sektÖrden haberler€¦ · - 3213 sayılı maden kanunu ile ma-türkiye madenciler derneği...

59

Upload: others

Post on 27-Jun-2020

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava
Page 2: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava
Page 3: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 2 - - 3 -

TMD ADINA SAHİBİ ve SORUMLUYAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

Atılgan SÖKMEN

YAYIN KURULUMelih TURHAN

Suha NİZAMOĞLUSabri ALTINOLUKAli Can AKPINARH. Can COKERM. Mete YEŞİL

EDİTÖREvren MECİT ALTIN

YAYIN TÜRÜYerel Süreli Yayın

YÖNETİM YERİİstiklal Cad. Tunca Apt. No: 233 - 1 / 1

Beyoğlu - İSTANBULTel: 0212 245 15 03 Fax: 0212 293 83 55

[email protected]

Kasım 1992’den beri yayımlananSektörden Haberler Bülteni’nin

tirajı 3000 adet olup, Madencilik Sektörüile ilgili firmalara, Bakanlıklara,

TBMM üyelerine, ilgili kamu kuruluşlarına,üniversitelere, dernek ve vakıflara

gönderilmektedir.Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

İmzalı yazılardaki görüş ve düşünceleryazarlarına aittir.

Derneği ve bülteni sorumlu kılmaz.

YAYINA HAZIRLAYAN VEBASKI HİZMETLERİ

Şan Ofset Matbaacılık San. Tic. Ltd. ŞtiHamidiye Mah. Anadolu Cad. No: 50

Kağıthane - İSTANBULTel : 0212 289 24 24Fax : 0212 289 07 87

[email protected]

Türkiye Madenciler DerneğiTürkİye Madencİler DerneĞİ; Madencİlİk Sektörü BaŞkanlar Konseyİ BİrlİĞİ Üyesİdİr.

TÜRKİYE MADENCİLER DERNEĞİSEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ

İçindekiler

SEKTÖRDE YAŞANANLAR• Bakan Yıldız Türkiye Madenciler Derneği’ni Kabul Etti• Davalar

OLAĞAN GENEL KURULTürkiye Madenciler Derneği 54.Olağan Genel Kurulu Yapıldı

ÜYELERİMİZDEN HABERLER • Koza Altin Kuzey İrlanda’da Altin Arayacak• Gördes Nikel Kobalt Konsantre Tesisi Yatırımı• Madenciliğin İhracat Lideri Bu yıl da Çayeli Bakır• Eczacıbaşı Esan Teknoloji Ödüllerindeydi• Akçansa İş Sağlığı ve Güvenliği Akademisi Çanakkale Fabrikasında Hizmete Açıldı

TÜRKİYE’DEN MADENCİLİK HABERLERİ • Acının Adı Soma• Ciner Grubu Enerji ve Maden Grup Başkanı Sami Demirbilek hayatını kaybetti• Türkiye 19. Kömür Kongresi Yapıldı• CNR Natural Stone - 11.Uluslararası Mermer, Doğal Taş Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı• Türkiye’nin İnteraktif Enerji Haritası Doğuyor• 165 Adet Maden Sahası Aramalara Açılıyor

MAKALEMaden Bakanlığı

MAKALEMadencilik Faaliyetleri Üzerindeki Parasal Yükler Sektöre Zarar Vermeye Başlamıştır

UYGULAYICININ GÖRÜŞLERİ Soma Faciasının Düşündürdükleri veya Çuvaldızı Kendimize Batırmanın Zamanı

RÖPORTAJDünya’nın İlk Bor Müzesi

MİNERAL VE METALLERİN GÜNLÜK KULLANIMI

MADENCİLİK VE ÇEVRE Türkiye’de Nükleer Enerji Konusu ve Tor-yum Hakkında

MADENCİLİK VE HUKUK • Maden Kazaları Karşısında Maden Ruhsat Sahibinin ve Rödovansçının Hukuki Durumu• Avustralya’da Madencilik Sektöründe İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatı

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİMadenlerde Sağlık ve Güvenlik Dokümanı-III Risk Değerlendirmesi–I

MAKALEKarbonmonoksit (CO) Gazı ve İnsan Sağlığı Üzerine Olası Etkileri

MAKALEKrom Cevheri Pazar Değerlendirmesi

DÜNYA’DAN MADENCİLİK HABERLERİ• İngiltere’de Kaya Gazına Yönelik Yatırımların Boyutu 33 Milyar Avroya Ulaşacak• Güney Afrika’daki Platin Madenlerindeki Grev Platin Fiyatlarını Yükseltti• Çin’in Talebi Yavaşladı, Bakır ve Demir Fiyatları Düştü• Ralli Sırası Alüminyumda• Güney Afrikalı Madencilerin En Uzun Grevi• Obama’dan Karbon Salınımını Azaltacak Cesur Adım• Dünyada Çelik Üretimi Arttı

ANILARLA MADENCİLİKZimbabwe Anıları

DUYURULAR

12

10

58

40

24

80

46

56

86

92

19

94

64

30

34

100

112

12 46 40

Türkiye Madenciler Derneği Denetleme Kurulu Başkanı Sayın Melih Turhan’ın Madencilikte Önemli Bazı Ülkelerde Maden Kanunu İle İlgili Mevzuat

ve Anılarla Madencilik kitapları çıktı.

[email protected] adresinden ve 0 212 245 15 03 numaralı telefondan bilgi alabilirsiniz

Page 4: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 4 - - 5 -

SON SÖZ

Değerli Dostlarım,

Türkiye Madenciler Derneği’nin Mart 1990 yılındaki Genel Kurulu ile başlayan Yönetim Kurulu Üyelik hizmetim ke-sintisiz olarak tam 24 yıl 3 ayını doldurdu. Bu süreçte 8 yıl Genel Sekreterlik, 10 yıl 2. Başkanlık ve 4 yıl da Başkanlık görevlerini isteyerek, severek, onurla sürdürmüş olmanın gururunu yaşamaktayım.

Ne yazık ki, bu onurlu görevimi gönül huzuru ile devrederken ülkemizin en elim maden faciasını yaşadık. Maden şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli yakınlarına, mesai arkadaşlarına, madencilik sektörüne ve ulusumuza baş sağlığı diliyorum. Bir daha benzeri acıları yaşamamak için, başta siyasi iktidar ve maden-cilik sektörümüz olmak üzere her kesimi sağduyulu davranmaya ve işin gereğini yapmaya davet ediyo-rum. Bu acılı ortamda panik içinde ülkemiz sanayisinin temel taşı ve ülkemizin öz varlıkları olan yeraltı servetlerimizi üretemez hale getirecek yasal düzenlemeler yapmak yerine, insan odaklı, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin ön planda tutulduğu, çevreye uyumlu, çağdaş, bilimsel yaklaşımlarla madencilik rejimini yönetebilecek yeni yasal düzenlemelere gidilmesi doğru yol olarak görülmelidir. Artık, tüm kesimlerin bu eksende fikir ve güç birliği yapmaları kaçınılmaz bir gerçeklik olarak ortaya çıkmaktadır.

Çeyrek asra yakın görev sürem içinde elbette ki dünyada, ülkemizde birçok değişimlere, gelişmelere bağlı olarak madencilik sektöründe de önemli gelişmeler oldu. Özellikle son yıllarda, başta Çin olmak üzere gelişen ülkelerin taleplerine paralel olarak, yerli ve yabancı yatırımcıların ülkemiz yeraltı kaynaklarına olan ilgisi artmış ve madencilik sektörümüzün GSYH içindeki payı yeterli olmamakla birlikte, %1,5 seviyelerine kadar çıkmıştır.

Açık yüreklilikle söylemeliyim ki, yaşanan bu gelişmelerde ne hükümetlerin madencilik politikalarının ne de sektö-rün canhıraş uğraşlarının önemli bir etkisi olamamıştır. Sektör, dünyadaki mal talebine paralel olarak doğal büyüme sürecine girmiş ancak ne yazık ki, madencilik izinlerinin Başbakanlık oluruna tabi tutulması ile bu gelişme de sek-teye uğramıştır.

Her ne kadar, yeni yasal düzenlemelerle, yatırım ortamını iyileştirme çabalarıyla, teşviklerle madencilik sektörünün geliştirilmesine gayret edilmişse de, sektör paydaşlarının üzerinde fikir birliğine vardığı çağdaş bir madencilik strate-jik planı hayata geçirilememiştir. Madencilik sektörümüzün dünyayla rekabet edebilecek büyüklüğe ulaşamamasının ve bugün yaşanan sıkıntıların asli sebebi de bu stratejik planın oluşturulamaması, çağdaş bir yasal düzenlemenin devreye sokulamaması ve inaçlı ve güvenilir bir sektörel gücün oluşturulamamış olmasıdır.

Ülkemiz yeraltı kaynaklarının potansiyeli bugün gelinen noktanın şüphesiz çok üzerindedir. Görev sürem içinde, bu potansiyeli gerçekleştirmek hedefiyle, yapılan tüm yasal düzenlemelerde, ulusal ve uluslararası çalışmalarda Türkiye Madenciler Derneği ilkeleri doğrultusunda üzerine düşen görevi eksiksiz yerine getirmeyi başarmıştır.

***

Son yıllarda hem Avrasya-MENA Madencilik Zirvesi, hem de Türkiye Madencilik Yatırım ve Finans Zirvesi toplantı-larında oluşan olumlu iklim, madencilik firmalarımız ile dünya finans ve yatırım firmalarının iş bağlantıları ve ortak-lıklar kurmasına zemin hazırlamış ve somut sonuçlar da alınmaya başlanmıştır.

Ancak, madencilik izinlerinin sektör üzerindeki yıkıcı etkisi yerli ve yabancı yatırımcıları son derecede olumsuz et-kilemiş ve madencilik yatırımları duraklama sürecine sürüklenmiştir. Bu kabul edilemez durumun düzeltilmesi için derneğimiz ve diğer sektör temsilcileri ve hatta bazı büyük firmaların, Başbakanlık dâhil ilgili tüm merciler nezdinde yapmış olduğu girişimlerden kalıcı bir sonuca maalesef ulaşılamamıştır. Üstelik madencilik sektörüne daha ağır mali yükler getirmekten öte hiçbir getirisi olmayacak, hatta sektörde küçük- orta boy işletmelerin kapanmasına kadar varacak ağır hükümler içeren bir maden yasası taslağı da Bakanlar Kurulu’nun imzasına açılmıştır.

Soma’da yaşanan elim kazanın etkisi ile alelacele bir yasa taslağı hazırlanmış, yeraltı madenciliğindeki çalışma saat-lerini düzenleyen maddeler üzerinde madenciliğin ve ülkenin gerçeklerinden uzak, adeta yasak savma algısı yaratan bir hazırlık, sektörle de yeterince tartışılmadan komisyonlarda görüşülmeye başlanmıştır. Bu konulardaki eksiklikle-

rin, yanlışlıkların komisyon çalışmalarında dile getirilip ısrarla takip edilmesi gerekmektedir. Sektör bileşenlerine bu konuda da önemli sorumluluklar düşmektedir.

Umuyorum ki, sektörün bu konudaki girişimleri dikkate alınacak ve aklıselim galip gelecektir. Ülkemiz sanayisinin temel taşı olan madencilik sektörü, bu olumsuz süreçten daha fazla yıkıma uğramadan kalıcı bir çıkış yolu buluna-caktır.

***

Bu yıl 65. yaşını idrak eden ve ünvanı “Türkiye” Madenciler Derneği olan, sektörün ilk ve tek sivil kitle meslek örgü-tü olan Derneğimiz, kuruluşundan bugüne kadar tüm alt sektörleri kucaklamasıyla ve sektörün diğer paydaşlarıyla kurduğu güvene dayalı ilişkileriyle sektördeki saygın yerini korumayı bilmiştir.

Bugün, ülkemizin maden üretim hâsılasının %70’sini üreten firmalar Derneğimizin üyesi olup, her birinin hem ma-dencilik sektörünün gelişmesinde hem de Derneğimizin etkinliklerinde önemli yeri olduğunu özellikle vurgulama-lıyım.

Bundan sonraki süreçte, Derneğimiz yönetimlerinde görev alacak arkadaşlarımızın hem sektörün gelişmesi hem de Derneğimizin daha etkin bir konuma gelmesinde üstün gayretler göstereceklerine eminim. Ben de bu gayretlerin destekçisi olmaya devam edececeğim. Sektörün de her zamanki gibi yönetime desteğini sürdüreceğinden hiç şüp-hem yok. Derneğimizin güvenilir ellerde olmasından dolayı son derecede müsterih olduğumu da özellikle belirtmek isterim.

***

Uzun yıllar içinde mesleğime ve sektörümüze severek, inanarak, özveriyle hizmet etme heyecanı içinde oldum. Çok değerli dostluklar edindim. Ayrıca, sektörle içiçe olmanın donanımlarımı son derece müspet etkilediğini de söyle-mek isterim.

Değerli dostlarım, öğrencilik dönemimde ve meslek yaşamımda kendisinden hayata ve mesleğime dair çok şeyler öğrendiğim, dernekte görev almam konusunda beni hep teşvik eden ve yüreklendiren değerli hocam Namık Esmer’i, ilk dönem başkanım, sevgili ağabeyimiz Atilla Yalçın’ı, dostluğunu hep hissettiren sevgili Münip Çoker’i, kısa süre de olsa birlikte çalışmaktan büyük zevk aldığım sevgili Yaşar Şuşek’i rahmet ve minnetle anıyorum.

25 yıla yakın bir sürede yönetim ve denetim kurullarında birlikte görev yaptığımız sektörümüzün duayenlerinden Sevgili Melih Turhan ve Derneğimizin Onursal Başkanı Sevgili İsmet Kasapoğlu başta olmak üzere, Yönetim ve Denetim Kurullarımızın Asil ve Yedek Üyelerine, çalışma gruplarında birlikte çalıştığımız değerli meslektaşlarıma ve Derneğimizin yükünü uzun yıllardır hiç aksatmadan büyük özveriyle yürüten sevgili arkadaşım Tayfun Mater’e, tüm etkinliklere olan katkısı ve Sektörden Haberler Bülteni’nin bugünkü haline gelmesinde çok değerli emekleri geçen genç meslektaşımız Derneğimiz Danışmanı Sevgili Evren Mecit Altın’a ve Dernek Sekreterimiz Sevgili Selda Özer’e ve de bana göstermiş olduğunuz teveccüh ve desteklerden ötürü her birinize ayrı ayrı teşekkür ve şükranlarımı su-nuyorum.

Ülkemiz ve sektörümüz için geleceğin çok daha güzel olması dileğiyle herkese selam ve saygılarımı sunuyorum.

Hoşça kalınızMustafa SÖNMEZTürkiye Madenciler Derneği 2010-2014 Yönetim Kurulu Başkanı

Page 5: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 6 - - 7 -

Page 6: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 8 - - 9 -

SEKTÖRDE YAŞANANLAR

rman ve Su İşleri Bakanlığı’nca yü-rürlüğe konulan 03.03.3014 tarih ve Sayı: 51072895-

010.06.01 sayılı 2014/1 sayılı Genel-genin başlangıç bölümünde; 2872 sayılı Çevre Kanunu, 645 sayılı Or-

man ve Su işleri Bakanlığının Teş-kilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, 4915 sayı-lı Kara Avcılığı Kanunu, 6831 sayılı Orman Kanunu, 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün Teş-kilat ve Görevleri Hakkında Kanun

ve 167 sayılı Yer altı Suları Hakkında Kanun, ülkemizin taraf olduğu ulus-lararası sözleşmeler gereği; biyolo-jik çeşitlilik, ekosistem, sulak alanlar vb. korunması gereken alanlarla ilgili görevlerin Bakanlıklarına verildiği hususları açıklanmış ve- 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-

Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava açmakta ve davalara müdahil olmaktadır. Bu doğrultuda Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca yürür-lüğe konulan 03.03.3014 tarih ve 2014/1 sayılı Genelgenin hukuka aykırı olduğu değerlendirilen maddelerinin iptali için dava açılması konusunda Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu’nca karar alınmış ve gerekli çalışmalar yapıldıktan sonra, Genelgenin belirli maddelerinin yürütmesi-nin durdurulması ve iptali için 16.06.2014 tarihin-de Danıştay 8.Dairesinde dava açılmıştır. Açılan dava ile ilgili özet bilgi aşağıda sunulmuştur.

Yönetmelik ile madencilik faaliyetlerinden alınan arazi izin bedelinin tespitinde kullanılan yöntem değiştirilerek bedeller 3-4 kat artırılmıştır.

O

dencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğin-de bu alanlara yapılacak müracaatların so-nuçlandırılacağı sürecin düzenlenmediği,- Bazı enerji ve madencilik faaliyetlerinin doğaya yönelik etkilerinin kontrol altına alı-nabilmesi için yürütülecek iş ve işlemlerin tanımlanmadığı, belirtilerek, yapılacak bu düzenleme ile enerji üretimi ve madencilik faaliyetlerinin yürütülebilmesi maksadıyla yapılacak müracaatların değerlendirilme-sinde dikkate alınacak usul ve esasların tespit edildiği belirtilmektedir.

Ancak, Genelge ile enerji üretimi ve maden-cilik faaliyetlerinin yürütülebilmesi maksa-dıyla yapılacak müracaatların değerlendi-rilmesinde esas alınacak usul ve esasların tespit edildiği belirtilmesine rağmen, usul ve esasları tespit etmenin ötesinde Kanuna aykırı birçok kısıtlama ve yasaklama ge-tirilmiştir.

Anayasamızın 168.maddesine göre madenle-rin aranması ve işletilmesi ile ilgili her türlü müeyyidenin yasa ile düzenlenmesi gerek-mektedir. Aynı şekilde 3213 sayılı Maden Ka-nununun 7.maddesinin 1.fıkrasında; “Bu Ka-nun dışında madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak yapılacak her türlü kısıtlama ancak kanun ile düzenlenir.” hükmü bulunmakta-dır.

Genelgenin başlangıç bölümünde 3213 sayı-lı Maden Kanunu ile Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinde bu alanlara yapı-lacak müracaatların sonuçlandırılacağı süre-cin düzenlenmediği, bazı enerji ve madenci-lik faaliyetlerinin doğaya yönelik etkilerinin kontrol altına alınabilmesi için yürütülecek iş ve işlemlerin tanımlanmadığı yazılmasına rağmen, bizzat Maden Kanununda ve ilgili diğer kanun ve yönetmeliklerde bu alanlarla ilgili düzenlemeler mevcuttur.

Genelge ile bu alanlarda bazı madencilik fa-aliyetleri için “müracaatların alınmayacağı” belirtilerek madencilik faaliyetleri peşinen yasaklanmaktadır. Genelgede bulunan “mü-racaatların alınmayacağı” ibaresi, “maden-cilik faaliyeti yapılması yasaktır, izin veril-meyecektir.” anlamına gelmektedir.

Bu nedenle, Genelgenin Anayasaya, Orman Kanununa ve Maden Kanununa aykırı olarak madencilik faaliyetlerine kısıtlama ve yasak-lama getiren maddelerinin iptali talep edil-miştir.

Önceki yönetmelikte bulunan Genel Müdürlükçe belirlenen birim bedel ile bölge müdürlüklerince tespit edilecek birim kullanma bedelinin toplamının izin alanıyla çarpımı ile yapılan hesap-lama terk edilerek, arazi izin bedelinin ülke genelinde iller bazında Genel Mü-dürlükçe belirlenmesi uygulamasına geçilmiş ve arazi izin bedelleri 3-4 kat artırılmıştır.

Orman Kanununda arazi izin bedelinin hesaplanmasına ilişkin herhangi bir dü-zenleme bulunmamakta, arazi izin bedeli yönetmelik ile tespit edilmektedir.

Anayasanın 73. maddesine göre her türlü vergi, resim ve harçların kanun ile belir-lenmesi gerekmektedir. İdare tarafından ilgili kanunda belirtilen usullere göre he-saplamalar yapılarak vergi, resim ve harç-lar tespit edilip yayımlanabilir. Ancak, bu durumda dahi kanunda belirtilen yöntem dışında bir usul belirlenerek, olması gere-kenden daha fazla miktarlarda vergi, re-sim, harç belirlenemez.

Yönetmelik ile madencilik faaliyetlerinden alınan arazi izin bedelinin tespitinde kul-lanılan yöntem değiştirilerek bedeller 3-4 kat artırılmıştır.

Bu nedenle; Yönetmeliğin 3.maddesinde bulunan “Arazi izin bedeli” tanımı, 8.mad-desinin 1.fıkrasının (b) bendi, “Bedellerin tespiti ve tahsili” başlıklı 20.maddesinin 1.fıkrasının (b) bendi ile ek-1 alan izin türü katsayısı tablosu, ek-2 ekolojik denge katsayısı tablosu ve ek-3 il katsayısı tablo-sunun iptali talep edilmiştir.

Açılan davalar ile ilgili süreci Derneğimiz kamuoyuna duyurmaya devam edecektir.

Ayrıca; Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca 18.04.2014 tarih ve 28976 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan Orman Kanunu’nun 16. Maddesinin Uygulama Yönetmeliğinin hukuka aykırı olduğu değer-lendirilen maddelerinin iptali için dava açılması konu-sunda Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu’nca karar alınmış ve gerekli çalışmalar yapıldıktan sonra, Yönetmeliğin aşağıda belirtilen maddelerinin yürütme-sinin durdurulması ve iptali için 16.06.2014 tarihinde Danıştay 8.Dairesinde dava açılmıştır. Açılan dava ile ilgili özet bilgi aşağıda sunulmuştur.

Page 7: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 10 - - 11 -

SEKTÖRDE YAŞANANLAR

Temmuz 2014 tarihinde Ba-kanlık Toplantı Salonu’nda gerçekleşen kabulde, son derece verimli bir görüş-me yaptıklarını ifade eden

Yıldız, finansman, çalışma şartları ve Türkiye’deki ekonominin derinleşme-siyle alakalı bazı konuları görüştükle-rini dile getirdi.

Yıldız, kamu ve özel sektör ayrımı yapmaksızın, madencilik sektörünün önünün daha fazla açılmasıyla alaka-lı karşılıklı görüş alışverişinde bulun-duklarını da ifade etti.

Türkiye Madenciler Derneği Başka-nı Sökmen de hem tanışma hem de Soma faciası nedeniyle Bakan Yıldız’a başsağlığı dilemek üzere geldiklerini ve çok yararlı bir görüşme gerçekleş-tirdiklerini ifade etti.

Sökmen: Orman Bakanlığı uygu-lamalarının değiştirilmesini talep ettik

Toplantı sonrası Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Atılgan Sökmen,

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ta-ner Yıldız ile yaptıkları görüşmeye ilişkin Dünya Gazetesinin sorularını yanıtladı. Sökmen, Bakan Yıldız’ın zeytinlik alanlarda madencilik yapı-labilecek metrekare alt sınırının yük-seltilmesine ilişkin tasarının, mevcut zeytinliklerin çok küçük bir kısmına etki ettiğini söyledi. Sökmen, Bakan Yıldız’ın zeytinliklerin miktarının hızla arttığı ve olası etkilerinin de telafisinin mümkün olduğu görüşünü vurgula-dığını belirterek kendisini bu konuda kararlı gördüklerini aktardı. Sökmen, Orman Bakanlığı’nın bahar aylarında yayınlanan tebliğ ve yönetmeliklerine ilişkin endişelerini de Bakan Yıldız’a aktardıklarını belirterek, değişiklik için destek talep ettiklerini belirtti. Ba-kan Yıldız’ın bu konuda çaba harcaya-cağı sözü verdiğini belirten Sökmen, Orman Bakanlığı’nın Mart ve Nisan ayında yayınlanan iki düzenlemesi-nin ciddi sıkıntı doğurduğunu anlattı. Atılgan Sökmen, Maden İşletmeleri-nin ödedikleri yıllık kira bedellerinin 4 katına çıkarılması, maden alanları-nın etrafının tamamıyla tel kafes çit ile çevrilmesi kanun ile konulmamış

Bakan Yıldız Türkiye Madenciler Derneği’ni Kabul Etti

14

kısıtlamaların yönetmelik ile getiril-mesinin ciddi sıkıntı doğurduğunu vurguladı. Atılgan Sökmen, ayrıca Aralık ayı içinde madencilik gününe denk gelecek şekilde uluslararası bir kongre hazırlığı içinde olduklarını da belirterek, bu konuda Bakanlık-tan da destek istediklerini kaydetti. Öte yandan Sökmen, görüşmede So-ma’da yaşanan maden faciasının da değerlendirildiği ve ilgili her katma-nın sorumluluk üstlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği içinde ol-duklarını vurguladı.

Bakan Yıldız, bir gazetecinin “Torba tasarının komisyondaki görüşmele-rinde CHP’nin yaşam odaları ile ilgili önergesi reddedilmişti. Yönetmelikle torba tasarı yasalaşmadan sağlanaca-ğı söylendi. Böyle bir çalışma var mı-dır? Yönetmelik her madende yaşam odasını zorunlu hale getirecek mi?” sorusu üzerine Yıldız, şunları kaydet-ti: “Bu son derece bilimsel bir konu. Dünyadaki uygulamalarına ilişkin Rusya, Almanya, Kanada, ABD gibi ülkelerdeki en son yapılan çalışma-ları incelemek üzere bir heyet kur-duk. Kömür ile metalik madenlerin uygulamaları farklı. Özellikle Avust-

ralya bu işin en önemli merkezlerin-den birisi ve Çalışma Bakanlığımızın yapacağı yönetmelik ile bunların dü-zenlemesi söz konusu ama Plan ve Bütçe Komisyonu’nda alınan kararda bunun yönetmeliğe bırakılması yö-nünde tavsiyede bulunuldu.

Her maden bunun için uygun ol-mayabilir. Özetle kömürde bunun yerine belli aralıklarla maske deği-şimi istasyonları... Yaşam odalarının yangın içinde kalan kısmının daha farklı riskler oluşturduğu gözlemlen-miş. Bir işi doğru yapmamız lazım. Sırf kamuoyundaki algıdan dolayı, bir görüş üzerine yoğunlaşmamak gerekiyor. Bilimsel olarak dünyadaki uygulamaları nedir ona bakıyoruz. Şu anda en seri olan ve tehlikeden en hızlı kaçış noktalarını oluşturabi-lecek, madenin dışına kendini atabi-lecek maske değişimi istasyonlarının bulunması. Oradan yeni, taze mas-kelerin alınması dünyada daha fazla uygulanan bir sistem olarak görü-lüyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile alakalı hangi sistemin uygulanması daha uygunsa, onlar yapılacak. Bu manada iyi olan bir şeyi reddetmiş gibi, piyasada bir algı görüyorum.

Bunun doğru olmadığını söyleme-miz lazım. Kamu ve özel sektör ola-rak çalışmalarımız devam ediyor. Kısa sürede bunu tamamlayacağız.”

Yıldız, Soma’daki maden ocağının açılması için ocakların iyileştirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Havalan-dırma bacalarıyla ilgili, yaklaşık 140 metrelik bacanın açılması gerekiyor. Şu an 45-50 metrelerde. Bunun açıl-ması için orada çalışmak gerekiyor. Işıklar’ın açılmasının yolu, oradaki işçilerin çalışmasından geçiyor. Şu anda Işıklar’da ve Soma AŞ’ye ait di-ğer ocaklarda kömür üretimi zaten yok” diye konuştu.

Ata Bacası ile alakalı tasfiye kara-rı alabileceklerini bildiren Yıldız, “İşçi sağlığı ile alakalı şartların ye-rine getirilmediğini gördüğümüzde kamu olarak böyle bir karar almak durumunda kalabiliriz. Işıklar’ın bi-ran önce üretime geçmesiyle alakalı da işlemler yapmamız gerekiyor. O ocağa girilmesinin yolu, yapılacak çalışmaktan geçiyor. Şartların 1 hafta içinde tamamlanması halinde Işıklar için söylüyorum, açabiliriz” değer-lendirmesinde bulundu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu’nu kabul etti.

Page 8: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 12 - - 13 -

OLAĞAN GENEL KURUL

TÜRKİYE MADENCİLER DERNEĞİ54.OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI Türkiye Madenciler Derneği 54. Olağan Genel Kurulu 24 Mayıs 2014 Cumartesi günü Maçka Hilton ParkSA Otel’inde yapıldı.

Page 9: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 14 - - 15 -

OLAĞAN GENEL KURUL

Arkasından Türkiye Maden-ciler Derneği Genel Sek-reteri Ali Emiroğlu söz ala-rak, Dernek faaliyetlerinin anlatıldığı 2012-2014 yılları Çalışma Raporu’nu sundu. Raporda diğer kuruluşlar-la ilgili çalışmalar, hukuki çalışmalar, mesleki eğitim çalışmaları, Çevre Birimi çalışmaları, dönem içinde yapılan faaliyetler, etkinlik-ler (katılım yapılan toplantı, seminer, çalıştay, sempoz-yum vb.) hakkında bilgiler verildi.

aygı duruşunun ardından Türkiye Madenciler Derne-ği Yönetim Kurulu Başka-nı Mustafa Sönmez söz aldı

ve dönem çalışmalarını kısaca özet-ledi. Melih Turhan’ın mevzuat çalış-malarının kitap haline getirildiğini, televizyonda madenciliği tanıtan programlar yapıldığını, Uluslararası ilişkileri, mevzuat ile ilgili sorunları ve özellikle Başbakanlık Genelgesi ile sektörün içine düştüğü duru-mu, yeni hazırlanan maden kanunu taslaklarının madenciliğe yardım-cı olmayacağı gibi özellikle maddi konularda sıkıntılara yol açacağını anlattı. Soma’da kaza sonrası göz-lemlerini anlattı.

Türkiye Madenciler Derneği Olağan

Genel Kurulu Genel Sekreter

Ali Emiroğlu tarafından açıldı. Açılışın ardından

divan seçimine geçildi.

Divan Başkanlığına İsmet Kasapoğlu

Başkan Yardımcılığına

Selim Akyıldız ve Yazmanlığa M.

Hüseyin Zanbak oybirliğiyle

seçildiler.

S

Türkiye Madenciler Derneği Sayman Üyesi B. Ben-jamen Pinto söz alarak Derneğin mali raporunu sundu. Yeminli mali müşavirle yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.

Türkiye Madenciler Derneği De-netleme Kurulu Başkanı Melih Turhan Denetim Kurulu raporu-nu sundu.

Güven Önal söz alarak Derneğin yaptığı çalışmalara teşekkür etti.

Page 10: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 16 - - 17 -

Yönetim Kurulu ve Denetleme Kuru-lun oy birliğiyle ibra edilmesinden sonra 01.01.2014 ve 30.04.2014 geçici bütçe oy birliğiyle tasdik ve kabul edildi.

Türkiye Madenciler Derneği Genel Sek-reter Yardımcısı Tayfun Mater söz alarak tüzük değişiklik önerilerini Genel Kurul’a sundu. Tüzük değişiklikleri ile ilgili olarak Mustafa Sönmez, İsmet Kasapoğlu ve Atıl-gan Sökmen bilgilendirme yaptılar.

OLAĞAN GENEL KURUL

Yeni Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu aday belirlemeleri için verilen 15 dakikalık aradan sonra Yeni Yönetim Kurulu ve De-netim Kurulu adayları belirlenerek seçimlere geçildi. Seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra dilek ve temennilere geçildi.

İstanbul Valiliği Dernekler Müdürlü-ğü Genel Kurul sonrası kabul edilen tüzük değişikliklerini onaylamakla birlikte, bazı tüzük değişikliklerinin de yapılması gerektiğini bildirdi.

Ayrıca Yönetim Kurulumuz, Derne-ğimizin ihtiyacını göz önüne alarak, dernek bünyesinde iktisadi işletme kurulmasını kararlaştırdı. Bu kara-rın da Genel Kurul’da onaylanması gerektiği için Yönetim Kurulu Ola-

ğanüstü Genel Kurul Kararı aldı. Bu nedenle 21 Temmuz 2014 tarihinde Dernek merkezinde Olağanüstü Ge-nel Kurul toplantıya çağrıldı ve ilgili tüzük değişlikleri yapıldı.

Yönetim Kurulu Asil Üyeleri Başkan M. Atılgan SÖKMEN MADKİM MADEN VE KİMYA SAN. VE TİC. A. Ş.2.Başkan Ali EMİROĞLU TEKNOMAR MERMER MAD. TURZ. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.Genel Sekreter Y. Suha NİZAMOĞLU Sayman B. Benjamen PİNTO TURMENKA MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A. Ş. Mustafa KERPİŞÇİ META NİKEL KOBALT MADENCİLİK A. Ş. Ali Can AKPINAR ESAN ECZACIBAŞI A. Ş. Sabri ALTINOLUK ÇAYELİ BAKIR A. Ş. G.Şeyda ÇAĞLAYAN Savaş ŞAHİN DEMİR EXPORT A. Ş.

Yönetim Kurulu Yedek Üyeleri Öner YILMAZ SONER TEMEL MÜH. İNŞ. TİC. A. Ş. Levent YENER TEKNOMAD MADENCİLİK MÜHENDİSLİK A. Ş. Özgür ÖZTÜRK AKÇANSA ÇİMENTO SAN. VE TİC. A. Ş. Amil ATABAY NETMER NET MERMER SAN. TİC. LTD. ŞTİ. Oktay ORAL OREKS MADEN LTD. ŞTİ. Denetleme Kurulu Asil Üyeleri Başkan Melih TURHAN Dündar RENDA İhya KANGAL TEKMAR MERMER VE MADEN İŞL. ÜRETİM İHRACAT A. Ş. Denetleme Kurulu Yedek Üyeleri Bayram ALTINTOP MATEL HAMMADDE SAN. VE TİC. A. Ş. Selim AKYILDIZ M. Hüseyin ZANBAK CANEL MÜNİP ÇOKER MADENCİLİK A. Ş.

Türkiye Madenciler Derneği 54. Olağan Genel Kurulunda yapılan oylama sonucun-da Yönetim ve Denetleme Kurulları şu şekilde oluştu.

Genel Kurul sonrası aynı otelin terasında hep birlikte akşam yemeği yenildi.

Yönetim Kurulu adına Atılgan Sökmen’in yaptığı teşekkür konuşmasından sonra Di-van Başkanı İsmet Kasapoğlu Genel Kuru-lu sonlandırdı.

Ömer Devres, İsmet Kasa-poğlu, Ali Türkoğlu, Şeyda Çağlayan, Murat Turan, Işık Özpeker, Ahmet Eren, Cemil Ökten, Suha Niza-moğlu, Atılgan Sökmen söz alarak ağırlıklı olarak madencilik sorunları ve Soma’da meydana gelen kaza ile ilgili görüş bildir-diler.

Page 11: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 18 -

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 19 -

SONDAJ BİZİM İŞİMİZ...

HİZMETLERİMİZ• Karotlu Maden Sondajı• Su Sondajları• Pompa ve Hidrofor Sistemleri• Altyapı Malzemeleri• Depomuz

KURT SONDAJ MADENCİLİK MÜHENDİSLİK LTD. ŞTİ.Şube: Muhsin Yazicioglu Caddesi Akgül Apt. Kat:3 No:1/11 Çukurambar/ANKARATel: 0312 284 47 00 • Fax: 0312 284 42 00www.kurtsondajmuhendislik.com

Merkez: Demirkirlar Is Merkezi D Blok No:82 Degirmendere/TRABZONTel: 0462 325 60 94 • Fax : 0462 325 60 [email protected]

ÜYELERİMİZDEN HABERLER

onmin Ltd, Güney Afrika merkezli madencilik şirketi Lonmin’in iştiraki konumunda.

Açıklama Koza Altın tarafından KAP’a yapıl-dı.

BGC Partners Analisti Erdem Hafızoğlu, “Bu anlaşma sadece bir araştırma anlaşması an-cak hisse için şirketin yurtdışına yönelme-siyle Türkiye’deki riskinin azalacağı şeklin-de algılanmış olabilir. Ancak işlem hacimleri yurtdışının kapalı olması nedeniyle düşük”

dedi. Koza Altın yurtdışında madencilik giri-şimlerinde bulunmak için İngiltere merkezli Koza Ltd şirketini Nisan ayında kurmuştu.

Koza Altın bu yılın başlarında bazı maden-lerine yönelik verilen kapatma kararları ile gündeme gelmişti. İşadamı Akın İpek’e ait olan Koza Grubu’nun ilk olarak İzmir’deki Çukuralan altın madenine “Çevre İzni veya Çevre İzin ve Lisans Belgesi” bulunmaması gerekçesiyle durdurma kararı verilmiş, an-cak arkasından mahkemeye yapılan itiraz sonra faaliyetler tekrar başlamıştı.

L

Koza Altın Kuzey İrlanda’da Altın Arayacak

Koza Altın’ın KOZAL bağlı ortaklığı Koza Ltd, Kuzey İrlanda’da faaliyet gösteren Lonmin Limited ile bu ülkede altın ve gümüş arama faaliyeti yapılması konusunda mutabakat anlaşması yaptı.

Koza Altın İngiltere'de yurtdışında madencilik girişimlerinde bulunmak üzere yüzde 100 Koza Altın İşletmeleri A.Ş. iştiraki olarak, "Koza Ltd." şirketi kurmuştu.

Page 12: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 20 - - 21 -

ÜYELERİMİZDEN HABERLER

Meta Nikel firmasının Gördes Nikel Kobalt Konsantre tesi-si başlıca 4 ana bölümden oluşmaktadır.

•Nikel Madeni•Kireçtaşı Ocağı•Yüksek Basınç Altında Liç Tesisi•Yardımcı Tesisler

ördes Nikel Kobalt Konsantre tesisi inşaat ve montaj çalışmaları sırasında, yaklaşık 100.000 m3 beton, 6.000 ton çelik, 21 km boru hat-tı, 195 pompa, 3.471 vana, 645 enstrüman, 72

adet değişik çap ve boyutlarda tank ve yaklaşık 320 km elektrik-enstrüman-aydınlatma kablosu kullanıldı. Haziran 2014 itibariyle işletmede tüm inşaat ve montaj çalışmaları tamamlanmış olup, cevhersiz deneme çalışmalarına başla-nıldı. Bu kapsamda; tüm hatların ve devrelerin haberleş-melerini sağlayan otomasyon sistemi kontrolleri yapılarak test çalışmaları tamamlanacak. Bu aşama sonrası Temmuz ayı içerisinde nikel cevheri beslenerek deneme üretimine geçilecek.

Gördes Nikel Kobalt Konsantre Tesisinin önemli parçası olan yardımcı tesisler kapsamında bulunan ve aşağıda ve-rilen tesislerin tüm inşaat ve montaj çalışmaları bitirilmiş olup, deneme ve performans testleri tamamlandı.

•3,5 milyon m3³ kapasiteli su göleti• Kireçtaşı kırma-eleme ve öğütme tesisi•52 ton/saat kapasiteli yüksek kalite buhar tesisi•Su hazırlama ve arıtma tesisi•Atık Depolama Tesisi•30.000 ton kapasiteli Asit Depolama Tankları•154 kV Trafo merkezi

Gördes Nikel Kobalt Konsantre tesisinde Temmuz ayı içe-risinde başlanacak olan deneme üretimi çalışmaları sonu-cunda, Ağustos ayı içerisinde nikel-kobalt hidroksit üreti-mine geçilmesi planlanmaktadır.

adencilik sek-töründe en çok ihracat yapan firma unvanını

taşıyan Çayeli Bakır İşlet-meleri, bu yıl da liderliği elinde tuttu. 249 milyon 838 bin dolarlık ihracatla sektörde liderlik unvanı-nı koruyan şirket, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından açıklanan 2013 yılı verilerine göre ilk 100 ihracatçı listesinde de 42’inci sırada yer aldı. Yıl-lık 1,3 milyon ton bakır ve çinko cevheri üretim kapa-sitesiyle, başta Çin olmak

üzere Rusya’dan Alman-ya’ya geniş bir coğrafyaya ihracat gerçekleştiren Ça-yeli Bakır yine bölgesinin gururu oldu.

TİM tarafından düzenlenen “2013 Türkiye İhracat Şam-piyonları Ödül Töreni”ne TİM Başkanı Mehmet Bü-yükekşi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi katıldı. Türki-ye’nin ihracat şampiyonu olan ilk 10 şirkete ve sek-tör birincilerine ödüllerini

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Yardımcısı Ali Babacan takdim ederken, Çayeli Bakır adına ödülü Genel Müdür Iain Ander-son aldı. Aldıkları ödül-den dolayı büyük bir onur duyduklarını dile getiren Anderson, bu ödülü tüm Çayeli Bakır çalışanları adına aldığını belirtti. An-derson; “Çayeli Bakır ola-rak, her ne kadar ülke ve bölge ekonomisine değer katmaktan gurur duyuyor olsak da, bu yıl sevincimiz yarım, içimiz buruk. Bildi-ğiniz gibi sektörümüz bu

yıl büyük bir yas içerisin-de, hepimizin başı sağ ol-sun. Çayeli Bakır, faaliyet-lerini ‘Madenden çıkan en değerli cevher madencidir’ düşüncesiyle yürütüyor. Kurumsal sorumlulukları-mızın yanı sıra iş perfor-mansında da hep en iyiyi hedefliyoruz. Performan-sımız neticesinde ihracat şampiyonu ödülüne layık görülmemiz tüm süreçle-rin birbirine ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor. Bu ödülü, emeği geçen tüm çalışanlarımız adına alı-yorum ve teşekkür ediyo-rum” dedi.

Ekonomi Bakanı, Avrupa Birliği (AB) Bakanı, Güm-rük ve Ticaret Bakanı, İBB Başkanı, TİM Başkanı ve çok sayıda davetlinin ka-tıldığı törende Başbakan Erdoğan, Ekonomi Bakanı Zeybekçi ve TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi birer konuşma yaptılar. Başba-kan Erdoğan konuşmasın-da, TİM üyeleriyle birlikte, hem ihracat şampiyonu olan, hem de istihdam sağ-layan ve ihracat yapan tüm firmaları kutladı.

G M

Gördes Nikel Kobalt Konsantre Tesisi Yatırımı

Madenciliğin İhracat Lideri Bu Yıl da Çayeli Bakır

2011 yılı ortasında detay fizibilite çalışmaları tamamlanan Gördes Nikel Kobalt Konsantre Tesisi yatırımına Ağustos 2012 tarihinde inşaat ve mon-taj faaliyetleri ile başlanarak devam edildi. Tesisin tüm inşaat ve montaj faaliyetleri 2014 yılı Haziran ayında tamamlandı ve 2014 Temmuz ayında Gördes Nikel Kobalt tesisine nikel cevheri beslenerek deneme üretimleri-ne başlanarak ilk ürün nikel-kobalt hidroksit elde edilecek. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından her yıl en fazla ihracat

gerçekleştiren ilk 100 firmanın başarılarının taçlandırıldığı 2013 İh-racat Şampiyonları ödül töreni 7 Haziran Cumartesi günü İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. 2013 yılının madencilik sektörünün ihracat şampiyonu olan Çayeli Bakır İşletmeleri Genel Müdürü Iain Anderson ödülü tüm firma çalışanları adına aldığını belirtti.

Yıllık 1,3 milyon ton bakır ve çinko cevheri üretim kapasitesiyle, başta Çin olmak üzere Rusya’dan Almanya’ya geniş bir coğrafyaya ihracat gerçekleştiren Çayeli Bakır yine bölgesinin gururu oldu.

Page 13: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 22 - - 23 -

kçansa’nın Çanakkale Fabrikası bünyesinde ha-yata geçirdiği İSG Aka-demi’nin açılışı, Çanak-kale Valisi Ahmet Çınar,

diğer kent protokolü, Çanakkale’de-ki iş ortakları ve çalışanlarının katıl-dığı bir törenle gerçekleştirildi.

Akçansa Genel Müdürü Hakan Gür-dal açılışta yaptığı konuşmada, en önemli önceliklerinin tüm üretim faaliyetlerinde insan sağlığı ve iş gü-venliği açısından yüksek standartlara sahip, risklerin bertaraf edildiği, sağ-lıklı ve güvenli bir çalışma ortamı ya-ratmak olduğunu vurguladı.

Gürdal, “İnsana verilen değerin iş performansını doğrudan etkiledi-ğinin bilincindeyiz. Bu doğrultuda sürdürülebilir bir büyüme amacıyla, üretim sürecinde insan sağlığı ve iş güvenliği için araştırmalar yapıyor, aynı zamanda sürekli eğitimlerle şir-ketimiz bünyesinde bilinçlendirme

çalışmalarını hız kesmeden devam ettiriyoruz. Akçansa İSG Akademi de bu anlayışın bir meyvesidir. Burada tüm çalışanlarımıza, iş ortaklarımıza ve tedarikçilerimize işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uygulamalı olarak eğitim vereceğiz. Bu yatırım-la hedefimiz, sadece çalışma alan-larında değil; yaşamın her alanında risklerin farkında olan, emniyetine önem veren ve duyarlı davranışlar

sergileyen bireyler yetişmesine des-tek vermektir” dedi.

İlki geçtiğimiz Mayıs ayında İstanbul Büyükçekmece Fabrikası’nda faali-yete geçen, yıl sonuna kadar Sam-sun Ladik Fabrikası’nda da hayata geçmesi planlanan İSG Akademileri hakkında bilgi veren Gürdal, “Bu merkezlerin, Türkiye’de İş Güvenliği Yasası’nın desteklenmesi ve uygu-lanması hususunda Türk sanayi sek-törüne önemli katkılar sağlayacağına yürekten inanıyoruz. Sektörümüze ve tüm diğer sektörlere örnek oluş-turmasını diliyoruz” diye konuştu.

Toplam 3 merkezde yılda yaklaşık 5.000 kişiye en az 80.000 saat eğitim verilmesi öngörülüyor. Eğitim başlık-ları arasında İş Güvenliği Kanununda belirtilen eğitim konuları ve gerekli görülen diğer eğitimler yer alıyor. Her eğitim sonunda, katılımcılara eğitim karnesi verilecek ve katılımcı-nın alacağı tüm eğitimler bu karneye işlenecek. Eğitimlerin verimliliğinin tespiti için ölçme ve değerlendirme-leri kapsamında sınav yapılacak, ka-tılımcıların eğitim ve eğitmenle ilgili görüşleri alınacak.

Akçansa iş ortaklarıyla gelenek-sel iftar yemeğinde buluştu

Öte yandan Akçansa, Çanakkale’de-ki iş ortakları için bir iftar yemeği düzenledi. Çanakkale Kolin Hotel’de gerçekleşen iftar yemeğine, Çanak-kale protokolü, Akçansa üst yöneti-mi ve iş ortakları katıldı.

Akçansa Genel Müdürü Hakan Gür-dal yaptığı konuşmada, “Akçansa olarak ülkemiz ve sektörümüz adına katma değer yaratacak işlere imza atıyoruz. Türk inşaat sektörünün büyümesine paralel olarak sektörü-müzü de olumlu etkileyecek olan kentsel dönüşüm projeleri ve altyapı projelerinin devamı, Akçansa’nın da büyümesini sağlayacaktır” diye ko-nuştu.

ÜYELERİMİZDEN HABERLER

Eczacıbaşı Esan Teknoloji Ödüllerindeydi Akçansa İş Sağlığı ve Güvenliği Akademisi Çanakkale Fabrikasında Hizmete AçıldıEczacıbaşı Esan Nanokil Pro-

jesi ile Teknoloji Ödülleri’nde finale kalarak sektöründe bir ilke daha imza attı.

Türkiye’nin lider yapı malzemeleri şirketi Akçansa’nın Çanakka-le Fabrikası bünyesinde hayata geçirdiği İSG Akademi’de, çalı-şanlara, tedarikçilere ve tüm iş ortaklarına iş sağlığı ve iş güven-liği konusunda eğitim verilecek.

İlki geçtiğimiz Mayıs ayında Büyükçekmece Fabrikası’nda ku-rulan, gelecek dönemde Ladik Fabrikası’nda da hayata geçmesi planlanan İSG Akademiler’de, yılda yaklaşık 5.000 kişiye en az 80.000 saat eğitim verilmesi öngörülüyor.

ürkiye Bilimsel ve Tek-nolojik Araştırma Kuru-mu (TÜBİTAK), Türki-ye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ve Türk

Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından düzenlenen Teknoloji Ödülleri, Türkiye’de yapı-lan teknoloji geliştirme alanındaki en prestijli yarışmalarından biri olarak gösteriliyor.

2014’te 11.si düzenlenen Teknolo-ji Ödülleri’nde yaratıcı, yenilikçi, teknik mükemmeliyete ve rekabet özelliklerine sahip ürünlerin veya belirleyici özellikleri, özgün farklılık-ları olan, ulusal teknolojik birikime katkı sağlayan üretim süreci geliş-tirme çalışmalarının değerlendirile-rek ödüllendirilmesi ve kamuoyuna tanıtılması amaçlanıyor. Bu yıl her zamankinden daha büyük ilgi gören ve rekor sayıda başvuru alınan yarış-mada toplam 198 başvurudan 150’si değerlendirme aşamasına geçmeye layık görüldü. Projelerin, yenilikçi ve teknolojik yönlerinin yanı sıra sağla-dığı ekonomik ve ulusal kazanımlar-dan, kuruluşların çalışma iş planları ve altyapılarına kadar çok geniş bir yelpazede değerlendirildiği zorlu süreçte Esan, Büyük-Bağlı Firma/Ürün/Malzeme-Kimya kategorisinde en yüksek puanı alarak finale kal-mayı başardı. Yarışmanın finalinde projeler, sektör ayırımı yapılmadan “ürün” ve “süreç” olmak üzere iki ana kategoride, kuruluş büyüklükle-rine bağlı olarak; mikro, küçük, orta ve büyük/bağlı olmak üzere sınıflan-dırılarak ödüllendirildi.

Türkiye’nin teknoloji geliştirme ko-nusunda önde gelen sanayi ve ku-ruluşlarıyla yarışan ve madencilik

sektöründen şimdiye kadar eleme-leri geçerek finale kalmayı başaran ilk kuruluş olan Esan, gelecekte de yeni projelerle teknoloji ödüllerinde anılmayı ve ilklere imza atmayı he-defliyor.

Eczacıbaşı Esan Nanokil Projesi

“Türkiye bentonitleri ile saflaştı-rılmış kil, organokil/polimer na-nokompozit üretimi ve endüstri-yel uygulamaları”

esanNANO®

Eczacıbaşı Esan’ın ruhsat alanında olan Bentonit mineralinden katma değeri yüksek bir ürün elde edilme-si fikrinden yola çıkılarak başlatılan projede, mineralin yanmazlık, meka-nik mukavemet, gaz geçirgenliği ve antibakteriyellik özellikleri iyileştiril-di, polimer nanokompozit üretimine uygun olacak şekilde saflaştırılıp, modifiye edilerek plastik endüstrisi-ne kazandırılması sağlandı. Üretici, üniversite ve uygulayıcı işbirlikleri ile gerçekleştirilen bu çalışma ile Türki-ye’de endüstriyel ölçekte ilk defa na-nokil (organokil) üretimi yapıldı ve

“esanNANO” markası ile tescil edildi.Proje kapsamında Esan, Enplast ve Sabancı Üniversitesi arasında bilgi alışverişi ve işbirliği çalışmaları yü-rütüldü. Projenin bir diğer çıktısı ise Sabancı Üniversitesi ile Türkiye’de sayılı nitelikte olan “Teknoloji Trans-feri Sözleşmesi” oldu. Projenin iler-leyen aşamalarında gerçekleştirilen yaygınlaştırma çalışmaları ile işbirliği yapılarak başlatılan yeni proje sayısı 30’u buldu. Nanokil Projesi sayesin-de firma içerisinde yeni bir ürün plat-formu kuruldu ve diğer minerallerin de niş ürünler olarak hazırlanması üzerine farklı ölçek ve sektörlerde 15 işbirliği projesi başlatıldı.

Şimdiye kadar Türkiye’de üretimi olmayan, Dünya’da ise sayılı firma tarafından üretilen nanokil ürünü-nün ülkemiz kaynakları kullanılarak üretilmesi ile sürdürülebilir kaynak kullanımı da projenin temel amaçları arasındaydı. Ülkemizde belirli bir re-zervde bulunan mineral kaynağının etkin kullanılması amaçlanan ve bü-yük ilgi gören Eczacıbaşı Esan Na-nokil Projesi ile tüm madencilik fir-malarına örnek teşkil edebilmek için çeşitli etkinliklere katılım sağlanıyor.

T

A

Page 14: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 25 -

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 24 -

TÜRKİYE’DEN MADENCİLİK HABERLERİ

Acının Adı

Ciner Grubu Enerji ve Maden Grup Başkanı Sami Demirbilek hayatını kaybetti

“SOMA”Soma’da yaşanan kazanın 40’ncı günü nedeniyle Ankara’da açılan fotoğraf ser-gisi, izleyenlere duygulu anlar yaşattı.

otoğraf sanatçısı Yusuf As-lan’ın 5 gün boyunca çektiği ve dramın en ince detayla-rını yansıtan karelerinden

oluşan sergisi, Taurus AVM’de 30 Haziran’a kadar gezilebilecek.

Manisa’nın Soma ilçesinde yaşanan maden kazasında hayatını kaybeden 301 işçinin anısı Başkent’te yaşatıldı. Ünlü fotoğraf sanatçısı Yusuf Aslan,

kaza gününden itibaren 5 gün bo-yunca gece-gündüz yaptığı, birbirin-den başarılı fotoğraf çalışmalarını ilk kez Taurus AVM’de sergiledi.

AVM MFI Partners tarafından yö-netilen Taurus AVM bünyesindeki Platform A Sanat Galerisi’nde sanat-severlerle buluşan serginin açılışına Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu Başkanı Sami Türkay, Tabiatı Koru-

ma Derneği yöneticileri, Taurus AVM Yönetim Kurulu Üyesi Yasin Şerefoğ-lu ve çok sayıda davetli katıldı.

Fotoğraf sanatçısı Yusuf Aslan’ın bir-birinden başarılı ve kazayı en ince ayrıntısına kadar yansıtan 39 fotoğra-fı, izleyenlere duygulu anlar yaşattı. Aslan’ın sergisi 30 Haziran’a kadar Taurus AVM’deki Platform A’da ziya-ret edilebilir.

iner Grubu Enerji ve Maden Grup Baş-kanı Doç. Dr. Sami Demirbilek, ge-çirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. 25 Mayıs Pazar günü

Ankara’da geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybeden 55 yaşındaki Demir-bilek evli ve 2 çocuk babasıydı.

Demirbilek, 1959 yılında Ankara Beypa-zarı’nda doğdu. Ankara Atatürk Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi’nden mezun oldu (1980). Aynı okuldan Yüksek Lisans derecesi aldı. (1982). Bu arada Anadolu Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi olarak gö-rev yaptı. İngiltere’de Oxford Lake School’da İngiliz-ce eğitimi, arkasından Nottingham Üniversitesi Maden Bölümü’nden Doktora derecesi aldı (1986). TKİ, DPT gibi çeşitli Devlet kurumlarında görev aldıktan sonra 1990 yılında Doçent oldu. Ankara Üniversitesinde Öğ-

retim Üyesi, Yem Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de Ge-nel Müdür Yardımcısı (1992 – 1996), Sivas

Demir Çelik İşletmeleri AŞ’de Genel Müdür Vekili (1996), K.T.Ü Mühendislik Fak.’de Öğretim Üyesi (1997), Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nda Proje Yöneticisi (1998), Polatlı, Edirne ve Urfa Ticaret Borsaların-da Danışman (1999-2003), Gemlik Gübre San. (1999) ve EBK’da (1999) Yön. Kur.

Üyeliği, Sekt. ve Bölgesel Politikalar Daire Başkanı (2001), Başbakanlık Müşaviri (1996

– 2003), Petrol İşleri Genel Müdürü (2003) ola-rak görev yaptı. Doç. Dr. Sami Demirbilek, 2007 yılında Enerji Bakanlığı Müsteşarı iken emekli olmuş, 3 yıl önce Ciner Grubu’na geçmişti.

Türkiye Madenciler Derneği olarak Demirbilek’e tan-rıdan rahmet, ailesine, Ciner Grubu’na ve sevenlerine başsağlığı dileriz.

F

C

Page 15: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 26 - - 27 -

TÜRKİYE’DEN MADENCİLİK HABERLERİ

Türkiye 19. Kömür Kongresi Yapıldı

CNR Natural Stone - 11.Uluslararası Mermer, Doğal Taş Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı

TMMOB Maden Mühen-disleri Odası Zonguldak Şubesi tarafından düzen-lenen Türkiye 19. Kömür Kongresi 21-23 Mayıs tarihlerinde Zonguldak Dedeman Otel Toplan-tı ve Sergi Salonlarında gerçekleştirildi.

Türkiye’nin doğaltaş ve mer-merdeki zengin rezervleri CNR Natural Stone - 11.Ulus-lararası Mermer, Doğal Tas Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı”nda vitrine çıktı

ongrenin ana temaları bu yıl “Kömür Madenciliğinde Mekanizasyon” ve “Termik Santraller” olarak belirlen-miş olmasına rağmen, prog-

ramda yapılan değişiklikle Soma’da ya-şanan kaza ve madenlerde iş güvenliği konusu özel bir sunumla değerlendirile-rek kongre süresince her oturum içinde çeşitli yönleriyle ele alınmaya çalışıldı.

Kongre süresince, bilimsel kurul tara-fından seçilmiş ve bildiriler kitabında da yer almış olan 8 çağrılı, 3’ü yaban-cı olmak üzere toplam 43 adet bildiri, 2 farklı salonda gerçekleştirilen teknik oturumlarda sunuldu.

Kongre süresince açık tutulan “Maden Makinaları ve Donanımı Sergisi”nde kamu ve özel sektörden 31 adet katı-lımcı yer alarak ürünlerini tanıttı.

oğal taş sektörünün İstanbul ‘daki en bü-yük buluşması Natural Stone 11. Uluslarara-sı Mermer, Doğal Taş

Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı, 04-07 Haziran 2014 tarihleri arasında yapıldı. CNR Expo Yeşilköy’de dü-zenlenen 3 salonda 40.000 metre-kare alanda gerçekleştirilen fuarda 700’ün üzerinde mermer ve doğal taş çeşidi sergilendi. Fuara İran Hong Kong, İtalya, Libya, Somali, Hindistan, Çin ve Yunanistan’dan firmalar katıldı.

Natural Stone, CNR Ekspo Fuarcı-lık A.Ş. organizasyonuyla, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) iş birliğinde; Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası Doğal Taş Endüstrisi Avrupa Federasyonu (EUROROC),

K D

TMMOB İç Mimarlar Odası İstanbul Şubesi ve KOSGEB desteklerinde ger-çekleştirildi.

Fuar, yurt içi ve yurt dışında önemli yapıların mimarlarını ‘Ustaların Bu-luşması” etkinliğinde bir araya getirdi. Sektörün bilimsel ve sosyo kültürel yanını da öne çıkarma hedefiyle fua-rın birinci günü düzenlenen “Ustalar Buluşması” söyleşisi, Prof. Dr. Önder Küçükerman moderatörlüğünde ünlü mimar yazarlar Aydın Boysan, Cengiz Bektaş ve Doğan Tekeli’nin katılımıy-

Fuarın ikinci günü de İçmimarlar Odası İstanbul Şubesi Başkanı Taner Gültekin’in “İçmimaride Doğal Taş Kullanımı” konulu semineri gerçekleşti.

la yapıldı. Uluslararası ödül almış proje sahiplerine “Şükran Belge-si” ustalar tarafından verildi.

Fuarın ikinci günü de İçmimar-lar Odası İstanbul Şubesi Başka-nı Taner Gültekin’in “İçmimaride Doğal Taş Kullanımı” konulu se-mineri gerçekleşti.

Gökhan Avcıoğlu Mimarlık tara-fından hayata geçirilen ve ulus-lararası ödüller kazanan proje ile ilgili Mimar Nesime Önel ta-rafından 6 Haziran’ da “Eskişe-hir Bademlik Rixos-Thermal-Spa Otelinde Taş” konulu seminer düzenlendi.

Page 16: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 29 -

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 28 -

nerji ve Tabii Kaynaklar Ba-kanlığı coğrafi bilgi sistemi pro-

jesini hayata geçirdi. Projeyle internet orta-mında elektrik üretim ve dağıtımı, madenci-lik, doğalgaz, petrol, bor ve kömür gibi ba-kanlığın faaliyet göster-diği alanlara ilişkin ay-rıntılı tematik haritalar üretilebiliyor.

Enerji ve Tabii Kaynak-lar Bakanı Taner Yıldız, Coğrafi Bilgi Sistemi’n-de 15 milyon veri kul-lanılacağını ve bunların her gün güncellenece-ğini söyledi. Bu rakam-ların 2015’e kadar daha da artacağını kaydeden Yıldız, verilerin diğer bakanlıklarla da ortak bir dil yakalayacak şe-kilde toplanmasını he-deflediklerini belirtti.

Rakamlar konusunda

iyi olunmayan bir sek-törün yönetilemeyece-ğini vurgulayan Yıldız, güneş 3 derece fazla ısıttığında klimaların, dolayısıyla elektrik tü-ketiminin ciddi şekilde değiştiğini, bunun üre-time yansıdığını hatır-lattı. 1000’e yakın sant-ral elektrik üretirken, 1 milyon 100 bin kilo-metreye yakın iletim ve dağıtım hattı bulundu-ğunu kaydeden Bakan Taner Yıldız, bunların her birinin nasıl işledi-ğinin, aktif 29 milyon abonenin nasıl yöne-tildiğinin rahatlıkla gö-rülüp izlenebilir olması gerektiğini ifade etti.

BAKANLIK BİRİMLERİ-NE YENİ HEDEFLER

Bakanlık bünyesindeki birimlere yeni bir hedef verdiklerini belirten Ba-kan Yıldız, “Bütün ku-rumlar kendi içerisinde

bütün bu rakamları şef-faf hale getirip havuza aktaracaklar. Bu, havu-zun bizler tarafından değil aynı zamanda ba-sın mensupları ve özel sektör mensupları tara-fından da izlenebilme-sinin yolunu açacak” dedi.

Enerji Bakanlığı’nın sürdürülebilir rakam-larla şeffaf hale gelebil-mesi için uğraştıklarını vurgulayan Yıldız “Üre-tici ve tüketiciler, ma-den ve birçok alanda MTA’nın sismik verileri, fay hatlarına varıncaya kadar her birini rahat-lıkla izleyebilme imkâ-nına sahip olacak” diye konuştu.

TEK TIKLAMAYLA HARİTA ÖNÜNÜZDE

Coğrafi Bilgi Sistemi Projesi kapsamında elektrik üretim ve dağı-tımı, madencilik, doğal-gaz, petrol, bor, kömür gibi bakanlığın faali-yet gösterdiği alanlara ilişkin ayrıntılı tematik haritalar oluşturulma-sını içeriyor. Haritada tanımlanan işletmelere ilişkin güncel veriler, rezerv, kapasite ve üre-tim sistem üzerinden takip edilebiliyor. Sis-tem üzerinden dünya geneli ve bazı ülkeler-de enerji alanındaki gelişmeler ile enerji fi-yatları da izlenebiliyor. Haritadaki tüm veriler bakanlığın bağlı, ilgili ve ilişkili kurumları ta-rafından sürekli güncel-lenecek.

TÜRKİYE’DEN MADENCİLİK HABERLERİ

Türkiye’nin İnteraktif Enerji Haritası Doğuyor

Türkiye’nin elektrik üretim ve da-ğıtımı, madencilik, doğalgaz, pet-rol, kömür ve bor gibi konularda-ki son verilerini içeren ve tematik haritalar da oluşturabilen coğrafi bilgi sistemi kuruldu.

[ GÜNDEM ]

165 Adet Maden Sahası Aramalara Açılıyor

nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Ge-nel Müdürlüğü, 165 adet maden sahasını ihale ile

aramalara açacak.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün konu ile ilgili ilanı Resmi Gazete’de yayımlandı.

Buna göre, 5995 Sayılı Kanunla Değişik 3213 Sayılı Maden Kanu-nunun hükümleri uyarınca hukuki durumları sona eren 7 adet I-(B) Grubu maden, 64 adet II. Grup maden, 3 adet III. Grup maden ve 91 adet IV. Grup maden sahası ol-mak üzere toplam 165 adet maden sahası ihale edilmek üzere Maden Kanununun 30.’uncu maddesine göre 11.06.2014 tarihinde ilan edi-lerek ihale edilmek üzere aramala-ra açılacak.

Bu sahaların koordinat dökümleri, alanlarını ve ihale tarihlerini içeren listeler, Genel Müdürlük ve Genel Müdürlük internet sayfasında en az iki ay süre ile ilan edilecek.

Bu sahalar için başvurular sahanın ihalesinin yapılacağı tarihte ve saat 13.30-14.00 arasında Maden İşleri Genel Müdürlüğü, Konferans Sa-lonunda İhale Komisyonuna doğ-rudan yapılacak. Posta veya diğer yollardan yapılan başvurular ge-çersiz sayılacak.

Page 17: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 30 - - 31 -

MAKALE

Maden BakanlığıAli Can Akpınar- Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

nerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlı-ğı, enerji fakiri ülkemizin ihtiyacı-na konsantre olmuştur. Bu amaçla, komşu ülkelerle sürekli bir enerji anlaşmaları trafiği, pazarlıklar, nakil

hatları projeleri üzerinde konuşulmaktadır. Aslında yerli kaynaklarımızla (başta kömür) enerji ihtiyacımızın büyük bir bölümünü kar-şılayabileceğimiz bilinmesine rağmen, “temiz enerji” adıyla ülkenin geleceği ithal enerjiyle ipotek altına alınmış, tüm yatırımların önüne aşılması zor engeller konulmuştur. Yerli kay-naklarımızla enerji üretimi konusunun teşvik edilmesi yerine, mevcut kaynaklar ithal ener-ji tedariği için harcanmış, uzun dönemli an-laşmalar imzalanmıştır. Enerji için harcanan kaynaklar cari açığımızın da büyük bir ço-ğunluğunu teşkil etmektedir.

Uzun dönemli doğalgaz anlaşmaları ve mini-mum alım garantileri yerli kaynaklara yatırım yapılmasının önüne geçmiştir. Doğalgaz çev-rim santralleri ile üretilen enerji fiyatları sa-nayicinin önündeki en büyük çıkmazdır. Bu yüksek enerji fiyatları ile yapılması planlanan birçok yatırım yapılamamıştır.

Bakanlık, içinde bulunduğumuz bölgenin jeopolitik koşulları içinde enerji ihtiyacımı-zı karşılamaya çalışmaktan maden işlerine fazla konsantre olamamıştır. Birçok gelişmiş ülkenin gelişmesinde en önemli unsurlardan biri olan madencilik sektörü, enerji işlerinin yanında tali bir iş gibi yürütülmüştür. Hayatı-mızın her alanında, kullandığımız her üründe ihtiyacımız olan hammaddeleri üreten ma-denciler her dönemde görmezden gelinmiş, dışlanmış ve gereken desteği görmemiştir.

Sektörü yöneten ve denetleyen kurum, bil-gi birikimi, imkanları ve altyapısı ile hiçbir zaman yeterli olmamıştır. Madenciler kendi kaderine terkedilmiş, sorun çıkmadıkça ha-tırlanmamıştır. Yaşanan acı kazalar ise ma-dencilik konusunda yeterince bilgilendiril-memiş kamuoyunda derin bir olumsuz algı oluşturmuştur.

Kamuoyundaki bu olumsuz algı çok kısa bir zamanda oluşmasına rağmen düzeltilmesi ya da unutulması çok uzun zamanlar alacaktır.

Türkiye’deki madencilik

sektörü, isminin içinde “maden”

geçmeyen bir bakanlık

tarafından yönetilmektedir.

Doğalgaz çevrim santralleri

ile üretilen enerji fiyatları

sanayicinin önündeki en

büyük çıkmazdır. Bu yüksek

enerji fiyatları ile yapılması

planlanan birçok yatırım

yapılamamıştır.

Madencilik sektörü, aramadan başla-yarak artan büyük riskleri bakımından yatırım yapılması oldukça zor olan bir sektördür. Bu bakımdan kalkınmada öncelikli olan bu sektör her zaman des-teklenmelidir.

Mevcut durumun aksine, sektörü yö-neten kurum sadece denetim yapan değil, bir bilen, bir eğiten ve bir ortak gibi olmalıdır. Bunun için altyapısı, bil-gisi, veritabanı ve yetkinlikleri ile saygı duyulan, öncülük yapan, yol gösteren olmalıdır.

Sadece ruhsat veren, sonrasında hiç-bir şekilde madencinin yanında ol-mayan kurum, ceza kesmeye ve ruh-sat iptal etmeye odaklanmış yasa ve yönetmeliklerle çalışmaktadır. Her iki yılda bir yasa değiştirerek, işleri sadeleştirme yerine daha da karmaşıklaştırarak, yoruma dayanan kararlar alarak, hatta yasa ve yönet-meliklere açıkça aykırı hareket ede-rek bu işin geliştirilemeyeceği artık bilinmelidir.

2012 yılı Haziran ayındaki genelge-

nin ardından tüm yaşananlar sektö-rü iyice kapalı ve güvensiz bir hale getirmiştir. Sektöre yatırım yapmayı düşünen sermaye sahiplerinin rotala-rını başka yönlere ya da coğrafyalara çevirmesi ve hatta mevcut yatırım-cıların da arama ve madencilikten vazgeçmeyi düşünmesi kaçınılmaz-dır. Halbuki birçok maden çeşidi için aramalar sürdürülmeli ülkemizin ye-raltı kaynakları zenginleştirilmelidir.Maden çeşitliliği ve potansiyeli ba-kımından küçümsenemeyecek bu coğrafyada maden işleri de küçüm-

senemeyecek ve ikincil bir iş gibi yapılamayacak kadar zor ve karma-şıktır.

Bu sebeple madencilik işini ana ve tek işi olarak yapacak bir Maden Ba-kanlığı’nın kurulması şarttır. Bakan-lığın tüm organizasyonu ve işleyişi baştan tasarlanmalıdır.

Kurulacak Maden Bakanlığı tarafın-dan öncelikle sade, anlaşılır ve bü-rokrasinin azalacağı yeni bir yasa yapılmalıdır.

E

Page 18: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 33 -

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 32 -

Yasa aceleye getirilmeden sektör çalışan-larının tecrübesiyle oluşturulmalıdır.

Maden Bakanlığı’nın görev ve sorumlu-lukları net olmalıdır. Hiçbir madenci ya-sal yükümlülüklerini yerine getirdikten sonra başka bir çaba içerisine girmeye ihtiyaç duymamalıdır. Madenciliği ilgi-lendiren tüm yasa ve yönetmelikler, ilgili bütün kurumlar tarafından her madenci-ye eşit ve adil bir şekilde uygulanmalıdır. Kurallara uymayan madenciler cezalandı-rılırken, tüm gereklerini yerine getirenler bekletilmemelidir.

Bakanlığın işlevi ana başlıklar altında basitçe sıralanabilir;

1. Arama ruhsatı verilmesi

Bakanlık tüm arama ruhsatlarını ihale ile verebilir. Bu ihale öncesinde eldeki tüm veriler, tüm katılımcı adaylarına açıkça sunulmalıdır. Veriler güvenilir olmalıdır, bu bakımdan resmi ya da özel kuruluşlar tarafından yapılan tüm aramalar uluslara-rası standartlarda yapılmalı ve Bakanlık ile paylaşılmalıdır. Yeterliliği olmayan ku-ruluşlara arama ruhsatı verilmemeli, stan-dartlara uymayan arama yapan kurumla-rın ruhsatı iptal edilmelidir. Bu aşamada Bakanlık bilgi veren, eğiten, destekleyen ve denetleyen konumunda olmalıdır. Ara-ma yapılacak sahalarda alınması gereken tüm izinleri tek elden kendisi vermelidir. Arama ruhsatı alan kuruluş sadece bu Bakanlık ile işlerini yürütmelidir. Ulus-lararası stndartlara uygun olarak yapılan arama faaliyetleri Bakanlığın veritaba-nında depolanmalı, ileriki dönemlerde yapılacak yeni/ek aramalara ışık tutma-lı, yatırım döneminde ihtiyacı duyulacak fonların tedariğinde kullanılmalıdır.

2. İşletme ruhsatı verilmesi

Aramalar sonucunda işletme projesi onaylanan kuruluşlara ruhsatları verilir-ken, Bakanlıkça ya da yetkili kurumlarca onaylanmış arama raporları tam ve güve-nilir olmalıdır. Yatırımların çeşidi ve bü-yüklüğüne göre mevcut Çed yönetmeliği benzeri yöntemlerle faaliyetlerin etkileri değerlendirilmelidir. Bu aşamada Bakan-lık, yatırım yapılacak bölge, yatırımın bü-

yüklüğü, madenin cinsi ve stratejik öne-mine göre önceden belirlenmiş kriterler doğrultusundaa ek izinler için yatırımcıyı yönlendirmeli, izin sürecinde de maden-cinin yanında olmalıdır.

3. Yatırım dönemi

Bakanlık ocak açılması, tesis kurulması, enerji nakil hatları, kara ve tren yolları yapılması ve atıkların yönetimi gibi yatırı-mı ilgilendiren tüm aşamalarda bulunma-lıdır. İşletme döneminde de sürekli ola-rak madencinin yanında olmalı, eğitim ve denetleme konusunda taviz verme-den çalışmalıdır. Farklı maden işletme-lerinde, farklı il çevre müdürlüklerinde, farklı orman işletmelerinde, farklı valilik-lerde farklı uygulamalar yapılmamalıdır! Madenciliği ilgilendiren konularda etkili olan tüm kurumlarla Maden Bakanlığı temasta olmalı, farklı uygulamaları engel-lemelidir. Kısacası, “Ben ruhsatı verdim, gerisine karışmam. Sadece belli aralık-larla gelir denetleme yaparım, eksik bu-lursam da gereğini yaparım” mantığıyla çalışmayı bırakmalıdır.

4. Fon yönetimi ve İletişim

Bakanlık, çevre ile ilgili konularda olu-şabilecek olumsuzlukları gidermek için fonlar oluşturmalı, çevre konusunu da asıl işi olarak görmelidir. Bu fonların bir kısmını da iletişim ve kamuoyunu bilgi-lendirmek için kullanabilir.

Sözün kısası devletimiz madencilik ko-nusunda bir karar vermelidir. Madenciliği kalkınmada öncelikli görüp stratejik he-defleri arasında görüp gereğini yapmalı ya da bu işten yavaş yavaş vazgeçmelidir. Madenci de önünü görüp uzun dönemli planlarını buna göre yapacaktır.

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı bün-yesinde bu konuda bir çalıştay yapılması durumunda eminim ki madenciler çok yaratıcı ve farklı görüşleriyle madencili-ğin geleceğine ışık tutabileceklerdir.

Bizi aydınlatmaya çalışırken hayatları ka-raran Soma emekçilerini saygıyla ve sev-giyle anıyorum...

Bakanlık tüm arama

ruhsatlarını ihale ile verebilir. Bu

ihale öncesinde eldeki tüm

veriler, tüm katılımcı

adaylarına açıkça

sunulmalıdır.

Bakanlık, çevre ile ilgili

konularda oluşabilecek

olumsuzlukları gidermek

için fonlar oluşturmalı,

çevre konusunu da asıl işi olarak

görmelidir.

MAKALE

Page 19: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 34 - - 35 -

MAKALE

Ümit AKDUR- Altın Madencileri Derneği Başkanı

Madencilik Faaliyetleri Üzerindeki Parasal Yükler Sektöre Zarar Vermeye Başlamıştır

Metal madenciliğinde fiyatlar düştüğünde potansiyel olarak işletilebilecek rezervler azalır. Ekonomik olarak işletilebilen cevherler, fiyatlardaki düşüşe bağlı olarak işleti-lemez hale gelebilir. Daha önce ocaktan çıkarılan ve üretim için tesise giden cevher-ler, fiyatların önemli oranda düşmesi veya vergi oranlarındaki aşırı artışa bağlı olarak ekonomikliği ortadan kalkacağı için mecburen ekonomik olmayan cevherlerin depo-landığı pasa alanına gitmek zorunda kalmaktadır.

Altın ve gümüş gibi madenlerin 3-5 senede keşfedilmesi pek mümkün değildir. Örneğin Türkiye’de altın madenciliğinde son 30 yılda oluşan verilere göre, 350 maden arama ruhsatından sadece bir tanesi altın madenine dönüşebilmiştir.

Madencilikte en riskli dönem arama dönemidir. Zira ekonomik olarak işletilebilecek yeni bir altın yatağı keşfetme garantisi yoktur. Üstelik üretime geçinceye kadar hiç para kazanmadan sürekli para harcanmak zorundadır. Bu nedenle arama döneminde maden arama izin bedellerinin düşük tutulması bir ülkede madenciliğin gelişmesine yapılacak en önemli teşviktir.

ermer, çimento, seramik veya agrega üreticileri ver-giler arttığında veya üretilen ürününün girdilerinde ciddi maliyet artışları olduğunda

maliyet artışlarına göre fiyatları yeniden belirleyebilirler. Metal madencilerin üret-tiği ürünlerin fiyatını kendilerinin belir-leme şansı yoktur; çünkü metal fiyatları uluslararası piyasalar tarafından belirlen-mektedir.

Madencilikte toplumun, dolayısıyla dev-letin kazancı vergi ve izin bedellerinin arttırılmasından ziyade; daha çok made-nin keşfedilmesi, daha çok madenin açıl-ması, çevre ve insan sağlığı kriterlerinde uluslararası standartlarda uygun üretim,

istihdam ve katma değeri yüksek ürünle-rin üretilmesi ile elde edilmektedir.

Madencilikte potansiyel kaynakların ekonomiye kazandırılması ile vergi oranı arasında doğrudan bir ilişki bulunmak-tadır.

Örneğin 100 tane kaynaktan ancak 20 ta-nesinin üretime geçmesine imkân vere-cek bir vergi düzeni ile 100 tane kaynak-tan 80 tanesinin üretime geçirilmesine imkân sağlayan bir vergi düzeni kıyas-landığında; daha fazla madenin üretime geçirilmesinde toplumsal net kazancın yüzlerce kat daha fazla olduğu yapılan araştırmalarda bilimsel olarak ispatlan-mıştır. (Effects of Taxation on Base Metal Mining –By Brian W. Mackkenzie & Mic-hael L. Bilodeau, 1979)

Altın ve gümüş gibi madenlerin 3-5 se-nede keşfedilmesi pek mümkün değildir. Örneğin Türkiye’de altın madenciliğinde son 30 yılda oluşan verilere göre, 350 maden arama ruhsatından sadece bir ta-nesi altın madenine dönüşebilmiştir.

Tüprag Metal Madencilik A.Ş. Türkiye’de-ki madencilik faaliyetlerine 1986 yılında başlamış ve hiç gelir elde edemeden, maden aramalarına 20 yılda yaklaşık 130 milyon dolar harcamıştır, ilk madenini ise tesis yatırımı için 360 milyon dolar daha sarf ettikten sonra açabilmiştir.

Madencilikte en riskli dönem arama dönemidir. Zira ekonomik olarak işleti-lebilecek yeni bir altın yatağı keşfetme garantisi yoktur. Üstelik üretime geçin-ceye kadar hiç para kazanmadan sürekli para harcanmak zorundadır. Bu neden-le arama döneminde maden arama izin bedellerinin düşük tutulması bir ülkede madenciliğin gelişmesine yapılacak en önemli teşviktir.

2013 yılında dünyada demir dışı metal madeni aramalarına 15,3 milyar dolar risk sermayesi harcanırken, (World Exp-loration Trends, 2014, SNL Metals & Mi-ning) Türkiye’de 2013 yılında demir dışı metal madeni aramalarına harcanan risk sermayesi, izinlerin alınmasında yaşanan sıkıntılardan dolayı, binde üç (50 mil-yon dolar) seviyesine düşmüştür.

M

Page 20: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 36 - - 37 -

let haklarının ciddi oranda arttırılması ülkemizde altın madenciliğini sürdürülebi-lirliğini ortadan kaldırabile-cektir.

Altın, platin ve gümüş yer-kabuğunda en az bulunan madenler grubunda yer al-maktadır. O kadar ki yer-kabuğunun yüz milyonda 4 birimi altın, yüz milyonda 5 birimi platin ve on milyon-da 7 birimi gümüştür.

Son 30 yılda Türkiye’de keşfedilen altın madenleri-nin keşfedilmesinden üreti-me geçinceye kadar geçen süreler dikkate alındığında; en kısasının 11 yıl, en uzu-nunun 23 yıl olduğu görül-mektedir.

Henüz üretime geçilmeden, arama ruhsatlarından ruhsat bedeli adı altında çok yük-sek yıllık bedeller alınması, yapılacak arama ve geliştir-me çalışmalarını büyük öl-çüde sekteye uğratacaktır. Arama ruhsatı almış olan firmalar, mevcut fonlarını maden arama faaliyetlerine harcamak yerine ruhsatları kaybetmemek için, ruhsat bedeli ödeyecek ve arama faaliyeti yapamayacak du-ruma geleceklerdir.

MAKALE

Ülkemizde, son 30 yılda 800 milyon doları maden arama faaliyetleri, 1,7 milyar dola-rı ise tesis yatırımları olmak üzere yaklaşık 2,5 milyar dolarlık sermaye girişi so-nucunda, 2001 yılında 1,4 ton ile başlayan altın üreti-minden yılda 33,5 ton altın üretebilen bir seviyeye ge-linmiştir.

Sektörün 33,5 ton altın üre-timi karşılığı devlete ödedi-ği doğrudan ve dolaylı ver-giler ve harçlar toplamı 7,2 ton altına eşdeğerdir.

Cari açığın azaltılmasına yıl-da yaklaşık 1,5 milyar dolar katkı sağlayan sektör, yak-laşık 6200 kişiye istihdam sağlamıştır. Altın maden-cileri uluslararası düzeyde maden arama standartlarını ve işletmeciliğini Türkiye’ye getirmiş, çevreye duyarlılık-ta, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında sektöre örnek olmuştur.

Yeni hazırlanan maden ka-nunu tasarısı aynen kanun-laşır ve altın - gümüş için Devlet hakkı %4’ten %14’e çıkarılır, arama ruhsat be-delleri taslakta yer aldığı şekilde arttırılırsa, ülkemiz-deki altın madenciliği ve arama faaliyetleri çok olum-suz yönde etkilenecektir. Devlet hakkının arttırılması, altının 1 ons satış fiyatının 1900 Dolar iken belki bek-lenebilecek bir uygulama iken, altının 1 ons satış fi-yatının 1,200 – 1,300 Dola-ra düştüğü ve Dünya’daki büyük üreticilerin Herşey Dahil Üretim Maliyetleri-nin 1.100 Doları aştığı bir dönemde, devlet hakkını arttırmak devletin gelirlerini arttırmak yerine bu sektö-rün küçülmesine ve dola-yısı ile devletin gelirlerinin azalmasına neden olacaktır. Maden Kanunu tasarısında belirtilen %14 ve % 7 ora-nındaki devlet hakları uy-gulamaya sokulursa halen

fizibıl olan bir çok proje yapılamaz hale gelecektir. Mevcut işletmeler de daha yüksek tenörlü cevherleri işlemek zorunda kalacakları için, düşük tenörlü cevher-ler pasa olarak ayrılacak ve değerlendirilmeyerek ülke için önemli bir ekonomik kayıp oluşturacaktır.

Zaten çok düşük seviyedeki arama faaliyetleri daha da azalacak ve yeni maden-lerin bulunması imkânları minimum seviyelere düşe-cektir.

2015 yılı için hedeflediğimiz 50 tonluk altın üretim hede-fi ise gerçekleşemeyeceği gibi bugünkü seviyenin de altına düşecektir.

Türkiye demir-çelik, altın, bakır, kurşun, çinko, alü-minyum, nikel vb pek çok metalde dışa bağımlı bir ülke konumundadır. Maa-lesef, bu alandaki dışa ba-ğımlılığımız her geçen yıl artarak devam etmektedir.

İthalatına her yıl yaklaşık 30 milyar dolar ödediğimiz metalleri ülkemizde ürete-bilmek için, metal maden-ciliğine sermaye girişini art-tırıcı, aramaları teşvik edici, istihdamı büyütücü, güven ve itibarı arttırıcı bir yatırım ortamına ihtiyacımız vardır.

Dünyada metal fiyatlarının önemli ölçüde düştüğü (Ör-neğin sadece 2013 yılında altın fiyatlarında yaklaşık % 30 düşüş yaşanmıştır) maliyetlerin önemli ölçüde arttığı bir ortamda, (Örne-ğin 2013 yılında 1 ons altın için her şey dâhil maliyetler dünyadaki büyük üretici-lerde 1,100 Doların üstüne çıkmıştır) ruhsat ve orman izin bedellerinin ve dev-

Erzincan - Çöpler Altın Madeni 11 Yıl

Bergama - Ovacık Altın Madeni 12 Yıl

Uşak - Kışladağ Altın Madeni 14 Yıl

Gümüşhane - Mastra Altın Madeni 17 Yıl

İzmir - Efemçukuru Altın Madeni 22 Yıl

Kayseri - Himmetdede Altın Madeni 23 YılALTIN MADENCİLERİN ÖDEDİĞİ VERGİLER• 2009 YILINDA 2,5 TON ALTINA EŞDEĞER 132 MİLYON TL

• 2010 YILINDA 3,4 TON ALTINA EŞDEĞER 202 MİLYON TL

• 2011 YILINDA 5,0 TON ALTINA EŞDEĞER 424 MİLYON TL

• 2012 YILINDA 5,6 TON ALTINA EŞDEĞER 551 MİLYON TL

• 2013 YILINDA 7,2 TON ALTINA EŞDEĞER 610 MİLYON TL

İthalatına her yıl yaklaşık 30 milyar dolar ödediğimiz

metalleri ülkemizde üretebilmek için,

metal madenciliğine sermaye girişini

arttırıcı, aramaları teşvik edici,

istihdamı büyütücü, güven ve itibarı

arttırıcı bir yatırım ortamına ihtiyacımız

vardır.

2015 yılı için hedeflediğimiz 50 tonluk altın üretim hedefi ise gerçekleşemeyeceği gibi bugünkü seviyenin de altına düşecektir.

Page 21: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 38 - - 39 -

MAKALE

Sektör olarak önceliği-miz maden endüstrisinde dünyadaki gelişmeleri göz önünde bulundurarak; mev-zuatta (maden kanunu, zey-tin kanunu, orman kanunu, mera kanunu, kamulaştır-ma, vb) izinlerin alınmasın-da, izin bedellerinde, arazi kullanımında, vergilendir-mede, hukuk sisteminde yaşanan belirsizlikleri bir an önce giderecek, ülkemizde büyük madencilik projeleri-nin gerçekleşmesine imkân sağlayacak bir yatırım orta-mına kavuşmaktır.

Metal fiyatlarının çok düşük olduğu bir dönemde, Or-man mevzuatında yapılan beklenmeyen değişiklik-le, zaten maden arama ve işletme firmalarının faali-yetlerini bugüne kadar bü-yük ölçüde kısıtlayıcı olan orman bedellerinin, geçti-ğimiz aylarda astronomik ölçüde arttırılmış olması, birçok madencinin mevcut faaliyetleri ve gelecekde yapmayı planladıkları faa-liyetler üzerinde büyük bir baskı yaratmıştır. Ölçüsüzce arttırılan orman bedelleri

madencilerin, yeni arama projeleri için harcaması ge-reken fonlar, iş sağlığı iş gü-venliği konusunda gerekli fonlar ve çevre koruma ted-birleri vb. Için gerekli fon-lar üzerinde çok önemli bir baskı oluşturmaktadır.

Dünyada metal fiyatlarının düşüşe geçtiği, maliyetlerin önemli ölçüde arttığı bir or-tamda; ruhsat ve orman izin bedellerinin ve devlet hak-larının ciddi oranda arttırıl-masının yeni yatırım ve üre-tim projeleri için ne kadar büyük bir olumsuz etki ya-ratacağı dikkate alınmalıdır.

Yukarıda açıklanan neden-lerle, ülke madenciliğimizin en azından bugunkü duru-munu koruyabilmek adına, astronomik hale gelmiş or-man bedellerinin sektörün ödeme kabiliyeti de dikkate alınarak makul hale getiril-mesini ve Maden Kanunu tasarısında belirtilen ruhsat bedelleri ile altın maden-ciliği ile ilgili devlet hakkı oranlarının sektöre girişi ve sektörde kalmayı teşvik edi-ci oranlara inmesini talep ediyoruz.

Dünyada metal fiyatlarının

düşüşe geçtiği, maliyetlerin

önemli ölçüde arttığı bir

ortamda; ruhsat ve orman izin

bedellerinin ve devlet haklarının

ciddi oranda arttırılmasının

yeni yatırım ve üretim

projeleri için ne kadar büyük

bir olumsuz etki yaratacağı

dikkate alınmalıdır.

Page 22: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 40 - - 41 -

UYGULAYICININ GÖRÜŞLERİ

Soma faciasının ardından söylediklerimizi söyle bir hatırlayalım. Facianın sebebi, kısa bir süre, uydurma “trafo patlamasına” bağlandıktan sonra yavaş yavaş, olayın nedenine yönelik pek de yabancı olmayan suçlamalar başladı.

Önce şirket patronu ve üst yönetimi suçlandı. Suçlama nedeni saklanma odaları yokluğu, gaz maskelerinin eskiliği, hızlı üretim vb.

aşeronluk düzeni suçlan-dı. Hala suçlama devam ediyor. Ama çok kimse taşeronluk düzeninin fa-

ciaya nasıl sebep olduğunu ya anla-mıyor veya anlamış görünüyor. Diğer taraftan, neredeyse orta çağdan kal-

ma, Dayıbaşılık düzeni, haklı olarak, yerden yere vuruluyor ancak bu dü-zenin sona erdirilmesinin, neredey-se ağalık, şeyhlik gibi düzenlerin alt başlığı olduğu için, bir hayli zor ol-duğu bilinmiyor.

Bunların yanında nakliye bandları-nın kalitesinden trafonun yerli imalat olduğuna, yeraltının çok sıcak ol-duğundan tahliye eğitimlerinin hat-ta iş eğitiminin yetersiz olduğuna, projenin yanlış olduğundan üretim hızının yüksek olduğuna vb, vb, vb kadar her şey sorgulandı. Ama sor-gulanması gereken bir tek şey vardı. Olmaması gereken bir olay niçin oldu? Böyle bir olayın, olduktan sonra, nedeninin artık çok önemi yoktur. Olmaması önemlidir.

Çuvaldızı, Yerbilimleri ve Maden Mühendisleri olarak, kendimize batırmanın zamanı gelmiştir.

Şimdi bir madenin geliştirilme ve iş-letilmesi sürecini gözden geçirelim: Ön araştırmaları olumlu çıkmış bir kömür madenini ele alalım. Yüzey jeolojisi, yapısal (tektonik) jeolojisi, katmanların (stratigrafi) jeolojisi, hid-rojeoloji etüdlerini, tabakaların daya-nım, kayma şev açısı (mühendislik jeolojisi) gibi araştırmaları, sondajla-rı ve sondaj sapması takibini, kuyu logunu kim yapar? Jeolojik rezervini kim hesaplar? Bu bilgileri kullanıl-maya elverişli raporları kim hazırlar?

Gerektiğinde jeofizik etüdleri kim yapar ve kuyu loglarından yararla-narak ayrıntılı raporunu kim hazırlar?

Bu raporlara dayanarak söz konusu kömür yatağının işletilmesinin karlı olup olmayacağını kim hesaplar, kar-lı ise işletme yöntemini kim seçer, en ince ayrıntılarına kadar üretim pro-jesini yani havalandırma, mekani-zasyon, nakliye, su atımı, grizu kap-tajı, kömür tozu mücadelesi, zararlı gazlar ve toz uyarı ve denetim, olası yangın uyarı ve barajlama, yangın denetim projelerini kim yapar, bu madende kullanılacak makina techi-zat seçimini ve teknik şartnamesini kim hazırlar? Yine bu madende çalı-şacak mühendis, teknisyen, nitelikli veya düz işçi tanımlarını, adetlerini, bunların iş tanımları ve iş gerekleri-ni kim belirler? Maden üretimini kim yapar, sağlıklı ve güvenli üretim so-rumluluğu kimindir?

Page 23: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 42 - - 43 -

UYGULAYICININ GÖRÜŞLERİ

Yukarıdaki son üç paragrafta saydıklarıma ilave edilecek daha birçok konu mutlaka vardır. Ancak zannederim amacım anlaşıl-mıştır.

Şimdi, adına “Teknik Nezaret” dediğimiz ve kanımca biraz hafife aldığımız, denetim olanağının mevcut durumuna bir bakalım. Teknik nezaretçi ünvanlı maden mühendisi, kamu adına, maden işletmesini projesine, teknolojiye, iş sağlık ve güvenliğine uygun olarak işletilip işletilmediğini denetler, ek-sik ve hatalı bulduğu konuları tamamlanma-sı ve düzeltilmesi, varsa önerilerinin yerine getirilmesi için özel deftere yazar ve onbeş gün sonraki denetime kadar bunların ger-çekleşmesini ister. Hatta bu yazdıklarının bir kopyasını da, çalışanlar ve sendika oku-sun diye, ilan tahtasına asabilir. Denetim bulgularının gereğine uygun hale getirilme-mesi durumunda madeni geçici durdurma hatta kapatma yetkisi vardır. Peki, bunları yapabilir mi?

Deneyimsiz bir maden mühendisinin mes-lek odası kurslarına katılarak teknik neza-retçi belgesi alabildiği, teknik nezaretçinin, maden sahibinin önerisi üzerine, Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nce atandığı, maaşı-nın maden sahibi tarafından ödendiği, hatta genel bir uygulama olarak, şirkette zaten çalışan maden mühendis veya mühendis-lerinin şirketin sahalarına teknik nezaretçi olarak, ayrıca bir ödemeye gerek duyulma-dan, atandıkları, çoğu teknik nezaretçinin madene bile gitmeden ocak defterini yaz-

dıkları gerçeğini göz önüne koyarsak ma-denlerin teknik denetimden geçirilemediği-ni kolaylıkla anlarız.

Oysa ki teknik nezaret ve teknik neza-retçilik son derece can alıcı ve etkili bir kurumdur ve uygulama şekli hemen dü-zeltilmelidir. Nasıl yapılmalının yanıtı üst-teki satırlardadır.

Gelelim mesleğin başlangıcına yani mesle-ğin edinilmesine. Artık konuların teori ve hipotezlerini üstünkörü anlatarak test sınav-ları ile bilgi ölçen yetersiz lise eğitimini bir kenara bırakırsak, Maden Fakültelerinin bö-lümlerinde okuyan gençlerin çoğu, gözleri kendi bilgi becerilerinin üstündeki bölüm-lerde olduğu için, bölümlerine isteksiz ka-yıt olmuş, başka seçenek bulunmadığı için o mesleğe devam etmeye niyetlenmiş görü-nümündedirler. Şunu da unutmadan belirt-mek isterim ki çok şöhretli ve revaçta olan üniversite bölümlerinin çok büyük oranda başarıları, oraları en iyi öğrencilerin tercih etmelerinden kaynaklanmaktadır.

Böyle bir öğrenci yapısının üzerine, üni-versitelere tanınan kısıtlı maddi olanak-lar nedeniyle yerinde deneyim bilgisini (teknik geziler) yeterli geliştiremeyen öğre-tim üyelerince verilen dersleri, rica minnet bulunan, böyle bulunduğu için doğal ola-rak sigortalı minimum bir ücret bile öden-meyen, hatta yemek yatak bile temin edil-meyen yetersiz staj olanaklarını, bilinçsiz öğrencilerin, ellerinden geldiğince, bu yaz

stajlarını savsaklamalarını koyarsak mesleğin başlangıç kalitesini görürüz.

Bulunduğumuz durumun kısa ve öz anlatı-mı budur. Bu yazdıklarıma mutlaka yeterli düşünülmemiş, duygusal itirazlar gelecektir. İtiraz sahiplerine yazıyı kısa bir süre sonra tekrar okumalarını öneririm.

Kaçınılmazlık diye bir yazgıyı kabul etmedi-ğim için yukarıda ortaya koymaya çalıştığım resim varolmaya devam ettikçe maden facia-larının sona ermeyeceğini ne yazık ki çok iyi bilmekteyim. Bunun için de zaten müneccim olmaya gerek yoktur, sadece geçmişteki fa-ciaların ve ondan sonra ne yapıldığının, ne değiştiğinin hatırlanması yeterlidir.

Soma faciasının nedenlerini en iyi o ma-dende çalışan yönetici mühendis ve mü-hendisler, TKİ’den bu projeden ve üre-tim kontrolundan sorumlu mühendisler ve teknik nezaretçi bilir ve olaydan, tek-nik olarak, sorumludurlar.

Neleri değiştirmeliyiz, ne fedakârlıklar yapmalıyız?

Meslek eğitimini iyileştirmek için, özellikle misafir etme olanağı olan, büyük, orta işlet-meler maden ve yerbilimleri bölümlerinin öğretim üyelerini zaman zaman madenlerine davet etmeliler, uygulamaları ile ilgili bilgi değişiminde bulunmalılar, gerçek yüksek li-sans, doktora tez konuları belirlemelilerdir.

Teknik nezaretçi ünvanlı maden

mühendisi, kamu adına,

maden işletmesini projesine,

teknolojiye, iş sağlık ve

güvenliğine uygun olarak

işletilip işletilmediğini

denetler, eksik ve hatalı

bulduğu konuları tamamlanması ve düzeltilmesi,

varsa önerilerinin

yerine getirilmesi için

özel deftere yazar ve onbeş

gün sonraki denetime

kadar bunların gerçekleşmesini

ister.

Hem işletmeler hem de fakülteler uzmanlaşmaya önem vermeli. Yüksek lisans, doktora konuları kesinlikle işletme sorunlarına yönelik uygulamalı araştırma ve tezli olmalı, buna işletme olanak sağlamalı, bu işletmeler de, TÜBİTAK gibi bilime hizmet etmesi gereken kuruluşlarca, desteklenmelidir.

Soma faciasının nedenlerini en iyi o madende

çalışan yönetici mühendis ve mühendisler,

TKİ’den bu projeden ve üretim

kontrolundan sorumlu

mühendisler ve teknik nezaretçi bilir ve olaydan,

teknik olarak, sorumludurlar.

Page 24: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 44 - - 45 -

Öte yandan maden ve yerbilimleri fakül-teleri öğretim üyelerinden, her yıl, en az iki işletme ziyareti ve bu ziyaretlerin öğ-retime katkı raporu istemeli ve takip et-melidir.

Yine maden ve yerbilimleri işyerleri ken-dilerine yalvarmadan öğrencilere iaşe, ibate ve sigortalı staj olanağı vermeli, işyerinin mühendisleri stajyerlere ciddi-yetle, uygulamalı eğitim almaları yönün-de, yardım etmelidir. Bu anlayış kurum-sallaşırsa, maden işletmelerine çok daha yüksek nitelikli mühendis geri beslemesi görülecektir.

Hem işletmeler hem de fakülteler uz-manlaşmaya önem vermeli. Yüksek li-sans, doktora konuları kesinlikle işletme sorunlarına yönelik uygulamalı araştırma ve tezli olmalı, buna işletme olanak sağ-lamalı, bu işletmeler de, TÜBİTAK gibi bi-lime hizmet etmesi gereken kuruluşlarca, desteklenmelidir.

İşletmelerde çalışan mühendisler ve özel-likle mühendis yöneticiler uzmanlaşmayı, yurt dışı teknik gezileri teşvik etmeli, tek-noloji ve iyi uygulamalar takip edilmeli, çalışma toplantılarında kendi uygulama-larıyla karşılaştırılmalıdır. Yine mühendis yöneticiler eğitim ve emniyet mühendis-lerini ve onların görevlerini hafife alıp, üretime ayak bağı görmemelilerdir.

Kamu işletmelerindeki insan kaynakları yönetimine yerel ve Ankaradaki politi-kacilar karıştıkça, göreve uygun insanlar istihdam edilmedikçe, terfi ve tayinler hakeden ve liyakati uygun olan çalışana verilmedikçe, insan kaynağı yönetimi için değiştirilemez kriter ve kurallar konma-dıkça, bu kurumlardan hata yapmaması beklenemez. Bu hatalar, diğerlerinin ya-nında, proje, yatırım ve uygulama işle-rinde de olmaktadır. Kamu kurumlarında çalışan her kademedeki mühendis artık sekiz- beşbuçuk anlayışını, eğitim emni-yet başmühendisliği gibi görevleri kızak yeri olarak kullanma alışkanlıklarını bı-rakmak zorundadır.

Sendika yöneticileri, toplu sözleşme ça-lışmalarında iş yeri güvenliği konularına da ağırlık vermeliler, üyelerini işyeri ça-lışma koşulları ve güvenliği konularında bilgilendirmeliler, ocak çalışma koşulları-

na ilişkin üyelerinin şikâyetlerini, maden yönetimi nezdinde, geciktirmeden gün-deme getirip, toplu sözleşme sırasında yaptıkları gibi, konunun israrlı takipçisi olmalılardır.

Yer bilimleri Mühendisleri ve Maden Mü-hendisleri Odaları, özelleştirme ve taşe-ronlaştırmaya karşı yoğun çalışma yapar-larken,“meslek ahlakı” konusunda da son derece duyarlı olmayı unutmamalıdırlar. Meslek ahlakına uygun ve onurlu dav-ranan üyelerine, özellikle iş güvencesi yönünde sahip çıkmalılar, İsteğe uygun rapor veren ve yanlış yatırımlara neden olan, ihmal ve/veya ilgisizlik nedeniy-le kaza ya da zarara neden olan, ocağa gitmeden defter dolduran üyelerine mes-lekten ihraca kadar varacak yaptırımlar getirmelilerdir.

Teknik nezaretçi için yeni bir tanım ge-tirilmeli, teknik nezaretçi olacaklardan madende çalışmış olma deneyimi isten-meli, mevcuttan daha nitelikli bir eğitim sürecinden sonra deneyimli bir nezaretçi yanında bir süre staj yapması istenmeli-dir. Teknik nezaretçi mahkeme önünde yemin ettikten sonra belgesini almalı ve bağımsız olabilmesi için, kesinlikle özlük hakları madencilerden kesintiyle oluşa-cak bir fondan sağlanmalıdır.

Sonuç

Soma faciasına, ihmal ve ilgisizlikleri yüzünden, sebep olan yönetici ve de-netleyici mühendisler mutlaka hukuksal yaptırıma uğramalılar ancak, facianın so-rumluları olarak, sorumluluk zincirinin sadece en ucundaki kişileri görmek ve bununla yetinmek, daha önceki olaylar-da olduğu gibi, resmin bütününü gör-memek, bu türden kazaların bir daha ol-maması için önlem alınmasını, dualarla, Allaha havale etmektir.

Taraflar yani Üniversitelerin ilgili bölüm-leri, Türkiye Madenciler Derneği gibi si-vil toplum kuruluşları, ilgili sendika ve odalar, MİGEM iyi hazırlanmış ve yetkili ikişer temsilci ile büyük kongre, sempoz-yum tipine hiç benzemeyen, dar çalışma ortamlarında resmin bütününü açıklıkla ele alıp, yeni anlayış ve önlemleri hazır-lamalılardır.

UYGULAYICININ GÖRÜŞLERİ

Yebilimleri mühendisleri ve

Maden Mühendisleri Odaları, özelleştirme ve taşeronlaştırmaya karşı yoğun çalışma yaparlarken,“meslek

ahlakı” konusunda da son derece duyarlı olmayı

unutmamalıdırlar.

İşletmelerde çalışan

mühendisler ve özellikle mühendis

yöneticiler uzmanlaşmayı,

yurt dışı teknik gezileri teşvik etmeli,

teknoloji ve iyi uygulamalar takip

edilmeli, çalışma toplantılarında

kendi uygulamalarıyla

karşılaştırılmalıdır.

Page 25: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 46 - - 47 -

RÖPORTAJ

Eskişehir Seyitgazi’de tarihi bir Selçuklu hamamda bulu-nan dünyanın ilk Bor Müzesi’nde, “Sanayi Tuzu” olarak ad-landırılan, üstün özelliklerinden dolayı sanayide yüzlerce üründe kullanılan bor madeni her yönüyle tanıtılıyor.

Dünya’nınİlk Bor Müzesi

Röportaj ve Fotoğraflar: Gökçe UYGUN

Page 26: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 49 -

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 48 -

RÖPORTAJ

or madeni… Adı az bilinen, ama kendisi çok işlevli bu önemli maden, hayatımızın her alanında; kozmetikten iletişim teknolojisine, sağlık sektöründen denizciliğe… Üstelik dünyanın en bü-

yük bor rezervi de ülkemizde bulunuyor. Peki, madencilik sektöründe ve toplumsal yaşamda bu denli önem ve gereklilik taşı-yan bu madene dair bir müze olsa ziyaret etmek ister miydiniz?

Yanıt evet ise sizi Eskişehir’e davet ediyoruz. Bu güzel şehrin şirin ilçesi Seyitgazi, dünyanın ilk ve tek Bor Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Buyrun, resmi adı “Seyitgazi Kaymakamlığı Bor ve Etnoğrafya Müzesi” olan bu ilginç müzeyi kurucularından Sami Nebioğlu’ndan dinleyelim..

B

Page 27: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 50 - - 51 -

RÖPORTAJ

Türkiye’yi gezerek, bor made-nini mi anlatıyordunuz?

Bir nevi öyleydi, evet. Geçici sergile-rimiz dışında, kalıcı olarak yaptıkla-rımız da var.

Türkiye’deki Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı bütün işti-rakler başta olmak üzere birçok yer-de kalıcı bor standları kurduk. Aynı şekilde Mesela Bilecik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’ne ve Kütah-ya EMET Meslek Yüksek Okulu gibi okullarda da standlar oluşturduk. Türkiye’nin neresinde ihtiyaç duyu-lur ise sanayi ve teknoloji dalında veya madenler dalında oluşum ol-duysa, çağırdılar gittik, orada insan-lara gerekli bilgileri vermeye çalıştık. İlkokulları, ortaokulları falan çok zi-yaret ettik bu şekilde.

Görev yaptığınız kurum olan Eti Maden’in desteği vardır ama anladığım kadarıyla daha çok bi-reysel çabanızla yürüttünüz bu çalışmaları…

Tabi bunların hepsi şahsi çabalar.. İlk bor standını kurduğumuzda -ki bundan 15 sene evveldi- önce denil-di ki ‘Böyle böyle bir çalışma yapı-lacak’. O zamanki İşletme Müdürüm da beni görevlendirdi bu iş için. İlk yaptığımız stant neydi biliyor mu-sunuz? Doğru düzgün malzememiz yoktu, konserve kavanozlarının içe-risinde ürün teşhir ettik biz orda.. Sonraki yıllarda daha güzel sunumlar yaptık tabi. Kurum bize istediğimiz malzemeleri temin edince, görsel açıdan daha güzel sunumlar yaptık. Kurumun itibarı da arttı tabi.

Bor madenini konuşalım de-taylı. Bize biraz anlatsanız, bor nedir, hangi alanlarda kullanılır?

Türkiye’de bor madeni kapalı bir kutu! Şimdi size de sorsam ki bor madeni nerede kullanılıyor, sadece kulaktan dolma birkaç şey söyleye-bilirsiniz belki. Oysa şu an üzeriniz-de en az 5-6 çeşit bor madeni var.

Mesela?

Giymiş olduğunuz ayakkabının de-risin tabaklanmasında, elbisenizin kumaşının tekstil boyasında, şu anda kullandığınız ses kayıt cihazının ba-taryasında, cep telefonunuzun hafıza kartında… Bunlarda hep bor var.

Sami Nebioğlu’nun verdiği bilgi-lere göre dünya bor rezervinin yüzde 85’i şuan Türkiye’deki Eti Maden’e bağlı şu 4 ocaktan elde ediliyor;

- Seyitgazi/Kırka (en büyüğü)- Kütahya/Emet- Balıkesir/Bigadiç- Bursa/Kestelek

Bor Müzesi’nde işte bu 4 ocaktan Nebioğlu’nun bizzat gidip temin ettiği bor ürünleri sergileniyor; bor madeni ve numuneleri, genel müdürlüğe ve işletme müdürlük-lerine ait bilgi, eski ve yeni fotoğraflar, bor madeni ile ilgili bilgi panoları, bor madeni kullanılarak üretilen ürünler (ayakkabı, ilaç, deodorant, fiber optik kablolar, antifriz, vb)…

500 metrekarelik bir alana kurulu olan müzenin, ilk giriş kısmı bor, daha sonraki bö-lüm ise etnografya bölümü. Müzeye girer girmez tam kar-şı duvardaki 2 rölyef dikkat çekiyor. Biri Atatürk’ün dev bir resmi, diğeri de yine Ata-türk’ün madenlerle ilgili şu veciz sözü; “Bir milletin tea-lisi (yücelmesi, yükselmesi),

yeraltı zenginliklerinin işlem ve değerlendirilmesine bağlıdır…” Bu iki rölyefi bizzat Sami Nebioğlu yapmış. Müzenin tam ortasında duran açık ocak maketini de kendisi imal etmiş. Bu maket, Türkiye deki bor madeni ocaklarının genelini kapsayan ve bor madeni kullanı-larak yapılan bir açık ocak maketi,.

RÖPORTAJ

Sami Bey, önce biraz sizi tanıya-lım…

1965 Seyitgazi doğumluyum. İlköğreni-mime babamın memuriyeti dolayısıy-la Kütahya’nın Hacıkebir kasabasında başladım. İlkokulu ve ortaokulu Bozü-yük’te okudum. Bilecik ve Sivrihisar’da da liseyi bitirdim. Sonra Allah bize na-sip etti 17 yaşında kamu sektöründe, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlü-ğü Kırka Bor İşletmeleri Müdürlüğü’n-de işbaşı yaptım. Aynı zamanda rölyef sanatçısıyım.

Eti Maden’de hangi görevdey-diniz?

Normal işçiydim. Geçen sene de, 32 yıl çalıştıktan sonra işçi olarak emekli oldum ama işçilik dışında bir sürü çalışmam oldu. Emekli olma-dan önce Türkiye’nin çoğu yerinde bor stantları kuruyorduk. Yani bor madenini ilk tanıtım çalışmaları ya-panlardan birisi benim.

A’dan Z’ye Bor Madeni…

Page 28: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 52 - - 53 -

RÖPORTAJ

“BOR SAVAŞLARI ÇIKACAK!”

Borun kullanım alanı çok geniş değil mi?

Kesinlikle öyle. 4500 çeşit üründe bor madeni kullanılıyor. Ölümde... 4 bin yıl önceki ölüler tavşanlı borla mumyalanmış. Rokette de bor madeni var. 4 bin 500 çeşit ürün. Hayatımızın içinde ama 8 sene öncesine dek kimse bilmi-yordu, kapalı kutu idi.

Sadece yiyecek sektöründe yoktur bor madeni. Gerçi borlu gübre üretildi Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları’nda. Yani gıda sektöründe bile endi-rekt olarak bor var.

Dünya bor rezervinin %85’i bizim ülkemizde. Dünyanın 1 yıllık rafine bor ihtiyacı 1 milyon ton. Kırka’da 750 bin ton üretiliyor. Akıllara za-rar bir rakam! Dünyadaki petrol rezervlerinin son 40-50 yılını yaşadığını düşünürsek, borun önemi daha iyi ortaya çıkıyor Çünkü bor, gele-ceğin yakıtı. Elimizde bitmek tükenmek bilme-yen bir bor kaynağımız var. Yani şöyle söyleye-yim; 50-100 yıl sonra şu andaki Ortadoğu’nun petrolü Türkiye’nin bor’u olacak. Ve gene iddia ediyorum ki; 30-40 yıl sonra dünyada 2 çeşit savaş çıkacak. Bunun biri su savaşları, diğeri de bor savaşları olacak bence!

Bundan 7-8 sene önce “Türkiye’deki bor ma-denleri satılacak” denildiğinde, kimse ciddiye almıyordu. Kimse bor madenini bilmiyordu çünkü. Ama bugün böyle bir tehdit gündeme gelse, onlarca sivil toplum kuruluşu buna kar-şı mücadele eder. Çünkü bor madeni artık bir “atm” olarak görülmüyor. Çocuklarımızın gele-ceği bor.

Eskişehir Valiliği’nin ‘’Eskişe-hir Rehberi’’nde kentin lüle-taşı ve kalsedonla birlikte en önemli yeraltı zenginliklerin-den olan bor madeni hakkın-da şu bilgiler yer alıyor;

Bor madeni ilk bakışta beyaz bir kayayı andırıyor. Çok sert ve ısıya dayanıklı. Doğada serbest bir element olarak değil, tuz şeklinde bulunu-yor. Dünya toplam bor re-zervi sıralamasında Türkiye % 72’lik pay ile ilk sıradadır. Ülkemizdeki bor rezervinin büyük bölümü ise Kırka’da bulunuyor.

Türkiye, dünyanın en büyük ve en iyi kalitede bor rezerv-lerine sahip olan ve buna paralel olarak dünyada en yüksek bor üretimi gerçek-leştiren ülkedir. Türkiye’de rezerv açısından en çok bu-lunan bor cevherleri tinkal ve kolemanit’tir. Önemli tinkal yatakları Seyitgazi’ye bağlı Kırka’da bulunuyor. Eti Ma-den İşletmeleri Genel Müdür-lüğü’nün bünyesinde Kırka Bor İşletme Müdürlüğü tara-fından işleniyor.

Bor oksitler (borat) doğal ya-şamın ayrılmaz parçalarından

Bor Hakkındabiridir. Bitkiler gibi insanlar da ge-lişimlerini sağlamak için bor ok-sitlere ihtiyaç duyarlar. Beslenme zincirleri içerisindeki besin kay-nağı işlevi dışında bor oksitlerini günlük hayatta yaşamımız için ol-dukça önemli kılan, belki de her gün kullandığımız birçok ürünün içindeki şaşırtıcı katkısıdır. Bor ürünleri; uzay ve hava araçları, nükleer uygulamalar, askeri araç-lar, yakıtlar, elektronik ve iletişim sektörü, tarım, cam sanayi, kimya ve deterjan sektörü, seramik ve polimerik malzemeler, nanotek-nolojiler, otomotiv ve enerji sek-törü, metalurji ve inşaat gibi pek çok alanda kullanılıyor.

HAMAMDAN BOR MÜZESİ’NE…

Şu an içinde bulunduğumuz müzeye gelecek olursak. Burası aslında bir hamam, değil mi?

Bina 1207 yılında Seyit Battal Gazi Külliyesi’ni yaptıran Alaeddin Key-kubat’ın annesi Ümmuhan Hatun, türbenin yapımında çalışan işçile-rin temizliğini ön planda tutmuş ve

onların temiz olmaları adı-na buraya böyle bir hamam yapmış. Giderken de burayı Seyitgazililere hediye olarak bırakıp gitmiş.

Yapı, 1985 yılına kadar ha-mam olarak kaldı, 1985’ten sonra yakıt maliyetleri arttı-ğından dolayı hamam faali-yetlerine son verildi. Bir süre viran halde kaldı, sonra res-tore edildi. O dönemin İlçe Kaymakamı Oğuz Şenlik Bey bu konuda çok ciddi çalışma-lar yaptı, sağolsun.

Page 29: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 54 - - 55 -

RÖPORTAJ

Bor Müzesi kurma fikri nasıl düştü aklınıza?

2007-2008 yıllarında bu hamamın res-torasyonu bittikten sonra da Valilik’te bulunan İl Koordinasyon Kurulu’nda bu hamamın ne şekilde kullanılacağı konusu konuşulmaya başlanmıştı. Ben de ‘Bakın, dünyanın en büyük bor re-zervi Kırka’dır, yani bizim Seyitgazi il-çemizde. Ama Seyitgazi ilçesi bordan zerre kadar faydalanmıyor. Dolayısıyla merkez burası olduğu için, ilçeme bir tane bor müzesi oluşturmak isterim’ diye bir öneride bulundum. Sağolsun-lar, kabul ettiler ve beni bu işi yapmak-la görevlendirdiler.

Müzenin hazırlık süreci nasıl geçti?

Hemen çalışmalara başladık. Sponsor-luğun bir kısmını Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü, bir kısmını da İs-tanbul merkezli NNT Bor Power isim-li borla ilgili bir firma üstlendi. Bütün bor ocaklarını tek tek gezdim bizzat bilgi, belge ve malzeme toplamak için. Bu müzenin yapımında da bir arkada-şım daha vardı kaymakamlıkta görevli. Burada görmüş olduğunuz her şey pa-ramparça haldeydi. Camların fanusla-rını dahi ben kendim yaptım burada. Bütün malzemelerin hepsini kendim topladım. İşletmelerin fotoğraf arşivi yoktu, ben işletmelerin 1970 yılların-daki fotoğraf arşivlerini çıkarttım.

Uğraşmışsınız epey. Ne kadar sürdü toplam?

2,5 ayda tamamladım ben bu müzeyi. İçerideki Etnografya Müzesi de dahil.

7 GÜN, 24 SAAT AÇIK MÜZE!

Ne zaman hizmete girdi müze?

2008 yılında açtık biz bu müzeyi. O yıldan bu zamana resmi olarak müze-nin toplam ziyaretçi sayısı 17 bin... bu sayı her yıl giderek artıyor. Düşünün ki Seyitgazi’nin nüfusu 2 bin. Gerçi Seyit-gazi halkının üçte biri gezmemiştir bu müzeyi. Tamamen dışarıdan ilgi var; yabancı konuklar, bürokratlar, devlet adamları...

Müzenin camına cep telefonunu yazmışsınız…

Evet evet. ..Gönüllü olarak ben yöne-tiyorum burayı. Gece gündüz farket-mez, yeter ki ziyaretçi olsun.

6 YILDA 17 BİN ZİYARETÇİ

Müzeyi ziyaret etmek ücretsiz, değil mi?

Evet öyle. Ayrıca gelenlere müzeyi, boru anlatıyorum ben.

Müzenin giderleri nasıl karşıla-nıyor?

Dilenmek yoluyla! (gülüyor)

“Bağış” mı deseydik?

Yok yok, bağış değil. Resmen dileni-yorum masrafları karşılayabilmek için. Kimse buraya gelip de “Samicim sen burada bu işleri nasıl yapıyorsun? Bir desteğe ihityacın var mı?” diye soran pek olmaz.

Kimlerden “dileniyorsunuz” si-zin deyiminizle?

Belediyeye, İlçe Milli Eğitim Müdürlü-ğü’ne gidiyorum. Buraya gelip giden çok değerli bürokratlar var. Mesela en

Müzenin Etnoğrafya kısmında ise geçmişi 740’lı yıllara dayanan, adını bölgeye yapılan Arap akınları sırasında İslam kahramanlarından Seyyid Battal Gazi’den alan Seyitgazi ilçesinin geçmişi anlatılıyor. Eskişehir’in tek Etnoğrafya müzesi olan burada, kap kacak, el feneri gibi eski ev eş-yaları, tarım aletleri, eski fotoğraflar ile rölyef sanatı ürünleri var. bunlar Sami Nebioğlu’nun ilçede ev ev gezerek topladığı örnekler. Bu eşyalar arasında, Nebioğlu’nun babasının kendisi için imal ettiği, 48 yıllık tahta yürüteç dikkat çekiyor.

Seyitgazi’nin Tarihinden Örnekler Burada

son Milli Eğitim Bakanlığı Des-tek Hizmetleri Genel Müdürü geldi. Bu ziyaretler olunca, o yöneticilere söylüyorum.

Tabi sadece sizin çabanız-la zordur bu işi yürütmek…

Mutlaka… Dışarıdan göründü-ğü gibi kolay bir şey değil..

Müzeye dair gerçekleştir-mek istedikleriniz, hedefle-riniz neler?

Bir protokol imzalandı; Eski-şehir’deki tüm okulların müf-redat programlarına konulacak müzemiz. Bütün öğrenciler gelecek eğitim-öğretim yılında burayı gezme fırsatı yakalaya-caklar. Hedefim bu projenin Es-kişehir’le sınırlı kalmaması. Ön-celikle çevre iller olmak üzere

Türkiye’deki tüm okulların öğ-rencilerinin müzemizi ziyaret etmesini isterim.

Bir de şunu isterim; borla ilgili iş yapan tüm firmalar gelsinler, burada stand açsınlar... Para fi-lan da talep etmiyorum. Yeter ki müze zenginleşsin. Hatta isterlerse standlarını bile ben kendim kurarım, yeter ki gel-sinler.

Bor firmalarının bu mü-zeden haberi var mı?

Çoğunun var. Ama asıl sorun şu; Türkiye’de ürünlerinde bor kullandığını söyleyen firmaların bazıları aslında hiç kullanmıyor, ürünlerinde bor yok. Bor made-ninin sadece adını kullanıyor.

Bir nevi “bor tüccarları” mı var sektörde?

Evet, öyle de diyebiliriz… Şim-di ben desem ki ‘Gel burda ürü-nü teşhir et’. Çekinirler. Çünkü o türün test edilince içinde bor olmadığı ortaya çıkacak!

Page 30: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 56 - - 57 -

MİNERAL VE METALLERİN GÜNLÜK KULLANIMI

Page 31: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 58 - - 59 -

MADENCİLİK VE ÇEVRE

Son üç-dört yıl içinde ülkemizde nükleer santrallerin tekrar gündeme gelmesiyle, özellikle de 28 yıl önceki Ukrayna-Çernobil ve iki yıl önceki Japonya-Fukuşima olay-ları örnek gösterilerek, nükleer enerjinin “eksi”leri tartışılmaktadır. Bu “eksi” ör-neklere mühendis gözüyle baktığımızda, Çernobil tesisinin günümüz standardlarına göre çok eksikli ve çok eski bir teknoloji ile kurulmuş dolayısı ile kapatılmış olması gerektiğini, Fukuşima’daki tesisin ise en büyük depreme karşı yapısal açıdan daya-nıklı ama tsunami etkisine karşı dışarıdan

gelecek suya karşı güvenlik pompalarının sadece 4-5 metre daha yüksekte yapılmış olması gerektiğini görmekteyiz.

Bu kısa bilgi notunda, dünyadaki nükleer enerji tesislerinin sayısı ve enerji sağlama-daki rolü üzerinde durulmayacak; ancak, ülkemizdeki nükleer enerji tesislerinin ku-rulması konusundaki gelişmeler ile ilgili genel hatırlatma sonrasında, “yeşil ener-ji” olarak tanıtılan toryum ve ülkemizdeki toryum kaynakları ile ilgili özet bilgi veri-lecektir.

Türkiye'de Nükleer Enerji Konusu ve Toryum Hakkında

Dr. Caner ZANBAK - Türkiye Madenciler Derneği Çevre Koordinatörü

955 yılında ‘Atom Enerjisinin Barışçıl Amaç-larla Kullanılması’ amacıyla toplanan 1.Ce-nevre Konferansından sonra, Türkiye’de 1956 yılında Başbakanlığa bağlı bir “Atom Enerjisi Komisyonu” kuruldu ve Türkiye 1957’de Bir-

leşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA)’nın üyesi oldu.

Türkiye’de ilk nükleer çalışma ve araştırmalar ise 1962’de İstanbul’da Küçükçekmece gölü kıyısında kurulan 1 MW’lık TR-1 araştırma reaktörüyle başla-dı. (1980’ler de bu reaktörün gücü 5 MW’a çıkarıl-dı (TR-2).1962 yılında Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezince 1 MW gücünde TR-1 adında ‘Havuz’ tipi bir deney reaktörü işletmeye alındı ama elektrik üretimi amacıyla kurulması tasarlanan nük-leer santrallerle ilgili ilk etütler 1967-1970 yılları ara-sında yapıldı.

1970 yılında Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) kuruldu ve TEK’e bağlı olarak kurulan Nükleer Enerji Dairesi 1972 yılı başında çalışmaya başladı. Bu bağlamda nükleer santral sahası için yapılan fizibilite ve yer araştırmaları sonrasında en uygun yerler olarak; Mersin-Akkuyu, Sinop-İnceburun, ve Kırklareli-İğne-ada sahaları belirlendi.

TEK tarafından yapılan çalışmalar sonrasında, li-sanslama otoritesi olan Başbakanlık Atom Enerjisi Komisyonu 1976 yılında Akkuyu Sahası için “yer li-sansı” verildi.

Türkiye, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasını 1980 yılında imzalayıp onaylayarak nükleer silah imal etmeyeceğini ve bunların yayılma-sına da aracı olmayacağını taahhüt etti.

Eylül 1984’de, Başbakan Turgut Özal’ın, “nükleer santralların imalatçı firmalarla oluşturulacak bir or-taklık vasıtasıyla kurulması, 15 yıl süreyle işletilmesi ve tüm borçların enerji satışlarıyla geri ödenmesin-den sonra devredilmesi” tarzında yaptığı öneri, nük-leer santral projesine önemli bir boyut kazandırdı.

1984 yılında OECD Nükleer Enerji Ajansı (NEA)’ya üye olan Türkiye’de 1986’da meydana gelen Çernobil nükleer santral kazasının yarattığı olumsuz ortam dolayısıyla nükleer santrallerle ilgili çalışmalar askı-ya alındı. 1988 yılında TEK Nükleer Santraller Daire-si Başkanlığı kapatıldı.

Yaklaşık onbeş yıllık bir duraklama sürecinden son-ra,1990’ların sonuna doğru elektrik enerjisi üretmek üzere nükleer güç santralı yapımı için çalışmalar hız kazandı.Ekim 1992’de TEK, dünyadaki belli başlı nükleer santral imalatçısı firmalara bir mektup ya-zarak, 2002 yılında devreye girecek şekilde, 1000 MW gücünde bir veya iki üniteli nükleer santralın Tür-kiye’de anahtar teslim veya Yap-İşlet-Devret olarak kurulması için teknik ve mali konularda bilgi istedi.

Ocak-1993 tarihinde, Akkuyu Nükleer Santralı Proje-si Resmi Gazete’de yayınlanarak tekrar yatırım prog-ramına alındı.2002 yılı sonlarında, Başbakanlığa bağlı lisanslama otoritesi olarak görev yapmakta olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Enerji ve Ta-bii Kaynaklar Bakanlığına bağlandı.

Akkuyu Nükleer Santralı için Ekim 1996 ‘da açılan ihaleye Ekim 1997 ‘de verilen teklifler sonrasında çı-kan politik kargaşa sonrasında ihale hükûmet tara-fından belirsiz bir tarihe bırakılmıştır.

Kasım 2004 tarihinde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba-kanlığı ve TAEK, inşasına 2007 yılında başlanacak, toplam 5000 MWe’lik üç nükleer reaktör yapılacağını açıkladı.

2006 Nisan ayında, Türkiye’nin ilk nükleer santralı sahası olarak Sinop’un seçildiği açıklandı ve 18 Mart 2008 tarihinde Nükleer Güç Santrallerinin Kurulma-sına yönelik Enerji Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelik Resmi Gazete’de yürürlüğe girdi.

İlk nükleer santral yapılması için bugüne kadar dört kez ihaleye çıkıldı. 2008 yılında yapılan son ihale de iptal edildi.

12 Mayıs 2010 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti Hü-kümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda, 4800 MWe toplam kurulu güce sahip VVER 1200 tipi 4 re-aktörlü bir Nükleer Güç Santralinin (NGS) Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma” imza-lanmıştır.

3 Mayıs 2013 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Hükü-meti ile Japonya Hükümeti arasında Sinop’ta, 1100 MWe’lik 4 reaktör ünitesiyle 4.400 MWe toplam kuru-lu güce sahip, bir NGS tesisine ve işletimine dair an-laşma imzalanmıştır.

Türkiye’de Nükleer Enerji Tesisi Kurulmasına Yönelik Çalışmalar

1

Yukarıda özetlenen tarihçeden de anlaşılacağı üzere, Türkiye nükleer enerji üretimi üzerine ilk çalışmaya başlıyan az sayıdaki ülkelerden biri olmasına rağmen, nükleer enerji kullanım konusunda hiçbir yol katedememiştir.

TARİHÇE

Page 32: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 60 - - 61 -

MADENCİLİK VE ÇEVRE

Uranyum - Temel Nükleer Yakıt Hammaddesi

Günümüzde nükleer güç santralle-rinde yakıt olarak kullanılmaktadır. Doğadaki uranyumun binde yedisi (%0.71) bölünebilme yeteneğine sa-hip (fisil) Uranyum-235 izotopu içe-rir. Doğal uranyumlu yakıt ağır su (döteryum-hidrojenin bir izotopu) ile soğutulan reaktörlerde kullanılmak-tadır. Hafif su ile soğutulan reaktör-lerde ise zenginleştirilmiş uranyum yakıtı kullanılmaktadır. Zenginleşti-rilmiş uranyum, doğal uranyum için-deki Uranyum-235 izotopu oranını artırmak amacıyla zenginleştirme iş-lemi ile elde edilmektedir.

Toryum da Bir “Nükleer Enerji” Yakıtıdır

Toryum da, nükleer santral tesis-lerinde kullanılabilen, bir “nükleer enerji” yakıtıdır. Ancak, yakıt olarak kullanımı, uranyumdan çok farklıdır. Toryum, doğada bulunduğu haliyle, radyoaktivite artışı ve nükleer zincir reaksiyonu ortaya çıkarmaz.

Toryumun sürekli bir nükleer re-aksiyon verebilmesi için, bir başka radyoaktif madde tarafından “nötron bombardımanı” ile tetiklenmesi ge-rekir. Toryum yakıtlı bir reaktörün çalışması için, Toryumun yoğun rad-yoaktiviteli Uranyum (U235) ve/veya Plutonyum (Pu239, Pu241) izotopları ile nötron bombardımanı gerekir. Bu işlem sonucunda, düşük radyoaktivi-teli Toryum, bugünki nükleer santral-lerde kullanılan, yüksek radyoaktivi-teli Uranyuma (U233) dönüşür.

Uranyum ve Toryum yakıtlarının temel farklılıkları:

•Uranyum yakıtlı reaktörler yan ürün (nükleer atık) olarak yüksek radyoaktiviteli Plutonyum da üretir. •Toryum yakıtlı reaktörler ise yan ürün olarak Plutonyum üretmez ve de Uranyum yakıtlı reaktörlere göre daha az “uzun yarılanma süreli” rad-yoaktif yan ürün (atık) üretir.•Toryum yakıtlı reaktörlerde zincir

nükleer reaksiyon olmadığından do-layı, reaktörlerde “çekirdek erimesi” olasılığı sıfıra yakındır. •Ancak, “toryum yakıt” hazırlama teknolojisi “uranyum reaktörü yakıt-ları”na göre daha az gelişmiştir, •Reaktöre yüklenecek olan Toryu-mun yakıt olarak aktivasyonu sonu-cu ortaya çıkan Uranyumun (U233) nükleer silah yapımında kullanılması mümkündür.

Toryumun Enerji Yakıtı olarak“-Çevre Dostu-Yeşil Enerji” Nitelen-dirilmesi Konusu:

•Uranyuma göre, doğadaki halinde radyoaktivitesi, saldığı sadece alfa ışınları bir kağıt tarafından bloke edi-lebilir düzeyde, çok zayıf olmasına karşılık, enerji verimliliğinin daha fazla olması, •Toryumun sadece bir izotopu var-dır; dolayısı ile yakıt olarak kullanma açısından, uranyum gibi karmaşık “yakıt zenginleştirme” işlemine gerek bulunmaması,•Toryumu aktifleştirmek için, mevcut nükleer santrallerden çıkan, yüksek radyoaktiviteli yan ürünlerin (nükle-er atıkların) enerjisinin kullanılarak geri kazanımı/azaltılması açısından Toryum yakıtlı reaktörler daha çevre dostu olarak nitelendirilebilir. Ancak, Hindistan, Çin ve Japonya dışında, Toryum yakıtlı nükleer reaktör inşa-atının varlığı rapor edilmemektedir. Bunun temel nedeni olarak, mevcut nükleer santralların uranyum yakıtlı olmaları ve uranyum yakıtlı santral lobisinin “değişime direnmesi” düşü-nülmektedir.

Toryumun Son yıllara kadar Nükleer Santrallarda Kullanıl-mama Nedeni (genelde politik):

•Toryum doğada Uranyuma nazaran daha çok bulunur olması nedeniyle, uranyum kaynakları tükendiğinde, ikame nükleer yakıt kaynağı olarak görülmekte idi ancak,•1940’ların sonlarında ABD’de zen-gin uranyum kaynakları bulunması ve de •ABD ordusunun soğuk savaş sü-

recinde atom bombası yapmaya yönelik Plutonyum ihtiyacı için,

1950’lerin ortalarında toryum yakıtlı nükleer reaktör teknolojisinin geliştirilmesinden vazgeçildi. Ancak, nükleer silahlanmadan vazgeçilmiş olması, son yıl-larda Uranyum kaynaklarının azalması ve de mevcut santrallerdeki nükleer atık stoklarının artması ve de diğer nedenlerden dolayı, Toryum yakıtlı santrallere geçiş çabaları hız kazanmış bulunmaktadır.

TORYUM:

•Yeryüzünde nadir bulunan Aktinitler Grubunda yer alan radyoaktif bir elementtir.•1828 yılında İsveçli Jöns Berzelius tarafından keşfe-dilmiştir. •Atom numarası: 90•Atom ağırlığı: 232•Yoğunluğu: 11.7 gr/cm3

•Gümüş beyazı renkli, metalik •Toryum, genelde, monazit (Ce, La, Th, Nd, Y) PO4 mineralinden elde edilir. •Monazit:•Nadir toprak elementleri, Barit, Florit minerallerini içeren kompleks cevher yataklarında bulunur, ve•titanyum ve zirkonyum mineralleri içeren kum ya-taklarındaki cevherin işlenmesinde yan ürün olarak elde edilir.•Halen dünyada, sadece toryum üretimine yönelik Monazit elde etmek için işletilen bir maden yoktur. •Monazit, iri kristalli granitlerde (pegmatit) de bulu-nan bir mineraldir. Granitik yeraltı kütleleri ile ilişkili kaplıca sularındaki radyoaktivite (genelde kaplıca su-larında “radyum” olarak analiz edilir) monazitlerdeki doğal toryumun bozunma ürünüdür.

Türkiye’deki Görünür Toryum Potansiyeli:

•Varlığından Sözedilen Oluşumlar (Eskişe-hir-Sivrihisar ve Malatya-Hekimhan-Kuluncak)

Türkiye’de Toryum varlığı ile ilgili konular MTA’da 1957 yılında gündeme getirilmiş ve ilk arazi çalışma-ları 1959 yılında başlatılmıştır.

•MTA’nın ilk çalışmaları sonucunda Eskişehirili Siv-rihisar ilçesinin kuzey batısında Kızılcaören köyü yö-resinde Toryum varlığı belirlenmiştir. 1970’li yıllarda toryum amaçlı, 1981-84 yılları arasında ise toryuma ilaveten florit (CaF2), barit (BaSO4) ve nadir toprak elementlerine (CeO2, La2O3, Nd2O3) yönelik etütler MTA tarafından tamamlanmıştır. 2840 sayılı devletçe işletilecek madenler yasasına göre bu yatakların (rad-yoaktif minerallerin) işletim hakkı, bulma hakkı saklı kalmak kaydıyla Eti Holdinge devredilmiştir.

Toryum da, nükleer santral tesislerinde kullanılabilen, bir “nükleer enerji” yakıtıdır. Ancak, yakıt olarak kullanımı, uranyumdan çok farklıdır. Toryum, doğada bulunduğu haliyle, radyoaktivite artışı ve nükleer zincir reaksiyonu ortaya çıkarmaz.

Türkiye’de Toryum varlığı ile ilgili konular MTA’da 1957 yılında gündeme getirilmiş ve ilk arazi çalışmaları 1959 yılında başlatılmıştır.

Page 33: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 62 - - 63 -

MADENCİLİK VE ÇEVRE

•Sivrihisar’daki nadir toprak elementleri ve toryum kompleks cevher yatağında yaklaşık %0.21 tenörlü, 380 bin ton görünür ThO2 rezervi saptanmıştır. Tenörün dağılımı homo-jen olmadığından tüm sahayı kapsayacak bir harita çıkarılamamış, dolayısı ile fizibiliteye yönelik bir veri mevcut değildir. Saha, nadir toprak elementleri, barit ve florit içerdiğin-den, yatağın kompleks cevher olarak değer-lendirilmesine ve toryumun yan ürün olarak kazanılmasına yönelik ciddi/kapsamlı çalış-maların yapılması gerekir. Cevherin zengin-leştirilmesiyle ilgili teknolojik sorunlar henüz tam olarak çözülmüş değildir. MTA, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ve Eti Holding tarafından yapılan teknolojik deneyler, yatağın doğrudan toryum olarak değerlendirilmesini başaramamıştır. (Kaynak: MTA websayfa bil-gileri).•Diğer taraftan, Malatya-Hekimhan-Kulun-cak’ta da damarsı yapıda toryum içeren Brito-lit minerallerinin bulunduğu tesbit edilmiştir.

•Diğer Potansiyel Alanlar:

Doğada bulunuşu açısından, görünür rezerv-leri oluşturan cevherler içindeki Toryum var-lığı (ThO2) genelde binde bir-iki (% 0.1-0.2) gibi çok düşük tenörlerde olmasından dolayı, eğer “nadir toprak elementleri” için araştırma yapılmıyorsa, genelde gözden kaçmaktadır. Jeokimyasal araştırmalarda, % 0.1 (binde bir) seviyesinde düşük konsantrasyon limitleri ile analizlerin yapılması halinde:•Fosfat, barit, Florit cevherleşmelerinin bulun-duğu yörelerde,•Granitik yeraltı kütleleri (Uludağ Masifi gibi) ile ilişkili, iri kristalli granitler (pegmatit) ve benzeri kayaçların metamorfik oluşumlarının bulunduğu yörelerde,•Titan, zirkon mineralleri içeren kum yatakla-rının bulunduğu yörelerde

toryum içeren başka cevher sahalarının bu-lunması olasıdır.

TORYUM Üretimi ve Türkiye’deki Kay-nak Potansiyeli Hakkında Özet Bilgi

•Halen dünyada, sadece toryum üretimi-ne yönelik olarak işletilen bir maden yoktur. Toryumun “belirgin bir emtia pazarı bulun-madığından” dolayı, toryum içeren cevher kı-sımları, madenlerde atık (pasa) olarak depo-lanmaktadır. •Ülkemizdeki Toryum cevherlerinin Eskişe-hir-Sivrihisar ve Malatya-Hekimhan-Kulun-cak’ta varlığından söz edilmektedir (MTA); ancak, işletilebilirliği konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. •İşlenmiş Toryum fiyatı (ThO2, %99,99 saflık-ta) 2011 yılında 252 $/kg idi (ancak, bu saf-lıkta satış 2012’de sonlandırılmıştır-2012 USGS Mineral Commodities Report) . •Sivrihisar’daki nadir toprak elementleri ve toryum kompleks cevher yatağında yaklaşık %0.21 tenörlü, 380 bin ton görünür ThO2 rezervi saptanmıştır. •Bu yataklarda %100 verimli cevher zen-ginleştirmesi halinde elde edilebilecek ThO2 miktarı yaklaşık “800 ton”dur (380,000 ton x 0,0021).•Bu ThO2 ’nin toplam değeri en fazla “200 milyon USD” (800x1000kgx250$/kg) olarak hesaplanabilir.

ÖZETLE

Ülkemizde Toryum yakıtının hammaddesi için yeterli cevheri içeren jeolojik oluşumlar mevcuttur ve de gerektiğinde yeterli Toryum cevheri, stratejik kaynak olarak, üretilebilir. Ancak, ülkemizdeki Toryum cevher potansi-yelinin büyüklüğü, sosyal medya ortamlarında belirtildiği gibi,“milyarlarca dolar seviye-sinde değildir”.

Kaynaklar:Tokay, M., Erentöz, C., 1959, Türkiye’de Muhtemel Uranyum ve Toryum Bölgeleri, MTA Bülteni - Kaplan, H., 1977, Eskişehir - Sivrihisar - Kızılcaören Köyü YakınGüneyi Nadir Toprak Elementleri ve ToryumKompleks Cevher Yatağı, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Bülteni, Ankara - Özgenç, İ, 1993, Kızılcaören (Sivrihisar-Eskişehir) KarbotermalBastneazit-Fluorit-Barit Yatağının Jeolojisi Ve Nadir Toprak Element Jeokimyası, Türkiye Jeoloji Bülteni, C.36,1-11, Şubat - Özgenç, İ, Kibici, Y. 1994, Başören köyü (Kuluncak-Malatya) Britolit Damarlarının Jeolojisi ve Kimyasal-mineralojik Özellikleri, Türkiye Jeoloji Bülteni, C.37, 77-85, Şubat - Özbaş, K. E.. Hiçyılmaz, C., Özbayoğlu, G., 1995, Beylikahır Barit ve Fluorit Minerallerinin Zenginleştirilmesi, Endüstriyel Hammaddeler Sempozyumu, İzmir, 21-22 Nisan - Gültekin, A. H, Örgün, Y.,2000, Kizilcaören (Sivrihisar - Eskişehir) Yöresi Tersiyer Alkali Volkanitlerle Ilişkili Nadir Toprak Elementli Fluorit-Barit Yatakları, Anadolu Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, C.1 - Sayı 1 : 85-94 - Zararsız, S. , Tanrıkut, A., 2003.Türkiye’nin Nadir Toprak Elementleri ve Toryum Kompleks Cevheri Üzerine Yapılan Çalışmalar ve İleriye Yönelik Önlemler. TAEK Raporu. - Şen, P., Kuşcu, E., Ak, S.,2012, Nadir Toprak Elementler, Özellikleri, Cevherleşmeleri ve Türkiye Nadir Toprak Element Potansiyeli, MTA Ekonomi Bülteni, 13/1, 8 sayfa - Zanbak, C., 2014, Türkiye’de Nükleer Enerji ve Toryum Hakkında, Kimyasal Forum, T. Kimya Sanayicileri Derneği E-Bülteni, Mayıs. - NTV, 2009, Nükleer enerjinin Türkiye’deki tarihçesi, http://www.ntvmsnbc.com/id/25022241/ - TAEK, 2012, http://www.taek.gov.tr/nukleer-guvenlik/nukleer-enerji-ve-reaktorler/ - TC ETKB, 2013, http://www.nukleer.gov.tr/index.php/nukleer-santral-projeleri - USGS, 2012, Thorium, U.S. Geological Survey, Mineral Commodity Summaries, January, 2p.

Ülkemizde Toryum yakıtının hammaddesi için

yeterli cevheri içeren jeolojik

oluşumlar mevcuttur ve de

gerektiğinde yeterli Toryum cevheri, stratejik kaynak

olarak, üretilebilir. Ancak, ülkemizdeki

Toryum cevher potansiyelinin

büyüklüğü, sosyal medya ortamlarında

belirtildiği gibi,“milyarlarca

dolar seviyesinde değildir”.

Page 34: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 64 - - 65 -

kira, taşeron ve benzeri sözleşmelere dayanarak ruhsat sahasında madencilik faaliyetinde bulunabilmeleri, Mİ-GEM’in iznine bağlıydı. Ruhsat sahibi, rödovans söz-leşmesini, yapıldığı tarihten itibaren 1 ay içerisinde Mİ-GEM’e bildirmek ve uygun görüş almak zorundaydı. Bu arada 26.10.2003 tarih ve 25271 sayılı Resmi Gazete’de

yayımlanan Maden Kanunu Uygulama Yönetmeliği Deği-şikliği’nde “Ruhsat sahalarındaki madenlerin üretilerek değerlendirilmesi suretiyle üçüncü kişilere veya kuruluş-lara tasarruf hakkı sağlamak üzere ruhsat sahiplerinin bu kişilerle yapmış oldukları sözleşmeler Rödovans söz-leşmesi olarak kabul edilir.” denilmek suretiyle rödovans sözleşmesinden ne anlaşılması gerektiği belirtilmiştir

Yürürlükten kaldırılan 1985 tarihli Yönetmelik dönemin-de Maden Siciline tescil edilmiş rödovans sözleşmeleri

hakkında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına ruhsat sahibi ile rödovansçı arasındaki uyuşmazlıkları çözme yetkisi verilmişti. Ancak 2005 Tarihli Maden Kanunu Uy-gulama Yönetmeliği, rödovans sözleşmesiyle ilgili Ba-kanlığın (MİGEM’)in bu yetkisini kaldırmış; istisnai ola-rak Geçici 2.maddesiyle de Yönetmeliğin yürürlük tarihi olan 2 Şubat 2005 tarihine kadar MİGEM tarafından uy-gun görülmüş rödovans sözleşmelerinde Bakanlığın söz konusu yetkisini devam ettirmiştir.

Maden ruhsat sahibi ile üçüncü kişiler arasında 03.02.2005 tarihinden sonra akdedilecek rödovans söz-leşmelerine MİGEM’in hiçbir suretle muhatap olma du-rumu kalmamıştır. Bu tür sözleşmeler taraflar arasında borçlar-ticaret hukuku kurallarına göre yönetilmekteydi. Milli servet sayılan madenlerin rödovansla da olsa işlet-mesine Devletin hiçbir şekilde düzenleme getirmemesi tartışılabilir. Aslında kendine özgü niteliği olan rödovans sözleşmesinde taraflar arasındaki uyuşmazlıkları hâsılat kirasına ilişkin borçlar hukuku dizgesine göre çözmek her zaman adil sonuçlar vermemektedir.

Bu nedenle Rödovans sözleşmesinin kanun hükmüyle ayrıca düzenlenmesinde yarar vardır. Ne var ki 5995 sa-yılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 17. maddesi ile 3213 sayı-lı Maden Kanununa eklenen Ek 7.madde ile rödovans sözleşmesinden bahseden sadece bir maddelik özel dü-zenleme getirilmiştir. Maden Kanununun Ek 7.madde hükmü şu şekildedir: ”Maden ruhsat sahiplerinin, ruh-sat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları Rödovans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğa-cak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklar Rödovansçıya aittir. Ancak bu durum ruhsat sahibinin Maden Kanunu’ndan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.”

Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin Tanım-lar ve Kısaltmalar başlıklı 4/rr maddesinde “Rödovans Sözleşmesi; Ruhsat sahalarındaki madenlerin üretilerek değerlendirilmesi amacıyla üçüncü kişilere veya kuru-luşlara tasarruf hakkı sağlamak üzere ruhsat sahasının tamamı ya da bir kısmı için ruhsat sahiplerinin bu ki-şilerle yapmış oldukları sözleşmeleri ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Yönetmeliğin Rödovans İşlemleri başlıklı 100.maddesinde “Maden işletme ruhsat sahip-lerinin, ruhsat sahalarının bir kısmı veya tamamı için üçüncü kişilerle yapmış oldukları Rödovans sözleşmeleri ve bu sözleşmelerde yapılan değişiklikler, tarafların ta-lebi halinde devir ve intikal işlemlerinde bilgilendirme amacıyla maden siciline şerh edilir. Tarafların birlikte Rödovans sözleşmesinin iptalini talep etmeleri halinde de bu kayıtlar terkin edilir. Genel Müdürlük hiçbir şekil-de Rödovans sözleşmelerine taraf değildir.” hükmüne yer verilmiştir.

MADENCİLİK VE HUKUK

Maden Kazaları Karşısında Maden Ruhsat Sahibinin ve Rödovansçının Hukuki Durumu

Prof. Dr. Mustafa TOPALOĞLU - Avukat – YMM

1.RÖDOVANS SÖZLEŞMESİ İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER

Soma’da ruhsat hukuku Türkiye Kömür İşletmeleri Ano-nim Şirketine ait rödovansla işletilen maden sahasında 301 maden emekçisinin öldüğü ve 486’sının da yaralan-dığı büyük bir maden kazası yaşanmıştır. Türk sanayi tarihinin en büyük iş kazalarından olan bu elim kazadan sonra rödovans sözleşmesi kavramı Türk kamuoyunda bir kez daha gündeme gelmiştir.

Rödovans veya maden kirası sözleşmesi, ne Maden Ka-nununda ne de başka bir kanunda 2010 yılına kadar, özel olarak düzenlenmiş değildi. Ancak 3213 sayılı Ma-den Kanunu’nun 5177 sayılı Kanunla yürürlükten kaldı-rılan 28. Maddesinin gerekçesinde dolaylı da olsa rödo-vans sözleşmesine işaret edilmekteydi.

Yürürlükten kaldırılan 1985 tarihli Maden Kanunu Uygu-lama Yönetmeliğinin 32. maddesine 1990 yılında ekle-nen hükme göre, üçüncü kişi ve kuruluşların rödovans,

Page 35: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 66 - - 67 -

MADENCİLİK VE HUKUK

Bakanlar Kurulu tarafından 30 Mayıs 2014 tarihinde “İş Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Karar-namelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” TBMM’ye su-nulmuştur. Tasarıda alt işveren veya taşeronlaşmaya ilişkin Soma’da ya-şanan elim kazaya tepki olarak yeni bir takım hükümler öngörülmüş fa-kat 3213 sayılı Maden Kanunun Ek-7.maddesindeki özel düzenlemeden hiç söz edilmemiştir.

2.RÖDAVANSLI SAHALARDA 5995 SAYILI KANUN’DAN ÖNCEKİ HUKUKİ SORUMLULUK

a) Rödovansla İşletilen Maden Sa-halarında İş Hukukuna Göre İşve-renin Belirlenmesi

Rödovans sözleşmelerinde tarafların hak ve yükümlülükleri kanunen dü-zenlenmemiş olduğundan tarafların irade özgürlüğü çerçevesinde hazır-ladıkları sözleşme hükümleri kulla-nılmaktadır. Rödovans sözleşmeleri ismini maden ruhsatının kullanım hakkının bırakılması karşılığı maden ruhsat sahibine ödenen rödovans adlı kullanım bedelinden alır. Uygu-lamada rödovans bedelinin ödeme şekline ve tarafların iradelerine göre çeşitli türleri ortaya çıkmıştır. Maden hukuku uygulamasında, kul-lanılan birinci tip rödovans sözleş-mesinde, maden ruhsatı devredil-meden rödovansçı denilen işletmeci, karşı taraf olan maden ruhsat sahibi-ne rödovans bedeli ödemektedir. Bu türde hakkın kendisi değil, kullanıl-ması devredildiğinden hâsılat kirası-na benzer özellikler göstermektedir. Hatta Yargıtay kararlarında rödovans sözleşmeleri hâsılat kirasının bir türü olarak nitelendirilmektedir.

İkinci tür rödovans türünde ise ma-den ruhsatı işletmeciye devredilmek-te, ancak devreden önceki ruhsat sahibine de rödovans bedeli denilen kira bedeli ödenmektedir. Bazı du-rumlarda rödovans bedeline ilaveten başlangıçta peşin veya taksitli olarak devir bedeli de ödenmektedir. Bu

türde rödovans sözleşmesiyle ma-den ruhsatını devir alanın maden ruhsatını temellük kastı bulunmayıp, aslında ruhsat üzerindeki hakkın kullanılması devir alınmaktadır. Yar-gıtay ve doktrinde bu tür lisans devri niteliğindeki rödovans sözleşmeleri de hâsılat kirası sayılmaktadır. Ancak ikinci tür rödovans sözleşmelerinde ruhsatı devreden rödovans alacaklısı taraf, maden sahasında hiçbir faaliyet göstermemekte, işçi çalıştırmamakta hatta teknik nezaretçi bile atama-maktadır. Maden hukuku ve çalışma hukukuyla ilgili bütün tasarruflar, rödovans ödemekle borçlu ruhsatı devralan yeni ruhsat sahibi tarafın-dan yerine getirilmektedir.Dolayısıy-la maden ruhsatını devreden rödo-vans alacaklısının maden sahasında meydana gelen kazadan dolayı so-rumlu olması düşünülemez.

Maden kazaları bakımından asıl önemli olan rödovans sözleşmele-ri, rödovansçı veya rödovans öde-me borçlusunun maden ruhsatını uhdesine almadığı birinci tip rödo-vans sözleşmeleridir. Bu tür rödo-vans sözleşmesi, hâsılat kirasına benzer özellikler gösterse bile bazı hususlarda hâsılat kirasından farklı değerlendirmeler yapılmasını gerek-li kılmaktadır. Zira maden sahası-nın rödovansla işletmesi tamamen devredilse bile, 3213 sayılı Maden Kanunu’na göre teknik nezaretçi ata-mak ve diğer güvenlik önlemlerini almak yükümlülüğü ruhsat sahibine aittir. Madencilik Faaliyetleri Uygu-lama Yönetmeliği’nin 111/c madde-sinde teknik nezaretçinin belirttiği eksiklikleri yerine getirmeyen ruhsat sahibinin sorumlu olduğu açıkça be-lirtilmiştir. Bu bakımdan ruhsat sahi-bi, maden sahasının tamamını iha-leye çıkarıp rödovansla devrederek rödovansçı ile kendisi arasında asıl işveren – alt işveren ilişkisi bulunma-sa bile, meydana gelen iş kazasından sorumlu tutulmaktadır. Bu anlamda ruhsat sahibinin söz konusu maden sahasında işçi çalıştırıp, çalıştırmama-sı da önemli değildir. Ermenek İlçe-sinde ruhsat sahibi Kömür İşletmele-ri A.Ş.(KİAŞ)’ın rödovansla işlettirdiği

kömür ocağında meydana gelen gri-zu patlamasında ölen işçilerin yakın-larının açtığı tazminat davasında iş güvenliği uzmanı bilirkişi KİAŞ’ı %20 kusurlu bulmuştur. Davaya bakan Ermenek Asliye (İş) Mahkemesi de söz konusu bilirkişi raporunu hük-me esas alarak meydana gelen zararı rödovansçı ile birlikte KİAŞ’ı müte-selsilen ödemeye mahkûm etmiştir. Söz konusu mahkeme kararını tem-yizen inceleyen Yargıtay özel daire-si hukuka uygun bularak onamıştır (Yargıtay 21.HD., 05.02.2008 gün ve E.2007/10061, K.2008/1612).

Ancak ruhsat sahibinin rödovansla işletilen maden sahasına sadece tek-nik nezaretçi ataması onu asıl işve-ren sayarak iş kazalarından dolayı rödovansçı ile müteselsilen sorumlu tutulması için yeterli değildir. Zira teknik nezaretçinin görevi işçi sağlığı ve iş güvenliğinden ziyade madenin teknik olarak işletilmesini denetle-meye yöneliktir. Böyle bir durumda ruhsat sahibi maden sahasını kiraya veren ihale makamı konumundadır. Kendisi teknik nezaretçiden başka kiraya verdiği sahaya ilişkin işçi ça-lıştırmadığı için işveren sıfatına da sahip değildir. Hemen hemen rö-dovans sözleşmelerinin tamamına yakınında, rödovansçının gösterdiği kişi ruhsat sahibi tarafından teknik nezaretçi olarak atanmaktadır. Res-mi bordrolarda ruhsat sahibinin işçi-si olarak gözüken atanan bu teknik nezaretçinin ücreti bile rödovansçı tarafından karşılanmaktadır. Yargıtay Yüksek 21.Hukuk Dairesi sonraki tarihli kararlarında teknik nezaretçi ataması yapan ruhsat sahibinin bun-dan dolayı asıl işveren sayılamaya-cağını belirtmiştir. Yüksek Dairenin 01.10.2013 gün ve E. 2013/9505K. 2013/17722 sayılı kararı “Somut olayda davalılar arasında düzenle-nen Rödovans Sözleşmesinde davalı Ş... Madencilik San. ve Tic. A.Ş.’nin sahibi olduğu maden ocağının işle-tilmesini hukuku ve mülkiyeti uhde-sinde kalmak kaydıyla 2 yıl süre ile sahada bulunan taşınır ve taşınmaz mallar ile tesisleri kira karşılığında kullanmasına izin vererek ve kendi-

sinin atamak zorunda olduğu teknik ne-zaretçiyi temin etmesi ile daimi nezaretçi bulundurması kaydıyla davalı Ö... Maden-cilik Nak. ve Turizm San. ve Tic. A.Ş.’ ye vermesi nedeniyle davalılar arasında ku-rulan hukuki ilişkinin asıl işveren- alt işve-ren ilişkisi olarak değerlendirilmesi müm-kün değil” şeklindedir.

Benzer şekilde, ruhsat sahipleri bazen ma-den ruhsat sahasının bir kısmında kendi çalışırken diğer kısmını hâsılat kirasıyla diğer bir kişi ya da şirkete rödovans ola-rak vermektedir. Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin 131.(4) madde-si “Teknik nezaretçinin, ruhsat sahasının tamamına yapılan bir atamadan sonraki bir tarihte ruhsatta belirli bir alan ve gere-kirse kot belirtilerek başka bir işletmeciye/Rödovansçıya verilen bir alan için işlet-meci/Rödovansçı adı belirtilmek suretiyle, atama ruhsatalanındaki işletmeler için yenilenebilir.” Demek suretiyle bu duruma işaret etmiştir. Ruhsat sahibi ile rödovansçı arasında teknik nezaretçi atamadan başka bir ilişki yok ise ve her iki taraf bağımsız-lığını koruyor ise asıl işveren alt işveren ilişkisi doğmaz. Hatta ruhsat sahibinin tek-nik nezaretçiden başka rödovans bedelini

esas üretimi tespit etmek için bir denetçi eleman görevlendirmesi halinde de durum değişmez.

Buna karşılık bazı durumlarda rödovans sözleşmesinde sadece teknik nezaretçi ata-ması yapılmamakta aynı zamanda ruhsat sahibi işin yönetimi ve denetimi hakkında da yetkili kılınmaktadır. Böyle bir durumda alt işveren asıl işveren ilişkisinin doğduğu tereddütsüz bir şekilde kabul edilmektedir. Bu hususta Yargıtay sözleşme ile oluşturu-lan hukuki ilişkinin araştırılmasını istemek-tedir. Eğer bu ilişkide rödovansçının ba-ğımsız hareket etme imkânı kısıtlanmış ve ruhsat sahibinin üretime müdahale bulun-ma imkânı varsa bu durumda asıl işveren alt ilişkisinin varlığından söz edilir. İlgili Yargıtay kararı şu şekildedir: “Davacı şirket ile T. A.Ş. arasında düzenlenen sözleşmede üretimin bir plan dâhilinde yürütülme-si amacıyla kontrollerde bulunmak üzere bir yetkili bulundurmaktan başka, ruhsat sahasındaki faaliyetlerin teknik ve emni-yet yönünden denetimi için ayrıca fenni nezaretçi atayacağı düzenlenmiş, işyerini devralan şirketçe bir maden mühendisi istihdamının sağlanması da ayrıca karar-laştırılmıştır.

Rödovans sözleşmelerinde tarafların hak ve yükümlülükleri kanunen düzenlenmemiş olduğundan tarafların irade özgürlüğü çerçevesinde hazırladıkları sözleşme hükümleri kullanılmaktadır.

Page 36: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 68 - - 69 -

MADENCİLİK VE HUKUK

Sözleşme içeriğine göre davacı şirketin Ma-den Kanununun 31. maddesinde yer alan fenni nezaretçi bulundurma yükümlülü-ğünün sınırlarını aşan denetim ve gözetim yetkisi söz konusudur. Öte yandan, dosya içeriğine göre davacı şirketin muhtelif yer-lerde beton santralleri bulunduğu, bu sant-rallere gerekli hammaddeyi kira sözleşmesi ile devrettiği maden sahasından sağladığı, hâsılat kiracısının bağımsız olarak tasarruf-ta bulunma yetkisinin kısıttanmış olduğu ve hammaddenin üretiminden satış aşaması-na kadar denetim ve gözetim yetkisinin işi devreden şirkete ait olduğu anlaşılmaktadır. Mevcut olgulara göre davacı şirkete ait beton santralleri ile devredilen maden sahasından hammadde sağlanmasına ilişkin işlerin aynı ekonomik amacın gerçekleştirilmesine yöne-lik bir işletme kapsamında oldukları sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda dava dışı şirkete işletme kapsamındaki işin bir bölümü verilmiş olup, devreden şirketin işverenlik sı-fatı devam ettiğinden söz konusu sözleşme ile asıl işveren-alt işveren ilişkisinin doğ-duğunun kabulü gerekir.” Yargıtay 21.HD., 21.06.2005 gün ve E.2005/791, K.2005/6574. Maden işletmelerinde asıl işveren - alt işve-ren ilişkisi kurulması ancak yardımcı işler bakımından söz konusu olabilir. Yardımcı işler de maden üretim faaliyetlerinin dışında-ki yemek, temizlik ve ulaşım gibi iş ve hiz-metlerdir. Bu yardımcı iş ve hizmetlerin gö-rülmesine ilişkin hizmetler de, iş, vekâlet ve istisna sözleşmelerinin konusu olup, hâsılat kirasının dışındadır. Asıl işle ilgili olarak yapı-lan rödovans sözleşmelerinde asıl işveren alt işveren ilişkisi için gerekli olan “işletmenin ve işin gerekli kılması veya teknolojik ne-denlerle uzmanlık gerektiren iş olması” un-surları da çoğu zaman gerçekleşmemektedir. Zira Yargıtay’ın emsal kararlarında alt işve-ren ilişkisi için sadece teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren iş unsurunun varlığını aramaktadır. Yüksek Mahkeme, kararların-da işletmenin ve işin gerekli kılması unsu-runu göz ardı etmektedir (Yargıtay 9.HD., 05.05.2008 gün ve E.15362, K.11408; Yargıtay 9.HD., 13.10.2008 gün ve E.32916, K.26551,). Yargıtay’ın bu görüşü hukuk doktrininde haklı olarak eleştirilse de, Yüksek Mahkeme bu konudaki uygulamasını kararlı bir şekilde devam ettirmektedir.

Bu bakımdan, olan hukuk açısından tekno-loji gerektiren bir maden işletmesi ile normal

bir maden işletmesinin ikisinin bir arada ve aynı anda bulunması pek mümkün gözük-memektedir. Yine de bir maden sahasında ruhsat sahibinin yüksek teknoloji gerekti-ren altın işletmeciliğini rödovansla yaptır-tıp, kalkeri kendisinin işletmesi gibi ayrık bir durumda asıl işveren – alt işveren ilişki-si mevcut olabilir. 4857 sayılı İş Kanununun 2.maddesinin 6.fıkrasına göre, asıl işveren konumundaki ruhsat sahibi, rödovansçının işçilerinin uğradığı iş kazaları ve meslek has-talığından doğan tazminat alacaklarından alt işveren konumundaki rödovansçı ile birlikte müteselsilen sorumludur. Yüksek Mahkeme, fabrika inşaatının çatısını yapan alt işverenin işçilerinin iş kazasından doğan tazminat ala-cağı için benzer bir sonuca ulaşmıştır.

b) Muvazaalı Rödovans Sözleşmesi

Özellikle maden işletmelerinde ruhsat sa-hipleri maden çıkarma ve üretme işlerini rö-dovans sözleşmesi akdettikleri kişilere dev-retmekte ve fakat rödovansçı maden üretim işini tamamen ruhsat sahibinin emir ve ta-limatlarına göre gerçekleştirmektedir. Hatta yeterli teknik donanıma sahip olmayan rödo-vansçı, ruhsat sahibine ait araç ve makinaları kullanmaktadır. Burada rödovansçı bağımsız olmadığından, asıl amaç hizmet temini değil, işçi teminidir. Böyle bir durumda da muvaza-alı iş ilişkisinden söz edilir ve çalışan işçiler baştan beri ruhsat sahibinin işçisi olarak de-ğerlendirilir.

Rödovanslı sahalarda alt işveren asıl işve-ren ilişkisinin kurulması zor olduğundan, işyerinde bu şekilde bir örgütlenmenin ku-rulması muvazaa görüntüsü yaratmaktadır. Bu nedenle alt işveren konumundaki rödo-vançının işinde çalışan işçiler doğrudan üst işveren ruhsat sahibinin işçileri sayılır. Bunun sonucu olarak söz konusu işçiler ruhsat sa-hibinin işçilerinin sahip olduğu işçilik hak-larından ve özellikle sendikal güvencelerden yararlanırlar. İşçilik haklarının içerisinde rö-dovansçının işçilerinin iş kazası ve meslek hastalığından doğan alacakları da söz konu-su olabilmektedir.

Yargıtay, rödovans sözleşmesi ile işletilen bir sahayı rödovansçı şirketin ortakların bir kıs-mı ya da tamamı aynı başka bir şirkete dev-redilmesi halinde işletme bütünlüğü-kardeş şirket ilişkisi oluştuğunu ve devralan ikinci şirketle birinci şirket arasındaki tüzel kişilik

perdesi kaldırılarak devralan ikinci şirketin devreden birinci şirketin iş-çilerinin işçilik haklarından sorumlu olduğuna karar vermiştir (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 13.04.1993 gün ve E.1992/11117, K.1993/3693).

c) Rödovanslı Sahalarda Kaçak Üretim

Yine Yargıtay TKİ Genel Müdürlü-ğünün rödovansla devrettiği bir ma-den sahasında kaçak kömür üretimi sırasında meydana gelen iş kazasın-dan dolayı rödovansçı ile birlikte sorumlu olduğuna hükmetmiştir. Yargıtay’a göre maden sahasında ya-pılacak her türlü kömür üretiminin denetim ve kontrolünü yapmak ruh-sat sahibinin yükümlülüğündedir. Bu yükümlülüğün gereği gibi yapılma-yarak sahanın işgal edilerek kaçak üretime uygun ortam sağlamasın-dan dolayı ruhsat sahibi sorumludur (Yargıtay 21. HD., 04.04.2006 Gün ve E. 2005/13632, K. 2006,/3529.).

d) Sosyal Güvenlik Hukuku Bakı-mından Rödavanslı Çalışma İliş-kileri

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun’a göre, SSK Başkanlığı, maden işletmesinin işve-renin kasti ya da işçi sağlığı veya iş güvenliğine aykırı kusurlu davranışı nedeniyle meydana gelen iş kaza-sı nedeniyle sigortalı işçi ya da hak sahiplerine ödediği bedel ile ileride ödeyeceği geliri işverenden açacağı rücu davası ile talep etme hakkına sahiptir.

5510 sayılı Yasanın 21.maddesinde işverene karşı açılacak rücu dava-larında “kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır” hükmüne yer verilmiştir. Ka-çınılmazlık, işyerinde mevzuatın ön-gördüğü bütün önlemler alınsa bile önlenmesi mümkün bulunmayan hal ve sonuçlar olarak tanımlanmaktadır. Ancak kaçınılmazlık konusunda Yar-gıtay’ın iki yüksek dairesinin görüş ve kararları farklıdır. Yargıtay 21.Hu-kuk Dairesi rücu davalarında kaçınıl-mazlık var ise işvereni %60 oranında sorumlu tutmaktadır. Yargıtay 10.Hu-kuk Dairesi ise, kaçınılmazlık olgu-

sunun bulunduğu rücu davalarında işvereni tamamen sorumluluktan kurtarmaktadır. Bize göre Yüksek 10.Hukuk Dairesinin yaklaşımı daha isabetli görünmektedir. Önemli olan iş ortamını korumaktır. 5510 sayılı yasanın da temel esprilerinden biri de işverenin sorumluluğunu sınırlan-dırmak olduğu dikkate alındığında bu sonuç yasa koyucunun da ama-cına uygun düşmektedir. Ayrıca bu sonucun işvereni iş güvenliği ve işçi sağlığı önlemlerini almaya daha da teşvik edici olacağını düşünmekte-yiz.

3. RÖDOVANSLI SAHALARDA 5995 SAYILI KANUN EK 7.MADDEYLE GETİRİLEN DÜZENLEMEDEN SONRAKİ DURUM

Türkiye’de her trajik olaydan sonra hemen bir tepki yasası yapmak ge-lenek haline gelmiştir. Bundan dört yıl önce, 18 Mayıs 2010’da meydana gelen ve 30 maden işçisinin göçük altında kaldığı elim maden kazasın-dan sonra Türk kamuoyunda büyük tepkiler ortaya çıkmıştır. Bu sırada kanunlaşmak üzere olan 5995 sayılı Kanun’a da iş sağlığı ve iş güvenli-ği ile ilgili birçok hüküm 3213 sayılı Maden Kanunu’na eklenmiştir. Bu hükümlerden birisi olan Ek 7.madde hükmünde “Maden ruhsat sahipleri-nin, ruhsat sahalarının bir kısmın-da veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları Rödovans sözleş-melerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumlu-luklar Rödovansçıya aittir. Ancak bu durum ruhsat sahibinin Maden Ka-nunu’ndan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.” denilmektedir.

Bu hüküm özellikle rödavansla ma-den sahalarını işlettiren kamu ku-rumlarını korumak için çıkarılmış gibi gözükmektedir. Ek 7.madde hükmü, maden ruhsat sahasının ta-mamında veya bir kısmında çalışan rödovansçıya işçi sağlığı ve iş gü-venliği ile ilgili bütün önlemleri alma yükümlülüğü yüklemektedir. Ruhsat sahibi bu hüküm sayesinde işçi sağ-

lığı ve güvenliği ile ilgili önlem alma yükümünden kurtulmuş olacaktır. Halen Kanunun 31.maddesine göre teknik ve daimi nezaretçiyi atama ve istihdam etme görevi ruhsat sahibine aittir. Atanan teknik ve daimi neza-retçi ruhsat sahibinin emir ve talimatı altında çalışmakta olup, ona karşı so-rumludur. Teknik nezaretçilerle rö-dovansçıları ilişkilendirmeden bütün sorumluluğu rödovançıya bırakmak eksik bir yasal düzenleme olmuştur.

Ek 7.maddenin yazımı da hatalı ol-muştur. Ek 7.maddede rödovans sözleşmelerinde sorumluluk rödo-vansçıya aittir denilmektedir. Anaya-sa Mahkemesi’nin içtihatlarına göre, kanun, özel kişiler arasındaki sözleş-melere müdahale edemez. Bu ifade, “rödovans sözleşmeleriyle işletilen maden sahalarında” olarak düzen-lenseydi hukuki olarak daha doğru olur ve yanlış anlaşılmalara yol aç-mazdı.

Hukuk doktrininde Ek. 7.madde ye-terince değerlendirilememiştir. Hatta ruhsat sahibinin rödovansla işletilen bir maden sahasında asıl işveren konumundan çıkarıldığı, maden ka-zalarından dolayı işçilere ve hak sa-hiplerine karşı ruhsat sahibinin so-rumluluğunun kalmadığı ve bütün sorumluluğun rödavansçıya yüklen-diği konusuna dikkat edilmemiştir. Henüz Ek 7.maddenin yürürlüğe girdiği 24.06.2010 tarihinden sonra meydana gelen bir maden kazasıyla ilgili bir yargı kararına rastlanılma-mıştır. Ancak Yargıtay Yüksek 22.Hu-kuk Dairesi, 2010 tarihinden önce rödovansla işletilen maden ocağında meydana gelen bir maden kazasın-da sorumluluğun belirlenmesine iliş-kin olarak “Öte yandan, her ne ka-dar 3213 sayılı Maden Kanunu’na 10.06.2010 tarihinde,5995 sayılı Kanun’un 17. maddesi ile eklenen Ek 7. maddesinde maden ruhsat sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları rödovans sözleşmelerinde, bu alanlarda ya-pılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve gü-venliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklar Rödovansçıya aittir.

Maden kazaları bakımından

asıl önemli olan rödovans

sözleşmeleri, rödovansçı veya

rödovans ödeme borçlusunun

maden ruhsatını uhdesine

almadığı birinci tip rödovans

sözleşmeleridir.

5510 sayılı Yasanın 21.

maddesinde işverene karşı açılacak rücu

davalarında “kaçınılmazlık ilkesi dikkate

alınır” hükmüne yer

verilmiştir.

Page 37: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 70 -

MADENCİLİK VE HUKUK

Ancak bu durum ruhsat sahibi-nin Maden Kanunu’ndan doğan sorumluluklarını ortadan kaldır-maz.” hükmü öngörülmüş ise de söz konusu hükmün yürürlük tarihi itibariyle somut olaya uygulanma imkânı bulunmamaktadır.” demek suretiyle Ek.7 maddenin uygula-nabileceğine dolaylı olarak vurgu yapmıştır (Yargıtay 22.Hukuk Daire-si 21.06.2013 gün ve E.2013/11392, K.2013/15054).

Bir rödovans sözleşmesinin Ek.7.maddenin kapsamına girebilmesi için muvazaalı olmaması gerekir. Ruhsat sahipleri asıl işveren sayıla-rak çalışanların maden kazalarından dolayı ileri sürecekleri iş ve sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan taleplerinden korunmak için görü-nüşte rödovans sözleşmesi yapma yoluna gidebilirler. Özellikle ruhsat sahibi ile üçüncü kişiler arasında ya-pılan sözleşmeyi taraflar rödovans sözleşmesi olarak ifade etmelerine rağmen rödovansçı tamamen ruhsat sahibinin emir ve talimatıyla bağlı ve ruhsat sahibinin organizasyonu çerçevesinde hareket edebilirler. Böyle bir durumda tarafların gerçek iradesi gerçekte rödovans sözleşme-si yapmak olmayıp sırf Ek.7.madde-den yararlanmak için görünüşte bir işlem yapmaktır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 19.maddesine göre görünüşte rödovans sözleşme-si olarak gözüken sözleşme muva-zaalı olduğu için geçerli olmadığın-dan 3213 sayılı Maden Kanunun Ek 7.maddesi kapsamında değerlendi-rilemez. Muvazaalı sayılan rödovans sözleşmelerinde ruhsat sahibi, Ek.7.maddeye göre işveren sayılmanın sonuçlarından kurtulamayacağın-dan maden kazasından dolayı zara-ra uğrayan işçiler ve hak sahiplerine karşı işveren olarak sorumludur.

Ek 7. Maddede rödovansla işletilen maden sahalarında iş hukukundan kaynaklanan bütün sorumluluk rödovansçıya bırakılmıştır. Kanun yukarıda açıkladığımız doktrin ve yargı kararlarına göre rödovansla işletilen sahalarda rödovansçının işçilerine karşı ruhsat sahibinin asıl işveren olma sıfatını ortadan kaldır-

mıştır. Bundan böyle ruhsat sahibi, asıl işveren olmayacağı için rödo-vansçının işçilerinin ücret, ikramiye, yıllık ücretli izin v.s. gibi iş kanun-larında düzenlenen işçilik hakların-dan sorumlu olmayacaktır.

Her şeyden önemlisi, Ek madde 7 ile ruhsat sahibi rödovansla işletilen maden sahalarındaki işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili her türlü idari mali ve hukuki sorumluluktan kur-tarılmıştır. Bu yeni düzenlemeden sonra maden ocaklarında grizu, toprak kayması ve her türlü iş kaza-sından dolayı ruhsat sahibi sorum-lu tutulamaz. Yine, ruhsat sahibi, maden işletmesinde çalışmaktan dolayı rödovansçının işçilerinin ya-kalanacağı meslek hastalıklarından dolayı da sorumluluktan kurtulmuş olmaktadır.

Ek madde 7 ile getirilen düzenleme-ye göre ruhsat sahibi işveren konu-mundan çıkarıldığı için, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun’a göre de sorumlu olmaktan çıkacaktır. Zira 5510 sayılı Kanuna göre ruhsat sahibin maden işletmesinde meydana gelen iş ka-zası ve meslek hastalığından dolayı Kurumun yaptığı ödemelerin ken-dinden rücu yoluyla istenebilmesi için işveren sıfatına sahip olması gerekir.

Ruhsat sahibinin rödovansla saha-larda iş hukukundan ve işçi sağlığı ve iş güvenliği hukukundan doğan sorumluluktan kurtarılmaları bir gü-vence yaratacaktır. Ruhsat sahipleri böyle bir sorumluluktan kurtulmuş olmaları nedeniyle rödovans uygu-lamasına daha olumlu bakacaklar-dır. Bu suretle daha fazla maden sahası işletmeye açılacak, katma de-ğer yaratılacağı gibi, bölgenin istih-damına olumlu katkı sağlayacaktır.

Ancak, işçi tarafından bakıldığında ise durum hiç de öyle parlak değil-dir. Her şeyden önce ülkemiz uygu-lamasında rödovansçıların işçi sağ-lığı ve iş güvenliğine yeterli önem verdiği söylenemez. Sorumluluktan tamamen kurtulan ruhsat sahibi, bu önlemlerin alınması konusunda ar-

tık rödovansçıyı denetlemeyecektir. Özellikle iş kazaları meydana geldi-ğinde ruhsat sahibinin rödovançıyla birlikte müteselsilen sorumluluğu ortadan kaldırıldığında, mağdur işçi yada hak sahipleri sadece rödovans-çıyı muhatap almak zorundadırlar. Büyük boyutlara ulaşan tazminat alacaklarının çoğu zaman ruhsat sa-hibine göre ekonomik olarak daha güçsüz olan rödovansçıdan tahsil edilebilmesi mümkün olmayabilir.

Bu nedenlerle, Ek 7.madde hükmü iş hukuku ile işçi sağlığı ve iş güven-liği hukukunun bugünkü ulaştığı se-viyeden çok geri bir düzenlemedir. Bu düzenlemenin Anayasanın çalış-ma hakkı ve ödevi ile ilgili “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükselt-mek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği ön-lemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağla-mak için gerekli tedbirleri alır.” hük-münü içeren 49.madde hükmüne aykırı olduğu düşünülmektedir.

4. SONUÇ:

Rödovans sözleşmeleriyle işletilen maden sahalarında 5995 sayılı Ka-nunun yürürlüğe girdiği 24.06.2010 tarihinden itibaren meydana gelen maden kazalarından dolayı mu-vazaalı olanlar hariç olmak üzere ruhsat sahiplerini sorumlu tutmak imkânı kalmamıştır. Kanun koyucu 3213 sayılı Kanunun Ek 7. Maddesi-ni düzenlerken özellikle maden sa-halarını rödovansla işlettiren kamu kurumlarını hukuki sorumluluktan kurtarmak için bir madde koymak yoluna gitmiştir. Oysa rödovans sözleşmeleri bir maddeyle düzen-lenebilecek kadar basit bir hukuki kurum değildir. Ek 7.maddeye göre ruhsat sahibinin sorumlu olup ola-mayacağını bile belirlemek öyle ko-lay olmamaktadır. Böylesine karma-şık ve on binlerce işçinin istihdam edildiği rödovanslı çalışma ilişki-lerinin ayrı ve özel olarak bir yasa ile düzenlenme gereği hepimizin yüreğini kanatan Soma faciasından sonra bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Page 38: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 72 - - 73 -

AMAÇ VE KAPSAM

Bu yönetmelik bir maden işletme-cisine “İş Sağlığı ve Güvenliği Ya-sası” gereklerini nasıl yerine geti-receği hususunda kılavuzluk eder ve bir maden için “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yönetim Sistemleri”ni nasıl kuracağını gösterir.

Hangi tip madenler bu Yönet-melik kapsamındadır?

Bu yönetmelik Taş Ocakları, Kum Ocakları ve her türlü hafriyat ve kazı işleri dâhil olmak üzere işçi-lerin her hangi bir risk ve tehlike-ye maruz kalabileceği yeraltı veya açık işletme bütün maden işletme-lerini kapsar.

Bu Yönetmeliği Kimler Uygu-lar?

Bir maden işletmesi sahibi, işlet-mecisi veya yöneticisi veya işyerin-de bir işin kontrolü ile görevli olan kimseler bu yönetmeliğin uygulan-masından sorumludurlar. İşçilerin sağlık ve güvenlik temsilcileri de bu sorumluluğa dâhildir.

Yönetmelik nasıl uygulanır?

Bu uygulama yönetmeliğinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ve di-ğer yönetmeliklerle birlikteliği sağ-lamak için o kanun ve yönetmelik-lere de atıfta bulunulmaktadır.

İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Yö-netim Sistemlerinde Kimlerin Sorumlulukları Vardır?

İSG yasası bir işi yöneten yahut ta-ahhütle işletenlerin (maden sahibi veya maden işletmecisi dâhil) işçi-leri ve diğer personeli riske etme-mesini veya tehlikeye atmamasını, bunu önlemek için makul olarak uygulanabilir olan bütün önlem-leri almasını ister. İş yerinde risk ve işten doğan tehlikelerin makul bir şekilde önlenmesi ve minimize edilmesi gerekir.

Bunlara ilâveten bir maden işlet-mecisinin İSG yasası ve yönetme-likleri gereği şu zorunlulukları var-dır:

Derleyen: – Melih TURHAN - Maden Y. Mühendisi, İTÜ Maden Fakültesi Emekli “Maden Hukuku” Öğretim Görevlisi

MADENCİLİK VE HUKUK

Avustralya'da Madencilik Sektöründe İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatı(Devam Edecek)

İşbu makale Avustralya’da “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası”na (Work Health and Safety Act) dayanılarak çıkarılan Temmuz 2011 tarihli “Madencilikte İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri” (Work Health and Safety Management Systems in Mining) adlı uygulama yönetmeliğinin özet bir incelemesini içermektedir.

Gelecek sayıda işlenecek konular şunlar olacak:1 – Kapsamlı bir İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sisteminin Elemanları Nelerdir?2 – Bir İSG Sisteminde Ne Kadar Detay Gereklidir?3 – İSG Yönetim Sisteminin Geliştirilmesi

u yönetmelik işçi sağlığı ve iş güvenliği ko-nusunda kanun ve yönetmeliklerin gerek-tirdiği standartlara erişebilmek için onay-lanmış pratik bir yoldur. Kanunda belirtilen şartlarda sorumluluk ve görevleri kimlerin üstlenmesi ve ne şekilde yapmaları husu-

sundaki uygulama kural ve hükümlerini içerir. Avustral-ya “Milli Maden Güvenliği Çalışma ve Yönetim Grubu” ile birlikte bir Çalışma Grubu tarafından hazırlanmış olan Commonwealth anlaşmalarına uyum için daha önce halkın bilgisine sunulan bu yönetmelik Avustral-ya Eyalet Hükümetleri Ortak Konseyince kabul edilmiş ve15 Temmuz 2011 tarihinde “İşyerleri Seçilmiş Konse-yi” tarafından da imzalanmıştır.

B

•Etkin bir “İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Yönetim Sistemi”ni oluşturmak, geliştirmek, belgelendirmek ve uygu-lamak.•Bütün tehlikeli durumları belirleyip, kaza ve risk taşıyan işlemleri makul bir şekilde önleyici önlemler almak.•Bütün belli başlı maden kazalarını belirleyip riskleri değerlendirmek ve kazalar için kontrol ve yönetim plan-ları hazırlamak.•Acil kurtarma planları yapıp bunları gereğinde uygulamak.

Risklerin Yönetimi

Bir madende risklerin etkin bir şekil-de kontrolü için her maden işletmeci-sinin “Risk Yönetim Yöntemi” olması gerekir. Bu yönetmelik İSG Yöneti-mi Sistemlerinin nasıl oluşturulacağı,

madencilik faaliyetleri ile ilgili riskle-rin nasıl kontrol edileceği ve yöneti-leceği konusunda yol göstermekte ve yardımcı olmaktadır.

Danışma

Bir maden işletmecisi İSG Yönetim Sistemi’nin geliştirilmesi ve tamam-lanması için kendi işçilerine olduğu gibi, işletmenin bazı işlerini yapan diğer müteahhit ve taşeronun yetki-li kişilerine de danışmalıdır. Bu da-nışma, işbirliği ve koordinasyon için yönetmelikler ve diğer mevzuatta da madde ve hükümler vardır.

Şema.1 İSG yönetmeliğinde sorumlu-luklar ile Yönetmelik arasındaki iliş-kiyi detaylı bir şekilde göstermekte ve açıklamaktadır.

Page 39: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 74 - - 75 -

MADENCİLİK VE HUKUK

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ

“İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Siste-mi” (İSGYS) nedir?

Bir maden için (İSGYS) ilk önce güvenli (emniyetli) çalışmayı sağlamalıdır. Bu sis-tem kompleks maden işletmeciliğinin risk-lerini önleyici bir çok kapsamlı ve detaylı yöntem ve politikayı birlikte getirir.

Maden işletmecisine belli bir yöntemin uy-gulanmasında, istenilen sağlık ve güvenlik seviyesine ulaşılmasında sistematik olarak yardımcı olan bir vasıtadır.

İSGYS aynı zamanda maden işletmecisinin herkese iş yerinde “Sağlık ve Güvenlik Ön-lemleri”nin nasıl uygulanacağını gösterme-sine yarar. Bunlar:

•İşyeri ve civarında madenle ilgili işleri ya-pan müteahhit ve taşeron işçileri•İşletme dışı bir organizasyondan herhan-gi bir sertifika alınması icabettiğinde•Bilinen endüstri standartları ile işletmenin metotlarının mukayesesi icabettiğindeOlabilir.

İSGYS kayıt altına alınmalıdır. Bu dökü-manlar okunabilir, kolay anlaşılır ve eri-şilebilir olmalıdır. Basit bir dille yazılmalı, yabancı işçiler varsa onların anlayacağı dil-den tercümeleri de olmalıdır.

İSG yönetim Sistemi niçin gereklidir?

Maden işletmeciliği birçok risk içeren, de-ğişen ortamlarda yapılan, iş icabı dinamik ve tehlikeli bir iştir. Bu sektörde kazalar şu şekilde gruplandırılabilir:

•Olasılığı yüksek belli başlı (önemli) ve sık olan maden kazaları•Diğer endüstri dallarında da sık rastlanan olasılığı yüksek belli başlı (önemli) kazalar•Birçok iş çevresinde sık rastlanan kazalar•Yeni ve beklenmeyen kazalar (Madende şartların ani değişmesiyle oluşan kazalar)

Birçok maden işletmesinin kendine göre güvenlikle ilgili politikaları, planları yön-temleri vardır. Bunlar işçilerin sağlık ve güvenlikleri ile ilgili kuralları, riskleri etkin olarak yönetebilmek için entegre bir sis-tem dahilinde bir araya getirirler. İşveren için bu entegre sistemde boşluk olmaması

ve sistemin koordineli bir şekilde çalışması önemlidir.

Belli başlı (Önemli) maden kazaları-nın yönetimi

İSG Yönetmeliğinin 9.1.4 maddesi aşağıda-ki hallerde her türlü faaliyet, yöntem, tesis, yapı, usul, durum, madde ve şartlarda belli bir zamanda birden fazla ölüm riskini taşı-yabileceğini belirtmektedir.

•Zemin ve katmanların duraysızlığı (Gö-çük)•Su basması ve sel•Maden Kuyuları, ocak giriş, çıkış ve nak-liyat işleri•Yollar ve nakil araçları çalışan alanlar•Hava kalitesi, toz ve diğer hava kirliliği•Yangın ve Patlama•Gaz püskürmesi •İyonlaşma yoluyla ışınım (radyasyon)

Başlıca (önemli) maden kazaları bu şekil-de gruplanıp ayrılmışlardır çünkü her bir grubun oluşlarında madencilik faaliyetleri ile özel ilgileri vardır. Her birinin olma ih-timali az olsa bile gerektiği şekilde ve iyi kontrol edilmediği takdirde gerçekleştiğin-de çok ciddi sonuçlara ve zayiata neden olabilirler.

Maden kazaları ile ilgili riskler her ne ka-dar her zaman belirgin (aşikâr) değilseler de sistematik olarak bir şekilde kontrol edilebilir ve yönetilebilirler. Onlar hem tek tek değerlendirilmeli ve hem de gruplar olarak birlikte değerlendirilmelidir. Çünkü olaylarda birinden ötekine geçişler olabilir.

Başlıca maden kazalarına ait bir yönetim planının maden işletmecisine bütün diğer riskli konuların yönetiminde istenilen yar-dımı sağlamakta faydası olur. Böyle du-rumlar aşağıdaki şekilde etraflıca belirlen-meli ve kaydedilmelidir.

•Kazayı belirleme ve riskleri değerlendir-me yöntemi olmalıdır.•Risk kontrol önlemleri belirlenmeli ve•Kontrol önlemlerinin uygulanma ve uy-gulanmama nedenleri kaydedilmelidir.

EK “A” her önemli maden kazası ile ilgili olarak kaza yönetim planı yapılırken gözö-nünde bulundurulması gereken detayları vermektedir.

Bir maden için (İSGYS) ilk

önce güvenli (emniyetli)

çalışmayı sağlamalıdır.

Bu sistem kompleks maden

işletmeciliğinin risklerini önleyici bir çok kapsamlı

ve detaylı yöntem ve politikayı

birlikte getirir.

İSGYS aynı zamanda

maden işletmecisinin

herkese iş yerinde “Sağlık

ve Güvenlik Önlemleri”nin

nasıl uygulanacağını

göstermesine yarar.

Maden Kazası Türü

Zemin duraysızlığı (Göçük)

Su basması ve sel

Maden Kuyuları, Ocak giriş/çıkış ve nakliye işleri

Yollar ve Nakil Araçlarının manevra alanları

Risk değerlendirmesinde göz önüne alıacak hususlar ve kontrollerin seçimi

Planlama, İşletme ve madeni Kapatma faaliyetleri * Yerel jeolojik yapı* Kayaç özellikleri ve bunun zemin stabilitesine etkisi ve gerilimler* Muhtemel deprem faaliyeti (doğal veya yapay)* Maden açıklıklarının (boşlukların) boyutu ve şekli* Topuk boyutları, kayaç cinsi ve plandaki yerleri* Daha önce işletilmiş ve terk edilmiş yerler (eski imalat)* Çökme ve oturmalar (kontrollu veya kendiliğinden basınç ile)* Drenaj şekilleri, yeraltı suyu rejimi, su geliri ve su atımı yöntemleri* Patlatma dizaynı, kontrol ve uyarı yöntemleri* Ölçüm yöntem ve ekipmanları* Tahkimat türü, yapısı, kalitesi ve kontrolü* Zamanın tahkimata etkisi, çürüme ve paslanma* Boşluk ve Kazı yerlerinin belirlenmesi ve uyarılması* Sarsıntı ve Gerilmelerle ilgili raporlama yöntemleri ve uyarı ekipmanları ve bu verilerin analizi * Stok yerleri ve boşaltma noktalarının dizaynı, inşası, çalıştırılması ve bakımı * Üretilip boşaltılmış ayakların ramblesi için seçilen malzemenin özellikleri ve miktarının hesabı* Şiddetli gaz patlaması ihtimali ve oluşabilecek etkileri* Şevlerin stabilitesi (duraylılığı), özellikle geçit ve yollarda Acil durum testleri ve Uyarı düzenlemeleri için* Su basması ihtimali: Aşırı yağış durumlarında, seddelerin veya barajların çökmesi halinde * Potansiyel su patlaması ihtimali: Mevcut bir su birikiminden veya kullanılmayan eski imalattan,aynı damardan yahutta geçirgen katmanlar arasından sızan akifer suyu,ramble arasında birikmiş sular, sondaj deliği, yahut fay ve ezik, zayıf jeolojik formasyonlardan* Bütün muhtemel su gelirinin toplam miktarı ve debisi* Çalışılmış alanlara olan mesafe ve katmanların dayanıklılığı,ölçüm,kontrol ve numunelendirme teknikleri* Barajların, tailing havuzlarının, su kitlesi içeren sarnıçların, akışkan malzeme depolarının planlaması,dizaynı ve yerleri ile inşası* Her türlü potansiyel kaynağın en kötü senaryoya göre: Kayaç özellikleri, jeolojik zayıflıklarve benzer bilinmeyenler göz önünde bulundurularak belirlenmesi* Başka yerlerden su ve gaz veya başka bir madde birikimiyle oluşabilecek muhtemel seller.Dizayn, inşaat, işletme, bakım, tamir ve görevlendirme işleri için* Kuyu nakliyatı kontrolörü ile irtibat: Her kuyuya, personel nakliyatı yapılan yerlere giriş/çıkışlar* Yeraltı işletmelerinde kuyu , nakliye ve ulaşım yerlerinde yangınlar* Kuyu nakliyesinde beklenmeyen ve kontrol dışı hareket ve sapmalar* Nakliyenin aksaması, halat kopması kafes veya kova düşmesi* Kuyuya insan, techizat, malzeme ve tahkimat parçaları düşmesi* Güvenlikle ilgili techizatın bozulması, zarar görmesi ve bunların mümkün olan tamirleri* Kuyu nakliyatında yükü taşıyan halatlar* Aşırı yük, aşırı hız ve durma noktalarının kontrolü, önlenmesi ve düzenlenmesi ile diğer sınırlandırmalar* Halat gevşemesi, kayması, tanbur sıyırması ve denge halatı arızası hallerinde koruma,durdurma, önleme cihaz ve önlemleri* Acil durdurma dahil fren sistemleri, taşıyıcı sistemin serbest düşmesinin önlenmesi* Kuyu içinde her türlü tehlike için acil uyarı sistemi* Nakliye ile ilgili koruyucu techizat ve tesisat için yöntemler* Kuyu içinde taşıyıcı sisteme yükleme boşaltma esnasında saçılıp dökülmeleri önleyici önlemler.* Nakliye esnasında taşınan malzemenin düşmesi sonucu işçilerin muhtemel yaralanmaları* Nakliyenin durmasından kaçınma yolları* Kuyu nakliyesinin kuyu kulesi dışında otomatik yönetimiYolların dizaynı, inşası, kullanımı ve bakımı için * Faaliyet alanına herhangi bir rampa veya dik iniş var mı?* Kavşaklar: Buralardaki açılar, gidiş ve geliş yönlerinin bariyerlerle ayrılması, hız limiti* İşyerindeki muhtelif tipteki, ağır ve hafif tonajlı araçlar ile diğer hareketli makinalar arası,hız ayarı, görüş ve durma mesafeleri ayarı * Vasıtalarla yayalar arası trafiğin düzenlenmesi (Yönetim kadrosu ,tamir, bakım personeli ve diğer işçiler dahil)* Hareketli iş makinaları ile kamusal trafiğin kesişmesi ihtimali* Hareketli iş makinalarının ve mobil tesislerin sabit yapılara,havai ve yer altı enerji hatlarına,tünel duvar ve tavanlarına çarpma ihtimali* Uzaktan kumanda araçları (bilhassa yeraltında), tecrit alanlarının ve yaklaşımların kontrolü için* Yolların maksimum eğimi ve minimum genişliği, virajların dönüş çapları, kemerler, yol satıh malzemeleri özellikleri ve drenaj gereksinimi

EK “A” - ÖNEMLİ MADEN KAZALARI YÖNETİM PLANI - RİSK DEĞERLENDİRMESİ

Page 40: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 76 - - 77 -

MADENCİLİK VE HUKUK

* Hava durumunun yol yüzeylerine etkisi ve kontrol aralıkları* Ara sıra gerekecek hareketli ağır tesis ve makinaların karakteristikleri* Her iki doğrultuda (ileri ve geri) görüş hattı ve uzaklığı * Park yerleri ve şoförlerin araçlara ulaşımı Tesis, kapalı yerler ve havalandırma sisteminin dizaynı için* Maksimum motor kapasitesi ve muhtemel diğer kirleticiler ile ilgili olarak temiz hava temin amacıyla gerekli hava miktarının hesabı* Tozun ve diğer kirleticilerin türü, (kimyasal ve biyolojik olarak), insan sağlığına zararlı ve riskoluşturabilecek doğal ve yapay kaynaklardan gelen kirleticiler. (doğal olarak mevcut asbest dahil)* Kirleticilerin atmosfere salınım limitleri.Zehirli ve boğucu gaz ve tozlarınmaksimum emisyon değerleri (oksijen yetersizliği)* Kirli havaya maruz kalma müddeti (bilhassa sekiz saatten uzun vardiyalarda)* Hava kalitesi kontrol cihazları ve yöntemlerinin belirlenmesi* Limit aşımı ve tehlike sınırı alarmı* Havalandırma sistemi planı (Hava miktarlarını ve hayati destek altyapısını gösteren, örneğin fanları,kapıları, güç merkezlerini)* Hava giriş ve çıkış yerleri (muhtemel kirli hava katılımı ve sirkülasyon kesişmesini önlemek için)* Hava kirliliğini önlemek veya düşürmek için ilâve temiz hava basma veya kirli havayı devreden çekme sistemleri* Havalandırma ayar ve kontrol sistemlerinin karışması riski* Gereğinden fazla kontrol ve yöntemler havalandırma sistemini kısmenveya tamamen felç edebilir.* Çalışma yerlerinin temiz hava yollarına veya bağlantılarına maksimum uzaklığı* Zehirli, boğucu ve tehlikeli hava ile birlikte oluşan diğer zararlar (örneğin yanıcı ve parlayıcı maddelerin havalandırma sistemine karışması)* Bilhassa kömür madenlerinde ayakta dolaşan havanın geçişini önleyen engeller* Kapanmış,terk edilmiş eski göçüklerden temiz hava sirkülasyonuna karışmalar veya sızıntılarİnşaat, işletme, tamir ve bakım alanları ve faaliyetleri için* Muhtemel yangın, tutuşma ve patlama kaynakları * Yanıcı, tutuşup parlayabilen ve patlayıcı maddelerin depolarının, giriş/çıkış yolları ve havalandırma yollarına göre konumları* Tutuşup parlayabilen malzemenin kullanımı ve ısı kaynakları* Yangın, gaz çıkışı ve patlama algılama ve önleme sistemlerinin cinsi ve yerleri* Olay anında gereken acil kurtarma techizatının hazırlığı* Muhtemel patlayıcı toz birikim yerleri ve madenin diğer yerlerine yayılma olanakları* Gaz püskürmesi ihtimali olan yerler ve kaynakları* Toz birikimlerinin ve toz bastırıcılarının kontrolü, numunelendirilmesi ve analizi* Ocaklarda kullanılacak makina ve malzeme özellikleri:- Yanmaz ve patlamaya karşı korumalı diesel motorlar- Yanmaz ve anti-statik konveyör sistemi- Gaz ihbar ve uyarı sistemi- Gerçek güvenlikli ekipman, elektrik malzemeleri ve bağlantı elemanları- Yanmaz, sıcağa dayanıklı kapılar, hava perdeleri,sığınaklar ve kaçış yolları- Sığınak ve bunların tahkimatı ile diğer altyapısıDizayn, inşaat, kullanım, tamir ve bakım için* Madende çalışma yerlerinde yangına, patlamaya veya boğulmaya neden olabilecek konsantrasyonda gaz püskürmesi (doğal ve yapay bir kaynaktan)* Madende çalışılan veya terk edilmiş yerlerde gaz birikimi ihtimali* Çıkan gazın doğal bileşimi* Üretilen madenin gaz içeriği* Gaz katmanı basıncıDizayn, işletme, tamir ve bakım faaliyeteri için* Potansiyel radyasyon kaynakları (Doğal yahut İyonizasyon yoluyla)* Radyasyon seviyesi ve özellikleri* İyonlaşma ortamında ve techizatı ile çalışma prosedürü* Atık yönetimi planı* Atık yok etme yöntemleri* Radyasyon türü (alfa, beta, gama)* Radyasyona maruz kalma müddeti

Toz ve diğer hava kirliliği

Yangın ve Patlama

Gaz Püskürmesi

Radyasyon (İyonizasyon)

Bir İSG Yönetim Sisteminin Unsurları

Bir İSGYS’nin esas amacı madenin güvenli olarak çalıştırılmasını sağlamaktır. Riskleri belirtmeli ve madencilik faaliyetlerinin kar-maşıklığını göz önünde bulundurmalıdır. Kapsamlı bir İSG yönetim sistemi şunları içermelidir:

1.Politika-İşletmecinin iş güvenliği poli-tikası

2.Yönetim-İşletmenin teşkilat yapısı, sağlık ve güvenliği yönetenlerle ilişki-leri.

Bunların her birinin rolleri, sorumlulukları ve acil olaylarda görev alacak kişilerin or-ganizasyonu

3.Uygulama (operasyon)

Her bir operatörün ve kontrolörün şu sırayı izlemesi gerekir.•Çalıştırma•Alarm sistemi devreye girince inisyatif alma•Kapatma veya durdurma•Tecrit (İzole etmek)

4.Bakım Sistemleri

Takip edilecek koruyucu tamir, bakım program ve yöntemleri (techizat ve tesisatın bütünlüğünü bozmadan)

5.Kaza yönetim yöntemi

Sistemin bir açıklaması olmalı, bütün riskle-rin yönetimi için usul, önlem ve prosedürler bir bütünlük içersinde şunları içermelidir:* Kazanın belirlenmesi•Risk değerlendirmesi•Kontrolların gruplandırılıp seçilmesi•Güvenlik sisteminin gözden geçirilip ba-kılması•Yolların güvenliği•Teftiş ve uygulama deneyleri•Belli başlı (önemli) maden kazalarının yö-netim planları

6.Acil Kurtarma Planı-(Yerel yönetim ve kamu acil yardım servisleri ile danışma) şunları içermelidir:

•Daha önce olmuş Kaza ve risk değerlen-dirmelerinden yararlanılacak olanların listesi

•Gerekli acil kurtarma ekipmanı, yeterli personel, ilk yardım ve nakliye•Tahliye (boşaltma), çalışma yerinin tecridi işlemleri, alternatif çıkışlar•Etkinliği sağlamak için tatbikat ve pratik alıştırma çalışmaları•Kriz yönetimi ve kurtarma

7.İşçileri ve diğer ilgilileri haberdar et-mek ve çağırmak için iletişim organi-zasyonu şunları içermelidir:•İşçilerin güvenlikteki rolü•SG Yönetim Sistemi•Önemli maden kazalarında gerekli belirle-me ve değerlendirme ile alınacak önlemler•Acil Kurtarma planı•Yorgunluk, alkol ve uyuşturucu ile ilgili riskler için yönetim stratejisi•Bir vardiyadan diğerine bilgi aktarımı

8.Yeterlilik testleri ile tatbikat yapmak

9.Etki Yönetimi

Yöntemlerin tahkiki (araştırılması) ve rapor-lanması, kazanın sonuçlarının takibi, kurtar-ma operasyonunun ve işlemlerin ne derece etkin olduğunun izlenmesi

10.Rapor yönetimi

Bir İSG Yönetim Sistemi’nin başarılı olması-nı sağlamak için bilgilerin şu hususlarla kar-şılaştırılması ve göz önünde bulundurulması gerekir:

a)İSGYS’nin görevli personelinin ve yaptık-ları faaliyetin bir listesi yapılır.b)İşyerinin tanımı yapılır. Yöntem, dizayn kriterleri, ulaşım düzenlemeleri, yeni yapım veya daha önceki inşaat detayları dahildir.c)Yeni bir kazaya yol açmış olabilecek sis-tem değişikliklerid)İşletmede mevcut diğer müteahhit veya taşeron faaliyetlerinin koordinasyonu veya maden civarında çalışan başka herhangi iş-çilerin işe karışması ihtimalie)Techizat ve malzeme tedarik politikası ve temin yöntemlerif)Kanuni zorunluluklar, anlaşma ve kontrat-lar, sosyal taahhütler ve beklentiler.g)Gelişmelerin devamlı kontrolüh)İhtimal planlamaları yapılmalıdır. (Bilhas-sa acil kapatma durumları, tecrit yöntemleri, çalışma alanları, uyarı sistemlerinin işçilerin maruz kalabilecekleri özel sağlık tehlikeleri-ne karşı tetiklediği hareketler için)

Birçok maden işletmesinin kendine göre güvenlikle ilgili politikaları, planları yöntemleri vardır. Bunlar işçilerin sağlık ve güvenlikleri ile ilgili kuralları, riskleri etkin olarak yönetebilmek için entegre bir sistem dahilinde bir araya getirirler.

Maden kazaları ile ilgili riskler her ne kadar her zaman belirgin (aşikâr) değilseler de sistematik olarak bir şekilde kontrol edilebilir ve yönetilebilirler.

Page 41: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 78 - - 79 -

Page 42: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 80 - - 81 -

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Dokümanı-III

C. Cengiz GÖZTEPE - Maden Mühendisi - İş Güvenliği Uzmanı (A)

Risk Değerlendirmesi–I

1. Risk Değerlendirmesi ve Mevzuat

Risk Değerlendirmesi; 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nun orijinal metninde yer almamıştır. 78. maddede 2008 yılında yapılan değişiklikle, ilk defa kanun kapsamında “risk değerlendirmesi” ibaresi yer al-mıştır.

İş Kanunu’na dayanılarak yayınlanan diğer yönetmelik-lerin bazılarında doğrudan, bazılarında ise dolaylı olarak tanımı verilerek risk değerlendirmesinden bahsedilmiş-tir. Özellikle 09 Aralık 2003 tarihinde İş Kanununun 78. maddesine dayanılarak yayınlanan ve çerçeve yönetme-lik özelliği taşıyan, ancak, 25 Mayıs 2004 tarihinde yürüt-mesi durdurulan İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nde

hem tanım olarak hem de çerçevesi çi-zilen metinler halinde Risk Değerlendir-mesinden bahsedilmektedir.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Ka-nununda ise sistemi oluşturan temel kavram Risk Değerlendirmesi’dir. Bu kanuna dayanılarak yayınlanan yönet-meliklerin tamamında ise yine tanım ve/veya yapılacak işlemlerin çerçevesini çi-zen metinler şeklinde yer almaktadır.

İş Kanunu’nun 78. maddesinde “…. iş-yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği şartla-rının belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması, işyerlerinde kullanılan araç,

gereç, makine ve hammaddeler yüzünden çıkabilecek iş kazaları ve meslek hastalık-larının önlenmesi ve özel durumları sebe-biyle korunması gereken kişilerin çalışma şartlarının düzenlenmesi, …. iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda yapılacak risk değerlendirmesi” şeklinde yer alan işvere-nin Risk Değerlendirmesi yapma yükümlü-lüğü, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4. maddesinde “İşveren; risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.” ve 10. maddesinde “İş-veren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür.” şeklinde daha da netleştiril-miştir.

Kavramın daha da anlamlı hale getirilmesi bakımından, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanu-nunun 30. ve 10. maddelerine dayanılarak 29 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazete’de ya-yınlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Risk De-ğerlendirmesi Yönetmeliğinin amacı, “iş-yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden yapılacak risk değerlendirmesinin usul ve esaslarını düzenlemek” olarak belirtilmiştir.Söz konusu yönetmelikte Risk Değerlen-dirmesi; “işyerinde var olan ya da dışarı-dan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risk-lerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması ama-cıyla yapılması gerekli çalışmalar” olarak tanımlanmıştır.

2. Risk Değerlendirmesinin Genel Yapısı

İş Sağlığı ve Güvenliği sistemimizin iki ayaklı bir yapı üzerine kurulduğunu söyle-yebiliriz:

a. Koruyucu Önleyici Olmab. Çoğulcu Yaklaşım

Koruyucu Önleyici Olma; “iş kazası olma-dan olabilirliğini görüp önlem almak ve meslek hastalığı oluşmadan oluşabilirliğini görüp önlem almak” olarak yorumlanabilir.

Çoğulcu yaklaşım ise, çalışanların “iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda görüşlerini bildirmek” olarak yorumlanabilir.

Mevzuatı oluşturan irade, bu iki özelliği İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda değişik kelimelerle sürekli olarak tekrarlamaktadır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda ise sistemi oluşturan temel kavram Risk Değerlendirmesi’dir. Bu kanuna dayanılarak yayınlanan yönetmeliklerin tamamında ise yine tanım ve/veya yapılacak işlemlerin çerçevesini çizen metinler şeklinde yer almaktadır.

Koruyucu Önleyici Olma; “iş kazası olmadan olabilirliğini görüp önlem almak ve meslek hastalığı oluşmadan oluşabilirliğini görüp önlem almak” olarak yorumlanabilir.

Page 43: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 82 - - 83 -

İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı’nda, siste-min bu iki temel özelliğinin bir arada bulun-duğu tek çalışma ya da tek doküman vardır: Risk Değerlendirmesi.

Risk değerlendirmesinde, temel kavramları, “tehlike” ve “önlem” olarak özetlemek müm-kündür.

Çalışma ortamında var olan ya da oluşabile-cek tehlikelerin belirlenmesi ve oluşabilecek zararın “kabul edilebilir” ya da “kayıp veya yaralanma oluşturmayacak” seviyeye düşü-rülmesi, yapılacak çalışmaların temelini oluş-turmaktadır.

Gelinen bu noktada bir soru gündeme gel-mektedir. Risk Değerlendirmesini yaptık. Tehlikeleri ve önlemleri belirledik. Yeterli mi-dir? Bu sorunun cevabı, kesinlikle Hayır’dır. Risk Değerlendirmesi, başlı başına bir anlam ifade etmez. Tehlike – Önlem ikilisinde, ön-lemlerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Yani, uygulanması. Uygulamayı hangi dokü-manla yapacaksınız. Bu dokümanın adı ise Talimat’dır. Yani önlemlerin hayata geçiril-mesinin adı Talimat’dır. Çalışırken, iş yapar-ken dikkat edilecek sağlık ve güvenlik kural-larının yazılı olduğu belgedir, Talimat.

Burada, bir Risk Değerlendirmesi ile Tali-mat arasında ilişki söz konusudur. Risk De-ğerlendirmesi sonucunda, eğer, Talimat ya-zılmamışsa yapılan çalışma boş yere zaman kaybıdır, emek harcamasıdır, kâğıtların har-canmasıdır. Yani Risk Değerlendirmesi’nin bir anlam ifade etmesi isteniyorsa, kesinlikle Talimat yazılmalıdır. Başka bir deyişle, eş za-manlı yapılması gereken faaliyetler, üçlü bir grup haline gelecektir: Tehlike – Önlem – Ta-limat. Birbirinden, asla ayrılamaz üç kelime. Tabi ki, talimatı usulüne uygun olarak yaz-mak gerekir. Çalakalem yazılmış, kes yapıştır yapılmış, internetten indirilmiş ve hiç okun-mamış talimat örneklerini kullanarak değil, emek ve alın terinin karıştığı bir Talimat.

Olaya ters açıdan bakarsak; risk değerlendir-mesi yapmadan talimat yazılması ne anlama gelmektedir? Risk değerlendirmesi yapmadı-ğınız için tehlikeleri bilme şansınız yok. O halde, bilemediğiniz tehlikenin, bilemediği-niz önleminin, bildiğiniz uygulamasını yani talimatını yazıyorsunuz. Bir anlam ifade edi-yor mu?

3. Risk Değerlendirmesi Çalışmalarının Temel Özellikleri

İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği’nde;

-Risk değerlendirmesi ekibi oluşumu-Risk değerlendirmesi aşamaları o Tehlikelerin tanımlanması o Risklerin belirlenmesi ve analizi o Risk kontrol adımları-Risk değerlendirmesinin yenilenmesi-Büyük kaza önleme politika belgesi veya güvenlik raporu hazırlanması gereken işyer-lerinde risk değerlendirmesi-Birden fazla işveren olması durumunda risk değerlendirmesi çalışmaları-Asıl işveren ve alt işveren ilişkisinin bulun-duğu işyerlerinde risk değerlendirmesi-Çalışanların bilgilendirilmesi-Sektör, meslek veya yapılan işlere özgü ha-zırlanacak risk değerlendirmesi rehberlerinin özellikleri konularında ayrıntılı bilgiler veril-mektedir.

Yazının amacı bakımından, İş Sağlığı ve Gü-venliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği’n-de ayrıntılı olarak yer alan konular - bazı bö-lümleri için düzenleme yapılması gerekliliği konusu saklı kalmak kaydıyla - burada ayrıca irdelenmeyecektir.

4. Risk Değerlendirmesinde Yöntem

İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği “risk analizinde kullanılan yön-tem veya yöntemler” konusunda bir sınırla-ma getirmemiştir.

Ülkemizde, risk değerlendirme çalışmaların-da kullanılan çok sayıda yöntem bulunmak-tadır. En çok bilinen ve en çok kullanılan yöntemlerden bazıları kısa olarak:

- L tipi matris- X tipi Matris - What If- PHA- JSA- Check List- HAZOP- Başlangıç Tehlike Analizi (PHA)- İş Güvenlik Analizi (JSA)- What İf ..? - ………………………………….şeklinde sıralanabilir.

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Ülkemizde, özellikle 5’li matris yöntemi yay-gın olarak kullanılmaktadır. Bunların dışında bazı işyerlerinde FINE KINNEY, bazılarında ise HAZOP, tercih edilen sistemler arasında yer almaktadır.

Yöntem tercihinde esas olan, risk değerlen-dirmesini yapacak olan kişi/uzman/danış-mandır. Risk değerlendirmesinin yürütücü gücü olan, o işle görevlendirilmiş olan ça-lışan, kendince kolay olanı ya da alıştığı sis-temi uygulamaktadır. Güvenilir(!) kişilerin iş-veren veya konuyla ilgili çalışanı etkilemesi, yöntem tercihinde etkili olan bir diğer yoldur.

İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ise tercihini 3T lehinde kullanmıştır. Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından fi-nanse edilen İSGİP (Türkiye’de İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Koşullarının İyileşti-rilmesi Projesi - TR0702.20-01/001) kapsa-mında (2010 yılında başlatılıp 2012 yılı Şubat ayında tamamlanmıştır) yapılan eğitimler ve işyeri ziyaretlerinde 3T yöntemi öğretilmiş ve kullanılmıştır. Bugünlerde devam etmek-te olan “İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği-nin Geliştirilmesi Projesi - İSGİP Çıktılarının Yaygınlaştırılması Eğitimleri” kapsamında da aynı yöntem üzerinde durulmaktadır.

Yöntem tercihinde “dış kaynak” önemli bir rol oynamaktadır. Yabancı kişi ya da kuruluş-lardan eğitim alınarak ya da eserlerin tercüme edilmesi sonrasında, öğrenme gerçekleşmek-tedir. Yerli Eğiticilerin de tercihi bu yöndedir. Burada, küçük (!) bir ayrıntı, sürekli göz ardı edilmektedir; Yerli akademisyenler. Bilim adamlarımızın, uzun yılların emeği sonrasın-da ortaya koydukları ürün ya da ürünler, “dış kaynağa düşkünlük”, “dış kaynak güvenilir-liği”, “iç kaynağa güvenmemek” gibi “man-kurtlaşmış” bakış açısı nedeniyle görmemek ya da görememek ya da görmek istemeyiş ya da görememezliğe kurban edilmektedir. Ka-tılımcıların tamamının yerli olduğu bir sem-pozyumda değerli bir akademisyenimizin “ben tebliği “İngilizce” sunacağım, Türkçe anlatamıyorum” sözüne bir başka akademis-yenimizin “tamam ben çeviri yaparım” diye destek vermesi, sadece 4 (yazı ile dört) ya-bancının olduğu bir başka sempozyumda sunumların tamamının “İngilizce” yapılması gibi garabet sayılabilecek olaylar nedeniyle “dış kaynağa hayranlık”, “yerli akademisye-nin tercih edilmemesi”ni yadırgamamak ge-rekiyor. Aslı varken, taklidiyle uğraşmak ge-rekmez, doğal olarak.

Yerli kaynak konusunda bir örnek vermek gerekirse, Makine Mühendisleri Odası tara-fından yayınlanan “İş Sağlığı ve Güvenliği” adlı kitabında Prof. Dr. Alp Esin hocamızın önerdiği yöntemdir. “Esin Yaklaşımı” olarak adlandırabileceğimiz yöntemin ne işyerlerin-de ne de akademik çevrelerin yayınlarında kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Yanıldığımı görmek, beni mutlu edecektir.

5. Risk Değerlendirmesinin Algılanması

İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirme-si Yönetmeliği’nde Risk Değerlendirme Eki-bi’nin; “İşveren, İş Güvenliği Uzmanı, İşyeri Hekimi, Çalışan Temsilcisi ve değerlendirme yapılan bölümü ya da işyerindeki bütün bi-rimleri temsil edecek şekilde belirlenen ve işyerinde yürütülen çalışmalar, mevcut veya muhtemel tehlike kaynakları ile riskler konu-sunda bilgi sahibi çalışanlar”dan oluşturul-ması amir hüküm olarak yer almaktadır. Ay-rıca, işveren, ihtiyaç duyulduğunda bu ekibe destek olmak üzere işyeri dışındaki kişi ve kuruluşlardan hizmet alabilecektir. Yani eki-bin bir başka üyesi “danışman”dır.

Eğitim, kültür ve bakış açısı farklı kişilerden oluşan ekibin, çalışmayı sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için, temel bir bilgi düzeyinde buluşmaları gerekmektedir. Bu düzeyin özel-liklerini dört kelimeyle izah etmek gerekirse; Risk Değerlendirmesi; Basit, Anlaşılabilir, An-latılabilir, Algılanabilir olmalıdır.

Ekibin tamamının anlayacağı basitlikte olma-lıdır. Tercih yapmasını sağlayacak bir basitlik. Nihayetinde, işyerinde ve değişik kesimlerin temsilcilerinin (çoğulcu yaklaşım) katıldığı bir ekip söz konusu. Ayrıca, çalışanların da “mesleki riskler” konusunda bilgilendirilmesi Kanun’un, “çalışanların risk değerlendirmesi çalışması yapılırken ihtiyaç duyulan her aşa-mada sürece katılarak görüşlerinin alınması-nın sağlanması” yönetmeliğin amir hükümle-ri olarak yer almaktadır.

Akademik seviyede yapılacak çalışmalarda, asla “basit”likten bahsedilemez. Olabildiğin-ce çok parametrenin değerlendirildiği yön-tem ya da yöntemler, kesinlikle, daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır. Bilimsel çalışmalarda elde edilen sonuçların, işyerlerine aktarılma-sında, akademik seviyede değil, basit bir dil kullanılmalıdır.

İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ise tercihini 3T lehinde kullanmıştır. Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen İSGİP (Türkiye’de İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Koşullarının İyileştirilmesi Projesi - TR0702.20-01/001) kapsamında (2010 yılında başlatılıp 2012 yılı Şubat ayında tamamlanmıştır) yapılan eğitimler ve işyeri ziyaretlerinde 3T yöntemi öğretilmiş ve kullanılmıştır.

Gelinen bu noktada bir soru gündeme gelmektedir. Risk

Değerlendirmesini yaptık. Tehlikeleri ve önlemleri belirledik.

Yeterli midir? Bu sorunun cevabı,

kesinlikle Hayır’dır.

Eğitim, kültür ve bakış açısı farklı kişilerden oluşan ekibin, çalışmayı sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için, temel bir bilgi düzeyinde buluşmaları gerekmektedir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Risk

Değerlendirmesi Yönetmeliği

“risk analizinde kullanılan

yöntem veya yöntemler” konusunda

bir sınırlama getirmemiştir.

Page 44: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 84 - - 85 -

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Anlaşılabilir olmalıdır. Anlayamadığını nasıl anlatacak?

Ve algılama farklılığı doğurmamalıdır. “Ben, şöyle anlamıştım, öyle değil mi?” şeklindeki söylemler ve karışıklık oluşturabilecek so-nuçlar, doğurmamalıdır.

6. Risk Değerlendirmesinde Bilgi Akışı ve Uygulamalar

Yönetmelik, risk değerlendirmesinin; “tüm iş-yerleri için tasarım veya kuruluş aşamasından başlamak üzere tehlikeleri tanımlama, riskle-ri belirleme ve analiz etme, risk kontrol ted-birlerinin kararlaştırılması, dokümantasyon, yapılan çalışmaların güncellenmesi ve gerek-tiğinde yenileme” aşamaları izlenerek ger-çekleştirilmesi gerektiğinden bahsetmektedir.

Tehlikeleri tanımlamada ise çok sayıda ko-nuyla birlikte “meslek hastalığı kayıtları, iş kazası kayıtları, işyerinde meydana gelen ancak yaralanma veya ölüme neden olma-dığı halde işyeri ya da iş ekipmanının zarara uğramasına yol açan olaylara ilişkin kayıtlar ve ramak kala olay kayıtları”nın kullanılması gerekmektedir.

Doktora çalışması yapmakta olan bir Öğre-tim Üyesi, bildirisini sunduktan sonra bilgi akışı ile ilgili bir soruya verdiği cevap çok manidardır: Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan, iş kazaları ile ilgili bir yaptığı araştırmada kul-lanılmak üzere son on yılın (2012 öncesi) iş kazası ayrıntılı raporlarını talep eder. Altı ay cevap gelmez. Yeniden müracaat eder. Ge-len cevap, üç kelimedir: “Gizlilik Nedeniyle Veremeyiz”.

Akademisyenden esirgenen bilgiye, Risk Değerlendirme Ekibi’nin ulaşması mümkün müdür? O halde, istatistikî bilgi, risk değer-lendirmesinde kullanılamamakta, kullanılma-maktadır. Daha işin başında risk değerlendir-mesi çıkmaza girdi.

O halde nasıl yapılıyor?

Ekip üyelerinin o andaki psikolojik yapısı, ar-kadaşlarının etkisi-iknası, tehlike ile yüz yüze kalınması, iş kazası geçirmiş birini görmesi gibi faktörler tehlike derecesinin tespitinde en etkili yöntem olmaktadır.

Yukarıda anlattığımız örnekte olduğu gibi, kişisel tercihlerin ön planda olduğu risk de-ğerlendirmesi, ne derece sağlıklı olabilir?

“Siz merak etmeyin, ben hallederim” diyen “en çok bilen” ekip üyesi, kendi tercihle-ri doğrultusunda tabloları doldurup, diğer ekip üyelerine imzalattıktan sonra, çalışma tamamlanmış oluyor. Eh, artık bize de “bra-vo”, “hayırlı olsun” demekten başka bir şey düşmez(!)

Bir başka konu: “tehlike” ve “uygunsuzluk” kavramları. Tehlike ve uygunsuzluk, genel-de çok karıştırılan kavramlar. Örnek: kırık bir piriz ve açıkta kablo uçları. Şimdi soru şu: “kırık piriz”, “açıkta elektrik kablosu”, “elektrik”, “elektrik çarpması” tehlike midir, uygunsuzluk mudur? Yoksa her ikisi birden mi? Yoksa risk midir? Onu da unutmayalım.

Bir sohbet ortamında, iki yılını doldurmuş yapı işinde, “83 000 (yazı ile seksen üç bin) başlık tehlike tespit edildiği” belirtildi. Takdir, sizin olsun?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ya da özelinde İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Mü-dürlüğü “Risk Değerlendirme Rehberleri” ya-yınladı.

Değişik konularda olmak üzere 17 adet rehberin başlangıcında “Bu kontrol listesi, 20.6.2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile 29.12.2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği uyarınca risk değerlendirmesinin gerçekleştirilmesi süre-cinde yol göstermek amacıyla hazırlanmıştır. Kontrol listesi doğru bir şekilde uygulanıp, uygun olmadığını değerlendirdiğiniz konu-larda gerekli önlemler alındığı takdirde işyer-leriniz, sadece çalışanlar için değil müşteriler için de sağlıklı ve güvenli hale gelecektir.” denilmektedir.

Rehberlerde oluşturulan tabloda; “Konu Baş-lığı, Kontrol Listesi, Evet ☺, Hayır ☺, Alınması Gereken Önlem, Sorumlu Kişi, Tamamlana-cağı Tarih” sütunları yer almaktadır.

Yapılan kontrolün sonucu olarak tanımlana-cak sütunlarda; “Evet” (yanında sırıtan bir yüz) ve “Hayır, (yanında somurtan bir yüz) olarak yer alıyor. Kontrol Listesi’ndeki sorula-ra “Evet” veya “Hayır” diyeceksiniz. Ya evet, ya da hayır. Başka bir cevap yok. Bu cevap-lara, aynı anlama gelebilecek kelimeler ilave edelim: Evet/Var/Tamam ve Hayır/Yok. Ör-

nek: İşyerinin merdiveninden çıkıyorsunuz. Bazı basamaklar aşınmış. Basınca ses çıkıyor. Şimdi soru şu: Merdiven basamakları sağlam ve dayanıklı mı? Ne cevap vereceksiniz? Evet, deseniz olmaz, bazı basamaklar iyi durumda değil. Hayır, deseniz olmaz, bazı basamaklar sağlam. Üçüncü yolu yok mu bunun? Cevap verirken, somurtmak ya da sırıtmaktan başka alternatif olamaz mı? Var ama eksik/yetersiz, diye bir üçüncüsü olabilir mi?

Risk Değerlendirmesi’nin iki temel kavra-mının “tehlike” ve “önlem” olduğu yukarıda anlatıldı. İstatistikî bilgi akışının, yetersiz di-yemiyorum, olmadığı bir ortamda tehlikenin kazaya dönüşmesinde “nasıl bir sonuç” çıka-bileceğini tahmin etme şansımız yoktur. Bu durumda, en sağlıklı çalışma şekli, “tehlike-lerin sıralanması” ve olası zarar ya da hasar-ların tamamını ele alarak “tüm önlemler”in yazılmasıdır. Yani “tehlike-önlem” ikilisi.

Ancak, Risk Değerlendirmesi tanımında “teh-likelerden kaynaklanan risklerin analiz edi-lerek derecelendirilmesi” bir işlem olarak yapılma durumundadır. Yani, “önlem alma-da öncelik sırası”nın belirlenmesi gerekiyor. Öncelik sıralamasının, yönteme bağlı olarak, rakam, harf, şekillerle izah edilmesi gerekti-ğine inanıyorum. Ancak (yukarıdaki kelime-leri tekrarlayacağım) “istatistikî bilgi akışının, olmadığı bir ortamda” ne kadar sağlıklı olur?

7. Neden Bu Kadar Uzattım?

- Risk Değerlendirmesi yaparken; hiç yap-mayıp yeni başlayacakların nelerle karşılaşa-caklarını, daha önce yapanların hatıralarını canlandırmak,- Risk Değerlendirmesi yapanların ve yapa-cakların, “kulaktan dolma” “malumat”la de-ğil, “okuyarak” “bilgi sahibi” olmalarını sağ-lamak,- Bakanlık tercihi yöntem olan 3T’nin, Ba-kanlık açısından bakışı ve sahada 3T uygu-lamalarımızın (Madencilik) nasıl olduğunu anlatmanın girişi (Risk Değerlendirmesi II).

8. Nereden Faydalandım?

- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu- İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirme-si Yönetmeliği- Prof. Dr. Alp Esin Hocamızın İş Sağlığı ve Güvenliği adlı kitabı - Gördüklerim (doğal olarak yaptıklarım da)

Doktora çalışması yapmakta olan bir

Öğretim Üyesi, bildirisini sunduktan

sonra bilgi akışı ile ilgili bir soruya

verdiği cevap çok manidardır: Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan, iş

kazaları ile ilgili bir yaptığı araştırmada

kullanılmak üzere son on yılın (2012

öncesi) iş kazası ayrıntılı raporlarını

talep eder. Altı ay cevap gelmez.

Yeniden müracaat eder. Gelen cevap,

üç kelimedir: “Gizlilik Nedeniyle

Veremeyiz”.

Ancak, Risk Değerlendirmesi tanımında “tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi” bir işlem olarak yapılma durumundadır. Yani, “önlem almada öncelik sırası”nın belirlenmesi gerekiyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ya da özelinde İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü “Risk Değerlendirme Rehberleri” yayınladı.

Page 45: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 86 - - 87 -

Özellikle yer altı kömür ma-dencilerinin korkulu rüyası olan ve sinsi gaz olarak ta-bir edilen karbonmonoksit, renksiz, kokusuz ve tatsız bir gazdır. Bu yüzden kar-bonmonoksit gazı, 13 Ma-yıs 2014’te Soma’daki bir kömür ocağında 301 ma-dencinin ölümüne neden olmuştur. Molekül formülü CO olan karbonmonoksit (Şekil 1), bir karbon ve bir oksijen atomundan oluşur. Molekül ağırlığı 28.01 gr/mol olup, yaklaşık olarak hava ile aynı yoğunluktadır. Yoğunluğunun havanın yo-ğunluğuna çok yakın olması nedeniyle yer altı ocak ha-vası içinde her noktaya ya-yılmış şekilde bulunur. Çok düşük konsantrasyonlarda bile zehirleyici etkisi vardır. Maden yangınlarında mey-dana gelen ölüm olaylarının %90’ından fazlası karbon-

monoksit gazından kaynak-lanmaktadır.

Karbonmonoksit gazının in-san sağlığı üzerindeki etkisi, kandaki hemoglobin-kır-mızı kan hücrelerinde (al-yuvarlarda) bulunan, kanın oksijen ve karbondioksit taşıma işini yapmasında gö-revli, demir ihtiva eden so-lunum pigmenti-ile birleş-mesi ve başta beyin olmak üzere tüm dokulara oksijen yerine karbonmonoksit ta-şınmasıdır. Hemoglobinin karbonmonoksite karşı çe-kiciliği oksijene göre 250-300 kat daha fazladır. Bu ne-denle solunan havada çok az (<%0,005=50ppm) kar-bonmonoksit ve yeterli ok-sijen bulunsa bile kan kar-bonmonoksiti hızla absorbe eder. Solunan havada kon-santrasyonu artarsa, kana geçer ve oksijenin taşındığı

hemoglobine O2’den daha kolay bağlanır. Yani bütün CO’lar bitmeden O2 he-moglobine bağlanamaz. Bu bakımdan oksihemoglobin meydana gelemez ve kanda karboksihemoglobin artar, dokulara oksijen taşınamaz ve hücre ölümleri meydana gelir. CO, kanın hemoglobi-ninin merkez atomu demi-re bağlanarak ölüme sebep olur. Zehirlenme tablosun-da baş ağrısı, görme bo-zuklukları, uyku hali, zihni bulanıklık ve koma vardır. Yargı kabiliyeti bozulur ve sezgi kaybolur. Sonuçta ka-lıcı beyin hasarı meydana gelebilir. Ayrıca nevrasteni, depresyon görülebilir. Be-lirgin iyileşme durumunu oksijensizliğe ikincil gelişen ansefalopati takip edebilir ve organik psikozlar aylarca sürebilir, fakat sonu genel-likle iyi bitmektedir.

Beyin vücut kütlesinin yal-nızca % 2’sini oluşturur an-cak kan dolaşımına giren oksijenin % 20’sini tek ba-şına kullanır. Bu sebeple, beynimiz oksijen yetmezli-ğine son derece duyarlıdır. Her ne kadar kısa süreli oksijen yetmezliklerine di-renebilse de, mümkün ol-duğunca sürekli ve düzen-li CO ve CO2 gibi gazların bulunmadığı ortamda nefes (oksijen) almamız gerek-mektedir. İnsan beyni, kan ile taşınan oksijene her an ihtiyaç duyar. Karbonmo-noksit nedeniyle beyine ok-sijen akışının tamamen dur-ması sonucunda 5-10 saniye içinde bilinçsizlik ortaya çı-kar. Örneğin erişkin insan beyni oksijensizliğe yakla-şık 5-8 dakika, yeni doğan bebek ise maksimum 8-10 dakika dayanabilmektedir. Bu süreden sonra beyin hücreleri olan nöronların ölmeye başlaması ve kalı-cı beyin hasarı veya ölüm gerçekleşmesi kaçınılmaz-dır. Beynin ve elbette tüm

doku ve organların sürekli ve yeterli şekilde oksijen-lenmesi için insan bedenin-de solunum sistemi, kan ve kalp-dolaşım sistemi olmak üzere üç farklı sistem, bir-biri ile uyumlu ve yardım-laşarak çalışır. Solunum sis-temi solunan hava içindeki oksijeni burun delikleri, yutak, gırtlak, nefes boru-su ve hava yolları ile akci-ğerlere taşır. Akciğerlerde oksijen havadan kana ge-çer ve kandaki alyuvarların

içinde bulunan hemoglobin tarafından bağlanır. Oksijen bakımından zengin kan, kalp-damar sistemi ile vü-cuda dağıtılır. Ortamda kar-bonmonoksitin bulunması durumunda öncelikli ola-rak karbonmonoksit kana karışır ve dokulara yoğun bir şekilde karbonmonoksit pompalanır. Karbonmonok-sitin nefes yoluyla alınması ve kana karışarak insanı ze-hirlemesi Şekil 2’de şemati-ze edilmiştir.

Yeraltı maden işletmelerin-de ocak havası, atmosferik hava ile ocakta bulunan gazlar ve bunların karışı-mından oluşur. Yerüstün-den ocağa girerek işyerle-rine ulaşan havaya “giriş havası”, çalışma yerlerinde kirlenerek ocağı terk eden havaya da “dönüş havası” denilmektedir. Bu nedenle ocak havası temiz ve kirli hava olmak üzere iki gru-ba ayrılabilir. Ocaklarda henüz kirlenmemiş olan te-miz havanın yerüstündeki atmosferik hava ile aynı bi-

leşende olduğu kabul edilir. Temiz ocak havasını oluştu-ran gazlar hacimce; % 78,09 azot (N2) % 20, 95 oksijen (O2), % 0,03 karbondioksit (CO2), % 0,93 argon, neon, kripton, ksenon, helyum, hidrojen ve ozondur.

Yeraltı işletmelerinde vanti-latörler yardımıyla çalışma alanlarına gönderilen temiz hava, işyeri çevresindeki kömür ve kayaç ortamın-dan gelen zararlı gazlar ile birlikte, kömürün oksidas-yonu sonucu ocak havası-

na karışan gazlar ve oluşan tozlar nedeniyle kirlenmek-te, yeraltında çalışanların solunumu, delme-patlatma işlemleri ve kullanılan çe-şitli makinelerin çalıştırıl-ması sonucu oksijen miktarı azalmaktadır. Ocak havası içinde bulunması mümkün olan zehirli (CO, H2S, SO2

vb.), patlayıcı (CH4, H2, CO, vb.), boğucu (CO2, N2, CH4

vb.) gazlar; patlayıcı (kömür tozu) ve sağlığa zararlı olan ocak tozları yeraltında teh-likeli çalışma ortamı oluştu-rurlar.

MAKALE

KARBONMONOKSİT (CO) GAZI ve İnsan Sağlığı Üzerine Olası Etkileri

Yrd. Doç. Dr. Hasan HACIFAZLIOĞLU - İstanbul Üniversitesi, Maden Mühendisliği Bölümü, Avcılar, İstanbul M. Çiğdem HACIFAZLIOĞLU - İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Çemberlitaş, Fatih, İstanbul

1- Karbonmonoksit Gazı Hakkında

2- Beyin ve Karbonmonoksit Gazı İlişkisi

3- Yeraltında Çalışanların Soluduğu Hava ve İçeriği

Özellikle yer altı kömür

madencilerinin korkulu rüyası

olan ve sinsi gaz olarak

tabir edilen karbonmonoksit, renksiz, kokusuz

ve tatsız bir gazdır.

Ortamda karbonmonoksitin bulunması durumunda öncelikli olarak karbonmonoksit kana karışır ve dokulara yoğun bir şekilde karbonmonoksit pompalanır. Karbonmonoksitin nefes yoluyla alınması ve kana karışarak insanı zehirlemesi Şekil 2’de şematize edilmiştir.

Molekül formülü CO olan

karbonmonoksit (Şekil 1), bir

karbon ve bir oksijen

atomundan oluşur. Molekül

ağırlığı 28.01 gr/mol olup,

yaklaşık olarak hava ile aynı

yoğunluktadır.

Temiz ocak havasını oluşturan gazlar hacimce; %78,09 azot (N2) %2,95 oksijen (O2), % 0,03 karbondioksit (CO2), % 0,93 argon, neon, kripton, ksenon, helyum, hidrojen ve ozondur.Şekil 1. Karbonmonoksit molekülü ve hemoglobinin yapısı

Şekil 2. Karbonmonoksitin nefes yoluyla alınması ve kana karışarak insanı zehirlemesi

Page 46: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 88 - - 89 -

Bu olumsuzlukları gidermek ve gerekli oksijeni sağla-mak amacıyla yeterli miktar-da temiz havanın yeraltına gönderilmesi ve bu işlem yerine getirilirken düzenli hava ölçümlerinin yapılarak ocak havasının sürekli ola-rak kontrol altında tutulması gerekmektedir. Yeraltında uygulanan bir havalandırma

projesi Şekil 3’de gösteril-miştir. Türkiye’de, Maden ve Taş Ocakların İşletme-lerinde ve Tünel Yapımın-da Alınacak İş Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İliş-kin Tüzük’ün 162. maddesi gereğince; % 19’dan az O2, % 2’den çok CH4, % 0,5’den çok CO2 ve diğer tehlikeli gazlar bulunan yerlerde ça-

lışılması yasaklanmıştır. Yine aynı tüzüğün 161. maddesi gereğince maksimum hava hızı 8 metre/saniye olarak belirlenmiştir. Bu amaçla galerilerden geçecek hava miktarını ayarlamak için yer yer hava kapıları, hava per-deleri, hava köprüleri gibi yöntemlere başvurulmakta-dır.

MAKALE

Karbonmonoksitin oluşumu yanma tepkimesi ile olur. Yanma tepkimesi herhangi bir molekülün oksijen ga-zıyla tepkimeye girmesi ve ısı açığa çıkarması şeklin-de özetlenebilir. Yapısında bolca karbon bulunduran kömür ve petrol türevi ya-kıtların yakılması sonrasında oluşan tepkime dizilerini en basit haliyle şu şekilde for-müle edebiliriz:

C + O2 ------------–> CO2

Ancak tepkime dizileri her zaman CO2 (Karbondioksit) gazının açığa çıkmasıyla so-nuçlanmaz; bazılarında tam

yanma gerçekleşmez ve CO2 yerine CO gazı açığa çıkar. Kömür madenlerinde de oksijen yetersizliği nede-niyle tam yanma meydana gelmediği için sıkça kar-bonmonoksit oluşumu söz konusudur. Genel olarak maden ocaklarında karbon-monoksit gazı; kömürün ok-sidasyonu, ocak yangınları ve patlamalar, rutin patlatma işlemleri ve patlarlı motor-ların çalışması sonucunda oluşur. Çok küçük çaptaki yangınlar bile önemli kar-bonmonoksit oluşumuna neden olurlar. 1m3 kuru ağacın bütün karbonu kar-bonmonoksite dönüşecek

şekilde yanarsa, 673 kg veya 570 m3 karbonmonoksit meydana gelir. Örneğin iki direk ve bir boyunduruk-tan ibaret bir normal galeri bağı 97 m3 karbonmonoksit oluşturabilir ve 4-5 m2 kesitli bir galerinin 2 km uzunluğu içindeki havayı zehirleyici duruma getirebilir.

% 75 karbonlu 1 kg kömü-rün yanması durumunda ise 1,5 m3 karbonmonoksit oluşur. Metanın tek başına yanması (metan patlaması) sırasında karbonmonoksit oluşmaz. Ancak metanın yanması kömür tozunun bulunduğu ortamda mey-

4- Karbonmonoksit Gazının Oluşum Nedenleri

5- Karbonmonoksit Gazından Korunma ve Maruz Kalanların Tedavisi

CO zehirlenmelerinin önü-ne geçmenin en kolay yolu CO dedektörü kullan-maktır. Sızıntı ihtimali olan yerlere yerleştirilecek olan dedektörler hayatları kur-tarmanın en kolay yoludur. Karbonmonoksiti oluşturan kaynaklar göz önünde tutu-larak CO oluşabilecek böl-geler ve faaliyetler titizlikle incelenmelidir. Özellikle, yangın nedeniyle kapatıl-mış sahaların çevresi büyük tehlike oluşturabilir. Yangın barajlarının yapımında veya sağlamlaştırılmaları sırasın-da ölçümler ihmal edilme-meli ve görevli ekipler ferdi CO (gaz) maskelerini (Şekil 4) takmalıdır. CO konsant-rasyonunun artmasını ön-lemek için ana ve yardımcı havalandırma sağlanmalıdır. Kömürün oksidasyonunu önlemek için hava kaçakları

kontrol edilmeli ve önlen-melidir. Karbonmonoksitten korunmak için en uygun yol CO oluşumunun sürekli olarak kayıtlarının tutulma-sıdır. Ocak havasında CO varlığı saptandığında CO maskeleri takılarak ortam-dan hemen uzaklaşılma-sı gerekir. Bu maskelerde CuO ve MnO2 içeren bir ka-talizör tabaka vardır. Katali-zör tabaka üzerinden geçen hava içindeki CO, CO2’ye dönüşür. Bu tabaka üzerin-de aynı zamanda amonyak ve H2S’de tutulur. Ancak ha-vanın neminden etkinliğini kaybeder. Hava, higrosko-bik bir tabakadan geçirilse bile maskelerin kullanılması kısıtlıdır. Bu nedenle CO maskeleri çalışırken kul-lanmak için değil tehlikeli ortamdan uzaklaşmak için kullanılır. Maskelerin kulla-

nım süreleri üretici firma-lar tarafından belirtilmekte olup yaklaşık olarak 1 saat-tir. CO maskelerinin etkinli-ği ortam havasına (havanın oksijen içeriğine) bağlıdır. Oksijen konsantrasyonunu % 15’in altına düştüğü or-tamlarda kullanılamaz. Bu nedenle bu tür ortamlarda oksijen ferdi kurtarıcıla-rın kullanılması uygundur. Maden ve Taş Ocakların İşletmelerinde ve Tünel Ya-pımında Alınacak İş Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemle-rine İlişkin Tüzük’ün 186. maddesi gereğince, Grizulu ve yangına elverişli kömür damarlarının bulunduğu ocaklarda, tüm işçiler, ça-lışma süresince, yanlarında karbonmonoksit maskesi taşımak zorundadırlar.

CO zehirlenmelerinin önüne geçmenin en kolay yolu CO dedektörü kullanmaktır. Sızıntı ihtimali olan yerlere yerleştirilecek olan dedektörler hayatları kurtarmanın en kolay yoludur. Karbonmonoksiti oluşturan kaynaklar göz önünde tutularak CO oluşabilecek bölgeler ve faaliyetler titizlikle incelenmelidir.

Türkiye’de, Maden ve Taş Ocakların

İşletmelerinde ve Tünel Yapımında

Alınacak İş Sağlığı ve İş Güvenliği

Önlemlerine İlişkin Tüzük’ün 162.

maddesi gereğince; %19’dan az O2,

%2’den çok CH4, %0,5’den çok CO2

ve diğer tehlikeli gazlar bulunan

yerlerde çalışılması yasaklanmıştır.

dana gelirse, son aşamada kömür tozu patlaması olur ve bol miktarda CO oluşur. Kömürün çıkarılması için kullanılan patlayıcı madde-

lerde CO oluşumuna neden olabilmektedir. Örneğin; 1 kg patlayıcı madde yaklaşık olarak 0,04 m3 CO açığa çı-karır. Benzer şekilde patlarlı

motorların egzoz gazları da hacimce % 3,5–7 arasında CO içerebilmektedir.

Grizulu ve yangına elverişli kömür damarlarının bulunduğu ocaklarda, tüm işçiler, çalışma süresince, yanlarında karbonmonoksit maskesi taşımak zorundadırlar.

Karbonmonoksitin oluşumu yanma

tepkimesi ile olur. Yanma tepkimesi

herhangi bir molekülün

oksijen gazıyla tepkimeye girmesi

ve ısı açığa çıkarması şeklinde

özetlenebilir.

Page 47: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 90 - - 91 -

MAKALE

KAYNAKLAR: Yeraltı ve Yerüstü Maden İşletmelerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Rehberi, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın No.43.s.140 - Maden ve Taş Ocakların İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Alınacak İş Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük - http://tr.ilkyardim.org.tr - http://tr.wikipedia.org/wiki/Karbonmonoksit - http://evrimagaci.org/index.php/fotograf/65/3162 - http://tr.wikipedia.org/wiki/Madenlerde_havaland%C4%B1rm - http://www.acikbilim.com/2012/12/dosyalar/sinsi-olum-karbonmonoksit-zehirlenmesi.html

Karbonmonoksitli hava-nın solunmasında önce baş ağrısı, baş dönmesi sonra’da bulantı ve hal-sizlik görülür. Daha ileri safhada (yüksek karbon-monoksit konsantrasyonu veya uzun solunum süresi) denge bozukluğu, kendini kaybetme görülür ve ko-maya girilir. Sonuç, felç ve ölümdür. Yapay solunum gibi çözümler yararsızdır.

Karbonmonoksit zehirlen-mesinin derecesi ve hızı; hava içerisindeki karbon-monoksit konsantrasyonu-na, birim zamanda solunan havanın miktarına, kan dolaşımı hızına (dinlenme ve çalışma durumunda-ki farklılık gibi) ve zehirli havanın sürekli veya ara-lıklı solunmasına (örne-ğin sigara dumanı % 5-7 oranında karbonmonoksit

içerebilir. Ancak dumanın aralıklı solunması nedeniy-le ciddi zehirlenme olmaz) bağlıdır. Yeraltı işletmele-rinde karbonmonoksitin hava içindeki sınır değeri 50 ppm (% 0,005)’dir. 200 ppm’e ulaşıldığında tahlisi-ye cihazı ile çalışılmalıdır. Karbonmonoksit gazının tehlike sınırları Çizelge 1’de özetlenmiştir.

6- Karbonmonoksit Gazının Tehlike Sınırları

Olası bir karbonmonoksit zehirlen-mede; kişinin olay mahallinden uzaklaştırılması, temiz havaya çıka-rılması, battaniye ile sarılarak vücut ısısının korunması, acil sağlık hiz-metlerine haber verilmesi, ambulans gelene kadar solunumu engelleye-bilecek ağız ve burundaki kusmuk, balgam gibi maddelerin temizlenme-si ve en yakın sağlık kurumuna has-

tanın nakledilmesinin sağlanmasıdır. Ayrıca, hasta rahat nefes alabilmesi için yarı oturur pozisyonda tutulur ve hastanın bilinci kapalı ise koma po-zisyonu (Şekil 5) verilir. Bunun dışın-da karbonmonoksit zehirlenmesinin mutlaka hastanede tedavi edilmesi gerektiğini ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı 114 Zehir Danışma Merkezi’nin telefon numarası aranılarak zehirlen-

melerde yapılacak ilk yardım hak-kındaki gerekli bilgilerin alınması gerekmektedir. Ayrıca 112 aranarak tıbbi yardım istenir. Karbonmonoksit zehirlenmesinin hastanede tedavisi ise mekanik bir solunum aracı ile % 70 azot ve % 30 oksijen verilmesi veya acil durumlarda ağızdan solu-num yapılması yoluyla yapılmakta-dır.

Yeraltı işletmelerinde

karbonmonoksitin hava içindeki sınır

değeri 50 ppm (%0,005)’dir.

200 ppm’e ulaşıldığında

tahlisiye cihazı ile çalışılmalıdır.

Şekil 5. Gaz zehirlenmelerinde yarı oturur pozisyon ve koma pozisyonu uygulaması

1

2

3

4

Çok Az

Hafif Zehirlenme

Ciddi Zehirlenme

Ölüm

Birkaç Saat İçinde

1 Saat ve Daha Az

30-60 Dakika

Çok Kısa Zamanda

0,0016 (16 ppm)

0,048 (480 ppm)

0,128 (1,2800 ppm)

0,4 (4,000 ppm)

GRUP ZEHİRLENME DERECESİ

CO KONSANTRASYONU % ve (ppm) olarak

SOLUNUM SÜRESİ

Çizelge 1. Karbonmonoksit Gazının Tehlike Sınırları

Page 48: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 92 - - 93 -

MAKALE

ünya çapında önemli krom teda-rikçisi olan ülkelere baktığımızda, karlı-

lıkların dışında önemli diğer sorunlarının da olduklarını görüyoruz.

Hindistan’da, izin verilen maden ruhsatlarında belirli bir sürede tanımlanan mik-tar kadar üretim yapılması gerekirken ve 2002-2010 yıl-ları arasında emtia fiyatları altın çağını sürdürürken, bir-çok madenci, ruhsat izinle-rinin dışına çıkarak taahhüt ettikleri miktarların yüzlerce kat üzerinde üretim yapmış-lardır. 1 Eylül 2012 tarihin-de yayınlanan deklarasyona rağmen, madencilerin öde-

mesi gereken cezalar be-lirlenmiştir ancak geçen 21 aylık dönemde tek bir rupi bile tahsil edilememiştir. Aynı zamanda canlı sağlığı-nı tehdit eden, hava kirliliği-ne neden olan faaliyetlerde bulunan madencilerin çevre uyumuna özen gösterme-mesi nedeni ile yüksek yargı organları tarafından 26 ma-den ruhsatı Mayıs ayı itibarı ile iptal edilmiştir. Madenci-lik faaliyeti etkilenen, yasak-lanan en önemli tedarikçi-lerden biri de Tata Steel’dir. Hindistan’daki bu olumsuz gelişmelerden sonra birçok Hintli ferrokrom üretici-si stoklarını, Umman’dan, Güney Afrika’dan tedarik imkânlarını artırarak daha

ölçülü kullanmaya başlamış-lardır. Yüksek tenörlü krom ihtiyacı için tekrar yüzlerini Türkiye’ye çevirmişlerdir. Uzun vadede Hindistan’da madencilik sektöründeki düzenlemelerin nasıl olaca-ğı bilinmemek ile beraber, Hindistan’dan parça ve kon-santre talepleri Haziran ayı itibarı ile artış göstermiştir. Ancak konteyner navlunları-nın çok yüksek olması Hintli alıcıları düşündürmektedir.

Güney Afrika’da grevler radikalleşiyor. Güney Af-rika’da bir grev bitiyor, di-ğerlerinin bir momentum etkisiyle başlamasına yol açıyor. Ulusal Metal işçileri birliğinin, yaklaşık 220.000 üyesinin geçen hafta sonuç-lanan 5 aylık greve gitmesi ile platin madenciliğinin çok zor durumda kaldığını biliyoruz. 5 aylık bir arayı kapatmak için üretimin çok hız kazanması gerekmek-tedir. Maden sektöründeki

grevler diğer sektörleri de tetikleye-rek ülke ekonomisini ciddi anlamda etkilemektedir. Özellikle altın ma-denlerinin bu grevlerden etkilenme-mesi için altın madenlerinin sahiple-ri, sendikalar ve işçiler ile anlaşma yaparak grevleri engellemişlerdir. Altın madenleri sürdürülebilir uzun dönemli stratejiler açıklayarak güven kazanmışlardır.

Aylarca süren grevlerin ardından üretimin normal seviyelere ulaşacağı güne kadar Güney Afrika’da krom fi-yatlarının yüksek seviyede tutunaca-ğını düşünen satıcılar, Çin’in azalan arzdan etkilendiklerini düşünerek bu konuda inatçı olamayacaklarını ileri sürmektedirler. Buna sebep olarak gelen bir çok talep maillerine cevap verecek yeterli arz bulamadıklarını ve teklif verebildiklerini de 185 usd/dmt’den sonuçlandırdıklarını dile getirmektedirler. Aynı zamanda iç pazarda da ciddi bir talep oluştuğun-dan Güney Afrika cevherinin fiyatı-nın kolayca düşmeyeceği yönünde görüş belirtmektedirler.

Hindistan’daki ve Güney Afrika’daki olumsuz gelişmeler, Türkiye lehine krom fiyatlarının artmasını düşündü-ren gelişmeler olarak yorumlanırken, Çin’deki ferrokrom üreticilerinin paslanmaz çelik üreticileri tarafından baskı altında tutulması, ferrokrom fiyatlarının giderek düşmesi, krom fiyatlarında beklenen artışı getireme-di.

Çin’de tüm paslanmaz çelik üretici-leri son 3 aydan beri sürekli aylık ferrokrom alım fiyatlarını düşürür-ken, bu arada birçok küçük ölçekli ferrokrom smelteri kapanırken, bir anlamda Çin çok uzun zamandır hedeflediği ölçek ekonomisinin ge-reğini yerine getirmektedir. Ham-madde maliyetlerini düşürmek, hava kirliliğine neden olan düşük kapasi-teli, enerji yoğun, eski tip tesislerin rekabet edemeyerek pazardan silin-melerini ve yerine yüksek teknolojili modern ve büyük ölçekli ferrokrom tesislerin çalışmasını istiyordu. Son 5 yıllık kalkınma planında olan bu hedefler sistematik uygulamalar ile

2014 yılında büyük ölçüde gerçek-leşmiştir.

Büyük ölçekte yatırım yapan Çinli ferrokrom üreticileri için 2. adım gü-venli hammadde kaynaklarına ulaş-mak olacaktır. Çin’in krom kaynağı olmadan bu yatırımları gerçekleşti-rirken planladığı güvenli hammadde kaynağı stratejisi ise önemli iki teda-rikçisi konumunda bulunan G. Afri-ka ve Türkiye’de büyük işletmeler ile ortaklık yapmayı planlamasıdır.

Önümüzdeki 5 yıl içinde bu büyük tesislerin bu ülkelerde yatırımlar yapması, ortaklıklar kurması bek-lenmektedir. Çinliler, Afrika bölge-sinde yatırımlara başlamışlardır, G. Afrika firmaları ile geçtiğimiz yıllarda önemli ortaklıklar kurmuşlardır. An-cak yaşanılan tecrübelerden dolayı Türkiye’den çekinmektedirler. İşte bu sebeplerden dolayı Türkiye’deki madencilerin uzun vadeli düşünüp rezervlerini geliştirecek yönde ARGE faaliyetlerine ağırlık vermeleri, dev-let kuruluşları tarafından teknik ve maddi olarak destekleniyor olmaları gerekmektedir. Uluslararası standart-larda kabul edilebilir rezerv raporları sunabilmelidirler.

Çin’den gelecek olan düşük fiyat beklentisine karşı tepki olarak Türk krom üreticileri daha yüksek fiyatlar bulabilmek için tekliflerini yüksek tutmaktadırlar. Yüksek fiyatlardaki ısrarları Haziran ayı sonunda kon-santrede +5 usd/dmt bir iyileştirme getirmiştir.

Temmuz ayında 3 büyük çelik üreti-cisinden ikisi aynı seviyede fiyatları-nı tutarken, diğer ferrokrom üretici-leri 50 RMB’lik düşüş ile ferrokrom alım fiyatı açıklamışlardır. Çinli krom tüccarlarına göre krom sektöründe son 2 yılın en kötü dönemi yaşandığı ifade edilmektedir.

Çinli tüccarlar için hedef fiyat Lian-yungang teslim 2.4/1 rasyolu kon-santre için maksimum 295 usd/dmt isterken, büyük ölçekli Türk teda-rikçiler konsantrede tekliflerini 290-300 usd/dmt arasında sabit tutmaya

devam etmektedir. 288-293 usd/dmt arasında konsantre kontratlarının so-nuçlandığı gelen bilgiler arasındadır. Diğer tarafta parça kontratlarında fiyatlar 280-285 usd/dmt aralığında değişmektedir. Önde gelen Türk te-darikçilerine göre mevcut üretimlere göre Temmuz tekliflerinin kapandığı ve Ağustos içinde tekliflerin 2 hafta içinde başlayacağı belirtilmektedir.

Mayıs ayı krom ithalatı 685 bin ton olan Çin’in bir önceki yıl aynı aya göre karşılaştırıldığında ithalatında %26, bir önceki aya göre de %33 azalma olduğu gözlemlenmiştir. İt-halat rakamlarındaki azalış bu yılın en düşük seviyesine ulaşıldığını gös-termektedir. En büyük 10 ithalatçı krom firmaları arasında Chinalight 96 bin/ay ile birinci sırada yer alır-ken, Ehui nihai kullanıcı olarak ikin-ci sırada gelmektedir.

Temmuz ayı başında sonuçlanan krom kontrat fiyatlarına baktığımız-da % 40-42 Güney Afrika konsant-re fiyatının bulkda 180-185 usd/dm, konteyner bazında 165-170 usd/dmt arasında, % 42-44 konsantrenin ise bulkda 200-205 usd/dmt seviyelerin-de gerçekleştiğini görüyoruz. Parça kontratlarına baktığımızda % 38’lik G.Afrika parça kromu 175-180 usd/dmt, % 36-38 Umman parça kromu-nun 190-200 usd/dmt, % 40-42 Türk parça kromunun ise 280-285 usd/dmt arasında sonuçlandırıldığını söy-leyebiliriz. Türk kromunu takip eden % 40-42 İran parça kromunun 255-260 usd/dmt, yine aynı tenörde Pa-kistan krom parçasının 270-275 usd/dmt, Arnavutluk krom parçasınından 275-285 usd/dmt arasında satışları yapılmaktadır. 2014 Temmuz ayında Çin’deki 4 büyük paslanmaz çelikçilerden, Ba-osteel ilk fiyatını açıklayan şirket olarak bir önceki aya göre 50 RMB düşürerek, 6600 RMB (81.30usd/lb), JISCO ve Tsingshan’da Baosteel’i ta-kip ederek 6550 RMB açıklamışlar-dır. JISCO bir önceki ayda aynı olan fiyatını korurken, Tsingshan, fiyatını 6600 RMB seviyesinden 6550 RMB seviyesine çekmiştir.

Dünya Krom Piyasasındaki Güncel GelişmelerDünya Krom Piyasasındaki Güncel Gelişmeler

Mehveş ÖZER

Küresel anlamda Madencilik sektörüne baktığımızda, belirsiz eko-nomik ortamda giderek artan maliyetler ve dünya çapında düşen emtia fiyatları tüm madencilerin marjlarını giderek daraltmış, kü-resel madencileri, verimliliklerini artırıcı yönde tedbirler almaya itmişlerdir. Bu tedbirler, madencilikte katma değer yaratma stra-tejisini tekrar gündeme getirmiştir.

Mayıs ayı krom ithalatı 685 bin ton olan Çin’in

bir önceki yıl aynı aya göre

karşılaştırıldığında ithalatında %26,

bir önceki aya göre de %33

azalma olduğu gözlemlenmiştir.

D

Kaynakça: Ferroalloynet.com asianmetal.com

Page 49: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 94 - - 95 -

DÜNYA’DAN MADENCİLİK HABERLERİ

Dünya’nın haberine göre Güney Af-rika’da 2008’de 34 madencinin polis kurşunlarına hedef olduğu Marika-na’da yeniden grev başladı.

Ücret artışı isteyen madencilerin Wonderkop Stadyumu’na toplanma-sı ile polis geniş güvenlik önlemleri aldı.

Maden İşçileri Birliği ve İnşaat İşçile-ri Sendikası’nın organize ettiği grevin bu sefer yasal olduğu bildirildi.

Anglo American Platinum (Amplats), Impala ve Lonmin madenlerinde ça-lışan Sendika üyeleri, ücretlerin yeni işe alınanlar için 12 bin 500 Rand (1150 dolar) kıdemliler için ise en az iki katına çıkarılmasını talep ediyor.

Öte yandan şirketler, sendika istek-lerini, platine olan talebin düşmesi ve üretim maliyetlerinin artmasından dolayı karşılanamaz buluyor.

Impala Platinum, grevlerin arefesin-de dün gece Rustenburg şehrinde-ki operasyonlarını durdurdu. Şirket, 2008 katliamını örnek vererek, ça-lışanlarının güvenliği için grevlerin bitimine kadar madeni açmayacağını duyurdu.

Güney Afrika dünyanın en büyük platin üreticisi. 513 bin kişi maden-lerde çalışıyor. Platin’de grevler baş-larken, altın madenlerinde başlaya-cak grevler şimdilik ertelendi.

Platin fiyatları grev nedeni ile aylık bazda yükselişine devam ediyor. Aylık bazda yüzde 9,22 yükseliş ile 1455 dolar seviyesinden işlem gör-mekte. Durumun altın ve gümüş üzerinde ki etkisi sınırlı kalıyor.

Altın ve gümüşün aylık bazda yük-selişi yüzde 3,00 seviyesinde. Altın 1245 dolar dan işlem görürken, gü-müş fiyatları 20,10 dolardan işlem görüyor.

Güney Afrika’daki PlatinMadenlerindeki GrevPlatin Fiyatlarını Yükseltti

apor, İngiltere’deki kaya gazı üretimine yönelik ya-tırımların boyutunun 33 milyar avroya ulaşacağını

ve bu gelişmenin sonucunda ise 64 bin kişiye iş imkânı yaratılaca-ğına vurgu yapıyor.

2032’e kadar 4 bin kuyunun açıla-cağı tahmin edilen bölgede, kaya gazı araştırmalarının sondaj kuyu-ları ve atık su sektörüne yönelik talebi de arttıracağı düşünülüyor.

Türkiye’nin kaya gazı ile ilgili po-tansiyeli üzerine değerlendirmede bulunan EY Türkiye Enerji ve Alt-yapı Sektörü Lideri Ethem Kutucu-lar ise, “Türkiye’de yürütülen kaya gazı arama çalışmalarına göre, ül-kemizin yıllık 40 milyar metreküp doğal gaz ihtiyacını 10 ila 40 yıl arasında karşılayacak kadar önem-li bir rezerv potansiyeli var. Çalış-maların hızlandırılarak rezervler hakkında net tespitlerin yapılması ve enerji politikamızın bu doğrul-

tuda gözden geçirilmesi ülkemiz için çok önemli” dedi.

Yapılan araştırmalara göre İngil-tere’nin Mancester, Liverpool ve Shiefield bölgelerinde 1,3 trilyon kübik feet kaya gazı rezervine sa-hip olduğu tahmin edilirken, bu miktarın İngiltere’nin yarım yüz yıllık doğalgaz talebini karşılaya-cağı öngörülüyor.

Rapora göre, özel ekipman ve hidrolik çatlatmaya yönelik faali-yetlerin toplamı 17 milyar avroyu bulacak. Kaya gazı araştırmaları sonucunda 4,1 milyar avro atık, depolama ve taşıma gereksinimle-rine, 2.3 milyar dolar avro ise çelik ihtiyaçlarına harcanacak.

Çalışma aynı zamanda, kaya gazı-na ulaşmak için gerekli altyapı ve tedarik zincirlerinin oluşturulması açısından hükümetin ve sektörün şimdiden adım atması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor.

İngiltere’de Kaya Gazına Yönelik Yatırımların Boyutu 33 Milyar Avroya Ulaşacak

Uluslararası denetim ve danışmanlık firması EY’nin İn-giltere Kıyı Operatörleri Grubu’na (UKOOG) özel hazırla-dığı rapora göre, İngiltere’deki kaya gazı üretimine yöne-lik yatırımların boyutu 33 milyar avroya ulaşacak ve bu gelişmeler sonucunda 64 bin kişiye iş imkânı sağlanacak. Bölgede 2032’e kadar 4 bin kuyunun açılacağı tahmin edi-liyor. Türkiye’nin sahip olduğu kaya gazı rezervine iliş-kin yapılan çalışmalara göre ise, Türkiye 10 ila 40 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayacak ölçüde rezerve sahip.

R

akırdan plastiğe kadar birçok emtianın en büyük tüketicisi konumunda olan Çin’in şu-bat ayında ithalat ve ihracatında gerileme uluslararası piyasalarda emtia fiyatlarının

düşmesine yol açtı. Çin’de talebin yavaşlayacak ol-masına işaret eden veriler sonrasında emtia fiyatları-nın düşmesinin yanı sıra dünyanın en büyük maden şirketlerinin değeri de bir günde milyarlarca dolar azaldı. Reuters yazarı Andy Home Çin verileri ve ana metaller hakkında “Çin hapşırdı, demir ve bakır ba-yıldı” başlığıyla bir yazı kaleme aldı.

B

Çin’in Talebi Yavaşladı, Bakır ve Demir Fiyatları DüştüÇin’in şubat ayında ihracat ve ithalatının gerilemesi, uluslararası piyasada demir ve bakır fiyatlarını keskin şekilde düşürdü. Demirde % 8.3, bakırda da iki günde % 2.6’lık fiyat düşüşü yaşandı.

Yatırımcıyı da vurdu

Emtia piyasasının talebi-nin son on yıldan fazladır lokomotifi olan Çin top-lam ana metal talebinin yüzde 40 kadarını oluştu-ruyor. Bu sebeple Çin ve-rilerinin beklenenin çok altında gelmesiyle demir cevheri fiyatları yüzde 8.3’lük bir düşüş yaşaya-rak tonu 104.7 dolara ge-riledi. Fiyat araştırma şir-keti Steel Index’e göre bu, demir cevherinin yaşadığı en büyük ikinci günlük düşüş oldu.

Demir cevheri çelik ya-pımında kullanılan ana metal ve Anglo American, BHP Billiton, Rio Tinto ve Vale gibi maden dev-lerinin karlılığı için haya-ti önem taşıyor. Financial Times’ta yer alan habere göre bu şirketler Çinli in-şaat firmalarının taleple-rini karşılamak için çelik endüstrisine ve demir cev-herine milyarlarca dolar yatırım yapıyorlar. Fakat demir cevherinin uzun bir süre boyunca düşük fiyatlarda seyretmesi ma-den şirketlerinin hissedar-larına vaad ettiği yüksek dönüşleri tehlikeye atıyor. Metal danışmanlık şirketi BMO’nun küresel maden araştırma direktörü Tony Robson, “Madencilerin temettü beklentisi güçlü bir demir cevheri fiyatına dayanıyordu. 100 dola-rın altına düşen bir demir cevheri fiyatı, nakit dönüş şansını -BHP ve Rio şir-ketleri için kesinlikle- or-tadan kaldırır” dedi. Çin’in ithalatı yüzde 10 geriledi

Çin Gümrük Yönetimi’nin önceki gün yaptığı açıkla-

maya göre, Çin’de şubat ayında ihracat yüzde 18.1 azalırken, ithalat yüzde 10.1 geriledi ve ülke 22.98 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. Bloomberg anketine katılan 45 ana-listin medyan tahminine göre ihracatın yüzde 7.5 artması bekleniyordu. İh-racat ocakta yüzde 10.6 büyüme kaydetmişti. Eko-nomistlerin beklentileri yüzde 8.5 düşüş ile yüzde 14.4 artış arasında seyretti. Barclays Plc’nin eanalisti Sijin Cheng, “Bu bir kötü haber kokteyli gibi” şek-linde görüş bildirdi. Petrol fiyatları da geriledi

Dünyanın en büyük 2. petrol tüketicisi Çin’de ihracatın şubatta beklen-medik şekilde daralarak, ekonomik büyüme hede-fini tutturamayabileceği spekülasyonunu tetik-lemesi üzerine Brent ve Batı Teksas (WTI) petrolü d e son 3 günün ilk dü-şüşünü kaydetmişti. WTI kontratları NYMEX’teki elektronik işlemlerde 1.53 dolar düşüşle 101.05 do-ları buldu. Nisan vadeli Brent petrol kontratlarının varil fiyatı ICE Vadeli Bor-sası’nda 1.25 dolar düşe-rek 107.75 dolara kadar geriledi. Dün ise Ukray-na’daki gerginliğin devam etmesiyle Brent petrolü tekrar 108 doların üzerine çıktı.

Bakır “Çin” ile 8 ayın en düşüğüne geriledi Beklentilerin altında ge-len Çin ticaret verisiyle bakır fiyatı 8 ayın en dü-şük seviyesine gerileyerek son dört yılın en düşük seviyesine çok yaklaştı.

Page 50: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 97 -

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 96 -

DÜNYA’DAN MADENCİLİK HABERLERİ

ünya Gazetesinin haberine göre Endonezya’nın maden cevherlerine getirdiği kısıtla-ma endüstriyel metallerden

nikelin fiyatının bu yıl yüzde 40’tan fazla yükselmesine neden olurken, gözler yasaktan etkilenmesi bekle-nen alüminyuma çevrildi. Analistler, alüminyumun hammaddesi boksitin en büyük tedarikçisi olan Endonez-ya’daki satış kısıtlamasının yakında fiyatlara yansımaya başlayacağı ve ibrenin yukarı döneceği tahmininde bulunuyor. Endonezya’nın işlenme-miş madenlere getirdiği ihracat yasa-ğı dört ayı aşkın bir süredir yürür-lükte. Bu dönem içinde, paslanmaz çelik üretiminde kullanılan nikelin fiyatı yüzde 42 yükseldi ve 20 bin dolar/ ton sınırına yaklaştı.

Son zamanlarda fiyatlar soğudu an-cak yine de geçtiğimiz hafta nikel yüzde 3.5’lik artışla temel metallerde en büyük sıçramayı yaparak 19.950 dolar/tondan alıcı buldu. Yüksek fiyatların talebi baltalayacağı bek-lentisiyle fiyatlarda bir geri çekilme meydana gelebileceği konuşuluyor.

Genel trend ise hala yukarı yönlü. Macquarie, 2014 yılı için ortalama ni-kel fiyatını yüzde 25 artırarak 19.911 dolar/tona çıkardı. Nikel üreticisi Rus Norilsk Nickel de 2014 sonun-da bu metalin arzının 4 senenin en düşük seviyesine gerileyeceğini ve 2019 yılına kadar da nikel talebinin arz miktarını geçeceğini öngörüyor

Çin’in boksit kaynakları kuruyor

Dünyanın en büyük alüminyum tü-keticisi Çin’de üreticilerin 2013 yılın-da olası bir yasağa karşı tedbir alma-ları ve boksit ithalatlarını yüzde 80

artırarak 12-18 aylık tüketim stoku oluşturması nedeniyle nikeldeki ral-li alüminyuma yansımamıştı. Endo-nezya, 2007-2013 döneminde dünya boksit ihracatının yüzde 60’ını ger-çekleştirirken, geçen yıl yaptığı sa-tışların üçte ikisinin müşterisi Çin’di. Bu yıl ise Çin’in Endonezya ölçeğin-de bir boksit tedarikçisi bulması zor olduğundan fiyatlarda yukarı doğru bir hareket bekleniyor. Boksit, alü-minaya dönüştürülüyor, daha sonra konserve kutulardan otomobile bir-çok alanda kullanılmak üzere alü-minyuma dönüştürülüyor.

Endonezya dışında tedarikçi bulmak zorunda kalan Çin’de boksit fiyatları-nın limanlarda yükselmeye başlama-sı, fiyatların nikeldeki çıkış trendine katılabileceğine işaret ediyor. Alü-minyum cuma gönü Londra Metal Borsası’nda (LME) en fazla değer ka-zanan metaldi. Yüzde 1.22 prim ya-parak 1.818 dolar/ ton seviyesinden satıldı. Uzmanlar da alüminyum fiyat tah-minlerini yukarı doğru revize etmeye başladılar. Bernstein Research, bu yıl alüminyum piyasasında açık olacağı öngörüsünde bulundu. Bernstein, 7 yıl arz fazlası yaşanmasının ardından artan talep büyümesi ile piyasada açık oluşacağını tahmin ediyor. Alü-minyum üreticilerinin karlılığa geri dönmeden önce piyasanın hala im-kanı olduğu ve 1.850 dolar/tonun yukarısına çıkılabileceği düşünülü-yor. Barclays de alüminyum pazarın-da bu yıl 1.1 milyon ton açık olu-şacağını ve fiyatların ortalama 1.840 dolar ton olacağını öngörüyor.

Fiyat artışlarının orta vadede kalıcı

Ralli Sırası Alüminyumda

D

Metal piyasalarında nikelden sonra güçlü performans sırası alüminyuma geliyor. Endonezya’nın alüminyumun hammad-desi boksite getirdiği yasağın etkilerinin yakında görüleceği ve fiyatların1.850 dolar/tona çıkabileceği tahminleri yapılıyor

olması bekleniyor. Önde gelen alü-minyum üreticilerinden Rusal, yasa-ğın 2015 yılı sonuna kadar yürürlükte kalacağını tahmin ederken, analistler 2015 ortalarından 2016 sonlarına ka-dar boksit sıkıntısı yaşanabileceğini ve alüminyum fiyatlarının gücünü koruyacağını öngörüyor.

Bakırda yön yukarı doğru

Geçtiğimiz hafta bakır da yeniden 7000 dolara göz kırptı. Haftaya 6.986 seviyesinden başlayan bakır, Çin’den gelen olumlu talebin etkisiyle yukarı taşındı. Cuma günü bakır 6.919 do-

lardan satıldı. LME bakır stoklarının sene başından beri yüzde 49’luk düşüş ile 186 bin 525 tona inmesi, fiyatlarda artış beklentisini destekli-yor. Küresel bakır piyasasında şubat ayında 5.000 ton açık oluştu. Ulusla-rarası Çalışma Grubu (ICSG) tarafın-dan açıklanan verilere göre, ocak-şu-bat döneminde ise 128.000 ton açık gözlendi. Yılın ilk iki ayında ise ba-kır üretimi yüzde 4 arttı, kullanımı-nın ise yüzde 12 arttığı düşünülüyor.

Çin’in yüklü emtia alımı sürüyor

Dünyanın ikinci büyük ekonomisi

Çin’in temel metal ithalatında nisan-da ciddi bir artış yaşandı. Çin güm-rük verilerine göre, Çin nisanda yıl-lık bazda yüzde 44.2 artışla 64.763 ton çinko ithalatı gerçekleştirdi. Ni-kel ve alaşım ithalatı ise aynı ayda yüzde 10.1 artarak 16.319 ton oldu. Çin’in alüminyum ithalatı aynı dö-nemde yüzde 150.9 arttı ve 35.199 ton oldu. Ocak-nisan döneminde ise alüminyum ithalatı yüzde 218 artarak 188.435 tona çıktı. Çin’in rafine bakır ithalatı nisan ayında yıl bazında yüz-de 86.5 artış gösterdi. Rafine bakır ithalatı 341.406 ton oldu.

ünyanın en büyük platin madeni olan Marikana ma-deninin çalışanları tam 5 aydır grevde.

Bu aynı zamanda Güney Afrika’nın bugüne kadar yaşadığı en uzun sü-reli grev.

2012 yılında polis tam da bu nok-tada grevdeki işçilerin üzerine ateş açmış ve 34 madenciyi öldürmüştü.Grevin başlamasından hemen önce kurulan Maden İşçileri ve İnşaat Ça-

lışanları Sendikası, bu ücretin mü-zakereye dahi açık olmadığını söy-lüyor.

BBC’nin haberine göre bölgede faaliyet gösteren üç büyük maden şirketi Lonmin, Amplats ve Impala ise talep edilen ücretin hiçbir şekil-de makul olmadığını söylüyor ve 12.500 randın şu anki ücretin üç katı olduğunun altını çiziyor.Sendika ve şirketlerin yöneticileri arasında mü-zakere girişimleri devam ediyor. Madencilik sektörü danışmanı ve

sosyolog Gavin Hartford, “Sektörün yapılanma biçimini kökten değiştir-mesi gerek” diyor.

‘Dostane’ çözüm mümkün mü?

Güney Afrika hükümetinin son ka-bine revizyonunun ardından şimdi yeni bir madencilik bakanı görevde.

Maden ocaklarının yakınındaki yer-leşim bölgesi Rustenberg, uzun sü-redir devam eden grevler nedeniyle ekonomik olarak çökmüş durumda.

D

Güney Afrikalı Madencilerin En Uzun GreviGüney Afrika’nın Johannesburg kentinin kuzeyindeki tozlu tepeler uzun süredir madenciler ve polis güçleri arasındaki çatışmalara sahne oluyor.

Page 51: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 98 - - 99 -

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 98 -

DÜNYA’DAN MADENCİLİK HABERLERİ

in, 201 milyon 53 bin tonla dünya üretiminin yüzde 49,7’sini tek başı-na karşıladı.

Bu ülkeyi, 27 milyon 575 bin tonla Japonya, 21 milyon 535 bin tonla ABD, 20 milyon 752 bin tonla Hindistan, 17 milyon 448 bin tonla Güney Kore, 17 milyon 194 bin tonla Rusya izledi.

En fazla artış Güney Kore’deSöz konusu dönemde ham çelik üretimi yüzde 5,2 artan Güney Kore, en büyük 10 çelik üreticisi arasında performansını en fazla yükselten ülke oldu.

En büyük 10 çelik üretici ülke arasında sadece Ukrayna ve Tür-kiye’nin üretimi azaldı. Bu azal-ma oranı Ukrayna’da yüzde 10,1, Türkiye’de de yüzde 0,4 olarak gerçekleşti.

ew York Times ga-zetesinin haberine göre, ABD Başka-nı Barack Obama,

altı yıl önce Başkanlık se-çimi kampanyalarında söz verdiği üzere küresel ısın-ma sorununa yol açan kar-bon emisyonlarını önemli ölçüde azaltmak amacıyla cesur bir adım attı.

Obama’nın açıkladığı plan ülkedeki 1600 termik sant-ralin yarattığı karbon kirlili-ğini 2030 yılına kadar yüz-de 30 oranında azaltmasını hedefliyor.

Küresel ısınmayı önlemek amacıyla benzer plan va-atlerinde bulunmuş ülkeler

arasında Hindistan ve Çin de yer alıyor. Öte yandan plan çevreci örgütler tara-fından memnuniyetle kar-şılanırken, enerji yatırımcısı büyük şirketler başta ol-mak üzere bazı kesimlerin eleştirilerine maruz kaldı. Planı eleştirenler yeni ku-ralların termik santrallerin kapatılmasına ve elektrik ücretlerinin yükselmesine neden olacağını söylüyor.

Obama geçen hafta yaptı-ğı konuşmada “Amerikan etkisi örneklerle öncülük yaptığımızda her zaman daha güçlüdür. Herkes için geçerli olan kurallardan kendimiz muaf tutamayız” demişti.

Ç

N

Dünya çelik üretimi, yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı döne-mine göre yüzde 3,6 artarak 404 milyon 30 bin ton oldu.

Dünya Çelik Birliği (WSA) verilerine göre, geçen yılın ocak-mart döneminde 389 milyon 740 bin ton olan dünya ham çelik üretimi, bu yıl yüzde 3,6 oranında artarak 404 milyon 30 bin tona ulaştı.

ABD Başkanı Barack Obama enerji santrallerinin yol açtığı karbon emisyonunu 2030 yılına kadar 2005 yılındaki seviyesinden yüzde 30 oranında azaltacak bir plan açıkladı.

Dünyada Çelik Üretimi Arttı

Obama’dan Karbon Salımını Azaltacak Cesur Adım

Page 52: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 100 - - 101 -

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 100 - - 101 -

Dergimizin bir önceki sayısında Güney Afrika Cumhuriyeti seyahati anıları-mızı anlatırken Zimbabve (Zimbabwe)den bahsetmiş o gezi sırasında Zim-babve’ye de gittiğimi söylemiştim ve bir gün onları da yazarım demiştim. Bu sayıda o anılarımı anlatmaya karar verdim.

Zimbabve 1980 yılında bağımsızlığını kazanmış bir ülkedir. Ülkede siyah ırk iktidarı alıncaya kadar oldukça karışık dönemler yaşanmış ve hatta bir ara ırkçı beyazlar iktidara gelmiş fakat onların kurduğu devlet Büyük Britanya tarafından tanınmamıştır. Zimbabve’nin koloniyal dönemdeki adı Güney Ro-dezya idi. 1980 yılında bağımsızlığına kavuştu ve Zimbabve adını aldı.

ANILARLA MADENCİLİK

Melih TURHAN - Maden Yüksek Mühendisi

Zimbabwe Anıları

Page 53: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 102 - - 103 -

Resim 3

enim Zimbabve ziya-retim 1983 yılı kışına rastlar. Yani otuz bir yıl önce. Zimbabve denize sahili olmayan (doğu-sunda bulunan Mozam-

bik onu Hint Okyanusu’ndan ayırır) bir Güney Afrika Devleti olduğu için oranın kışı bizim yaz aylarına denk gelir. Ziyaretim haziran ayında idi ve kıştı. Ancak Ekvatora yakınlığı do-layısıyla biz orada kışa rağmen hiç soğukla karşılaşmadık. Hava bizim yaz aylarından bile sıcaktı. (Bakınız. Harita)

Güney Afrika’dan Johannesburg’tan uçakla Zimbabve’nin başkenti Ha-rare’ye iki saatlik bir uçuşla geldik. Harare’nin eski adı bağımsızlıktan önce (Salisbury) idi. Bu geziyi Gru-bumuzun Güney Afrika branşı “Me-tallurg South Africa” şirketinin genel Müdürü Dr. Ing. Hans Fischer ile beraber yapıyorduk. Harare’de kal-madık. Bizi havaalanında karşılayan arkadaşlar (Şirketin Zimbabve Tem-silcileri, Şirket Müdürü Ron Eding-ton başta olmak üzere) doğruca şir-ket merkezinin de bulunduğu Kwe Kwe (Que Que) şehrine götürdüler. Bu şehirde Müslümanlar da yaşıyor.

Hatta şehirde minaresi olan güzel bir de cami var.

Hava alanından kalacağımız maden şantiyesinin ve şirket bürolarının bu-lunduğu Kwe Kwe şehrine giderken ülke hakkında edindiğim ilk intibaya bir trafik kazası neden oldu. Kazada ölen ve yaralanan yoktu. Ama ilginç-ti. Trafik kurallarına uyulmamasının doğurduğu bir sonuç olmakla bera-ber, bunun nedenlerini açığa vuran bir olay. Az gelişmişliğin ve kültürel seviyenin getirdiği bir disiplinsizlik olayı. Gözlemlerimiz şöyle:

Askeri bir TIR aracı en az 40 tonluk bir tankı taşıyorken önüne çıkan 90 derecelik bir virajı yavaşlamadan saatte 70-80 km hızla almak istiyor. Bu hızla dönüşte oluşan merkezkaç kuvvet tankı trailerin üzerinden dışa-rıya atıyor. Tank kamyondan uçuyor. Dengesi bozulan araçta devriliyor. Biz tankı paletleri üzerinde dururken gördük. Devrilmemişti. Ama kamyon yana yatmış halde idi. Askeri ünifor-masıyla şoför dorseden kendi gay-retiyle çıkabilmiş. Kısa bir müddet için biz de olay yerinde aracımızı az ilerde kenara çektik. Ron gidip asker şoförle konuştu. Olayı öğrendi. Yar-

dım için haber göndermiş. Bekliyor-muş. Bizim yapabileceğimiz bir şey yoktu. Ancak yukarıda söylediğim gibi olayın nedeni aşırı hız ve direk-siyon başına geçenin yükünü ve ka-pasitesini düşünmeden (Kral benim!) psikozuna kapılarak gaza basması olduğunu Ron da aynen ifade etti. Yola devam ettik.

Bilindiği üzere

Peru’nun en kuzey

ucu Ekvator çizgisine

nerede ise değecek

kadar yakın, güney ucu

ise 180 24’ güney

enleminde olduğundan

Tropikal iklim

kuşağında bulunuyor.

Güney Afrika devleti olduğu için

oranın kışı bizim yaz aylarına denk gelir.

Ziyaretim haziran ayında idi ve kıştı.

Ancak Ekvatora yakınlığı dolayısıyla

biz orada kışa rağmen hiç soğukla

karşılaşmadık. Hava bizim yaz aylarından bile

sıcaktı.

Geceyi şirketin Zimbabve temsilcisi Ron Edington’un evinde geçireceğiz. Resim 1 Maden Müdürü’nün (Ron’un) evini ve yazıhaneyi gösteriyor. Evin önünde Genel Müdür Dr. H. Fischer (solda) ve Maden Müdürü Ron Edington görülüyor.

ANILARLA MADENCİLİK

B

Göreceğimiz ilk maden de bu şeh-re yakın. Geceyi şirketin Zimbabve temsilcisi Ron Edington’un evinde geçireceğiz. Resim 1 Maden Müdü-rü’nün (Ron’un) evini ve yazıhaneyi gösteriyor. Evin önünde Genel Mü-dür Dr. H. Fischer (solda) ve Maden Müdürü Ron Edington görülüyor. Resim 2 Ron’un evinin bahçesindeki havuz ve bir botanik bahçesi kadar çeşitli çiçeklerin olduğu bir görüntü-dür. Resim 3’te de ben ismini bilme-

diğim güzel çiçekli bitkinin yanında ofisin bulunduğu yerleşim yerinin önündeyim.

Zimbabve’de görülecek bazı entere-san tarihi kalıntılar olduğu (örneğin Büyük Zimbabve kaleleri- Afrika’da ilk taş duvar yapılı binalar, onuncu yüzyıldan kalma ilk medeniyet kalın-tıları) söylenmekte ise de bizim bun-ları görmek fırsatımız olmadı.

Ziyaret amacımız aşağıda detaylarını vereceğimiz altın madenlerini ve al-tın kurtarma tesislerini görüp incele-mekti. Göreceğimiz madenler ülke-nin ortalarında Viktorya Şelaleleri ise ülkenin kuzeybatısında sınırdaymış. Gelmişken bir de meşhur Viktorya şelâlelerini görmeden dönmek ol-mazdı. Ona da iki günümüzü ayıra-bildik. Toplam gezi müddetimiz bir hafta sürdü. Bu süre zarfında ülke hakkında gözlemlerimiz olduğu gibi madencilik açısından da ilginç işlet-meler gördük.

Sherwood Star Madeni

Bu maden ülkenin ortalarında bu-lunan Kwe Kwe şehrine yakın eski bir altın madeni. Önemli bir yeraltı madeni imiş. İşletilmiş ve rezervler bitmiş. Ama eski tailinglerin (eski pasa yığınları) 1,2 - 1,5 g/ton arasın-da Au içerdiği belirlenmiş. O devir-lerde zaten çalışılan metotlara göre atıkların bu civarda bir tenörde oldu-ğu biliniyor. (Johannesburg’taki eski tailingler de bu tenörde idi.) Şirket bu pasaların işletilmesinin ruhsatını almış. Pasa yığınlarının yakınına da siyanürasyonla altının kazanıldığı bir CIP (Carbon In Pulp) tesisi kurmuş.

Page 54: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 104 - - 105 -

ANILARLA MADENCİLİK

Ertesi sabah kahvaltıdan son-ra madendeki incelemelerimiz başladı. Sırasıyla ve çektiğimiz resimlerle çalışmalar hakkında bilgi verelim:

Resim 4 eski pasa yığınlarının ba-sınçlı suyla nasıl gevşetilip akı-tıldığını gösteriyor. ”Giant” (dev) denilen bu aletlerin (Resim 5) hor-tumunun ucunda her yöne dönebi-len bir boru var. Borunun ucunda da dibi delik bir koka kola şişesi bulunuyor. Cam şişe kullanılması-nın sebebi aşınmaya çelikten daha fazla dayanıklı ve demirden daha ucuz oluşu. Basınçlı su bir pompa vasıtasıyla sağlanıyor. Pasa yığınları zaten ince öğütülmüş malzeme ol-duğu için su ile karışarak pülp hali-ne gelen çamur Resim 6’da görülen tanka akıyor. Buradan bir çamur pompası aracılığı ile altı yüz metre kadar ilerdeki CIP tesisine basılıyor. Tesisin kapasitesi günde 600 ton malzeme işleyebilecek kadar.

Resim 7 bu açık hava tesisinin ge-nel görünüşüdür. Önde bir titreşim-li elek ve pompalarla kompresörün bulunduğu kısmın üstü örtülmüş. Nadiren de olsa yağabilecek bir yağmurdan korunmak için. Yığınlar civarından tailing pompası ile ba-sılan pülp ilk önce buradaki eleğe geliyor. Paçuka tanklarına iri malze-menin veya çerçöpün geçişini ön-lemek için. Elekten geçen çamura burada siyanür ve PH’ı ayarlamak amacıyla sönmemiş kireç katılıyor. Resim 10 bu bölümün daha yakın plan bir görüntüsüdür.

Resim 8 Paçuka (pachuca) tankla-rını daha yakından gösteriyor. Pulp elekten sonra bu paçuka tankları-na bir çamur pompası ile basılıyor. Paçuka tanklarında devamlı dönen pervaneler vasıtasıyla malzeme ka-rıştırılıyor ki her bir altın taneciği siyanürle temas edebilsin. Ayrıca ortamda oksijeni bol bulundurmak için tanklara hava basılıyor ki kim-yasal reaksiyon tam olabilsin. Pac-huka tanklarının alt kısımları konik. Boşaltmayı kolaylaştırmak ve dibe çökebilecek malzemeyi engelle-mek gerek.

Resim 9 ise tesisin başka bir açıdan görünüşüdür. Burada aydınlatma di-rekleri ve lambalar daha iyi görünü-yor. Resmin solunda orta kısımda ka-palı olan bölüm sıyırma ve elektroliz bölümlerinin olduğu yerdir.

Tesis durmadan kontinü çalışıyor. Taze aktif karbon son tanktan besle-niyor. Her tankın çıkışında bulunan yüzen plastik eleklerle tutularak bir önceki tanka aktarılıyor. Aktif karbo-nun gidişi pülp ile ters akımlı. Yani boş aktif karbon Au bakımından en zayıf tenörlü tanktan verilmeye başla-narak başa doğru yüklene yüklene gi-diyor. En baştaki tanktan da doymuş olarak alınıyor.

Aktif karbonun miktarı yüklenecek altın miktarına göre hesaplanarak ve-riliyor. Tankların toplam hacmi de si-yanürün altını eritebilmesi için gerek-li zamanı sağlayacak kadar olmalıdır. En kaliteli aktif karbon şeftali çekirde-ğinden elde ediliyormuş. Tercih edi-

len tane büyüklüğü bulgur, irmik iri-liğinde oluyor. Altınla doymuş yüklü aktif karbon tanktan alındıktan sonra çamur bulaşıklıklarının temizlenmesi için bir sallantılı masada yıkanıyor.

Sonra Resim. 11’de iç kısmı görülen “Sıyırma” bölümüne getiriliyor. (Eluti-on Plant). Burada yeniden fakat daha kuvvetli ve ısıtılarak siyanürle işlem görüyor. Aktif karbondan altın ayrı-larak solüsyona geçiyor. Bu solüsyon da Resim. 12’de görülen elektroliz hücrelerinde elektrolize tabi tutulu-yor. (Electrowinning). Altın bu işlem sayesinde katottaki çelik talaşın üze-rinde toplanıyor. Siyanür solüsyonun-dan ayrılmış oluyor.

Resim 4

Resim 5

Resim 6

Resim 7

Resim 11

Resim 10

Resim 8

Hortumunun ucunda her yöne dönebilen bir boru var. Borunun ucunda da dibi delik bir koka kola şişesi bulunuyor. Cam şişe kullanılmasının sebebi aşınmaya çelikten daha fazla dayanıklı ve demirden daha ucuz oluşu. Basınçlı su bir pompa vasıtasıyla sağlanıyor. Pasa yığınları zaten ince öğütülmüş malzeme olduğu için su ile karışarak pülp haline gelen çamur tanka akıyor.

Bu açık hava tesisinin genel görünüşüdür. Önde bir titreşimli elek ve pompalarla kompresörün bulunduğu kısmın üstü örtülmüş. Nadiren de olsa yağabilecek bir yağmurdan korunmak için.

Page 55: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 106 - - 107 -

sağlayacak ısıyı veren kok kömürü basamağın üstündeki çuvalın içinde. Çiftlik sahibi bizzat ateşin yakılması ile ilgileniyor. Ron ayakta ocağın üs-tünde. Hans sağda ve diğer hizmet-kârlar iş başında. Birazdan fırın yana-cak ve biz izabeyi sağlayacak gerekli karışımı (fondanları) grafit potaya koyarak fırına vereceğiz. Resim 18 Kok kömürünün ocağa boşaltılmasını gösteriyor.

Resim 19’da ocak yakılmış. Pota şarj-lı olarak fırına konulmuş. Bir saatten biraz fazla beklenmiş. Şimdi altının döküleceği molt ısıtılmakta. Resim 20, 21, 22’de ergimiş altını ve cürufu içeren kızgın grafit pota ocaktan çı-karılıyor. Molt’a dökülüyor. (Ben bu fırının ölçülerini aldım. Bizim Türki-ye’de Demirköy’deki çalışmalarımız sırasında aynını birebir ölçülerle inşa ettim. Hatta bir deneme de yaptım. Ancak bu çalışmalar tamamlanama-dan bırakılmıştı.)

Resim 23 takriben 2 haftalık bir çalış-manın ürünü olan altın külçesini gös-teriyor. Yanında ölçek olsun diye bir sigara var. Takriben 1, 5 kg gelen bir külçe. 2 haftalık bir çalışma için bu üretim az. Ya tenör beklenilen kadar olmadı yahut tam kapasite ile çalışıl-madı. Ama Ron bu altın külçesini gö-türüp Zimbabve Merkez Bankası’na sattı. Başka yere satamıyor. Merkez bankası cüz’i bir kârla uluslararası al-tın borsası fiyatları üzerinden ödeme yapıyor.

Sarı altınla kaplanmış olan çelik tel ve ta-laşlar hidroklorik asitle eritilerek altın ser-bestleştiriliyor. Bu işlem çok basit. Plastik bir kovanın içinde yapılabiliyor. Serbestle-şen altın beyaza yakın sarı bir toz halinde-dir. İşlem bununla bitmiyor. Bu tozun kül-çe haline getirilmesi gerekir. Onun da nasıl yapıldığını aşağıda anlatacağım. Ama önce buradaki işlemi sonuçlandırayım.

Resim 13 Eski atıkların genel görünümünü gösteriyor. Resmin sağ tarafındaki küçük te-peciğin eteklerinde de eski maden binaları görülüyor. Resim. 14’te ise eski pasaların ar-kasında sol tarafta yeni tailing pondu var. Tesisten çıkan atıklar boruyla buraya akıtılı-yor. Resimde de görüldüğü gibi yeni tailing havuzunun etrafı tel örgü ile çevrili. Ama az ilerde sağda bir yerli köyü görülüyor. Bura-da bize anlatıldığına göre siyanürle ilintili bir insan ölümü olayı olmamış. Yalnız tel örgüleri aşan bir inek siyanürlü suyu içince ölmüş. İbret olsun diye hayvanın ölüsünü ayaklarından bir ağaca asıp herkes görsün ve hayvanları başıboş bırakmasınlar diye günlerce bekletmişler.

Resim 14’te Mozambik’li Fernandes’i görü-yorsunuz. Maden misafirhanesine bakıyor. Onu da unutmayalım. Bize çok hizmetleri dokundu.

ANILARLA MADENCİLİK

Resim 16 bizim grubu maden yakınında bir çiftliğin bahçesinde dinlenirken gösteriyor. Resmi çeken ben olduğum için görünmü-yorum. Ön planda sandalyede oturan kişi çiftlik sahibi. Diğer oturan arkadaş Ron, Dr. Fischer ise çömelmiş durumda. Çiftlik çok büyük bir araziye sahip. Burası bir tarım çiftliği olmasına rağmen içinde altını ergitip külçe halinde dökmek için küçük bir izabe fırını bile var. Çiftlik sahibi kendi madenin-den getirdiği seçilmiş zengin kuvars taşları-nı bu fırında zaman zaman izabe edip altını ayırıyor. Bu işlem ne derece yasal bilemiyo-rum. Ancak son ürünün kendi kontrolün-de olması bakımından kendi arazisi içinde böyle bir tesis kurmuş olabilir. Çiftlik sahibi Ron’un tanıdığı. Birazdan bizim için de fırı-nı yakıp madenden yanımızda getirdiğimiz toz altının külçeleştirilmesine izin veriyor.

Bu arada şunu belirtmekte yarar görüyo-rum. O yıllarda Zimbabve’de iktidar beyaz-lardan siyah ırka geçtiği için ülkede kalan iş, güç, mal mülk sahibi beyaz (bilhassa İngiliz asıllı) kimseler, Ron’un arkadaşı gibi çiftlik sahipleri çok tedirgindiler. Kanun dinleme-yen bazı siyahlar bu gibi kimselerin mal ve mülklerine tecavüzde bulunabiliyorlardı. Hükümet kuvvetleri henüz ülkenin tama-mında asayişi sağlamış durumda değillerdi. Bu yüzden beyazlar kendilerini korumak için silahlanmışlardı. Bilhassa şehirlerden uzak, ücra yerlerde yaşayanlar elleri tetikte yaşamlarını sürdürüyorlardı.

İşte Resim 17’de ekip fırının önünde izabe için gerekli hazırlıkları yapıyor. Fırında kul-lanılan yakıt olarak önde odun yığınlarını görüyorsunuz. Ama bunlar fırının tutuş-turulması ve ön ısıtma için. Asıl ergitmeyi

Ergimiş altını ve cürufu içeren kızgın grafit pota ocaktan çıkarılıyor. Molt’a dökülüyor. (Ben bu fırının ölçülerini aldım. Bizim Türkiye’de Demirköy’deki çalışmalarımız sırasında aynını birebir ölçülerle inşa ettim. Hatta bir deneme de yaptım. Ancak bu çalışmalar tamamlanamadan bırakılmıştı.)

Ön planda sandalyede oturan kişi çiftlik sahibi. Diğer oturan arkadaş Ron, Dr. Fischer ise çömelmiş durumda. Çiftlik çok büyük bir araziye sahip. Burası bir tarım çiftliği olmasına rağmen içinde altını ergitip külçe halinde dökmek için küçük bir izabe fırını bile var. Çiftlik sahibi kendi madeninden getirdiği seçilmiş zengin kuvars taşlarını bu fırında zaman zaman izabe edip altını ayırıyor.

Resim 17

Resim 18

Resim 16

Resim 20

Resim 21

Resim 22

Resim 23

Page 56: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 108 - - 109 -

Giant (Dev) Madeni

Bu maden de ülkenin ortalarında Chegutu (Gutu) kasabası yakınların-da eskiden çalışmış bir altın madeni. Onun da önemli miktarda pasaları var. Şirket bu tailingleri de yeniden elden geçirmek için gerekli izni al-mış. Biz gittiğimizde tesis kurulmak-ta idi. Resim 24 bu yeni tesisin eski pasaların üzerindeki bir noktadan çekilmiş bir fotoğrafıdır. CIP yöntemi ile siyanürleme öyle gelişmiş ki eski madenlerin atıkları bu teknolojik ge-lişme sayesinde yeni birer maden ol-muş. Burada da siyanürleme ve CIP metodu uygulanacak. Tabii bu işe başlarken yeniden örnekleme ve bir fizibilite çalışması yapılıyor.

Resim. 25 ve 26 yeni tesisin Paçuka tanklarını daha yakından ve farklı açılardan gösteriyor. Kapasite yine 600 ton/gün pasa işlenecek şekil-de seçilmiş. Çünkü bu kapasitede kazanılmış deneyimler var. İşçilerin bilgileri de bu yönde. Mühendislik hizmetleri de hep denenmiş. Bu ka-pasitede her şey daha iyi biliniyor. Sonuçları mukayese etmek (karşılaş-tırmak) olanağı var.

Resim 27’de paçuka tanklarının üst-ten görünümüdür. Ben, Fischer ve Ron kurulmakta olan tesisi inceli-yoruz. Elektrik teknisyeni bize bilgi verirken fotoğrafı çeken Ron. İşletme kurulup çalışma başladıktan sonra bu madenin de yönetimini Ron de-ruhte edecek.

Resim 28’de Giant madeninde tamir atölyesi önünde işçiler montajla ilgili bir çalışma yapıyorlar. Sol tarafta da hazırlanmış aktif karbon elekleri dik durumda monte edilmelerini bekli-yor.

Bu yöntemle çalışılan işletmelerde laboratuar çok önemli. Laboratuar desteği günlük analizleri takip ede-bilmek ve işletmede gerekli düzelt-meleri kısa zamanda yapabilmek için gerekiyor. Aksi halde kayıp mal ve iş güvenliği zaafı büyük zararlara neden olabilir. Bu madenlerde de la-

ANILARLA MADENCİLİK

boratuar desteği var. Her vardiyada ve ara kontrollerde gerekli analizler çabucak yapılıyor.

Viktorya Şelâleleri

(Victoria Falls): Ülkenin kuzeybatı ucunda olan bu şelaleler Zambiya ile sınırı oluşturan Zambezi Nehri üzerindedir. (Bakınız: Harita) Afri-ka dillerinde Mosi-Oa-Tunya olarak adlandırılıyor. Biz Güney Afrika’ya dönüşe geçmeden önce iki günümü-zü burayı ziyarete ayırdık. Böyle bir fırsat elimize bir daha ya geçer ya geçmez. Dünyanın yedinci harikala-rından biri denen bu yeri görmemizi önerdiler.

Harare’den Bulawayo üzerinden de-miryolu ulaşımı da var. Ancak biz karayolunu tercih ettik. Hans Fisc-her’le beraber bir otomobille gittik. Demiryoluna paralel güzergâhı ter-cih ettik. Çünkü diğer yollar daha kestirme olabilir ama bu yol asfalt ve turistik bir güzergâh olduğu için daha bakımlı. Kaldığımız otel de

“Victoria Falls Hotel” adını taşıyor. Tarihi bir yapı oldukça rahat ve konforlu. Şelalelere çok yakın. Öğlen yemekleri mangal partisi şeklinde bahçede açık büfe olarak veriliyor. Self servis. Sıraya girip mangaldan anında pi-şirilen istediğiniz bonfile, biftek veya sucuğu alabiliyorsunuz.

Viktorya Şelaleleri ilk defa Avrupalılarca meşhur kâşif İskoç Livingstone tarafından 19. Yüzyıl ortalarında (1855 yılında) keşfedilmiş. Viktorya Şelaleleri ismini Kâşif Livingstone

vermiş. Zambezi Irmağı’nın Zambiya tara-fında da “Livingstone”isminde bir şehir var. Kâşifin Şelaleleri ilk gördüğü noktaya da bir heykelini dikmişler.

Jeolojik yapı olarak şelale bazalt külteleri-nin kırık ve büyük çatlaklarından oluşuyor. Dünyanın tek noktadan dökülen en geniş şelalesi (1,7 km). 120 metre yüksekliği olan bu şelale dakikada beşyüzbin metreküp su akıtıyor. Zambiya tarafından da bu şelalelere gelinebiliyor.

Resim 27’de paçuka tanklarının üstten görünümüdür. Ben, Fischer ve Ron kurulmakta olan tesisi inceliyoruz.

Elektrik teknisyeni bize bilgi verirken fotoğrafı çeken Ron. İşletme kurulup

çalışma başladıktan sonra bu madenin de yönetimini Ron deruhte edecek.

Giant madeninde tamir atölyesi önünde

işçiler montajla ilgili bir çalışma

yapıyorlar. Sol tarafta da hazırlanmış aktif karbon elekleri dik

durumda monte edilmelerini bekliyor.

Yeni tesisin Paçuka tanklarını daha yakından ve

farklı açılardan gösteriyor. Kapasite yine 600 ton/

gün pasa işlenecek şekilde seçilmiş. Çünkü

bu kapasitede kazanılmış deneyimler var.

Page 57: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 110 - - 111 -

Şelaleleri tam görebilmek için hava-dan bakmak en güzeli. Bunun için küçük uçaklarla yarım saatlik uçuş-lar şeklinde hava turları düzenlemiş-ler. Ben de böyle bir turu aldım. Kü-çük uçakta benden başka, çocukları ile üç kişilik bir Amerikan aile vardı. Pilotla beraber beş kişi idik. Resim 29 bu uçaktan çektiğim bir görüntü. Resmin sol üst köşesinde Zambezi Irmağı’nı geçen demiryolu köprüsü görülüyor. O günlerde henüz kara-yolu köprüsü yoktu. Zambezi Irma-ğı Zambiya ile Zimbabve arasında sınırı oluşturuyor. Batıdan doğuya akan nehir kuzey doğuya döndük-ten sonra Kariba Gölü’ne karışıyor. Bu göl de her iki ülke arasında ortak. Kariba Gölü’nden çıktıktan sonra da bir müddet yine iki ülke arasındaki sınırı oluşturarak gidiyor ve sonra Mozambik’e girip oradan Hint Okyanusu’na dökülüyor.

ANILARLA MADENCİLİK

Gürleyen Duman”ın beri yakasındaki bir patika yoldan daha

yakından izlemek için gittiğim yerde

çektirdiğim resimdir. Şelaleyi izlemek için böyle gezinti yolları

yapılmış.

Şelalede suyun dökülmesi esna-sında oluşan su zerrecikleri daimi bir bulut oluşturduğundan güneş ışınları bu bulutta hiç kaybolma-yan bir gök kuşağı oluşturuyor. Mosi-Oa-Tunya ismi de “Gürleyen Duman” anlamına geliyormuş. Re-sim 30 bu geniş nehrin üzerinde birçok adacık olduğunu gösteriyor. Ortada boydan boya görülen çizgi demiryoludur. Resim 31 “Gürleyen Duman”ın beri yakasındaki bir pa-tika yoldan daha yakından izlemek için gittiğim yerde çektirdiğim re-simdir. Şelaleyi izlemek için böyle gezinti yolları yapılmış. Havada o kadar çok su zerreciği oluşuyor ki ıslanıyorsunuz. Buna önlem olarak turlarda pardesü veriyorlar.

Viktorya Şelaleleri Zambiya ve Zim-babve’deki iki milli parkın arasında kalan ve UNESCO tarafından “Dün-ya Mirası Alanı” olarak ilan edilmiş bir yerdir.

Dönüşümüz yine Harare üzerinden oldu. Kısaca Harare’yi de görmüş olduk. Harare’den uçakla Johannes-burg’a geçtik.

Resim 29

Resim 30

Resim 31

Page 58: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava

SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014 SEKTÖRDEN HABERLER BÜLTENİ • Temmuz 2014

- 112 - - 113 -- 112 -

DUYURULAR

Tunnel Expo Turkey

Maden Mining Turkey 2014

Tumaks 2015

Dergimizin reklam koşulları ve ücretleri konusunda bilgi almak için 0 212 245 15 03 numaralı telefonu arayabilir veya [email protected] adresine mail atabilirsiniz

REKLAM İNDEX

Esan......................................................................Ön kapak içiLösev.................................................................Arka kapak içiBurçelik .................................................................Arka kapakÇayeli Bakır............................................................................01Kurt Sondaj............................................................................18Ant Group..............................................................................25Meta Nikel..............................................................................29Ketmak...................................................................................33

Eti Bakır..................................................................................39Süzerteks...............................................................................45Ersel.........................................................................................63Mügesan.................................................................................71Martin Engineering..............................................................78Teknomar................................................................................91Özfen.......................................................................................99Anagold..................................................................................111

www.tmder.org.tr

Page 59: SEKTÖRDEN HABERLER€¦ · - 3213 sayılı Maden Kanunu ile Ma-Türkiye Madenciler Derneği amaçları doğrultusun-da üyelerinin ve sektörün çıkarlarını korumak için dava