simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı simyacı....

150

Upload: others

Post on 03-Sep-2019

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı
Page 2: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Simyacı

PauloCoelho

Türkçesi:Özdemirİnce

CanYayınları

Page 3: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

PauloCoelho

1947'de Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde doğdu. Kendini tümüyleedebiyatavermedenönce tiyatroyönetmenliği, oyunculuk, şarkı sözüyazarlığıvegazetecilikyaptı.1986'dayayımlananHacadlıilkromanınınardındangelenSimyacı ile dünya çapında üne erişti. Simyacı, X X . yüzyılın en önemliyayıncılık olaylarından biri oldu ve 18 ülkede 30milyon sattı. Coelho, Brida(1990) Piedra Irmağı'nın Kıyısında Oturdum Ağladım (1994), Beşinci Dağ(1996), Işığın Savaşçısının Elkitabı (1997), Veronika Ölmek İstiyor (1998 ),ŞeytanveGençKadın(2000),OnBirDakika(2003),Zâhir (2005),PortobelloCadısı (2006) ve Kazanan Yalnızdır (2008) gibi yapıtlarıyla sürekli olarakçoksatar listelerinde yer aldı. 150 ülkede, 66 dilde yayımlanan kitaplarınıntoplam satışı 100milyona ulaştı. Bugüne kadar pek çok ödül ve nişana değergörülenCoelho,BirleşmişMilletlerBarışElçisiveBrezilyaEdebiyatAkademisiüyesidir.

Page 4: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

FelsefeTaşı'nıngizlerinibilenvebunukullanansimyacıJ.'ye

Page 5: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"İsaöğrencileriylebirlikteyoladevamedipbirköyegirdi.Martaadındabirkadın,İsa'yıevindekonuketti.

Marta'nın Meryem adında kız kardeşi, Rab'bin ayakları dibine oturmuş,O'nunkonuşmasınıdinliyordu.

Martaiseişlerininçokluğundanötürütelaşiçindeydi.İsa'nınyanınagelerek.'YaRab'dedi, 'Kardeşiminbenihizmet işlerindeyalnızbırakmasınaaldırmıyormusun?Onasöyledebanayardımetsin?'

Rab ona şu karşılığı verdi: 'Marta, Marta, sen çok şey için kaygılanıptelaşlanıyorsun.Oysagerekliolan tekbirşeyvardır.Meryemiyiolanıseçtivebukendisindenalınmayacak.'"

İncil,Luka:10:38-428[1]

Page 6: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Öndeyiş

BirkervancınıngetirdiğikitabıelinealdıSimyacı.Kapağıyoktukitabın,amagenedeyazarınınkimolduğunuanladı:OscarWilde'dıyazar.KitabınsayfalarınıkarıştırırkenNarkissos'uanlatanbiröyküyerastladı.

Narkissos'un,kendigüzelliğinihergünbirgölünsularındaseyretmeyegidenbu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendigörüntüsüneöylesinevurgunmuşki,gününbirindegöledüşüpboğulmuş.Onungöledüşüpboğulduğuyerdedebirçiçekaçmış,buçiçeğenergisadıverilmiş.

AmakendiyazdığıöyküyüböylebitirmiyorduOscarWilde.

TatlısugölününkıyısınagelenormanperileriOryaslarınonubiracıgözyaşıkavanozunadönüşmüşolarakbulduklarınıyazıyorduOscarWilde.

"Nedenağlıyorsun?"diyesormuşOryaslar.

"Narkissosiçinağlıyorum?"diyeyanıtlamışgöl.

"Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine orman perileri. Bizlerormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğiniyalnızcasengörebilirdinyakından.

"Narkissosyakışıklıbirgençmiydi?"diyesormuşgöl.

"Bunu senden daha iyi kimbilebilir ki?" diye karşılık vermiş iyice şaşıranOryaslar."Hergünseninkıyılarınagelipsularınabakıyordu!"

Gölbirsüresessizkalmış.Sonraşöylekonuşmuş:

"Narkissosiçinağlıyorum,amaonunyakışıklıolduğunuhiçfarketmemiştimben. Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerininderinliklerindekendigüzelliğiminyansımasınıgörebiliyordum."

"İşteçokgüzelbirhikâye,"dediSimyacı.

Page 7: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

BirinciBölüm

Page 8: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

I

DelikanlınınadıSantiago idi.Sürüsüylebirlikteeski, terkedilmişkiliseninönünegeldiğindegüneşbatmaküzereydi.Kiliseninçatısıçoktandırçökmüş,birzamanlar ayin eşyalarının konulduğu yerde kocaman bir firavun inciribüyümüştü.

Delikanlı geceyi burada geçirmeye karar verdi. Bütün koyunlarını yıkıkkapıdan içeri soktu. Koyunların, geceleyin kaçmalarına engel olacak şekilde,kapıyabirkaç tahtakoydu.Bubölgedekurt falanyoktu, amabir keresindebirkaçakkoyunubulmakiçin,ertesigünbütüngündolaşmakzorundakalmıştı.

Yamçısınıyereyayıpüzerineuzandı,okuyupbitirdiğikitabıdayastıkolarakbaşınınaltınakoydu.Uykuyadalmadanönce,artıkdahakalınkitaplarokumasıgerektiğinidüşündü:Okunmalarıdahauzunsürer,geceleyindedaharahatyastıkolurlardı.

Uyandığında ortalık hâlâ karanlıktı. Yukarıya baktı, yarı yarıya yıkılmışçatınınarasındanparıldayanyıldızlarıgördü.

"Birazdahauyusaydım,"diyedüşündü.Birhaftaöncekidüşütekrargörmüş,genesonunugetiremedenuyanmıştı.

Kalktı,biryudumşarapiçti.Sonradeğneğinielinealıphâlâuyumaktaolankoyunlarıuyandırmayabaşladı.Hayvanlarınçoğununtıpkıkendisigibiuykudanhemensıyrılıpuyandıklarını farketti.Sankigizemlibirgüç, ikiyıldır,yiyecekvesupeşindekendisiylebirliktebütünülkeyidolaşıpdurankoyunlarınyaşamınabağlamıştıyaşamını. "Banaöylesinealıştılarki, saatdüzenimibiliyorlar,"dedikendikendinealçaksesle.

"Bir an daldıktan sonra, tersi de olabilir," diye düşündü. Hayvanların saatdüzeninebelkidekendisialışmıştı.

Page 9: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Genede,uyanmasıgecikenkoyunlardavardı.Adlarınısöyleyereksopasıylabirer birer hepsini uyandırdı. Söylediklerini koyunların anlayabildiğine herzamaninanmıştı.Bundandolayı,kendisinietkileyenkitaplarınbazıbölümlerinikimi zaman onlara okur; kimi zaman da kırlarda dolaşan bir çobanınyalnızlığından ya da yaşama sevincinden söz ederdi onlara; kimi de uğramayıalışkanlıkhalinegetirdiğikentlerdegördüğüsonyeniliklerianlatırdı.

Ama,öncekigündenbuyana,dörtgünsonravaracağıkentteyaşayangençkızdan başka bir konuşma konusu açmamıştı. Bir tüccarın kızıydı söz konusuolan.Öncekiyıl,yalnızcabirkezgelmiştiburaya.Tüccarınbirkumaşmağazasıvardı; alacağı mal konusunda aldatılmamak için, koyunların gözünün önündekırkılmasını istiyordu. Bu mağazayı ona bir arkadaşı anlatmış, çoban dasürüsünüorayagötürmüştü.

"Birazyünsatmakistiyorum,"demiştiçoban,tüccara.

Dükkân kalabalıktı, iş yoğundu; bu yüzden, tüccar çobana ikindiye kadarbeklemesinisöyledi.Bununüzerineçobangidipmağazanınönündekikaldırımaoturdu,heybesindenbirkitapçıkardı.

"Çobanların kitap okuyabildiklerini bilmiyordum," dedi yanı başında birkadınsesi.

Uzunsiyahsaçları,eskiMagriplifatihleribellibelirsizanımsatangözleriyle,tepedentırnağatambirEndülüskızıydıkonuşan.

"Koyunlarkitaplardandahaöğreticidir,"diyeyanıtladıgenççoban.

İkisaattenfazlasohbetettiler.Endülüskızı, tüccarınkızıolduğunusöyledi,hergünübirbirinebenzeyenköyyaşamını anlattı.Çoban,Endülüskırlarından,uğradığı kentlerde gördüğü son yeniliklerden söz etti. Koyunlarıyla konuşmakzorundakalmadığıiçinmutluyduçoban.

"Okumayınasılöğrendiniz?"diyesordugençkız.

"Herkesgibi,"diyeyanıtladıçoban."Okulda."

"Pekiama,okumabildiğinizegöreniçinçobanlıkyapıyorsunuz?"

Delikanlıbu soruyuyanıtlamamak içinduymazlıktangeldi.Vereceğiyanıtı

Page 10: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

genç kızın anlamayacağından emindi.Bu yüzden, yolculuk öyküleri anlatmayısürdürdü. Genç kızınMagripli küçük gözleri, merak ve şaşkınlıktan kocamanaçılıyor,kimideiyiceküçülüyordu.Zamangeçtikçe,zamanınhiçgeçmemesini,genç kızın babasının işlerini bitirememesini ve kendisinden üç gün dahabeklemesiniistemesinidilemeyebaşladıdelikanlı.Şimdiyekadarhiçduymadığıbir şeylerhissettiğini farketti.Sonsuzadekbiryereyerleşmek istiyordu.Karasaçlıgençkızınyanında,kuşkusuz,günlerbirbirinebenzemezdi.

Amasonundatüccargelipdörtkoyunkırkmasını istedi.Borcunuödediktensonraçobanınertesiyıldauğramasınısöyledi.

Page 11: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

II

Şimdibukasabayaulaşmakiçinönündedörtgünvardıçobanın.Heyecandaniçiiçinesığmıyordu,amayüreğinikoyubirkaygıdasarmıştı:Belkidegençkızunutmuştuonu.Yünsatmakiçinorayauğrayanbiryığınçobanvardı.

"Pek önemli değil," dedi koyunlarıyla konuşurken. "Ben de başka yerlerdebaşkakızlartanıyorum."

Ama, yüreğinin derinliklerinden biliyordu ki, öyle "Pek önemli değil,"diyecekdurumdadeğildi.Çobanlarında,tıpkıdenizcilervegezginsatıcılargibi,kendilerini yeryüzünde başıboş dolaşmaktan vazgeçirtecek birinin yaşadığı birkenteuğrayabileceklerinibiliyordu.

Page 12: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

III

Günün ilk ışıkları tanyerinden yükselmeye başlarken, çoban koyunlarınıgündoğusu yönünde sürmeye başladı. "Hiçbir zaman bir karar vermekgereksinimi duymuyorlar," diye düşündü. "Belki de bu yüzden hep benimyanımda kalıyorlar." Su ve yiyecekten başka bir şeye gereksinim duymuyordukoyunlar. Onların çobanı olarak Endülüs'ün en iyi otlaklarını bildiği sürece,kendisiyle her zaman dost kalacaklardı. Güneşin doğuşu ile batışı arasındaeğleşen,uzunsaatlerdenoluşangünlerinbiriötekindenfarklıolmasada;kısacıkyaşamları boyunca tek bir kitap okumasalar, köylerde olup bitenleri anlatandelikanlının insan dilini anlamasalar da.Yiyecek ve suyla yetiniyorlardı ve buonlariçinyeterliydi.Bunakarşılık,yünlerini,arkadaşlıklarınıvekimizamandaetlerinicömertçesunuyorlardı.

"Gününbirindebircanavaradönüşsemvetektekhepsiniöldürsem,sürününhepsini boğazladıktan sonra ancak işin farkına varırlardı," diye düşündüdelikanlı. "Çünkü bana inanıyorlar ve artık kendi içgüdülerine güvenmiyorlar.Buböyle,çünküonlarıotlağabengötürüyorum."

Delikanlıkendidüşüncelerineşaşmaya,onlarıtuhafbulmayabaşladı.İçindefiravuninciribitmişkilisebelkidecinliperiliydi.Belkideaynıdüşübunedenleyeniden görüyor ve her zaman sadık dost saydığı koyunlara karşı öfkeduyuyordu.Öncekiakşamyemeğindenkalmaşarabındaniçtibirazveyamçısınasarındı. Birkaç saat sonra, güneşin yükselmesiyle artan bunaltıcı sıcaklaryüzünden sürüsünü kırda dolaştıramayacağını biliyordu.Yazın bu saatte bütünİspanya uykuya dalardı. Sıcak, gece ininceye kadar sürerdi, ama bu aradayamçısını yanında taşımak zorundaydı.Her şeye karşın, bu yükten yakınmayakalkıştığı zaman, sabah ayazını bu yük sayesinde hissetmediğini anımsıyordukuşkusuz.

"Havanın beklenmedik değişikliklerine karşı koymaya her zaman hazırolmalıyız,"diyedüşünüyorduozaman;yamçınınağırlığınakatlanmayıminnetlekabulediyordu.

Yamçınındabirvarlıknedenivardı, tıpkıdelikanlınınhikmetivücudugibi.

Page 13: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Orası senin, burası benimEndülüsovalarını iki yıl dolaştıktan sonra, bölgeninbütünkentleriniezbereöğrenmişti;yaşamınaanlamverenşeygezipdolaşmaktı.Basit bir çobanın neden okuma bildiğini, bu kez genç kıza açıklamakniyetindeydi:Onaltıyaşınakadarpapazokulunagitmişti.Anababası,onundinadamı olmasını istemişlerdi; tıpkı koyunları gibi, yalnızca su ve yiyecek içinçalışan yoksul bir köylü ailesi için gurur kaynağıydı böyle bir şey. Latince,İspanyolcavedinbilimokumuştu.Ama,dahaküçüklüğündenitibarendünyayıtanımayıhayaletmişti,Tanrıyıyadainsanıngünahlarınıöğrenmektençokdahaönemliydiböylebirşey.Birakşam,ailesinigörmeyegiderken,bütüncesaretinitoparlayıp babasına rahip olmak istemediğini söyledi. Yolculuk yapmakistiyordu.

Page 14: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

IV

"Dünyanınbütün insanlarışimdiyekadarbuköydengelipgeçtiler,oğlum,"dedibaba."Buradayenişeyleraramayageldiler,amahiçdeğişmediler.Şatoyugezmek için tepeye çıkarlar vegeçmişingünümüzdendaha iyi olduğunakararverirler. Saçlarının rengi ister açık, ister koyu olsun, hepsi de köyümüzüninsanlarınabenzerler."

"Ama ben, bu insanların geldikleri ülkelerdeki şatoları bilmiyorum," diyeyanıtladıdelikanlı.

"Buinsanlar,tarlalarımızı,kadınlarımızıgörünce,herzamanburadayaşamakistediklerinisöylerler,"diyesürdürdübaba.

"Onların geldikleri yerlerin kadınlarını ve topraklarını tanımak istiyorum,"dedioğulbununüzerine."Çünkühiçbiribizimlekalmıyorlarburada."

"Amabu insanların cepleri para dolu," dedi baba. "Bizimburada, yalnızcaçobanlarbaşkayerlerigörebilirler."

"Öyleyse,bendeçobanolacağım."

Bununüzerinebabahiçbirşeysöylemedi.Ertesigün,içindeüçeskiİspanyolaltınlirasıbulunanbirkeseverdioğluna.

"Bunları bir gün tarlada bulmuştum. Rahipliğe kabul edilme törenindekiliseye vermeyi düşünüyordum.Git, kendine bir sürü al ve en iyisinin bizimşatomuz,engüzelkadınlarındabizimkadınlarımızolduğunuöğreninceyekadardünyayıdolaş."

Vebaba,oğlunukutsadı.Delikanlı,babasınıngözlerindededünyayıdolaşmaisteğininbulunduğunugördü.Hergeceuyumak,yemekveiçmekiçinhepaynıyerdekalarakyıllarcakurtulmayaçalışmışolmasınakarşın,hâlâcanlıkalanbiristektibu.

Page 15: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

V

Ufukkızardı, sonragüneşgöründü.Delikanlı,babasıylayaptığıkonuşmayıanımsadı ve kendini mutlu hissetti; daha şimdiden birçok şato, birçok kadıntanımıştı (ama bu kadınlardan hiçbiri, iki gün sonra göreceği kadının eline subiledökemezdi).Biryamçısı,birbaşkasıyladeğiştokuşedebileceğibirkitabıvebirsürüsüvardı.Bununlabirlikte,enönemlisi,hergünyaşamınınbüyükdüşünügerçekleştiriyordu: Geziyordu. Endülüs ovalarından bıkınca koyunlarını satıpdenizci olabilirdi. Denizden usandığı zaman da birçok kent, birçok kadıntanımış,birçokmutlulukolanağıyaşamışolurdu.

"Papaz okuluna, Tanrı'yı aramaya nasıl gidebilirim?" diye düşündü, doğangüneşe bakarak. Bunun olası olduğu durumlarda, bir yolunu bulup bir başkayolculuğaçıkıyordu.Buradankaçkezgeçmişolmasınakarşın,buharapkiliseyekadarhiçgelmemişti.Dünyabüyüktü, sonugelmiyordu.Kısabir süredeolsa,koyunlarınınkendisineyolgöstermesineizinverse,sonundabiryığınilginçşeykeşfederdi."Sorunşuki,hergünyenibiryeregittiklerininfarkınavarmıyorlar.Otlaklarındeğiştiğini,mevsimlerinbirbirinebenzemediğinianlamıyorlar.Çünküyiyecekvesudanbaşkabirkaygılarıyok."

"Belkideherkesiçindurumböyledir,"diyedüşündüçoban."Tüccarınkızınarastladığımdanbuyanabaşkabirkadındüşünmeyenbenimiçinbile."

Gökyüzüne baktı. Hesaplamalarına göre, öğle yemeğinden önce Tarifa'daolacaktı. Orada, kitabını daha kalın bir kitapla değiştirebilir, şişesini şarapladoldurur, saç sakal tıraşı olabilirdi; kızın yanına gitmeden önce iyicehazırlanmalıydı. Daha fazla koyunu olan bir başka çobanın, kendisinden öncedavranıpgençkızatalipolmaolasılığınıdüşünmekbileistemiyordu.

"Bir düşü gerçekleştirme olasılığı yaşamı ilginçleştiriyor," diye düşündü,güneşin durumuna tekrar bakıp adımlarını hızlandırarak. Tarifa'da düşyorumcusubiryaşlıkadınınyaşadığınıanımsamıştı.Dahaöncebirkezgörmüşolduğubudüşü,bugecedegörmüştü.

Page 16: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

VI

Yaşlıkadın,delikanlıyıevinarkasındakibirodayagötürdü,odayı salondanrengârenk bir plastik perde ayırıyordu. Odada bir masa, bir "İsa'nın KutsalYüreği"[2]tasviriveikisandalyevardı.

Yaşlıkadınoturdu,delikanlıyadaoturmasınısöyledi.Sonradelikanlınınikieliniellerininarasınaaldıveusulcaduaetmeyebaşladı.

Söyledikleri bir çingene duasına benziyordu. Şimdiye kadar, dolaşırken biryığın çingeneye rastlamıştı. Bu insanlar da dolaşıyorlardı, ama koyunlarlailgilenmiyorlardı. Söylenenlere bakılırsa, bir çingenenin işi gücü durmadaninsanları aldatmaktı. Şeytanla anlaşma yaptıkları, çocukları kaçırıp gizlibarınaklarında bunları köle gibi kullandıkları da söyleniyordu. Genç çoban,çocukken,çingenelertarafındankaçırılmaktankorkmuştuherzaman.Yaşlıkadınellerinitutuncabueskikorkuyuanımsadıdelikanlı.

"Amaburadaİsa'nınKutsalYüreğitasvirivar,"diyedüşündü,kaygılarındankurtulmak isterken. Elinin titremeye başlamasını, yaşlı kadının da onun buürküntüsünü fark etmesini istemiyordu. Sessizce bir "Tanrı Babamız" duasıokudu.

"İlginç..." dedi yaşlı kadın, gözlerini delikanlının elinden ayırmaksızın. Vetekrarsustu.

Delikanlı,gidereksinirlendiğinihissediyordu.Amaelinin titremesineengelolamadıveyaşlıkadınfarkettibunu.Hemenelleriniçektikadınınellerinden.

"Burayael falınabaktırmak içingelmedim,"dedi.Buevegeldiği içinartıkpişmanlık duyuyordu. Bir an, kadına ücretini ödemenin ve hiçbir şeyöğrenmedenburadanayrılmanındahaiyiolacağınıdüşündü.Nevarki,üstüstegördüğüaynıdüşünneanlamageldiğiniöğrenmekçokönemliydionuniçin.

"Gördüğün düşler hakkında bilgi almaya geldin," dedi bunun üzerine yaşlıkadın.Amadüşler,Tanrı'nındiliylekonuşurlar.Tanrıdünyanındiliylekonuşursabununyorumunuyapabilirim.Amaseninruhunundiliylekonuştuğuzamanbunuyalnızcasenanlayabilirsin.Genededanışmaücretiödeyeceksinbana.

Page 17: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Genebirdalavere,"diyedüşündüdelikanlı.Herşeyekarşın,tehlikeyigözealmayakararverdi.Birçoban,kurtyadakuraklıktehlikesiyleherzamankarşıkarşıyadır;ama,çobanlıkmesleğiniçekicikılandabudurzaten.

"Aynıdüşü ikikezüstüstegördüm.Koyunlarımlabirotlaktaydım.Derkenbir çocuk göründü ve koyunlarla oynamaya başladı. İnsanların koyunlarımlaoynamasından pek hoşlanmam; tanımadıkları insanlardan korkarlar. Amakendileriyle oynamaya gelen çocuklardan korkmazlar. Neden bilmem.Hayvanların,insanlarınyaşınıbilmelerişaşırtıcıbirşey."

"Sözü gördüğün düşe getir," dedi yaşlı kadın. Ateşte tencerem var. Hemzatenfazlaparandayok,bütünzamanımıalamazsın."

"Çocuk bir süre koyunlarla oynuyor," diye sürdürdü konuşmasını çoban,birazsıkıntıyla."Vebirdenelimdentutuyor,beniMısırPiramitlerinegötürüyor."

Yaşlı kadının Mısır Piramitlerinin ne olduğunu bilip bilmediğini anlamakiçinbiransustu.Amakadınsessizliğinibozmadı.

"Sonra,MısırPiramitlerinin–yaşlıkadınıniyiceanlamasıiçinbusözcükleritane tane söylüyordu– önünde, çocuk bana, 'Buraya gelirsen, gizli bir hazinebulacaksın,'diyor.Vetambanahazineninyerinigöstereceğisıradauyanıyorum.İkikezoldu."

Yaşlıkadınbirsüresustu.Sonra,delikanlınınellerinituttu,dikkatleinceledi.

"Artık senden para istemiyorum," dedi sonunda. "Ama hazineyi bulacakolursanondabiriniisterim."

Delikanlıgülmeyebaşladı.Sevinçtengülüyordu.

Böylece, gördüğü hazine düşleri sayesinde, cebindeki pek az parayı daharcamamış oluyordu! Bu yaşlı kadın gerçekten bir çingene olmalıydı.Çingenelerbiraztuhaftırlar.

"İyide,nasılyorumluyorsunuzbudüşü?"diyesordudelikanlı.

"Önce yemin edeceksin. Sana söyleyeceklerime karşılık, hazinenin ondabirinibanavereceğinedairyeminedeceksin."

Page 18: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Delikanlı yemin etti. Yaşlı kadın, gözlerini "İsa'nın Kutsal Yüreği"tasvirindenayırmaksızıntekrarlamasınıistedi.

"DünyaDili'nde bir düş bu," dedi ardından. "Bunu yorumlayabilirim, amaçokzorbiryorum.İştebuyüzdenbanavereceğinpayadeğer."

"Yorumum şöyle: Mısır Piramitlerine gitmelisin. Neyin nesidir bunlarbilmiyorum,amabirçocukgösterdiğinegöre,gerçektenvardırbunlar.Oradabirhazinebulupzenginolacaksın."

Delikanlı önce şaşırdı, sonra öfkelendi. Bu kadar az bir şey için bu cadıkarıyagelmesigerekmezdi.Ama,paraödemekzorundaolmadığınıanımsadı.

"Eğerbuysabununiçinvakitkaybetmeyedeğmez,"dedi.

"Hadi canım! Sana, gördüğün düşü yorumlamanın zor olduğunusöylemiştim. Basit şeyler, en olağanüstü şeylerdir ve yalnızca bilginleranlayabilirler bunları. Bir bilgin olmadığım için, başka şeyler de bilmemgerekiyor:Elfalınabakmak,mesela."

"Peki,nasılgideceğimMısır'a?"

"Benyalnızcadüşleriyorumluyorum.Bunlarıgerçeğedönüştürecekgücümyokbenim.Buyüzdendekızlarımınbanaverdikleriyleyaşamakzorundayım."

"AmayaMısır'avaramazsam?"

"Eh,ozamanbirşeyödemezsinbana.Zatenilkkezolmayacak."

Ve yaşlı kadın bu sözlerine hiçbir şey eklemedi. Delikanlıdan gitmesiniistedi.Çünküonunlaepeycezamankaybetmişti.

Page 19: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

VII

Çoban,falcınınyanındanhayalkırıklığıiçindeayrıldı;birdahaasladüşlereinanmamayakararvermişti.Buaradayapacakbiryığınişiolduğunuanımsadı:Önce gidip karnını doyurdu, kitabını daha kalın bir kitapla değiştirdi ve yenisatınaldığışarabırahatça içmekiçinkasabanınalanınagidipbirsırayaoturdu.Sıcak bir gündü, ama şarap o akıl sır ermez gizemiyle çobanın içini birazserinletti. Koyunlar, yeni edindiği bir dostun kent girişinde bulunanağılındaydılar.Buyörelerdebiryığınarkadaşıvardı–vebudayolculukyapmayıneden bunca sevdiğini açıklıyor. Her gün birlikte olmak gereksinimiduymaksızın, insanherzamanyenidostlaredinir.Papazokulundaolduğugibi,insanher zamanaynı insanları görürse, bunları yaşamınınbir parçası saymayabaşlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar.Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü,efendim,herkesbizimnasılyaşamamızgerektiğinielifielifinebildiğineinanır.

Ne var ki, hiç kimse kendisinin kendi hayatını nasıl yaşaması gerektiğinikesinlikle bilmez. Tıpkı şu, düşleri gerçeğe dönüştürmeyi beceremediği haldedüşyorumculuğunakalkışancadıgibi.

Koyunlarınıalıpkırlaraaçılmadanöncegüneşinalçalmasınıbeklemeyekararverdi.Üçgünsonratüccarınkızınıgörecekti.

Tarifapapazındanaldığıkitabıokumayabaşladı.Kalınbir kitaptı, daha ilksayfada bir cenaze törenini anlatıyordu. Ayrıca, kahramanlarının adları da sonderece karmaşıktı. "Günün birinde bir kitap yazacak olursam," diye düşündü,"okurları, kahramanların adlarını bir anda öğrenmek zorunda bırakmamak içinonlarıtekertekersunacağım."

Okumaya iyice daldığı sırada (cenaze karda gömüldüğü ve bu da yakıcıgüneşinaltındaserinlikduygusuuyandırdığıiçinhoşunagidiyorduokuma),yaşlıbiradamgelipyanınaoturduveonunlakonuşmayabaşladı:

"Bu insanlar ne yapıyorlar?" diye sordu yaşlı adam, alandan geçenlerigöstererek.

"Çalışıyorlar,"diyeyanıtladıçoban,soğukçaveokuduğukitabakendiniiyicekaptırmışgibi.Aslında, tüccarınkızınınönündekoyunlarını kırktığını vekızın

Page 20: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

daçobanınnasılyamanbiriolduğunagözleriyletanıklıkettiğinihayalediyordu.Busahneyidahaönceonlarcakezhayaletmişti.Koyunlarınarkadanönedoğrukırkılmaları gerektiğini genç kıza anlatmaya başlayınca onun kendisini,kendinden geçercesine dinlediğini gözünün önüne getiriyordu her zaman. Biryandan koyunları kırkarken, bir yandan da genç kıza anlatacak ilginç öyküleranımsamayaçalışıyordu.Bunlarçoğunluklakitaplardaokuduğuöykülerdi,amao bunları sanki kendisi yaşamışçasına anlatıyordu. Genç kız okuma bilmediğiiçinişinaslınıhiçbirzamanöğrenemeyecekti.

Ne var ki, direndi yaşlı adam.Yorgun ve susamış olduğunu söyledi ve biryudum şarap içmek istedi. Delikanlı şişeyi verdi ona; belki kendisini rahatbırakır,diyedüşündü.

Ama yaşlı adam mutlaka gevezelik etmek istiyordu. Çobana, okumaktaolduğu kitabın nasıl bir şey olduğunu sordu. İçinden adama kaba davranıpoturduğusırayıdeğiştirmeyigeçirdi,amababasıonayaşlıinsanlarakarşısaygılıolmayıöğretmişti.Bununüzerinekitabıyaşlıadamauzattı.Bunu ikinedendendolayı yaptı: Birincisi, kitabın adını iyi söyleyemiyordu; ikincisi, yaşlı adamokumabilmiyorsa,küçükdüşmemekiçinkendisisıradeğiştirmekisteyecekti.

"Hımm!"dediyaşlı adam, sanki tuhafbir nesneymişgibi, bütündikkatiyleincelerken."Önemlibirkitap,amaçoksıkıcı."

Çobançokşaşırdı.Demekyaşlıadamdaokumabiliyorduvebukitabıdahaönceokumuştu.Onundediğigibisıkıcıbirkitapsa,değiştirmekiçinhâlâzamanıvardı.

"Bütün kitaplar gibi aynı şeyden söz eden bir kitap," diye sürdürdükonuşmasınıyaşlıadam."İnsanlarınkendiyazgılarınıseçmekşansındanyoksunbulunduklarından söz ediyor. Ve sonunda da, dünyanın en büyük yalanınainandığınısöylüyor."

Page 21: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

VIII

"Pekidünyanınenbüyükyalanıne?"diyesordudelikanlı,şaşkınlıkiçinde.

"Ne mi? Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizdenkaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer.Dünyanınenbüyükyalanıbudur."

"Benim içinböyleolmadı," dedi delikanlı. "Rahipolmamı istiyorlardı, benkendimçobanoldum."

"Böylesidahaiyi,"dediyaşlıadam."Çünküsengezmeyiseviyorsun."

"Düşüncelerimiokuyor,"diyegeçirdi içindenSantiago.Busırada,peköyleumursamadan kalın kitabın sayfalarını karıştırıyordu yaşlı adam. Çoban onungiysilerinintuhaflığınıfarketti;Arap'abenziyordu,amabuyörelerdeolağanüstübir şeydeğildi bu.Tarifa'dan ancakbirkaç saat uzaktaydıAfrika.Çoğu zamankente alışveriş yapmak içinAraplar gelirdi; günde birkaç kez tuhaf hareketleryaparakduaettiklerigörülürdü.

"Neredensiniz?"diyesordudelikanlı.

"Birçokyerden."

"Kimsebirçokyerdenolamaz,"dedidelikanlı."Benbirçobanolarakdeğişikyerlerde bulunabilirim, ama aslım bir yerdendir: Çok eski bir şatosu olan birkent.Oradadoğdum."

"Peki,diyelimki,bendeŞalem'de[3]doğdum."

Çoban, Şalem'in nerede olduğunu bilmiyordu, ama bilgisizliğinden dolayıküçükdüşmemekiçindesorusormakistemiyordu.Birsürealanabaktı.İnsanlargidipgeliyor,işleribaşlarındanaşkınmışgibigörünüyorlardı.

"NasılbiryerŞalem?"diyesordusonunda,biripucuyakalamakiçin.

"Herzamankigibi,herzamannasılsaöyle."

Page 22: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Doğrusu bir ipucu değildi yanıtı. Ama en azından Şalem'in Endülüs'tebulunmadığınıbiliyordu.Yoksa,bilirdibukenti.

"Peki,neyapıyorsunuzŞalem'de?"

"Şalem'de ne mi yapıyorum?" Yaşlı adam ilk kez kahkahayla gülmeyebaşladı."Şalemkralıyımben,nesoru!"

İnsanlarbiryığınacayipşeysöylüyorlar.Bazen,koyunlarlabirlikteyaşamakçok daha iyi, konuşmaz koyunlar, yiyecek ve su aramaktan başka bir şeyyapmazlar.Yadakitaplar,dinlemekistersenizsizeilginçöyküleranlatırkitaplar.Ama insanlarla konuşurken durum başka, öylesine tuhaf şeyler söylerler ki,konuşmayınasılsürdüreceğinizibilemezsiniz.

"BenimadımMelkisedek,"[4]dediyaşlıadam."Kaçtanekoyununvar?"

"Yeterikadar,"diyeyanıtladıçoban.Yaşlıadamonunhayatıhakkındadahafazlaşeyleröğrenmekistiyordu.

"Öyleyse, bir sorunumuz var. Yeteri kadar koyunun olduğunu düşündüğünsürecesanayardımedemem."

Delikanlı içinde bir kızgınlık hissetmeye başladı. Hiçbir yardım istediğiyoktu. Şarap isteyen, sohbet etmek isteyen, kitabıyla ilgilenen yaşlı adamınkendisiydi.

"Kitabıgeriverinbana,"dedi."Koyunlarımınyanınagidipyolaçıkmalıyım."

"Onkoyundanbirini banaver," dedi yaşlı adam. "Ozaman, gizli hazineyeulaşmakiçinneyapmangerektiğiniöğretirimsana."

Delikanlı bunun üzerine düşünü anımsadı ve birden her şey apaçık ortayaçıktı.Yaşlıkadınparaistememiştikendisinden,buyaşlıadam–belkidekadınınkocasıydı–gerçeklehiçbirilişkisiolmayanbirbilgikarşılığındadahafazlaparasızdıracaktı.Budabirçingeneolmalıydı.

Ama, delikanlı daha ağzını açmadan, yaşlı adam yere eğilip bir ince dalparçası aldı ve alanın kumu üzerine bir şeyler yazmaya başladı. Yaşlı adam

Page 23: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

eğildiğiandagöğsündebirşeyparladıveöylesineparladıki,delikanlınıngözlerihiçbir şey görmez oldu. Ama, yaşından beklenmeyecek bir çabuklukla,harmanisiyle göğsünü örttü yaşlı adam. Delikanlının göz kamaşması geçti veyaşlıadamınyazmaktaolduğuşeyleriaçıkseçikgörmeyebaşladı.

Küçük kentin alanının kumları üzerinde, babasının ve annesinin adlarınıokudu.Hayatının o âna kadarki öyküsünü, çocukken oynadığı oyunları, papazokulunun soğuk gecelerini okudu. Şimdiye kadar hiç kimseye anlatmadığışeyleriokudu:Karacaavlamakiçinbabasınıntüfeğinigizlicealışınıyadayalnızbaşınayaptığıilkcinseldeneyini.

Page 24: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

IX

"BenŞalemkralıyım,"demiştiyaşlıadam.

"Birkralniçinbirçobanlaçeneçalsın?"diyesordudelikanlı;tedirginolmuş,alabildiğineşaşırmıştı.

"Bununbirçok nedeni var.Amadiyelimki, bunun en önemli nedeni senin'KişiselMenkıbe'ni[5]gerçekleştirmekgücünesahipoluşun."

Delikanlı"KişiselMenkıbe"ninneanlamageldiğinibilmiyordu.

"Seninherzamangerçekleştirmekistediğinşeydir.

Hepimiz,gençken,KişiselMenkıbe'mizinneolduğunubiliriz."

"Hayatınbudöneminde,herşeyaçıkseçiktir,herşeymümkündürvehayalkurmaktan, hayatında gerçekleştirmek istediği şeylerin olmasını istemektenkorkmaz.

Ama zaman geçtikçe, gizemli bir güç, Kişisel Menkıbe'ningerçekleştirilmesininolanaksızolduğunukanıtlamayabaşlar."

Yaşlıadamınsöylediklerinin,genççobaniçinönemlibiranlamıyoktu.Amaşu"gizemligüçler"inneolduğunuöğrenmekistiyordu:Anlattığızamantüccarınkızınınağzıbirkarışaçıkkalacaktı.

"Olumsuz gibi görünen güçlerdir bunlar, ama aslında sana KişiselMenkıbe'ninasılgerçekleştireceğiniöğretirler.Zihniniveiradenibunlarhazırlar,çünküdünyadabirbüyükgerçekvardır:Kimolursanol,neyaparsanyap,bütünyüreğinlegerçektenbir şey istediğinzaman,EvreninRuhu'ndabu istekoluşur.Buseninyeryüzündekiözelgörevindir."

"İnsanyalnızcayolculukyapmakistese?Yadabirkumaştüccarınınkızıylaevlenmek istese? Ya da hazine aramak istese. Dünyanın Ruhu insanlarınmutluluğuyla beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla, arzuyla, kıskançlıkla. KendiKişiselMenkıbesini gerçekleştirmek insanların biricik gerçekyükümlülüğüdür.Her şey bir ve tek şeydir. Ve bir şey istediğin zaman, bütün Evren arzunun

Page 25: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

gerçekleşmesiiçinişbirliğiyapar."

Alanı ve gelip geçenleri seyrederek bir süre sustular. Sessizliği önce yaşlıadambozdu:

"Nedenkoyungüdüyorsun?"

"Çünküyolculukyapmakhoşumagidiyor."

Yaşlıadam,alanınköşesinde,kırmızıarabasındapatlamışmısırsatanadamıgösterdi.

"Çocukken bu adam da yolculuk yapmak istiyordu. Ama patlamış mısırsatmak, yıllar boyu para biriktirmek için bu arabayı satın almayı seçti.Yaşlandığı zaman bir aylığına Afrika'ya gidecek. İnsanın düşlediği şeyigerçekleştirmesiiçinherzamanolanakbulunduğunubirtürlüanlamadı."

"Çobanlığı da seçebilirdi," diye düşündü delikanlı. Bu düşüncesini yükseksesletekrarladı.

"Bunu pekâlâ düşündü," dedi yaşlı adam. "Ama patlamış mısır satıcıları,çobanlardandahaönemlidir.Patlamışmısırsatıcılarınınbaşlarınısokacaklarıbirçatıvardır,oysaçobanlar 'yıldızpalas'tauyurlar. İnsanlarkızlarını çobanlardançokpatlamışmısırsatıcılarıylaevlendirmekister."

Tüccarın kızını düşünen çoban, yüreğinde bir acı hissetti. Kızın yaşadığıkenttedekuşkusuzbirpatlamışmısırsatıcısıvardı.

"Sonuç olarak insanların patlamış mısır satıcıları ve çobanlar hakkındadüşündükleri,onlariçin,KişiselMenkıbe'dendahaönemliolur."

Yaşlı adam kitabın sayfalarını karıştırdı, bir yeri eğlenerek okudu. Çobanbirazbekledi,sonra,dahaönceyaşlıadamınyaptığıgibi,arayagirdi:

"Bunlarınedensöylüyorsunuzbana?"

"Çünkü sen, kendi Kişisel Menkıbe'ni yaşamaya çalışıyorsun. Ve bundanvazgeçmeküzeresin."

Page 26: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Pekisizhepböyledurumlardamıortayaçıkarsınız?"

"Her zaman böyle değil; hiçbir zaman bir şey yapmaktan geri durmadım.Bazen,iyibirfikir,birçözümyoluolarakgöründüm.Kimizaman,çoknazikbiranda,işlerikolaylaştıracakşekildedavrandım.Böyleşeylerişte,amaçoğuinsanhiçbirşeyinfarkınavarmadı."

Bir hafta önce, birmaden arayıcısına bir taş biçiminde görünmek zorundakaldığını anlattı. Zümrüt aramak için her şeyini terk etmişti bu adam. Beş yılboyuncabirırmağınkıyısındaçalışmış,dokuzyüzdoksandokuzbindokuzyüzdoksandokuz taş kırmıştı, bir zümrüt parçası ararken. İşte o andavazgeçmeyidüşünmüş,oysazümrüdünübulmasıiçinbirtaş,birtektaşkalmıştı.Madenci

KişiselMenkıbesiüzerinebahsegirmişbirinsanolduğuiçinmadenci,yaşlıadam işe karışmaya karar vermiş. Bir taşa dönüşüp madencinin ayaklarınayuvarlanmış. Başarısız geçen beş yıl yüzünden eziklik duyan madenci taşıöfkeylealıpuzaklarafırlatmış.Taşıöylesinebirhızlafırlatmışki,başkabirtaşaçarpantaşparçalanmışveortayadünyanınengüzelzümrüdüçıkmış.

"İnsanlar yaşama nedenlerini pek çabuk öğreniyorlar," dedi yaşlı adam,gözlerinde beliren acıyla. "Belki de gene aynı nedenle hemen pes ediyorlar.Ama,dünyanınhaliböyleişte."

Delikanlı,konuşmanıngizlihazineyüzündenbaşlamışolduğunuanımsadı.

"Hazineleri,sellertoprağınaltındançıkartır,genesellertoprağagömer,"dediyaşlı adam. "Hazinen hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorsan, sürününondabirinibanavereceksin."

"Hazineninondabiriyetmezmiydi?"

Yaşlıadamhayalkırıklığınauğrargibioldu.

"Henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu elegeçirmearzusunuyitirirsin."

Çoban bunun üzerine, hazinenin onda birini çingene kadına söz verdiğinisöylediyaşlıadama.

"Çingeneler kurnazdır," diye içini çekti yaşlı adam. "Amane olursa olsun,

Page 27: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

hayatta her şeyin bir bedeli olduğunu öğrenmek senin için iyi bir şey. IşığınSavaşçılarınınöğretmeyeçalıştıklarıdabudurzaten."

Delikanlıyakitabınıgeriverdi.

"Yarınsürününondabirinibanagetireceksin.Gizlihazineyinasılbulacağınısöyleyeceğimsana.Haydi,iyiakşamlar."

Sonraalanınbirköşesindegözdenkayboldu.

Page 28: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

X

Delikanlıkitabıyenidenokumayıdenedi,amabütündikkatinikitapüzerindeyoğunlaştıramadı.Yaşlıadamındoğrusöylediğinibildiğiiçinsinirlivegergindi.Patlamışmısırsatıcısınıbularakbirtorbapatlamışmısırsatınaldı.Yaşlıadamınanlattıklarını adamaaktarmalımıydı,yoksa susmalımıydı?Düşünüyordu,amabir türlü karar veremiyordu. "Bazen işi oluruna bırakmak, ilişmemek dahaiyidir," diye düşündü ve adama bu konuda bir şey söylemedi. Konuşacakolsaydı, satıcı günlerce kafa patlatacaktı: Her şeyi yüzüstü bıraksınmı, yoksabırakmasınmı?Amaküçükarabasınadaiyicealışmıştı.

Adamı, kendisinin yol açacağı kararsızlık işkencesinden kurtarabilirdi.Kenttedolaşmayabaşladı, limanakadaruzandı.Limandaküçükbirbinavardı,bubinanınpencereyebenzerbirdeliğindeninsanlarbiletsatınalıyorlardı.MısırülkesininAfrika'daolduğunuöğrendi.

"Arzunuz?"diyesordugişedekimemur.

"Belki, yarın," diye yanıtladı delikanlı uzaklaşırken. Koyunlarından birinisatarakboğazınkarşıyakasınageçebilirdi.Budüşünceürkütüyorduonu.

"Al sana bir hayalperest daha," dedi gişedeki adam arkadaşına, delikanlıuzaklaşırken."Biletalacakparasıyok."

Delikanlıgişeninönünde,koyunlarınıdüşünmüşveonlarınyanınagitmektenkorkmuştu. İki yıl içinde, koyun yetiştiriciliği konusunda her şeyi öğrenmişti.Her türlü koyun bakımını, koyun kırkmayı ve sürüyü kurtlardan korumayıöğrenmişti. Endülüs'ün bütün kır ve otlaklarını tanıyordu. Koyunlarının herbirininalışvesatışfiyatlarınıbiliyordu.

Arkadaşının ağılına en uzun yoldan gitmeye karar verdi.Kentin bir şatosuvardı;kaleyetırmanıpsurlarınüzerindeoturmakistedicanı.Yukarıdan,Afrika'yıgörebilirdi.Neredeysebütünİspanya'yıuzunsüreişgaletmişolanMagriplilerinburadan geldiklerini söylemişti biri, bir zamanlar. Magriplilerden nefretediyordu.Çingenelerionlargetirmişlerdi.

Yukarıdan, yaşlı adamla gevezelik ettiği alan da aralarında olmak üzerekentinbüyükbirbölümünüdegörebilirdi.

Page 29: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Şu ihtiyara rastladığım ana lanet olsun," diye düşündü. Gördüğü düşleriyorumlayabilecek bir kadın bulmaya gitmişti yalnızca. Ne kadın ne de yaşlıadam, kendisinin bir çoban oluşunu umursuyorlardı. Hayatta hiçbir şeye artıkinanmayan,çobanlarınbirgünduygusalolarakkoyunlarınabağlanabileceklerinianlayacak durumda olmayan yalnız insanlardı bunlar.Kendisi koyunlarını çokiyi tanıyordu: Hangisi topallıyor, hangisi iki ay sonra kuzulayacak, hangileritembeldir,hepsinibiliyordu.Onlarıkırkmayıvekesmeyidebiliyordu.Gitmeyekararverecekolursa,koyunlarıacıçekerdi.

Rüzgâr çıktı. O, bu rüzgârı tanıyordu: Gündoğusu diyorlardı bu rüzgâra,imansız sürüleri bu rüzgârla birlikte gelmişlerdi. Tarifa'ya gelmeden önce,Afrika'nınbukadaryakınolduğunuhiçdüşünmemişti.Çokbüyükbirtehlikeydibu:Magriplilerülkeyiyenidenistilaedebilirlerdi.

Gündoğusu daha sert esmeye başladı. "Koyunlarım ile hazine arasındakaldım,"diyedüşündü.Kararvermek,alıştığışey ilesahipolmayıçok istediğişeyarasındabirseçimyapmakzorundaydı.Ayrıcatüccarınkızıdavardı,amakızkoyunlarkadarönemlideğildi,çünkükendisinebağımlıdeğildikız.Kesinolanbirşeyvardı:Ertesigünkızkendisinigörmese,bununfarkınabilevarmazdı:Kıziçinbütüngünlerbirbirininaynıydıvebütüngünlerbirbirinebenzediği zamandainsanlar,güneşgökyüzündehareketettikçe,hayatlarındakarşılarınaçıkaniyişeylerinfarkınavaramazolurlar.

"Annemi, babamı, doğduğumkentin şatosunu terk ettim.Onlar bu durumaalıştılar, ben de alıştım.Koyunlar da benimyokluğuma alışırlarsa iyi ederler,"diyedüşündü.

Yukarıdan alana baktı. Seyyar satıcı patlamış mısırlarını satmayısürdürüyordu.Birsüreönceyaşlıadamlasohbetettiğisırayabirgenççiftgelipoturduveöpüşmeyebaşladı.

"Patlamış mısır satıcısı," diye mırıldandı, ama cümlesini bitirmedi. Çünkügündoğusudahada sert esmeyebaşlamıştı; rüzgârıyüzündehissetti.KuşkusuzMagriplilerigetiriyorduburüzgâr,amaçölünvepeçelikadınlarındakokusunutaşıyordu buralara. Bir gün, Bilinmez'in peşine düşmüş; altın, serüven vePiramitleri aramaya çıkmış insanların terini ve hayallerini de getiriyordu.Rüzgârın özgürlüğünü kıskandı delikanlı ve onun gibi olabileceğini anladı.Kendisindenbaşkahiçbirşeyengeldeğildibuna.

Page 30: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Koyunlar, tüccarın kızı, Endülüs kırları onun Kişisel Menkıbesininmenzillerindenbaşkabirşeydeğillerdi.

Page 31: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XI

Ertesi gün öğleyin yaşlı adamın yanına gitti delikanlı. Yanında altı koyungötürdü.

"Çok şaşırdım," dedi yaşlı adama. "Arkadaşım, sürüyü satın aldıhemencecik.Ömürboyuçobanolmayıhayalettiğinisöyledibana;iyiyeişaret."

"Hep böyle olur," diye karşılık verdi yaşlı adam. "Biz buna 'Lütuf Kuralı'adınıveririz.İlkkezkâğıtoynadığınzaman,kesinliklekazanırsın.Acemitalihi."

"Pekinedenböyleoluyor?"

"ÇünkühayatseninKişiselMenkıbe'niyaşamanıistiyor."Sonraaltıkoyunuincelemeye başladı ve bir koyunun topalladığını fark etti. Delikanlı bununönemsizbirşeyolduğunu,çünkübukoyunun,koyunlarınınenakıllısıolduğunuveçokyünverdiğinisöyledi.

"Hazinenerede?"diyesordu.

"Mısır'da,Piramitlerinyanında."

Çobanirkildi.Yaşlıkadınaynışeyisöylemiş,üstelikparadaalmamıştı.

"Hazineye ulaşmak için işaretlere dikkat etmen gerekiyor. Tanrı, herkesinizlemesi gereken yolu yeryüzüne çizmiştir, yazmıştır. Senin yapman gereken,seniniçinyazdıklarınıokumakyalnızca."

Delikanlı konuşmaya başlamadan önce, kendisi ile yaşlı adam arasında birpervane havalandı. Dedesini anımsadı; dedesi pervanelerin şans simgesiolduklarını söylemişti çocukluğunda. Tıpkı cırcır böcekleri, yeşil çekirgeler,küçükgrikertenkelelervedörtyapraklıyoncalargibi...

"Doğrudur,"dedi,delikanlınındüşünceleriniokuyanyaşlıadam."Tıpkısanadedeninöğrettiğigibi.Birerişarettirbunlar."

Sonra sarındığı harmaniyi açtı.Delikanlı dahaöncegörmüşolduğu şeydençok etkilenmişti; bir gün önce gözlerini kamaştıran parıltıyı anımsadı.Değerli

Page 32: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

taşlarla süslü, som altından kocaman bir göğüslük[6] vardı göğsünde yaşlıadamın.

Gerçekbirkraldıyaşlıadam.Haydutlarınsaldırısınauğramamakiçinböylegizleniyordu.

"Al!" dedi, göğüslüğünün ortasına kakılmış biri beyaz, biri siyah iki taşçıkartarak. "BirininadıUrim,ötekininadıdaTummim'dir.[7]Siyaholanı 'evet'demektir, beyaz olanı 'hayır' anlamına gelir. İşaretleri yorumlamayıbaşaramadığınzamansanayardımederler.Amaherzamannesnelsorularsor.

Ama,mümkünse,kendikararlarınıkendinal.Hazine,Piramitlerinyakınındabulunuyor,bunubiliyorsunzaten.Banaaltıkoyunvermekzorundakaldın,çünkükararvermenebenyardımcıoldum."

Delikanlıikitaşıheybesinekoydu.Artıkkararlarınıkendisiverecekti.

"Her şeyinbirve tek şeyolduğunuaslaunutma.Simgelerindiliniunutma.Veözellikle,KişiselMenkıbe'ninsonunakadargitmeyiunutma."

"Amaşimdisanaküçükbiröyküanlatmakistiyorum:

BirtüccarMutluluğunGizi'niöğrenmesiiçinoğlunuinsanlarınenbilgesininyanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda birtepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge buradayaşıyormuş.

Birermişlekarşılaşmayıbekleyenbizimkahraman,girdiğisalondahummalıbirmanzarayla karşılaşmış. Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbetediyor,birorkestra tatlı ezgilerçalıyormuş;dünyanındörtbiryanındangelmişlezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarlakonuşuyormuş. Bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemekzorundakalmış.

Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, amaMutluluğunGizi'niaçıklayacakzamanıolmadığınısöylemişona.Gidipsaraydadolaşmasını,kendisiniikisaatsonragörmeyegelmesinisalıkvermiş.

'Ama,sizdenbir ricadabulunacağım,'diyeeklemişbilge,delikanlınınelinebirkaşıkveripsonrabukaşığaikidamlasıvıyağkoymuş.'Sarayıdolaşırkenbu

Page 33: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

kaşığıelinizdetutacakveyağıdökmeyeceksiniz.'

Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktanayırmıyormuş.İkisaatsonrabilgeninhuzurunaçıkmış.

'Güzel,demişbilge,pekiyemeksalonumdakiAcemhalılarınıgördünüzmü?Bahçıvanbaşının yaratmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü?Kütüphanemdekigüzelparşömenlerifarkettinizmi?'

Utanandelikanlıhiçbirşeygöremediğiniitirafetmekzorundakalmış.Çünkübilgeninkendisineverdiğiikidamlayağıdökmemeyeçabaladığından,başkabirşeyedikkatedememiş.

'Öyleyse git, evrenimin harikalarını tanı,' demiş ona bilge. Oturduğu evitanımadanbirinsanagüvenemezsin.'

İçirahatlayandelikanlıkaşığıalıpsarayıgezmeyeçıkmış.Bukez,duvarlaraasılmış, tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri,çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanatyapıtlarının zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütünayrıntılarıylaanlatmış.

'Pekisanaemanetettiğimikidamlayağnerede?'diyesormuşbilge.

Kaşığabakandelikanlı,ikidamlayağındökülmüşolduğunugörmüş.

'Peki,'demişbununüzerinebilgelerbilgesi,'sanaverebileceğimtekbiröğütvar:MutluluğunGizi dünyanın bütünharikalarını görmektir, amakaşıktaki ikidamlayağıunutmadan.'"

Çobanağzınıaçıpkonuşmadı.Şimdiyaşlıkralınanlattığıöykününanlamınıkavramıştı.Birçobangezmeyisevebiliramakoyunlarınıaslaunutmaz.

Yaşlı adam, delikanlıya baktı ve sonra, açık elleriyle, delikanlının başınınüzerindebazıtuhafişaretleryaptı.

Sonrakoyunlarınıönünekatıpuzaklaştıoradan.

Page 34: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XII

KüçükTarifakentininyukarıkesimindeMagriplilerinyaptırdığıeskibirkalevardır;kale surlarınaoturanbiri aşağıdabir alan,birpatlamışmısır satıcısıvekarşıdadabirparçaAfrikagörebilir.

Şalem Kralı Melkisedek, o akşam kale surlarına oturdu ve yüzündegündoğusuadıverilenrüzgârıhissetti.Sahipdeğişikliğininvekargaşalarınaltüstettiği tedirgin koyunlar biraz ileride kımıldanıp duruyordu. Bütün arzularıyalnızcayiyecekveiçecekti.

Melkisedek,limandanuzaklaşanküçükgemiyebaktı.Genççobanıbirdahahiçgörmeyecekti,tıpkıganimettenondalıkverdiktensonraİbrahim'i[8]birdahahiçgörmediğigibi.Amaişininözelliğiydibu.

Tanrılarındilekleriolamaz,çünkütanrılarınKişisel

Menkıbeleriyoktur.BununlabirlikteŞalemKralı,yüreğininderinliklerinden,delikanlınınbaşarıyaulaşmasınıdiledi.

"Neyazık!Yakındaadımıunutacak,"diyedüşündü.

"Ona adımı birkaç kez tekrarlatmalıydım.Benden söz ettiği zaman, benimŞalemKralıMelkisedekolduğumusöylemeliydi."

Sonra gözlerini gökyüzüne kaldırdı, düşündüklerinden utanmıştı."Biliyorum:Herşeyboş,bomboş,bomboş![9]Senindesöylediğingibi,Tanrım.Amabazenbirihtiyarkraldakendisiylegururlanmakgereksinimiduyabilir."

Page 35: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XIII

"NetuhafbirmemleketşuAfrika!"diyedüşündüdelikanlı.

Kentin daracık sokaklarında dolaşırken gördüğü öteki kahvehanelerebenzeyen bir kahveye oturmuştu. İnsanlar, ağızdan ağza dolaştırdıkları devselpipolar içiyorlardı.Birkaçsaat içinde,elele tutuşarakdolaşanerkekler,yüzleripeçeli kadınlar, yüksek kulelerin tepesine çıkıp şarkı söyleyen din adamları,bunlarınçevresindededizçöküpalınlarınıyerevuraninsanlargörmüştü.

"İmansızların tapınmaları," diye düşündü.Çocukken, köylerindeki kilisede,bir kır ata binmiş Zebedioğlu Aziz Yakub'un[10] heykelini görürdü: Kılıcınıçekmiş, ayaklarının altında buranın insanlarına benzeyen insanlar. Kendinitedirginveyalnızmıyalnızhissediyordu.İmansızlarınkorkunçkötücülbakışlarıvardı.

Üstelik,yolaçıkmanınbüyüktelaşıiçinde,birayrıntıyıunutmuştu,uzunsürekendisini hazinesinden uzak tutabilecek bir tek ayrıntıyı: Bu ülkede herkesArapçakonuşuyordu.

Kahveciyaklaştı;delikanlıyandakimasayagetirildiğinigördüğübiriçeceğiparmağıylaişaretetti.İşaretettiğiçaydı,acıçay.Oysaşarapiçmekisterdi.

Amaşimdiböyleşeylerlekaygılanacakzamandeğildi.Hazinesindenbaşkabir şey düşünmemeliydi, onu nasıl ele geçireceğini düşünmeliydi. Koyunlarınsatışından oldukça önemli bir para sağlamıştı ve paranın büyülü bir gücüolduğunu biliyordu: Parası olan insan hiçbir zaman tamamen yalnız değildir.Kısa bir süre sonra, belki de birkaç gün içinde, Piramitlere ulaşacaktı. Göğsüpırıl pırıl altınla kaplı bir ihtiyarın altı koyununu almak için yalan şeyleranlatmayagereksinimiyoktu.

Yaşlı kral ona simgelerden söz etmişti. Boğaz'ı geçerken simgeleridüşünmüştü. Evet, onun nelerden söz ettiğini çok iyi biliyordu: Endülüskırlarında geçirdiği zaman içinde, izlemesi gerekli yolla ilgili işaretleriyeryüzündevegökyüzündeokumayaalışmıştı.Falancakuşunvarlığıyakınlardabir yılan bulunduğunun işaretiydi; filanca çalı ise çevrede su bulunduğununbelirtisiydi.Bunlarıöğrenmişti.Bunlarıkoyunlaröğretmiştiona.

Page 36: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Tanrı koyunları böylesine iyi güdüyorsa bir insanı da güdecektir," diyedüşündüveiçininrahatladığınıhissetti.Çaydahaazacıgeldi.

"Senkimsin?"diyesorulduğunuduyduİspanyolca.

Birdenbirekendinialabildiğinegüçlühissetti.Kendisisimgeleridüşünürkenbiriçıkagelmişti.

"Sennasıloluyordaİspanyolcakonuşabiliyorsun?"diyesordu.

Karşısındaki Avrupalı gibi giyinmiş bir gençti, ama ten rengi onun bukentten olduğunu akla getiriyordu. Hemen hemen kendi boyunda, kendiyaşındaydı.

"Burada hemen hemen herkes İspanyolca konuşur. İspanyadan iki saatuzaktayızyalnızca.

"Otur. Bir şey ısmarlayayım sana. Benim için de şarap söyle. Şu çaydannefretediyorum."

"Buülkedeşarapyoktur,"diyekarşılıkverdiöteki."Dinyasaklamıştır."

Genç çoban bunun üzerine Piramitlere gitmesi gerektiğini söyledi. Tamhazinedende sözaçacaktıkibunundoğruolmayacağınıdüşündü.Arapçocuk,kendisini oraya götürmek için hazinedenpay isteyebilirdi.Yaşlı adamınhenüzsahip olunmayan şeylere ilişkin öneriler konusunda kendisine söylediklerinianımsadı.

"Mümkünsebeniorayagötürmeniricaedeceğim.Rehberlikücretiniöderim.Orayanasılgidildiğikonusundabirfikrinvarmı?"

Kahvecininyakınlarındaolduğunuvekonuşmalarınıdikkatledinlediğinifarketti delikanlı.Adamın orada bulunuşu canını sıkıyordu biraz.Ama bir rehbererastlamıştıvebufırsatıkaçırmayacaktı.

"KoskocaSahraÇölü'nü geçmekgerek," dediArap çocuk. "Bunun için deparagerekir.İlkinyeterinceparanvarmıbakalım,bunubilmekisterim."

Delikanlıbusoruyubiraztuhafbuldu.Amaonun,yaşlıadamagüvenivardıve yaşlı adamona, gerçekten bir şey yapmak istiyorsanız, butun evrenin sizin

Page 37: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

yararınıziçinişbirliğiyapacağınısöylemişti.

Parasını cebinden çıkartıp yeni arkadaşına gösterdi. Kahveci biraz dahayaklaşıpyakındanbaktı.AdamileçocukaralarındaArapçabirşeylerkonuştular.Kahveciöfkelenmişebenziyordu.

"Buradan gidelim," dedi Arap delikanlı. "Burada kalmamızı istemiyorpatron."

Delikanlı kendini daha rahatlamış hissetti. Borcunu ödemek için ayağakalktı, ama kahveci onu kolundan tutup noktasız, virgülsüz uzun bir söylevçekmeye başladı. Delikanlı güçlü olmasına güçlüydü, ama yabancı bir ülkedebulunuyordu.Yeniarkadaşı,kahveciyikenaraitipdelikanlıyıdışarıçıkardı.

"Parana göz koymuş," dedi. "Tanca, Afrika'nın öteki yerlerine benzemez.Burasıbirliman,limanlardahırsızyuvasıdır."

Zor bir durumdayken kendisine yardım eden bu yeni arkadaşına demek kigüvenebilirdi.Cebindençıkartarakparalarısaydı.

"Yarın Piramitlere ulaşabiliriz," dedi öteki, parayı alırken. "Ama iki devesatınalmamgerekiyor."

Tanca'nın daracık sokaklarında birlikte yürüdüler. Her köşeye tezgâhlarkurulmuştu. Sonunda pazarın kurulduğu büyük alana geldiler. Binlerce insanpazarlık ediyor, alıp satıyordu; sebzelerle halılar, türlü çeşitli pipolar yan yanasergilenmişti.Delikanlıyeniarkadaşınınüzerindengözleriniayırmıyordu.Bütünparasının artık onun ellerinde olduğunu unutmuyordu. Parayı ondan geriistemeyiaklındangeçirdi,amabununkabalıkolacağınıdüşündü.Şimdiüzerindedolaşmaktaolduğubuyabancıtopraklarıngelenekvegöreneklerinibilmiyordu.

"Gözüm üzerinde olsun, bu yeterli," diye düşündü. Kendisi ondan dahagüçlüydü.

Birden bu korkunç karmakarışık eşya yığınının ortasında, şimdiye kadargörmediğikadargüzelbirkılıcailiştigözleri.Kınıgümüştendi,siyahkabzasınadeğerlitaşlarkakılmıştı.Mısırdönüşübukılıcıalmayakararverdi.

"Satıcıya kılıcın fiyatını soruver," dedi arkadaşına.Ama silahı seyrederkenikisaniyedalmışolduğunudafarketti.Sankibirdenbiregöğüskafesidaralmış

Page 38: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

gibiyüreğisıkıştı.Kendisinineyinbeklediğinibildiğinden,yantarafabakmayakorktu.Gözlerigüzelkılıcınüzerinde,biranöylekaldı,sonra,bütüncesaretinitoparlayarakbaşınıçevirdi.

Çevresindepazaralanıvardı,gidipgelen,bağırıpçağıran,halı,fındık,bakırtepsilerin yanında kıvırcık marullar, sokakta el ele tutuşmuş erkekler, peçelikadınlar,değişikyiyeceklerinhoşkokularıvardı..Amahiçbiryerde,kesinliklehiçbiryerde,arkadaşınıngölgesibileyoktu.

Birbirlerini kaybetmelerininbir rastlantı olduğuna inanmak istedi.Ötekiningeridöneceğiniumarakbulunduğuyerdekalmayakararverdi.Birsüresonra,şumalumkulelerdenbirinebiradamçıkıpşarkısöylemeyebaşladı;bununüzerineoradabulunanlardizçöküpalınlarınıyerevurdularveonlardaşarkısöylemeyebaşladılar.Dahasonra,işbaşındakikarıncalargibidağılarakyolakoyuldular.

Güneş de batmaya başladı. Genç adam, alanı çevreleyen beyaz evlerinarkasında yitinceye kadar uzun süre güneşe baktı. Aynı güneş bu sabahdoğarken, kendisinin bir başka anakarada bulunduğunu; orada çobanlıkyaptığını, altmış koyunu olduğunu ve bir genç kızla buluşacağını düşündü.Sabahleyinkırlardadolaşırkenbaşınageleceklerinhepsinibiliyordu.

Oysa şimdi güneş batarken bir başka ülkede bulunuyordu, dillerini bileanlamadığıinsanlarınyaşadığıbiryabancıülkedebiryabancıydıo.Artıkçobandeğildi, kendisine ait hiçbir şeyi yoktu; ülkesine geri dönmek ve her şeyeyenidenbaşlamakiçingerekliolanparasıbile.

"Bütünbunlaraynıgüneşindoğupbatışıarasındaoldu,"diyedüşündü.Dahaduruma alışmadan göz açıp kapayıncaya kadar kısa zamanda, hayatta kimizamankoşullarındeğiştiğinidüşünerekkendisineacıdı.

Ağlamaya utanıyordu. Koyunlarının karşısında hiçbir zaman ağlamamıştı.Amapazaralanıbomboştuvekendisiyurdundanuzaktaydı.

Ağladı.Tanrıadilolmadığıiçin,kendidüşlerineinananinsanlarıbuşekildeödüllendirdiği içinağladı. "Koyunlarımınyanındamutluydumvemutluluğumuçevremde bulunanlarla paylaşıyordum. Geldiğimi gören insanlar beni iyikarşılıyorlardı.Şimdikederlivemutsuzum.Neyapacağım?Dahakatıolacağımve bir insan bana ihanet ettiği için de artık kimseye güvenmeyeceğim. Kendi

Page 39: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

hazinemi bulamadığım için gizli hazine bulan herkesten nefret edeceğim. Vebütündünyayıkucaklayamayacakkadarküçükbiriolduğumiçin,sahipolduğumazbirşeyiherzamankorumayaçalışacağım."

İçindenevardiyebakmakiçinheybesiniaçtı;gemideykenyediğibörektenbir parça kalmıştı belki. Ama kocaman kitaptan, yamçıdan ve yaşlı adamınkendisineverdiğioikitaştanbaşkabirşeybulamadı.

Butaşlarıgörünce,büyükbirtesellihissetti içinde.Altıkoyununu,altınbirgöğüslükten çıkartılanbu taşlarladeğiştokuş etmişti.Bunları satıpdönüşbiletialabilirdi. "Bundan böyle artık daha kurnaz olacağım," diye düşündü, iki taşıheybeden alıp cebine soktu. Burası bir limandı ve Arap çocuğun kendisinesöylediğitekdoğruşeydebuydu:Limanlarhırsızyuvasıdır.

Kahvecininumutsuz çabalarını şimdi anlıyordu:Buadamagüvenmemesinisöylemeye çalışıyordu. "Ben de herkes gibiyim. Dünya gerçeklerine olduklarıgibideğildeolmalarınıistediğimgibibakıyorum."

Taşlarabirsürebaktı.Onlarıusulcaokşadı,sıcaklıklarını,kayganyüzeyleriniparmaklarının ucunda hissetti. Hazinesiydi onun bu taşlar. Onlara dokunmakyatıştırdıonu.Taşlaronayaşlıadamıanımsattı.

"Birşeyigerçekten istersen,"demiştiyaşlıadamona,"onugerçekleştirmeniçinbütünevrenişbirliğiyapar."

Delikanlı bunun doğru olup olmadığını anlamak istedi. Bomboş bir pazaralanındaydı,necebindetekkuruş,nedegeceleyinbekleyeceğikoyunlarıvardı.Ama bu taşlar, onun bir krala rastlamış olduğunun kanıtıydı; onun KişiselMenkıbesini bilen, babasının silahıyla ne yaptığından, ilk cinsel deneyimindenhaberiolanbirkralarastlamıştı.

"Taşlar kâhinlik yapmaya yarar. Adları, Urim ile Tummim." Taşlarıheybesine koydu tekrar ve bir deney yapmaya karar verdi. Yaşlı adam, taşlarancakinsanneistediğinibildiğizamanişeyaradığıiçinonlaraaçıkseçiksorularsormakgerektiğinisöylemişti.

Bunun üzerine, yaşlı adamın kutsamasının hâlâ kendi üzerinde olupolmadığınısordu.

Page 40: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Taşlardanbiriniçıkardı."Evet"idiçıkantaş.

"Hazinemibulacakmıyım?"diyesordu.

Eliniheybeyesoktu,taşlardanbirinialmakistedi.Amataşlar,heybedekibirdelikten aşağı düştüler. Heybede bir delik olduğunu fark etmemişti. Urim ileTummim'i yerden alıp heybeye koymak için eğildi. Ama onları görünce birbaşkacümleanımsadı:

"Simgeleresaygılıolmayıveonlarıizlemeyiöğren,"demiştiyaşlıkral.

Birişaret.Delikanlıkendikendinegülmeyebaşladı.Sonrataşlarıyerdenalıpheybesinekoydu.Deliğidikmeyeniyetlideğildi;taşlarcanlarınınistediğizamanbu delikten düşebilirlerdi. Kendi yazgısından kaçmamak için bazı şeylerinsorulmamasıgerektiğiniöğrenmişti.

"Kendikararlarımıkendimalmayasözveriyorum,"dediiçinden.

Ama taşlar, yaşlı adamınher zamanonunyanındaolduğunu söylemişlerdi,buyanıtkendineyenidengüvenduymasınısağlamıştı.Yenidenboşpazaryerinebaktı,öncedenhissettiğiumutsuzluğuartıkhissetmedi.Artıkyabancıbirdünyadeğildiburası,yenibirdünyaydı.

Doğrusu, tamolarakonun istediğidebuyduzaten:Yenidünyalar tanımak.Piramitlere hiçbir zaman varamayacak olsa da tanıdığı bütün çobanlardan çokdahauzaklaragitmiştişimdiden.

Ah!Vapurlaikisaatötedeneçokdeğişikşeylerolduğunubirbilselerdi..."

Yenidünyaboşbirpazaryerihalindekarşısındaduruyordu,amaburayıcıvılcıvıl hayat doluyken de görmüştü daha önce ve bir daha hiç unutmayacaktı.Kılıcıanımsadı;birandalıponuseyretmeyiçokpahalıödemişti, amaşimdiyekadar ona benzer bir şey de görmemişti hayatında. İster bir hırsızın kurbanıolarak, ister hazine peşine düşmüş bir serüvenci olarak olsun, dünyayabakabileceğinianladıbirden.

"Bir hazine peşine düşmüş bir serüvenciyim ben," diye düşündü,yorgunluktanbitkindurumdauykuyadalmadanönce.

Page 41: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XIV

Birinin omzundan sarstığını hissederek uyandı, şimdi yeniden canlanmaktaolanpazaralanınınortasındauyumuştu.

Koyunlarınıaranarakçevresinebakındıveozamanartıkbaşkabirdünyadaolduğunuanladı.Bundanhüzünduyacağına, tamtersinekendinimutluhissetti.Suveyiyecekpeşinedüşmekzorundadeğildiartıkveşimdibirhazinearamayabaşlayabilirdi.Cebindetekmetelikyoktu,amahayataolaninancıtamdı.Öncekiakşam, okuma alışkanlığı edindiği kitaplardaki kahramanlar gibi bir serüvenciolmayıseçmişti.

Acele etmeden alanı dolaşmaya başladı. Satıcılar barakalarını kurmayabaşlamışlardı; şekerleme satan birinin barakasını kurmasına yardım etti. Buadamın yüzünde başkalarınınkine benzemeyen bir gülümseme vardı: Neşedoluydu,hayataaçıktı,zorlubirişgününebaşlamayahazırdı.Gülümsemesi,birbakıma şu yaşlı adamı, bir süre önce tanışmış olduğu şu gizemli yaşlı kralıanımsatan bir gülümsemeydi. "Bu tüccar yolculuk yapmak ya da bir tüccarkızıyla evlenmek için şekerleme imal etmiyor. Hayır, bu mesleği sevdiği içinşekerleme üretiyor," diye düşündü delikanlı.Adamın, o yaşlı adamın yaptığınıyapabileceğini fark etti: birinin kendi Kişisel Menkıbesine yakın ya da uzakolduğunubirbakıştaanlamak."Kolaybirşey,amabenhenüzbunuanlamaktanuzağım."

Baraka kurulunca satıcı hazırladığı ilk tatlıyı delikanlıya sundu. Delikanlıtatlıyıbüyükbirhazlayedi,teşekkürettiveyolakoyuldu.Birazuzaklaşmıştıki,barakayı iki kişinin kurduğu aklına geldi, bunlardan biri Arapça, ötekiİspanyolcakonuşuyordu.

Yinedepekgüzelanlaşmıştıikisi.

"Sözcüklerin ötesinde bir dil var," diye düşündü. "Daha önce koyunlarlaböylebirdeneyimimolmuştu,şimdideaynışeyiinsanlarlayapıyorum."

İşte böyle yeni ve değişik şeyler öğrenmekteydi. Daha önce de yaşadığışeylerdi bunlar, ama gene de yeniydiler, çünkü daha önce karşılaştığı, amavarlıklarının farkına varmadığı şeylerdi bunlar. Bu şeylere alıştığı için böyleolmuştu. "Sözcüklere gereksinim duymayan bu dili çözümlemeyi öğrenmeyi

Page 42: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

başarırsam,dünyayıkavramayıbaşaracağım."

"Herşeybirtekveaynışeydir,"demiştiyaşlıadam.

Tanca'nındaracıksokaklarındakaygısızcadolaşmayakararverdi.Simgelerialgılamayı ancak bu şekilde başarabilirdi. Bu hiç kuşkusuz büyük bir sabırgerektiriyorduamasabır,birçobanınöğrendiğiilkerdemdir.

Koyunların kendisine öğretmiş olduğu dersleri, hu yabancı dünyadauygulamayakoyduğunubirkezdahaanladı.

"Herşeybirtekveaynışeydir,"demiştiyaşlıadam.

Page 43: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XV

Billuriyeci,güneşindoğmaktaolduğunugördüvehersabahduyduğusıkıntıduygusunugenehissetti.Neredeyseotuzyıldır aynıyerdeydi,müşterilerinpekenderayakbastığıyokuşyukarıbirsokağınsonundakibudükkânda.Şimdiartıkherhangibir şeyideğiştirmek içinçokgeçti:Hayatıboyuncaöğrendiği tekşeybilluriyealıp-satmaktı.Birzamanlardükkânıpekünlüydü,pekçokinsanbilirdibudükkânı:Araptüccarlar,Fransızveİngilizyerbilimciler,Almanaskerler,yaniherzamancepleriparadoluinsanlar.Osıralarbilluriyesatıcılığıolağanüstübirserüvendi ve nasıl zengin olacağını, yaşlandığı zaman sahip olacağı güzelkadınlarıhayalederdi.

Sonra yavaş yavaş zaman geçti ve kent değişti. Septe kenti, Tanca kadarzenginleştiveticaretinniteliğideğişti.Komşularbaşkayerleretaşındılarvebirsüre sonra tepede birkaç dükkândan başka bir şey kalmadı. Birkaç önemsizdükkâniçinhiçkimseyokuşutırmanmayıgözealmıyordu.

Amabilluriyetüccarınınseçimşansıyoktu.Hayatınınotuzyılınıkristaleşyaalıpsatarakyaşamıştı;hayatınayenibiryönvermekiçinartıkçokgeçti.

Bütünsabahdarsokaktangelipgeçenlerebaktı,pekazinsangelipgeçmişti.Yıllardırböyleydibu;geçenlerinhepsininalışkanlıklarınıbiliyordu.

Öğle yemeği vaktinden birkaç dakika önce, genç yabancı vitrinin önündedurdu. Herkes gibi giyinmişti genç adam, ama billuriye tüccarının deneyimligözleribugencincebindeparaolmadığınakararverdi.Herşeyekarşındükkânageridönmeye,gençadamgidinceyekadarbirkaçdakikabeklemeyekararverdi.

Page 44: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XVI

Kapıda, dükkânda birçok yabancı dil konuşulduğunu belirten bir tabelaasılıydı.Delikanlıtezgâhıngerisindenbirininçıktığınıgördü.

"İsterseniz,dedi,buvazoları temizleyebilirim.Budurumdahiçkimse satınalmakistemezbunları."

Tüccarhiçbirşeysöylemedendelikanlıyabaktı.

"Buna karşılık, karnımı doyurmam için bana bir şeyler verirsiniz, tamammı?"

Adamkonuşmuyordu.Delikanlıkararıkendisininvermesigerektiğinianladı.Heybesindeyamçısıvardı,çöldeonagereksinimiolmayacaktı.Yamçıyıçıkardıvevazolarısilmeyebaşladı.Yarımsaatiçinde,vitrindebulunanbütünkristallerisilmişti.Busüreiçinde,ikimüşterigelipbirçokbilluriyealdı.

Her şeyi temizleyince dükkân sahibinden yemek için bir şeyler vermesiniistedi.

"Haydiyemeğegidelim,"dedibilluriyetüccarı.

Kapıyabirtabelaastıveyokuşunsonundabulunanküçükbiraşevinegittiler.Aşevindebulunantekmasayaoturduklarızamanbilluriyetüccarıgülümseyerekkonuştu:

"Aslında herhangi bir şey temizlemen gerekmezdi. Kuran'ın yasası açinsanlarıdoyurmayıbuyurur."

"Peki öyleyse neden benim bunu yapmama izin verdiniz?" diye sordudelikanlı.

"Çünkü kristaller kirliydi. Ve ikimizin de kafamızdaki kötü düşünceleritemizlememizgerekiyordu."

YemekleribitincedelikanlıyadöndüTüccar:

Page 45: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Dükkânımda çalışmanı isterdim.Bugün senkristalleri silerken ikimüşterigeldi:Bu,iyiyeişaret."

"İnsanlar durmadan işaretlerden söz ediyorlar," diye düşündü çoban. "Amatamolaraknedensözettiklerinibilmiyorlar.Tıpkı,yıllardırbenimkoyunlarımlasözcüksüzbirdillekonuşmuşolduğumufarketmemişolmamgibi."

"Benimleçalışacakmısın?"diyesorusunuyineledibilluriyetüccarı.

"Günün geri kalan süresinde çalışabilirim," diye yanıtladı delikanlı."Dükkândaki bütün kristalleri sabaha kadar temizlerim. Buna karşılık yarınbenimMısır'agitmemiçingerekenparayıödersiniz."

Yaşlıadambirdengülmeyebaşladı.

"Dükkândakikristalleribütünbiryıl silsende, satılanherşeydenyüklübirkomisyondaalsan,Mısır'agitmekiçinepeyceborçparabulmangerekir.TancailePiramitlerarasındabinlercekilometrelikbirçölvar."

Bunun üzerine öyle bir sessizlik oldu ki kent birdenbire uykuya dalmışizlenimiuyandırdı.Sankiartıkpazarmazaryoktu,satıcılararasındakitartışmalarsona ermiş, minarelere çıkıp şarkı söyleyen insanlar toz olmuş, kabzalarıkakmalı güzel kılıçlar uçup gitmişti.Umut ve serüven, yaşlı krallar veKişiselMenkıbeler yoktu artık. Ne hazine ne de Piramitler vardı. Delikanlının ruhusessizliğegömüldüğüiçinsankibütündünyadilsizkesilmişti.Nedertneacınehayal kırıklığı:Yalnızca küçük aşevinin küçük kapısından geçip giden boş birbakışveuçsuzbucaksızölümarzusu,aynıandaherşeyinsonsuzadekbittiğinigörmekdileği.

Tüccar ona şaşkın şaşkın baktı. Bu sabah çevresinde gördüğü bütün neşesankibirandauçupgitmişti.

"Ülkene geri dönmen için gereken parayı sana veririm, oğlum," dedibilluriyetüccarı.

Delikanlı sessiz kaldı. Sonra ayağa kalktı, giysilerine çekidüzen verdi veheybesinialdı.

Page 46: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Sizinleçalışacağım,"dedi.

Veuzunbirsessizliktensonra,sözünübitirmekiçinekledi:

"Birkaçkoyunalmakiçinparayagereksinimimvar."

Page 47: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

İkinciBölüm

Page 48: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

I

Neredeysebiraydırbilluriyetüccarınınyanındaçalışıyordudelikanlı.Nevarki,onutamanlamıylamutluedecektürdenbirişsayılmazdı.Tüccar,hiçbirşeykırmaması içinçokdikkatliolmasıgerektiğinidurmadananımsatarak, tezgâhınarkasındabütüngünhomurdanıpduruyordu.

Yine de orada çalışmayı sürdürüyordu delikanlı. Çünkü, adam dırdırcıolmasına dırdırcıydı, ama adaletsiz biri de değildi; satılan her parça üzerindenoldukçaiyibirkomisyonalıyordusatıcıvedahaşimdidenbirazparabiriktirmeyibilebaşarmıştı.Sabahleyinhesaplamıştı:Hergünböyle,bukoşullardaçalışacakolsa,birkaçkoyunalabilmesiiçinbiryılçalışmasıgerekiyordu.

"Kristalleriçinbirsergitablasıyapmakistiyorum,"dedipatronuna."Dışarıyabir tabla konulabilir; bu da geçenlerin dikkatini çeker taa yokuşun başındanitibaren."

"Şimdiyekadarhiçböylebirşeyyapmadım,"diyeyanıtladıtüccar."İnsanlargeçerkentablayatakılır,kristallerdekırılır."

"Koyunlarımla kırları dolaşırken, yılan sokmalarına kurban gidebilirlerdi.Amabutehlikekoyunlarçobanlarınhayatlarınınbirparçasıdır."

Tüccar, buarada,üçkristalvazoalmak isteyenbirmüşterininyanınagitti.Artık her zamankinden daha fazla satış yapıyordu; sanki eski zamanlar geridönmüşgibiydi,sokağınTanca'nınençekicisokaklarındanbiriolduğuzamanlargibi.

"Gelipgeçenlergiderekçoğalıyor,"dedidelikanlıya,müşterigittiği zaman."Bu sayede daha iyi yaşayabiliyorum, sen de kısa bir süre sonra koyunlarınakavuşabileceksin.Hayattandahafazlasınınedenistemeli?"

"Çünkü işaretleri izlemek zorundayız " diye yanıtladı delikanlı, hiçdüşünmeden."Tüccarömürboyubirkrallatanışmakolanağıbulamamışolduğuiçinonunlaböylekonuştuğunapişmanoldudelikanlı."

"Buna 'lütuf kuralı' denir, demişti yaşlı kral. "Acemi talihi. Çünkü hayatseninKişiselMenkıbe'niyaşamanıistiyor."

Page 49: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Bununla birlikte, delikanlının kendisine söylemek istediği şeyi çok iyianlıyordu tüccar. Delikanlının dükkânda bulunuşu bile bir işaretti. Zamangeçtikçe,kasaparacıklarladoldukçaİspanyoldelikanlıyı işealmışolmaktanenküçük pişmanlık duymuyordu. Kuşkusuz, delikanlı hak ettiğinden fazlasınıkazanıyordu, satışların bu kadar çoğalacağını aklına bile getirmediği için,delikanlıya oldukça yüksek komisyon önermişti; önsezisi delikanlının kısa birsüresonrakoyunlarınınyanınadöneceğinisöylüyordu.

"NedenPiramitlerigörmeyegitmekistiyorsun?"diyesordu,konuşmayısergitablasındanbaşkayereçevirmekiçin."Çünküçoksıksözünüettilerbana,"diyeyanıtladı delikanlı, gördüğü düşleri es geçerek. Hazine artık acı bir anıydı vebunuaklınagetirmemeyeçalışıyordu.

"SadecePiramitleri görmek için çölü geçmek isteyecek birini tanımıyorumburalarda,"deditüccar."Birtaşyığınındanbaşkabirşeydeğiller.KendibahçenekendiPiramitinidikebilirsin."

"Siz hiç yolculuk düşleri görmemişsiniz," dedi delikanlı, dükkândan içerigirenbirbaşkamüşterininyanınagiderken.

İkigünsonra,sergitablasıkonusunuaçtıtüccar:

"Değişikliklerden pek hoşlanmam," dedi. "Ne sen ne de ben para babasıtüccarHasan'abenziyoruz.Bir şeysatınalırkenbirhatayapacakolsavızgelirona.Amabizler,hatalarımızınbedeliniödemekzorundayız."

"Söyledikleridoğru,"diyedüşündüdelikanlı.

"Bu sergi tablasını neden istiyorsun?" diye sordu tüccar. "Bir an öncekoyunlarıma kavuşmak istiyorum. Talih bizden yanayken bundanyararlanmalıyız; talihin bize yardımcı olması için biz de ona yardımcı olacakşekildedavranmalıyız,gerekennevarsayapmalıyız.Buna'lütufkuralı'derler.Yadaacemitalihi."

Yaşlıtüccarbirsüreağzınıaçmadı.Sonrakonuştu:

"Peygamberimiz bize Kuran'ı verdi ve ömür boyu yalnızca beş kuralauymamızızorunlukıldı.Enönemlişartşudur:BirtekAllahvardır.Ötekişartlaragelince:Gündebeşvakitnamazkılmak,Ramazan'daoruçtutmakveyoksullarazekâtvermek..."

Page 50: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Sustu.Peygamber'densözederkengözleriyaşarmıştı.Yüreğicoşkudolubirinsandı. Kimi zaman sabırsız görünse de İslam'ın kurallarına uygun olarakyaşamayaçalışıyordu.

"Pekibeşincişarthangisi?"diyesordudelikanlı.

"Senbana ikigünöncebenimhiçyolculukdüşlerigörmediğimi söyledin,"diyeyanıtladıTüccar."İyibirMüslümaniçinbeşincişartbiryolculukyapmaktır.HayatımızdahiçolmazsabirkerekutsalkentMekke'yegitmekzorundayız."

"Mekke, Piramitlerden çok daha uzakta. Gençken sahip olduğum az birparayı, bu dükkânı açmak için kullandım. Günün birinde Mekke'ye gidecekkadarzenginolmayıumuyordum.Doğrusunuistersenparakazanmayabaşladımama kristalleri kimseye emanet edemedim; tabii, kristallere çok dikkat etmekgerekir, naziktirler. Bu süre içinde, Mekke'ye giden bir yığın insan uğradıdükkânıma. Aralarında hizmetçileriyle, develeriyle birlikte yola çıkan zenginhacıadaylarıvardı,amaçoğubendendahayoksulinsanlardı.

Hepsi mutlu gidip mutlu dönüyor ve evlerinin kapısına hacca gittiklerinigösteren alametler asıyorlardı. Bunlardan biri, hayatını ayakkabı tamir ederekkazananbirkunduracı,çölügeçmekiçinbiryılyürüdüğünüsöyledi;amaşimdikösele almak içinTanca sokaklarındayürümekzorundakalıncakendisinidahayorgunhissediyormuş."

"PekiMekke'yeşimdinedengitmiyorsunuz?"diyesordudelikanlı.

"Beni hayatta tutan Mekke'dir. Hepsi birbirine benzeyen günlere, raflaradizilmişşuvazolara,iğrençbiraşevindeöğle-akşamyemekyemeyekatlanacakgücü veriyor bana. Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zamanyaşamakiçinbirsebebimolmayacak.

Sen, koyunları ve Piramitleri hayal ediyorsun. Sen benim gibi değilsin,çünküsendüşlerinigerçekleştirmekistiyorsun.Oysabenimistediğim,Mekke'yidüşlemek sadece. Çölü geçişimi, kutsal taş Hacerü'l-Esved'in bulunduğumeydana varışımı, ona el sürmeden önce Kabe'nin çevresini yedi kez tavafedişimi binlerce defa hayal ettim. Yanımda kimlerin olacağını, önümde kiminolacağını, konuşacağımız şeyleri, birlikte edeceğimiz duaları bile hayal ettim.Ama büyük bir hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum; bu yüzden hayalkurmaklayetinmeyeçalışıyorum."

Page 51: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Tüccar, o gün sergi tablası yaptırması için izin verdi delikanlıya. Herkeskendidüşleriniaynışekildegöremez;kendincegörür.

Page 52: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

II

İki aydahageçti.Sergi tablasıbilluriyedükkânınadahaçokmüşteri çekti.Delikanlı altı ay daha böyle çalışırsa İspanya'ya dönüp altmış koyunalabileceğini hesapladı. Hatta fazladan bir altmış koyun daha alabilecekti. Biryıldankısasüreiçinde,sürüsünüikiyekatlamışveAraplarlapazarlıkedebilecekduruma gelmiş olacaktı, çünkü bu tuhaf dili öğrenmeyi başarmıştı. Billuriyetüccarı içinMekke nasıl uzak bir hayalse onun için deMısır uzak bir hayaledönüşmüşolduğuiçin,pazaryerindeyaşadığışumalumsabahtanbuyana,UrimveTummim'ebirdahabaşvurmamıştı.AmaişindenhoşnuttuşimdivebaşarıyaulaşmışolarakTarifa'dakarayaayakbasacağıgünüaklındançıkarmıyordu.

"Her zaman, ne istediğini bilmek zorunda olduğunu anımsa," demişti yaşlıkral. Ne istediğini biliyordu delikanlı ve bu amaç doğrultusunda çalışıyordu.Belki de bu ilginç ülkeye gelip bir hırsıza rastlamak ve bir kuruş harcamadansürüsünüikiyekatlamaktıonunhazinesi.

Kendisiyle gurur duyuyordu. Önemli şeyler öğrenmişti: Billuriye ticareti,sözcüksüz dil ve simgeler gibi. Bir öğleden sonra, yokuşun başında bir adamgördü,yokuşutırmandıktansonrabirşeyleriçecekuygunbiryerbulamamaktanyakınıyordu. Delikanlı artık işaretlerin dilini biliyordu, konuşmak içinpatronununyanınagitti:

"Yokuşuçıkaninsanlaraçayikrametmeliyiz,"dediona."Çayiçebilecekleribiryığınyervar,"diyeyanıtladıtüccar.

"Amabiz kristal bardaklarda çay ikramedebiliriz.Bu sayede insanlar çayıçok beğenecekler ve kristal eşya almak isteyecekler. Çünkü insanları en çoketkileyenşeygüzelliktir."

Tüccarhiçbirşeysöylemedenuzunuzunyardımcısınabaktı.Amaoakşam,akşamnamazınıkılıpdükkânıkapattıktansonrakaldırımaoturduveonunargileiçmeye,Araplarıntüttürdüğüşugarippipodantüttürmeyedavetetti.

"Neyinpeşindekoşuyorsun?"diyesorduyaşlıbilluriyetüccarı.

"Sizeneyinpeşindeolduğumusöyledimdahaönce:Koyunlarımıgerialmakzorundayım.Bununiçindeparagerek."

Page 53: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Yaşlıadamnargileninlülesineyenidenközkoyduvedumanıuzunuzuniçineçektimarpuçtan.

"Otuz yıldır bu dükkânı işletiyorum. İyi ve kötü kristal ne olduğunubiliyorum, ticaretin bütün inceliklerini biliyorum. Dükkânıma, boyutlarına,müşterilerime alıştım. Kristal bardaklarla çay satacak olursan, iş daha dabüyüyecek.Ozamandabenyaşamatarzımıdeğiştirmekzorundakalacağım."

"Peki,iyibirşeydeğilmibu?"

"Kendi hayat tarzıma alıştım ben. Sen gelmeden önce, dostlarım, benimaksimedeğişirken,işlerikötüyeyadaiyiyegiderken,buradazamankaybettiğimidüşünüyordum. Bu da alabildiğine üzüyordu beni. Şimdi durumun böyleolmadığını biliyorum.Gerçektende dükkân tambenimhayal ettiğimdurumdaşimdi.Değişmekistemiyorum,çünkünasıldeğişeceğimibilmiyorum.Artıktamanlamıylakendimealışmışdurumdayım."

Delikanlı ne diyeceğini bilmiyordu. Bunun üzerine konuşmasını sürdürdüyaşlıadam:

"Benim için beklenmedik bir talih oldun, Tanrı'nın lütfu oldun. Şimdieskiden bilmediğim bir şeyi biliyorum: Değeri bilinmeyen her lütuf felaketedönüşüyor. Artık hayattan bir şey beklemiyorum. Ama sen, şimdiye kadaraklıma bile getirmediğim zenginliklere ve ufuklara bakmaya zorluyorsun beni.Oysa, şimdi bunların neler olduğunu bildiğim, önümdeki büyük olanaklarıgördüğümiçin,kendimieskidenolduğundandahakötühissedeceğim.Çünküherşeyesahipolacağımıbiliyorumveistemiyorumbunu."

"İyi ki patlamış mısır satıcısına hiçbir şey söylememişim," diye düşündüdelikanlı.

Güneşbatarken,birsüredahanargileiçmeyisürdürdüler.AralarındaArapçakonuşuyorlardı,Arapça konuşabildiği için çokmutluydu delikanlı.Bir dönem,yeryüzündebulunanherşeyikendisine,koyunlarınınöğretebileceğineinanmıştı.AmakoyunlarınArapçaöğretmeleriolanaksızdı.

"Yeryüzünde koyunların öğretemeyeceği daha başka şeyler olmalı," diyedüşündü,hiçbirşeysöylemedentüccarabakarak."Çünküsuveyiyecektenbaşkabirşeyaramıyorlar.Galibaonlaröğretmiyorlar;benöğreniyorum."

Page 54: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Mektup,"dedisonundatüccar.

"Neanlamageliyordediğinizşey?"

"BunuanlamakiçinArapolarakdoğmakgerekir.Amaçevirisi'yazılmış'gibibirşey."

Ve nargilenin ateşini söndürürken, delikanlıya, müşterilere kristal bardaktaçayikramedebileceğinisöyledi.

Öylezamanlarvardırki,insanhayatırmağınınakışyönünüdeğiştiremez.

Page 55: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

III

İnsanlar sokağın yokuşunu tırmanıyorlar ve yukarıya varınca yorgunlukhissediyorlardı. Ama yokuşun başında, birbirinden güzel kristaller satılan birbilluriye dükkânı vardı ve bu dükkânda da iç ferahlatıcı nane çayı ikramediliyordu. İnsanlar, göz kamaştırıcı kristal bardaklarda sunulan nane çayınıiçmekiçindükkânagiriyorlardı.

"Vallahikarımınaklınahiçgelmediböylebirşey,"diyorduadamınbiri;vebu akşam evine konuklar geleceği, kristal bardakların güzelliğindenetkilenecekleri için, birkaç kristal bardak satın alıyordu. Bir başka müşteri,kristalkaplardasunulançayınçokdahaiyiolduğunukendipayınadoğruluyordu,çünküçayınrayihasıuçupgitmiyordu.Üçüncümüşteride,büyülügüçleresahipolması nedeniyle, çayı kristal içinde ikram etmeninDoğu'ya özgü bir gelenekolduğunuilerisürüyordu.

Haberkısasüredeyayıldıveinsankafileleri,çokeskibirticaretâleminebuyeniliği getirmiş olan dükkânı görmek için yokuşun tepesine tırmanmayabaşladılar. Bunu görenler, kristal bardaklarda çay sunulan başka dükkânlaraçtılar; ama bunlar yokuş yukarı bir sokağın tepesinde bulunmadıkları içinmüşteriyerinesinekavladılar.

Kısa bir süre sonra, tüccar iki yeni müstahdem daha aldı işe. Ayrıcayeniliklere susamış erkek ve kadınların isteklerini karşılamak için dizi dizikristaller,çuvalçuvalçaygetirtmekzorundakaldı.

Böylecealtıaygeçti.

Page 56: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

IV

Delikanlı,güneşdoğmadanuyandı.Afrikaanakarasınaayakbastığındanbuyanatamıtamınaonbiraydokuzgüngeçmişti.Özelliklebugüniçinsatınalmışolduğu beyaz renkli Arap kılığını giyindi. Deve derisi bir halkayla sarılıtürbanını başına geçirdi. Sonunda yeni sandaletlerini giyip gürültüsüzce aşağıindi.

Kenthâlâuykudaydı.Susamlısimityiyipkristalbirbardaktansıcakçayiçti.Ardındandükkânıneşiğineoturuptekbaşınanargiletüttürmeyebaşladı.

Hiçbir şey düşünmeden tüttürdü nargileyi. Çöl kokusu taşıyarak esenrüzgârın uğultusundan başka bir ses duymuyordu. Sonra, nargile içmeyibitirince,eliniceplerindenbirinesoktuveçıkardığışeyebirsürebaktı.

Yüklücebirpara tutuyorduelinde.Yüzyirmikoyun,dönüşbiletivekendiülkesi ile şu anda bulunduğu ülke arasında bir ihracat-ithalat ruhsatı almayayetecekkadarpara.

Yaşlı adamın uyanıp dükkânı açmasına kadar sabırla bekledi. Birlikte çayiçmeyegittiler.

"Benbugüngidiyorum,"dedidelikanlı."Koyunlarımıalmayayetecekkadarparamvar.SizindeMekke'yegidecekkadarparanızvar."

Yaşlıadamhiçbirşeysöylemedi.

"Hayır duanızı istiyorum sizden," diye üsteledi delikanlı. "Bana yardımettiniz."

Yaşlı adam ses çıkarmadan çay hazırlıyordu. Sonunda, bir süre sonradelikanlıyadoğrudöndü.

"Seninlegururduyuyorum,"dedi."Billuriyedükkânımabir ruhverdin.Amaben Mekke'ye gitmeyeceğim, biliyorsun bunu. Tıpkı senin koyun satınalmayacağınıbildiğingibi."

Kimsöyledibunusize?"diyesordudelikanlı,şaşkınlıkla.

Page 57: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Mektup,"dedikısaca,yaşlıbilluriyetüccarı.

Veonuniçinhayırduaokudu.

Page 58: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

V

Delikanlıodasınagittiveeşyalarınıtopladı.Tıkabasadoluüçmeşinçanta.Tamayrılmaküzereyken,odanınbirköşesindeeskiçobanheybesinindurduğunugördü. Acınacak durumdaydı, varlığı tamamen aklından çıkıp gitmişti. İçinde,her zaman olduğu gibi kitabı ve yamçısı vardı. Sokakta karşısına çıkan ilkçocuğa armağan etmeyi düşündüğü yamçıyı heybeden çıkartırken yere iki taşdüştü:UrimileTummim.

Ozamanyaşlıkralı anımsadı;anımsayıncada,bu rastlaşmayıuzunsüredirdüşünmemiş olduğunu fark ederek şaşırıp kaldı. Bütün bir yıl durmadançalışmış, İspanya'ya başı önde dönmemek için gereken parayı kazanmaktanbaşkabirşeydüşünmemişti.

"Hayallerindenaslavazgeçme,"demiştiyaşlıkral."Simgeleredikkatet."

UrimileTummim'iyerdenaldıveyenidenkralınyakınlardabiryerdeolduğuduygusuna kapıldı. Garip bir duyguydu bu. Yıl boyu acımasızca çalışmıştı veişaretlergitmezamanınıngeldiğinigösteriyordu.

"Geriye dönüp kaldığımyerden devamedeceğim," diye düşündü delikanlı."Nevarki,Arapçayıkoyunlardanöğrenmedim."

Amakoyunlarçokönemlibaşkabirşeyöğretmişlerdi:Yeryüzündeherkesinanladığıbirdilvardırvekendisi,dükkânıgeliştirirkenbudildenyararlanmıştır.Bu coşkunun dilidir, arzu edilen ya da inanılan bir şeyi gerçekleştirmek içinsevgive tutkuylayapılangirişimlerindilidir.Tancaartıkonun içinyabancıbirkentdeğildi.Burayıfethettiğigibibütündünyayıfethedebileceğinihissetti.

"Bir şeyigerçekten istediğinzaman,arzunugerçekleştirmeni sağlamak içinbütünevrenişbirliğiyapar,"demiştiyaşlıkral.

Ama hırsızlardan, uçsuz bucaksız çöllerden, düşlerinin ne olduğunu bilen,ama bunları gerçekleştirmek istemeyen insanlardan söz etmemişti yaşlı kral.Piramitlerin bir taş yığınından başka bir şey olmadığını ve isteyenin kendibahçesine taş yığabileceğini söylememişti yaşlı kral. Ve eski sürünüzden dahabüyüğünüsatınalacakkadarparanızolduğunda,busürüyüsatınalmayıkendiniziçingörevbildiğinizidesöylemeyiunutmuştu.

Page 59: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Heybeyi toparladı ve öteki çantalarla birlikte aldı. Merdiveni indi; ötekimüşteriler kristal bardaklardan çaylarını yudumlarken bir yabancı çifte hizmetetmekteydi yaşlı adam. Sabahın bu erken saatinde, iyi bir başlangıçtı güne.Delikanlı,bulunduğuyerden,billuriyetüccarınınsaçlarınınyaşlıkralınsaçlarınatamamen benzediğinin farkına vardı ilk kez.Yersiz yurtsuz, yiyecek içeceksizdurumda Tanca'da uyandığı ilk gün rastladığı şeker tüccarının gülümsemesinianımsadı;bugülümsemedeyaşlıkralıanımsatıyordu.

"Sanki buradan geçmiş ve bir iz bırakmış gibi," diye düşündü. "Sanki buinsanlaryaşamlarınınherhangibirdönemindekrallakarşılaşmışlargibi."Üstelikkendi Kişisel Menkıbesini yaşayan kimseye her zaman göründüğünü desöylemişti.

Billuriye tüccarıylavedalaşmadanayrıldı oradan.Kuşkusuzonugörebilirdiamaağlamak istemiyordu.Nevarkiburadakiyaşantısını,öğrendiği iyi şeyleriözleyecekti. Kendine iyice güveni vardı ve dünyayı ele geçirmek isteğiduyuyordu.

"Amaeskidentanıdığımkırlaragidipgenekoyungüdeceğim."Ancak,artıkbukararındandolayımutludeğildi.Bütünbiryıl,birdüşügerçekleştirmekiçinçalışmıştı, ama bu düş, her dakika, giderek önemini yitiriyordu. Belki degerçekteböylebirdüşüyoktu.

"Kimbilir, belki de billuriye tüccarı gibi olmakdaha iyidir?Mekke'ye hiçgitmeden oraya gitme arzusuyla yaşamak." Ama Urim ile Tummim'i elindetutuyorduvebu iki taş,yaşlıkralıngücünüve iradesinikendisineaktarıyordu."Bir rastlantı–yadabir işaret– sonucu,"diyedüşündü.Burayageldiği ilkgünuğradığıkahveyegeldi.Hırsızoradadeğildi.Kahvecibirbardakçaygetirdi.

"Yeniden çoban olabilirim," dedi kendi kendine. "Koyunlara bakmayıöğrendimveonlarınnasılbirşeyolduklarınıunutamamkesinlikle.AmabelkideMısır Piramitlerine gitme olanağım olmayacak bir daha hiçbir zaman. Yaşlıadamıngöğsündealtınbirgöğüslükvardıvebenimgeçmişimibiliyordu.Gerçekbirkraldı,birbilgekral."

Endülüsovaları ilearasındavapurlaikisaatlikbirmesafevardıancak,amakendisiylePiramitler arasında çöl vardı.Delikanlı durumubir başka açıdandagörebileceğinidüşündü.Aslındaşimdihazinesineikisaatdahaazuzaktaydı.Bu

Page 60: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

ikisaatlikmenzilevarmakiçinaşağı-yukarıbiryılharcamışolsabile.

"Koyunlarıma neden kavuşmak istediğimi çok iyi biliyorum. Koyunlarıçoktandır tanıyorum; insanafazlayükolmazlarvesevebilirimonları;hazinemiçöl gizliyor, ama çölü sevecek miyim, sevmeyecek miyim, bunu bilmiyorum.Hazineyibulamayacakolursam,geneyurdumadönebilirim.İşte,hayatihtiyacımolan parayı bir anda verdi bana ve gereken zamanım da var. Öyleyse nedenolmasın?"

O anda içinde müthiş bir rahatlama hissetti. İstediği anda tekrar çobanlıkyapabilirdi.Canınınçektiğiandakristalsatıcısıolabilirdi.Belkidedünya,başkahazinelerdegizliyorduamakendisibirtekdüşgörmüşvebirkralarastlamıştı.Budaherkesinbaşınagelmezdi.Kahvehanedençıkarkençokmutluydu.Tüccaramal sağlayan müteahhitlerden birinin, kristalleri, çölü geçen kervanlarlagetirdiğinianımsamıştı.UrimileTummim'ielinealdı;buikitaşsayesinde,işteyenidenhazineninizinisürüyordu.

"Ben her zaman kendi Kişisel Menkıbesini yaşayanların yanındayım,"demiştiyaşlıkral.

Piramitlerin gerçekten de çok uzakta olup olmadıklarını öğrenmek içinambarakadaryürüsenekaybederdi?

Page 61: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

VI

Türlü türlü hayvan, ter ve toz kokan bir binanın içinde oturuyordu İngiliz.Artıkburayaambardemekolanaksızdı;burasıtamanlamıylabirahırdı."Demekbütün ömrümü böyle bir yere ulaşmak için harcamışım," diye düşündü, birkimyadergisininsayfalarınıdalgındalgınkarıştırarak."Onyılöğrenimdensonrabirahıraulaştım."

Ama sürdürmek gerekiyordu. Simgelere inanmak gerekiyordu. Bütünhayatının,gördüğüöğrenimlerinbirtekamacıvardı:Evreninkonuştuğubiricikgerçek dili bulmak. Başlangıçta Esperanto dilini öğrenmiş, ardından dinleriincelemiş ve sonunda simyaya merak sarmıştı. Esperantoca konuşmayıbiliyordu, değişik dinlerin hepsini eksiksiz anlıyordu, ama henüz bir simyacıdeğildi.Kuşkusuz,birçokönemlisorunuçözmeyibaşarmıştı.Amaaraştırmalarıöylebir evreyeulaşmıştı ki, bundanöteyegitmesiolanaksızgibiydi.Herhangibirsimyacıylailişkikurmakistemiş,ancakbundabaşarılıolamamıştı.Nevarki,tuhaf insanlardı şu simyacılar, kendilerinden başkasını düşünmüyorlar ve onayardımcıolmayıkabuletmiyorlardı.Kimbilir,belkidesihirlitaşın[11]–başkabirdeyişle, Felsefe Taşı'nın– gizini keşfedememişlerdi ve belki de bu yüzdensessizliğegömülüyorlardı?

Felsefe Taşı'nı boş yere ararken babasından kalan servetin bir bölümünüharcamıştı. Dünyanın en büyük kütüphanelerine gitmiş, simyacılıkla ilgili enönemli, en ender kitapları satın almıştı. Bu kitaplardan birinde, ünlü bir Arapsimyacınınbundanyıllar önceAvrupa'yı ziyaret ettiğini okumuştu.Kitapta, buArapsimyacınınikiyüzyılıaşkınbirsüreönce,FelsefeTaşı'nıveEbediHayatİksiri'nikeşfettiğiniyazıyordu.Buöykü, İngiliz'i etkilemişti.Amadostlarındanbiri çöle yaptığı bir arkeoloji gezisinden sonra, olağanüstü güçleri olan birArap'tansözetmemişolsaydı,bununda tıpkıötekilergibibirefsanedenbaşkabirşeyolmadığınıdüşünecekti.

"FayumVahası'ndayaşıyor,"demişti. "İnsanlar,yaşının ikiyüzyılı aştığınıveherhangibirmadeni,altınadönüştürmegücünesahipolduğunusöylüyor."

Kendinden geçen İngiliz,müthiş heyecanlanmıştı. Bunun üzerine, öncedenyapmışolduğubütünanlaşmalarıbozdu,enönemlikitaplarınıyanınaaldıveiştedışarıdabüyükbirkervanSahra'yıgeçmeküzerehazırlanırkenkendisibirahıra

Page 62: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

benzeyenbuambardabekliyordu.Vebukervan,Fayum'dangeçecekti.

"ŞulanetolasıcaSimyacı'yımutlakabulmalıyım,"diyedüşündüİngiliz.Vehayvanlarınkokusudahabirkatlanılıroldu.

İngiliz'inbulunduğubinaya,çantalaryüklenmişbirArapgencigirdiveonuselamladı.

"Nereyegidiyorsunuz?"diyesordugençArap.

"Çöle," diye yanıtladı İngiliz ve tekrar okumaya daldı. Şu anda kimseylekonuşmakistemiyordu.Simyacıkendisinikuşkusuzsınavdangeçireceğiiçinonyıliçindeöğrenmişolduklarınıanımsamasıgerekiyordu.

Arapgençdebirkitapçıkartıpokumayabaşladı.Kitapİspanyolcayazılmıştı."Birşans,"diyedüşündüİngiliz.İspanyolcayı,Arapçadandahaiyikonuşuyordu;bu delikanlı da Fayum'a gidecekse, önemli şeylerle uğraşmadığı zamanlaryanındasohbetedecekbiriolacaktı.

Page 63: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

VII

"Çok garip," diye düşündü delikanlı, öykünün başında yer alan cenazetörenini yeniden okurken. "Kitabı okumaya başlayalı neredeyse iki yıl olacak;bir süre sonra, amabu sayfalardanöteyegeçemedim.Yanındakendisine engelolacak bir kral bulunmasa da, dikkatini kitapta toplayamıyordu. Ama şimdiönemli bir şeyi anlıyordu: Bir şeye karar vermek, başlangıçtan başka bir şeydeğildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiçöngörmediği,düşündebileaklınagelmeyenbiryönedoğru,şiddetlibirakıntıyakapılıpgidiyordu.

"Hazinemiaramayakararverdiğimde,birbilluriyedükkânındaçalışacağımhiçaklımagelmemişti,"diyeiçindengeçti,düşüncesinidoğrulamakiçin."Aynışekilde,bukervan,almışolduğumbirkararauygunolabilir,amagüzergâhıbirgizolarakkalacakherzaman."

Karşısında, dergi okuyan bir Avrupalı vardı. Sevimsiz bir adamdı. İçerigirdiğinde kendisine küçümseyerek bakmıştı. Belki dost olabilirlerdi amaAvrupalıhiçkonuşmuyordu.

Delikanlı kitabını kapattı. Bu Avrupalıyla arasında herhangi bir bağkurulmasınaolanakverecekhiçbirşeyyapmakistemiyordu.CebindenUrimileTummim'içıkartıponlarlaoynamayabaşladı.

Yabancıbirçığlıkattı:

"BirUrimilebirTummim!"

Delikanlıtaşlarıhemencebinekoydu.

"Satılıkdeğiller,"dedi.

"Pek bir şey etmezler," dedi İngiliz. "Alt tarafı iki kaya kristali, hepsi bu.Yeryüzünde milyonlarca kaya kristali var, ama anlayanlar için, Urim ileTummimbunlar.Dünyanınbubölgesindebulunduklarınıbilmiyordum."

"Bunlarıbanabirkralarmağanetti,"dedidelikanlı.

Page 64: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Yabancı şaşırıp kaldı. Sonra elini cebine sokup titreyerek iki benzer taşçıkardı.

"Birkraldansözediyordunuz,"dedi.

"Sanki bir kralın bir çobanla konuşmayacağına inanıyorsunuz," dedidelikanlı.Bukezkonuşmayıkendisisonaerdirmekistiyordu.

"Tamtersine.Çobanlar,kimsenintanımakistemediğibirkralasaygıgösterenilkinsanlardır.[12]Bunedenle,krallarınçobanlarlakonuşmasınınolağanüstübiryanıyok."

Vedelikanlınınsöyledikleriniiyianlamamasındançekinerekekledi:

"İncil'degeçer.BuUrimilebuTummim'iyapmayıbukitaptanöğrendim.Butaşlar, Tanrı'nın izin verdiği biricik kâhinlik araçlarıdır. Rahipler altından birgöğüslüktetaşırlardıbunları."

Delikanlıbirdenburadaolduğuiçinmutluhissettikendini.

"Belki de bir işarettir bu," dedi İngiliz, sanki yüksek sesledüşünüyormuşçasına.

"Sizeişaretlerdenkimsözetti?"

Delikanlınınilgisiherangiderekartıyordu.

"Hayatta,herşeyişarettir,"dediİngiliz,okumaktaolduğudergiyikapatarak."Evren,herkesinanlayacağıbirdildevarolmuştur,amainsanlarunutmuşturbudili.BirçokşeylebirliktebuEvrenselDil'iarıyorumben.Buyüzdenburadayım.ÇünkübuEvrenselDil'ibilenbirinibulmamgerekiyor.BirSimyacı."

Konuşma,ambaryöneticisininarayagirmesiylekesildi.

"Talihinizvar,"dedişişkoArap."BuöğledensonrabirkervanyolaçıkıyorFayumiçin."

"AmabenMısır'agideceğim,"dedidelikanlı.

"Fayum daMısır'dadır," diye yanıtladı şişko adam. "Tuhaf birAraplık var

Page 65: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

sende!"

Delikanlı,aslındaİspanyololduğunusöyledi.İngilizsevindibuna:Arapgibigiyinmişdeolsa,hiçdeğilsebirAvrupalıydı.

"İşaretleri 'talih' diye tanımlıyor adam," dedi İngiliz, şişko Arap dışarıçıkınca. "Becerebilsem, 'talih' ve 'rastlantı' sözcükleri üzerine büyük biransiklopediyazardım.EvrenselDilbusözcüklerleyazılır."

Sonrakonuşmayısürdürdüler.İngiliz,delikanlıyakendisini,elindeUrimileTummim'lebulmasınınbirrastlantıolmadığınısöyledi.Ona,onundaSimyacı'yıaramayagidipgitmediğinisordu.

"Benbirhazinearamayagidiyorum,"diyeyanıtladıdelikanlıvebunusöylersöylemezpişmanoldu.

Ama İngiliz onun bunu söylemesine pek önem vermiyormuş gibigörünüyordu.

"Birbakımabende,"dedi.

"Ama ben simyanın ne anlama geldiğini bile bilmiyorum," diye ekledidelikanlı,ambaryöneticisininkendilerinidışarıdançağırdığısırada.

Page 66: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

VIII

"Ben kervanbaşıyım," dedi uzun sakallı, siyah gözlü bir adam.Kılavuzlukettiğim herkesin üzerinde ölüm ve kalım hakkım vardır. Çünkü çöl, erkekleribazençıldırtankaprislikadınabenzer."

Ortalıktaikiyüzeyakıninsanvebununikikatıkadardahayvanvardı.Hecindeveleri, atlar, katırlar, kuşlar. Kadınlar ve çocuklar da vardı ve birçok insanbelindekılıçyadaomzundauzunnamlulusilahtaşıyordu.İngiliz'inyanındaiçikitapdolubiryığınyolculuksandığıvardı.Alandabirharrangürraki,değmeyingitsin.Doğalolarak,kervanbaşıherkesiniyiceanlamasıiçinaynısöylevibirkaçkeztekrarladı:

"Buradahermilletteninsanvarvebuinsanlarınyüreğindetürlüçeşitlitanrıvar.BenimtekTanrım,Allah'tırveAllahadınayeminederimki,çölübirdefadahaaltetmekiçin,elimdengelenherşeyiveen iyisiniyapacağım.Ammavelakin,herkesin,inandığıTanrıadınabütünkalbiyleyeminetmesiniistiyorumkibanaherzamankayıtsızşartsız itaatedilecektir.Zira,çölde itaatsizliğinanlamıölümdür."

Kalabalıkta boğuk bir fısıltıdır gitti. Herkes kendi tanrısının tanıklığındamırıldanarak yemin ediyordu. Delikanlı, İsa için yemin etti. İngiliz, ağzınıaçmadı. Mırıltı, basit bir yeminden daha uzun sürdü. İnsanlar, Tanrı'nınesirgemesiiçindeduaediyorlardı.

Uzun uzun bir boru çaldı ve herkes bineklerine bindi.Delikanlı ile İngilizbinek olarak deve satın almışlardı, bu yüzden hayvanlara binmekte epeycezorlandılar. Delikanlı, ağır kitap sandıkları yüklenmiş olan İngiliz'in devesininhalineacıdı.

"Rastlantı yoktur," dedi İngiliz, ambarda başlamış oldukları konuşmayısürdürerek."Burayagelmemebirarkadaşımsebepoldu,çünkübuarkadaşımbirAraptanıyordukibuArap..."

Amakervanyolakoyulduveanlattıklarınıduymakolanaksızlaştı.Delikanlıneyinsözkonusuolduğunuçokiyibiliyordu:Birşeyibirbaşkaşeyebağlayan,kendisiniçobanolmayayönlendiren,aynıdüşübirkaçkezgörmesine,Afrika'yayakınbirkentegelmesine,biralandabirkralarastlamasına,birhırsıztarafından

Page 67: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

soyulmasınavebununsonucuolarakdabirbilluriyetüccarıylatanışmasına,vb.yolaçangizemlibirzincir,gizemlibirbağ.

"İnsan, hayaline yaklaştıkça, Kişisel Menkıbe daha çok gerçek yaşamanedenioluyor,"diyedüşündüdelikanlı.

Page 68: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

IX

Kervan, gündoğusu yönünde yola koyuldu. Gün boyu yol alıyor, güneşazgınlaşmaya başlayınca mola veriyor, sonra güneş inmeye başlayınca tekraryola koyuluyorlardı. Delikanlı, zamanının çoğunu kitap okumakla geçirenİngiliz'lepekkonuşmuyordu.

Bu nedenle, çölde ilerleyen insan ve hayvanları sessizce gözlemlemeyekoyuldu. Yola çıktıkları güne göre şimdi her şey farklıydı. O gün bir "haydihuydu", bağırıp çağırma, küçük çocukların zırıltıları, at kişnemeleri birbirinekarışıyor ve bu kargaşanın içinde rehberlerle tüccarların sabırsız komutlarıduyuluyordu.

Amaçölde,sürekliesenrüzgârvehayvanlarınayakseslerindenbaşkabirşeyyoktu.Rehberlerbileartıkkendiaralarındakonuşmuyorlardı.

"Şu gördüğün kum enginliklerini birçok kez geçtim daha önce," dedi birakşambirdeveci."Amaçölöylesinegenişveufuköylesineuzaklardaki,insankendiniküçücükhissediyorvesusuyor,ağzınıaçamıyor."

Şimdiye kadar hiç çöl geçmemiş olmasına karşın, devecinin ne demekistediğinianladıdelikanlı.Çünkünezamanbirdenizeyadabirateşebaksadoğaolaylarının sonsuzluk ve gücünün derinliklerine dalıp ağzını açmadan saatlergeçirebilirdi.

"Koyunlardan,kristallerdençokşeyöğrendim,"diyedüşündü."Aynışekildeçöldendebirşeyleröğrenebilirim.Çünkühemdahayaşlı,hemdahabilge."

Rüzgâr durmadan esiyordu. Tarifa'da, surların üzerinde oturduğu sıradayüzündehissettiğirüzgârın,burüzgârolduğunuanımsadı.Belkideaynırüzgâr,şu anda su ve yiyecek peşinde Endülüs kırlarında dolaşan koyunların yününüokşayarakgeçiyordu.

"Artık benim koyunlarım değiller," diye düşündü, gerçek bir özlemduymaksızın."Başkabirçobanaalıştılarvekuşkusuzunuttularbeni.Böylesiçokiyi. Koyunlar gibi dolaşmaya alışmış kimse, ayrılık vaktinin geleceğini herzamanbilir."

Page 69: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Sonratüccarınkızınıanımsadı.Hiçkuşkusuzçoktanevlenmiştikız,bundanemindi. Belki de bir patlamış mısır satıcısıyla ya da okuma bilen ve onaolağanüstü öyküler anlatmayı beceren bir başka çobanla. Herhalde bunlarıbecerebilenyalnızcakendisideğildi.Amabuönseziiçinialtüstetti.Kendiside,kimbilirbütüninsanlarıngeçmişineveşimdisinetanıklıkedenşuünlüEvrenselDil'iöğrenmekteydibelki?"Önseziler,"derdiannesisıksık.Önsezilerin,içindebütüninsanhayatlarınınbirbütünoluşturacakşekildebirbirinebağlandığıhayatırmağının evrensel akışına ruhun yaptığı âni dalışlar olduğunu anlamayabaşlamıştı:Öyleki,herşeyyazılıolduğuiçin,herşeyibilebilirdik.

"Mektup,"dedi,billuriyetüccarınıdüşünerek.

Çöl, kimi yerde kumlarla, kimi yerde de taşlarla kaplıydı. Kervan, bir taşkütlesiyle karşılaşınca çevresini dolaşıyordu; taş yığınıyla karşılaşınca buyığınların sınırını izliyordu. Deve ayaklarına ince gelen kumla karşılaşınca,kumun daha sağlam olduğu bir geçit aranıyordu. Kimi zaman, tuzla kaplıkurumuşgölyataklarıylakarşılaşıyorlardı.Hayvanlarzorlanıyor,bununüzerinedeveciler aşağı atlayıp hayvanlara yardım ediyorlardı.O zaman, yükleri kendisırtlarınaalıptehlikeliyerigeçtiktensonrahayvanlarayenidenyüklüyorlardı.Birrehber ölürse ya da hastalanırsa deveciler onun yerini doldurmak için kendiaralarındakuraçekiyorlardı.

Amabütünbunlarınbir teknedeni vardı:Hep aynı hedefi amaçladığı için,kervanın bunca dolaşmasının pek bir önemi yoktu. Bütün engeller aşılınca,vahanın hangi yönde bulunduğunu gösteren yıldızı karşısında buluyordu. Veinsanlar sabahın erken saatlerinde gökyüzünde parıldayan bu yıldızı görünce,onunkendilerinekadınların, suyun,palmiyelerinvehurmalarınbulunduğuyerigösterdiğini biliyorlardı. Bunları bir tek İngiliz fark etmiyordu: Çoğunluklakitaplarındanbiriniokuyoroluyordu.

Delikanlınındayolculuğunilkgünlerindeokumayıdenediğibirkitabıvardı.Ama o, kervanı gözlemlemeyi, rüzgârın sesini dinlemeyi çok daha ilginçbuluyordu.Devesinidahaiyitanımayıöğrenipdeonayakınlıkduymayabaşlarbaşlamaz,kitabıbiryanaattı.Bununlabirliktebirboşinancıdavardı:Bukitabınezamanaçsa,önemlibirinsanarastlayacağınıdüşünüyordu.

Sonunda, sürekli olarak yanında giden bir deveciyle dost oldu. Akşam

Page 70: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

konaklamalarında, ateşin çevresinde dinlenirken, ona çobanlık yaptığı sıradabaşındangeçenilginçolaylarıanlatıyordu.

Devecibusohbetlerdenbirindeonakendihayatınıanlatmayabaşladı.

"El-Kairum yakınlarındaki bir köyde oturuyordum," dedi. "Bir bostanım,çocuklarımveölümümekadardeğişmeyecekbirhayatımvardı.Biryılürünherzamankindendahabololdu,bizdeMekke'yegittikveböyleceozamanakadaryerine getirmemiş olduğum bir farizamı eda etmiş oldum. Artık gönülrahatlığıylaölebilirdimveöldüğümiçindemutluolurdum.

Bir gün yer titremeye başladı ve kabaran Nil, yatağından taştı. O zamanakadar yalnızca başkalarının başına geldiğini sandığım şey, benim de başımageldi. Komşularım, sel yüzünden zeytin ağaçlarını yitireceklerinden korktular;karım çocuklarının sulara kapılıp gitmesinden korktu. Ben de sahip olmayıbaşardığımşeylerinyokolacağıdüşüncesiylekorkuyakapıldım.

Amaçaresi yoktubunun.Topraktan elde edilecekbir şeykalmamıştı artık,bendeyaşamakiçinbaşkabirçarearadım.Şimdidevecilikyapıyorum.AmabusayedeAllah'ınkelamınıanlayabildim:Kimsebilinmezdenkorkmamalı, çünküherkesistediğiveihtiyaçduyduğuşeyielegeçirebilir.

İster hayatımız, ister ekin tarlalarımız olsun, sahip olduğumuz şeyleriyitirmektenkorkarız.AmahayathikâyemiziledünyatarihininaynıEltarafındanyazılmışolduğunuanladığımızzaman,bunuanlaranlamaz,bukorkuuçupgider.

Page 71: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

X

Bazen,akşamkonaklamalarındakervanlarkarşılaşıyorlardı.SankiherşeybirYüceEltarafındanyazılmışgibi,birkervanıngereksinimduyduğuşeyötekindebulunuyordu.Deveciler kum fırtınaları konusunda birbirlerine bilgi veriyorlar;ateşinçevresindetoplanıpçölleilgiliöyküleranlatıyorlardı.

Kimi zaman, yüzleri peçeli gizemli insanlar da geliyordu: Kervanlarınizlediği yolu gözetleyen bedevilerdi bunlar. Soyguncular, asi kabilelerkonusundabilgiveriyorlardı.Koyurenklicellabyalarına[13]veyalnızcagözleriniaçıktabırakankefiyelerinesarınmışolarak,sessizcegelipsessizcegidiyorlardı.

Bu gecelerden birinde, ateşin önünde oturan delikanlı ile İngiliz'in yanınadevecidegeldi.

"Kabilelerarasındasavaşsöylentilerivar,"dedi.

Üçübirdensustular.Gençİspanyol,kimseağzınıaçıpbirşeysöylememesinekarşın, ortalığı bir korku sardığını fark etti. Sözsüz dili, EvrenselDil'i bir kezdahaanlıyordu.

Birsüresonratehlikeolupolmadığınısorduİngiliz.

"Çölegirenkimseiçingeridönüşyoktur,"diyeyanıtladıdeveci."Geriyededönemediğinegöre,çaresiyok,eniyinasılilerler,oyolubulacaktır.TehlikededahilolmaküzeregerisiniAllahbilir."

Vesözünügizemli"Mektup!"sözcüğüylebitirdi.

Deveciyanlarındanayrılıncadelikanlıİngiliz'e,"Kervanlaradahaçokdikkatetmelisiniz," dedi. "Dolambaçlı bir yol izliyorlar, ama hep aynı noktayagidiyorlar."

"Sizdedünyakonusundadahaçokşeyokumalısınız,"diyeyanıtladıİngiliz."Kitaplartıpkıkervanlarabenzerler."

Page 72: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Kervan,bundansonradahahızlıilerlemeyebaşladı.Artıksessizlikyalnızcagündüzleriegemendeğildi.Akşamları,insanlarınsohbetetmekiçinateşbaşındatoplanmayaalıştıklarısaatlerdedeyavaşyavaşsessizlikhükümsürmeyebaşladı.Birgünkervanbaşı, geceleyindikkat çekmemek içinateşyakılmamasınakararverdi.

Bunun üzerine yolcular, üşümemek için hayvanların oluşturduğu birçemberin ortasında hep birlikte uyumaya başladılar. Kervanbaşı ayrıca konakyerininçevresinegözcülerkoydu.

Bugecelerdenbirinde, bir türlüuyuyamayan İngiliz, gidipgenç İspanyol'ubuldu; birlikte, yakınlardaki kumullarda gezindiler. O gece dolunay vardı.Delikanlıbütünyaşamöyküsünüİngiliz'eanlattı.

İngiliz,delikanlınınçalışmayabaşlamasındansonrahergündahabirgelişenbilluriyedükkânıevresineözelbirilgigösterdi.

"Herşeyitemelkuralyönlendiriyor,"dedi."BunasimyadaEvreninRuhuadıverilir.Bütünkalbimizlebirşeyistediğimizzaman,EvreninRuhu'nadahayakınoluruz.Olumlubirgüçtür."

Ayrıca, bunun insanlara özgü bir ayrıcalık olmadığını söyledi. İster birmaden,isterbirbitki,isterbirhayvanyadadüşünceolsun,yeryüzündebulunanherşeyinbirruhuvardı:

"Toprağın altında ve üzerinde bulunan her şey durmadan değişir, çünkütoprak canlıdır ve bir ruhu vardır. Bizler bu Ruh'un birer parçasıyız ve onunbizim yararımıza çalıştığını çok az biliriz. Billuriye dükkânında, vazoların dasizinbaşarınızakatkıdabulunduklarınıanlamalısınız."

Delikanlı,ayışığınıvebeyazkumlarıseyrederekbirsürekonuşmadı.

"Çölde ilerleyen kervanı gözlemledim," dedi sonunda.Kervan ve çöl, aynıdilikonuşuyorlar;çöl,kervanınilerlemesinebunedenleizinveriyor.Kendisiylekusursuzbireşuyumiçindeolupolmadığınıanlamakiçin,kervanınheradımınıhissediyor;vedurumböyleysekervan,vahayaulaşacaktır.Ama, içimizdenbirinekadarcesurolursaolsun,budilianlamayacakolsaydı,dahailkgünölürdü."

Page 73: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Birlikteayışığınıseyretmeyisürdürdüler.

"Simgelerin büyüsü," diye sürdürdü konuşmasını delikanlı."Rehberlerimizin, çölün işaretlerininasılokuduklarını,kervanın ruhununçölünruhuylanasılkonuştuğunugördüm."

Birsüresonraİngilizkonuşmayabaşladı:

"Gerçektendekervanabirazdahadikkatetmeliyim,"dedisonunda.

"Bendekitaplarınızıokumalıyım,"diyeyanıtladıdelikanlı.

Page 74: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XI

Tuhaf kitaplardı bunlar. Civadan, tuzdan, ejderhalardan ve krallardan sözediyorlardı ama o hiçbir şey anlamıyordu. Ne var ki, sanki bütün kitaplardasüreklitekrarlananbirdüşüncevargibiydi:Herşey,birvetekşeyinbelirtisidir.

Bu kitaplardan birinden, simyanın en önemli metninin yalnızca birkaçsatırdanoluştuğunuvebirzümrütüzerineyazılıolduğunuöğrendi.

"Zümrütlevha,"dediİngiliz,arkadaşınabirşeyöğrettiğiiçingururduyarak.

"Amaöyleysenedenbukadarçokkitapvar?"

"Bubirkaçsatırıyorumlamakiçin,"dediİngiliz.Aslındakendisidebuyanıtatamolarakinanmışdeğildi.

Delikanlının en çok ilgi duyduğu kitapta, ünlü simyacıların yaşamöyküleriyer alıyordu.Bütünyaşamlarını, laboratuvarlarındamadenleri arıtmaya adamışinsanlardısimyacılar...Birmaden,yıllarcaateştepişirilecekolursakendineözgübütün niteliklerinden kurtulacağına ve onun yerine geriye Evrenin Ruhu'nunkalacağınainanıyorlardı.BuYüceNesne,simyacılarınyeryüzündebulunanherşeyi anlamalarına olanak sağlıyordu. Çünkü buYüceNesne, bütün nesnelerinkendiaralarındailetişimkurmalarınısağlayandildi.BüyükMarifetyadaBüyükYapıtadınıverdikleribubulgu,ikiparçadanoluşuyordu:sıvıvekatı.

"Bu dili anlamak için, insanları ve simgeleri gözlemlemek yeterli değilmidir?"diyesordudelikanlı.

"Her şeyi basitleştirmek gibi bir saplantınız var," diye yanıtladı İngiliz,öfkeyle. "Simya ciddi bir iştir. Sürecin bütün evrelerini, üstatların öğrettiklerigibiizlemekzorunludur."

Delikanlı, Büyük Yapıt'ın sıvı kesimine Ebedi Hayat İksiri adı verildiğiniçıkardı. Bu iksir yalnızca bütün hastalıkları iyileştirmekle kalmıyor, aynızamandasimyacılarınyaşlanmalarınaengeloluyordu.KatıkesimineFelsefeTaşıadıveriliyordu.

Page 75: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"FelsefeTaşı'nıbulmaköylekolaybir işdeğildir,"dedi İngiliz.Simyacılar,madenleri arıtan ateşi gözlemlemek için yıllarca laboratuvarlarınakapanıyorlardı. Ateşe bakmaya kendilerini öylesine veriyorlardı ki,vicdanlarında, dünyanın bütün fani değerlerinden kurtulup arınıyorlardı. Vesonunda,birgün,madenleri arıtmanınaslındakendilerini arındırmakolduğunuanlıyorlardı.

Delikanlı o zaman billuriye tüccarını anımsadı.Billuriye tüccarı, ikisini dekötü düşüncelerden kurtardığı için, kristal vazoları temizlemenin iyi bir şeyolduğunu söylemişti. Giderek, simyanın gündelik yaşamdan öğrenilmesigerektiğineinanıyordudelikanlı.

Üstelik," diye yeniden konuşmaya başladı İngiliz, Felsefe Taşı'nın tamanlamıyla olağanüstü bir özelliği vardır. "Büyükbir adimadenkütlesini altınaçevirmekiçinküçücükbirparçasıyeter."

Oandansonra,delikanlınınsimyayaolanilgisi iyicebüyüdü.Birazsabırla,herşeyialtınadönüştürebileceğinidüşünüyordu.Bunubaşarmışolaninsanlarınyaşam öykülerini okudu: Helvetius, Elias, Fulcanelli, Geber Büyüleyiciöykülerdibunlar:HepsikendiKişiselMenkıbe'lerinisonunakadaryaşıyorlardı.Yolculuklar yapıyor, bilginlerle buluşuyor, inançsızların gözlerinin önündemucizeler yaratıyor ve Felsefe Taşı ile Ebedi Hayat İksiri'ni ellerindebulunduruyorlardı.

Ama kendisi, Büyük Yapıt'a ulaşma yöntemini öğrenmeye kalkışınca tamanlamıylaşaşırıpkalıyordu.Bukonuda,desenlerden, şifrelibilgilerden,anlamıkaranlıkmetinlerdenbaşkabirşeyyoktu.

"Neden anlaşılması bunca güç bir dil kullanıyorlar?" diye sordu bir akşamİngiliz'edelikanlı.

Buaradaİngiliz'inoldukçakeyifsizgöründüğünüfarketti,sankikitaplarınıözlemişgibi.

"Anlamak için yeterince sorumluluk duyanların, yalnızca bunlarınanlayabilmeleri için," diye yanıtladı İngiliz. "Herkesin kurşunu altınadönüştürmeye kalkıştığını düşünün biraz. Bir süre sonra altının hiçbir değerikalmazdı. Yalnızca, inatçı insanlar, dirençli araştırmacılar Büyük Yapıt'ıgerçekleştirmeyibaşarabilirler.Çölünortasındabulunuşumunnedenidebuişte.Şifreleriçözmemeyardımedecekgerçekbirsimyacıyıbulmakiçin."

Page 76: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Bukitaplarnezamanyazıldılar?diyesordudelikanlı.

"Birkaçyüzyılönce."

"O sıralar, basımevi yoktu henüz. Simya bilgisine herkesin ulaşmasıolanaksızdı.Peki,butuhafdilin,busimgelerinamacıne?"

Bu diretmeye karşın, soruyu yanıtlamadı İngiliz. Birkaç gündür kervanıdikkatle gözlemlediğini ve yeni bir şey keşfetmediğini söyledi.Ancak bir şeyfarketmişti:Gidereksavaştandahaçoksözediliyordu.

Page 77: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XII

Birgündelikanlı,kitaplarınıİngiliz'egeriverdi.

"Epeyce bir şeyler öğrendiniz mi bari?" diye sordu İngiliz, sabırsız birmerakla. Savaş korkusundan kurtulmak için birisiyle konuşmaya gereksinimivardı.

"Evrenin bir ruhu olduğunu ve bu ruhu anlayan kimsenin nesnelerin dilinianlayacağınıöğrendim.BirçoksimyacınınkendiKişiselMenkıbesiniyaşadığınıvesonundaEvreninRuhu'nu,FelsefeTaşı'nı,EbediHayatİksiri'nikeşfettikleriniöğrendim.

Özellikle de, bu şeylerin çok basit olduğunu ve bir zümrüdün üzerineyazılabilecekleriniöğrendim."

İngiliz hayal kırıklığına uğradı. Yıllar süren öğrenim, büyülü simgeler,güçlükle öğrenilen sözcükler, laboratuvar aletleri, bunların hiçbiri delikanlıyıetkilememişti."Buşeyleriöğrenemeyecekkadaryontulmamışbirruhuolmalı,"diyedüşündü.

Kitaplarınıalıpdeveninhavudunaasılıdurançantalarınakoydu.

"Gidip kervanınızı gözlemlemeyi sürdürün," dedi. "Sizin kervan da önemlibirşeyöğretmedibana."

Delikanlı,çölünsessizenginliğini,hayvanlarınyürürkenkaldırdıklarıkumuseyretmeye koyuldu. "Herkesin kendine göre bir öğrenme tarzı var," diyetekrarlıyordukendikendine.Onunöğrenmetarzı,benimöğrenmetarzımdeğil;benim öğrenme tarzım, onun tarzı değil. Ama o da, ben de kendi KişiselMenkıbe'miziarıyoruz;buyüzdenonasaygıduyuyorum.'

Page 78: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XIII

Kervanartıkhemgece,hemdegündüzyolalıyordu.Yüzleripeçeliulaklar,giderek daha sık gelmeye başlamıştı. Şimdilerde delikanlıya arkadaş gibidavranandeveci,kabileler arasında savaşçıktığını söylemişti.Vahayavaktindevarabilirlersetalihlisayılırlardı.

Hayvanlar bitkin düşmüş, insanlar giderek sessizleşmişlerdi. Sessizlikgeceleyindahaürkütücüydü.Özellikledebirdeveninbozlaması(dahaönce,alttarafıbirdevebozlamasıydı)ortalığakorkusaldığızaman:Bubirsaldırıişaretiolabilirdi.

Nevarki,savaştehdidindençokçaetkilenmişgibigörünmüyordudeveci.

"Yaşıyorum," dedi delikanlıya, "aysız ve kamp ateşsiz bir gece," hurmayerken. "Ve bir şey yerken yemekten başka bir şey düşünmem. Yürüdüğümzamandayürüyeceğim,hepsibu.Savaşmakzorundakalırsam,ölümşugünyadabugüngelmişvızgelir tırısgider.Çünkübennegeçmişte,nedegelecekteyaşıyorum.Benimyalnızcaşimdimvarvebenisadeceoilgilendirir.Herzamanşimdideyaşamayıbaşarabilirsenmutlubirinsanolursun.Çöldehayatolduğunu,gökyüzündeyıldızlarolduğunuveinsanhayatınınözündebulunduğuiçinkabilemuhariplerininsavaştıklarınıanlayacaksın.Ozamanhayatbirbayram,birşenlikolacak;çünkühayat,yaşamaktaolduğumuzandanibarettirvesadecebudur.

İkigecesonra,uykuyadalmaküzereykenyürüyüşyönlerinigösterenyıldızabaktıdelikanlı.Sankiufukbirazdahayaklaşmışgibiydi,çölünüzerindeyüzlerceyıldızvardı.

"Orasıvaha,"dedideveci.

"Öyleyseniçinhemengitmiyoruzoraya?"

"Çünküuyumamızgerek."

Page 79: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XIV

Güneş ufuktan yükselmeye başlarken gözlerini açtı delikanlı. Karşısında,geceleyin küçük yıldızların parıldadığı yerde, bütün çöl yüzeyini kaplayanhurmaağacıdizileriuzanıyordu.

Uykudanuyananİngiliz,"Sonundageldik!"diyehaykırdı.

Amadelikanlıağzınıaçmadı.Çölünsessizliğiniöğrenmişti;karşısındaduranhurmaağaçlarınabakmaklayetindi.Piramitlereulaşmakiçinönündehâlâuzunbiryolvardı;vebusabah,birgün,bir anıdanbaşkabir şeyolmayacaktıonuniçin. Ama şimdi, şimdiki andı, devecinin sözünü ettiği bayramdı; bu anıgeçmişinderslerivegeleceğindüşleriylebirlikteyaşamayaçalışıyordu.Birgün,bubinlerce hurma ağacının görüntüsüyalnızca bir anı olacaktı.Amabu anda,onuniçingölgeyi,suyuvesavaşakarşıbirsığınağısimgeliyordu.Aynışekilde,bozlayan bir deve bir tehlike işaretine dönüşebilir, hurma ağacı dizileri de birmucizeyansıtabilirdi.

"Evreninbirdençokdilivar,"diyedüşündü.

Page 80: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XV

"Zaman hızlandıkça kervanlar da hızlanıyor," diye düşündü Simyacı,yüzlerce insan ve hayvanın vahaya geldiğini görerek. Vaha sakinleri bağıraçağırayenigelenlerikarşılamayakoştular.Kalkan toz,çölgüneşinigölgeliyor;yabancıları gören çocuklar sevinçten havaya sıçrıyordu. Simyacı, kabilereislerinin kervanbaşının yanına gittiklerini ve hep birlikte gizli bir toplantıyaoturduklarınıfarketti.

Ama bunların hiçbiri ilgilendirmiyordu Simyacıyı. Daha önce de niceinsanlarıngelipniceleriningittiğinigörmüştü;vahaveçölünsessizliğinihiçbirşey bozamamıştı. Rüzgârın etkisiyle biçim değiştiren bu uçsuz bucaksızkumlarda taban tepen krallar ve dilenciler görmüştü; ama çocukken gördüğükumlardan farklı değildi bu kumlar. Her şeye karşın, sarı topraktan, lacivertgökyüzünden sonra, hurma ağaçlarının yeşilinin gözlerinin önünde belirdiğinigören yolcuların hissettikleri neşenin birazını yüreğinin derinliklerindeduymasınaengelolamıyordu.

"Belki de Tanrı, çölü, insanlar hurma ağaçlarını görünce sevinsinler diyeyarattı,"diyedüşündü.

Ardındandahagündelik sorunlarla ilgilenmeyekararverdi.Bildiğigizlerinbirbölümünüöğreteceğiinsanınbukervanlageldiğinibiliyordu.İşaretlerbununhaberinivermişti.Buadamıhenüzbilmiyordu,amadeneyimligözleri,onugörürgörmez tanıyacaktı. Bunun da, daha önceki tilmizi kadar yetenekli olacağınıumuyordu.

"Buşeylernedenmutlakaağızdankulağaaktarılıyor,doğrusubilmiyorum,"diye düşündü. Bunların gerçek gizler olmasından değildi hiç kuşkusuz: Tanrıkendigizlerinibütünyaratıklaraözgürceaçıyordu.

Ona göre bunun bir tek açıklaması vardı: Kuşkusuz bunlar Saf Hayat'ınparçaları oldukları veSafHayati resimbiçimindeyada sözhalindekavramakçokgüçolduğuiçin,buşeyleribuşekildeaktarmakgerekiyordu.

ÇünküinsanlarresimlerinvesözcüklerinbüyüsünekapılıpsonundaEvrenin

Page 81: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Dili'niunuturlar.

Page 82: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XVI

YenigelenlerhemenFayumKabileşeflerininhuzurunaçıkarıldılar.Delikanlıgördüklerine inanmakta güçlük çekiyordu: Birkaç hurma ağacıyla çevrili birkuyunun (bir tarih kitabında okuduğu bir betimlemeye göre) yerine, vahanınherhangibirİspanyolköyündençokdahabüyükolduğunugörüyordu.Vahadaüçyüzkuyu,ellibinhurmaağacıvehurmaağaçlarınınarasınadağılmışçoksayıdaçadırvardı.

"Sanki Binbir Gece," dedi, Simyacı'yı hemen görmek için sabırsızlananİngiliz.

Çevrelerini hemen çocuklar sardı. Binek hayvanlarına, develere, geleninsanlara merakla bakıyorlardı. Erkekler, gelenlerin savaş işaretleri görüpgörmediklerini öğrenmek istiyorlar; kadınlarsa tüccarların getirdiği kumaş vedeğerli taşlar için çekişiyorlardı. Çölün sessizliği artık uzak bir hayal gibiydi;herkes, sanki ruhlar dünyasından ayrılıp insanların dünyasına gelmiş gibi,durmadan konuşuyor, gülüyor ve gırtlak paralıyordu. İnsanlar neşeli vemutluydular.

Kervanbaşı, önceki gece alınan önlemlere karşın, sakinlerinin çoğunluğukadınveçocuklardanoluştuğuiçin,çöldevahalarınherzamantarafsıztopraklarsayıldığını açıkladı delikanlıya. İki tarafın da kendi vahaları vardı; bu nedenleçölün kumlarında birbirlerini boğazlayan savaşçılar, birer sığınak saydıklarıvahalarınhuzurunubozmuyorlardı.

Kervanbaşı, biraz güç de olsa adamlarını ve yolcuları bir araya toplayıpkendilerine bilgi verdi. Kabileler arasındaki savaş bitinceye kadar buradakalacaklardı. Yolcular, ziyaretçi olarak vaha sakinlerinin çadırlarına konukedilecekler, kendilerine en iyi yerler verilecekti. Geleneksel konukseverliğinyasası böyleydi. Sonra, aralarında kendi nöbetçileri de olmak üzere herkesin,silahlarınıkabilereisleriningörevlendirdiğiadamlarateslimetmeleriniistedi.

"Savaşın kuralları böyle," diye açıkladı. "Böylece muharipler, vahalarısığınakolarakkullanamazlar."

İngiliz'in,ceketcebindenkromkaplıbirtabancaçıkartıpsilahlarıtoplamaklagörevliadamateslimettiğinigörendelikanlınınşaşkınlıktanağzıaçıkkaldı.

Page 83: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Tabancaylaneişinizvar?"diyesordudelikanlı.

"İnsanların kararsız kalmamaları konusunda bana yardımcı olması için,"dedi.Arayışısonaermişolduğuiçinmutluydu.

Delikanlıya gelince, o hazinesini düşünüyordu. Hayaline yaklaştıkça, işlerdahagüçleşiyordu.Yaşlıkralın"acemitalihi"adınıverdiğişeyartıkolmuyordu.Şimdi,kendiKişiselMenkıbesininpeşinedüşmüşkimseiçindiretmevecesaretsınavınınsözkonusuolduğunubiliyordu.Bunedenleaceleetmemeli,sabırsızlıkgöstermemeliydi.YoksaTanrı'nınyolunadizdiğiişaretlerigöremeyebilirdi.

"OnlarıyolumaTanrıdizdi,"diyedüşündü,kendikendineşaşarak.Şimdiyekadar,işaretleribudünyayaaitbirşeylerolarakgörmüştü.Yemekyemekyadauyumakgibi,aşkyadaişaramayaçıkmakgibi.Amabunun,kendisineyapmasıgerekeni göstermek için Tanrı'nın kullandığı bir dil olabileceğini hiçdüşünmemişti.

"Sabırsız olma," diye tekrarladı, kendi kendine. "Devecinin dediği gibi,yemekzamanıgelinceyemeğiniye.Yürümezamanıgelinceyürü."

İlk gün, aralarında İngiliz de olmak üzere, yorgunluğa teslim olan herkesuyudu.Delikanlı,aşağıyukarıkendiyaşındabeşçocuklabirliktebirazuzaktakibirçadırdakalıyordu.Çölçocuklarıydıbunlar,büyükkentlerimerakediyorlardı.Delikanlıçobanlıkyaptığıdönemianlattı;İngilizgirdiğisırada,billuriyedükkânıserüveninianlatmayabaşlamaküzereydi.

"Bütün sabah sizi aradım," dedi, arkadaşını dışarı çıkartırken. "Simyacınınyerinibulmamayardımcıolmalısınız."

Onuilkinkendiolanaklarıylabulmayıdenediler.BirSimyacı,hiçkuşkusuzvahanınötekisakinlerindendahadeğişikyaşıyorolmalıydı;büyükbirolasılıklaçadırında sürekli yanan bir ocak vardı. Uzun uzun dolaştıktan sonra, vahanınonların düşündüğünden çok daha geniş olduğunu ve yüzlerce, yüzlerce çadırbulunduğunuanladılar.

"Neredeyse bütün bir günü yitirdik," dedi İngiliz, arkadaşıyla birliktevahadakibirkuyununyanınaotururken.

"Sormakbelkidahaiyiolur,"dedidelikanlı.

Page 84: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

İngiliz, Fayum'da olduğunu kimseye belli etmemek istiyordu, bu nedenlekararveremedi.Sonunda,boyuneğdiveArapçayıkendisindendahaiyikonuşandelikanlıdan gerekeni yapmasını istedi. Delikanlı, bunun üzerine, koyunderisindentulumunudoldurmakiçinkuyuyagelenbirkadınayaklaştı.

"Akşamşeriflerinizhayırlıolsunyahatun!BuvahadayaşayanbirSimyacıvar,neredeoturduğunuöğrenmekisterdim,"dedi.

Kadın böyle birini hiç duymadığını söyledi ve hemen uzaklaştı. Bununlabirlikte,siyahgiysilergiymişkadınlarlakonuşmayakalkışmamasıkonusundadauyardı delikanlıyı, çünkü evli kadınlardı bunlar. Geleneğe saygı göstermekzorunluydu.

İngiliz, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Demek bu yolculuğu boşuboşuna yapmıştı. Arkadaşı da üzülmüştü bu duruma. İngiliz de kendi KişiselMenkıbesi'nin peşinden gidiyordu. Ve bir insan bunu yapıyorsa bütün evren,onun aradığını bulmasına yardımcı olmak ister: Böyle söylemişti yaşlı kral.Onunyanılmasıolanaksızdı.

"Şimdiye kadar burada simyacılardan söz edildiğini hiç duymadım," dedidelikanlı.Yoksasizeyardımcıolmakisterdim.

İngiliz'ingözleriparladı.

"Elbette öyle," diye haykırdı. Belki de burada kimse Simyacı'nın kimolduğunu bilmiyordu. "Siz, köyde hastalıkları kimin iyileştirdiğini sorun eniyisi."

Siyah giyinmiş birkaç kadın, su çekmek için kuyuya geldi, ama İngiliz'inüstelemesinekarşındelikanlıonlarlakonuşmadı.Sonundabirerkekgeldi.

"Köyde hastalıkları iyi eden birini tanıyor musunuz?" diye sordu onadelikanlı.

"BütünhastalıklarıAllahiyieder,"diyeyanıtladıadam.

Buyabancılardanaçıkçakorkmuştu."Sizikinizbüyücüarıyorsunuz."

VeKuran'danbirkaçayetokuduktansonrayolunagitti.

Page 85: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Bir başka adam geldi. Daha yaşlıydı, elinde sadece küçük bir kova vardı.Delikanlıonadaaynısoruyusordu.

"Onungibibiradamınedenarıyorsunuz?"diyesorduArap,yanıtolarak.

"Çünküşuradakidostum,buadamıtanımakiçinaylarcayolculukyaptı."

"Bu adam eğer vahada yaşıyorsa çok güçlü biri olmalı," dedi yaşlı adambiraz düşündükten sonra. "Kabile şefleri bile canlarının istediği zamangöremezleronu.Böylebirşeyionunistemesigerekir.Siziyisimisavaşınsonaermesinibekleyinvekervanlabirlikteyolunuzagidin.Vahanınhayatınagirmeyeçalışmayın,"diyebağladıkonuşmasını,yanlarındanayrılırken.

Amaİngiliz'ineteklerizilçalmayabaşladı.Demekkiiyiizüzerindeydiler.

Busıradabirgençkızgöründü,siyahgiysigiyinmemişti.Omzundabirtestitaşıyordu ve başının çevresinde bir örtü vardı, ama yüzü açıktı. Delikanlı,Simyacı'yısormaküzereyanınayaklaştı.

O anda zamandurmuşgibi oldu; sankiEvreninRuhu, delikanlınınönündebütüngücüyleortayaçıkıyormuşgibiydi.Kızınsiyahgözlerini,gülümseme ilesusma arasında karar veremeyen dudaklarını görünce dünyanın konuştuğu veyeryüzünün bütün yaratıklarının yürekleriyle anladıkları dilin, en temel ve enyücebölümünüanladıdelikanlı.VeAşk'tıbununadı, insanlardandaçöldendedahaeskiydi,tıpkıkuyununyanındabuikibakışınbuluşmasıbenzeri,ikibakışınbuluştuğu her yerde, her zaman aynı güçle ortaya çıkardı. Dudaklar sonundagülümsemeye karar verdi ve bir işaretti bu, bütün ömrü boyunca bilmedenbeklediği, kitaplarda, koyunların yanında, kristallerde ve çölün sessizliğindearamışolduğuişaretti.

Evrenin saf diliydi bu, herhangi bir açıklamaya gereksinimi yoktu, çünküEvren'in sonsuz zamanda yoluna devam etmek için hiçbir açıklamayagereksinimiyoktu.Delikanlıoanda,hayatınınkadınınınkarşısındaolduğunuvekızındahiçbir sözegerekduymadanbunubildiğinibiliyordu.Anababası,anababasının anababası, biriyle evlenmeden önce ona kur yapmak, nişanlanmak,onutanımakveparasahibiolmakgerektiğinisöyleselerde,delikanlıdünyadaençok bundan emindi. Bunun tersini söyleyenler, evrensel dilden habersizkimselerdi. Çünkü bu dili bilen biri, ister çölün ortasında ya da ister büyükkentleringöbeğindeolsun,dünyadaherzamanbirbaşkasınıbeklemekteolanbiribulunduğunu kolayca anlayabilir. Ve bu iki insan karşılaşınca ve gözleri

Page 86: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

buluşunca,bütüngeçmişvebütüngelecekartıkbütünöneminiyitirir,yalnızcaoan,vegökkubbealtındaherşeyinaynıEltarafındanyazıldığıgerçekliğivardır,bu inanılmaz gerçek vardır. Aşk'ı yaratan ve çalışan, dinlenen ve güneş ışığıaltındahazinelerarayanherkimseiçinsevilecekbiriniyaratmışolanEl.Çünkü,böyleolmasaydı,insansoyununhayallerininhiçbiranlamıolmazdı.

"Mektup,"dedikendikendine.

Oturmaktaolanİngilizyerindenkalktıvearkadaşınısarstı.

"Haydi!Sorunona!"

Delikanlıgençkızayaklaştı.Kızyenidengülümsedi.

Delikanlıdagülümsedi.

"Adınnesenin?"diyesordudelikanlı.

"Benim adım Fatima," diye yanıtladı, gözlerini indirerek. "Geldiğimülkedekibazıkadınlarınadıdaböyledir."

"Peygamberin kızının adıdır," dedi Fatima. "Bu adı mücahitlerimizgötürdüleroraya."

Güzel kız, mücahitlerden gururla söz ediyordu. Yanlarında duran İngiliz,ısrarediyordu.Bununüzerinedelikanlı,gençkızabütünhastalıklarıiyiedenbiradamtanıyıptanımadığınısordu.

"Dünyanıngizlerinibilenbiradam.Çölüncinleriylekonuşuyor,"dedigençkız.

Cinler, iyilik ve kötülük perileriydiler. Ve genç kız eliyle güney yönünügösterdi,butuhafadam,otaraftaoturuyordu.

Sonra testisini doldurup uzaklaştı. İngiliz de Simyacı' yı aramak içinuzaklaştı.Delikanlıuzunsürekuyununyanındaoturduvegündoğusurüzgârınınkendiyüzündebirgünbukadınınkokusunubıraktığınıvebukadınınyaşadığınıbile bilmeden onu sevmiş olduğunu düşündü. Ve bu kadına duyduğu aşk onadünyanınbütüngizleriniaçacaktı.

Page 87: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XVII

Ertesi gün, genç kızı beklemek için kuyuya gitti delikanlı. Orada İngiliz'ibuluncaşaşırdı.İlkkezçölüseyrediyordu.

"Bütün ikindi,bütünakşambekledim,"dedi İngiliz. "İlkyıldızlardoğarkengeldi. Kendisine ne aradığımı söyledim. Bana kurşunu, altına dönüştürüpdönüştürmediğimi sordu. Ben de tam olarak işte bunu öğrenmek istediğimisöyledim. Bunun üzerine denememi söyledi. 'Git dene!'den başka bir şeysöylemedibana."

Delikanlı ağzını açmadı. Demek ki İngiliz, çoktandır bildiği bir şeyiöğrenmek için tepmişti bunca yolu. Ve bunun benzeri bir şey öğrenmek için,kendisinindeyaşlıkralaaltıkoyunvermişolduğunuanımsadı.

"Öyleysedeneyin,"dediİngiliz'e.

"Bendeonuyapacağım.İşehemenkoyulacağım."

İngilizayrıldıktanazsonra,Fatimasudoldurmakiçinkuyuyageldi.

"Sana tekbirşeysöylemek içingeldim,"dedidelikanlı,gençkıza."Benimkarımolmanıistiyorum.Seniseviyorum."

Gençkıztestiyitaşırdı.

"Seni her günburadabekleyeceğim," diyekonuşmasını sürdürdüdelikanlı."Piramitlerin yakınında bulunan bir hazineyi aramak için bütün çölü geçtim.Savaş benim için tam bir talihsizlikti. Aynı savaş, şimdi benim için bir talih,çünküburadaseninyanındakalıyorum."

"Savaşbirgünbitecek,"dedigençkız.

Delikanlı vahadaki hurma ağaçlarına baktı. Çobanlık yapmıştı. Burada dakoyunlarvardı.HazinedendahaönemliydiFatima.

"Muharipler kendi hazinelerini arıyorlar," dedi genç kız, sanki onundüşüncelerini keşfetmiş gibi. "Ve çöl kadınları muhariplerinden gurur

Page 88: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

duyuyorlar."

Sonra,testisiniyenidendolduruporadanuzaklaştı.

DelikanlıhergünkuyuyagidipFatima'nıngelmesinibekliyordu.Fatima'yaçobanlıkhayatını,krallarastlaşmasını,billuriyedükkânınıanlattı.Dostoldular;sabahları ancak on beş dakika birlikte olmalarına karşın, bu süreyi günün gerikalanbölümündençokdahauzunbuluyordu.

Neredeyse bir aya yakındır vahadaydılar. Kervanbaşı bir gün herkesitoplantıyaçağırdı.

"Savaşın ne zaman biteceğini bilmiyoruz ve tekrar yola çıkmamızolanaksız," dedi. "Savaş kuşkusuz daha uzun süre devam edecek, belki deyıllarca. İki taraf da, cesur ve kahraman muhariplerle dolu ve iki ordu dasavaşmaktangururduyuyor.Buiyilerilekötülerarasındakibirsavaşdeğil.AynıiktidarıelegeçirmekisteyengüçlerarasındakibirsavaşbuveböylebirsavaştaAllahikitarafındayanındadır."

İnsanlardağıldı.DelikanlıoakşamFatima'yıtekrargördüveonatoplantıdasöylenenleriaktardı.

"İkincigörüşmemizde,"dedigençkız,"banaaşkındansözettin.DahasonrabanaEvreninDiligibi,EvreninRuhugibiçokgüzelşeyleröğrettin.Vebunlar,azarazarbeniseninparçanhalinegetirdiler."

Delikanlıonunsesinidinliyorvebusesi,hurmaağaçlarınınyapraklarındanesenrüzgârınhışırtısındançokdahagüzelbuluyordu.

"Seni beklemek için kuyuya çok erken geldim.Çok bekledim.Geçmişimi,geleneği, erkeklerin çöl kadınlarının nasıl davranmalarını istediklerinianımsayamıyorum. Küçükken, çölün bir gün bana hayatımın en güzelarmağanını vereceğini hayal ederdim. Ve bu armağan verildi şimdi bana, buarmağansensin."

Delikanlı genç kızın elini tutmak istedi. Ama Fatima testinin kulplarındantutuyordu.

Page 89: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Banadüşlerini,yaşlıkralıvehazineyianlattın.Banaişaretlerdensözettin.İşte bu yüzden hiçbir şeyden korkmuyorum, çünkü seni bana bu işaretlergetirdiler. Senin de sık sık tekrarladığın gibi, ben senin düşlerinin ve KişiselMenkıbe'ninbirparçasıyım.Aynısebeptendolayı,senin,aramayageldiğinşeyindoğrultusunda yolunu sürdürmeni istiyorum. Savaşın bitmesini beklemengerekiyorsaçokiyi.Amadahaerkengitmekzorundaysan,öyleyseMenkıbe'ninyoluna git. Kumullar rüzgârın etkisiyle değişirler, ama çöl hep aynı kalır.Aşkımızdaböyleolacak."

"Mektup," dedi genç kız bir kez daha. "Ben, senin Menkıbe'nin birparçasıysambirgüngeridöneceksin."

Delikanlı, Fatima'nın yanından ayrılırken üzgündü. Şimdiye kadar tanımışolduğuinsanlarıdüşünüyordu.Evliolançobanlar,kırlardadolaşmalarıgerektiğikonusunda karılarını inandırmakta çokça güçlük çekiyorlardı. Aşk, sevilennesneninyanındabulunmayızorunlukılıyordu.

Ertesigün,Fatima'yabunlardansözettiDelikanlı.

"Çöl bizden erkeklerimizi alıyor," dedi Fatima, "ve her zaman gerigetirmiyor onları.Buna alışmak zorundayız.Artık onlar, yağmur yağdırmadangeçen bulutlarda, taşların arasına gizlenen hayvanlarda, topraktan fışkırancömert suda bulunuyorlar. Artık onlar her şeyin bir parçası oldular, EvreninRuhuoldular.

"Gidenlerin kimileri geri dönüyor. O zaman öteki kadınlar mutlu oluyor,çünkü kendi bekledikleri erkekler de günün birinde geri dönebilir. Eskiden bukadınlara bakar ve onların mutluluklarını kıskanırdım. Şimdi benim debekleyecekbirerkeğimolacak.

Ben bir çöl kadınıyım ve bundan gurur duyuyorum. İstiyorum ki benimerkeğim de kumulların yerlerini değiştiren rüzgâr gibi özgürce dolaşsın.İstiyorumkionubulutlarda,hayvanlardavesudagörebileyim."

Delikanlı, İngiliz'in yanına gitti. Ona Fatima'dan söz etmek istiyordu.İngiliz'in, çadırının yanına küçük bir ocak yapmış olduğunu görünce

Page 90: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

şaşırmamazlıketmedi.Tuhafbirocaktı,üzerindesaydambir şişevardı. İngilizateşi odunla besliyor ve çölü gözlemliyordu. Gözleri, kitap okumaya daldığızamankilerdensankidahaparıltılıydı.

"Çalışmanın bu ilk evresi," dedi. "Karışık kükürdü saflaştırmamgerekiyor.Vebunugerçekleştirmekiçin,başarısızlığauğramaktankorkmamakzorundayım.Başarısızlığa uğramak korkusu, şimdiye kadar Büyük Yapıt'a girişmeme hepengeloldu.Onyılöncebaşlamamgerekenşeyeancakşimdibaşlayabiliyorum.Amayirmiyılbeklemişolduğumiçindemutluyum."

Ve çöle bakarak ateşi kotarmayı sürdürdü. Delikanlı, çöl, batan güneşinpemberenginialıncayakadarbirsüreonunyanındakaldı.Sessizliğin,sorularınıyanıtlayabilip bilemeyeceğini anlamak için çöle dalmak istedi, dayanılmaz biristektibu.

Vahanın hurma ağaçlarını gözden yitirmeden bir süre amaçsızca yürüdü.Rüzgârı dinliyor, ayaklarının altında çakıl taşlarını hissediyordu. Kimi zaman,bir kavkı buluyordu ve bu çölün, çok eski çağlarda büyük bir deniz olduğunubiliyordu. Büyük bir taşın üzerine oturdu ve kendisini karşısında duran ufkunbüyüsüne bıraktı. Aşkı, ona bir sahip olma düşüncesi katmaksızındüşünemiyordu. Ama Fatima bir çöl kadınıydı. Bir şey onun anlamasınayardımcıolabilecekse,budakuşkusuzçöldü.

Başınınüstündebirşeyinkımıldadığınıhissedinceyekadar,oradahiçbirşeydüşünmeksizin öyle kaldı.Gökyüzüne bakınca, gökyüzünün enginlerinde uçanikiatmacagördü.

Yırtıcı kuşlara ve uçarken çizdikleri şekillere dikkatle baktı. Bunlargörünüştedüzensizçizgilerdi,amaonuniçingenedebiranlamlarıvardı.Nevarki anlamlarını çözemiyordu. Bunun üzerine kuşların hareketlerini gözleriyleizlemeyekarar verdi; böylelikle, belki de birmesaj, okuyabilirdi.Belki de çölkendisinesahipolmayıgerektirmeyenaşkıaçıklayabilirdi.

Uykusunun geldiğini hissetti.Ama yüreği ondan uyumamasını istedi; oysatamtersinekendinibırakmasıgerekiyordu.

"İşteEvreninDili'nikavrıyorum,"dedivebudünyadaherşeyinbiranlamıvar, atmacaların uçuşuna varıncaya kadar.Bir kadına duyduğu aşk için, içindederin bir minnet hissetti: "İnsan sevince," diye düşündü, "nesneler daha çokanlamkazanıyor."

Page 91: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Birden, atmacalardan biri, ötekine saldırmak için pike yaptı. O andadelikanlının gözünün önünde ani ve kısa bir görüntü belirdi: Silahlı bir birlik,eldekılıçvahayıişgalediyordu.Görüntühemenyokolduamabıraktığıetkiçokcanlıydı. Seraplardan söz edildiğini duymuş ve birkaç serap görmüştü: Çölünkumlarında somutlaşan arzulardı bunlar...Nevar ki, hiç kuşkusuzbir ordununvahayıelegeçirdiğinidegörmekistememişti.

Bunları unutmak ve tekrar düşünceye dalmak istedi; yeniden pembeaşıboyasıçölevetaşlarayöneltmekistedizihnini.Amayüreğindekibirşeyrahatbırakmıyorduonu.

"Her zaman işaretleri izle," demişti yaşlı kral. Fatima'yı düşündü. Sonragördüğügörüntüyüanımsadıvebunungerçekliktenpekuzakolmadığınısezdi.

İçini saran boğuntudan kurtulmaya çalıştı. Ayağa kalkıp hurma ağaçlarınadoğru yürüdü. Bir kez daha, nesnelerin çoğul dilini anlıyordu: Şimdi, vahatehlikeyisimgelerkençölgüvenliğitemsilediyordu.

Deveci,birhurmaağacınındibineoturmuş,güneşinbatışınıseyrediyordu.

Delikanlınınbirkumulunarkasındançıkarakgeldiğinigördü.

"Bir ordu yaklaşıyor," dedi delikanlı. "Gözlerimin önünde bir görüntübelirdi."

"Çöl,insanlarınyüreğinihayallerledoldurur,"diyeyanıtladıdeveci.

Ama delikanlı ona atmacaları anlattı.Atmacaların uçuşunu izlerken birdenEvreninDilinedalmıştı.

Deveci hiçbir karşılık vermedi; delikanlının kendisine anlattığı şeyianlıyordu.Yeryüzündekiherhangibirşeyin,herşeyinyaşamınıanlatabileceğinibiliyordu.Birkitabınherhangibirsayfasınıaçarakbirinineliniinceleyerekyadakuşlarınuçuşunabakarak,yadakâğıt falı açarak,yadabirbaşkayöntemle,oanda yaşamakta olduğumuz deneyimle bir ilişki kurabiliriz hepimiz. Aslında,nesneler kendiliklerinden hiçbir şey açıklamaz; insanlar bu nesnelerigözlemleyerekEvreninRuhu'nuanlamayönteminikeşfedebilir.

Çöl,EvreninRuhu'nukolaycaanlayabilmelerisayesindehayatlarınıkazananinsanlarla doluydu. Kâhin adı veriliyordu bunlara; ve kâhinler, kadınlar ve

Page 92: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

yaşlılardan korkardı. Savaşçılar bunlara pek ender danışırdı; çünkü insanın nezaman öleceğini önceden bilerek savaşa gitmesi olanaksızdır. Savaşçılar,savaştan haz almayı, bilinmeyen bir şeyden heyecan duymayı yeğler; gelecek,AllahtarafındanyazılmıştırveAllahneyazarsayazsın,insanlarıniyiliğiiçindir.Bu nedenle, savaşçılar yalnızca şimdiki zamanda yaşar; çünkü şimdiki zamanbeklenmedik olaylarla doludur ve bir yığın şeye dikkat etmek zorundadırlar:Düşmanınkılıcıneredeydi,atıneredeydi,ölümdenkurtulmakiçinhangivuruşuyapmalıydılar?

Deveci, bir savaşçı değildi ve şimdiye kadar kâhinlere danıştığı olmuştu.Aralarındançoğukendisinedoğruşeylersöylemişlerdi;kimilerideyanlışşeylersöylemişti. Bir gün en yaşlı (ve en ürkütücü) kâhin, deveciye neden bu kadargelecekleilgilendiğinisormuştu:

"Bir şeyler yapabilmek için," diye yanıtlamıştı deveci. "Ve olmasınıistemediğimşeyleritersineçevirmekiçin."

"Ozamanbuseningeleceğinolmazki,"diyeyanıtladıkâhin.

"Ama belki de olacaklara kendimi hazırlamak için geleceği öğrenmekistiyorum."

"Bunlariyişeylersehoşbirsürprizolacak."dedikâhin."Kötüşeylersedahagerçekleşmedenacıçekeceksin."

"Birerkekolduğumiçingeleceğiöğrenmekistiyorum,"dedibununüzerinedeveci."Veerkeklergeleceklerinebağlıyaşarlar."

Kâhinbirsürekonuşmadandurdu.Değnekfalındauzmanlaşmıştı.Yereattığıdeğneklerin aldığı yöne göre yorum yapıyordu. Ama o gün değneklerinikullanmadı.Birbezesarıpcebinekoydu.

"İnsanların geleceğini okuyarak hayatımı kazanıyorum," dedi. "Değnekgizbilimini tanıyorumveher şeyinyazılı olduğumekânagirmek içinonlardanyararlanmayı biliyorum. Orada geçmişi okuyabilirim, unutulmuş olanlarıkeşfedebilirim ve şimdinin işaretlerini anlayabilirim. İnsanlar bana danışmayageldiklerizaman,geleceğiokumam;onusezerim.Çünkügelecek,Tanrı'yaaittirveyalnızcaoaçıklargeleceğiveyalnızcaolağanüstüdurumlarda.Geleceğinasılseziyorum?Şimdininişaretlerisayesinde.Gizinköküşimdidedir;şimdiyedikkatedecek olursan, onu iyileştirebilirsin. Ve şimdiyi iyileştirebilirsen, daha sonra

Page 93: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

gelecek olan da iyi olacaktır. Geleceği unut ve hayatının her gününü Şeriat'ınkurallarına uygun olarak ve Tanrı'nın evlatlarına bahşettiği inayete güvenerekyaşa.Hergünkendisiylebirlikteebediyetigetirir."

Deveci,Tanrı'nıngeleceğigörmeyeizinverdiğiolağanüstüdurumlarınnelerolduğunuöğrenmekistedi:

"Kendisibizzatonuaçıkladığızaman.VeTanrıgeleceğipekenderaçıklarvebunubirtekgerekçeiçinyapar:Değişmeküzereyazılmışbirgeleceksözkonusuolduğuzaman."

"Tanrı delikanlıya bir geleceği göstermiş," diye düşündü deveci. Çünküdelikanlınınkendisinevasıtaolmasınıistiyordu.

"Kabile reislerinin yanına git," dedi deveci. "Onlara yaklaşan savaşçılarıanlat."

"Benimlealayedecekler."

"Bunlarçölinsanlarıdırlar.Çölinsanlarıişaretlerealışkındır."

"Öyleysedurumubiliyorolmalılar."

"Kafalarına takmazlar bunu. Allah'ın kendilerine bildirmek istediği birşeyden haberdar olmaları gerektiğinde, birinin gelip kendilerine habervereceğineinanırlar.İştebugün,buelçisensin."

Delikanlı Fatima'yı düşündü. Ve kabile reislerinin yanına gitmeye kararverdi.

Page 94: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XVIII

Vahanın ortasına kurulmuş kocaman beyaz çadırın kapısında nöbet tutanmuhafıza:

"Çöldenbirhabergetiriyorum.Reislerlekonuşmakistiyorum,"dedi.

Muhafızyanıtlamadıonu.Çadıragiripuzunsürekaldıorada.SonrabeyazvealtınrengigiysilergiyinmişgençbirArap'labirliktedışarıçıktı.Delikanlı,onagörmüşolduğuşeylerianlattı.Arap,onabeklemesinisöyleyipçadıragirdi.

Geceoldu.BuaradaAraplar,biryığıntüccarçadıragiripçıktı.Yavaşyavaşocaklar söndü ve vaha çöl kadar sessizleşti. Yalnızca büyük çadırın ışığıyanıyordu. Delikanlı, bu süre içinde hep Fatima'yı düşündü; öğleden sonrayaptıklarıkonuşmayahâlâbiranlamveremiyordu.

Sonundabirkaçsaatbeklediktensonramuhafız,delikanlıyıiçerialdı.

Gördüğükarşısındaheyecanlandıdelikanlı.Çölünortasındaböylebirçadırınolabileceğini hiç düşünmemişti. Yer, şimdiye kadar üzerinde yürümediğigüzellikteengüzelhalılarlakaplıydı;yukarıya,içlerindeyananmumlarbulunan,parlakveişlemelimadendenavizelerasılmıştı.

Bol işlemeli ipek yastıklara yaslanmış kabile reisleri çadırın iç tarafındayarımdairehalindeoturuyorlardı.Hizmetçiler lezzetliyiyeceklerledolugümüştepsilerlegidipgeliyor;biryandançay sunumuyapılıyordu.Başkahizmetçilernargilelerinközlerinitazeliyordu.Havayıpekhoşbirtütünkokususarmıştı.

Sekiz kabile reisi vardı, bunların hangisinin en büyük olduğunu hemenanladı.BeyazvealtınrengibirgiysigiymişolanArap,yarımdaireninortasınaoturmuştu.Onunyanında,birazöncekonuşmuşolduğugençyeralmıştı.

"Mesajdan söz eden yabancı kim?" diye sordu reislerden biri delikanlıyabakarak.

"Benim."

Vegördüğüşeylerianlattıdelikanlı.

Page 95: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Bizimburadakaçkuşaktıryaşadığımızıbildiğihalde,çölböylebirşeyibiryabancıyanedensöylesin?"dedibirbaşkakabilereisi.

"Çünkü benim gözlerim henüz çöle alışmadı, bu nedenle alışmış gözleringöremeyeceğişeyleribengörebilirim."

İçinden,"ÜstelikbenEvreninRuhu'nunneolduğunubiliyorum,"diyegeçti.AmaAraplarböyleşeylereinanmadığıiçinbunueklemedisözlerine.

"Vaha,tarafsızbiryerdir.Hiçkimsesaldırmazbirvahaya,"dediüçüncübirreis.

"Benyalnızcagördüğümüsöylüyorum.Banainanmakistemiyorsanızbirşeyyapmazsınız."

Çadırabirdenbüyükbirsessizlikçöktü,ardındanateşlibirtartışmabaşladı.Delikanlının anlamadığı bir Arap lehçesi konuşuyorlardı, ama delikanlı dışarıçıkmaya kalkışınca, muhafız kendisine engel oldu. Bunun üzerine korkmayabaşladı; işaretler bir şeylerin yolunda gitmediğini söylüyordu ona. Bu olayıdeveciylekonuştuğunapişmanoldu.

Birden, ortada oturan yaşlı adam belli belirsiz gülümsedi. Bunu görendelikanlının içi rahat etti. Yaşlı adam tartışmaya katılmamış ve henüz bir şeysöylememişti.AmaEvreninDili'neartıkalışmışolandelikanlı,çadırdadolaşanbarıştitreşiminihissedebiliyordu.Sezgisionagelmekleiyiettiğinisöylüyordu.

Tartışma sona erdi. Yaşlı adamın konuşmasını dinlemek için herkes sustu.Sonra yaşlı adam, yabancıya döndü. Şimdi yüzünde soğuk ve kibirli bir ifadevardı.

Bundan ikibinyılönce,uzakbirülkede,düşlere inananbir adamıkuyuyaattılar ve onu esir gibi sattılar. Bizim ülkenin tüccarları onu satın aldılar veMısır'a götürdüler. Ve hepimiz biliyoruz ki düşlere inanan kimse onlarıyorumlamasınıdabilir."[14]

"Amaherzamangerçekleştirmeyibaşaramazonları,"diyedüşündüdelikanlı,yaşlıçingenekadınıanımsayarak.

"Firavun'un gördüğü, –çirkin ve cılız ineklerin, güzel ve semiz yedi taneineğiyediği–düşsayesindebuadam,Mısır'ıkıtlıktankurtardı.AdıYusuf'tubu

Page 96: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

adamın. Bir yabancı ülkede senin gibi o da yabancıydı ve aşağı yukarı seninyaşındaydı."

Sessizlikuzadı.Yaşlıadamınbakışısoğuktu.

"Her zaman geleneğe uyarız biz," diye sözlerini sürdürdü yaşlı adam."Gelenek,Mısır'ıaçlıktankurtardıozamanvehalkınıbütünhalklarınenzenginiyaptı. İnsanların çölü nasıl geçeceklerini ve kızlarını nasıl evlendireceklerinigeleneköğretir.Gelenek,birvahanın tarafsızbölgeolduğunusöyler,çünkü ikitarafındakendivahasıvardırvebuyüzdenikitarafdasavunmasızdır."

Yaşlıadamkonuşurkenkimseağzınıaçıpteksözcüksöylemedi.

"Amagelenekbizeçölünmesajlarına inanmamızıdasöyler.Bildiğimizherşeyibizeçölöğretmiştir."

Yaşlı adamın işareti üzerine bütün Araplar ayağa kalktılar. Toplantı sonaermişti.Nargileler söndürüldüvemuhafızlaryerlerinegeçti.Delikanlı gitmeyehazırlanıyorduamayaşlıadamyenidenkonuşmayabaşladı:

"Yarın, vaha sınırları içinde kimsenin silah taşıyamayacağını buyurananlaşmayı bozacağız. Gün boyunca düşmanı bekleyeceğiz. Güneş batıncaadamlarsilahlarınıbanateslimedecekler.Öldürülenherdüşmaniçinbiraltınliraalacaksın.

Ama savaşa girmeden silahlar çıkartılmayacak. Silahlar, çöl gibi nazlıdır;gereksiz yere çıkartacak olursak daha sonra gerektiği zaman ateş almazlar.Silahlar yarın kullanılmayacak olursa en azından biri kullanılacak demektir:Sanakarşı."

Page 97: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XIX

Delikanlı çadırdan dışarı çıktığında vaha dolunayla yıkanıyordu. Kendiçadırınagitmekiçinyirmidakikakadaryürümesigerekiyordu.

Tanıkolduğuşeylertedirginetmiştionu.EvreninRuhu'nadalmıştıvebununbedelinikendihayatıylaödeyebilirdi.Büyükbirkumaroynamıştı.AmaKişiselMenkıbesinin peşine düşmek için koyunlarını sattığı zaman da büyük birtehlikeyi göze almıştı. Ve devecinin dediği gibi, yarın ölmek başka bir günölmekten daha uygun olurdu. Her gün, yaşamak ya da ölmek içindi. Her şeyyalnızcatekbirsözcüğebağlıydı:"Mektup."

Sessizce ilerledi. Hiçbir şeye pişman değildi. Yarın Ölecekse Tanrı onungeleceğini değiştirmek istemediği için ölecekti. Ama boğazı geçtikten sonra,billuriye dükkânında çalıştıktan sonra, çölü ve Fatima'nın gözlerini tanıdıktansonra da ölebilirdi. Uzun zaman önce, ülkesinden ayrıldığından bu yana, hergününü yoğun bir şekilde yaşamıştı. Ertesi gün ölecek olursa gözleri açıkgitmezdi, çünkü gözleri öteki çobanların gözlerinden çok daha fazlasınıgörmüştüvebundangururduyuyordu.

Birdenbirgürlemeduyduvegörülmemişşiddetteesenbirrüzgârınetkisiyleansızın yere yuvarlandı. Çevreyi, neredeyse ay ışığını örten bir toz bulutukapladı.Karşısındadevboyutlubirkıratürkütücübirkişnemeyleşahakalktı.

Olan biteni pek az görüyordu, ama toz bulutu dağılınca o zamana kadarduymadığı müthiş bir korkuya kapıldı. Atın binicisi siyahlar giyinmiş biradamdı, sol omzunda bir şahin vardı.Başına bir türban takmıştı ve yüzündekipeçedenyalnızcagözlerigörünüyordu.Çölünhabercisiolabilirdi,amaherhangibirdünyalıdançokdahagüçlübirkişiliğivardı.

Tuhaf süvari, eğerineasılı kavislikocamankılıcınıkınındançıkardı.Çelik,ayışığındaparıldadı.

"Atmacaların uçuşunu yorumlamaya kim cesaret etti?" diye sordu. Sesiöylesinegürlediki,sankiFayum'unellibinhurmaağacıtarafındanyankılandı.

"Bencesaretettim,"dedidelikanlı.Vehemen,imansızlarıkıratınınayaklarıaltındaezenZebedioğluAzizYakub'unheykelinianımsadı.Süvari,Zebedioğlu

Page 98: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

AzizYakub'abenziyordu,ancakşimdidurumtersineydi.

"Bencesaretettim,"diyeyineledidelikanlı.Vebaşınıeğerekkılıçdarbesinehazırlandı. "Evrenin Ruhu'nu hesaba katmadığınız için birçok insanın hayatıkurtulacak."

Ne var ki, birden inmedi kılıç. Süvarinin eli ağır ağır indi ve kılıcın ucudelikanlınınalnınadokundu.Kılıçöylesinekeskindikibirdamlakanbelirdi.

Süvaritaşgibikımıldamadanduruyordu.Delikanlıdaöyle.Kaçmak,aklınabilegelmemişti.Yüreğininderinliklerindengaripbirneşeyayıldı içine:KişiselMenkıbesi için ölecekti.Ve Fatima için.Uzun sözün kısası, simgeler doğruyusöylemişti. İşte düşmanla karşı karşıya bulunuyordu vemadem ki evrenin birruhuvardı,öyleyseölümvızgelirtırısgiderdi.Kısabirsüresonraonunparçasıolacaktı.Veyarın,düşmandaonunparçasıolacaktı.

Yabancı,kılıcınucunuhâlâdelikanlınınalnındatutuyordu.

"Kuşlarınuçuşununedenyorumladın?"

Ben yalnızca kuşların anlatmak istedikleri şeyi okudum.Vahayı kurtarmakistiyorlar. Siz ve sizinkiler, hepiniz öleceksiniz.Vahanın adamları sizden dahafazla."

Kılıcınucuhâlâdelikanlınınalnındaduruyordu.

"Sen kim oluyorsun da Tanrı'nın yazdığı yazgıyı değiştirmeyekalkışıyorsun?"

"Allahordularıyarattı, amao,kuşları dayarattı.Allahbanakuşlarındiliniöğretti. Her şey aynı El tarafından yazılmıştır," dedi delikanlı, devecininsözlerinianımsayarak.

Sonunda süvari kılıcını geri çekti. Delikanlı içinde bir rahatlama hissetti.Amakaçamıyordu.

"Kehânetlerinedikkatet.Birşeyyazılmışsabundankurtulmakolanaksızdır."

"Ben sadece bir ordu gördüm," dedi delikanlı. "Bir savaşın sonucunugörmedim."

Page 99: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Süvari, delikanlının yanıtından hoşnut kalmış gibiydi. Ama kılıcını hâlâelindetutuyordu.

"Biryabancı,yabancıbirülkedeneyapıyor?"diyesordu.

"KişiselMenkıbemiarıyorum.Seninanlayabileceğinbirşeydeğil."

Süvari kılıcını kınına soktu ve omzundaki şahin tuhaf bir çığlık attı.Delikanlısakinleşmeyebaşladı.

"Cesaretinisınavdangeçirmemgerekiyordu,"dedisüvari."Cesaret,EvreninDili'niarayanbirkimseiçinenbüyükerdemdir."

Delikanlışaşırmıştı.Buadampekazinsanınbildiğişeylerdensözediyordu.

Asla gevşeklik göstermemeli, çok uzaklardan gelinse bile, diye sürdürdükonuşmasını. "Çölü sevmek gerekir, ama hiçbir zaman ona tamamen belbağlamamalı. Çünkü çöl insanlar için bir denektaşıdır. Hepsinin adımlarınıhissedervedalgageçeniöldürür."

Sözleri,yaşlıkralınsözleriniandırıyordu.

"Savaşçılar gelirse ve başın güneş battıktan sonra hâlâ yerinde duruyorsabenigörmeyegel,"dedisüvari.

Birazöncekılıcıtutanel,birkırbacıkavradı.Atyenidenşahlanarakbirtozbulutukaldırdı.

"Neredeoturuyorsunuz?"diyehaykırdıdelikanlı,süvariuzaklaşırken.

Kırbaçlıel,güneyyönünüişaretetti.

DelikanlıböyleceSimyacı'ylatanışmışoluyordu.

Page 100: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XX

Ertesi sabah, Fayum'daki hurma ağaçlarının ortasında iki bin silahlı adamvardı. Daha güneş başucu noktasına yükselmeden, ufukta beş yüz savaşçıgöründü.Süvariler,vahayakuzeydengirdi.Görünüşte,sankibarışçıbirseferdi,ama silahlarını beyaz maşlakların altına gizlemişlerdi. Vahanın ortasındabulunanbüyükçadırınyanınagelincepalalarınıvetüfekleriniortayaçıkardılar.Veboşçadırasaldırdılar.

Vahanın adamları çöl süvarilerini çembere aldı.Yarım saat içinde, ortalığadörtyüzdoksandokuzcesetdağılmıştı.Çocuklar,hurmalığınötekiucundaydılarve hiçbir şey görmediler. Kadınlar çadırlarında kocaları için dua ediyordu veonlar da hiçbir şey görmediler. Ortalığa yayılmış cesetler olmasaydı, vahanınsıradan,olağangünlerindenbiriolduğusöylenebilirdi.

Yalnızcabirsavaşçıyadokunulmadı:saldırganlarınkomutanına.Akşamleyin,kabilereislerininhuzurunaçıkartıldı.Ona,geleneğinedençiğnediğinisordular.Adamlarının aç ve susuz olduğunu, günlerce süren savaş sonunda yorgundüştüklerinivebuyüzdenyeniden savaşabilmek içinbir vahayı elegeçirmeyekararverdiklerinisöyledi.

VahanınBaşreisi,savaşçılariçinüzüldüğünü,ancakkoşullarneolursaolsungeleneğe saygı göstermek gerektiğini bildirdi. Çölde değişen tek şey vardır:Rüzgârestiğizamankumullar.

Sonra, Başreis, düşman reisi onur kırıcı bir ölüme mahkûm etti. Boynuvurulmakyadakurşunadizilmekyerine,kurubirhurmagövdesineasıldıadam.Cesediçölrüzgârındasallanmayabırakıldı.

Kabilereisi,yabancıgencitoplantıyerineçağırdıveonaellialtınliraverdi.SonrabirkezdahaYusuf'un,Mısır'dabaşınagelenlerianımsattıvedelikanlıdanbundanböyle"vahanınmüşaviri"olmasınıistedi.[15]

Page 101: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXI

Güneş tamamen batıp da ilk yıldızlar çıkmaya başlayınca (dolunay olduğuiçin çok pırıldamıyorlardı), delikanlı güney yönünde yürümeye başladı. Ve otarafta yalnızca bir tek çadır vardı; ve oradan geçmekte olan Araplarınsöylediklerinebakılırsacinlerinistilasınauğramıştıburası.Amadelikanlıoradaoturupuzunsürebekledi.

AyiyiceyükselinceSimyacıgöründü.Omzundakiölüatmacavardı.

"Benburadayım,"dedidelikanlı.

"Buraya gelmemeliydiniz," diye yanıtladı Simyacı. "Yoksa KişiselMenkıbenizmiburayagelmeniziistedi?"

"Kabilelerarasındabirsavaşvardı.Çölügeçmekolanaksızdı."

Simyacıattan indivekendisiylebirliktegelmesi içindelikanlıya işaretetti.Şatafatıylaperimasallarını çağrıştıranmerkezçadırındışında,vahadagördüğüöteki çadırlara benzeyen bir çadırdı. Gözleriyle, simyacılık aletleri, simyaocakları araştırdı amaböyle bir şey göremedi.Yalnızca birkaç kitap dizisi, biryemekfırınıvegizemlidesenlerleişlenmişhalılarvardı.

"Sen otur, ben çay yapacağım," dedi Simyacı. "Ve bu atmacaları birlikteyiyeceğiz."

Delikanlı, bunların önceki gün görmüş olduğu atmacalar olup olmadığınıdüşündü, ama hiçbir şey söylemedi bu konuda. Simyacı ateş yaktı ve bir süresonraçadıranefisbiretkokusuyayıldı.Nargilekokusundandahoştubukoku.

"Beninedengörmekistiyordunuz?"diyesordudelikanlı.

"İşaretleryüzünden,"diyeyanıtladıSimyacı."Rüzgârbanaseningeleceğinisöyledi.Veyardımaihtiyacınolacakmış."

"Hayır,sözünüettiğinizbendeğilim.Ötekiyabancı,İngiliz.Sizioarıyordu."

"Benibulmadanöncebaşkaşeylerbulmasıgerekecekonun.Amaşimdi iyi

Page 102: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

yolda.Çölebakmayabaşladı."

"Yaben?"

"Bir şey istediğimiz zaman, düşümüzügerçekleştirmemiz için bütünEvrenişbirliğiyapar,"dediSimyacı,yaşlıkralınsözlerinitekrarlayarak.

Delikanlı anladı. Demek ki, onu Kişisel Menkıbesine götürmek için birbaşkasıçıkmıştıyoluna.

"Demekkibanaöğreteceksiniz?"

"Hayır. Bilinmesi gereken ne varsa biliyorsun artık. Ben sadece hazinenegidenyoldasanakılavuzlukedeceğim."

"Kabilelerarasındasavaşvar,"diyetekrarladıdelikanlı.

"Amabençölütanıyorum."

"Ben hazinemi çoktan buldum. Bir devem var, billuriye dükkânındankazandığımparavar,ellialtınliramvar.Ülkemdezenginbilesayılırım."

"Amabunlar,Piramitlerinyanındabulunanlarınkarşısındahiçkalır."

"Fatimavar.Kazandığımherşeydendahabüyükbirhazine."

"OdaPiramitlerinyanındadeğil."

Atmacaları sessizce yediler. Simyacı bir şişe açıp konuğunun bardağınakırmızı renkli bir sıvı koydu. Şaraptı ve ömrü boyunca hiç içmediği en güzelşaraplardanbiri.AmaşarabıŞeriatyasaklamıştı.

"Kötülük," dedi Simyacı, "insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülükoradançıkandadır."

İçince, kendini tam anlamıyla iyi hissetmeye başlamıştı delikanlı. AmaSimyacıbirazkorkutuyorduonu.Çadırdandışarıçıkıpyıldızlarısönükleştirenayışığınıseyretmeyekoyuldular.

"İç ve keyiflen biraz," dedi, delikanlının giderek neşelendiğini saptayanSimyacı. "Savaşa gitmeden bir savaşçı nasıl dinleniyorsa sen de dinlen. Ama

Page 103: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

unutmaki yüreğin hazinenin bulunduğuyerdedir.Ve çıktığın yolda keşfettiğinşeyinbiranlamıolmasıiçinhazinenimutlakabulmakzorundasın."

"Yarın, deveni satıp bir at al. Haindir develer. En küçük bir yorgunlukbelirtisi göstermedenbinlerce fersahyol alırlar.Ve sonrabirdendizüstü çöküpölürler.Oysaatlaryavaşyavaşyorulur.Vesenonlardanneleristeyebileceğinivenezamanöleceklerinibilirsin."

Page 104: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXII

Ertesi akşam Simyacı'nın çadırının önüne bir atla geldi delikanlı. Bir süresonraSimyacıgöründü.Odaatabinmişti,solomzundabirşahinvardı.

"Çölde bana hayatı göster," dedi Simyacı. "Çölde hayatın bulunduğu yeribulabilen,çöldekihazineleridekeşfedebilir."

Ay aydınlığında, çölün kumlarında yola koyuldular. "Bilmem ki çöldehayatın bulunduğu yeri bulabilecek miyim?" diye düşündü delikanlı. "Henüzçölütanımıyorum."

BudüşüncesinidönüpSimyacı'yaaçmakistediamaondankorkuyordu.Dahaönce gökyüzünde atmacaları gördüğü taşlık bölgeye geldiler; şimdi her şeyesessizlikverüzgâregemendi.

"Çöldehayatınişaretleriniçözmeyibeceremiyorum,"dedigençadam."Onunvarolduğunubiliyorum,amaonubulmayıbaşaramıyorum."

"Hayathayatıçeker,"diyeyanıtladıSimyacı.

Vedelikanlıonunnedemek istediğinianladı.Bununüzerine,hemenatınındizginlerini saldı ve at, taşların vekumların arasındakendi bildiğincedörtnalailerlemeye başladı. Simyacı, onu sessizce izliyordu; böylece delikanlının atıyarımsaatyolaldı.Artıkikisidevahanınhurmaağaçlarınıgöremiyorlardı;artıkyalnızcaşubenzersizayaydınlığıveonungümüşgibiparlattığıkayalarvardı.Birden şimdiye kadar hiç gelmediği bir yerde atının yavaşladığını hissettidelikanlı.

"Buradahayatvar,"dediSimyacı'ya."Bençölündilinibilmiyorumamaatım,hayatındilinibiliyor."

Atlarındanindiler.Simyacıhiçbirşeysöylemedi.Sessizceilerleyerektaşlarabakmayabaşladı.Birdendurduvebüyükbirdikkatleeğildi.Taşlarınarasındabirdelikvardıyerde;Simyacıelinideliğesoktu,sonraomzunakadarbütünkolunu.Deliğin içindebir şeykımıldadıveSimyacı'nınharcadığı çabaya tanıklıkedengözleri(delikanlıyalnızcagözlerinigörüyorduonun)kısıldı.Kolu,deliğiniçindebulunan bir şeyle boğuşuyor gibiydi. Ve birden delikanlıyı korkutan bir

Page 105: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

hareketle, kolunu çekti Simyacı ve hemen ayağa kalktı. Elinde, kuyruğundanyakaladığıbiryılanvardı.

Delikanlıdasıçradı,amageriyedoğru.Yılançılgıncadebeleniyor,çıkardığıseslerveıslığı,çölünsessizliğindeyankılanıyordu.Birkobraydıbuvezehribirinsanıbirkaçdakikaiçindeöldürebilirdi.

"Zehre dikkat," diye düşündü delikanlı. Ama elini deliğe sokmuş olanSimyacı'yı çoktan sokmuştu yılan. Buna karşın, yüzü son derece sakindiSimyacı'nın. "Simyacı iki yüz yaşındadır," demişti İngiliz. Çölün yılanlarınakarşınasıldavranmasıgerektiğinibiliyorolmalıydı.

Delikanlı, arkadaşının atının yanına gittiğini, hilal biçimli uzun kılıcınıaldığını,bununlayerebirdaire çizdiğinive sürüngeninbirdendonupkaldığınıgördü.

"Korkma,"dediSimyacı."Çizginindışınaçıkamaz.Çöldekihayatıkeşfettin,benimiçingerekliolanişaretti."

"Bunedenbukadarönemli?"

"ÇünküPiramitler,çölünortasındadır."

Delikanlı artık Piramitler konusunda hiçbir şey duymak istemiyordu. Dünakşamdanbuyana,yüreğisıkıntılıvekederliydi.Hazineyiaramayısürdürmek,aslındaFatima'danayrılmakzorundakalmakdemekti.

"Çöldesanakılavuzlukedeceğim,"dedibusıradaSimyacı.

"Ben vahada kalmak istiyorum," dedi delikanlı. "Fatima ile karşılaştımVebenimiçinhazinedendahadeğerliFatima."

"Fatima bir çöl kızıdır. Erkeklerin geri dönmek üzere gitmek zorundaolduklarını bilir. O çoktan buldu hazinesini; seni buldu. Şimdi senin de kendiaradığınşeyibulmanıbekliyor."

"Pekikalmayakararverirsem?"

"Vaha müşaviri olacaksın. Epeyce koyun ve deve alacak kadar paran var.Fatima'yla evleneceksin ve ilk yılı mutlu yaşayacaksınız. Çünkü sevmeyi

Page 106: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

öğreneceksinveellibinhurmaağacını tektektanıyacaksın.Nasılgeliştiklerinigöreceksinvesanadünyanındurmadandeğiştiğinigösterecekler.Birsüresonra,işaretlerigiderekdahaiyiyorumlayacaksın,çünküçöl,hocalarınhocasıdır.

İkinciyıl, 'birhazinevardı' diyehatırlayacaksın. İşaretler ısrarlaondan sözetmeye başlayacaklar ve sen bunları görmezden ve duymazdan gelmeyeçalışacaksın.Bilgileriniyalnızcavahavesakinlerinin iyiliği içinkullanacaksın.Reislerbundandolayısanaminnetduyacak;develersanaparavegüçtaşıyacak.

Üçüncü yıl, işaretler sana hazinenden ve KişiselMenkıbenden söz etmeyisürdürecek. Gece ve gündüz, vahada dolaşıp duracaksın ve Fatima, kendisiyüzündenyolunadevamedemediğiniçinkederlibirkadınolacak.Amasen,onusevmeyisürdüreceksinveodasenisevecek.Onun,sendenkalmanıistemediğinihatırlayacaksın; çünkü çöl kadını kocasının dönüşünü beklemeyi bilir. Buyüzdenonakızmayacaksın.Ama,belkideyolunadevametmen,Fatima'yaolanaşkına daha çok güvenmen gerektiğini düşünerek çölün kumlarında, hurmaağaçlarının arasında durmadan yürüyeceksin. Çünkü vahada kalma nedenin,aslındabirdahageridönememekkorkunduryalnızca.Veişteozaman,işaretlersanahazineninebediyentoprağagömülükaldığınısöyleyecekler.

Dördüncüyıl, kendilerini dinlemediğin için işaretler yüz çevirecekler sana.Kabile reisleri, bu durumu anlayacaklar ve Müşavirlik görevindenazledileceksin.Deve sürüleri vemalmülk sahibi zenginbir tüccarolacaksınozaman. Ama bundan sonraki günlerini, KişiselMenkıbe' ni gerçekleştirmemişolduğunuvebunuyapmakiçinvaktinçoktangeçtiğinidüşünerekhurmalıktaveçöldedolaşıpduracaksın.

Aşkın, bir erkeğin kendi Kişisel Menkıbesinin peşinden gitmesine engelolmadığını anlaman gerekiyor. Böyle bir şey söz konusu olduğu zaman bil kiEvreninDili'nikonuşanAşkdeğildirbu,yanigerçekAşkdeğildir."

Simyacı kuma çizdiği çemberi sildi ve kobra hemen uzaklaşıp taşlarınarasınagirdi.

Delikanlı, her zamanMekke'yegitmek istemişolanbilluriye tüccarı ilebirsimyacı arayan İngiliz'i düşünüyordu. Çöle güvenen kadını düşünüyordu: Çöl,sevmekistediğierkeğibirgüngetirmiştiona.

Page 107: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Atlarına bindiler. Bu kez, delikanlı izliyordu Simyacı' yı. Rüzgâr, vahanıngürültüsünü taşıyordu kulaklarına. Delikanlı Fatima'nın sesini duymayaçalışıyordu.Ogünsavaşyüzündenkuyuyagitmemişti.

Ama geceleyin, bir çemberin içinde hareketsiz duran yılana bakarlarkenomzunda şahin taşıyangarip süvari, aşktanvehazineden, çölkadınlarındanveKişiselMenkıbesindensözetmişti.

"Sizinlegeleceğim,"dedidelikanlı.Vebirdeniçindebüyükbirhuzurhissetti.

"Yarıngüneştenönceyolaçıkacağız."

Simyacı'nıntekyanıtıbucümleoldu.

Page 108: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXIII

Delikanlı o gece uyuyamadı. Güneş doğmadan önce, çadırda kendisiylebirlikte kalan çocuklardan birini uyandırdı ve ondan, Fatima'nın oturduğu yerigöstermesini istedi. Birlikte çıkıp oraya gittiler. Delikanlı, çocuğunkılavuzluğunakarşılıkonabirkoyunalmayayetecekparaverdi.

Sonra genç kızın uyuduğu yeri bulmasını, onu uyandırmasını ve dışarıdakendisinibeklediğinisöylemesiniricaetti.GençArapkendisinesöyleneniyaptıvebunakarşılıkbirbaşkakoyunsatınalmasınayetecekparaaldı.

"Şimdibiziyalnızbırak,"dediçocuğa.VahaMüşaviri'neyardımettiği içingurur duyan ve koyun alacak parası olduğu için de mutluluktan uçan çocuk,tekraruyumaküzereçadırınadöndü.

Fatima çadırın kapısında göründü. Birlikte hurma ağaçlarının arasınayürüdüler.Delikanlıyaptıklarınıngeleneğeaykırıolduğunubiliyordu,amaşimdibununhiçbirönemiyoktu.

"Ben gidiyorum," dedi. "Ve geri geleceğimi bilmeni istiyorum. Seniseviyorum,çünkü..."

"Hiçbirşeysöyleme,"diyereksözünükestiFatima."İnsansevdiğiiçinsever.Aşkınhiçbirgerekçesiyoktur."

Ama,genedeyanıtladıdelikanlı:

"Seniseviyorum,çünkübirdüşgördüm,sonrabirkralarastladım,billuriyesattım,çölügeçtim,kabileler savaşa tutuştularvebir simyacınınoturduğuyeriöğrenmekiçinbirkuyununyanınageldim.Seniseviyorum,çünkübütünEvrensanaulaşmamiçinişbirliğiyaptı."

Kucaklaştılar.Bedenleriilkkezbirbirinedokunuyordu.

"Geridöneceğim,"dedibirkezdahadelikanlı.

"Önceleri, çöle baktığım zaman içimde bir arzu duyardım. Şimdi içimdeumut olacak. Babam bir gün gitti, ama daha sonra anneme geri döndü ve ne

Page 109: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

zamangitsegeridönüyor."

Bundan başka bir şey konuşmadılar.Hurmalıkta biraz yürüdüler.Delikanlıgençkızıçadırınınkapısınakadargötürdü.

"Baban,annenenasıldönüyorsabendegeridöneceğim,"dediona.

Fatima'nıngözlerineyaşdolduğunufarketti.

"Ağlıyormusun?"

"Benbirçölkadınıyım,"diyeyanıtladı,yüzününifadesinideğiştirerek."Amaherşeydenöncebirkadınımben."

Fatimaçadırınagirdi.Kısabir süre sonragüneşdoğacaktı.Güneşdoğuncayıllardır yapmaya alıştığı şeyleri yapmak için dışarı çıkacaktı, ama her şeydeğişmişti.Delikanlı,vahadanayrılmıştı;vaha,dahadünekadartaşıdığıanlamıyitirmişti.Gezginlerinuzunbiryolculuktansonraulaşıncamutluoldukları,ellibinhurmaağaçlı,üçyüzkuyuluvahadeğildiartıkburası.Vaha,bugündensonraboşbirmekânolacaktıonuniçin.

Bu günden sonra çöl, vahadan daha çok önem kazanacaktı. Hazinesiniararkendelikanlınınkendisinehangiyıldızıkılavuzseçtiğinidüşünerekveçölebakarak vakit geçirecekti. Delikanlıya rüzgârla öpücükler gönderiyor verüzgârın, onun yüzüne dokunacağını ve ona kendisinin hayatta olduğunu,düşlerinvehazinelerinpeşindeyolunadevamedencesurbirerkeğibekleyenbirkadıngibionubeklediğinionasöyleyeceğiniumuyordu.

Bugündensonraçöl,birtekşeyinsimgesiolacaktı:Onundönüşumudunun.

Page 110: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXIV

"Arkada bıraktığın şeyleri düşünme," dedi Simyacı, atlarıyla çölünkumlarındailerlerlerken.HerşeyEvreninRuhu'nakazınmıştırveebediyenoradakalacaktır.

"İnsanlargitmektençokgeridönüşühayalediyorlar,"dedi,çölünsessizliğine–yeniden–alışmışolandelikanlı.

"Bulduğun şey, safmaddeden yapılmışsa hiçbir zaman çürümeyecektir.Veorayabirgüngeridöneceksin.Biryıldızpatlamasıgibibiranlıkışıktanbaşkabirşey değilse o zaman geri dönüşünde hiçbir şey bulamayacaksın. Gene de enazındanbirışıkpatlamasıgörmüşolacaksın.Yalnızcabubile,yaşamışolmanınzahmetinedeğer."

Adamsimyadiliylekonuşuyordu.AmayolarkadaşınınFatima'yıimaettiğinibiliyordudelikanlı.

İnsanın geride bırakmış olduklarını düşünmemesi olanaksızdı. Çöl, hemenhemen hiç değişmeyen görünümüyle, sürekli olarak düşlerle besleniyordu.Hurmaağaçları,kuyularvesevdiğikadınınyüzü,delikanlınıngözününönündengitmiyordu.İngilizvelaboratuvarı,birhocaolanamabunubilmeyendevecidegözünün önünden gitmiyordu. "Belki de Simyacı hiç âşık olmamıştır." diyedüşündü.

Omzunda şahinle Simyacı önden gidiyordu. Şahin, çölün dilini tamanlamıylabiliyorduvemolaverdiklerindeSimyacı'nınomzundanuçupyiyecekaramayagidiyordu.İlkgünbirtavşangetirdi.Ertesigünikikuş.

Akşamları yaygılarını yere seriyor ama ateş yakmıyorlardı.Geceleri soğukolanhava,aygökyüzündeküçüldükçedahakaranlıkoluyordu.Birhaftaboyuncasessizlik içinde ilerlediler; savaşın içine düşmemek için alınması gerekenönlemler dışında hiçbir şey konuşmuyorlardı. Kabileler arasındaki savaşsürüyordu; kimi zaman rüzgârın getirdiği kanın ağır kokusunu duyuyorlardı.Demekkiyakınlardabirsavaşolmuştuverüzgâr,gözleriningöremediğişeyleriher zaman göstermeye hazır olan İşaretlerin Dili'nin varlığını delikanlıyaanımsatıyordu.

Page 111: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Yolculuklarının yedinci gününün akşamı, her zamankinden daha erkenkonaklamaya karar verdi Simyacı. Şahin, av aramaya gitti. Simyacı, kırbasınıçıkartıpdelikanlıyasuverdi.

"İşte,kısabirsüresonrayolculuğunsonaerecek,"dedi."KişiselMenkıbeninizindengittin:Kutlarımseni."

"Ama bana hiçbir şey söylemeden kılavuzluk ediyorsunuz. Bildiklerinizibana öğreteceğinizi sanıyordum. Bir süre önce, elinde simya kitapları olanbiriylebirlikteçöldeyolculukyaptım.Amahiçbirşeyöğrenemedim."

"Birteköğrenmeyöntemivardır,"diyeyanıtladıSimyacı."Eylemyöntemi.Bilmen gereken her şeyi sana yolculuk öğretti.Öğrenmen gereken bir tek şeykaldı."

Delikanlı bunun ne olduğunu öğrenmek istedi, ama şahinin dönüşünügözetleyenSimyacı,gözleriniufuğadikti.

"SizenedenSimyacıdiyorlar?"

"Simyacıyımdaondan."

"Peki altın arayıp da bulmayı beceremeyen öteki simyacılar nedenbaşaramıyorlarbuişi?"

"Altın aramakla yetiniyorlar. Menkıbe'nin kendini yaşamak istemeksizinKişiselMenkıbe'lerininhazinesiniarıyorlar."

"Bilmemgerekendahanevar?"diyesordudelikanlı.

Ama gözlerini ufuktan ayırmıyordu Simyacı. Bir süre sonra şahin bir avladöndü. Alevlerin ışığını kimsenin görmemesi için bir çukur kazıp içinde ateşyaktılar.

"BirsimyacıolduğumiçinSimyacıyımben,"dedi,yemeklerinihazırlarken."Bu bilimi atalarımdan öğrendim, ki onlar da kendi atalarından öğrenmişlerdi.Ve dünyanın yaratılışından bu yana bu böyledir. O sıralar bütün BüyükYapıtbilimi küçük bir zümrüdün üzerine yazılabilirdi. Ama insanlar basit şeyleriönemsemedilervekitaplar,yorumlarvefelsefi incelemeleryazmayabaşladılar.Üstelikeniyiyöntemikendilerininbildikleriniilerisürmeyekalkıştılar."

Page 112: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"ZümrütLevha'daneyazıyordu?"diyesordudelikanlı.

Simyacı bunun üzerine kuma bir şeyler çizmeye başladı ve bu iş beşdakikadan fazla sürmedi. Simyacı çizmeyi sürdürürken delikanlı yaşlı kralı veonarastladığıalanıanımsıyordu,sankiaradançokuzunyıllargeçmişgibiydi.

"Zümrüt Levha'nın üzerinde yazılı olan işte buydu," dedi Simyacı, işinibitirdiğizaman.

Delikanlıyaklaşıpkumunüzerindeyazılıolansözcükleriokudu.

"Birşifrebu,"dedi,ZümrütLevhayüzündenbirazhayalkırıklığınauğramışolandelikanlı.Sankiİngiliz'inkitaplarındadayazıyorduböylebirşey.

"Hayır,"diyeyanıtladıSimyacı. "Atmacalarınuçuşunabenzerbu.Yalnızcaakılla anlaşılması olanaksızdır. Zümrüt Levha, doğrudan doğruya EvreninRuhu'nagidenbirgeçittir."

"Bilgeler, doğal dünyanın Cennet'in bir görüntüsünden ve bir suretindenbaşka bir şey olmadığını anladılar. Tek gerçek şudur ki, var olan bu dünya,bundan daha mükemmel bir dünyanın var olduğunun güvencesidir. Tanrı budünyayı, insanlar, görülen nesneler aracılığıyla manevi öğretileri ile bilgisininmucizelerinianlayabilsinlerdiyeyarattı.BenbunaEylemdiyorum."

"BenimZümrütLevha'yıanlamamgerekirmi?"diyesordudelikanlı.

"Belkibirsimya laboratuvarındaolsaydın,şimdiZümrütLevha'yıöğrenmeyönteminineniyisiniincelemenintamsırasıydı.Amaçöldesinşimdi.Öyleyseeniyisi çölün içine dal. Dünyayı ve aynı zamanda yeryüzünde olan herhangi birşeyi anlamana yardımcı olur. Çölü anlamaya bile ihtiyacın yok. Bir tek kumtanesiniseyretmenyeter;ozamanoradaEvren'inbütünharikalarınıgöreceksin."

"Çölüniçinedalmakiçinneyapmalıyım?"

"Kendi yüreğini dinle. Yüreğin her şeyi bilir, çünkü Evrenin Ruhu'ndangelmektedirvebirgünorayageridönecektir."

Page 113: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXV

Sessizceikigündahayolaldılar.Simyacı,enşiddetlisavaşlarınolduğuyereyaklaştıkları için çok daha dikkatli davranıyordu. Ve delikanlı var gücüyleyüreğinidinlemeyeçalışıyordu.

Buyüreğidinlemeköylekolaybirişdeğildi.Birzamanlarhepyolaçıkmayahazır tetikte beklerdi, ama gel gör ki şimdi ne pahasına olursa olsun varmakistiyordu. Yüreği kimi zaman, içi özlem dolu öyküler anlatıp duruyordu uzunsüre; kimi zaman da çölde, güneşin doğuşu karşısında heyecanlanıyor vedelikanlıyı gizli gizli ağlatıyordu. Ona hazineden söz ettiği zaman hızlı hızlıçarpıyor, ama delikanlının gözleri çölün sonsuz ufkunda yittiği zaman dayavaşlıyordu.AmadelikanlıSimyacı'ylatekbirsözcükkonuşmasadabuyürekhiçsusmuyordu.

"Yüreğimizinedendinlemeliyiz?"diyesordu,molaverdikleriakşam.

"Çünküyüreğinneredeysehazinendeoradadır."

"Yüreğim sıkıntılı, çalkantılı," dedi delikanlı. "Düşler görüyor,heyecanlanıyor ve bir çöl kızına âşık. Bana bir yığın şey soruyor, çöl kızınıdüşündüğümzaman,gecelervegündüzlerboyubeniuykusuzbırakıyor."

"Neâlâ!Demekkiyüreğincanlı.Onunsöylediklerinidinlemeyedevamet."

Bunuizleyenüçgünboyuncabirçoksavaşçıylakarşılaştılar,ufuktadabaşkasavaşçılar gördüler.Delikanlının yüreği korkudan söz etmeye başladı. EvreninRuhu'ndan duyduğu öyküleri anlatıyordu delikanlıya. Hazinelerini aramayaçıkan, amaonları hiçbir zamanbulamayan insanların öyküleriydi bunlar.Kimizaman da, hazinesine hiçbir zaman ulaşamayacağı ya da çölde ölebileceğidüşüncesiyle korkutuyordu delikanlıyı. Ya da bazen, gönlünün sultanınarastladığı ve bir yığın altın lira kazanmış olduğu için, şimdi hoşnut olduğunusöylüyordudelikanlıya.

"Yüreğim bir hain," dedi delikanlı Simyacıya, atlarını biraz dinlendirmekiçindurduklarında."Devametmemiistemiyor."

"Neâla,"diyeyanıtladıSimyacı."Budayüreğinindiriolduğunugösteriyor.

Page 114: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Şimdiye kadar elde etmeyi başardığın şeyleri bir düşle değiş tokuş etmektenkorkmasıkadardoğalnevar."

"Öyleysenedenyüreğimidinlemekzorundayım?"

"Çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın. Hatta onudinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır, göğsündedir; hayat ve dünyahakkındanedüşündüğünüsanatekrarlamayısürdürecektir."

"Birhainolsadamı?"

"İhanet, senin beklemediğin bir darbedir. Ama sen yüreğini tanıyacakolursan, sana baskın yapmayı hiçbir zaman başaramayacaktır. Çünkü onundüşlerinivearzularınıtanıyacaksınveonlarıhesabakatacaksın.Hiçkimsekendiyüreğindenkaçamaz.Bunedenleeniyisionunsöylediklerinidinlemek.Böylece,kendisindenbeklemediğinbirdarbeindirmeyecektirkesinliklesana."

Delikanlı, çölde yol alırlarken yüreğini dinlemeyi sürdürdü. Onunkurnazlıklarını, onun hilelerini öğrendi ve sonunda onu olduğu gibi kabul etti.Bunun üzerine korkmayı bıraktı, geri dönme isteğini geride bıraktı, çünkü birakşamyüreği,onamutluolduğunusöylemişti."Birazşikâyetedecekolursam,"diyorduyüreği,"buyalnızcabenimbirinsanyüreğiolmamdandırveinsanlarınyürekleri böyle olur. Ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarınısandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar. Dirilmemeküzere sona ermiş aşklar, olağanüstü olabilecek, ama olamayan anlar,keşfedilmesi gereken, ama sonsuza dek kumların altında kalan hazineler dahaaklımızagelir gelmezbizler, yüreklerhemenölürüz.Çünküböylebir durumlakarşılaşıncaölümcülacılarçekeriz."

"Yüreğim acı çekmekten korkuyor," dedi bir gece Simyacı'ya, aysızgökyüzünebakarlarken.

"Yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü bir şey olduğunusöyle. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez.Çünküaraştırmanınheranı,TanrıveSonsuzlukilekarşılaşmaanıdır."

Page 115: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Her arama anı, bir karşılaşma anıdır," dedi delikanlı yüreğine. Hazinemiaradığım sırada her gün pırıl pırıldı, çünkü her saatin, onu bulma düşünün birparçası olduğunu biliyordum. Hazinemi ararken yolumun üzerinde öylesineşeyler keşfettim ki, bir çoban için olanaksız şeylere girişmek cesaretimolmasaydıbunlararastlamayıkesinliklehayalbileedemezdim."

Bunun üzerine yüreği bütün bir öğle sonu yatıştı. Ve geceleyin derin biruykuya daldı. Delikanlı uyanınca yüreği ona Evrenin Ruhu'nun işlerinianlatmaya başladı. Her mutlu insanın, içinde Tanrı'yı taşıyan insan olduğunusöyledi. Ve tıpkı daha önce Simyacı'nın da söylediği gibi mutluluğun, çölünküçük bir kum tanesinde bulunabileceğini söyledi. Çünkü bir kum tanesiYaratılış'ın bir anıdır ve evren, onuyaratmak içinmilyonlarca,milyonlarcayıluğraşmıştır. "Yeryüzünde her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır,"dedi yüreği delikanlıya. "Biz yürekler, insanlar artık bu hazineleri bulmakistemedikleri için bunlardan pek ender söz ederiz. Onları küçük çocuklaraanlatırız. Sonra herkesi, kendi yazgısının yoluna göndermek işini hayatabırakırız.Neyazıkki,kendisineçizilmişolanyolu,pekazinsanizliyor;oysabuyol, Kişisel Menkıbe'nin ve mutluluğun yoludur. İnsanların çoğu dünyayıkorkutucu bir şey olarak görüyorlar ve yalnızca bu nedenden dolayı da dünyagerçekten korkutucu bir şey oluyor.O zamanbiz yürekler, giderek daha alçakseslekonuşmayabaşlıyoruzamaaslasusmuyoruz.Vesözlerimizinduyulmamasıiçindilektebulunuyoruz:Kendilerineçizmişolduğumuzyoluizlemedikleriiçininsanlarınacıçekmeleriniistemiyoruz."

"Peki yürekler, insanlara düşlerinin peşinden gitmek zorunda olduklarınınedensöylemiyorlar?"diyesordudelikanlı,Simyacı'ya.

"Çünkü bu durumda en çok, yürek acı çeker. Ve yürekler acı çekmektenhoşlanmazlar."

Delikanlı o gün yüreğini dinledi. Ondan, kendisini asla terk etmemesiniistedi.Ondan,düşlerindenuzaklaşacakolursagöğsündesıkışmasınıvekendisiniuyarmasını, uyarı işareti vermesini istedi.Ve bu işareti ne zaman duyarsa onadikkatedeceğineyeminetti.

Delikanlı o gece bu konuların hepsini Simyacı'yla konuştu. Ve Simyacı,delikanlınınyüreğininEvreninRuhu'nageridönmüşolduğunuanladı.

"Şimdineyapmalıyım?"diyesordudelikanlı.

Page 116: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Piramitler yönünde yürümeye devam et," dedi Simyacı. "Ve işaretleredikkatet.Yüreğinartıksanahazineyigösterebilecekdurumda."

"Yoksabenimhenüzbilmediğimbumu?"

"Hayır.Seninhenüzbilmediğinşudur,"dediSimyacı:

"EvreninRuhu,birdüşügerçekleştirmedenönceyolboyuncaöğrenilenherşeye değer biçer. Bize karşı kötü duygular beslediği için böyle davranmaz.Düşümüzügerçekleştirmemizinyanısıra,onadoğruilerlerkenaldığımızderslerideiyiceöğrenmemiziister.Amainsanlarınçoğunluğu,iştebuandavazgeçerler.Çölün dilinde biz bu durumu şöyle tanımlarız: vahanın palmiyeleri ufuktagörünmüşkensusuzluktanölmek.

Araştırmaherzamanacemitalihiylebaşlar.Veherzaman"fatihinsınavı"ylasonaerer.

Delikanlı ülkesinde söylenen eski bir atasözünü anımsadı: En karanlık an,şafaksökmedenöncekiandır.

Page 117: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXVI

İlk somut tehlike işareti ertesi gün görüldü. Üç savaşçı gelip iki yolcuyaburalardanearadıklarınısordular.

"Benşahinimleavlanmayageldim,"dediSimyacı.

"Siziaramamızgerek,bakalımsilahınızvarmı?"diyekonuştusavaşçılardanbiri.

Simyacıatındanağırağırindi.Arkadaşıdaonungibiyaptı.

"Nedenyanınızdabukadarparavar?"diyesordu,delikanlınınparakesesinigörensavaşçı.

"Mısır'agitmekiçin,"diyeyanıtladıdelikanlı.

Simyacıyı arayan savaşçı, sıvıyla dolu bir kristal şişe ve tavukyumurtasındanbirazdahabüyük,sarırenklicamdanbiryumurtabuldu.

"Bune?"diyesordusavaşçı.

"FelsefeTaşıileEbediHayatİksiri.SimyacılarınBüyükYapıtı.Buiksirdeniçen kimse kesinlikle hasta olmaz ve bu taşın küçük bir parçası herhangi birmadenialtınaçevirir."

Üç savaşçı, kahkahayla güldüler, Simyacı da onlarla birlikte güldü. Yanıtıçok eğlenceli bulmuşlardı. Bunun üzerine, iki yolcuya, eşyalarıyla birliktegitmeleriiçinfazlagüçlükçıkarmadılar.

"Delimisinizsiz?"diyesordudelikanlıbirazuzaklaşınca."Onunedenböyleyanıtladınız?"

"Sana hayatın çok basit bir yasasını göstermek için: Gözümüzün önündebüyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları. Peki, neden bilirmisin?Çünküinsanlarhazineyeinanmazlar."

Çöldeyolculuklarınadevamettiler.Günlergeçtikçegidereksessizleşiyordu

Page 118: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

delikanlınınyüreği:Geçmişyadageleceğinolaylarıyla ilgilenmiyorduartık,oda çölü seyretmekle ve delikanlıyla birlikte Evrenin Ruhu'nu içmekleyetiniyordu.Yüreğiiledelikanlı,artıkbirbirlerineihanetedemeyecekikibüyükdostoldular.

Yürek, bazen, uzun sessizlik saatleri sonunda müthiş yorgun düşendelikanlıyı ferahlatmak, yüreklendirmek amacıyla konuşuyordu. Yürek, ilkinonun büyük niteliklerinden söz etti: koyunlarından ayrılmak için gerekencesaretinden, kendiKişiselMenkıbesini yaşamasındanve billuriye dükkânındaçalışırkenkanıtladığıcoşkusundan.

Delikanlının henüz fark etmediği bir başka şeyden de söz etti: hiç farkınavarmadan kurtulduğu tehlikelerden. Birinde, babasının tabancasını çalaraksaklamıştı. Ama kuşkusuz, kendi kendini yaralayabilirdi. Delikanlıya kırınortasında hasta olduğu günü anımsattı: Delikanlı, kusmuş, ardından epeyceuyumuştu. Oysa, bu sırada onu öldürüp koyunlarını çalmayı tasarlayan ikihaydut biraz ileride bekliyordu onu. Ama genç çobanın gelmediğini görünce,onunyolunudeğiştirdiğinisanıporadanayrılmışlardı.

"Yüreklerherzamaninsanlarayardımederlermi?"diyesorduSimyacı'ya.

"Yalnızca kendi Kişisel Menkıbelerini yaşayanlara yardım ederler. Amaçocuklara,sarhoşlaraveihtiyarlaradaçokyardımederler."

"Buöyleysetehlikeolmadığıanlamınamıgeliyor?"

"Buyalnızcayüreklerinellerindengeleniyaptıklarıanlamınageliyor,"diyeyanıtladıSimyacı.

Bir akşam savaşan kabilelerden birinin ordugâhından geçtiler. Her yandasilahlarını kullanmaya hazır, görkemli beyaz giysiler giymiş Araplar vardı.Adamlarnargile içiyorvesavaşlarıanlatarakgevezelikediyorlardı.İkiyolcuyahiçkimsedikkatetmedi.

"Hiçbirtehlikeyok,"dedidelikanlı,birazuzaklaştıklarızaman.

Simyacıöfkelendi.

"Yüreğine güven," dedi, "ama çölde bulunduğunu da unutma. İnsanlarsavaşırken Evrenin Ruhu da savaş çığlıklarını duyar. Gökyüzünün altında

Page 119: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

olanlarınsonuçlarındanhiçkimsekurtulamaz."

"Herşey,birvetekşeydir,"diyedüşündüdelikanlı.

VeçölsankiSimyacı'nınhaklıolduğunukanıtlamakistermişgibi,yolcularınarkasındabirdenikiatlıortayaçıktı.

"Daha ileriye gidemezsiniz," dedi biri. "Şu anda savaş bölgesindebulunuyorsunuz."

"Çokuzağagitmiyorum,"dediSimyacı,atlılarıngözlerininiçinebakarak.

Atlılarbirsürehiçbirşeysöylemediler,sonrayolcularınyollarınagitmelerineizinverdiler.

Delikanlıolanlarıhayranlıkiçindeseyretmişti.

"Adamlarabakışınızlaboyuneğdirdiniz,"dedi.

"Gözlerruhungücünügösterir,"diyeyanıtladıSimyacı.

"Doğru,"diyedüşündüdelikanlı.Ordugâhta,askerlerinarasındabulunanbiradamın, gözlerini Simyacı ile kendisinin üzerine dikmiş olduğunun farkınavarmıştı. Çok uzakta olduğu için yüzü pek seçilemiyordu. Ama bu adamınkendilerinigözetlediğidekesindi.

Sonunda ufuk boyunca uzanan bir sıradağı aşmaya çalışırlarken Simyacı,Piramitlereikigünlükyolkaldığınısöyledi.

"Kısabirsüresonraayrılmakzorundakalacaksakbanasimyaöğretin,"dedidelikanlı.

"Artıkbilinmesigerekenherşeyibiliyorsun.GeriyesadeceEvreninRuhu'nanüfuzetmekveherbirimizeayrılmışolanhazineyikeşfetmekkalıyor."

"Benim bilmek istediğim bu değil. Kurşunu altına dönüştürmekten sözediyorumben."

Simyacı, çölün sessizliğine saygı gösterdi ve ancak yemek yemek içindurduklarındakonuştu.

Page 120: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Evrende her şey evrim geçirir. Ve bilenler için, en çok evrim geçirmişmadendir altın. Bana niçin olduğunu sorma, bilmiyorum. Yalnızca şunubiliyorum:Geleneğinöğrettikleri,herzamandoğrudur.Amainsanlarbilgelerinsözlerini doğru olarak yorumlayamadılar. Ve altın evrimin simgesi olacağınasavaşlarınişaretioldu."

"Nesneler birçok dil konuşur," dedi delikanlı. "Devenin bozlamasının önceyalnızcadevebozlamasıolduğunugördüm,sonratehlikeişaretinedönüştüğünüvedahasonradatekrarbozlamaolduğunugördüm"

Amasustudelikanlı.Simyacıbunlarınhepsinibiliyorolmalıydı.

"Gerçek simyacılar tanıdım," diye konuşmaya başladı Simyacı."Laboratuvarlarına kapanıp altın gibi evrimlenmeye çalışıyorlardı; FelsefeTaşı'nıkeşfettiler.Çünkübirşeyevrimgeçirdiğinde,çevredebulunanherşeyinevrim geçirdiğini anlamışlardı. Başkaları Taş'ı rastlantıyla buldular. Bunlarınyeteneklerivardı,ruhlarıötekiinsanlarınruhlarındandahauyanıktı.Bunlarpekazdır, hesaba katmak gerekmez. Son olarak kimileri de yalnızca altın ararlar;bunlar sırrı hiçbir zaman bulamadılar. Kurşunun, bakırın, demirin degerçekleştirilecekkendiKişiselMenkıbeleriolduğunuunutmuşlardır.BaşkasınınKişiselMenkıbesineburnunusokankimsekendiKişiselMenkıbesinikesinliklekeşfedemez."

Simyacı'nınsözleribirbedduagibiyankılandı.

Eğilipbirkavkıaldıçölden.

"Burasıeskidendenizdi,"dedi.

"Bunuanlamıştım,"diyekarşılıkverdidelikanlı.

Simyacı bir kavkı alıp kulağına dayamasını istedi ondan. Bunu çocukkenbirçokkezdenemişti.Kavkıyıkulağınadayayıncadenizsesiduydu.

"Deniz her zaman bu kavkının içindedir, çünkü bu, onun KişiselMenkıbesidir. Ve çöl tekrar dalgalarla kucaklaşıncaya kadar da onu asla terketmeyecektir."

DahasonraatlarınabindilerveMısırPiramitleriyönündeyolakoyuldular.

Page 121: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Delikanlının yüreği tehlike işareti verdiği sırada güneş batmaya başlamıştı.ÇevrelerindeyüksekkumullarvardıvedelikanlıSimyacı'yabaktı;amaSimyacı,besbellihiçbirşeyfarketmemişti.Beşdakikasonra tamkarşılarındakaraltılarıtanyerine düşen iki atlı gördü. Delikanlı daha ağzını açıp Simyacı'ya bir şeysöylemedenikiatlı,önceon,sonrayüzatlıoldu,ensonundadabütünkumullaratlılarladoldu.

Savaşçılar mavi giyinmişti, türbanlarının çevresinde üçlü bir halka vardı.Yüzlerindemavirenklipeçelervardıveyalnızcagözlerigörünüyordu.

Bumesafedenbilegözleri,ruhgüçleriniyansıtıyordu.Vebugözler,ölümdensözediyorlardı.

Page 122: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXVII

İkiyolcuyu,yakınlardabulunanbirordugâhagötürdüler.Birasker,Simyacıile arkadaşını vahadaki çadırlara pek benzemeyen bir çadıra soktu. Çadırdakurmaylarıylabirliktebirkomutanvardı.

"Bunlarcasus,"dediadamlardanbiri.

"Bizyolcuyuz,"dediSimyacı.

"Sizi üç gün önce düşman ordugâhında gördük. Ve muhariplerden biriylekonuştunuz."

"Ben çölde gezen ve yıldızları tanıyan bir gezginim," dedi Simyacı."Birlikler ya da kabilelerin harekâtı hakkında hiçbir bilgim yoktur. Yalnızcaarkadaşımaburayakadarkılavuzlukettim."

"Arkadaşınkim?"diyesorduReis.

"Bir simyacı," dedi Simyacı. "Doğanın güçlerini bilir. Ve siz komutana,kendiolağanüstügüçlerinigöstermekistemektedir."

"Biryabancıneyapıyoryabancıtopraklarda?"diyesorduadamlardanbiri.

"Kabilenize takdime olarak para getirdim," diye araya girdi Simyacı,delikanlınınağzınıaçmasınafırsatbırakmadan.

Ve delikanlının kesesini alarak altın liraları Reis'e verdi. Reis hiçbir şeysöylemedenaldıparaları.Çoksayıdasilahalmayayetecekyüklübirparaydıbu.

"Birsimyacınedir?"diyesordusonundaArap.

"Doğayı ve dünyayı bilen bir insandır. Canı isteseydi yalnızca rüzgârıngücünükullanarakordugâhıyerlebiredebilirdi."

Adamlar güldüler. Savaşta gördükleri şiddete alışkındılar ve rüzgârınöldürücü darbe indiremeyeceğini biliyorlardı. Bununla birlikte hepsi deyüreklerinin göğüslerinde sıkıştığını hissettiler. Çöl insanlarıydı bunlar ve

Page 123: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

büyücülerdenkorkarlardı.

"Böylebirşeygörmekisterdim,"dediReis.

"Bizeüçgüngerek,"dediSimyacı."Sahipolduğugücünetkisinigöstermekiçin kendisi rüzgâr olacak. Bunu başaramayacak olursa, kabilenizin onurunaalçakgönüllühayatlarımızısunacağız."

"Banaaitolanbirşeyibanasunamazsın,"diyegürledişeföfkeyle.

Amayolcularaüçgünlüksüreyiverdi.

Dehşete düşen delikanlı, yerinden kımıldayacak durumda değildi. Simyacıonunçadırdançıkmasınayardımetmekiçinkolundantutmakzorundakaldı.

"Onlarakorktuğunugösterme,"dediona."Bunlaryürekliinsanlar,korkaklarıküçükgörürler."

Delikanlı konuşma yeteneğini yitirmişti. Sesine, ancak bir süre sonraordugâhtayürürlerkenkavuştu.Biryerekapatılmalarınınyararı yoktu:Araplaryalnızcaatlarınıalmışlardı.BöyleceEvrenbirkezdahasayısızdilleriniaçıkladı:Şimdiyekadarözgürvesınırsızbirmekânolançöl,artıkaşılmasıolanaksızbirsurdu.

"Onlara bütünhazinemiverdiniz!" dedi delikanlı. "Ömürboyukazandığımherşeyi."

Amaölecekolsaydınneişineyarayacaktıhazinen?

Enazındanüçgünlüğünehayatınıkurtardı.Paranınölümügeciktirdiğiöylepeksıkgörülmez."

Amadelikanlıhikmetsözlerinianlamayacakkadarkorkmuştu.Rüzgâranasıldönüşebileceğinibilmiyordu.Simyacıdeğildikendisi.

Simyacı bir savaşçıdan çay istedi; delikanlının bileklerine biraz çay döktü.Simyacı anlayamadığı bir şeyler söylerken, delikanlının içine bir dinginlikdalgasıyayıldı.

Page 124: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Umutsuzluğa teslim olma," dedi Simyacı alabildiğine tuhaf, yumuşak birsesle."Yoksa,yüreğinlekonuşmanaengelolur."

"Amanasılrüzgâradönüşebilirimbilmiyorum."

"KendiKişiselMenkıbesiniyaşayankimseneyeihtiyacıvarsahepsinibilir.Bir düşün gerçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar: başarısızlığa uğramakorkusu."

"Başarısızlığa uğramaktan korkmuyorum. Yalnızca rüzgâra nasıldönüşebileceğimibilmiyorum."

"Öyleyseöğrenmengerekecek.Hayatınbunabağlı."

"Amayabaşaramayacakolursam?"

"KişiselMenkıbe'niyaşamışolduğuniçinöleceksin.

Bir Kişisel Menkıbe'nin ne olduğundan habersiz, bunun ne olduğunu aslaöğrenemeyecekolanmilyonlarcainsangibiölmektenevladırbu.Amakorkma.Genellikleölüm,insanıhayatakarşıdahadikkatliolmayazorlar."

Birincigüngeçti.Yakınlardabiryerdebüyükbirsavaşoldu,ordugâhabirçokyaralıgetirdiler."Ölümhiçbirşeyideğiştirmiyor,"diyedüşündüdelikanlı.Ölensavaşçılarınyerinibaşkalarıalıyorvehayatdevamediyordu.

"Dahasonradaölebilirdin,dostum,"dedibirmuharip,silaharkadaşlarındanbirinin cesedinin yanında. "Barış zamanında da ölebilirdin. Ama önündesonunda,şuyadabuşekildenasılolsaölecektin."

AkşamadoğruSimyacı'yıbulmayagittidelikanlı.Simyacı,şahiniylebirlikteçölegidiyordu.

"Rüzgâradönüşmeyibilmiyorum,"diyetekrarladıbirkezdaha.

"Sana söylemiş olduğum şeyi hatırla: Dünya, Tanrı'nın yalnızca görünenparçasıdır.Simyadatinselyetkinliğimaddialanayönlendiriryalnızca."

Page 125: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Neyapıyorsunuz?"

"Şahinimibesliyorum."

"Rüzgâra dönüşmeyi başaramazsam öleceğiz," dedi delikanlı. "O zamanşahinibeslemekneyeyarar?"

"Sen öleceksin," diye yanıtladı Simyacı. "Ben, rüzgâra dönüşmeyibiliyorum."

Page 126: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXVIII

İkinci gün, ordugâhın yakınlarında bulunan bir kayanın tepesine tırmandıdelikanlı. Nöbetçiler engel olmadılar; rüzgâra dönüşecek bir büyücüden sözedildiğiniduymuşlardıveonayaklaşmakistemiyorlardı.Üstelikaşılmazbirsurgibiydiçöl.

Delikanlı ikincigün,bütünöğlesonuboyuncaçölebaktı.Yüreğinidinledi.Veçöldedelikanlıyısarankorkuyudinledi.

İkisideaynıdilikonuşuyorlardı.

Page 127: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXIX

ÜçüncügünyüceReis,yüksekrütbelisubaylarınıyanınaçağırdı.

"Rüzgâradönüşecekolanşuçocuğagidipbakalım,"dediSimyacı'ya.

"Gidelim,"diyeyanıtladıSimyacı.

Delikanlıbirgünöncegelmişolduğuyeregötürdühepsini.Sonrahepsininoturmasınıistedi.

"Birazvakitalacak,"dedi.

"Bizimacelemizyok,"dediyüceReis."Bizlerçölinsanlarıyız."

Page 128: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXX

Delikanlı gözlerini ufka dikip bakmaya başladı. Uzakta dağlar, kumullar,kayalıklar; hayatta kalmanın olanaksız olduğu bu yörede yaşamakta direnenbitkiler vardı. Dört bir yanı çöldü: aylar boyu üzerinde yürüdüğü, ama ancakküçük bir bölümünü tanıdığı çöl. Bu küçük parçada, İngilizlere, kervanlara,kabile savaşlarına ve elli bin hurma ağaçlık ve üç yüz kuyuluk bir vahayarastlamıştı.

"Ne istiyorsun bugün benden?" diye sordu çöl. "Birbirimizi dün yeterinceseyretmedikmi?"

"Biryörendesevdiğimkadınyaşıyor.Buyüzdenenginkumlarınabaktığımzamanonuseyretmişoluyorum.Onunyanınageridönmekistiyorumverüzgâradönüşmekiçinseninyardımınagereksinimimvar."

"Aşknedir?"diyesorduçöl.

"Aşk, şahininseninkumlarınınüstündeuçtuğuzamankişeydir.Çünküsen,onun için yeşermiş bir kırsın ve hiçbir zaman avsız dönmedi senden. Seninkayalarını,kumullarını,dağlarınıbiliyorveonakarşıcömertsinsen..."

"Şahiningagasıparçalarımıkopartır,"dediçöl."Avıyıllarboyuncabeslerim,sahip olduğum pek az suyla susuzluğunu gideririm, ona yiyeceklerin yerinigösteririm; ve bir gün tam avın okşamalarını kumlarımda hissedeceğim sıradaşahingökyüzündeniner."

"Amasendekesinliklebu son içinbesleyipbüyütürsünavı, diyeyanıtladıdelikanlı:Şahinibeslemekiçin.Veşahindeinsanıbesleyecektir.Veinsandabirgün senin kumlarını besleyecektir ve oradan yeni bir av doğacaktır. Böyledirdünyanındüzeni.

"Aşkbumudur?"

"Evet,budur.O,avışahine,şahiniinsanaveinsanıyenidençöledönüştürenşeydir.Kurşunualtınadönüştürenvealtınıdatoprağınaltınagizleyenşeydir."

"Söylediklerinianlamıyorum."dediçöl.

Page 129: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Öyleyse hiç olmazsa kumlarının ortasında bir yerde bir kadının benibeklediğini anla. Ve onun bekleyişine karşılık olarak rüzgâra dönüşmekzorundayım."

Çölbirsüresessizkaldı.

"Rüzgârın esebilmesi için kumlarımı sana veriyorum.Amaben tek başımabirşeyyapamam.Rüzgârındayardımınıiste."

Hafifbir esintibaşladı.Kabile reisleri,kendilerinden farklıbirdilkonuşandelikanlıyauzaktanbakıyorlardı.

Simyacıgülümsüyordu.

Rüzgâr, delikanlınınyanınageliponunyanağınıokşadı.Delikanlının, çölleyaptığı konuşmayı duymuştu, çünkü rüzgârlar her zaman her şeyi bilirler.Dünyayıdolaşıpdururlar,amanedoğum,nedeölümyerlerivardır.

"Banayardımet,"dedidelikanlı."Birgünsevgiliminsesiniduydumsende."

"Çölünverüzgârındiliylekonuşmayıkimöğrettisana?"

"Yüreğim,"diyeyanıtladıdelikanlı.

Rüzgârın birçok adı vardı. Buradaki adı Keşişleme idi ve Araplar, onunkaraderili insanların yaşadığı suyu bol topraklardan geldiğine inanıyorlardı.Delikanlının geldiği uzak ülkedeki adı Gündoğusu idi, çünkü insanlar onunçölünkumlarınıveMagriplilerinsavaşnaralarınıgetirdiğineinanıyorlardı.Belkide başka yerlerde, koyunların otladığı kırlardan uzaklarda insanlar, rüzgârınEndülüs'tenestiğineinanıyorlardı.Amarüzgârhiçbiryerdengelmiyorvehiçbiryere gitmiyordu ve işte bu yüzden de çöl kadar güçlüydü. Bir gün çöle ağaçdikilebilir, dahası çölde koyun beslenebilirdi ama rüzgâra egemen olmanınkesinlikleolanağıyoktu.

"Senrüzgârolamazsın,"dedidelikanlıya."Niteliklerimizfarklı."

Page 130: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Doğru değil. Seninle birlikte dünyayı dolaşırken simyayı öğrendim.Rüzgârlar, çöller, okyanuslar, yıldızlar var bende, evrende yaratılmış ne varsahepsi bende var.Hepimizi aynıEl yaptı ve hepimiz aynıRuh'a sahibiz. Seningibi olmak istiyorum, her şeye nüfuz etmek, denizleri aşmak, hazinemi örtenkumlarıkaldırmakvesevgiliminsesiniyanımagetirtmekistiyorum."

"Simyacı'ylayaptığınkonuşmayıduydumgeçengün.HerşeyinkendiKişiselMenkıbesiolduğunusöylüyordu.İnsanlarrüzgâradönüşemez."

"Banabirsüreiçinrüzgârolmayıöğret,"diyericaettidelikanlı."İnsanlarilerüzgârlarınsınırsızolanaklarınıbirliktekonuşabilelim."

Rüzgârmeraklıydıvebudabilmediğibirşeydi.Bukonudasöyleşmekisterdiama bir insanı rüzgâra nasıl dönüştürebileceğini bilmiyordu.Ama gene de biryığınşeybiliyordu.Çölleroluşturabiliyor,gemileribatırıyor,ormanlarıyerlebirediyor ve türlü türlü müziklerle, tuhaf gürültülerle yankılanan kentlerdedolaşıyordu.Becerisininsınırsızolduğunainanıyordu.Veiştekarşısınabirgenççıkmış,kendisininbaşkaşeylerdeyapabileceğinikanıtlamakistiyordu.

"Buna Aşk adı verilir," dedi delikanlı, rüzgârın, isteğini yerine getirmeyikabul etmek üzere olduğunu görünce. "Sevdiğimiz zaman evrenin bir parçasıoluruz. Sevdiğimiz zaman olanları anlamaya gereksinimimiz yoktur, çünkü ozaman olanlar bizim içimizde olur ve insanlar rüzgâra dönüşebilir. Kuşkusuz,rüzgârlarınonlarayardımetmesikoşuluyla."

Rüzgâr çok gururluydu. Delikanlının söyledikleri onu kışkırttı. Çölünkumlarını savurarak alabildiğine hızla esmeye başladı. Ama bütün dünyayıdolaşmış olmasına karşın, insanı rüzgâra dönüştürmeyi hâlâ beceremediğinisonundakabuletmekzorundakalmıştı.VeAşk'ınneolduğunubilmiyordu.

"Dünyada yaptığım geziler sırasında birçok insanın gökyüzüne bakarakaşktan söz ettiklerini fark ettim," dedi rüzgâr; sınırları olduğunu kabul etmekzorundakaldığıiçinöfkeliydi.Belkideeniyisigöğesormaktı.

"Öyleyse, bana yardım et," diye rica etti delikanlı. "Kör olmadan güneşebakabilmemiçinortalığıtozlasar."

Bunun üzerine rüzgâr daha güçlü esmeye başladı ve gökyüzü kumlakaplandı:Güneş'inyerindealtınbirkursvardıyalnızca.

Page 131: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Ordugâhta, ne olup bittiğini anlamak güçleşiyordu. Çöl insanları, Samyeliadı verilen ve denizdeki fırtınadandahaberbat bir şey olanbu rüzgârı çok iyitanıyorlardı,amaonlardenizibilmiyorlardı.Atlarkişniyorvesilahlarkumlarınaltındakalmayabaşlıyordu.

Kayalıkta, subaylardan biri yüce Reis'e dönüp konuştu: "Bu kadarlayetinmekbelkidedahaiyi."

Delikanlıyı şimdiden görmekte güçlük çekiyorlardı. Yüzleri mavi peçeyletamamenörtülüydüvegözlerindeyalnızcakorkuifadesivardı.

"Buişesonverelim,"diyeüsteledibirsubay.

"Allah'ın büyüklüğünü görmek istiyorum," dedi Reis, sesinde saygı vardı."İnsanın,rüzgâradönüşmesinigörmekistiyorum."

Ama bu iki korkağın adlarını kafasına yazdı. Rüzgâr kesilir kesilmezkomutanlık görevlerinden alacaktı onları. Çünkü çöl insanları korku nedirbilmezlerdi.

"Rüzgâr,banaseninAşk'ıtanıdığınısöyledi,"dedidelikanlıGüneş'e."Aşk'ıbiliyorsan,EvreninRuhu'nudabiliyorsundur,çünküodaAşk'tanyapılmıştır."

"Bulunduğum yerden," diye yanıtladı Güneş, "Evrenin Ruhu'nugörebiliyorum. Benim ruhumla iletişim halindedir ve ikimiz, birlikte, bitkileribüyütüpgölgearayankoyunlarıyürütürüz.Bulunduğumyerden (veDünya'dançok uzaktayım), sevmeyi öğrendim. Dünyaya biraz daha yaklaşacak olsam,üzerinde bulunan her şeyin yok olacağını ve Evrenin Ruhu'nun yok olacağınıbiliyorum. Bu nedenle karşılıklı bakışmakla yetiniyoruz ve birbirimiziseviyoruz:Benonahayatveısıveriyorum,odabanayaşamanedeniveriyor."

"Aşk'ınneolduğunubiliyorsun,"diyetekrarladıdelikanlı.

"VeEvreninRuhu'nu tanıyorum,çünküEvren'deki sonsuzyolculuğumuzdauzun uzun konuştuk onunla. En büyük sorununun, şimdiye kadar yalnızcamadenlerin ve bitkilerin, her şeyin bir ve tek şey olduğunu anlamış olmalarıolduğunu söyledi. Ve bununla birlikte demirin bakıra benzer olması, bakırınaltına benzemesi gerekli değil. Her şey, bu biricik şeyin içinde kendi gerçek

Page 132: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

göreviniyerinegetirmektedirveherşeyiyazanEl,beşincigündurmuşolsaydıherşeybirBarışUyumuolarakkalacaktı."[16]

"Amaaltıncıgünvardı."

"Sen bir bilginsin, çünkü her şeyi belli bir uzaklıktan görüyorsun," dedidelikanlı. "Ama Aşk'ı tanımıyorsun. 'Altıncı gün' olmasaydı insanyaratılmayacaktı;bakırhepbakırolarakvekurşunhepkurşunolarakkalacaktı.HerkesinkendiKişiselMenkıbesikendineçokdoğru,amabuKişiselMenkıbebir gün gerçekleşecek. Öyleyse daha iyi bir şeye dönüşmek ve Evrenin RuhugerçektenbirvetekşeyoluncayakadaryenibirKişiselMenkıbe'yesahipolmakgerekir."

Güneş düşünceye daldı ve daha çok parlamaya başladı. Bu görüşmeyideğerlendiren rüzgâr da Güneş'in delikanlıyı kör etmemesi için daha güçlüesmeyebaşladı.

"Bununiçinsimyavar,"dedidelikanlı."Herinsanınkendihazinesiniarayıpbulması vedaha sonra, dahaönceki hayatındaolduğundandahayetkinolmayıistemesi için,Kurşun, dünyanın artık kurşuna gereksinimi kalmayıncaya kadargöreviniyerinegetirecek;ozamanaltınadönüşmesigerekecek.

"Simyacılar bu dönüşümü gerçekleştirmeyi başarıyor. Olduğumuzdan dahayetkin bir varlık olmaya çalıştığımız zaman, çevremizdeki her şeyin daha iyiolduğunugösteriyorlarbize."

"Peki.benimAşk'ıtanımadığımıniçinsöylüyorsun?"diyesorduGüneş.

"Çünkü Aşk, ne çöl gibi devinimsiz durmaktan, ne rüzgâr gibi dünyayıdolaşmaktan,nedeseningibiherşeyiuzaktangörmektenibarettir.Aşk,EvreninRuhu'nudeğiştirenvegeliştirengüçtür.İlkkezonuniçinegirdiğimzaman,onunkusursuz olduğunu sandım. Ama daha sonra onun, yaratılmış olan her şeyinyansıması olduğunu, onunda savaşları ve tutkuları olduğunugördüm.EvreninRuhu'nubizlerbesliyoruzveüzerindeyaşadığımızdünya,bizimdahaiyiyadadahakötüolmamızagöre,daha iyiyadadahakötüolacaktır.Aşk'ıngücü işteburada işe karışır, çünkü sevdiğimiz zaman, olduğumuzdan daha iyi olmakisterizherzaman."

"Pekineistiyorsunbenden?"diyesordugüneş.

Page 133: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Benimrüzgâradönüşmemeyardımet,"diyeyanıtladıdelikanlı.

"Evren, benim yaratıkların en bilgini olduğumu bilir," dedi Güneş. "Amasenirüzgâranasıldönüştüreceğimibilmiyorum."

"Öyleysekimebaşvurmalıyım?"

Güneşbir süre sustu.Rüzgârdinliyorvebilgisinin sınırsızolduğunubütündünyaya yayıyordu. Bununla birlikte, Evrenin Dili'ni konuşan delikanlınınelindenkurtulamıyorduGüneş.

HerşeyiyazanElilekonuş,"dedi.

Rüzgârbirsevinççığlığıattıveherzamankindendahagüçlüesmeyebaşladı.Az sonra, kumların üzerine dikilmiş çadırlar yıkıldı ve hayvanlar iplerinden,bukağılarındankurtuldu.Kayanınüzerindekiinsanlar,rüzgârdasürüklenmemekiçinbirbirlerinesarıldılar.

Bunun üzerine delikanlı, her şeyi yazmış olan El'e doğru döndü. Ve dahaağzım açıp tek sözcük söylemeden, evrenin sessizleştiğini ve hep böyle sessizkalacağınıhissetti.

Bir sevgi coşkusu fışkırdı yüreğinden ve ağlamaya başladı. Şimdiye kadarhiç yapmadığı bir duaydı bu, çünkü sözcüksüz bir yakarıydı ve hiçbir şeyistemiyordu. Koyunlarına bir otlak bulduğu için şükretmiyordu; daha fazlakristal satmak için yakarmıyordu; rastladığı kadının dönüşünü beklemesinidilemiyordu. Oluşan sessizlikte çölün, rüzgârın ve Güneş'in de El'in yazmışolduğu işaretleri aradıklarını, kendi yollarını izlemek ve zümrüt parçasınınüzerine kazınmış olan şeyi anlamak istediklerini anladı. Bu işaretlerinYeryüzü'ndeveUzay'dadağılmışolduklarını, görünüştehiçbirvarlıknedenleriveanlamlarıbulunmadığını;neçöllerin,ne rüzgârların,negüneşlerinvenedeinsanlarınniçinyaratılmışolduklarınıbilmediklerinibiliyordu.AmaEl'inbütünbunlar için bir nedeni vardı ve yalnızca o, bu mucizeleri gerçekleştirebilir,okyanuslarıçöleveinsanlarırüzgâradönüştürebilirdi.Çünkübiryüceiradenin,Evren'i,dünyanınyaratılışınınaltıncıgünününBüyükYapıt'adönüştüğünoktayagötürmüşolduğunuyalnızcabuElanlıyordu.

Page 134: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Ve delikanlı, Evrenin Ruhu'na daldı ve Evrenin Ruhu'nun, Tanrı'nınRuhu'nunparçasıolduğunugördüveTanrı'nınRuhu'nun,kendi ruhuolduğunugördü.

Page 135: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXXI

Samyeli o gün daha önce hiç esmemiş olduğu gibi esti. Kuşaklar boyuAraplar, rüzgâradönüşenveçölünenbüyükmuharipreislerininsavunduğubirordugâhıazkalsınyerlebiredendelikanlınınefsanesinianlattılar.

Samyeliesmezoluncahepsidelikanlınınbulunduğuyeregözleriniçevirdiler.Delikanlıbulunduğuyerdedeğildi;ordugâhınötekiucundanöbettutan,tepedentırnağakumlakaplıbirnöbetçininyanındaduruyordu.

Adamlar büyücülükten müthiş korkmuşlardı. Bununla birlikte iki kişigülümsüyordu:BirincisiSimyacı idi, çünkügerçek tilmizinibulmuştu; ikincisiiseyüceReis'ti,çünkübutilmiz,Tanrı'nınyüceliğinianlamıştı.

Ertesi gün Reis, Simyacı ve delikanlıyla vedalaştı ve yanlarına gitmekistedikleriyerekadarkendilerineeşlikedecekbirmuhafıztakımıverdi.

Page 136: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXXII

Bütün bir gün yol aldılar.Akşama doğru birKıpti[17]manastırına vardılar.Simyacı,muhafıztakımınıgeriyolladıveatındanindi.

"Bundansonra sen tekbaşınagideceksin,"dedi. "Piramitlereüç saatlikyolkaldı."

"Şükran,"dedidelikanlı."BanaEvreninDili'niöğrettiniz."

"Çoktandır bilmekte olduğun şeyi sana hatırlatmaktan başka bir şeyyapmadım."

Simyacı, manastırın kapısını çaldı. Siyahlar giyinmiş bir keşiş kapıyı açtı.Simyacı ile keşiş aralarında Kıptice konuştular bir süre, sonra Simyacı,delikanlıyıiçerialdı.

"Mutfağıbirsürekullanmamaizinvermesiniistedim,"dedi.

Birliktemanastırınmutfağınagittiler.Simyacıateşyaktı,keşişbirazkurşungetirdi;Simyacıkurşunubirdemirkaptaeritti.Kurşuniyicesıvılaşınca,şutuhaf,sarıcamyumurtasınıçantasındançıkardı.Birsaçkalınlığındabirkatmankazıdıvebunubalmumunasardıktansonraiçindekurşuneriyiğibulunankabaattı.

Karışım kan rengini aldı. Simyacı bunun üzerine kabı ateşten alaraksoğumaya bıraktı. Bu arada, keşişle kabileler savaşı hakkında konuşmayabaşladı.

"Busavaşdevameder,"dedikeşiş.

Keşişkızgındı.Savaşınsonaermesinibekleyenkervanlar,uzunzamandırEl-Gize'ye[18]çakılıkalmışlardı.

"Ama,Allah'ındediğiolur,"dedikeşiş.

"Amin,"diyeyanıtladıSimyacı.

Preparat soğuyunca keşiş ve delikanlı hayranlıkla baktılar: Maden, demir

Page 137: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

kabıniççeperlerindekatılaşmıştı,amaartıkkurşundeğildi.Altınolmuştu.

"Ben de bir gün bunu yapmayı öğrenebilecek miyim acaba?" diye sordudelikanlı.

"BubenimKişiselMenkıbem,seninkideğil,"diyeyanıtladıSimyacı;"amabununmümkünolduğunusanagöstermekistiyordum."

Manastırınkapısınageridöndüler.Simyacıoradakursu,dörtparçayaböldü.

"Bu sizin," dedi parçalardan birini keşişe vererek. "Seyyahlara karşıgösterdiğinizcömertlikiçin."

"Bucömertliğiminçokötesinegidenbirşükranifadesi,"dedikeşiş.

"Böyle konuşmayınız. Hayat söylediklerinizi duyabilir ve gelecek seferedahaazınıverebilir."

SonradelikanlınınyanınageldiSimyacı.

"Budasenin.Muhariplerinreisininelindekalanaltınınınkarşılığıolarak."

Delikanlı, Simyacı'nın verdiği altının kendi altınından daha fazla olduğunusöyleyecekti ki onun, biraz önce keşişe söydediklerini anımsadı ve hiçbir şeysöylemedi.

"Bu da benim," dedi Simyacı. "Çölü geçerek geri dönmek zorundayım vekabilelerarasındakisavaşhâlâdevamediyor."

Simyacıdördüncüparçayıdakeşişeverdi.

"Buparçadabuçocukiçin.İhtiyacıolacakolursa."

"Amabenhazinemiarayacağım,"dedidelikanlı."Şimdiçokyaklaştım."

"Eminimkibulacaksın,"dediSimyacı.

"Pekibuikinciparçayınedenveriyorsunuz?"

"Çünkü, yolculuğun sırasında kazandığın paraları iki kez yitirdin. Birinihırsız,ötekinimuhariplerinreisialdı.Ben,ülkesininatasözlerineinananyaşlıve

Page 138: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

boşinançlıbirArap'ım:'Birkereolanbirdahaaslatekrarlamaz.Ammavelakinikikereolanmutlakaüçüncüdefadaolacaktır.'"

Atlarınabindiler.

Page 139: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXXIII

"Düşlerhakkındasanabirhikâyeanlatmakistiyordum,"dediSimyacı.

Delikanlıatınıyaklaştırdı.

"Eski Roma'da, İmparator Tiberius zamanında çok iyi yürekli bir adamyaşıyormuş, adamın iki oğlu varmış. Oğullarından biri askere alınmış veimparatorluğunenuzakeyaletlerindenbirinegönderilmiş.ÖtekioğulbirşairmişveyazdığıgüzelşiirlerleRoma'yıbüyülüyormuş.

Baba bir gece bir düş görmüş. Bir melek görünüp oğullarından birininsözlerinin ünleneceğini ve bütün dünyada gelecek kuşaklar tarafındantekrarlanacağını söylemiş. Hayat kendisine karşı cömert davrandığı ve bütünbabaların içinigururladolduracakbazı şeylerkendisinezahirolduğu içinyaşlıadam,sevinçgözyaşlarıiçindeuyanmış.

Kısabirsüresonrabirarabanıntekerlerialtındakalıpezilmeküzereolanbirçocuğukurtarırkenölmüşyaşlıadam.Birömürboyuonurluvedürüstdavranmışolduğu için de doğruca cennete gitmiş ve orada da düşüne giren meleğerastlamış.

"İyi bir insandın,' demiş ona melek. 'Sevgi içinde yaşadın ve onurlu birşekildeöldün.Bugünherhangibirdileğiniyerinegetirebilirim.'

'Hayat da bana karşı iyi davrandı,' diye yanıtlamış yaşlı adam. 'Düşümegirdiğinzaman,bütünçabalarımınaklanmışolduğunuanladım.Çünküoğlumunşiirleri gelecek yüzyıllarda insanların belleğinde kalacaklar. Kendim içinherhangibirdileğimyok;amaçocukkenbaktığı,delikanlıykeneğittiğievladınınünlenmesindenherbabagururduyar.Uzakgelecekte,oğlumunsözleriniduymakisterdim.'

Melek, ihtiyarın omzuna dokunmuş ve ikisi birlikte bir uzak geleceğegitmişler. Karşılarına uçsuz bucaksız bir meydan çıkmış ve bu meydandainsanlargaripbirdilkonuşuyorlarmış.

Yaşlıadamsevinçtenağlıyormuş.

Page 140: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

'Oğlumunşiirleriningüzelveölümsüzolduğunubiliyordum,'demişmeleğe.Buinsanlarınoğlumunşiirlerindenhangisiniokuduklarınısöylermisinizbana?'

Melek,bununüzerineadamakibarbirşekildeyaklaşmışvebirlikte,obüyükalandakisıralardanbirineoturmuşlar.

'Şairoğlununşiirleri,Roma'dahalktarafındançokseviliyordu,'demişmelek.'Herkesbuşiirleriseviphazalıyordu.AmaTiberiusdönemindensonraunutuldubuşiirler.Buinsanlarıntekrarladığısözlerötekioğlunun,askerinsözleri.'

İhtiyar,meleğeşaşırarakbakmış.

'Oğlun askerlik hizmeti için uzak bir eyalete gitmiş ve orada yüzbaşıolmuştu. O da iyi ve dürüst bir insandı. Bir akşam hizmetkârlarından birihastalandı ve ölümün eşiğine geldi. Oğlun bu sırada, hastaları iyileştiren birhahamdan söz edildiğini duymuş ve günlerce onu aramış. Ülkeyi dolaşırken,aradığıkişininTanrı'nınoğluolduğunuöğrenmiş.OnuntarafındaniyileştirilmişbaşkainsanlararastlamışveonundüşünceleriniöğrenmişvebirRomalıyüzbaşıolarakonundininikabuletmiş.Sonundabirsabahhahamınyanınavarmış.

'Ona hizmetkârlarından birinin hastalandığını anlatmış. Ve haham onunlabirlikte evine gitmeye hazır olduğunu bildirmiş.Ama yüzbaşı bir inanç sahibiolduğuiçin,çevredebulunaninsanlarayağakalkarkenhahamıngözlerininiçinebakıncagerçektendeTanrı'nınOğlununhuzurundabulunduğunuanlamış.

'Busözlerseninoğlununsözleri,'demişmelekyaşlıadama.OsıradaHahamasöylediğivebirdahaunutulmayansözler:'YaRab,evimegirmemelayıkdeğilimdedi,'Yeterkibirsözsöyle,uşağımiyileşir.'"[19]

Simyacıatınısürdü.

"Kim ve ne olursa olsun," dedi, "yeryüzünde her insan, her zaman, dünyatarihindebaşrolüoynar.Vedoğalolarakobilmezbunu."

Delikanlıgülümsedi.Hayatın,bir çoban içinbukadarönemliolabileceğinihiçdüşünmemişti.

"Elveda,"dediSimyacı.

Page 141: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

"Elveda,"diyeyanıtladıdelikanlı.

Page 142: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

XXXIV

Yüreğinin söylediklerini dikkatle dinlemeye çalışarak iki buçuk saat çöldeyolaldı.Hazinesiningizliolduğuyerionayüreğisöyleyecekti.

"Hazinenneredeyseyüreğindeoradaolacak,"demiştiSimyacı.

Ama yüreği başka şeyler anlatıp duruyordu. İki kez gördüğü bir düşünizinden gitmek için koyunlarından ayrılan bir çobanın öyküsünü gururlaanlatıyordu. Kişisel Menkıbe'den, aynı şeyi yapmış, uzak toprakları ya dakadınları aramaya çıkmış, çağının insanlarıyla, onların düşünceleri veönyargılarıyla çarpışmış insanlardan söz ediyordu. Yol boyunca, bulgulardan,kitaplardan,büyükkargaşalardansözetti.

Bir kumula tırmanmaya hazırlanırken işte tam o anda, yüreği kulağınafısıldadı: "Ağlayacağın yere iyi dikkat et; çünkü ben oradayım ve hazinen deoradadır.

Kumulu ağır ağır tırmanmaya başladı. Yıldızlarla dolu gökyüzü yenidendolunayla aydınlanmıştı: Simyacı'yla birlikte tam bir ay çölde yolculukyapmışlardı. Ay ışığı, kumulu da aydınlatıyordu; yarattığı gölge oyunu, çöledalgalı bir deniz görünümü veriyor ve delikanlıya, atının dizginlerini bırakıpSimyacı'ya, onun beklediği işareti verdiği günü anımsatıyordu.Ay ışığı, çölünsessizliğinisarıyorvehazineleriniarayaninsanlarınyolunuaydınlatıyordu.

Birkaçdakikasonrakumulun tepesineulaşıncayüreğihopladı.Dolunayveçölün beyazlığının aydınlattığı Piramitler, bütün görkemiyle karşısındayükseliyorlardı.

Dizüstüdüşüpağladı.KişiselMenkıbesineinanmışolduğu,birgünbirkrala,daha sonra da bir tüccara, bir İngiliz'e, bir simyacıya rastladığı için Tanrı'yaşükrediyordu.Vehepsindenönemlisi,Aşk'ın,birerkeğiKişiselMenkıbesindenaslauzaklaştıramadığınıkendisineanlatanbirçölkadınınarastlamışolduğuiçinTanrı'yaşükrediyordu.

Piramitlerin geçmiş yüzyılları, aşağıda, ayak uçlarında duran insanıyukarıdan seyrediyorlardı. İsteseydi, şimdi vahaya geri dönüp Fatima'ylaevlenebilir ve basit bir koyun çobanı olarak yaşardı. Çünkü Evrenin Dili'ni

Page 143: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

bilmesine ve kurşunu altına çevirmeyi bilmesine karşın, çölde yaşıyorduSimyacı. Bilim ve sanatını kimseye kanıtlamak zorunda değildi KişiselMenkıbesinedoğruyolalırken,bilmesigerekenherşeyiöğrenmişveyaşamayıhayalettiğiherşeyiyaşamıştı.

Amaiştehazinesineulaşmıştıvebirgirişim,ancakamacınaulaştığındasonaerebilirdi.Kumuluntepesindeağlamıştı.Yerebaktı,gözyaşlarınındüştüğüyerdebirbokböceğidolaşıyordu.Çöldeyaşadığısüreiçindebokböceklerinin,Mısır'daTanrı'nınsimgesisayıldıklarınıöğrenmişti.

Bu da bir işaretti. Bunun üzerine billuriye tüccarını anımsayarak kumlarıkazmayakoyuldu:BirömürboyutaşlarıüstüsteyığsadahiçkimsebahçesinePiramitdikmeyibaşaramazdı.

Belirtilen yeri bütün gece kazdı, ama hiçbir şey bulamadı. Piramitlerintepesinden onu seyrediyordu yüzyıllar. Ama o vazgeçmiyordu. Kazıyordu,kazdığı kumları çukura geri yollayan rüzgâra karşı savaşarak durmadankazıyordu.Kolları yorulmuştu, ellerinde yaralar açılmıştı, amayüreğine inancısürüyordu.Veyüreğionagözyaşlarınındüştüğüyerikazmasınısöylemişti.

Birkaç taşı yerinden sökmeye çalışırken birden ayak sesleri duydu. Birkaçadam gelmişti. Ay ışığı arkadan vurduğu için ne yüzlerini, ne de gözlerinigörebiliyordu.

"Neyapıyorsunorada?"diyesordugelenlerdenbiri.

Delikanlıyanıtlamadı.Amakorkmuştu.Şimditopraktanbirhazineçıkarmasıgerekiyordu,bunedendendolayıkorkmuştu.

"Bizsavaşmültecileriyiz,"dedibirbaşkası."Orayanesakladığınıbilmemizgerekiyor.Paragereklibize."

"Birşeygizlemiyorum,"diyeyanıtladıdelikanlı.

Ama adamlardan biri kolundan tutup çukurdan çıkardı onu. Bir başkasıüzeriniaramayakoyuldu.Vesonundacebindekialtınparçasınıbuldular.

"Altınıvar,"dedisaldırganlardanbiri.

Page 144: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Ay ışığı, üzerini arayan adamın yüzünü aydınlattı ve bu gözlerde ölümügördüdelikanlı.

"Toprağabaşkaaltınsaklamışolmalı,"dedibirbaşkası.

Bunun üzerine toprağı kazmaya zorladılar onu. Sonuç olarak hiçbir şeybulamadığı içindövmeyebaşladılardelikanlıyı.Güneşin ilk ışıklarıbelirinceyekadaruzunuzundövdüleronu.Giysilerilimelimeolmuştu,ölümünyaklaştığınıhissediyordu.

"Öleceksen, para ne işe yarar? Paranın insanı ölümden kurtardığı pek azgörülmüştür."BöyledemiştiSimyacı.

Veyediğiyumruklarlaşişmiş,yaralıağzıyla,MısırPiramitlerininyakınlarınagömülmüşhazineyiikikezdüşündegördüğünüanlattısaldırganlara.

Reisleri olduğu izlenimi uyandıran adam uzun süre düşündü. Sonraadamlarındanbiriylekonuştu.

"Adamıbırakabiliriz.Başkabirşeyiyok.Bualtınıdaçalmışolmalı."

Delikanlı yüzüstü kuma kapaklandı. Haydutların reisi arkadaşlarınabakıyordu.AmadelikanlınıngözleriPiramitlerinbulunduğuyönebakıyordu.

"Haydigidelim,"dedihaydutlarınreisiarkadaşlarına.

Sonradelikanlıyadönüp:

"Ölmeyeceksin," dedi. "Yaşayacaksın ve insanın bu kadar budala olmayahakkıolmadığınıdaöğreneceksin.Şimdiseninbulunduğunyerde,bundanikiyılkadarönce,üstüsteaynıdüşügördüm.Düşümdeİspanya'yagitmem,çobanlarınkoyunlarıyla birlikte içinde uyudukları, ayin eşyalarının konulduğu, yerdebüyümüş bir firavun inciri bulunan yıkık bir köy kilisesi aramam gerektiğinigörüyordum ve bu firavun incirinin dibini kazarsam gizli bir hazinebulacakmışım.Amasadeceaynıdüşüikikezgördüğümiçinçölügeçecekkadarbudaladeğilimben."

Sonrayürüyüpgitti.

DelikanlıgüçlükledoğrulduvebirkezdahaPiramitlerebaktı.Piramitlerona

Page 145: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

gülümsediveodayüreğineşeyledolugülümsedionlara.

Hazinesinibulmuştu.

Page 146: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Sondeyiş

Delikanlının adıSantiago idi.Akşamolmaküzereyken, terk edilmişküçükkiliseyegeldi.Ayineşyalarınınkonulduğuyerdebüyümüşbirfiravunincirivardıhâlâ ve yarı yıkık çatısından hâlâ yıldızlar görülebiliyordu. Birinde burayakoyunlarıylabirliktegelmişvedüşgörmesinindışında sakinbirgecegeçirmişolduğunuanımsadı.

Şimdiyanındasürüsüyoktu.Amaelindebirkürekvardı.

Uzun süre gökyüzüne baktı. Sonra heybesinden bir şarap şişesi çıkardı veşarapiçti.ÇöldeyıldızlarabakıpSimyacı'ylaşarapiçtiğigünüanımsadı.Geçtiğibütün yolları ve Tanrı'nın kendisine hazinenin bulunduğu yeri göstermek içinseçtiği tuhaf yöntemi düşündü. Üst üste gördüğü düşlere inanmasaydı,çingeneye, krala, hırsıza rastlamasaydı... "Doğrusu uzun bir liste; ama yolboyuncaişaretlervardıveyanılmamolanaksızdı,"diyedüşündü.

Farkına varmadan uykuya daldı. Uyandığında güneş çoktan yükselmişti.Hemen firavun incirinin dibini kazmaya başladı. "Yaşlı büyücü," dedi kendikendine, "her şeyi bal gibi biliyordun.Bu kiliseye geri dönebilmem için birazaltınbilebıraktın.Paçavralariçindegeridöndüğümügörüncekatılakatılagüldükeşiş.Sankibunlardanesirgeyemezmiydinbeni?"

Rüzgârın kendisini yanıtladığını duydu. "Hayır. Sana bunu söyleseydim,Piramitlerigörmeyecektin.Piramitlerçokgüzel,öyledeğilmisence?"

Simyacı'nın sesiydi bu. Gülümsedi ve kazmaya koyuldu. Yarım saat sonrasert bir şeye çarptı kürek. Bir saat sonra önünde eski İspanyol altın parasıyladolubirsandıkvardı.Ayrıcadeğerlitaşlar,kırmızıvebeyaztüylerlesüslüaltınmaskeler,pırlantaişlemelideğerlitaşlardanyapılmışputlarvardı.Ülkeninuzunsüredir artık anımsamadığı ve fatihin, çocuklarına ve torunlarına anlatmayıunuttuğubirfethinkalıntıları.

Page 147: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

HeybesindenUrim ileTummim'içıkardı.Taşlarıancakbirkezkullanmıştı,birsabah,birçarşıda.Hayatındaveyoluüzerindebiryığınişaretlervardı.

Urim ile Tummim'i altın sandığına koydu. Bir daha hiç rastlamadığı yaşlıkralıanımsattıklarıiçinbuikitaşdahazinesininparçasıydılar.

"GerçektekendiKişiselMenkıbesiniyaşayankimseyekarşıhayatcömerttir,"diyedüşündü.

Ve bunun üzerine Tarifa'ya gitmesi ve bütün bunların onda birini çingenekadına vermesi gerektiğini anımsadı. "Çingeneler nasıl da kurnaz oluyorlar!"dedikendikendine."Belkideçokyolculukettikleriiçin."

Derken rüzgâr esmeye başladı. Gündoğusu'ydu esen, Afrika'dan gelenrüzgâr.Neçölünkokusunu,nedeMagriplilerinistilatehdidinigetirmişti.

Bununyerineçokiyitanıdığıbirkokuyuveusulcagelipdudaklarınakonanbiröpücüğünmırıltısınıgetiriyordu.

Gülümsedi.İlkkezböylebirşeyyapıyordugençkız.

"GeliyorumFatima,"dedi."Geliyorum."

Page 148: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

Dipnotlar

[1]KutsalKitap,YeniYaşamYayınları,2010,s.1100.

[2]İsa'nınTanrısevgisininsimgesi.(ç.n.)

[3]"Esenlik"anlamınagelenveKutsalKitap'taadıgeçenbirkent.(ç.n.)

[4]KutsalKitap'taadındanhemkralhemderahipolaraksözedilenmitolojikkişi. Hz. İbrahim'in, Kedorlaomer komutasındaki birleşik Mezopotamyaordularınıyenerek,kaçırılanyeğeniLût'ukurtarmasınınanlatıldığıayette,gerçekbirkişiolarakgeçer.(ç.n.)

[5] Din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş ünlü kişilerin yaşamlarını veolağanüstüdavranışlarınıanlatanöykü."Yazgı"yagöndermeyapılıyor.(ç.n.)

[6] Metinde geçen "göğüslük" Kutsal Kitap'taki göğüslüğe göndermeyapmaktadır."Ustaişibirkarargöğüslüğüyap.Onudaefodgibi,altınsırmayla,lacivert,mor, kırmızı iplikle, özenle dokunmuş ince kedenden yap.Dört köşe,eniveboyubirerkarışolacak;ikiyekatlanacak.Üzerinedörtsırataşyuvasıkak.Birinci sırada yakut, topaz, zümrüt; ikinci sırada firuze, lacivert taşı, aytaşı;üçüncü sırada gökyakut, agat, ametist; dördüncü sırada sarı yakut, oniks veyeşim olacak.Taşlar altın yuvalara kakılacak. On iki taş olacak. Üzerlerinemühür oyar gibi İsrailoğulları'nın adları bir oyulacak.Bu taşlar İsrail'in on ikioymağınısimgeleyecek.(KutsalKitap,"Mısır'danÇıkış",28:15-21,YeniYaşamYayınları,İstanbul,2010,s.86)(ç.n.)

[7] "Urim'le Tummim'i karar göğüslüğünün içine koy; öyle ki, Harun nezaman huzuruma çıksa yüreğinin üzerinde olsunlar. Böylece Harun,İsrailoğulları'nın karar vermek için kullandıkları Urim'le Tummim'i Rab'binhuzurunda sürekli yüreğinin üzerinde taşıyacak." (Kutsal Kitap, "Mısır'danÇıkış",28:30,YeniYaşamYayınları,İstanbul,2010,s.86)(ç.n.)

[8] Abram (İbrahim), Kedorlaomer'le onu destekleyen kralları bozgunauğratıp dönünce, Sodom Kralı onu karşılamak için Kral Vadisi olan ŞaveVadisi'ne gitti. Yüce Tanrı'nın kâhini olan Şalem Kralı Melkisedek ekmek ve

Page 149: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

şarap getirdi. Avram'ı kutsayarak şöyle dedi: "Yeri göğü yaratan yüce Tanrı,Avramı'ı kutsasın, düşmanlarını onun eline teslim eden yüce Tanrı'ya övgülerolsun."Bunun üzerineAvramher şeyin ondalığınıMelkisedek'e verdi. SodomKralıAvram'a,"Adamlarımıbanaver,mallarsanakalsın,"dedi.AvramSodomKralı'na,"Yeri göğü yaratan yüceTanrıRab'bin önünde sana ait hiçbir şey, biriplik,birçarıkbağıbilealmayacağımaantiçerim,"diyekarşılıkverdi."Öyleki,'Avram'ızenginettim'demeyesin.Yalnız,adamlarımınyedikleribunundışında.Bir de beni destekleyen Aner, Eşkol ve Mamre paylarına düşeni alsınlar."(KutsalKitap,"Yaratılış",14,15:17-24,YeniYaşamYayınları,İstanbul,2010,s.13.)(ç.n.)

[9]KutsalKitap. "Vaiz", 1:1,YeniYaşamYayınları, İstanbul, 2010, s. 694.(ç.n.)

[10]İspanya'daçoközelbiryeriolanveİsa'nın12havarisindenbiriolanaziz.HıristiyanolduğuiçinöldürüldüğüKutsalKitap'tabildirilen tekhavaridir.KralHirodes tarafından kılıçla öldürüldü. (Kutsal Kitap, "Elçilerin İşleri", 12:2.)(ç.n.)

[11]Simyacılaragöremadenlerialtınaçevirentaş.(ç.n.)

[12] "İsa'nın, Kral Hirodes devrinde Yahudiye'nin Beytlehem kentindedoğmasından sonra bazı yıldızbilimciler, doğrudan Yeruşalim'e gelip şöyledediler: Yahudilerin Kralı olarak doğan çocuk nerede? Doğuda onun yıldızınıgördük ve ona tapınmaya geldik." Kutsal Kitap, "Matta" 2:1-2. Yeni YaşamYayınları,İstanbul,2010,s.1011.(ç.n.)

[13]KuzeyAfrika'dauzunkollu,başlıklıgiysi.(ç.n.)

[14] Kutsal Kitap'ın,"Yaratılış" bölümünde, 37-50. bablar arasında anlatılanYusuf'unöyküsü.(ç.n.)

[15] Kabile Reisi, Firavun'un Yusuf'a karşı davrandığı gibi yapıyor. Bkz.KutsalKitap,"Yaratılış",41:37-45.(ç.n.)

[16]KutsalKitap'ın "Yaratılış" bölümüne göndermeyapılıyor.Tevrat'a göreTanrı insanı altıncı gün yarattı: "Tanrı, 'kendi suretimizde, kendimize benzerinsan yaratalım,' dedi, 'Denizdeki balıklara,gökteki kuşlara,evcil hayvanlara,sürüngenlere,yeryüzünün tümüne egemen olsun.'" Kutsal Kitap, "Yaratılış".

Page 150: Simyacı - milyonblog.com fileÖn deyiş Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı. Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim olduğunu anladı: Oscar Wilde'dı

1:26,YeniYaşamYayınları,İstanbul.2011,s.2.(ç.n.)

[17] Eski Mısır halkı; monofizit Kıpti kilisesine bağlı Mısırlı Hıristiyan;Mısır'ınAraplartarafındanfethinden(641)sonrabirçokKıpti,MüslümanolduğuiçinbudeyimyalnızcaHıristiyanlariçinkullanılmayabaşlandı.(ç.n.)

[18]Kahire'yesekizkilometreuzaklıkta,üçönemlipiramidin(Keops,Kefren,Mikerinos) ve Sfenks in bulunduğu yer. Günümüzde, Kahire'yle birleşmiş,milyonluknufusasahipbiryerleşimyeriolmuştur.(ç.n.)

[19] Kutsal Kitap, "Matta ",8:8. Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul, 2010, s.1018.(ç.n.)