansına sahip oldular. Fotoğrafçımız anları ölümsüzleştirdi.

Herşey çok güzeldi..

’87 Mezunlarının 30. Yılda Hatırladığı Anılar

Page 38: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

74 Nostalji

30. yıl bir kırılım noktası. İSBF Mezunlar Derneği 6 yıldır fakülte mezuniyet törenlerinde 30. yılını dolduran mezunlarımız için nostaljik kep atma töreni organize ediyor. Ayrıca gerçekleşen 30. yıl buluşmalarına anlam katmaya devam ediyor. 1988’lilere yönelik hazırlana sergi, 5 Mayıs 2018’deki heyecanlarını ve anılarını paylaşmamız anlamına geliyor. Yapılan çekimler ise her zaman yaşayacak canlı bir arşiv aslında... İSBF Mezunlar Derneğinin hediyesidir. Dostluklarınız daim olsun...

‘88 Mezunları

75Nostalji

Lüftü Cebeci için...

Sevgili Lütfü, grubumuzun neşe kaynağı idi. Okula en erken o gelir, en geç de o giderdi. Ön sıraları bize ayırır, kendisi bir arkaya otururdu. Tabii, biz ön sıralara mührümüzü vurduktan sonra, zaten kimse oturamadı bir daha! Ders sırasında yaptığı yorumları bize fısıldadığı zaman yüzümüzün halini hocamız görmesin diye ne yapacagımızı bilemezdik. Yemekhanenin o Fizan’a kadar uzanacak sandığımız kuyruğu Lütfü’nün sayesinde eğlenceye dönüşür, neredeyse sıranın bize gelmesine üzülürdük. Yemekhanenin “sanat galerisi” ne dönüşmüş duvar yazılarını Lütfü gibi yorumlayabilen herhalde yoktu. Lütfü Cebeci, çok okuyan, düşünen idealist bir arkadaşımızdı. Ciddiyet ve neşe yüzünde aynı anda okunabilirdirdi. İş hayatına T. Halk Bankası’nda uzman olarak başladı. Aynı bankada müfetiişlik, Çanakkale Merkez Şube Müdürlüğü, Eskişehir Bölge Müdürlüğü yaptı. 2002-2003 yılları arasında Türk Patent Enstitüsü Şube Müdürlüğü, 2003-2004 yıllarında da SHÇEK’de müfettiş olarak çalıştı. 18 Aralık 2004 tarihinde, elim bir trafik kazası sonucu, genç yaşında aramızdan ayrıldı... ama hiç unutulmadı! RUHUN ŞAD OLUN LÜTFÜ! Nurçin Odabaşı Emül, SBF 88 Tek

Mustafa Koçak için...

Mustafa Koçak, 1966 yılında Aksaray/Ortaköy ilçesi Sarıkaraman kasabası’nda doğdu. Liseyi birincilikle bitirerek 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi. 1988 yılında mezun oldu ve idari Yargı sınavını kazanarak 1990 yılında staja başladı. 1992-1996 yılları arasında Sivas İdare Mahk. Üyesi, 1997-2000 yılları arasında Adana 2. İdare Mahk. Üyesi, 2005-2010 yılları arasında Trabzon Bölge İdare Mahk. Üyesi, 2011-2013 yılları arasında Mersin 1. İdare Mahk. Başkanı, 2013-2015 yılları arasında Samsun Bölge İdare Mahk. Üyesi, 2015-2016 yılları arasında Samsun Bölge İdare Mahk. Başkanı, 2016-2017 yılları arasında Samsun Bölge

İstinaf Mahk. Başkanı olarak görev yaptı. İşini seven ve hakkıyla en iyi şekilde yapmayı ilke edinen dürüst, kurallı ve adaleti erdem sayan bir görev insanı idi. Ne yazık ki Kasım 2015’te yakalandığı mide kanseri hastalığı Şubat 2017’de onu aramızdan ayırdı. Son günlerine kadar iyileşme ümidini ve çalışma azmini hiç bıkmadı. Sevgili Mustafa’nın eşi ve 2 oğlu büyük SBF Ailesi’nin en değerli üyeleridir artık.

SBF’nin koridorları verimli bir toprak imiş! Yeşerttiği filizler birer sarmaşık olmuş, yayılmış yurt sathına! İç içe geçmiş bazen, bazen de dallar ayrı ayarı yol almış! Ne gam! Kök aynı ya! Bir arada tutmuş hep! O kök; arkadaşlık, dostluk ve dahi kardeşlik “Özsuyu’nu” yaymış dallarına! Öyle bir bağ imiş ki bu; yıllarca görmese de arkadaşını, bilirmiş ki; “o orada!“ Yıllardan sonra duyduğu ses, okul koridorunda çınlayan aynı ses! Her türlü yeni kimliklerinden münezzeh, aynı tonda, aynı samimiyette!

Mustafa kardeşimle, okuldan sonra uzun zaman görüşmemiştik. Ama o benim için, “hep orada” olanlardandı. Gölgelenecek bir ağaç, yaslanacak bir kaya, içimizi ferahlatacak bir esinti! Karda, buzda dahi yatağından kaldırılacak bir dost! İlk defa ve sadece ondan duyduğum bir sözünü hiç unutmayacağım. Her konuşmamızdan sonra, “Hatırın var olsun“ derdi. Senin de rahmetin bol olsun. Ruhun şad olsun! Mekânın cennet olsun sevgili arkadaşım/kardeşim! HATIRIN DA, HATIRAN DA HEP VAR OLSUN!!!

Nurçin Odabaşı Emül, SBF 88 Tek

30. yıl toplantısında sevgiyle, dostlukla ve dualarla hatırlandılar arkadaşlarımız.

Onlar okuldaşımız idiler... Herbiri için güzel sözler duyduk dönemdaşlarından.

Tarık Zafer Tunaya hocamızın mezarında yazdığı gibi; Sevmişler ve Sevilmişler...

1988’liler 30. yılda arkadaşlarını unutmadı

Ali Yaşar YurdabakMehmet SarıcaMehmet PekerMustafa KoçakLütfi Cebeci Ufuk AydınYavuz Şedele

1988 mezunu, sevilen, başarılı profesyonel hayatlarıyla çevrelerine örnek olan insanlardı her biri...İSBF Mezunlar Derneği tarafından 88’lilerin 30. Yıl Ormanı kurulurken dönemdaşları “onlar için de birer ağaç dikelim” dediler. 88’lilerin ormanında Ali’nin, Mehmet Sarıca’nın, Ufuk’un, Mehmet Peker’in, Yavuz’un, Mustafa’nın, Lütfü’nün de birer ağacı var.Unutulmamak ve hatırlanmak güzeldir. Hatırlanmak, yaşamak demektir.Kendilerini sevgi ve saygı ile anıyor, ailelerine “yanınızdayız” demek istiyoruz.

İsimler hatırlandığında anılar döküldü yakın dostlardan...

Page 39: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

76 Nostalji

30. yıl bir kırılım noktası... İSBF Mezunlar Derneği 6 yıldır fakülte mezuniyet törenlerinde 30. yılını dolduran mezunlarımız için nostaljik kep atma töreni organize ediyor. Ayrıca gerçekleşen 30. yıl buluşmalarına anlam katmaya devam ediyor... 1988’lilere yönelik hazırlanan sergi 5 Mayıs 2018’deki heyecanlarını ve anılarını paylaşmamız anlamına geliyor... Yapılan çekimler ise herzaman yaşayacak canlı bir arşiv aslında... İSBF Mezunlar Derneğinin hediyesidir... Dostluklarınız daim olsun.. .

İSBF Mezunlar Derneğinden 88’lilere Özel Sergi

Kuşbakışı Anılarınız

77Siyasallılardan Haberler

01.06.2018: 2017 mezunlarından üyemiz Osman Tataroğlu, Tahsilat ve Stok Kontrol Yöneticisi olarak Doru Finansal Servisler’de bir yılını tamamladı.

01.06.2018: 2017 Mezunlarından üyemiz Merve Kahraman Bursa’daki iş hayaını, Wunder firmasında ihacat departmanında sürdürmek üzere İstanbul’a transfer oldu.

30.05.2018: 2012 Mezunlarından Ece Çim, doktora ödevi olarak seçtiği Mekanların Kurum Kültüründe Önemi konulu araştırmasını İÜ SBF binası üzerine kurarak mezunlar ve mensuplarla yaptığı görüşmelerden çıkarımlarıyla zenginleştirerek tamamladı.

25.5.2018: 2018 mezunlarından Alican Çolak, Kolay Mutabakat’ta İş Geliştirme Yöneticisi olarak işe başladı.

25.05.2018: 2014 mezunlarımızdan Büşra Yamak, Doru Finansal Servisler’de Market Operasyon müdürü oldu.

26.04.2018: 1987 mezunlarımızdan Naim Bilginoğlu’nun ortak olduğu The Galata İstanbul Otel açıldı.

25.4.2018: 2014 mezunlarından Aysu Koray, Doru Finansal Servisler’de Market Operasyon Elemanı olarak göreve başladı

08.04.2018: 1985 mezunlarından Danışma Kurulu Üyemiz Gün Bilgin’in ağabeyi vefat etmiştir. Acısını paylaşıyor, başsağlığı diliyoruz.

23.03.2018: 1985 mezunu Metin Martı‘nın babası vefat etti.

21.03.2018- 1986 mezunlarımızdan üyemiz Gün Bilgin, Birleşmiş Milletler’de “Bağımsızım çünkü çalışıyorum’ adlı iş koçu destekli istihdam programını anlattı.

09.03.2018: 1987 mezunu Günay Kaplan’ın annesi vefat etti.

08.03.2018: 1985 mezunlarımızdan işadamı, akademisyen üyemiz Aslan Yaman’ın ilk kitabı “Sovyet Sosyalizminin Anayasaları“ Doğu Kütüphanesi Yayınları’ndan çıktı.

08.03.2018: 1990 mezunlarımızdan Fatih Sultan Mehmet Yıldırım, TMSF İştrakler ve Gayrimenkuller Daire Başkanlığı’na atandı

01.03.2018 2017 mezunlarımızdan üyemiz Melis Gözde, İTO’da çalışmaya başladı.

06.03.2018: 1993 mezunlarımızdan Meryem Özen’in babası vefat etti.

13.02.2018: Fakültemiz hocalarından Doç Dr. Nuray Ergüneş Oruç vefat etti

22.02.2018: 1983 mezunlarımızdan Elvan Pektaş Deniz’in babası vefat etti.

16.02.2018: 1987 mezunlarımızdan

üyemiz Erhan Adalı, YKB’de GMY’na atandı

11.02.2018: 1987 mezunlarımızdan Oya Didar Doğan‘ın babası vefat etti.

5.02.2018: 1985 mezunlarından Meryem Salman’ın babası vefat etti.

05.02.2018: Değerli Hocamız Burhan Şenatalar, CHP’nin 36. Olağan Kurultayı’nda en yüksek ikinci oyu alarak Bilim Yönetim ve Kültür Platformu Üyesi olarak Parti Meclisi’ne seçildi.

05.02.2018: 1985 mezunlarımızdan Ömer Lütfü Alemdar’ın annesi vefat etti.

27.01.2018: Her yıl Dünya Gümrük Örgütü’nce başarılı çalışmalardan dolayı Gümrük Personeline verilen “DGÖ Liyakat Sertifikası“ 2018 yılı için “Ekonomik Kalkınma için Güvenli bir İş Ortamı” sağlamada göstermiş olduğu gayretlerden dolayı 1990 mezunlarımızdan Ali ihsan Bilgetürk’e layık görüldü.

18.01.2018: 1987 mezunlarımızdan derneğimizin eski başkanı İsmail Tavlı bir operasyon geçirdi.

09.01.2018: 1985 mezunlarımızdan üyemiz Ayşe Muradoğlu çok önemli bir kalp operasyon geçirdi.

09.01.2018: 1986 mezunlarımızdan üyemiz, Fakültemiz öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Osman Balkanlı ağır bir ameliyat geçirdi.

05.01.2018: 1985 mezunlarımızdan İsmail Güner‘in kayınpederi vefat etti.

02.01.2018: 1987 mezunlarımızdan Adil Salepcioğlu’nun annesi vefat etti.

01.01.2018: 2014 mezunlarından Deniz Gülbudak, Doru Finansal Servisler’de üçüncü yılın sonunda Akaryakıt Operasyon Yöneticisi oldu.

10.11.2017: 1985 mezunlarımızdan Hakan Sungun’un kardeşi vefat etti.

21.10.2017: 1986 mezunlarımızdan aktif üyelerimiz Ali Dost Aydın’ın kızı, geniş katılımlı bir düğün organizasyonuyla evlendi.

17.10.2017: 1985 mezunlarımızdan üyelerimiz Rıdvan Yirmibeşoğlu’nun babası vefat etti.

06.10.2017: 1986 mezunlarımızdan derneğimiz Başkan Yardımcılarından Şaban Oruç’un babası vefat etti.

05.09.2017: 1990 mezunlarımızdan üyemiz Özdemir Gül, Kıbrıs Kooperatifler Merkez Bankası’na Yönetim Kurulu Üyesi olarak atandı.

24.08.2017: 1993 mezunlarımızdan Osman Beyazyıldız’ın babası vefat etti.

20.08.2017: 1990 mezunlarımızdan Denizli Vali Yardımcısı İsmail Soykan, 1. Derece kadrolu Eskişehir Vali Yardımcılığına atandı.

20.08.2017: 2001 mezunlarımızdan Ahlât Kaymakamı Bülent Tekbıyıkoğlu, 1. Derece kadrolu İller idaresi Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı’na atanmıştır.

20.08.2017: 1986 mezunlarımızdan Çayırova Kaymakamı Mustafa Hotman, 1. Derece kadrolu Hukuk Müsteşarlığı’na atandı.

19.08.2017: 1985 mezunlarımızdan Yönetim Kurulu üyemiz Canan Özerden’in kızı İstanbul’da Hekimbaşı Salihefendi Yalısı’nda gerçekleştirilen geniş katılımlı bir düğün organizasyonuyla evlendi.

19.08.2017: 1993 mezunlarımızdan Olcay Kutlu’nun annesi vefat etti.

18.08.2017: 1987 Mezunlarımızdan Yusuf Karabulut’un oğlu Ozan Karabulut evlendi.

17.08.2017: 1985 mezunlarımızdan Yetkin Bülbül’ün annesi vefat etti.

13.08.2017: 1986 mezunlarımızdan, derneğimize her zaman destek veren eski YK Üyemiz Serdar Efe’nin kızı Arzu Efe, geniş katılımlı güzel bir düğün töreni ile evlendi.

11.08.2017: 1986 mezunlarımızdan Hasan Mor’un annesi vefat etti.

01.08.2017: 1994 mezunlarımızdan Yusuf Çiftçi, Aktif Sigorta isimli acentesini kurarak Mardin’de Quick sigorta AŞ’nin yetkili acentesi olarak hizmet vermeye başladı.

01.08.2017: 1993 mezunlarımızdan Malî müşavir okuldaşımız Ahmet Meydan’ın, Hamza isimli bir oğlu dünyaya geldi.

01.08.2017: İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanlığına Prof. Dr. Ayşegül Komşuoğlu Çıtıpıtıoğlu atandı.

31.07.2017:1993 mezunlarımızdan üyemiz Yrd. Doç. Dr. Ahmet Fidan’ın annesi Mevlüde Fidan vefat etti.

27.07.2017: 1996 mezunlarından danışma kurulu üyemiz Süreyya Altıncı Ersoy’un Kayınpederi Dr. Mert Ersoy vefat etti.

26.07.2017: 1987 mezunlarımızdan üyemiz Hasan Ulusoy, Sofya Büyükelçiliğine atandı.

25.07.2017: 1987 mezunumuz Remzi Altınok’un sevgili kızı Selin, North Carolina Üniversitesi’nde Prof. Dr. Aziz Sancar’ın başında olduğu Biyoloji ve Biyomedikal Bilimler bölümüne asistan olarak kabul edildi.

Siyasallılar’dan haberler

Page 40: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş

78 Siyasallılardan Haberler

24.07.2017: 2012 mezunu eski Yönetim Kurulu Üyemiz Emrah Tezcan, Genç Liderler ve Girişimciler Derneği (JCI) Kadıköy Başkanlığı’na seçildi.

22.07.2017: 1986 mezunlarımızdan üyemiz Rahmi Şen’in kızı Begüm Şen, güzel bir nikâh töreniyle evlendi.

16.07.2017: 1993 mezunu Sedat Koç, 15 Temmuz 2017 Hâkimler Savcılar Kurulu’nun Yaz kararnamesiyle Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Daire Başkanlığı’na atandı.

14.07.2017: 1990 mezunlarımızdan derneğimiz danışma kurulu üyesi Fatih Erden’in çok değerli eniştesi vefat etti.

10.07.2017: 1987 mezunlarımızdan, derneğe .ok uzun yıllar katkı sağlamış, eski yönetim kurulu üyemiz, Belgeselin yapımında büyük desteği olan arkadaşımız Figen Taşkın, Yılmaz Özgülşen ile Ordu’da şık bir törenle evlendi.

17.06.2017: 1986 mezunlarımızdan üyemiz Didem Yurtsever evlendi.

30.6.2017: 1985 Mezunu Yönetim Kurulu üyemiz Canan Duran Özerden’in kayınpederi Hüseyin Naim Özerden vefat etti.

19.6.2017: 1986 mezunumuz Didem Yurtsever, Kemal Soysal’la evlendi.

18.6.2017: 1990 mezunlarımızdan Arif Zencirci’nin annesi vefat etti.

09.06.2017: 1987 mezunumuz İlhan Çetin Keleş‘in babası vefat etti.

02.06.2017: 2014 mezunu üyemiz Hayal Çıtak Baydaş, Doru Eğitim Danışmanlık Hizmetleri ve Dış Ticaret AŞ’deki finansal kontrolörlük görevinden, Miele Elektrikli Aletler Dış Tic. ve Paz. Ltd. Şti. Genel Müdürlüğü’ne finans kontrol uzmanı olarak transfer oldu.

02.06.2017: 1990 mezunumuz İsmail Yüksel’in annesi vefat etti.

30.5.2017: 2002 mezunumuz Gökhan Gencel’in babası vefat etti.

20.05.2017: 1987 dönem mezunları 30. yıl özel toplantısını organize ederek İstanbul’da muhteşem bir haftasonu geçirdiler.

03.05.2017: 1987 mezunumuz İlyas Aydil’in babası vefat etti.

17.4.2017: 1990 mezunumuz Fatih Erden’in aile büyüğü amcası vefat etti.

14.4.2017: Fakülte hocalarımızdan Prof. Dr. Birsen Ersel vefat etti.

09.04.2017: 1986 mezunlarımızdan Mehmet Güntekin’in dayısı vefat etti.

06.04.2017: 1999 mezunlarımızdan Sanem Kurumlu ve Selçuk Kurumlu’nun, Tuna isimli erkek çocukları dünyaya geldi.

02.04.2017: 1986 mezunlarımızdan

Murat Gürpınar’ın babası vefat etti.

17.03.2017: 1986 Mezunlarımızdan Atilla Şahin’in annesi vefat etti.

10.03.2017: 1986 Mezunlarımızdan Ali Yerli‘nin annesi vefat etti.

05.03.2017: 2000 Mezunlarımızdan Balıkesir Gömeç Kaymakamımız Cumhur Duran vefat etti.

25.02.2017: 1993 mezunumuz Özer Gül’ün babası vefat etti.

06.02.2017: 1988 Mezunlarımızdan Samsun İdare Mahkemesi Başkanı Mustafa Koçak vefat etti.

17.12.2016: 1983 Mezunlarımızdan Asım Ses’in babası vefat etti.

08.12.2016: 1993 mezunlarımızdan Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Fatih Savaşan, Milli Savunma Üniversitesi Rektör Yardımcılığına atandı.

01.12.2016: 1988 Mezunlarımızdan Emel Okan Zeydan’ın annesi vefat etti.

19.10.2016: 1992 Mezunlarımızdan Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı Ali Fidan‘ın babası vefat etti.

19.10.2016: 2014 Mezunlarımızdan Furkan Bayer‘in babası vefat etti.

10.10.2016: 1987 mezunlarımızdan Avni Ertaş’ın annesi vefat etti.

06.10.2016: 1988 mezunlarımızdan Danıştay İkinci Dairesi Kıdemli Tetkik Hâkimi Ali Alpat’ın annesi vefat etti.

06.10.2016: 1987 mezunlarımızdan Abbas Fevzi Kızılok’ un annesi vefat etti.

24.09.2016: 1990 mezunlarımızdan Hikmet Uzunarslan vefat etti.

21.09.2016: 1985 mezunlarımızdan Şırnak Valisi Ali İhsan Su’nun babası vefat etti.

10.09.2016: 1987 mezunlarımızdan Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanı Orhan Tavlı, Çanakkale Valiliği’ne, atandı.

10.09.2016: 1988 mezunlarımızdan İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Selami Altınok, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne atandı.

10.09.2016: 1993 mezunlarımızdan Artvin Valisi Muhterem İnce, İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı’na atandı.

05.09.2016: 1988 Mezunlarımızdan Menderes Yıldız’ın eşi Ümmühan Yıldız vefat etti.

30.08.2016: 2006 mezunlarımızdan Başbakan Yardımcılığı Özel Kalem Müdürü Bünyamin Korkmaz, TRT Genel Sekreterliği’ne atandı.

30.08.2016: 1988 mezunlarımızdan Mustafa Taşkın’ın annesi vefat etti.

26.08.2016: 1992 mezunlarımızdan Düzce Valisi Ali Fidan, Mili Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı’na atandı.

17.08.2016: 1989 mezunlarımızdan Sağlık

Bakanlığında İç Denetçi Aslan Özdemir’in babası Ali Özdemir vefat etti.

10.08.2016: 1992 mezunlarımızdan Ender Boğazlayan’ın uzun süredir hastalıkla mücadele eden ablası vefat etti.

06.08.2016 :1988 mezunlarımızdan Mustafa Taşkın’ın babası vefat etti.

03.08.2016: 1990 mezunlarımızdan Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali Kumbuzoğlu, TBMM Genel Sekreteri olarak atandı.

11.07.2016: 1993 mezunlarımızdan Kültür Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman’ın babası vefat etti.

15.07.2016: 1985 mezunlarımızdan Ayşe Evke Muradoğlu’nun kızı evlendi.

03.07.2016: 1985 mezunlarımızdan Aslan Yaman’ın annesi vefat etti.

02.07.2016: 1992 mezunlarımızdan İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nde Daire Başkanı Murat Çekmen vefat etti.

30.06.2016: 1988 mezunlarımızdan Mülkiye Başmüfettişi Bahadır Karakaya’nın babası vefat etti.

02.05.2016: 1988 mezunlarından İstanbul Bölge İdare Mahkemesi hakimi Yunus Kutlu’nun babası vefat etti.

30.04.2016: 1987 mezunlarımızdan Konyaaltı (Antalya) Kaymakamı İbrahim Keklik’in babası vefat etti.

22.04.2016: 1988 mezunlardan Yaşar Doğan’ın babası vefat etti.

21.04.2016: 1990 Mezunlarından Murat Erşan’ın annesi vefat etti.

24.03.2016: 1995 mezunlarından Nevzat Kars vefat etti.

20.03.2016: 2016 mezunlarından Gül Koldamca, Vergi Müfettiş Yardımcısı olarak Maliye Bakanlığı’nda çalışmaya başladı.

20.02.2016 :1998 mezunu Kiptaş Finans Müdürü Bilal Veli’nin babası vefat etti.

09.02.2016: 1990 mezunumuz Yaşar Çakmak’ın annesi vefat etti.

21.01.2016: 1995 mezunlarından Önder Güzelarslan‘ın babası vefat etti.

06.01.2016: 2010 Mezunlarından Cihat Gürsoy vefat etti.

06.01.2016: 1985 Mezunlarından İsmail Hakkı Sayın’ın babası vefat etti.

Page 41: İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunlar Derneğiisbfmezder.org.tr/yeni/bultenler/Bulten_Bahar_2018.pdf · dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş