İslam dÜŞÜnce ve gelenegİnde kutsiyet velôyet...
TRANSCRIPT
İSLAM DÜŞÜNCE ve GELENEGİNDE
kutsiyet velôyet kerômet
.,
KURAMER
....
IJ İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Kur'an Araştırmaları Merkezi Yayınlan
KURAMER Yayınları: 20 İlmi Toplantılar Serisi: 7
İSLAM DÜŞÜNCE VE GELENEGİNDE KUTSİYET, VELAYET, KERAMET
Editör Prof. Dr. Yusuf Şevki Yavuz
İmla ve Transkripsiyon Aliye Uzwılar
Dizin Zeynep Sülün
Yayın Koordinatörü M. Turan Çalışkan
Kapak ve Sayfa Tasarunı Furkan Selçuk Ertargin ·
Basım ve Cild: Pasifik Ofset Ltd. Şti. Cihangir Malı. Güvercin Cad. No: 3/1 Baha İş Merkezi A Blok Kat: 2 343ıo Haramidere/İSTANBUL Tel: +90 (212) 412 17 77 Sertifika No: 12027
Birinci Basım: İstanbul, Haziran 2017 ISBN 978-605-9437 -12-7
© Her hakkı mahfuzdur.
Yayıncının izni olmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz. Kaynak gösterilmek şartıyla iktibas edilebilir.
KURAMER İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Kur'an Araşıınnalan Merkezi Kısıklı Cad. HalukTürksoy Sok. No:4 Kat: 2 34662 Üsküdar/İstanbul Tel: 0216 474 08 60 / 1910 wıvw.kuramer.org
Giriş
Doç. Dr.-Muammer Cengil Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Tasavvuf ve Tarikatlara Yöneliş Psikolojisi
Yüzyıllarca İslam toplumlarında maddi hayatın kıskacında sıkışan insanlar için dint yaşantının bir boyum olarak çıkış yolları sunan tasavvuf ekolleri günümüzde de aynı şekilde dini hayatın bir boyutu olarak varlığını devam
ettirmektedir. IX. Yüzyılın başlarında ortaya çıkan ve İslam mistisizmi olarak tanımlayabileceğimiz tasavvufl geniş kitleler tarafından kabul görmüşrür.2
Tasavvuf kelimesinin kökü ve terim olarak ne anlama geldiğiyle ilgili farklı tanımlar ortaya konmaktadır. Yapılan farklı tanımlardan anlaşılan tasavvufun, insanın Kur'an-ı Kerim'i Hz. Peygamber gibi anlayıp yaşamaya çalışması3 ve her türlü kötü huylarını terk ederek aşk ile Allah'a ulaşma çabası olduğııdur4• Ta
savvufun gayesinin ise Resulullah'ın ahlakıyla ahlak.lanmak olduğıı söylenebilir.5
Tasavvufun insanın ruhsal yönüyle ilgileniyor olması ise modern çağda
psiko~ojiyle mukayese edilmesine hatta onunla rekabetine neden olmuştur. Örneğin İdris Şah tasavvufu insanın doğal yapısının bir ifade biçimi olarak tanımlar ve Batı dünyasında geliştirilmiş tüm psikoloji ekollerinden daha ileri
William C. Chiccick, Fait a11d Pracricc of Jslam: Time Tbirteemb Ce11tııry Sıifi Texts, Srarc Univcrsiry of Ncw York Press, Albany 1992, s. 168-173.
2 Selçuk Eraydın, Tasauuııf ue Tarikarlar, 5. bs., M:ırm:ıra Üni. İlahiyac Fak. Vakfı Yay., İsranbul 1997, s. 32.
3 Süleyman Uludağ, TasauuııfTerimlui Sözliiğii, Marifet Yay., İscanbul 1996, s. 696. 4 Must:ıf.ı Kara, Metiıılerle Giimlmı7z Tasauuııf Hartkttleri, Dcrgili Yay., İsc:ınbul 2002, s. 16. 5 Eraydın, Tasavvuf ve Tarikatlar, s. 56.
ff
169
,..: ff İslam Düşünce ve Geleneğinde Kutsiyet, Velayet, Keramet 170
seviyede bir psikoloji ekolü/olduğunu iddia eder.6 A. M. Schimmel de (1922-
2003) tasavvufu "insanın kendini gerçekleştirme yolunda uğraş vermesi" ola
rak tanımlamaktadır.7
İslamı literatürde tasavvuf düşüncesinin teorik alandan pratik alana ge
çişini yani kurumsallaşmış halini tarikatlar ifade etm.ektedir8. Arapça yol9
anlamına gelen tarikat(lar) Allah'a ulaşma gayesiyle. aynı tasavvufi düşünce
merkezinden hareket eden fakat farklı ilke ve metotları benimseyen oluşumlar
olarak değerlendirilebilir.
Tasavvufi Yaşantıya Yönelmenin Psikolojik Nedenleri
Biz de bu bildiride tasavvuf! yaşantıya yönelme nedenleri üzerinde dura
cağız. İnsanlar niçin tasavvufi yaşantıya yönelmektedir? Aslında bu sorunun
cevabı bize tasavvufi yaşantıya yönelmenin motivasyonunu sunmaktadıi. Öyleyse tasavvufi yaşantıya yönelmenin nedenlerine geçni.e_den önce motivasyon
kavramı üzerinde kısaca durmak faydalı olacaktır.
İnsanoğluna ait davranışların temelinc~e güdüler yatmaktadır. 10 Güdü,
belli bir hedefe ulaşmak için gayret göstermemize neden olan içsel sebep ya da
sebeplerdir ve günlük dilde· ihtiyaç, arzu, istek, özlem, emel, ilgi, hırs, amaç,
hedef gibi bazı kavramlar güdü teriminin ifade ettiği anlamı karşılamak üzere
kullanılmaktadır. Güdülenme ise bir istek ya _da ihtiyacın uyanmasına bağlı
olarak onun doyuma ulaşmasına yarayan hedeflere ulaşmak için bilinçli ya da
bilinçsiz olarak faaliyete geçme durumunu ifade etmektedir.11
Bizleri bir davranışta bulunmaya yönelten nedenler içsel ya da dışsal ofabilir. Örneğin bit öğrencinin ders çalışırken yaptığı etkinliklerden mutlu
olma, hoşlanma, yeni bir şeyler öğrenmeyi başarma isteği vb. nedenler varsa
içsel güdülenme, öğretmen ya da ebeveynlerini mutlu etme ya da üzmeme,
ödül alma vb. saikler var ise dışsal güdülenmeden sözedebiliriz.12
6 M. Spiegelman, P. Vilayat İnayet Han, Tasnim Fernandez, fımg Psikolojisi ve Tasavvuf, çev.;
Kemal Yazıcı, Ramazan Kutlu, İstanbul 1994, s. 22. 7 Annemarie Schimmel, Tasavvııfwı Boyııtlan, Adam Yayıncılık, İstanbul 1982, s. 168. 8 Osman Türer, Anahatlanyla Tasavvııf Tarj_hi, Seha Neşriyat, İstanbul 1998, s. 98. 9 Mevlüt Sarı, el-Mevarid, Tiirkçe-Arapça Sözliik, Bahar Yay., İstanbul 1982, s. 923. 10 Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davramşı, Remzi Kitabevi, bs. 7, İstanbul 1997, s. 230. 11 Hayati Hökelekli, Psikolojiye Giriş, Düşünce Kitabevi Yay., Bursa 2008, s. 67-68. 12 Ayten Ulusoy, "Güdülenme", Gelişim ve Öğrenme, Ed.it.: Ayten Ulusoy, bs. 5, Anı Yay., Ankara
2006, s. 310-311.
Tebliğler ve Müzakereler ff 171
Bazı durumlarda insanın belli bir davranışı neden yaptığı açıkça görülebilmektedir. Örneğin bir insan, beslenme ihtiyacını karşıladığı için yem~k yemektedir ve bu davranış açlık dürtüsünü tatmin etmektedir. Fakat davranış ve dürtüler arasındaki ilişkiler her zaman bu kadar açık olmayabilir. Örneğin
bir kimse araba kullanırken niçin tehlikeli riskleri göze almaktadır? Dolaysız olarak yaşamını etkilemeyeceği halde, bir akademisyen niçin ömrünü kozmoloji kuramları üzerinde çalışarak harcamaktadır? İşte bu soruların cevaplarını
bulabilmek farklı kuramların geliştirilmesine vesile olmuştur. 13
Güdülenmeyi açıklayan çeşitli yaklaşunlar vardır. Bir fikir vermesi açlSlnda hümanist yaklaşımı örnek olarak vermek gerekirse, bu yaklaşımı savunan
Maslow insan güdülerinin hayvanlarınkinden farklı olduğunu ifade etmiş ve bunları bir piramit şeklinde belirtmiştir. Piramidin en alt basamağında açlık, susuzluk, cinsellik gibi fizyolojik güdüler, yukarı basamaklarda ise güvenlik,
aidiyet ve sevgi, takdir olunma ve kendini gerçekleştirme gelmektedir. 14
Tasavvufi yaşantıya yönelmeyle ilgili psikolojik tahlillere geçmeden önce mutasavvıfların konuya nasıl yaklaştığına bakmak istiyoruz.
Mutasavvıflar Kur'an'ın insanoğlundan bahsederken iki ifade kullandığına
dikkat çekmektedir. Bunlar "Sizi çamurdan yaratan, sonra da ecelinizin vaktini takdir eden O'dur (Allah'tır)" mealindeki En'am sfuesi 2. ayet ve "Hani Rabbi' in meleklere demişti ki: Ben çamurdan bir beşer yaratacağım. Ona şekil
verip de Ruh'umdan üflediğim zaman ona secde edin!" mealindeki ayetlerdir15. Mutasavvıflara göre Kur'an, insanın varlık yapısında fani olan beden ve baki olan Allah'ın Ruhu (RUhullah) olmak üzere iki alanın birleştiğine dikkat
çekmektedir. Ayrıca Allah ile insan arasında ezelde bir ahitleşme (ınJsak) söz konusudur. Buna göre insan, Allah'ın yeryüzünde halifesi ve ilahi emanetin yani varlığın gayesini birleştirme borcunun taşıyıcısıdır. İnsan, mutluluğu ve
ölümsüzlüğü ancak Allah'a ulaşmakla elde edecektir. O'ndan uzaklaştıkça da mutsuz olacaktır. İnsanoğlu yeryüzüne gelmekle Allah'tan ayrılmıştır ve yaratılmış bir kalıp olan beden içerisinde yaratıcı ile aynı olan özü taşımakta-
13 Recep Yaparcl, "Günümüz Psikolojisinde Güdü Kavramı ve Güdülenme Kuramları", Dokıız Eyliil Üniversitesi İlahi)•at Fakiiltai Dergisi, İımir 1995, sayı: 9, s. 197-198.
14 Turgut Göksu, Sosyal Pjikoloji, Seçkin Yay., bs. 3, Ankara 2007, s. 37-38. 15 el-Hicr, 15/28-29.
~·.
ff İslam Düşünce ve Geleneğinde Kursiyer, Velayet, Keramet 172
dır. İnsanın ilahi olandan bu kopuşu beraberinde bir yükselişi getirmektedir.
Bu ise Hz. Peygamber'in gerçekleştirmiş olduğu şekliyle ınlrac ile olacaktır. Mtric olayı sadece Hz. Peygamber'e özgü bir olay değildir, insanoğlu da kendi miracını gerçekleştirecektir. Fakat bu ınlricın şartları, özelliği ve nasıllığı
karşımıza özel bir eğitim ve terbiyenin kaçınılmaz gerekliliğini çıkarmaktır ki buna ilm-i ledün denilir. Tarikatlar ise ilm-i ledün eğitiminin kurumsallaşmış
bir şeklidir. 16 Yani bu bakış açısına göre tasavvuf ilahi bir öz taşıyan insanoğlunun tekrar O'na dönüş yolculuğudur ve Cenab-ı Allah her insanı bu yolcu
luğa çıkmaya eğilimli olarak yaratmıştır. Dolayısıyla bu yoruma göre tasavvuf dostundan ayrılarak yabancılaşan insanın tekrar ona kavuşma çabası olarak
değerlendirilmektedir. 17
Mutasavvıfların bu değerlendirmelerine uygun olarak SUfıli.k önce benlikten yani yarı nefisten ve sosyal benden kurtulma olan fena, sonra evrensel
benlikle bütünleşme yani kendi benliğini kazanma olan beka şeklinde iç içe
geçmiş iki psikolojik adımda özetlenebilir. /8
Şunu da ifade ermeliyiz ki tasavvuf! den~yimlerin gerçekliğinin zihni yönden tamamen açıklığa. kavuşturmak mümkün değildir.19 Bizler bu bildiride sadece ferdi ve toplumsal tezahürleri açısından konuya birtakım yaklaşımlar
sunmaya çalışacağız.
Günümüzde tasavvufa yön.elmede mistik nedenlerden ziyade farklı eğilimlerin de etkili olduğu varsayılmaktadır. Örneğin kentleşmenin ve modern hayatın bunaltıcılığının bir sonucu olan "anomi" duygusundan kurtulmak20
,
insanların içine düştüğü duygusal boşluğu doldurma isteği21 , kutsalla ilişki kurarak ruhsal olgunluğa erişmeye çalışmak, güvenlik ihtiyacı, kendini değerli kılma arzusu ve mutluluk arayışı22 bunlardan birkaçıdır. Erich Fromm (1900-
16 Ahmet Yüksel Öıeınre, Kamil Mılrpdlerin Mlrfısı, Sufi Kicap, İscanbul 2008, s. 7-9. 17 Ferhat Akdemir, "Din-Yabancılaşma İlişkisi Üzerine Düşünceler", Tabııla Rasa, Isparca 2002,
sayı: 5, s. 73. 18 A. Rıza Arascch, Enis A. Sheikh, "Suliım: Evrensel Benliğe Giden Yor, Yayına Hazırlayan:
Kemal Sayar, Sicfi Psikolojisi, İnsan Yay., bs. 3, İscanbul 2003, s. 48. 19 H:ıyrani Alnncaş, "Din Psikolojisi ve Tasavvuf", İs/tim İlimleri Eıısritiisii Dergisi, Ankara Üni
versicesi İlahiyat Fakültesi, Ankara 1980, sayı: 4, s. 171. 20 George Lundskow, Tbe Sodology of Religion, A S11bsta11tivt and Traıııdisdplinary Approach, Pine
Forge Prcss, Los Angeles, 2008, s. 9. 21 Ruşen Çakır, Ayet ve Slogan, Metis Yay., 8 bs. İstanbul 1997, s. 19-20. 22 Abdülkerim Bahadır, "Ergen Kişiliği Bağlamında Din-IGşilik İlişkisi", Sclpık Ü11ivmitesi İlahi
yat Fakiiltesi Dergisi, Konya 2002, sayı: 14, s. 116.
Tebliğler ve Müzakereler ~ 173
1980) çağımızda varolan toplumsal dizgelerin insanın birlikte olma, toplumsal olma, kimlik ve sevgi gereksinmesi, kökenlilik gereksinmesi gibi temel gereksinimlerine yanıt veremediğini ve bunun bir sonucu olarak yalnızlaştığını ve yabancılaştığını ifade· etmektedir.23 Yabancılaşma ise içsel yönelimlerde bir belirsizlik ve varoluşsal boşlukları beraberinde getirir.24 Viktor Frankl'e(1905-1997)
göre birey ancak manevi ihtiyaçlarını gidererek varoluşunu anlamlandırabilir.25
Dolayısıyla tasavvufi yaşantı yoluyla manevi ihtiyaçlarını tatmine yönelen birey
varoluşunu da anlamlandırmaya çalışmaktadır.
Ahlakl gelişim konusundaki kuramıyla önemli bir yere sahip olan Kohlberg'de psikolojik ve dini bir anlama sahip olan ahlakl gelişimin 7. aşaması konumuzla alakalıdır. Bu aşama alem ile birlik ·duygusunu, bütün varlığın bir
parçası olduğu ve yaratılmışların ayrılmaz bir parçası olduğu hissini içeren mistik bir farkındalık durumudur ve bu durum ahlaki gelişimin herhangi bir
safhasında ortaya çıkabilir.26 Mantıki ya da bilişsel açıdan diğer aşamalardan farklı olduğu için gerçek bir ahlak aşaması kabul edilmeyen bu durum insanoğlundaki mistik eğilimi göstermesi açısından önemlidir.
TasavVufi yaşantıya yönelmeyi açıklayabilecek bir diğer yaklaşım da dav
ranışçı öğrenme kuramıdır. Davranışçı öğrenme kuramına göre pekiştirilen davranış devam eder, cezalandırılan davranış ise kaybolur.27 Dolayısıyla tasavvufi bir grubun üyesi olmak, sosyal kabul veya grup tarafından benimsenme
şeklinde ödüllendirildiğinde birey bu yaşantıyı sürdürmeye devam eder, benimsenmeyerek cezalandırıldığı zaman ise giderek uzaklaşır.
Bir diğer yaklaşım sosyal öğrenme kuramıdır. Dünyanın pek çok farklı
yerinde yaşayan insanların yetiştikleri bölgenirı dini inançlarını benimsiyor olmaları, çocukların ebeveynlerinin inançlarına paralel inanç geliştiriyor olması vb. sosyal öğrenme kuramını destekleyen önemli bulgulardandır. Dolayısıyla
23 Gürsen Topses, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Nobel Yay., İstanbul 2009, s. 149. 24 M. Doğan Karacoşkun, "Bireysel ve Toplumsal Çözülmede Televizyon Faktörü Üıcrine Düşün
celer", Cıınıhııriyet Üniversitesi İlalıiyat Fakiiltesi Dergisi, Sivas 2002, c. 6, sayı: 1, s. 227. 25 Viktor Frankl, "Kendini Gerçekleftinne ve Kendini İfade Etmeııiıı Ötesinde", Der.; Kemal Sayar,
Sana Rııbtan Sanıyorlar, İz Yay., İstanbul 1991, s. 313. 26 BonnideU Clouse, "Ergenlerde Ahlak Gelişimi ve Cinsellik", çev.; Turgay Gündüz, Ulııdağ
Üniversitesi İlahiyat Fakiiltesi Dergisi, Bursa 2000, c.9, sayı: 9, s. 720. 27 B. F. Skinner, "A Case Hisrory in Scienüfic Meı:hod", Psydıological Research the lııside Story,
ed.: Michael H. Siegel, New York 1976, s. 25.
~-.
~ İslam Düşünce ve Geleneğinde Kutsiyet, Velayet, Keramet 174
tasavvufun bir yaşam tarzı olarak uygulandığı çevrelerde İslam'ın tasavvufi
yorumu birey tarafından öğrenilerek benimsenebilmektedir. Fakat sosyal öğrenme kuramının bireysel farklılıkları hesaba katmaması ve yeni çıkan dini hareketleri izah etmedeki yetersizliği önemli sınırlılıklarındandır.28
Leuba ise insanı mistisizme götüren nedenleri şu ş.el.W.de sıralamaktadır:
1) Öz saygı gereksinimi ve kendini onaylama için eğilimler,
2) Bir kimseye ya da bir şeye kendini adamaya yönelik eğilimler, ·
3) Sevgi ve moral destek ihtiyaa,
4) Hem aktif, hem de pasif faaliyette birlik ve barış ihtiyacı,
5) Organik ve duygusal doyum gereksinimleri.29
William James'a (1842-1910) göre ise insan ruhunda olumlu etkiler bırakarak hayatını olumlu yönde değiştirmeye katkıda bulunan mistisizm, dinin
özünde bulunan, büyUk bir varlıkla buluşma ve onunla birleşme isteğinden doğan büyüme hissinin en son halidir.30 James mistik tecrübeyi normal bilincin bir uzantısı olmakla birlikte ondan daha büyük ve kuvvetli, şuur eşiğinin altın
da barınmakta olan psikolojik bir yapının ürlinü olarak görmektedir. J ames'in teorisinin geçerliliği gerçek muhtevasının ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz ve alt-şuur olarak ifade edilen zih_µi bölgenin mahiyeti ve bunun şuurla
olan ilişkisi hakkındaki bilgimize bağlıdır. Bu teorinin geçerli olabilmesi için mistik deneyimlerin sadece mekanizma olarak değil içerik açısından da birbi
rine benzemesi gerekir ki böyle bir şey sözkonusu değildir. Örneğin Müslüman su.fi vecd halinde Hı. Peygamber'i veya büyük su.fi önderlerini görürken,
Hıristiyan mistiği Hı. İsa veya Havarileri görmektedir. 31 Dolayısıyla James'in konuyla ilgili açıklamaları tatmin edici bulunmamaktadır.
Tasavvufi yaşantıya yönelmede etkili olabilecek hususlardan bir diğeri de sosyal ihtiyaçlardan bir tanesi olan kendini kabul edecek bir gruba ait olma is
teğidir. İnsanın sosyal bir varlık olarak bir gruba, bir topluluğa ihtiyaç duydu-
28 Michael Argyle, Benjamin Beit-Hallahıni, "Dini Davranış Teorileri", çev.: Ali Kuşat, Mehmet Korkmaz, İsmail Güllü, Sosyal Bilimler Eıistitiisii Dergisi, 200411, sayı: 16, s. 258.
29 Hasan Kayıklık, Tasavvuf Psikolojisi, Akçağ Yay., 1. bs., Ankara 2009, s. 75. 30 Ali Ayrcn, "William Jamcs (1842-1910) ve Din Psikolojisinde Tecrübe Merkezli Bir Yaklaşım",
İslami Ara.ştımıalar Dergisi, 2006, c. 19, sayı: 3, s., 462. 31 Hay:ıti Hökclckli, Diıı Psikolojisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara 1993, s. 348-349.
Tebliğler ve Müzakereler ff 175
ğu ve kendi kendisine yetemediği öteden beri söylene gelmektedir.32 Tasavvufi
bir gruba katılan kişi bir yandan aidiyet ihtiyacını karşılarken diğer yandan da yeni bir amaç ve vizyon kazanarak yaşamını anlamlı hale getirmektedir. Bu şekilde bireyselliğin küçük görüldüğü ve biz şuurunun yüceltildiği grup orta
mında bireyin kişiliği de yeniden şekillenmeye başlar.33
İç güdümlü dindarların içsel, mistik dindarlığa yönelirken dış güdümlü dindarların dışsal yöne daha çok önem verdikleri düşünülebilir. Fakat iç ve dış güdümlü dindarların farklı farklı niyetlerle tasavvufa yöneldiğini düşün
mekteyiz. Çalışmalar iç güdümlü dindarların inançlarına samimi bir şekilde bağlandıklarını ve onu son derece önemsediklerini gösterirken, dış güdümlü dini yönelime sahip olan kişilerin ise inançlarını bireysel ihtiyaçlarını karşıla
mak amacıyla bir araç olarak kullanma eğiliminde olduklarını göstermektedir.34
Dolayısıyla iç güdümlü dindarlar samimi bir şekilde manevi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tasavvufa yönelirken dışsal dini yönelime'sahip olan kimselerin
de bireysel veya sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için tarikatlara katılmış olabilecekleri düşünülebilir.
Suden'in rol teorisi de tasavvufi yaşantıyı tercihi açıklamaya yönelik bir
başka yaklaşımdır. Bu teoriye göre din, insanlara bir yandan anlamlandırıcı bir düşünce sistemi takdim ederken diğer yandan da davranışa yönelik sosyal roller kazandırır ve bu roller toplumsal bağlamda diğer rollerle uyumlu bir
biçimde devreye girer.35 Bu rollerden bir tanesi de dine yönelim rolleridir. Gerek dini metinlerde gerekse toplumsal bilinçaltımızda çeşitli nedenlerle daha deruni bir dini hayat yaşamanın tezahürü olan farklı roller mevcuttur ve
bunlardan birisi de tasavvufi yaşana yoluyla dine yönelmedir. Dolayısıyla daha derı1ni bir diru yaşantıya yönelmek isteyen birey tasavvufi yaşantı yoluyla dine yönelim rol modelini tercih edilebilir.
32 Recep Yaparcl, "Din Psikolojisi-Sosyal Psikoloji İlişkisi sosyal Psikoloji'dc Konu ve Mecod Sorunu (I. Kısım)", Dokıız Eyliil Üııiverritesi llahi)'at Fakiiltesi Dergisi, İzmir 1995, sayı: 9, s. 114.
33 Barry E. Collins, Social Psycbology, Addison-Wcsly Publishing Comp:ıny, London 1970, s. 198-203; Rica Ackinson ve arkadaşları, Psikolojiye Giriş, çev.; Yavuz Alagon, Arkadaş Yay., Ankara 1999, s. 747.
34 Faruk Karaca, "Din Psikolojisinde Mccod Sorunu ve Bir Dindarlık Ölçeğinin Türk Toplumuna Scandardizasyonu", EKEV Akademi Dergisi, 2001, c. 3, sayı: 1, s. 193.
35 Nils G. Holın, Din Psikolojisi11e Giriş, çev.; Abdulkerim Bahadır, İnsan Yay., 2. bs., İstan-bul 2007, s. 25.
.... ff İslam Düşünce ve Geleneğinde Kutsiyet, Velayet, Kecimet
176
Yine modem psikolojinin geüşiminde büyük katkıları olan Hall'un psiko
lojik gelişimin yenilenmesi teorisi (recapirulation theory of psychological deve
lopment) de tasavvufi yaşantıya yönelmeyi izah edebilecek bir başka yaklaşım
sunmaktadır. Hall'un teorisine göre çocukların kendi bireysel gelişimleri ırkın
geüşim tarihini izlemektedir. Örneğin çocuklar kovboycu~uk veya kızıldericilik
oynadıklarında insanlığın eğitim öncesi seviyelerini yi~eliyor demektir. Aynı
şekilde o bireyin dini gelişiminin de rU.rün dini gelişimini takip ettiğini söy
lemektedir. 36 Dolayısıyla türün dini gelişim aşamasında yaşamış olduğu ·çeşitli
deneyimler bireylerin dinl hayatında da yaşanmaktadır.
Bazı psikanalisder ise mistisizmi henüz doğmamış bebeğin kendisine ha
yat veren ve hayatta kalmasını sağlayan anneyi henüz kendisinden ayırt ede
mediği ana rahmi tecrübesine saplanıp kalma olarak açıklamaktadırlar. Bu
açıklama her ne kadar tasavvufi anlayıştaki insanların henüz insan olmadan
önce Allah'ta mevcut oldukları ve tasavvufi tecrübenin d~a bu dünyada iken
bu asla dönüş anlamına geldiği anlayışıyla benzerlik gösterse de birincisinde
dönülecek olan ana kaynak dünyevi bir planda ele alınırken, ikincisinde me
tafizik ve tarih öncesi bir anlam ifade etmektedir37 ve bu yüzden tatminkar
bulunmamaktadır.
Tasavvufi yaşantıya yönelmek aynı zamanda dine yönelim (conversion)
hareketi olarak da yaşanabilmektedir.
Osman Pazarlı, dine yönelim ye din değiştirme olaylarının nedenlerini üç
ana başlık altında ele almıştır ki bunlar tasavvufi yaşantıya yönelimi de izah
edebilecek türdendir. Buraya kadar bizim ifade ettiğimiz bazı psikolojik izah
ları da barındıran bu açıklamalar şu şekildedir: Nefse ve şuura ait iç nedenler,
dış nedenler ve sosyal nedenlerdir. Ona göre en önemli etken iç sebepler, yani
insanın bfünç ve bilinçaltında meydana gelen buhran ve değişmelerdir. Diğer
iki sebep ise değişimi hızlandıran, geciktiren veya besleyen nedenlerdir.38 Pa
zarlı, bu üç nedeni şu şekilde açıklamaktadır:
a) İç Sebepler: Kişi bıkkınlık ve ümitsizlik dunununa girer. Hayatı boyun
ca taunin bulmayan arzular, ihtiraslar, kıskançlıklar arasında yolunu kaybetmiş
36 David M. Wulff, Psychology of Religioıı, Classic & Coııtenıporary, 2. bsk., John Wilcy&Sons, Inc.., USA 1997, s. 59.
37 Hökclckli, Diıı Psikolojisi, s. 346-347. 38 Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, Rcmz.i Kicabcvi, İstanbul 1993, s. 127.
Tebliğler ve Müzakereler ff 177
bir yolcu gibi sağa sola yalpalamaya başlar. Toplumdaki çeşitli siyasi, sosyal ve ideolojik çekişmeler, ekonomik kriz ve sınıf mücadeleleri bu kriz durumunu
daha da arttırır. Hassas bir kişilik özelliğine sahip olan bireylerde yaşanan bu olumsuzluklar karakter ve kişilikte sarsıntılara neden olur. Tam bu sırada kendini içinde bulunduğu durumdan kurtaracağına inandığı bir mürşit ile tanışma veya herhangi bir tesir, hidayet olayını meydana getirir. Buhran ve karanlığın
yerini ay~ huzur, ümit ve aşk alır. Bu durumda hidayet insan bütünlüğünü tamamlayan, karakter ve kişiliği güçlendiren bir unsur olarak karşımıza-çıkar.39
İç sebepler olarak ifade edilebilecek bir diğer husus ise şu şekildedir. Mad
dileşen, insanların bencilleştiği, sevgi, merhamet ve yardımlaşma gibi duyguların ortadan kalktığı bir dünyada maddi ve manevi hayat tehlikeye girmektedir. Bu durumda insanda hayat hamlesi ve ruhl kudret (Bergson'un ifadesiyle)
devreye giriyor. Burada ruhi kudreti bazı psikologlar bilinçaltı {enconscient}
veya kuvvet-fikir {idee-force} olarak ifade ederler. Böyle bir kriz döneminde
bilinç üstüne çıkan ruhi kuvvet ruhl bütünlüğü sağlayıp yaşanan krize bir son vererek bireyi yeni bir hayata ulaştırır. Bu durum bazı psikologların "birden veya ani hidayet olayı" olarak ifade ettikleri husustur ve teolojide "ilham" sö
züyle ifade edilen durumun karşılığıdır.40
b) Dış Sebepler: Dış sebepler sözüyle kastedilen bireyde doğrudan hidayet olayına sebep olmayan, ancak bilinçaltında hazırlanmış ve mayalanmış olan "bilinçaltı kompleksleri" harekete geçiren ve bu şekilde dini değişimi
hazırlayan veya hızlandıran tabu ve maddi türden olan nedenlerdir. Bu olaylar yeniden bir şey yaratmazlar, fertte hazır olan istidat ve kabiliyeti ortaya çıkarırlar. Bunları maddeler halinde şöyle sıralayabiliz:
1) Doğal afetler ve kazalar: Deprem, sel, yangın vb. doğal afetler, kaza, hastalık ve ölüm olayları bazı insanların uyumakta olan bilinç altını harekete geçirir ve bu ini uyanmanın etkisiyle din! yaşantıya geçiş yaparlar .
. 2) Evlilik, okunan kitaplar, dini içerikli vaaz ve telkinler de dine dönüş olayını meydana getiren bir diğer sebeptir. Bu durumda da dine dönüş olayı kişinin ruhunda yeniden yaratılmayıp, bilinç altında yaşayan komplekslerin
harekete geçirilmesi yoluyla oluşmuştur.
39 Pazarlı, Din Psikolojisi, s. 128. 40 P.ızarlı, Din Psikolojisi, s. 128.
~·i
ff İslam Düşünce ve Geleneğinde Kutsiyet, Velayec, Kecimcc 178
3) Aileden ve okuldan alınan d.in1 terbiye ve telkinler de ileriki yaşlarda
dine dönüş olayını harekete geçiren etkenlerdendir.41
c) Sosyal Sebepler: Tasavvuf ekollerinin icra etmiş oldukları çeşitli zikir
ayinleri de bireyin dine dönüşünde etkili olabilir. Okunan ilahiler, musiki,
sema, devran vb. bireyin ruhunun derinliklerine inerek onu etkisi altında bı
rakabilir. Ayrıca tekkeler dışında camilerde veya başka mekanlarda yapılan her
türlü toplantı ve dini merasim, okunan mevlitler, Kur'an-ı Kerim tilavetleri,
Ramazan ayının manevi atmosferi, kandil geceleri vb. de aynı etkiyi meydana
getirebilir. Tüm bu etkiler kimi insanda W bir şekilde hidayete sebep olurken
kimilerinde yavaş yavaş etki meydana getirir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bir
kimsenin yıllar önce almış olduğu bir tesir bilinçaltında uzun yıllar kalabilir ve
hiç ummadığı bir zamanda aniden ortaya çıkarak onun dine dönüşüne sebep
olabilir.42
Peker ise tasavvuf kitaplarında yer alan büyük sufilerin hayat hikayelerin
den harekede tasavvufi yaşantıya yönelimde geçirilen psikolojik süreçleri şu
şekilde sıralamaktadır;
Önce insanda ilahi bir istek ve arzu ile Allah'a yönelme, O'na bağlanma
eğilimi kuvvet kazanır. Bu eğilimle tasavvufi yaşantıya girilir.
İkinci aşamada ise Allah'ın rızasını kazanmak için O'nun emirleri doğrul
rusi.ında hareket etme çabası ağır~ kazanır. Bir taraftan ibadet ve zikre önem
verilirken, diğer taraftan nefsin istek ve arzularını bastırma gayret ve düşüncesiyle şahsiyet yeniden şekillenmeye başlar.
Üçüncü aşamada dünyaya ait her şeyi gönülden çıkartarak, nefsin istek
ve arzularının tasfiyesi tamamlanır ve şahıs Allah'tan başka hiçbir şeye değer
vermez duruma gelir ve Allah aşkı kalbini kaplamaya başlar.
Dördüncü aşamada zihin bütün düşüncelerden boşaltılmış, kalp Allah
aşkı ile doldurulmuştur. Dikkat dış dünyadan çekilmiş, Allah'ta yoğunlaşmış
tır. Benliğin ortadan kalkmasıyla birlikte, Allah'ta yok olma aşamasına gelin
miştir.
Son olarak benlik tamamen kaybolmuş, kişinin iradesi Allah'ın iradesinde
41 Pazarlı, Di11 Psikolojisi, s. 129. 42 Pazarlı, Diıı Psikolojisi, s. 129-130.
Tebliğler ve Müzakereler ff 179
yok olmuştur. Bütün şuuru Allah kaplamıştır. Sufi artık Allah'ta yok olmuş
(fenafi.Uah), Allah'la dirilmiştir (belclbillah).43
Netice olarak tasavvufun temelinde dinl-mistik bir duygu ve eğilimin
olduğu bir gerçektir. Dolayısıyla onu, ferdi, sosyal veya tarihi bir olgu veya
gerçekliğe indirgemeye kalkışmak doğru bir yaklaşun tarzı değildir. Bunun
la birlikte tasavvufi düşünceyle ilgili tarihi panorama bize göstermektedir ki;
tasavvufun onaya çıkışı bu temel dinl-mistik duygu ya da eğilimin tarihi, sos
yal, psikolojik, kültürel, siyasal, ekonomik vb. etkenlerle sürekli beslenmesi
suretiyle vuku bulmuş ve ferdi (psikolojik) ve toplumsal (sosyolojik) bir varlık
olarak olay toplumda bu haliyle olgusal bir gerçeklik kazanmıştır.44
43 Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, 3. bs., Çamlıca Yay., İscaııbul 2003, s. 128. 44 Ünver Günay, A. Vehbi Ecer, Toplıımsal Değişme, Tasavvuf, Tarikatlar ve Türkiye, Erciyes Üni
versicesi Yay., Kayseri 1999, s. 289-290.