slam dunk dergi - sayi 71

62
SLAMDUNK DERRICK ROSE LARRY SANDERS’TAN İTİRAFLAR NICK YOUNG’IN SIRLARI AZİMLİ GERALD GREEN FASTBREAK ONLAR DAHA FAZLASINI HAK EDİYOR NBA’İN EN UNDERRATED İLK BEŞİ EUROLEAGUE TOP 16 İKİNCİ MAÇLAR BAŞLADI HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ MVP LANETİ DEVAM EDİYOR AVRUPA’NIN YILDIZLARI NBA’de görev oyuncusu olmayı neden kabul ediyor? 02 - 08 Mart 2015 SAYI: 71

Upload: baras-medya

Post on 08-Apr-2016

235 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

Haftalık Basketbol Dergisi

TRANSCRIPT

Page 1: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

SLAMDUNK

DERRICK ROSE

LARRY SANDERS’TAN İTİRAFLARNICK YOUNG’IN SIRLARIAZİMLİ GERALD GREEN

FASTBREAK

ONLAR DAHA FAZLASINI HAK EDİYOR

NBA’İN EN UNDERRATED İLK BEŞİ

EUROLEAGUE TOP 16İKİNCİ MAÇLAR BAŞLADI

HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ

MVP LANETİ DEVAM EDİYOR

AVRUPA’NIN YILDIZLARI NBA’de görev oyuncusu olmayı neden kabul ediyor?

02 - 08 Mart 2015

SAYI: 71

Page 2: Slam Dunk Dergi - Sayi 71
Page 3: Slam Dunk Dergi - Sayi 71
Page 4: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

www.slamdunkdergi.com

YAZIŞMA ADRESİ TalaTpaşa caddesi çelenk sok. no: 27/a kaT:4

gülTepe / kaĞiTHane / İsTanBUlTel: +90 (212) 325 91 25 - Fax: +90 (212) 258 70 59

Genel Yayın Yönetmeni Bilgehan aras

[email protected]

Yazı İşleri Müdürü Recep Özerin

[email protected]

Haber Müdürü Bulut çiftçi

[email protected]

Görsel Yönetmen BaRas TeaMWoRk

[email protected]

Fotoğraf Editörü Utku Ulutaş

[email protected]

Katkıda Bulunanlar can Hasgör, şaban işık, anıl cantepe

ali konavic, Faruk çolak, Murat eyüboğlualican şengül, doğuş arun, gürhan Ul, Batuhan karcı

Reklam Rezervasyon Bilgehan aras

[email protected]+ 90 (533) 552 07 49

Yayının Türü: Yerel süreliYayıncı: Baras Basım Yayın

Adresi: sanayi Mah. 1673. sok. no: 34-34510 esenyurt / İstanbulTel: 0 (212) 622 63 63 Fax: 0 (212) 605 07 98

slamdunk Haftalık Basketbol dergisi, Baras Basım Yayın tarafından yayınlanmaktadır.Yazı ve fotoğrafların tüm hakkı slamdunk dergisi’ne, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. slamdunk dergisi Türkiye Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz

vermiştir.

SLAMDUNK

Page 5: Slam Dunk Dergi - Sayi 71
Page 6: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Iggy Azalea, Nick Young hakkında gerektiğinden “fazla” detaya girdi

ggy Azalea–Nick Young çifti muhtemelen son dönemlerin en çok “haberlere” düşen ikilisi. Biz de kendilerini Iggy’nin Young’a hediye ettiği müthiş araba yüzünden geçtiğimiz haftalarda bu sayfalara konuk etmiştik. İşin içinde Nick’in olduğu her konunun sulanması doğal ancak körle yatan şaşı kalkar misali, Iggy hanım

abarttı bu sefer. Katıldığı radyo programında Young’ın uyurken yellendi-ğini (kibarlıktan vefat edebilirim!) söyledi. Üstüne burada da daha önce hikâyesini anlattığımız, Swaggy P’ye hediye ettiği arabası efsane Impala’yı kullanmayı beceremediğini belirtti. Böyle açık sözlü, beyinden çekinme-yen hanımlardan hoşlanıyoruz ancak canlı yayında böyle adam harcan-maz. Nick mi? Güldü geçti. İşte bu kadar cıvıklığı da sevmiyoruz. Leş gibi yapış yapış bir çift olmuşsunuz kardeşim, tebrikler.

I

Biri Şunları Sustursun!

Page 7: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Iggy Azalea, Nick Young hakkında gerektiğinden “fazla” detaya girdi

FastBreak / Hazırlayan: Murat Eyüboğlu

Biri Şunları Sustursun!

Page 8: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Sakatlıklardan kurtulamayan Derrick Rose’un son 5 senesini bir gözden geçirelim

010; 98 maçın 97’sinde sahada. Tek maçı da boynu tutuldu diye kaçırıyor. MVP oluyor o sene. 2011; sakatlıklar başlıyor. O sene oynanan 72 maçın 40’ında sahaya çıkabiliyor. Ayak parmağı, sırt, kasık bölgesi ve ufak tefek ayak/bilek rahatsızlıkları yavaş yavaş hızını kesiyor. 2012; gerçek sorunların başladığı sene. O yıl tek bir maça bile çıkamıyor Rose. “%110 hazır olana kadar oynamayacağım” demeçleri başlıyor.

2013; “#TheReturn” hikâyesi yazılacakken yine sıkıntı. Bir ay geçmeden tekrar sahneyi terk edi-yor. 2014 senesinde oynanan 57 maçın 46’sında sahada. Artık “gerçekten” bitti o günler denili-yor. Düşük yüzdeler vs. sorun değil, sadece sahada görmek istiyor herkes onu. Geçtiğimiz hafta son kez terk ediyor sahneyi eski MVP. Bu sefer sağ ayakta menüsküs yırtığı. Ameliyat gerekli. Geri dönüş? 4-6 hafta diyorlar ama tam olarak belli değil. Daha 26 yaşında bu kadar sakatlık… Sponsor safsataları dâhil saçma sapan yerlere giden konular, yırtıklar, kopuklar... O MVP’den bu güne çok şey değişti. Yine o heyecanla bekler mi herkes? Göreceğiz.

2

Bitiyor… mu?

Page 9: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Sakatlıklardan kurtulamayan Derrick Rose’un son 5 senesini bir gözden geçirelim

FastBreak

Page 10: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

en Larry Sanders. Bir birey, baba, sanatçı, yazar, ressam, müzisyen ve bazen basketbol oynuyorum” şeklinde başlayan bir video yayınladı Sanders. Mental problemler ile uğraştığını biliyorduk ancak bu sefer açık ve net bir şekilde her şeyi anlatması sadece üzücüydü. Durumun berbatlığı; sözlerinden, duru-şundan ve hatta gözlerinden gerçekten okunuyordu. Paranın ve şöhretin

getirdiği gerçeklerden kaçamayan, sahadaki baskıyı anlamlandıramayan bir profil karşımı-za çıkıyor desek yanlış olmaz herhalde. Kısa bir kariyerin onu getirdiği nokta, bu samimi açıklama... 26 yaşında yolunu kaybetmiş bir oyuncu fotoğrafı üzücü. Kontratını sonlandırdı ancak bir süre sonra elbet dönecektir. Ben öyle umuyorum ve sağlıklı bir dönüşün ardından izlemesi keyif veren oyunculardan biri olacağına da şüphem yok diyebilirim. Video’yu siz google’dan bulun ama son cümleyi onun ağzından yazayım: “Etrafımdaki sevdiğim insan-larla olan ilişkim ve onlara verdiğim değer; işte gerçek zenginlik bu.” Kardeşimsin Larry.

“B

“Ben Larry Sanders”

Geçtiğimiz haftalarda basketbolu bırakma noktasına gelen Sanders “sebeplerini” anlattı

Page 11: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

FastBreak

“Ben Larry Sanders”

Geçtiğimiz haftalarda basketbolu bırakma noktasına gelen Sanders “sebeplerini” anlattı

Page 12: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Geçtiğimiz iki sezondur Phoenix Suns ile yükselişe geçen Green hedeflerinden bahsetti

005 yılında Celtics ile başlayan, 8 sene sonra değerini bulan bir kari-yer. Aradaki takas süreçleri ve yurt dışı tecrübeleri derken son iki sezondur herkesin kabul ettiği bir gerçek Gerald Green. Patlayıcılığı ve kısa sürede oyuna dâhil olması ile ligin en değerli altıncı adam-larından biri. Kuban ve Krylia takımlarıyla Rusya serüveni. Kariyeri

dibi gördüğü Çin tecrübesinden Amerika’ya dönüşü ve nihayet kendini Phoenix Suns içerisinde gerçek anlamda bulması. “Artık sadece smaçlarımla konuşulmak istemiyorum, kariyerim bitmeden bir yüzük takıp başarılarımla konuşulmak isti-yorum” diyor. Ben buradan kendisine “Amerika’da seni smaçlarınla konuşanlara şükret” diye seslenmek istiyorum; biz Avrupa’da seni smaç şampiyonluğu ile kazandığın semaver ile hatırlıyoruz. Avrupa basketbolunun en acıklı fotoğrafını sen çektirdin Green, oradaki smaçlarla anılmak iyidir!

2

“Smaçlarımla Gündeme Gelmek İstemiyorum”

Page 13: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Geçtiğimiz iki sezondur Phoenix Suns ile yükselişe geçen Green hedeflerinden bahsetti

FastBreak

Page 14: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

TA M A M M I D E VA M M I?DerrIck rose

Kariyerİnde bİrçoK cİddİ saKatliK yaşayan derricK rose, yaşadiği son talİhsİzlİKle basKetbolseverlerİ bİr Kez daha üzdü. PeKİ yildiz oyuncunun Karİyerİ ne Kadar tehlİKede?

Page 15: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

TA M A M M I D E VA M M I?Kariyerİnde bİrçoK cİddİ saKatliK yaşayan derricK rose, yaşadiği son talİhsİzlİKle basKetbolseverlerİ

yazi Alİ KonAvic

bİr Kez daha üzdü. PeKİ yildiz oyuncunun Karİyerİ ne Kadar tehlİKede?

Page 16: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

DerrIck rose

Page 17: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Derrick Rose, lig tarihinin en özel oyuncularından biri. Stil olarak tamamen kendine has, yetenekleri sınırsız ve parkede olduğu her an her şekilde skor yapabilen bir oyuncu. Ancak Rose’un büyük atletizmi ve

patlayıcılığı bunca iyi yönün yanı sıra bir de sıkıntılı bir özellik taşıyor: Sakatlık riski. Ve ne yazık ki bu büyük yıldız, NBA tarihinin en genç MVP’si, bu sakatlık problemini uçlarda yaşamaya devam ediyor. 

BüyüK BEKLEyİŞRose’u özel kılan etkenlerden biri hiç

şüphesiz Chicago doğumlu olması. Michael Jordan sonrası büyük bir düşüş yaşayan Bulls organizasyonu, Rose’u lise yıllarından beri dört gözle bekliyordu. Haziran 2008’de bekleyiş sonra erdi ve Bulls, yeni süper potansiyeline kavuştu. Bu süper potansiyel, çaylak sezonundan itibaren beklentileri büyük oranda karşılamaya başladı. İlk sezonunda yılın çaylağı olmayı başardı. Play-off’larda Boston’a kafa tutan Bulls’un liderliğine soyundu. Boston, Bulls’u zor da olsa yedi maç sonunda elerken, NBA yeni süper yıldızıyla tanışıyordu.

2009-10 sezonu da gelişimin diğer ayağı olacaktı. Rose, istikrarlı bir şekilde büyümeye ve Bulls’un lokomotifi olmaya devam ediyordu. Gerçi 2009 yılı onun için pek iyi geçmemişti. Yaz boyunca uğraştığı diz sakatlığı, sezon öncesi maçlarını kaçırmasına sebep oldu. Ligin ilk çeyreğinde pek aktif olamadı. 2010 ile birlikte diz sakatlığının etkilerini üzerinden attı ve kısa sürede All-Star

Page 18: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

olacak kadar iyi bir çizgiye ulaştı. Şubat 2010’da ilk kez All-Star seçildi. Böylelikle Michael Jordan’dan beri All-Star seçilen ilk Bulls oyuncusu oluyordu.

Rose’un önderliğinde play-off’lara adım atmayı başaran Bulls, Cavaliers karşısında pek bir varlık gösteremedi ve 4-1 ile veda etti. Ancak Rose bu seri boyunca 27 sayı, 7.2 asist ortalamasıyla oynadı ve liderliğini bir kez daha kanıtladı. Rose’un bireysel yükselişi durmaksızın devam ediyor, ligin en çok sevilen oyuncularından biri haline geliyordu. Hatta bir ikon olma yolunda seri adımlar attığını da söylemek mümkündü. Öyle ki, NBA’in en çok satılan forması 1 numaralı Chicago forması olmuştu. 

ZİRvEyE DOğRU2010-11 sezonu ise Rose ve Bulls için

zirve noktasıydı. Bulls, 62 galibiyet alırken; Rose, 25 sayı, 8 asist ve 4 ribaund gibi harika ortalamalar tutturmuştu. Hem bireysel, hem de takım olarak zirve noktasındaydı. Üç yıl içinde müthiş potansiyelini tam anlamıyla yansıtmayı başarıyor ve MVP oluyordu. Henüz 23

yaşına bile girmemiş bir oyuncu için hayal edilmesi çok güç bir noktaya ulaşmış; Jordan ile beraber Bulls tarihinin ilk MVP’si olmuştu.

O sezon Bulls yeniden şampiyonluk heyecanını yaşayıp konferans finaline kadar yürüdü. Ancak LeBron etrafında şekillenen güçlü Heat organizasyonu,

Bulls’a sadece bir maç verdi ve NBA finaline giden taraf oldu. Bulls için hayaller gelecek sezona erteleniyordu. Ancak, 2011-12 sezonu Rose’un trajik sakatlık hikâyenin başlayacağı sezon olacaktı ve onun yaşadığı hayal kırıklığı, elbette Bulls için de bir yıkım olacaktı. 

DerrIck rose

Page 19: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

TALİhSİZLİKLER BAŞLIyOR2011 sezonunun başında Bulls ile beş

yıllık yeni bir kontrat imzalayan Derrick Rose, hedeflerinin şampiyonluk olduğunu söylemekten kaçınmıyordu. Ancak sezon Rose’un beklediği kadar iyi geçmeyecekti. Sezon boyunca yaşadığı ufak tefek sakatlıklar bir çığ olmuş ve sadece 39 maça çıkmasına izin vermişti. Ancak buna rağmen All-Star olmayı başardı ve 8 asist ortalaması tutturarak oyununu ne denli olgunlaştırdığını herkese gösterdi. Onun ritim bulmasıyla toparlanan Bulls, play-off’a iyi bir yerden kapak atınca Doğu finaline yeniden ulaşacakları ciddi ciddi konuşulur oldu.

2012 play-off’u birinci turunda Philadelphia 76ers ile eşleştiler. Dişlerine göre bir rakipti. Maçın bitmesine yaklaşık 1 dakika kala 12 sayı öndeydiler. Birçoklarına göre o an Rose’un sahada olması bile gereksizdi. İşte tam o esnada bir pozisyonda zıplayan Rose, yere dengeli düşemedi. Yerde acı içinde kıvranırken yüzünde beliren ifade ciddi bir şeyler olduğunun habercisi gibiydi. Parkeden zorlukla ayrılabilen Rose’un, sol diz yan bağlarını kopardığı açıklandı. Bu da yaklaşık bir yıl basketbol oynayamayacağı anlamına geliyordu. Bulls ve Rose için tam anlamıyla bir yıkımdı. Doktorlara göre 2012-13 sezonunun şubat veya mart ayında dönmesi mümkündü ancak öyle olmadı. Rose, o sezon bir maç bile oynayamadı. Bulls da konferans yarı finalinde o sezonun şampiyonu Miami’ye elendi.

PARKELERE DöNüŞ2013-2014 sezonu Rose için beyaz bir

sayfa olacaktı. Sezon öncesi maçlarında oynayan Rose, 20 sayının üstünde bir ortalama tutturdu. Atletik durumu fena gözükmüyordu. Kendisi de bunu ifade etmişti. Sezonun ilk resmi maçlarında tutuk gözükse de yavaş yavaş açılıyor ve Rose-vari enstantaneler yaşatmaya yeniden başlıyordu.

Kasım ayıyla beraber sayı ortalamasını 15’in üstüne çekti. Ancak 22 Kasım’da Trail Blazers karşısında bu sefer sağ dizinden sakatlandı. Yapılan açıklama, menüsküs sakatlığı yaşadığı yönündeydi ve ameliyat olmak zorundaydı. Rose, başarılı geçen bir ameliyat sonunda sezonu kapatıyordu. Bu, kariyerinin en iyi yıllarında üst üste iki sezonu pas geçmesi anlamına geliyordu ki psikolojik olarak kolay kolay kaldırılabilecek bir şey değildi. Rose ile beraber Chicago da şampiyonluk

Page 20: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

DerrIck rose

Page 21: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

ümitlerinin üzerine kepenk indiriyordu. Yaklaşık dokuz ayı basketbolsuz geçiren Rose, 2014 Dünya Şampiyonası’yla birlikte parkelere döndü. Çok etkili olduğu söylenemez ancak üst üste 2. Dünya şampiyonluğunu yaşadı. Zaman zaman atletizminden güzel doneler sundu. Tüm bu görüntü, 2014-15 sezonu adına basketbolseverlere ümit veriyordu. Fakat sakatlıklar Rose’un peşini yine bırakmayacaktı.

ASIL MESELE PSİKOLOjİK2014-15 sezonu öncesi tüm gözler

onun üzerindeydi. Chicago medyasına göre Rose hiç olmadığı kadar iyiydi. Dünya Şampiyonası’nı kazasız belasız atlatmıştı. Çok da haksız oldukları söylenemez; zira Rose, 29 Ekim’den bu yana 46 maç oynadı. Bu, son dört yılın en yüksek rakamıydı. Ancak 27 Şubat’ta, yaklaşık iki yıl önce olduğu gibi yine sağ dizinden sakatlandı. Bu sakatlık NBA

çevrelerinde bir şaşkınlığın ve üzüntünün yanı sıra “alışılmış” bir gelişme olarak algılandı. Çoğunluk, Rose’un basketbol kariyerinin bittiğini düşünüyordu ve gelen ilk haberler de zaten bu yöndeydi. Yeniden sezonu kapatması bekleniyordu. Dizinden bir parça alınması gündemdeydi. Bunlar işin medikal kısmı asıl mesele psikolojikti. Rose gibi hırslı ve ikonik bir basketbolcu için üç tam sezon kaçırmak gerçek bir faciaydı. Bunun üstesinden gelmek herhalde mümkün değildi…

Ancak kısa bir süre sonra Bulls cephesinden iyi haber geldi. Çekilen MRI, dizin o kadar da kötü durumda olmadığını söylüyordu. Bulls, başarılı bir ameliyat sonrası 1-1.5 ay sonra Rose’un takıma döneceğini açıkladı. Fakat bu açıklama da birçok kişi tarafından kuşkuyla karşılandı. Sonuçta daha önce de benzer sakatlıkları yaşamış bir oyuncudan bahsediyoruz. Fiziki yıpranmayı bir tarafa bırakalım, kafa olarak 1 ay sonra parkede olması birçoklarına göre imkânsız. Zaten Bulls’un da Nate Robinson ile yeniden anlaşmaya çalışması bu argümanları doğrular nitelikte.İyi olsun veya olmasın, kendi stiline sahip Rose için gerek Bulls’u, gerekse son dönemlerde büyük düşüş yaşayan Doğu Konferansı’nı “izlenir” kılacak nadir isimlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Gerçi Bulls; Gasol, Noah, Butler gibi isimlerin önderliğinde ligin hâlâ iddialı takımlarından biri fakat Rose olmadan nereye kadar gidebilirler, bu da soru işareti. Ancak basketbolseverlerin kafasını kurcalayan asıl soru işareti bu değil, Rose ile ne yapabilecekleriydi. Ve ne yazık ki bu soru bir muamma olarak akıllarda yer etmeye devam ediyor…

Page 22: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

slamdunK eKİbİ Kafa Kafaya verdİ, gecesİnİ gündü züne Katti ve saatler süren tartişmalar

sonucu sİzler İçİn nba’de haK ettİğİ değerİ göreme yen en İyİ oyunculardan bİr İlK beş çiKardi

ASIL MESELE UNDERRATED OLMAK YEĞEN!

Page 23: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

slamdunK eKİbİ Kafa Kafaya verdİ, gecesİnİ gündü züne Katti ve saatler süren tartişmalar

sonucu sİzler İçİn nba’de haK ettİğİ değerİ göreme yen en İyİ oyunculardan bİr İlK beş çiKardi

ASIL MESELE UNDERRATED OLMAK YEĞEN!

Page 24: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

YAZI Can Hasgör

Mike Conley’nin underrated olduğunu anlatmak için yazıya, “NBA’in en iyi 5 guard’ını sayın” ve sonrasında “Conley’i hiç düşünmediniz, değil mi?” şeklinde sorularla başlayarak küçük oyunlara girmeye gerek yok. Bunu direkt söylemek gerekiyor ki; Mike Conley, NBA’in en underrated guard’ı, hatta NBA’in en underrated oyuncusu!

Underrated’ın anlamını, “hak ettiğinden daha az değer gören” diye çevirebiliriz. Yani NBA’in en iyi 5 guard’ını sayarken ilk anda kimsenin aklına Mike Conley’nin gelmemesi işte tam da buna işaret. Tabii öncelikle neden underrated olduğuyla başlamak gerekiyor. Conley, 2007 yılında Memphis Grizzlies tarafından üçüncü sırada draft edildiğinden bugüne aynı takımın formasını giymeye devam ediyor. Lige Chris Paul, Derrick Rose ya da Deron Williams gibi çok dominant bir giriş yapmadığı için de izleyenlerin dikkatini haliyle çekememişti. Ama adım adım gerçekten de önemli bir gelişim gösterdiğini söyleyebiliriz.

İlk sezonunda 9 sayı, 4 asist, 2 ribaund ve 0.8 top çalma ortalamalarıyla oynuyordu. Tabii ki çaylak bir oyuncunun ertesi sezonlarda gelişmesi normal ancak Conley’nin hiç durmayan bir yükselişi oldu. Bu sezona geldiğimizde ise 16 sayı, 5.3 asist, 3.2 ribaund ve 1.3 top çalma ortalamalarıyla oynuyor. Asıl dikkat çeken ise ilk sezonunda maç başına 1.7 üçlük deneyip %33’le başarılı olurken, bu sezon ortalama 4 üçlük denemesinde %39 isabet sağlamaya başladı. Tabii genel olarak baktığımızda bu istatistiklerin onu süper yıldız seviyesine getirmeye yetmediğini düşünebilirsiniz ki sadece bu rakamlara bakarsak haklısınız. Ama Conley’nin rakamları sadece kendisine bağlı değil. Memphis Grizzlies takımı hem Lionel Hollins, hem de Dave Joerger döneminde ligin temposu en düşük takımı olarak ön plana çıktı. Bu sezon şu ana kadar “pace” sıralamasında ligin 26’ncı sırasında bulunuyorlar. Memphis Grizzlies’ın daha düşük tempoda oynaması normal olarak Conley için çok daha az asist, sayı, hatta top çalma ve ribaund fırsatı demek. Şayet onu Phoenix Suns, Atlanta Hawks gibi takımlarda izleyebilseydik bu rakamların çok daha yukarıda olması muhtemeldi. Düşük temponun yanında Memphis’in hücum anlamında da şampiyonluğa oynayan takımlara göre daha kısıtlı olması dikkatlerin önemli bir bölümünün de Conley üzerinden toplanmasına neden oluyor.

Conley’i konuşurken sadece hücum yönünden bahsetmek yapılacak en büyük hata olur. Oyunu organize etme, boştaki takım arkadaşını görme ve zaman zaman kendi şutunu yaratma dışında en önemli özelliği, harika bir savunmacı olması. Zaten onu ligin en önemli underrated oyuncularından biri yapan da bu. Genelde süper yıldız seviyesine yükselen point guard’ların daha çok hücuma konsantre olduğunu görürüz. Tabii onların arasında da çok önemli savunmacılar var ama asıl dikkate aldıkları konu genelde hücum olur. Conley ise belki de şu anda hem hücumu, hem de savunmayı bu kadar dengede

MIke ConleyMEMPHIs grIZZLIEs

Page 25: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

götürebilen tek guard diyebiliriz. Hızlı elleri, uzun kolları ve yine hızlı ayaklarıyla aynı zamanda çok da önemli bir dış savunucu. Ayrıca oyunu çok iyi okuyabilen, bu nedenle de yardım savunmasında da neredeyse master yapan bir isim. Şimdi tüm ligi düşünün, disiplin içerisinde, performansı hiç düşmeden hem savunmada, hem de hücumda takımına liderlik edebilen kaç tane guard var? Ya da biraz daha açalım; kaç tane oyuncu var?

Conley, basketboldaki yeteneklerinin dışında soyunma odasında da tam bir lider. Takımda bir problemde, oyuncuların herhangi bir şikâyetinde ilk durak o oluyor. Zaten bu saygıyı kazanmasının en önemli etkeni de hiç kuşkusuz parkede ortaya koyduğu üstün performans. Bir takımın oyuncusu olduğunuzu hayal edin; guard’ınız maçta hem hücumda, hem de savunmada her şeyini ortaya koyuyor ve takımı Batı’da konferans finaline taşıyor (geçtiğimiz sezon olduğu gibi). Böyle bir adama saygı duymak ne kadar zor olabilir ki? Veteran ya da lige yeni girmiş geleceğin süper yıldızı olsanız bile ister istemez Conley’e karşı bir saygı duyarsınız ve normal olarak o da bir anda takımın lideri konumuna gelir. Hem saha içinde, hem de dışında…

Peki böyle bir oyuncu neden hâlâ underrated? Aslında bu algı da yavaş yavaş kırılmaya başladı ve özellikle geçen sezondan bu yana ne kadar önemli bir oyuncu olduğu fark edilmeye başlandı. Lige çok şaşaalı bir girişi olmadı belki ama underrated olmasının en önemli nedenlerinden biri de tamamen gösterişsiz oyunu. Örnek vermek gerekirse; son 15 yılın en başarılı takımı olan San Antonio Spurs’ün 1 numaralı ismi Tim Duncan’ı kaç kişi en gösterişli oyuncular sıralamasında en tepeye koyar? Bunu yapacak pek kimse yoktur çünkü Duncan gösterişsiz oynar, sadece işini yapmaya odaklanır. Conley de Duncan’ın guard pozisyonunda oynayan hali diyebiliriz. Russel Westbrook gibi patlayıcı smaçları, Chris Paul gibi hızlı ayak hareketleri, Derrick Rose gibi bir atletizmi belki yok. Ne var ki amaca giderken kullandığı yol daha farklı, daha sade fakat oldukça da etkili. Kesin olan bir şey var ki artık bu adamın farkına varılmalı ve şu underrated tartışmasından bir an önce sıyrılıp hak ettiği değer kendisine verilmeli…

Page 26: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

YAZI Yaşar anIL CantEPE

Wesley Matthews bir Jerry Sloan ürünü. NBA’in en önemli scout ekiplerinden birisini bünyesinde bulunduran Utah Jazz’in piyasaya sunduğu bir isim. Oyunu haricinde arkasındaki hikâyesiyle de fazlasıyla değeri bilinmemiş bir oyuncu ve bu açıdan underrated beşimizde yer almayı hak eden en öncelikli kişi.

Babası Wesley Matthews Sr., Lakers’la iki şampiyonluk yaşamasına rağmen NBA mecrasında isim yapmış bir oyuncu değildi. Bu, Wesley Matthews için hem iyi, hem de kötü bir durumdu. Öncelikle babasının yaptırım gücü olsaydı (Patrick Ewing’in, oğlunu kadrolarına katmak için Knicks’e baskı yapması gibi) oğluna NBA’e girme açısından bir-iki kapı aralayabilirdi ancak bu olmadı ve Wesley Matthews kendi şansını kendi yaratmak zorunda kaldı. İyi tarafı ise babasının repütasyonun “olmaması”, onun hakkında insanları gereksiz beklentilere sokmadı. Nitekim tırnaklarıyla kazıyarak şu anda bulunduğu konuma geldi. Karşıyaka ile anlaşma imzalayacakken, Jazz’in teklifiyle NBA hayalini gerçekleştirecekti ve bir dönemin popüler tabiriyle kendi peri masalını yazacaktı.

1998 yapımı Sliding Doors filminin değişik, belki de olumlu diyebileceğimiz bir versiyonu Wesley Matthews’ün NBA’e giriş hikâyesinde gizli. 2009 yılındaki draft’ta seçilemeyince Karşıyaka ile görüşmelere başlamış ve 100 bin dolarlık bir meblağ karşılığında İzmir ekibiyle el sıkışmıştı. Ancak bu anlaşma hiçbir zaman kâğıda dökülmedi. Matthews şansını Yaz Ligi’nde denemeye karar verdi, çabaladı ama bir sonuç alamadı. Ligin bitiminin hemen ardından ise tam eşyalarını toplayıp İzmir’e gitmeye hazırlanırken Utah Jazz’den teklif aldı ve hayatı o anda değişti.

Utah Jazz’la geçirdiği güzel bir sezonun ardından Marquette çıkışlı şutöre sınırlı serbest olduğu için birçok NBA takımı ilgi gösterdi. İlgi gösteren takımlardan bir tanesi de Portland’dı ve onlar işi somuta döküp Matthews’a 5 yıl 34 milyon dolarlık bir teklif götürdü. Matthews anlaşmayı kabul etti, Utah bu teklifi kendisine verilen süre içerisinde karşılamayınca yeni durağı RIP City oldu. Matthews’a verilen kontrat çoğu kişi tarafından başta şüpheyle karşılandı. Sonuçta o, birinci yılını daha yeni doldurmuş bir çaylaktı, bu riske değer miydi? Matthews da konuyla alakalı “İnsanlar bana ederimden fazla bir kontrat verildiğini söylüyor. Öyledir belki, bilemeyiz. Benim tek bildiğim, salonda çalışarak elimden gelenin en iyisini yapma şansını yaratacağım” sözlerini söyleyerek bir bakıma

Wesley MattheWsPOrtLanD traIL BLaZErs

Page 27: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

aldığı kontratı hak etmek için elinden gelenin en iyisini yapacağını belirtiyordu. Öyle de yaptı... Portland’da NBA’in en iyi şutörlerinden birisi haline geldi, aldığı kontratın ederinin üzerinde değil; ederinin altında olduğunu herkese kanıtladı.

Onu sadece şutör diye tanımlamak Matthews’ün iyi yaptığı diğer işleri biraz görmezden gelmemize sebep oluyor aslında. Örneğin; Steve Novak ve Jason Kapono da önemli şutörler ancak oyunun geri kalanında takımlarına verdikleri katkı sıfırın altında. Matthews böyle bir oyuncu değil; mükemmel bir şutör olmasının yanı sıra iyi bir savunmacı, iyi bir pick and roll oyuncusu ve tüm bunlara ek olarak oyunu okuma konusunda da sıkıntılar yaşamıyor. İşin güzel tarafı, her geçen gün bunların üzerine koyuyor olması. Portland’ın süperstar oyuncusu LaMarcus Aldridge, Matthews’ün yetenekleri ve kendini geliştirmesi hakkında şöyle diyor: “Bana kalırsa Wes geçtiğimiz seneye oranla 10 kat daha iyi. Perdelerden nasıl çıkması gerektiğini ve nasıl pas atacağını biliyor, oyunu da çok iyi okuyor. Bunları her sene daha da geliştiriyor.”

Brandon Roy’un talihsiz sakatlığı ve biten basketbol kariyerinin Portland’ı derinden yaraladığı bir gerçek. Ancak Portland’ın bundan en az zararla çıktığını söylemek mümkün. Bunu da mümkün kılanlardan biri hiç kuşkusuz Wesley Matthews. “Sakatlanmama” ve tabii ki dayanıklılık konusunda ligin belki de en iyisi olan Matthews’ün bu açıdan kendisine uygun görülen “demir adam” lakabını hak ettiğini de ayrıca bir parantez içinde söylemeliyiz. Sene sonu serbest kalacak olan “X factor” Matthews’ün önemli bir kontrat alabileceğini şimdiden öngörmek pekâlâ mümkün. Tüm bu hengame içerisinde Portland’la şampiyonluk kovalayan Wes’in ilerleyen günlerde de bu oyunu ile adından sıkça bahsedeceğimizden emin olabilirsiniz.

Page 28: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

YAZI BatuHan KarCI

Minnesota Timberwolves’un günümüzde pek de iyi duygularla hatırlanmayan genel menajeri David Khan, 2011 Draft’ında yaptığı 5 takasla farkında olmadan NBA’in çehresini değiştirmişti. Daha 2 yıl önce altıncı sıradan seçtiği Jonny Flynn’i Brad Miller karşılığında Houston Rockets’a gönderen Kahn, aynı zamanda Chandler Parsons’ın draft haklarını da Houston’a yolluyordu. Aynı takasta Donatas Motiejunas’ın haklarını Rockets’a, Nikola Mirotic’inkileri de Bulls’a yolladı ancak o apayrı bir yazı konusu! Houston macerasına bench’ten gelerek başlayan Parsons, 2012’nin başlarında Chase Budinger’ı kesip ilk 5’e yerleşti ve yerini bırakmaya niyetli olmadığını gösterdi. Maç başına sahada kaldığı 28.6 dakikada 9.5 sayı, 4.8 ribaund ve 2.1 asist ortalaması tutturan Parsons sezon sonu NBA’in en iyi ikinci çaylak beşine seçildi. 38’inci sıradan seçilen 24 yaşındaki oyuncu kısa bir süre sonra ilk 10 seviyesine yükselmiş gibi duruyordu. Houston Rockets ise play-off’u 2 galibiyetle kaçırıp Batı Konferansı’nı dokuzuncu sırada bitiriyordu. Parsons’ın play-off tecrübesi yaşayabilmek için bir sezon daha beklemesi gerekecekti.

2012 yazında Rockets sezonun en sansasyonel takasını yaparak James Harden’ı kadrosuna kattı. Aynı zamanda free agency’den Ömer Aşık ve Jeremy Lin’i takıma katan Rockets, Harden’ın liderliğinde sekizinci sıradan play-off’a kaldı. Maç başına aldığı süre 36 dakikaya çıkan Parsons ise bu şansı iyi kullandı ve takımın en çok sayı atan ikinci (15.5), en çok ribaund alan ikinci (5.3) ve en çok asist yapan üçüncü (3.5) oyuncusu olarak önemli bir parça olduğunu gösterdi ve ismini Houston dışındaki NBA taraftarlarına da duyurmaya başladı. Çaylak sezonunda yüzde 55 olan serbest atış yüzdesini yüzde 72’ye çıkaran Parsons artık çok daha iyi bir hücum opsiyonu haline gelmişti ve en çok geliştirme gösteren oyuncu oylamasında 10’uncu sırada yer aldı.

2013 yazında ise Rockets’ın genel menajeri Daryl Morey, Dwight Howard’ı takıma katarak herkesi şaşırttı. 2 sene önce Parsons geldiğinde orta sıra takımı görüntüsü veren Rockets için artık düşük de olsa şampiyonluk ihtimalleri konuşulmaya başlamıştı. Takıma ligin en iyi pivotunun eklenmesi ile beraber Parsons’ın hücumdaki etkinliğinin düşmesi kimseyi şaşırtmazdı ancak o, geçen sezonki istatistiklerini korudu ve hatta hücumda top kullanma yüzdesini artırdı. Rockets, Batı’yı dördüncü sırada bitirip yıllar sonra bir play-off eşleşmesinde ev sahibi avantajına sahip oldu ancak eşleştikleri Portland’ın yıldızları LaMarcus Aldridge-Damian Lillard ikilisine karşılık veremeyince 4-2 ile elendiler.

Parsons, 2011’de ikinci turdan seçildiği için ilk turdan seçilen çaylakların aksine koşulları daha önceden belirlenmiş bir sözleşmeye imza atmamıştı. Parsons’ın sözleşmesi son iki yılı takım opsiyonu olmak üzere 2+1+1 yıl şeklindeydi. Sözleşmesinin son senesine girecek olan Parsons’ın alacağı ücret 900 bin dolar civarındaydı ancak bir sonraki sezon sözleşmesi bitince unrestricted free agent olacak, yani istediği takım arasından seçim

Chandler ParsonsDaLLas MaVErICKs

Page 29: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

yapabilecekti. Son yılındaki takım opsiyonu kullanılmazsa Parsons restricted free agent olacaktı ve Rockets oyuncunun herhangi bir takımla imzaladığı kontrattaki parayı verip onu takımda tutabilecekti. Daryl Morey ikinci opsiyonu seçti ve Parsons, 2014 yazında serbest kaldı. LeBron James’in Cleveland’a dönmesi ile geleceği belirsiz olan Chris Bosh’ın peşinde olan Morey’nin kafasındaki plan önce Bosh ile anlaşıp, ardından da Parsons’ı takımda tutmaktı. Ancak işler pek de planlandığı gibi gitmedi. Bosh, Miami’de kalmaya karar verdi ve Dallas Mavericks, Parsons’a 3 yıl 46 milyon dolarlık bir kontrat önerdi. Morey bu kontrattaki parayı kendisine vermeyi reddedince Parsons da Dallas’a gitti.

Parsons’ın gidişi ile ilgili ilk yorum Rockets’ın lideri James Harden’dan geldi. Harden “Bu takımın temel taşları ben ve Dwight, kalan oyuncular ise tamamlayıcı parçalar. Bazı oyuncuları kaybettik ve bazı oyuncular ekledik. Gelecek sezon bir sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyorum” diyerek Parsons’ın gidişine verdiği değeri belli ediyordu. Parsons bir nevi kendi takım arkadaşları tarafından bile değeri bilinmeyen bir oyuncu rolündeydi belki de... Parsons’ın yanı sıra eski oyuncusu Tyson Chandler’ı da kadroya katan Mavericks, Dirk Nowitzki’nin son yıllarında niyetlerinin ciddi olduğunu gösteriyordu. Rick Carlisle yönetiminde ve Monta Ellis önderliğinde ligin en iyi hücumlarından birini oluşturan Mavericks’in bu hücumunun önemli parçalarından biri olan Parsons kolej yıllarından beri çok yönlü bir oyuncu. Ribaund ve asist yeteneği sayesinde hücumun her noktasında katkı verebiliyor. İyi bir dış şuta sahip ve atletizmi, “şutör beyaz oyuncu” genellemesini yıkacak kadar üst seviyede. Atletizmi ve fiziği sayesinde çok iyi bir savunmacı olabilecek potansiyele sahip Parsons ne yazık ki henüz o seviyede değil. CV’sine bakıldığında istatistikleri de iyi durumda. Ancak kariyerinde henüz aşamadığı bir engel var: Play-off’lar. Houston döneminde iyi bir play-off geçmişi olmayan, kişisel istatistikleri iyi olsa da iki kez ilk turda elenen Parsons’ın yanında bu sefer play-off tecrübesi üst düzey isimler (Nowitzki, Carlisle, Rondo) var. Belki de iyi bir play-off macerası sonrası artık “underrated” unvanını üzerinden atabilir.

Page 30: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

YAZI rECEP öZErin

“Kesinlikle durmayacağım. Şut atmaya devam edeceğim çünkü öz güvenim çok yüksek. Ne kadar kötü oynasam da, ne kadar şut kaçırsam da vazgeçmeyeceğim çünkü bu takım play-off’a girmeye çalışıyor ve buna ihtiyaçları var. Sadece ben değil, bütün oyuncular agresif olmalı.”

Phoenix Suns, perşembe gecesi son dönemin en formda takımlarından Oklahoma City Thunder’ı yenerken maça damgasını vuran Markieff Morris böyle diyordu. Karşılaşmayı 29 sayı ve 11 ribaundla tamamlamasının yanı sıra, bunu belki de NBA’in en iyi savunmacılarından biri olan Serge Ibaka’ya karşı yapmıştı. “Ibaka harika bir oyuncu ve muazzam bir savunmacı ama…” İşte Morris’in demecindeki bu “ama” kelimesi çok şey anlatıyor: Hırs, kararlılık, azim, adanmışlık, konsantrasyon…

Morris’i ligdeki diğer 4 numaralardan ayıran en önemli özellikler bunlar. Belki Anthony Davis kadar atletik değil, Pau Gasol gibi çok yönlü bir hücumcu olduğu da söylenemez, Blake Griffin gibi sansasyonel smaçlar vurduğunu da henüz gören olmadı… Ne var ki en az bu süperstarlar kadar hırslı, azimli ve kafasına koyduğu şeyi yapmak için her şeyi göze alabilecek kadar kararlı. Tabii tüm bu nitelikler, parke üzerinde teknik anlamda desteklenmedikçe içi boş kalır, hiçbir anlam ifade etmez. İşte Morris’i ligdeki birçok isimden farklı kılan en kilit nokta, karşılaşmaların belirleyici anlarında sahneye çıkıp fişi çekebilmesi…

Bu sezon maçlarda farkın tek pozisyon olduğu ve bitime 2 dakikadan az bir süre kaldığı bölümlerde sadece James Harden ve Marc Gasol ondan daha fazla sayı attı. Pek etkileyici bulmadınız mı? O zaman şunu ekleyelim: Yine bu bölümlerde yüzde 66’lık bir isabet oranıyla oynuyor ve bu alanda ligin zirvesinde yer alıyor. Hâlâ mı hareket yok? Bu yılki kontratının 3.1 milyon dolar olduğunu söylesek? Biraz da olsa şaşırdıysanız şunu duyunca rahatlayacağınızı tahmin ediyoruz: Phoenix, Morris’in bu “underrated” performansını ödüllendirme kararı aldı ve önümüzdeki sezondan itibaren geçerli olmak üzere 4 yıl 32 milyon dolarlık bir sözleşme imzaladı. Tabii piyasanın genelini göz önünde bulundurunca bu rakamın “şaka gibi” olduğunu düşünenleri suçlayamayız. En nihayetinde Amare Stoudamire’ın yıllık 21.8, Carlos Boozer’ın 16.8, David Lee’nin 15 milyon dolar kazandığı bir düzenden bahsediyoruz. Lige girdiği 2011-12 senesinden bu yana istikrarlı olarak kendini geliştiren bir oyuncu için verilen yıllık 8 milyon dolarlık kontrat, Phoenix Suns camiasının belki de son dönemde yaptığı en isabetli iş olabilir.

Morris’in bu sezon kritik anlarda bu kadar etkili olmasının sebebi ne olabilir? Bu gelişimin arkasında belki de koçu Jeff Hornacek’in olduğu söylenebilir. Neden mi?

MarkIeff MorrIsPHOEnIX suns

Page 31: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Çünkü Hornacek’in basketbolculuğunu hatırlayanlar, özellikle maçların son toplarında ne kadar etkili ve keskin bir şutör olduğunu da bilir. Örneğin; 1996-97 sezonunda Utah Jazz formasıyla, maçların kaderini belirleyen anlarda yüzde 54 isabet oranıyla oynadı ve bu alanda ligin en etkili oyuncularından biriydi. Yani Morris’in gelişimini en iyi anlayacak ve açıklayabilecek isimlerin başında o geliyor. “Kendine güveni, konsantrasyonu ve kararlılığıyla bunu yapıyor” diyor Hornacek. “Maç sonlarında kritik topları ona vermekten çekinmiyoruz. Sadece iyi bir şutör değil, aynı zamanda çok da iyi bir penetreci ve ikili sıkıştırma geldiğinde boş adamı bulabilme özelliğine de sahip. Bu sezon oyunculuğunu başka bir seviyeye taşıdığını düşünüyorum.”

Morris’i neden NBA’in en underrated 4 numarası olarak gösterdiğimize hâlâ ikna olmayan varsa son kez şansımızı denememize izin verin. Maçlarda farkın 5 sayı olduğu (kimin önde olduğundan bağımsız) dönemlerdeki isabet oranını duyduktan sonra belki fikriniz değişebilir. 4 dakika kala yüzde 54.8, 3 dakika kala yüzde 61.5, 2 dakika kala yüzde 66, 1 dakika kala yüzde 75! “Geçen sezon bazı pozisyonlarda şut kullanmaktan çekinmişti” diyor Hornacek. “Bu sezon daha tecrübeli olduğundan bu konuda seviye atladı. Maçın son anlarında zaman bazı oyuncular için yavaşlar, bazıları için de hızlanır. Top Morris’e geldiğinde saniyeler adeta duruyor!”

Phoenix Suns şu an Batı Konferansı’nın 10’uncu sırasında ama play-off yarışından kopmuş değil. Özellikle de sekizinci sıra için çekiştikleri OKC ve New Orleans’ta yıldız oyuncuların (Kevin Durant ve Anthony Davis) yaşadığı sakatlık sorunları, Suns camiasında iştahları kabarttı. Yine de işleri hiç de kolay değil. Artık maçlar daha sert geçiyor ve her takım özellikle maç sonlarında her topun değerini biliyor. Tabii Suns taraftarının bu konuda endişe duymasına gerek yok; zira maçlar son topa kaldığında yapmaları gereken şey belli. Topu 11 numaralı oyuncuya ver, arkana yaslan!

Page 32: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

YAZI şaBan IşIK

Yıl 2012, aylardan Ağustos. Lokavt yüzünden 66 maç oynanan sezonda, Miami şampiyon olmuş, herkes gözünü off-season’a çevirmişti. Off-season’ın en önemli konusu ise kesinlikle Dwight Howard’dı. Howard sırt sakatlığı yüzünden play-off’ları kaçırmış; ayrıca “yıldız” pivotun sezon içerisinde koçu Stan Van Gundy’yi kovdurmak için yönetimle konuştuğu ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla herkes Howard’ın takasını bekliyordu, takas da beklenildiği kadar ses getirdi. Dört takımın dahil olduğu takasta Howard, Los Angeles Lakers’a giderken; Lakers’ın yetenekli ama denyo pivotu Bynum da Philadelphia’nın yolunu tuttu. Philadelphia’nın yılan forveti Andre Iguodala, Denver’a giderken; Denver’lı Arron Afflalo da beş oyuncu ile birlikte Orlando’nun yolunu tuttu. O oyunculardan birinin ismi Nikola Vucevic’ti. Yıl 2015, aylardan Şubat. Dwight Howard sakatlığı dolayısıyla sezonun yarısını kaçırmış durumda, Orlando yıllarından eser yok. Bynum kafayı tamamen kırdı, basketboldan komple uzaklaştı. Iguodala ligin en iyi takımı Golden State’te ama eski havasından eser yok. Afflalo bir kez daha Denver tarafından takas edildi. Vucevic ise yancı kontenjanından geldiği Orlando’da bu sene 20 sayı 11 ribaund ortalamayla oynarken NBA’in en iyi oyuncularından biri olmayı başardı. Peki bu kadar iyi bir pivot, bu kadar göz alıcı istatistiklerle oynarken neden bu kadar az konuşuluyor? Underrated’lık kavramını düşünürken, aslında olayın saha içiyle sınırlı olmadığını fark ettim. Yıldız isimlerin sahadaki performansı kadar, saha dışı yaşamlarını da sürekli biliyoruz. Kobe Bryant’ın İtalya’da büyüdüğü, Paul Pierce’ın 11 yerinden bıçaklandığı, Joakim Noah’ın babasının eski bir tenis yıldızı olduğu bir şekilde hep aklımızda. İşte tam bu noktada Vucevic’in hayat hikâyesinden biraz bahsetmek gerekli çünkü babası Yugoslav efsanesi Borislav Vucevic, annesi Olimpiyat altın madalyası sahibi hentbolcu Ljijana Mugosa olan bir çocuğun spora yönelmesi dünyanın en normal şeyi gibi gözükse de, hayat Vucevic için biraz farklı ilerleyecekti.

Yugoslavya Milli Takımı’nda Drazen Petrovic’le oda arkadaşı olan babasının izinden giden Nikola, Karadağ’da babasının koçluk yaptığı takımda basketbol kariyerine başladı. Nikola’nın hayatını değiştirecek olay ise 2006 yılında yaşanacaktı. 23 Ocak günü kamp yaptıkları dağdan şehre dönen takımın içinde bulunduğu tren, bir yokuştan inerken arıza yapmıştı. Makinist arızayı çözmeye çalışırken birden hareket etmeye başlayan tren, yokuş aşağı son hızla gitmeye başladı. O hızla tünele giren tren, duvarlara vurarak tünelden çıktıktan sonra taklalar atarak durabilmişti. 47 kişinin öldüğü ve Karadağ’da yaşanan en büyük tren kazası olarak kayıtlara geçen kazada Vucevic şanslıydı, sadece bir burun kırığıyla kurtulmayı başardı. Ama takımdaki en iyi arkadaşlarından birini o kazada kaybeden Vucevic’in psikolojisi bozulmuştu; hem değişim, hem de daha iyi bir lise eğitimi için Los Angeles’a giden Vucevic, iyi performansıyla USC’den burs kazandı ve 2011 Draftı’nda 16’ncı sıradan seçilmeyi başardı.

Vucevic’in saha dışı hikâyesi olduğu gibi, saha içi hikâyesi de hâlâ gereken dikkati çekebilmiş değil. Bu sezon

nIkola VuCeVICOrLanDO MagIC

Page 33: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

maç başı minimum 20 sayı-10 ribaund ortalamasını tutturan üç oyuncudan biri olan Vucevic, toplam ribaund sayısında da ligin beşinci sırasında. Ayrıca hem sayı ortalaması olarak, hem de toplam sayı olarak ilk 17 oyuncu içine girmeyi de başarmış durumda. Yine 35 double-double ile Pau Gasol’ün arkasından ligde ikinci sırada yer alan Vucevic, toplam şut ve 2 sayılık isabetlerde ise lig lideri. Belki de DeMarcus Cousins ve Marc Gasol ile birlikte NBA’in en saf pivotu olan bu adamın neden All-Star olamadığı ise hâlâ biraz muamma. Özellikle Orlando gibi bir takımda oynuyor olması Vucevic’in tabii ki en büyük dezavantajı çünkü çevresinde kurulmuş takım çok genç bir ekip ve kimse onlardan bir anda 40 maç kazanmalarını beklemiyor, takım da kazanamıyor zaten. Ama insanların gözden kaçırdığı nokta, Vucevic olmasa Orlando’nın muhtemelen 10 maç bile kazanamayacak olması. Vucevic, takım taşıyabilen bir yıldız oyuncu olarak bu noktada çok değerli. Takımda en çok top kullanan oyuncu olan Vucevic, hem pota altında çok etkili, hem de yumuşak bir bileğe sahip olduğu için gerektiğinde orta mesafe silahını da kullanabiliyor. Bu açıdan belki de NBA’de en sağlam hücum paketine sahip oyunculardan biri. Vucevic’in eleştirilebilecek tek yanı, savunmada biraz aksıyor olması. O boyda ve o yetenekte bir oyuncu için 0.7 blok ortalaması bir hayli zayıf kalıyor. Yine de Orlando’nun komple savunma yapamayan bir takım olduğunu düşünürsek Vucevic’i arada kaynatmak mümkün. Başarı için oynayan bir takımda Vucevic’in savunma katkısının artacağı aşikâr.

Orlando Magic, yeniden yapılanma sürecini sürdüren ve geleceğini genç oyuncuların gelişimine bağlamış bir takım olsa da, Nikola Vucevic ile belki de NBA’de en zor bulunan şey olan “sağlam” uzun oyuncu konusunda uzun yıllar sıkıntı çekmeyecekleri kesin. Vucevic de Philadelphia’da ne olacağı belli olmayan o toy halinden bugün artık adını yavaş yavaş yıldızların yanına yazdırmaya hazırlanan bir oyuncu haline geldi. Orlando’nun genç oyuncularının gelişimi ile birlikte Vucevic’in adını 2-3 sene içerisinde tüm dünya aklına kazımış olacak; o ise muhtemelen her 23 Ocak’ta olduğu gibi o dönemki takım arkadaşlarına “doğum günü” mesajları çekmeye devam edecek.

Page 34: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

“SENi YENECEğiM EY KOCA AMERiKA!”

Avrupa’da “yıldız” olma

potansiyeli taşıyan

oyuncular neden NBA’de

“görev oyuncusu” olmakla

yetiniyor? Uzmanlar anlatıyor…YAZI: Doğuş Arun

Page 35: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

“SENi YENECEğiM EY KOCA AMERiKA!”

Page 36: Slam Dunk Dergi - Sayi 71
Page 37: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

on yıllarda Avrupalı ya da kariyeri Avrupa’dan geçmiş birçok kalburüstü oyuncu NBA’e gitme kararı aldı. Bu geniş listeyi Mirotic’ten Ömer Aşık’a, Teletovic’ten

Dragic’lere kadar uzatabiliriz. Uzun süredir NBA’de forma giyen Parker, Nowitzki ve Gasol Kardeşler bir kenara; Ömer, Nicolas Batum, Goran Dragic gibi oyuncular NBA’de kendini kanıtlarken, kimi Avrupalı oyuncular şimdilik Avrupa’da aldıkları rol ve dakikaların çok azını alabiliyorlar. Yazının konusu da onlar olacak. Joel Freeland, Luigi Datome, Alexey Shved, Zoran Dragic, Kostas Papanikolou, Furkan Aldemir, Aron Baynes…

Avrupa’ya dönmesi durumunda iyi takımlarda/rollerde izlememiz muhtemel bu oyuncular, NBA’de aldıkları düşük rollere/dakikalara rağmen Avrupa’ya dönmeyi düşünmüyor. Bu oyuncuların Avrupa’ya dönmemelerinin sebebi sadece para mı? Yoksa başka etkenler var mı? Özellikle yeni jenerasyonun NBA’i tercih etmesi Avrupa basketbolunun kalitesini etkiliyor mu? Menajer Ünsal Yılmaz, NBA yorumcusu Orkun Çolakoğlu ve Avrupa basketbolu yorumcusu ve scout’u Sam Meyerkopf’un görüşleriyle bu soruları yanıtlamaya çabalayacağız.

Avrupa’dan yolu geçmiş oyuncuların NBA’e gitmesinin en çok bilinen sebebi para. Ancak işin maddi boyutunu sadece oyuncunun cebine

girecek para olarak düşünmemek gerekiyor. Menajer Ünsal Yılmaz açıklıyor: “Oyuncular için sırf ‘Orada alacağım kontrat buradakinden fazla, o halde gideyim’ durumu söz konusu değil. Bu da sebeplerden biri ama dikkat edersek after-tax olarak aşağı yukarı Avrupa’da aldığı kontratı alan adamlar da gidiyor. O halde, ileride büyük para kazanma ihtimalini hesaba katmalıyız. NBA’de 10-14 milyon dolar arası bir kontrata imza atabilmek sadece iyi bir sezona bakar. Buradaysa Euroleague’in en iyisi olsan 3 milyon veriyorlar. Ayrıca, eldeki para şaşmıyor, Avrupa’daki gibi, ‘Aman parayı aldım alamadım, 2 ay gecikti’ gibi dertlerin yok.” Yıllık 1 milyon euro civarı para kazanmasına rağmen, Philadelphia Sixers’ın 4 yıl 12 milyon dolarlık teklifini kabul eden (vergileri de hesaba katınca cebine giren para birbirine yakın) Furkan Aldemir’in durumu, Galatasaray LH’nin yaşadığı maddi sıkıntı da göz önünde bulundurulursa açıklayıcı oluyor.

Sam Mayerkopf da Avrupa’da basketbol ekonomisinin durumunu hesaba katmamız gerektiği görüşünde: “Birçok Avrupa takımı, geçtiğimiz yıllarda sahip olduğu bütçenin çok daha azına takım kuruyor. Barcelona, Real Madrid, CSKA, Fenerbahçe Ülker, Anadolu Efes gibi çok az takım oyunculara büyük paralar ödeyebiliyor. Bu saydığım takımlardan ya da Rusya ve Türkiye’nin büyük bütçeli takımlarından değilseniz bir NBA takımının

S

NBA’in Yabancıları

Page 38: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

önerebileceği kontratın yakınından bile geçemiyorsunuz. Ayrıca Tiago Splitter gibi NBA’de kendinizi kabul ettirebilirseniz para kazanma ihtimaliniz çok daha fazla.” Ünsal Yılmaz da Sam Mayerkopf ile aynı görüşte: “Geçen sezon Avrupa şampiyonu Maccabi’de kimse 7 haneli maaş almıyordu. O nedenle de 3-4 oyuncu için hayat güzelken beşinci oyuncu olursan bir anda ayazda kalıyorsun. Şöyle düşünün: Bo McCalebb geçen sezon 2 milyon euro civarı alırken, bu yıl elit guard’lar liginde müzik bittiğinde sandalye bulamayan adam oldu ve cebine giren para 150 bin dolar . Geçen yılın neredeyse yüzde 7’si. Bu nedenle de burada sürekli arkanı kollamaktansa NBA’deki 4-5 yıl garantili kontratlar herkes için cazip.

Ayrıca, oyuncuların kazandığı paranın denk ya da yakın olması durumunda bile, NBA’in oyunculara daha uzun süre oynama şansı tanıdığını ifade ediyor Ünsal Yılmaz: “Hidayet bir NBA oyuncusu olarak paraşütsüz düşüşe başladığı 4-5 yıl önce Avrupa’dan gelen önemli teklifleri kabul etseydi, büyük ihtimalle şu an İBB’de koç veya Anadolu Efes’te menajerdi. Orada daha fazla oynuyorsun, burada en geç 33’te emekli ediyorlar.” 

Teknik-taktik olarak Avrupa ile Amerika basketbolu arasındaki makas her geçen yıl kapanıyor da olsa NBA hâlâ dünyanın en iyi ve en göz önünde ligi. Yani, NBA hâlâ özellikle genç oyuncular için bir cazibe merkezi. Yakın zamanda Avrupa basketboluna damga vurmasına rağmen, NBA’i tercih etmeyen ya da tercih ettikten kısa süre dönen Jasikevicius, Diamantidis, Navarro, Spanoulis gibi yıldızların aksine yeni jenerasyonun büyük bir kısmı suyun diğer yakasında kendilerini kanıtlamak istiyor. “Basketbolun en üst düzeyinde kendini kanıtlama isteği de başlı başına bir motivasyon” diyor Orkun Çolakoğlu. “Avrupa’da yetişmiş olmasa da lokavtta yolu Avrupa’ya düşmüş Jordan Farmar da bunun bir örneği. Geçen yıl Lakers’ta, bu sene Clippers’ta minimum ve civarı kontratlarla oynamayı kabul etti, oysa Avrupa’dan muhtemelen daha yüklü teklifler gelmişti. ABD’de kalmasındaki sebep bence sadece ailesine yakın olmak istemesi değil, iyi bir NBA oyuncusu olduğuna inanmasıydı. Clippers’ta da oynayamadığını görüp serbest de kalınca, bu defa parayı tercih edip Darüşşafaka Doğuş’un teklifini kabul etti.”

Kobe Bryant, ocak ayının başında Lakers’ın Memphis’e kaybettiği maçtan sonra Marc Gasol’un ortalama bir performans gösterdiği gece önemli bir tespit yapıyordu. Kobe, Avrupalı basketbolcuların Amerikalı oyunculara göre daha “usta” olduğunu söylüyor ve şöyle diyordu: “Avrupalı oyuncular oyunu nasıl oynamaları

Page 39: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

NBA’in Yabancıları

Page 40: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

gerektiğini genç yaşta öğreniyorlar. Bu üstünde durmamız gereken bir şey.” Kobe birlikte şampiyonluk yaşadığı Pau’yu ve kardeşi Marc’ı överken aynı zamanda American Atlethic Union’u (AAU) oyunun fundamentalini bilmediği için eleştiriyordu. Çolakoğlu, NBA takımlarının neden sadece Avrupa’nın yıldız oyuncularını değil de görev adamlarını da tercih etmeye başladığını sorusunu şöyle yanıtlıyor: “NBA takımları, ABD dışında da işe yarar oyuncular olduğu konusunda artık daha uyanık. Bu sadece Avrupalı oyuncular için değil, NCAA sonrası draft edilmeyip ABD’den uzaklaşan Patrick Beverley tipi oyuncular için de geçerli. Gözünüz açık olduğu zaman Beverley, Danny Green, Baynes gibi oyuncuları bulabiliyorsunuz. Belki Avrupa (ya da diğer kıtalardan) NBA’e draft harici müthiş bir akış yok ama nadiren de olsa Beverley tipi bir adamı bulabilmek çok şey değiştirebilir. NBA takımları artık en ufak fırsatları bile kullanıp rekabette avantaj sağlama peşinde.”

Peki Avrupalı oyuncular için NBA ilk tercih olmaya devam edecek mi, etmeyecek mi? Mayerkopf bu durumun değişmeyeceğini, hatta Avrupa için daha kötü olabileceğini söylüyor: “İyi bir organizasyona sahipseniz oyuncularınız kalacaktır. Ancak birçok genç Avrupalı yetenek sadece NBA’e değil, NCAA’e de gitmek istiyor.

Dusan Ristic, Domantas Sabonis, Stiatoslav Mykhailuk gibi yetenekler Avrupa’da kalıp iyi paralara yüksek seviyede basketbol oynamak yerine Amerika’da koleji tercih etti. Amerika’da herhangi bir seviyede basketbol oynama düşüncesi şu sıralar çok yaygın”

Son olarak hem Ünsal Yılmaz, hem de Sam Mayerkopf oyuncuların sadece en yüksek seviyede şanslarını denemek için bile NBA’yı tercih ettiğini ve Avrupa’ya geri dönmenin alternatif olarak cepte olduğunu düşünüyor. “Aslında NBA’e giden oyuncular bir şey kaybetmiyor” diyor Yılmaz. “Düşünün, Avrupa’da belli bir seviyeye erişmiş bir oyuncu NBA’e gittiğinde piyasası kaybolmuyor. Semih-Vesely gibi bench oyuncuları ve hatta Kleiza gibi sürekli sakatlık yaşamış adamlarda bile bir şey değişmedi. Papanikolau, Baynes ve diğerleri de Avrupa’ya dönmek istedikleri zaman, giderken sahip olduklarından fazla kontrat alacaklar” diyor. Sam Mayerkopf da aynı görüşte: “Avrupalı oyuncular NBA’de oynamasa bile Avrupa’ya gelip iyi paralar kazanmaya devam edebilirler. Rudy Fernandez, Nando De Colo ve diğerleri geri dönüp büyük kulüplerden iyi kontratlar aldılar. NBA’i denemek çok nadir durumlarda Avrupa’daki değerinizi olumsuz etkiliyor.”

Page 41: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

NBA’in Yabancıları

Page 42: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Bu sezon tüm kulvarlarda tek yenilgisi olan csKa moskova’yı deviren fenerbahçe ülker, Euroleague’de üst üste sekizinci deplasman galibiyetini aldı Y A Z i : G ü r h a n U l

Moskova

cSKA MoSKovA - FenerbAhçe ÜlKer

Page 43: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

zaferi

Page 44: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

ahasında zorlansa da deplasmanlardaki mükemmel performansıyla Top 16’da ilk iki sırayı zorlayan Fenerbahçe Ülker, kalite anlamındaki en zor deplasmanına CSKA Moskova karşısında çıktı. Bu mücadeleye kadar Top 16’da sadece tek bir mağlubiyet alan ve sahasında 20 maçtır

kaybetmeyen Rus devi, bu maçta da mutlak favoriydi. Bu mücadelenin diğer bir önemi ise Usta-Çırak, yani Obradovic-Itoudis mücadelesine sahne olacak olmasıydı.

ŞAhANE BAŞLANGIÇSon haftalarda savunmasını ciddi anlamda

toparlayan Fenerbahçe Ülker, bu maça da oldukça sıkı savunma yaparak başladı ve hemen başlarda yakaladığı 10 sayılık seri ile

S“ fenerbahçe ülker, goudelock ve bjelica, csKa ise avrupa’nın en formda guard ikilisi teodosic ve de colo ile etkili oldu”

mücadelenin ne kadar çetin geçeceğini gösterdi. Hücum etmekte zorlanan CSKA, Teodosic ve Colo ile 3 guarda dönüp nispeten toparlansa da, rakibinin kolay organize olmasına izin vermeyen sarı-lacivertliler, ilk periyodu 17-10 önde tamamladı. İlk 10 dakikada Oğuz Savaş’ın kendisine çalınan kolay faullere rağmen gösterdiği performans oldukça dikkat çekiciydi. 

İkinci çeyreğe de kenardan gelen Hickman, Zoric ve Vesely’nin sayılarıyla iyi başlayan Fenerbahçe Ülker, ilerleyen dakikalarda Sasha Kaun ve Colo’yu savunmakta zorlanınca fark kapandı ve devrenin ortalarına doğru maça 35-35 ile eşitlik geldi. Hakemlerin verdiği enteresan kararlar ve Fenerbahçe guardlarının oyun kurmakta zorlanması üzerine gerek takımı, gerekse hakemleri silkmek için Obradovic’in son dakikalarda aldığı teknik faul oldukça önemliydi. Bu

cSKA MoSKovA - FenerbAhçe ÜlKer

Page 45: Slam Dunk Dergi - Sayi 71
Page 46: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

teknik faul, farkın iyiden iyiye kapanmasına, hatta CSKA’nın öne geçmesine neden olsa da, Fenerbahçe Ülker bunun ekmeğini ikinci yarıda yiyecekti. İkinci çeyrekte Teodosic, Kaun ve de Colo’nun basketleri oldukça can yaksa da, bu oyunculara ve hakem faktörüne rağmen önde kalmak oldukça önemliydi.

SEMİh’İN KATKISIİkinci yarı karşılıklı basketlerle başlarken;

Fenerbahçe Ülker, Goudelock ve Bjelica, CSKA ise Avrupa’nın en formda guard ikilisi Teodosic ve De Colo ile etkili oldu. Weems’in de devreye girmesiyle savunmada oldukça zorlanan Fenerbahçe Ülker’e ateşleyici bir güç lazımdı ve bu isim de o ana kadar hiç oyuna girmemiş Semih Erden oldu. Gerek savunmada, gerekse hücumda oldukça etkili olan Semih, Fenerbahçe’nin oyunda kalabilmesinde hayati bir rol oynadı. Evet, basit hataları da oldu ancak sahada kaldığı kısıtlı sürede takımına verdikleri oldukça değerliydi. Semih bu rolü tam anlamıyla benimserse, önümüzdeki mücadelelerde de rotasyonda önemli bir parça olarak kalacaktır.

Page 47: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Son çeyreğe de sert savunma ve karşılıklı basketlerle başlanırken, son 5 dakikaya önde giren 4 sayı farkla ev sahibi oluyordu. Bogdanovic’in üçlüğü ve alınan molanın ardından Vesely’den gelen basket faulle skorda tekrar üstünlüğü yakalayan Fenerbahçe Ülker, De Colo’nun 5 faulle oyun dışı kalmasından sonra oyunu iyiden iyiye forse etmeye başlayan Teodosic’i yaptığı sert savunma ile çılgına çevirirken, maç sonlarına doğru Sırp oyuncu hakeme yaptığı şiddetli itirazların ardından oyundan atıldı. Bu pozisyonun ardından kullanılan 4 faul atışının üçünü sayıya çeviren Bjelica’nın kısa bir süre önce Hines’a yaptığı blok büyük ihtimalle sezonun en iyi hareketlerindendi. Maçın son anlarında ikili averaj için yapılan faullerden de Bogdanovic ile isabet bulan sarı-lacivertliler, maçtan 81-75 galip ayrılmayı başarırken, sezonun en değerli galibiyetlerinden birisini alıyordu. Deplasmanda üst üste sekizinci zaferini elde eden Fenerbahçe Ülker için, bu performansını bir şekilde iç sahaya taşıması halinde Final Four, hatta daha ilerisi hayal değil. Yeter ki bu mücadele, bu ruh, bu takımdaşlık hiç bozulmadan devam etsin…

cSKA MoSKovA - FenerbAhçe ÜlKer

Page 48: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Zalgiris: 72Galatasaray LH: 59

Page 49: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

aulius Jankunas’ın 12 sayı ve 9 ribauntluk performansı ile önderlik ettiği ev sahibi ekipte Edgaras Ulanovas’ın 11 ve Will Cherry’in 10 sayısı galibiyete yardımcı olan diğer faktörlerdi. Galatasaray’da 16 sayı atan Sinan Güler ile 13 sayı ve 10 ribaunt ile oynayan Kerem Gönlüm’ün performansları galibiyet

için yeterli olmadı. 

Koçlar ne dedİ?“Oyunun her iki tarafında da çok iyi 2 çeyrek oynadık. Sonra

beklenildiği üzere biraz takıldık ama çok strese girmeden durumu idare ettik.”

gintaras Krapikas, Zalgiris Kaunas

“Bugün 2 önemli oyun kurucumuz Arroyo ve Ender’den yoksun oynadık. Genç oyuncularımız ve Justin Carter oyuna biraz enerji getirdi ve maça ortak olma şansı yakaladık ama Erceg, Micov ve Pocius üçlüsü gerçekten inanılmaz kötüydü.”

Ergin ataman, galatasaray LH

P

EuroLeague / E GrubuHazırlayan Alican Şengül

Zalgiris: 72Galatasaray LH: 59

Litvanya ekibi, hava atışından son düdüğe kadar üstün götürdüğü maçı rahat kazanarak grupta temsilcimizin üzerine çıktı

Page 50: Slam Dunk Dergi - Sayi 71
Page 51: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

aycee Carroll’ın 17 sayı ile maçın en skoreri olduğu maçta İspanyol ekibi, grubundaki liderliğini devam ettirdi. Amerikalı oyuncuya en önemli katkıyı 15 sayı ile Rudy Fernandez ve 13 sayı ile Sergio Rodriguez yaptı. Grupta tek galibiyetle son sırada bulunan Sırp

ekibinde 21 sayı ve 13 ribauntla oynayan Boban Marjanovic ile 13 sayı ve 9 ribaunt ile oynayan Maik

Zirbes’in performansları grup liderine direnmek için yeterli olmadı.

Koçlar ne dedİ?“Fiziksel olarak diri olmadığımız ama mental olarak üstün

geldiğimiz bir maçtı. Yorgun olmamıza rağmen iyi bir ritimle oynadık, umarım play-off’ta da aynısını yapabiliriz.”

Pablo Laso, real Madrid

“Az da olsa skorda öne bile geçtiğimiz iyi bir ilk yarı oynadık. O noktadan sonra hatalarımızın bedelini ağır ödedik ve Madrid iyi bir üstünlük kurdu. Final Four’un, hatta Euroleague’in en büyük favorisi konumundalar.”

Dejan radonjic, Kızılyıldız

J

EuroLeague / E Grubu

Real Madrid: 85Kızılyıldız: 61

Evinde konuk ettiği Sırp ekibini rahat bir oyunla geçen Real Madrid, liderliğini sürdürdü

Page 52: Slam Dunk Dergi - Sayi 71
Page 53: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Grubu’nun bu haftaki en önemli karşılaşmasında ev sahibi avantajını ve atmosferini iyi kullanarak galip gelen İsrail ekibinde yıldız oyun kurucu Jeremy Pargo ön plandaydı. Amerikalı oyuncu 16 sayı ile maçın en skoreri olurken, en önemli yardımcıları

10’ar sayı ile Alex Tyus, Yogev Ohayon ve Joe Alexander üçlüsü oldu.

Top 16’da üçüncü mağlubiyetini alarak rakibinin gerisine düşen Pana’da attığı 4 üçlük ve bulduğu 16 sayı ile Giankovits göze batarken, Yunan oyuncuya en çok destek veren takım arkadaşı ise 15 sayı ile Nikos Pappas oldu.

Koçlar ne dedİ?“Evimizde önemli bir galibiyet aldık. Maç öncesi amacımız

kesinlikle kazanmaktı. Kolay olmadı ama oyuncularım çıkıp maçı aldı. Herkes adına çok mutluyum.”

guy goodes, Maccabi Electra tel aviv

“Maçtan önce 2 nokta üzerinde durduk. Bunlardan ilki Maccabi’nin harika olduğu geçiş oyunları, diğeri de sabırlı olmamız gerektiğiydi. Her ikisini de yapamadık ve kaybettik.”

Dusko Ivanovic, Panathinaikos

E

EuroLeague / E Grubu

Maccabi: 73Panathinaikos: 70

Haftanın en zorlu maçlarından birinde Pana’yı ağırlayan Maccabi, aldığı galibiyetle grupta ikinci sıraya yükseldi 

Page 54: Slam Dunk Dergi - Sayi 71
Page 55: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

eş oyuncunun çift haneli rakamlara ulaştığı İspanyol ekibinde en skorer isim 17 sayı ile Justin Doelmann olurken, 16 sayı ile Ante Tomic, 14 sayı ile oynayan Juan Carlos Navarro ve 11 sayı, 8 asist ile oynayan Tomas Satoransky galibiyetteki diğer önemli

oyuncular oldu. Rakibinin hemen ardından grupta beşinci sırada

olan Alba Berlin’de Reggie Redding ve Alex Renfroe attıkları 20’şer sayı ile maçın en skorer isimleri olurken, Leon

Radosevic’in 19 sayılık performansı da galibiyet için yeterli olmadı.

Koçlar ne dedİ?“Galip geldiğimiz için mutluyuz. Üçüncü çeyreğin ortalarında

farkı 16’ya kadar çıkardık fakat ilk 30 dakikayı çok iyi oynadıktan sonra korkunç bir son çeyrek oynadık. Neyse ki uzatmalarda ilk 3 çeyrekteki takım geri döndü ve galip geldik.”

Xavi Pascual, Barcelona

“Son ana kadar mücadele ettik ve iyi oynadığımızı düşünüyorum. Kaybederken bile müthiş bir karakter koyduk ortaya ve son düdüğe kadar savaşmayı bırakmadık. Kazanmamız mucize olurdu!”

sasa Obradovic, alba Berlin

B

EuroLeague / E Grubu

Barcelona: 92Alba Berlin: 82

İspanyol ekibi zorlanmasına karşın, uzatmaya giden maçta aldığı galibiyetle dördüncü sıradaki yerini korudu

Page 56: Slam Dunk Dergi - Sayi 71
Page 57: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Grubu’nda yer alan iki takım, bu sonucun ardından dörder galibiyetle dördüncü sırada yer aldı. İlk maçı İspanya’da 5 sayı farkla kazanan Anadolu Efes, rakibiyle ikili averajı eline geçirdi. Konuk ekipte San Emeterio’nun 22 sayılık performansı galibiyette başrol oynarken, Colton Iverson da 17 sayısının

yanına 11 ribaunt ekleyerek pota altında varlığını belli etti.

İkinci çeyrekte 18 sayı geri düştüğü maça ortak olmasına rağmen sonunu getiremeyen Anadolu Efes’te ise Saric’in 18, Heurtel’in 17, Krstic’in de 16 sayısı galibiyet için yeterli olmadı.

Koçlar ne dedİ?“Maçı kaybettik çünkü savunmada felakettik. Maça çok yumuşak

başladık, rakibe kolay sayı imkânı verdik. Daha sonra geri dönmek için elimizden geleni yaptık ama sonunu getiremedik.”

Dusan Ivkovic, anadolu Efes

“Agresif olmamız gerektiğini biliyorduk. Oyuncularım bugün geçmişte yaptıkları hataları yapmadı. Sonlara doğru kontrolü rakibimize verir gibi olsak da kritik bölümde toparlanıp kazanmasını bildik.”

Ibon navarro, Laboral Kutxa

F

EuroLeague / F Grubu

Anadolu Efes: 84Laboral Kutxa: 87

Temsilcimizi Abdi İpekçi Arena’da mağlup eden Laboral, Top 16’daki ilk deplasman galibiyetini elde etti

Page 58: Slam Dunk Dergi - Sayi 71
Page 59: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

uroleague Top 16 tarihinin en önemli performanslarından birini sergileyerek takımını deplasmanda galibiyete taşıyan Samuels, sadece 3 şut kaçırarak 14/17 ile 36 sayı ve 9 ribaunt ile aynı zamanda haftanın da MVP’si oldu. Samuels

haricinde çift hanelere çıkan bir diğer isim Marshon Brooks da 14 sayı ile takımının galip gelmesinde rol

oynadı. Rus ekibinde beş oyuncu çift haneli sayılara ulaşırken öne çıkan isim 21 sayı ve 6 asistlik performansı ile Amerikalı skorer Taylor Rochestie oldu. 

Koçlar ne dedİ?“İkinci yarı hücum anlamında birçok iyi şans elde ettik. Öne

geçme ve momentumu yakalama fırsatımız da oldu fakat bunları değerlendiremedik.”

ainars Bagatskis, niznhy novgorod 

“Kazanmak bizim için çok önemliydi. Top 16’nın ilk maçında bizi yenmişlerdi. Oyuncularım iyi motive oldu. Tempoyu kontrol ettik ve Samardo’yu efektif bir şekilde kullandık.”

Luca Banchi, Ea Milano

E

EuroLeague / F Grubu

N.Novgorod: 76EA Milano: 85

Grubun iki iddiasız ekibinin mücadelesinde İtalyan ekibi, Samardo Samuels’in tarihi performansı ile gülen taraf oldu

Page 60: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

Olympiakos: 77Unicaja Malaga: 72

Page 61: Slam Dunk Dergi - Sayi 71

lympiakos’u galibiyete taşıyan isim Vassilis Spanoulis oldu. Yunan oyuncu, 18 sayı ile maçın en skorer ismi olurken aynı zamanda da 10 asist ile double-double’ı tamamladı. Olympiakos’a galibiyeti getiren diğer isimler 13 sayı atan Printezis ve 12 sayı atan Matt Lojeski oldu. İspanyol ekibinde çift hanelere ulaşan

tek isim ise 13 sayı ile Jayson Granger’dı.

Koçlar ne dedİ?“İlk yarıda zorlanmamıza karşın 2. yarıda hücumumuzu

geliştirdik, topu daha iyi dolaştırıp boş oyuncularımızı bulduk. Sakinliğimizi koruyarak hem dışarıdan 3 sayılık atış, hem de içeriden sayılar bulduk ve önemli bir galibiyet aldık.”

giannis sfairopoulos, Olympiakos

“Skor 61-60’ken yaptığımız iki top kaybı, maçı bize kaybettirdi. Olmypiakos kontrolü ele aldı ve sonucu elde etti. Üçüncü çeyrekteki agresif oyunları ile momentumu ele geçirdiler.”

Joan Plaza, unicaja Malaga

O

EuroLeague / F Grubu

Olympiakos: 77Unicaja Malaga: 72

Grup lideri ile sonuncusunun karşılaştığı mücadelede ev sahibi Yunan ekibi görece zorlandığı maçı kazanarak liderliğini sürdürdü

Page 62: Slam Dunk Dergi - Sayi 71