sosyalizm ve İnsan

70
Sosyalizm ve ˙ Insan Ernesto Che Guevara

Upload: kaosakatki

Post on 04-Jul-2015

223 views

Category:

Education


7 download

TRANSCRIPT

Page 1: Sosyalizm Ve İnsan

Sosyalizm ve Insan

Ernesto Che Guevara

Page 2: Sosyalizm Ve İnsan

[Türkçe çevirisi: Che Guevara, Sosyalizm ve Insan, Yar Yayınları, Ha-ziran 1990.]

1

Page 3: Sosyalizm Ve İnsan

Içindekiler

1 Ideolojik Anketler Üzerine 3

2 Üniversitenin Zenciler, Melezler, Isçi ve Köylülerle Renk-lenmesi Gereklidir 5

3 Küba’nın Ekonomisinin Geleceginde Üniversitenin Rolü 9

4 Sendikal Harekete Saygı Olarak 17

5 Isçi Sınıfı ve Küba’nın Sanayilesmesi 19

6 Devrimci Tıp 35

7 Uluslararası Gönüllü Emekçi Müfrezelerine Veda Söylevi 44

8 Küba’da Sosyalizm ve Insan 53

2

Page 4: Sosyalizm Ve İnsan

Bölüm 1

Ideolojik Anketler Üzerine1

MADEM KI:

Küba halkının onayını kazanan Havana Bildirisi, insan haklarını ve tümyurttasların toplumsal ve siyasî esitligini ilân etmektedir;

MADEM KI:

Toplumun sosyalist gelisimine yön veren yasalar herkesin özgürce gelis-mesini ve herkesin ortaklasalıgın yararına en tam biçimde faydalı olmasınıamaçlamaktadır.

MADEM KI:

Çalısma hakkı, anayasamızın2 kabul ettigi bir ilkedir; [sayfa 5]

MADEM KI:

Bazı çalısma merkezlerinde, yönetimin, isçiler arasında ideolojik anket-ler düzenledigi, bunun uygulanmasının bireyin tam özgürlügünün kısıtlan-ması sonucunu verdigi ögrenilmistir;

MADEM KI:

Bakanlık amaçlarına en uygun normları saptamakta tam bir yetki sahi-bidir.

Bakanlıgımız su kararı almıstır:

1Sanayi Bakanlıgının 19 Mayıs 1959’da kabul ettigi 61-127 No.lu karar. (Marcha dergi-sinde, Montevideo’da, 20 Ekim 1967’de yayınlandı.) Bu karar, ülke ekonomisinin yapısındaetkili olan eski KP üyelerinin emekçiler arasında ideolojik anketler yaptıkları bir dönemde,Sanayi Bakanı olan Guevara tarafından alınmıstır.

21940 anayasası.

3

Page 5: Sosyalizm Ve İnsan

1) Bakanlıgımıza baglı is merkezleri yöneticilerine, emekçiler arasındaideolojik sorusturmalar hazırlanması, ya da uygulanmasının yasak-lanması.

2) Ideolojik anketlerin, ancak bakanlıgımıza baglı emekçiler devrimci ör-gütlere girmek istediklerinde uygulanabileceginin; bu durumda anket-lerin devrimci örgütlerin belirleyecegi kimselerce yönetileceginin bel-irtilmesi. [sayfa 6]

4

Page 6: Sosyalizm Ve İnsan

Bölüm 2

Üniversitenin Zenciler,Melezler, Isçi ve KöylülerleRenklenmesi Gereklidir1

Sevgili yoldaslar, yeni üniversiteli is arkadaslarım ve Küba’nın kurtulusuugruna mücadeledeki eski silâh arkadaslarım, bu söylevime baslarken, bu-gün bana sunulan onur payesini ancak genel olarak halk ordumuza bir saygınisanesi olarak kabul ettigimi belirtmek isterim. Bunu kisisel bir paye ola-rak kabul edemezdim; çünkü anlamına uygun bir içerigi olmayan hiçbir se-yin bugünkü yeni Küba’da degeri yoktur. Ernesto Guevara olarak, pedagojifakültesinin fahri doktorluk payesini nasıl kabul edebilirdim; ögrendigimtek pedagoji, savas alanlarının, kaba sözlerin, kan dökücülügün pedagojis-idir. Bunlarla cübbe giymeyi hakettigimi sanmıyorum, bu nedenle DirenisOrdusunun üniformasını üzerimden çıkarmıyorum, ancak, ordumuz adınave onu temsil etmek üzere profesörler toplantısına gelip katılabilirim.

Fakat hepimiz için bir seref olan bu payeyi kabul ederken, halk ordusu-nun ve muzaffer ordumuzun selamını ve saygısını iletmek isterim.

Birgün, bu merkezin ögrencilerine, küçük bir [sayfa 7] konferansla, ünivers-itenin islevleri konusunda düsündüklerimi açıklamaya söz vermistim. Isle-rim, olayların yogunlugu bunu gerçeklestirmemi önledi; bugün fahri profes-örlük payemle onur kazanmıs olarak sözümü yerine getirecegim.

Her seyden önce, yeni Küba’nın hayatındaki temel islevi konusunda ün-iversiteye ne söylemeliyim? Yalnızca ögrenciler hakkında degil, profesörler

128 Aralık 1959’da Las Villas Merkez Üniversitesinde verilen söylev.

5

Page 7: Sosyalizm Ve İnsan

hakkında da, üniversitenin, zencilerle, melezlerle, isçi ve köylülerle renk-lenmesi gerektigini söyleyecegim; çünkü üniversite kimsenin malı degildir.Küba halkına aittir. Bugün temsilcileri bütün hükümet görevlerine getiril-mis olan bu halk, silahlanarak ayaklandı ve gericiligin engelini yıktıysa, bu-nun nedeni bu engelin esnek olusu degildi. Böyle bir esneklikten yararlanıphalkın atılımını durdurabilecek zekâyı gösteremediler; halk zafere ulastı, fa-kat muzaffer bir halk olmasına ragmen yine egitimsiz olarak kaldı. Bugün,halk kendi gücünden emindir, kendini egitebilecegini biliyor ve üniversite-nin kapısına gelip dayanmıstır. Üniversite esnek olmalı ve zencilerle, me-lezlerle, isçi ve köylülerle renklenmelidir, yoksa... halk kapılarını kıracak veüniversiteyi istedigi renklere boyayacaktır.

Ilk mesajım budur. Daha zaferin ilk günlerinde, ülkenin üç üniversite-sine de bu mesajımı iletmek istiyordum, fakat bunu ancak Santiago üni-versitesinde yapabildim. Benden halk olarak, Direnme ordusu olarak ve pe-dagoji profesörü olarak bir öneride bulunmamı isteseler, halka gitmek içinkendini halktan biri olarak hissetmek, halkın ne oldugunu, ne istedigini,neye ihtiyacı oldugunu, neler duydugunu bilmek gerekir, derdim. Biraz ün-iversite içinde analiz ve istatistik yapmak ve kaç isçinin, kaç köylünün, [sayfa

8] alın teriyle günde sekiz saat çalısanlardan kaçının bu üniversitede tem-sil edildigini arastırmak gereklidir. Bu konuda kendi kendine sorusturmayaptıktan sonra, kendini analizleme yöntemine basvurup, bugün Küba’nınbasında bulunan hükümetin, bu üniversitede halkın iradesini temsil edipetmedigini sormalıdır. Hükümet nerededir ve ne yapıyor? O zaman, maale-sef, bugün Küba halkının hemen hemen mutlak çogunlugunu temsil edenhükümetin, aracısız olarak halkın duygu, istek ve iradesini dile getirmekiçin, yönelis kazandırmak, sözünü söylemek, uyarıcı çıglıgını isittirmek içinKüba üniversitelerinde sesini duyuramadıgını görürüz.

Las Villas üniversitesi bu durumu düzeltmek için ileriye dogru bir adımattı ve sanayilesme üzerine forum düzenlediginde Kübalı sanayicilerle birl-ikte hükümete de çagrıda bulundu. Bizim, tüm devlet örgütlerinin ve devletebaglanan örgütlerin teknisyenlerinin fikirleri soruldu; çünkü kurtulusun builk yılında sasaalı biçimde hür tesebbüs denilen seyin oldum olasıya yapa-madıgı kadar çok is yaptıgımızı ögünmeksizin söyleyebiliriz. Yine, hükümetolarak, tarım reformunun dogrudan dogruya sonucu olan Küba’daki sanay-ilesmenin, devrimci hükümetin yön verisiyle ve onun aracılıgıyla yapılaca-gını, ülkenin gelisiminin bu asamasında özel girisimin elbette ki önemli birrol oynayacagını, fakat, normları hükümetin koyacagını bunun nedenininyararlılıkları, bu bayragı yükseltenin kendisinin olması, belki de kitlelerinen küçük bir etkisine karsılık vermek olabilecegini, fakat hal ne olursa ol-sun ülkenin sanayi sektörünün baskısı olmayacagını söyleyebiliriz. Sanayi-

6

Page 8: Sosyalizm Ve İnsan

lesme ve gerektirdigi çabalar dogrudan dogruya hükümetin [sayfa 9] eseridir, bunedenle sanayiyi planlayacak ve yönlendirecek olan odur.

Sözüm ona Kalkınma Bankasının verdigi yüklü krediler, bu ülkede orta-dan kaldırılmıstır. Bu banka, örnegin bir sanayiciye 16 milyon pesoluk birkredi veriyor, sanayiciyse yalnızca 400.000 peso yatırıyordu —bunlar gerçeksayılardır— bu para da adamın cebinden çıkmıyor, makina satıcılarının, ma-kina alımı için verdikleri yüzde 10 komisyondan geliyordu ve hükümet 16milyon peso kredi verirken 400.000 peso yatıran bu bay, isletmesinin mutlaksahibiydi. Ona, uygun ödeme zamanları tanınıyor ve ne zaman isine gelirseo zaman ödeme yapıyordu. Yeni hükümet buna karsı çıkıyor, bu durumukabul etmiyor, halkın parasıyla kurulmus olan bu isletmenin kendisinin ol-dugunu ilan ediyor ve eger hür tesebbüs, tümüyle Küba ulusunun parasın-dan yararlanan birkaç ayrıcalıklıdan olusuyorsa kendisinin, yani hüküme-tin hür tesebbüse karsı oldugunu açıkça söylüyor: ne olursa olsun, sanayiisletmeleri devlet planlamasına baglı olmalıdır. Planlamanın çetin alanınayaklastıgımıza göre, bir bastan bir basa ülkenin sanayi gelisimini planla-yan devrimci hükümetten baska hiç kimsenin ulusun gelecekteki ihtiyaç-larını karsılayacak gerekli teknisyenlerin özelliklerini ve miktarını sapta-maya hakkı yoktur ve ancak belirli bir miktarda avukat ve doktora ihtiyaçoldugunu, fakat bes bin mühendis ve on bes bin her türlü sanayi dalındaçalısacak teknisyene ihtiyaç duyuldugunu söylediginde hiç degilse devrimcihükümete kulak vermek ve bu elemanları yetistirmek gerekir, çünkü gele-cekteki gelismemizin garantisi budur.

Bugün tüm çabalarımızı Küba’yı degisik bir Küba yapmaya adıyoruz.Fakat sizinle konusan pedagoji [sayfa 10] profesörü hayal kurmuyor. Kendisindepedagoji profesörlügünden de Merkez Bankası yöneticiliginden de eser ol-madıgını ve eger bugün onun bu görevlerden herhangi birini yerine getir-mesi gerekiyorsa, kendisini buna zorlayanın halkın ihtiyaçları oldugunu çokiyi biliyor. Halk için olsa da, bu ıstırap çekilmeksizin yapılamaz, çünkü herhalükarda bir yandan ögrenirken bir yandan da çalısmak gereklidir. Halk-tan yapılan yanlısların üzerine sünger çekmesi istenmelidir, çünkü yeni birgöreve geldiginde, kimse yanılmaz degildir, kimse dogustan bilgin degildir.Bir zamanlar doktor olan, sonra kosulların zorlamasıyla silaha sarılmak zo-runda kalan ve iki yıl sonra kendini gerillacı komutanı olarak kabul ettiren,daha sonra ise banka müdürü, ya da ülkenin sanayiinin yöneticisi olan, üs-telik de pedagoji doktoru olabilen bu karsınızdaki profesör gibi, bu ülkeninögrenci gençliginin de, herkesin, yakın bir gelecekte, duraksamaksızın veyolda ögrenmek zorunda kalmaksızın kendisine gösterilecek görevi kabuledebilecegi sekilde hazırlanması gereklidir. Fakat sizinle konusan, halk ço-cugu olan, halkın yarattıgı bu profesör, yine aynı halkın da egitim hakkına

7

Page 9: Sosyalizm Ve İnsan

sahibolmasını, egitimde duvarların yıkılmasını, egitimin yalnızca çocuklar-ının egitim yapmalarını saglayacak paraya sahibolanların ayrıcalıgı olma-masını, egitimin Küba’nın günlük ekmegi olmasını ister.

Las Villas üniversitesinin profesörlerinin ve simdiki ögrencilerinin isçive köylü kitlelerini üniversiteye almak gibi bir mucizeyi gerçeklestirmeler-ini beklemiyorum, böyle bir düsünce hiç bir zaman aklımdan geçmez, mant-ıklı olan da budur. Asılacak uzun bir yol vardır, uzun hazırlık yıllarında, sizbunun denemesini yaptınız. Fakat devrimci ve isyancı [sayfa 11] olarak benimküçük geçmisime dayanarak, Las Villas üniversitesinin simdiki ögrenciler-ine egitimin kimseye bırakılan bir miras olmadıgını ve simdi görev yaptıgı-mız egitim kurumunun kimsenin aldıgı bir miras olmayıp tüm Küba halk-ına ait oldugunu anlatabilirim. Ya onu halka verirsiniz, ya da halk gelip onualır. Meslegimin çesitli asamalarına üniversiteli olarak, orta sınıftan bir in-san olarak, kuskusuz sizin bugün sahip olduklarınıza benzer gençlik özlem-leri olan bir doktor olarak basladıgım için, mücadele sırasında degistigimiçin, devrimin kaçınılmaz bir zorunluluk olduguna ve halkın davasının sonderece haklı olduguna inandıgım için, bütün bu sebeplerden dolayı, simdiüniversitenin sahipleri olan sizlerin onu halka vermenizi isterdim. Bunuhalk yarın gelir alır diye bir tehdit olarak degil, yalnızca bu, Küba’ya ver-mekte oldugumuz güzel örnekler arasında fazladan bir örnek olacagı için,Las Villas Merkez üniversitesinin sahipleri olan ögrencilerin devrimci hük-ümetleri aracılıgıyla onu halka vermelerini söylüyorum. Meslek arkadasla-rım olan üniversite profesörlerine de benzeri birkaç sey söylemek istiyorum,zenciler, melezler, isçi ve köylülerle renk kazanmaları gereklidir; halka git-mek, halkla uyum halinde olmak, yani tüm Küba’nın ihtiyaçlarına karsılıkvermek gereklidir. Bu basarıldıgında, kimsenin bir kaybı olmayacaktır. Herseyi kazanmıs olacagız ve Küba daha sert adımlarla gelecege dogru yürüy-üsünü sürdürebilecektir, ve o zaman simdi sizi selamlayan bu doktoru, bukomutanı, bu banka müdürünü ve bugünkü pedagoji profesörünü, bu profe-sörler toplantısına kabul etmek gerekli olmayacaktır. [sayfa 12]

8

Page 10: Sosyalizm Ve İnsan

Bölüm 3

Küba’nın EkonomisininGeleceginde ÜniversiteninRolü1

Sevgili yoldaslarım,

Görüsmemizin konusunun gelisimine dokunmadan önce, sizden M. Na-ranjo’nun —beni takdim edenin adı buydu sanıyorum— anlattıklarının birkelimesine bile inanmamanızı, beni devrimci ve birinci sınıf ögrencisi olarakmütevazi yerimde bırakmanızı rica ediyorum, çünkü halen Devrim Üniver-sitesinin maliye dalında birinci sınıf ögrencisiyim. Sadece bizim için ortakolan ve bizi bir çesit kardeslik içinde birbirimize yaklastıran bu sade devr-imci ve ögrenci sıfatlarıma dayanarak sizinle sohbet etmeye geldim. Bu gör-üsmenin daha az biçimsel olmasını, soru-cevap seklinde ve hatta tartısmalıolmasını umudediyordum, fakat bu söylevin televizyon aracılıgıyla bütünülkeye yayılacagı ögrenilince sözlerime biraz çeki-düzen vermem gerekti,çünkü yaklasacagımı ve üzerinde konusacagımı bildirdigim konu benim ug-rastıgım konudur ve sanıyorum aranızdan birçokları da bununla ugrasıyor.Konusmamın baslıgı asagı yukarı söyle olabilirdi: “Küba ekonomisinin ge-leceginde üniversitenin rolü”, çünkü ekonomi alanında [sayfa 13] yeni bir asa-maya giriyoruz. Politik alanda gerekli olan bütün nitelikleri kazandık, bubizim ekonomide reforma baslamamızı sagladı, hatta bu alanda ilk adımıarttık bile, topragımızın özel mülkiyet yapısını degistirdik, yani gelisme sü-reci içinde, olması gerektigi gibi, tarım reformuyla ise basladık.

Fakat bu gelismenin nasıl olacagını bilmek için, tarihi ve ekonomik yer-

12 Mart 1960 Havana Üniversitesi.

9

Page 11: Sosyalizm Ve İnsan

imizi belirlemek gereklidir.

Bir gelisim sürecine baslıyorsak, bunun anlamı bizim gelismis olmad-ıgımız, az gelismis, yarı-sömürge, yarı sanayilesmis oldugumuzdur. Fakatbizi az gelismis, yarı-sömürge, yarı sanayilesmis bir ülke yapan rejimin ka-rakteristiklerinin ne oldugunu incelememiz gereklidir. Bizi az gelismis birülke yapan bu rejimin karakteristiklerinin ne oldugunu incelememiz ve budurumdan kurtulmamızı saglayacak tedbirlerin neler oldugunu görmemizgereklidir.

Dogal olarak, az gelismis bir ülkenin birinci karakteristigi sanayisininolmayısı, mamul maddelerinin saglanması için dısarıya baglı olusudur veKüba az gelismis ülkenin bu birinci tanımına tamamıyla uymaktadır.

Mutlak olarak bir yarı-sömürge ülke oldugumuz halde Küba’nın yıllarboyunca, görünüsteki bolluk ve zenginligi nasıl açıklanabilir? Bunu açıkla-mak basittir, çünkü Küba’nın iklimi olaganüstüdür ve tek bir endüstrinin,seker endüstrisinin hızlı gelisimi bizim dünya pazarında bu tek endüstri,seker endüstrisi konusunda en yüksek üretkenlik düzeyleriyle yarısmayagirmemizi saglamıstır. Kendi koydukları yasaları çigneyerek, seker endüst-risinin gelisimine itici güç kazandıran, Kuzey Amerika sermayeleriydi.

Küba’da Kuzey Amerikan hükümeti zamanında bütün Kuzey Amerikal-ılara adada topraga sahibolmayı [sayfa 14] yasaklayan eski bir yasa vardı. Yasaböyle söylüyordu, fakat çabucak çignendi ve Küba’da yabancıların topragasahip olmasını önlemeyi amaçlayan Sanguily raporu hiçbir sey kazandır-madı. Yavas yavas yabancılar seker kamısı plantasyonlarına sahip çıktılarve her yıl altı milyon ton seker üreten ve dünya pazarında rekabete gir-isebilecek bir üretkenlige sahip 161 seker fabrikasından olusan güçlü birendüstri yarattılar. Fakat Küba’nın yarı-sömürge ülkelerin temel karakter-istiklerinden birini, yani tek yönlü bir üretici olma ve yalnızca ve özellikletek bir ürüne baglı kalma, bununla bütün tüketim maddelerini yabancı pa-zardan elde etmesini saglayacak dövizlere sahibolma özelligini korumasınaçok büyük bir özen gösterdiler. Güya bize sekerimize karsılık yüksek bir fi-yat ödüyormus gibi yaptılar, fakat, sadece arz ve talep yasasıyla ve ucuzbir tarifeyle yönetilen bir serbest ekonomi içinde, Kuzey Amerikan mamulürünleri için, ne yerli sanayilerin, ne de Birlesik Devletlerin dısında baskayerlerden gelen mamul ürünlerin yarısabilecegi tercihli tarifeleri zorla ka-bul ettirdiler.

Bu çok belirgin ekonomik bagımlılık, daha ulusal bagımsızlıgımızın ilkbaslarında, Platt yasasından sonra bile, hemen hemen mutlak sayılabilecekbir politik bagımlılık seklinde ortaya çıktı. Bu politik durum k [???] Ocak

10

Page 12: Sosyalizm Ve İnsan

1959’da tasfiye edildi ve hemen arkasından Kuzey’in devi ile sürtüsmelerve güçlükler belirdi. O güne kadar tercihli muamele görmeye alısmıs birülkenin, birdenbire Karaiblerin bu küçük sömürgesinin devrimin kullana-bilecegi tek lisanla konusmaya kalkısmasıyla, yani esit muamele görmekistedigini ilân etmesiyle karsılastıgını düsünürsek bu sürtüsmeler akla uy-gundur. [sayfa 15]

Baslangıçta, yarı eglenmis, yan endiseli bir ifadeyle bacaklarına tekmeatmaya niyetlenen bir sakallı cüceye bakan, fakat cüssesi sebebiyle uzagafırlatılamayan kocaman Sam Amcaları gösteren karikatürlere rastlanı-yordu. Fakat sakallı cüce Amerikalıların boyutlarına erisecek kadar büyüdüve Amerika’nın para babaları karsısında canlı bir varlık halini aldı. Her-hangi bir ülke, sömürü karsısında hosnutsuzlugunu ve uyusmazlıgını dilegetirmek istediginde Fidel Castro’nun sevdigimiz portresini bayrak olarakyükseltir.

Politik etki konusunda Amerika’da yenilmezligin en yüksek noktasınaeristik. Büyük Amerika ülkelerinin hosuna gitsin gitmesin, tartısmasız hal-kın önderleriyiz. Herseye kaadir [kadir] efendilerin gözünde, nefret ettik-leri Amerika’da saçma, olumsuz, saygıya deger olmayan ve karmakarısık nevarsa hepsini temsil ediyoruz, fakat öte yandan, Riyo Bravo’nun güneyin-den baslayarak, büyük Amerikan halk kitlesi yani bizim Amerika’mız için,küçük düsürücü anlamda “melez” dedikleri halklarda soylu, içten ve savasçıolan ne varsa hepsinin temsilcisiyiz. Fakat politik gelismemizin ekonomikgelismemizle aynı düzeyde olmadıgını (yani onu çok astıgını) gayet iyi bil-iyoruz. Birlesik Devletler Temsilciler Meclisinde entrika çeviren ekonomiksaldırı egilimlerinin bazı sonuçlar vermesi bu nedenledir, çünkü tek bir ür-üne ve tek bir pazara baglı oldugumuz halde, bu bagımlılıktan kurtulmakiçin bütün gücümüzle mücadele ettigimizden ve SSCB ile 10 milyon dolarlıkya da pesoluk bir kredi ve bir milyon ton seker için anlasma imzaladıgımız-dan, sömürge temsilcileri ortalıgı bulandırmaya ugrasıyorlar.

Baska bir ülkeye satıs yaparak kendimizi kölelestirdigimizi [sayfa 16] kanıt-lamaya çalısıyorlar. Kuzeyin devine sözümona tercihli fiyatlarla her zamansattıgımız sekerimizin üç milyon tonunun Küba halkı için nasıl bir kölelikanlamına geldigini hiçbir zaman kendi kendilerine sormamıslardır.

Pazarlarımızı ve üretimimizi çesitlendirmek için bir ekonomik müca-dele, halkı aydınlatmak, her an Küba devriminin niçin baska pazarlar ara-dıgını göstermek için bir politik savas yürütüyoruz. ABD Temsilciler Mecli-sinde tezgâhlanan yasa hikayesiyle, hazırlanan saldırıya karsı çıkmamızınve daha baska, çesitli pazarlara yönelterek sekerimizi hızla kurtarmaya ça-lısmamızın tarihi nedenini kanıtlayabiliriz. Fakat buraya yalnızca sekerden

11

Page 13: Sosyalizm Ve İnsan

sözetmeye gelmedim: Ondan hiç sözetmemeyi isterdim, çünkü yapmaya ça-lıstıgımız sey, sekerin Kübalıların elleriyle Küba fabrikalarında, dünyanıntüm pazarlarında mübadeleleri saglamak için üretilen çok çesitli Küba ür-ünlerinden biri olmasını saglamaktır. Teknigin ve kültürün rolünün gelis-mede en büyük önemini kazandıgı yön ve düzey budur, burada ulusumuzungelecekteki gelisimi için egitim merkezlerimizin rolünden sözetmek istiyo-rum. Bir ülkeye biçim verenin egitim oldugunu sanmıyorum, kültürsüz or-dumuzla pek çok engeli ve önyargıyı yıkarak bunun böyle oldugunu kend-imiz kanıtladık, fakat ekonomik gelismenin, yalnızca bir ekonomik dönüs-menin etkisiyle, bu düzeyde bir dönüsme yaratabilecegi de düsünülemez.

Egitim ve ekonomik gelisme sürekli olarak birbirini etkiler ve birbirle-rini tamamlarlar, ekonomik alanda ulusun tablosunu tamamıyla degistire-bildiysek de, görünüste üniversitede aynı yapıyı sürdürüyoruz. [sayfa 17] Sorunpratik alanda ortaya çıkıyor, örnegin tarım reformu ulusal enstitüsü konu-sunda.

Bir hamlede petrolümüzü kurtardık, petrolümüz Küba’nın oldu, maden-lerimizi kurtarmak ve onların Küba madeni olmasını saglamak için gere-kenlerin belli baslılarını yaptık. Üretimin çok önemli ve temel altı daimi,yani agır kimyayı, hidro karbürlerden baslayarak organik kimyayı, maden-leri, yakıtı, genellikle metalürji ve özellikle demir madenini, tarım ve hay-van yetistirme alanında yogun bir sekilde gelismemizden dogan ürünleriiçine alan bir kalkınma sürecine giristik, fakat ülkenin üniversitelerinin ka-zandırdıgı hazırlıgın devrimin yeni ihtiyaçlarına, ne yönelis, ne de nicelikbakımından uymadıgı acı gerçegiyle karsılastık.

Daha geçen gün yoldas Quevedo, Havana Üniversitesinde bir ekonomibölümü olması gerekip gerekmedigi konusunda fikrimi sordu. Oysa ki, bunacevap vermek için, durumun bir analizini yapmak ve devlet planlama örg-ütlerinde halen çalısmakta olan ekonomi uzmanlarının sayısını ortaya çı-karmak yeter. Arastırmamızın sonucunda üzücü bir durumla karsılasırız.Bizde, ekonomik danısman olarak Silililerden, Meksikalılardan, Arjantinli-lerden, Venezüellalılardan, Perululardan ve daha baska herhangi bir Amer-ika ülkesinin gönderdigi yoldaslardan baskası yoktur, yani bunlar C.E.P.A.Lve I.N.R.A örgütlerinin atadıgı kimselerdir, hatta ekonomi bakanımız bileyabancı ülkelerin üniversitelerinde yetismistir. Bir ekonomi bilimleri fak-ültesi olması gerekip gerekmedigi sorusunun cevabı apaçık ortadadır: Bubüyük bir ihtiyaçtır, ayrıca uzman profesörlere, bir bakıma devrimimizintemposunu ve yönünü temsil eden ekonomimizin temposunu ve yönünü yo-rumlayabilecek [sayfa 18] ve açıklayabilecek profesörlere de ihtiyacımız vardır.

Bir örnek verelim. Kimya biliminin temellerini ögrenmis maden mühen-

12

Page 14: Sosyalizm Ve İnsan

dislerimiz, petrol mühendislerimiz ve kimya mühendislerimiz olsa, bu sa-nayinin altı temel dalının herbirinde, hükümet bunların sagladıgı itici gücügelistirmek ve yeni, olaganüstü dinamik bir biçim kazandırmak zorunda ka-lır; yalnız, bunun için, teknisyenlerin olusturacagı uygulayıcı koldan yoksu-nuz. Hatta, dikkat edin, devrimci teknisyenler bile demedim, —oysaki, idealolanları bunlardır— yalnızca teknisyen dedim, kategorisi, ideolojisinin ya-ratacagı engeller, kafa yapısı, geçmisin kalıntıları ne olursa olsun. Devrimciteknisyene dogru tırmanmayı saglayacak böyle düpedüz bir teknisyene bilesahip degiliz. Böylesi bile yok! Ayrıca, ögrencilerin görevini tamamlayıp, ög-renimlerini bitirmeleri için her türlü kolaylıgın gösterilmesinin gerekli ol-dugu böyle bir anda, su sorunla karsı karsıyayız: bir ögrencinin, örneginSanta Clara’dan ayrılıp Havana’ya yerlesmesi, egitim çevresiyle bütün il-iskisini kesmesi demektir, çünkü bu küçük ülkede bulunan üç üniversitehenüz bir ortak eylem programı ortaya koyamamıslardır.

Hükümet iyi bildigi bir yol tutturmus olduguna, tümüyle halk hüküme-tin tutumunu destekledigine, sizlerin de bugün Amerika’nın gurur duydugubu devrimi kanınız ve canınız pahasına korumak için elinizden geleni yapt-ıgınız bilindigine göre, Üniversitemiz de niçin diger üniversitelerle birlikte,devrimci hükümetle aynı yolda ve aynı tempo içinde ilerlemesin?

Kamera önünde polemik yapmak için buraya gelmis degilim, bu noktayayalnızca herkesin sunu iyice [sayfa 19] bellemesi için dikkatleri çektim: ilkelerdeikilik olmayacagı gibi, ögrenim gençliginde de, ölçütlerde ikilik olamaz; dev-rimi savunmak için hayatını vermeye hazır olan bir kisi, devrimle birlikolmaya da hazır olmalıdır —bu, daha kolaydır— çünkü, ne denirse densin,bir ölçüte baglı kalmak, hayatını bir erek ugruna vermekten daha kolaydır.

Bu nedenle, üniversite su sıralarda olaganüstü bir önem kazanmıstır,fakat bir bakıma çogunlugu hükümeti destekleyen bireylerden olusmasınaragmen, devrimi geciktiren bir potansiyel unsuru halini almıstır. Bugün, hiçkorkmayın, hersey toz pembe görünüyor, fakat yarın ya da yarından sonrateknisyen yoklugu bir endüstri kurulmasını kesinlikle engelleyecek, bu end-üstrinin kurulusunun üç, bes yıl hatta daha fazla bir zaman için ertelenmesigerekecektir. O anda, anfilerini devrimin ve halkın istedigi düzeye yüksel-temeyen bir üniversitenin bu geri kalmıslıkta oynadıgı rolün önemi ortayaçıkacaktır.

Bunun çaresi yok mudur? Üniversitelerin geri kalmıslıgın bir etkeni venerdeyse karsı devrim yuvaları haline gelmesinin önüne geçilemez mi? Dev-rimci inancımın bütün gücüyle böyle birseye inanmayı reddederim. Mutlakolarak yapılması gereken tek sey, koordinasyondur. Hükümete baglı tüm ku-rulusların arzularının merkezi halini alan bu küçük kelime, ögrenci yoldas-

13

Page 15: Sosyalizm Ve İnsan

ların da dikkatlerinin konusu olmalıdır: Havana üniversitesi ögrencileriyle,Las Villas ve Oriente üniversitelerindekiler arasında, bu üç üniversiteninprogramlarıyla bu üniversitelere ögrenci yetistiren ögretim kurumları vekolejlerin programları arasında, yeni yetisen ögrencilerle devrimci hükümetarasında koordinasyon olmalı, bu koordinasyon sayesinde, belirli bir anda,ögrenciler hükümetin [sayfa 20] planları geregince, örnegin gelecekte yüz kimyamühendisine ihtiyaç olacagını bilmeli, bu koordinasyon sayesinde, meslek-daslarım olan doktorlar arasında, büyük bir toplumsal görevi yerine getir-meyip de yalnızca hayat kavgasıyla ömür tüketen, bürokratik islerde zamanöldürenler bulunmamalı; eski, sözde hümanist mesleklere gereginden fazlaönem verilmemeli, bunlar ülkenin kültürünün gelisimi için gerekli olduklarıölçüde deger tasımalı, ögrenci kitlesi, teknigin hergün yarattıgı yeni mes-leklere yönelmelidir; çünkü bu mesleklerde çalısacak elemanların bugünbulunmayısı, yarın kendini çok acı bir biçimde hissettirecektir. Iste, devr-imci hükümetin planının elverdigince hızla gerçeklestirilmesinde basarınınyada basarısızlıgın sırrı budur —basarısızlık demeyelim de, nispi basarıs-ızlık diyelim—. [— gereksiz] Su anda, uluslararası teknisyen örgütleri veorta derecede bir bilimsel temele sahip teknoloji enstitüleri için olanak aras-tıran Egitim Bakanlıgıyla anlasmıs durumdayız.

Bunun gelismemiz için büyük yararı olacaktır; fakat, bir ülke, tüm plan-larını kendisi yapmadıkça, sınırlarının içinde varolusunu sürdürmek içingerekli ürünlerin en büyük kısmını kendisi imal etmedikçe gelismis sayıl-maz. Teknik bizim bazı seyler imal etmemizi saglar, fakat nasıl imal edilme-leri gerektigi, simdiki durumu asan bir ileri görüslülük, planlama uzman-larının isidir, bunlar, bugün hayal ettigimiz yeni üniversitenin, on-onbes yıliçinde Küba’nın ihtiyaçlarına cevap verebilecek ögrenciler yetistirebilmesiiçin, genis bir genel kültürle birlikte, üniversitelerin enstitülerinde ögretil-melidir.

Bugün hâlâ, çesitli görevlerde, bürokratik isler gören bir miktar diplo-malılara rastlanıyor. Ekonomik [sayfa 21] gelisme, bilimin bazı dallarında ya-rarlanabilecegi aydınların fazlalıgına isaret etti ve ihtarda bulundu, fakatüniversiteler, ekonomik gelismenin kınamasına karsı kulaklarını tıkadılar,aynı türden diplomalılar yetistirmeye devam ettiler. Böylece bizler, planla-rımıza egilmek, gelismenin karakteristiklerini enine boyuna incelemek vesonuç olarak yeni diplomalılar olusturmak zorunda kaldık. Bir gün, birisibana, meslek seçmenin içten gelen bir egilim, kisisel bir is oldugunu, bu egi-limin bogulmasının dogru olmayacagını söyledi.

Herseyden önce, bu görüsün yanlıs oldugu kanısındayım. Istatistik bak-ımından, kisisel bir örnegin çok inandırıcı olacagını sanmıyorum ama, ben

14

Page 16: Sosyalizm Ve İnsan

meslegime mühendislik ögrenimiyle basladım, doktor olarak devam ettim,daha sonra komutan oldum, simdiyse, görüyorsunuz ki hatibim. Bazı temeliç egilimler vardır, elbette, fakat bugün bilim dalları o kadar çesitlidir ki,herhangi bir kimsenin, entellektüel gelisiminin daha basında, gerçek egili-minin ne olduguna kesinlikle karar vermesi zordur. Bir kimse, cerrah olmakistedigini söyleyebilir, bu istegini yerine getirebilir ve hayatının sonuna ka-dar bundan hosnut kalabilir; fakat bunun yanında, toplumun son derecekatı kosulları izin verse pek âlâ, deri hastalıkları uzmanı, ruh hekimi, yadahastahane yöneticisi olabilecek 99 cerrah bulunacaktır. Içten gelen egilim-ler, yeni mesleklerin yaratılmasında, dagılımında ve eski mesleklere yenibir yönelis kazandırılmasında ancak çok küçük bir rol oynayacaktır. Dahaönce de söyledigim gibi, bunun nedeni toplumun muazzam ihtiyaçlarıdır;ayrıca, bugün doktor, mühendis, yada mimar olmak isteyen, fakat yalnızca,bu ögrenimleri yapmak için maddi olanagı bulunmadıgından, arzularını [sayfa

22] gerçeklestiremeyen yüzlerce, binlerce, hatta belki de yüzbinlerce Kübalıvardır. Bu durum, kisisel özellikler arasında iç egilimlerin ne ölçüde rol oy-nadıgını gösterir.

Bunda ısrar ediyorum, çünkü çagdas dünyada, bir yandan bir da-mar hastalıkları uzmanı —bildigim bir meslek oldugu için tıptan örnekveriyorum— ile bir göz hastalıkları uzmanı ve bir ortopedist arasında hiç-bir ilgi yoktur, öte yandansa, her üçü de, fizikçiler, yada kimyagerler gibi,bunların hepsi için ortak olan belirli sayıda elementin aracılıgıyla maddiolayları incelerler. Bugün, artık benim orta okulda ögrendigim gibi —belkiorta okullarda hâlâ böyledir— fizik ve kimya denilmiyor, fiziko-kimya den-iliyor. Fizigi ve kimyayı ögrenmek için, matematik de ögrenmek gereklidir.Böylelikle, tüm meslekler, ögrenciye gerekli minimum bilgiler demeti hal-inde birlesmislerdir. O halde, bugün üniversitenin birinci sınıfına baslayanbir yoldasın, duruma göre, bilgi kazandıgı güç bir yolu astıktan sonra, altı,yedi, yada bes yıl sonra ortopedist, avukat, yada kriminolog olacagını kes-inlikle bildigini nasıl ileri sürebiliriz? Daima, bireylere baglı olarak degil,kitlelere baglı olarak düsünmemiz gerektigini sanıyorum. Bireysel açıdandüsünmek yanlıstır, çünkü bireyin ihtiyaçları, onun bütün yurttaslarınınolusturdugu insan yıgınının ihtiyaçları yanında kaybolur gider.

Sizlere, bugün üniversite ile devrimin ihtiyaçları arasındaki ayrılıgı ka-nıtlayan sayılar ve veriler getirmeyi içtenlikle istiyordum, ögrenci yoldas-lar. Ne yazık ki, istatistiklerimiz çok kötü tutulmustur, burada istatistikçide yok, bütün bunlar henüz yeni yeni örgütleniyor. Pratik ve elle tutulur,gözle görülür sorunlara alısık olan sizlere sayılarla kanıt getiremedim. [sayfa

23] Bunu da baska bir zaman yapacagım, simdiki gibi sabırla dinlerseniz nemutlu bana. Yoksa, üniversitenin problemlerini, benimle degil, kendi aran-

15

Page 17: Sosyalizm Ve İnsan

ızda, profesörlerinizle, Oriente ve Las Villas üniversitelerindeki yoldasların-ızla ve hükümetle tartısınız, çünkü bu, sorunları halkla tartısmak demektir.

16

Page 18: Sosyalizm Ve İnsan

Bölüm 4

Sendikal Harekete SaygıOlarak1

Ben buraya bana saygılar sunulsun diye degil, Direnis Ordusu adına Kübaisçi sınıfına saygı sunmaya geldim. Çok yararlı insanların yönetiminde olanisçi sınıfı yenilen zorba yönetimin sebeboldugu sayısız felaketli korkunçolaylardan sonra kendini toparlayabilmek için kahramanca mücadele et-mektedir.

Emekçilerin sarayına silahlı olarak ve muhafızlarla geldigim için üzgü-nüm, çünkü burası insanların yeni kurumları olusturmak için çalıstıkları budönemde barıs ve huzur dolu bir yer olmalıydı. Bununla birlikte, kosullar,baslayan devrimin güven altına alınabilmesi için bizi silah tasımaya zor-luyor. Savas, diktatörlügün bozgunuyla bitti, fakat daha yapılacak çok seykalıyor geriye. Bugün, ben bir gerilla savasçısıyım, artık meslekten bir dok-tor degiIim. [sayfa 25] Küba dısarıdan, yada adanın içinden gelebilecek her türlütehlikeden tamamıyla kurtuluncaya kadar da gerilla savasçısı olarak kala-cagım.

Bir devrime giristik, fakat bu dünyada yalnız olmadıgımızı aklımızdançıkarmamalıyız. Latin Amerika halkları diktatörlükler yüzünden acı çeki-yor, onlar da kurtulmalıdırlar. Yardımımıza ihtiyaçları var. Aynı zamanda,bizim kurtulmus olmamızı istemeyen çıkar sahipleri de var. Kuzey Amer-ika basını devrimimize saldırıyor ve kursuna dizilecek olanlar için af ist-iyor. Oysaki Birlesik Devletler, Batista’ya, 20.000 Kübalıyı öldürtmek içinsilah gönderirken, Kuzey Amerika basını hiç de telas göstermiyordu. An-

119 Ocak 1959’da verilmis bir söylev. Havana’da El Mundo’da 20 Ocak 1959’da yayınlan-mıstır.

17

Page 19: Sosyalizm Ve İnsan

cak simdi, 300 suçlu haklı olarak cezalandırılınca etegi tutustu. Bu basınkampanyası Wall Street’in güçlü çıkar sahiplerince finanse edilmistir, fakatbizim için korkulacak bir sey yoktur. Biz bu devrimi dısarıdan hiçbir yardımalmadan yaptık.

Sözlerime son verirken, halkımızın Direnis Ordusuna çok seyler borçluoldugunu söylemek isterim. Bu borç köylülügümüzün lehine olacak gerçekbir tarım reformuyla ödenmelidir. Direnis Ordumuzun büyük çogunlugu öz-ünde köylülükten gelir. Halkımız ne istedigini bilmektedir. Düsüncelerini,yarın devrimimizi, baskanımız Doktor Urrutia’yı ve baskomutanımız FidelCastro’yu desteklemek için yapılacak kitle mitinginde dile getirmelidir. [sayfa

26]

18

Page 20: Sosyalizm Ve İnsan

Bölüm 5

Isçi Sınıfı ve Küba’nınSanayilesmesi1

Bizimki gibi halk tarafından ve halkın iradesiyle yapılan bir devrim alınanher tedbir tümüyle halka maledilmedikçe ilerleyemez. Coskuyla bu tedbir-leri almak için, devrimci süreci ve canla basla bu tedbirleri almaya nedenihtiyaç duyuldugunu bilmek gereklidir. Insan kendini feda ediyorsa, bununeden yaptıgını bilmelidir. Ortak refaha varan sanayilesme yolunu asmakgüç bir istir.

Ayrıca, dünyada çeliskiler keskinlestigi ve dünyanın az gelismis bölgele-rindeki halk hareketleri Birlesik Devletlerin saldırgan ekonomik emperya-lizminin yerini aldıgı ölçüde, Kuzey Amerika’nın saldırganlıgı kendi deniz-inin2 yani Karayiplerin çerçevesi [sayfa 27] dısına çıkamıyor. Diger kelimelerle,her yerde gördügümüz büyük uyanıs Küba için tehlikeler doguruyor. Artık,bütün bu olayların kısmen sorumlusu oldugumuzun bilincine varmalıyız.

Az gelismis ülkelerde apaçık bir uyanıs görülüyor; Küba örnegi belirlibir ölçüde bunda katkıda bulunmustur, örnegimizin, Latin Amerika’da, Ja-ponya’dakinden daha güçlü bir etki yarattıgını söylemeye bile gerek yoktur.Bununla birlikte sömürgeci güçlerin eskiden sanıldıgı kadar güçlü olmadık-ları kanıtlanmıstır.

Kanımızca her türlü saldırıya karsılık yine de gelisecek olan uluslara-rası dayanısmanın olumlu yönü budur. Saldırıdan sözederken, yakında, se-

118 Haziran 1960’da verilen söylev. Havana’da Obr. Revolutionaria’da, 19 Haziran1960’da yayınlanmıstır.

2Metinde, mare nostrum, latincede, “bizim deniz” demektir. Romalılar, Akdeniz’e, “bizimdeniz” der.

19

Page 21: Sosyalizm Ve İnsan

ker kotalarımız konusunda, Birlesik Devletler Temsilciler Meclisi’nden ge-lecek olan ekonomik saldırı gibilerinden degil, gerçek saldırıdan sözetmekistiyorum.

Önümüzde asılacak zor bir yol var. Isçilerin, köylülerin ve gelecege dogruyürümek zorunda olan tüm yoksul sınıflarımızın birliginden güç alıyoruz.

Konferansım, köylülere degil dogrudan dogruya isçilere sesleniyor. Bu-nun iki nedeni var. Önce, köylüler birinci tarihi görevlerini tamamıyla ye-rine getirdiler, toprak üzerindeki haklarını elde etmek için enerjiyle savas-tılar ve artık zaferlerinin meyvelerini topluyorlar. Köylülügümüz tümüyledevrimin izindedir, isçi sınıfıysa, tersine olarak, henüz sanayilesme nin ür-ünlerini almıs degildir. Bu, niçin böyledir? Buna verilecek açık cevap sudur:sanayilesme için önce bir temel yaratmamız gerekiyordu, bu temelse tarı-mın yapısında degisiklik istiyordu. Tarım reformu sanayilesmenin temeliniyarattı.

Simdi sanayilesme yoluna çıkıyoruz. Isçi sınıfının [sayfa 28] rolü çok büyükbir önem kazanmıstır. Isçiler tüm görevlerini ve yasadıgımız ânın öneminianlamalıdırlar. Bunlar olmasaydı sanayilesmis bir toplum yaratmayı basa-ramazdık.

Bunun çok açıkça anlasılmasını istiyorum, devrimcilerle konusurken ka-çamak yollara sapmanın geregi yoktur. Bütün zayıf yönlerimizi bilmemizve bu zayıflıklarımızı yenmeye çalısmamız daha iyidir. Devrimci hareketinönce köylüler arasında temellendigini ve ancak daha sonra isçi sınıfı içindekök saldıgını saklayamayız. Bunun birçok sebepleri vardır, önce, en güçlüayaklanma hareketi köylülügün yasadıgı bölgelerde ortaya çıktı. Ayaklan-manın en büyük prestije sahip yöneticisi olan Fidel Castro köylülerin ya-sadıgı bir bölgede bulunuyordu. Fakat çok önemli ekonomik ve toplumsalnedenler de vardır: Küba, bütün az gelismis ülkeler gibi güçlü bir proletar-yaya sahip degildi.

Bazı sanayi dallarında, özellikle tekelci sermayeye baglı yeni dallarda,isçiler bazen ayrıcalıklı bireylerdiler. Seker kamısı isleyen isçi üç ay süreylegünes altında saatlerce ter dökmek, geri kalan dokuz ay boyunca ise, digerisçiler bir yıllık ise sahipken ve altı kat fazla ücret alırken açlık çekmekzorundaydı. Bu durum isçi sınıfı içinde büyük bir ayrılık yaratıyor ve böl-ünmelere yolaçıyordu. Sömürgeci güçlerin de istedigi buydu; kurulu düzenidevam ettirmek isteyecek bir azınlıga ayrıcalıklar saglayarak isçi sınıfınıbölmeye çalısıyorlardı. Isçiye ancak kendi çabasıyla yükselebilecegi, ortakeylemle bir sey basaramayacagı söyleniyordu. Bu yüzden proletaryanın da-yanısması kırılmıstı. [sayfa 29]

20

Page 22: Sosyalizm Ve İnsan

Iktidarı ele geçirdigimizden beri Mujal’ın3 temsilcilerine karsı amansızbir savas yürütmemizin nedeni budur. Bu temsilciler sendika hareketiningelisimini durduruyorlardı. Bugün geçmisin bu temsilcilerinin tamamıyladagıtıldıgını söyleyemeyiz, fakat yakında bunlardan bir eser kalmayacaktır.

Bununla birlikte isçi sınıfında hâlâ sorunları patronla isçi karsıtlıgınabaglı olarak ele almak gibi bir ruh hali varlıgını sürdürüyor, buysa gerçeginçok basite indirgenmis bir analizidir. Bugün, sanayilesme sürecimize basla-dıgımız ve devlete en ön planda bir rol verdigimiz su sıralarda, birçok isçinindevleti herhangi bir isveren olarak düsündügünü görüyoruz. Devletimiz birpatron devletin4 tam tersidir; bunun sonucu olarak bu durumun iyice be-lirtilmesi için, isçilerle uzun görüsmeler yapıldı. Simdi isçiler tutumlarınıdegistiriyorlar, fakat gelismeyi kısa bir süre için frenlemislerdir.

Bazı örnekler verebilirdim, fakat ne bireysel örnekler üzerinde tartıs-mak, ne de herhangi bir kimseyi parmakla göstermek gereklidir, çünkü bir-çok hallerde sorunun kötü niyetten degil de kökünden koparılıp atılmasıgereken bir eski zihniyetten dogduguna inanıyorum. Isçiler devrime engelolmak istemiyorlar. Fidel’in kısa bir zaman önce söyledigi su [sayfa 30] sözlerherkes için çok açıktır: en iyi sendika yöneticisi, isçilere günlük ekmeklerinisaglamaya çalısan kimse degildir. En iyi sendika yöneticisi, herkesin gün-lük ekmegi için savasan, devrimci süreci çok iyi kavrayan ve devrimci sürecianalizleyip en ince yönlerine varıncaya kadar anlayarak hükümeti destek-leyen, bazı devrimci tedbirlerin nedenlerini açıklayarak yoldaslarını iknaeden kimsedir. Fakat bunun anlamı, sendika yöneticisinin çalısma bakanıyada baska bir hükümet yöneticisinin söylediklerini tekrarlamakla yetinenbir papagana dönüsmesi gerektigi degildir.

Hükümetin yanlıslar yapacagı ve sendika yöneticisinin dikkatleri buyanlıslar üzerine çekmek zorunda oldugu açıktır. Bu yanlıslar tekrarlanırsasendika yöneticisi dikkatleri daha büyük bir güçle bunların üzerine çekme-lidir. Bu yalnızca bir yöntem sorunudur. Hükümette pek çok halk temsilcisivar; bunlar halka hizmet etmek istiyorlar ve yapabilecegimiz her türlü yan-lısı düzeltmeye hazırlar. Bunun istisnası yoktur. “Batı dünyası” diye adland-ırılan bu kıtanın en büyük ekonomik ve askeri gücüne karsı çarpısarak hızlıbir gelisme sürecinin yükümlülügü altına giren bir grup genç adamın dahaönceden edinilmis deneyleri olmadıgından hata islenmesi dogaldır. Sendika

3Eusebio Mujal, Batista diktatörlügü sırasında bir sendika yöneticisi idi. Batista ile,isçiler politikadan uzak dururlarsa, onların ekonomik refahlarını yükseltebileceklerini ön-gören bir anlasma yapmıstı.

4Patron devlet, orijinal metinde estado patron seklindedir. Üretim araçlarına sahibolanve isçilere kulak asmayan bir devlet anlamındadır.

21

Page 23: Sosyalizm Ve İnsan

yöneticisinin görevi onların hatalarını halkın temsilcilerine göstermek, ge-rekliyse onları inandırmak, ve bu yanlısların düzeltilmesi için gerekli ted-birler alınana kadar bu tutumu sürdürmektir. Sendika yöneticisi yapılanyanlısları yoldaslarına göstermeli, bunların üstesinden nasıl gelinecegini,herseyin nasıl degistirilmesi gerektigini anlatmalıdır; fakat bütün bunlartartısmalarla yapılmalıdır. [sayfa 31]

Devletin çalıstırdıgı isçileri greve gitmeye zorlayacak biçimde uzlasmazve saçma bir tutum takınması yüzünden —burada sanayilesme sürecinden,yani çogunlugun devlete katılmasından sözediyorum— isçilerin grev yap-ması bizim açımızdan büyük bir yanlıstır, bu bizim sonumuzun baslangıcıolur. Bu basımıza geldigi gün, halk hükümetinin son bulması yaklasmıs de-mektir. Bu, ögrettigimiz herseyin inkârıdır. Hükümet bazen isçi sınıfınınbazı kesimlerinden kendilerini feda etmelerini isteyebilir. Simdiye kadar, ikikez, seker kamısı isçileri büyük fedakârlıklar yaptılar; onlar, isçi sınıfının ensavasçı ve sınıf bilincine en yatkın kesimidir, bunu bütün içtenligimle söylü-yorum. Gelecekte hepimiz devrimci görevlerimizi yerine getirmek ve ortak-lasalıgın yararına ayrıcalık ve haklarımızın bazılarından geçici olarak vaz-geçmek zorunda kalacagız. Burada da sendika yöneticisine baska bir görevdüser: Fedakârlıgın gerektigi anı saptamak, bu anı analiz etmek ve isçilerinfedakârlıgının elverdigince az olmasını saglamak zorundadır; fakat aynı za-manda yoldaslarını fedakârlık yapmanın zorunluluguna da inandırmalıdır.Isçiler bu istegin yerinde olduguna inanmalıdırlar; sendika yöneticisi du-rumu açıklamalı ve herkesin ikna olmasını saglamalıdır. Bir devrimci hük-ümet, fedakârlıkları yukarıdan isteyebilir; fakat feragat herkesin iradesinineseri olmalıdır.

Sanayilesme fedakârlık üzerine insa edilir. Hızlı bir sanayilesme sürec-ine baloya gider gibi girilemez. Gelecekte bu çok açık olarak ortaya çıkacak-tır. Su sıralarda tekelci sirketler petrol isinde bize bir darbe indirdiler (dahadogrusu, henüz darbe indirmediler de çelme taktılar). Bizi petrolden yoksunetmeye çalıstılar. Birkaç yıl önce, petrolsüzlükten devrimci [sayfa 32] hükümeti-miz çökebilirdi. Ne mutlu ki, bugün petrole sahibolan ve onu kimseye baglıolmaksızın satan devletler vardır; ayrıca onlar anlasmamıza kimin karsı çı-kabilecegine aldırmadan bu petrolü bize vermek olanagına sahiptirler. Dün-yada bugünkü güçler dagılımı Küba’nın sömürgecilikten kurtulmasını vekendi kaynaklarını kontrol altına almasını saglamıstır.

Petrol bulunup bulunmadıgını bilmedigimiz sürece yeraltı kaynakları-mız hiçbir deger tasımayacaktır. Bunu bilmek için ise petrol aramamız ge-reklidir ve bu çok pahalıdır. Buna sıra gelinceye kadar sanayi dallarımızıyürütmek için yeterli enerji bulmak zorundayız. Ülkemizdeki enerjinin yak-

22

Page 24: Sosyalizm Ve İnsan

lasık olarak yüzde 90’nının elektrige baglı oldugunu ve elektrigimizin yüzde90’ndan fazlasının ise petrole baglı oldugunu biliyorsunuz. Petrol ekonom-imizde stratejik bir rol oynar; bu nedenle, bu sorun etrafında büyük çatıs-malar patlak vermistir. Bu çarpısmaların patlak vermesinin sadece bir anmeselesi oldugunu biliyorduk. Yasal yollardan yabancı sirketlere yaklastık:bunlarsa bizim basımıza yeni sorunlar açmaya çalısarak, tüm sömürgeci sal-dırganlıklarıyla karsılık verdiler.

Bugün petrole sahibolan bir devlet vardır; bu petrolü tasımak için gem-ileri ve buraya kadar getirecek gücü vardır. Eger bu petrol kaynagına sahi-bolmasaydık, simdi çok güç bir alternatif karsısında bulunacaktık: ya devri-min yıkılmasına göz yumacak yada pek az bir farkla çok eski zamanlardakiilkel duruma dönecektik, bu fark da yerli atalarımızın elinde bulunmayanatlarımız ve katırlarımız olmasından ileri gelmektedir. Bunun anlamı tümendüstri dallarımızın büsbütün felce ugraması olacaktı. Elbette ki [sayfa 33] du-rum çok zor olacaktı. Ne mutlu ki üçüncü bir olanak var, ve biz bundanyararlanmaya devam etmeliyiz.

Bu sözlerim, bizim kesin bir zafer kazandıgımız ve bütün tehlikeninuzaklastıgı anlamına gelmez. Bugün içimizden çogunun milis üniforması ta-sıması sebepsiz degildir. Uyanıklık ve egitim bugün her zamankinden., dahaçok gereklidir. Aramızdan pek çokları belki de devrimi savunurken ölecek-tir. Fakat önemli olan bu ânın gelebilecegini bilerek ve sezinleyerek yine deçalısmaya devam etmek, fakat bu an hiç gelmeyecekmis gibi, ülkemizi ba-rıs içerisinde insa etmeyi düsünerek çalısmaktır. Böyle düsünmeliyiz, bu eniyi çözüm yoludur ve bizim böyle davranmaya hakkımız vardır. Bize saldı-rırlarsa, kendimizi savunacagız. Düsman bombaları yaptıklarımızı yıkarsa,zararı yok, zaferden sonra onları tekrar yaparız. Simdi ise yalnızca yapıcılıgıdüsünmeliyiz.

Bütün bunlar bizi politik ve ekonomik alanlarda bugün sahibolduklarım-ızı incelemeye götürüyor. Bugün, kuskusuz bir devrimci hükümete sahibiz.Bunu, herhangi bir seyin kuskulu bir duruma düsürecegini sanmıyorum;hükümetimiz, halkın yasam düzeyini yükseltmeyi ve halkımızın mutlulu-gunu olanaklı kılacak kosulları yaratmayı amaçlayan bir halk hükümetidir.Bir baska basarımız da geleneksel silahlı güçleri ortadan kaldırmak olmus-tur.

Bir halk hükümetine sahibolmak, halk için esastır. Simdi halkın hükü-metine sahibiz. Fakat herhangi bir hükümet ne yazık ki orduya dayanmakihtiyacındadır. Bir ordu bulundurmak zorunludur, fakat bunu asalak bir ku-rulus haline getirmekten sakınmalıyız. Ordumuz bu durumdan büyük öl-çüde kurtulmustur. Geleneksel orduyu ortadan kaldırmasaydık [sayfa 34] simdi

23

Page 25: Sosyalizm Ve İnsan

ya hapiste, yada ölmüs olacaktık. Bugün Direnis Ordusunun bu denli önemliolmasının nedeni budur. Devrimci hükümetimiz Direnis Ordusundan destekalır. Onlar, bir ve aynı seydir.

Ayrıca, cografik durumumuz iyidir, zengin bir doga bize olaganüstü birekonomik gelisme saglıyor. Daha bilinmeyen maden kaynaklarımız var. Ni-kel üretiminde dünyada ikinciyiz, yada en azından batı dünyasında ikinci sı-rada geliyoruz. Nikel, füze baslıkları yapımında kullanılır. Yine bütün tank-ların zırhlanmasında nikel kullanılır ve daha son zamanlara kadar havacı-lık sanayicinde ince lehimlerin yapılmasında nikelden yararlanılıyordu. Bu,gelecekte de kullanılacak stratejik bir madendir. Belki petrolümüz de var.Demire sahiboldugumuz biliniyor, gerçi islenmesi zordur, fakat bu madenhiç degilse yurdumuzda çıkıyor. Kömürümüz yok, fakat kömür elde etmekiçin çare arastırıyoruz. Ayrıca, olaganüstü zengin sekerkamısı kaynaklarınasahibiz.

Iste aktifimiz bunlar; fakat pasifimiz de var.

En basta, gelismemizin esitsiz oldugunu söylemeliyiz. Bütün az gelismisülkeler gibi tek yönlü bir üreticiyiz. En basta gelen üretimimiz sekerdir;gelismemizin agırlık merkezini bu ürün olusturur. Seker arıtma fabrikalar-ından baska birsey gelistirememisiz; eskiden bu fabrikalardan elde ettikleriparalarla bir grup ithalâtçı mamul ürünler satınalıyorlardı. Bütün bunlara,eski hükümetlerimizin hiçbir zaman sekerimizi uygun kosullarla satmayaçalısmadıgını da eklemeliyiz; bunun yerine, Birlesik Devletlerin egemen ol-dugu bir sömürgeci ekonomik sistem önünde boyuna tavizler verip boyunegiyorlardı. Hiçbir zaman yeni pazarlar yaratmayı denememislerdi. Pek çokülke ihtiyacından az seker tükettigi [sayfa 35] ve dünyanın büyük bir kısmındasatınalma gücü arttıgı, daha çok seker satınalmaya hazır oldukları halde,ülkemiz yeni pazarlar aramamıstır. Eski yönetimler, gerçekler karsısındakördüler.

Bir kota sistemimiz vardı. Bu sistem, toprak sahiplerinin ihtiyaçların-dan fazla toprak almalarını saglıyordu. Sonuç olarak tarımsal gelismemizdurgunluk içindeydi. Küba gibi dogal bakımdan zengin bir ülke ancak ilkelbir tarım teknolojisine sahipti. Toprak kendi haline bırakılmıstı, yılda birkez hasat yapılıyordu. Tarlalara ortalama olarak yedi yılda bir baska ürünekiliyordu. Bu nedenle Küba’da hasatlar çok düsüktü.

Bir sorun daha var. Bunu hepimiz biliyoruz, ve ben bu sorunu abartma-dan ele alacagım.

Topragımızdan 90 mil uzaklıkta saldırı potansiyeli yüksek, savas suçlu-larıyla dolu bir hava üssü bulunmaktadır. Burada diplomatik saldırıdan tu-

24

Page 26: Sosyalizm Ve İnsan

tun da baska ülkeler için katil kiralamaya varıncaya kadar her seyi yapıyor-lar. Bugün Küba’ya karsı saldırılar yüksek bir düzeye ulasmıstır. Stratejikbakımdan Karayiplerin tâ yüreginde bulunuyoruz. Topragımızda, bizimlesürekli olarak bir sürtüsme kaynagı olusturan düsman üssü bulunuyor. Sa-vas çıkarmak istiyorlar. Herseyi bir yana bırakın, Latin Amerika için “kötüörnek” olmak gibi tehlikeli bir onur da tasıyoruz. Biliyorsunuz, Eisenhower,Latin Amerikayı ziyarete gitti ve gözyasartıcı gazların etkisiyle agladı so-nunda. Diger kelimelerle zavallı baskanın durumu çok kritik.

Bizim baskanımız da Latin Amerika’ya gitti. Hükümet görevlileri onakarsı soguk davrandılar, fakat halkın sıcak destegini kazandı. Biz hem se-refli, hem de tehlikeli bir örnek olusturuyoruz. Bu nedenle [sayfa 36] sömürgec-iler bizi tecrit etmeye ugrasıyorlar; fakat bizi halktan koparmak olanaksız-dır. Bizi dereceli olarak yalnız bırakmaya çabalıyorlar, önce Dominik Cum-huriyetinin diktatörünü tecrit etmeyi denediler; daha sonra Latin Amer-ika’da tecrit edilmesi gereken baska bir diktatör bulundugunu ileri sürecek-lerdir. Fidel’in dedigi gibi, bizi kusatmaya çalısıyorlar, daha sonra saldırıyageçecekler.

Iste karsı karsıya bulundugumuz dıstan gelecek tehlike budur. Bununlabirlikte ilerlemeye devam etmek zorundayız. Politik tehlikeler önemsizdir.Ekonomik olanaklarımızı ölçmeli ve daha sonra sanayilesmemizi tamamlay-ıncaya kadar ilerlemeliyiz. Ortaya koymamız gereken bazı amaçlarımız var.Baslıca hedeflerimiz nelerdir? Ya en büyük amaçlarımız? Politik bakımdan,kendi kaderimize sahibolmak istiyoruz, bagımsız bir ulus olmak istiyoruz.Yabancıların müdahalesi olmaksızın gelisme sistemimizi kurmak istiyoruz.Dünyayla serbestçe ticaret yapmak istiyoruz. Halkın hayat düzeyini yük-seltmek istiyoruz.

Politik sorun konusunda endiseye kapılmamalıyız. Halkın destegine sa-hibiz ve hiç kimse bize bir politik sorun nedeniyle diz çöktüremez. Bununlabirlikte, gelismemiz, halka gereginden daha pahalıya malolmamalıdır. Bir-çok tüketim maddelerinin kıtlıgı nedeniyle bazılarının mutsuz oldugunu bi-liyoruz. Sömürgecilik bize bu malların kullanılmasını çok iyi ögretti. Çikletbunun çok iyi bir örnegidir. Bize çiklet tüketmeyi ögrettiler; sonra da, ortadaçiklet kalmayınca, bu adamlar, hükümetin halkın hayat düzeyini gerçektenyükseltip yükseltmedigini soruyorlar. [sayfa 37]

Yanlıslar yapabilecegimiz açıktır; fakat ihtiyaç duymadıgımız ve temelolmayan pek çok madde oldugunu da anlamak gereklidir. Bugün 300.000 is-siz vardır. Bunun anlamı açlık, yoksulluk ve hastalıktır. Açıkça ve içtenliklesöylemeliyiz ki, hem bir yandan çiklet, seftali ve baska lüks maddeler ithaledip hem de öte yandan issizler ve yarı-issizlere is alanları yaratamayız. Bu,

25

Page 27: Sosyalizm Ve İnsan

basarılması çok güç bir istir.

Bugün, isgücümüz 2.300.000 kisiye yükselmistir. Isgücümüzü nüfusu-muzun üçte biri olusturur, isgücünün yüzde 13’ü issizdir, bunlar 300.000kisidir, yarı-issizler de isgücünün yüzde 13’ünü olusturur. Yaklasık olarak300.000 kisilik seker kamısı isçileri yılda ancak üç ay çalısırlar, bunlarındurumu yarı-issizligin acı bir örnegidir.

Ekonomik açıdan, devrimci hükümetin temel görevi herseyden önce is-sizlerin ve daha sonra yarı-issizlerin sorunlarına çözüm bulmaktır. Bu ne-denle içimizden pek çogu ücretlerin artısına karsı amansızca mücadele et-tiler, ücret artısı yeni issizlerin ortaya çıkması anlamına gelir. Bu ulusunsermayeleri sınırsız degildir; para basma makinalarıyla sermaye yarata-mayız. Ne denli çok miktarda para basarsak degeri de o denli düser. Elim-izdeki sermayelerle gelismemize devam etmemiz gereklidir. Yaratacagımızendüstrilerin elverdigince çok is alanı yaratmasına çalısarak planlamamızıözenle yapmalıyız. Herkesin günlük ekmegini kazanabilmesine özen göster-mek herkesten önce bizim görevimizdir. En basta gelen amacımız kimseninaç kalmaması, ve daha sonra da herkesin hergün yemek yemesini sagla-maktır. Bundan sonra, herkesin uygun kosullarda yasamasını saglamamızgerekecektir. Bunun arkasındansa saglık hizmetleri ve egitimin parasız ol-ması gelecektir. [sayfa 38]

Simdi en basta gelen sorunumuz issizliktir. Her seyden önce bunu düsün-meliyiz. Döviz tasarrufu çocuk oyuncagı degildir, kaçınılmaz bir zorunluluk-tur. Tasarruf edilen her kurus yeni is alanları yaratılmasına yarayacaktır.Fakat biz yine konumuza dönelim. Ekonomik gelismemizi nasıl basaracagı-mızı inceleyelim.

Gelismemiz için iki yol tutturabiliriz. Birincisi hür tesebbüs sistemidirki “bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar” diye de adlandırılır, bunun an-lamı tüm ekonomik güçlerin serbestçe hareket etmesine izin vermektir. Buekonomik güçlerin birbirine esit oldugu ve ülkenin gelisimi için birbirler-iyle serbestçe rekabette bulundugu varsayılır. Geçmiste, Küba’da bu sistemuygulanıyordu, fakat bu bizi hiçbir hedefe götürmedi. Halkımızın ekonomikyollardan, bilinçlenmesine engel olunarak nasıl köle durumuna düsürüld-ügünü gösteren birkaç örnek vermek istiyorum.

O zamanlar basımızda bir diktatör vardı, fakat bu diktatör olmasaydıda aynı seyler meydana gelebilirdi, örnegin simdi devletin kontrolü altınaalınmıs olan Cubanitro adlı bir sirket vardır. Bu sirketin degeri 20 milyonpesodur ve bizim onu daha da büyütmemiz gereklidir. Bu, degerli bir sir-kettir. Bu sirket daha önceleri, 400.000 peso yatırmıs bir grup pay senedi

26

Page 28: Sosyalizm Ve İnsan

sahibinin mülkiyetindeydi. Bu grup 400.000 pesoluk bir banka kredisi eldeetmisti ve içlerinden kafası isleyen ve biraz inisiyatif sahibi olan biri gününbirinde milyoner olup çıktı.

Fabrikalara ve üretime hiçbir yatırımın yapılmadıgı baska haller de var-dır, örnegin 20 milyon pesoya sahip olan bir adam is alanları yaratsa yadaulusal endüstriyi gelistirse, bu o kadar kötü bir sey degildir. Oysaki 20 mil-yon pesonun sanayiye, yatırılmayıp [sayfa 39] bunun yerine yarısının makinalarsatınalınmasına harcandıgı geri kalanınsa cebe indirildigi haller vardır. Bumilyonerlerin bir sanayi planı yaratmaya hiç de niyetleri yoktu. Her sey ak-ıntıya kapılmıs sürükleniyordu, bu adamlaraysa bütün bunlar vız geliyordu.

Bunun klasik bir örnegi yalnızca ödünç alınan paraları çalmak için ku-rulmus olan “Tecnica Cubana” adlı kâgıt fabrikasıydı. Iste size devletin parayardımı yaptıgı hür tesebbüsün iki örnegi. Elbette ki bütün sanayi girisim-leri için bu durum böyle degildi; fakat bu isletmelerin çogu o dönemde ik-tidarı kontrol altında bulunduran asker ve politikacılarla anlasma halin-deydi. Bunlar böylelikle kendilerine daha çok avantaj saglıyorlardı.

Hür tesebbüs sisteminin bir baska örnegi de Fidel’in bir kez okuduguRadio-Cremata’nın mektubudur. Mektupta, bu kurulusun “Compania Cu-bana de Electricidad”5 sirketine yaptıgı hizmetlerden açıktan açıga sözedil-iyordu, oysaki, o kurum Küba halkını temsil ediyordu. Bu da hür tesebbüssisteminin bir baska örnegidir.

Mülk sahiplerinin çalıp çırpma arzusunun dısında, birçok fabrikanın ka-panması gibi acı bir durum da vardır. Bu niçin böyle olmustur? Iki neden-den dolayı, önce, küçük Kübalı kapitalistlerin sahiboldugu bu küçük fabri-kalar büyük tekelci girisimlerle rekabete dayanmak zorundaydılar. Tekelcigirisimler bir rakiple karsılastıklarında hemen fiyatları düsürüyor ve rakibipiyasadan siliyorlardı. Bu büyük sirketler dünya çapında is yapıyor ve fiyatindirimi [sayfa 40] onları pek az etkiliyordu. Oysaki küçük isletme altı ay içindebatıyordu.

Ikinci sebepse hür tesebbüs sisteminin yarattıgı anarsiye baglıydı. Nezaman bir üretici bir is kursa ve basarsa, hemen üç baska üretici daha aynıise girisiyordu, oysaki piyasanın potansiyeli ancak bir tek üreticiyi kaldıra-biliyordu. Bunun sonucu, rakiplerin saf-dısı olmasıydı.

Hür tesebbüs sisteminin yarattıgı bir baska sonuç isçinin kendini çal-ısan bir mal olarak satmasıydı. Bunun nedeni, issizlik ve ekonomik güçlerarasındaki savastı. Is bulmak için isçilerin aralarında rekabete girismesi

5Cuban Electric Company, Kuzey Amerika’nın mülkiyetindeki bir sirket.

27

Page 29: Sosyalizm Ve İnsan

gerekiyordu. Aç kalamayacaklarına göre, kendilerini satıyorlardı. Kapital-istlerin en ucuz isçileri satınaldıgını söylemege [söylemeye] bile gerek yok.Bazen isçiler aç oldukları için kendilerini daha da ucuza satıyor ve böylelikleisçi sınıfının çıkarlarına zarar veriyorlardı. Yani, is elde eden isçi digerler-ini aynı kosulları kabul edip kendisini taklidetmeye zorluyordu. Bu da hürtesebbüsün yarattıgı sonuçlardan biriydi.

Bazen de bunun tersi oluyordu. Yabancı isletme ulusal kapitalist islet-meden yada devletten daha yüksek ücretler veriyor ve isçileri ayrıcalıklılarhaline dönüstürüyordu. Isletme her yıl muazzam kârları yurt dısına çıkar-ırken, isçi bu “iyilik sever” sirkete karsı baglılık duyuyordu, örnegin petrolsirketleri, her yıl 30 milyon doları Küba sınırları dısına çıkarıyorlardı. Birazönce bir Kübalının 20 milyon pesoyu cebine attıgını açıkladım, fakat petrolsirketlerinin yıllık kârı 34 milyondu. Telefon sirketi ve elektrik sirketi gibibütün büyük uluslararası isletmeler için aynı seyi söyleyebiliriz. Bunlar birsistem yaratmıslardı: yüksek ücretler ödüyor ve büyük kârlar topluyorlardı.[sayfa 41] Bu sayede isçi sınıfını bölüyorlardı. Isçilerine, yabancı sirketlerde ça-lıstıkları için tüm baska isçilerden farklı olduklarını söylüyorlardı. Kendikulüpleri vardı; burada zencilerin çalısmasına izin verilmezdi. Bölücülükiçin her türlü araçtan yararlanıyorlardı. Bunlar Küba’da gözle görülen elletutulan örneklerdir, çünkü bu sistem burada uzun bir süre varlıgını sürd-ürmüstür. Simdi de bize bunun bir ülkenin demokratik gelisimini saglayantek yol oldugunu söylüyorlar. Bugün, bize bunu yutturmaya çalısıyorlar.

Fakat bir baska sistem daha vardır. Bizim sistemimize göre, bizler dev-rimcileriz ve devrimci hükümetimiz halkı temsil eder. Endüstrileri kiminiçin kurmak zorundayız? Kime avantaj saglamalıyız? Halka avantaj sagla-malıyız. Bizler halkın temsilcileriyiz, bu nedenle ülkenin sanayilesmesinihükümet yönetmelidir. Bu sekilde olunca, anarsi olmayacaktır. Tek bir vidafabrikasına ihtiyacımız varsa, tek bir fabrika kurulacaktır; ayrıca bir bıçakfabrikasına ihtiyacımız olursa bundan da bir tane kurarız. Böylece kargasa-lık olmaz ve ulusun sermayesi tasarruf edilmis olur.

Bir temel sanayi ihtiyacı kendini hissettiriyorsa, zararına da islese ku-rulacaktır, çünkü bu sayede sanayilesmemizin temelleri atılacaktır. Ayrıcakurnazlık ve bir takım oyunlarla bir grevi kırmamalı, bir isçi gösterisini da-gıtmamalıyız. Kendimize bir avantaj saglamak, yada herhangi bir kimseyipiyasadan silmek amacıyla, bir isçiye yada uzmana hakkettigi ücretten faz-lasını ödememeliyiz, bunlar devrimci yöntemler degildir. Bununla birlikte,tüm endüstri dallarında, önce issizlere, sonra yarı issizlere olmak üzere her-kese is vermeyi garantilemenin temel amacımız [sayfa 42] oldugunu hatırımız-dan çıkarmaksızın emekçiye olanakların elverdigi ölçüde en yüksek ücreti

28

Page 30: Sosyalizm Ve İnsan

ödemeye çalısacagız.

Hür tesebbüs aracılıgıyla gelisme ve devrimci gelisme arasında büyükfarklar vardır. Birincisinde zenginlikler bir avuç kisinin elinde toplanır, bun-lar hükümetin dostu olan en kurnaz entrikacılardır; ikinci durumda, ulu-sun zenginlikleri herkese aittir. Her isletme tümüyle ulusun hizmetine çal-ısır. Devrimci gelisme sayesinde zenginliklerimiz yabancı sirketler tarafın-dan kontrol edilemeyecektir. Devrimci gelisme, ulusal zenginliklerimizi ka-demeli olarak yabancı tekellerin elinden geri almamızı saglayacaktır.

Iste iki sistem arasındaki temel farklar bunlardır. Halkımız devrimci ge-lisme yolunu seçmistir, isletmelerimiz, Fidel’in dedigi gibi “halk ortaklıgı”adını tasıyacaktır.

Bugüne kadar yaptıklarımızı inceleyecek olursanız, bu tip gelismeye uy-gun davrandıgımızı görürsünüz. Gerçekten de halkın çıkarına olan en mü-tevazı yasalarla ise basladık. Elektrik tarifesi düsürüldü, kiralar azaltıldı,kamu yönetiminde ayıklama yapıldı, daha sonra yolumuz üzerinde bir dö-nüm noktası olan yasa çıkarıldı, çünkü o zamana kadar, elektrik, yada te-lefon tarifelerini düsürmekle, kiraları azaltmakla, yönetimde ayıklama yap-makla, hür tesebbüs sistemini savunanların önerdigi seylerin benzerleriniyapıyorduk. Kiralık tasınmaz mallara sahibolanlardan bazıları hiç memnundegillerdi. Elektrik ve telefon sirketleri aldıgımız tedbirleri dogru bulmuyor-lardı. Fakat büyük yabancı sirketler, inisiyatiflerimizi desteklediler, istedik-leri de buydu; halkın hayat düzeyini biraz yükselten iyi ün yapmıs [sayfa 43]

bir hükümet. Bu onlar için mükemmel bir hükümetti. En iyisi ise Figueres6

hükümeti gibi batı demokrasisini kabul eden bir yönetimdi; devlet baskanı-nın bir büyük toprak sahibi olmasının pek önemi yoktu. Daha sonra toprakreformu yapıldı ve bu isleri karıstırdı. Biliyorsunuz ki, herseyden önce, Bir-lesik Devletler’in devlet bakanlıgıyla dogrudan dogruya iliskisi olan UnitedFruit Company vardır.

O anda devrimci hükümetin, reformları yapacagı, bunların lafını et-mekle kalmayacagı apaçık ortaya çıktı. Yavas yavas, ulusal zenginligimizartıyor ve harekete geçme kapasitemiz de yükseliyordu. Topragı köylüleredagıttık, seker kooperatiflerimiz, tarım reformu çerçevesi içinde rafineler-iler kurdular. Hepimizin uygun adımlarla ilerleyebilecegi biçimde, halkındevrimci sürece katılması için gerekli kosulları yaratma çabası içindeydik.Savas suçlularının ve dolandırıcıların mallarına elkoymak gibi küçük islersayesinde gücümüzü arttırmıstık.

6Jose Figueres, Costa-Rica baskanı (1953-1958). Latin Amerika’da “demokratik sol”unyöneticilerinden biriydi. Birlesik Devletlerin yakın dostuydu.

29

Page 31: Sosyalizm Ve İnsan

O sırada saldırı basladı. Küçük uçaklar tarafından saldırıya ugratıldık.Havana bombalandı. Saldırıya yeni devrimci yasalarla karsılık verdik, bun-lar petrol ve madenler hakkındaki yasalardı. Bu yolda ilerlemeye devam et-tik. Birlesik Devletler bizi seker kotamızı kesmekle tehdidetti, biz de Sovyet-ler Birligiyle bir anlasma imzaladık. Amerika Birlesik Devletleri, bankalar-ının kredilerini kesti, bunun üzerine biz de komünist ülkeler ve Japonya iledaha elverisli kosullarda anlasmalar yaptık. Dıs ticaretimizi [sayfa 44] çesitlend-irdik ve onlardan gelecek yeni darbeleri beklemeye basladık, çünkü bunlarınnasıl davrandıklarını bilenler er-geç saldıracaklarının da farkındadırlar. Te-keller hiçbir zaman oyunu kurallarına uygun olarak oynamazlar. Bir ülkedeçıkar elde etme olanaklarını yitirdiklerini anladıklarında, bu ülkeye sald-ırmaktan geri kalmazlar. Bazen, saldırıları dogrudan dogruyadır; “kamçı”diplomasisi dönemlerinde bu böyledir; bazen de saldırı ekonomik yöndendir.Simdi seker kotası konusunda karsı karsıya bulundugumuz durum budur.Bu sorunun ortaya çıkacagını önceden anlamıstık ve bir açmazla karsılas-mıstık: ya yapılması gerekeni yapacak ve saldırıyı karsılayacak, yada kı-tanın en heybetli “Figueres”leri olacaktık. Yeni Figueres’ler olmaktan da-ima kaçındık, çünkü bu halkın özlemlerini inkâr etmek demek olacaktı.Sahte demokratlar kılıgına bürünmek çok kötü bir oyundur. Somoza7 olmakdaha iyidir, çünkü onun kim oldugunu apaçık biliyoruz. Yurtsever geçin-mek, devrimci yada “ılımlı” solun adamı görünüsüne bürünmekse halka acıbir biçimde ihanet etmektir. Bunu asla yapamazdık. Kapalı kapılar ardındabüyük tekellerle pazarlık ederken halka devrimin diliyle hitap edemezdik.Zor bir yolu, dogru olduguna inandıgımız bir yolu seçtik ve halk da bizi des-tekledi.

Simdi iki cephede birden savasmamız gereklidir. Belki de hem kıyıları-mızı fiilen savunmak, hem de sanayilesme savasma girismek zorunda kala-cagız. “Karsı karsıya bulundugumuz sorunları analiz ettikten [sayfa 45] sonra,simdi isçi sınıfının temel görevlerini belirlememiz gereklidir. [” nerede?]

Görevler çesitlidir, fakat ekonomik açıdan yerine getirilmesi gereken üçbüyük zorunluluk vardır. Hatta bazen bu üç zorunluluk, isçi sınıfının öz-lemleri ve patronlara karsı mücadelesiyle yarattıgı ortak payda ile çeliskiyedüsebilir. Bugün, isçi sınıfının bu büyük zorunluluklarından biri iyi üret-mektir. “Üretmek” dedigimizde emekçiler bizim kesinlikle onların özel is-verenlerinin kastettikleri seyi söyledigimizi düsünebilirler —yani daha çokzenginlik üretmek zorunda olduklarını—, fakat daha büyük bir zenginliginisverenin elinde birikmesi diger isçiler için issizlik demektir. Burada görü-nüste bir çeliski vardır, bu dogrudur, fakat eger bugün daha çok zenginlik-

7Somoza ailesi, Nikaragua’yı yirmi yıldan fazla bir süre diktatörlükle yönetmistir.

30

Page 32: Sosyalizm Ve İnsan

ler üretmek zorunda isek, bundan amacımız devletin herkesin çalısabilmesiiçin daha çok is alanları yaratmasını saglamaktır. Sürekli yaratıcılık zamanıgelmistir; elverdigince büyük bir gelisme meydana getirecek yeni görevler,is alanları yaratmak gereklidir. Bildiginiz gibi, bir yatırımın hesaplanmasıiçin türlü yollar vardır. Kullanılan her emekçi için yaklasık olarak 10.000peso gerektiren, yani büyük sermaye birikimlerini zorunlu kılan yatırım-lar vardır. Genel olarak bunların verimi çok yüksektir. Yine, emekçi basına2000 peso isteyen, yani küçük sermaye birikimleri gerektiren yatırımlar davardır. Bu tür bir yatırım çok daha az gelir saglar, fakat bizim bugünkü ih-tiyaçlarımıza en iyi uyan yatırım tipi budur. En az bir bedelle elverdiginceçok sayıda insan çalıstırmak zorundayız. Herseyden önce bunu yapmaya ih-tiyacımız var, çünkü bu tam bir sanayilesme için gerekli teknik temeli yara-tırken aynı zamanda issizligi de ortadan kaldıracaktır. [sayfa 46]

Su belgeyi saklamak istedim. Bana bunu C.M.Q. televizyonu emekçileriverdiler, bu belge isçi sınıfının ne yapması gerektigini açıkça göstermekte-dir. Bu, yalnızca dısarıdan ithal edilmesini önlemek için ülkede yazı maki-nası seritlerinin nasıl iktisatlı biçimde kullanılacagını gösteren bir fikirdir.Tutumlu olmak, para artırabilmenin yollarını tasarlamak da isçi sınıfınınüretme zorunluluguyla hısım olan bir baska görevidir. Gerekli olmaksızıntek bir kurus bile harcayamayız. Her kurus etkili biçimde halkın yararınaharcanmalıdır. Arttırılan her kurus iç ticaretimize, yada ulusal hazinemizegider. Buysa, yeni bir is alanı yaratılmasını saglar.

Üretim ve tutumluluk ekonomik gelismenin temelidir, fakat bununla biravuç kisinin yararına olan degil, emekçilerin çıkarına olan üretim ve tutum-lulugu kastediyoruz. Bir baskasının yararına olacaksa sizden büyük fedak-ârlıklar, daha dikkatli olma, daha sıkı çalısma gibi seyler isteyemeyiz. Budurumda, böyle isteklerde bulunmak haksızlık olur. Biz bu fedakârlıkları tü-müyle halkın iyiligi için istiyoruz. Devletin kontrolündeki fabrikalarda dahabüyük bir üretim istiyoruz. Giderek kurmakta oldugumuz büyük fabrikalardevletin kontrolü altına girecektir. Zamanla devletin kontrolü büyüyecek veisçi sınıfının görevleri de artacaktır. Fakat bütün özel sanayilerde bile, zi-yankârlıgı önlemek ve makinalara özen göstermek gereklidir. (...)8

Üretmenin ve tutumlulugun dısında, isçi sınıfının üçüncü zorunluluguörgütlenmedir. Bu, sınıfların biribirine karsı geleneksel biçimde örgütlen-mesi degil, devrime, halka ve isçilerle köylüler arasındaki farkın ortadankalkması gerektiginden, emekçi sınıfına daha iyi hizmet edecek biçimde ör-

8Söylevinin burasında, Guevara, sorumsuzca davrananlardan örnekler veriyor. Eski dü-zenin hiyerarsisinden müsadere edilen yeni ve pırıl pırıl Cadillacların acınacak durumdaoldugunu anlatıyor.

31

Page 33: Sosyalizm Ve İnsan

gütlenmedir. Simdiden, daha ziyade makinalasmıs yöntemlerle topragı isle-yecek 300.000 tarım emekçisinden olusan bir grup vardır. Bunların emegidaha teknik bir biçim kazanıyor, iste bu sekilde, üretimle dogrudan iliskisiolan herkes bir isçi haline dönüsmelidir.

Alıstıklarımızın kesinlikle tam tersini yapmalıyız. Eskiden, dogrudandogruya iliskide bulundugumuz çevre, herseyden önce önemli sayılırdı. Buçevre, sendika, mahalle, aile ve bireyden meydana geliyordu. Bireyin önem-iyse en basta gelirdi. Bugün, ulus ve tümüyle halk bireyden daha önemlidir.Kendimizi en önemsiz birsey, makinanın en önemsiz bir parçası olarak ka-bul etmeli, bununla birlikte iyi islemeliyiz. Ortaklıgın yararına tüm kisiselavantajlarımızı feda etmeye hazır olmalıyız. Her türlü insan grubu birey-den daha önemlidir. Bir sendikal birlik herhangi bir fabrika sendikasındandaha önemlidir. Tüm emekçiler tek bir isçiden daha önemlidir. Bu iyi an-lasılması gereken bir seydir. Geçmisin yarattıgı zihniyeti degistirmek içinörgütlenmek zorundayız.

Sendika yöneticilerinin düsünme biçimlerini degistirmek gereklidir. Gö-revleri, patrondan daha yüksek sesle bagırmak, yada üretim sistemi çerçe-vesinde çalısmayan kimselere ücret baglanması gibi saçma tedbirleri kabulettirmek degildir. Bir isçiye hakketmedigi bir ücret ödeniyorsa, o isçi kend-ine ve ulusa karsı entrika çeviriyor demektir. [sayfa 48]

Iste, isçi sınıfının üç görevi bunlardır. Bunları yerine getirmek için dev-rimci sürecin gelisimini anlamalı ve buna çalıstıgınız fabrikanın kesinlikletanınmasını eklemelisiniz; tüm üretim sistemini bilmeye de ihtiyacımız var-dır. Makinasını, onun tamirini ve mümkünse mükemmellestirilmesini tamolarak bilmek her emekçinin görevi ve hakkıdır. Makinanızı, çalıstıgınız ke-simi ve tümüyle üretim sistemini bilmeniz gereklidir. Bu, yönetiminizdenisteyeceginiz bir görev ve bir haktır.

Devlet tarafından kontrol edilen fabrikaların yöneticileriyle isçiler ara-sında sıkı bir iliski kurulmalıdır. Büyük bir fabrikayı yönetmekle bu fabri-kada isçi olmak aynı sey degildir. Sorunlar farklı açılardan görülür. Bugünbile, isçiler ve yöneticiler sorunları degisik açılardan görürler. Yöneticilertezgâhlara, isçilerse yöneticinin yazıhanesine gidip gelmeli, isçi ve yöneticibelirli bir süreci aynı ısık altında görebilecekleri biçimde görüslerini karsıl-ıklı olarak birbirlerine açıklamalıdırlar. O zaman, sorunların tüm yönlerinigörebilirler ve bu sorunlar çözülür. Bugün isçiler tarafından öne sürülen bir-çok hak davasının böylelikle geri alındıgını göreceksiniz.

Simdi devlet kontrolünde yüzlerce fabrika vardır, örnegin bunlardan bi-rinde, bir isçi daha etkili bir üretim sistemi bulmus, fakat ustabasısı onun

32

Page 34: Sosyalizm Ve İnsan

daha çok üretmesini engellemistir. Bunu ihanet saymam, fakat bu tutum,duruma ve devrimci harekete yanlıs bir müdahaledir. Tarihin, eski düsüncetarzlarını çagdısı hale getirdigi açıkça anlasılmalıdır. Yeni düsüncelere sah-ibolmalıyız. Beynimizi kullanmalı ve ortaya çıkan her sorunu incelemeliyiz.Sorunlarımızdan her birini açık fikirli olarak analiz etmeliyiz. [sayfa 49]

Böylelikle, sendika yöneticisi ve emekçi, üretim sürecine katılır ve bun-dan sorumlu olurlar. Daha ilerlere [ilerilere] gidemediysek, bunun nedenidüsmanca davranan sendikaların bulunması yada isçilerin sorunu anlaya-mamasıdır. Bazen, bir sendika yöneticisi fabrika yöneticisi ile konusur, ta-bansa bunu teslimiyetçilik olarak kabul eder. Bu tutumlar ortadan kalkma-lıdır, çünkü bunlar varoldukça ulusu sanayilestirme görevimizi yerine geti-remeyiz. Görevimiz, en iyi yolu bulmak ve bunu açıklamaktır. Halkın görevibu yolu bulmamızda yardımcı olmak ve bu yolda hızlı bir ilerleme için tümgayretiyle katkıda bulunmaktır. Halk yanlıslarımızı yapıcı biçimde düzelt-melidir.

Simdiye kadar, ulasabilmemiz amacıyla kendimize çok ılımlı hedeflerseçtik. Henüz karsı karsıya bulundugumuz sorunları isçi sınıfının anlayıpanlamadıgını ve bize yapacagı yardımı kesinlikle bilmiyoruz. On yıl içindeher Kübalının yıllık gelirinin iki kat artmasını önerdik. Bugün, her Kübalıvatandasın ortalama geliri yaklasık olarak yılda 415 pesodur. Bu, yılın onikiayına bölünürse, her kisinin aylık gelirinin gerçekte çok düsük oldugu görü-lür. Elbetteki kadınların ve çocukların çogu çalısmıyor, fakat bu bir mazeretdegildir. On yıl içinde nüfus basına yıllık geliri yaklasık olarak 900 pesoyaçıkarabilecegimizi umuyoruz. Nüfus basına düsen simdiki geliri iki kat art-tırmak yapmamız gereken çalısmaların en belli baslılarından biridir, böylebir sey Latin Amerika’da simdiye kadar hiç görülmemistir. Bu, halkın satınalma gücünün yılda yüzde 7 oranında artacagı anlamına gelir. Latin Amer-ika’da, nüfus basına yıllık gelirin artıs oranı yüzde 1 ila 2 arasındadır, hattabazı ülkelerde bu oran daha da düsüktür. Diger bir [sayfa 50] deyisle, gelismemizson derece hızlanacak ve bu herkesin görevlerini mutlak biçimde anladıgıölçüde gerçeklesecektir. Hiç kuskum yok ki, bu amaca ulasmak olaganüstübir zafer olacaktır. Buna ulasacagız, ve bu inanılmayacak derecede büyükbir zafer olacaktır.9

Kendimiz için saptadıgımız bir baska hedef ise daha çok dikkat gerek-tiriyor ve 1962 yılının sonuna kadar, yani ikibuçuk yıllık bir zaman içeri-sinde Küba’da issizligi ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Simdi alkıslamanızagerek yok; bu henüz sadece bir tasarıdır, basarırsak hep beraber alkıslaya-

9Guevara, burada bütün gözlemlerini ve vardıgı sonuçları özetliyor. Bundan sonraki pa-ragraflar toplantıda bulunanların sorularına verilen cevaplardan olusuyor.

33

Page 35: Sosyalizm Ve İnsan

cak, basarısızlıga ugrarsak ıslıklayacagız. Fakat bu herkesin, hükümetin vebirlesen halkın görevidir ve yeterince yiyecegi olan herkesin, yiyecek hiçbirseyi olmayan yada buna yakın durumda bulunanlarla dayanısması büyükbir zorunluluktur.

Toplantıda bulunanlardan biri hükümetin dört günlük müdahalesi sıra-sında otellerdeki müsterilerin sayısının 4.000 kadar arttıgını söyledi.

Elbette ki pek çok ortaklasa görevlerden biri de her isletmenin emekçi-ler ve hükümet tarafından birlesik olarak yönetilmesidir. Örnegin otelciliksorunu, isçi sınıfının ve onların demokratik yöntemlerle seçilen yöneticiler-inin yeteneklerinin denendigi bir konudur. Tabii ki, baslangıçta elde edilenbu basarı tayin edici degildir. Oteller ortaya güç bir sorun çıkarıyor, çünküKüba’da bunlar, eskiden oyun masasında yada baska bir eglence yerindedolarlarını bırakmak [sayfa 51] için buraya gelen turistlere hizmet amacıyla vesömürgeci zihniyetine uygun olarak yapılmıs ve yönetilmislerdir. Yani buoteller, sahiboldugu mülklerin bir yıl içinde kazandırdıgı gelirlerin birazınısaçıp savurmak için Karayipler’deki mülklerini ziyarete gelen büyük efend-iye hizmet etmek için kurulmuslardır. Bunu unutmamalıyız.

Simdi turizm sanayiinin sistemini, zihniyetini ve yapısını tamamıyla de-gistirmek zorundayız. Gelen turistler, eger Birlesik Devletlerden geliyor-larsa, bunlar kendi yurttaslarının az çok kanunsuz her türlü tehditlerinegögüs gerecek kadar sagduyu ve cesaret sahibi olanlardır. Ayrıca devrimcisüreci gözüyle görmek isteyecek Latin Amerikalı turistler de gelecek; üste-lik de bu oteller adanın her yanından gelen ve ülkeyi gezip görmek isteyenyurttaslarımızla da dolacaktır. Yani turistik sistemi tamamiyle degistirmekzorundayız, buysa kolay bir is degildir. Bu isi en iyi yapacak olanların dev-rimci hükümetle isbirligi halinde çalısan emekçilerin seçtigi yöneticiler ola-cagından hiç kuskum olmadıgını sözlerime ekleyeyim.

34

Page 36: Sosyalizm Ve İnsan

Bölüm 6

Devrimci Tıp1

Yoldaslar,

Küba halkının, özgürlügünü, tam bir sanayilesme yolunda gerçeklestiri-len ilerlemeleri ve tüm devrimci yasaların yarattıgı gelismeleri günden günekutlamak için düzenledigi yüzlerce toplantıdan biri olan bu sade toplantınınbenim için özel bir önemi vardır.

Yıllarca önce doktor olarak hayata atıldıgımı hemen hemen herkes bilir.Tıbba basladıgımda, ögrenimime baslarken, bugün sahiboldugum devrimcidüsüncelerin çogu ideallerim arasında yoktu. Herkes gibi ben de basarılıolmak istiyor, tanınmıs bir arastırmacı olmayı, sonunda tüm insanlıga hiz-met edecek, fakat o an için bana kisisel bir basarı kazandıracak bazı seylerbulmak için yorulmaksızın çalısmayı düslüyordum. Ben de hepimiz gibi çev-remin ürünüydüm.

Ögrenimimi bitirdikten sonra bazı özel ve karakterime [sayfa 53] baglı ne-denlerle tüm Amerika’da bir yolculuga giristim ve kıtayı tümüyle gezdim.Haiti ve Sen Domingo dısında bütün diger Amerika ülkelerini bir bakımaziyaret etmis oldum. Yolculugumun kosulları nedeniyle, önce ögrenci, sonrada doktor olarak, yoksullugu, açlıgı, hastalıkları, çaresizlikten hasta bir ço-cugu tedavi etmenin olanaksızlıgını, açlıgın sebeboldugu geri zekalılıgı vebir insan için, vatanımız Amerika’nın yoksul sınıflarında sık sık görüldügüsekilde önemsiz bir kaza sonucunda oglunu kaybetmek gibi sonu gelmez ce-zaları yakından gördüm. O anlarda benim için ünlü bir arastırmacı olmakyada tıp bilimine önemli bir katkı getirmekten daha büyük bazı seylerinvaroldugunu farkettim, amacım herseyden önce insanlara yardım etmekti.

119 Agustos 1960’da, Havana’da Halk Saglıgı Bakanlıgı emrindeki bir kurulusun açılısısırasında verilen söylev.

35

Page 37: Sosyalizm Ve İnsan

Fakat yine de hepimiz gibi çevremin bir ürünü olmaya devam ediyor vebu insanlara kendi kisisel gayretimle yardım etmek istiyordum. Çok yolcu-luk yapmıstım, o sıralarda Arbenz’in Guatemala’sında bulunuyordum, devr-imci tıbbın kosullarına düzen vermek için bazı notlar yazmaya baslamıstım.Devrimci bir doktor olmak için gerekli olanları arastırmaya baslıyordum.Fakat, United Fruit, Devlet Bakanlıgı ve Fosher Dulles —zaten bunlarınhepsi gerçekte aynı seydir— tarafından baslatılan saldırı patlak verdi, bun-ların isbasına getirdigi kuklanın adı Castillo Armas idi.

Halk, Küba halkının bugünkü olgunluk derecesine henüz ulasmamıs ol-dugundan saldırı basarılı oldu, ve ben günün birinde diger birçokları gibisürgün yolunu tuttum yada daha dogrusu Guatemala’dan kaçtım, çünkü buülke benim vatanım degildir.

Bunun üzerine çok önemli bazı seylerin farkına vardım: devrimci bir dok-tor olmak için, herseyden [sayfa 54] önce devrim yapmak gereklidir. Ayrı ayrı,bireysel çabalar, saf idealler, soylu erekler ugruna tüm bir hayatı feda etmearzusu, bütün bunlar tek basına harekete geçilirse ve Amerika’nın bir köse-sinde, bir basına düsman hükümetlere ve ilerlemeye olanak vermeyen top-lumsal kosullara karsı mücadeleye girisilirse hiçbir seye yaramaz. Devrimyapmak için, Küba’da oldugu gibi tüm bir halkın seferber olması, silah kul-lanarak silahın degerini ögrenmesi, savasçı birligi uygulayarak halkın birl-iginin degerini anlaması gerekir.

Daha önceki sorunlar yeniden karsımıza çıkıyor. Bir toplumsal refah ça-lısması etkili biçimde nasıl yapılmalıdır? Kisisel çabayı toplumun ihtiyaçla-rına uydurmak için ne yapmalıdır?

Hepimiz geçmisimizi düsünelim, doktor olarak yada devrimden önce her-hangi bir halk saglıgı hizmetindeki çalısmamızda yaptıklarımızı ve düsünd-üklerimizi hatırlayalım. Bunu derin bir elestiri ruhu içinde yapalım, bu geç-mis dönemde bütün duyduklarımızın ve düsündüklerimizin artık bitmis sa-yılması lâzım geldigi ve yeni tip bir insan yaratmak gerektigi sonucuna var-ırız. Içimizden herbiri, kendisiyle ilgili alanda, bu yeni insan tipinin mimarıolursa, herkes için bu insanı yaratmak daha kolaylasacak ve bu insan yeniKüba’yı temsil edecektir. Bu toplantıda hazır bulunan sizlerin, Küba’da yenitip insanın dogmakta oldugu düsüncesine sahibolmanız yerinde olur; bas-kentte bunun iyice farkına varmak kolay olmuyor, fakat bu yeni insana ülke-nin her kösesinde rastlanılıyor. Aranızdan 26 Temmuz’da Sierra Maestra’dabulunanlar daha önce hiç bilmedikleri bir seyle karsılastılar: kazma-küreklibir ordu. Bu ordu, Oriente eyaletinde, milis askeri yoldasları ulusal bayram-larda [sayfa 55] tüfekle resmi geçit yaparken, omuzlarında kazma-kürekle geçitresmine katılmayı en büyük onur sayıyordu.

36

Page 38: Sosyalizm Ve İnsan

Fakat yine sizler, kuskusuz, hemen hemen onüç-ondört yaslarında ol-dugu halde sekiz-dokuz yaslarında görünen, vücut yapısı zayıf çocuklarıda gördünüz. Bunlar Sierra Maestra’nın gerçek ogulları, her türlü yoksul-luk ve açlıgın çocukları, kötü beslenmenin evlâtlarıdır. Bu küçük Küba’da,dört yada bes televizyon kanalı, yüzlerce radyo istasyonu bulundugu halde,modern bilimin tüm ilerlemelerine ragmen, bu çocuklar ilk kez olarak geceokula gelip elektrik ısıgını gördüklerinde, o aksam yıldızların çok alçak oldu-gunu söylediler. Aranızdan bazılarının kuskusuz görmüs oldugu bu çocuklarsimdi kollektif okullarda yalnızca alfabenin ilk harflerini ögrenmekle kal-mıyor, bir meslek de kazanıyor ve hatta devrimci olmanın zor bilimini dekavrıyorlar.

Küba’da dogmakta olan yeni insan tipleri iste bunlardır. Bunlar ücra yer-lerde, Sierra Maestra’nın uzak köselerinde, kooperatiflerde ve çalısma mer-kezlerinde doguyorlar. Bütün bunlar bugünkü tartısmamızın konusuna ya-kından baglıdır. Doktorun, tıp alanında çalısan herhangi baska bir emekçigibi devrimci harekete katılmasıyla yakından ilgilidir; çünkü bu çaba, yaniorduyu egitmek, kaçmıs olan mülk sahiplerinin topraklarını, meyvasını aslatoplamaksızın alnının teriyle hergün bu topragı islemis olanlar arasındapaylastırma çabası, toplumsal tıbbın Küba’da simdiye kadar yapmıs olduk-ları arasında en büyük eserdir.

Hastalıkları tedavi etmenin dayanması gerektigi ilke, saglam bir vücutyaratmaktır. Fakat bu saglam vücudu, bir doktorun zayıf bir organizma üze-rinde [sayfa 56] yaptıgı sanatkârane bir çalısmayla degil, toplumsal ortaklasac-ılık temeli üzerinde tüm kollektivitenin çalısmasıyla yaratmaktır. Tıp gü-nün birinde hastalıkları önleyen, kamuya kılavuzluk eden ve kamuyu tıbbigörevlerini yerine getirmeye zorlayan, yaratmakta oldugumuz bu yeni top-lumun karakteristikleri arasında eksik olan bir takım seyleri tamamlamakyada cerrahi bir müdahalede bulunmak için ancak son derece acil hallerdemüdahale eden bir bilim halini alacaktır.

Bu gün tıp... (Durun bakalım! Ne oluyor orada? Bu salonda bulunma-yan biri de birisinin bayıldıgını sanır.) Devam edelim! Bugün Halk SaglıgıBakanlıgından ve tüm bu tür örgütlerden istenen çalısma, halk saglıgını,hastalık olarak beliren herseyi önlemek ve halka kılavuzluk etmek için el-verdigince büyük sayıda insana yardım götürebilecek biçimde örgütlemek-tir.

Fakat bu örgütleme çalısması için bütün devrimci çabalarda oldugu gibi,özünde bireye ihtiyaç vardır. Devrim, bazılarının ileri sürdügü gibi kollektifiradeyi, kollektif inisiyatifi standartlastırmak egiliminde degildir, tam ters-ine insanın bireysel olanaklarını özgürlüge kavusturmaya yöneliktir.

37

Page 39: Sosyalizm Ve İnsan

Devrim, aynı zamanda bu olanaklara yön verir. Bugünkü görevimiz tümdoktorların yaratıcı olanaklarını toplumsal tıp çalısmalarına yöneltmektir.Bir çagın sonuna gelmis bulunuyoruz, hem de yalnız burada Küba’da degil.Bunun tersi söylense ve bazıları buna inansa da, tanımıs oldugumuz kapita-lizm ve içinde büyüdügümüz, acı çektigimiz çevreye benzer hayat biçimleritüm dünyada yıkılıp gitmektedir. [sayfa 57]

Tekeller perisanlık içinde, kollektif bilim günden güne yeni ve önemlizaferler kazanıyor. Amerika’da, Afrika ve Asya gibi boyunduruk altındakibaska kıtalarda uzun zaman önce baslamıs olan bir kurtulus hareketininöncüsü olmak onuru ve görevi bize düstü. Bu derin toplumsal degisme in-sanların zihin yapısında da köklü dönüsümler gerektiriyor.

Bir toplumsal çevre içinde bulunan bir kimsenin tek basına eylemi anla-mındaki bireycilik ortadan kaybolmalıdır. Yarın, bireycilik, bireyin ortakla-sacılıgın mutlak çıkarına tam anlamıyla kullanılması olacaktır. Fakat, bubugünden anlasılabilse de, söylediklerim anlasılsa da, herkes biraz bug-ünü, geçmisi ve gelecegin nasıl olması gerektigini düsünmeye hazır olsa da,düsünme tarzını degistirmek için büyük iç dönüsümler geçirmesi ve özell-ikle toplumsal alanda köklü dıs dönüsümlere tanık olması gerekecektir.

Küba’da bu dönüsümler olusmaktadır. Bu devrimi tanımanın, halkıniçinde ta derinlerde bulunan ve o denli uzun zamandır uyutulmus olan güç-leri kesfetmeyi ögrenmenin bir yolu da, Küba’yı, kooperatifleri ve yaratıl-makta olan çalısma merkezlerini ziyaret etmektir. Tıp sorununun can da-marına ulasmanın yollarından biri ise, yalnızca kooperatifleri ve çalısmamerkezlerini olusturan insanları ziyaret etmek degil, onların çektikleri has-talıkları da arastırmak, neden acı çektiklerini ögrenmek, yıllar boyunca vekalıtsal olarak yüzyıllardır süren tam bir baskı ve boyunduruk dönemindenkalan yoksunluklarının neler oldugunu görmektir.

Doktor ve tıp emekçisi, kitle içinde, kollektivite içindeki insanın olustur-dugu yeni çalısmasının can damarına gitmelidir.

Doktor daima, dünyada ne olursa olsun, çok [sayfa 58] önemli ve toplumsaliliskiler içinde sorumlulugu çok büyük bir görev sahibidir, çünkü hastayaçok yakındır, yapısını bütün derinligiyle çok iyi bilir, acıya yaklasan ve onuyatıstıran kisiyi temsil eder.

Birkaç ay önce, Havana’da ögrenimini bitirmis ve diplomalarını almısolan bir grup ögrenci, doktor olarak kırsal bölgelere çalısmaya gitmeyi red-dettiler. Oraya gitmek için bazı avantajlar istiyorlardı. Geçmisin görüs açıs-ından bakarsak, bunun böyle olması akla uygundur, bunu çok iyi anladıgımısanıyorum. Birkaç yıl önce benim ne oldugumu ve ne düsündügümü hatırla-

38

Page 40: Sosyalizm Ve İnsan

mam yeter. Bu baskaldıran gladyatörün, kendine daha iyi bir gelecek, dahaiyi is kosulları saglamak ve kendisine ihtiyaç duyuldugu gerçegini degerlen-dirmek isteyen yalnız bir savasçının durumudur.

Peki, bunlar aileleri ögrenim yıllarının çogunun giderlerini karsılayab-ilmis dokuz genç olmayıp da, mucize eseri olarak yüksek ögrenimini bitire-bilmis, anfilerde ders görebilmis 200-300 köylü olsaydı durum ne olacaktı?Iste bu köylüler, bütün heyecanlarıyla kardeslerine yardım etmeye kosacak-lar, onlara saglanan ögrenim yıllarının bosa gitmedigini kanıtlamak için ençok çalısma ve sorumluluk isteyen görevlere talip olacaklardı. Böylelikle,altı-yedi yıl sonra, isçi ve köylü sınıfının ogulları olan yeni ögrenciler hangitür meslekte olursa olsun unvanlarını kazandıklarında meydana gelecekolan durumu simdiden görecektik. Fakat gelecege kaderci bir gözle bakma-malı, insanları isçi yada köylü sınıfının çocukları ve karsı-devrimciler olarakbölmemelidir; bu basitliktir ve gerçek bu degildir. Çünkü bir insanı devri-min içinde yasamak kadar hiçbir sey egitmez. Çünkü içimizden hiçbirinin,Granma grubuyla ilk gelenlerden [sayfa 59] ve Sierra Maestra’da yerlesip isçi-ler ve köylülerle yasayarak onlara saygı duymayı ögrenenlerden hiçbirininisçi yada köylü geçmisi yoktu. Tabii ki, aramızda çalısmak zorunda kalmısolan ve çocuklugunda bazı güçlükler çekmis olanlar eksik degildi. Fakat hiç-birimiz açlıgı, gerçekten açlık denilebilecek seyi görmemistik, bunu SierraMaestra’da geçirdigimiz uzun yıllar sırasında geçici olarak ögrendik. Bun-dan sonra, birçok sey apaçık olarak gözlerimizin önüne serildi. Baslangıçtazengin bir köylüye yada hatta bir büyük toprak sahibine ait herhangi bir-seye dokunanları siddetle cezalandıran bizler, günün birinde 10.000 kesim-lik hayvan ele geçirip köylülere teslim ettik ve bunları yemelerini söyledik.Köylüler, yıllardan ve yıllardan beri ilk defa, bazıları ise hayatlarında ilkdefa öküz eti yemis oldular.

10.000 öküzün pek kutsal mülkiyetine karsı duydugumuz saygı silahlısavas sırasında kayboldu, tek bir insan hayatının dünyanın en zengin ada-mının tüm mülklerinden binlerce kez daha degerli oldugunu gayet iyi an-lamıstık. Isçi yada köylü sınıfının çocukları olmayan bizler bunu iste oradaögrendik. Niçin yok yere ayrıcalıklı oldugumuzu ve Küba’da geri kalan in-sanların aynı seyi ögrenemeyecegini söyleyelim? Elbette ki bunu ögrenebi-lirler ve üstelik de bugün, devrim, insanın, yakınında bulunanlara yardımetmekten duydugu gururun yüksek bir ücretten çok daha önemli oldugunu,halkın minnet ve sükranının biriktirilebilecek bütün paralardan çok dahatayin edici ve uzun süreli oldugunu, her doktorun eylemi yarıçapı içinde budegerli hazineyi, yani halkın sükranını elde etmesi gerektigini anlamasınızorunlu kılıyor. [sayfa 60]

39

Page 41: Sosyalizm Ve İnsan

Öyleyse, önce eski görüslerimizi silmeli ve giderek daha büyük bir elest-iri ruhuyla halka daha çok yaklasmalıyız. Eskiden yaklastıgımız gibi degil,çünkü hepiniz söyle diyebilirsiniz: “Yoo, ben de halkın dostuyum. Isçilerle,köylülerle konusmayı çok severim, her pazar falan yere, filan seyi görmeyegiderim.” Bunu herkes yapar, fakat bugün yapmak zorunda oldugumuz yar-dımseverlik dayanısma seklinde olmalıdır. Halka sunu demek için yaklas-mamalıyız: “Iste geldik, sana yardımcı olacagız, bilimimiz sayesinde seniegitecegiz, sana yanlıslarını, kültürsüzlügünü, bilgisizligini gösterecegiz.”Biz halka bir arastırıcı ruhuyla, alçak gönüllülükle gitmeli halkın büyükbilgelik kaynagından feyz almalıyız.

Çogu kez, ne derece yanılmıs oldugumuzu, basma kalıp düsüncelerimi-zin sonunda kendimizden birer parça ve refleksler halini almıs oldugununfarkına varacagız. Çogu kez, yalnız genel, toplumsal ve felsefi görüslerimizidegil, tıp konusundaki görüslerimizi bile bastan asagı degistirmemiz gereke-cektir. Hastaların her zaman büyük sehirlerdeki hastahanelerde herhangibir hastalıgın tedavi edildigi gibi tedavi edilemiyecegini anlayacagız; dokto-run aynı zamanda nasıl bir tarımcı olması da gerektigini, nasıl yeni besinbitkileri ekmeyi ögrenmesi, kırsal bölgelerdeki çok sınırlı olan, potansiyelbakımından dünyanın en zengin tarım bölgelerinden biri oldugu halde buülkede öylesine fakir olan besinleri çesitlendirmeyi ögrenmesi gerektiginigörecegiz. O zaman, bu kosullarda, biraz egitimci ve hatta büyük ölçüde egi-timci ve politikacı da olmamız lazım geldigini, en basta yapmamız gerekenseyin, bagıra çagıra bilimimizi ilan etmek degil, halkın içinde egitilecegim-izi, yeni bir Küba insa etmek gibi büyük ve güzel bir [sayfa 61] deneyi gerçekles-tirecegimizi kanıtlamak oldugunu görecegiz.

Simdiden çok ilerlemis durumdayız. 1 Ocak 1959 la bugün arasındakiuzaklıgı basit bir biçimde ölçmemize olanak yoktur. Uzun zamandan beri,halkın çogunlugu, sadece bir diktatörün degil, tümüyle bir sistemin yıkıl-dıgını kabul ediyor. Simdi, zaten çözülmekte olan bir sistemin geride kalanyıkıntıları üzerinde, halkın mutlak mutlulugunu yaratacak olan yeni bir sis-temin kurulmasının zorunlu oldugunu halk artık anlamalıdır.

Geçen yılın ilk aylarında, yoldas Guillen’in, Arjantin’e gittigi zamanlarıhatırlıyorum. Bugün oldugu gibi, o sırada da büyük bir sairdi. Siirleri yenibir yabancı dile çevrilecekti, çünkü her gün, simdi oldugu gibi, o vakitlerdede dünyanın bütün dillerini konusan yeni okuyucular kazanmaktaydı, fakatGuillen için halkın destanı olan siirlerini okumak güçtü, çünkü devrimin ilkyılı, yeni bir dönemin basladıgı ve ön yargıların egemen oldugu bir zamandı.O sıralarda, hiç kimse sair Guillen’in olaganüstü sanatçı yetenegini tüm-üyle halkın ve halkın davasının hizmetine adadıgını farkedemiyordu. In-

40

Page 42: Sosyalizm Ve İnsan

sanlar, onun Küba’nın sanı, serefi oldugunu anlayamıyorlar, yalnızca onuntabu olan bir partinin temsilcisi oldugunu biliyorlardı. Simdi bütün bun-lar uzakta kalmıstır, ülkemizin bazı iç yapıları konusunda düsünce tarzlarıarasında bölünme olamayacagını, üzerinde anlasmamız gereken seyin ortakbir düsmanımız olup olmadıgı ve ortak bir amaca ulasmayı deneyip dene-medigimiz oldugunu anlamamız gereklidir. Ortak bir düsmanımız oldugunuhepimiz biliyoruz ve hepimiz kesinlikle bu kanıdayız. Artık hiç kimse apa-çık biçimde: “Bizim ve bütün Amerika’nın en büyük düsmanı [sayfa 62] Ame-rika Birlesik Devletlerinin tekelci hükümetidir.” derken kendisini birinin,bir yabancının dinleyip dinlemedigini, civarda elçiligin ajanı bulunup bu-lunmadıgını kontrol etmek için etrafına bakınmıyor. Herkes düsmanın buoldugunu bildigine ve bu düsmana karsı mücadele eden herhangi bir kimse-nin bizimle ortak bir yönü bulundugunu anlamaya basladıgına göre, ortayayeni bir sorun çıkmaktadır. Burası, yani Küba için amaçlar nelerdir? Bizne istiyoruz? Halkın mutlulugunu istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Buradaherhangi bir iç yada dıs tedbir almak sözkonusu oldugunda dünyanın büyükdevletlerinden hiçbirinin elçiligine basvurmak zorunda kalmaksızın, hiçbirsavasçı bloka ait olmaksızın, özgür ülkeler arasında özgür bir ülke olmakiçin mücadele ediyor muyuz, etmiyor muyuz? Hiçbirseyi olmayanlara birsey-ler vermek için fazlasına sahip olanların elinden zenginlikleri alıp yenidendagıtmayı düsünüyorsak, yaratma çabasını, bütün sevinçlerimizin günlükdinamizm kaynagı haline getirmeyi düsünüyorsak dayandıgımız bir nedenvardır. Aynı amaçlara sahibolanlar bizim dostumuzdur. Bütün bunlar ara-sında, dostumuz olan kimse baska düsüncelere sahipse, su yada bu örgüteaitse, bunlar önemsiz tartısma konularıdır. Büyük tehlike, büyük gergin-lik ve yaratıcılık anlarında, ancak büyük düsmanların ve büyük amaçlarınönemi vardır. Amaçlar konusunda anlasmıssak, nereye gittigimizi simdidenkesinlikle biliyorsak, canı isteyen begenmesin, biz yine de ise koyulmak zo-rundayız.

Devrimin olabilmesi için önce devrimci olmakla baslamak gerektiginidaha önce söylemistim. Devrimse vardır. Ugrunda çalısmayı amaç edinece-gimiz halkı da tanımak gerekir, onu henüz yeterince iyi [sayfa 63] tanımadıgımızısanıyorum, bu yolda henüz asmamız gereken oldukça büyük bir uzaklık bu-lundugunu düsünüyorum. Halkın tanınmasında ilerlememizi saglayan yol-ların neler oldugu bana sorulursa, yalnız ülkenin içlerine degil kooperatif-lere de gitmek ve orada çalısmak gerekir derim —bunu herkes yapabilir, birtıp emekçisinin çok önemli oldugu pekçok yerler vardır—, bu durumda Kübahalkının dayanısmasının en belli baslı alametlerinden birinin devrimci mi-lisler oldugunu, milislerin bugün hekime yeni bir islev kazandırdıgını vedaha yakın bir geçmiste acı, hattâ feci bir gerçek olan seye, yani kısa bir

41

Page 43: Sosyalizm Ve İnsan

süre önce az daha büyük çapta bir silahlı saldırının avı, yada en azındankurbanları olabilecegimiz gerçegini kabule hazırlar.

Böyle bir devrimci milis askeri görevini üslenen [üstlenen] hekimin,yine hekim olarak kalması gerektigini de ısrarla belirtelim. Bizim Sierra’daisledigimiz hataya —eger buna hata denilebilirse— düsülmemelidir. Tümhekim yoldaslar bu yanlısın ne oldugunu bilirler, her halükârda bir yaralıyada hastanın basucunda beklemek bize serefsizlik gibi görünüyor ve nepahasına olursa olsun tüfege sarılmaya ve ne yapmak gerektigini savas ala-nında göstermeye çalısıyorduk.

Simdi kosullar farklıdır ve ülkeyi savunmak için olusan yeni ordularfarklı bir teknige sahip olmak zorundadırlar; yeni ordu tekniginde hekiminyeri çok önemli olacaktır, hekim olarak kalmaya devam edecektir çünkü buen güzel görevlerden biridir, savasta daha da büyük bir önem kazanmak-tadır. Bu yalnız hekimler için degil, hasta bakıcılar, laborantlar ve kend-ini bu derece insanca bir çalısmaya adamıs olan herkes için böyledir. Fa-kat tehlikenin geçmeyip [sayfa 64] gizliden gizliye devam ettigini bilmekle ve at-mosferde hâlâ varlıgı sezilen saldırıyı püskürtmeye hazırlanmakla birlikte,bunu düsünmeyi de bir yana bırakmalıyız çünkü, savas hazırlıgını ugrası-larımızın merkezi yaparsak istediklerimizi kuramayız ve kendimizi yaratıcıbir çalısmaya adayamayız.

Bir savas eylemine hazırlanmak için harcanan bütün emekler, yatırılanbütün sermayeler, yitirilmis emek ve paralardır. Ne yazık ki, bunu yapmakgereklidir çünkü, hazırlanan baskaları vardır, fakat, serefli bir asker ola-rak bütün namusumla sizi temin ederim ki Ulusal Banka’nın kasalarındançıktıgını görmekle en büyük üzüntü duydugum para, yıkıcı bir ordunun ku-rulusuna harcanacak olan paradır. Bununla birlikte, milislerin barısçı birrolü vardır, milisler, meskûn merkezlerde halkı birlestiren ve tanınmasınısaglayan bir silah olmalıdırlar. Burada, yoldaslarımın bana anlattıgına görehekim milisleri arasında oldugu gibi, son derece büyük bir dayanısma olma-lıdır. Tüm Küba’da, bütün tehlike anlarında, ihtiyacı olan herkesin sorunla-rını çözmeye derhal gidilmelidir.

Bu, aynı zamanda, birbirini tanımanın, kardesçe ve üniforma altındatam bir esitlik içinde, Küba’nın tüm toplumsal sınıflarına ait insanlarla bir-lik olarak, beraber yasamanın yoludur. Biz tıp emekçileri —uzun zamandırunuttugum bu unvanı kullanmama izin veriniz—, eger bu yeni dayanısmasilahını kullanırsak [virgül] amaçlarımızı bilirsek, düsmanlarımızı tanır vehangi yöne gidecegimizi saptarsak, geriye asılacak yolun günlük bölümler-ini bilmekten baska birsey kalmaz. Bu bölümleri ise bize kimse ögretemez,bu bölümler her bireyin asacagı kendi yoludur, onun her gün yapacagı is-

42

Page 44: Sosyalizm Ve İnsan

tir, bireysel deneyiyle elde edecegi üründür, [sayfa 65] halkın refahına kendiniadarken mesleki çalısmalarında kendinden verebilecekleridir.

Adalete dogru yol almak için tüm elemanlara sahiboldugumuza göre, bu-gün pratik çalısmalarımda yararlanmadıgım, fakat daima uygulanması ge-reken, Marti’nin “Söylemenin en iyi biçimi, yapmaktır.” seklindeki sözünühatırlayalım ve Küba’nın gelecegine dogru ilerleyelim.

43

Page 45: Sosyalizm Ve İnsan

Bölüm 7

Uluslararası Gönüllü EmekçiMüfrezelerine Veda Söylevi1

Küba devrimine dayanısma mesajı iletmek için Sierra Maestra sıradaglar-ına kadar gelmis olan Kübalı ve tüm dünya ülkelerinden yoldaslar, bugünbir sevinç günü, gençligin bayramıdır, fakat aynı zamanda kederli bir gün,ayrılma günüdür de.

Bugün, buraya dünyanın her kösesinden Küba devrimi için çalısmaya,bu devrimi ve Küba halkını tanımaya gelen yoldaslara veda etme günüdür.Onlar, yetenekleri elverdigi ölçüde, gençlige özgü tüm coskuları ve tüm dev-rimci heyecanlarıyla çalıstılar, ayrıca bugün daha yeni kazandıkları hak-ları savunmak için savasan, bu hakları korumak ve yeni kazanımlara dogruilerlemeyi sürdürmek için ölmeye hazır bir kitle olusturan milyonlarca in-sandan meydana gelen, fakat herhangi baska bir halktan farklı olmayanhalkımızı tanımayı da ögrendiklerini sanıyorum.

Çesitli ülkelerden gelen tüm yoldaslara bir devrimin ne oldugunu açık-lamaya çalısmak ve onları sanki dünyada tekmis gibi bizim örnegimizi izle-meye zorlamak, kendi açımızdan yanlıs olur. Burada [sayfa 67] devrim yapmayagirisen ve buna [bunu] kararlılıkla sürdüren bir halk sözkonusudur, yoksabunun ne daha fazlası ne de azı. Dünyada pek çok kimse, Kübalıların bildigigibi, devrim yapmaya girismenin ne demek oldugunu artık bilmektedir vebir halkın, gelisimini engelleyen kösteklerden kurtulmayı basardıgında eldeettigi harikulade sonuçları da görmüstür.

Fakat, ne yazık ki, Amerika’da ve tüm dünyada, halklarının devrim yap-

130 Eylül 1960.

44

Page 46: Sosyalizm Ve İnsan

maya giristigini görememis olan pek çok yoldasımız da vardır. Herhangi birbaska ülkeden daha fazla sömürgelestirilmis, daha fazla sömürülmüs olma-yan, bununla birlikte, umutsuzlugu içerisinde, zincirlerini kıracak olan mü-cadeleye atılmak için gerekli gücü bulan Küba’nın bunu basarmasını sag-layan tarihi olayı su anda açıklamaya belki de olanak yoktur. Amerika’nınilk kesin kurtulus narasının niçin ille de Küba’da atıldıgını bilinen tüm te-orilerin yardımıyla bile olsa açıklamak gerçekten çok güçtür. Böyle bir seyyapmaya niyetimiz de yok. Bu Küba örneginin halkın özlemlerini gerçekles-tirmenin tek yolu oldugunu, özgürlük ve ekonomik refah demek olan ger-çek mutluluga ulasmak için tek kesin mücadele aracı oldugunu da iddiaetmiyoruz. Burada yaptıgımız seylerin çogu, sözüm ona ileri sürüldügü gibi“az-gelismis” degil, ezilmis, sömürgelestirilmis yada yarı-sömürgelestirilmisolan ülkelerin hemen hemen tümünde yapılabilir. Çünkü, biz de az-gelismisdegiliz. Sadece iyi gelisememis bir ülkeyiz, bunun nedeni emperyalizminuzun zamandan beri hammadde kaynaklarımızı isgal etmesi ve onları kendiihtiyaçlarına uygun olarak gelistirmeye gayret etmesidir.

Birçok örnek vermenin yararı yok. Küba’nın sekeri, [sayfa 68] Meksika’nınpamugu, Venezuela’nın petrolü, Bolivya’nın kalayı, Sili’nin bakırı, Arjan-tin’in kesimlik hayvanları ve bugdayı, Brezilyanın kahvesi için bunun böyleoldugunu biliyorsunuz. Hepimiz bir ortak paydaya sahibiz, bizler tek yönlüüretim ülkeleriyiz, ayrıca tek pazar ülkeleri olarak da bir ortak paydamızvar.

Biliyoruz ki, özgürlük yolunda, herseyden önce tek pazar olmaya karsı,daha sonra ise tek yönlü üretim yapmaya karsı mücadele etmek gereklidirve dıs ticaret gibi, içteki üretimi de çesitlendirmek zorundayız. Buraya ka-dar hersey çok basit. Sorun, bunun nasıl ele alınacagıdır. Parlamenter yolamı basvurulacak, yoksa kısmen parlamenter yoldan, kısmen de silahlı yol-dan mı gidilecektir? Bunu bilemiyorum ve böyle bir soruya kesinlikle cevapveremem. Söyleyebilecegim tek sey, Küba kosullarında, emperyalist baskıve içteki kuklaların zorbalıgı altında, halk için silahlı yoldan baska kurtu-lus çaresi bulamadıgımızdır.

Teknige gömülmüs kimseler arasından, bize örnegin bir tarım reformunagirismek için gerekli sermayenin ne kadar oldugunu soranlar çıkarsa, on-lara hiçbir sermaye gerekmedigi, tek sermayenin, haklarının bilincinde olansilahlı halk oldugu seklinde cevap veririz. Biz burada, Küba’da yalnızca busermaye ile genis bir tarım reformunu gerçeklestirmeyi basardık ve sanayi-lesme yolunda ileriye dogru yol almaya devam edebildik.

Elbette ki, halkın tüm çabasını böylesine basit bir formülle özetlemekgüçtür, çünkü çok kana ve acıya malolan bir mücadele sözkonusudur, dün-

45

Page 47: Sosyalizm Ve İnsan

yanın egemen güçleri ise bu mücadelenin daha da çok kanla ve acıyla sür-mesi için ugrasmaktadırlar. Bu nedenle, [sayfa 69] bu tüfeklerin ve halkı tümüylekesin amaçları dogrultusuna yönelen [yönelten] bu yegane sesin etrafındakararlı ve uzlasmaz biçimde birlesmis olarak kalmak, bölücülük tohumlarıekmeye çabalayanlara engel olmak gereklidir, çünkü, Martin Ferrero’nundedigi gibi, eger kardesler aralarında dövüsürlerse, yabancılar onları par-çalar. Egemen güçlerse, sairin halk edebiyatından aldıgı bu vecizeyi ve yö-netmek için bölmek gerektigini çok iyi bilirler. Hakim güç, bizi kahve, bakır,petrol, kalay, seker üreticileri olarak bölmüs ve ülkelerimizi birer birer dahakolaylıkla bozguna ugratabilmek için sürekli olarak fiyatları düsürerek, tekbir ülkedeki pazar için mücadele eden ülkeler olarak birbirimizden koparm-ıstır.

Demek oluyor ki, bir halka uyan vecize, kaderi belirlenmemis olan baskahalklara da uyabilmektedir. Hepimiz birlesmeliyiz, tüm dünya ülkeleri, özg-ürlük, ekonomik refah, artık çözümlenmemis hiçbir sorun olmadıgı duygusugibi en kutsal hakları elde etmek ugruna birlesmeli ve günlük, heyecanlı veyaratıcı çalısma sayesinde, kimse yolumuza engel çıkarmadan hedeflerimizeulasabilecegimizi bilmelidir. Fakat egemen güçler hazırdır ve onlar hepim-izi sömürdügü için tümünü iyi tanırsınız, bu egemen güçleri, bu ülkelerdedogan yoldaslar da çok iyi bilirler; çünkü canavarın bagrında yasamıs, in-sanlıga inanç duyuldugu zaman bu kosullarda yasamanın ne denli korkunçoldugunu ögrenmislerdir. Barısı seven, oysaki bugün istedikleri gibi olmayıbile basaramamıs olmalarına ragmen atomik üslerle çevrildiklerini görenbu ülkeler egemen gücün ne oldugunu çok iyi anlamıslardır.

Bütün bunları biliyoruz, öyleyse, ortak görevimiz birlesmektir, bizi ay-ırmak, el ele tutusmamızı [sayfa 70] önlemek isteyen hükümetlerin üstünde vebiraz önce söyledigimiz gibi yalnız gençler olarak degil, insanlıgı tehdit edensavasların en korkuncunu önlemek ve halkın özlemlerini gerçeklestirmekamacına ulasmak için tek bir iradeler huzmesi seklinde, olgun, yaslı ve gençinsanlar olarak birlesmeliyiz. Fakat, bütün bunları bilen halklar —çünkühalklar cahil degildir— birlesmeyi gerçeklestirmek istediklerinde, içimizdençogunun basına gelen olay ortaya çıkar, bu, satılmıs hükümetleri olan tümülkelerin, ezilenleri zindanlara atmak için uyguladıkları baskıdır; bu gibihükümetlere göre, örnek olarak burada hazır bulunan sizleri alacak olur-sak, özgür bir ülkede ögrenilenleri unutturmak için ve en pısırıkların sanve seref yolunu izlemeye cesaret edememesi için her seyi yapmak mubahtır.Amerika ülkelerinden bizi ziyarete gelenler çogu kez bu durumla karsılas-mıs ve ne yazık ki bu gibi haller tekrar meydana gelecektir. Içinizden çogugüçlüklerle karsılasacak, içinizden birçoguna karsı zavallılarmıssınız gibi,köpek soyu sefil insanlarmıssınız gibi, yabancı ezici güçlerin müttefigi im-

46

Page 48: Sosyalizm Ve İnsan

issiniz gibi davranılacak, iddia edildigi gibi, demokrasiyi ve batı tarzındakihayatı yıkmayı amaçlayan en büyük belalılarla isbirligi yapmakla suçlana-caksınız. Bu batı tarzındaki hayat, burada, mücadele halinde bulunan Ceza-yir halkı, dogdugunu göremedikleri bir mutluluga erismek ugruna çarpısanve ölen tüm ezilenler tarafından temsil edilmektedir.

Bu nedenle asılacak yol kolay degildir. Hatta bu yol, bizler gibi ilk engeliasan ve halkı hükümete getirenler için bile zor olacaktır, önümüzde çok güçbir asama daha vardır, bu asamada sahte demokrasiler halkı giderek dahaçok ezecek ve halk, öfkesinin [sayfa 71] ve kininin, silahlara sarılan ve iktidarıele geçiren bir insan seli halini alıncaya dek büyüdügünü duyacaktır. Diyeb-iliriz ki, insanlıgın bugünkü kosullarında, sömürge ve yarı sömürge ülkelerve baska egemen güçlerin kuklası olan hükümetlerin boyundurugu altındabulunanlar, er geç halkın temsilcilerini hükümete getirmek için silaha sarıl-mak zorunda kalacaklar ve bu alanda tüm Amerika, tüm Afrika, tüm Asyabirlesecektir. Amerika, Afrika, Asya ve Avrupa tek bir mutlu dünya olustu-racaktır. Çok seyler göreceksiniz. Küba’da uykuya yatırılan emperyalizminhalkın naralarıyla uyandıgını, uluslararası polis denilen ve anti-komünistmücadelede yönetimi en tecrübeli olanlara verilen bir gücün nasıl yaratıl-dıgını göreceksiniz. Bu anti-komünist mücadele, bizim Amerikan örnegim-izde, Amerika Birlesik Devletleri’nde, silahlanma yada daha dogrusu Ame-rikalı kardeslerimize silah verilmesi ve onların baskaldıran bir halka karsı,bugün, O.E.A. denilen su alçaklık simgesinin sultasında savasa itilmesi biçi-minde yapılmaktadır.

Amerika’da bunu görecegiz, hem de az bir zaman sonra. O zaman, niçinhalkın isyan ettigi ve orduların niçin olusturuldugu anlasılacaktır. Fakattarih akısını sürdürür ve bizler, yada biz bu mücadelede düsersek, yoldasla-rımız ve bugünkü kusak halkların bu mücadelede nasıl dünyanın en barbardevleti tarafından donatılan orduları geride bıraktıgını ve emperyalizmi ta-mamıyla devirdigini görecegiz. Biz ve kusagımız, en büyük acılara, en ola-ganüstü yoksunluklara katlanmamız gerekse de, düsman çılgınlıgı içinde,sonunu yakınlastırmaktan baska bir ise yaramayacak bir savas çıkartmayakalkıssa da kesinlikle kurtulan dünyayı görecegiz. Fakat, eger [sayfa 72] bir halkbagımsızlıgına bu mücadeleden geçmeksizin yada asamaları kısaltarak ula-sabilirse; bizden, halkı birlestirme ve tüfeklerle halkın olusturdugu sermayeyardımıyla toplumsal reformları örgütleme asamasına nasıl girisileceginisorarsa, halkı egitmenin çok önemli oldugu ve halkların harikulade bir hızlaegitilebildigi cevabını veririz.

Küba devrimi gibi olaylarla dolu zengin bir deneyi yasama sansına sa-hip olan bizler, halkın günden güne nasıl en genis bilgileri kazandıgını, en

47

Page 49: Sosyalizm Ve İnsan

büyük devrimci inancı ve devrimci bilinci edindigini görmekle, duygulanıyo-ruz. Bu durum, bugün bunu farketmemizi saglayan su basit örnekle dahaiyi anlasılır. Burada, kardes ülkelerden gelen tüm temsilci heyetleri hara-retle alkıslandı, fakat aralarından üçü özellikle alkıs topladı, çünkü onlarınözel bir durumu vardı: Bunlardan birincisi, Amerika Birlesik Devletleri hal-kının temsilci heyetiydi, bu heyeti hiçbir zaman Amerika Birlesik Devletlerihükümetiyle karıstırmamalıdır. Bu, ırk düsmanlıgı gütmeyen, bir bireylebir digeri arasında ten rengi, din ya da ekonomik kosullar nedeniyle farkgözetmeyen bir halk temsilcileri heyetidir. Onun anti-tezini diger bütün he-yetlerden daha iyi temsil eden Çin Halk Cumhuriyeti heyeti de hararetlealkıslandı. Hükümetleri amansız bir mücadele içinde olan diger iki halk daalkıslandı, bu hükümetlerden birinin ardında bütün bir halk vardır, digeriise o hükümete karsı savasan halkını aldatmaktadır: Bu halklardan birinintemsilcisi olan Cezayir heyeti, candan yürekten alkıslandı, Cezayir halkıbugün tarihinin yeni, harikulade bir sayfasını yazmaktadır, bizim daglardayapmak zorunda kaldıgımız gibi bir mücadele içindeler, fakat, bu savası, nedenli barbar olursa olsun yine de bazı seylere saygısı olan kendi öz çocukla-rının ülkenin [sayfa 73] topraklarını isgaline karsı degil, ırk düsmanlıgı ve savasfelsefesiyle, katliam içinde egitilen yabancı bir ülkenin askeri birliklerininistilasına karsı yürütüyorlar. Bununla birlikte, yine ülkesinin hükümetinitemsil etmeyen Fransız halkının heyeti de cömertçe alkıslandı. O halde, susoruyu ortaya koyuyoruz: Neyi alkıslayıp, neyi alkıslamayacagını o denli iyibilen, politik kökeni gayet iyi ayırdedebilen, su sıralarda, örnegin Küba dele-gasyonunun Birlesmis Milletlerde, lafta kalan saldırıları bir yana bırakalım,fiili saldırılara kadar varan sert bir baskının kıskırttıgı vahsice kin ve nef-ret gösterileriyle karsılastıgı bir dönemde bile, hükümetlerle halklar arasın-daki farkı mükemmel biçimde anlayan bir halk, devrim yapmıs oldugu içinmi bu özellikleri tasımaktadır? Bu halk devrimin ta içinde yasadıgı için buözellikleri tasımaktadır. Bu halk, Küba devriminin birkaç aylık yasamı sı-rasında, devrimci hak dâvalarının deneyi sayesinde, burada dile getirdigi vesiz yabancı temsilcilerin, bu adada görebildiginiz elinizle dokunmusçasınahissettiginiz herseyi ögrendi.

O halde, konumuzu baska deyimlerle anlatmaya çalısalım ve bir halkıegitmek için en iyi yolun, devrime girismek oldugunu belirtelim. Hiçbir za-man, halkı yalnızca egitim sayesinde ve tepesine binmis zorba bir hükümetbulundugu halde, haklarını elde etmesi için egitmeye kalkısmayınız. Onaherseyden önce, haklarını elde etmesini ögretiniz; bu halk, hükümete geçt-iginde kendisine bütün ögretilenleri ve daha da fazlasını hiçbir çabaya gerekkalmaksızın ögrenecektir.

Halkın tamamlayıcı bir parçası ve devrimci bir hükümet olarak, bu yö-

48

Page 50: Sosyalizm Ve İnsan

netici makamlarından halka daima sorular sorarak; fildisi kulesine çekilenve halkı bir takım hazır kalıplara göre yönetmek sevdasında [sayfa 74] olan birhükümet basarısızlıga mahkûm oldugundan, tuttugu yol onu zorbalıga göt-ürdügünden kendimizi hiçbir zaman halktan koparmaksızın bu bilgileri bizde ögrendik. Halk ve hükümet daima bir ve aynı sey olmalıdır, sizler, Ame-rikalı ve bizi ziyaret eden henüz bagımsızlıgını elde edememis sömürge ül-kelerin evlatları yoldaslarımız, halkı yönetmek için kitap okumayı bilmeyegerek olmadıgını iyice kafanıza yerlestiriniz. Kitap okuma biliniyorsa, dahada iyi. Fakat, halkı yönetmek için, halka tercüman olmayı bilmek lâzımdır,ne egitimin ne de bugün bizi halktan ayıran engellerden herhangi birininbizi halktan kopuk olarak yasatmadıgı bir durumda, ülke içinden halkın is-teklerini dile getirmek daha kolaydır.

Bu nedenle, biz isçilerden, köylülerden ve devrimden önce egitim görmüskimselerden olusan bir hükümete sahibiz, yalnız bu sonuncular, sayıca azdırve bu mücadele içinde en çok seyi ögrenmis olanlardır.

Gözlerinizin önünde bir örnek var: Isyancı Gençlik. Pazar günü, Joel Ig-lesias’ı dinlediginizde, bu komutanın Sierra’ya onbes yasındayken çıktıgını,o sıralarda okuma-yazmayı pek az bildigini, bugünse tüm gençlige hitabe-decek düzeye erismis oldugunu hatırlayınız. Bunun nedeni, onun birbuçukyılda bir filozof haline gelmis olması degildir; hayır, o halka hitabedebilir,çünkü halkın ayrılmaz bir parçasıdır, sizin her gün neler duydugunuzu bilirve bunları dile getirebilir, size kadar ulasmayı bilir.

Bu hükümetlerin onun gibi insanlardan olusması çok daha iyidir. Bu-gün yöneticileri halkın içinde acı çekmis, mücadele içinde egitilmis ve bugünhalkla özdeslesmis olan hükümetleri kutlamamızın nedeni budur. Dünyanındört bir kösesinden buraya gelmis olan yoldaslarımız, bizi tanımaya ve biz-imle çalısmaya geldiniz, [sayfa 75] fakat getirdiginiz bütün bilgilerinize ragmen,daima yeni seyler ögrenebilirsiniz, bunlar, bu deneyi yasamamıs olan bütünyoldaslar için yenidir, çünkü, tarihin bir parçasıdırlar ve tarih asla tekrar-lanmaz. Küba’da ögrenilecek pek çok sey vardır, bunların hepsi de iyi seyler,her gün görülen, halkın heyecanını ve gayretkesligini kanıtlayan olaylar de-gildir; günün birinde yönetime geçtiginizde yaptıgımız hataları tekrarlama-manız, örgütlenmenin derhal halkın zaferine baglanması gerektigini ögren-meniz, bu örgüt ne denli ileri düzeydeyse zaferin de o denli kolay olacagınıbilmeniz için kötü örneklerden de ders çıkarabilirsiniz.

Bir okul sitesi insa etmek için geldiniz, fakat buraya vardıgınızda he-nüz hersey örgütlenmis degildi, site yapımı durdurulmustu, bu yüzden siz-ler, buraya anı olarak bırakmak istediginiz bu küçük insanca dayanısmaanıtını bitiremediniz. Ne yazık, bizler için en güzel bir saray insa etmis

49

Page 51: Sosyalizm Ve İnsan

kadar oldugunuz halde, bu yine de örgütlenmenin ne kadar önemli oldu-gunu gösteren bir örnektir. Devrimcinin gökten zembille inmis ilahi bir var-lık oldugunu, ortaya çıkan sorunları vahiy sayesinde derhal çözebileceginisanmamalıdır. Devrimci yorulmak bilmez bir emekçi olmalı, hem yorulma-malı hem de düzenli olmalıdır; sizler, bizim yaptıgımız gibi, mücadele içinde,darbeler altında ögrenmek yerine, bu örgütlenme deneyiyle devrimci müca-deleye simdiden katılıyorsanız, ne mutlu devrimi ugruna savasacagınız ül-keye. Bu Küba’da geçirdiginiz günlerden ve bu kesin deneyden çıkarabilece-giniz bir derstir; çünkü bunu size olumlu tarzda sunamadık. Fakat, elbetteki, ülke ekonomisinin birçok dallarında bu yanlısa düsmüs degiliz. Biz de,daha mücadelenin ilk anlarından baslayarak, örgütlenmek gerektigini [sayfa

76] ögrendik ve bu nedenle devrimden ancak iki yıl sonra, iyi düzenledigimizilk kalkınma planımızı hazırlayıp sunabiliyor ve halkın heyecan ve coskususayesinde tümüyle hayata geçirebiliyoruz. Bu, halkın tüm güçlerine çagrıdabulunmak iddiasında olan, gözü pek yükseklere dikilmis bir plandır. Tümdünyanın onu anlaması, temellerini kavraması ve ise koyulması için, hepbirlikte gerçeklestirilmelidir. Bir kez daha, bir ekonomik kalkınma planınasahip oldugunu onur duyarak söyleyebilen ilk Amerika ülkesi olacagız, üs-telik de —en önemlisi de budur— bu plan gerçeklesecektir, o asamaya kadarvarmak için elimizden gelen her seyi yapacagız. Bu plana niçin ihtiyacımızvardı? Bizim için de bu yeni bir seydi, çünkü her zaman iyice anlayamadıgı-mız seyler üzerinde düsünmek zorunda idik. Düsman ne yapmamızı ister;bunu yapmamızı niçin ister? Bunu analiz etmemiz ve tam tersini yapmamızgereklidir. Düsman plan yapmamızı, örgütlenmemizi, ekonomimizi devlet-lestirmemizi istemiyor ve bu ugurda var gücüyle mücadele ediyorsa, nede-nini kendi kendimize sormalıyız. Bunun sebebi, düsmanın, emekçi halkı,kapitalist üretimin anarsisi içinde kölelestirmesi ve ayrıca, insanın insaniçin kurt oldugu, herkesin, tüm dünyanın birlikte ve örgütlü olarak müca-dele etmesi halinde muazzam ve herkesin yararına çok daha büyük bir güçolusturacagını bilmeksizin; birey olarak baskalarını geride bırakmak için,dirsegiyle, tekmeleriyle, kafa atarak mücadele etmeye çabalaması gerektigizihniyetini yaratmasıdır.

Kuskusuz, daima seyirci durumunda kalan, günlük çalısmalara yabancıolan, bunlardan söz edildigini duydugunda kendini incinmis hisseden, kor-kunç haykırıslarla karsılık veren, derhal pek kutsal özel mülkiyeti [sayfa 77] önesüren kimseler vardır. Peki, bu özel mülkiyet —yani büyük tekeller; küçüksanayicileri ve tüccarları bir yana bırakalım— yalnızca gücümüzün degil,milliyetimizin ve kültürümüzün de yıkımından baska neydi ki? Özel mül-kiyetin, insanın insana karsı mücadelesinin en üst biçimi olan tekel, halkıbölen, sömüren ve yozlastıran en muhtesem silahtır. En ucuz fakat en kötü

50

Page 52: Sosyalizm Ve İnsan

kaliteden ya da yararsız ürünleri ortaya sürer, kültürünü bizde yabancı birzihniyet yaratmak amacıyla, filimler, romanlar ya da çocuk masalları biçi-minde satılıga çıkarır bu silah. Çünkü onların stratejisi budur; bu strateji,kollektif çalısmanın karsısına bireysel çabaları çıkarır, her insanda bir parçabulunan ve onu digerlerini asmaya iten bencilligi pohpohlar. Aynı zamanda,her insanda var olan ve onu baskalarından mükemmel olduguna inandı-ran üstünlük kompleksini de oksar. Böylece, tekel, insanlara en genç yasla-rından baslayarak, herbirinin en üstün insan oldugu, herkese karsı müca-dele etmek, bunda zafere ulasmak ve sonunda bir sömürücü olmak gerektigidüsüncesini asılar. Kollektif çalısmanın kölelestirici birsey oldugunu, sankibütün halk yalnızca en akıllı ve en yeteneklilerden olusuyormus gibi, halkhemen hemen aynı çalısma yeteneklerine, fedakârlık ruhuna ve zekâya sa-hip irade ve gönüllerin olusturdugu büyük bir kitle degilmis gibi ortaklasaemegin en akıllı ve en yeteneklilerin yükselmesine engel oldugunu kanıtla-maya büyük bir özen gösterir. Nerede bölünmemis bir halk varsa, onu si-yahlar ve beyazlar, yetenekliler ve yeteneksizler, okur yazarlar ve okumayazması olmayanlar diye bölmeye çabalar, tek tek bireylere varana kadartekrar tekrar böler, bireyi toplumun merkezi yapar.

Elbette ki, bu bireylerin üstünde, kendileri de [sayfa 78] kollektif, fakat ancaksömürüde kollektif olan tekeller vardır. Bizse, halka gücünün, kendisinindigerlerinden daha iyi oldugunu sanmamaktan, sınırlarını, birlikten aldıgıkuvveti bilmekten, iki kisinin tek kisiden, on kisinin iki kisiden, yüz kisininon kisiden ve altı milyonun yüz kisiden çok daha fazla seyler yapabilecegineinanmaktan geldigini kanıtlamalıyız.

Yoldaslar, dünyanın dört-bir kösesinden gelen temsilciler olan sizlere,Küba halkı adına tesekkür eder ve sizlerden çok seyler ögrendigimizi, bizesilinmez bir anı bırakacagınızı bütün içtenligimle söylemek isterim. Biz de,sizlere unutulmaz bir anı bırakmak ister, yararlanılabilecek herseyden ya-rarlanılmasını, gerekli olan her yerde olayların nedeninin incelenmesini, te-orilerin açıklanmasını, bunların özenle analizlenerek ihtiyaç duyuldugundarevizyondan geçirilmesini, tüm dünyada herkesin günün birinde mutlu olu-nup olunamayacagını kendi kendine sormasını ve bunun çaresini arastır-masını dileriz.

Sizlere örnek olacagımız iddiasında degiliz, yalnızca size bu örnegi sunu-yoruz ve bunu bir tarihi olgu olarak cömertçe veriyoruz. Eger birisi yaptık-larımızdan, az da olsa dünya nüfusunun bir baska kesimini iyiye götürmeyisaglayacak dersler çıkarırsa, bu bizi tatmin edecektir. Fakat, deneyimiz buise yaramasa bile, dünya yolculuklarımızdan birinde, bir yerlerde sizin dostellerinizi yeniden sıkabilir ve size Küba’da geçirdiginiz bu iki ayı hatırlatab-

51

Page 53: Sosyalizm Ve İnsan

ilirsek mutlu olacagız. Yoldaslar, sizleri minnettarlıkla hatırlayacagız. Yen-iden görüsebilecegimizi umut ederiz. Sizi ülkemize, çalısmak, ögrenmek yada sadece gezip görmek için istediginiz kadar sık gelmeye davet ediyor, ya-kın da tekrar görüsmek üzere sizlere dostça Allaha ısmarladık diyoruz. [sayfa

79]

52

Page 54: Sosyalizm Ve İnsan

Bölüm 8

Küba’da Sosyalizm ve Insan1

Geç kalmıs olmama ragmen, bu notları Afrika gezim sırasında tamamlıyo-rum ve bu sekilde sözümü yerine getirecegimi umuyorum. Bunu da baslıktabelirtilen konuya deginerek yapmak isterim. Uruguaylı okuyucuların dik-katini çekecegini umarım.

[“Geç” hariç paragraf italik yazılmıs, orjinalinde ne?]

Sosyalizme karsı ideolojik mücadelede, kapitalist konusmacıların agzın-dan düsmeyen çok yaygın bir iddia da, sosyalizmin yada bizim içinde bulun-dugumuz sosyalizmi kurma sürecinin, bireyin devlete itaatiyle karakterizeedildigidir. Bu iddiayı, sadece teorik temellere [sayfa 80] dayanarak çürütmekleyetinmeyecegim, Küba’da varolan gerçekleri de ortaya koyacak ve sonra dagenel yorumlar ekleyecegim. Devrimci kavgamızın, iktidarı ele geçirmedenönceki ve sonraki tarihini anlatmakla ise baslayacagım.

Iyi bilindigi gibi, 1 Ocak 1959’da doruguna ulasan devrimci kavgamızınbaslangıç tarihi 26 Temmuz 1953’dür. O günün sabahında Fidel Castro’nunyönettigi bir grup devrimci, Oriente Eyaleti’ndeki Moncada kıslalarına sal-dırdı. Saldırı basarısızlıkla sonuçlandı. Bu basarısızlık büyük bir felâketedönüstü. Hayatta kalan devrimciler ise hapse atıldılar, fakat onların genelbir af ile serbest kalmalarından sonra devrimci kavga yeniden basladı.

Sosyalizmin yalnızca tohumlarının mevcut oldugu bu devrede temel et-ken insandı. Biz tüm güvenimizi bireysel, kendine özgü karakteristikleri,

1Guevara, “Küba’da insan ve sosyalizmin incelenmesi” üzerine notlarını bir mektup sek-linde, Uruguay’da, Montevideo’da çıkmakta olan haftalık, bagımsız, radikal Marcha der-gisinin yöneticisi Carlos Quijano’ya yazmıstır. Bu mektup “Havana 1965” tarihini tasır.Marcha’daki yayına ek olarak, ayrıca bu mektup Küba Silahlı Kuvvetleri’nin dergisi olanVerde Olivo tarafından da yayınlanmıstır. Bu mektubun tümünün çevirisi asagıdadır.

53

Page 55: Sosyalizm Ve İnsan

adı ve sanı olan kisilere bagladık. Görev, yetenekleri ölçüsünde bu insanlaraemanet edilmisti, basarıya ulasması ya da basarısızlıga ugraması onlarabaglıydı.

Daha sonra gerilla savası asamasına geçildi. Gerilla savası iki farklı un-surdan meydana geldi. Birinci unsur, harekete geçirilmesi gereken fakatbilinçsiz, uyuyan kitlelerden olusan halk, ikincisi onun öncüsü, hareketinmotor gücü, devrimci bilincin ve militan ruhun jeneratörü olan gerillalar.Iste bu öncü güç, zafer için gerekli öznel kosulları yaratan hızlandırıcı biretkendi.

Burada yine, düsüncemizin proleterlesmesi sürecinde ve alıskanlıkları-mızda ve düsünce yapımızda meydana gelen devrimde, temel etken bireydi.Devrimci güçler içinde üst rütbelere kadar ulasan, Sierra Maestra savasçı-larının herbiri kendi olanaklarına göre önemli isler basarmıslardır. Onlarbu rütbelerine [sayfa 81] bu temele dayanarak eristiler. Bu ilk kahramanlık dev-resiydi ve bu devrede onlar en agır sorumluluklar, en büyük tehlikeler içinçarpısmıslardır, onlar için bir görevi basarıyla tamamlamaktan baska tat-min edici hiçbir sey yoktu.

Biz, devrimci egitimi amaçlayan çalısmalarımızda, bu ögretici temel ko-nuya sık sık dönecegiz. Bizim savasçılarımızın davranıslarında gelecegin in-sanını sezmek mümkündür.

Devrim davasına kendini adama, tarihimizin baska dönemlerinde de gö-rülür. Ekim Krizi süresince ve Florida kasırgası günlerinde, bütün bir hal-kın ortaya koydugu ender rastlanır fedakârlık ve olaganüstü çaba örneklerigördük. Bizim temel görevlerimizden birisi de, günlük yasantımızda da bukahramanca tutumu sürdürmek için ideolojik noktalardan harekete geçerekbir çözüm yolu bulmaktır.

Ocak 1959’da, hilekâr burjuvazinin çesitli temsilcilerinin de katılmasıyladevrimci hükümet kuruldu. Temel güç etkeni olarak Direnme Ordusununvarlıgı, iktidarın garantisini sagladı.

Sonradan ciddi çeliskiler ortaya çıktı ve hızla gelisti. Subat 1959’da FidelCastro basbakanlık göreviyle hükümetin yöneticiligini üzerine almak iste-digi sırada, bu çeliskiler ilk kez altedilmeye baslandı. Bu süreç, aynı yılınTemmuz’unda Baskan Urritia’nın yogun kitle baskısı altında istifası ile hadnoktasına ulastı.

Iste o dönemde, Küba devrim tarihinde, çok iyi bilinen özellikleri sistemlibir sekilde, her zaman varlıgını hissettirecek olan bir güç ortaya çıktı. Bubüyük güç, kitleydi.

54

Page 56: Sosyalizm Ve İnsan

Bu çok yönlü etken ileri sürüldügü gibi birbirine benzer, aynı tip birimle-rin toplulugu ya da uysal bir [sayfa 82] koyun sürüsü gibi hareket eden bir yıgındegildir ve ayrıca bu kitleler yukarıdan aldıgı emirlerle isleyen bir sistem ta-rafından, böyle bir toplum tipi olusturmaya zorlanmamıstır. Bu toplumun,liderlerini ve temelde Fidel Castro’yu duraksamaksızın izledigi dogrudur.Fakat Fidel’in kazandıgı güvenin derecesi, kesinlikle halkın arzu ve düsün-celerini tam ve dogru bir sekilde dile getirmesinin ve verdigi sözleri tutmakiçin harcadıgı içten çabaların derecesine baglıdır.

Kitleler tarım reformuna ve devlet isletmelerini yönetmek gibi güç birgöreve katıldı, Playa Giron (Domuzlar Körfezi) deneyini kahramanca ya-sadı, CIA tarafından silahlandırılan çesitli haydut çetelerine karsı savasiçinde çeliklesti; Ekim Krizi sırasında çagımızın en önemli kararlarındanbirine tanık oldu; bugünse sosyalizmi kurmak için çalısmaya devam ediyor-lar.

Yüzeyden bakılırsa, bireyin devlete göre ikinci derecede kaldıgını, dahadogrusu bireyin devlete kesinlikle itaat ettigini ileri sürenler haklı görü-nebilir. Kitleler, essiz bir heyecan ve disiplinle hükümetin ortaya koyduguekonomik karakterli, kültürel, sportif görevleri ve savunma görevini yerinegetirirler.

Ilk adım genellikle Fidel’den ya da Devrim Yüksek Komutanlıgından ge-lir ve onu kendilerininmis gibi kabul eden halka açıklanır. Bazı durumlardaise parti ve hükümet, halka faydalı olabilecek yerel deneylerden de yararla-nır ve aynı yöntemi uygular.

Bununla birlikte devletin de bazen yanlıslık yaptıgı olur. Bu gibi bir yan-lıslık yapıldıgında, kitleleri olusturan elemanların, yani bireylerin katkıla-rındaki azalmanın sonucu olarak, toplumun ortak cosku ve heyecanında dabir azalma olur. Çalısma o derece felce ugramıstır ki, üretilenler son de-rece az miktardadır. Yanlısların düzeltilmesi zamanı gelmistir. 1962 [sayfa 83]

Mart’ında Anibal Escalante tarafından partiye zorla kabul ettirilen sekterpolitikanın sonucu olarak böyle bir olay meydana gelmistir.

Görülüyor ki, bu mekanizma bir dizi akla uygun tedbirler bulup uygu-lamaya elverisli degildir. Kitlelerle daha saglam baglar kurmak gereklidirve bizler gelecek yıllarda bu bagları gelistirmeliyiz. Fakat hükümetin üstkademelerindeki kisisel inisiyatifleri göz-önüne [- yok] getirirsek biz simd-ilik, karsılastıgımız büyük sorunlara karsı genel tepkileri ögrenirken hemenhemen yalnızca sezgi yöntemleri kullanıyoruz.

Bu konuda Fidel, büyük bir ustadır. Onun kendisini halkla bütünlestir-mede kullandıgı kendine özgü yöntem, ancak onu eylem halinde görmekle

55

Page 57: Sosyalizm Ve İnsan

takdir edilebilir. Büyük kitle toplantılarında, kisi, titresimleri yeni yeni no-talar yaratan iki müzikal melodi arasındaki ahenge benzer bir duruma ta-nık olur. Fidel ve kitle, bizim savas ve zafer naralarımızla doruk noktas-ına varacak biçimde giderek güçlenen bir diyalog içinde birlikte heyecan-lanmaya baslarlar.

Devrim deneyini yasamamıs bir kisi için, bireylerin toplamı olarak kitle-nin lideriyle karsılıklı olarak birbirine baglı oldugu bu sıkı birey-kitle arasıdiyalektik birligi anlamak zordur.

Kamuoyunu harekete getirmeye yetenekli politikacılar ortaya çıktıgı za-man, bu çesitten bazı olaylar kapitalizmde de görülebilir, fakat bunlar, as-lında gerçek toplumsal hareketler degildir (eger bunlar gerçek toplumsaleylemler olsalardı, onları kapitalist diye nitelendirmek pek dogru olmazdı).Bu tip hareketlerin ömrü, bunları yaratan insanların ömrü kadardır ya dabu eylemler, kapitalist toplumun acımasızlıgı bu renkli hayallere bir son ve-rene kadar sürer. [sayfa 84]

Kapitalizmde insan, genellikle kavrayıs ve anlayısının ötesinde kalan ac-ımasız yasalarla yönetilir. Yabancılasan birey, kendisi gibilerin olusturdugutopluma görünmez bir göbek bagı ile baglıdır. Bu göbek bagı, kapitalizmindeger yasasıdır. Bu yasa, kisinin bugünkü durumunu ve gelecegini sekillen-direrek hayatının tüm yönlerinde isler haldedir.

Insanların çogu için kör ve görünmez olan kapitalizmin yasaları, bireyüzerinde, düsünmesine fırsat vermeksizin etkili olur. Kisi, yalnızca görün-ürde sonsuz olan önündeki ufkun genisligini görür. Kapitalist propogandacı-ların, basarı olanakları için Rockfeller örneginden —dogru olsun, olmasın—ders alınması gerektigini öne sürmeleri, bu ufukları nasıl pembeye boyadık-larını gösterir.

Bir Rockefeller’in daha ortaya çıkması için gereken yoksulluk ve ıstıra-bın derecesi ve böylesine büyük bir servet birikiminin zorunlu kıldıgı ahlak-sızlıgın ölçüsü perde arkası edilir, bu durumu halkın gözleri önüne sermemizde genellikle mümkün degildir.

(Emperyalist ülkelerde isçilerin, bagımlı ülkelerin sömürülmesine bellibir oranda ortak olarak, emekçi sınıf enternasyonalizmi bilincini nasıl yi-tirdiklerini ve bunun, emperyalist ülkelerdeki kitlelerin savas yeteneklerininasıl zayıflattıgını burada tartısmak yerinde olur. Fakat, bu bizim konumu-zun dısında kalır.)

Her halükârda, basarıya giden yolun tehlikelerle dolu oldugu, fakat ye-tenekli bir bireyin sözümona her seye ragmen basarıya ulasabilecegi masalı

56

Page 58: Sosyalizm Ve İnsan

anlatılır. Yol ıssız, ödül ise uzaktadır. Bu yolda insan insanın kurdudur; bi-rey, ancak digerlerinin mahvolması pahasına basarıya ulasabilir.

Simdi, su sasırtıcı ve heyecan verici sosyalizmin kurulusu olayının kah-ramanı olan bireyi, tek bir varlık [sayfa 85] ve toplumun bir üyesi olarak ikiliyasamı içinde tanımlamaya çalısacagım.

Öyle sanıyorum ki, bireyin yetersizligini ve tamamlanmamıs bir eser ol-dugunu anlayabilmek çok sey ifade eder. Geçmis çaglardan kalma vaaz veögütler, günümüzde de bireyin bilincinde yasamaktadır; bunları kökündenkazımak için sürekli çalısmak gereklidir. Çalısma yöntemi iki yönlüdür. Biryandan toplum dolaysız ve dolaylı egitimle etkisini gösterir, öte yandan isebirey, bilinçli olarak kendini egitme süreci içindedir.

Kurulmakta olan yeni toplum, var gücüyle geçmisine karsı mücadele et-melidir. Geçmisin kalıntıları eski piyasa iliskilerinin sürmekte ısrar ettigigeçis döneminin tüm özelliklerinde ve bireyi tecrit etmeye yönelik sistemlibir egitimin izlerinin hâlâ agırlık tasıdıgı toplumun bilincinde varlıgını de-vam ettirir. Mal, kapitalist toplumun ekonomik hücresidir. Mal varoldugusürece, etkileri, üretimin örgütlenmesinde ve bunun sonucu olarak toplumbilincinde kendini hissettirir.

Marx, kendi iç çeliskileriyle hırpalanan bir ülkedeki kapitalist sisteminpatlayıcı dönüsümünden dogan bir dönem olarak geçis döneminin ana hat-larını belirledi. Buna ragmen, tarihi gerçek içinde, emperyalizm agacınınzayıf dallarının en önce kırıldıgı bazı ülkeler gördük. Bu, Lenin’in çok önce-den gördügü bir durumdu.

Bu ülkelerde kapitalizm, halka etkilerini su ya da bu biçimde hissettireb-ilecek bir sekilde gelismisti, fakat tüm olanaklarını yitirmesine ragmen, ka-pitalizmin çöküsüne neden olan iç çeliskiler degildi. Yabancı bir ezici güçtenkurtulma mücadelesi, sonuçları ayrıcalıklı sınıfın, ezilen sınıfa daha bir üs-tün gelmesini [sayfa 86] saglayan savas gibi dıs olayların sebep oldugu yoksulluk,yeni sömürgecilik rejimlerinin yıkılmasını amaçlayan kurtulus hareketleri,bu tür çöküslerde genel etkenlerdir. Gerisini bilinçli bir eylem tamamlar.

Bu ülkelerde, henüz toplumsal çalısma için tam bir egitim yapılamamıs-tır, zenginlikler, yalnızca mülk edinme süreci aracılıgıyla kitlelerin ihtiyac-ını karsılamaktan çok uzaktır. Bir yanda az gelismislik, diger yanda serma-yenin kaçınılmaz tükenisi, fedakârlık yapılmaksızın hızlı bir geçisi olanak-sızlastırır. Ekonomik temellerin kurulusuna varmak için daha uzun bir yolvardır. Hızlanan gelismenin hareket kolu olarak maddî çıkarın o çok çignen-mis yolunu izleme egilimine ise pek sık rastlanır.

57

Page 59: Sosyalizm Ve İnsan

Burada, tek tek agaçları görüp de ormanı farkedememe tehlikesi bas-lar. Bizi kapitalizme sıkı sıkıya baglayan verimsiz araçların (yani ekonomikbirim olarak mal, hareket kolu olaraksa kâr ve kisisel maddî çıkarlar vs.)yardımıyla sosyalizme ulasmak için “aldatıcı umut” yöntemini izlemek biz-leri bir çıkmaza sürükleyebilir.

Ayrıca, buraya birçok dörtyol agzı bulunan uzun bir yolu astıktan sonraulasırsınız, fakat nerede yanlıs bir dönüs yaptıgınızı tam olarak anlamakgüçtür. Zaten kurulmus olan ekonomik temeller bilinç gelismesinin mah-vına yol açmıstır bile. Komünizmi kurmak, [, yok] için [,] yeni ekonomiktemeller atmak ne kadar gerekliyse, yeni insanlar yaratmak da o kadar ge-reklidir.

Bundan dolayı kitleleri eyleme geçirecek aracı dogru seçmek çok önem-lidir. Temelde bu araç manevi karakterli olmalı, fakat, özellikle toplumsalkarakterli maddî canlandırıcı etkenlere de yer verilmelidir. [sayfa 87]

Daha önce söyledigim gibi, büyük felâket anlarında manevi canlandır-ıcıları etkili hale getirmek kolaydır; fakat onların etkisini sürdürmesi içinyeni deger yargılarının yer aldıgı bir bilincin gelismesine de ihtiyaç vardır.Toplum tüm olarak, çok büyük bir okul haline getirilmelidir.

Üstünkörü bir özetle, bu durum, kapitalizmin baslangıç döneminde, kap-italist bilincin olusması sürecine benzer, diyebiliriz. Kapitalizm zor kullanır,ama aynı zamanda kendi sistemine uygun olarak halkı da egitir. Dolaysızpropaganda, sınıflı toplumun kaçınılmazlıgının gerek bazı “tanrısal köken”teorileri ve gerekse mekanik dogal ayıklanma teorisi aracılıgıyla açıklanab-ilecegine inandırılmıs kimseler tarafından uygulanıyordu.

Bu palavralar, karsı konulması olanaksız bir seytan tarafından ezild-ikleri masalıyla kandırılan kitleleri uyutur. Hemen ardından bir ilerlemeumudu dogar ve burada kapitalizm, gelisme için hiç olanak tanımayan ön-ceki kast sistemlerinden farklılık gösterir.

Bazı insanlara göre, kast sisteminin ideolojisi sudur: itaatkâr kisininelde edecegi ödül, ölümünden sonra, eski bir inanca göre iyi insanların ka-bul edildigi efsanevi bir öteki dünyaya gitmektir. Diger bir takım kisilerdeise su degisik düsünce vardır: Toplumun sınıflara bölünmesi alın yazısıdırfakat yaptıgı isler vs. sayesinde bireyler ait oldukları sınıftan bir yüksegineatlayabilirler.

Bu iki ideoloji de, kendini yetistiren adam masalı da kesinlikle iki yüzl-ülüktür.

Bu teoriler, sınıflara bölünmenin sürekliligi yalanının dogrulugunu kan-

58

Page 60: Sosyalizm Ve İnsan

ıtlamaya çalısanlar için çıkar sagladıgından ortaya atılmıslardır. [sayfa 88]

Bizde ise, dolaysız egitim daha büyük bir önem kazanır. Açıklamalarinandırıcıdır, çünkü dogrudur, kaçamaklara gerek yoktur. Dolaysız egitim,Egitim Bakanlıgı ve partinin danısma organları gibi kuruluslar aracılıgı ileideolojik, teknik ve genel kültürün bir fonksiyonu olarak devletin egitim ay-gıtlarınca yürütülür.

Egitim, kitlelere kadar uzanır ve bu yeni tutum bir alıskanlık olma egi-limi kazanır. Kitleler bunu benimsemeye ve henüz kendilerini egitememisolanları etkilemeye baslarlar. Bu ise, halk egitiminin en az digeri kadargüçlü olan dolaylı seklidir.

Fakat bu bilinçli bir süreçtir; birey yeni toplumsal gücün etkisini sürekliolarak hisseder ve onun standartlarına tamamıyla uygun olmadıgını algı-lar. Birey, dolaylı egitimin baskısı altında, dogrulugunu hissettigi fakat ozamana kadar azgelismisliginin kendisini ona ulasmaktan alıkoydugu birnorma kendini uydurmaya çabalar. Kendi kendini egitir.

Sosyalizmin kurulusunun bu devresinde, dogmakta olan yeni insanı gö-rebiliriz. Bu süreç yeni ekonomik biçimlerin gelismesiyle birlikte ilerledigiiçin yeni insana sekil verilmesi henüz tümüyle bitirilmemistir, hiçbir zamanda bitirilemeyecektir.

Egitimi yetersiz kisiler arasından kendi kisisel tutkularını tatmin etme-nin ıssız yolunu seçenleri konumuzun dısında bırakalım. Bunlarda, ileriyedogru birlik içinde yürüyüsün yepyeni görünümü karsısında bile, kendiler-ine eslik eden kitlelerden tecrit edilmis olarak kalma egilimi vardır. Fakatönemli olan, insanların her geçen gün toplumla tekvücut olma ihtiyaçları-nın bilincine varmayı ve aynı zamanda toplumun eylemcileri olarak kendidegerlerini anlamayı sürdürmeleridir. [sayfa 89]

Onlar, artık uzak arzulara uzanan bos yollarda yapayalnız yolculuk et-miyorlar, onlarla yakın iliskide bulunan, kitlelerle tekvücut olarak yürüyenparti üyesi öncülerini, ileri isçileri, ileri insanları izliyorlar, öncünün gözlerigelecege ve kazanacagı ödüle dikilmistir, ancak, bunların hiçbir kisisel yönüyoktur. Ödül, insanların yeni kisiliklere bürünecekleri yeni bir toplum, yanikomünist insanın toplumudur.

Yol uzun ve güçlüklerle doludur. Zaman zaman patikalarda dolanırız yada geri dönmemiz gerekir, bazen çok hızlı gider ve kitlelerden koparız, bazende çok yavas yol alır ve pesimiz sıra gelenlerin sıcak nefesini ensemizde du-yarız. Devrimciler olarak bizler, çabalarımızla yol açarak elverdigince hızlaileriye dogru atılırız, fakat kitleyi kendimizden verecegimiz örneklerle esin-

59

Page 61: Sosyalizm Ve İnsan

lendirirsek daha hızlı ilerleyebilecegimizi biliriz.

Manevi canlandırıcı etkenlere verilen öneme ragmen iki ana gruba bö-lünme (sosyalizmin kurulusuna su ya da bu nedenle katılmayan azınlıgındısında) toplumsal bilincin ne de olsa az gelismis oldugunu gösterir.

Öncü grup ideolojik bakımdan kitlelerden daha ileridir; kitleler yeni de-gerleri anlarlar, fakat bu kavrayısları yeterli degildir. Öncülerde, onların önsafta görevlerini fedakârca yerine getirmelerini saglayacak niteliksel bir de-gisme meydana gelmistir, kitlelerse ancak yarıyola kadar gelebilmislerdir,canlandırılmaları ve belirli siddetteki baskılarla harekete getirilmeleri ge-reklidir. Bu, yalnızca yenilen sınıfın degil, aynı zamanda zafere ulasan sını-fın bireyleri üzerinde de etkisi görülen proletarya diktatörlügüdür.

Bütün bunlar, tam bir basarı için, bir dizi düzenek ve devrimci kurulusungerektigi anlamına gelir. [sayfa 90]

Görevlerini tam yapanları ödüllendiren, yeni toplumun gelismesini en-gellemeye kalkısanlaraysa cezalar uygulayan, öncülerin safında yürüyecekolanları seçerek ilerlemeyi kolaylastıran düzeneklerin kusursuz isleyisiyle,kısıtlamalar, basamaklar ve yolların uyumlu bir bilesimi, gelecege dogrugüvenli adımlarla yol-almanın [- yok] çogunlugun istegine uygun biçiminiolusturur.

Devrimin böyle kurumlastırılması henüz tamamlanmamıstır. Burjuvademokrasisinin “yasama meclisleri” gibi basmakalıp kurumlarının toplumaasılanmasından son derece büyük bir özenle kaçınırken, sosyalizmin kuru-lusunun özel kosullarına uygun biçimde hükümetle tüm olarak toplumu öz-deslestirmenin yolunu arıyoruz.

Devrimin örgütlü biçimlerinin kademeli gelismesini amaçlayan bazı de-nemeler pek acele edilmeksizin yapıldı. Herhangi bir formalitenin belki bizikitlelerden ve bireylerden ayırabilecegi ve yozlasmıslıktan kurtulan insan-ları görmek olan en yüce ve en önemli devrimci özlemimizi gözden kaçırabi-lecegimiz korkusu bizim için en büyük engel olmustur.

Yavas yavas giderilmesi gereken örgütlenme yoksunluguna ragmen aynıdava için mücadele eden bireylerin bilinçli toplulugu olan kitleler simdikendi tarihlerini yapmaktadırlar. Sosyalizmde insan, görünüsteki standart-lastırılmasına ragmen daha kusursuzdur; mükemmel aygıtların olmayısınaragmen kendisini ifade etme ve kendini toplumsal örgüt içinde duyma ola-nakları sonsuz derecede daha fazladır.

Daha hâlâ, bireyin, tüm yönetim ve üretim örgütüne bireysel ve ortak-lasa olarak bilinçli biçimde katılmasının desteklenmesi ve bunun teknik ve

60

Page 62: Sosyalizm Ve İnsan

ideolojik egitim ihtiyacı fikrine baglanması gerektir; öyle ki, [sayfa 91] birey busüreçlerin nasıl sıkı sıkıya birbirlerine baglı ve ilerleyislerinin nasıl paraleloldugunu anlasın. Bu sekilde, bir kez yozlastırıcı zincirlerin kırılmasıyla, in-san, tam olarak yeniden yaratılısına esdeger olan; toplumsal islevinin tamanlamıyla bilincine varacaktır.

Bu sözlerimiz, bireyin kültür ve sanat aracılıgıyla kendi insanî degerinive emegin kurtulusu sayesinde gerçek yapısını yeniden kazanması biçim-inde yorumlanabilir.

Bireyi, yukarıdaki kategorilerin ilki içinde gelistirmek için, emek yenibir sekil almalıdır. Ticarî iliskilerin egemenligi altındaki insanın varlıgınason verilmeli ve bireyin toplumsal görevini tam olarak yapması için bir normortaya koyacak sistem yaratılmalıdır. Topluma ait üretim araçları ve maki-neler yalnızca görevin tamamlandıgı yerlerde mevzilenmelidir.

Insan, tamamladıgı isler ve yarattıgı nesneler aracılıgıyla insan olarakgerçek degerini anlamaya ve yaptıgı isin kendisini yansıttıgını görmeye bas-layacaktır. Çalısma, artık insanın kendisine ait olmayan satılmıs isgücü sek-linde bireyin varlıgının bir kısmını tüketmesini gerektirmeyecek, bunun ye-rine kisinin ortak hayata katkısını yansıtan bir eserini, yerine getirdigi top-lumsal görevini temsil edecektir.

Toplumsal görevin bu yeni seklini yaratmak ve bunu, bir yandan dahabüyük bir özgürlügün kosullarını meydana getirecek olan teknolojik gelis-meyle, öte yandan da, insanın, emegini bir mal gibi satmak ihtiyacıyla hare-ket etmedigi zaman üretimde tam insanca kosullara gerçekten kavusacagıolgusunun marksist degerlendirilmesi temeline dayanan gönüllü [sayfa 92] çal-ısmayla uyumlu kılmak için, olanaklar elverdigince, gereken herseyi yapı-yoruz.

Gönüllü çalısıldıgı zaman kuskusuz baska etkenler de ortaya çıkar: Bi-rey, çevresindeki bütün zorlayıcı etkenleri, toplumsal karakterli sartlı ref-lekslere dönüstüremez ve henüz toplumun baskısı altında çalısır. (Fidelbuna “ahlâki zorlama” adını verir.)

Insanın, yeni alıskanlıklarıyla baglı oldugu toplumsal çevresinin dogru-dan baskısından kurtulan emegine karsı tutumunda tam bir manevi yeni-den dogus geçirmesi gereklidir. Bu komünizmde mümkün olacaktır.

Ekonomideki degisme nasıl otomatik olarak meydana gelmiyorsa, bilinç-teki degisim de kendiliginden olmayacaktır. Degismeler, yavastır, uyumlu dadegildir, hızlanma dönemleri oldugu gibi, duraklamalar, hatta geriye dönüs-ler de görülür.

61

Page 63: Sosyalizm Ve İnsan

Daha önce de belirttigim gibi, bizim, Marx’ın Gotha Programının Elestir-isi adlı eserinde anlattıgı saf bir geçis dönemi degil, onun önceden göremed-igi yeni bir asama, komünizme geçisin baslangıç asaması ya da sosyalizminkurulusu dönemi geçirdigimizi hesaba katmamız gerekir. Bu asama, özünütam olarak anlamayı zorlastıran kapitalizm unsurlarının yer aldıgı bir dö-nemdir ve siddetli sınıf savasları arasında meydana gelir.

Buna bir de marksist felsefenin gelisimini önleyen ve geçis dönemi te-orisinin sistematik gelismesine engel olan skolastigi eklersek, hâlâ bebek-lik çagında oldugumuz ve daha genis çapta bir ekonomik ve politik teoriortaya atmadan önce, kendimizi bu dönemin tüm belli baslı karakteristik-lerini arastırmaya adamamız gerektigini kabul etmek zorunda oldugumuzortaya çıkar. [sayfa 93]

Bundan çıkacak olan teori, kuskusuz, sosyalizmin kurulusunun iki temeldiregi olan yeni insanın egitimi ve teknolojik gelismenin üzerine eklenecekbüyük bir agırlıktır. Bu her iki etken için de yapacagımız çok sey vardır, fa-kat teknoloji konusundaki gecikme hiç affedilmez, çünkü, burada karanlık-lar içinde, elyordamıyla ilerleme degil, dünyanın daha ileri ülkelerince hazıraçılmıs bulunan uzun bir yolu izlemek sözkonusudur. Fidel’in halkımızın veözellikle onun öncüsünün teknik egitimine ihtiyaç duyulması üzerinde böyleısrarla durmasının nedeni budur.

Üretim etkinliginin isin içine karısmadıgı düsünceler alanında, maddive manevi ihtiyaçlar arasındaki farkı ayırdetmek daha kolaydır. Uzun za-mandan beri, insanlar, kültür ve sanat aracılıgıyla kendilerini yozlasmadankurtarmaya çalısmaktadırlar. Emegini sattıgı sekiz saat boyunca ölmekteolan insan, daha sonra, ruhsal etkinlikleri sayesinde hayata döner.

Fakat bu ilaç, aynı hastalıgın mikroplarını tasımaktadır; çevresiyle iliskikurmak isteyen yalnız bir insanı andırır. Insan, baskı altına alınan kisiliginisavunmakta ve çignenmemis olarak kalan tek özlemi olan estetik düsünce-lere ilgi duymaktadır.

Oysaki bütün yaptıgı, kaçmaya çalısmaktır. Deger yasası, yalnızca üre-tim iliskilerinin çıplak bir yansıması degildir. Tekelci kapitalistler —sadecedeneysel yöntemlerle çalısırken bile— sanatın etrafına, onu kendi emirler-ine uymaya hazır bir araç haline getirecek karmasık bir ag örerler. Toplu-mun üst yapısı, sanatçının egitimini yapacagı bir sanat tipini saptar. Bunakarsı çıkanlara, toplumun mekanizması aracılıgıyla basegdirilir, ancak çokender yetenekli sanatçılar, bildiklerini okurlar. Geri kalanlar, ya utanması[sayfa 94] kalmamıs kiralık adamlar haline getirilir ya da ezilirler.

Bir “sanat özgürlügü” okulu kurulduysa da, bunun degeri de, biz onunla

62

Page 64: Sosyalizm Ve İnsan

çatısıncaya kadar —ya da daha dogrusu insanın yozlasması sorunu ortayaçıkana dek— fark edilmese bile sınırlıdır. Anlamsız ıstıraplar ve bayagı eg-lenceler, insanın endiselerinin en elverisli güvenlik supapları halini alır. Sa-natı bir protesto aracı olarak kullanma düsüncesiyle mücadele edilir.

Insan kurallara göre oynarsa, her türlü takdiri kazanır —bu takdir dan-seden maymunun topladıgı alkısa benzer—. [— gereksiz] Kabul ettirilenkosul, bu görünmez kafesten kimsenin kaçmaya kalkısamayacagıdır.

Devrim iktidarı ele geçirdigi zaman bütün manevi degerleri ellerindenalınmıs olan bu gibiler, kurtulusu kaçmakta buldular, geri kalanlar ise —devrimci olsun, olmasınlar— önlerinde yeni bir yolun açıldıgını gördüler.Sanat konusundaki arastırmalar yeni bir canlılık kazandı: Bununla birlikteyollar hâlâ az çok gizlidir ve kaçmaya egilimli görüsler “özgürlük” kelimes-inin arkasına saklanırlar. Bu tutum, bilinçlerinde hâlâ burjuva idealizminiyansıtan devrimciler arasında bile görülür.

Benzer yöntemler uygulayan ülkelerde, bu gibi egilimlere karsı asırıyavaran bir dogmatizm aracılıgıyla mücadele edilmeye çalısıldı. Genel kültürgerçekte tabu idi, kültürel özlemlerin en yüksek noktasının, doganın biçim-sel olarak tam bir tasavvuru oldugu ilan ediliyordu. Daha sonra bu görüs,göstermek istedikleri toplumsal gerçegin mekanik bir tasavvuruna dönüstü:bu, yaratmak istedikleri hemen hemen hiç çeliskisiz ve çatısmasız bir idealtoplum hayaliydi.

Sosyalizm gençtir ve bir takım yanlısları olabilir. [sayfa 95] Çok kez devr-imciler bilinenlerden farklı yöntemlerle yeni insanı gelistirmek görevi içingerekli bilgiden ve medenî cesaretten yoksundurlar. Bilinen geleneksel yön-temler ise onları yaratan toplumun etkilerinden dolayı kusurludurlar.

(Burada yine biçimle içerik arasındaki iliski konusuna deginiyoruz.)

Yeni duruma uyamama yaygın bir haldedir, biziyse maddî kurulusun so-runları ugrastırmaktadır. Aynı zamanda büyük bir devrimci otoriteye sahipbüyük sanat otoriteleri yoktur. Partinin adamları bu görevi ele almalı ve enbasta gelen amaç olan halkın egitimini gerçeklestirmek için çareler arama-lıdırlar.

Daha sonraları sadelige ve basitlige dogru bir yönelme belirdi. Herkesinanlayabilecegi, “sanat”la ugrasan görevlilerin anladıgı anlamda bir sanatyaratma egilimi ortaya çıktı. Gerçek sanat degerleri küçümsendi, genel kül-tür sorunu ise sosyalizmin bugününden ve ölü (ölü olduguna göre de tehlike-siz) geçmisten bazı seyler alıp benimsemeye indirgendi. Böylelikle sosyalistgerçekçilik, geçen yüzyılın sanat temelleri üzerinde yükseltilmeye çalısıldı.

63

Page 65: Sosyalizm Ve İnsan

Oysaki 19. yüzyılın gerçekçi sanatı da sınıfsal bir sanattır, hatta belki de,yozlasan insanın endiselerini açıga vuran 20. yüzyılın dekadan sanatındanda daha salt kapitalisttir. Kültür alanında kapitalizm, verebilecegi herseyivermis ve ondan geriye çürüyen bir cesedin igrenç kokusundan, yani bug-ünkü sanat dekadansından baska bir sey kalmamıstır.

Sanat için tek saglam yolu neden sosyalist gerçekçiligin donmus biçim-leri arasında arayalım? Özgürlük kavramına karsı sosyalist gerçekçilik kav-ramını ileri süremeyiz, çünkü yeni toplumun gelisimi tamamlanmadıkçaözgürlük yoktur ve olamaz. Ne [sayfa 96] pahasına olursa olsun ille de gerçek-çilik diyerek, oturdugumuz yüce makamdan 19. yüzyılın ilk yarısından berigelismekte olan sanat biçimlerini mahkûm etmeye kalkısmayalım, çünküböyle yaparsak geçmise dönmek ve dogmakta olan ve kendini yaratma sü-reci içinde bulunan insanın kendini sanatla ifade edisini delilik saymak gibibir Proudhonvari yanlısa düsmüs oluruz.

Devletin bagısladıgı verimli topraklarda çok kolayca çogalan zararlı ot-ların kökünü kazımayı ve aynı zamanda serbest arastırmayı saglayan birideolojik ve kültürel mekanizma gelistirmeye ihtiyacımız var.

Içinde yasadıgımız yüzyılda mekanik realizmin degil, bunun tam tersi-nin yanlısını buluyoruz, bunun nedeni ise yeni insanı yaratma ihtiyacınınhenüz anlasılmamıs olusudur. Bu yeni insan ne 19. yüzyılın düsüncelerinine de bizim çürümüs ve hastalıklı yüzyılımızın fikirlerini temsil edecektir.

Henüz bir hayal olmasına ve gerçeklesmis bir özlem olmamasına rag-men, yirmibirinci yüzyılın insanını yaratmalıyız. Çalısmamızın temel hedef-lerinden biri de kesinlikle bu gelecek yüzyılın insanını yaratmaktır; teorikalanda somut basarılar kazandıgımız ya da tersine somut arastırmalarım-ızın temeli üzerinde önemli teorik sonuçlara vardıgımız ölçüde, insanlıgındavası olan marksizm-leninizme büyük bir katkıda bulunmus oluruz.

Ondokuzuncu yüzyılın insanına karsı tepkimiz bizim yirminci yüzyılınkokusmuslugu içine saplanıp kalmamıza sebep oldu; bu düzeltilemeyecekbir yanlıs degildir, fakat revizyonizme açık kapı bırakmamak için bununüstesinden gelmemiz gereklidir.

Büyük kitleler gelismelerini sürdürüyorlar; yeni [sayfa 97] düsünceler toplumiçinde güç kazanmaya devam ediyor; toplumun tüm üyelerinin tam olarakgelisimi için maddi olanaklar bulunması, görevimizi daha da verimli kılıyor.Simdi mücadele zamanıdır; gelecek bizimdir.

Özetleyecek olursak, sanatçılarımızın ve aydınlarımızın yanlısı onlarınen basta gelen kusurlarından dogar; bunlar gerçek devrimciler degillerdir.

64

Page 66: Sosyalizm Ve İnsan

Kara-agaçları armut verecek sekilde asılayabiliriz, fakat aynı zamanda ar-mut agaçları da yetistirmeliyiz. Bu büyük kusuru tasımayacak olan yeninesiller gelecektir. Kültür alanının ve kendini ifade etme olanaklarının gen-isledigi ölçüde, büyük sanatçıların ortaya çıkması olasılıgı da büyük olacak-tır.

Görevimiz simdiki kusagı, kendi çeliskileri yüzünden birbirinden kopupyozlasmaktan ve yeni kusakları da yozlastırmaktan korumaktır. Ne “özgür-lük”ten yararlanan fakat resmi görüsleri körükörüne kabul eden hizmetkâr-lar ne de devlet hesabına yasayan okul ögrencileri yetistirmeliyiz. Simdiden,halkın gerçek sesiyle yeni insanın türküsünü söyleyecek olan devrimcileryaratılıyor. Fakat bu zaman alacak bir süreçtir.

Toplumumuzda gençlik ve parti önemli bir rol oynamaktadır.

Gençlik özellikle önemlidir çünkü eski yanlısların hiçbirini tasımayanyeni insanın olusturulacagı, islenmesi kolay bir kildir. Gençlik bizim istekle-rimize uygun olarak yetistirilir. Egitimi giderek daha tam yapılır, baslangıç-tan beri gençligin isgücüne katılmasını da unutmayız. Okul ögrencilerimiz,egitimleri sırasında ya da tatillerinde bedeni çalısmalar yaparlar. Çalısmabazı hallerde bir ödül, diger bazı hallerde ise [sayfa 98] bir egitim aracıdır, fakathiçbir zaman ceza degildir. Yeni bir kusak dogmaktadır.

Parti öncü örgüttür. En iyi isçilerin partiye kabulü, diger isçiler tarafın-dan önerilir. Parti azınlıktadır, fakat kadrolarının niteligi nedeniyle büyükbir otoriteye sahiptir. Dilegimiz partimizin bir kitle partisi halini almasıdır,fakat bu ancak kitleler öncünün düzeyine eristiginde yani komünizm içinegitildiklerinde mümkün olacaktır.

Çalısmalarımız sürekli olarak bu egitimi amaçlar. Parti canlı bir örnek-tir; kadroları sıkı çalısmanın ve fedakârlıgın ögreticileri olmalıdır. Kadrolar,eylemleriyle, kitlelere sosyalizmin kurulusunun güçlüklerine, sınıf düsman-larına, geçmisin hastalıklarına ve emperyalizme karsı yıllar süren amansızbir mücadele gerektiren devrimci görevin tamamlanmasında öncülük etme-lidirler.

Simdi, tarihi yapan kitlelerin bireysel lideri olarak insanın, insan kisil-iginin oynadıgı rolü açıklamak istiyorum.

Burada anlattıgım bizim deneyimizdir; yoksa izlenmesini önerdigimizbir yol degildir.

Fidel ilk yıllarda devrime itici gücünü kazandırdı, devrimin liderliginiyaptı. Simdi de devrimi güçlendirmeyi sürdürüyor; fakat aynı yolda seçkinönderler olacak sekilde gelisen iyi bir grup da var, yine liderlerini izleyen

65

Page 67: Sosyalizm Ve İnsan

büyük bir kitle de var, çünkü liderlerine inanırlar, inanmalarının nedeniliderlerinin onların isteklerini dile getirebilmesidir.

Sorun bir kisinin kaç kilo et yiyebilecegi, yılda kaç kez plaja gidebilecegiya da aldıgı ücretle dısarıdan ne kadar süs esyası getirtebilecegi degildir.Gerçekte gerekli olan, bireyin kendini daha mükemmel [sayfa 99] hissetmesi,daha büyük bir iç zenginligine sahip olması ve daha büyük bir sorumluluktasımasıdır.

Ülkemizde birey, içinde yasadıgı dönemin fedakârlık dönemi oldugunubilir; feragata alısıktır. Fedakârlık ilk kez Sierra Maestra’da ve daha sonrasavasılan her yerde ögrenildi; sonra da bütün Küba onu ögrendi. Küba, Ame-rika’nın öncüsüdür ve öncü görevi yaptıgı için, Latin Amerika halklarınatam özgürlügün yolunu gösterdigi için fedakârlık yapmak zorundadır.

Ülkede, önderlik öncü rolünü de yüklenmelidir ve kisinin kendini tüm-üyle adadıgı ve hiçbir maddi ödül beklemedigi gerçek bir devrimde, devrimciöncülük görevinin, aynı zamanda hem serefli hem de kahredici oldugu bü-yük bir içtenlikle söylenebilir.

Okuyucuya acayip gelse de, gerçek devrimciyi harekete getirenin büyükbir ask oldugunu söyleyebilirim. Bu nitelikten yoksun büyük bir devrimcidüsünülemez. Bir önderin karsılastıgı en karmasık durumlardan biri, tut-kularıyla sogukkanlılıgını birlestirmek zorunda olusu ve kılı kıpırdamaks-ızın en zor kararları alabilmesidir. Öncü devrimcilerimiz, bu halk sevgisiniyüceltmeli ve bu en kutsal davayı tek ve bölünmez hale getirmelidirler. On-lar, günlük duyguların ufak kırpıntılarıyla sıradan insanların sevgilerinindüzeyine inemezler.

Devrimin önderlerinin yeni yürümeye baslayan, babalarının adlarınıbile ögrenemeyen çocukları, devrimin tamamlanması için hayatlarındaki ge-nel fedakârlıkların bir parçası olarak ayrı kalmak zorunda oldukları karılarıvardır; arkadas çevreleri kesinlikle devrimci yoldaslarının sayısıyla sınırlı-dır. Onlar için devrimin dısında baska bir hayat yoktur.

Bu kosullarda, kisi, büyük bir insanlık sevgisine [sayfa 100] ve asırı dogmat-izm ve soguk bir skolastisizme düsmemek, kitlelerden kopmamak için güçlübir adalet ve gerçekçilik duygusuna sahip olmalıdır. Bu insanlık sevgisiningünlük bir ise, örnek olacak eylemlere, harekete geçirici bir güce dönüsmesiiçin hergün çaba göstermeliyiz.

Devrimin ideolojik itici gücü olan devrimci, sosyalizmin kurulusunundünya ölçüsünde tamamlanmasına kadar ancak ölümüyle bitecek olan kes-intisiz çalısması içinde tükenir gider. En âcil görevler yerel ölçüde tamam-

66

Page 68: Sosyalizm Ve İnsan

landıgında devrimci çabalarını yavaslatır ya da proletarya enternasyonaliz-mini unutursa, önderlik yaptıgı devrim, esinlendirici bir güç olmaktan çıkarve devrimci amansız düsmanımız olan emperyalizmin çok iyi yararlanacagırahat bir uyusukluga düser. Proletarya enternasyonalizmi hem bir görevhem de devrimci bir zorunluluktur. Biz halkımızı böyle egitiyoruz.

Elbette ki simdiki durumda, bazı tehlikeler vardır, bunlar yalnız dogma-tizmin yada büyük görevin ortasında iken halkla olan bagların gevsemesi-nin yarattıgı tehlikeler degildir. Zayıflık tehlikesi de vardır. Eger bir insanbütün hayatını devrime adamak istiyorsa, bazı seylerden yoksun oldugu,yada çocugunun ayakkabılarının eskidigi yahut da ailesinin bazı ihtiyaçla-rını karsılayamadıgı gibi endiseleri olmamalıdır, yoksa zihnini gelecektekiyozlasmanın tohumlarının etkisine açık tutan bir düsünce yapısına sahibo-lur.

Bizim durumumuzda ortalama insanın çocugunun sahiboldugu seylerebizim çocugumuzun da sahibolmasıyla ve ortalama insanın çocugunun yok-sun oldugu seylerden bizim çocugumuzun da yoksun olmasıyla yetiniriz,ailelerimiz de bunu anlamak ve bu [sayfa 101] düzeyde kalmaya çalısmak zorun-dadır. Devrimi insanlar yapar, fakat insan devrimci ruhunu günden güneçeliklestirmelidir.

Böylelikle ilerliyebiliriz. Bu muazzam kervanın basında —söylemektenne korkarız, ne de utanırız— Fidel gelir. Ondan sonra partinin en iyi kadro-ları, onların hemen arkasından da büyük güçlerini duyacagımız kadar yak-ından bizi tümüyle halk izler; bu saglam kitle, ortak amaca dogru yürüyen,ne yapılması gerektiginin bilincine varmıs olan bireylerden, yoksulluktankurtulup özgürlüge kavusmak için mücadele eden insanlardan olusur.

Bu büyük kalabalık örgütleniyor; programının açıklıgı örgütlenme iht-iyacının bilincinde oldugunu gösteriyor. Artık bu kitle dagınık, elbombasıparçaları gibi uzayda binlerce parçaya bölünmüs, ne pahasına olursa ol-sun belirsiz bir gelecege karsı korunmaya çabalayan, yoldaslarıyla birlikteumutsuz bir mücadele içinde çırpınan bir güç degildir.

Önümüzde fedakârlıklar bulundugunu ve öncü ulus olarak kahramancaeylemimizin bedelini ödememiz gerektigini biliyoruz. Biz önderler, Amer-ika’nın bası olan bir halkın basında oldugumuzu söylemeyi haketmenin be-delini ödemek zorunda oldugumuzu biliyoruz. Her birimiz, karsılıgında gö-revini yapmıs olmanın hazzına ulasacagımızın, ufukta güçlükle seçilen yeniinsanın görüntüsüne dogru birlikte ilerleyecegimizin bilincinde olarak feda-kârlık payımızı yerine getirmek zorunda oldugumuzu biliyoruz.

Sonuç olarak sunları söyleyebilirim:

67

Page 69: Sosyalizm Ve İnsan

Biz sosyalistler daha mükemmel oldugumuz için daha özgürüz, daha öz-gür oldugumuz için daha mükemmeliz.

Tam özgürlügümüzün iskeleti simdiden kurulmustur. [sayfa 102] Eksik olaneti ve elbiseleridir. Onları da yaratacagız.

Özgürlügümüz ve onun günü gününe sürdürülmesi kanla ve fedakârlık-larla ödenmistir.

Fedakârlıgımız bilinçlidir; yarattıgımız özgürlügün bedelidir.

Yol uzundur ve bir kısmı hiç bilinmemektedir. Gücümüzün sınırını bili-yoruz. Biz, kendimiz, yirmibirinci yüzyılın insanını yaratacagız.

Günlük eylem içinde, yeni bir teknolojiye sahip yeni insanı yaratırkenkendimizi çeliklestirecegiz.

Kisilik, halkın en yüksek erdemlerini ve isteklerini temsil ettigi ve yol-dan ayrılmadıgı sürece, kitlelerin harekete geçirilmesinde ve yönetilmes-inde rol oynar.

Yolu açan öncü grup, iyilerin en iyisi olan partidir.

Isledigimiz temel hammadde gençliktir. Umudumuzu gençlige baglıyorve onu elimizden bayragı almaya hazırlıyoruz.

Eger bu anlasılmaz mektup, bir seyleri açıklayabiliyorsa amacına erismisdemektir. Sözlerime el sıkısma kadar alısılmıs olan selamımızla son veriyo-rum: Ya özgür vatan, ya ölüm. [sayfa 103]

Ernesto Che Guevara

68

Page 70: Sosyalizm Ve İnsan

Aydınlanma Kütüphanesihttp://www.1001001000.org