selÇuk Ünİversİtesİ akŞehİr meslek yÜksek okulu … · selçuk Üniversitesi akşehir...

105
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Cilt 1 ● Sayı 3 ● ISSN 1309-6729 ● Ocak 2012 Sahibi Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Adına Prof. Dr. Fehmi KARASİOĞLU Editör Öğr. Gör. Dr. İbrahim Emre GÖKTÜRK Yayın Kurulu Prof. Dr. Fehmi KARASİOĞLU & Doç. Dr. Mikail ALTAN Doç. Dr. Aykut BEDÜK & Yrd. Doç. Dr. Kadir ÖZTAŞ Yazışma Adresi Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Dergisi Editörlüğü Kozağaç Mevkii 42550 – Akşehir – Konya Telefon: 0 332 814 01 11 E-mail: [email protected] http://www.akmyo.com/ Dergide yayınlanan makalelerdeki her türlü sorumluluk yazarlara aittir. Makale yazım kurallarını internet adresimizden öğrenebilirsiniz.

Upload: others

Post on 02-Mar-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU

SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Cilt 1 ● Sayı 3 ● ISSN 1309-6729 ● Ocak 2012

Sahibi Selçuk Üniversitesi

Akşehir Meslek Yüksek Okulu Adına

Prof. Dr. Fehmi KARASİOĞLU

Editör Öğr. Gör. Dr. İbrahim Emre GÖKTÜRK

Yayın Kurulu Prof. Dr. Fehmi KARASİOĞLU & Doç. Dr. Mikail ALTAN

Doç. Dr. Aykut BEDÜK & Yrd. Doç. Dr. Kadir ÖZTAŞ

Yazışma Adresi Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Dergisi Editörlüğü

Kozağaç Mevkii 42550 – Akşehir – Konya Telefon: 0 332 814 01 11

E-mail: [email protected] http://www.akmyo.com/

Dergide yayınlanan makalelerdeki her türlü sorumluluk yazarlara aittir.

Makale yazım kurallarını internet adresimizden öğrenebilirsiniz.

Page 2: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

HAKEMLER

Prof. Dr. Abdülkadir BULUŞ, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Adem ESEN, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi

Prof. Dr. Adem ÖĞÜT, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Ali ACAR, Selçuk Üniversitesi

Prof. Dr. Birol AKGÜN, Necmettin Erbakan Üniversitesi Prof. Dr. Çağatay ÜNÜSAN, KTO Karatay Üniversitesi

Prof. Dr. Doğan UYSAL, Celal Bayar Üniversitesi Prof. Dr. Fehmi KARASİOĞLU, Selçuk Üniversitesi

Prof. Dr. Hamza ATEŞ, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Prof. Dr. Hasan Hüseyin BAYRAKLI, Afyon Kocatepe Üniversitesi

Prof. Dr. Hasan Kürşat GÜLEŞ, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Kurtuluş KARAMUSTAFA, Erciyes Üniversitesi

Prof. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Mahmut TEKİN, Selçuk Üniversitesi

Prof. Dr. Meryem Akoğlu KOZAK, Anadolu Üniversitesi Prof. Dr. Naim Ata ATABEY, Selçuk Üniversitesi

Prof. Dr. Orhan ÇOBAN, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Orhan GÖKÇE, Selçuk Üniversitesi

Prof. Dr. Osman OKKA, KTO Karatay Üniversitesi Prof. Dr. Önder KUTLU, Selçuk Üniversitesi

Prof. Dr. Tahir AKGEMİCİ, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Ahmet AY, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Ali ALAGÖZ, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Ali ŞAHİN, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Aykut BEDÜK, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Baki YILMAZ, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Çetin BEKTAŞ, Erzincan Üniversitesi Doç. Dr. Gülise GÖKÇE, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. H. Tuğba EROĞLU, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Haldun SOYDAL, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Haluk TANRIVERDİ, Sakarya Üniversitesi Doç. Dr. Melek Acar BOYACIOĞLU, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Mete SEZGİN, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Mikail ALTAN, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Muammer ZERENLER, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Murat ÇEMREK, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Murat ÇETİNKAYA, Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa SEMİZ, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Rıfat IRAZ, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Serdar ÖGE, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Süleyman KARAÇOR, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Zeynep KARAÇOR, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Ahmet YATKIN, Fırat Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Adnan KALKAN, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ahmet KAYA, Harran Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Erdal BAYRAKÇI, Selçuk Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Haluk DUMAN, Aksaray Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. İsmail SEVİNÇ, Selçuk Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Mehmet YILDIZ, Selçuk Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Metin AKSOY, Selçuk Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Savaş ERDOĞAN,Selçuk Üniversitesi

Page 3: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

İÇİNDEKİLER

Mehmet Ali AKTAŞ Ayşe Nilgün ERTUĞRUL

660 NOLU KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMUNUN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME’NİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE MESLEK MENSUPLARININ GÖRÜŞLERİ

..... 1

Anıl ÇEKİÇ Alpay KARASOY

TÜRKİYE’DEKİ BELEDİYELERDE KARAR VERME DİNAMİĞİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA ..... 11

Şule ÇİVİTÇİ Şerife Gülcü YILDIZ

HAZIR GİYİM ALIŞVERİŞİ YAPAN MÜŞTERİLERİN ANLIK SATIN ALMA DAVRANIŞLARI ..... 23

Bilal ERDEM ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN TÜKETİM KÜLTÜRÜ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ .....33

Mehmet GÖKÜŞ YENİ KAMU YÖNETİMİ YAKLAŞIMI TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN YAPISAL ve İŞLEVSEL SORUNLARINA ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ? ..... 45

Arzu GÜRDOĞAN TRIANGULATION TEKNİĞİNİN TURİZM ALANINDA KULLANILMASI ..... 55

Ahmet KAYA AŞAMALI ÖRNEKLEME VE İZMİR İLİ UYGULAMASI ..... 63

Hacı Arif TUNÇEZ TMS 41 TARIMSAL FAALİYET KAPSAMINDA CANLI VARLIKLARA İLİŞKİN MUHASEBE İŞLEMLERİ ..... 69

Emin UZUN Özgür AK

BANKALARDA OPERASYONEL RİSKLER İÇİN ÖNERİLEN SERMAYE GEREKSİNİMİ YAKLAŞIMLARININ SEMAYE YETERLİLİK ORANINA ETKİSİ: HİPOTETİKBİR UYGULAMA

..... 79

Ayten YAĞMUR İSTİHDAM EDİLEBİLİRLİK AÇISINDAN EĞİTİM-İSTİHDAM İLİŞKİSİ: KONYA BÖLGESİ İMALAT SANAYİİ ÖRNEĞİ ..... 89

Dergi Yazım Kuralları ..... 101

Page 4: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

660 NOLU KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMUNUN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ

HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME’NİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE MESLEK MENSUPLARININ GÖRÜŞLERİ

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali AKTAŞ∗

Arş. Gör. Dr. Ayşe Nilgün ERTUĞRUL**

ÖZET

2 Kasım 2011 ve 28103 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu görev ve yetkileri “Kamu gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumu’na” devredilmiştir. Böylece denetim ve muhasebe standartlarını hazırlama ve yayımlama yetkisi söz konusu kuruma verilmiştir. Muhasebe Standartları ile Denetim Standartları konusunda aynı kurumun tek yetkili olmasının olumlu birçok yönü olmakla birlikte, alandaki pratik uygulamalarda var olan tereddütlerin de giderilmesi önemli görülmektedir. Günümüze kadar süregelen standart hazırlama ve denetim işlerini yürüten kurum ve kişilerin göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çekilecektir. Bu çalışmada meslek mensuplarının ilgili Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili görüşlerine ve bakış açılarına yer verilerek, eksik kalan yönlere ışık tutulmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Finansal Raporlama Standartları, Denetim Standartları, Gözetim

EVALUATION OF THE DECREE LAW NO 660 CONCERNING THE ORGANIZATION AND DUTIES OF PUBLIC OVERSIGHT

ACCOUNTING AND AUDITING STANDARDS AGENCY AND OPINIONS OF PROFESSIONAL MEMBERS

ABSTRACT

With the Decree Law concerning the organization and duties of Public Oversight Accounting and Auditing Standards Agency published in Official Journal No:28103 and dated 2 november 2011, authority and duty of the Board of Turkey Accounting Standards were assigned to Public Oversight Accounting and Auditing Standards Agency. Thus, the authority of arrangement and publication of audit and accounting standards were transfered to the aforementioned agency. There are several positive aspects of being the sole competent of an institution in both accounting and auditing standards, nevertheless it seems crucial to eradicate the indecisions concerning praxis in the field. It will be called attention that professionals and institutions who have executed hitherto the Standard preparation and auditing activities should not be ignored. In this study, opinions and point of views of the Professional members on the Decree Law will be included and attempted to enlighten the missing parts.

Keywords: Financial Reporting Standards, Aduting Standards, Oversight

∗ Ufuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ** Ufuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Page 5: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

2

GİRİŞ

Muhasebe mesleğinin en önemli kuralı, etik değerler çerçevesinde kaliteli doğru, güvenilir, zamanlı ve tam bilginin sunumunu sağlamaktır. Dolayısıyla gerek muhasebe kayıtlarının yapılmasıyla ilişkili personelin gerekse muhasebe bilgilerinin denetlenmesiyle ilişkili kişi ve/veya üst kurulların bu etik değerler çerçevesinde hareket edebilecek yetkinlik ve yeterliliğe haiz olmaları gerekmektedir.

Uluslararası çerçevede muhasebe ve finansal raporlama alanında yaşanan gelişmelere pek çok ülke gibi Türkiye’nin de ayak uydurduğu bilinmektedir. Özellikle Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına (UFRS) uyumlu bir Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS) seti oluşturmak ve sonrasında tam çeviri olarak uluslararası finansal raporlama standartlarını benimsemek Türkiye'de muhasebe alanı açısından önemli bir gelişme olmuştur. Bu alanda çeşitli çalışmalar yapılmıştır.

Bununla birlikte denetim alanında da uluslararası bir uyum süreci oluşmuş ve Uluslararası Denetim Standartları benimsenmiştir. Türkiye’de, denetimde uluslararası standart setine uyulmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu’ndaki değişmeler ve bunun ardından kabul edilen 660 nolu Kamu Gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, son gelişmeler olarak sayılabilir. Bu çalışma sözkonusu KHK’den yola çıkılarak hazırlanmıştır.

UMS/UFRS’ DEN TMS/TFRS’YE

UMS’lere yönelik ilk çalışmalar, 1973 ile 2000 yılları arasına kadar The International Accounting Standards Committee (IASC) tarafından yürütülmüştür. Sonrasında IASC, kendi bünyesinde oluşturmuş olduğu bir kurul olan International Accounting Standards Board’a (IASB), bu görevi devretmiştir. IASB’nin muhasebe standartları hazırlamadaki görevleri şunlardır: (TMSK, 2009)

• Kaliteli, saydam ve anlaşılır uluslararası muhasebe standartları geliştirmek,

• Ulusal muhasebe standartlarını ve uluslararası muhasebe standartlarını birbirine yaklaştırmak,

• Taslakları (Exposure Draft) çıkartmak ve geliştirmek,

• Uluslararası Finansal Raporlama Yorum Komitesi (IFRIC) tarafından oluşturulan yorumları onaylamak,

• Oluşturulmakta olan bir standartla ilgili ulusal standartları ve uygulamaları gözden geçirmek,

• Büyük projelerde görüş almak üzere uzmanlardan oluşan komiteler kurmak,

• Büyük projelere, önceliği olan işlere ve gündeme ilişkin Standart Danışma Konseyi (SAC)’ne danışmak,

• Her bir proje için şart olmamakla beraber, standartlar oluşturulmadan önce, standardın her çevrede uygulanabilir ve işleyebilir olduğundan emin olmak için hem gelişmiş ülkelerde hem de gelişmekte olan pazarlarda saha analizi (field test) yapmak.

Türkiye'de muhasebenin başlangıçta vergi amaçlı görülmesi sebebi ile muhasebe ilke ve kavramları standart belirleme sürecine kadar Maliye Bakanlığı tarafından açıklanmaktaydı. Özellikle 1990 lı yıllarda “Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği”ni yayımlayan Maliye Bakanlığı, ülkemizde muhasebe alanında tekdüzen bir yapı getirmek adına önemli bir başlangıç yapmıştır. Ancak tekdüzen bir yapının her kuruma uymayacağı anlaşılmış, bu nedenle SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) ve vergi yasaları açısından çok başlı bir raporlama şekli ortaya çıkmıştır. Standart hazırlama konusunda SPK ve BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) başı çekerken, bunlarla birlikte Türkiye Muhasebe Standartları Kurumu standartlar seti hazırlamaya başlamıştır.

Türkiye'de uluslararası standartlara uyum adına ilk önemli çaba Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği’nin Uluslararası Muhasebe Standartlarını Türkçeye çevirip yayınlaması olmuştur. Sonrasında, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) bünyesinde, Türkiye Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu (TMUDESK) oluşturulmuştur. Sözkonusu kurum, uluslararası muhasebe standartlarını temel alarak 19 adet ulusal muhasebe standardı yayınlanmıştır. Asıl önemli gelişme, 1999 yılında kurulan Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) ile yaşanmıştır.(Üstünel,s.3)

Page 6: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Mehmet Ali AKTAŞ – Ayşe Nilgün ERTUĞRUL

3

Uluslararası standartların oluşturulması sürecinde en önemli basamak, direktiflerdir. Avrupa Birliği’nin (AB) Dördüncü ve Yedinci direktifleri, finansal tablolarla, sekizinci direktifi, finansal tabloların denetimi yapan denetçilerin nitelikleri ile ilgilidir. (Gökdeniz, 1996; s.29).

AB direktiflerinin oluşturulmasında Avrupa Muhasebeciler Federasyonu önemli katkı sağlar. Diğer bir deyişle, bir direktifin kabul edilmesinde meslek örgütlerine de büyük pay düştüğü özellikle söylenebilir. (Sağlam; s.50) Benzer şekilde bir ülkede, muhasebe ya da denetim standardı oluşturmada ya da uyumlaştırmada meslek örgütlerinin ve akademik çevrenin düşüncelerinin göz önünde tutulması ve bizzat katkılarının olmasının sağlanması gereklidir.

660 SAYILI KHK’YE KADAR DENETİM STANDARTLARI VE DENETÇİLER

660 sayılı KHK’ye kadar ülkemizde bağımsız denetimle ile ilgili düzenlemeler Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından yapılmaktaydı. (Esendemir, 2011; 646-647 ) Denetim standartları olarak da uluslar arası denetim standartları yol gösterici olarak alınmaktaydı. Buna uygun şekilde denetim yapacak firma ve denetçilerin özellikleri belirlenmekteydi.

Uluslararası standartlarda belirtilen kaliteli denetim için denetim firmalarının özellikleri; (AICPA, 2012; s.5) liderlik, etik, müşteri ilişkileri, insan kaynakları, denetim performansı ve izleme başlıkları altında değerlendirilmiştir. Buna göre, Firma, içsel kültürü de destekleyen politika ve yordamları tasarlamalıdır. Bunu yapabilmek için liderlik özelliklerine sahip olunmalı ve gereken sorumluluk üstlenilmelidir. Denetim firmasının, personelin uyması gereken etik gerekliliklerle ilgili politika ve yordamları düzenlemeler konusunda makul güvence sağlaması etik amaçlar ile ilgilidir. (AICPA, 2012; s.6) Denetim firmasının yetkin ve yetenekli, etik ilkelere uyan uygun personelin istihdam edilmesi insan kaynakları başlığı altında değerlendirilmiştir. (AICPA, 2012; s.8) Denetim için gerekli teknoloji ne kadar üst düzey olursa olsun, bu teknolojiyi kullanabilecek, sonuçları değerlendirip yorumlayabilecek tecrübeli ve yetenekli insan kaynağı en önemli unsur olmaya devam edecektir. Denetim performansı, tecrübeyle, mesleki yeteneğin birleşmesi sonucu yüksek derecede olacaktır. İzleme, yapılan denetimin yararlılığının takibi anlamına gelecektir.

660 SAYILI KHK’NİN OLUMLU VE OLUMSUZ YÖNLERİ

Kamu Gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, standart hazırlama ve denetim yapmada şimdiye kadar işleyen sistemi değiştirmesi sebebiyle özellikle meslek mensuplarının ve akademisyenlerin dikkatini çekmiş, olumlu ve olumsuz eleştirilerine maruz kalmıştır.

660 Sayılı KHK’nin Olumlu Yönleri 660 nolu KHK, öncelikle ortak bir gözetim anlayışı getirmiş olması yönüyle olumlu karşılanmalıdır. Finansal raporlama

standartları ve denetim standartları hazırlama konusunda ortak bir anlayışın olması, hesap verebilirliğin bu iki önemli ayağının aynı yönde gitmesi konusunda katkı sağlayacaktır. Diğer bir deyişle, zaten denetçilerin denetim sırasında Türk Ticaret Kanunu’nu da göz önüne alarak finansal raporlama standartlarına uyumu denetlenmesi gerektiği konusu da bu anlayışı güçlendirir. Diğer yandan kamunun ve özel sektörün farklı uzmanlarca denetleniyor olması denetimde bir çeşit çok başlılığa sebep olmaktadır. Bu KHK ile tek bir üst gözetim kurumu tarafından sınırları çizilmiş standartları belirlenmiş bir denetim sistemi ortaya çıkacaktır. Ancak, bu olumlu yönlerin görülebilmesi için kuruma verilmiş olan yetkilerin bugüne kadar denetim ve standart hazırlama görevlerini başarıyla yerine getirmiş meslek mensuplarının üzerinde bir iktidar oluşturmaya yönelmemesi gerekmektedir.

KHK ile bağımsız denetçilerin denetim standartlarına uymamaları durumda hatalarından dolayı verebilecekleri zarardan dolayı hukuken sorumlu olduklarını kesin olarak belirtilmiştir. Bu madde, hata ve hilelerin önlenmesinde azami dikkatin gösterilmesi için olumlu bir kıstas olmuştur.

Araştırmamıza katılan meslek mensuplarından, bir üst kurulun meslek mensuplarının çıkarlarının korunması için gereklilik olduğu yönünde görüş belirtenler mevcuttur.

Page 7: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

4

660 Sayılı KHK’nin Olumsuz Yönleri Kamu Gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumunun varlığı üst gözetim açısından önemli olmakla beraber,

önceki standart hazırlama kuruluşlarının standart hazırlama konusundaki yetki ve yetenekleri ile meslek mensuplarının haiz oldukları denetim yeteneklerini göz ardı etmesi bakımından pek çok çevre tarafından eleştirilmektedir. Araştırmamız kapsamında görüş ve önerilerini istediğimiz meslek mensuplarından gelen bir görüşe yetki ve sorumlulukların çok kişiye değil de kısıtlı kişiler eline verilmesi etik görülmemektedir. Diğer bir görüş, TÜRMOB tarafından verilen eğitimler ve mali müşavir olma aşamalarında var olan sınavlar ölçme konusunda yeterli olmaktadır ve ayrı bir sınavla mesleki tecrübesinin ölçülmesinin adil olmadığı yönündedir. Aynı doğrultuda, bir başka katılımcı da meslek yasasında belirtilen asgari şartların meslek mensuplarının yetkinlik ve yeterliliğini ölçebildiği konusunda görüş belirtmiştir. Ayrıca KHK’de bu yasaya atıfta bulunulması gerektiği görüşü mevcuttur. Diğer taraftan, KGMDSK oluşturulurken tarafların bilgilerine başvurulmaması, alt yapısının hazır olmaması denetçi olacakları ve denetçileri zor durumda bırakmıştır şeklinde bir yaklaşım da mevcuttur. Aynı doğrultuda bir katılımcıya göre de işin mutfağında olan meslek örgütlerinin görüşünün mutlaka alınması gerekmekte, asıl olarak muhasebe ve denetim işinden uzak kişiler müdahalede bulunmamalıdır.

MESLEK MENSUPLARININ 660 NOLU KHK HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİNE İLİŞKİN UYGULAMA

Meslek mensuplarının 660 nolu KHK’ye olan olumlu/olumsuz tepkileri istatistiksel bir araştırma ile aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.

Araştırmanın Konusu Bu araştırma, Kamu Gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun

Hükmünde Kararnamenin meslek mensupları açısından değerlendirilmesi, görüş ve önerilerinin alınması amacıyla yapılmıştır.

Araştırma Yöntemi Araştırma yöntemi olarak anket yöntemi seçilmiştir. Anket soru formları, internet üzerinden Ankara’daki meslek

mensuplarına ulaştırılmış, 73 meslek mensubundan geri dönüş sağlanmıştır. Anket soruları şu bölümlerden oluşmaktadır: Demografik sorular (Görev, çalışma yılı, cinsiyet); muhasebe ve denetim standartlarının bilinip bilinmediğine dair evet-hayır soruları; KHK’ye ilişkin ve geçmiş standart hazırlayıcı ve uygulayıcı kurumlara ilişkin fikirlerin belirlenmesi amacıyla sorulan beşli likert ölçeğine göre hazırlanmış sorulardır.

Araştırmanın Analizi Bu araştırmanın analizi SPSS 15 ile yapılmıştır. Analizde öncelikle frekans dağılımları verilmiş sonrasında birbiri ile

ilişkili düşünceler için korelasyon analizi ve farklı düşünceler için eşleştirilmiş t testi kullanılmıştır.

Yüzde Dağılımları

1. Meslek mensuplarının eğitim durumları aşağıda verilmiştir:

Tablo 1. Eğitim Durumu

İlk ve/veya orta 0 0% Lise ve dengi 5 7% Üniversite 55 81% Yüksek lisans 5 7% Doktora ve üstü 3 4%

Page 8: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Mehmet Ali AKTAŞ – Ayşe Nilgün ERTUĞRUL

5

2. Meslek mensuplarının mesleki dağılımları:

Tablo 2. Mesleki dağılım

Akademisyen 1 1% Yeminli Mali Müşavir 2 3% Serbest Muhasebeci Mali Müşavir 65 96% Serbest Muhasebeci 2 3% Bağımsız Denetçi 4 6%

3.Çalışma Yılı:

Tablo 3. Çalışma Yılı

1-5 yıl 11 16% 6-10 yıl 12 18% 11-15 yıl 11 16% 15- 20 yıl 13 19% 20 yıldan fazla 21 31%

Page 9: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

6

4. Türkiye Muhasebe/Finansal raporlama Standartları hakkında bilgi sahibi misiniz?

Tablo 4. TMS’ler hakkında fikir

Evet 62 91% Hayır 6 9%

5. Denetim Standartları hakkında bilgi sahibi misiniz?

Tablo 5. Denetim standartları hakkında fikir

Evet 59 87% Hayır 8 12%

Korelasyon Analizi ve Eşleştirilmiş t testi Analizleri

1. Hipotez:

Katılımcılara Göre, Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını oluşturmada ve yayımlamada TMSK 660 nolu KHK’ye kadarki çalışmalarında yeterli olması ile Türkiye’de denetim standartlarını yayımlamada 660 nolu KHK’ye kadar bir sorunla karşılaşılmadığı arasında anlamlı bir ilişki vardır. (Anket Sorusu: 6-1 ve 6-5)

Tablo 6. Korelasyon Tablosu

bir bes bir

Pearson Correlation 1 ,415(**) Sig. (2-tailed) ,001 N 70 64

bes

Pearson Correlation ,415(**) 1 Sig. (2-tailed) ,001 N 64 64

Bu hipotezin araştırılması için ilgili sorular arasındaki korelasyon incelenmiş ve Pearson korelasyon katsayısı 0,415 bulunmuş ve buna göre, Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını oluşturmada ve yayımlamada TMSK 660 nolu KHK’ye kadarki çalışmalarında yeterli olması ile Türkiye’de denetim standartlarını yayımlamada 660 nolu KHK’ye kadar bir sorunla karşılaşılmadığı arasında anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

2. Hipotez:

Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını oluşturmada ve yayımlamada TMSK 660 nolu KHK’ye kadarki çalışmalarında yeterli olduğuna dair verilen olumlu cevaplar, 660 nolu KHK gerekli bir düzenleme olduğuna dair olumlu cevaplardan anlamlı derecede fazladır.

Tablo 7. Paired Samples Statistics 1-7

Mean N Std. Deviation Std. Error Mean Pair 1

bir 3,46 68 1,177 ,143 yedi 2,99 68 1,430 ,173

Tabloda, Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını oluşturmada ve yayımlamada TMSK 660 nolu KHK’ye kadarki çalışmalarında yeterli olduğuna dair verilen yanıt puanların ortalamasının, 660 nolu KHK gerekli bir düzenleme olduğuna verilen yanıtlardan daha yüksek olduğu görülmektedir. Ancak bu farkın rastlantısal olup olmadığını belirleyebilmek için Paried Samples Test tablosuna bakmak gereklidir.

Page 10: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Mehmet Ali AKTAŞ – Ayşe Nilgün ERTUĞRUL

7

Tablo 8. Anlamlılık Tablosu 1-7

Paired Differences t Sig (2-tailed) Mean Std Deviation

Pair 1-7 0,471 1,661 2,336 0,023 p<0,05

Bu hipotezin test edilmesinde Eşleştirilmiş örneklem t testi kullanılmıştır. Bu test, iki farklı düşünce arasında bir fark olup olmadığının ölçülmesi amacıyla yapılmaktadır. Buna göre, spps 15 “Paired Sample t Test” kullanılmıştır. Test sonucuna göre, Paired Samples Test tablosunun Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0,023 olduğu görülmektedir. Test, p < 0,05 düzeyinde yapıldığından bu değer, iki düşünce arasında anlamlı bir fark olduğu sonucuna ulaştırmaktadır.

3. Hipotez:

Türkiye’de denetim standartlarını yayımlamada 660 nolu KHK’ye kadar bir sorunla karşılaşılmamasına dair olumlu cevaplar; standart hazırlama ve yayımlama, meslek mensuplarını denetim ve gözetim alanında değerlendirme konusunda tek bir kurumun olması gerekliliği olumlu cevaplardan anlamlı derecede fazladır.

Tablo 9. Paired Samples Statistics beş-11

Mean N Std. Deviation Std. Error Mean Pair

bes 3,31 64 1,167 ,146 onbir 3,84 64 1,394 ,174

Standart hazırlama ve yayımlama, meslek mensuplarını denetim ve gözetim alanında değerlendirme konusunda tek bir kurumun olması gerekliliğine dair verilen yanıt puanların ortalamasının, Türkiye’de denetim standartlarını yayımlamada 660 nolu KHK’ye kadar bir sorunla karşılaşılmamasına dair yanıt ortalamalarından fazla çıkmıştır. Bu da Hipotezin kabul edilemediği anlamını taşır. Ancak bu farkın rastlantısal olup olmadığını belirleyebilmek için Paried Samples Test tablosuna bakmak gereklidir.

Tablo 10. Anlamlılık Tablosu 5-11

Paired Differences t Sig (2-tailed) Mean Std Deviation

Pair 5-11 -0,531 1,745 -2,435 0,018

Bu hipotezin test edilmesinde Eşleştirilmiş örneklem t testi kullanılmıştır. Bu test, iki farklı düşünce arasında bir fark olup olmadığının ölçülmesi amacıyla yapılmaktadır. Buna göre, spps 15 “Paired Sample t Test” kullanılmıştır. Test sonucuna göre, Paired Samples Test tablosunun Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0,018 olduğu görülmektedir. Test, p < 0,05 düzeyinde yapıldığından bu değer, iki düşünce arasında anlamlı bir fark olduğu sonucuna ulaştırmaktadır.

4. Hipotez:

Bu güne kadar yayımlanmış TMS ve TFRS’ler uluslar arası uyum sürecinde yeterli olmasına dair verilen yanıt puanları ortalaması, Standart hazırlama ve yayımlama, meslek mensuplarını denetim ve gözetim alanında değerlendirme konusunda tek bir kurumun olması gerekliliğine göre anlamlı derecede fazladır.

Tablo 11. Paired Samples Statistics 3-11

Mean N Std. Deviation Std. Error Mean Pair üç 3,43 67 1,076 ,131

onbir 3,82 67 1,370 ,167

Standart hazırlama ve yayımlama, meslek mensuplarını denetim ve gözetim alanında değerlendirme konusunda tek bir kurumun olması gerekliliğine dair verilen yanıt puanları ortalamasının, bu güne kadar yayımlanmış TMS ve TFRS’ler uluslar arası uyum sürecinde yeterli olmasına dair verilen yanıtlarınkinden fazla olduğu görülmüştür. Anlamlılığının test edilmesi amacıyla aşağıdaki tabloda görülen Sig. değerine bakılmıştır. Buna göre hipotezin tersi bir durum ortaya çıkmıştır.

Page 11: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

8

Tablo 12. Anlamlılık Tablosu 3-11

Paired Differences t Sig (2-tailed) Mean Std Deviation

Pair üç-onbir -0,388 1,792 -1,773 0,081

Bu hipotezin test edilmesinde Eşleştirilmiş örneklem t testi kullanılmıştır. Bu test, iki farklı düşünce arasında bir fark olup olmadığının ölçülmesi amacıyla yapılmaktadır. Buna göre, spps 15 “Paired Sample t Test” kullanılmıştır. Test sonucuna göre, Paired Samples Test tablosunun Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0,081 olduğu görülmektedir. Test, p < 0,05 düzeyinde yapıldığından bu değer, iki düşünce arasında anlamlı bir fark olduğu sonucuna ulaştırmaktadır.

5. Hipotez:

660 nolu KHK yeterli bir düzenleme olmasına dair verilen yanıt puanların ortalamasının, Kamu Gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumu’nun bir meslek birliği olan TÜRMOB’dan destek ve fikir alması gerekli olduğuna dair yanıt puan ortalamalarından anlamlı derecede fazladır.

Tablo 13. Paired Samples Statistics 8-12

Mean N Std. Deviation Std. Error Mean Pair

sekiz 2,54 68 1,152 ,140 oniki 4,81 68 ,605 ,073

Kamu Gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumu’nun bir meslek birliği olan TÜRMOB’dan destek ve fikir alması gerekli olduğuna dair verilen yanıtların puan ortalamalarının, 660 nolu KHK yeterli bir düzenleme olması düşüncesine dair verilen yanıtların puan ortalamalarından yüksek olduğu görülmüş ve anlamlılığı aşağıdaki tabloda Sig. değeri ile belirlenmiştir. Hipotezin tersi bir sonuç ortaya çıkmıştır.

Tablo 14. Anlamlılık Tablosu 8-12

Paired Differences t Sig (2-tailed) Mean Std Deviation

Pair sekiz-oniki -2,265 1,410 -13,243 0,000

Bu hipotezin test edilmesinde Eşleştirilmiş örneklem t testi kullanılmıştır. Bu test, iki farklı düşünce arasında bir fark olup olmadığının ölçülmesi amacıyla yapılmaktadır. Buna göre, spps 15 “Paired Sample t Test” kullanılmıştır. Test sonucuna göre, Paired Samples Test tablosunun Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0,000 olduğu görülmektedir. Test, p < 0,05 düzeyinde yapıldığından bu değer, iki düşünce arasında anlamlı bir fark olduğu sonucuna ulaştırmaktadır.

6. Hipotez

660 nolu KHK oluşturulurken meslek mensuplarının fikirleri alınmış olmasına dair verilen yanıt puanların ortalaması, Kamu Gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumu’nun bir meslek birliği olan TÜRMOB’dan destek ve fikir alması gerekliliğine dair yanıt ortalamalarından anlamlı derecede fazladır.

Tablo 15. Paired Samples Statistics 9-12

Mean N Std. Deviation Std. Error Mean Pair

dokuz 1,32 66 ,636 ,078 oniki 4,86 66 ,523 ,064

Kamu Gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumu’nun bir meslek birliği olan TÜRMOB’dan destek ve fikir alması gerekliliğine verilen yanıt puanların ortalaması, 660 nolu KHK oluşturulurken meslek mensuplarının fikirleri alındığına dair yanıt puan ortalamalarından anlamlı derecede fazladır. Bu fazlalığın anlamı da aşağıdaki tabloda verilen Sig. değeri ile ölçülmektedir. Buna göre hipotezin tersi bir durum ortaya çıkmıştır.

Page 12: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Mehmet Ali AKTAŞ – Ayşe Nilgün ERTUĞRUL

9

Tablo 16. Anlamlılık Tablosu 9-12

Paired Differences t Sig (2-tailed) Mean Std Deviation

Pair dokuz oniki -3,545 0,96 -29,89 0,000

Bu hipotezin test edilmesinde Eşleştirilmiş örneklem t testi kullanılmıştır. Bu test, iki farklı düşünce arasında bir fark olup olmadığının ölçülmesi amacıyla yapılmaktadır. Buna göre, spps 15 “Paired Sample t Test” kullanılmıştır. Test sonucuna göre, Paired Samples Test tablosunun Sig. (Anlamlılık) sütunundaki değerin 0,000 olduğu görülmektedir. Test, p < 0,05 düzeyinde yapıldığından bu değer, iki düşünce arasında anlamlı bir fark olduğu sonucuna ulaştırmaktadır.

YORUM

Yukarıdaki analizlerden çıkan sonuçlara göre,

Katılımcıların, 660 nolu KHK’den önce finansal raporlama standartları hazırlamasının ve yayımlanmasının, denetim standartları hazırlanması ve yayımlanması ile ilişkili olduğu görülmektedir. Buna göre, katılımcılar her iki konuda verdikleri yanıtlarda aynı yönde düşünceye sahiptirler. Diğer bir ifadeyle ilgili KHK’ den önce her iki standardın hazırlanma ve yayımlanmasına olan yaklaşımların benzer sonuçlar verebileceği düşünülmektedir. Diğer analizler de buna bağlı olarak genişletilmiş ve analiz sonuçları ortaya çıkartılmıştır.

Yapılan analizler göstermektedir ki, katılımcılar, her ne kadar 660 nolu KHK’yi kısmen gerekli görseler de, katılımcıların, Türkiye Muhasebe Standartları Kurumunun, Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını oluşturmada ve yayımlamada yeterli olduğuna dair olumlu düşünceleri daha ağır basmaktadır. Diğer ifadeyle zaten yeterli ve yerleşik bir standart hazırlama sisteminin var olduğu katılımcılar tarafından onaylanmaktadır. Diğer taraftan, daha önce de belirttiğimiz gibi, katılımcıların bir kısmı, bir üst gözetim ve denetim kurumuna ihtiyaç olduğunu da desteklemektedirler.

Yine aynı doğrultuda, katılımcılar, Türkiye’de denetim standartlarını yayımlamada 660 nolu KHK’ye kadar kısmen bir sorunla karşılaşılmadığını düşünmektedirler ve bununla beraber, Standart hazırlama ve yayımlama, meslek mensuplarını denetim ve gözetim alanında değerlendirme konusunda tek bir kurumun olmasının kısmen gerekliliğini de belirtmişlerdir.

Bu güne kadar yayımlanmış TMS ve TFRS’ lerin uluslararası uyum sürecinde kısmen yeterli olduğunu düşünen katılımcılar, standart hazırlama ve yayımlama, meslek mensuplarını denetim ve gözetim alanında değerlendirme konusunda tek bir kurumun olmasının kısmen gerekliliğini de belirtmişlerdir. Her iki değerlendirmenin de kısmen yanıtına yakın olması, katılımcıların her iki konuda birbirine yakın ortalama bir fikre sahip olduklarını göstermektedir.

660 nolu KHK’ye katılımcıların olumlu yaklaşımına rağmen, katılımcılar, Kamu Gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumu’nun bir meslek birliği olan TÜRMOB’dan destek ve fikir almasını kesinlikle gerekli görmektedirler. Yine daha önceki fikirleri destekler biçimde bir üst gözetim kurumunun varlığına sıcak bakan katılımcılar, buna rağmen meslek örgütlerinden fikir alınmasının zorunluluğunu vurgulamışlardır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, meslek örgütlerini ve akademik çevreyi göz ardı edecek bir yapılanma işlerliği açısından zayıf kalacaktır. Ancak, katılımcıların, Kamu Gözetimi,Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumu’nun bir meslek birliği olan TÜRMOB’dan destek ve fikir alması gerekli görmelerine rağmen, 660 nolu KHK oluşturulurken meslek mensuplarının fikirlerinin hiç alınmadığını belirtmeleri vurgulamakta olduğumuz eksikliğin varlığını göstermektedir.

SONUÇ

Bu çalışmada 660 nolu KHK’den yola çıkılmış ve meslek örgütlerinin önemi vurgulanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma ile bir üst kurul olarak görev yapacak olan Kamu Gözetimi, Muhasebe Ve Denetim Standartları Kurumu sadece olumsuz veya sadece olumlu yönüyle değil her iki bakış açısından da değerlendirilmek istenmiş ve bunun için meslek mensuplarının görüşleri alınarak bilimsel bir sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır. Buna göre, yine çıkış noktamızı destekler şekilde, ilgili kurumun gerekliliğinin yanı sıra başta TÜRMOB olmak üzere bu konuda tecrübeli olan tüm meslek mensuplarının ve akademisyenlerin fikir ve destekleri alınmaksızın etkin bir gözetimin olmasının bir takım eksikliklere yol açacağı fikrine ulaşılmıştır. Eğer önemli olan ve amaçlanan, hesap verebilirliği ve saydamlığı artırmak ise, işin ehli kişilere başvurulması önem arz etmektedir. Diğer taraftan, kanun ile desteklenen meslek mensubu sınavlarının varlığı ve bugüne kadar bu sınavların seçiciliğine bir itirazın gelmemiş olması yeni bir meslek sınavını oluşturmanın gerekli olmayacağını düşündürmektedir.

Page 13: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

10

KAYNAKLAR

AICPA (2012), http://www.aicpa.org/research/standards/auditattest/downloadabledocuments/qc-00010.pdf [Erişim Tarihi: 20.08.2012]

Esendemir, Ebru,(2011) Uluslararası Denetim Standartları Ve Türkiye’deki Düzenlemeler Çerçevesinde Bağımsız Denetim Kuruluşlarında İnsan Kaynakları Yönetimi, CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:9, Sayı:2, Prof. Dr. Mahmut Kaplan Armağan Sayısı

Gökdeniz, A. Ümit (1996) , Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul

Sağlam Necdet, Avrupa Birliğinde Muhasebe Standartlarının Oluşum Süreci

TMSK(2009) http://www.kgk.gov.tr/contents/files/2009_Faaliyet_Raporu.pdf [Erişim Tarihi:01.08.2012]

Üstünel, Bülent, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu Ve Ulusal Finansal Raporlama Standartları,

http://archive.ismmmo.org.tr/docs/sempozyum/06sempozyum/5oturum/bulentustunel.pdf, [Erişim Tarihi:01.08.2012]

Page 14: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

TÜRKİYE’DEKİ BELEDİYELERDE KARAR VERME DİNAMİĞİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

Yrd. Doç. Dr. Anıl ÇEKİÇ*

Yrd. Doç. Dr. Alpay KARASOY**

ÖZET

Özellikle, Avrupa Birliği adaylık süreci kapsamında “yerindenlik” (subsidiarity) ilkesinin Türkiye’de giderek güç kazanması ile birlikte 2004 yılı ve sonrasında belediyeler mevzuatında yapılmış olan değişikliklerle, belediyelere verilmiş olan yetkiler ciddi oranda artırılmış durumdadır. Bu makalede Türkiye’deki belediyelerin verilmiş olan bu yetkiyi kullanırken vermekte oldukları kararlara ait dinamiklerin hangi faktörlerden ne kadar etkilendiğine, kararlarda özellikle Kamu Tercihi Teorisi kapsamındaki Maximand ilkesinin ne derece geçerli olabildiğine dair yapılmış olan alan araştımasında elde edilmiş olan bulgular değerlendirilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Yönetişim, Yerindenlik, Yerelleşme, Vekalet Teorisi, Kamu Tercihi Teorisi,

A RESEARCH ON DECISION MAKING MECHANISMS ON MUNICIPALITIES IN TURKEY

ABSTRACT

Following the empowerment of the Subisidiarity Principle in Turkey, especially within the process of European Union candidature, during and after year 2004 the responsibilities and authorities of municipalities in Turkey has been highly increased. In this article, the findings of a research performed in Turkish municipalities is discussed, in order to assess the factors, especially the Maximand principle in the scope of Public Choice Theory and their effects on the dynamics of the decision making mechanisms of municipalities.

Keywords: Governance, Subsidiarity, Localization, Agency Theory, Public Choice Theory, Principle of Maximand

GİRİŞ

3 Ekim 2005 sonrasında (tam üyelik müzakerelerinin başlamasından itibaren) Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkilerinde oldukça kritik bir uyum süreci yaşanmaktadır. Çiçekoğlu (2006,71), günümüzde belediye yönetimlerinin güçlendirilmesinin, merkezi politikalar geliştirilmesine destek olduğu ve bunun yanı sıra demokrasinin güçlenmesine katkı sağlayarak herkese eşit imkan ve fırsatlar sağlanması vasıtasıyla sosyal uyumun oluşmasında son derece etkili olduğu yönündeki görüşün AB dahilinde yaygınlaşmakta olduğunu belirtmektedir. Buna göre, belediyelerin kuvvetlendirilmesine yönelik olarak hayata geçirilen stratejilerin iki önemli ayağı bulunmaktadır. Bunlardan birisi yerel demokrasi, diğeri ise yerel özerklik şartıdır. Her ikisinin de dayandığı temel unsur hizmetin halka en yakın birim tarafından halkın katılımıyla verilmesidir.

3 Temmuz 2005 tarih ve 5393 sayılı yeni Belediye Kanunu’nun belediyelerin görev ve yetkilerini küreselleşme ve AB etkisi ile olabildiğince arttıran yapısının Türkiye özelinde çokça tartışılan bir husus olduğu bilinmektedir. Türkiye’nin AB ile bütünleşme sürecinde, AB’nin öncelikleri önermesi başlığı altında Türkiye’nin önüne koyulmakta olan “yerellik ilkesi” gibi yaklaşımların da uygulanması durumunda kalınması söz konusudur.

Yeni Kanun çerçevesinde akla gelen soruların başında, gerçekten Türkiye’nin üniter yapısı muhafaza edilmek kaydıyla, yerelleşmenin mümkün olup olmadığı gelmektedir. Bunun yanında, hizmetlerin yerelleşmesinin bir yandan siyasi yerelleşmenin olası yan etkilerini de tetikleyip tetiklemeyeceği, patronajın ve rüşvetin arttığı bir durumun oluşma ihtimalinin olup olmadığı soruları ortaya çıkmaktadır. Hizmetlerin hızlanması beklenirken kalitenin tümden düştüğü, ülke genelinde

* Atılım Üniversitesi, İşletme Fakültesi, [email protected] ** Aksaray Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, [email protected]

Page 15: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

12

yerel hizmetlerde bir kalite standardının bulunmadığı ve hizmette önceliklendirmenin tamamen yerel iktidarı ellerinde bulunduranların iradesine göre yapıldığı durumların ortaya çıkması olasılıkları da, yerindenlik ilkesi bağlamında ortaya çıkabilecek olası sıkıntılar olarak göze çarpmaktadır.

Bu makalede, söz konusu teorik çerçevede yapılan bir alan araştırması aracılığı ile bu konulara ışık tutulmaya çalışılmaktadır. Yine bu konular, Virginia İktisat Okulu’nun “Kamu Tercihi Teorisi”nin ve Jensen ve Meckling’in öncüsü olduğu “Vekalet Yaklaşımı”nın kuramsal temellerinden birisi olan “Maximand” ilkesi üzerine oturtulmakta ve değerlendirme bu kapsamda yapılarak bugüne kadar yapılmış diğer çalışmaların (Literatur taramasında, akademik çalışmaların yoğunlukla belediye gelirleri ve bilgi sistemleri ekseninde yapılmış oldukları tespit edilmiştir.) sınırları dışına çıkılmış olunmaktadır. Böylece, ek gelir kaynakları ve verimlilikle desteklenen saydam ve hesap verebilir bir belediyecilik anlayışının gerek siyasi iradeyi ve gerekse bürokratik erki elinde bulunduranlar tarafından ne derece uygulanabilir olduğu, belediye yetkililerinden alınmış olan yanıtlarla değerlendirilerek, Türkçe literatürde bugüne kadar üzerinde pek çalışılmamış bir konu kapsamında özgün bir çalışma yapılmış olunmaktadır.

Ayrıca, gün geçtikçe daha fazla yetkilere sahip olmaya başlayan belediye yöneticilerinin şeffaflaşma konusuna olan yaklaşımları konusunda da birtakım ipuçları vermesi beklenmektedir.

Bu araştırmanın içermekte olduğu bulgu ve değerlendirmelerin, yerelleşmenin çok tartışılan bir konu olduğu 2009 yılı Türkiye’sinde, “belediyelerin tarafsız, tüm vatandaşlara eşit mesafede bulunan kamu kurumları niteliğinde mi oldukları” yoksa “fiili duruma göre ağırlıklı olarak siyasi nitelikli yapılar şeklinde mi işledikleri” yönünde içermekte olduğu bir tespitle, siyasetçiler tarafından geliştirilmekte olan politikalara da yardımcı olabileceği düşünülmektedir.

Bu araştırmada, araştırmanın amaç, konu ve öneminin belirtildiği giriş bölümünü takiben, özellikle 20. Yüzyılın sonlarından itibaren tüm dünyada etkisini artırmış olan neoliberal ekonomik politikaların da etkisi ile Türkiye özelinde de etkisini güçlü bir şekilde hissettirmeye başlamış olan yerindenlik ve yerelleşme politikaları ile bunun kamu yönetimindeki yönetişim paradigmasına dair katılımcılık ilkesi kapsamındaki değerlendirmeleri kavramsal çerçeve bölümünde yapılmaktadır. Bunları takiben ise, çalışma kapsamında yapılmış olan alan araştırmasına dair verilerin yerelleşme ekseninde görev yaban aktörler bazında değerlendirilebilmesine destek verebilmek amacıyla , Kamu Tercihi ve Vekalet Teorilerinin incelendiği bir Kuramsal Tartışma bölümü, ve araştırmanın sorularının ve bu sorularla ilgili bulguların ve bunlara ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı Alan Araştırması, Bulgular ve sonuçlar bölümü yer almaktadır.

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde, araştırma konusu ile ilgili kavramsal altyapıya yönelik giriş yapılmaktadır. Diğer bir deyişle, yönetişim kavramı ve belediyeler ile ilgili literatür bilgileri sunulmaktadır. Öncelikle “Yönetişim” ve “Yerel Yönetişim” konuları detaylandırılmakta, sonrasında ise yönetişim düşüncesi içerisinde yerelde siyasi katılımın en üst düzeyde olmasının beklendiği noktanın belediyeler olduğundan hareketle, belediyelerin yapısı, ve görevlerine kısaca değinilip, gelirleri ile ilgili detaylı bilgi verilmektedir.

Yönetişim Birleşmiş Milletler’e (2002,12) göre yönetişim, siyasal sistemin yönetiminde, toplum ve hükümet arasında, ortak çalışma,

karşılıklı etkileşim ve birlikte karar alma koşullarına dayanmaktadır. İyi yönetişim ise; yine Birleşmiş Milletler (2002,13) tarafından, kamunun önem verdiği konular ile ilgili olarak, iktidarın kullanım şekli, siyasi kararların alınma gerekçeleri ve şekilleri, toplum bireylerinin kendi görüşlerini de savunabilmeleri adına yapmaları gerekenler ile ilgili olan süreç, kurum ve gelenekleri de içine almakta olan sorumlu ve duyarlı güç kullanımı olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, bir yandan siyasi iradenin ekonominin çalışmasını temin etmesine, diğer tandan toplum bireylerinin devlet yönetiminde rol oynamaları ve işbirliği yaparak yönetimi daha mümkün kılmaları hedefini ortaya koymaktadır.

Aktan’a (2002) göre iyi yönetişim; devlet yönetiminde denetim, katılım ve temsilin, yerinden yönetimin, yönetimde şeffaflık ve hesap verme yükümlülüğünün, sınır ve kuralların, etik ve kalitenin, rekabet ve piyasa ekonomisi ile uyumlu şekilde yürüdüğü iktisadi ve siyasi bir kavramdır.

Diyalog ve uzlaşma “İyi yönetişim“ kavramının içerisinde bulunmaktadır. Gerçek demokrasi ve iyi bir yönetişim için halk; önce hür iradesi ve demokratik katılım ile temsilcilerini seçerek, onlara yönetme hakkını emanet etmeli, kamu yöneticileri ile yakın ilişki kurarak kararlara iştirak edebilmeli ve yöneticilerin ellerindeki kamu gücünü kötüye kullanmamaları için onları denetleyerek, bütün bu önemli kavramların varlığı ve işlerliğini sağlamalıdır.

Lincoln demokrasiyi “halkın, halk tarafından, halk için yönetimi” olarak tanımlamaktadır. Bu tanım, demokrasinin üç temel anahtarını ortaya koymaktadır. Bu anahtarlar; katılım, temsil ve denetimdir. Halkın, kendi temsilcilerini kendi hür iradesi ile seçebildiği, yönetime fiilen katılabildiği ve temsilcilerinin almış oldukları kararları ve yaptıkları uygulamaları

Page 16: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Anıl ÇEKİÇ – Alpay KARASOY

13

kontrol edip, denetleyebildiği bir siyasi düzen demokrasi olarak nitelendirilebilmektedir. Karl Popper demokrasiyi bir Açık Toplum düzeni olarak tanımlamakta olup, Aktan (2002), Şeffaflığı (açıklık) demokrasinin gereği olarak tanımlamaktadır.

Birleşmiş Milletler (2002,17) iyi yönetişimi; toplumdaki bireylerin taleplerine duyarlı, onları karar alma sürecine katan, hesap vermeye hazır ve etkin işleyen bir yönetim biçimi olarak tanımlamakta olup, iyi yönetişimin, toplumdaki bireyler, sivil toplum kuruluşları, siyasal seçkinlerin hep birlikte adil sayılarda yer alacakları bir müzakere ve görüşme ortamı dahilinde alınacak bağlayıcı ve yetkin kararlar aracılığı ile yönetim anlamını taşımakta olduğunu belirtmektedir.

Bu genel tanımın vereceği sonuçlar, yerel, ulusal ve uluslararası yönetim düzlemlerinde farklılıklar yaratabilmektedir. Şöyle ki;

Belediyecilik kapsamında; belediyelerin, sınırları dahilinde yaşamakta olan vatandaşlar ve onların katılımları ile birlikte kararları alma, bunları uygulama, ve vatandaşı kontrol ve denetim mekanizması içine dahil etmeleri ile yönetişim söz konusu olabilmektedir. Ulusal düzeyde ise, siyasi iradenin alacağı kararların vatandaşın, sivil toplumun ve siyasetçilerin içinde olduğu geniş katılımlı platformlarda tartışıldığı ve karar ve uygulamaların mutabakat ile oluştuğu, kontrol edildiği ve denetlendiği bir mekanizma ile iyi yönetişimin sözü edilebilecektir. Uluslararası iyi yönetişim ise, ulus devletler, uluslararası örgüt ve kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinin, hep birlikte karar alıp uyguladıkları ve uygulamaları birlikte izleyip kontrol edip denetledikleri bir çerçeveye oturtulmaktadır.

Güzelsarı’ya (2004) göre, Dünya Bankası’nın yönetişimi yönetsel içeriğine yoğun atıfta bulunarak tanımlıyor olması, özel sektör liderliğinde büyümeye yönelik doğru şartların hazırlandığı, saydam bir yönetim şeklini işaret etmektedir. Farklı bir bakışla, Dünya Bankası’nın yönetişim kavramını kalkınma yönetimi ile aynı paralelde düşündüğü ve bu doğrultuda dört ana kavramı ön planda tuttuğunu belirtmektedir. Bu kavramların ilki “Hesap verebilirlik”, yani kamu görevlilerinin almış oldukları kararların dayanaklarından ve sonuçlarından sorumlu olmalarını getirmektedir. Bir diğeri olan “Bilgilendirme” veya açık yönetim noktasında ise, özel sektöre ve yatırımcılara yönelik olarak önem arz edebilecek olan bütçe bilgilerinin, ekonomik durumların, piyasaların ve bunlara ait bilgilerin doğru şekilde ulaşılabilir olması önemlidir. “Saydamlık” prensibi, hesap verebilirlik prensibinin genişletilmesi, açık yönetim prensibinin desteklenmesi ve yolsuzlukların önüne geçilebilmesi adına, karar alma süreci dahilinde hizmeti verenler ve faydalananlar arasında danışma sürecinin canlı tutulmasını öngörür. Yönetişimin dördüncü önemli ilkesi ise “katılımcılık”tır. Katılımcılık, kamu hizmetinden faydalanmakta olan sivil güçlerin karar alma sürecine dahil olmaları ve kararlarda etkili olmalarının önünü açan önemli bir ilkedir.

Güzelsarı’ya (2004) göre, Yönetişim yaklaşımı içerisinde devletin görevi, amacı hizmet sunmak olan ve bu nedenle bir araya gelmekte olan özel sektör, kamu ve sivil toplumdan oluşan çok taraflı yapının koordinasyonunu sağlamak, olarak belirlenmiş durumdadır. Aslında burada icracı devlet anlayışından, düzenleyici devlet anlayışına doğru bir geçiş söz konusudur. Williams ve Young (1994,87) gibi kuramcılar, kamu özel sektör ve yönlendirme gücüne sahip sivil toplum örgütlerinin içine alındığı esnek bir yönetim anlayışı olan yönetişimin güçlenmesi durumunda “çoğulculuk, saydamlık, demokratikleşme, hesap verebilirlik, katılım” gibi ilkelerin çok daha ön plana çıkacağı görüşünü taşımaktadırlar.

Yönetişim kavramı yerel düzeyde de benzer bir yönetişim modelini tetiklemiş olup, Şengül’e (1999,12) göre, kent yönetimlerinde de sivil toplum kuruluşları, yerel devlet, ve yerel seviyede faal olan sermayeden oluşan üç taraflı bir yapı oluşmuş, bu yapı ile, “devlet, sermaye ve örgütlü emek” üçlemesinin yerini, “devlet, sermaye ve sivil toplum”un almaya çabaladığı bir yapı ortaya çıkmıştır. Politika üretimi noktasında Ulusal düzeyin önceliğini artık yavaş yavaş küresel önceliklere teslim ettiği bu dönemde, devletler yukarıda da belirtildiği üzere imzaladıkları uluslararası anlaşmalarla yönetişim zincirine eklenen yeni halkalar şeklinde değerlendirilebilmektedir. Bu durum doğrultusunda yerel yönetimlerin de uluslar arası sermaye sahibi devlet ve kurumlar ile ilişkiye girmesi ile birlikte yönetişim yaklaşımının da etkisiyle kamu hizmetlerinin sunulması işlerini gidebildiğince kamusal olmayan paydaşlarına bırakmışlardır. Bu süreç dahilinde özellikle, vakıf, dernek gibi gönüllü yapılar ve özel sektör kuruluşları ve yerel yönetimler çok büyük önem kazanmışlardır. Güzelsarı (2004,17) ve Şengül (1999,12), süreç dahilinde yerel yönetimin sermaye ve yerel yönetim, sivil toplum kuruluşlarının içinde olduğu üçlü bir kent yönetim yapısının oluştuğunu belirtmektedir.

Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nın bir ürünü olan ve 1992’de Rio de Janeiro’da yapılmış olan ve Dünya Zirvesi olarak da isimlendirilmekte olan “Gündem 21”, yerel yönetişim düşüncesinde çok önemli bir atılım olarak ön plana çıkmıştır. Güzelsarı (2004) “Gündem 21”in aslen sürdürülebilir kalkınma hedefinin hayata uygulanması yönünde bir eylem planı olarak tasarlanmış olduğunu belirtmektedir.

“Gündem 21” inisiyatifi dahilinde geleneksel merkezi ve hiyerarşik yönetim anlayışının yerini, yönetişim modeli almaktadır. Bu model kapsamında, sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşları da dahil olmak üzere yerel aktörler, uluslararası topluluklar ve merkez yönetimleri tarafından ortak olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Finansman politikalarının tespiti, yeni kaynakların ortaya çıkartılması, ekonomik ve teknik araçların belirlenerek, merkezi-yerel yönetim arasındaki dengelerin yerelleşme stratejisi doğrultusunda şekillenmesi, iktidar ve sivil toplum arası ilişkilerin güçlenmesi yine bu modelde söz konusudur.

Güzelsarı’ya (2004,18) göre, 2000’li yıllarda devletlerin en önemli vazifeleri devlet sivil toplum ortaklığını tesis ederek yoksulluğu azaltmaya çabalamak, yerelleşmek, kamusal faaliyetlerde açık ve şeffaf olmak, vatandaşın kararlara ve süreçlere

Page 17: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

14

katılımını sağlamak, ve sonuç itibarı ile demokrasiyi kurumsallaştırmak olmak durumundadır. Aslında Güzelsarı burada yönetişimin tanımını yapmaktadır.

Türkiye’de Yönetişim ve Yerel Yönetişim; Saydam Belediyecilik

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi Türkiye Ulusal Raporu’na göre (2002,20), Helsinki zirvesinde Türkiye’nin AB adaylığına yönelik olarak alınan kararı takiben Türkiye, devlet kurumlarında önemli reformların yapılmasını da kapsayan bir adaylık stratejisi izlemeye başlamıştır. Raporda, bu konudaki ilk ve en ciddi adımlardan bir tanesi ise karar alma ve denetim konularındaki saydamlık konusuna ciddi ağırlık verilmiş olması olarak belirtilmektedir.

Yönetimde Saydamlığın yolu, karar alma, yürütme ve denetimde kurumsallaşmış uygulamalardan, iktidarın yasa ve mevzuat değişikliği yapması noktasında belirli süreç ve uygulamalardan geçmektedir. Siyasal kararların ilgilendiren taraflarla (devlet, vatandaş, özel sektör..) uzlaşma sağlanarak alınmasını, yasa ve mevzuat aşamasının taslak aşamasından nihai aşamalarına kadar anlaşılabilir bir şekilde kaleme alınmalarını ve görüşlere açık olmasını gerektirir. Ayrıca, siyasi iradenin kararlarından menfi etkilenenlerin tepkilerinden doğabilecek olan gerek hukuki gerekse idari olsun hak arama prosedürlerinin net bir şekilde ortaya konulmuş olmasını gerektirmektedir.

Yönetişim kavramı dahilinde saydamlıkla çok yakın ilişkili olan diğer ilke “hesap verebilirlik” ilkesi olup, bunun uygulanabilmesi için gerekli mekanizmalar, siyasi, idari/mali ve hukuki olarak üç farklı başlık altında incelenebilmektedir (Birleşmiş Milletler, 2002,25). Siyasi hesap verebilirlik, siyasi erk kullananların sandık başında bir sonraki seçim dönemi verecekleri hesap, idari/mali hesap verebilirlik, gerek genel, gerek yerel yönetim birimlerinin verdikleri hizmetlerin bütçeye uygunluk ve yerindelik anlamında geçirmekte olduğu teftişlerde verdikleri hesap ve hukuki hesap verebilirlik ise anayasa ve yasal olarak tanımlanmış bir yargı denetim prosesini içermektedir. OECD’ye (2001,29) göre, hukuki denetimin giderek kurumsallaşmaya yönelmekte olduğu bir duruma Türkiye’nin yaklaşıyor olmasına ve son on yılda idarenin tasarruflarına yönelik olarak idari yargıya başvuran vatandaş sayısı oldukça artıyor olmasına rağmen, davaların ortalama bakılma süresi 167 gün gibi oldukça uzun bir süre olarak tespit edilmiş ve bu sürenin uzunluğunun yerel idari mahkemelerde davaların beklemelerine neden olduğu belirtilmiştir.

Yönetişimin diğer bir ilkesi olan katılımla ilgili olarak ise, yine Birleşmiş Milletler Türkiye Raporu (2002,35) kapsamında, yoğunlukla seçimlere ve siyasi kampanyalara katılımın, topluluklar şeklinde siyasi kurumlara talep, dilek ve şikayette bulunma şeklinde olduğu, toplumsal, ekonomik veya siyasi konularda kontrol ve önerilerde bulunma yada mevzuat üretilmesi veya düzenlenmesi noktasında çok fazla etkin olmadığı yönünde bir tespit yapılmıştır.

Birleşmiş Milletler Türkiye Raporu’na göre (2002,49), Yönetişimin hedefine uygun şekilde gerçekleşebilmesi içini her yönetim katmanında verilen hizmetlerin büyüklük ve verimliliği kadar, şeffaf ve kolay hesap verebilir olması gerekmektedir. Siyasal kararların alındığı katmanların halkla olabildiğince iç içe olması hem halkın kendisini bir paydaş gibi algılamasını hem de siyasi kararlara bir paydaş gibi katılmasını getirecektir. Söz konusu raporda yapılmış olan tespite göre belediye yönetimlerine katılım Türkiye halkının titizlikle üzerinde durduğu bir konu olmayıp, seçimlerde oy verdikten sonra yerel hayatı görmezden gelme eğilimi seçmenlerin genelinde yaygın durumdadır. Bu noktada yerindenlik ilkesinin yerleştirilmesi iyi yönetişimin önemli bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır.

Yerindenlik ilkesinin uygulanması ile, karar alma düzenekleri, kamusal görevlerin idaresine ait siyasi ve kanuni yetkiler ve kamu projelerinin planlanması hususları, merkez idare ve ilgili kurumlarından ziyade yerel yönetim kurumlarının görev ve hizmet alanına giriyor olmaktadır. Bu şekilde yönetişim kavramı dahilinde, karar alma düzeneğinin ve karar vericilerin hizmetten faydalananlara ve onların kontrol ve denetimine daha yakın olması sağlanmaktadır.

Baltacı ve Yılmaz’a (2006,248) göre, yerelleşmenin arkasında saklı olan amaç her ülke özelinde farklılaşıyor olmasına rağmen, ilkesel anlamda her ülke için hedef kamu yönetimi etkinliği ve hizmet kalitesinin arttırılmasıdır.

Baltacı ve Yılmaz (2006,250), yerindenlik ilkesi gereği son yıllarda geniş çaplı yerelleşme hareketi başlatmış olan Arjantin, Bosna, Endonezya, Filipinler, Kolombiya gibi ülkelerdeki başarısız uygulamalara atıfta bulunarak, suistimal, hile, usulsüzlük, rüşvet gibi olaylarla mücadele için gerekli engelleme mekanizmalarının kurulması veya etkinleştirilmesi öncesinde atılmış olan yerelleşme adımlarından bu ülkelerin fayda yerine zarar gördüklerini belirtmektedirler.

Baltacı ve Yılmaz (2006,250), öncelikle yerindenlik ilkesinin doğru şekilde hayata geçirilebilmesi için, yerel yönetimlerin mali ve idari kapasitelerinin olabildiğince güçlü olması gerekmekte olduğunu belirtmektedir. Buradan hareketle yerelleşme programlarında elde edilecek olan başarının, etkili gelir ve harcama yönetimi vasıtasıyla verimli hizmeti sunmayı hedefleyen belediyelerin izleme ve kontrol kabiliyetlerinin kuvvetlendirilmesine bağlı olduğu sonucu çıkarılabilmektedir. Söz konusu kabiliyetlerin artırılabilmesinin, mali kapasitenin artırılabilmesi ile yakından ilişkili olduğu söylenebilir. Ayrıca, kamu kesimi yolsuzluğu, israf, hile ve usulsüzlüklerin engellenebilmesi için etkili iç ve dış kontrol sistemlerinin mekanizasyonun henüz politikaların üretimi aşamasında yerleştiriliyor olması, saydam (şeffaf) bir ortamın oluşmasını dolayısıyla, belediyelerin gücünün artmasını ve hizmetlerine ait fayda/maliyet oranının maksimum seviyede olmasını sağlayacaktır.

Page 18: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Anıl ÇEKİÇ – Alpay KARASOY

15

Araştırmanın, bir sonraki bölümünde belediyelerde etkili kontrol sistemlerinin uygulanması önünde ortaya çıkabilecek olan potansiyel engellerin birçoğunun kaynaklanmakta olduğu düşünülen Kişisel Çıkar Maksimizasyonu unsurunun kuramsal dayanakları Vekalet ve Kamu Tercihi Teorileri bağlamında tartışılmaktadır.

KURAMSAL TARTIŞMA

İkinci bölümlerde verilmiş olan Kavramsal Çerçeve kapsamında Yönetişim yaklaşımının en temel ilkelerinden birisi olan yerelleşme felsefesinin hayata geçmesi noktasında ortaya çıkabilecek olan kontrol ve denetim eksikliklerinin giderilebilmesi için kontrol sistemleri çözüm olarak önerilmiş ve bu sistemlerin hayata geçmesi ile belediyelere hem planlama hem de gelirler anlamında yapabilecekleri katkılarına dair bilgiler verilmiştir.

Bu bölümde ise kontrol sistemlerinin belediyelere uygulanabilirliği noktasında ortaya çıkabilecek olan potansiyel engellerin gerek Vekalet gerekse Kamu Tercihi Teorileri detayında açıklanmasına çalışılacaktır.

Vekalet ve Kamu Tercihi Teorileri Çalışmanın bu bölümünde, Meckling ve Jensen’in öncülerinden kabul edildiği Vekalet Teorisi ve Virginia İktisat

Okulu’nun Kamu Tercihi Teorileri detaylandırılmakta, belediyelerde KBS’lerinin kurulması ve işletilmesi için gerekli olan siyasi ve bürokratik iradenin davranışına ait olası sorunların değerlendirilmesinde bu yaklaşımların temel varsayımlarının başında gelen “Kişisel Çıkarların Maksimizasyonu” düşüncesinden destek alınmaya çalışılmaktadır.

Vekalet Teorisi

Vekalet teorisinin ortaya çıkışı, ekonomistlerin, birlikte çalışma ve yardımlaşma durumunda olan tarafların motivasyonları, birbirlerini denetlemeleri ve aralarında gelişen bilgi akışı üzerine çalışmaya başlamalarına dayanmaktadır. Eisenhardt (1985,136) teorinin, bir işi yapan ve yaptıran arasındaki ilişkilerin en iyi nasıl organize edileceğini tanımladığını belirtmektedir.

Teori kapsamında bir kişi veya grup adına hareket eden kişiye vekil (agent), vekilin temsil ettiği grup veya kişiye ise asil (principal) denmektedir. Asil ve vekil arasındaki ilişki vekalet ilişkisi olarak adlandırılmaktadır.

Jensen (1986,323), vekillerin maaşlarının firmalar büyüdükçe arttığı gerçeğinden yola çıkarak, vekillerin önceliklerinin firmayı büyütmek, yani kazandığını firmaya yatırmak olduğunu, bunun daha büyük firma daha büyük ofis ve daha çok maaş anlamına geldiğini, asillerin yani firma ortaklarının önceliklerinin ise kar payı maksimizasyonu olduğunu belirtmektedir. Yeni yatırımların riskin dağıtılması anlamına gelmesi ve potansiyel getiriyi göreceli olarak düşürme noktasında olacağı için asil vekil çelişkisini ortaya koyduğu belirtilmektedir. Dechow ve Sloan (1991) özellikle emeklilik ve işten ayrılma aşamasındaki üst düzey vekillerin kontrol altında tutulmaların gerekliliğinin ampirik bulgularla tespit edildiğini, kısa vade getirisi olamayacak olan Ar-ge yatırımları gibi harcamaları bu dönemde azalttıklarının tespit edildiğini örnekleyerek belirtmektedir.

Bu bilgiler ışığında vekalet teorisinin temel varsayımları, işletme sahibi ve vekilinin farklı hedef ve amaçlara sahip oldukları, vekillerin hizmet ettikleri asillerin değil aslen kendi çıkarlarını maksimize etmeyi hedefledikleri, vekillerin sürekli olarak izlenememesinin asil tarafında sıkıntılara neden olduğu, denetlemenin sıkılaştırılmasının ek maliyetlere yol açacak olması, asil ile vekil arasında her örgüt için çatışmayı azaltıcı mekanizmaların ortaya çıkartılıp uygulanmasının gerektiğidir.

Kamu Tercihi Teorisi

Modern literatür’de Kamu Tercihi Teorisinin Duncan Black (1958) ile başladığı öngörülmektedir. Black aynı zamanda 1970’li yılların ortalarına kadar yaygın kabul görmüş olan “ortalama seçmen davranışı” görüşünün de yaratıcılarındadır. Bu görüş yerini 1980’li yıllar ile özellikle Romer ve Rosenthal (1979)’un çalışmalarıyla birlikte seçmenin ortalama bir davranışı olamayacağı ancak seçmen davranışının başlangıç noktasının yerine göre tahmin edilebileceği şeklindeki “tahmini seçmen davranışı” görüşüne bırakmıştır. Tullock (1987) Black’i Kamu Tercihi Teorisi’nin babası olarak tanımlamaktadır. Yine Tullock ve Bucahanan (1962)’a ait olan “ the Calculus of Consent” Kamu tercihi Teorisi’nin bir disiplin olarak ortaya çıkmasında en önemli çalışmaların başında göze çarpmaktadırlar. Kitap serbest toplumun siyasi organizasyonuna dair incelemelere yer vermekte olup, temel olarak siyasetçilerin ve seçmenlerin davranışlarına yöne veren dinamiklerin neler olduğuna ve bu dinamiklerin ne şekilde davranışlara yön verdiğine atıflarda bulunmaktadır.

Page 19: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

16

Demirel’e (2005,6-8) göre teori, kamu sektörünün sınırlarını ve kamuyu oluşturan parçaların birbirleri ile olan ilişkilerini hem iktisadi hem siyasi boyutta incelemekte, kamudaki siyasi ve bürokratik karar mekanizmalarını, iktisadi veriler ışığında analiz etmektedir. Ayrıca kamudaki idari, bürokratik ve politik süreçlerin ekonomik olarak hem etkin hem de verimli olmadıkları belirtilmektedir.

Genel olarak bakıldığında, Dura’ya (2006,108) göre kamu tercihi teorisi, kamudan yapılmakta olan taleplerin sahibi olan seçmenlerin davranışları, politik sistemin en önemli bölümü olan siyasi partilere ait politikaları ve kamunun işleyişi içerisinde bürokratların davranışları gibi bir çok konuyu kapsamı dahilinde bulundurmaktadır.

Bilen ve Şanver (2002,105), Kamu tercihi teorisinin, politik mekanizmaların oyuncuları olan politikacı ve bürokratlara ait davranışların, toplumdaki birey davranışlarından farksız olduğunu ve bunların kendilerine olacak faydayı azami hale getirme amacında olduğunu savunmakta olduğunu belirtmektedir. Buna göre, hem bürokratlar hem de politikacılar kendi özel menfaatlerini kamu menfaatinin önünde görmektedirler.

Aktan’a (1991,5-27) göre ise, Kamu Tercihi Teorisi’nin ortaya koymuş olduğu en önemli araştırma, kamu ekonomisi oyuncuları ile özel sektör ekonomisi aktörlerinin temel hedeflerinin birbirinden farklı olmadığıdır. Her ikisi de özel çıkarların maksimizasyonuna odaklanmaktadır.

Kamu Tercihi Teorisi’nin temel ilkeleri üç grupta incelenmektedir:

Rasyonalite İlkesi (Maximand): Bu ilke kamu ekonomisinin temelinde yatan kamusal çıkar maksimizasyonunu reddetmektedir. Aktan’a (2000,2) göre özel ekonomide olduğu gibi kamu ekonomisinde de “Homo Economicus” yani özel çıkar maksimizasyonu geçerlidir. Dura’ya (2006,111) göre ise bu ilke ile insanların “sosyal ahlak” sahibi olabileceklerine dair inanç direkt olarak reddedilmektedir.

Bu ilke dahilinde özet olarak, seçmenin fayda maksimizasyonu, siyasetçilerin oy maksimizasyonu, bürokratların güç ve bütçe maksimizasyonu, baskı gruplarının ise rant maksimizasyonu peşinde oldukları öngörülmektedir.

Metodolojik Bireyselcilik İlkesi (Methodological Individualism): Bir toplum dahilinde alınmakta olan tüm ekonomik ve sosyal kararların o toplumu oluşturan bireylerin önceliklerine göre alındığını belirtir. Buradan hareketle, devleti oluşturan tüm kamu kurumları ve kuruluşlarında alınan kararların merkezinde aslında birey tercihleri yer alıyor olacaktır. Teoriye göre bireyler rasyonel davranmaktadırlar ve bu yüzden kendi çıkarlarını artırmanın peşindedirler. Metodolojik bireyselcilik ilkesi bu noktada rasyonalite ilkesinin bir uzantısı gibi konumlanabilir.

Politik Mübadele İlkesi (Catallaxy): Teorinin görüşüne göre siyasi karar alma süreci aslında taraflar arasında yapılan bir çeşit mübadeledir. Piyasadaki alıcı ve satıcı arasındaki mübadele gibi, kamu ekonomisi dahilinde toplumsal isteğin oluşumunda politik bir mübadele durumu söz konusudur. Tabii bu politik mübadele bir yerde seçmen ve politikacı, politikacı ve bürokrat, politikacı ve çıkar grupları arasında çıkar ticareti durumuna dönebilmektedir. Bayraktar (2005,24) bu konunun olumsuz bir durum olduğunu ve anayasal kurallar çerçevesinde sınırlandırılması gerektiğini belirtmektedir.

Kamu tercihi teorisinin bürokratlara bakışının tam karşısında Max Weber (1947, 329-336) ve İdeal Bürokrasi’si durmakta, buna göre bürokratlar hiçbir bürokratik işlemin gerçekleşmesinde kendi kişisel çıkarlarını asla önplana çıkarmamakta, ahlaklı bir şekilde sadece işlerinin gereğini yapmaktadırlar.

Buchanan ve Tullock (1962) gibi kamu tercihi teorisyenleri, kamu özel sektör ekonomilerinin farklılaştırılmasında, mülkiyet kavramının önemine atıfta bulunmaktadırlar. Buna göre, özel sektörde denetimi gerçekleştirenler, firmanın karından direkt pay alan kişiler olduğu için bu görevi ne kadar iyi yaparlarsa karları o derece artacaktır. Ancak kamuda denetim de bürokratlar aracılığı ile yapılacağı için yine bu görevinde gereğince yapılmama tehlikesi bulunmaktadır.

Kamu Tercihi Teorisi, mülkiyet ve yönetimin birbirine yaklaştığı oranda işletme etkinliğinin o oranda atacağına dair görüşü de savunmaktadır. Bu görüş ise önceki bölümde Vekalet (Agency) Teorisi ile desteklenmektedir.

Kamu Tercihi ve Vekalet Teorilerine İlişkin Değerlendirme Gerek İkinci Dünya Savaşı sonrasında Virginia Politik İktisat okulu uhdesinde gelişmiş olan Kamu Tercihi Teorisi,

gerekse önceki bölümde sözü edilmiş olan vekalet teorisi, insanların temel içgüdüsünün kendi çıkarlarının maksimizasyonu olduğu varsayımlarından yola çıkmaktadır.

Bu teorilere göre, gerek özel sektörde gerekse kamu alanında yetki kullanan kişilerin önceliklerini belirleyen temel etken, ne kamu yararı ne de kendilerine vekaleti vermiş olan asillerin çıkarlarının maksimum seviyede kollanmasıdır. Her iki teori dahilinde de gerek özel sektörde şirket yöneten vekiller, gerek siyaset yapan politikacılar, gerek kamu görevi üstlenmiş olan bürokratlar, ve gerekse çıkar grupları için ilk ve temel hedef görevlerini en iyi ve kitabi şekilde yerine getirmek yerine, bireysel veya grup çıkarlarını en üst noktaya taşıyabilmek olduğu kabul edilen varsayımlardır.

Maximand ilkesinin araştırma sorunsallarının ortaya çıkışında çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Araştırmada cevap aranan araştırma soruları ve bu araştırma sorularından ortaya çıkan alt sorular şu şekilde detaylandırılabilmektedir:

Page 20: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Anıl ÇEKİÇ – Alpay KARASOY

17

Araştırma Sorusu - 1

Türkiye’de Belediyeler vatandaş odaklı hizmet kurumları mıdır, yoksa siyasi öncelikli kurumlar mıdır?

Araştırma Sorusu - 2

Türkiye’de Belediyeler kanunen toplamaya yetkisi bulunan gelirlerinin tümünü toplamada başarılı mı?

Yanıtlar içerisinde siyasetçilerin oy endişeleri, Bürokratın vatandaşla kötü olmamak için görevini aksatmayı ve gereğini yapmamayı göze alabilecek olması, ve diğer kamu kurumlarının belediyeler ile bilgi paylaşmakta isteksiz davranmaları (Tapu Müdürlüğünün, emlak vergisi mükelleflerinin tapu sicil kütüğündeki adreslerini paylaşmak istememesi vb.) gibi kişilerin çıkarlarının, yapılması gereken işin gereği ile çakıştığı noktalar göze çarpmaktadır.

Araştırma Sorusu - 3

Türkiye’de Belediyelerde çalışan yetkili bürokratlar için öncelik kendi yetki alanlarının olabildiğince geniş ve dokunulmaz olması mıdır, yoksa yaptıkları işin tam olarak doğru olması mıdır?

Araştırma dahilindeki üçüncü araştırma sorusuna yönelik Alan Araştırması ile elde edilen bulguların değerlendirmesinin Belediyelerdeki yetkili bürokratların davranışlarına ait bir tespit yapmaya imkan tanıması beklenmektedir. Bu sorunun iki yanıtından birisi olan, Bürokratlar için yetki alanının muhafazası ve tek yetkili olma isteği hususu yine Maximand ilkesi ile bağdaşmaktadır.

Araştırma Sorusu -4

Türkiye’de Belediye Başkanları için vergi adaletinin tesisi mi yoksa sonraki seçimdeki oy sayısı mı öncelik teşkil etmektedir?

Bu araştırma sorusu da, yerelleşme stratejileri geliştirilerek, yerel yönetimlere daha fazla yetkilerin verilmekte olduğu 2008 yılı Türkiye’sinde, görevi bir yandan tüm mükelleflerden kanunların gerektirdiği şekilde vergi toplayarak, vergi adaletini tesis etmek ve bir yandan vatandaşa en doğru hizmeti sunmak olan Belediye Başkanlarının, bu görevlerini öncelikli görüp görmediklerine dair bir tespit yapmaya yönelik olarak ortaya konulmuştur. Oy kaygısına yönelik alınabilecek olan yanıtların Maximand ilkesi ile açıklanabildiği öngörülmektedir.

Özet olarak, Teoriler dahilindeki temel varsayım olan özel çıkarların maksimizasyonu hususunun, gerek belediye başkanlarının, gerekse belediyelerin ve ilişkili kamu kurumlarının üst düzey bürokratlarının kendi menfaatlerini korumak adına şeffaflaşmayı ve hesap verebilirliği reddetmeleri ihtimali noktasında değerlendirilmesi, araştırmanın bir sonraki bölümü olan alan araştırması ve bulgular kısmı dahilinde yapılmış olan alan araştırması içerisinde yapılmaktadır.

ALAN ARAŞTIRMASI ve BULGULAR

Alan araştırması bölümü kapsamında, bir önceki bölümdeki kuramsal bağlama uygun olarak özellikle Maksimand ilkesinin değerlendirilmesi amacıyla 8 belediyeyi kapsayan bir saha çalışması yapılmıştır. Saha çalışmasından elde edilmiş olan bulguların önemli ipuçları vereceği düşünülmüş, bu bağlamda 8 belediye rastgele yöntemle örneklem olarak seçilmiş olup, sözkonusu sekiz belediyenin ikişer tanesinin Büyükşehir Belediyesi, ikişer tanesinin İl Belediyesi, ikişer tanesinin Büyükşehir’e bağlı Metropol İlçe Belediyesi, ve ikişer tanesinin ise ilçe veya belde belediyesi olması gerekmektedir. Bu kapsamda, Bursa ve Ankara Büyükşehir, Adıyaman ve Malatya il belediyeleri ile, Eskişehir Tepebaşı ve Konya Meram metropol ilçe belediyeleri, ve Karadeniz Ereğli belediyeleri ve Kazan ilçe belediyeleri örneklem olarak belirlenmiştir.

Adı geçen 8 belediyede 1 Belediye Başkanı, 1 Belediye Başkan Vekili, 5 Belediye Başkan Yardımcısı, 1 Genel Sekreter, 1 İmar Daire Başkanı, 7 İmar/harita müdürü veya yardımcısı, 7 hesap işleri ve/veya gelir müdürü, 2 Kent Bilgi Sistemleri Müdürü, 6 Bilgi İşlem Müdürü, 1 planlama müdürü olmak üzere toplam 32 kişi ile yüzyüze görüşme yöntemiyle araştırma gerçekleştirilmiştir.

Elde edilmiş olan bulguların nicel olarak analiz edilmesi sonucunda, araştırma sorularına alınmış olan yanıtlar araştırmacı tarafından nitel değerlendirmeye tabi tutularak tüm araştırma sorularına alınmış olan yanıtlar 5’li likert ölçeğinde sınıflanarak değerlendirilmiştir. Değerlendirme sonucunda elde edilen bilgiler şu ise şekildedir:

Örneklem kapsamındaki belediyelerde yapılmış olan inceleme sonrasında elde edilmiş olan verilerin değerlendirilmelerine göre, Türkiye’de belediye hizmetlerinin planlanması noktasında siyasi öncelikler hizmete göre ağırlıklı olarak ön planda tutulmaktadır.

Page 21: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

18

38,7

25,8

3,2

22,6

9,7

0,0

10,0

20,0

30,0

40,0

%

Belediye Hizmetlerinin Planlanması ve Önceliklendirilmesinde Hizmet mi Siyaset mi

Etkilidir?

Tamamen hizmet

Hizmet ağırlıklı

Siyaset hizmet denk

Siyasetağırlıklı

Tamamen siyaset

Şekil 1

Belediyelerin önceliklerinden bağımsız olarak ise, başarılı bir şekilde hizmet verebilmeleri için, etkili gelir ve harcama yönetiminin çok ciddi öneme haiz olduğu göz önüne alındığında belediye gelirlerinin güçlü bir irade ile toplanmasının gerektiği aşikardır. Gerek 5393 ve 516 sayılı Belediye ve Büyükşehir Belediyeleri kanunları gerekse 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunları kapsamlarında vergi, harç ve ücret isimleri altında belediyelerin gelirleri tanımlanmış olmakla beraber, şekil-2’de belirtildiği üzere bu gelirlerin çeşitli nedenlerle tam olarak toplanamadığı tespit edilmiştir.

13

87

0

20

40

60

80

100

%

Belediye Gelirlerinin Tam Olarak Toplanabilme Durumu

Toplanıyor diyenler Toplanam ıyor diyenler

Şekil 2

Gelirlerin tam olarak toplanamaması, kanunlarda belirtilmiş olan görevlerin yerine getirilebilmesi noktasında belediyelerin kendi kendilerine yetebilirlik düzeylerini düşürmekte ve belediyeleri borçlanmaya itmektedir. Borçlanan belediyelerin ise hizmet çerçeveleri daralmakta ve hizmet kalitesi düşmektedir. Gelirlerin toplanamama nedenleri ise Şekil-3de takdim edilmekte olup, ana nedenler denetim sistemi eksikliği, eleman kalitesi ve siyasi nedenler olarak tespit edilmiştir.

Page 22: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Anıl ÇEKİÇ – Alpay KARASOY

19

Şekil 3

Şekil-3’deki en önemli faktörün etkili denetim ve kontrol sistemleri kurulamamış olması tespitiyle, bu faktörün oluşmasına neden olan problemlerin içerisinde ise bürokratik bariyerlerin %30 ile en önemli etken olduğu tespit edilmiştir.

Şekil 4

15,6

9,4

31,2

9,4

34,4

0

5

10

15

20

25

30

35

%

Belediyelerde GelirlerinToplanamama Nedenlerinin Yüzdelik Dağılımı

Gelirleri otomatik takip eden bir

takip sisteminin bulunmaması

Bürokratın halkla kötü olmama

isteği ve adam kayırması

Eleman kalitesizliği

Eleman sayısıSiyasi

17

30

17 17 17

20

5 10

15

20

25

30

%

Belediyeler Etkili Denetim Sistemleri Önündeki Engellerin Yüzdelik Dağılımı

Elemanların teknik olarak

yetersizlikleri

Bürokratikbariyerler

Siyasi endişeler

Altlık verilerin doğruluğu ile ilgili sıkıntılar

Maliyet Halkın tepkisi

Page 23: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

20

Yapılmış olan alan araştırmasının bir bulgusu olarak, Bürokratik engellerin belediyeler tarafında sistem kurulması önündeki en önemli engel olarak tespit edilmesi sorasında belediyelerde yetkili olarak görev yapmakta olan bürokratların öncelik sıralaması ile ilgili bir inceleme yapılmıştır. Bu inceleme sonucunda, şekil-5’de bürokrat önceliğinin üretilecek işin kalitesi ve niteliğinden ziyade %62 oranında şahsi çıkarların korunması yönünde olduğu tespit edilmiştir.

62

38

0

10

20

30

40

50

60

70

%

Tek yetkili olmak,belediyenin

kendisine bağımlı olması

İşin doğru olması ve kalitesi

Türkiye’de Belediyede Çalışan Yetkili Bürokratların Öncelik Sıralaması

Şekil 5

Yukarıdaki grafiklerde de verildiği üzere, araştırma dahilinde elde edilmiş bulgulara göre, gelirlerin tam olarak toplanamamasının temel nedeninin belediyelerde sistem kurulamaması olduğu, sistem kurulamamasının temel nedeninin bürokratların engellemeleri, bürokratların yapmakta oldukları engellemelerin ise kurulacak sistemlerin kişisel çıkarları ile ters düşmekte olabileceği tespit edilmiştir. Bu noktadan hareketle, kontrol sistemlerinin kurulamıyor ve gelirlerin tam olarak toplanamıyor olmasının olası çıktılarının (vergi adaletinin tesisi, hizmet kalitesi ve olası oy kaybı gibi) belediye başkanları nezdindeki durumunun incelemesi ise Şekil-6’da yapılmıştır. Belediye başkanlarının birinci önceliğinin %59,4 oranıyla oy almak ve siyasette sürekliliği sağlamak olduğu ve bu bulgudan hareketle mükellef ile sıkıntı getirebilecek olan kontrol sistemlerinin kendi siyasetlerini riske atabileceği düşüncesiyle, hesap verebilirliği artıracak olan bu sistemlerin kurulması için çok da gönüllü olmayabilecekleri çıkarımı yapılabilecektir.

18,8 18,8

59,4

15,6

0

10

20

30

40

50

60

%

Başkan göreviniönplanda tutar, vergi toplanmas ı

noktasında oykaygısı gütmez

Vergi adaletinintesisi oy artış ını

sağlar, birbirlerineyakından bağlıdır,

bu yüzden bukonuda hassastır.

Başkan sadece oydüşünür,

risk almak istemez.

Belediye başkanıvergi toplama ile

ilgili yetkiyibürokrata devreder,

ve konu onundış ında yürür.

“Vergi Adaletinin Tesisi mi, bir Sonraki SeçimdekiOy Sayısı mı?” Sorusuna Yönelik Alınmış Yanıtların Yüzdelik İfadeleri

Şekil 6

Page 24: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Anıl ÇEKİÇ – Alpay KARASOY

21

SONUÇ

Aktan’a (2002) göre idari merkeziyetçilik düşüncesi, devleti oldukça bürokratik ve hiyerarşik bir yapıya dönüştürmektedir. Merkeziyetçi bir devlet yönetimi altında vatandaşlar kamusal kararlara katılma yönünde ciddi sıkıntı yaşarlar. İdari vesayetin çok güçlü olduğu durumlarda yerel siyasetçiler çok fazla yetki kullanamayacaklarından dolayı hızlı ve yerinde çözüm üretiminde önemli zorluklar çekerler. Ayrıca, ekonomik ve harcamaya yönelik kararların tamamının merkezi idare tarafından alınması yerel yönetimleri zayıflatır ve etkisiz kılar. Aktan (2002), Türkiye’de yerel yönetimler üzerinde 2002 yılında yapılan analizlere göre merkezi müdahalenin çok yoğun bir şekilde hissedildiğini ve bunun da yerel yönetimlerin hizmetlerindeki etkinliğini ve başarısını azaltmış olduğunu belirtmiştir. Bu dönemi takip eden dönemde siyasi iktidarın da benzer bir düşünce ile ortaya koymuş olduğu irade doğrultusunda, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında 5018, 5216 ve 5393 sayılı kanunlarla yerel yönetimleri güçlendiren bir hukuki zemin ortaya çıkmıştır.

Çalışmanın 1. bölümünde de benzer bir şekilde, dünyada son yıllarda yoğun olarak kabul gören bir yönetim söylemi olan yönetişimin Avrupa Birliği sürecinin de etkisi ile Türkiye’de de giderek popüler hale geldiği ve devlet kurumlarının yapı ve faaliyetlerinin düzenlenmesinde bu yaklaşımın etkisinin iyiden iyiye hissedilmeye başlandığı ifade edilmiştir. Söz konusu bölümde ve bu araştırma kapsamında, en temel unsurlarından bir tanesi yerelleşme olan ve şeffaflık ve hesap verebilirlik kriterlerine sahip olmak kaydı ile yerelleşmeyi savunan yönetişim yaklaşımının haklılığı veya haksızlığı tartışılmamıştır. Araştırmada, Türkiye’de yönetişim yaklaşımı baz alınarak yukarıdaki paragrafta belirtilmiş olan son siyasi süreç içerisinde oluşturulmuş olan hukuki zemin aracılığıyla, belediyelere devredilmekte olan yetkilere belediyelerin ne derece hazır olduğuna dair bir bakış açısı getirilmeye gayret edilmektedir.

Araştırma dahilinde toplanmış olan veriler, yapılmış olan analiz ve elde edilen bulgular; Türkiye’de siyasi iradenin yerelleşme konusunda ısrarlı olması noktasında, kontrol mekanizmalarının çok daha güçlü hale getirilmeleri ve yetki kullanımının keyfilikten çıkartılması için gerekli önlemlerin alınması mecburiyetine dikkat çekmektedir. Zira elde edilmiş olan bulgular, araştırmanın 3. bölümünde kuramsal tartışma içerisinde ortaya konulmuş olan Vekalet ve Kamu Tercihi Teorileri’nin ortak noktası olan Kişisel Çıkarların Maksimizasyonu (Maximand) ilkesi ile bağdaşır niteliktedir. Bulgular, 2009 yılı itibarı ile Türkiye’de belediyelerin büyük oranda halen hizmet odaklı değil siyasi odaklı kurumlar şeklinde yönetildiği (hizmetlerin planlanması ve önceliklendirilmesi ile ilgili kararlarda %64,5 oranında siyasetin hizmete göre öncelik taşıdığı tespit edilmiştir), sözkonusu kurumların karar verme ve uygulama dinamiklerinin gerek belediye başkanlarının gerekse yetkili bürokratların (bürokratların ise %62 oranında yaptıkları işle ilgili yetkiyi kendilerinin kullanmasını ve yetki alanının olabildiğince geniş olmasını, yapılacak işin başarısına tercih ettikleri, hatta bu amaçla seffaflık ve hesap verebilirlik hedefli denetim mekanizmalarını tıkamak için bürokratik bariyerler koydukları tespit edilmiştir.) kendilerine çıkar sağlamak noktasında istismarına çok açık olduğu şeklindedir.

KAYNAKÇA

Aktan, Coskun. C. (1991), Virginia Politik İktisat Okulunun Öğretisi: Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat, Banka ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Kasım 1991, s. 5-27

Aktan, Coşkun C. (2000), Kamu Tercihi Teorisi, Politik İktisat, Anadolu Matbaacılık, İzmir, http://www.canaktan.org/ekonomi/ anayasal_iktisat/kamu-tercihi.htm

Aktan, Coşkun C. (2002), www.canaktan.org/politika/ yonetisim/anasayfa-yonetisim.htm

Baltacı, Mustafa ve Yılmaz, Serdar (2006), Yerel Yönetimlerde Hesap Verebilme Mekanizmasının Önemli Aktörleri: İç Kontrol ve Denetim, Mali Yerelleşme Teori ve Uygulama Üzerine Yazılar, Güncel Yayıncılık, İstanbul, s: 247-268

Bayraktar, Yüksel (2005), Piyasanın Başarısızlığından Devletin Başarısızlığına: İktisadi Düşüncenin Evrimi, Bütçe Dünyası, Kış 2005, Sayı 21, http://www.butce.org

Bilen, Mahmut ve Şanver, Cahit (2002), Genişleyen Devletin Bunalımı ve E-Devlet, I. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, Mayıs 2002, http://www.nvi.gov.tr/attached/NVI/makale/7.pdf

Birleşmiş Milletler (2002), Sürdürülebilir Kalkınma ve Yönetişim, Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi Türkiye Raporu,TEMA III.

Black, Duncan (1958). The Theory of Committees and Elections. Cambridge: Cambridge University Press

Buchanan, James M. and Gordon Tullock (1962). The Calculus of Consent. Ann Arbor: University of Michigan Press.

Page 25: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

22

Çiçekoğlu, Feride (2006), Avrupa Birliği Fonları ve Yerel Yönetimler, Avrupa Birliği ve Yerel Yönetimler, Konrad-Adenauer-Stiftung Yayını, Ankara, sayfa: 71-82

Dechow, Patricia ve Sloan Richard (1991), Executive incentives and the horizon problem Journal of Accounting & Economics; Mar91, Vol. 14 Issue 1, sayfa: 51-89,

http://web.ebscohost.com/ehost/detail?vid=14&hid=117&sid=9498c6d4-5c43-449b-8a83-61178790a4fa%40sessionmgr109

Demirel, Demokaan (2005), Kamusal Retorikte Moda Trend: Yeni Kamu Yönetimi, Sayıştay Dergisi, Ankara, Temmuz-Eylül 2005, Sayı 58, http://www.sayistay.gov.tr/yayin/dergi/dergi3.asp?id=443

Dura, Yahya Can (2006), Kamu Tercihi Teorisinde Kamusal Etkinlik Problemi, http://www.icisleri.gov.tr/_icisleri/TurkIdareDergisi/UpLoadedFiles/YahyaCanDura%20107-117.doc

Eisenhardt, Kathleen (1985) Control: Organizational and economic approaches. Management Science, 31(2), s.134-149 http://web.ebscohost.com/ehost/pdf?vid=9&hid=17&sid=3219a478-b6b7-4e0d-9fba-9d78af95a82c%40sessionmgr9

Eisenhardt, Kathleen (1989), Agency Theory: An Assessment And Review, Academy of Management Review, 14(1), s.57-74

http://web.ebscohost.com/ehost/pdf?vid=5&hid=111&sid=6005de24-f41d-4490-8498-7f5eb39307ce%40SRCSM1

Güzelsarı, Selime (2004), Kamu Yönetimi Disiplininde Yeni Kamu İşletmeciliği ve Yönetişim Yaklaşımları, http://yonetimbilimi.politics.ankara.edu.tr/selime.doc

Jensen, Michael (1983), Agency Costs of Free Cash Flow, Corporate Finance, and Takeovers, American Economic Review, May86, Vol. 76 Issue 2, sayfa: 323-330 , http://web.ebscohost.com/ehost/pdf?vid=14&hid=14&sid=9498c6d4-5c43-449b-8a83-61178790a4fa%40sessionmgr109

Meckling, William , and Jensen Michael (1976), Theory of The Firm, Managerial Behaviour, Agency Costs, and Ownership Structure, Journal of Financial Economics, October 1976, V.3, No.4, sayfa: 305-360 , http://www.sfu.ca/~wainwrig/Econ400/jensen-meckling.pdf

Meckling, William , and Jensen Michael (1994), The Nature Of Man, Journal of Applied Corporate Finance, Summer 1994, V. 7, No. 2, pp. 4 - 19. http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=5471

OECD (2001), Government Capacity to Assure High Quality Regulation in Turkey: Draft Report,

Romer, T. & Rosenthal, H. (1979). "The Elusive Median Voter", Journal of Public Economics 12(2) 143-170

Şengül, Tarık (1999), Yerel Yönetim Kuramları: Yönetimden Yönetişime, Çağdaş Yerel Yönetimler, 8, (3), 3-19

Tullock, Gordon (1989), The Economics of Special Privilege and Rent Seeking. Boston & Dordrecht, Netherlands: Kluwer Academic Publishers.

Tullock, Gordon, 1987, "public choice," 1987 [2008]. The New Palgrave: A Dictionary of Economics. pp. 1040–41.

Weber, Max (1947) The Theory of Social and Economic Organization. Translated by A. M. Henderson & Talcott Parsons,The Free Press.

3 Temmuz 2005 tarih ve 5393 sayılı yeni Belediye Kanunu

10 Temmuz 2004 tarih ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu

Page 26: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

HAZIR GİYİM ALIŞVERİŞİ YAPAN MÜŞTERİLERİN ANLIK SATIN ALMA DAVRANIŞLARI

Prof. Dr. Şule ÇİVİTÇİ*

Dr. Şerife Gülcü YILDIZ**

ÖZET

Türkiye’de son yıllarda yaşanan giysi tüketimindeki çeşitlilik, müşterinin giysi satın alma davranışında değişikliklere neden olmuştur. Buradan yola çıkılarak bu araştırmada hazır giysi satın alan müşterilerin anlık alışveriş yapma alışkanlıkları incelenmiştir. Böylelikle, hazır giyim sektörünün değişen müşteriye uyumlu stratejiler geliştirebilmelerine yardımcı olabilecek bulgulara ulaşılması planlanmıştır.

Araştırmanın evrenini, Türkiye’nin başkenti olan Ankara’daki hipermarket yapısındaki büyük alışveriş merkezleri oluşturmaktadır. Örneklem olarak, üç büyük alışveriş merkezi seçilmiş ve evreni temsil ettiği kabul edilmiştir. Araştırmanın içeriğini ölçebilmek için geliştirilen anket üç bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde demografik özellikler ile ilgili sorulara yer verilmiş, ikinci bölümde müşterilerin genel alışveriş alışkanlıklarını ortaya koymaya yönelik sorular hazırlanmış, üçüncü bölümde ise müşterilerin anlık alışveriş ile ilgili tutumlarını belirlemeyi amaçlayan likert ölçek hazırlanmıştır. Hazırlanan anket örnekleme dahil edilen alışveriş merkezlerinden alışveriş yapan ve anketi cevaplamaya gönüllü olan 264 müşteriye uygulanmıştır. Anketten elde edilen bulgular, SPSS paket programına aktarılarak, kadın ve erkek müşteri bağımsız değişkeni dikkate alınarak çapraz tablolarda verilmiştir.

Araştırma sonucunda kadın ve erkek müşterilerin; alışverişlerinin çoğunlukla planlı oldukları halde, duygularıyla hareket ettikleri, alışverişte uzun zaman geçirdikleri, planlamadıkları halde bir şeyler satın aldıkları, çok beğendikleri bir giysiyi ihtiyaçları olmasa bile aldıkları, planlamadıkları halde hoşlarına giden ürünleri aldıkları, hazır giyim ürünü ile ilgili bir fikirleri olmasa da aldıkları, alışveriş kararlarının hisleri ile ilgili olduğu belirlenmiştir. Hazır giyim ürünü gördüklerinde içlerindeki alma dürtüsüyle hareket ettikleri görülmüştür. Ayrıca giysi alışverişi yapmak sosyal bir gereksinimdir değişkenleri ile cinsiyet değişkeni arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur.

Anahtar sözcükler: Hazır giyim, anlık alışveriş, satın alma

MOMENTARY BUYING BEHAVIORS OF CUSTOMERS MAKING READY-WEAR SHOPPING

ABSTRACT

Variety lived in clothes consumption in Turkey in the last years has caused changes in customers’ clothes buying behaviours. Taking way from this point, in this research the momentary shopping behaviours of customers buying ready-wear were examined. Therefore it was planned to reach findings which could help ready-wear sector to develop strategies being in harmony with changing customers. The subject matter of the research is composed of large shopping centers of hypermarket structure in Ankara being the Capital of Turkey. Three large shopping centers were selected as samples and it was accepted that they represented the subject matter. The survey developed to be able to assess the content of the research consisted of three parts. In the first part, questions concerning demographical properties were given place; in the second part, questions towards determining to reveal general shopping customs of customers were prepared; and in the third part, the Likert scale aiming to determine customers’ attitudes concerning momentary shopping was prepared. The prepared survey was applied to 264 customers who made shopping in the shopping centers included in the samples and were voluntary to answer the survey. The findings got from the survey were transferred to SPSS package program and given in cross tables by taking the female and male customer independent variable into account.

* Gazi Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, [email protected] ** Selçuk Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi, [email protected]

Page 27: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

24

In the result of the research it was determined that female and male customers’ shopping became in a planned way mostly but they acted with their emotions, that they spent long time in the shopping, bought something even if they didn’t plan to do it, bought a dress they much liked even if they didn’t need it, bought products they liked even if they didn’t plan to buy it, bought these even if they didn’t have knowledge concerning ready-wear products and that their shopping decisions were related with their feeling. It was seen that they acted with the buying instinct within them when they saw ready-wear products. Moreover, it is found a meaningful relation between the variable that clothes shopping is a social requirement and the variable of gender.

Keywords: Ready-wear, momentary shopping, buying

GİRİŞ

Pazarlama faaliyetlerinin etkin bir şekilde yürütülebilmesi ve tüketicilere istedikleri şekilde ürün ve hizmetlerin sunulabilmesi için tüketici davranışlarının incelenmesi gerekmektedir. Tüketici davranışlarının incelenmesi demek, tüketicilerin istek ve ihtiyaçları için gerekli bilgilerin toplanması demektir. Tüketici davranışı, bireylerin ekonomik değeri olan mal ve hizmetleri elde etme ve kullanmalarıyla doğrudan ilgili etkinlikler ve bu etkinliklere yol açan ve belirleyen karar sürecidir (Tek,1999). Tüketici, kişisel arzu, istek ve ihtiyaçları için pazarlama bileşenlerini satın alan veya satın alma kapasitesinde olan gerçek bir kişidir (Karabulut,1996). Tüketici davranışı ve tüketici kavramlarından da anlaşıldığı gibi satın alma karar süreci ön plana çıkmaktadır. Bilimsel yönteme benzeyen karar verme süreci, tüketici davranışının temelini oluşturur. Yaşam biçimi, iş, para yönetimi, satın alma, tasarruf ve bir vatandaş olarak katılım hakkında karar verirken tüketici, karar vermenin prensiplerini, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde uygular (Ersoy,1999). Tüketicilerin davranışları ve satın alma kararları, kültürel, sosyal, kişisel ve psikolojik olmak üzere pek çok faktör tarafından etkilenmektedir. Bu faktörlerin çoğu kontrol edilememektedir. Ancak bu faktörlerin dikkatlice incelenmesi, tüketicilerin ihtiyaçları ve davranışlarını anlamada yardımcı olmaktadır. Tüketicilerin davranışlarını etkileyen kültürel faktörler arasında; kültür, alt kültür ve sosyal sınıf bulunmaktadır. Bireylerin, istek ve ihtiyaçlarının temel nedenidir. Bireyler toplum içinde yetişirken ailelerinden ve diğer önemli toplumsal kurumlardan temel değerleri, istekleri, algıları, davranışları ve tercihleri öğrenerek geliştirmektedirler (Çağlar ve Kılıç,2005). Günümüzde tüketiciler satın alma kararlarında geleneksel satın alma karar süreci modellerinde ortaya konmaya çalışılan rasyonel satın alma kararı yerine, rasyonellik dışı diğer dışsal veya içsel etmenlerin ve durumsal faktörlerin yönlendirmesi ile satın alma kararlarını yapma eğilimindedirler (Schiffman and Kanuk,2000).

Son yıllarda, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tüketicileri etkisi altına alan anlık alışveriş alışkanlığı, tüketici davranışları ve perakendecilik alanları açısından oldukça önemli bir fenomendir. Anlık alışveriş, yaygın bir tüketici davranışı olmasının yanında, pazarlama aktivitelerinin de odak noktasını oluşturmaktadır. Tüketicilerin satın alma davranışları, mamulden mamule farklılık gösterir, Örneğin; tüketicinin yiyecek maddesi satın alma davranışı, giyecek ya da bir bilgisayar satın alma davranışı birbirine benzemez (Yükselen,2003).Giysiler kişilerin biyolojik, fiziksel ve sosyal çevreleri arasındaki geçişi sağlayan önemli bir unsurdur. Giyim kişinin fizyolojik, psikolojik ve sosyal yaşantısını etkileyen önemli bir araçtır. Giyim tüketicilere kendilerini diğerlerine gösterebilmeleri için bir kimlik kazandırır (Chen-yu, Seock,2002). Hazır giyim endüstrisinin gelişmesinde, hazır giyim ürünlerine olan talebin artmasının büyük rolü vardır. Giyim alışverişi; eğlence, yenilik ve çeşitlilik ihtiyaçları gibi motivasyonları da tatmin eder (Chen-yu, Seock,2002).

Anlık alışverişin, müşterileri hiç akıllarında olmayan ürünleri bile satın almaya itebilen içsel bir güç ile ortaya çıktığı da göz önünde bulundurulduğunda, hazır giyim sektörü açısından önemli ve üzerinde durulması gereken bir konu olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak, ülkemizde tüketici davranışları, özellikle de satın alma davranışları, bağlamındaki çalışmaların büyük oranda geleneksel model çerçevesinde şekillendiği ve anlık satın alma konularının görece olarak yeterince araştırma konusu yapılmadığı görülmektedir.

Bu çalışmanın amacı, müşteri satın alma davranışlarından biri olan ve giderek daha da önem kazanan anlık alışveriş de; hazır giyim müşterilerinin satın alma sürecindeki davranışlarını incelemek ve hazır giyim müşterilerinin anlık satın alma davranışları arasında fark olup olmadığını ortaya koymaktır.

MATERYAL VE YÖNTEM

Araştırmanın materyalini; Türkiye’nin başkenti olan Ankara’daki hipermarket yapısındaki büyük alışveriş merkezlerinden alışveriş yapan ve anketi cevaplamaya gönüllü olan 264 müşteriden anket yardımıyla elde edilen veriler ve ilgili kaynaklar oluşturmaktadır. Araştırmada yöntem olarak tarama yöntemi kullanılmıştır. Verileri elde etmek için farklı müşteri gruplarına uygulanmak üzere üç bölümden oluşan anket geliştirilmiştir. Bu anketin birinci bölümünde; demografik özellikleri ölçmeye yönelik kişisel sorular yer almıştır. İkinci bölümünde; müşterilerin genel alışveriş alışkanlıklarını ortaya çıkarmaya yönelik sorulardan oluşmuştur. Üçüncü bölümde ise; müşterinin anlık alışveriş ile ilgili çeşitli yargılara katılıp

Page 28: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Şule ÇİVİTÇİ – Şerife Gülcü YILDIZ

25

katılmadığına yönelik, kişilerin tutumlarını belirlemeyi amaçlayan likert ölçeği kullanılmıştır. Anket uygulaması sonucu elde edilen veriler SPSS paket programına aktarılmış ve verilen cevaplar çapraz tablolarda frekans ve % değerleri verilerek sunulmuştur. Tablolarda yer alan bulgular gerek kendi içerisinde, gerekse birbirleriyle ilişkilendirilerek tabloların altında tartışılmıştır.

Çalışmada anketin ikinci ve üçüncü bölümünde sorulan sorular için ölçek geçerliliği/güvenilirliğini belirlemek amacıyla Cronbach Alfa (α) test istatistiği sonuçlarına bakılmıştır. Cronbach Alfa Katsayısının değerlendirilmesinde uyulan değerlendirme ölçütü;

0.00 ≤ a < 0.40 ise ölçek güvenilir değildir.

0.40 ≤ a < 0.60 ise ölçek düşük güvenilirliktedir.

0.60 ≤ a < 0.80 ise ölçek oldukça güvenilirdir.

0.80 ≤ a < 1.00 ise ölçek yüksek derecede güvenilirdir (Özdamar, 2002).

Araştırmada yapılan Cronbach Alpha (α) istatistiği =0,7372 olarak hesaplanmıştır. Bulunan bu sonuçlara göre veri toplama aracında (ankette) kullanılan soruların geçerlilik ve güvenilirlik test sınamasında geçerliliği ispatlanmıştır.

Hazır giyim müşterilerinin, cinsiyet değişkeni ile anlık satın alma davranış değişkenleri arasında istatistiksel ilişkinin ölçümü için χ² ilişki analizi kullanılmıştır. İlişki testi için hipotezler aşağıdaki şekilde yapılandırılmıştır.

Hº Örneklemde hazır giyim müşterilerinin, cinsiyet değişkeni ile anlık satın alma davranış değişkenleri arasında istatistiksel ilişki yoktur.

H¹ Örneklemde, hazır giyim müşterilerinin, cinsiyet değişkeni ile anlık satın alma davranış değişkenleri arasında istatistiksel ilişki vardır.

Hipotezin kabul ya da reddi için olasılık değeri P< 0,05 ise Hº Red, H¹ Kabul edilebilir. Yani değişkenler arasında istatistiksel ilişki vardır.

Hipotezin kabul ya da reddi için olasılık değeri P> 0,05 ise Hº Kabul, H¹ Red edilebilir. Yani değişkenler arasında istatistiksel ilişki yoktur.

Yapılan χ² ilişki analizi sonucunda sadece anlamlı ilişki bulunanlar metin içerisinde belirtilmiştir.

ARAŞTIRMA BULGULARI

Araştırma bağlamında yer alan katılımcılara ilişkin genel demografik özellikler aşağıda verilmektedir. Katılımcıların %61(161) kadın, %39(103) erkektir. Katılımcıların yaş dağılımlarına bakıldığında; ortalamanın 31 yaş olduğu, en küçük yaş grubunun 18, en büyük yaş grubunun ise 59 olduğu ortaya çıkmıştır. Yaş dağılımının standart sapması 8.605’dir. Demografik özellikler, pazarlarla ilgili olarak toplam talep hakkında genel fikirler verirler. Yaş dağılımı, farklı yaşlarda farklı mallara olan ihtiyaçlar nedeniyle, müşteri ihtiyaç ve isteklerinin saptanmasında rol oynadığı gibi, cinsiyet dağılımı da bu konuda etkili olur. Ayrıca cinsiyet, satın alma davranışlarında da geniş ölçüde farklılık yaratır.

Katılımcıların medeni durumlarına bakıldığında; %49(129) evli, %48(126) bekar, %1(3) dul, %2(6) boşanmış olduğu sonucu çıkmıştır. Katılımcıların öğrenim durumları; %6(17) ilköğretim, %25(66) lise, %53(139) üniversite, %8(21) yüksek lisans, %8(21) doktora düzeyindedir. Katılımcıların meslek dağılımları; %5(14) ev hanımı, %17(45) memur, %12(33) öğretim üyesi, %33(87) serbest meslek, %16(42) öğrenci, %15(40) öğretmen, %1(3) emeklidir. Roller ve statülerde müşteri davranışları üzerinde etkilidir. Her bir rol toplum tarafından verilmiş genel saygınlığı yansıtan bir statü taşımaktadır. Sosyal çevre müşterinin, hangi tip marka ve ürünleri alacağını, hangi mağazadan alışveriş yapacağını ya da parasını nelere harcayacağını belirler (Özden,2002). Katılımcıların sahip oldukları çocuk sayısına bakıldığında; %18(48) bir çocuk, %19(49) iki çocuk, %4(11) üç çocuk, %1(4) dört çocuk, ve %58(152) çocuğu olmayan kişiler olarak belirlenmiştir. Katılımcıların gelir dağılımları minimum 150TL, maximum 6000TL, ortalama 1175TL olarak belirlenmiş ve gelir dağılımın standart sapması 918.7 olarak tespit edilmiştir. Yüksek gelir düzeyine sahip müşteriler, anlık satın almaya yönlendiren uyarılar yönünde hareket etme isteklerinin daha az kısıtlarlar (Mai ve diğerleri, 2003). Katılımcıların ev halkı içinde çalışan sayısına bakıldığında; %20(53) çalışan olmaması, %41(107) bir çalışan olması, %28(74) iki çalışan olması, %30(11) üç ve üzerinde çalışan olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Alışveriş gününün %87(229) ile belirli bir gün olarak belirlenmediği görülmektedir. Alışveriş saatinin ise en çok %53(139) ile öğleden sonraki saatlerin kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Aile yapısı ve özellikleri, çalışmayan ve çalışan nüfus dağılımı, çalışanların meslek dağılımı ile müşterilerin eğitim düzeyi de pazarlama plan ve stratejilerinin hazırlanmasında ve etkin bir şekilde uygulanmasında yararlı olacak bilgiler sağlar(Mucuk,1997). Kişinin sahip olduğu harcanabilir geliri, tasarruf olanakları, yüklenmiş olduğu kişisel borçlarda, ekonomik özellikler olarak satın alma davranışını etkiler(Yükselen,2003).

Page 29: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

26

Tablo 1. Müşterilerin Alışveriş Yer Tercihleri

Cinsiyet Alışveriş yerleri

Kadın Erkek χ²

P Evet Hayır Evet Hayır

f % f % f % f % Süpermarket 5 3,1 156 96,9 10 9,7 93 90,3 5,111 0,024 Alışveriş merkezleri 106 65,8 55 34,2 72 69,9 31 30,1 0,472 0,492 Outlet mağazalar 63 39,1 98 60,9 44 42,7 59 57,3 0,335 0,562 İndirimli mağazalar 126 78,3 35 21,7 74 71,8 29 28,2 1,408 0,235 Departmanlı mağazalar 18 12,2 143 88,8 9 8,7 94 91,3 0,408 0,523 Semt pazarları 31 19,3 130 80,7 15 14,6 88 85,4 0,961 0,327 n= 264

Müşterilerin genellikle alışveriş yaptıkları yerlerde öne çıkan değişkenler; indirimli mağazalar %76(200), alışveriş merkezleri %67(178), outlet mağazalar %40(107) olarak belirlenmiştir. Mağaza seçim kriterleri, müşterilerin nerede alışveriş yapacaklarına karar vermelerinde önemli bir niteliktir(Chen-yu, Seock,2002). Satın alma yerleri, satın alma karar birimi olarak müşteri davranışını etkileyecektir. Satın alma yerleri müşterilerin beş duyusuna hitap etmektedir. Anlık alışveriş davranışı ile müşterinin alışveriş yaptığı mekan, mağaza tipi arasındaki ilişki bir çok çalışmada incelenmiştir. Bellenger ve Korgaonkar(1980) anlık alışveriş yapan müşterilerin departmanlı mağazalardan, indirim mağazalarından ve kapalı organize alışveriş merkezlerinden ve şehir merkezindeki mağazalarda alışveriş yapmayı tercih ettiklerini ortaya koymuştur.

Kadın ve erkek müşteri değişkeni açısından, müşterilerin alışveriş yaptıkları yerlerin tercihlerine ilişkin bulguların yer aldığı Tablo 1 incelendiğinde, kadınların en fazla indirimli mağazaları tercih ettikleri, bunu sırasıyla alışveriş merkezleri ve outlet mağazaları takip ettiği görülmektedir. Erkek müşterilerin de aynı şekilde en fazla indirimli mağazaları, onun ardından alışveriş merkezlerini tercih ettikleri tablodan anlaşılmaktadır.

Yapılan χ² analizi sonucunda, cinsiyetleri ile müşterilerin alışveriş yer tercihlerine bakıldığında; süpermarket seçeneğinde kadın ve erkek müşteriler arasında anlamlı ilişki olduğu ortaya çıkmış ve H¹ hipotezi kabul edilmiştir.

Tablo 2. Müşterilerin Alışveriş Kararı

χ²=5,653, P=0,130, n= 264

Müşterilerin satın alma kararı Tablo 2’de görüleceği üzere, alışverişe çıkmadan önce %44(115), alışveriş esnasında %51(135) satın alma kararında öne çıkan değişkenleri oluşturmaktadır. Müşterilerin davranışları, referans grupları, aile, sosyal roller ve statüler gibi sosyal faktörler tarafından da etkilenmektedir. Bu gruplar arasında bireylerin üyesi oldukları ve doğrudan etkilendikleri aile, arkadaş, komşu ve meslektaşlar gibi resmi olmayan etkileşime sahip gruplar olabileceği gibi bireylerin üyesi olmadıkları ve dolaylı olarak etkilendikleri profesyonel ve ticari birlikler gibi daha resmi etkileşime sahip gruplarda vardır(Çağlar ve Kılıç,2005).

Tablo 2’de araştırmaya katılan kadın ve erkek değişkeni açısından müşterilerin alışveriş kararlarına bakıldığında, kadınların en fazla alışveriş esnasında bunu sırasıyla alışverişe çıkmadan önce ve arkadaşlarımdan etkilenirim takip etmektedir. Erkek müşterilerin ise en fazla alışverişe çıkmadan önce karar verdikleri bunu sırasıyla alışveriş esnasında seçeneği olduğu anlaşılmaktadır. Toplamda da en fazla alışveriş esnasında karar verildiği görülmektedir.

Buna göre yapılan χ² analizi sonucunda, müşterilerin alışveriş kararları açısından kadın ve erkekler arasında anlamlı ilişki olmadığı ortaya çıkmış ve Hº hipotezi kabul edilmiştir.

Cinsiyet Satın alma kararı

Kadın Erkek Toplam F(%) f % f %

Alışverişe çıkmadan önce 61 37,9 54 52,4 43,6(115) Alışveriş esnasında 91 56,5 44 42,7 51,1(135) Arkadaşımdan etkilenirim 8 5,0 4 3,9 4,5(12) Ailemden etkilenirim 1 0,6 1 1,0 0,8(2) Toplam 161 100,0 103 100,0 100,0(264)

Page 30: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Şule ÇİVİTÇİ – Şerife Gülcü YILDIZ

27

Tablo 3. Müşterilerin Alışveriş Sıklığı

Cinsiyet Alışveriş sıklığı

Kadın Erkek Toplam F(%) f % f %

Her gün 5 3,1 4 3,9 3,4(9) Haftada bir kez 11 6,8 7 6,8 6,8(18) Haftada bir kaç kez 9 5,6 3 2,9 4,5(12) Ayda birkaç kez 40 24,8 26 25,2 25,0(66) Birkaç ayda bir 7 4,3 6 5,8 4,9(13) İhtiyacım olduğunda 89 55,3 57 55,3 55,3(146) Toplam 161 100,0 103 100,0 100,0(264)

χ²=1,385, P=0,926, n= 264

Müşterilerin alışveriş sıklığı Tablo 3’de görüldüğü gibi, ihtiyacım olduğunda %55(146), ayda birkaç kez %25(66), haftada bir kez %7(18) müşterilerin alışveriş sıklığında öne çıkan değişkenleri oluşturmaktadır. Cinsiyet değişkeni açısından müşterilerin alışveriş sıklığı incelendiğinde, toplamda en fazla ihtiyacım olduğunda seçeneği, bunu sırasıyla ayda birkaç kez, haftada bir kez ve birkaç ayda bir seçeneği izlemektedir. Kadın müşteriler incelendiğinde en fazla ihtiyacım olduğunda, en az her gün alışveriş sıklığı yaşadıkları belirlenmiştir. Erkek müşteriler ise, en fazla ihtiyacım olduğunda, en az her gün seçeneği ile alışveriş yaptıkları belirlenmiştir. Yapılan χ² analizi sonucunda kadın ve erkek müşterilerin, alışveriş sıklığı değişkeni arasında tüm seçeneklerde istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmamış ve Hº hipotezi kabul edilmiştir.

Tablo 4. Müşterilerin Alışveriş Süresi

Cinsiyet Alışveriş süresi

Kadın Erkek Toplam f % f %

1 saatten az 7 4,3 28 27,2 13,3(35) 1-2 saat 76 47,2 46 44,7 46,2(122) 3-4 saat 52 32,3 20 19,4 27,3(72) 4 saatten fazla 26 16,1 9 8,7 13,3(35) Toplam 161 100,0 103 100,0 100,0(264)

χ²=31,221, P=0,01, n= 264

Katılımcıların alışveriş süreleri; 1-2 saat süreyle %46,2(122), 3-4 saat %27,3(72), bir saatten az ve 4 saatten fazla ise %13,3(35) olarak belirlenmiştir. Daha önceki çalışmalarda anlık alışveriş yapan müşterilerin alışverişte 1 saatten fazla zaman harcama eğiliminde oldukları ortaya konmuştur(Bellenger ve Korgaonkar,1980, Jarboe ve McDaniel,1987). Cinsiyet değişkeni açısından müşterilerin alışveriş süresine ilişkin bulguların yer aldığı tablo 4 incelendiğinde, toplamda en fazla 1-2 saat süreyle alışveriş yapıldığı görülmektedir. Kadın ve erkek müşteriler incelendiğinde, alışverişte en fazla 1-2 saat sürenin kullanıldığı, bunu sırasıyla kadınlarda 3-4 saat, erkeklerde ise 1 saatten az olduğu belirlenmiştir.

Buna göre yapılan χ² analizi sonucunda, müşterilerin alışveriş süresi açısından kadın ve erkek müşteriler arasında anlamlı ilişki olduğu ortaya çıkmış ve H¹ hipotezi kabul edilmiştir.

Page 31: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

28

Tablo 5. Alışverişte Müşterileri Ayırt Edici Özellikler

n= 264

Tablo 5 incelendiğinde, alışverişlerim çoğunlukla planlıdır ifadesi ile evet %40(184) , alışverişte duygularınla hareket ederim ifadesi ile hayır %70(173), alışverişte uzun zaman geçiririm ifadesi ile evet %57(151), alışveriş yapmaktan keyif alırım ifadesi %73(192) ile evet, promosyonlar alışverişimi etkiler %65(171) ile evet, alışverişte indirimli ürünler almayı tercih ederim %88(233) ile en fazla evet seçeneği görülmektedir. Bu tablodan çıkan sonuçlara bakıldığında müşterilerin fırsatları değerlendirmede dikkatli davrandıkları görülmektedir. Anlık alışverişin planlanarak yapılması anlamsız gibi görünse de planlanmış anlık alışveriş, müşterinin mağazaya aklında birkaç spesifik satın alma kararı ile girmesine rağmen, fiyat indirimleri, promosyon önerileri gibi tekliflere bağlı olarak da başka satın almalar yapabilme beklentisinde olmaları anlamında kullanıldığında doğru bir yaklaşımdır. Bu en sık yaşanan anlık alışveriş çeşididir (Rook ve Hock,1985). Kadın ve erkek müşteri değişkeni açısından alışverişte müşterileri ayırt edici özellikler incelendiğinde, kadın müşterilerin alışverişlerim çoğunlukla planlıdır ifadesine ilişkin görüşleri en fazla evet olmuştur. Erkek müşteriler de aynı şekilde alışverişlerim genellikle planlıdır seçeneğine en fazla evet cevabını verdikleri belirlenmiştir. Alışverişte duygularımla hareket ederim ifadesine ilişkin kadın ve erkek müşterilerin görüşlerine bakıldığında, en fazla hayır cevabının verildiği görülmektedir. Araştırmaya katılan kadın müşterilerin alışverişte uzun zaman geçiririm ifadesine ilişkin görüşleri incelendiğinde en fazla evet cevabının olduğu görülmektedir. Erkek müşterilerin ise alışverişte uzun zaman geçiririm ifadesine ilişkin cevaplarının çoğunluğunun hayır olduğu görülmektedir. Kadın müşterilerin alışveriş yapmaktan keyif alırım ifadesine ilişkin görüşlerine bakıldığında, çoğunluğun evet cevabını verdikleri tablo 5’de görülmektedir. Erkek müşteriler ise alışveriş yapmaktan keyif alırım ifadesine en fazla hayır cevabını verdikleri belirlenmiştir. Alışveriş eğlencelidir ifadesine ilişkin kadın müşterilerin görüşlerine bakıldığında en fazla evet cevabını verdikleri tespit edilmiştir. Erkek müşteriler ise bu ifadeye en fazla hayır cevabını vererek alışverişi eğlenceli bulmadıkları belirlenmiştir. Kadın ve erkek müşterilerin promosyonlar alışverişimi etkiler ifadesine ilişkin görüşlerine bakıldığında en fazla evet cevabını verdikleri görülmektedir.

Alışverişte indirimli ürünler almayı tercih ederim ifadesine ilişkin kadın ve erkek müşterilerin en fazla evet cevabını vererek alışverişte indirimli ürünlerin tercih edildiği ortaya koyulmuştur. Araştırmaya katılan kadın müşterilerin planlamadığım halde bir şeyler satın alırım ifadesine ilişkin görüşler incelendiğinde, en fazla evet cevabının verildiği görülmektedir. Erkek müşteriler ise aynı ifadeye en fazla hayır cevabını vererek planları dışında alışveriş yapmadıkları belirlenmiştir.

Yapılan χ² analizi sonucunda, alışverişte müşterileri ayırt edici özellikler incelendiğinde; Promosyonlar alışverişimi etkiler ve Alışverişte indirimli ürünler almayı tercih ederim seçeneklerinde kadın ve erkek müşteriler arasında anlamlı bir ilişki olmadığı ortaya çıkmış ve Hº hipotezi kabul edilmiştir. Diğer seçeneklerde kadın ve erkek müşteriler arasında anlamlı ilişki olduğu ortaya çıkmış ve H¹ hipotezi kabul edilmiştir.

Özellikler

Evet Hayır χ² P F(%) F(%)

Alışverişlerim çoğunlukla planlıdır Kadın 100(62,1) 61(37,9) 11,241 0,001 Erkek 84(81,6) 19(18,4)

Alışverişte duygularımla hareket ederim Kadın 65(40,4) 96(59,6) 6,366 0,012 Erkek 26(25,2) 77(74,8)

Alışverişte uzun zaman geçiririm Kadın 81(50,3) 80(49,7) 9,500 0,002 Erkek 32(31,1) 71(68,9)

Alışveriş yapmaktan keyif alırım Kadın 142(88,2) 19(11,8) 49,800 0,001 Erkek 50(48,5) 53(51,5)

Alışveriş eğlencelidir Kadın 92(57,1) 69(42,9) 34,660 0,001 Erkek 21(20,4) 82(79,6)

Promosyonlar alışverişimi etkiler Kadın 105(65,2) 56(34,8) 0,036 0,850 Erkek 66(64,1) 37(35,9)

Alışverişte indirimli ürünler almayı tercih ederim Kadın 144(89,4) 17(10,6) 0,558 0,455 Erkek 89(86,4) 14(13,6)

Planlamadığım halde bir şeyler satın alırım Kadın 92(57,1) 69(42,9) 10,305 0,001 Erkek 38(36,9) 65(63,1)

Page 32: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Şule ÇİVİTÇİ – Şerife Gülcü YILDIZ

29

Tablo 6. Müşterilerin Anlık Giysi Satın Alma Kararları

Anlık Giysi Satın Alma Davranışları

1 2 3 χ² P F(%) F(%) F(%)

Çok beğendiğim bir giysiyi, o anda ihtiyacım olmasa bile alırım

Kadın 50(31,0) 20(12,4) 91(56,5) 9,789 0,007 Erkek 48(46,6) 17(16,5) 38(36,9)

Alışverişe çıkmadan önce liste hazırlarım Kadın 77(47,8) 19(11,8) 65(40,4) 5,768 0,056 Erkek 38(36,9) 8(7,8) 57(55,3)

Alışverişe çıktığımda ne alacağımla ilgili çok fazla fikrim olmaz

Kadın 97(60,2) 32(19,9) 32(19,9) 8,557 0,014 Erkek 73(70,9) 7(6,8) 23(22,3)

Listedeki ürünleri aldıktan sonra, alışveriş yapmaya devam ederim

Kadın 101(62,7) 31(19,3) 29(18,0) 0,977 0,614 Erkek 69(67,0) 15(14,6) 19(18,4)

Planlamadığım halde hoşuma giden ürünleri alırım Kadın 34(21,1) 23(14,3) 104(64,6) 7,980 0,019 Erkek 24(23,3) 28(27,2) 51(49,5)

Hazır giyim ürünü satın almamda en önemli etken beğenmemdir.

Kadın 15(9,3) 20(12,4) 126(78,3) 1,796 0,407 Erkek 5(4,9) 13(12,6) 85(82,5)

Satın alacağım hazır giyim ürünü ile ilgili herhangi bir fikrim olmasa da alırım

Kadın 103(64,0) 26(16,1) 32(19,9) 11,352 0,003 Erkek 78(75,7) 3(2,9) 22(21,4)

Kalitesinden emin olduğum giysileri alırım. Kadın 21(13,0) 27(16,8) 113(70,2) 0,462 0,794 Erkek 11(10,7) 16(15,5) 76(73,8)

Değişen moda trendleri doğrultusunda alıveriş yaparım. Kadın 89(55,3) 32(19,9) 40(24,8) 0,272 0,873 Erkek 60(58,3) 20(19,4) 23(22,3)

Alışverişle ilgili kararlarım, kendimi nasıl hissettiğime bağlıdır.

Kadın 30(18,6) 21(13,0) 110(68,3) 6,690 0,035 Erkek 33(32,0) 14(13,6) 56(54,4)

Kendimi iyi hissettiğim zamanlarda daha çok alışveriş yaparım.

Kadın 63(39,1) 31(19,3) 67(41,6) 2,696 0,260 Erkek 43(41,7) 12(11,7) 48(46,6)

Alışveriş yapmam ruhsal durumumla ilgilidir Kadın 55(34,2) 29(18,0) 77(47,8) 8,875 0,012 Erkek 53(51,5) 18(17,5) 32(31,1)

Alışveriş yapmak bana iyi gelir Kadın 25(15,5) 27(16,8) 109(67,7) 46,193 0,001 Erkek 48(46,6) 28(27,2) 27(26,2)

Hazır giyim ürünü gördüğümde içimdeki alma dürtüsüyle hareket ederim

Kadın 68(42,2) 30(18,6) 63(39,1) 14,655 0,001 Erkek 68(66,0) 9(8,7) 26(25,2)

Alışveriş ortamından memnuniyetim alışveriş yapmamı etkiler.

Kadın 16(9,9) 17(10,6) 128(79,5) 0,736 0,692 Erkek 9(8,7) 8(7,8) 86(83,5)

Geniş zamanlarda alışveriş yaparım. Kadın 36(22,4) 40(24,8) 85(52,8) 2,770 0,250 Erkek 28(27,2) 17(16,5) 58(56,3)

Benim için giysi alışverişi yapmak sosyal bir gereksinmedir. Kadın 43(26,7) 45(28,0) 73(45,3) 9,262 0,010 Erkek 44(42,7) 16(15,5) 43(41,7)

Yanımdakiler bir şey aldığında bende almak isterim. Kadın 106(65,8) 22(13,7) 33(20,5) 4,741 0,093 Erkek 79(76,7) 13(12,6) 11(10,7)

Bir hazır giyim ürünü almadan önce fiyat karşılaştırması yaparım.

Kadın 24(14,9) 27(16,8) 110(68,3) 4,844 0,089 Erkek 10(9,7) 10(9,7) 83(80,6)

Bir hazır giyim ürünü satın almamda en önemli etken fiyatıdır.

Kadın 44(27,3) 45(28,0) 72(44,7) 4,897 0,086 Erkek 19(18,4) 24(23,3) 60(58,3)

Alışverişte kasaya gittiğimde umduğumdan farklı bir sonuçla karşılaşırım.

Kadın 120(74,5) 22(13,7) 19(11,8) 2,954 0,228 Erkek 78(75,7) 8(7,8) 17(16,5)

Alışverişte planladığımdan daha fazla para harcarım. Kadın 70(43,5) 41(25,5) 50(31,1) 4,232 0,120 Erkek 58(56,3) 19(18,4) 26(25,2)

1= Katılmıyorum, 2=Kararsızım, 3=Katılıyorum

Tablo 6’da müşterilerin anlık giysi satın alma davranışlarına bakıldığında, çok beğendiğim giysiyi o anda ihtiyacım olmasa bile alırım davranışının katılıyorum seçeneği %49(129), Alışverişe çıkmadan önce bir liste hazırlarım davranışının katılıyorum seçeneği %46(122), Alışverişe çıktığımda ne alacağımla ilgili çok fazla fikrim olmaz davranışının katılmıyorum seçeneği %64(170)’ dür. Yukarıdaki davranış ile bu davranışın verilen cevap yüzdelerine bakıldığında sonuçlarının birbiri ile örtüştüğü açıkça görülmektedir. Listedeki ürünleri aldıktan sonra, alışveriş yapmaya devam ederim davranışını katılmıyorum seçeneği %64(170)’dür. Bu davranış ile alışverişe çıkmadan önce liste yaparım davranışına verilen cevapların birbirini desteklediği görülmektedir. Planlamadığım halde hoşuma giden ürünleri alırım davranışının katılıyorum seçeneği %59(155), Hazır giyim ürünü satın almamda en önemli etken beğenmemdir davranışının katılıyorum seçeneği %80(211)’dir. Pek çok araştırmacı müşterileri giysi satın almaya yönelten (motive eden) nedenleri tanımlamaya çalışmıştır. İlk araştırmacılar

Page 33: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

30

fiziksel, sosyal ve psikolojik etkenlere karşı korunmanın giysi satın almadaki nedenlerden birisi olduğundan bahsetmektedir. Belk ve Pollay (1985) giyimin, arzulanan bir imaj ve hayat tarzı sunmadaki önemli rolünü ortaya koymuştur (Chen-Yu,Seock,2002). Satın alacağım hazır giyim ürünü ile ilgili herhangi bir fikrim olmasa da alırım davranışının katılmıyorum seçeneği %69(181), Kalitesinden emin olduğum giysileri alırım davranışının katılıyorum seçeneği %72(189), Değişen moda trendleri doğrultusunda alışveriş yaparım davranışının katılmıyorum seçeneği %56(149)’dır. Bu davranış giysi alışverişlerinin moda trendlerine göre ihtiyaçlara yönelik alışveriş yapıldığını ortaya koymada önemli bir göstergedir. Alışverişle ilgili kararlarım, kendimi nasıl hissettiğime bağlıdır davranışının katılıyorum seçeneği %63(166)’dır. Dikkatli bir fayda zarar çözümlemesi yapılmadan alınan satın alma kararının altında yatan güdülere duygusal güdüler denmektedir. Bu satın alma güdüleri insanın bilinç altında da olabilir, böyle durumlarda müşteri bu duygusal güdüsünün farkına varmadan davranır (Özden,2002). Kendimi iyi hissettiğim zamanlarda daha çok alışveriş yaparım davranışı %44(115), alışveriş yapmam ruhsal durumumla ilgilidir davranışı %41(109), alışveriş yapmak bana iyi gelir davranışı %51(136) ile en fazla katılıyorum seçeneği belirleyici olmuştur. Literatürde müşterilerin ruh halinin anlık alışveriş üzerindeki etkisi ile ilgili olarak pek çok çalışma yapılmıştır. Beatty ve Ferrell’in(1998) yaptıkları çalışmaya göre müşterilerin ruh hallerinin iyi olması ile anlık satın alma uyarısı hissetmesi arasında bir ilişki bulunmuştur. Alışveriş ortamından memnuniyetim alışveriş yapmamı etkiler davranışı %82(214) ile en fazla katılıyorum ifadesi seçilmiştir. Bu davranış müşterilerin anlık alışveriş yapıp yapmamasını etkileyen dışsal faktörleri kapsamaktadır. Anlık alışverişle ilgili çalışmalar mağazalarda kullanılan vitrin düzenlemeleri, satış noktası tanıtımları, mağaza düzenlemesi gibi bir takım dikkat çekici unsurların üzerinde durmaktadır. Satış noktası tanıtımları, vitrin düzenlemeleri, promosyonlar ve reklamlarda müşterilerin anlık satın alımlarını artırmaktadır (Youn and Faber,2000). Geniş zamanlarda alışveriş yaparım davranışı %55(143) ile en fazla katılıyorum seçilmiştir. Anlık alışveriş açısından müşterinin sahip olduğunu düşündüğü alışveriş süresinin elverişliliği oldukça önemli bir durumsal faktördür (Müftüoğlu,2004). Benim için giysi alışverişi yapmak sosyal bir gereksinmedir davranışı en fazla %44(116) ile katılıyorum seçeneğidir. Hausman’a göre anlık alışveriş, müşterinin Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi etrafında gruplanmış, üst grup ihtiyaçların karşılanması ile motive olan hazcı bir ihtiyaçtır. Alışverişe çıkmak, müşterilerin sosyalleşme ihtiyacını karşılamaktadır (Hausman,2000). Yanımdakiler bir şeyler satın aldığında ben de almak isterim davranışı katılmıyorum seçeneği ile %70(185)’dir. Alışverişte kasaya gittiğimde umduğumdan farklı bir sonuçla karşılaşırım davranışı katılmıyorum seçeneği ile %75(198), Bir hazır giyim ürünü almadan önce fiyat karşılaştırması yaparım davranışı %73(193), hazır giyim ürünü satın almamda en önemli etken fiyatıdır davranışı %50(132) ile en fazla katılıyorum ifadesi görülmektedir. Alışverişte planladığımdan daha fazla para harcarım davranışı ise %48(128) ile katılmıyorum seçeneği olduğu görülmektedir. Bu durum ifadelerde yer alan davranışların birbirini destekler nitelikte olduğu Tablo 6’da görülmektedir. Bazı araştırmacılar anlık alışveriş davranışının ekonomik faktörlerle bir ilişkisi olmadığını, bu davranışın daha çok müşterinin tüketim alışkanlıkları, kişilikleri ve psikolojileri ile ilgili bir durum olduğunu savunmuşlardır. Ancak bazı araştırmacılar ise, müşterilerin alışverişe çıktığında harcamak için ayırdığı bütçesinin veya ekstra parasının miktarının anlık alışveriş üzerinde olumlu etki yaptığı görüşünü savunmuşlardır (Müftüoğlu,2004). Tablo 6’da örneklem içindeki müşterilerin giysi satın alma kararlarında, kadın müşterilerin görüşlerine bakıldığında; beğendiğim giysiyi o anda ihtiyacım olmasa bile alırım seçeneğine en fazla katılıyorum dedikleri , Erkek müşteriler ise; beğendiğim giysiyi o anda ihtiyacım olmasa bile alırım seçeneğine en fazla katılmıyorum cevabını verdikleri görülmektedir. Kadın ve erkek müşterilerin, planlamadığım halde hoşuma giden ürünleri alırım görüşlerine bakıldığında, katılıyorum seçeneğinin en fazla olduğu tabloda görülmektedir. Araştırmaya katılan kadın ve erkek müşterilerin, hazır giyim ürünü satın almamda en önemli etken beğenmemdir görüşlerine bakıldığında en fazla katılıyorum görüşünde oldukları belirlenmiştir. Kalitesinden emin olunan giysileri satın almaya ilişkin görüşlere bakıldığında; kadın ve erkek müşterilerin en fazla katılıyorum seçeneğini tercih ettikleri görülmektedir. Örneklem içindeki kadın ve erkek müşterilerin alışverişle ilgili kararlarım kendimi nasıl hissettiğime bağlıdır ifadesine ilişkin görüşlere bakıldığında en fazla katılıyorum görüşünde oldukları belirlenmiştir. Kendimi iyi hissettiğim zamanlarda daha çok alışveriş yaparım ifadesine ilişkin kadın ve erkeklerin görüşlerine bakıldığında en çok katılıyorum seçeneğini seçtikleri belirlenmiştir. Erkek ve kadın müşterilerin alışveriş ortamından memnuniyetim alışveriş yapmamı etkiler ifadesine ilişkin görüşleri incelendiğinde en fazla katılıyorum görüşünde oldukları görülmektedir. Geniş zamanlarda alışveriş yaparım ifadesine ilişkin kadın ve erkek müşterilerin görüşlerine bakıldığında en fazla katılıyorum görüşünü seçtikleri belirlenmiştir. Araştırmaya katılan kadın ve erkek müşterilerin benim için giysi alışverişi yapmak sosyal bir gereksinimdir ifadesine ilişkin görüşleri incelendiğinde, kadınlar en fazla katılıyorum görüşünü bildirmişlerdir. Erkek müşteriler ise en fazla katılmıyorum görüşünde oldukları belirlenmiştir. Bir hazır giyim ürününü almadan önce fiyat karşılaştırması yaparım ifadesine ilişkin kadın ve erkeklerin görüşleri incelendiğinde, en fazla katılıyorum görüşünü bildirdikleri görülmektedir. Kadın ve erkek müşterilerin hazır giyim ürünü satın almamda en önemli etken fiyatıdır ifadesine ilişkin görüşlere bakıldığında, her iki grubun da en fazla katılıyorum görüşünde oldukları belirlenmiştir.

Yapılan χ² analizi sonucunda, müşterilerin giysi satın alma kararlarına ilişkin durumları incelendiğinde; beğendiğim giysiyi o anda ihtiyacım olmasa bile alırım, alışverişe çıktığımda alacağımla ilgili fikrim olmaz, planlamadığım halde hoşuma giden ürünleri alırım, alacağım hazır giyim ürünü ile ilgili bir fikrim olmasa da alırım, alışverişle ilgili kararlarım kendimi nasıl hissettiğime bağlıdır, alışveriş yapmam ruhsal durumumla ilgilidir, alışveriş yapmak bana iyi gelir, hazır giyim ürünü gördüğümde içimdeki alma dürtüsüyle hareket ederim ve giysi alışverişi yapmak sosyal bir gereksinimdir seçeneklerinde kadın ve erkek müşteriler arasında anlamlı ilişki olduğu ortaya çıkmış ve H¹ hipotezi kabul edilmiştir.

Page 34: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Şule ÇİVİTÇİ – Şerife Gülcü YILDIZ

31

SONUÇ

Hazır giyim müşterilerinin satın alma sürecindeki davranışlarını incelemek ve hazır giyim alışverişi yapan müşterilerin anlık satın alma davranışlarını ortaya koymaya yönelik olarak gerçekleştirilen araştırmada, anket sorularına cevaplandıran katılımcıların % 61’inin kadın olduğu, yaş dağılımlarında ortalamanın 31 yaş olduğu, medeni durumlarına bakıldığında; %49’nun evli olduğu, %53’nün üniversite mezunu ve %33’nün serbest meslek sahibi olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Katılımcıların sahip oldukları çocuk sayısına bakıldığında; %58’nin çocuğu olmadığı, gelir dağılımları minimum 150TL, maximum 6000TL olduğu, ev halkı içinde %41’nin bir çalışan olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Bu demografik özelliklere sahip olan katılımcıların genel alışveriş alışkanlıklarını ortaya çıkarmaya yönelik sorular çözümlenmiştir. Buna göre; alışveriş yaptıkları yerlerde öne çıkan değişkenler; indirimli mağazalar, alışveriş merkezleri ve outlet mağazalar olarak belirlenmiştir. Müşterilerin satın alma kararlarında öne çıkan değişkenler alışverişe çıkmadan önce ve alışveriş esnasında olmuştur. Müşterilerin alışveriş sıklığında ihtiyacım olduğunda değişkeni öne çıkmıştır. Katılımcıların en fazla 1-2 saat süreyle alışveriş yaptıkları belirlenmiştir. Müşterilerin anlık alışveriş ile ilgili çeşitli yargılara katılıp katılmadığına yönelik kişilerin tutumlarını belirlemeyi amaçlayan; alışverişti müşterileri ayırt edici özellikler de müşterilerin planlı alışveriş yaptıkları öne çıkmıştır. Kadınlar alışverişi keyifli ve eğlenceli bulurken, erkekler bu görüşlere katılmamışlardır. Promosyonlu ve indirimli ürünlerin müşterileri cezp ettiği belirlenmiştir. Müşterilerin giysi satın alma kararlarında, ihtiyaç dışı ürünleri kadınların aldığı, alışverişe çıkmadan önce erkeklerin liste hazırladığı, müşterilerin alışverişe çıktıklarında ürünler hakkında fikir sahibi oldukları, listedeki ürünleri aldıktan sonra alışveriş yapmadıkları, planlanmadığı halde hoşa giden ürünlerin alındığı, giysi ürünü almada en önemli etkenin beğenmek olduğu, kalitesinden emin olunan ürünlerin satın alındığı, moda trendleri doğrultusunda alışveriş yapılmadığı, alışveriş kararlarının hisleriyle örtüştüğünü, iyi hissedilen zamanlarda daha çok alışveriş yapıldığı, kadın müşterilerin ruhsal durumları ile alışveriş yapma arasında ilişki kurdukları belirlenmiştir. Kadın ve erkek müşterilerin alışveriş ortamının alışverişi etkilediğini, geniş zamanlarda alışveriş yaptıklarını, alışveriş esnasında başkalarından etkilenmediklerini, ürünü almadan önce fiyat karşılaştırması yaptıkları, hazır giyim ürünü almada fiyatın önemli bir etken olduğu, alışveriş sonunda planlanmayan bir ödemeyle karşılaşmadıkları ve planlandığından daha fazla para harcamadıkları sonucu ortaya koyulmuştur.

Müşterilerin genel alışveriş alışkanlıklarını ortaya çıkarmaya yönelik olarak düzenlenen tablolarda; bağımlı değişken olan alışveriş yer tercihlerinden süpermarket ile bağımsız değişken olan cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur(p<0.05). Müşterilerin alışveriş kararı ve alışveriş sıklığı ile cinsiyet değişkeni arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır(p>0,05). Bağımlı değişken olan alışveriş süresi ile cinsiyet değişkeni arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur(p<0.05). Müşterilerin anlık alışverişle ilgili tutumlarını belirlemeyi amaçlayan; alışverişlerim çoğunlukla planlıdır, duygularımla hareket ederim, alışverişte uzun zaman geçiririm, alışveriş yapmak keyifli ve eğlencelidir, planlamadığım halde bir şeyler satın alırım, çok beğendiğim giysiyi ihtiyacım olmasa bile alırım, alışverişte ne alacağımla ilgili fikrim olmaz, planlamadığım halde hoşuma giden ürünleri alırım, hazır giyim ürünü ile ilgili bir fikrim olmasa da alırım, alışveriş kararlarım hislerim ve ruhsal durumumla ilgilidir, alışveriş yapmak iyi gelir, hazır giyim ürünü gördüğümde içimdeki alma dürtüsüyle hareket ederim ve giysi alışverişi yapmak sosyal bir gereksinimdir bağımlı değişkenleri ile cinsiyet değişkeni arasında anlamlı bir pozitif ilişki bulunmuştur (p<0.05).

KAYNAKLAR

BEATTY, Sharon E. And M. Elizabeth Ferrell, (1998). “Impulse Buying: Modeling its Precursors”, Journal of Retailing, 74(2), 169-191

BELLENGER, Danny N. And Pradeep K. Korgaonkar (1980). “Profiling The Recreational Shopper”, Journal Of Retailing, 56(3), 77-91

BOZKURT, İzzet,(2004). İletişim Odaklı Pazarlama-Tüketiciden Müşteri Yaratmak-, İstanbul

ÇAĞLAR,İrfan, KILIÇ,Sabiha,(2005). Pazarlama, Ankara

CHEN-YU, Jessie H., and Yoo-Kyoung SEOCK, “Adolescents Clothing Purchase Motivations, Information Sources, and Store Selection Criteria: A Comparison of Male/Female and Impulse/Nonimpulse Shoppers”, Family and Consumer Sciences Research Journal, Vol.31, No.1 September 2002, 50-77

ERSOY, Ali Fuat,(1999). “Tüketici Eğitiminde Karar Verme Kavramının Önemi”, Mesleki Eğitim Dergisi 1(1),42-51

HAUSMAN, Angela(2000). “Amulti-Method Investigation of Consumer Motivations in İmpulse Buying Behaviour”, Journal of Consumer Marketing

Page 35: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

32

IYER,Eswar S. And Sucheta S.Ahlawat(1987). “Deviations From a Shopping Plan: Whwn and WHY Do Consumers Not Buy as Planned”, Advances İn Consumer Research

JARBOE, G.R. and C.D. McDaniel (1987). “A Profile of Browsers in Regional Shopping Malls” Journal Of The Academy Of Marketing Science, 15(1), 45-53

KARABULUT, Muhittin,(1996). Tüketici Davranışı, İşletme İktisadi Enstitüsü Yayın No:102, İşletme Fakültesi Yayın No:206, Genişletilmiş 3. Basım, s.9

KÜÇÜKKÖSE, Şefika,(2002). “Farklı Öğrenim Düzeyindeki Tüketicilerin Süpermarketlerden Gıda Alışverişlerinde Etkilendikleri Faktörler”, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara

MAİ,Nguyen Thi Tuyet, Kwon Jung, Garold Lantz and Sandra G. Loeb(2003), “An Exploratary Investigation İnto Impulse Buying Behavior in a Transitional Economy. A Study of Urban Consumers in Vietnam”, Journal Of İnternational Marketing, 11(2),13-35

MERT, Kazım,(2001). “Alışveriş Merkezlerinin Tüketici Satınalma Davranışları Etkileri, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adapazarı

MUCUK, İsmet,(1997). Pazarlama İlkeleri(Ve Örnek Olaylar), İstanbul

MÜFTÜOĞLU, Deniz,(2004). “Ekonomik Kriz Dönemlerinde Anlık Alışveriş Yapan Tüketicileri Planlı Tüketicilerden Ayıran Özellikleri Belirlemeye Yönelik Bir Uygulama”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adana

ODABAŞI, Yavuz, BARIŞ, Gülfidan,(2002). Tüketici Davranışı, İstanbul

ÖZDAMAR, K., (2002). Paket Programlar İle İstatistiksel Veri Analizi, Kaan Kitapevi, Eskişehir, s. 673.

ÖZDEN, Berna,(2002). “Perakendecilikte Yükselen Değer Alışveriş Merkezleri ve Tüketici Davranışlarına Etkileri Üzerine Bir Araştırma”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul

PIRON, Richard W.(1991). “Defining Impulse Purchasing” Advances in Consumer Research

ROOK, Dennis W. And Stephen J. Hoch(1985). “Consuming Impulses”, Advances in Consumer Research, 12(1), 23-27

ROOK, Dennis W.(1987). “The Buying Impulse”, Journal of Consumer Research, 14, 189-199

SCHIFFMAN, Leon G. And Leslie L. Kanuk,(1997). Consumer Behavior, Upper Saddle River, New Jersey:Prentice Hall, Fifth Edition

SOLOMON,R., Michael,(2004). Consumer Behaviour-Buying,Having and Being, Alabama

TEK, Ömer Baybars,(1999). Pazarlama İlkeleri, Global Yönetimsel Yaklaşım Türkiye Uygulaması, Betaş, 8. Baskı, Ocak, İstanbul, s.185

TOKOL, Tuncer,(1998). Pazarlama Yönetimi, Bursa

YOUN, Seounmi and Ronald J. Faber(2000), “Impulse Buying:Its Relation to Personality Traits and Cues”, Advances in Consumer Research, 27(1), 179-186

YÜKSELEN,Cemal,(2003). Pazarlama İlkeler-Yönetim, Ankara

http://iibf.ogu.edu.tr/kongre/bildiriler/05-04.pdf, Erişim Tarihi:30.12.2009

www.danismend.com, Erişim Tarihi: 30.12.2009

www.isguc.org , Erişim Tarihi: 30.12.2009

www.pazarlamadunyasi.com, Erişim Tarihi: 30.12.2009

Page 36: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN TÜKETİM KÜLTÜRÜ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Öğr. Gör. Bilal ERDEM*

ÖZET

Birçok belirleyicinin etkisi altında şekillenen satın alma eylemini yönlendiren temel güçlerden biri de, kültürdür. Bireysel ve ailevi ihtiyaçları tatmin amacıyla satın alınan mal ve hizmetlerin faydalarını sonlandırma eylemi olarak tanımlanabilecek olan tüketim olgusunun çehresi, küreselleşme eğilimleriyle birlikte farklılaşmaya başlamıştır. Bu farklılaşmanın temelinde, toplumlar arasında artan iletişim imkânlarıyla birlikte toplumların kültürel yapılarında meydana gelen değişimler yatmaktadır. Bu çalışmada, küresel dünyanın en etkin aktörlerinden birisi olan çokuluslu şirketlerin tüketim kültürü oluşumu üzerindeki etkileri ortaya konulmaya çalışılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Kültür, Tüketim, Tüketim Kültürü, Çokuluslu Şirket.

INTERNATIONAL COMPANIES EFFECTS ON COMPUMPTION CULTURE

ABSTRACT

One of the fundamental forces which many markers are shaped under the influence of directing the action of buying, is culture. In order to satisfy the needs of individual and family purchases of goods and services, the benefits of consumption can be defined as an act of terminating the face of the phenomenon, along with globalization trends began to diverge. On the basis of this differentiation, increased communication between the communities along with changes in society lies in the cultural structures. In this study, the most effective actors in the global world is one of the multinational companies are investigating the effects on the formation of consumer culture.

Keywords: Culture, Consumption, Consumption Culture, International Campany

GİRİŞ

Tüketici satın alma davranışını yönlendiren temel etkenlerden birinin kültür olduğu bilinen bir gerçektir. İnsanların dünyayı yorumlamak ve anlamlandırmak için oluşturdukları değerler sistemi şeklinde tanımlanabilen kültür (Trompenaars, 1993); bireysel, örgütsel, bölgesel, ulusal, uluslararası vb. farklı düzeylerdeki betimlemelerden; birey, grup ve toplum yaşamındaki değişik bağlamlardan ve cinsiyet, yaş, sosyal sınıf, meslek, aile ve dini inanç gibi toplumsal tabakalardan meydana gelen çok yönlü bir bileşendir (Morrison, 2000). İnsan davranışlarının maddi ve maddi olmayan bütün alanlarında derin bir etkiye (Craig and Douglas, 2006) ve dinamik bir yapıya sahip olan kültür (Burnes and James, 1995); yaşam tarzlarını etkileyen, tarihsel süreç içerisinde öğrenilmiş ve toplum üyeleri tarafından kabul gören, tutum ve anlamlar bütünüdür. İnsanlar, belirli bir kültüre sahip olarak dünyaya gelmezler. Bireyler, bu değerleri toplumsallaşma süreçlerinin değişik safhalarında öğrenmektedirler (Tayeb, 1988).

İfadelerden de anlaşılacağı üzere dinamik bir yapıya sahip olan kültür üzerindeki değişim, kültürün doğrudan ve dolaylı bir şekilde etkileşim içerisinde olduğu her türlü unsur tarafından şekillendirilmektedir. İletişimin günümüzdeki kadar güçlü olmadığı dönemlerde toplumların kültürel yapıları birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılabilmekteydi. Ancak bilişim teknolojilerinin öncülüğünde bireyler ve toplumlar arasındaki iletişimin küresel ölçekte gerçekleşmeye başlamasıyla birlikte; ekonomik, teknolojik vb. alanlarda güçlü olan toplumsal kültürler diğer bazı toplumsal kültürler üzerinde etkin ve etkili olmaya başlamıştır. Bu süreçte yönlendirici rol oynayan aktörlerin başında hiç kuşkusuz çokuluslu işletmeler gelmektedir.

Gerek toplumlar arasındaki iletişim kanallarının açık olması ve gerekse çokuluslu işletmelerin ortaya koymuş oldukları çabalar nedeniyle bugün, tüketim kültürü adı verilen bir kavram günlük hayatın içerisinde insanlara eşlik etmeye başlamıştır.

* Öğr. Gör., Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksekokulu

Page 37: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

34

Çokuluslu işletmelerin tüketim kültürünün oluşumu üzerindeki etkilerini teorik olarak irdelemeyi amaçlayan bu çalışma iki temel bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, çalışma ile ilgili kavramlar olan çokuluslu işletme, tüketim, kültür ve tüketim kültürü olguları açıklanmaktadır. Son bölümde ise, çokuluslu işletmelerin tüketim kültürü üzerindeki etkileri ortaya konulmaya çalışılacaktır.

KAVRAMSAL ÇERÇEVE Çokuluslu İşletmelerin Tanımı, Özellikleri ve Uyguladıkları Stratejiler

Çokuluslu İşletmelerin Tanımı ve Temel Özellikleri

Literatür incelendiğinde çokuluslu işletme kavramının farklı şekillerde tanımlandığı görülmektedir. Ancak, bu farklı tanımlamaların sermaye dolaşımı ve faaliyet gösterilen ülkeler paydaları etrafında ortak söylemler içerdiği de dikkati çekmektedir (Tağraf, 2002).

Kutal ve Büyükuslu (1996) çokuluslu işletme kavramını; genel merkezi belli bir ülkede olduğu halde, etkinliklerini bir veya birden fazla ülkede kendisi tarafından koordine edilen şubeler ve/veya yavru şirketler aracılığıyla ve genel merkez tarafından kararlaştırılan bir işletme politikasına uygun olarak yürüten büyük şirketlerdir şeklinde tanımlamaktadırlar.

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan tanıma göre ise çokuluslu işletme (Dereli, 2005); a) ekonomik işletme birimlerinin hukuki şekli ve uğraşı alanlarına bakılmaksızın iki ya da daha fazla ülkede faaliyet gösteren, b) işletme birimleri arasında evrensel stratejiyi oluşturmak üzere, uyumlu ve ortak politikaların saptanmasına yol açan, bir ya da birden fazla karar alma merkezinin efektif kontrolüne dayalı bir karar alma sistemi altında, nüfusun sahiplik ya da birimler arasındaki diğer bağlar yoluyla kullanıldığı c) bilgi, kaynak ve sorumlulukların birimler arasında paylaşıldığı ekonomik işletmelerden oluşan ticari bir teşebbüstür.

Jarblad (2003) tarafından yapılan tanımda ise çokuluslu işletme; küresel ölçekte üretim zincirlerinin farklı aşamalarını kontrol edebilen, üretim faktörlerinin ve devlet politikaları ile sağlanan avantajların kullanımında coğrafi farklılıklar nedeniyle ortaya çıkan potansiyeli kullanabilen ve kaynak ve faaliyetlerini küresel ölçekte yönlendirebilen işletmeler olarak ifade edilmektedir.

Uluslararası Ticaret Odası’nın İstanbul’da toplanan 22. Kongresinin bir raporuna göre, bir uluslararası işletmenin yabancı ülkelerdeki üretimi, toplam üretimin % 25-30’unu geçtiği zaman, yabancı ülkelerdeki karlar, toplam karların önemli bir oranına sahipse ve yabancı ülkelerdeki personeli, toplam personelin önemli bir oranına ulaşmış ise bu işletmeye “çok uluslu işletme” denilebilir (Ünsar, 2007).

Şu halde, yabancı ülkelerdeki “üretim”, “kar” veya “istihdam edilen personel” olmak üzere üç ayrı kriterden birinin temel alınarak toplam içindeki önemli bir orana ulaşması halinde, uluslararası işletme “çokuluslu işletme” olarak kabul edilmektedir (Mucuk, 2003). Buna ek olarak Veen ve Marsman’ın (2008) vurguladıkları bir ölçüt olan, çokuluslu işletmelerin yönetim kurullarındaki üyelerin milliyet çeşitliliği de, bu şirketlerin uluslararasılaşma düzeyi için önemli bir gösterge olarak kabul edilebilir.

Çokuluslu şirketler, çokuluslulaşmamış veya çokuluslu şirket niteliğini kazanamamış şirketlere kıyasla bazı ortak özelliklere sahiptirler. Çokuluslu şirketlerin ortak özellikleri şunlardır (Kutal ve Büyükuslu, 1996):

• Birden fazla ülkede faaliyet,

• Birden fazla ülkede pazarlama ve dağıtım,

• Dış ülkelere yatırım, teknoloji, yönetim ve organizasyon transferi,

• Güçlü bir finans ve sermaye yapısı,

• Yüksek araştırma ve geliştirme harcamaları,

• Küresel politikalar,

• Yavru şirketlerle organik ilişki,

• Merkezi denetim.

Çokuluslu işletmelerin yakın dönemdeki artan etkisine rağmen, bu oluşumların tarihi geçmişi oldukça eskilere dayanmaktadır. Ancak bugünkü anlamda modern çokuluslu işletmeler 19. yüzyılda Avrupa merkezli olarak 1815 yılında Belçika’da S.A Cockeril, 1863 yılında Almanya’da Bayer, 1867 yılında İsviçre’de Nestle, 1893 yılında Fransa’da Michelin

Page 38: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Bilal ERDEM

35

ve 1890 yılında İngiltere’de Lever ortaya çıkmıştır. Bu gelişmede yüksek gümrük tarifeleri nedeniyle ihracattaki güçlükleri hafifletmek için yabancı ülkelerde yatırım yapmak temel faktör olmuştur (Topçu, 2007).

Çokuluslu işletmelerin sayısı 1970’lerden itibaren önemli ölçüde artmıştır. 1970’de 7.000 olan çokuluslu işletme sayısı, 1995’te 40.000’e, 2002’de ise 65.000’e ulaşmıştır. Bu işletmelerin tüm dünyada yaklaşık 850.000 yavru şirketi bulunmaktadır. Firma-içi ticaret küresel ihracatın üçte birine denk gelmektedir (Topçu, 2007).

Kendi ülkeleri dışında 53 milyon kişiye istihdam sağlayan (Ulaş, 2004) çokuluslu işletmelerin 1996 yılı rakamlarıyla yıllık satışları ise 2,5 trilyon dolara ulaşmıştır. Bu satış geliri, aynı yıl içinde Çin, Hindistan, Güney Kore, Malezya, Singapur ve Filipinler’in üretmiş olduğu gayri safi milli hasıla rakamları toplamından daha fazladır (Tağraf, 2002).

Çokuluslu İşletmelerin Uyguladıkları Küresel İşletme Stratejileri

Literatür incelendiğinde, işletme birimleri için faaliyet stratejilerinin sınıflandırılması ile ilgili çok sayıda çalışma olduğu görülmektedir. Çokuluslu işletmelerle ilgili çalışmasında Porter, stratejik iş birimleri için dört temel strateji tanımlamıştır. Bu dört strateji, pazara odaklanmayı, en iyi uyumu sağlamayı ve bu yolla rekabet üstünlüğü yakalamayı hedeflemek üzere tasarlanmıştır. Bu stratejiler şunlardır (Aydın ve diğerleri, 2004):

• Sınır Ötesi Küresel Rekabet

Bu strateji, bir ya da daha fazla endüstride oldukça geniş bir ürün yelpazesinin varlığını gerektirmektedir. Örneğin, IBM, rakipleri sadece bir alanda rekabet ederken, mainframe, mini bilgisayarlar, PC ve daha birçok alanda rekabet etmektedir. Sınır ötesi küresel rekabet stratejisini kullanan bir işletme rakiplerine karşı, ölçek ekonomisi ve çok sayıda ülkede üretim ve satış ağı kurmak gibi birçok alanda üstünlük sağlamaktadır.

• Küresel Odaklanma

Küresel odaklanma stratejisi, dünya ölçeğinde rekabet için belirli bir pazar payına odaklanmayı ifade etmektedir. Bu stratejide amaç, dünya çapında bir ya da birkaç ürüne odaklanmayı gerektirir. Küresel odaklanma stratejisi, işletmenin büyük bir pazar payı elde etmesini böylece pazardaki değişimlere hızla cevap vermesini sağlayarak maliyet kontrolüne de olanak sağlamaktadır. Örneğin, fast-food sektöründe McDonalds ve el aletleri sektöründe Black&Dacker bu stratejiyi başarıyla uygulamaktadırlar.

• Ulusal Odaklanma

Bu strateji, faaliyet gösterilen ülkeler arasındaki farklılıkların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ulusal odaklanma stratejisini takip eden çokuluslu işletmeler, rakiplerine oranla ürünlerini tüketici gereksinimlerine çok daha başarılı bir şekilde karşılayacak bir yapıya dönüştürebilmektedirler. 1990’lı yıllarda farklı endüstrilerde faaliyet gösteren çokuluslu işletmelerin çoğunluğu daha esnek olabilmek için ürünlerini yerel pazarların istek ve beklentilerine göre özelleştirmişlerdir.

• Korumalı Nişler

Bu strateji; ya rakiplere karşı hükümetin sağladığı özel bir koruma ya da sadece hükümetin kullandığı ürünleri üreterek özel bir koruma almayı hedefler. Korumanın ilk türü olan rakiplere karşı hükümet desteği, hükümet ile yapılan bir anlaşma ile kazanılır. Bir çokuluslu işletme herhangi bir ülkeye yatırım yaptığında, ev sahibi ülkenin gereksinim duyduğu ürünleri üretmekte ve böylece bu ürünler ithal edilmeden ülke içinde üretilmesini sağlamaktadır. İkinci koruma türü ise hükümetin işletmenin ürettiği mal ve hizmeti satın alması ile elde edilebilir. Bu işlemeye belirli bir süre rakiplerin çalışmalarını göz önünde bulundurmadan belirli bir pazar payını garantilemektedir.

Kültür, Tüketim, Tüketim Kültürü Kavramlarının Tanımlanması ve Tüketim-Kültür İlişkisi

Kültür, Tüketim ve Tüketim Kültürü Kavramları

İnsan davranışlarının maddi ve maddi olmayan bütün alanlarında derin bir etkiye (Craig and Douglas, 2006) ve dinamik bir yapıya sahip olan kültür (Burnes and James, 1995); yaşam tarzlarını etkileyen, tarihsel süreç içerisinde öğrenilmiş ve toplum üyeleri tarafından kabul gören, tutum ve anlamlar bütünüdür. İnsanlar, belirli bir kültüre sahip olarak dünyaya gelmezler. Bireyler, bu değerleri toplumsallaşma süreçlerinin değişik safhalarında öğrenmektedirler (Tayeb, 1998). Öğrenilen kültür kişinin satın alma davranışları üzerinde tartışmasız bir etkiye sahiptir. Ancak, toplumsal farklılıklar içerisinde yoğrulan bireyler farklı eğilimlere sahip olabilmektedirler. Konuyla ilgili olarak Al-Khatib ve arkadaşları tarafından yapılan bir araştırma da ABD ve Mısır’lı tüketicilerin birbirinden farklı yapılara sahip olduğu bulunmuştur. Bu durumun temel nedenleri; iki ülkenin farklı ekonomik ve yasal sistemlere sahip olması, bunun yanında eğitim sistemlerinin ve kültürel değerlerinin farklılığı şeklinde açıklanmıştır (Babakus et al., 2004).

Page 39: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

36

Tanımlardan hareketle kültürün sahip olduğu özelikleri ve ilkelerini şöyle sıralamak mümkündür (Kocabaş ve diğerleri, 1999). Kültür;

• Öğrenilir,

• Tarihidir ve süreklidir,

• Toplumsaldır,

• İdeal ve idealleştirilmiş kurallar sistemidir,

• İhtiyaçları karşılayıcı ve doyum sağlayıcıdır,

• Değişir,

• Bütünleştiricidir,

• Bir soyutlamadır.

Tüketim, insan ihtiyaçlarının doğrudan doğruya giderilmesi için mal ve hizmetlerin kullanımı olarak tanımlanabilir (Özkan, 2004). Bu ihtiyaçların, insanın hayatta kalabilmesi için mutlaka karşılanması gereken, yemek yeme gibi zaruri bir ihtiyaç olması ya da müzik dinlemek gibi kültürel bir ihtiyaç olması önemli değildir. Çünkü tüketim ve kültür, birbirinden bağımsız değildir, içi içe geçmiş durumdadır.

Bir ülkenin kültürü, o ülkede üretilen ürünlerin belirlenmesine olduğu kadar, tüketime de etkide bulunmaktadır. Bu yüzden, toplumun inanç ve değer yargılarının bilinmesi ve bunların toplumun üyeleri üzerindeki etkilerinin incelenmesi pazarlamacılar için vazgeçilmez bir görev niteliğindedir (Odabaşı ve Barış, 2003). Baudrillard’ın ifadesine göre tüketim kavramı, nesnelerin yanı sıra, fikirlerin ve görüngülerin de tüketilmesini içine alır. Tüketim malları, taşıdıkları simgesel anlamlar vasıtasıyla kimliğe dair aidiyetler de taşır. Kültürel görüngülerde, imaj, işaret ve göstergelerde tüketimcilik baskın bir öğedir. Bu yüzden tüketim, artık reel bir ilişkiler spektrumu değil, büsbütün gösterge, sembolik temsil ve işaretlerin diline karşılık gelir (Aytaç, 2006).

Bauman, tüketim kültürünü, metaların mübadele değerinin ortadan kalkması, malların “yarar işlevi” yerine “gösterge işlevi”nin ön plana çıkması olarak tanımlar. Ona göre, alış verişi yapılan, imrenilen, tüketilen şey, göstergelerdir (Aytaç, 2006).

Tüketim kültürü topluma her şeyin ötesinde tüketici olarak entegre olmuş insanların kültürüdür. Tüketim kültürünün özellikleri, sadece ortaya çıktıkları ve çağdaş yaşamın diğer yönlerine dağıldıkları piyasanın mantığı ile anlaşılabilir. Modern insana önerilen temel iktisadi imaj, üreticininki değil tüketicininkidir. Piyasa temelli evrenin merkezinde tüketici yer almaktadır. Üreticiyi tüketicinin tercihlerine zorlayan da tüketim kültürüdür. Bu piyasa temelli evrende başarı veya başarısızlık bütünüyle rekabetçi üreticilerin, tüketicilerin tercihlerini tahmin edip etmemelerine bağlıdır (Çubukcu, 1999).

Pazarlama açısından tüketim kültürüne bakıldığında, tüketimin üretimi yönlendirdiğine yönelik düşüncelere ulaşılmaktadır. Tüketim kültürünün gelişmesindeki en başarılı etkenlerden biri reklam ve kitle iletişim araçlarının gelişmesidir. Tüketim, üretime olduğu kadar dağıtıma da bağlı olarak gelişmiştir. Kitle üretimi, kitle dağıtımı ve kitle iletişim araçlarının, kitle tüketimini hızlandırmak için hep birlikte çalıştığı görülmektedir (Öztürk, 2002).

Tüketim - Kültür İlişkisi ve Tüketim Toplumu

Raymond Williams’ın belirttiği gibi “tüketme” kavramı, daha çok, “tahrip etmek”, “harcamak”, “israf etmek”, “bitirmek” anlamlarını karşılamak için kullanılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında “tüketim” kavramı için de benzer çağrışımların geçerlilik taşıdığı ifade edilmektedir (Featherstone, 1996). Ancak, tüketim olgusu sadece ekonomik anlamda ve yarar sağlama temelinde değil, aynı zamanda, gösterge, sembol ve işaretlerin de içinde olduğu sosyal ve kültürel bir olgu olarak görülmektedir (Bocock, 1997:13). Refah toplumuyla birlikte tüketim, reel çağrışımlarının dışında sınıf, statü, prestij, farklılık, ayrıcalık, kimlik inşası vs. ile ilişkili hale gelmiştir (Aytaç, 2006).

Tüketim; her noktada kültürel oluşumlarla şekillendirilmekte, sürdürülmekte ve inşa edilmektedir. Tasarım ve üretim sisteminin tüketim mallarını yaratışı, tamamen kültürel bir girişimdir. Kültürel değerlerle yetişen insanlar, bu kültürün kendi hayatları süresince değiştiğini görmektedir. Yeni kelimeler, yeni fikirler, yeni tarzlar sonucunda kültür evrim geçirmekte ve insanlar da bu değişimde rol oynamaktadır. Tüketim tam olarak, kültürün kavgasının verildiği ve biçimlendirildiği yer olarak görülmektedir (Öztürk, 2002: 46-47).

Günümüzde kültürün muhatabı olan insanı, toplum kültürüne kazandırmanın iki unsurundan olan aile ve okul çevresinin yerini medya ile küresel endüstri almaktadır. Küresel endüstrinin hedefinde insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak bulunmamaktadır. Temelde yapılan tüketicileri gerçek ihtiyaçları olduğu yönünde ikna yöntemlerinin yardımıyla, yeni ihtiyaçlar yaratmayı teşvik etmektir (Ar, 2007).

Page 40: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Bilal ERDEM

37

Bu çerçevede uluslararası tüketim markalarının oluşturulması, küresel egemenlik kazandırılmış kültürel simgeler ve bütün kıtalarda milyonlarca kişinin uydu aracılığı ile eş zamanlı olarak izlediği olaylar, ekonomik küreselleşmenin kültürel yansımalarıdır. Bazıları küreselleşmenin en belirgin simgeleri olarak Coca-Cola’yı, Madonna’yı ve CNN haberlerini görmektedir. Küreselleşmenin en fazla doğrudan algılanan boyutunun kültürel yönü olduğu söylenebilir (Ar, 2007).

Tüketim kültürü, gerçekte, tüketicilerin çoğunlukla faydacı olmayan (nonutilitarian) statü arama, başkalarıyla arasında fark yaratma ve yenilik arama gibi maksatlarla ürün ve hizmetleri tutkuyla arzuladıkları, peşine düştükleri, elde etmeye çalıştıkları bir kültüre karşılık gelir. Bu kültür, çağımızın egemen kültürel biçimini yansıtır. Yarar esprisi, doyumcul zevk arayışı, meta fetişizmi, kullan/at arzuları, alışveriş bağımlılığı vs. bu kültürün tipik özelliğini oluşturur (Aytaç, 2006).

Tüketim/tüketimcilik, günümüzde, neredeyse yaşamlarımızı büsbütün dönüştürmüş gibidir. Harvey’in (1997) de ifade ettiği gibi, seçkin piyasalardan farklı olarak kitle piyasalarında da modanın seferber olması, tüketimin temposunu sadece giyim, süsleme ve dekorasyonda değil, aynı zamanda hayat tarzları ve dinlenme faaliyetlerini de (örn. boş zaman ve spor alışkanlıkları, pop müzik türleri, video ve çocuk oyunları vs.) kapsayan geniş bir alanda hızlandırmaya neden olmuştur. Ayrıca, mal tüketiminden hizmet tüketimine doğru da bir değişim meydana gelmiştir. Sadece kişisel ve ticari hizmetler, eğitim ve sağlıkta değil aynı zamanda eğlence, gösteri ve hobiler dünyasında da kayda değer farklaşmalar ortaya çıkmıştır.

Tüketim alanında yeni devreye sokulan değer ve pratikler, örneğin “anında çözüm” ve “atılabilirlik”, tüketimin sığasını ve yaygınlığını artırmayı sonuçlamıştır. Özellikle fast-food, yemek ve ihtiyaçların anında giderilmesi ile birlikte kâğıt bardaklar, tabaklar, plastik çatal-kaşık, ambalaj, peçete vs. gibi atılabilirlik özelliği olan malzemelerin kullanımının yaygınlaştırılması, tüketim alanında “hız” ve “kullan at” kültürünün yaygınlaşmasını getirmiştir. Alvin Toffler’ın da üzerinde durduğu gibi, “kullan at” toplumunun ortaya çıkışının işaretleri l960’lı yıllarda belirmeye başlamıştır. Bunun anlamı: “ (…) sadece üretilmiş malları atmak değildi, aynı zamanda değerlerin, hayat tarzlarının, istikrarlı ilişkilerin, şeylere, binalara, yerlere, insanlara ve eyleme ve olma konusunda öğrenilmiş tarzlara bağlılığın da atılabilmesi anlamı taşıyordu. (…) Tüketim alanında malların devrinin hızlandırılması açısından son derecede etkili olan bu tür mekanizmalar, bireyleri atılabilirlikle, yenilikle, şeylerin hızla işe yaramaz hale gelişi ihtimaliyle başa çıkmaya zorluyordu. (…) Toffler, devamla bunun ‘hem kamusal, hem de özel değer sistemlerinin yapısında bir geçicilik’ doğurduğunu, böylece ‘mutabakatın çöküşü’ ve parçalanmış bir toplumda değerlerin farklılaşması yönünde bir bağlam yarattığını belirtir. Yalnızca metalar cephesinde varolan uyarım bombardımanı bile duyusal açıdan bir aşırı yükleme sorunu yaratır” (Harvey, 1997).

Son yıllarda, toplumsal değerlerin yozlaşması ile tüketim toplumu tanımlamaları bir arada telaffuz edilir olmuştur. Tüketim toplumu tanımlaması daha çok olumsuzlukları ifade etmek için kullanılmıştır. Tüketim toplumunun ayırıcı özelliği, kişilerin ihtiyaçları için tüketmek yerine, tüketimin başlı başına bir amaç, bir ihtiyaç haline gelmesidir. Tüketim toplumunu belirleyen, kitle iletişiminde günlük haberin evrenselliğidir. Kitle iletişimin bize verdiği gerçeklik değil, gerçekliğin baş döndürücülüğüdür. Tüketim toplumu var olmak için nesnelere, daha doğrusu onları yok etmeye ihtiyaç duyar. Tüketim sadece üretim ile yok etme arasındaki aracı bir terimdir. Tüketim toplumunda arzu ve duygularda tüketim nesnesi haline gelir. Başka deyişle neyin daha çok arzu edileceği ve neyin daha çok tüketileceği, birey tarafından değil, is örgütlerince belirlenir. Bu da kültür endüstrisinin çeşitli ürünleri aracılığıyla tüketim ideolojisi ve özellikle reklamla gerçekleşir (Çubukcu, 1999).

Tüketim toplumu kavramı genel olarak nesnelerin hızla kullanılıp atılması ve müsrifçe elden çıkarılmasını belirtir. Tüketim toplumu; bireysel harcamaların hızlı artışı ve kamunun kaynakları eşit dağıtılmasını hedefleyen politikaların sonucunda beslenme, eğitim, sağlık vb. alanlardaki harcamalarını artırması şeklinde tanımlanır. “Tüketim toplumu aynı zamanda tüketimin sosyal ideolojik değerlerinin öğretildiği toplumdur; yani yeni ve özgün sosyalizasyon tarz yüksek verimli ekonomik bir sistemin yeniden yapılanması ve yeni üretim güçlerinin yükselmesi ile ilgilidir” (Zorlu, 2002).

Tüketim toplumu, Baudrillard’a (1997) göre tüketimin öğrenilmesi toplumudur. Bocock’a (1997: 10) göre modern kapitalist toplumlarında tüketim, “artık insanların kim oldukları, kim olmak istedikleriyle ilgili duyarlılıklarını ve bu duyarlılıklarını korumayı sağlayan yöntemleri etkilemektedir”. Bu nedenle tüketim sadece ekonomik bir olgu değil aynı zamanda sosyal, psikolojik ve kültürel olgu haline gelmiştir Tüketim kültürü değerleri içinde doğan bireyler tüketici olarak sosyalleşirken bu değerleri içselleştirmekte (enculturation) ve daha da ötesi, bireysel kimliklerin oluşturulması, müzakeresi (negotiation) ve ifade edilmesi ile toplumsal farklılaşma sürecinde tüketim kültürü değerlerini bir araç olarak kullanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında tüketim ürünleri ile ilgili anlam ve göstergelerin, bireylerin hem kimlik oluşturma, ifade etme ve iletme (communication), hem de bireyin toplumla bütünleşme sürecinde ara rol oynadığı (mediator) ifade edilebilmektedir.

Tüketim toplumu değerlerinin Türkiye açısından yarattığı çelişkiler beş grupta özetlenebilir (Kongar, 1991):

Birincisi; büyük şehirlerde endüstrileşme hızını aşan kentleşme, endüstri ve hizmetler kesimini büyük ölçüde feodal ve kırsal değerlerin egemenliği altına almıştır. Böylece kentleşme ve endüstrileşme süreçlerine bağlı özgürleşme beklentileri daha başından yozlaştırılmaya açık tutulmuştur. İkincisi; küreselleşmeye bağlı olarak tüketim ürünleri ve tüketim davranışları, ülkenin üretim kapasitesini aşan boyutlara gelmiştir. Bu da dışa bağımlı tüketimi yaygınlaştırmıştır. Üçüncüsü; bu talebin yalnızca dışardan tüketim toplumu değerleri baskısı ile oluştuğu için değil, aynı zamanda toplumun sermaye açısından sonunda, üretimde kullanılan teknolojinin de yeterince ileri olmaması ve emek açısından yetersizliği sonucunda, üretimin düşük olması sebebi ile “yapay”, “temelsiz” ve “sahte” oluşudur. Dördüncüsü; endüstriyel değer sistemi yerleşmeden “tüketim toplumu değerlerinin” egemen olması sonucu garip bir sentez oluşmuş ve ilerlemede beklenen

Page 41: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

38

toplumsal iyileşme gerçekleşmemiş; aksine tüketimde marka ve imajlara bağımlılık artmıştır. Son olarak; sarsılan feodal ve kırsal değerlerin kalıntıları tasfiye edilmeden ve yerlerine endüstriyel değerler getirilmeden, kapitalist değer sisteminin tek bir ilkesi olan “para en yüce değerdir” ilkesi gibi ilkeler topluma egemen olmuştur.

Hızlı değişen ve gelişen bir ekonomik sosyal hayatta tüketiciler, mevcut kaynaklarıyla karşılayamadıkları ihtiyaçları gidermek için, ilerdeki gelirlerini şimdiden kullanmanın yollarını aramakta, ileride elde edecekleri rahatlığı, bugünden yakalama çabasına girmekte ve böylelikle bir hayat standardını tutturmak ve eldeki imkanlarla sahip olamadıkları mal ve imkanlara sahip olmak istemektedirler. Bu durum tüketimi özendirmekte ve tüketim toplumuna gidişi hızlandırmaktadır (Penpece, 2006).

ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN TÜKETİM KÜLTÜRÜ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Küreselleşmeyle birlikte ekonomilerin ölçeklerindeki büyüme, şiddeti daha da artan uluslararası rekabet ve iletişimin görülmemiş bir hız ve içerik kazanmasıyla olgunlaşan tek dünya pazarı, firmaları uluslararası pazarlarda uygulayacakları pazarlama stratejilerini uzun dönemde hedef pazarların toplumsal değerleri açısından yeniden gözden geçirmeye zorlamaktadır.

Ulusal kültürlerin dış etkilere maruz kalmadığı, izole olduğu durumlar günümüz küresel dünyasında mümkün olmayan bir durumdur. Toplumlar arasında çeşitli yollarla yaşanan etkileşimler kültürlerin birbirine karışmasına olanak tanımaktadır. Jain (1990), ülkelerin ekonomik refahı belirli bir gereksinim düzeyini tatmin ettiği zaman, tatmin edilmesi gereken yeni gereksinimler için kültürel değişimin zorunlu olabileceğini belirtmektedir. Pazarda bu potansiyeli yakalayabilen firmaların kültürel değişim yaratma şansları bulunmaktadır. Erem ve diğerlerinin (1998) dış pazarlara girişte kültürel engellere karşı geliştirdikleri modelde, firma davranışını pasif, reaktif ve proaktif olarak üçe ayırmışlar ve bunlardan proaktif modelde de firmanın planlı kültürel değişim çabalarını vurgulamışlardır.

Çokuluslu şirketler küresel pazarlara ürün veya hizmet sunarken iki alternatif yaklaşımdan birini kullanırlar (Weerawardena et al., 2007). Bu yöntemlerden biri, girilen ülkenin (pazarın) istek ve gereksinmelerini tespit ederek bu tespitler ışığında o pazara uygun, uyarlanmış mal ve hizmetler geliştirmek, diğeri ise bu yaklaşımın tam tersi olan, halen üretip pazarlamakta oldukları çeşitli ürün veya hizmetleri, doğrudan doğruya yeni pazarlara sunmaktır. Küresel pazarlama asıl olarak Theodore Levitt’in (1983) yılında kaleme aldığı “Globalization of Markets” makalesinde dünya genelinde insanların aynı ürünleri ve birbirine benzer yaşam sitillerini arzu eden bir yapıya doğru dönüştüklerini ve bu zamanla insanlar arasındaki benzerliklerin farklılıklarından daha fazla olacağını belirtmektedir. Bu yaklaşım çerçevesinde bütün dünya ülkeleri tek bir pazar olarak algılanmalı, ülke ve birey farklılıkları gözetilmeden ürünler üretilmeli ve pazarlanmalıdır. Küresel işletmeler, ülkeler ve kültürler arasındaki farklılıkları unutmalı ve insanları küreselleştiren ortak tatmin unsurları üzerinde odaklanmalıdırlar.

Pazar odaklılık bağlamında, hedef pazara ait toplumsal değerleri içeren “kültür” ve “medya” ilişkisi, uluslararası alışverişlerde çok önem verilmesi gereken konulardan biri olarak küresel arenada yerini almıştır. Dış pazarlara girişte karşılaşılan kültürel farklılıklar, zaman zaman, özellikle de yoğun rekabetin yaşandığı günümüz koşullarında işletmeler için esaslı bir sorun olarak ortaya çıksa bile, daralan pazarlar, firmaların kültüre duyarlı ve yabancı kültürlere dirençli bu pazarları tamamen ihmal etme lüksünü ortadan kaldırmakta ve medya sayesinde bu sorunun aşılması sağlanmaktadır (Koçkar, 2005).

Bununla birlikte, kültürlerdeki farklılıklar çoğu kez izole edilebilirken, bu farklılıkların nasıl ele alınması gerektiği konusunda tam bir fikir birliği yoktur. Bu konuyla ilgili temelde üç yaklaşım üzerinde durulmaktadır (Elden, 2004):

Birincisi, bir şirket pazarlama stratejisini her bir kültüre göre adapte edebilir. Örneğin, Philip Morris İngiltere’deki Marlboro Sigara tanıtımını değiştirmek zorunda kalmıştır, çünkü hükümet İngiliz çocuklarının Amerikalı kovboydan etkilenip sigara içmeye başlayabileceklerine inanıyordu. İkincisi, şirket pazarlama stratejisini çeşitli kültürlere göre standart hale getirebilir. Bu yaklaşım genellikle küresel pazarlama olarak anılır ve bir ürünün tüm dünyada aynı pazarlama anlayışıyla satılmasını içerir. Coca-Cola 40 yılı aşkın süredir bu temel yaklaşımı kullanmaktadır. Coca-Cola bu yaklaşımını “tek görüş, tek ses, tek satış mesajı” olarak tanımlar. Eastman Kodak, Gilette ve Timex gibi şirketlerde özellikle 10 yılı aşkın süredir aynı yaklaşımı kullanmaktadır. Bu yaklaşımın bir avantajı reklam maliyetlerini düşürmesidir. Üçüncü yaklaşımda ise, şirket pazarlama stratejisini bazı açılardan kültürü değiştirmek için kullanabilir. Bu yaklaşıma göre pazarda etkili olan önemli kültürel faktörler vardır ve şirket amaçlarını başarmak için bu faktörlerin bazılarının, zorda olsa değiştirilmesi için pazarlama stratejilerini bu yönde geliştirebilir.

Açıklamalardan da anlaşıldığı üzere, çokuluslu şirketler faaliyet gösterdikleri alanlarda pazarlama stratejilerini şekillendirirken yerel kültürün mevcut yapısının satış yapmalarına uygun olup olmadığını temel hareket noktası olarak almaktadırlar. Eğer yerel kültür uygunsa kültüre yönelik doğrudan bir etkileri bulunmamaktadır. Ancak yerel kültürün

Page 42: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Bilal ERDEM

39

taşıdığı bazı değerler satış yapmalarını engelliyorsa ya da yavaşlatıyorsa, bu durumda pazarlama mesajlarıyla bir şekilde yerel kültürü değiştirme yolunu izlemektedirler.

Küresel ürünler ve çokuluslu şirketler tarafından üretilmiş markalar, küresel bir tüketim kültürünü kuşatmaktadır. Bu uluslararası kültür, gelişen (ama henüz tam anlamıyla olgunlaşmayan) haberleşme, teknoloji, hizmetler, taşımacılık ve finans piyasaları tarafından da desteklenmektedir. Ortaya çıkan bu uluslararası sistem, yönetimlerin bir uçtan bir uca etkin olmasını gerektirmekte; ideal anlamda, yalnızca ticaret ve parasal akımların değil, ekonomik ve ekonomik olmayan yapıların da etkileşim haline gelmelerini teşvik edip düzenleyen bir çatının oluşmasını da talep etmektedir (Rhodes, 1995).

Çokuluslu şirketlerin tüketim kültürü üzerindeki etkilerini doğru bir şekilde algılayabilmek için, bu şirketlerin faaliyetlerinde benimsemiş oldukları stratejileri görmek yararlı olacaktır. Bu stratejiler aşağıda sıralanmış ve kısaca açıklanmıştır (Dikkaya ve Deniz, 2006):

• Kar Dürtüsü

Bütün kar amaçlı oluşumlar son tahlilde kararlarını verirken belli bir zaman dilimi içinde elde edebilecekleri karı hesaplamaktadırlar. Şirketler için kar düşüncesi toplumun refahı, işçilerin sağlığı, kamu yararı, barış, çevrenin korunması veya ulusal güvenlik fikirlerinden önce gelmektedir. Bu şirketler ulus-devletlerin düşman ilan ettiği ülkelerle bile ticaret yapmanın yollarını ararlar. Amerikan şirketlerinin Libya, İran veya Küba ile ticaret yapma peşinde olmaları bu savın bir kanıtı olarak ileri sürülebilir. Kar ve büyüme dürtüsü çokuluslu şirketler için temel teşkil eder ve adeta yaşamsal bir içgüdüdür. Bunun ne kadar önemli bir argüman olduğunu en kapalı ülkelerde bile şubeler açma başarısı elde eden McDonalds gibi şirketlerin ulusaşırı faaliyetlerine bakarak algılamak mümkündür.

• Büyüme Dürtüsü

Büyüme olgusu yatırımcılar, bankalar, kamuoyu ve piyasalar ile olan ilişkilerin temel belirleyicilerinden biridir. Büyüme dürtüsü, şirketlerin dünyanın gizli köşelerindeki kıt kaynakları bulmak ve kullanmak konusundaki isteklerini de kamçılar. Artık oldukça net bir şekilde görülebilen bu gelişme dolayısıyla, dünyanın bozulmamış kalan az sayıdaki bölgesi de şirket üretiminin mekânı haline gelmektedir. Bu kaynak zengini bölgelerde yaşayan insanlar eski yaşam şekillerini bırakıp, üretim-tüketim döngüsündeki yerlerini almaya zorlanmaktadırlar.

• Rekabet ve Saldırganlık

Şirketler bir yandan iç yönetimlerinde başarının yakalanması için üst düzey bir işbirliğine gereksinim duyarken diğer yandan da yönetim mekanizmasında yer alan insanların birbirleri ile şiddetli bir rekabete girmelerini teşvik eden bir zemin oluşturmaktadırlar.

• Ahlak Anlayışı

İnsan olmadıkları için duygulara sahip olmayan çok uluslu şirketlerin ahlak diye bir kaygıları da yoktur. Dolayısı ile toplumun amaçları veya çevrenin sağlığı ile uyuşmayan kararlar herhangi bir duraksama olmaksızın alınabilmektedir. Şirket yöneticileri de objektif kararlar alınabilmesi için duygusal davranmamak gerektiğine inanırlar. Bununla birlikte, şirketler, bu yönlerini saklamak ve tersi bir şekilde görünmek isterler. Bu görüntüyü vermek istemelerinin nedeni ise, kamuoyundan gelecek olan herhangi bir olumsuz bakışın kârlarını düşürme ihtimali taşımasıdır. Bu amaçla reklâm sektörüne milyonlarca dolar ayrılır.

• Hiyerarşi

Şirketlerin yapısı üstler ve astların piramitsel bir merkezi oluşum içinde beraber bulunmalarını gerektirir.

• Nicellik

Şirketlerin yapısı öznel olan bilgilerin nesnel bir şekle yani rakamlara dönüştürülmesini gerektirir.

• Gayri İnsanilik

Şirketler doğayı ve toplumu nesnelleştirdikleri gibi, çalışanlarını da nesneler haline dönüştürürler. Yöneldikleri nokta kâr olan şirketler bilinçli bir şekilde çalıştırdıkları insanların performanslarını kameralar ve bilgisayarlar sayesinde ölçerek üretim sürecinde insan olmanın önemini yok ederler.

• Sömürü

Çalışan veya hammadde sağlayan bir kişi emeğinin karşılığını tam olarak alamamaktadır. Sermayenin sahipleri, üretilen değerin kaymağını kar olarak almaktadırlar. Karın dayandığı temel ise maliyetlerin en aza çekilmesidir. Kapitalizme göre bu dürüst bir ilişkidir; çünkü çalışanlar veya üçüncü dünya coğrafyasındaki maden veya çiftlik kaynaklarını işleten insanlar emeklerinin karşılığını almaktadırlar.

Page 43: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

40

• Hareket Kabiliyeti

Şirketler zaman ve mekan sınırlamalarının dışındadır. Çünkü bu kuruluşlar, kağıt üzerinde var olan tüzel kişilerdir. Doğal bir ölümleri söz konusu değildir ve genellikle kurucularından daha fazla yaşarlar. Küresel ticaretin yeni kuralları çerçevesinde yerelliğe, işçilere veya komşulara karşı bile bağımlılıkları yoktur. Bu durum çok uluslu şirketleri, önceki yıllarda varlıklarını müşterileri ve komşuları ile olan iyi ilişkileri sayesinde sürdürebilen bakkal veya fırınlardan tamamen farklı hale getirmektedir.

• Tabiat Düşmanlığı

Şirketler için çalışan bazı insanlar kişisel olarak tabiatı sevseler bile, şirketlerin kendileri doğal dünyayı değiştirip dönüştürmeye devam etmektedirler. Şirketler için kar, hammaddelerin satılabilir şekle dönüştürülmesi yolu ile gerçekleşir. Dünyanın bir parçasındaki doğal kaynakları kullandıktan sonra, şirketler aynı amaçla başka yerlere giderler. Küresel bir ekonomi içinde kapitalist şirketlerin varlığı bu süreci hızlandırmaktadır. Çünkü şirketlerin sürekli olarak büyümesi gerekmektedir. Dünyanın her yerindeki kaynakların doğadan alınması ve işlenmesi şirketlerin gittikçe artan bir hızla gösterdikleri faaliyetin konusunu oluşturmaktadır. Döngünün tüketim tarafı da hızlanmıştır. Çünkü şirketler imal ettikleri malların insanlara tatmin sağlayacağı yolundaki fikirler ile onları ikna etmektedirler.

• Homojenleştirme

Kapitalist söyleme göre, tüketim toplumu diğer toplumlara göre daha fazla çeşit ve seçme fırsatı sunmaktadır. Piyasalarda değişik niteliklere sahip olan çok çeşitli ürün demetleri mevcuttur. Aslında şirketlerin yararına olan durum, tüm insanların benzer şekilde yaşaması ve tatmin duygularını satın aldıkları ürünler ile maksimize etmeleridir. Değişik şirketler pazarın değişik bölümleri ile ilgilenirler ama tüm şirketlerde ortak olan ekonomik, kültürel ve toplumsal bir bakış vardır ve bu bakış açısının bireyler ve toplum tarafından kabul edilmesi sürecini hızlandırmak isterler. Emeğin ve malların paylaşımını vurgulayan yaşam tarzları ve ekonomik sistemler veya manevi değerleri yüceltenler şirketler için zararlıdır. Kollektif olarak yaşayan ve çamaşır makinası, otomobil gibi malları veya diğer aletleri paylaşan insanlar veya bu aletler olmadan yaşayanlar şirketler ve tüketim toplumu için yıkıcıdır. Çekirdek aile tipi, şirketler için çok daha yararlı bir tarzdır, çünkü üretilen malların satılacağı aile sayısı artar. Kendine özgü manevi değerleri ile iç içe yaşayan yerel nitelikli topluluklar şirketlere göre aydınlanmamış, geri ve aşağıdırlar ve dünya pazarının ve kültürünün homojenleştirilmesinin önünde birer engeldirler.

Çokuluslu işletmeler yüzyıllar önce başlayan küreselleşme eğiliminin (İçli, 2001) bir yansıması olmakla birlikte, aynı zamanda üstlendikleri işlevler nedeniyle küreselleşme sürecine hız kazandıran örgütlenmelerdir. Çokuluslu işletmelerin genelde kültür, konumuz özelinde tüketim kültürü üzerindeki etkisini küreselleşmeden bağımsız düşünmek çok doğru olmayacaktır. Küreselleşme kavramını siyasi bir bakış açısıyla Işıklı (1997), “uluslararası pazar güçlerine kayıtsız şartsız teslimiyet” şeklinde tanımlamaktadır. Benzer bir yaklaşımı benimseyen Boratav (2004) ise daha geniş bir açılımla konuya; “emperyalizm olgusu olduğu gibi süre gelmektedir; ancak bir çözümleme aracı olarak emperyalizm kavramı ortadan kalkmakta ve yerini küreselleşme kavramına bırakmaktadır” perspektifinden yaklaşmaktadır. Küreselleşme bir yandan dünya çapında mal ve insan hareketliliğinin artışı, diğer yandan da kültürel süreçte ortaya çıkan hızlı bir değişme ve farklılaşma sürecidir. Bu süreç dünya toplumlarında giderek artan bir karşılıklı bağımlılık ortaya çıkarmıştır.

Kavramın daha iyi anlaşılması açısından Berger’in çalışmasına bakmak yararlı olabilir. P. L. Berger küreselleşmenin dört yüzünden bahsetmektedir (Elechi et al., 2007). Birinci yüzde, küreselleşmenin ekonomik temelli bir sürecin kültürel yüzü olduğu yer almaktadır. Berger “Davos kültürü” olarak tanımladığı bu ilk yüzde kendini “yuppie” hayat tarzı olarak gösteren bir elit kültürüne değinmektedir. İkinci yüzde küreselleşme, vakıflar, akademik haberleşme ağları, sivil toplum kuruluşları, çokuluslu örgütler gibi oluşumların unsuru olan bir kültür biçiminde yer almaktadır. Bu küreselleşmeyi Berger “Faculty Club Culture” olarak isimlendirmekte, çevreciliği ve feminizmi buna örnek olarak göstermektedir. Berger, küreselleşmenin üçüncü görünümünü Benjamin Barber’ den ödünç aldığı bir deyimle “Mc World Culture” olarak isimlendirmektedir. Amerikan üniversitelerinin sembol ve sloganlarını taşıyan jean, tişort giymek, Amerikan TV dizileri ve filmleri seyretmek, Amerikan fast foodları tüketmekle kendini gösteren Amerikan damgalı popüler kültür kendini göstermektedir. Dördüncü olarak da çoğulculuk, pazar ekonomisi ve demokrasi yanlısı bir söylemi başta Latin Amerika ülkeleri olmak üzere Doğu Asya ülkeleri. Filipinler, Güney Pasifik, Afrika ve Doğu Avrupa ülkelerine yaygın bir biçimde empoze etme yer almaktadır.

Bu bağlamda, gelişmiş ülkelerden genellikle gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelere doğru bir kültürel asimilasyon (acculturation) çabası görülmektedir. Penaloza ve Gilly “pazarlamada kültürel asimilasyon”u belirli bir pazar sistemine ait pazarlamacıların, başka bir kültürel pazar sistemine bağlı tüketicilere yaklaşma ve adaptasyon süreci olarak tanımlamaktadırlar. Pazarlama açısından iki ya da daha fazla farklı kültüre ait alıcı ve satıcıdan oluşan tarafların alışveriş gibi bir olay sonucunda karşı karşıya gelmesi, (özellikle söz konusu ilişkinin uzun vadeli olması durumunda) kültürel asimilasyonu gündeme getirmektedir. Bu bağlamda, kültürel asimilasyon olgusuna taraf olan iki grup söz konusudur: verici grup ve alıcı grup. Bu iki grubun teması sırasında alıcı grup, verici grubun bilerek ya da bilmeyerek aşılamaya çalıştığı kültürel değerler doğrultusunda bir değişim sürecine girer. Kültürel asimilasyon genellikle bir azınlık grubun daha baskın olan bir diğer gruba ait kültürel değerleri benimsemesi olarak ortaya çıksa da, asimilasyon sürecinin karşılıklı olduğu, bazen baskın grubun da zayıf gruba ait değerleri de benimsediği ve böylece bir karşılıklı kültürel alışveriş sürecine girildiği durumlarda mevcuttur. Örneğin News Corp.’nun Star TV’si, Çin’de yapılan futbol karşılaşmalarını bütün Asya’ya yayınlamaya başlamıştır. Benzer şekilde, Hong Kong’lu şarkıcı Jacky Çeung, Sting ve Janet Jackson gibi uluslararası bir

Page 44: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Bilal ERDEM

41

yıldız olma yolunda pazarlanmaktadır. Bununla birlikte, Pires ve Stanton zayıf grubun baskın gruba kültürel aktarım olasılık ve şansının daha az olduğunu belirtmektedirler. Kültürel asimilasyon süreci oldukça uzundur. Bazen bu sürecin tam anlamıyla başarılabilmesi için birkaç kuşaklık zaman gerekebilir (Erem ve diğerleri, 2000).

Bu açıklamalar ışığında, uluslararası ticari faaliyetler sonucu bir ülkeden başka bir ülkeye kültürel değerlerin aktarılabileceği söylenebilir. İhracat da, hedef ithalatçı ülkelerin (gelişmiş ya da gelişmemiş), pazarların, siparişlerindeki spesifikasyon ve koşullar nedeniyle “öğrenme teorisi” gereği, ev sahibi ya da merkez ülkeye de (müşterilere ve/veya firmalara) kültür getirebilir. İthalatın kültür getirici etkisi literatürde yeni bir konu olmamakla birlikte, önemini hiç kaybetmemiş bir konudur. Firmalar yurt dışında uyguladıkları standartları, servis garantilerini, vs. kendi ülkelerine de taşımak durumunda kalabilirler. Öncelikle ihracat fazlası olarak pazarlanan defolu ve daha sonra defosuz ürünler ihracat standardında yurt içinde pazarlanır. Böylece, kültürel alışveriş kapsamında uluslararası firmalar pazarlama programları ile birlikte, bunlara eşlik eden teknolojiler de dahil hedef ülke ya da pazarlara yeni değerler veya kültür aşılar.

Küreselleşme sonucu sermayenin ulusal sınır tanımadan serbestçe dolaşabilmeye başlaması neticesinde üretim süreci parçalara ayrılıp her bir parçası belirli bir yerde üretilebilir hale gelmiştir. En gelişmiş ülkelerde bile insanlar dışarıdan getirilen mallara bağımlı durumdadır ve yaşam biçimleri hızla değişmektedir. Örneğin, araba üreten çokuluslu bir şirket araba yapımında kullanılan parçaların bir kısmını bir ülkeden bir başka kısmını başka bir ülkeden satın almaktadır. Üretilen ürünlerin hacim ve hızına bağlı olarak tüketimin hızının da arttırılması zorunlu hale gelmiştir Tüketim hızının arttırılması bir dizi metanın ihtiyaç kategorisi içine sokulması ve bu üretilen meta ve hizmetlerin yeni mekanlarda satışa sunulmasını gerekli kılmıştır. Üretilen ürünlerin tüketiciye ulaşması için de tüketim mekanlarının çoğaltılması yoluna gidilmiştir. Bu gelişmeler tüm dünyada bir örnek bir tüketim kültürü oluşturmaya yöneliktir. Din, dil ırk ayrımı olmaksızın tüm dünya aynı marka pantolonları giymeye, aynı marka spor ayakkabıları kullanmaya aynı gazozu içmeye koşullandırılmaktadır. Bu oluşum hem uluslararası sermayenin gücü, hem de kitle iletişim araçları yardımıyla gerçekleşmektedir (İçli, 2001).

Ekonomik küreselleşmeye verilecek örneklerden biri de Mc Donalds işletmeleridir. Ritzer, Weber’in akılcılaştırma kuramını Mc Donaldlaştırma bağlamında modern dünyayla ilişkilendirmiş, toplumsal hayata, insan ilişkilerine olan etkisini ele almıştır. Ger ve Belk (1996) de, küresel tüketim kültürünün belirlenebilmesi için çok uluslu şirketlerin yayılması, küresel kapitalizmin yaygınlaşması, küresel tüketiciliğin yaygınlaşması ve küresel tüketimin homojenleşmesinin bağlantılı bir biçimde ele alınması gerektiğini belirtmektedirler.

Küresel kitle kültürü kültürel üretimin modern araçlarının (görüntü, görsel ve grafik sanatlar, televizyon ve sinema, reklam gibi) egemenliğindedir. Bu tür bir küresel kültür bir yandan batı merkezlidir ve dili de İngilizce'dir. Batının dışında yaşayanlar için merkezdekiyle özdeşim kurmayı sağlar. Tüketim aracılığıyla batı türü bir yaşantının, hayat tarzının etkilerinin duyulmasını sağlar. Diğer yandan kendine özgü türdeşleştirmeler yapar. Farklılıkları özümser, her şeyi kapsayan bir batı tarzı içine yerleştirir. Ancak yerelliği ihmal edemeyeceğini bildiği için de yerel siyasal ve ekonomik seçkinlerle işbirliği yoluna giderek onlar aracılığıyla işler (İçli, 2001).

Subhash C. Jain, çokuluslu şirketleri, bir toplumdan bir diğer topluma kültür transferini gerçekleştiren “kültürel değişim aracıları” olarak görmektedir. Bu değişim sürecinde pazarlamacılar öne çıkmaktadır (Erem ve diğerleri, 2000). Örneğin, Procter & Gamble arz zincirinde yoğun teknoloji kullanımıyla kültürel değişim çabalarını sürdürmektedir. Şirket, tedarikçi ve müşterileriyle ilişkilerini “pasif pazar kabulü” davranışından “proaktif bilgi ve veri paylaşımı”na dönüştürmeye çabalamaktadır (McGee 1999). Özellikle farklılaştırılmamış pazarlama uygulamalarıyla bireylerin standart kalıplar içerisine sokulmaya çalışılan değerleri, toplumun kültür mozaiğini de etkileyeceğinden genel olarak en azından satınalma ve tüketim kültürü açısından değişime uğratılmış bir toplum ortaya çıkarabilir. Örneğin, Türk kültür yapısı içerisine dahil edilen “Sevgililer Günü (Saint Valentine’s Day)” kutlamaları bu konuda iyi bir örnek oluşturur. Aslında bu gelişme kültür üzerinde çalışan antropologlar tarafından tanımlanan kültürün özellikleri arasında yer alan “kültür öğrenilir” (culture is learned) kavramıyla yakından ilişkilidir. Bir kavramın öğrenilebilir özelliği, öğretilebilir özelliğini de otomatikman ortaya çıkarır. Bu bağlamda, bilerek ya da bilmeyerek öğretici rolüne soyunmak isteyen çeşitli çıkar gruplarının ortaya çıkması olasıdır. Son zamanlarda bu role çokuluslu şirketlerin talip olması ise kaçınılmazdır.

SONUÇ

Yaşanılan bir olgu olarak tüketim, insanoğlunun yeryüzünde varolduğu andan bu ana değin kesintiye uğramadan devam eden bir olgudur. Tüketim ve tüketim gerçekleştirmek amacıyla tüketim öncesinde gerçekleştirilen satın alma eylemi çeşitli faktörler tarafından şekillendirilmektedir. Hiç kuşkusuz bu faktörlerin içerisinde en belirleyici olanlarından biri de kültürdür. İnsan davranışlarının geneli üzerinde doğrudan yönlendirici bir güce sahip olan kültür, öğrenilebilir, öğretilebilir ve değişebilir özellikte bir unsurdur.

İletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte geçmiş dönemlerde toplumları birbirinden ayıran duvarlar yıkılmış ve toplumlar arasında etkileşim süreci yaşanır hale gelmiştir. Bu süreç sonucunda genel anlamda toplumların kültürleri birbirinden etkilenmiş ve kültürel dönüşümler yaşanmaya başlamıştır. Konumuz özelinde ise, uluslararası ticaretin öncü ve

Page 45: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

42

yönlendirici aktörlerinden biri olan çokuluslu şirketlerin faaliyetleri sonucu toplumlarda tüketim kültürü gelişmeye başlamıştır.

Tüketim kültürü, gerçekte, tüketicilerin çoğunlukla faydacı olmayan statü arama, başkalarıyla arasında fark yaratma ve yenilik arama gibi maksatlarla ürün ve hizmetleri tutkuyla arzuladıkları, peşine düştükleri, elde etmeye çalıştıkları bir kültüre karşılık gelir. Bu kültür, çağımızın egemen kültürel biçimini yansıtmaktadır. Yarar esprisi, doyumcul zevk arayışı, meta fetişizmi, kullan/at arzuları, alışveriş bağımlılığı vs. bu kültürün tipik özelliğini oluşturur (Aytaç, 2006). Böylesi bir kültürel yapının hakim olduğu toplumlar, tüketim toplumu olarak adlandırılmaktadır.

Gelinen noktada, çokuluslu şirketler satış yapma amaçlarında o denli başarılı olmuşlardır ki, bazı çokuluslu şirketlerin yıllık ciroları birçok ulus devletin gayri safi milli hasılasını bile geride bırakmıştır. Çalışma içerisinde vurgulandığı gibi, çokuluslu şirketlerin çevre, toplum ve bireyi yok sayıp, sırf mali amaçlarla faaliyetlerine yön vermekte olmaları bugün insanlığı bir tercih yapma durumuyla baş başa bırakmıştır. Ya anlık hazlara cevap veren tüketim çılgınlığı engel tanımadan devam edecek, ya da insanoğlu gelecek nesillerin yaşamlarına saygı gösterip ihtiyaçları için tüketmeyi tercih edecektir.

KAYNAKÇA

Ar, K. N. (2007). Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Ücretlerin Gelişimi, KAMU-İŞ Yayını, Ankara.

Aydın, N.; Koparal, C.; Şahin, M. ve diğerleri. (2004). Uluslararası İşletmecilik, Anadolu Üniversitesi Yayını, No: 1576, Eskişehir.

Aytaç, Ö. (2006). “Tüketimcilik ve Metacılık Kıskacında Boş Zaman”, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11(1): 27-53.

Babakus, E.; Cornwell, T. B.; Mitchell, V. and Schlegelmilch, B. (2004). “Reactions to Unethical Consumer Behavior Across Six Countries”, Journal of Consumer Marketing, 21(4): 254-263.

Baudrillard, J. (1997). Tüketim Toplumu, çev.: Hazal Deliceçaylı ve Ferda Keskin, Ayrıntı Yayınları, İstanbul,

Bocock, R. (l997). Tüketim, çev.: İmren Kutluk, Dost Yayınları, Ankara.

Boratav, K. (2004). Küreselleşme, Emperyalizm, Yerelcilik, İşçi Sınıfı, der.: A. Tonak, İmge Yayınları, Ankara.

Burnes, B. and James, H. (1995). “Culture, Cognitive Dissonance and the Management of Change”, International Journal of Operations & Production Management, 15(8): 14-33.

Craig, C. S. and Douglas, S. P. (2006).” Beyond National Culture: Implications of Cultural Dynamics for Consumer Research”, International Marketing Review, 23(3): 322-342.

Çubukcu, M. İ. (1999). “Küreselleşme Süreci İçinde Tüketim Toplumu Tüketim Kültürü”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi SBE, Erzurum.

Dereli, B. (2005). “Çokuluslu İşletmelerde İnsan Kaynakları Yönetimi”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 4(7): 59-81.

Dikkaya, M. ve Deniz, F. (2006). “Ekonomik Küreselleşmenin Yol Açtığı Problemler: Teorik Bir Bakış”, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 2(3): 163-181.

Elden, M. (2004). “Uluslararası Reklamda Tüketici Davranışını Etkileyen Bir Faktör Olarak Kültürel Farklılıkların Önemi”, Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (9): 205-221.

Elechi, O. O.; Okosun, T.Y. and Ngwe, J. E. (2007). “Factors Vitiating Against The Effectiveness Of The Nigeria Police in Combating The Criminal Exploitation Of Children and Women”, African Journal of Criminology & Justice Studies, 3(1): 1-49.

Erem, T.; Tek, Ö. B.; Gegez, A. E. ve Börü, M. D. (1998). “Culture As a Market Entry Barrier: Some Insightful Tips For The Turkish Market”, Proceedings of the 1998 Multicultural Marketing Conference, September 17-20, ed.: Jean-Charles Chebat and A. Ben Oumlil, Montreal, Quebec, Canada.

Erem, T.; Tek, Ö. B.; Gegez, A. E. ve Börü, M. D. (2000). “Global Pazarlarda Pazarlama Stratejilerinin Tasarım ve Uygulanmasında Kültürel Etkileşimin Rolü”, 5. Ulusal Pazarlama Kongresi, 16-18 Kasım, Antalya.

Featherstone, M. (1996), Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, çev.: M. Küçük, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

Ger, G.. ve Belk, W. (1996). “I’d like to Buy the World a Coke: Consumption Spaces of the Less Affluent World”, Journal of Consumer Policy, 19(3): 271-304.

Page 46: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Bilal ERDEM

43

Harvey, D. (1997). Postmodernliğin Durumu, çev.: S. Savran, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

Işıklı, A. (1996). Demokratikleşme ve Küreselleşme, Tüze Yayıncılık, Ankara.

İçli, G. (2001). “Küresellesme ve Kültür”, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 25(2): 163-172.

Jarblad, A. (2003). The Global Political Economy of Transnational Corporations: A Theory of Asymmetric Interdependence, Lulea University of Technology, C Extended Essay.

Kocabaş, F., Elden, M. ve Yurdakul, N. (1999). Reklam ve Halkla İlişkilerde Hedef Kitle, İletişim Yayınları, İstanbul.

Koçkar, M. T. (2005). “Halk Kültürü'nün Ekonomik ve Siyasal Kazanç Amacıyla Kullanılmasında Medya'nın Rolü”, http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/ halkbilim_ana.php (Erişim Tarihi: 10.01.2008).

Kongar, E. (1991). “Türkiye’de Değer Yozlaşması ve Tüketim Toplumu”, Milliyet Sanat, Temmuz.

Kutal, G. ve Büyükuslu, A. R. (1996). Endüstri İlişkileri Boyutunda Çokuluslu Şirketler ve İnsan Kaynağı Yönetimi Teori ve Uygulama, Der Yayınları, İstanbul.

Levitt, T. (1983). “The Globalization of Markets”, Harvard Business Review 61(3): 92–102.

McGee, M. K. (1999). “Culture Change: Lessons From A Cultural Revolution”, Informationweek, 758(October 25): 46-62.

Morrison, A. (2000). “Entrepseneurship: What Triggers it?”, International Journal of Entrepreneurial Behavior & Research, 6(2): 59-71.

Mucuk, İ. (2003). Modern İşletmecilik, Der Yayınları, İstanbul.

Odabaşı, Y. ve Barış, G. (2003). Tüketici Davranışı, MediaCat Kitapları, İstanbul.

Özkan, B. (2004). Ekonomiye Giriş, Akdeniz Üniversitesi Yayını, No: 79, Antalya.

Öztürk, M. C. (2002). “Gelişmekte Olan Ülkelerde Tüketim Kültürünün Oluşmasında Ulus Ötesi Şirketlerin Pazarlama İletişimi Çalışmalarının Rolü Üzerine Bir Örnek Çalıma”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, Ankara.

Penpece, D. (2006). “Tüketici Davranışlarını Belirleyen Etmenler: Kültürün Tüketici Davranışı Üzerindeki Etkisi”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sütçü İmam Üniversitesi SBE, K. Maraş.

Rhodes, M. (1995). “‘Subversive Liberalism’: Market Integration, Globalisation and the European Welfare State”, Journal of European Public Policy, 2(3): 384–406.

Tağraf, H. (2002). “Küreselleşme Süreci ve Çokuluslu İşletmelerin Küreselleşme Sürecine Etkisi”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Derisi, 3(2): 33-47.

Tayeb, H. M. (1988). Organisations and National Culture: A Comparative Analysis, Sage Publications, London.

Topçu, F. H. (2007). “Küreselleşme ve Uluslararası Çevre Politikaları: Yönetimden Yönetişime Geçiş Sorunu”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Anabilim Dalı, Ankara.

Trompenaars, F. (1993). Riding the Waves of Culture: Understanding of Cultural Diversity in Business, The Economist Books, London.

Ünsar, S. (2007). “Uluslararası İşletmelerde Üretim Stratejileri”, Yaşar Üniversitesi E-Dergi, 7(2): http://joy.yasar.edu.tr/arsiv/n7v2/ (Erişim Tarihi: 22.04.2008).

Veen, K. V. and Marsman, I. (2008). “How International are Executive Boards of European MNCs? Nationality Diversity in 15 European Countries”, European Management Journal, in press.

Weerawardena J., et al. (2007). “Conceptualizing Accelerated Internationalization in the Born Global Firm: A Dynamic Capabilities Perspective”, Journal of World Business, 42(3): 294-306.

Zorlu, A. (2002). Tüketici Davranışlarını Etkileyen Sosyo-Kültürel Faktörler: Ankara Hipermarketler Örneği”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi SBE, Ankara.

Page 47: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli
Page 48: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

YENİ KAMU YÖNETİMİ YAKLAŞIMI TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN YAPISAL ve İŞLEVSEL SORUNLARINA ÇÖZÜM

OLABİLİR Mİ ?∗

Yrd. Doç. Dr. Mehmet GÖKÜŞ**

ÖZET

Türk kamu yönetimin içinde bulunduğu yapısal ve işlevsel sorunlar ve bunlara çözüm arayışları sürekli gündemde olan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu faaliyetler çerçevesinde ülkemizde bir çok reform çalışması yapılmıştır. Fakat çeşitli nedenlerden dolayı bu reform çalışmaları kamu yönetiminin işlevsel ve yapısal sorunlarına köklü bir çözüm getirememiştir. Bu çalışmada bir taraftan kamu yönetiminde yapılan reform çalışmaları ele alınırken diğer taraftan reformların başarısızlık nedenleri ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Bunun yanında küreselleşme süreci ile birlikte gündeme gelen Yeni Kamu Yönetimi Yaklaşımın ortaya koyduğu temel unsurların ülkemizde uygulanmasın halinde kamu yönetiminde ortaya çıkan yapısal ve işlevsel sorunlara çözüm olup olmayacağı ele alınmaktadır.

Anahtar Kelimler: Kamu Yönetimi, Reform, Yapısal, İşlevsel,

CAN NEW APPROACH TO PUBLIC ADMINISTRATION BE A SOLUTION TO STRUCTURAL AND FUNCTIONAL PROBLEMS OF

TURKISH PUBLIC ADMINISTRATION?

ABSTRACT

The structural and functional problems which are in the presence in Turkish public administration and seeking solutions for these problems appear to be an issue that is constantly on the agenda. Within the framework of these activities lots of reforms are made in our country. However, for various reasons, these reforms have not been able to come up with a radical solution to the structural and functional problems of the public administration. In this study, on the one hand the reform efforts in public administration are handled, on the other hand, the causes of failure of reform efforts are endeavoured to be revealed. In addition, it is also discussed whether the implementation of fundamental factors that are put forward by the New Public Administration Approach which came up with the globalization process can be a solution to the structural and functional problems of public administration in our country or not.

Keywords: Public Administration, Reform, Structural, Functional

GİRİŞ

Küreselleşme ile birlikte ortaya çıkan hızlı değişim ve gelişim ekonomik, sosyal ve siyasal olgularda da gerek anlayış gerekse kurumlaşma anlamında önemli bir içerik değişimine neden olmaktadır. Değişimin önemli bir yanı da devlet, toplum ve birey arasındaki ilişkilerin niteliğinin değişmesi ve interaktif bir anlayışın genel kabul görmesidir (Ökmen ve diğerleri, 2004; 40). Bu durum devlet ile vatandaş arasındaki ilişkilerin eskisine göre daha da yoğunlaşmasına, vatandaşın devletten beklentilerinin artmasına neden olurken beklentilerin karşılanmasında geleneksel kamu yönetimi anlayışı yetersiz kalmıştır. Geleneksel kamu yönetiminin yapısal ve işlevsel olarak aşırı bürokratik, merkeziyetçi ve otoriter olması yüzünden kamu hizmetlerinin üretilmesi ve sunulması noktasındaki başarısızlıklar ve yetersizliklerin ortaya çıkması bu değişimi daha da hızlandırmıştır (Çevik, 1998; 113). Değişim sonucunda kamu yönetiminin yeni anlayış ve yaklaşımlar ışığında yeniden ele alınması ve yapılandırılması konusunda yaygın bir inanışı ortaya çıkarmıştır. Bu inanışın temel ekseni ise daha etkili, kaliteli ve verimli bir kamu hizmeti sağlayarak vatandaşı dolayısıyla toplumu mutlu etmek olmuştur. Bu yeni süreçte hizmetleri tüketen vatandaşların hükümetin uygulamaları ve kullanıldıkları yöntemler konusunda daha fazla söz sahibi olma yönündeki

∗Bu çalışma yazar tarafından V.Kamu Yönetimi Sempozyum’unda sunulan “Kamu yönetiminin Yapısal ve İşlevsel sorunları Karşısında Yeni Kamu Yönetimi Yaklaşımı” isimli bildirinin genişletilmiş ve gözden geçirilmiş şeklidir. **Selçuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, [email protected]

Page 49: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

46

istekleri de ön plana çıkmaya başlamıştır (Göymen, 1999; 74). Yeni dönemde devlet ve toplum arasındaki ilişkiler artarken, sivil toplum kuruluşları da önemli bir güç haline gelmiştir. Modern bilgi ve iletişim teknolojileri farklı gruplara seslerini duyurma fırsatı verirken, vatandaşın ihtiyaçlarının daha az maliyetle ve daha etkin karşılanmasına yönelik şeffaf ve hesap verilebilir bir kamu yönetimi anlayışını ön plana çıkarmıştır (Çukurçayır ve Sipahi, 2003; 35). Mevcut gelişmeler kamu yönetimi alanında kuram ve uygulamada çok önemli ve köklü değişikliklere neden olmuştur. Bu değişim üç temel eksende kendini göstermektedir. Bunlardan birincisi devlete bakış açısındaki değişim, ikincisi yönetimde yerelleşme ve sivilleşme, üçüncüsü ise özel kesimdeki yönetim anlayışı ve tekniklerini kamu yönetimine yerleştireme çabasıdır (Parlak, 2005; 2).

Ülkemizde uygulanan geleneksel kamu yönetim anlayışı ise birtakım yapısal ve işlevsel sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunlar da toplumsal memnuniyetsizliğe sebep olmaktadır. Tanzimat’tan günümüze kamu yönetiminde ortaya çıkan işlevsel ve yapısal sorunlara sürekli olarak çözüm arayışı içine girilmiştir. Fakat gelinen noktaya bakıldığında kamu yönetimini işleyişinden vatandaşların pek memnun kalmadığı görülmektedir. Verimsiz, hantal, içine kapalı, kaynak israfına yol açan, aşırı merkeziyetçi ve katı hiyerarşik yapıya sahip bir kamu yönetimi vatandaşın memnuniyetsizliğini daha da artırmaktadır.

Aslında kamu yönetiminde ortaya çıkan sorunlar sadece ülkemize has değildir.Yakın geçmişe baktığımız da birçok ülkede kamu yönetiminde bir takım sorunlar yaşandığını ve bu sorunlara çözüm arandığı görürüz. Kamu yönetiminde meydana gelen sorunların giderilmesi için yapılması gereken köklü değişiklikleri ifade etmek için çeşitli ülkelerde farklı kavramlar kullanılmıştır. İngiltere’de “Kamu Yönetiminin İyileştirilmesi, Avustralya’da “Kamu Yönetimi Reformu”, Yeni Zelanda’da “Yeni Kamu Yönetimi”, İskandinav Ülkelerinde “Kamu Yönetiminin Modernleştirilmesi”, Fransa’da “Ademi Merkezileşme Reformu”, ABD’de “Devletin Yeniden Yapılandırılması”, OECD yayınlarında “Yeni Yöneticilik” kavramlarının tercih edildiğini görüyoruz(Aykaç, 2003a; 12-13).

Kökeni çok eskilere dayanmakla birlikte, özellikle 1980’li yıllarda başlayan devletin yeniden yapılanması anlayışı, İngiltere, ABD, Fransa da iç kamu oyunun ilgi odağı halini olmakla kalmamış, dünya kamu oyunun da çok yakından izlediği bir konu olmuştur. 1990’lı yıllar ise bu alandaki gelişmelere yeni bir ivme kazanmıştır (Aykaç, 2003a; 13).

TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN YAPISAL VE İŞLEVSEL SORUNLARI

Yapısal Sorunlar Türk kamu yönetiminin Tanzimat’tan beri en önemli sorunu, yönetimde uygulanan katı merkeziyetçi anlayıştır. Bu

anlayış kamusal kaynakların ve yetkinin başkent örgütleri tarafından kullanılmasını sağlamanın yanın da kamu bürokratlarının da genellikle topluma öncü olmayı amaç edinmiş ve toplum için neyin iyi olduğunu bildiklerine inanan bir özelliğe sahip olmasına yol açmıştır. Merkeziyetçi anlayışla güçlü devletin daha iyi korunabileceği ve böylece birlik ve beraberliğin sağlanacağı düşünülmektedir. Bunun yanında merkezi yönetim sunduğu kamu hizmetlerinde ciddi verimsizlik ve yetersizlik gözlenmektedir (Çevik, 2001; 86-87). Cumhuriyetin ilk dönemlerinde merkeziyetçilik, yönetimin her kademesinde istihdam edilecek yeterli uzman personelin bulunmaması sebebiyle haklı görülebilir. Fakat bugün uzman personel sorunu, başkent örgütlerinde olduğu kadar taşra yönetim birimlerinde de büyük ölçüde çözülmüştür (Eryılmaz, 2008; 249). Merkeziyetçi anlayış ülkemizde yönetim kültürü haline gelmiş durumdadır. Bu nedenle astlar her türlü konuyu üstlerine aktarmakta ve onlardan gelecek cevaplara göre hareket etmek gibi bir eğilim içine girmekte bu çok fazla zaman kaybına neden olmaktadır

Türk kamu yönetimin yapısal sorunlarından bir başkası da örgütsel büyümedir. Örgütsel büyüme, bir kamu kurumunun bütçe, personel sayısı, araç gereç ve üniteleri bakımından kantitatif olarak gelişmesidir. Zaman içinde devletin fonksiyonlarındaki artışa paralel olarak pek çok kamu örgütleri oluşmuş ve bu örgütler arasındaki uyum ve koordinasyon sorunlarına çözüm üretmek amacıyla yeni örgütlenmelere gidilmiştir (Gökçe, 2007; 30). Büyüme eğilimi, genellikle kamu bürokrasisinin doğasında bulunmaktadır. Her kamu kurumu, sunduğu hizmetin kalitesini iyileştirmekten daha çok, mevcut örgütsel yapıyı, bütçe imkanlarını, personel sayısını, sosyal tesislerini ve hizmet araçlarını arttırmakta ve kurumlarla bu alanda rekabet etmektedir (Eryılmaz, 2008; 249).

Yönetimde gizlilik ve dışa kapalılık diğer bir yapısal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Gizlilik, yönetimdeki bilgi, belge ve diğer verilerin açıklanmamasını ifade eder. Kapalılık ise, kamu kurum ve kuruluşlarının dış çevreden gelen her türlü etkiye karşı duyarsız kalmasını, bir çok işlem ve eylemin dıştan görülmemesini ve alınan kararların gerekçelerinin açıklanmaması anlamına gelmektedir (Sezer ve Kargın, 2007; 209). Ülkemizde kamu yönetimi yapı ve işleyiş bakımından geleneksel olarak gizlilik ve resmi sır esasına göre yapılandırılmıştır (Eryılmaz, 2008; 250). Yönetici ve kamu çalışanları kendilerini kamu oyu ve vatandaşların eleştirilerinden koruma amacıyla gizlilik ve resmi sır kavramını kendi amaçları doğrultusunda bir kalkan olarak kullandıkları görülmektedir. Bu durum kurumsal anlamda yoksulsuzların gizlenmesine ve vatandaşların bürokrasi karşısında savunmasız ve güçsüz kalmasına neden olmaktadır (Kılavuz ve Arslan, 2005; 255)

Türk kamu yönetiminin en önemli yapısal sorunlarından biriside yönetimde tutuculuk yada muhafazakarlıktır. Bu anlayış yada düşünde kamu yönetiminde reform çalışmalarını engelleyerek ortaya çıkan yapısal ve işlevsel sorunlara çözüm

Page 50: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Mehmet GÖKÜŞ

47

üretilmesini zorlaştırmaktadır. Bürokrasiler muhafazakar özellikleri nedeniyle kendi içinde değişime genelde karşı gelmekte, dışarıdan gelen değişme ya da değiştirme girişimlerini de her türlü yönteme baş vurarak engellemeye çalışmaktadırlar (Eryılmaz, 2008; 251). Bu durum ülkemizde yapılan bir reform çalışmalarının başarısızlığa uğramasına da neden olmuştur.

İşlevsel Sorunlar Halkın, kamu yönetimi ilgili yakınmaları, daha çok işlevsel yönü ile ilgilidir. Her kamu örgütü belirli usul ve kurallar

çerçevesinde görevlerini yerine getirmektedirler. Fakat bu usul ve kurallar çok fazla ayrıntılardan oluşması nedeniyle çoğu zaman vatandaşların şikayetlerine yol açmaktadır.

Türk kamu yönetiminin işlevsel sorunlarının başında kuralcılık ve sorumluluktan kaçma gelmektedir. Ülkemizde kamu yönetiminin işleyişi ile ilgili kuralların ayrıntılı olması ve personele takdir hakkının verilmemesi bir yönü ile yasama organının bürokrasiyi kendi iradesine paralel olarak işletme arzusuna yöneliktir. Diğer yönüyle ise, üst düzey yöneticilerin, alt kademelerde çalışanları kendi iradelerine tabi kılma ve denetimleri altında tutma eğiliminin bir sonucudur. Kuralcılık sayesinde yöneticiler kamu hizmetlerini verimli olarak yürütmek ziyade, yapılan eylem ve işlemlerin kurallara uygun olup olmadığı üzerinde durmaktadırlar. Bunun yanında ayrıntılı kurallar, sorumluluktan kaçmak ve iş yapmak istemeyen yöneticiler için bir sığınma aracı haline gelmektedir (Eryılmaz, 2008; 252).

Yönetimde Siyasallaşma ve Kayırmacılık Türk kamu yönetimi işlevsel sorunlarından bir başkasıdır. Yönetimin işleyişinde ve personelin istihdamında ideolojik görüşlerin ve partizanlığın ön plana geçmesidir. Böylesi bir anlayışta kamu yararı yerine siyasal ölçütler ön plana çıkmaktadır(Parlak ve Sobacı 2005; 324). Siyasi atamaların yoğunluğu, kamu personelinin yükselebilmek için, uzmanlık, bilgi ve becerisini arttırmaktan çok, iktidarla ya da ona aday bir parti ile ilişki kurması sonucunu doğurmaktadır (Eryılmaz, 2008; 253). Yönetimde siyasallaşma kamu hizmetlerinin sunumunda eşitlik ve adalet ilkesinin de sarsılması yol açmaktadır.

Kayırmacılık iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Birincisi, kamu hizmetlerine girişte liyakat yerine, tanıdık,dost, akraba, arkadaş ya da siyasi yakınlık gibi faktörlerin birinci derecede rol oynamasıdır. Kayırmacılığın ikinci türü, kamusal hizmetlerin dağılımında ihtiyaç ve yerindelik kriterinden çok oy, partiye destek ya da ideolojik yakınlık gibi faktörlerin etkili olmasıdır(Eryılmaz, 2008; 253-254; Parlak ve Sobacı, 2005; 324). Bu durumda kamu hizmetlerinin nesnellik ve objektiflik ilkesinin uygulanmasının engelleyen bir gelişmedir.

Türk kamu yönetiminin işlevsel sorunlarından bir başkası da yolsuzluk ve rüşvettir. Kamu hizmeti gören kişi ya da grupların, özel maddi çıkarlar ya da statü kazançları sağlamak için, normal görev davranışlarını bu özel amaçlar doğrultusunda saptırmaları kamu yönetiminde yolsuzluk olgusunu ortaya çıkarmaktadır (Ergun, 2000; 336). Rüşvet, yönetim sistemimizin geleneksel hastalıklarından birisidir. Rüşvet ya bir zarardan kurtulmak, ya bir menfaati temin etmek ya da bir işi hızlandırmak amacıyla verilmektedir. Rüşvet, kişinin bürokratik mekanizmayı kendi lehine çalıştırmasının bir aracıdır.Aşırı kuralcılık, otoritenin merkezileşmesi, hizmet arzının yetersizliği, yaşamcı devlet anlayışı, sosyal yapının bozulması bürokrasideki hantallık gibi unsurlar ülkemizde rüşveti besleyen başlıca unsurlardır (Eryılmaz, 2008; 254).

Aracılar yoluyla işlemleri yürütme Türk kamu yönetiminin işlevsel sorunlarından bir başkasıdır. Aşırı karmaşık bürokratik mekanizma karşısında ortalama bir vatandaş sürecin nasıl işlediğini çözemediği ve anlamadığı için kendini bu sistem karşısında zayıf hissetmek dolayısıyla bu sistemde anladığı ve sistemle baş edeceğini düşündüğü kişileri aracı alarak kullanmaktadır. Aracılar, bazen bir kurum bazen de bir kişi olabilmektedir (Eryılmaz, 2008; 254). Kamu hizmetten yararlanan vatandaşlar, yönetim mekanizmasından yeterince hizmet alamadıklarında ya da işlerini kısa sürede sonuçlandıramadıklarında, önlerindeki engelleri aşmak için aracılara başvurdukları çok sık rastlanılan bir durumdur (Eken, 1998; 132). Aracılık kurumunun, özellikle üst düzey yöneticilere yönelik olarak oldukça yoğun bir şekilde kullanıldıkları bilinmektedir. Aracılık kurumunun temel aktörlerinin ise, politikacılar ile iş takibini meslek edinmiş kişiler olduğu, sonuçları itibarı ile işin kısa sürede sonuçlanmasını sağlayan ve etkili olan aracılık, mümkün olduğu oranda herkes tarafından kullanılmak istendiği ileri sürülmektedir (Kazancı, 1978; 195).

TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE YAPISAL VE İŞLEVSEL SORUNLARA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI: REFORM ÇALIŞMALARI

Ülkemizde Osmanlı İmparatorluğunun çöküş sürecine girmesi ile birlikte karşılaşılan sorunların ve görülen aksaklıkların en önemli nedeninin yönetim yapısından veya yöneticilerden kaynaklandığı varsayımından hareketle yönetim yapısında sürekli düzenleme yapma eğilimi ortaya çıkmıştır (Aykaç, 2003b; 256). Tanzimat Fermanı ile o zamana kadar uygulanan tüm reformları birer hukuki norm haline getirilmiştir. Bu Ferman aynı zamanda bir takım yeni idari reform hareketlerinin de başlangıcı olmuştur. Tanzimat’tan sonra da devlet yönetiminde yenilik yapma gereği devamlı olarak duyulmuş ve bunun içinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır (Şaylan, 2003; 415). Osmanlı İmparatorluğunun devlet düzeni, devletin taşrada işleyişi,

Page 51: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

48

devlet vatandaş ilişkileri, halkın gündelik yaşamını ve yaşanan sorunlara ilişkin gözlemleri günümüzde değerlendirdiğimizde dünden bugüne Anadolu’da yaşanan sorunların öz itibarı ile değişmediği görülmektedir (Tortop ve diğerleri, 2007; 457). Cumhuriyetle birlikte reform eğilimi ağırlığını kaybetmeden ön planda bulunmaya devam etmiş ve bu konu ile ilgili olarak önemli çabalara girişilmiştir. Bu çalışmalar özellikle II. Dünya savaşından sonra yoğunlaşmaya başlamıştır. Bunun nedeni ise Savaş sonrası yeni sosyal ve siyasal ilişki kalıplarına göre devletin üstlendiği görevlerde de değişmeler olmuş bu değişim yönetim sisteminde de değişimi zorunlu hale getirmiştir (Şaylan, 2003b; 417). Toplumla iletişimi gittikçe zayıflayan merkeziyetçi, kuralcı, vesayetçi yapı zaman içerisinde zorlanmaya başlamış sonuçta değişim ve uyum taleplerinin sürekli gündemde kalmasına neden olmuştur (Tutum, 2003:450). II. Dünya Savaşı sonrası ülkemizde kamu yönetiminde ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik bir takım çalışmaların yapıldığını görüyoruz. Neumark Raporu (1949), Thornburg Raporu (1949), Barker Raporu (1951), Giyas Akdeniz Raporu (1952), Martin-Cush Raporu (1951), Gruber Raporu (1951-2), Baade Raporu (1959) ve Chailloux-Dantel Raporu (1959). Bu çalışmalar yönetimin iyileştirilmesi alanında belirli bir etki yapmış olsa da, temel olarak kamu hizmetlerin yürütülüşü sırasında karşılaşılan çeşitli sorunları çözmek için başvurulan önlemlerden ibaret kalmıştır (Karaer, 1987; 29). Bu reform çalışmalarının bazılarına hakkında kısa bilgi vermek gerekirse:

Neumark Raporu(1949) Bu raporda kamu yönetiminde yeniden düzenlenme yapılması gerektiği belirtilmiş ve reform ihtiyaçlarının nedenleri

üzerinde durulmuştur. Raporda, yönetimin karşı karşıya olduğu problemleri analiz etmenin yanında, yönetimin nasıl yeniden düzenleneceğine dair öneriler de getirmiştir (Polatoğlu, 2001; 150).

Barker Raporu(1951) Bu raporda Türk kamu yönetimi ile ilgili olarak şu tespit ve önerilerde bulunulmuştur:

a.Türk kamu yönetiminde yetki ve sorumlulukların yeniden dağıtılmasının sağlanması,

b. Yerel yönetimlere daha fazla yetki ve sorumluk devredilmesi,

c. Personel politikalarında birlik ve bütünlüğü sağlamak amacıyla Devlet Personel Dairesinin Kurulması,

d. İhtiyaç duyulan uzman personelin ve uzmanlaşmanın sağlanması için üniversitelerde kamu yönetimi kürsülerinin açılması gibi önerilerinde bulunmuştur (Tortop ve diğerleri, 2007; 463).

Martin-Cush Raporu(1951) Yöneticilerin yetki devredilmesi suretiyle rutin işlerden kurtulmalarının sağlanması ve birimlerin gerçek iş ve görevleri

ile ilgilenmelerini sağlayacak yeni düzenlemelere gidilmesi, kamu personel politikalarını tespit etmek, geliştirmek ve tek bir elde birleştirmek amacıyla Devlet Personel Dairesinin kurulmasının sağlanması gibi önerilerde bulunmuştur (Tortop ve diğerleri, 2007: 464).

Türk kamu yönetiminde ortaya çıkan sorunlara çözüm arayışlarının 1960 sonrası planlı dönemde de konuya daha hakim ve bilinçli bir şekilde devam edildiğini görüyoruz. Toplumsal gelişme ve ekonomik kalkınmanın itici gücü olarak kabul edilen kamu yönetimi sistemi, bu yıllardan itibaren kendisine yüklenilen işlevleri yerine getirecek bir yapı ve işleyişe kavuşturmak amacıyla sık sık gözden geçirilmiştir (Karaer, 1987; 29). Bu çalışmaların belli başlılarını şöyle sıralamak mümkündür: İdari Reform ve Reorganizasyon Hakkında Ön Rapor, Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi(MEHTAP-1963), İdari Reform Danışma Kurulu Raporu, Kamu Yönetimi Araştırma Projesi(KAYA-1991).

İdari Reform ve Reorganizasyon Hakkında Ön Rapor Planlı Dönemde idari reform konusuna ilişkin ilk girişim, 1961’de gerçekleşmiş; Milli Birlik Komitesi ve DPT’nin isteği

üzerine İdari reform ve reorganizasyonun mahiyeti konusunda gerçekçi bir görüşe varılmasına yardımcı olmak ve Türkiye’de yapılacak bir idari reformun hangi alanları kapsayacağı ve nasıl bir mekanizma ile gerçekleştirileceği konusunda bir fikir verme amacıyla TODAİE bünyesinde bir komisyon oluşturulmuştur. Komisyonun hazırladığı “İdari Reform ve Reorganizasyon Hakkında Ön Rapor” isimli çalışma 10 Şubat 1961 tarihinde ilgililere sunmuştur.

Rapor iki temel bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde “İdari Reform ve Reorganizyonla İlgili Genel Meseleler” başlığında idari reform ile ilgili teorik konular ele alınarak, reform konusunda bazı genel esaslar belirtilmiştir. İkinci bölümde ise Türkiye üzerine kısa fakat özlü bir değerlendirme yapılarak, bu çerçevede rapor sonrası yapılacak idari reform çalışmaları için bazı tavsiyeler geliştirilmiştir. Raporda idari reform çalışmalarını yürütecek kurumlar olarak, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü, Devlet Planlama Teşkilatı ve Devlet Personel Dairesi belirtilmiştir. Ayrıca merkezi düzeyde reform

Page 52: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Mehmet GÖKÜŞ

49

çalışmalarını yönlendirecek Başbakan yardımcısına bağlı bir “İdari Islahat Komitesi” oluşturulması da önerilmiştir (Coşkun, 2005; 19).

Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi(MEHTAP-1963) Raporu: 1963 yılında Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) öncülüğünde hazırlanan “Merkezi Hükümet

Teşkilatı Araştırma Projesi (MEHTAP) Türk kamu yönetiminde reform anlamında o döneme kadar yapılan en kapsamlı çalışma olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm merkezi idareyi kapsayan MEHTAP raporu, bir yıllık bir süre içinde tamamlanarak 24 Nisan 1963’te Başbakanlığa sunulmuştur. Projenin iki temel amacından biri merkezi hükümet görevlilerinin dağılış biçimini ortaya koymak diğeri ise bu yapının kamu hizmetlerinin verimli bir biçimde yürütülmesine imkan verip vermediğinin incelenmesidir (Ergun ve Polatoğlu, 1992; 16). Merkezi hükümet örgütünün kuruluş ve görevlerini genel bir açıdan ele alması, birimlerine iç yapılarına ve işleyişlerine ilişkin olarak ortaya çıkan sorunları bir bütün içerisinde ele alması açısından kayda değer bir çalışma olarak değerlendirilebilir (Ergun, 2004; 369). MEHTAP raporunda kamu yönetiminin merkezi örgütünde sorunları yaratan temel nedenler arasında idarenin mali imkanlarının yetersizliğini, personel aksaklıklarını, yön gösterme ve gözetim yoksunluğunu, örgütsel yapı bozuklukları ve kırtasiyeciliğin sayıldığı görülmektedir. Rapor, bütün sorunların ortadan kaldırılıp özlemi duyulan idari yapının ortaya konulması için hem bürokrasinin hem de iktidarın yeterince çaba göstermediğine vurgu yapmıştır (Şaylan, 2003; 428). Türk kamu yönetiminin çok önemli bir kesimini kapsamı içine alan bu çalışma, bir yandan o zamana kadar bilinen ya da bilindiği sanılan çoğu problemi gün ışığına çıkarıp tartışma konusu yapılmasını mümkün kılmış, diğer yandan da içerdiği tavsiyeler daha sonraki benzeri çalışmalar için esin kaynağı olmuştur (Kalahan, 2010; 72).

İdari Reform Danışma Kurulu Raporu Rapor idarenin yeniden düzenlenmesinde izlenecek yol, örgütlenme ve uygulamada takip edilecek ilkeler ve kamu

iktisadi teşebbüsleri ile uyum konularını içermektedir (Tortop ve diğerleri, 2007; 467). Genel bir yaklaşımla, tüm kamu yönetimi birimleri ile, kamu kuruluşlarını çalışma kapsamına almıştır. Bu çerçevede, idarenin yeniden düzenlenmesinde izlenecek yol ve örgütlenme, merkezi yönetim, merkezi yönetimin taşra teşkilatı, yerel yönetimler, kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlar, personel yönetimi, mali yönetim gibi konu ve alanlar üzerinde durulmuştur. Ancak Cumhurbaşkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlardan bazıları, çeşitli faktörlerin etkisiyle çalışma dışı bırakılmışlardır (Coşkun, 2005; 24).

Kamu Yönetimi Araştırma Projesi(KAYA-1991) Devlet Planlama Teşkilatı’nın isteği üzerine hem kamu yönetimini geliştirmek ve yeniden düzenlemek hem de daha

önceden yapılmış olan benzeri çalışmaların uygulamaya ne ölçüde yansıdığını araştırmak ve bunun yanında kamu yönetiminin eksik yönlerini, sorunlarını ve alınması gereken önlemleri açıklığa kavuşturmak amacı ile TODAİE tarafından 1989’da Kamu Yönetimi Araştırma Projesine (KAYA) başlanılmış ve 1991 yılında tamamlanarak yayımlanmıştır (Keleş, 2006; 464). 1983 yılında yeniden demokratik düzene geçisin ardından işbaşına gelen hükümet, kamu yönetimine yönelik yaklaşımının bir gereği olarak kamu hizmetlerinin daha düzenli, hızlı, etkili ve ekonomik biçimde yerine getirilmesini sağlamak düşüncesiyle, benzer nitelikli hizmetlerin tek bir bakanlık çatısı altında yürütülmesini kararlaştırarak, bu alanda köklü düzenlemelere gitmiştir. Gerek bu yapılanmanın, sistemin işleyişi üzerindeki etkilerini değerlendirme, gerekse son yıllarda yaşanan hızlı toplumsal değişmelere sistemin ne ölçüde uyum sağlayabildiğini belirleme ihtiyacı böyle bir çalışmayı gerekli kılmıştır (Kalahan, 2010; 74-75).

Bu projeyle örgütsel yapı, mali yapı, personel sistemi, yerel yönetimler, haberleşme, halkla ilişkiler ve işleyiş konularında kapsamlı bir çalışma yapılarak, mevcut sistemdeki eksiklik ve bozukluklar tespit edilerek, öneriler ve çözüm teklifleri getirilmiştir. Projede merkez ve taşra örgütü ile yerel yönetimleri etkili, süratli, ekonomik, verimli ve nitelikli hizmet verecek düzene kavuşturmak, kamu yönetiminin amaçlarında, görev yetki ve sorumluluklarında, personel rejiminde var olan sorunları tespit edilerek bunlara çözüm önerileri getirmiştir (Tortop ve diğerleri, 2007; 468; Ergun, 2004; 375).

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Genel olarak bu tasarıya baktığımızda Türk kamu yönetimi sisteminde köklü değişikleri öngörmesinin yanında ilk kez

kullanılan bazı kavramlar ve yaklaşımlar göze çarpmakta ve geleneksel kamu yönetimi anlayışının ötesinde yeni eğilimlerin etkili olduğu bir tasarı olarak karşımıza çıkmıştır. Tasarı incelediğinde YKY kavramları arasında yer alan, strateji, performans, kalite, verimlilik, sürekli gelişme, insan kaynakları gibi kavramların sıklıkla tekrarlandığını görmekteyiz (Yüksel, 2004; 15). Bu tasarının hazırlanmasında toplumdan gelen taleplerin dikkate alındığı bir gerçek fakat bunun yanında

Page 53: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

50

Avrupa Birliğine tam üyelik hedefi ve İMF’nin özellikle ekonomi konusundaki bir takım isteklerinin de tasarıya yön verdiğini söyleyebiliriz.

Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı meclise 29.12.2003 tarihinde gönderilmiş yapılan görüşmelerin ardından 15.07.2004 tarihinde meclis tarafından “Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun” şeklinde değiştirilerek kabul edilmiş ve Cumhurbaşkanına gönderilmiş fakat Cumhurbaşkanın veto edip meclise geri göndermesi nedeniyle yürürlüğe girememiştir.

Tasarının gerek mecliste gerek kamuoyunda bazı çevrelerin sert muhalefeti ile karşılaşması nedeniyle tekrar Meclis gündemine getirilmemiştir. Fakat siyasi iktidar tasarıdaki temel yaklaşımlarından vazgeçmemiş daha sonra kamu yönetiminin çeşitli alanlarını ilgilendiren yasal düzenlemeler yapılırken söz konusu tasarıdaki temel hedefler göz önünde bulundurulmuştur.Yönetimde reform amaçlayan çeşitli yasalar bu açıdan incelendiğinde, bu yasaların söz konusu tasarıdan izler taşıdıklarını görmek mümkündür. Örneğin kamu yönetiminde şeffaflığı ve demokratik yönetimi amaçlayan 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, kamuda mali yönetim ve denetim sistemini yenileyen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu, kamu personelinin tarafsızlığını sağlamayı ve uyacakları etik davranışları düzenlemeyi amaçlayan 5179 sayılı kanun, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu vb gibi düzenlemeler Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısıyla benzer yaklaşımları paylaşmakta ve ondan izler taşımaktadır (Arıkboğat, 2007; 49). Bu düzenlemeler yanında, TBMM’de kabul edilen çeşitli kurum ve kuruluşların görev ve teşkilatları ile ilgili kanunlarda da yukarıda değinilen Kamu Yönetimi Temel Kanunu Taslağını dikkate alan biçimde yapıldığı görülmektedir.

Kuşkusuz ülkemizde yapılan reform çalışmalarından beklenen, yapılan değişikliklerin, yönetimin sunduğu hizmetlerin daha nitelikli, daha düzenli ve daha devamlı hale getirilmesidir. Bunun yanında kamu kaynaklarının daha iyi kullanılması, vatandaşlara daha nitelikli kamu hizmeti sunulması, vatandaşların istek, beklenti ve ihtiyaçlarını dikkate alınmasıdır (Aykaç, 2003; 260). Türk kamu yönetimi sisteminde yaşanan sorunların yalnızca dar anlamıyla idareyi ilgilendiren bir sorun olmadığı ortadır. Sorun sistemin işleyişini, çalışanları ve ilgilileri kapsayan kompleks bir sorun alanı olup sosyo-ekonomik sahayla yakından ilgilidir. Ülkemizde yönetimin yeniden yapılandırılması çalışmalarının temel sorunu ülkemizin iç dinamiklerinden çok dış dinamiklerin tesiri ile değişmesi ve gelişmiş ülke yönetimlerini taklit etmeleriyle ortaya çıkan işlevsiz kurum ve süreçleri kapsamaktadır (Tortop ve diğerleri, 2007; 457). Bu nedenle reform çalışmalarından beklenen başarılar elde edilememiştir.

Türkiye’de İdari Reform Çalışmalarının Başarısızlık Nedenleri Ülkemizde çok sayıda reform projesi uygulanmış fakat çok azı etkili olmuştur. Örneğin 1962-1994 arasında otuz yılı

aşkın bir süre resmi nitelikte yedi temel araştırma yapılmıştır. Bunlardan sadece üçünde MEHTAP Raporu, İdarenin Yeniden Yapılanması Raporu ve KAYA Raporunda 1700 dolayında öneri yer almıştır. Bu önerilerin pek azı önemsenmiş ve uygulanmıştır. Bunun genel nedeni işin doğasında var olan güçlüktür. Yeniden yapılanma ya da reform temel olarak değişimi yansıtır. Değişim ise her zaman sorun yaratmaya adaydır. Özellikle ülkemizde olduğu gibi kapalı sistem özelliklerine sahip bir yapıyı değiştirmek son derece güçtür. Bu güçlüklerin yanında ülkemizde reform girişimlerinin hedefine ulaşamamasının kendine özgü nedenleri de vardır. Bunları şöyle özetleyebiliriz (Tutum, 2003; 454):

Siyasi İrade Eksikliği

Reform yapmak siyasi bir karardır ve güçlü bir irade ile gerçekleştirilebilir. Ülkemizde yürütülen reform çabaları sık sık değişen hükümetler nedeniyle reformların arkasında duracak istikrarlı bir siyasi iradeden yoksun kalmıştır. Bunun yanında reform sürecinden olumsuz etkilenecek grupların ortaya koyduğu tepkiler siyasi iktidarlar için sorun kaynağı oluşturmuştur. Bu grupların sesleri genellikle gür ve etkili çıktığı için ve siyasi iktidarlar da bunlardan çekinmişlerdir.

Reform Stratejisinden Yoksulluk

Reform çabaları, önceden tasarlanmış bilinçli bir stratejiyi gerektirir. Siyasi destek dışında kamu oyunun ve bürokrasinin de desteği gerekir. Ülkemizde uygulamalarda bu destek genelde ihmal edilmiştir.

Model Eksikliği

Reformlar temel bir felsefe dayandırıldığı ölçüde başarıya ulaşabilir. Reform çalışmalarına ilişkin siyasi direktiflerin yönlendirici bir çerçevede olması gerekir. Fakat ülkemizdeki uygulamalara baktığımızda hedef belirsizliğinin giderilmesi bürokrasiye bırakılmıştır. Bu bir bakıma hastalığın tedavisini hastaya bırakılması gibi bir sonuç doğurmaktadır. Reform komisyonları, her zaman bürokrat ağırlıklı olmuş, öneriler de ister istemez bürokratların tercihleri yansıtmıştır. Bu tercihler bazen siyasal ve toplumsal gerçeklerle örtüşmemiştir.

Page 54: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Mehmet GÖKÜŞ

51

Uygulama ve İzleme Eksikliği

Reform projesinin, planlama aşamasından başlayarak, önerilerin kabulü ve uygulamanın izlenmesi aşamalarını da içine alacak bir bütünsellik içinde ele alınması gerekir. Ülkemizdeki reform çalışmaları, genellikle bir Bakanlar Kurulu kararnamesi ile başlamaktadır. Bu kararname ile oluşturulan reform komisyonları, bir süre çalıştıktan sonra araştırma sonuçlarını bir rapora bağlayarak hükümete sunmakta ve daha sonra da dağılmaktadır. Getirilen önerilerin ve tavsiyelerin kimin yada kimlerin nasıl değerlendireceği ve nasıl uygulamaya konulacağı ortada kalmaktadır. Böylece reform çalışmaların sonuçlandırılamamaktadır.

YENİ KAMU YÖNETİMİ YAKLAŞIMININ TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN YAPISAL VE İŞLEVSEL SORUNLARININ

ÇÖZÜMÜNE KATKISI

Yaklaşım kapsamındaki uygulamalar dünyanın dört bir yanında çok farklı tepkilere yol açmış; bazıları onu, ülkelerin sosyal, kültürel ve siyasal yapılarından bağımsız olarak uygulanabilecek evrensel nitelikte yeni bir yönetim modeli olarak görürken bazıları da yaklaşımın içerdiği yönetsel reformlara şüpheyle yaklaşmıştır. YKY’yi gelip geçici bir moda olarak nitelemişlerdir. YKY’nin, belli bir yönetim teorisini veya programını ifade etmediğini ve bu nedenle herkesçe kabul görmüş bir tanımı olmadığını ileri sürmüşlerdir. YKY savunucularına göre ise bu yeni yaklaşım çağdaş kamu yönetimi alanında ortaya çıkan “yeni bir paradigma”dır. YKY’nin dünya çapında bir olgudur ve bir ülkeden diğerine hızla ve karşı konulamaz bir güçle bir tür küresel dalga biçiminde yayıldığını geleneksel kamu yönetiminin başarısızlıklarını ve hatta moral çöküntüsünü gidermenin yegane yolu olduğunu da ileri sürmüşleridir (Haktankaçmaz, 2008; 122-126).

Dünyadaki ekonomik, siyasal ve ideolojik dönüşümün etkisi ile YKY’nın ulusal kamu yönetimleri üzerinde ciddi etkilerde bulunulmuştur. Sadece liberal-muhafazakarlar değil sosyal demokrat hükümetler de benzer programlar uygulamaya başlamışlardır. Bunun yanında pek çok eski doğu bloğu ülkeleri ve gelişmekte olan ülkelerde Batı dünyasına olan bağımlılıkları ve uluslararası mali kuruluşların baskıları sonucu YKY’nı uygulamaya koymuşlardır (Ömürgönülşen, 2003; 27-28). YKY’ye göre küçülen devletin başlıca rolleri bizzat üretici olmak yerine hizmet üreten kuruluşlara altyapı hazırlamak, rekabet ortamı sunmak, vatandaşların bürokrasiyi denetlenmesine imkan verecek alt yapıyı oluşturmak, girdilerden çok çıktılar üzerinde odaklanmak, vatandaşları kamu hizmetinin müşterileri olarak görmek ve kamu hizmetinin sağlanmasında tekelcilikten çok özel sektör ve sivil toplum örgütleri ile sorumluluk paylaşımının ve performans ölçümünü içermektedir (Genç, 2007; 263).

YKY’nin özelliklerini şöyle özetleyebiliriz (Hood, 1991; 4-5):

Kamuda profesyonel yönetim: Kamusal faaliyetlerde sorumlulukların açıkça belirlenmesi ve kamuda yöneticilerin aktif ve takdire bağlı yönetimine izin verilmesi gerektiğini açıklar.

Performansa ilişkin açık standartların konulması: Kamuda kurallara bağlı iş yapılması anlayışının terk edilerek sonuçların önemli olduğu anlayışına geçilmesi, hesap verilebilirlik hedeflerin net olarak belirlenmesi ve başarı ölçütlerinin açıkça ortaya konulduktan sonra performansın ölçülmesini ileri sürer.

Çıktılara daha fazla önem verilmesi: Merkezileştirilmiş bürokratik örgütlerin sona erdirilmesi ve yönetimde süreçten çok sonucun önemli olduğu üzerinde durur.

Büyük örgütlerin optimum büyüklükte örgütlere bölünmesi: Hantal yapılı bürokratik örgütlerin ürüne dayalı olarak parçalanması ile daha yönetebilir, daha verimli, daha hızlı kararlar alınabilen, koordinasyonun daha kolay sağlanabildiği birimlerin oluşturulması gerektiğini ileri sürer.

Kamuda rekabete dönüşüm: Daha az maliyet ve daha iyi standartlarda ürün için kamunun kendi içinde ve özel sektörle yarış halinde olmasını yani rekabetin ön planda olması gerektiğini ifade eder.

Özel sektör yönetim tekniklerinin kullanımı: Kamuda, tek tip hizmet etiği anlayışının terk edilmesini, eleman istihdamında ve ödüllendirmede daha fazla esnekliğin sağlanmasını kısaca özel sektörde geçerliği kanıtlanmış yönetim tekniklerinin kamuda da uygulanmasını ve halkla ilişkilerin daha fazla kullanılmasını gerektiği üzerinde durur.

Kaynak kullanımında disiplin ve tutumluluk: Daha azıyla daha fazla üretmek için girdi miktarının kontrolü, maliyetlerin azaltılması, çalışanların disiplininin yükseltilmesi gerektiğini belirtir.

Yukarıda kısaca belirttiğimiz YKY’nin temel amaç ve unsurları konusunda ülkemizde akademik düzeyde çeşitli olumlu ve olumsuz değerlendirmeler yapılmıştır. YKY’nin temel amaç ve unsurlarının bazılarının Türk kamu yönetiminin işlevsel ve yapısal sorunlarının çözümüne katkı sağlayabileceği ileri sürülebilir;

Page 55: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

52

YKY’nin unsurlarından olan Kamu sektöründe yöneticiye geniş yönetme serbestliğinin tanınması, Türk kamu yönetiminin işlevsel sorunlarının başında gelen “kuralcılık ve sorumluluktan” kaçma özelliğine bir çözüm olabilir. Ülkemizde kamu yönetiminin işleyişi ile ilgili kuralların ayrıntılı olması ve personele takdir hakkının verilmemesine üst düzey yöneticilerin, alt kademelerde çalışanları kendi iradelerine tabi kılma ve denetimleri altında tutma eğilimine neden olmaktadır. Bu noktada ayrıntılı kurallar yerine yöneticilere inisiyatif kullanmasının sağlayacak düzenlemeler yapılırsa yani kurallar azaltılırsa hem kamu hizmetleri hızlı bir şekilde yerine getirilir hem de yöneticiler sorumluluk almış olur. Böylece yöneticiler daha hızlı karar alabilirler daha prağmatik davranarak kaynakların daha iyi kullanılmasını sağlayabilirler.

YKY kamu yönetiminde performans ölçümü yapılması gerektiğini ileri sürmektedir. Bu düşüncenin uygulamaya konulması ile kamu personelinin çalışmalarının sonuçlarını görmeleri eğer performanslarında bir düşüklük varsa buna çare arayarak kamudaki mevcut verimsizliklerin ortadan kaldırılmasına katkı sağlayabilir. Fakat kamu yönetimi için en büyük sorun sunulan hizmete ve yapılan işe göre ölçülebilirliğin değişmesi hatta bazen ölçülememesidir. Bunun yanında personelinin performansı yerine genel olarak bağlı olduğu birimin performansının ölçülmesi örgütsel verimliliğin arttırılmasını sağlayabilir.

Sonuçlara prosedürlerden daha çok önem vermesi. YKY girdilere değil çıktılara odaklanmaktadır. Dolayısıyla kamu kurumlarında yapı ve işleyişinde sadece yaptığı işlemlerin yasal süreçlere uygunluğunu inceleyen hukuksal yönetim yeterli görülmemektedir. Bunun yanında kamu kurumlarının etkinliğinin ve performansının da dikkate alınması gerekmektedir. Yani kamu kurumların eylem ve işlemlerinin sonucunun da değerlendirilmesi söz konusudur. Bu nedenle ülkemizdeki yasal düzenlemelerin sonuçlara odaklanmayı engellemeyecek kurumsal performansa ve yaratılıcılığa izin verecek şekilde yapılması gerekir. Böylece kamunun kullandığı kaynağın sadece yasallığı değil aynı zamanda etkinliği de denetlenmiş olur (Arıkboğat, 2007; 60). Böylece kamu yönetiminde aşırı kuralcılık uygulanmasını önüne geçilerek etkinlik ve verimliliğin de dikkate alınmasını sağlanabilir.

Kaynakların kullanımında disiplin ve tutumluluk: YKY’nin bu özelliği mal ve hizmet üretiminde kullanılan kaynakların etkinliğinin sağlanmasına yöneliktir. Böylece gereksiz girdi kullanımının önünü geçilmiş olmaktadır. Bugün kamu yönetiminde en çok eleştirilen konu kamu kaynaklarının temininde karşılaşılan güçlüklere rağmen kamu kaynaklarının çarçur edilmesidir. YKY’nin önerileri dikkate alınarak kamu kaynaklarının kullanımında disiplin sağlanabilir.

Kamu sektöründe rekabetin artırılması: Bu özellik kamu yönetiminin hem kendi içinde hem de özel sektörle rekabet halinde olması gerekliliği üzerinde durmaktadır. Rekabet sayesinde kamu çalışanları hem kendileri hem de kendi dışındakilerle yarışır hale gelmekte, sundukları veya ürettikleri mal ve hizmeti daha kaliteli nasıl üretiriz çabasına girmesi sağlanmaktadır (Gökçe ve Diğerleri, 2004; 208). Böylece kamudaki tekelci anlayış ve zihniyetin ortadan kaldırılması sağlanabilir. Burada dikkat edilmesi gereken bu rekabetin ılımlı bir şekilde yapılması gerekir yıkıcı bir şekilde yapılırsa faydadan çok zarar getireceği bir gerçektir.

Büyük yapılı organizasyonların, optimal büyüklükteki yeni yapılara dönüştürülmesi: Bu unsur aşırı şekilde büyümüş olan hantal yapılı kamu örgütlerinin optimum düzeyde ve etkin bir şekilde yönetilebilecek birimlere bölünmesini ifade etmektedir (Gökçe ve Diğerleri, 2004; 208). Bu anlayış ülkemizde kamu örgütlerinin aşırı büyümesi engellenebilir. Böylece karar verme mekanizması hızlandırılması, koordinasyonun daha iyi sağlanması, kırtasiyeciliğin azaltılması sağlanabilir.

Özel sektör yönetim tekniklerinin kamuda uygulanması. YKY’nın en çok tartışılan unsurlarındandır. Bu unsur işletme yönetim ve ilkelerinin kamu yönetiminde uygulanmasından yanadır. Serbest piyasa mekanizması sayesinde kaynak kullanımının, hizmetlerin üretilmesi ve sunumunun daha verimli ve etkin olacağı üzerinde durur. (Eryılmaz, 2008; 25). Kamu yönetiminin sahip olduğu öncelikler ve ilkelere uyulması kaydıyla, özel yönetimin geliştirdiği yöntemler kamu yönetimi içinde kullanılabilir. Kamu yönetimi açısından önemli olan nokta kamu hizmetlerinin temel ilkeleri doğrultusunda yerine getirilmesidir (Gökçe ve Diğerleri, 2004; 208). Serbest piyasa mekanizmasının uygulanması sayesinde vatandaşların taleplerine daha duyarlı daha rekabetçi bir yönetim sergilenerek şeffaf, dışa açık ve gelişmeleri takip eden bir yönetim anlayışı geliştirilebilir

YKY klasik yönetim sisteminde farklı bir örgütsel yapı önermektedir.Yeni anlayışa göre dikey yapılanma ile oluşan çok fazla hijerarşik yapı yerine yatay örgütsel yapılanmanın yaygınlaştırılarak orta kademe yöneticiliği pozisyonlarının kaldırılarak hiyerarşik kademelerin azaltılmasını gündeme getirmiştir (Arıkboğat, 2007; 63). Böylece kırtasiyecililiğin önlenmesi, işlerin daha hızlı yürütülmesi yöneticilerin daha etkin hale getirmesi sağlanmış olur.

YKY kamu yönetiminin örgüt yapısı yukarıda da belirtildiği gibi, optimal büyüklükte, esnek, yumuşak hiyerarşi, dar ve az elemanlı merkez, geniş yatay çevre ve adem-i merkeziyetçi yönetim anlayışını öngörmektedir. Bu yaklaşım, devletin faaliyet alanının minimum düzeyde tutulmasını, kamu hizmetlerinin yönetimini ve üretimini birbirinden ayırarak piyasa mekanizmasından daha çok yararlanmayı ve devletin hakemlik rolü üstlenmesini önermektedir (Eryılmaz, 2008; 23). YKY kamu hizmetlerinde etkinliğe, verimliliğe, piyasa mekanizmasına, müşteri merkezli hizmet anlayışına ve performans hedefleriyle çıktılara önem vermektedir. Bunun yanında sadece siyasi iktidara karşı olan sorumluluğunu genişleterek halka karşı sorumluluk ilkesini de benimsemektedir. Bu anlayışta bürokratlar yalnız kural ve yöntemlere uymakla sorumluluktan kurtulamayacaklar aynı zamanda sonuçtan da sorumlu olacaklardır. Böylece kamu hizmetlerinin sunumunda bürokrasinin halka karşı daha duyarlı olması sağlanacaktır (Bilgiç, 2003; 35-36; Eryılmaz, 2008; 24).

Page 56: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Mehmet GÖKÜŞ

53

SONUÇ

Türk kamu yönetimin içinde bulunduğu yapısal ve işlevsel sorunlara çözüm arayışları özelikle İkinci Dünya savaşından sonra hız kazanmış ve günümüze kadar gelmiştir. Ortaya konan çözüm önerileri, teorisyenler ve uygulayıcılar tarafından yıllardır üzerinde durulan temel konular arasında yer almıştır. Bu konu hemen hemen bütün hükümetlerin de hedefleri ve programlarında bulunmasına rağmen, köklü bir adım maalesef atılamamıştır. Bunun temel nedenleri arasında, siyasi otoritenin elindeki yetkileri paylaşmadaki isteksizliği, geleneksel çıkar ilişkilerinin zayıflayacağı düşüncesi, güçlü bir siyasi iradenin oluşmaması, bürokrasinin ayrıcalıklı konumu tehlikede görmesi ve bu yüzden değişime ayak sürümesi, çözüm önerilerinin kısa vadeli olması gibi nedenler sayılabilir (Yüksel, 2004; 20). Bunun yanında Ülkemizde reform çalışmaları kendine özgü bir yapı geliştirmeyen kamu yönetimi disiplini içinde bulunduğu düzeni sorgulamaktan ziyade bu düzenin nasıl daha iyi işleyebileceğini araştıran ve bu yolda kimi pragmatik reçeteler geliştiren bir anlayışa sahip olmuştur (Ömürgönülşen, 2003; 29).

Türk Kamu yönetiminde yapısal ve işlevsel sorunlarından uzaklaşabilmek için, yönetim birimlerini merkeziyetçi anlayıştan uzak yapılandırma, birimlerin kendi başlarına karar verebilmeleri ve bu kararlara ait sorumluluğu taşıyabilmelerinin sağlanması gerekir. Bunun yanında profesyonel ve sorumluluk bilinci gelişmiş bir yönetim anlayışı, yönetimin başarısını ölçmek amacıyla yönetim birimleri arasında rekabet duygusunun geliştirilmesi, kaynak kullanımında daha fazla ekonomik ve disiplinli davranmak, özel sektördeki yönetim araçlarından mümkün olduğu ölçüde yaralanmak gerekmektedir (Karaman, 2000; 46). YKY ortaya koyduğu bu temel düşünceler Türk kamu yönetiminin içinde bulunduğu işlevsel ve yapısal sorunların bazılarına çözüm olabilir. Bu çözümlerin geleneksel yönetim anlayışımızda köklü değişiklikleri içermesi, yapılması gerekenleri zora sokmaktadır. Böyle bir değişim başarıya ulaşabilmesi için ilk etapta bu sürecin içinde yer alanlarda köklü bir zihniyet dönüşümün gerçekleşmesi gerekir. İkinci aşamada ise reform çalışmalarında hep göz ardı edilen toplumsal desteğin sağlanması gerekmektedir.

Unutulamaması gereken bir başka husus ise her ülkenin tarihsel geçmişi, idari kültürü, sosyo ekonomik gelişmişlik düzeyi, siyasal rejimi ve hükümet sistemi ile devlet geleneği, sivil toplum kuruluşlarının yapısı kendine has özellikler gösterir. Bu nedenle yapılmak istenen ekonomik ve yönetsel reformlarda YKY’nın tüm özeliklerinin bütün ülkelerde geçerli olacak şekilde aynı dozda uygulamanın mümkün olmayacağıdır.

KAYNAKÇA

Arıkboğat, Erbay (2007). “Türk Yerel Yönetim Sisteminde Reform ve Yeni Kamu Yönetimi” Kamu Yönetimi Yazıları Teoride Değişim Yeniden Yapılanma Sorunlar ve Tartışmalar, Edt. Bilal Eryılmaz, Musa Eken, Mustafa Lütfi Şen, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, ss.42-70

Aykaç Burhan (2003a). “Türkiye’de Kamu Yönetiminin Küçülmesi Yerel Yönetimler Ve Yerel Demokrasinin Açmazları”, Kamu Yönetimi Seçme Yazıları, Edt. Burhan Aykaç, Hikmet Kavruk, Hazar Reklam ve Maatbacılık San.Tic.Ltd.Şti., Ankara, ss.5-20

Aykaç, Burhan(2003b). “Yönetimin İyileştirilmesi ve Örgütsel Değişim”, Türkiye’de Kamu Yönetimi, Edt. Burhan Aykaç, Şenol Durgun, Hüseyin Yayman, Yargı Yayınevi, Ankara

Bilgiç, Veysel (2003). “Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı”, Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar, Edt. Asım Balcı, Ahmet Nohutçu, Namık Kemal Öztürk, Bayram Coşkun, Seçkin Yayıncılık, Ankara, ss 25-38.

Coşkun, Bayram(2005). “Türkiye’de Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma Tarihsel Geçmiş ve Genel Bir Değerlendirme, Türk İdare Dergisi, Sayı 448, ss.13-47

Çevik Hasan Hüseyin (2001). Türkiye’de Kamu Yönetimi Sorunları, Seçkin Yayıncılık, Ankara.

Çevik Hasan Hüseyin(1998). “Kamu Hizmetinin ;Üretilmesinde ve Sunulmasında Sosyal Refah Çoğulculuğu” Türk İdare Dergisi, Sayı 418, ss.109-122.

Çukurçayır, M.Akif ve Sipahi B. Esra (2003). “Yönetişim Yaklaşımı ve Kamu Yönetiminde Kalite”, Sayıştay Dergisi, Sayı:50-51, ss.35-66.

Eken, Musa (1998). “Kamu Yönetiminde Kötü Yönetim Olgusu”, Türk İdare Dergisi, Sayı 419, ss. 127-139.

Ergun Turgay (2000). “Kamu Yönetiminde Bozulmalar”, Kamu Yönetimi, Edt.Ziyaetin Bildirici, Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir.

Ergun Turgay (2004). Kamu Yönetimi Kuram Uygulama Siyasa, TODAİE Yayınları, Ankara

Page 57: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

54

Ergun, Turgay ve Polatoğlu, Aykut (1992). Kamu Yönetimine Giriş, TODAİE Yayınları, Ankara.

Eryılmaz Bilal (2008). Kamu Yönetimi, Okutman Yayıncılık, İstanbul

Genç, Fatma Neval (2007). “Türkiye’nin Küreselleşme Politikası ve Kamu Yönetimine Etkileri” Kamu Yönetimi Yazıları Teoride Değişim Yeniden Yapılanma Sorunlar ve Tartışmalar, Edt. Bilal Eryılmaz, Musa Eken, Mustafa Lütfi Şen, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, ss.258-278

Gökçe Gülise (2007). Güçlü ve Zayıf Devlet Tartışmaları Bağlamında Türkiye, Çizgi Kitabevi, Konya

Gökçe Orhan, Göküş Mehmet, Kutlu Önder, Şahin Ali(2004). Kamu Yönetimi Ders Notları, Dizgi Basımevi, Konya

Göymen, Korel (1999). “Türk Yerel Yönetiminde Katılımcılığın Evrimi” Amme İdaresi Dergisi, Cilt:32, Sayı:4, Aralık, ss. 67-83.

Hood, Christopher (1991). “A Public Management For All Seasons”, Public Administration, Volume, 69, pp. 3-19

Kalahan, Gökhan (2010). “Cumhuriyet Dönemi Türk Kamu Bürokrasisi’nde Yeniden Yapılanma ve Yönetsel Reform Çalışmaları”, Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, Cilt 2, Sayı.1, ss.65-84.

Karaer Tacettin (1987). ”Kamu yönetimini Yeniden Düzenleme Girişimleri ve Sonuçları Üzerine Bir Deneme, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 20, Sayı:2, ss.25-46

Karaman Zerrin Toprak (2000). “Yönetim Stratejilerindeki Gelişmeler”, Türk İdare Dergisi, Yıl 72, Sayı 426, ss.37-53.

Kazancı, Metin (1978). Halkla İlişkiler Açısından Yönetim ve Yönetilenler, A.Ü. SBF Yayının, Sevinç Matbaası, Ankara

Kılavuz Raci ve N.,Talat Arslan (2005). “Kamu Yönetiminde Bürokrasi Olgusu” Yozlaşmanın Temel bir Nedeni Olarak gizlik ve Statükocu Uygulamalar”, Türkiye Kamu Yönetimi Sorunları Üzerine İncelemeler, Edt. Ed:N.Talat Arslan, ss.245-265

Keleş, Ruşen (2006). Yerinden Yönetim Ve Siyaset, 5. Baskı, Cem Yayınevi, İstanbul.

Ökmen, Mustafa-Baştan Serhat-Yılmaz Abdullah (2004). “Kamu Hizmetinde Yeni Yaklaşımlar ve Yönetişim Faktörü Olarak Yerel Yönetimler”, Kamu Yönetimi Edt. Abdullah Yılmaz ve Mustafa Ökmen, Gazi Kitabevi, Ankara.

Ömürgönülşen, Uğur (2003). “Kamu Sektörünün Yönetim Sorununa Yeni bir Yaklaşım: Yeni Kamu İşletmeciliği” Çağdaş Kamu Yönetimi 1, Edt. Muhitin Acar ve Hüseyin Özgür, Nobel Yayınları, Ankara

Parlak Bekir (2005). “Küresel Gelişmeler ve Avrupa Birliği Uygulamaları Ekseninde Yerelleşme”,Teoriden Pratiğe Kamu yönetimi Yaklaşımlar, Sorunlar ve Metotlar, Edt. N.Talat Arslan, Aktüel Yayınları, İstanbul, ss.1-18.

Parlak Bekir ve Sobacı Zahid (2005). Kavram ve Uygulamalarda Kamu Yönetimi Ulusal ve Global Perspektifler, Alfa Aktüel Yayınları, İstanbul

Polatoğlu Aykut (2001). Kamu Yönetimi Genel İlkeler ve Türkiye Uygulaması, Metu Pres, Ankara.

Sezer Yasin ve Kargın Naci (2007). Kamu Yönetiminin Modernleşmesinde Şeffaflaşma Sorunu, Türk İdare Dergisi, Yıl.74, Sayı:436, ss.209-225

Şaylan Gencay (2003). “Bir Yapısal Değişim Sorunu Olarak Yönetim Reform”, Türkiye’de Kamu Yönetimi, Edt. Burhan Aykaç, Şenol Durgun, Hüseyin Yayman, Yargı Yayınevi, Ankara, ss.413-429

Tortop, Nuri-İspir G. Eyüp-Aykaç B.,Yalman H.,Özer M. Akif (2007). Yönetim Bilimi, Nobel Yayınları, Ankara.

Tutum Cahit (2003). “Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma”, Türkiye’de Kamu Yönetimi, Edt. Burhan Aykaç, Şenol Durgun, Hüseyin Yayman, Yargı Yayınevi, Ankara, ss.441-457

Yüksel, Fatih (2004). “Kamu Yönetiminde Yeni eğilimler Perspektifinde Türk Kamu Yönetiminde Reform İhtiyacı Ve Kamu Yönetimi Reform Tasarısı”, Kamu Yönetimi, Edt. Abdullah Yılmaz ve Mustafa Ökmen, Gazi Kitapevi, Ankara

Page 58: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

TRIANGULATION TEKNİĞİNİN TURİZM ALANINDA KULLANILMASI

Öğr. Gör. Dr. Arzu GÜRDOĞAN*

ÖZET

Bu çalışmanın amacı, trangulasyon tekniğinin araştırma teknikleri açısından önemini belirlemek, trangulasyon türlerinin araştırmalarda ne zamanlarda kullanılması gerektiğini göstermek ve bu tekniğin turizm alanında nasıl kullanıldığını ortaya çıkarmaktır. Çalışmada, araştırma yöntemlerinden literatür taraması kullanılmıştır. Bu çalışma ile araştırmalarda seçilen yöntemin ne kadar önemli bir aşama olduğunun ortaya çıkarılması sağlanarak, literatüre katkıda bulunulacağı düşünülmektedir. Nicel ve nitel araştırmaların birleştirilerek, tek bir yöntemin değil, birden fazla yöntemin kullanılması, araştırma sonuçlarının daha güvenilir ve geçerli olmasını sağlamaktadır. Veri toplamada kesinliği sağlayan, güvenilirlik ve geçerlilik ölçüleridir. Hem nicel, hem de nitel araştırmalarda çoklu yöntemler kullanılarak araştırmaların analiz edilmesi, çalışmalarda sonuçların kesinliğinin de arttırılmasına yardımcı olacaktır. Ancak, araştırmacılar, trangulasyon yöntemini kullanırken, araştırma dizaynına uygun olmayan yöntemleri kullanmamaya dikkat etmeli, eğer gerekli değil ise bu yöntemi uygulamamalıdır.

Anahtar Kelimeler: Trangulasyon, araştırma yöntemleri, karma yöntem, nitel araştırmalar.

THE USE OF TRIANGULATION TECHNIQUE IN THE FIELD OF TOURISM

ABSTRACT

The main purpose of this study is to determine importance of triangulation technique in terms of research methods and to display which types of triangulation should be used in different cases and how it is used in field of tourism. In this study, literature survey is used as a research method. It is foreseen to contribute to literature through this study by revealing how it is important stage choosing a research method for studies. It ensures reliability and validity of results of study, using more than one technique by combining qualitative and quantitative research. Reliability and validity ensure certainty at data collecting stage. In both qualitative and quantitative researches, using mixed methods in analysis help for increasing certainty of study also. However, when researchers use triangulation, they should not use it if not necessary and they should not use the methods that not comply with study model.

Keywords: Triangulation, research methods, mixed method, qualitative researchs.

GİRİŞ

Sosyal araştırmalarda araştırmacılar hem nicel, hem de nitel araştırmalarda her iki methodun da yararlı ve mantıklı olduğunu düşünmektedir. Nitel araştırmalar, genellikle nicel araştırmalarda daha fazla gelişimini sağlayacak bilgiler üretmede kendini göstermektedir. Bununla birlikte, mantıksal pozitivizm, istatistiksel araştırmalar ve bilimsel methodların devamında etkin olmak için bu teknikler ağır basmaktadır. İnsancılaştırılmamış araştırma methodlarında önyargıları azaltmak ve kesinliği arttırmak yerine, listedeki en yüksek üstünlükler, öncelikler dikkate alınmaktadır. Turizm araştırmacılarından Hunt ve Layne’de turizmde ekonomikliğin daha önemli bir hal aldığını tartışmaktadırlar. Özellikle, terminolojide bu durumun tanımlanmasında gittikçe kesinliğin önemli bir hal aldığı görülmektedir (Walle, 1997; 527). Hem nicel, hem nitel yaklaşımlar arasındaki en belirgin farklılık, bu yaklaşımların verilerinin doğasından ve verileri toplama ve çözümleme yöntemlerinden kaynaklanır. Ancak, bu farklılıkların iki yaklaşımı birleştirmeyi sağlayan mantıksal benzerliklerin gizlenmemesi gerekir.

Yapılan çalışmalarda sadece tek yönlü çalışmak ve bir yaklaşıma aşırı güvenmek doğru olmayabilir. Önemli olan, bu yaklaşımların güçlü ve zayıf yönlerini bilerek araştırmaların koşullarını çözümlemek ve bu çözümlemenin temelinde de

* Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, [email protected]

Page 59: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

56

yaklaşımı ya da yaklaşımları seçmektir (Punch, 2005; 204). Genellikle, sosyal bilimlerde kullanılan anket formlarında yer alan sorular tek bir veri toplama aracı olarak görülmektedir. Ancak, bu yöntem yerine tam biçimsel mülakat ve gözlem formları da anket formuyla aynı görevi görebilir. Burada asıl önemli olan konu, hakkında veri toplanmak istenen olgunun düzgün bir şekilde tanımlanmasıdır. Böylelikle, konunun içeriğine uygun yöntemlerin neler olabileceği konusunda araştırmacı da sıkıntıya düşmeyecektir (Altunışık vd.; 2004). Trangulasyon; araştırmacılar tarafından, metodolojik yaklaşımların, teorik bakış açılarının ve analitik metodların aynı çalışma içerisinde iki ya da daha fazla veri kaynaklarını kullanarak birleştirilmesi anlamına gelmektedir (Olsen, 2004; 3; Thurmond, 2001; 253).

NİCEL VE NİTEL YAKLAŞIMLAR

Yönetim bilimi açısından nicel ve nitel yöntemlerin bir araya getirilmesinin gerekçelerini Bryman (1988), iki yaklaşımın güçlü taraflarından yararlanma ve zayıf taraflarını da telafi etme, olarak ifade etmiştir. Özel olarak ise bu birleştirme; araştırmanın pratik koşulları ve bağlamı ışığında belirli durumlar açısından değerlendirilmesini ifade eder (Punch, 2005). Nicel yaklaşımlarda en büyük kolaylık, verilerin ekonomik bir şekilde elde edilmesidir. Araştırmacı, araştırma sürecinin kontrolünü elinde tutabilir. Verilerin sayısallaştırılması ise, karşılaştırma yapılmasını kolaylaştırmaktadır. Nitel yaklaşımlar ise; “nasıl” ve “niçin” sorularına cevap verebilen, araştırma sırasında ortaya çıkabilecek değişimlere adaptasyon olanağı sağlayan, insan davranışlarını ve sosyal süreci anlamaya daha uygun araştırmalardır (Yüksel ve Yüksel, 2004).

Araştırma dizaynında en önemli konulardan birisi, neyin ölçülmeye çalışıldığının kesin olarak belirlenmesidir. Veri toplamada kesinliği sağlayan, güvenilirlik ve geçerlilik ölçütlerdir. Verilerin toplanmasında ve analizinde kullanılan yöntemlerin ve araştırma sonucunda elde edilen yargıların geçerliliği ve güvenilirliği araştırmanın başarısı, değerli ve kullanılabilir olması açısından önemlidir. Sonuçların güvenilirliği ve geçerliliği bilimsel araştırmaların en önemli ölçütlerinden ikisidir (Yüksel ve Yüksel, 2004). Araştırmaların tekrarlanabilirliği ve yapılan testlerin tek bir zamanda yapılan testle sınırlı kalmaması, tekrar uygulanması ve zaman bazında güvenilir olması da güvenilirliğini arttırıcı bir etkendir (Erdoğan, 2003; 62).

Güvenilirlikte bazı noktaların göz önünde tutulması gerekir. Bunlardan birincisi; güvenilirliğin bir ölçü aracının sonuçları ile ilgili olduğu, ikincisi; güvenilirliğin bir türü ifade ettiği, üçüncüsü; güvenilirliğin geçerlilik için gerekli olduğu fakat yeterli olmadığı ve son olarak da; geçerlilikten farklı olarak güvenilirliğin tamamen istatistiksel bir kavram olduğudur (Balcı, 2000; 124).

Güvenilirlik ve çoklu yöntemler nitel araştırmacıların konularında önemli oranda değişmiş gibi görülmektedir. Araştırmalarda, nitel bulguların ne kadar işe yarar, güvenilir ve genellenebilir olduğu önemlidir. Nitel araştırmalar farklı paradigmaları gerektirmektedir. Nitel araştırmaların temelini kesinlik ve güvenilirlik oluşturmaktadır. Kararlılık katsayısının hesaplanmadığı ve verilerin homojenliğinde hem güvenilirlik hem de geçerlilik kullanılmaktadır. Geçerlilikte de güvenilirlikte olduğu gibi bazı noktalara dikkat edilmesi gerekir. Bunlar; geçerlilik ölçü aracının verdiği sonuçlara ilişkin olduğu; geçerliliğin bir seviye-derece olduğu ve geçerlilik düzeyinin bir amaca ilişkin olduğudur (Balcı, 2000; 123).

Nitel yöntemlerde katılımcının bireysel özellikleri, deneyimleri ve yorumlarına dayanmasından kaynaklanan üstün yönleri ile daha fazla esneklik, katılımcının dünyasının daha gerçekçi görünümü elde etme gibi nicel yöntemlerle sağlanamayan üstünlükler ön plana çıkmaktadır (Akgül, 2004; 130).

Araştırmalarda, nicel veriler, nicel yöntemler kullanılarak ölçülebilir ve nicel incelemeler nitel araştırmalardan çıkarılabilir. Nitel analizler tümdengelimci ve tasdik edici olarak anlamlandırılırken, nicel analizler keşfedici ve tümevarımcı olarak ele alınırlar (Yüksel ve Yüksel, 2004; 45). Nitel araştırmaların sayılarının fazlalığından bahsedilse de, bazı eleştirmenlerin ve araştırmacıların nitel araştırmayı yeterince tanımamaları, bilmemeleri ve kuşkuyla bakmaları bu araştırmaların daha az yapılanmasına neden olmakta ve gelişimini engellemektedir (Riley and Love, 2000; 345).

Brewer ve Hunter (1989) tam çoklu-yöntem araştırmalarında, sosyal araştırmanın dört ana tarzını (alan çalışması, alan taraması, deneyler ve tepkisel olmayan araştırmalar) ele almışlardır. Çoklu yöntem araştırmalarını Fielding ve Fielding’de de (1986) görmek mümkündür. Bu iki yaklaşım literatürde aynı zamanda “karma yöntem” olarak da ele alınmaktadır (Punch, 2005; 210).

Nicel ve Nitel Yaklaşımların Birleştirilmesi (Trangulasyon) Nicel ve nitel yaklaşımların birleştirilmesinde Bryman (1992) on bir yaklaşım belirlemiştir. Bu yaklaşımlar: Üçgenleme

mantığı, nicel araştırmayı kolaylaştırma, nitel araştırmayı kolaylaştırma, nicel ve nitel araştırmayı genel görünüm için birleştirme, yapı ve süreç, araştırmacıların ve bilgi alınanların bakış açısı, genelleme sorunu, değişkenler arasındaki ilişkilerin yorumunu kolaylaştırma, makro ve mikro düzeyler arasındaki ilişki, araştırma sürecinde aşama ve melezler aşamasıdır.

Page 60: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Arzu GÜRDOĞAN

57

Miles ve Huberman (1994) bu nicel ve nitel yaklaşımların birleştirilmesinin genel olarak değerlendirilmesini dört kısımda incelemiştir. Bunlardan birincisi; her iki veri türü bütünleştirilerek toplanmaktadır. İkincisi; sürüp giden bir alan çalışması ile paralel olarak çoklu alan taraması yürütülür. Üçüncüsü; tasarım iki yöntemin sırasıyla birbirlerini izlemesidir. Nicel veri toplama ve çözümlemenin ardından niteliksel araştırma gerçekleştirilir. Dördüncüsü; iki yaklaşım ardı ardına kullanılır. Alan taramasını derinlemesine ve yüz yüze niteliksel çalışma izler, ardından bazı hipotezlerin sınanması için deney yapılır.

Creswell (1994) ise, tasarımların birleştirilmesini üç kısımda incelemiştir. Bunlardan birincisi; nicel ve nitel aşamaların birbirlerinden neredeyse tümüyle ayrı tutulduğu iki aşamalı tasarımdır. İkincisi; araştırmacının bir araştırmayı, tek bir paradigma ile birlikte, diğer paradigmanın bir parçasını kullanarak gerçekleştirdiği bir tasarımıdır. Üçüncüsü ise; iki yaklaşımın değişik yönlerinin araştırmanın tüm aşamalarında birbirleriyle harmanlandığı karma-yöntem tasarımıdır.

Görüldüğü gibi, iki yaklaşımı birleştirmek için birçok model söz konusudur. Yaklaşımların nasıl birleştirileceği, araştırmanın koşulları, bağlamı ve pratik yönleri ele alınarak belirlenmelidir (Bazeley, 2002; 3; Punch, 2005; 210).

Çoklu yöntemler ve güvenilirlik nitel araştırmacıların konularında önemli değilmiş gibi görülmektedir. Araştırmalarda, nitel bulguların ne kadar işe yarar, güvenilir ve genellenebilir olduğu önemlidir. Nitel araştırmalar farklı paradigmaları gerektirmektedir. Nitel araştırmaların temelini kesinlik ve güvenilirlik oluşturmaktadır. Kararlılık katsayısının hesaplanmadığı ve verilerin homojenliğinde hem güvenilirlik hem de geçerlilik kullanılmaktadır. Lincoln ve Guba nicelik terminolojisiyle paralellik gösteren dört niteliksel ilke geliştirmiştir. Bu ilkeler:

• İnanılırlık (içsel geçerlilik); ayrıntılı bulgularda kesinlik nasıl sağlanır?

• Yinelenebilirlik (dışsal geçerlilik); araştırma bulguları başka grup ya da sistemlerde nasıl uygulanabilir?

• Bağlılık (güvenilirlik); araştırma sonuçlarının tutarlılığı ve yinelenebilir olmasını ifade eder.

• Doğrulanabilirlik (nesnellik); araştırma sonuçlarının tarafsızlığını ve yansızlığını ortaya koymada önemlidir (Decrop, 1999;157).

Güvenilirliğin ve geçerliliğin kabul edilebilir aşamalarını elde etmek için bu iki analitik teknik kullanılabilir. Bu sayede, araştırmanın altında yatan gerçek yapının ne olduğunu bulmamıza ve resmin tamamını görmemize yardımcı olur. İki tekniğin birden birlikte kullanılmasındaki avantaj ise, araştırma tasarımının diğerlerine göre daha güçlü olması ve daha güçlü, daha güvenilir sonuçlar elde edilebilmesidir. Böylece, tek başına kullanılan yöntemlerin, içsel geçerlilikte karşılaştığı tehditleri tespit etme ve anlamayı sağlamaktadır (Perone and Tucker, 2003; 223). Bu tekniklerde kullanılan faktör analizi, parçaların bir boyut dahilinde diğerleriyle olan yüksek orandaki ilişkilerini tanımlamakta kullanılır ve verileri birçok boyutlara böler.

Böylece, ölçeğin asıl ölçtüğü temel boyutlar konusunda araştırmacı daha emin olabilir. Yapılan ölçümlerde yapı geçerliliğini elde edebilmek için ölçeğin, araştırmacının ölçmek istediği şeyi ölçüp ölçmediğini saptaması gerekir. Ölçeğin diğer ölçeklerle olan ilişkisi ve aynı şeyi ölçüp ölçmediği de önemlidir. Ölçeğin diğer ölçeklerle olan ilişkisinin belirlenmesinde önerilen yaklaşım ise, çoklu yöntem matrisidir (McDougall and Munro, 1994; 542).

Nicel araştırmalarda içsel geçerlilik oldukça yoğun kullanılmaktadır. Bununla birlikte, araştırmalarda bu bir limit olarak görülmemeli, sınırlandırmalar yapılmamalı ve sadece tek bir yöntem araştırma dizaynında uygulanmamalıdır. Değişkenlerin tek bir yöntem yerine çoklu yöntemler kullanılarak araştırmalarda analiz edilmeleri sağlanmalıdır. Bu çoklu teknikler, nitel analizlerin güvenilirliğinde, karşıt açıklamaların testinde, olumsuz ya da değişik konularda ve bölümlerdeki yöntemlerin ve verilerin korunmasında kullanılabilir (Decrop, 1999; 158).

Denzin (1970), Patton, (1990) ve Kimchi ve arkadaşları (1991) bu kombinasyonu beş grupta incelemiştir. Bunlar: Veri trangulasyonu, araştırmacı trangulasyonu, metodolojik trangulasyon, teorik trangulasyon ve analitik trangulasyondur (Thurmond, 2001; 254). Çoklu değişkenler, genel olarak kendi içinde dört grupta incelenmektedir. Bunlar; verilerin çokluluğu, yöntemde çokluluk, analizde çokluluk ve teoride çokluluktur.

Verilerin çokluğu; çalışmalarda birçok veri kaynaklarının kullanılmasını, bunu yaparken de farklı tipteki materyallerden yararlanılabileceğini, örneğin; kitaplar, romanlar ve gazeteler gibi yazılı kaynakların yanında, fotoğraflar, filmler, videolar ve müziklerde yararlı kaynaklardır. Görüşme ve gözlem yöntemi ile bilgi toplama sürecinde hızlı notlar alınmaktadır (Decrop, 1999; 159). Ayrıca, çokluluk ile aynı çalışmada, ilgili her bir kaynağın analizinde veri toplama da sağlanabilir. Denzin (1978) verilerin çokluluğunu da kendi içinde üç gruba ayırmıştır. Bunlar; zaman, yer ve kişidir (Cowman, 1993; 346).

Yöntem çokluğu; tek bir problemin ya da sorunun çalışılmasında birden fazla yöntemin kullanılması ile elde edilen sonuçların daha güvenilir olması ve bilgiye olan bağlılığın arttırılması sağlanabilir. Elbette, her iki yöntemin kendi sınırları da dikkate alınmalıdır.

Analiz çokluğu; aynı veri ya da konuların yorumlanmasında birden fazla farklı araştırmacıların kullanılmasını ifade eder. Özellikle, araştırmacının yanlılığını engellemek için yapılır. Dezavantajı ise fazla zaman harcanması ve maliyetli olmasıdır. En iyi çözüm grup şeklinde hareket etmektir. Analizin sadece bir kısmının bir uzman tarafından yapılması araştırma sonuçlarının daha güvenilir olmasına neden olabilir. Ancak, birden fazla uzman tarafından bu analizlerin ele alınması ile araştırmanın güvenilirliği de arttırılmış olacaktır.

Page 61: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

58

Teoride çokluluk ise; tek bir konu ya da veri bütünlüğünün yorumlanmasında birden fazla perspektifin kullanılmasını ifade eder. Teori oluşturmanın çözümsel tümevarım sürecinde, nedensel ilişkiler oluşturmak ya da açıklamak için birden fazla kaynak ve kanıt bir araya getirilebilir. Bu süreçte, bilgilerin birbirlerini doğrulamadığı ya da oluşan teoriyle çeliştiği durumlarda oluşabilir. Sonuçta, ortaya çıkan hipotezlerle daha önceden belirlenmiş olan hipotezleri karşılaştırmak ve alternatif açıklamaları araştırmak, ileri ki aşamalarda sonuçların kesinliğini sağlamada yardımcı olabilir (Bryman, 2011; 2; Decrop, 1999; 160). Bu çokluluk, tek başına değil, diğer metotlarla birlikte kullanıldığı zaman verimli sonuçlar doğurabilir (Risjord, Moloney and Dunbar, 2001; 41).

Çoklu yöntemin avantajları ise şöyle sıralanabilir:

1. Nitel çalışmalarda öncelikle nicel yöntemlerin kullanılması, görüşme, gözlem ve geçmişe yönelik ihtiyaç duyulan bilgilerin ankette sorulan sorularda elimine edilmesini sağlar.

2. Nicel veriler, cevaplayıcı ya da araştırılan konu ile ilgili gözden kaçırılmış bilgilere de ulaşılmasını sağlar.

3. Araştırma aracı olarak, bütün cevaplayıcılardan bilgilerin toplanması; nitel araştırmalarda sistemdeki yalnızca elit bir gruptan veri toplanması gereksinimini karşılayabilir (Cowman, 1993; 350).

4. Doğrulama, ayrıntılandırma ve soruların önemli yanlarını aydınlatma gibi avantajları da bulunmaktadır (McGroarty and Zhu, 1997; 387).

Çoklu yöntemin bu söz edilen avantajlarının yanında kendi doğasında var olan bazı dezavantajları da söz konusudur. Bunlardan birincisi; araştırmacı, çoklu yöntemin avantajlarını kabul ederken, yöntem seçimlerinin altında yatan farklılıkları gözden kaçırabilir. İkincisi; çok geniş ölçekli verilerin toplanmasında sonradan olan yüzeysel davranışların analiz edilmesi mümkün olmayabilir. Fielding ve Fielding (1986) çoklu yöntemlerde, aynı zamanda yapılan yöntemler dışında, yapılan kontrollerin sağladığı yararlarla ilgili bir önyargı söz konusu olduğunu dile getirmiştir (Cowman, 1993; 355). Guba ve Lincoln’un çalıştığı naturalist araştırmalarda da 80’li yıllarda bu durumu “paradigma savaşı” olarak nitelendirmiştir (Bazeley, 2002; 5).

Trangulasyon Tekniği İle Yapılan Çalışmalar Araştırmalarda nicel ya da nitel yaklaşımların benimsenmesi araştırmacının araştırma konusu ve amacı ile yakından

ilgilidir. Her iki yaklaşımında kendisine özgü üstünlükleri ve zayıflıkları vardır. Ancak, nitel yaklaşım, bilimsel katılığı ve sayılaştırılmış verileri kullanmadığından insan yapısını, doğasını ve iç dünyasını anlamak için sezgiler ve duyulara güvendiğinden araştırmacı ve katılımcının sahip olduğu esneklikten dolayı da nicel yaklaşımlarla elde edilemeyecek bilgilere ulaşılabilmektedir (Akgül, 2004; 130).

“Otel seçim temelleri” adlı çalışmada; çalışmalarda belirlenmiş niteliklerin her zaman göze çarpan nitelikler olmadığı ve bunları analiz etmede çoklu analizlerin kullanılabileceği ifade edilmiştir. Nitekim bu nedenle, üç ayrı anket kullanılarak 66 nitelikle ilgili sorular sorulmuştur. Bu sorular; demografik soruları, seyahat amaçlarının sorulmasını, tatmin düzeylerini (bağlı değişken), niteliklerin algılanmasını, amaçları ve genel imajı içermektedir. Birçok açık uçlu sorulan sorular da çaprazlamaya olanak sağlamıştır. Toplam 66 soru, aralık tipi ölçek kullanılarak, 1’den 5’e kadar numaralandırılarak gerçekleştirilmiştir. Bu düzenleme, kodlama ve veri işleme ile de kolaylaşmıştır (Lewis, 1984; 131).

“Çekim yerindeki imaj algılamalarında çoklu yöntem araştırmaları” adlı çalışmada öncelikle, 198 kişi üzerinde pilot çalışması yapılmış ve elde edilen cevaplar kategorileştirilmiş, kodlanmış ve karşılaştırılmıştır. Gruplarla, verilen cevaplar arasında ve sonunda da gruplar arasında içerik analizleri yapılmış, çoklu yöntemlerden üç tanesi uygulanmıştır. Bunlardan birincisi; temel demografik verilerin toplanmasıdır. Bu yöntemde; yaş, cinsiyet, ikamet, geziye çıkma sıklıkları ve gezi amaçları gibi sorular sorulmaktadır. İkincisi; pilot çalışmasındaki içerik analizinin yapılmasında üç hipotez ortaya koyulmuş ve 5’li Likert ölçeği ile her parça analiz edilmiştir. Üçüncüsü ise; cevaplayıcılardan izlenimlerini ve fikirlerini taslak şeklinde sözlü olarak tanımlamaları istenmiştir. One-way Anova analizi kullanılarak, sonuçta çekim yeri imajının şehirsel ve taşralı olarak algılandığı ortaya çıkarılmıştır (Hunter and Suh, 2005; 215).

“Metodolojik hatalar” adlı çalışmada, 29 makale üzerinde çalışma yapılmış ve iki yaklaşım dikkate alınarak araştırma sürdürülmüştür. Bunlardan birinci yaklaşım; çoklu veri toplama teknikleri, ikinci yaklaşım ise doğruluk ölçütüdür. Araştırmada yer alan birimlerin analizinde çapraz tablolardan yaralanılmış ve sonuçta yüksek yapı geçerliliği elde edilmiştir. Bütün soruların güvenilirliği ise, %90’ın üzerinde çıkmıştır. Bu çalışmada da, tek bir yönteme bağlı kalınmayıp, çoklu yöntemlerle araştırma sonuçlarının güvenilirliği ve kesinliği arttırılmaya çalışılmıştır. Böylelikle, verilerin tek bir yöntemle toplanmaması, yapısal geçerliliğin arttırılmasına olanak sağlamıştır (Cutler, 2004; 366).

“Seyahat acentalarında içsel kaynaklı krizler” adlı çalışmada; veri toplama tekniği olarak anket ve yarı yapılandırılmış görüşme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmacı, krizlerin çözümüne yönelik stratejileri ve yöneticilerin karar alma süreçlerindeki spesifik bazı kişisel yaklaşımları saptamak için nicel yöntemlerin yetersiz (zayıf) kalabileceği düşüncesiyle nitel veri toplama yöntemlerinden birisi olan görüşmeden de yararlanmıştır. Bu teknik; kriz yönetimindeki karar alma olgusunu derinlemesine inceleme fırsatı vermiştir. Anket yöntemi araştırmacıya yöneticiler üzerinde genellenebilir bulgular

Page 62: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Arzu GÜRDOĞAN

59

elde etmesini sağlamış, fakat görüşme tekniği ile de karar alma tutumlarının temelinde yatan yönlendirici özellikler açığa çıkartılmaya çalışılmıştır. Anket yönteminin çalışmada kullanılmasına, bilgiye kolay ve hızlı ulaşımı sağlayan ekonomik bir yöntem olması sebep gösterilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşme yönteminin kullanılmasına sebep olarak; daha az katılımcı üzerinde daha derinlemesine inceleme yapma olanağı gösterilmiştir (Atay, 2005; 121).

“Krizlere yönelik stratejiler ve bu stratejilerin uygulanması” adlı çalışma, araştırma modeli bakımından “tanımlayıcı araştırma” özelliğini göstermekte, ancak kendi içerisinde nitel motifleri de işlemektedir. Araştırma verilerinin toplanmasında, yarı yapılandırılmış görüşme ve anket yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada, seyahat acentesi yöneticileri ile birincil verilerin toplanmasında kullanılan yarı yapılandırılmış görüşme yönteminde seyahat acentası yöneticileri ile bir ön uygulama yapılmış, bu yöntemi kullanmalarının nedeni olarak, kriz yönetimi konusunun ana hatları belirlenmiş olmasına rağmen, önceden hazırlanan soruların kesin bir ayrım ve sıralamasının yapılamaması gösterilmiştir (Tanrısevdi ve Hançer, 2003; 47). Tanımlayıcı araştırma modellerinde, araştırma problemini oluşturan değişkenler arasındaki neden-sonuç ilişkisine bakılmaksızın, bu değişkenlerle ilgili doğru tanımlar yapılması amaçlanmaktadır (Yükselen, 2003; 55).

“Uzun mesafeli sürüşlerde bisiklet turizminin denetimi” adlı çalışmada; yolların farklı kullanımı ile ziyaretçilerin harcamaları arasındaki ilişki ortaya konmaya çalışılmış ve çalışmanın geçerliliğini arttırmak için çoklu yöntemin kullanıldığı ifade edilmiştir. Çalışma, altı araştırma alanı seçilerek sürdürülmüştür. Yarı yapılandırılmış görüşme toplam 211 sürücü ile yapılmış ve sorulan sorular açık uçlu ve kapalı uçlu olarak oluşturulmuştur (Lumsdon, Downward and Cope, 2004; 220).

“2001 yılı başında ortaya çıkan ekonomik krizin Bodrum’daki konaklama işletmeleri üzerine etkileri” adlı çalışmada veri toplama tekniklerinden anket ve görüşme tekniği kullanılmıştır. Çoklu yöntem kullanılmasına neden olarak, araştırma bulgularının daha güvenilir ve kapsamlı olması gösterilmiştir. Anket tekniğinin kullanılması ile araştırılan konu hakkında daha fazla kişiye ulaşabilme, verilerin sayısal olarak ifade edilebilmesi ve araştırmanın daha ekonomik olması sağlanmıştır. Ön test yapılarak hazırlanan anket sorularından elde edilen bulguları desteklemek için yüz yüze ve telefonla görüşmeler yapılmıştır. Görüşme tekniği ile konu hakkında daha derinlemesine bilgi elde etme ve esneklik gibi önemli avantajlar elde edilmiştir (Okumuş, 2001; 57).

“Türkiye’de konaklama işletmelerine verilen çam ve plajlara verilen mavi bayrak ödüllerinin sürdürülebilir politikasının sağlanmasındaki etkinliğinin değerlendirilmesi” adlı çalışmada anket ve görüşme yöntemleri kullanılmış ve açık uçlu olmak üzere toplam 20 soru sorulmuştur. Sorulan soruların temelinde, araştırmanın amacı göz önünde bulundurularak sorular hazırlanmıştır. Çalışmanın sonucunda başta belirlenen bazı amaçlara ulaşılamamış, alınan sonuçlarda farklı amaçların birinci planda yer aldığı görülmüştür (Çevik, 2000; 126).

“Hizmet kalitesinde turist görüşlerinin ölçümü” adlı yapılan çalışmada hizmet kalitesinin ölçülmesinde yedi boyut ortaya konmuştur. Bunlar; yiyecek ve konaklama, spor aktiviteleri, animasyon ve kültür, ulaşım, kayak yapma, aktivitelerden yararlanma, manzara ve doğadan zevk alma ve alışveriş yapmadır. Kalite ile ilgili düşüncelerin analizinde 5’li Likert ölçeği kullanılmıştır. Her bir yedi tane olan turizm aktivitelerinin analizinde çoklu değişkenlerden yararlanılmıştır. Hizmet kalitesinin ölçümünde Servqual ölçüsü kullanılmıştır. Regresyon, varyans analizi, korelasyon ve anova analizi yapılmıştır. Beklenti ya da değerlerin yararları ve çoklu niteliksel modeller müşterilerin tatmin olmasının ya da olmamasının anlaşılmasını sağlamaktadır. Çalışmada; ortaya konulan hipotezlerle, Avusturya’da yapılan kış sporlarında özel kalite özelliklerinin toplam paket içerisinde nicel önemine ilişkin bazı ipuçları verilmiştir (Weiermair and Fuchs, 1999; 820).

“Turist profili ve tesis türü uygunluğuna bir örnek model: Nevşehir yöresi” adlı çalışmada, anket ve görüşme yöntemleri kullanılmıştır. Anket sorularının oluşturulmasında, konaklama işletmelerinin kayıt kartlarından, istatistik bültenlerinden ve turizm bürolarından yararlanılmıştır. Bu çalışmayla, Nevşehir ve yöresinin turist profili belirlenerek, mevcut tesis türleri arasındaki uygunluk araştırılmıştır (Akoğlan ve Karamustafa, 1993; 25).

“İngiltere tur operatörleri broşürlerinin formatı, dizaynı ve kullanımı üzerine bir araştırma” adlı çalışmada; üç kalitatif araştırma yaklaşımı kullanılmıştır. Bu yöntemlerden ilk ikisi; seyahat acentalarında davranış ve yerleştirme değişkenlerinin anlaşılmasına yönelik, üçüncü yöntem ise; teklif edilen ürünün algılanmasını etkileyen etkenleri incelemeye yönelik yapılmıştır. Çalışmada görüşme ve gözlem yöntemi kullanılarak sonuçların geçerliliği arttırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca görüşmeler, seyahat danışmanlarıyla yapılan görüşmeler ve derinlemesine halktan seçilen kişilerle yapılan görüşmeler olmak üzere iki ayrı gruba uygulanmıştır (Gilbert and Houghton, 1992; 41).

“Sosyal coğrafyada nitel araştırma evrimi” adlı çalışmada, 31 ampirik çalışma incelenmiş, araştırmacıların araştırma süreçleri ile ilgili daha kesin ölçülebilir sonuçlar elde etmek istendiğinden, çalışmalarda daha titiz çalışılarak önemli sonuçlar elde edileceği ifade edilmiştir (Baxter and Eyles, 1997; 508).

“Türkiye’deki termal turizm işletmelerinde konaklayan Türk turistlerin profilinin belirlenmesine yönelik bir araştırma” adlı çalışmada bilgi toplam yöntemi olarak anket, görüşme ve gözlem yöntemi kullanılmıştır. Öncelikle, gözlemde bulunarak ve görüşmeler yaparak yönetici ve müşterilere sorular sorulmuş, elde edilen bilgiler ışığında anket soruları oluşturulmuştur. Sorular hazırlanırken, araştırmanın amacına ve hipotezlerine uygun olarak sorular sorulmaya çalışılmıştır. Bu üç yöntemin bir arada kullanılmasıyla, tek bir yöntemin kullanılmasında ortaya çıkabilecek olan eksikliklerin giderilmesi amaçlanmıştır. Çoklu yöntemlerin en üstün yönlerinden birisi de hem nicel, hem de nitel yaklaşımların bir arada kullanılarak tek yönlü yaklaşımların zayıf yönlerinin bertaraf edilmesidir (Kozak, 1997; 48).

Page 63: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

60

“Gönüllü güdülenmenin turizmde tanımlanmasında nitel veri analiz tekniklerinin karşılaştırmalı değerlendirilmesi” adlı çalışmada çoklu yöntemden faydalanılmıştır. Çalışmada, yakınsak geçerlilik olarak tanımlanan analitik trangulasyon tekniği kullanılmıştır. Önemli turistik çekim yerlerindeki servis sağlayıcılarına (gönüllü) açık uçlu sorular soran araştırmacılar üç tane analitik teknikten yararlanmıştır. Bunlardan birincisi: İki araştırmacı, Taber (1991) tarafından önerilen tümevarımsal yaklaşımı kullanarak açık uçlu yanıtların manuel kodlamasını yapmıştır. İkincisi: Bir araştırmacı Word 6.0 programını kullanarak verilerin içindeki anahtar sözcükleri taramıştır. Üçüncüsü ise: İki araştırmacı birbirinden bağımsız olarak, nitel bilgisayar yazılımı Nud.ist 4.0 versiyonunu kullanarak veri sınıflandırması ve analizini gerçekleştirmiştir (Anderson and Shaw, 1999; 100).

Araştırma sonuçlarının genellenmesinde, eğer örneklem temsili değil ise genelleştirmeye gidilmemeli, örneklem temsili olsa bile, araştırmanın tanımladığı nüfusun ötesinde genelleştirme yapılmamalıdır (Erdoğan, 2003; 63). Dolayısıyla bu durumda, seçilen örneklemelerin temsil niteliğinde olmaması, elde edilen araştırma sonuçlarının da kesinliğini olumsuz yönde etkileyebilir. Trangulasyon yöntemi, çoklu veri toplama ve verilerin analizini içermekle birlikte, her araştırmacıya da çoklu yöntemi önermemektedir. Trangulasyon yönteminin seçimi, araştırmanın kriterlerinden olan geçerlilik ve güvenilirlik testlerine bağlıdır (Golafshani, 2003; 597).

SONUÇ VE TARTIŞMA

Çoklu yöntem, sosyal araştırmalarda ve özellikle nitel sağlıkta son dönemlerde oldukça popüler bir hal almıştır. Çoklu yöntem, aynı zamanda, çoklu yaklaşımların kullanıldığı ampirik araştırma aşamalarını arttırmada kullanılan bir araştırma stratejisidir. Çoklu yaklaşımların kullanılmasıyla; verilerin kalitelerini yükseltme, özellikle güvenilirliğini ve geçerliliğini arttırma sağlanmaktadır. Aynı çalışmada çoklu yöntemin kullanılması, gözlemcilerin bir yöntem ya da metottan farklı olarak, kısmen de olsa, bu yöntemle eksikliklerin üstesinden gelmesini sağlamaktadır (Sim and Sharp, 199; 25).

Trangulasyon; çoklu yöntem ya da veri toplama ve veri açıklama hakkında bir fenomen olarak da algılanmaktadır. Nicel ve nitel yöntemlerin aynı konu içinde işlenmesi mümkün olduğu zaman, her iki yönteme de eşit önem verilmelidir. Araştırma dizaynında aynı konu içerisinde farklı metodolojilerin var olması, bir sorun teşkil etmez. Diğer yandan, nitel ve nicel yöntemlerin kombinasyonu büyük oranda karmaşıklığı da ortadan kaldırmaktadır. Çoklu yöntem, çalışmalara farklı bakış açıları ile yaklaşılması ve farklı araştırma stratejilerinin birleştirilmesi olarak da anlaşılmaktadır (Foss and Ellefsen, 2002; 185).

Çalışmalarda planlanan her adımın inandırıcı bir gerekçesi olmalıdır. Toplanmak istenen her verinin önceden görülen ve bilinen önemli bir kullanım yeri olmalıdır. “Belki gerekli olabilir” diye veri toplamak akıllı ve ekonomik bir yaklaşım olmadığı gibi başkalarıyla işbirliği yapmayı da güçleştirir (Karasar, 1998; 45).

Çoklu yöntem çalışmalarda, geniş ölçekli araştırmaların oluşturulmasından önce, genel mantıksal teorik testlerde, hipotez geliştirmede, ayrıntılandırmada ve pilot çalışmaların ölçüm araçlarında nitel araştırmalara cevap vermektedir (Modell, 2005; 233). Yapılan çalışmalarda yalnızca, tek yönlü çalışmak ve sadece o yaklaşıma aşırı güvenmek ya da bağlanmak doğru olmayabilir. Asıl önemli olan, bu yaklaşımların güçlü ve zayıf yönlerini bilerek, araştırmaların koşullarını çözümlemek ve bu çözümlemenin temelinde de yaklaşımı ya da yaklaşımları seçmektir. Hem nicel, hem de nitel araştırmalarda çoklu yöntemler kullanılarak araştırmaların analiz edilmesi, çalışmalarda sonuçların kesinliğinin arttırılmasını da sağlayacaktır. Ancak, bu yöntemler uygulanırken, araştırma dizaynına uygun olmayan yöntemlerin kullanılmamasına da dikkat edilmelidir. Diğer yandan, araştırmanın tasarımı gereği çoklu yöntem gerektirmeyen, problemin spesifik olduğu durumlarda, çoklu yöntemin kullanılmasına gerek olmayabilir. Bu yöntemi kullanmış olmak için kullanmak, araştırma sonuçlarına katkı sağlayacağı yerde, farklı sonuçlara sebep olarak sonuçlarda yanılgılara sebep olabilir.

KAYNAKLAR

Akgül, O. (2004). Niteliksel Araştırma ve Turizmde Uygulamaları, Seyahat ve Turizm Araştırmaları Dergisi, 4 (2): 130.

Akoğlan, M. ve Karamustafa, K. (1993). Turist Profili ve Tesis Türü Uygunluğuna Bir Örnek Model: Nevşehir Yöresi, Turizm Yıllığı, İstanbul.

Altunışık, Remzi vd. Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri Spss Uygulamalı, Sakarya: Sakarya Yayın, 2004.

Anderson M. J. and Shaw R. N. (1999). A Comparative Evaluation of Qualitative Data Analytic Techniques in İdentifying Volunteer Motivation in Tourism, Tourism Management, Vol: 20: 99-106.

ATAY, H. (2005). Seyahat acentalarında içsel kaynaklı krizler: Kuşadası’ndaki A grubu seyahat acentaları üzerinde bir araştırma. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Page 64: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Arzu GÜRDOĞAN

61

Bazeley, P. (2002). Issues in Mixing Qualitative and Quantitative Approaches to Research. 1st International Conference- Qualitative Research in Marketing And Management University Of Economics and Business Administration, 1-11.

Baxter J. and Eyles J. (1997). Evaluating Qualitative Research in Social Geography: Establishing “Rigour” in İnterview Analysis, Trans Institute British Geogr, Royal Geographical Society, 505-525.

BRYMAN, A. Triangulation, University of Loughborough, [Online] Available at: <http://www.openpdf.com/ebook/alan-bryman-pdf.html> Erişim tarihi: 13.05.2011.

Cowman, S. (1993). Triangulation: A Means of Reconciliation in Nursing Research, Journal of Advanced Nursing, 18: 345-356.

Cutler, A. (2004). Methodical Failure: The Use of Case Study Method by Public Relations Researchers, Public Relations Review, 30: 365-375.

Çevik, F. (2000). Türkiye’de konaklama işletmelerine verilen çam ve plajlara verilen mavi bayrak ödüllerinin sürdürülebilir politikasının sağlanmasındaki etkinliğinin değerlendirilmesi, I. Ulusal Türkiye Turizmi Sempozyumu, İzmir.

Decrop, A. (1999). Triangulation in Qualitative Tourism Research, Tourism Managemet, 20: 157-161.

Erdoğan, İrfan. Pozitivist Metodoloji. Bilimsel Araştırma Tasarımı İstatistiksel Yöntemler Analiz ve Yorum, Ankara, Pozitif Yayın, 2003.

Foss, C. and Ellefsen, B. (2002). The Value of Combining Qualitative and Quantitative Approaches in Nursing Research by Means of Method Triangulation, Journal of Advanced Nursing, 40 (2): 185-201.

Gilbert, D. C. and Houghton, P. (1992). İngiltere Tur Operatörleri Broşürlerinin Formatı, Dizaynı ve Kullanımı Üzerine Bir Araştırma, Turizmde Seçme Makaleler, 14: 40-56.

Golafshani, N. (2003). Understanding Reliability and Validity in Qualitative Research, The Qualitative Report, 8 (4): 597-607.

Hunter, W. C. and Suh, Y. K. (2005). Multimethod Research on Destination İmage Perception: Jegu Standing Stones, Tourism Management, 17: 215-229.

Karasar, Niyazi. Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara, Nobel Yayınları, 1999.

Kozak, N. (1997). Türkiye’deki Termal Turizm İşletmelerinde Konaklayan Türk Turistlerin Profilinin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, 8 (1-2): 47-65.

Lewis, Robert. Getting The Most Marketing Research, The Cornell H.R.A. Quarterly, 1984.

Lumsdon, L., Downward, P. and Cope, A. (2004). Monitöring of Cycle Tourism on Long Distance Trails: The North Sea Cycle Route, Journal of Transport Geography, 12: 219-235.

Mcdougall, Georgia. and Munro, Harry. Fundemental of Travel and Tourism Research. Scaling and Attitude Measurement in Travel and Tourism Research, Second Edition, 1994.

Mcgroarty, M. E. and Zhu, W. (1997). Triangulation in Classroom Research: A Study of Peer Revision, Language Learning, 47 (1): 385-398.

Modell, S. (2005). Triangulation Between Case Study and Survey Methods in Management Accounting Research: an Assessment of Validity İmplications, Management Accounting Research, 16: 231-254.

Olsen, W. (2004). Triangulation in Social Research: Qualitative and Quantitative Methods Can Really be Mixed, Devolopments in Sociology: 1-30.

Okumuş, F. (2001). 2001 yılı başında ortaya çıkan ekonomik krizin Bodrum’daki konaklama işletmeleri üzerine etkileri, II. Ulusal Türkiye Turizmi Sempozyumu, İzmir.

Perone, J. and Tucker, L. (2003). An Exploration of Triangulation of Methodologies: Quantitative and Qualitative Methodology Fusion in an İnvestigation of Perceptions of Transit Safety, Summary of Final Report: 219-235.

Punch, Keith. Sosyal Araştırmalara Giriş. (Çev: Dursun Bayrak, H. Buder Arslan ve Zeynep Akyüz). Ankara, Siyasal Yayınlar, 2005.

Risjord, M., Moloney, M. and Dunbar, S. (2001). Methodological Triangulation in Nursing Research, Philosophy of the Social Sciences, 31: 40-59.

Sim, J. and Sharp, K. (1998). A Critical Appraisal of the Role of Triangulation in Nursing Research, International Journal of Nursing Studies. 35: 23-31.

Page 65: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

62

Şencan, Hüner. Sosyal ve Davranışsal Ölçümlerde Güvenilirlik ve Geçerlilik, Ankara, Seçkin Yayınları, 2005.

Tanrısevdi, A. ve Hançer, M. (2003). Krizlere Yönelik Stratejiler ve Bu Stratejilerin Uygulanması: Türkiye Seyahat Acentaları Örneği, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, 14 (2): 45-59.

Thurmond, A.V. (2001). The Point of Trangulation, Journal of Nursing Scholarship, 33, (3): 253-258.

Yüksel, Atila. ve Yüksel, Fisun. Turizmde Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara, Turhan Yayıncılık, 2004.

Yükselen, Cemil. Pazarlama Araştırmaları. Ankara, Detay Yayıncılık, 2003.

Walle, A. H. (1997). Quantitative Versus Qualitative Tourism Research, Annals of Tourism Research. 24 (3): 524-536.

Weiermair, K. and Fuchs, M. (1999). Measuring Tourist Judgment on Service Quality, Annals of Tourism Research. 26 (4): 819-837.

Page 66: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

AŞAMALI ÖRNEKLEME VE İZMİR İLİ UYGULAMASI

Yrd. Doç. Dr. Ahmet KAYA*

ÖZET

Aşamalı örnekleme, örnek seçiminin iki ya da daha çok aşamada yapıldığı bir olasılıklı örnek seçme biçimidir. Aşamalı örneklemede ilk aşamada, kitleden ölçümle orantılı olasılıklı seçim yöntemi ile seçim yapılır, sonraki aşamalarda her biri rastgele yöntem olan yöntemlerden biri uygulanarak işlemlere devam edilir, bu işleme aşamalı örnekleme adı verilir. Bu çalışmada aşamalı örnekleme sistematik bir yaklaşımla ele alınmış ve incelenmiştir. Aşamalı örnekleme yönteminin uygulaması, çalışmaya katkı olarak düşünülen geniş çapta bir bilgisayar programının geliştirilmesi ve kullanılması ile mümkün olabilmiştir. Makalenin uygulama çalışması için İzmir ili seçilmiştir. Bu işlemi gerçekleştirmek maksadıyla İzmir ili ve ilçelerini ilgilendiren bütün adres bilgileri ve hane sayıları veritabanına aktarılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Aşamalı örnekleme, Alan araştırmaları, Örnekleme.

PHASED SAMPLING AND IT’S İZMİR APPLICATIONS

ABSTRACT

In a phased sampling, sample selected by probability in two or more stages, is sample selection method. In that method, the fist stage is related sample selection, using probability proportion sampling (PPS). In the next, each stage by chance is used for ordinary operation. This processes in statistics is called multi stage sampling. In this study multi stage sampling method has been undertaken and investigated by systematic approach. In order to take the application of method, operative computer program that thought contribution for this sudy have to be written. For the application facility of article İzmir province has been selected. For that reason, İzmir province and it’s district adress’ data have been transfer to database.

Keywords: Phased sampling, Space researches, Sampling.

GİRİŞ Sürekli gelişen ve değişen dünyada faaliyet gösteren üretici ve pazarlayıcı firmalar ürün memnuniyetini tespit etmek,

tüketici eğilimlerini belirlemek ve gelecekte yapılması planlanan yatırım alanlarını tespit etmek amacıyla alan araştırmaları yapmak zorundadır. Pazar veya piyasa araştırması olarak ta isimlendirilen bu türden çalışmalarda bireylerle doğrudan ilişki kurularak tepkileri gözlemlemek bazen bir gereklilik ve temel amaç olarak belirlenebilmektedir. Pazar araştırması kavramı ilk defa 20 yüzyılın başlarında Amerika’da uygulanmış ve dünya’da bütün ülkelere yayılmış bir araştırma biçimidir. Araştırılması düşünülen konunun alanı ve kapsamı genişledikçe, araştırmanın bir’den çok kişi tarafından ve bilimsel yöntemlerle yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir. Hacimli ve tamamına erişmenin zaman ve maliyet yönünden mümkün olmadığı araştırmalarda, kitlenin tümü ile çalışmak yerine onun özelliklerini en iyi yansıtacak bir örnek üzerinde çalışmak tercih nedenidir.

Alan araştırmalarında, kitleyi temsil eden bir örneklemin belirlenmesi ve seçimi, araştırmanın sağlıklı bir biçiminde yürütülmesi bakımından son derece önemlidir. Örnekleme plan ve kurallarından bağımsız yapılan çalışmalarla hedeflenen öngörü çalışmalarından beklenen başarının elde edilmesi çok zordur. Günümüzde yapılan birçok istatistik kural ve varsayımlarından bağımsız yaklaşımları görmek mümkündür. Bu yaklaşımlar, istatistik konusunda yeterli bilgi birikimine sahip olmamaktan kaynaklanabildiği gibi, istatistikçi desteğini ve bilimsel prensipleri önemsememekten ya da zaman ve kaynak kısıtlamalarından kaynaklanabilmektedir.

* Ege Üniversitesi, Tire Kutsan Meslek Yüksekokulu, [email protected]

Page 67: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

64

AŞAMALI ÖRNEKLEME

Araştırma yapılan kitle, tabakalara bölündüğünde, küme içi birimler bir birine çok benziyor ise, kümenin tümünü almak yerine O kümeyi simgeleyebilen bir alt örneklem seçilebilmektedir. Yani, örneklemdeki tüm kümelerden yeniden seçim yapılarak, örnekleme alınacak kitle birimlerine iki aşamada ulaşılmaktadır, uygulanan bu yönteme aşamalı örnekleme denmektedir. Bu çalışmada aşamalı örnekleme sistematik bir yaklaşım biçimi ile ele alınıp incelenmektedir. Bazı durumlarda ikiden fazla aşamada kitle birimlerine ulaşılmaktadır. Bu durumda yöntem çok aşamalı örnekleme olarak isimlendirilmektedir. Çok aşamalı örneklemede, aşamalardaki seçimler birbirinden bağımsızdır. Böylece kitlenin ya da araştırılan sorunun yapısı, eğer aşamalarda değişik örnekleme yöntemlerini kullanmayı zorunlu kılıyorsa bu yöntem diğer yöntemlerden daha duyarlı tahminler elde edilmesini sağlayabilmektedir. Aşamalı örneklemedeki temel işlem, ilk olarak üzerinde araştırma yapılan kitledeki alanların bir örneklemini seçmektir. İlk aşamada, büyük alanlar seçilmektedir. Bu aşamayı büyük alanlar içinden küçüklerin seçimi izlemektedir. Son olarak ta örnekleme birimlerinin seçilme işlemi yapılmaktadır.

Şekil 1. Aşamalı Örnekleme için Adımsal Gösterim.

ŞEHİRLERE UYGULAMASI

Büyük bir şehirde yapılacak bir araştırma için şehri bir takım bölgelere bölmek mümkün olabilmektedir. Bu bölgelerin listesi örneklemin çerçevesini oluşturmaktadır. Bölgelerin bir örneklemi daha önce sözü edilen örnekleme yöntemlerinden biri kullanılarak seçilebilmektedir. Şehirdeki insanların tümü bu listedeki bölgelerin herhangi birinde yaşadığından her bir birim son örnekleme seçilmek için eşit şansa sahip olmaktadır. Daha sonra seçilen bölgeler, şehir rehberi veya haritalar kullanılarak bloklara bölünmekte ve seçilen her bir bölgeden bu defa blokların bir örneklemi seçilmektedir. Seçilen

Page 68: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Ahmet KAYA

65

bloklardan hane halklarını seçmek için, her bir bloktaki hanelerin listesi kullanılarak araştırmaya ayrılan kaynaklar doğrultusunda belirlenecek örnekleme yöntemi ile seçim gerçekleştirilmektedir. Seçilen hanelerde görüşmenin kiminle yapılacağı konusu, araştırmanın özelliğine ve araştırıcının tercihine bağlı olarak değişebilen bir özellik arz etmektedir. Mesela sosyo-ekonomik içerikli araştırmalarda anne ve baba’dan başlanarak erişkinlerin fikirlerine başvurmak gerekir. Bu konuda, “Hane reisi ile görüşün” şeklindeki önceden belirlenen bir kıstas yok ise haneye varınca burada yaşayanlardan yetişkinlerden başlanarak gençlere doğru önce erkekler daha sonra kadınlar olmak üzere listelenmekte ve buradan basit rasgele örnekleme ile görüşme yapılacak bireyler seçilmektedir. Özetle, bu örneklemin her aşamasında araştırma alanı daha dar alt alanlara ayrılarak bunlardan biri ya da bir kaçı seçilerek zincirleme bir işlemle son örneğe varılmaktadır. Bunun yanı sıra, düşük bir olasılıkla gerçeklenmesi mümkün olsa bile, aynı bölgede bir şahıs bir’den çok ikamet adresine sahip olabilir ve araştırma sürecinde bu ikamet adreslerinde bir’den çok kez bulunabilir. Bu durumda kişi bilgilendirilmekte ve araştırmaya katılım göstermiş ise, tekrar katılımı engellenmektedir. Eksik kalan örnek yerine ise yeni örnek seçimleri gerçekleştirilerek örnekleme birimleri tamamlanmaktadır.

YÖNTEMİN SAKINCALARI

Çok aşamalı örneklemede en önemli nokta, her aşamada kaç tane kümenin (bölgeler, bloklar veya haneler) seçileceğinin belirlenmesidir. Seçilecek olan ilk kümelerin sayısını maksimum yapmak ve sonuç olarak bunlar arasından sadece birkaç örneklem veya her kümeden birimler seçmek genel prensiptir. Bu yöntemle, faklı bölgelerin örneklem içinde kapsanmış olması sağlanmaktır. Eğer tüm şehir içindeki sadece bir veya iki bölgeden örneklem alınırsa (sadece orta gelir düzeyine sahip kişilerin bulunduğu iki bölge), bu örneklemin kitleyi tam olarak temsil etmeyeceği açıktır. İlk aşamada seçilecek olan kümelerin sayısının artırılmasının, ulaşım maliyetinin artması problemini doğuracağı göz önünde bulundurulmalıdır. Sonuç olarak ulaşım maliyeti ve örnekleme hatası arasında bir denge kurulmalıdır. Örneklemin, kitleyi temsil etme yeteneğinde bir azalmaya neden olacak az sayıda küme kullanılmasının etkisini azaltmanın bir yolu da tabakalama yöntemi kullanmaktır. Tabakalama yöntemi kullanıldığında şehir içindeki bölgelerin seçimini yapmak için öncelikle bölgeler tabakalara ayrılmakta ve daha sonra tabakalardaki bölgelerden seçim yapılmaktadır. Aynı prensip bölgelerdeki blokların seçimi için de uygulanabilmektedir. Alanların örneklemesinde karşılaşılan bir diğer problem de değişik bölge ve bloklardaki hane halkı sayılarının bir birinden farklı olmasıdır. Farklı sayıda birim içeren bölge ve blokların eşit olasılıkla seçilmesi son aşamada ulaşılacak olan örneklem büyüklüğünü etkilemekte ve büyük ya da küçük bölgede seçilme şansına bağlı olarak örneklemin büyük ya da küçük olmasına neden olmaktadır. Kısaca bu durum, örneklem büyüklüğünün bir rasgele değişken haline gelmesine yol açmaktadır. Bu problemin çözümü için üç yaklaşım önerilmektedir.

Bu yaklaşımlar;

1. Kitle kapsamındaki bölge (küme) büyüklüklerine göre tabakalara ayırma,

2. Bölgeleri bölerek ya da birleştirerek yaklaşık olarak eşit sayıda birim içeren yapay (artifical) bölgeler oluşturma,

3. Bölge büyüklüğü ile orantılı olasılıklarla alt örneklem seçme olarak sıralanabilmektedir.

Bu yaklaşımlardan en yaygın olarak kullanılan üçüncü yaklaşım, çalışmanın uygulama aşamasında da tercih edilen yöntem olmuştur. Bu yöntem çok aşamalı küme örneklemesinin geliştirilmiş bir şeklidir ve ölçümle orantılı örnekleme (Probability Proportion Sampling) (=PPS) olarak bilinmektedir. Yöntemde, bir bloğun seçilme olasılığı, içinde kaç tane hane bulunduğuna bağlıdır. Böylece dört bloktan dört katı kadar fazla hane içeren bir bloğun seçilme şansının, bu bloktan dört kat fazla olacağı açıktır. (Bilgi, 1995).

)( 321 RPP SEÇİM PLANI ve TAHMİN EDİCİLER

)( 321 RPP Planında kullanılan yöntem, üç aşamalı bir yöntem olup, birinci ve ikinci aşamada birimlerin seçimin ölçümle orantılı olasılıklarla, üçüncü aşamada basit rasgele örnekleme ile yapılan yöntem olarak tanımlanmaktadır. İzmir ilinde hane halkları ile ilgili yapılacak bir araştırma için, yöntem şu şekilde ifade edilmektedir. İlk aşamada Bornova ilçesinden seçilecek mahallelerin içerdikleri hane sayılarıyla veya nüfuslarıyla orantılı olasılıklarla, ikinci aşamada seçilen mahallerden sokakların aynı mantıkla, son aşamada ise, hanelerin seçiminde basit rasgele örnekleme kullanılmıştır.

Page 69: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

66

UYGULAMA

İzmir’in Bornova ilçesinde yaşayan bireylerin sosyo-ekonomik durumlarını tespit etmek amacıyla bir kamuoyu araştırması yapılmaktadır.

Araştırmanın Çerçevesi Bornova ilçesi mahalle ve sokak bazında hane ve işyeri sayılarını içeren listeler bulunmaktadır. Bu listeler, adrese dayalı

nüfus kayıt sistemi kapsamında TUİK veya belediyelerden temin edilebilir.

Örneklem Birimi Örnekleme birimleri, örneklemenin en son aşamasında seçilecek ve araştırma için gerekli olan anketin uygulanacağı

birim olan hane halklarıdır. Örneğe haneler seçilmiş ise örnekleme birimleri haneler ayrıca sorulara cevap verenler de bireyler ise kişiler gözlem birimi konumundadır.

Örnekleme Yöntemi

Örnekleme yöntemi olarak, )( 321 RPP yöntemi kullanılmaktadır. Bireylerin market tercihi evet-hayır biçiminde

olabileceği için, bu oranlar için en yüksek düzey olarak 5.0== QP olduğu, hoşgörü miktarı 05.0=α alındığı,

dolaysıyla 05.0=d olarak varsayılması koşullarında, örnek ölçümü en yüksek değer olarak 384=n biçiminde elde edilmiştir. Burada α ve d nicelikleri tamamen benzer anlamlarda kullanılmaktadır. α değeri, örneklem ölçümü belirleme işlemlerinin yanı sıra, sürecin tamamında kullanılan hoşgörü miktarı olarak kullanılmakta iken, d (distance) değeri, olasılık yoğunluk fonksiyonuna ilişkin hoşgörü alanının genişliğini temsil etmek üzere kullanılmaktadır.

384)05.0(

)50.0)(50.0()96.1(2

2

2

2

===dPQtn .

Bu araştırma için en az 384 hane ile görüşülmesi gerekmektedir. Elde edilen bu değer kullanılarak genel örnekleme oranı;

0006.000586.065492384 ====

Nnf olarak hesaplanır.

Örnek Seçimi (Üç Aşamalı Seçim) Aşamalar bazında örnekleme oranları; araştırmanın niteliğine, eldeki ekonomik kaynağın büyüklüğüne, önceki

çalışmalarda esas alınan ölçütlere ve tercihlere göre kullanıcı tarafından belirlenmekte ve yazılım ortamına seçenekler doğrulusunda girilmektedir. Bu çalışma için birinci ve ikinci aşamalar için belirlenen oranlar bu doğrultuda belirlenmiştir. Ayrıca araştırma için elimizde bulunan ekonomik kaynak, alanda görevlendirilen birey sayısı ve araştırmayı sonuçlandırmayı düşündüğümüz zaman sınırlaması, birinci aşama için 20.01 =f , ikinci aşama için 10.02 =f oranlarını belirlememize neden olmuştur. Belirlenen ve uygulanan bu oranlar, örnekleme uygulamasına tamamen uygun değerlerdir. (Bkz. Kish, L. 1987)

1.Aşama:

Araştırmanın yapılacağı mahallelerin seçimi aşaması olan 1. aşamada Bornova ilçesinde bulunan 311 =M

mahalleden, birinci aşama örnekleme oranı 20.01 =f alınarak, 6)20.0)(31(111 === fMm Mahalle hane sayısı ile orantılı olasılıklarla seçim ile seçilecektir.

Page 70: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Ahmet KAYA

67

Seçilen Mahalleler:

Yeşilova Mahallesi 140 Sokak 2800 Hane.

Erzene Mahallesi 100 Sokak 5375 Hane.

Zafer Mahallesi 90 Sokak 2405 Hane.

Kızılay Mahallesi 80 Sokak 2519 Hane.

Manavkuyu Mahallesi 40 Sokak 3426 Hane.

Evka-III Mahallesi 14 Sokak 1013 Hane.

2.Aşama:

Seçilen mahallelerden, ölçümle orantılı olasılıklı seçim yöntemi ile sokaklar belirlenecektir. 1. Aşamada uygulanan mantıkla her bir mahalledeki sokak sayısı 2M , sokak seçimi için kullanılacak örnekleme oranı, 10.02 =f olmak

üzere, 222 fMm = eşitliği kullanılarak seçilmesi gereken sokak sayıları aşağıdaki gibi elde edilmiştir.

Yeşilova Mahallesi 14 Sokak,

Erzene Mahallesi 10 Sokak

Zafer Mahallesi 9 Sokak

Kızılay Mahallesi 8 Sokak

Manavkuyu Mahallesi 4 Sokak

Evka-III Mahallesi 1 Sokak

3.Aşama:

Bu aşamada seçilen sokaklardan anketlerin uygulanacağı son aşama örnekleme birimleri olan hanelerin seçilmesi yapılmaktadır. Bu aşamada uygulanacak örnekleme oranı,

30.0)10.0)(20.0(

006.0

213 ===

ffff Kullanılarak seçim yapılacaktır.

BRÖ seçim yöntemi ile belirtilen mahallelere ilişkin hane sayıları ile görüşülmesi gerekmektedir.

Yeşilova Mahallesi 14 Sokak 72 Hane.

Erzene Mahallesi 10 Sokak 252 Hane.

Zafer Mahallesi 9 Sokak 107 Hane.

Kızılay Mahallesi 8 Sokak 189 Hane.

Manavkuyu Mahallesi 4 Sokak 137 Hane.

Evka-III Mahallesi 1 Sokak 50 Hane.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Çok aşamalı örnekleme bir olasılıklı örnek seçme yöntemidir. Bu yöntemin temel felsefesi, örneğin seçileceği kitlenin ulaşılabilir bir ortamda, mesela bir veri tabanı ortamında bulunmasıdır. Aksi halde aşamalı seçim yöntemi uygulanabilir olmaktan çıkmaktadır. İl bazında ya da coğrafi bir alan üzerinde örnek seçmek, bu seçimlere bağlı kalarak kitle parametrelerini tahmin etmek son derece zor bir işlemdir. Büyük emek, zaman ve maliyet gerektiren bu işlerin bir düzen içerisinde yapılabilmesi için, belediyelerde bulunan numara cetvellerine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak, TUİK tarafından yapılan nüfus kayıt sisteminden faydalanarak güçlü bir veri tabanı oluşturulabilir. Piyasada kullanılmakta olan istatistik paket programları ile, bu türden veri tabanlarına erişmek ve spesifik analiz işlemleri yapmak mümkün değildir. Bu bakımdan teorik

Page 71: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

68

bazı yaklaşımları uygulamaya geçirmek için özel amaçlı yazılımlar geliştirmek zorunludur. Bu amaçla veri tabanını kullanan ve seçim yapan “Sample” adı verilen bir yazılım Kaya (1995) tarafından Ege Üniversitesi’nde geliştirilmiştir. Bu yazılım üzerinde gerekli bazı güncellemelerin yapılması durumunda Türkiye coğrafyası üzerinde her türlü araştırmaya uyarlanması mümkün hale gelebilir. Bölgeler, İller, İlçeler, Mahalleler, Sokaklar ve Hanelerin her biri bir aşama kabul edilerek çok aşamalı örnekleme seçim yöntemini uygulamak mümkün olabilir.

Yöntemin Avantaj ve Dezavantajları Avantajlar:

Uygulaması zor gibi görünün bu yöntem aşağıda belirtilen avantajları sağlar:

• Olasılıklı seçim yöntemi uygulanabilir hale gelir.

• Örnek ölçümüne ilişkin sistematik bir yaklaşım sağlanmış olur.

• Parametre tahmin işlemleri daha etkin bir hale gelebilir.

• Hata parametrelerini elde etmek mümkün olur.

• İletişim olanakları sayesinde e-mail ve telefonla görüşmek mümkün hale gelir.

• Güvenilirlik artabilir.

• İletişim araçları kullanılarak daha kısa süreli sonuçlara ulaşılabilir.

• Coğrafi dağılımları planlamak mümkün hale gelir.

• Olasılıklı olmayan örnek seçme yöntemlerine bağımlılık sona ermiş olur.

Dezavantajlar:

• Yazılım desteği sağlamada güçlükler olabilir.

• Uzman düzeyinde bilgi gerekir.

• Zaman ve maliyet sınırlaması engelleyici olabilir.

• Örneğe çıkan birimin araştırmaya katılmama isteği, süreci zayıflatabilir.

• Birebir görüşmede problemler yaşanabilir.

• Mevsimsel etkiler nedeniyle örneğe çıkan birime ulaşmada güçlükler olabilir.

• Alanda görevli kişilerin bilimsel ilkeleri önemseyen davranışları sıkıntı yaratabilir.

KAYNAKLAR

Baskan, Ş. (1983) Farklı Örnekleme Yöntemlerinin Birlikte kullanıldığı Çok Aşamalı Örnekleme, E.Ü Mühendislik Fakültesi Derneği, Seri E. Uygulamalı İstatistik, Cilt 1, Sayı: 1-2, İzmir.

Baskan, Ş. (1994) Araştırma Yöntemleri ve Örneklemeye Giriş, Ders Notları, Bornova, İzmir. Bilgi, S. (1995). İzmir İlinde Yapılacak Kamuoyu Araştırmaları için Örnekleme Planları ve Bir Uygulama”, Ege Üniversitesi

Fen Bilimleri Enstitüsü, Bornova İzmir. Cochran, W.G. (1977). Sampling Techniques, 3 rd Edition, John Wiley & Sons inc., Newyork. Kaya, A. (1995). “Sample, Örnekleme Bilgi Sistemi”, Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, İstatistik Bölümü, Bornova, İzmir. Kish, L. (1987) Statistical Design for Research, John Wiley & Sons, inc. Newyork.

Page 72: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

TMS 41 TARIMSAL FAALİYET KAPSAMINDA CANLI VARLIKLARA İLİŞKİN MUHASEBE İŞLEMLERİ*

Öğr. Gör. Dr. Hacı Arif TUNÇEZ**

ÖZET

Çeşitli ülkelerde uluslararası muhasebe uygulamalarını birbiriyle uyumlu hale getirebilmek ve böylece finansal tabloların karşılaştırılabilirliğini arttırmak, sermaye piyasalarını geliştirebilmek gibi amaçlar doğrultusunda muhasebe standartlarının harmonizasyon çalışmaları başlatılmıştır. Çalışma yapan kuruluşların başında Birleşmiş Milletler, OECD, Avrupa Birliği, IFAC, IOSCO, FEE, IASC ve IASB gelmektedir. Türkiye’de ise muhasebe uygulamalarına yön veren TTK, VUK, Banka ve Sigorta Kanunları, Sermaye Piyasası Kanunu ve SM, SMMM ve YMM Kanunu gibi yasal düzenlemelerin yanında, muhasebe standartları oluşturulmasına yönelik olarak birçok kurum çalışmalarda bulunmuştur. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu, Uluslararası Muhasebe Standartları ile tam uyumlu Türkiye Muhasebe Standartları’nı yayımlamak üzere kurulmuştur.

TMS 41 tarımsal faaliyetlere ilişkin muhasebe standardıdır. Standarda göre, tarımsal faaliyetin; kontrol edilebilir olması, ekonomik fayda sağlaması ve değerinin güvenilir olarak ölçülür olması gerekir. Bu çalışma, canlı varlıkların Türkiye Muhasebe Standardı 41 çerçevesinde muhasebeleştirilmesini içermektedir.

Anahtar Kelimeler: TMS, Tarımsal Faaliyet, Canlı Varlıklar.

TAS 41 IN THE EXTENS OF AGRICULTURAL ACTIVITES THE ACCOUNTING OF APPLICATION IN THE BIOLOGICAL ASSETS

ABSTRACT

Harmonization of accounting standards studies have been started to be able to make different countries international finance practices harmonious and by this way, to be able to increase comparability of financial statements, to be able to improve capital market. The main institutions which are studying on this subject are the United Nations, OECD, European Union, IFAC, IOSCO, FEE IASC and IASB. In Turkey, beside the legal regulations such as TTK, VUK, Bank and Insurance Laws, Capital Market Law and SM, SMMM and YMM, there are a lot of institutions which have studied on this subject for the establishment of accounting standards. Turkish Accounting Standards Board has established to set an exact uniform International Accounting Standards compatible with IFRS.

TAS 41 is the accounting standard which is related to agricultural activities. According to the Standard, an agricultural activity must be controllable, provide economical value and this value must be also confidentially measurable. This study, includes accounting for biological assets within the fromework of Turkish Accounting Standard 41.

Keywords: TAS (M40), Agricultural Activity (Q19), Biological Assets (M49).

GİRİŞ

Sermaye piyasalarının hızla gelişmesi, ekonomi alanında yaşanan küreselleşme ve uluslararası alanda faaliyet gösteren çok uluslu işletmelerin artması ile bilgilerin uluslararası alanda paylaşılabilir ve karşılaştırılabilir olma zorunluluğunu ortaya çıkarmış, standartlaşma çalışmaları ulusal boyutları aşarak uluslararası boyut kazanmıştır.

Avrupa Birliği giriş çalışmalarını sürdüren ülkemizde, gerek Avrupa Birliği gerekse küresel boyutta uluslararası sistemle bütünleşmek ve uluslararası sermaye piyasalarında yer alabilmek için ulusal muhasebe ve denetim standartlarının uluslararası uyumunun sağlanması büyük önem taşımaktadır (Parlakkaya, 2004; 120). Finans ve ekonomi dünyası için devrim niteliğinde

* Bu Çalışma, 31 Mayıs-2 Haziran 2012 tarihleri arasında Gaziantep’de düzenlenen 1. Uluslararası Muhasebe ve Finans Sempozyumu’ndaki bildiriden yararlanılmıştır. ** Selçuk Üniversitesi, Akşehir Meslek Yüksekokulu

Page 73: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

70

bir gelişme olarak nitelendirilen standartların uygulamaya girmesi, yalnızca ülkemizde yaşanan bir olgu değildir. Ülkemizle birlikte eş zamanlı olarak, bugün başta AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş veya gelişmekte olan pek çok ülkede standartlar uygulamaya girmiş durumdadır (Özkan ve Erdener Acar, 2010; 52).

Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle muhasebe ile ilgili tüm işlemler için Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) tarafından yayınlanan Türkiye Muhasebe Standartları/Türkiye Finansal Raporlama Standartları’nın Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’na uymaları zorunluluğu getirilmektedir. Başka bir ifade ile bu zorunluluk Türkiye’de Türk Ticaret Kanunu’na tabi tüm işletmelerin yasal mali tablolarını hazırlarken UFRS ile tam uyumlu TMS/TFRS’yi uygulamak durumda olduklarını hükmetmektedir (Elitaş, 2011; 17).

Mali tablo ilkelerinin uygulamaya geçirilmesini sağlayan esaslar ve yöntemlerden oluşan muhasebe standartları, ekonomideki tüm sektörlerle ilgili olabileceği gibi sadece bir sektörü de ilgilendirebilir (Yalkın, 2002; 2). UMSK, 1994 yılında tarım sektöründe uygulanmak üzere bir standarda ihtiyaç olduğunu belirtmiş ve bu konuda çalışma yapmak üzere bir komite kurulmasına karar vermiştir. Kurulan komite, 1996 yılında bir taslak hazırlayarak UMSK’na sunmuştur. UMSK, bu taslağa son şeklini vererek Temmuz 1999’da “Nihai Taslak 65 Tarım” (E-65 Agriculture Exporuse Draft) adı ile yayınlamıştır. Çeşitli ülkelerden muhasebe enstitüleri, odalar, birlikler, denetim şirketleri ile diğer kurum ve kuruluşlar, bu taslağa ilişkin yorum ve önerilerde bulunmuşlardır. UMSK, yorum ve önerileri de dikkate alarak taslak üzerinde bazı değişiklikler yapmıştır. UMSK, 2001 yılında “Uluslararası Muhasebe Standardı (UMS) 41, Tarım (IAS-41 Agriculture)” standardını yayınlamış ve standart 1 Ocak 2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

TÜRKİYE MUHASEBE STANDARDI TARIMSAL FAALİYET (TMS 41)

TMSK tarafından tarımla ilgili olan 41 nolu muhasebe standardı 31.12.2005 tarihinden sonra başlayan hesap dönemleri için uygulanmak üzere ilk olarak 24.12.2006 tarih ve 26090 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır (Arzova ve Poroy Arsoy, 2006; 139-140). Söz konusu standart, UMS’nda meydana gelen değişikliklere paralellik sağlamak amacıyla farklı tarihlerde yayınlanan tebliğlerle güncellenmiştir.

TMS 41 Standardının Amacı ve Kapsamı TMS 41 Tarımsal Faaliyet Standardı’nın amacı; tarımsal faaliyetlere ilişkin muhasebeleştirme yöntemlerini ve

açıklamalarını belirlemektir. Standardın kapsamı ise, tarımsal faaliyetlerle ilgili aşağıdaki varlıkların muhasebeleştirilmesi girmektedir (TMS 41, m., 1):

a) Canlı varlıklar,

b) Hasat zamanındaki tarımsal ürünler,

c) Devlet teşvikleri.

TMS 41’in, tarımsal faaliyetlerle ilgili olup da kapsamına almadığı unsurlar ise aşağıdaki gibidir (TMS 41, m., 2-3):

a) Tarımsal faaliyetlerle ilgili araziler.

b) Tarımsal faaliyetlerle ilgili maddi olmayan duran varlıklar.

c) İşletmenin hasadı yapılmış canlı varlıkları olan tarımsal ürünler.

Standart, tarımsal faaliyetlerin hasat noktasına kadar uygulanır. Hasadı tamamlanan ürünler stok olarak kabul edilir ve TMS 2 Stoklar hükümleri geçerlidir. Dolayısıyla tarım ürünlerinin hasat edilmesinden sonraki aşamalar, standardın kapsamına girmemektedir. Örneğin TMS 41, mandıra hayvanlarından elde edilen süt, tarımsal ürün olarak standardın kapsamına alınırken, ürünün işlenmesi sonucunda elde edilen ürünü yani sütün işlenmesinden elde edilen peyniri, yoğurdu standart kapsama almamaktadır (TMS 41, m., 4).

TEKDÜZEN HESAP PLANI’NIN TMS 41 İLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ

TMS 41 ile Türk Vergi Mevzuatında canlı varlıkların değerleme ve muhasebeleştirilme ilkelerinin farklı olması ve THP’ndaki hesapların canlı varlıkların ilk kez kaydında ve değerleme dönemlerinde canlı varlıklardaki değer değişikliklerini kaydetmede yetersiz kalması canlı varlıkların muhasebeleştirilmesini daha da zorlaştırmaktadır.

Page 74: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Hacı Arif TUNÇEZ

71

Canlı varlıklar, elde tutulduğu sürede değişime uğrama özelliğine sahip olması nedeniyle diğer dönen ve duran varlıklardan ayrılır. Canlı varlıklar kullanım amaçlarına göre sınıflandırılmalıdır. Örneğin, bir büyükbaş hayvan besiye alınmış ise dönen varlık grubunda yer alır veya sürüye katılacak ise duran varlık olarak değerlendirilir (Usul ve Top, 2010; 74). Bundan dolayı Tarımsal Faaliyetler Standardı’nın uygulamasını kolaylaştırmak amacıyla THP’nda canlı varlıklarda özel birer ayrı grup oluşturulması gerekmektedir.

TMSK’nun UMS’na uyum çerçevesinde 2011 yılında tasarı halinde düzenlediği TMS/TFRS Tekdüzen Hesap Planı’nda canlı varlıklar için dönen varlık hesap sınıfında 16 CANLI VARLIKLAR, duran varlık hesap sınıfında ise 23 CANLI VARLIKLAR hesap grupları oluşturulmuştur. Canlı varlıklardaki değer değişikliklerinin muhasebeleştirilmesi için de artışlarda 605 CANLI VARLIK DEĞERLEME ARTIŞI, azalışlarda ise 628 CANLI VARLIK DEĞERLEME AZALIŞLARI hesapları belirlenmiştir.

Dönen varlıklar grubunda canlı varlıklar; en çok bir yıl içinde satılacak veya canlı olma niteliğini değiştirecek canlı hayvan ve bitkiler 16 CANLI VARLIKLAR grubunda açılacak hesaplarda izlenebilir (Akdoğan ve Sevilengül, 2007a; 45).

TMSK’nun UMS’na uyum çerçevesinde 2011 yılında tasarı halinde düzenlediği TMS/TFRS Tekdüzen Hesap Planı’nda canlı varlıklar için dönen varlık grubunda yer alması önerilen canlı varlık hesapları şöyledir:

160 TARLA BİTKİLERİ

161 BAHÇE BİTKİLERİ

162 BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR

163 KÜÇÜKBAŞ HAYVANLAR

164 KANATLI HAYVANLAR

165 SU HAYVANLARI

166 DİĞER CANLI VARLIKLAR

167 CANLI VARLIKLAR DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ KARŞILIKLARI (-)

168

169 VERİLEN SİPARİŞ AVANSLARI

Duran varlıklar grubunda canlı varlıklar; işletmede bir yıldan daha uzun süre kalacak olan canlı hayvan ve bitkiler 23 CANLI VARLIKLAR grubunda açılacak hesaplarda izlenebilir (Akdoğan ve Sevilengül, 2007b; 273).

TMSK’nun UMS’na uyum çerçevesinde 2011 yılında tasarı halinde düzenlediği TMS/TFRS Tekdüzen Hesap Planı’nda canlı varlıklar için duran varlık grubunda yer alması önerilen canlı varlık hesapları ise şöyledir:

230 MEYVE AĞAÇLARI

231 MEYVE VERMEYEN AĞAÇLAR

232 BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR

233 KÜÇÜKBAŞ HAYVANLAR

234 KANATLI HAYVANLAR

235 SU HAYVANLARI ve DİĞER CANLI VARLIKLAR

236 CANLI VARLIKLAR DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ KARŞILIKLARI (-)

237 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR (-)

238 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI

239 VERİLEN AVANSLAR

TMS 41’e göre canlı varlıklar gerçeğe uygun değerle, tarımsal ürünler ise hasat anında gerçeğe uygun değerle değerlendiği için değerleme sonucunda artış ve azalışlar meydana gelmektedir. TMS 41’e göre değerlemeden kaynaklanan artış veya azalışlar gelir tablosunda gösterilecektir. THP’nda bu ihtiyacı karşılayacak nitelikte özel bir hesap yoktur.

Canlı varlıklar, niteliksel ve niceliksel olarak sürekli bir değişim sürecindedir. Canlı varlıkların biyolojik değişim sürecinde gerçeğe uygun değerinde meydana gelen artışları 606 CANLI VARLIK DEĞERLEME ARTIŞLARI hesabında, azalışları ise; 628 CANLI VARLIK DEĞERLEME AZALIŞLARI hesabında izlenebilir.

Page 75: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

72

TMS 41’E GÖRE TARIMSAL FAALİYETLERİN MUHASEBE İŞLEMLERİ

TMS 41’e göre tarımsal faaliyetlerin muhasebe işlemleri; canlı varlıkların aktifleştirilmesi ve değerlendirilmesi, canlı varlıklara ilişkin kar ve zararın raporlanması ve amortisman işlemlerinin muhasebeleştirilmesi başlıkları altında ele alınacaktır.

Canlı Varlıkların Aktifleştirilmesi ve Değerlendirilmesi Standarda göre; bir canlı varlığın aktifleştirilebilmesi için bazı kriterlerin sağlanmış olması gerekmektedir. İşletme,

aşağıdaki koşulların gerçekleşmesi durumunda canlı bir varlığı veya tarımsal bir ürünü muhasebeleştirir (TMS 41, m., 10):

a) İşletmenin, söz konusu varlığı geçmiş olayların sonucu olarak kontrol etmekte olması,

b) Varlığa ilişkin gelecekteki ekonomik faydaların işletmeye aktarılmasının muhtemel olması,

c) Varlığın gerçeğe uygun değerinin veya maliyetinin güvenilir olarak ölçülebilmesi.

TMS 41’de canlı varlıkların, gerçeğe uygun değerlerinin güvenilir bir şekilde hesaplanamayacağı koşullar hariç, ilk kayda alındıkları zaman ve her bilanço döneminde, gerçeğe uygun değer ile değerlemeye tabi tutulması gerekmektedir. Standart, gerçeğe uygun değerin güvenilir bir biçimde hesaplanabileceği varsayımına dayanmaktadır. Standarda göre, bir canlı varlığın gerçeğe uygun değeri, sadece ilk kayda alındığı zaman güvenilir bir şekilde ölçülemeyebilir. Bu durumda işletme, canlı varlıklarını maliyet değeriyle aktifleştirebilir. Maliyet bedeli üzerinden kayda alınan canlı varlıkların, gerçeğe uygun değerinin güvenilir bir şekilde ölçülebilmesi durumunda, bu varlıkların gerçeğe uygun değer ile değerlemeye tabi tutulmaları gerekmektedir (Tokay ve Deran, 2006; 17). Aktif bir piyasada oluşan değer, gerçeğe uygun değerdir (Demirkol, 2008; 114).

Canlı Varlıklara İlişkin Kar ve Zararın Raporlanması İlgili dönemin mali tablolarında dönemsellik kavramı gereği, kar ve zararın raporlanması canlı varlıklar için de geçerlidir.

TMS 41’e göre bir canlı varlığın gerçeğe uygun değerinden satış maliyetlerinin düşülerek ilk muhasebeleştirilmesi sırasında doğan kazanç veya zarar ile ilgili varlığın gerçeğe uygun değerindeki değişiklikten doğan kazanç veya zarar, oluştuğu dönem kâr veya zararında dikkate alınır. Canlı varlığın ilk muhasebeleştirilmesi sırasında bir zarar doğabilir; çünkü, satış maliyetleri, bir canlı varlığın gerçeğe uygun değerinden satış maliyetleri düşülmek suretiyle yapılan hesaplamada düşülür. Bir buzağının doğmasında olduğu gibi, bir canlı varlığın ilk muhasebeleştirilmesinde kazanç da doğabilir (TMS 41, m., 26-27). Her iki durumda da oluşan kar veya zararın ilgili dönemin gelir tablosunda gösterilmesi gerekmektedir. TMS 41’deki gerçeğe uygun değer yaklaşımının sadece bilanço üzerinde değil, aynı zamanda gelir tablosu üzerinde de etkisi olmaktadır.

İşletme cari dönem boyunca, canlı varlık ve tarımsal ürünlerin ilk muhasebeleştirilmelerinden ve canlı varlıkların gerçeğe uygun değeri ile satış maliyetleri arasındaki farkta meydana gelen değişikliklerden kaynaklanan kazanç veya zararlar toplamını açıklar. Açıklamalar sayısal veya yazılı metin olarak her bir canlı varlık grubu için ayrı ayrı yapılır (TMS 41, m., 40-41). Dolayısıyla tarım işletmelerinde faaliyet konusunun biyolojik dönüşüm özelliğine sahip olması sebebiyle kalite ve miktar değişimlerinden üretim sürecinin özellikle bir yıldan fazla olması durumunda fiziksel özelliklerden kaynaklanan değişimlerle, fiyatlarda oluşan değişimlerin ayrı ayrı açıklanması standartta önerilmiştir.

Canlı Varlıklara İlişkin Amortisman İşlemleri Canlı varlıklar ve bitkiler ilk defa muhasebeleştirilirken maliyet bedeli ile değerlemeye tabi tutulmuş ise, amortisman tabi

değer maliyet bedeli olmaktadır. İlk defa muhasebeleştirme sırasında ve sonraki değerleme dönemlerinde canlı varlıkların ve tarımsal ürünlerin gerçeğe uygun değerleri kullanılmış ise, amortismana tabi değer, bu varlıkların gerçeğe uygun değeri olmaktadır.

Canlı varlıkların amortisman uygulamasını hayvan varlığında amortisman ve meyve bahçelerinde amortisman şeklinde 2 başlıkta inceleyebiliriz (Aras, 1988; 80):

a) Hayvan Varlığında Amortisman: Ürün vermeye başlamamış damızlık küçük ve büyükbaş hayvanların amortismana tabi tutulmaları söz konusu değildir. Küçük ve büyükbaş hayvanlar, ürün vermeye başlamaları ile kasaplık hale gelmeleri arasında geçen sürede amortisman işlemine tabi tutulmalıdır. Besi amacıyla satın alınan küçük ve büyükbaş

Page 76: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Hacı Arif TUNÇEZ

73

hayvanlar ise, alım-satım amacıyla satın alındığı ve ürününden yararlanmak amacı olmadığı için, bir yıldan daha uzun süre işletmede kalsalar dahi amortismana tabi değildirler.

b) Meyve Bahçelerinde Amortisman: Meyve bahçelerinde ağaçların normal verim çağına ulaştıkları yıldan itibaren kesim çağına kadar geçen süre içerisinde amortismana tabi tutulması gerekmektedir.

TMS 41’de canlı varlıklar gerçeğe uygun değer ile değerlemeye tabi tutulduğu için amortisman süresi ve amortisman oranı belli değildir. Dolayısıyla, amortisman süresini ve amortisman oranını işletme kendisi serbest bir şekilde belirleyebilmektedir. Amortisman oranı her yıl piyasa şartlarına göre canlı varlıkların değerinde meydana gelen azalmaya göre kendiliğinden ortaya çıkar (Özulucan, 2008; 169). TMS, amortisman ayırmada yararlı ömür ilkesini benimsemiştir. Yararlı ömür ilkesinde, duran varlıkların üretim gücü ya da hizmet verme durumu göz önüne alınmış, amorti edilebilir bir duran varlığın ya da amorti edilebilir bir grup benzer varlığın yararlı ömrü, amortisman ayırma süresi için esas alınmaktadır. Vergi mevzuatı, canlı varlık ve bitkilere ilişkin 333 ve 339 nolu VUK Genel Tebliği’nde 7’inci başlıkta tarım işletmelerinde kullanılacak amortismana tabi iktisadi kıymetlerin faydalı ömürleri ve amortisman oranlarını belirlemiş ve listeler halinde yayınlamıştır fakat muhasebe standartları bu işi işletmeye bırakmıştır (Deran, 2005; 167).

TMS 41’E GÖRE MUHASEBE İŞLEMLERİNE İLİŞKİN ÖRNEK

TMS 41, canlı varlıklar ile tarımsal ürünleri kapsamına almakta, tarımsal ürünlerin hasattan sonraki aşamaları ve tarımsal arazileri kapsam dışı bırakarak diğer muhasebe standartlarına atıf yapmaktadır. Tarımsal faaliyetlerin konusunu canlı varlıkların oluşturması, tarımsal faaliyet muhasebesinde biyolojik dönüşüm, değerleme, amortisman ve maliyet hesaplamalarını özellikli konuma taşımaktadır. Canlı varlıklar, elde tutulduğu sürede değişime uğrama özelliğine sahip olması nedeniyle diğer dönen ve duran varlıklardan ayrılır.

Bu kapsamda A Tarım ve Hayvancılık Ltd. Şti. 03.05.2011 tarihinde süt sığırcılığı faaliyetinde bulunmak üzere kurulmuş ve aşağıdaki muhasebe işlemlerinin yapıldığı varsayılmıştır:

1- 03.05.2011 tarihinde besi hayvanlarını toplam 150.000 TL’ye, olgunlaşmış inekleri toplam 360.000 TL’ye ve düveleri (olgunlaşmamış inekleri) toplam 80.000 TL’ye satın almıştır.

2-2011 yılı içerisinde canlı hayvanlar için katlanılan giderlerin toplamı şöyledir:

Direkt İlk Madde ve Malzeme Giderleri

Direkt İşçilik Giderleri

Genel Üretim Giderleri

Besi Hayvanları 15.000 7.800 3.500 Olgunlaşmış İnekler 25.000 8.500 4.500 Olgunlaşmamış İnekler 18.000 6.500 2.000

3-İlk doğumlarını yapan düvelerin (olgunlaşmamış inekler) gerçeğe uygun değerleri toplamı 28.000 TL’dir. Çağ değiştiren düvelerin kayıtlı değerleri toplamı ise; 24.500 TL’dir. Düvelerin ilk doğumlarını yapmaları sonucunda besiye katılacak buzağıların gerçeğe uygun değerleri 12.000 TL, sürüye katılacak buzağıların gerçeğe uygun değerleri toplamı 14.000 TL’dir.

4-2011 yılı içerisinde süt satışından toplam 142.000 TL gelir elde edilmiştir.

5-2011 yılı sonuna kadar besi hayvanları için toplam 26.300 TL, olgunlaşmış inekler için ise toplam 115.600 TL gidere katlanılmıştır.

6-2011 yılı sonunda olgunlaşmış ineklerin kayıtlı değeri toplam 388.000 TL olup, 77.600 TL amortisman gideri hesaplanmıştır.

7-2011 yılı sonunda besi hayvanlarında toplam 18.000 TL, olgunlaşmış ineklerde toplam 23.000 TL ve olgunlaşmamış inekler için toplam 13.000 TL değer artışı olduğu tespit edilmiştir.

Yukarıdaki işlemler aşağıdaki gibi muhasebeleştirilir.

Page 77: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

74

../../2011

1

162 BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR

162.00 Besi Hayvanları 150.000

232 BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR

232.00 Olgunlaşmış İnekler 360.000

238 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI

238.00 Olgunlaşmamış İnekler 80.000

İLGİLİ AKTİF/PASİF HESAPLAR

Büyükbaş satın alma kaydı

150.000

360.000

80.000

590.000

…/../2011

2 710 DİM ve MALZEME GİDERLERİ

710.00 Besi Hayvanları 15.000

710.01 Olgunlaşmış İnekler 25.000

238 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI

238.00 Olgunlaşmamış İnekler 18.000

İLGİLİ AKTİF/PASİF HESAPLAR

Direkt İlk Madde ve Malzeme Giderlerinin Kaydı

40.000

18.000

58.000

…/../2011

3 720 DİREKT İŞÇİLİK GİDERLERİ

720.00 Besi Hayvanları 7.800

720.01 Olgunlaşmış İnekler 8.500

238 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI

238.00 Olgunlaşmamış İnekler 6.500

İLGİLİ AKTİF/PASİF HESAPLAR

Direkt İşçilik Giderlerinin Kaydı

16.300

6.500

22.800

…/../2011

4 730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ

730.00 Besi Hayvanları 3.500

730.01 Olgunlaşmış İnekler 4.500

238 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI

238.01 Olgunlaşmamış İnekler 2.000

İLGİLİ AKTİF/PASİF HESAPLAR

Genel Üretim Giderlerinin Kaydı

8.000

2.000

10.000

Page 78: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Hacı Arif TUNÇEZ

75

…/../2011

5 162 CANLI BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR 162.00 Besi Hayvanları 12.000 238 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI 238.00 Olgunlaşmamış İnekler 14.000 606 CANLI VARLIK DEĞER. ARTIŞLARI 606.00 Değerleme Artışları 26.000 Düvelerin Buzağı Doğum Kaydı

12.000 14.000

26.000

…/../2011

6

232 CANLI BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR 232.00 Olgunlaşmış İnekler 28.000 238 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI 238.00 Olgunlaşmamış İnekler 24.500 606 CANLI VARLIK DEĞER. ARTIŞLARI 606.00 Değerleme Artışları 3.500 Olgunlaşmamış İneklerin Çağ Değiştirme Kaydı

28.000

24.500 3.500

…/../2011

7 102 BANKALAR 600 YURTİÇİ SATIŞLAR 600.00 Süt Satışı 142.000 Süt Satışlarının Kaydı

142.000 142.000

31/12/2011

8 151 YARI MAMULLER 151.00 Olgunlaşmış İnekler 115.600 162 CANLI BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR 162.00 Besi Hayvanları 26.300 711 DİM ve MALZ. GİD. YANSITMA 721 DİREKT İŞÇİLİK GİD. YANSITMA 731 GENEL ÜRETİM GİD. YANSITMA Üretim Giderlerinin Yansıtma Hesapları Aracılığıyla İlgili Hesaplara Aktarılması Kaydı

115.600 26.300

40.000 16.300 85.600

31/12/2011

9 152 MAMULLER 151 YARI MAMULLER 151.00 Olgunlaşmış İnekler 115.600 Süt Üretiminin İlgili Hesaba Kaydı

115.600 115.600

31/12/2011

10 620 SATILAN MAMUL MALİYETİ 152 MAMULLER Satılan Mamul Maliyet Kaydı

115.600 115.600

Page 79: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

76

31/12/2011

11 730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ

730.01 Olgunlaşmış İnekler 77.600

237 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR

237.00 Olgunlaşmış İnekler 97.020

Amortisman Giderlerinin Kaydı

77.600

77.600

31/12/2011

12 162 CANLI BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR

162.00 Besi Hayvanları 18.000

232 CANLI BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR

232.00 Olgunlaşmış İnekler 23.000

238 YAPILMAKTA OLAN CANLI VARLIK YATIRIMLARI

238.00 Olgunlaşmamış İnekler 13.000

606 CANLI VARLIK DEĞER. ARTIŞLARI

606.00 Değerleme Artışları 54.000

Dönem Sonu Gerçeğe Uygun Değer Üzerinden Değer Artış Kaydı

18.000

23.000

13.000

54.000

SONUÇ

Günümüzde tarımsal faaliyetler, büyük ölçekli ihtisaslaşmış tarım işletmelerinde ve modern tekniklerle yürütülmektedir. Tarımsal faaliyetlerin özelliklerinden kaynaklanan güçlükler nedeniyle, faaliyetlerin izlenebilmesi için etkin bir muhasebe sistemine ve muhasebe standardına ihtiyaç duyulmuştur. Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (UMSK), bu ihtiyacı karşılamak üzere 1999 yılında tarım işletmelerinde uygulanmak üzere bir standart taslağı hazırlamış ve yayınlamıştır. Söz konusu taslak 2001 yılında standart haline (UMS 41) dönüşmüştür.

Ülkemiz, Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu-UMS (International Federation Of Automatic Control-IFAC)’nun üyesi olduğu için uluslararası muhasebe standartlarındaki esasları kabul etmek ve bu amaçla kendi ulusal muhasebe standartlarını hazırlamakla yükümlüdür. TMSK’nun yayınladığı yürürlükte olan 38 adet muhasebe standardı bulunmaktadır. Tarımla ilgili olan 41 nolu muhasebe standardı 31.12.2005 tarihinden sonra başlayan hesap dönemleri için uygulanmak üzere ilk olarak 24.12.2006 tarih ve 26090 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Söz konusu standart, UMS’nda meydana gelen değişikliklere paralellik sağlamak amacıyla farklı tarihlerde yayınlanan tebliğlerle güncellenmiştir.

TMS 41, canlı varlıklar ile birlikte tarımsal ürünleri de kapsamına almış, tarımsal ürünlerin hasattan sonraki aşamaları ve tarımsal arazileri kapsam dışı bırakarak diğer muhasebe standartlarına atıf yapmıştır. TMS 41’e göre; canlı varlıklar aktife girdikleri andan itibaren gerçeğe uygun değerleri ile mali tablolara yansıtılmalıdır. Ayrıca canlı varlıkların fiziki durumları ile piyasa fiyatı değişiminden kaynaklanan gerçeğe uygun değerlerindeki artış veya azalışın gelir tablosuna kar veya zarar olarak yansıtılması gerekmektedir.

Yeni TTK’nun yasalaşması ve muhasebe ile ilgili tüm işlemler için muhasebe/finansal raporlama standartlarını adres göstermesi de göz önüne alındığında, THP’nda diğer muhasebe/finansal raporlama standartları ve bu arada TMS 41 ile getirilen düzenlemelere uygun değişikliklerin yapılması sonucunda, finansal raporlamada tek düzenlik sağlanmış olacaktır.

Sonuç olarak, canlı varlıkların TMS 41’e göre değerlemeleri ile bu varlıkların biyolojik dönüşümlerinden kaynaklanan büyüme, bozulma, üreme ve yaşlanma gibi değerlerini etkileyen değişimler dikkate alınarak mali tabloların güvenilirliği artırılmış olur.

Page 80: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Hacı Arif TUNÇEZ

77

KAYNAKÇA

AKDOĞAN N. ve SEVİLENGÜL O., (2007a), “Türkiye Muhasebe Standartlarına Uyum İçin Tekdüzen Hesap Planında Yapılması Gereken Değişiklikler”, İSMMMO Mali Çözüm Dergisi, Sayı: 84, Kasım-Aralık.

AKDOĞAN N. ve SEVİLENGÜL O., Türkiye Muhasebe Standartları İle Uyumlu Tekdüzen Muhasebe Sistemi Uygulaması, Ankara, Gazi Kitabevi, 2007b.

ARAS A., Tarım Muhasebesi, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları, Yayın No:486, İzmir, 1988.

ARZOVA B. ve POROY ARSOY A., (2006), “Türkiye Muhasebe Standartlarında Gerçeğe Uygun Değer Yaklaşımı ve TMS 41 Çerçevesinde Canlı Varlıkların Gerçeğe Uygun Değerlerinin Belirlenmesi”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı: 216, Eylül.

DEMİRKOL Ö. F., (2008), “Canlı Varlıkların Gerçeğe Uygun Değerini Belirleme Hiyerarşisi”, ASMMMO Muhasebe ve Vergi Uygulamaları Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 2, Eylül.

DERAN A., (2005), Meyve Bahçelerinde Maliyetlerin Muhasebe Kuramı Çerçevesinde Hesaplanması ve Uygulamaları, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme ABD.

ELİTAŞ C., UFRS (TMS-TFRS) Uygulamaları, Hipotez Yayınları, Ankara, 2011.

PARLAKKAYA R., (2004), “Muhasebede Uluslararası Uyum ve Avrupa Birliği Sürecinde Türkiye’de Muhasebe Uyumlaştırma Çalışmaları”, Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Sayı: 7.

ÖZKAN S. ve ERDENER ACAR E., (2010), “Uluslararası Muhasebe/Finansal Raporlama Standartlarının Finansal Tablolar Analizi Üzerindeki Etkilerine Genel Bakış”, İSMMMO Mali Çözüm Dergisi, Sayı: 97.

ÖZULUCAN A. , (2008), “Vergi Usul Kanunu ve Tarımsal Faaliyetler Standartı Çerçevesinde Devamlı Olarak Ürününden Yararlanmak Amacıyla Edinilen Küçük ve Büyükbaş Hayvanların Amortisman İşlemleri ve Muhasebeleştirilmesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 1-2.

Türkiye Muhasebe Standardı 41.

TOKAY S. H. ve DERAN A., (2006), “Tarımsal Faaliyetlerin Muhasebeleştirilmesinde Türk Vergi Mevzuatı ile Sermaye Piyasası Kurulu Tarafından Getirilen Düzenlemelerin Karşılaştırılması-I”, Yaklaşım Dergisi, Sayı: 157, Ocak.

USUL H. ve TOP T., (2010), “TMS 41’e Göre Büyükbaş Hayvancılık Faaliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi ve Değerlendirilmesi”, Muhasebe ve Denetime Bakış Dergisi, Sayı: 31, Mayıs.

YALKIN Y. K., (2002), “Muhasebe Standartları ve Türkiye Uygulaması”, MÖDAV Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, Cilt:4, Sayı:2, Haziran.

Page 81: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli
Page 82: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

BANKALARDA OPERASYONEL RİSKLER İÇİN ÖNERİLEN SERMAYE GEREKSİNİMİ YAKLAŞIMLARININ SEMAYE

YETERLİLİK ORANINA ETKİSİ: HİPOTETİKBİR UYGULAMA

Yrd. Doç. Dr. Emin UZUN* Özgür AK

ÖZET

Basel Komitesi operasyonel risklerin ölçülmesi amacıyla bankalara basit ve gelişmiş ölçüm yaklaşımlarını önermiştir. Basit yaklaşımlar operasyonel riskler için brüt gelirin belirli bir yüzdesini ayırmayı öngördüğünden gerçek riskleri ölçmekte yetersiz kalmaktadırlar. Bu makalede gelişmiş ölçüm yaklaşımlarından içsel ölçüm yaklaşımının uygulanmasına yönelik hipotetik bir çalışma yapılmıştır. Çalışmada farklı ölçekteki iki bankanın operasyonel riskler için ayırması gereken sermaye miktarları tespit edilmiş ve bunların sermaye yeterlilik oranına etkileri incelenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Operasyonel risk, Gelişmiş ölçüm yaklaşımı, İçsel ölçüm yaklaşımı, Sermaye yeterlilik oranı

IMPACT OF CAPITAL REQUIREMENT APPROACHES WHICH IS RECCOMENDED FOR OPERATIONAL RISKS IN BANKS ON

CAPITAL SUFFUCUENCY RATIO: A HYPOTHETİCAL APPLICATION

ABSTRACT

The Basel committee recommended banks basic and advanced measurement approaches to measure the operational risk. Since the basic measurement approaches take into consideration only the certain percentage of gross revenue for the operational risk, they are not sufficient to calculate the real risk. In this article, a hypothetical application is made to practice interior measurement approach which is one of the advanced measurement approach that the committee advised. In this study, the amount of the capital which is required for operational risk for different scaled banks is calculated and its effects on adequacy ratio of capital is examined.

Keywords: Operationl risk, Advanced measurement approach, Interior measurement approach, adequacy ratio of capital

GİRİŞ

Bu çalışmanın amacı; Bankacılık Sektöründe faaliyette bulunan orta ve küçük ölçekli iki bankanın verilerinden hareketle; bankalarda operasyonel riskler için önerilen sermaye gereksinimi yaklaşımlarının sermaye yeterlilik oranına etkisinin hipotetik bir uygulama ile “basit yaklaşım yöntemleri”nin dışında, İçsel Ölçüm Yaklaşımı yöntemi ile “Operasyonel Risk Derecesi” ölçümüdür.

Banka isimleri X ve Y şeklinde simgelenmiştir.

Çalışmada, incelenen iki bankanın farklı ölçekte olmasına özellikle dikkat edilmiştir. Bunun nedeni ölçek büyüklüğünün sermaye yeterlilik oranı hesaplamasında etkisi olup olmadığını da incelemektir. Buna göre incelenen bankalardan X bankası sektörde faaliyet gösteren küçük ölçekte bir bankayı, Y bankası ise orta ölçekteki bir bankayı temsil etmektedir.

Basel Komitesi bankaların en az 5 yıllık operasyonel risk kayıp verisine sahip olmaları gerektiğini belirtmiştir. Ancak, gelişmekte olan ülkelerde geçiş dönemi için bu verilerin 3 yıllık bir dönemi kapsaması Komite tarafından yeterli görülmüştür.

* Muğla Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Page 83: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

80

OPERASYONEL RİSK

Uygulama örneğimize geçmeden önce Operasyonel Risk nedir? Operasyonel Risk Yönetimi nedir? Bu soruların yanıtını bulmaya çalışalım.

Bankacılık sektöründe risk yönetimi kavramı 1990’lı yıllara kadar piyasa riski ve kredi riski ile ilişkilendirilmekteydi. Ancak, küreselleşme ile birlikte artan işlem hacminin yarattığı karmaşıklık, finansal sektörde yaşanan teknolojik ilerlemeler, piyasalardaki gelişmeler ve bankaların piyasalara sundukları ürün ve hizmet çeşitlemeleri sonucu büyük kayıplara maruz kalan bankalar, risk yönetimi kavramına operasyonel riski de ilave etmişlerdir.

Gerçekte bankaların karşılaştıkları en eski risk türü olan operasyonel riskler, bu gün bankacılık alanında tanımlanan en son risk türü olma özelliğini taşımaktadır (Boyacıoğlu, 2002:1). Uluslararası Uyuşmazlık Bankası (Bank For International Settlements-BIS) operasyonel riski, “uygun olmayan ya da işlemeyen iç süreçler, insanlar ve sistemler ya da dış etkenler nedeniyle ortaya çıkabilecek zarara uğrama riskleri” olarak tanımlamıştır (Teker, 2006:27). Ülkemizde ise operasyonel risk BDDK tarafından “ Banka içi kontrollerdeki aksamalar sonucu hata ve usulsüzlüklerin gözden kaçmasından, banka yönetimindeki hatalardan, bilgi teknolojisi sistemlerindeki hata ve aksamalar ile deprem, yangın, sel gibi felaketlerden kaynaklanabilecek kayıplara ya da zarara uğrama ihtimali” olarak tanımlanmıştır (BDDK, 2001).

Kısaca kredi riski veya piyasa riski dışında kalan tüm riskler olarak tanımlanabilen operasyonel risklerin (Geiger, 2000:4) yönetimi, genel olarak bankalarda diğer risk yönetimi süreçleriyle benzerlik göstermektedir. Operasyonel risk yönetimi süreci incelendiğinde, bankaların ilk önce operasyonel risklere neden olan olayları belirleyerek operasyonel risklerini tanımladıklarını görmekteyiz. Sonraki aşamada bankalar, ortaya çıkabilecek operasyonel risklerini ölçerek karşılaşabilecekleri zarar tutarını tahmin etmeye çalışmalıdırlar. Bu aşamada gelecekteki birtakım olası olumsuzluklarla birlikte para satışlarının geri dönmeme olasılıkları da hesaplara dahil edilmekte... Operasyonel risk yönetiminde son aşama ise, tahmin edilen operasyonel zararları en aza indirgeyebilmek için gerekli ekonomik sermayenin ayrılması şeklinde olmaktadır. Basel komitesi operasyonel riskler nedeniyle ayrılması gereken sermaye miktarının hesaplanabilmesi için basit ve gelişmiş ölçüm yaklaşımlarını önermiştir. Basit yaklaşımlar temel gösterge yaklaşımı, standart yaklaşım ve alternatif standart yaklaşım olmak üzere üçe ayrılmıştır. Komite, gelişmiş ölçüm yaklaşımlarından ise, içsel ölçüm yaklaşımını önermiştir. Biz de çalışmamızda İçsel ölçüm yaklaşımı üzerinde duracağız. Zaten Basel komitesi, bankaları kullanmak istedikleri yaklaşımları seçme konusunda serbest bırakmıştır.

ORTA VE KÜÇÜK ÖLÇEKLİ TÜRK BANKALARINDA OPERASYONEL RİSKİN ÖLÇÜLMESİ VE SERMAYE YETERLİLİĞİ

Basel Komitesi’nin aldığı kararlar Uluslararası bankacılık sektöründe olduğu gibi Türk bankacılık sektöründe de şimdiden (bir zorunluluk olmamakla birlikte) uygulamaya konmaktadır. Öncelikle G-10 ülkelerinin uluslararası alanda faaliyet gösteren bankaları olmak üzere, hemen tüm bankalar 2007 yılı sonundan itibaren operasyonel risk için sermaye ayırmışlardır. Ülkemizde ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), AB direktiflerine paralel olarak Ocak 2009’da bankaların gelişmiş ölçüm yaklaşımına izin verilme sürecine başlayacağı ifade edilmiş (Çağıl, 2006:118). Ve bu süreç 2009 yılı itibariyle başlamıştır.

X VE Y BANKALARININ İÇSEL ÖLÇÜM YAKLAŞIMINA GÖRE SERMAYE GEREKSİNİMİ

Diğer gelişmiş ölçüm yaklaşımları gibi içsel ölçüm yaklaşımı da temel, standart ve alternatif standart yaklaşımlarına göre çok daha zor ve çok veri gerektiren bir yaklaşımdır. Aşağıda içsel ölçüm yaklaşımının hesaplanması ile ilgili aşamalar adım adım anlatılacaktır.

• X ve Y Bankalarının Operasyonel Risk Noktalarının Belirlenmesi

İçsel ölçüm yaklaşımının uygulanabilmesi için, öncelikle bankanın operasyonel risk noktalarını belirlemesi ve etkin işleyecek bir veri tabanını oluşturması gerekmektedir.

Page 84: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Emin UZUN – Özgür AK

81

Bankalarda operasyonel risk noktalarının sayısı oldukça fazla olduğu için bu risk noktalarının gruplandırılması gerekmektedir. Gruplandırma işlemi risk noktalarının ortaya çıktıkları faaliyet kollarına veya operasyonel risk faktörlerine göre yapılır. Bu gruplandırma işlemi sonunda operasyonel risk veri tabanı oluşmuş olur.

• Bankaların Operasyonel Risk Matrislerinin Hazırlanması

Operasyonel risk noktaları belirlendikten sonra her bir risk noktasının faaliyet kollarına ve risk faktörlerine ayrılması sonucu, bankanın operasyonel risk matrisinde yer alacak hücreler belirlenerek aşağıda Tablo 1 hazırlanmıştır.

Her iki bankanın da 16 farklı türde operasyonel risk faktörü olduğu varsayılarak, 8 faaliyet kolu 16 risk grubu olmak üzere toplam 128 hücrelik bir matris oluşturulmuştur. Aşağıda X ve Y bankası için varsayılan 16 farklı risk grupları sıralanmıştır;

İ1:Banka Personelinin Hatası, İ2:Banka Personelinin Yolsuzluğu, İ3:Çalışanların Uygulamaları ve İş Ortamı Güvenliği, S1:Sistem Geliştirme ve Uygulama, S2:Sistem Başarısızlıkları, S3:Sistemin Güvenliği, SF1:Ödeme ve Teslim Riski, SF2:Belgeleme, ya da Sözleşme Riski, SF3:Banka İçi ve Banka Dışı Raporlama, SF4:Görev Satış ve Hizmet Riski, SF5:Banka Varlıklarının Kontrol Edilmeme Riski, SF6:Görev Tanım ve Yetkilerinin Belirlenmemesi, D1:Yasal Risk ve Politik Risk, D2:Suç Faaliyetleri, D3:Tedarikçi riski, D4:Doğal Afetler.

Tablo 1. Bankalara Ait Örnek Operasyonel Risk Matrisi

Risk Grubu İ1 İ2 İ3 SF1 SF2 SF3 SF4 SF5

SF6

S1 S2 S3 D1 D2 D3 D4

Kurumsal Finansman Alım-Satım Faaliyetleri Bireysel Bankacılık Ticarî Bankacılık Ödemeler ve Netleştirmeler Aracılık Hizmetleri Varlık Yönetimi Bireysel Aracılık

Operasyonel risk matrisinin doldurulması 4 adımda gerçekleşmektedir.

-İlk adımda, gösterge olarak kullanılacak olan faaliyet kolu bazında brüt gelirin hesaplanması gerekmektedir. Faaliyet kolu bazında brüt gelir (Tablo 2, Tablo 3), bankaların son 3 yıllık ortalama brüt gelir miktarları olarak hesaplanmıştır.

-İkinci adımda ise, her bir faaliyet kolu/risk grubu için, zararın gerçekleşme olasılığı (PE- Probability of Loss Event) ve olayın gerçekleşmesi durumunda marûz kalınabilecek zararı (LGE-Loss of Given Event) temsil eden iki parametrenin hesaplanması gerekir. Her bir zararın gerçekleşme olasılığı her bir faaliyet kolu/risk grubu içinde zararla sonuçlanan işlem sayısının faaliyet kolu toplam işlem sayısına oranlanması ile elde edilmektedir. Operasyonel risk türlerinin ortaya çıkma olasılığının hesaplayabilmek için X ve Y bankaları için her bir risk faktörünün faaliyet kolları içinde 2006 yılında ortaya çıkma sayısının, faaliyet kolunun toplam işlem sayısına oranı hesaplanmıştır. Risk faktörlerinin ortaya çıkma sayısı ve toplam işlem sayısı X bankası için Tablo 4’ de Y bankası için Tablo 5’ de gösterilmektedir.

X ve Y bankalarının her bir faaliyet kolunun marûz kaldığı risk faktörlerinin ortaya çıkma olasılıkları (PE), sırasıyla Tablo 6 ve Tablo 7’ de hesaplanmıştır.

Aşağıda (Tablo 2 ve Tablo 3’de) X ve Y bankalarının her bir faaliyet kolunun 2004, 2005, 2006 yılları itibariyle brüt gelirleri ve üç yıllık ortalama brüt gelirleri yer almaktadır.

Page 85: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

82

Tablo 2. X Bankasının Faaliyet Kollarının Yıllık Brüt Gelirleri (YTL) Faaliyet Kolu 2004 2005 2006 Ort.Brüt Gelir Kurumsal Fin. 3.191.220 5.394.344 10.363.604 6.316.376 Alım-Satım Faal. 17.152.814 18.144.614 22.947.982 19.415.137 Bireysel Bank. 9.573.660 12.259.876 19.246.696 13.693.411 Ticarî Bank. 4.387.927 5.884.741 10.363.604 6.878.757 Ödemeler ve Net. 4.387.927 5.884.741 9.623.350 6.632.006 Aracılık Hizm. 1.196.707 1.471.184 1.480.514 892.897 Varlık Yön. 0 0 0 0 Bireysel Arac. 0 0 0 0 Topl. Brüt Gelir 39.890.255 49.039.500 74.025.750 53.828.584

Tablo 2’de görüldüğü gibi, X bankasının 53.828.584.-TL’lık ortalama brüt gelirinin 6.316.376.-TL’ si kurumsal finansmandan, 19.415.137.-TL’sı alım satım faaliyetlerinden, 13.693.411.-YTL’sı bireysel bankacılıktan, 6.878.757.-TL’sı ticarî bankacılıktan, TL’si ödemeler ve netleştirmelerden, ve 892.897.-TL sı’da aracılık hizmetlerinden oluşmaktadır.

Tablo 3. Y Bankasının Faaliyet Kollarının Yıllık Brüt Gelirleri (YTL) Faaliyet Kolu 2004 2005 2006 Ort. Brüt Gelir Kurumsal Fin. 16.237.164 41.031.870 99.802.920 52.357.318 Alım-Satım Faal. 73.067.238 115.635.270 199.605.840 129.436.116 Bireysel Bank. 56.830.074 111.905.100 228.120.960 132.285.378 Ticarî Bank. 38.563.264 63.412.890 99.802.920 67.259.691 Ödem. ve Net. 12.177.874 29.841.360 71.287.800 37.769.011 Aracılık Hizm 6.088.936 11.190.510 14.257.560 10.512.335

Varlık Yön. 0 0 0 0 Bireysel Arac. 0 0 0 0 Topl.Brüt Gelir 202.964.550 373.017.000 712.878.000 429.619.849

Tablo 3’e göre Y bankası yaklaşık 429.619.84.-TL ortalama brüt gelirinin 52.357.318.-TL kurumsal finansmandan, 129.436.116.-YTL alım satım faaliyetlerinden, 132.285.378.-TL bireysel bankacılıktan, 67.259.691.-TL ticarî bankacılıktan, yaklaşık 40 milyon TL ödemeler ve netleştirmelerden ve yaklaşık 11 milyon TL aracılık hizmetlerinden kaynaklanmaktadır.

Page 86: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Emin UZUN – Özgür AK

83

Komite, bankaların marûz kalabilecekleri zarar oranlarının belirlenmesi için Delphi yönteminin uygulanmasını öngörmüştür. Bu yöntemde bankaların ilgili çalışanlarından boş LGE oranları anket matrisini doldurarak görüşlerini bildirmeleri istenmektedir. Daha sonra alınan görüşler değerlendirilerek matris dolu olarak aynı kişilere tekrar gönderilmektedir. İkinci defa değerlemesi yapılan anketten elde edilen sonuçlara göre LGE oranları belirlenmektedir.

Ancak, bankacılık yasası henüz bu tür anketlere izin vermediği için bu verilerin elde edilmesi mümkün olamamıştır. Çalışmamızda, X ve Y bankaları için LGE oranlarının belirlenmesinde bu konuda daha önce yağılmış olan çalışmalardan∗ yararlanılarak, mümkün olduğu kadar gerçeğe yakın veriler kullanılmaya çalışılmıştır. X ve Y bankaları için varsayılan LGE oranları sırasıyla Tablo 8 ve Tablo 9’ da gösterilmiştir

-Üçüncü adımda her bir bankanın, her faaliyet kolu/risk grubu için beklenen kayıp tutarları hesaplanmıştır. Beklenen kayıp tutarları, her bir faaliyet kolu/risk grubunun brüt geliri, operasyonel riskin gerçekleşme olasılığı ve zararın gerçekleşmesi durumunda marûz kalınabilecek zarar oranlarının çarpılması suretiyle hesaplanmıştır. X ve Y bankalarının faaliyet kolu/risk grubu için beklenen kayıp tutarları Tablo 10 ve Tablo 11’ de gösterilmiştir.

∗ TEKER Dilek Leblebici (2006) “Bankalarda Operasyonel Risk Yönetimi-Örnek Banka Uygulamalı”, Literatür Yayıncılık, İstanbul. * ÇAĞIL Gülcan (2006) “Sermaye Yeterliliği Açısından Operasyonel Risk ve Bankacılık Sektöründe Uygulanması”, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, Bankacılık ABD, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Merkez Kütüphane, İstanbul.

Page 87: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

84

-Dördüncü adımda bankanın beklenen kaybının beklenmeyen kayba dönüştürülmesi için bankanın her bir faaliyet

kolu/risk grubu bazında gama faktörünün hesaplanması ve hesaplanan bu değerin bankanın beklenen kaybıyla çarpılması gerekmektedir. Komite yeterli düzeyde veri elde edememiş olan bankalar için aşağıdaki formülün kullanılabileceğini belirtmiştir.

p

kN

gama=

Formüldeki Np ikinci bölümde de açıklandığı gibi her bir faaliyet kolu risk grubu için operasyonel risk faktörlerinin ortaya çıkma sayısını ifade etmektedir. k değeri ise aşağıda kısaca açıklanmıştır.

Gama faktörü hesaplanırken bankanın kayıp verilerinin hangi dağılıma yaklaştığının belirlenmesi gerekmektedir. Çalışmamızda her iki bankanında kayıp verilerinin standart normal dağılıma uyduğu varsayılmıştır. Komite’nin %99.9 güven sınırındaki k faktörünün değeri tablo değeri olan 3.10 olarak belirlenmiştir. Her bir faaliyet kolu/risk grubu için gama faktörü hesaplanırken, k değeri her bir faaliyet kolu risk grubu için operasyonel risk faktörlerinin ortaya çıkma sayısına oranlanır. X ve Y banklarına ait her bir faaliyet kolu/risk grubu hücresi için gama faktörleri sırasıyla Tablo 12 ve Tablo 13’ de gösterilmiştir.

Her bir banka için faaliyet kolu/risk grubu bazında beklenmeyen kayıp miktarlarının hesaplanması için her faaliyet

kolu/risk grubunun beklenen kayıp miktarı ile her hücre için hesaplanan gama faktörleri çarpılmaktadır. X ve Y bankaları için beklenmeyen kayıp tutarları Tablo 14 ve Tablo 15’ de gösterilmiştir.

Page 88: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Emin UZUN – Özgür AK

85

X ve Y bankasının, içsel ölçüm yaklaşımına göre operasyonel riskleri için ayırmaları gereken sermaye gereksinimi her iki

bankanın da beklenen ve beklenmeyen kayıplarının toplamı kadardır. X ve Y bankasının toplam sermaye gereksinimi Tablo 16 ve 17’de yer almaktadır

X ve Y bankalarının içsel ölçüm yaklaşımına göre ayırması gereken sermaye tutarları Tablo 18’de karşılaştırılmalı olarak

verilmiştir.

Tablo 18. İçsel Ölçüm Yak. Göre Sermaye Gereksinimi (YTL) Üç Yılın Ortalama Brüt Geliri Sermaye İhtiyacı X BANKASI 36.903.765 2.140.088 Y BANKASI 429.619.850 13.709.479

Tablo 18’e göre X bankası 37 milyon TL ortalama brüt gelire karşılık gelişmiş ölçüm yaklaşımına göre 2 milyon TL karşılık ayırmak zorundadır. Tabloda, Y bankasını incelediğimizde 430 milyon TL ortalama brüt gelire karşılık gelişmiş ölçüm yaklaşımına göre 13 milyon TL karşılık ayırması gerekmektedir.

Page 89: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

86

X VE Y BANKALARI İÇİN SERMAYE GEREKSİNİMİ YAKLAŞIMLARININ SERMAYE YETERLİLİKLERİNE ETKİLERİ

Basel Komitesi’nin, Haziran 2004’ de yayınladığı Basel II standartlarında öngörülen sermaye yeterlilik oranı değişmemiş sadece operasyonel risk unsuru da bu orana dahil edilmiştir (BIS, 2004).Sonuç olarak sermaye yeterlilik oranı şu şekle ulaşmıştır.

8%)()()( ≥= ++ ORRisklerlOperasyonePRRiskiPiyasaKRRiskiKrediÖzkaynak

SYR

Sermaye yeterlilik oranı incelendiğinde görülmektedir ki banka bu oranının paydasında operasyonel riskler için hesaplamış olduğu gerekli sermaye miktarının 12,5 katı kadar zarar beklemektedir.

Buna göre X bankasının söz konusu yaklaşımı kullandığında sermaye yeterlilik oranının paydasında operasyonel riskler için kaydetmesi gereken miktar Tablo 19’ da belirtilmiştir.

Tablo 19. X Bankası İçin Sermaye Yeterlilik Oranına Yansıtılacak Risk Miktarı (YTL) Uygulanan Yaklaşım Sermaye Gereksinimi (SG)(YTL) Zarar Miktarı (SG* 12,5) (YTL) İçsel Ölçüm Yaklaşımı 2.140.088 26.751.100

Bankanın genel sermaye yeterlilik oranının hesaplanabilmesi için, bankanın öz kaynak miktarı ve kredi ve piyasa riskleri için hesaplanan sermaye miktarı da gerekmektedir. X bankasının öz kaynak miktarının 50 milyon TL, kredi ve piyasa riskleri için de sırasıyla 140.000.000 TL, 105.000.000 TL zarar miktarı hesaplandığını varsayarsak sermaye yeterlilik oranı yaklaşımlar itibariyle sırasıyla şu şekilde çıkmaktadır:

İçsel ölçüm yaklaşımı kullanıldığında sermaye yeterlilik oranı:

3,18%100.751.26000.000.105000.000.140000.000.50 == ++SYO

Tablo 20. Y Bankası İçin Sermaye Yeterlilik Oranına Yansıtılacak Risk Miktarı (YTL) Uygulanan Yaklaşım Sermaye Gereksinimi (SG)(YTL) Zarar Miktarı (SG* 12,5) (YTL) İçsel Ölçüm Yaklaşımı 13.709.479 171.368.488

Y bankasının öz kaynak miktarının 500.000.000 TL, kredi ve piyasa riskleri için de sırasıyla 1.700.000.000 TL, 1.200.000.000 TL zarar miktarı hesaplandığını varsayarsak sermaye yeterlilik oranı yaklaşımlar itibariyle sırasıyla şu şekilde çıkmaktadır:

İçsel ölçüm yaklaşımı kullanıldığında sermaye yeterlilik oranı:

7,16%488.368.171000.000.200.1000.000.700.1000.000.500 == ++SYO

İçsel ölçüm yaklaşımıyla hesaplanan operasyonel riskler için gerekli sermaye miktarı, X bankasının malî durumunun risklere karşı daha hazırlıklı olduğunu göstermektedir. İçsel ölçüm yaklaşımına göre sermaye gereksinimi hesaplamaları operasyonel risk noktalarına göre yapıldığından, bankanın malî yapısıyla ilgili sonuç gerçek değere daha yakındır.

Sermaye yeterlilik oranları aynı zamanda yaptığımız ancak makale hacminden dolayı detaylarını buraya aktaramadığımız basit ölçüm yöntemleri olan “temel gösterge yaklaşımı, standart yaklaşım, alternatif standart yaklaşım” gibi yöntemlerin analiz sonuçları ile de karşılaştırıldığında aşağıda Tablo 21 ve 22’de olduğu gibi sonuçlar ortaya çıkmıştır.

Page 90: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Emin UZUN – Özgür AK

87

Tablo 21. X Bankası Farklı Sermaye Gereksinimi Yaklaşımları ile Hesaplanan Sermaye Yeterlilik Oranları Uygulanan Yaklaşımlar Sermaye Yeterlilik Oranı (%) Temel Gösterge Yaklaşımı 14,4 Standart Yaklaşım 14,2 Alternatif Standart Yaklaşım Seçenek I 10,6

Seçenek II 10,2 İçsel Ölçüm Yaklaşımı 18,3

Tablo 22. Y Bankası Farklı Sermaye Gereksinimi Yaklaşımları ile Hesaplanan Sermaye Yeterlilik Oranları Uygulanan Yaklaşımlar Sermaye Yeterlilik Oranı (%) Temel Gösterge Yaklaşımı 13,4 Standart Yaklaşım 13,3 Alternatif Standart Yaklaşım Seçenek I 13,7

Seçenek II 13,7 İçsel Ölçüm Yaklaşımı 16,7

Tablo 21 ve Tablo 22’ de X bankasında olduğu gibi Y bankasında da içsel ölçüm yaklaşımına göre hesaplanan sermaye yeterlilik oranı 16.7, basit ölçüm yöntemlerine göre daha yüksek çıkmaktadır. Yani sonuç olarak gelişmiş ölçüm yaklaşımları bankaların malî yapısının riskler karşısındaki duyarlılığını daha etkili bir şekilde ölçmektedir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

İçsel ölçüm yaklaşımıyla hesaplanan sermaye miktarı her iki banka için de diğer yaklaşımlara göre oldukça düşüktür. Ayrıca, çalışmamızın sonlarında ifade ettiğimiz nedenden dolayı sadece yorumda kullanacağımız son şekillerini yansıttığımız basit ölçüm yaklaşımları olan temel gösterge yaklaşımı, standart yaklaşım ve alternatif standart yaklaşımları da yorumu güçlendirme adına konuya dahil edecek olur isek; Operasyonel riskler için kullanılan bu yöntemlerin, hesaplanan sermaye miktarlarının farklı ölçekteki bankalar için farklı sonuçlar çıkardığı görülmektedir. Yani basit ölçüm yaklaşımları için ölçek büyüklüğünün operasyonel riskler için ayrılması gereken sermaye miktarının hesaplanmasında etkili olduğu söylenebilir.

Ancak, gelişmiş ölçüm yaklaşımlarından, içsel ölçüm yaklaşımıyla operasyonel riskler için hesaplanan sermaye miktarı, her iki banka için de basit ölçüm yaklaşımlarına göre hesaplananlardan oldukça düşüktür. Yani içsel ölçüm yaklaşımında ölçek büyüklüğünün operasyonel riskler için hesaplanan sermaye miktarı üzerinde etkisi her iki banka içinde aynıdır. Her koşulda, içsel ölçüm yaklaşımıyla hesaplanan operasyonel riskler için gerekli olan sermaye miktarı, basit ölçüm yaklaşımlarına göre düşük çıkmaktadır.

Basit ölçüm yaklaşımları her iki banka için sermaye yeterlilik oranlarını düşük çıkarırken gelişmiş ölçüm yaklaşımları yüksek çıkarmıştır. Buradan şu sonucu çıkarmamız mümkündür: basit ölçüm yaklaşımlarıyla ölçülen operasyonel riskler için gerekli olan sermaye miktarında ölçek büyüklüğü etkili olduğundan, ölçek büyüklüğünün bankanın sermaye yeterlilik oranına etkisi olmaktadır. Ancak, içsel ölçüm yaklaşımlarında ölçek büyüklüğü yöntemler kıyaslandığında etkili olmamaktadır.

KAYNAKLAR

BASEL BANKACILIK DENETİM KOMİTESİ, (2004) “Sermaye Ölçümü ve Sermaye Standartlarının Uluslararası Düzeyde Birbiriyle Uyumlaştırılması (Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı) Haziran 2004.

BIS, (2001) Working Paper on the Regulator Treatment of Operational Risk, Basel Committee, September.

BDDK, (2001) Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Hakkında Yönetmelik, [Erişim Tarihi:08.02.2001].

BOYACIOĞLU M.A. (2002) “Operasyonel Risk Yönetimi”, Bankacılar Dergisi, 43, 25-32., www.tbb.org.tr [Erişim Tarihi:04.05.2007].

Page 91: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

88

ÇAĞIL, GÜLCAN (2006) “Sermaye Yeterliliği Açısından Operasyonel Risk ve Bankacılık Sektöründe Uygulanması”, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, Bankacılık ABD, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Merkez Kütüphane, İstanbul.

GEIGER, H. (2000) “Regulating and Supervising Operational Risk for Banks”, Institut für schweizerisches Bankenwesen, Working Paper, No. 25, Zurich.

TEKER, DİLEK LEBLEBİCİ (2006) “Bankalarda Operasyonel Risk Yönetimi-Örnek Banka Uygulamalı”, Literatür Yayıncılık, İstanbul.

Page 92: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

İSTİHDAM EDİLEBİLİRLİK AÇISINDAN EĞİTİM-İSTİHDAM İLİŞKİSİ: KONYA BÖLGESİ İMALAT SANAYİİ ÖRNEĞİ*

Ayten YAĞMUR**

ÖZET

Teknolojik Gelişmelerin Etkisiyle üretim sürecinde meydana gelen değişikler Eğitim-İstihdam arasında doğrusal ilişkiyi daha da önemli hale getirmiştir. Çalışma, Eğitim-İstihdam ilişkisinin Konya İmalat Sanayiinde faaliyet gösteren firmalarda nasıl algılanıldığını araştırmak için alan araştırması yapılmıştır. Araştırmada nicel araştırma tekniklerinden olan anket tekniği kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan anket formları 55 firma yöneticisiyle yüz yüze görüşülerek uygulanmıştır. . Öncelikle araştırma kapsamındaki işletmeler ve yöneticilerin özellikleri hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra ise işletmelere eleman alırken ve alınmış elemanların yükseltilmesi sürecinde yöneticilerin dikkate almış oldukları özellikler üzerinde durulmuştur. Son olarak, yöneticilerin eğitim istihdam arasındaki ilişkiye hangi kuramsal bakış açısıyla değerlendirdikleri araştırılmıştır. Yöneticilerin işe eleman alımında ve işe alınan bireylerin yükseltilmesinde hangi özelliklere önem verdiklerini belirlemek amacıyla önem derecesine göre sıralama gerektiren sorular yer almaktadır.

Anahtar Kelimeler: İstihdam, Üretim Endüstrisi, Eğitim, Konya

RELATIONSHIP OF EDUCATION-EMPLOYMENT IN RESPECT OF EMPLOYABILITY: SAMPLE FROM MANUFACTURING INDUSTRY

OF KONYA REGION

ABSTRACT

Changes in production period due to influence of technological developments made linea relationship between education and employment more important. In this study first theoretical approaches explaining relationship of education and employment have been examined, then structure of labor markets and education system in Turkey was studied and finally field research was performed in order to search how relation of education and employment is perceived by the companies displaying activity in Konya manufacturing ındustry. In thıs research questionnaire technique was used that is one of the quantities research techniques. Questionnaire forms used in research were applied by interviewing 55 heads of company face to face.

Keywords: Employment, Production Industry, Education, Konya

GİRİŞ

Ekonomik ve toplumsal kalkınmanın gerçekleşebilmesi için ihtiyaç duyulan nitelikli işgücü yetiştirme sürecinde eğitim önemli rol oynamaktadır. Eğitim kişinin çeşitli bilgi, beceri kazanmasını sağlarken, toplumsal açıdan da yeniden üretimi sağlamaktadır. Ekonomik ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikli işgücüne duyulan ihtiyacın artması eğitimin önemini de arttırmaktadır. Küreselleşen dünyada üstünlük sağlayabilmek için eğitilmiş, nitelikli işgücü önemli rol oynamaktadır. Günümüzde yaşanan teknolojik değişimler, işgücü piyasalarında yaşanan dönüşümler karşısında sürekli eğitim ve yaşam boyu öğrenmenin önemi artmaktadır. Kişilerin sahip oldukları bilgi ve beceriler istihdam edilebilirlikleri açısından üstünlük kaynağı haline gelebilmektedir.Bu çalışmada eğitim ile istihdam arasındaki ilişkiyi açıklayabilmek için talep kesiminin davranışları incelenmeye çalışılmıştır.

* Bu çalışma Doç. Dr. Ahmet AY danışmanlığında 2009 yılında tamamlanmış olan Yüksek Lisans Tez özetidir. ** Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

Page 93: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

90

EĞİTİM

“Eğitim bir davranış değiştirme ve insanı yeniden biçimlendirme süreci” olarak tanımlanmaktadır(Kızılok,2007:21).Sanayileşmiş toplumlarda eğitim, işgücünün toplumsal ihtiyaçlar çerçevesinde etkin hazırlanması olarak değerlendirilmektedir. İnsan işgücünün niteliğinin fazlalaştırılmasına yönelik politikaların önem kazanmasıyla gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde eğitime verilen önem artmıştır (İçli,2001:61). Beşeri sermaye yatırımı olarak eğitimin bireye ve topluma daha fazla üretim ve daha fazla gelir şeklindeki faydaların yanı sıra önemli genel faydalar da vardır. Eğitim araştırmalarının ekonomiye faydaları; potansiyel yeteneklerin keşfedilmesi, bireylerin iş fırsatlarındaki değişmelere intibak etme becerilerinin artması, ekonomik büyüme için gerekli insan gücünün sağlanması şeklinde sıralanabilir (Aslan,1998:304)Eğitim 21.yy.da daha refah bir ülke olma amacına ulaşmak için sürdürülen çabalarda çok önemli bir araç durumuna gelmiştir. Eğitim önemi bireyi geliştirerek toplumun bilimsel, ekonomik, sosyal yönden kalkınmasını sağlamasından gelmektedir(Gedikoğlu,2005:66).

Eğitimin önceden belirlenmiş amaçları vardır. Bu amaçlar her ülkenin yetiştireceği bireyde eğitim kanalıyla hangi beklenen davranış değişiklikleri nin sağlanabileceğini gösterir. Eğitimin amaçları saptanırken birey ve içinde yaşadığı toplumun ihtiyaçları göz önünde tutulur.

Eğitimin ekonomik değeri ve işteki verimlilik kavramları ile birlikte düşünülen insan gücü niteliği “mesleki bilgi” ve “beceri” olarak yorumlanmaktadır (Ünal,1968:88)

İSTİHDAM

İstihdam kavramı ekonomi biliminde iki anlamda tanımlanmaktadır. “Geniş anlamda istihdam kavramı, bütün üretim faktörlerinin mal ve hizmet üretmek amacıyla üretim sürecinde kullanılmasını kapsarken, dar anlamda istihdam kavramı sadece emek faktörünün mal ve hizmet üretmek amacıyla üretim sürecinde kullanılmasını kapsar.” (Uysal,2007:55). İstihdam kavramı genel olarak, emek faktörünün üretimde kullanımını belirten anlamda yani dar anlamında kullanılmaktadır.

İstihdam Edilebilirlik İstihdam edilebilirlik, “Bireyin, bir iş bulabilecek; işini koruyabilecek, geliştirebilecek ve değişim halinde uyum

sağlayabilecek; değiştirmek isterse veya işten çıkarılmışsa, bir diğer iş bulabilecek; yaşam süresinin çeşitli evrelerinde aktif nüfusu engelle karşılaşmaksızın terk edecek ve yeniden katılacak durumda olduğunda, çalışabilir olması şeklinde”

(Erdut,2002:81) tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, istihdam edilebilirlik kavramı bireylerin işgücü piyasalarındaki yerlerini bilgi ve becerilerini geliştirerek koruyabileceklerini belirtmektedir. Diğer bir görüş ise istihdam edilebilirliği “Çalışma kapasitesi olan herkesin çalışma yaşamları boyunca işe girebilmelerini ve işte kalabilmelerini sağlamak amacıyla becerilerini, bilgilerini, teknoloji ve uyum yeteneklerini geliştirmeye teşvik edildiği beceri ve uyum işgüçlerinin geliştirilmesi şeklinde”

(Treasury,1997:1) tanımlamaktadır.

İstihdam edilebilirliğin işsizlik ve emek piyasalarını kapsayan tartışmalarda bir kavram olanak ortaya çıkışı yüz yılı aşkın bir süreyi bulmuştur. İstihdam edilebilirlik hem iş arayan insanlarla hem de mevcut işinden başka iş arayan insanlarla ilgilidir. Bununla birlikte, istihdam edilebilirlik gerek teoride gerekse politikadaki kullanımı açısından tartışmaya açık bir kavram olarak kalır ve geçen yüzyıl boyunca hem ağırlıklı olarak emek/işgücü arzı hem de emek talebi olarak kullanılmıştır

(Mcquaid,Ronald,Danson,2005:191).

Teknolojik değişim, işgücü piyasalarının dönüşümü, küreselleşme karşısında devamlı eğitim ve yaşam boyu öğrenme ile esnek becerilerin kullanılabilmesinin değeri artmaktadır. Eğitim ve yeni yeteneklerin kazanımı, işgücü piyasasındaki savunmasızlığın üstesinden gelinmesinde önemlidir. Yani bilgi ve yetenek bireylerin istihdam edilebilirliklerinde üstünlük sebebi haline gelebilmektedir.

İstihdam Edilebilirliğin Önemi Açısından Eğitim-İstihdam İlişkisinin Kurulması Eğitim-istihdam ilişkisinin kurulabilmesi açısından eğitim kurumları tarafından verilen eğitimin niteliği, etkinliği çok

önemlidir. Türk eğitim sistemi daha önce de belirttiğimiz gibi yaygın ve örgün eğitimden oluşmaktadır. İlköğretimden başlayarak yüksek öğretime kadar eğitim verilmektedir. Amaç nitelikli işgücü yetiştirmektir. Ekonominin ihtiyaç duyduğu işgücü ihtiyacı, mesleki-teknik eğitim yöntemleriyle karşılanabilmektedir. Eğitimde etkinliğin ve verimliliğin temel kıstası

Page 94: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Ayten YAĞMUR

91

sanayi ile eğitim kurumları arasında uyum ve amaç birliğidir (Binici,Arı,2004:384).Nitelik kavramının kişilerce algılanışı görecelidir. Bir kişinin nitelikli olarak değerlendirdiği eğitim bir başkası için niteliksizdir. Literatürde eğitimle ilgili olarak çok sayıda nitelik kavramı kullanılmıştır. Eğitim-istihdam ilişkisi açısından niteliği meydana getiren, bilgi, yetenek, beceri ve yeteneklerin tamamen spesifik, bireyin üstünde ve toplumsal açıdan standartlaştırılmış biçimde saptanması gerekmektedir

(Kurnaz,2007:30).

Küresel ekonominin gelişimi, mesleki teknik eğitimi ön plana çıkartmıştır. Mesleki teknik eğitim artık sadece ekonomik yapının geliştirilmesi için talebin karşılanması için değil, aynı zamanda temel düzeyde bilgi ve beceriye sahip insan kaynaklarının sağlanmasında da önemli paya sahiptir (Balcı,Arı,2003:48)

ARAŞTIRMANIN OLUŞUM SÜRECİ

Çalışmada, nicel araştırma tekniklerinden olan anket tekniği kullanılmıştır. Güvenilir sonuçlar elde etmek amacıyla anket formları yüz yüze görüşme yöntemi ile doldurulmuştur. Böylece geri dönüşlerin gecikmesi gibi bir sorunla karşılaşılmadığı gibi doğru ve güvenilir bilgiler edinilmesi sağlanmıştır

Çalışmada Konya İmalat Sanayi’inde faaliyet gösteren, elli ve üzeri çalışanı bulunan Konya Sanayi Odası Üyesi firmalarda eğitim-istihdam arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla araştırma yapılmıştır. Bu firmalarda işgücünün işe alınması, istihdam edilmesi ve terfi sürecinde etkili olan yönetici davranışları ve yöneticilerin eğitim düzeyini istihdam sürecinde nasıl değerlendirildikleri incelenmiştir. Yönetici görüşleri eğitim-istihdam arasındaki ilişkiyi açıklayan kuramsal yaklaşımlar çerçevesinde değerlendirilmiştir. Yöneticilerin işe eleman alımında ve işe alınan bireylerin yükseltilmesinde hangi özelliklere önem verdiklerini belirlemek amacıyla önem derecesine göre sıralama gerektiren sorular yer almaktadır.

Önem derecesine göre sıralama yapılması gereken sorulara verilen cevaplar için;

1. Hiç önemli değil,

2. Önemli değil,

3. Biraz önemli,

4.Önemli

5. Çok önemli seçeneklerinden oluşan 5’li Likert Ölçeği kullanılmıştır.

Araştırma sonucunda toplanan verilerin analize ve yorumlanması için SPSS (Statistical Packages For Social Sciences) paket programı kullanılmıştır. Görüşme formundaki tüm sorular için frekans değerleri ve yüzdelik payları tablolar halinde sunulmuştur.

Tüm kadro tipleri için belirlenen özelliklere verilen puanların ortalama değeri hesaplanarak önem dereceleri şöyle belirlenmiştir;

0.0-0.9 Hiç Önemli Değil

1.0-1.9 Önemli Değil

2.0-2.9 Biraz Önemli

3.0-3.9 Önemli

4.0-5.0 Çok Önemli

ARAŞTIRMA SONUCUNDA ELDE EDİLEN BULGULAR

Öncelikle araştırma kapsamındaki işletmeler ve yöneticilerin özellikleri hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra ise işletmelere eleman alırken ve alınmış elemanların yükseltilmesi sürecinde yöneticilerin dikkate almış oldukları özellikler üzerinde durulmuştur.

Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Kişisel Özelliklerine Ait Bulgular

Page 95: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

92

Araştırmaya katılan yöneticilerin % 3.6’sı kadın, % 96.4’ü erkektir. Araştırmaya katılan kadın yöneticilerin genellikle fiili üretim yöneticisi olarak istihdam edildikleri gözlenmiştir

Araştırmaya katılan yöneticiler yaş grupları itibariyle dağılımları incelendiğinde; % 3.6’lık kısım 20-25 yaş aralığında bulunan genç yöneticilere ait olduğu görülmektedir. Araştırma kapsamındaki firmalarda % 18.2’lik kısım 26-30 yaş aralığındaki yöneticilere ait olduğu görülmektedir. Çoğunluğu temsil eden yaş grubu ise % 36.4’lik oran ile 31-40 yaş aralığındaki yöneticilerdir. Onları da % 25.5’lik oranla 41-50 yaş aralığındaki yöneticiler takip etmektedirler. Yöneticilerin % 16.4’lük kısmı ise 51 ve üzeri yaş grubundadır.

Araştırmaya katılan üniversite mezunu yöneticilerin eğitim gördükleri alan incelendiğinde iktisadi ve idari bilimler mezunlarının % 45.5’lik ile en yüksek paya sahiptirler. Üniversite mezunu yöneticilerin % 34.5’lik kısmı mühendislik alanında eğitim görmüşlerdir. Yöneticilerden sosyal bilimler ve fen bilimleri alanlarında eğitim görenlerin payları ise sırasıyla % 16.4 ve % 1.8’dir.

Araştırmaya katılan işletme yöneticilerinin iş tecrübelerini belirleyebilmek için işletmede toplam çalışma süreleri incelendiğinde, yöneticilerin % 5.5’inin 1 yıldan daha az süredir; % 23.6’sının 1-5 yıldır; % 32.7’sinin 6-10 yıldır; % 12.7’sinin 11-15 yıldır ve % 25.5’inin de 16 yıl ve daha uzun süredir işletmelerde çalıştıkları görülmektedir.

Araştırmaya Katılan İşletmelerin Genel Özelliklerine Ait Bulgular Araştırmaya katılan işletmelerin % 69.1’lik kısmı anonim şirket, % 27.3’lük kısmı limited şirket, % 3.6’lık kısmı ise tek

sahipli işletme olduğu görülmektedir.

Araştırma elli ve üzeri personel çalıştıran firmaları kapsamaktadır. Ancak tabloda % 7.3 oran ile 10-49 kişi çalıştıran firmalar bulunmaktadır. KSO tarafından hazırlanan elli ve üzeri personel çalıştıran firma listelerinin hazırlanmasından sonra % 7.3’lük kısımda işçi çıkarımı olduğu görülmektedir.

Tablo 1. İşletmelerde Boş Kadrolara Eleman Alımında Yararlanılan Kaynakların Dağılımı

Frekans (f) % İşletmelerde Boş Kadrolara Eleman Alımında Yararlanılan Kaynakların Dağılımı İşletme içi kaynaklar 2 3.8 İşletme dışı kaynaklar 2 3.8 Her ikisi de 49 92.5 Firma İçinden Sağlanan Kadroların Dağılımı Orta düzey yönetici 12 9.4 İdari personel 26 19.4 Mühendis 10 7.5 Teknisyen 12 9.0 Usta-ustabaşı 16 20.9 Vasıflı işçi 30 22.9 Vasıfsız işçi 134 11.9 Firma Dışından Sağlanan Kadroların Dağılımı Orta düzey yönetici 27 17.8 İdari personel 21 13.8 Mühendis 23 15.1 Teknisyen 21 13.8 Usta-ustabaşı 10 6.6 Vasıflı işçi 24 15.8 Vasıfsız işçi 26 17.1

Araştırma kapsamındaki firmaların % 92.5’i boş kadrolara eleman alımında işletme içi ve dışı kaynakların her ikisinin de kullandığı görülmektedir. İşletmeye eleman alımında sadece işletme içi kaynakların kullanım oranı % 3.8, işletme dışı kaynakların kullanım oranı da % 3.8’dir.

İşletmeye Dışarıdan Eleman Alımında Kullanılan Kaynakların Dağılımı

Page 96: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Ayten YAĞMUR

93

Burada işletmeye eleman alımında faydalanılan işletme dışı kaynaklar daha ayrıntılı olarak incelenmektedir. İşletmeye dışarıdan eleman alımında en çok başvurulan kaynağın gazete, internet vb. gibi kitle iletişim araçları (% 36.5); onu sırasıyla İşkur (% 20.2), referans ve tavsiyeler (% 19.2) ve kişisel başvurular (% 17.3) izlemektedir.

Tablo 2. İşletmeye Dışarıdan Eleman Alımında Kullanılan Kaynaklar

Frekans (f) % Kitle iletişim araçları (gazete, internet vb.) 38 36.5 İşkur 21 20.2 Referans (tavsiye) 20 19.2 Kişisel başvurular 18 17.3 Eğitim kurumları 5 4.8 Özel istihdam büroları 2 1.9

İşkur dışarıdan eleman alımında başvurulan kaynaklar arasında önemli bir paya sahiptir. % 20.2’lik paya sahip olan İşkur genellikle iş mevzuatında düzenlenen “zorunlu istihdam uygulaması (özürlü, terör mağduru, eski hükümlü” kapsamında yararlanılmaktadır. Araştırmada yer alan işletmeler elli ve üzeri çalışana sahip olduklarından bu yasal düzenlemede yer almaktadırlar incelendiğinde eğitim kurumları % 4.8’lik pay ile en son sırada yer almaktadır. Bu durum okul-sanayi işbirliğinin halâ sağlanamamış olduğunu göstermektedir. İşgücü piyasasının talep kesiminin vasıflı eleman gereksinimini karşılarken meslek liseleri ve üniversitelere çok az başvurulduğunu söyleyebilmekteyiz

İşletmeye Eleman Seçiminde Dikkat Edilen Özelliklerin Dağılımı Tablo da eleman seçiminde yöneticiler için hangi özelliğin belirleyici olduğu ortaya koyulmuştur. Buna göre eleman

seçiminde en fazla dikkat edilen kriter % 72.2’lik pay ile mesleki bilgi düzeyidir. Daha sonra % 25.1’lik pay ile kişisel özellikler yer almaktadır.

Tablo 3. İşletmeye Eleman Seçiminde Dikkat Edilen Özellikler

Frekans (f) % Kişisel özellikler 14 25.5 Mesleki bilgi 40 72.7 Genel-kültür genel yetenek 1 1.8

Tablo’da görüldüğü gibi genel kültür ve genel yetenek düzeyi mesleki bilgi düzeyi kadar öncelikli değerlendirilmemektedir.

İşletme İçi Terfilerde Önem Verilen Özelliklerin Dağılımı Tablo ’da işletme içi terfilerde yöneticilere önem verilen özellikler yer almaktadır. Tablo 9’da yer alan sonuçlara göre,

işletme içi terfilerde yöneticilerin önem verdikleri ilk özellik iş tecrübesidir (% 32.9). İstihdamdaki kişilerin terfilerinde sahip oldukları iş tecrübesinin önemli bir kriter olduğu görülmektedir. İşletme içi terfilerde önem verilen özellikler % 31.4’lük pay ile mesleki bilgi düzeyi, % 24.3’lük pay ile kişisel özellikler şeklinde devam etmektedir.

Tablo 4. İşletme İçi Terfilerde Önem Verilen Özellikler

Frekans (f) % Kişisel özellikler 17 24.3 İş tecrübesi 23 32.9 Genel eğitim düzeyi 7 10.0 Mesleki bilgi düzeyi 21 31.4

İşletmede Terfi Sistemini Düzenleyen Kuralların Uygulanması Araştırma kapsamındaki işletme yöneticilerinin % 31.5’sı çalıştıkları işletmelerde terfi sistemini düzenleyen kurallar

olduğunu belirtirken, % 22.2’si işletmelerde bu kuralların uygulanmadığını ifade etmiştir.

Page 97: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

94

Tablo 5. İşletmelerde Terfi Sistemini Düzenleyen Kuralların Uygulanması

Frekans (f) % Uygulanıyor 43 77.8 Uygulanmıyor 22 22.2

İşletmelerde Hizmet İçi Eğitim Uygulaması Tablo’da araştırma kapsamındaki işletmelerden 42’si hizmet içi program uygularken, 12’si uygulamamaktadır.

Tablo 6. İşletmede Hizmet İçi Eğitim Uygulaması

Frekans (f) % Uygulanıyor 42 77.8 Uygulanmıyor 12 22.2

İşletmede Uygulanan Hizmet İçi Eğitim Şekillerinin Dağılımı Araştırmaya katılan işletmelerin çoğunluğu (% 62.8) hizmet içi eğitim programları hem işbaşında hem de dışarıdan

sağlanan hizmetler vasıtasıyla uygulamaktadır. Bunun yanı sıra araştırmaya katılan işletmelerin % 25.6’sı hizmet içi eğitim işbaşında eğitimle gerçekleştirirken % 11.6’sı dışarıdan sağlanan hizmetler yoluyla gerçekleştirmektedir.

Tablo 7. İşletmede uygulanan hizmet içi eğitim türüne göre kadro tiplerinin dağılımı

Frekans (f) % Dışarıdan sağlanan hizmetler vasıtasıyla 5 11.6 İşbaşında-işletme içinde sağlanan hizmetler vasıtasıyla 22 25.6 Her ikisi de 27 62.8

Tablo 7’de görüldüğü gibi araştırma kapsamındaki işletmelerde tüm kadro tipleri itibariyle uygulanmakta olan hizmet içi eğitim türleri yer almaktadır. Tüm kadro tiplerinde işe ve işletmeye alıştırma eğitimleri uygulanmaktadır. İşe ve işletmeye alıştırma eğitimleri teknisyen ve usta-ustabaşı kadro tipleri hariç en fazla uygulanan hizmet içi eğitim programı olarak karşımıza çıkmaktadır. Teknisyen ve usta-ustabaşı gibi teknik kadrolarda mesleki eğitim süreçleri ağırlık kazanmaktadır.

Tablo 8. İşletmede Tüm Kadro Tipleri İçin Uygulanan Hizmet İçi Eğitim Türleri

İşe ve İşletmeye Alıştırma Eğitimleri

İşe ve İşletmeye Alıştırma Faaliyetleri

Mesleki Eğitim Süreçleri

Bireysel Yatırım Amaçlı Eğitim

Süreçleri f % f % f % f %

Orta düzey yönetici 9 45.3 6 30.0 - - 5 25.0 İdari personel 16 34.8 11 23.9 9 19.6 10 21.7 Mühendis 13 40.6 7 21.9 9 28.1 3 9.4 Teknisyen 11 35.5 6 19.4 13 41.9 1 3.2 Usta-ustabaşı 13 37 6 17.0 16 46.0 - - Vasıflı işçi 22 45.8 10 20.8 13 27.1 3 6.3 Vasıfsız işçi 20 50.0 8 20.0 10 25.0 2 5.0

Bireysel yatırım amaçlı eğitimler, işletmede çalışanlar içinden daha üst kadrolara yükselecek olanlara verilen eğitim sürecidir. Tablo 8’de görüldüğü gibi bireysel yatırım amaçlı hizmet içi eğitim süreçleri daha fazla idari personel, orta düzey yönetici ve mühendis kadrolarına yönelik yapılmaktadır.

Page 98: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Ayten YAĞMUR

95

ARAŞTIRMA KAPSAMINDAKİ İŞLETMELERİN EĞİTİM-İSTİHDAM İLİŞKİSİNE YÖNELİK YORUMLARINA İLİŞKİN

BULGULAR Yöneticilerin Vasıflı Eleman Bulma Sıkıntısı İle İlgili Görüşleri

Araştırmaya katılan yöneticilerin % 56.4’ü işgücü piyasasında vasıflı eleman bulmada sıkıntı yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Yöneticilerin % 38.2’si işgücü piyasalarında vasıflı eleman bulmada kısmen sıkıntı yaşadıklarını belirtmişlerdir. Araştırmaya katılan yöneticilerin % 5.5’lik kısmı ise vasıflı eleman bulma sıkıntısı yaşamadıklarını ifade etmişlerdir.

Tablo 9. Yöneticilerin Vasıflı Eleman Bulma Sıkıntısı İle İlgili Görüşleri

Frekans (f) % Var 31 56.4 Yok 3 5.5 Kısmen 21 38.2

Yöneticilerin her bir kadro tipi için vasıflı eleman bulma sıkıntısı ile ilgili görüşleri Araştırma kapsamındaki yöneticilerin büyük bir bölümü (% 94.6) ihtiyaç duydukları zaman vasıflı eleman bulmakta

sıkıntı yaşamaktadırlar. Tablo 10’da vasıflı eleman bulma sıkıntılarının her bir kadro tipi için görülmektedir. Araştırmaya katılan yöneticilere göre vasıflı eleman bulma konusunda özellikle vasıflı işçi, mühendis, usta-ustabaşı, teknisyen kadrolarında yani teknik kadrolarda sıkıntı yaşamaktadırlar.

Tablo 10. Yöneticinin Her Bir Kadro Tipi İçin Vasıflı Eleman Bulma Sıkıntısındaki Görüşleri

Frekans (f) % Orta düzey yönetici 8 7.4 İdari personel 14 13.0 Mühendis 22 20.4 Teknisyen 15 13.9 Usta-ustabaşı 19 17.5 Vasıflı işçi 28 25.9 Vasıfsız işçi 2 1.9

Tablo 10’da vasıflı eleman bulmada sıkıntı yaşanan kadro tipleri sırasıyla; % 25.9’luk pay ile vasıflı işçi % 20.4’lük pay ile mühendis, % 17.5’lik pay ile usta-ustabaşı, % 13.9 ile teknisyen kadrolarıdır. Vasıflı eleman bulma konusunda en fazla sıkıntının teknik kadrolarda olduğundan yola çıkarak asıl problemin mesleki-teknik eğitim açısından oluştuğu söylenebilmektedir. Türkiye’de de mesleki-teknik eğitim sisteminin yetersiz olduğunu çalışmanın daha önceki bölümlerinde belirtmiştik. Mesleki-teknik eğitim sisteminin yetersiz olması eğitim-istihdam ilişkisinin kurulamamasının sebepleri arasında önemli bir yere sahiptir.

Yöneticilerin vasıflı eleman sıkıntısı yaşamalarının nedenleri konusundaki görüşleri Araştırmaya katılan yöneticiler işgücü piyasalarında vasıflı eleman bulamama nedenleri Tablo 11’de görülmektedir.

Tabloda en önemli neden % 67.2’lik pay ile eğitim sisteminin piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda vasıflı eleman yetiştirmede yetersiz kalmasıdır.

Tablo 11. Yöneticilerin Vasıflı Eleman Bulamama Nedenleri

Frekans (f) % Eğitim sisteminin piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda vasıflı eleman yetiştirmede yetersiz kalması 41 67.2

Üretim örgütlenmesindeki değişikliklere uyum sağlayacak şekilde çalışanların sürekli ve yeniden eğitime tabi tutulması 11 18.0

İşgücü piyasalarında bilgi akışının yetersizliği 9 14.8

Page 99: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

96

Araştırmaya katılan yöneticiler vasıflı eleman sıkıntısı çekilmesinin diğer sebeplerini de şöyle ifade etmişlerdir; üretim örgütlenmesindeki değişikliklere uyum sağlayacak şekilde çalışanların sürekli ve yeniden eğitime tabi tutulması ve işgücü piyasalarındaki bilgi akışının yetersizliği olarak belirtmişlerdir.

Yöneticilerin İşe Eleman Alımında Önem Derecesine Göre Tercih Ettikleri Özellikler Bu bölümde, her bir kadro için eleman alımında dikkat edilen özellikler araştırmaya katılan 55 işletmenin yöneticileri

tarafından önem derecesine göre sıralanmıştır.

Orta düzey kadrolara eleman alımında dikkat edilen özelliklerin önem sırası Tablo 12’de orta düzey yönetici kadrolara eleman alımında önem verilen özellikler sıralanmıştır.

Tablo 12. Orta Düzey Yönetici Kadrolarına Eleman Alımında Önem Verilen Özelliklerin Sıralaması

Sıra Sayısı Önem Verilen Özellikler Ortalama Puan Önem Derecesi 1. Eğitim Düzeyi 4.47 Çok önemli 2. İş Tecrübesi 1.29 Çok önemli 3. Sınav Sonucu 0.29 Hiç önemli değil 4. Yabancı Dil 4.2 Önemli değil 5. Kişilik Özellikleri 1.29 Önemli değil 6. Yaş 0.05 Hiç önemli değil 7. Fiziksel Özellikler 0.25 Hiç önemli değil 8. Referans 0.36 Hiç önemli değil 9. Medeni Hal 0 Hiç önemli değil 10. Cinsiyet 0 Hiç önemli değil

İşletmelerde orta düzey yönetici kadroları doldurulurken yöneticilerin en çok önem verdikleri özellikler, “Eğitim düzeyi”, “İş tecrübesi”dir. Diğer taraftan yöneticilerin orta düzey yöneticileri seçerken yukarıda belirtilen özellikler gibi olmasa da “yabancı dil”, “kişisel özellikler” gibi özellikleri de dikkate aldıkları görülmektedir. Fakat “sınav sonucu”, “yaş”, “cinsiyet”, “fiziksel özellikler”, “medeni hal”, “referans” gibi özellikleri göz önünde bulundurmadıkları görülmektedir.

İdari personel kadrolarına eleman alımında dikkat edilen özelliklerin önem sırası Tablo 13’de yöneticilerin işletmeye idare personel alımında önem verdikleri özelliklerin sıralaması yer almaktadır.

Tablo 13. İdari Personel Kadrolarına Eleman Alımında Önem Verilen Özelliklerin Sıralanması

Sıra Sayısı Önem Verilen Özellikler Ortalama Puan Önem Derecesi 1. Eğitim Düzeyi 5.34 Çok önemli 2. İş Tecrübesi 4.34 Çok önemli 3. Yabancı Dil 1.4 Önemli değil 4. Kişilik Özellikleri 1.81 Önemli değil 5. Fiziksel Özellikler 0.18 Hiç önemli değil 6. Yaş 0.25 Hiç önemli değil 7. Referans 0.25 Hiç önemli değil 8. Sınav Sonucu 0.47 Hiç önemli değil 9. Medeni Hal 0 Hiç önemli değil 10. Cinsiyet 0 Hiç önemli değil

İşletmeye idari personel kadrolarına eleman alımında yöneticilerin çok önemli gördükleri özellikler; “Eğitim düzeyi”, “iş tecrübesi”dir. Bununla birlikte “yabancı dil”, “kişilik özellikleri” az olsa da dikkate aldıkları görülmektedir. Orta düzey yönetici kadrolarında olduğu gibi idari personel kadrolarına eleman alımında da “sınav sonucu”, “yaş”, “fiziksel özellikler”, “medeni hal”, “referans” gibi özelliklere pek fazla önem verilmemektedir.

Page 100: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Ayten YAĞMUR

97

Mühendis kadrolarına eleman alınırken dikkat edilen özelliklerin önem sırası Tablo 14’de yöneticilerin mühendis kadrolarına eleman alımında önem verdikleri özelliklerin sıralaması yer almaktadır.

Tablo 14. Mühendis Kadrolarına Eleman Alımında Önem Verilen Özelliklerin Sıralaması

Sıra Sayısı Önem Verilen Özellikler Ortalama Puan Önem Derecesi 1. Eğitim Düzeyi 4.12 Çok önemli 2. İş Tecrübesi 4.63 Çok önemli 3. Yabancı Dil 2.72 Biraz önemli 4. Yaş 0.29 Hiç önemli değil 5. Kişilik Özellikleri 0.43 Hiç önemli değil 6. Referans 0.47 Hiç önemli değil 7. Sınav Sonucu 0.65 Hiç önemli değil 8. Fiziksel Özellikler 0 Hiç önemli değil 9. Medeni Hal 0 Hiç önemli değil 10. Cinsiyet 0 Hiç önemli değil

Mühendislik kadrolarına eleman alımında yöneticilerin en çok önem verdikleri özellikler; “Eğitim düzeyi”, “iş tecrübesi”dir. Bunun yanı sıra “yabancı dil”in de önemli özellik olduğunu belirtmişlerdir.

Araştırmaya katılan yöneticiler mühendislik kadrolarına eleman alırken,”sınav sonucu”, “kişilik özellikleri”, “yaş”, “cinsiyet”, “fiziksel özellikler”, “medeni hal”, “referans” gibi özelliklere çok fazla önemsememektedirler.

Teknisyen kadrolarına eleman alınırken dikkat edilen özelliklerin önem sırası Tablo 15’te yöneticilerin teknisyen kadrolarına eleman alımında önem verdikleri özelliklerin sıralaması yer almaktadır.

Tablo 15. Teknisyen Kadrolarına Eleman Alınırken Önem Verilen Özellikler

Sıra Sayısı Önem Verilen Özellikler Ortalama Puan Önem Derecesi 1. İş Tecrübesi 4.40 Çok önemli 2. Eğitim Düzeyi 3.41 Önemli 3. Kişilik Özellikleri 1.00 Hiç önemli değil 4. Yaş 0.40 Hiç önemli değil 5. Sınav Sonucu 0.67 Hiç önemli değil 6. Yaş 0.215 Hiç önemli değil 7. Referans 0.345 Hiç önemli değil 8. Cinsiyet 0 Hiç önemli değil 9. Yabancı Dil 0 Hiç önemli değil 10. Fiziksel Özellik 0 Hiç önemli değil

Tablo 15’te teknisyen kadrolarına eleman alımında yöneticilerin en fazla önem verdikleri özellikler; “İş tecrübesi”, “eğitim düzeyi”dir. Bunun yanı sıra “Kişilik özellikleri”ni de dikkate almaktadırlar. Ancak, “referans”, “yaş”, “sınav sonucu”, “cinsiyet”, “fiziksel özellik”, “yabancı dil”, “medeni hal” gibi özellikler yönetici tercihlerini etkilememektedir.

Usta-ustabaşı kadrolarına eleman alırken dikkat edilen özelliklerin önem sırası Tablo 16’da yöneticilerin usta-ustabaşı kadrolarına eleman alımında önem verdikleri kriterler yer almaktadır.

Page 101: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

98

Tablo 16. Usta-Ustabaşı Kadrolarına Eleman Alırken Önem Verilen Özellikler

Sıra Sayısı Önem Verilen Özellikler Ortalama Puan Önem Derecesi 1. İş Tecrübesi 4.81 Çok önemli 2. Fiziksel Özellikler 1.05 Önemli değil 3. Yaş 1.45 Önemli değil 4. Kişilik Özellikleri 1.36 Önemli değil 5. Eğitim 1.00 Önemli değil 6. Referans 0.05 Hiç önemli değil 7. Cinsiyet 0.20 Hiç önemli değil 8. Medeni Hal 0.21 Hiç önemli değil 9. Sınav Sonucu 0.23 Hiç önemli değil 10. Yabancı Dil 0.47 Hiç önemli değil

Usta-ustabaşı kadrolarına eleman alırken yöneticiler tarafından en fazla “iş tecrübesi”ne önem verildiği görülmektedir. Diğer taraftan usta-ustabaşı kadrolarının doldurulmasında, “fiziksel özellik”, “yaş”, “kişilik özellikleri”, “eğitim” gibi özellikler daha düşük önem derecesine sahipken, “referans”, “cinsiyet”, “medeni hal”, “sınav sonucu”, “yabancı dil” gibi özellikler yönetici tercihlerini etkilememektedir.

Vasıflı eleman kadrolarına eleman alınırken dikkat edilen özelliklerin önem sırası Tablo 17’de çalışma kapsamında yer alan yöneticilerin vasıflı eleman kadrolarına eleman alırken önem verdikleri

kriterler yer almaktadır.

Tablo 17. Vasıflı Eleman Kadrolarına Eleman Alırken Önem Verilen Özelliklerin Sırası

Sıra Sayısı Önem Verilen Özellikler Ortalama Puan Önem Derecesi 1. İş Tecrübesi 5.8 Çok önemli 2. Kişilik Özellikleri 2.01 Biraz önemli 3. Eğitim Seviyesi 1.01 Önemli değil 4. Sınav Sonucu 0.20 Hiç önemli değil 5. Cinsiyet 0.20 Hiç önemli değil 6. Medeni Hal 0.20 Hiç önemli değil 7. Fiziksel Özellikler 0.27 Hiç önemli değil 8. Yaş 0.61 Hiç önemli değil 9. Referans 0.87 Hiç önemli değil 10. Yabancı Dil 0 Hiç önemli değil

Vasıflı eleman kadrolarına eleman alırken yöneticiler tarafından en fazla “iş tecrübesi” önemli görülmektedir. Diğer taraftan ise “kişilik özellikleri”, “eğitim seviyesi” gibi özelliklerde dikkate alınırken, “sınav sonucu”, “yaş”, “cinsiyet”, “medeni hal”, “fiziksel özellik”, “referans”, “yabancı dil” gibi özellikler hiç önemli görülmemektedir.

Vasıfsız eleman kadrolarına eleman alınırken dikkat edilen özelliklerin sıralaması Tablo 18’de çalışma kapsamındaki yöneticilerin vasıfsız eleman kadrolarına eleman alırken önem verdikleri kriterler yer

almaktadır. Diğer kadro tiplerine kıyasla daha az özellik ön plana çıkmaktadır.

Page 102: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Ayten YAĞMUR

99

Tablo 18. Vasıfsız Eleman Kadrolarına Eleman Alırken Önem Verilen Özelliklerin Sıralaması

Sıra Sayısı Önem Verilen Özellikler Ortalama Puan Önem Derecesi 1. İş Tecrübesi 2.49 Biraz önemli 2. Fiziksel Özellikler 2.23 Biraz önemli 3. Yaş 1.84 Önemli değil 4. Kişilik Özellikleri 1.54 Önemli değil 5. Cinsiyet 0.29 Hiç önemli değil 6. Sınav Sonucu 0.30 Hiç önemli değil 7. Eğitim Durumu 0.38 Hiç önemli değil 8. Referans 0.65 Hiç önemli değil 9. Yabancı Dil 0 Hiç önemli değil 10. Medeni Hal 0 Hiç önemli değil

Tablodaki verilerden yola çıkarak, vasıfsız işçi kadrolarında diğer kadro tiplerinden daha az özellik belirtildiği söylenebilir. İşletmeye vasıfsız işçi alırken yöneticilerin en çok önem verdikleri özellik; “İş tecrübesi” ve “fiziksel özellik” olduğu görülmektedir. Bununla birlikte “yaş” ve “kişilik özellikleri” gibi özelliklere de değinilmiştir. Ancak; “cinsiyet”, “sınav sonucu”, “eğitim durumu”, “referans”, “yabancı dil”, “medeni hal” gibi özellikler önemli görülmemiştir. Uzmanlık ve vasıf gerektirmeyen işler için işe alımın söz konusu olduğu bu kadro tipinde bu özelliklerin önemli görülmemesi çok doğaldır.

Araştırma sonuçlarına göre; “eğitim düzeyi” araştırmaya katılan yöneticiler tarafından “usta-ustabaşı”, “vasıflı işçi” gibi kadrolar çok düşük önem derecesine sahipken “vasıfsız işçi” kadroları ise hiç önemli olarak görülmemektedir. Diğer tüm özellikler ise işe eleman alımında temel kriterler olarak değerlendirilmektedir.

“Yabancı dil” teknik kadrolar (vasıflı işçi, usta-ustabaşı, teknisyen) ve vasıfsız işçi kadroları dışında önemli bir özellik olarak değerlendirilmektedir.

“Kişilik” özellikleri her bir kadro tipi için tanımlanırken daha spesifik bir bakış açısıyla değerlendirilmektedir. Araştırmaya katılan yöneticiler kişilik özelliklerine değinmişlerdir, fakat işe eleman alımında en önemli kriterler arasında bulundurmamaktadırlar.

İdari personel, orta düzey yönetici, idari personel ve mühendis kadrolarına eleman alımında yöneticilere göre önemli bir özellik olarak görülmeyen “fiziksel özellik”, “yaş” gibi özellikler “usta-ustabaşı”, “vasıfsız işçi” kadrolarında; “yaş” ise teknisyen kadrolarında göreli olarak önem kazanmaktadır. Bunun sebebi ise, bahsedilen kadrolarda yapılan işin niteliği, çalışma şartları, bu özellikleri gerektirmektedir.

SONUÇ

Değişen dünyada üretim tekniklerinde yaşanan hızlı değişim, eğitime daha fazla önem verme, bilgiye daha fazla yatırım yapma ihtiyacını öne çıkarmıştır. Kalkınmanın en etkili araçlarından birinin eğitim olduğu düşünülürse, beşeri sermayeye yapılan yatırımların önemi de artmaktadır. Eğitim bireysel gelişmeyi sağlamasının yanı sıra toplumsal, ekonomik kalkınmayı da katkı sağladığı söylenebilmektedir. Eğitim, bireylere sağladığı bilgi ve becerilerle onların istihdam edilebilirliklerini arttırmaktadır. Yani bireylerin bilgi ve becerileri istihdam edilebilirlik açısından üstünlük kaynağı haline gelebilmektedir.

i. Çalışmanın ikinci bölümünde, Türkiye’deki eğitim sistemi ve işgücü piyasalarına ilişkin verilerin incelenmesi sonucunda eğitim-istihdam arasında doğrudan bir ilişki olmadığı belirlenmiştir. İşgücünün niteliğinin göstergelerinden birisi de eğitim düzeyidir. Mesleki eğitim yoluyla işgücünün nitelikli hale getirilmesi ve değişen teknolojiye uyumlu yeni eğitim programlarının oluşturulması eğitim istihdam ilişkisinin sağlanması açısından önem taşımaktadır. Nitelikli işgücüne duyulan talebin karşılanabilmesi için eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bunun için ise okul-işyeri işbirliğinin oluşturulmasına önem verilmesi gerekmektedir. Araştırmaya katılan firmalar boş kadrolara eleman alımında genellikle firma içi ve firma dışı kaynakların ikisini de kullanmaktadır. Sadece işletme içi ya da sadece işletme dışı kaynak kullanan oranları ise aynıdır.

ii. Araştırma kapsamındaki firmalar dışarıda eleman alımında en fazla kitle iletişim araçlarının (gazete, internet…) kullanıldığı görülmüştür. Bununla birlikte işkur, kişisel başvurular ve referanslar da göz önünde bulundurulmuştur. Dışardan eleman alımında en az başvurulan kaynaklar arasında özel istihdam bürolarının yer alması bu tür faaliyetlerin yaygınlaşmadığını göstermektedir. Eğitim kurumlarına az başvurulmasının sebebi olarak Türkiye’de okul-sanayi işbirliğinin yeterince kurulamamış olması söylenebilir.

iii. Araştırmaya katılan işletmelerin eleman seçiminde en fazla mülakat yöntemini kullandıkları görülmektedir.

Page 103: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

100

iv. Araştırmaya katılan işletmelerin yöneticileri eleman seçiminde belirleyici olan en önemli özelliği mesleki bilgi ve kişisel özellikler olarak belirlemişlerdir.

v. Araştırmaya katılan yöneticiler, işletme içi terfilerde en fazla iş tecrübesi ve mesleki bilgi düzeyine önem vermektedirler.

vi. Araştırmaya katılan işletmelerin hemen hemen tamamı çalışmalara yönelik hizmet içi eğitimler uygulamaktadır. Hizmet içi eğitim programlarının da hem iş başında hem de dışardan sağlanan hizmetler yoluyla uygulandığı görülmüştür.

Araştırma kapsamındaki yöneticilerin çoğunluğu, vasıflı eleman bulmakta sıkıntı çektiklerini belirtmişlerdir. Vasıflı eleman bulma konusunda en çok sıkıntı teknik kadrolarda görülmektedir. Bunun sebepleri arasında ise eğitim sisteminin piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda vasıflı eleman yetiştirmede yetersiz kalmasıdır.

KAYNAKÇA

ASLAN, Hanifi, Hizmet Ekonomisi, Alfa Yayınları, İstanbul 1998.

BİNİCİ, Hanifi, Necdet Arı, “Mesleki ve Teknik Eğitimde Arayışlar”, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 24, Sayı: 3, 2004.

BALCI, Sebahattin, ARI Murat, “Küresel Ekonomi İçinde Mesleki ve Teknik Eğitimin Önemi”, Ankara Üniversiteis-IVETA Bölgesel Konferansı, 20–22 Ekim 2003, Ankara

ERDUT, Tijen, “İstihdam ve İstihdam Edilebilirlik”, MESS Mercek Dergisi, Temmuz, 2002.

GEDİKOĞLU, Tokay, “AB Sürecinde Türk Eğitim Sistemi: Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, Haziran, 2005.

HM TREASURY; UK Employment Action Plan, Treasury Press Release 122/97, 13th October: Gordon Brown Unveils, London, 1997.

İÇLİ Gönül, “Eğitim, İstihdam, Teknoloji”, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 9, 2001.

KIZILOK, Hakkı, “Ekonominin, Eğitimin Amaçları ve İçeriği Üzerindeki Etkileri”, Cumhuriyet Üniversitesi İ.B.B.F. Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 1, 2007.

KURNAZ, Işıl,”İstihdam Edilebilirliğin Önemi Açısından Eğitim-istihdam İlişkisi ve Ankara Bölgesi İmalat Sanayi Uygulaması” Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler Ana Bilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007

MCQUAİD, Ronald w., GREEN, Anne ,DONSON, Mike, “Introducing Employability”, Urban Studies, Vol 42, No: 2, February, 2005.

UYSAL Doğan, “Türkiye’de İstihdam, İşsizlik ve İstihdam Politikaları”, Türkiye Ekonomisi Makro-Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Ed: Ahmet Ay, Çizgi Kitabevi, Konya, Şubat, 2007.

Page 104: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

© Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi ● Cilt 1 ● Sayı 3 ● Ocak 2012

AKŞEHİR MESLEK YÜKSEKOKULU SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ YAZIM KURALLARI

1. Dergi, Akşehir Meslek Yüksekokulu’nun, bilimsel içerikli-hakemli yayınıdır ve yılda bir defa yayınlanır. Dergide Sosyal Bilimler alanında yapılmış araştırmalara yer verilir. 2. Dergide yayınlanacak eserlerin daha önce hiçbir bilimsel dergide yayınlanmamış olması zorunludur. 3. Dergide makale yazım dili Türkçe veya İngilizcedir. Yazım ve noktalamasında TDK İmlâ Kılavuzunun en son baskısı esas alınır. Gönderilen yazılar dil ve anlatım açısından bilimsel ölçülere uygun, açık ve anlaşılır olmalıdır. 4. Makaleler, A4 boyutundaki (210 x 297 mm) kağıda; üst ve alt kenarlardan 3,5 cm., sağ ve sol kenarlardan 2,5 cm. boşluk bırakılarak ve iki yana yaslı olarak yazılmalı; kaynaklar dahil 15 sayfadan fazla olmamalıdır. 5. Dergiye gönderilecek makaleler Microsoft Word programında yazılmalıdır. Çalışmanın başlığı büyük harfle ve koyu olarak, çalışmanın ortasına gelecek şekilde “Times New Roman” yazı karakteriyle 14 punto olmalıdır. 6. Çalışmanın başlığının hemen altında bir satır boşluk bırakarak yazar veya yazarların adları, akademik unvanlarıyla birlikte yazılmalı ve çalıştığı kurum (üniversite, fakülte, bölüm) adları ise (*) işaretiyle dipnot şeklinde sayfanın alt kısmında elektronik posta adresi ile birlikte verilmelidir. Yapılan çalışma herhangi bir kurum tarafından destek görmüşse, makalenin ana başlığının son kelimesi üzerine (*) konularak destek veren kurumun adı aynı sayfada dipnot olarak verilmelidir. 7. Çalışmanın özeti yazar ve yazar adlarından sonra bir satır boşluk bırakılarak yazılmalıdır. Çalışmanın Türkçe özeti en fazla 300 en az 100 kelime olmalıdır. Özet “Times New Roman” karakterinde ve 9 punto olarak “italik” şekilde yazılmalıdır. 8. Çalışmada en az 3 ve en çok 7 kelimeden oluşan Türkçe anahtar kelimeleri bulunmalıdır. 9. Çalışmanın İngilizce başlığı, özeti ve anahtar kelimeleri yukarıda belirtilen kıstaslar göz önünde bulundurularak Türkçe anahtar kelimelerden hemen sonra 1 satır boşluk bulundurularak yazılmalıdır. 10. Çalışmanın ana metni, Giriş bölümü başta olmak üzere İngilizce anahtar kelimelerden hemen sonra 1 satır boşluk bırakılarak yazılmaya başlanmalıdır. Çalışmada kullanılan başlıklarda numaralandırma yapılmamalıdır. Çalışma boyunca ana başlıklar “Times New Roman” karakterinde 14 punto, “ortalı” ve “koyu” olarak, ana başlık altındaki ara başlıklar ise 12 punto, “ortalı” ve “koyu” olarak, ara başlıkların altındaki başlıklar ise 10 punto, “soldan” ve “koyu” olarak, metin ise 9 punto ve “iki yana yaslı” olarak yazılmalıdır. Çalışmada kullanılan ana başlıklardan önce ve sonra bir satır boşluk bırakılmalı, diğer başlıklarda ise sadece başlık öncesi bir satır boşluk bırakılmalıdır. 11. Çalışma boyunca yazılacak metin sırasında kullanılacak paragraf ölçüleri ise metin iki yana yaslı olmalı, ilk satır 0,5 cm. olmalı, her bir paragraf sonrası 6nk aralık verilmeli ve tek satır aralığı kullanılmalıdır. 12. Çalışmada kullanılacak şekiller ise 1’den itibaren numaralandırılarak isimlendirilmeli ve şeklin altında yer almalıdır. Şeklin ismini hemen altında ise şeklin kaynakçası tam olarak belirtilmelidir. Şekillerde kullanılacak yazı karakteri 9 puntodur. 13. Çalışmada kullanılacak tablolar ise 1’den itibaren numaralandırılarak isimlendirilmeli ve tablonun üstünde yer almalıdır. Tablonun hemen altında ise tablonun kaynakçası tam olarak belirtilmelidir. Tablolarda kullanılacak yazı karakteri 9 puntodur. 14. Dergiye gönderilecek

• Türkçe makaleler için; Ana Başlık; Yazar(lar)ın Adı Soyadı; Yazar(lar)ın Kurumu (sorumlu yazar belirtilmeli ve e-posta adresi

verilmeli); Özet; Anahtar Kelimeler; İngilizce Başlık; Abstract; Keywords; Giriş; Materyal ve Metot; Bulgular ve Tartışma (veya Bulgular); Sonuç (veya Tartışma ve Sonuç); Kaynaklar şeklinde düzenlenmelidir.

• İngilizce makaleler için; İngilizce ana başlık, Yazar(lar)ın Adı Soyadı; Yazar(lar)ın Kurumu (sorumlu yazar-corresponding author-

belirtilmeli ve e-mail adresi verilmeli); Abstract; Keywords; Türkçe Başlık; Özet; Anahtar Kelimeler; Introduction; Material and Methods; Results (or Results and Discussion); Discussion and Conclusion (or Conclusion); References şeklinde düzenlenmelidir.

15. Yararlanılan kaynaklar metin içerisinde Yazar soyadı, yıl ve sayfa numarası sistemine göre belirtilmeli ve yazar isimleri baş harfi büyük diğer harfler küçük olarak yazılmalıdır. İki yazarlı kaynak bildiriminde ve (makale İngilizce hazırlanmışsa and); üç veya daha fazla kaynak bildiriminde vd., (makale İngilizce hazırlanmışsa et al.,) kısaltması kullanılmalıdır. Metin içerisinde kullanılan kaynaklar, metin sonunda (kaynaklar kısmında) numara kullanılmadan alfabetik sıraya göre verilmelidir.

• Tek yazar olması durumunda; (Karasioğlu, 2007 ; 35-37) • İki yazar olması durumunda; (Karasioğlu ve Göktürk, 2009; 65) • İkiden fazla yazar olması durumunda; (Karasioğlu vd., 2006;156)

Page 105: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ AKŞEHİR MESLEK YÜKSEK OKULU … · Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi 2 GİRİŞ Muhasebe mesleğinin en önemli

Selçuk Üniversitesi Akşehir Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi

102

• Birden fazla yazar ard arda verilmesi durumunda; (Karasioğlu, 2005; Karasioğlu ve Göktürk, 2006; Aydın vd., 2007)

16. Aynı yazara ait aynı yıl yayınlanmış eserlerin metin içerisinde gösterimi (Karasioğlu, 2008a; 2008b) şeklinde olmalıdır. 17. Yazar ismi belli olmadığı durumlarda, Türkçe kaynak için hem metin içerisinde hem de kaynaklar bölümünde Anonim, yıl ifadesi kullanılmalıdır. Yazarı belli olmayan yabancı kaynak ise, metin içerisinde Anon. yıl, kaynaklar bölümünde ise Anonymous yıl olarak verilmelidir. 18. İnternet kaynakları ise, metin içerisinde (Karasioglu, 2003) yıl şeklinde verilmelidir. Kaynaklar bölümünde ise, URL, yıl şeklinde gösterilip sayfa adresi açıkça yazılmalıdır. ÖRNEKLER

• Makaleler: GÜREDİN, E. (1987). "Türkiye'de Denetim Standartlarının Oluşumu", Mali Sorunlara Çözüm Dergisi, sayı: 33-34, s.21-29.

• Bildiriler: Akdağ, M., & Tok, H. (2004). “Geleneksel öğretim ile power point destekli öğretimin öğrenci erişisine etkisi”. XIII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Malatya, Turkey, 06-09 Temmuz.

• Kitaplar: Davutoğlu, Ahmet. Stratejik Derinlik, Türkiye’nin Uluslararası Konumu, İstanbul, Küre Yayınları, 2001.

• Tezler: ÖZKAN, T. (1997). “Ticari bankacılıkta kredi fiyatlandırma teknikleri”. Yayımlanmamış doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Para ve Banka Anabilim Dalı.

• Ansiklopediler Bergmann, P.C. (1993). Relativity. In The new encyclopedia Britannica (Vol. 26, pp. 501-508). Chicago: Encyclopedia Britannica.

• Elektronik Kaynaklar WEIBEL, S. (1995). Metadata: the foundations of resource description. D-lib Magazine, [Online] Available at: <http://www.dlib.org/dlib/July95/07weibel.html>, [Erişim tarihi: 19.02.2007].

• Süreli Yayınlar / Dergiler: Yücelt, U. ve Marcella, M. (1996). “Services Marketing in the Lodging Industry: an Empirical Investigation”, Journal of Travel Research, 34 (4): 32- 38.

• Kurum Yayını: İTO (2003), Ekonomik Rapor, İTO Yayınları No: 2003-57, İstanbul. 19. Makale dergi editörlüğüne sunulmadan önce yazım kurallarına uygunluğu kontrol edilmelidir. 20. Yayımlanan yazı ve çevirilerin her türlü sorumluluğu yazara aittir. 21. Metinle ilgili her türlü düzeltme yazar(lar) tarafından yapılır. 22. Dergiye gönderilecek makaleler e ait ilk başvuru bir dilekçe ile yapılmalıdır. Dilekçede makale ismi, yazar isimleri iletişim amaçlı telefon ve e-mail adresi belirtilmelisidir. Dilekçede, gönderilen çalışmaların başka bir yerde yayınlanmamış veya yayınlanmak üzere gönderilmemiş olduğu belirtilmelidir. 23. Makale 3 nüsha printer çıktısı ve 1 adet cd/dvd olarak dergi editörlüğüne posta yolu ile gönderilmeli, ayrıca e-posta ile de [email protected] ve [email protected] adresine gönderilmelidir. 24. Dergide yayınlanacak yazıların yazım ve dilbilgisi kurallarına uygun olması şarttır. Dergi Yayın Kurulu, gerekli gördüğü takdirde eserin sahibinden içerik ve şekil bakımından değişiklikler isteme hakkına sahiptir. 25. Dergi Yayın Kurulu, biçim ve dizayn açısından uygun bulduğu yazıları bilgisayar programı tarafından random atanan üç hakeme gönderir, makaleler üç hakemden ikisinin kabul onayı ile hakem raporlarının tamamlanma tarihlerine göre sıraya konarak yayınlanır. 26. Dergide yayınlanan yazıların telif hakkı AKMYO Sosyal Bilimler Dergisi’ ne aittir. 27. Yayın hakları saklıdır. AKMYO Sosyal Bilimler Dergisinin yazılı izni alınmaksızın dergide yayınlanan çalışmaların bütünü veya bir kısmı elektronik, mekanik kayıtlama veya benzeri bir araçla herhangi bir şekilde basılamaz, çoğaltılamaz, fotokopi veya teksir edilemez, özetlenemez ve yayınlanamaz. Ancak, kaynak göstermek şartıyla alıntı yapılmasını izin verilir.