sayı: 10 bahar 2012 - dilarastirmalari.com sayi_bahar_2012_icler.pdfile sadece dil bilimi için...

244
Sayı: 10 Bahar 2012 Ankara

Upload: others

Post on 11-Jan-2020

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

1

Sayı: 10 Bahar 2012

Ankara

Page 2: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

2

Dil Araştırmaları/Language StudiesUluslararası Hakemli DergiISSN: 1307-7821Sayı: 10 Bahar 2012

Sahibi/OwnerAvrasya Yazarlar Birliği adına Yakup DELİÖMEROĞLU

Yayın Yönetmeni/EditorProf. Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü/Editorial DirectorProf. Dr. Ekrem ARIKOĞLU

Yayın Yönetmeni Yardımcısı/Vice EditorAraş. Gör. Hüseyin YILDIZ

Yayın Danışma Kurulu/Editorial Advisory BoardProf. Dr. Şükrü Halûk AKALIN • Prof. Dr. Mustafa ARGUNŞAH • Prof. Dr. Sema BARUTÇU ÖZÖNDER • Prof. Dr. Ahmet BURAN • Prof. Dr. İsmet CEMİLOĞLU • Prof. Dr. Hülya KASAPOĞLU ÇENGEL • Prof. Dr. Nurettin DEMİR • Prof. Dr. Hayati DEVELİ • Prof. Dr. Musa DUMAN • Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY • Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN • Prof. Dr. Ayşe İLKER • Prof. Dr. Günay KARAAĞAÇ • Prof. Dr. Leylâ KARAHAN • Prof. Dr. Metin KARAÖRS • Prof. Dr. Yakup KARASOY • Prof. Dr. Ceval KAYA • Prof. Dr. M. Fatih KİRİŞÇİOĞLU • Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ • Prof. Dr. Mehmet ÖLMEZ • Prof. Dr. Mustafa ÖNER • Prof. Dr. Mustafa ÖZKAN • Prof. Dr. Nevzat ÖZKAN • Prof. Dr. Çetin PEKACAR • Prof. Dr. Osman Fikri SERTKAYA • Prof. Dr. Vahit TÜRK • Prof. Dr. Cengiz ALYILMAZ • Doç. Dr. İsmail DOĞAN • Doç. Dr. Bilgehan Atsız GÖKDAĞ • Prof. Dr. Zühal YÜKSEL • Yrd. Doç. Dr. Ferhat TAMİR

Yazı Kurulu/Executive BoardYrd. Doç. Dr. Dilek ERGÖNENÇ AKBABA • Yrd. Doç. Dr. Gülcan ÇOLAK BOSTANCI • Doç. Dr. Figen GÜNER DİLEK • Doç. Dr. Feyzi ERSOY • Yrd. Doç. Dr. Habibe YAZICI ERSOY • Doç. Dr. Yavuz KARTALLIOĞLU • Yrd. Doç. Dr. Veli Savaş YELOK • Dr. Hakan AKÇA • Yrd. Doç. Dr. Hüseyin YILDIRIM

Akademik Temsilciler/Academic RepresentativesAbdulkadir ÖZTÜRK (Kayseri), Yusuf ÖZÇOBAN (Balıkesir), İsmail SÖKMEN (İzmir), Musa SALAN (Çankırı), Aslıhan DİNÇER (Kırıkkale), M. Emin YILDIZLI (Nevşehir),İlker TOSUN (Edirne), Özer ŞENÖDEYİCİ (Trabzon)

Düzelti/RedactionEkrem ARIKOĞLU • Hüseyin YILDIZ

İngilizce Danışmanı/English Language ConsultantYrd. Doç. Dr. Cemal ÇAKIR

Web sayfası sorumluları/Web page designersHüseyin YILDIZ • B. Yavuz PEKACAR

Yönetim Merkezi/Management CenterHacettepe Mahallesi Hamamönü Sk. No: 24 Altındağ/ANKARA

İletişim Bilgileri/Correspondence AddressProf. Dr. Ekrem ARIKOĞLU - Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Teknikokullar / ANKARA Tel: +90 312 202 14 20e-posta: [email protected] sayfası: www.dilarastirmalari.com

Abonelik/SubscriptionFiyatı: 10 TLYurt içi Yıllık Abone Bedeli: 20 TLT.C. Ziraat Bankası Başkent Şubesi – Şube Kodu:1683 Hesap No: 47095325-5001Posta Çeki Hesabı: Avrasya Yazarlar Birliği No: 53 23 008e-posta: [email protected]

Yayın Türü/Type of publication6 aylık, yerel süreli

Tasarım/Design byİbrahim Sağlam +90 532 460 96 41

Baskı/Printed bySage Matbaacılık Tel: +90 312 283 65 64

• Dil Araştırmaları, EBSCO Publishing tarafından taranmaktadır.

Page 3: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

3

BU SAYININ HAKEMLERİ

Prof. Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN

Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY

Prof. Dr. Leylâ KARAHAN

Prof. Dr. Melek ÖZYETGİN

Prof. Dr. Zühal YÜKSEL

Prof. Dr. Ekrem ARIKOĞLU

Prof. Dr. Paşa YAVUZARSLAN

Prof. Dr. Melek ERDEM

Doç. Dr. Yavuz KARTALLIOĞLU

Doç. Dr. Feyzi ERSOY

Yrd. Doç. Dr. Ferhat TAMİR

Yrd. Doç. Dr. Habibe YAZICI ERSOY

Page 4: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

4

Dil Araştırmaları’ndan,

Dil Araştırmaları’nın dördüncü sayısına ulaşmış bulunuyoruz. Dergimizin meslektaşlar arasında ilgi görmesi bize şevk veriyor. Bu ilginin devam etmesini diliyoruz. Dergiyi ulaştıramadığımız meslektaşlarımız lütfen bizimle temas kursunlar.

Bu sayıda yer alan “Kazakçaya Ait İlk Fonetik İzler” adlı makale, Dîvânü Lügati’t-Türk, Codex Cumanicus ve Mısır Memlük sahası sözlük ve gramerlerinde bugünkü Kazakçaya ait fonetik izlerin peşine düşüyor. Genel Kıpçak özellikleri arasında doğrudan Kazakçaya ait fonetik özelliklerin bulunup bulunmadığını araştırıyor. Leylâ Karahan’ın incelemesi Türk toponimisine yeni bir katkı olarak değerlendirilebilir. Tülay Çulha’nın Karayca “Sekirme Yoraları” hem seğirname araştırmaları hem de Karayca için önemli veriler barındırıyor. İş yeri adlarıyla ilgili saha araştırmasına dayanan yazı konuya yeni bir yaklaşımdır. “Hiç” kelimesiyle ilgili ortak çalışma da işlevsel bir yaklaşımı yansıtıyor. Şahru Pilten’in Türkmenceyle ilgili incelemesi, Türkmencedeki sıfat-fiilleri zaman çizgisindeki yerine oturtmasıyla önem taşıyor. Nihal Çalışkan’ın çalışması ise, dilde metafor yoluyla Cemil Meriç’in dünyasına girmeye çalışıyor. Seyfullah Türkmen de atasözü ve deyimlerde bulunan kişi adlarının kullanım sebepleri üzerinde duruyor.

Dergide yer alan üç çevirinin de meslektaşlarımızın dikkatini çekeceğini sanıyoruz. Her sayıda olduğu gibi bu sayıda da kitaplarla ilgili değerlendirme, tenkit ve tanıtmalar var. Hem dil çalışanlarının eserlerini değerlendirmek hem de alanımızda bir tenkit ortamı oluşturmak bakımından bu bölümün faydalı olduğuna inanıyoruz.

Dördüncü sayımızla sizlere yeniden merhaba diyoruz.

Ahmet B. Ercilasun

Page 5: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

5

İçindekilerContents

Sayı: 10Bahar 2012

Makaleler/ Articles

Ağız Verilerinin Etimoloji Çalışmalarına Katkısı: “söylesāne” ÖrneğiLeylâ Karahan

Ermeni Harfli Kıpçak TürkçesiHülya Kasapoğlu Çengel

Ürper- Fiilinin KökeniErol Güngördü

Nogay Türklerinde Kişi AdlarıDilek Ergönenç Akbaba

Türkçe Kelime Çekimi Ulamları Dizgesi Üzerine: Ad Çekimi UlamlarıÖzlem Deniz Yılmaz

The King’s Dictionary: The Rasûlid Hexaglot Üzerine DüşüncelerGalip Güner

Oğuzca Ayla “Öyle, o şekilde” Kelimesinin Kökeni ÜzerineOrçun Ünal

Dilin Kökeni:Geçmişe ve Geleceğe BakışMerritt RuhlenÇev. Ahmet Bican Ercilasun

9-15

17-81

83-97

99-122

123-139

141-150

151-165

167-182

Page 6: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

6

İçindekilerContents

Sayı: 10Bahar 2012

Değerlendirme ve Tanıtmalar/ ReviewsErsoy, Feyzi (2010), Çuvaş Türkçesi Grameri, Gazi Kitabevi, Ankara, 490 s. ISBN 978-605-5543-45-7Ekrem Arıkoğlu

Pekacar, Çetin, Kumuk Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2011, 409 s., ISBN 978-975-16-2385-0.Hakan Akca

Köktürk Harfli Uygur Bitigleri Üzerine İki Yeni EserHüseyin Yıldız

Akbaba, Dilek Ergönenç (2011), Kazak ve Nogay Türkçesi Yazı Dillerinde Tasvir Fiilleri, Grafiker Yayınları, Ankara, 295s., ISBN: 978-975-6355-86-2ışılay Işıktaş Sava

Akca, Hakan, Ankara İli Ağızları, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2012, 672 s., ISBN: 978-975-456-105-0Sümeyra Harmanda

Kaçalin, Mustafa S., Niyāzi Nevâyî’nin Sözleri ve Çağatayca Tanıklar, El-Luġātu‘n-Nevā’iyye ve‘l-İstişhādātu‘l-Caġātā’iyye, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011, 1111 s.+190 varak, ISBN 978-975-16-2380-5Tolga Arslan

Kartallıoğlu, Yavuz, Klasik Osmanlı Türkçesinde Eklerin Ses Düzeni (16, 17 ve 18. Yüzyıllar), Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2011, 586 s., ISBN 978-975-16-2374-4Doğan Çolak

Öner, Mustafa (2011), Türkçe Yazıları, Kesit Yayınları, İstanbul, 480 s. ISBN: 978-605-4117-64-2Özlem Özmen

Nekrolojiler/ Necrologies

Louis Bazin’in ArdındanCemile Kınacı

Boris İsakoviç Tatarintsev’in Ardındanİlker Tosun

185-186

187-191

192-197

198-202

203-208

209-215

216-221

222-226

229-234

235-237

Page 7: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

7

MakalelerArticles

Page 8: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

8

..........

Page 9: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

9

Ağız Verilerinin Etimoloji Çalışmalarına Katkısı: “söylesāne”

ÖrneğiLeylâ Karahan*1

Özet: Dil problemlerinin çözümünde başvurulan kaynaklardan biri de ağız verileridir. Kelime ve eklerin ses yapısındaki değişme evrelerini bazen tarihî metinlerden değil ağızlardan takip etmek mümkün olmaktadır. Ağız verilerinin, etimoloji çalışmalarına da çözücü veya destekleyici katkıları vardır. Bilinmeyen veya tartışmalı olan dil yapıları, bazen bir yörede karşımıza çıkan bir ipucu ile çözülüverir. Bu yazıda Nevşehir ağızlarına ait söylesāne örneğinden hareketle -sAnA ekinin yapısı tartışılacaktır.

Anahtar sözcükler: Ağızlar, etimoloji, -sAnA eki

The Contribution of Dialectal Datas to Etymological Studies: Example of

“söylesāne”Abstract: Dialect data is one of the reference resources to solve the linguistic matters. In some instances, we are able to identify the phonetic evolution of words and affixes not with reference to historical texts, but with reference to dialect data. Dialect data is also helpful and supportive for etymological studies. Some previously unknown or controversial linguistic structures can be defined by means of dialectological clues. In this paper, we will discuss the linguistic structure of -sAnA based on the söylesāne usage in Nevşehir dialects.

Key words: Dialects, etymology, -sAnA affix

Türkiye Türkçesi ağızları, ses, şekil ve söz dizimi özellikleri ve söz varlığı ile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara çok değerli malzemeler sunar. Bu malzeme yardımıyla bir bilinmeyen aydınlatılabilir, bir yanlış hüküm düzeltilebilir veya bir dil olayının sebebi ortaya çıkarılabilir.

* Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü, Ankara, [email protected]

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 9-15 ss.

Page 10: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

10

Leylâ Karahan

Ağız verilerinin, etimoloji çalışmalarına da çözücü veya destekleyici katkıları vardır. Standart dilden farklı olarak çok varyantlı ve zengin bir kelime ve ek dağarcığı ile âdeta bir dil laboratuvarı görünümünde olan Türkiye Türkçesi ağızları, etimoloji çalışmalarında mutlaka yardımına ihtiyaç duyulan bir dil alanıdır. Kelime ve eklerin ses yapısındaki değişme evrelerini bazen tarihî metinlerden değil ağızlardan takip etmek mümkün olmaktadır. Bilinmeyen veya tartışmalı olan dil yapıları, bazen bir yörede karşımıza çıkan bir ipucu ile çözülüverir. Karakteristik olması bakımından araştırmalarda çok sık verilen -yor örneğini hatırlayalım. Yorır kelimesinin -yor şekline gelmeden önceki (-yorır, -yorur, -yorı, -yoru, -yörür, -yörü vb.) ve -yor’dan sonraki (-yo, -yö, -yu, -yü vb.) aşamalarını canlı dil olan ağızlardan takip edebiliyoruz. Tarihî metinlerde hiç tanığı olmasaydı, mesela Niğde ağızlarından alınan duruyorur, çıhıyorur (Karahan 1996: 141), Muğla ağızlarından alınan geliyomaz (Ercilasun 2007: 376-378) örnekleri bile -yor ekinin kökeni hakkında bilgi vermek için yeterli olacaktı. Urfa ağızlarının özelliği olan biye, siye şekillerinin baŋa, saŋa’dan mı değiştiği yoksa bunların *bi zamiriyle mi bağlantılı olduğu tartışılırken, Besni ağızlarında karşımıza çıkan miye şekli, kelime başında önce b>m değişmesine sebep olmuş, sonra da y’ye değişerek kaybolmuş bir damak ŋ’sini işaret etmekte (Sökmen 2011: 107), böylece bu yapıların etimolojisine ışık tutmaktadır.

Bu yazıda, ağız verileri yardımıyla, fiillere getirilen -sAnA (gelsene, alsana) ekinin yapısı hakkındaki düşüncelerimi aktaracağım.

Dil Araştırmaları dergisinin 8. (Bahar 2011) sayısında Yrd. Doç. Dr. Habibe Yazıcı Ersoy’un Başkurt Türkçesinde –sX ve –hAnA Kiplik İşaretleyicileri başlıklı kapsamlı bir yazısı yayımlandı. Bu yazının bir bölümünde kiplik işaretleyici olarak isimlendirilen -hAnA (-sAnA) ekinin yapısı geniş bir literatür eşliğinde incelenmiş, çeşitli görüşler değerlendirilmiş ve ekin Başkurt Türkçesindeki işlevleri örneklerle anlatılmıştır. Türkiye Türkçesi ağızlarında tespit ettiğim bir veriyle bu değerli araştırmaya bir katkıda bulunmak istedim.

Kaynaklarda rica, istek, öğüt, temenni, emir, yalvarma, nezaket vb. işlevlerinden söz edilen ve tarihî metinlerde de örnekleri (kelsene, Atalay 1945: 87) bulunan -sAnA eki, bugün bazı lehçelerde, Gagavuz Türkçesinde (alsana, başlasana, KTLG 706), Türkmen Türkçesinde (alsana 711), Kırım-Tatar Türkçesinde (alsana, bilsene, KTLG, 719), Başkurt Türkçesinde (alhana, bilhänä, KTLG, 723) aynen veya bazı ses değişmeleriyle kullanılmaktadır. Ekin bazı yazı dillerinde çokluk 2. şahıslar için -sAnıza, -sAŋıza şekilleri de vardır.

-sAnA ekinin yapısı ile ilgili görüşlerin bir kısmı Yazıcı Ersoy 2011’den naklen özetle şöyledir:

Birinci görüş: -sAnA eki, şart eki -sA, teklik 2. şahıs eki -n ve seslenme edatı A’nın birleşmesinden oluşan bir yapıdır. Bu görüşte olan Deny, 3. şahıslarda

Page 11: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

11

Ağız Verilerinin Etimoloji Çalışmalarına Katkısı: “söylesāne” Örneği

da A yerine ya seslenme edatının kullanıldığını belirterek yazsa ya, yazsalar ya örneklerini verir. Ergin, Lewis gibi başka bazı araştırıcılara göre de ekin yapısı böyledir.

İkinci görüş: -sAnA eki, -sA şart eki, teklik 2. şahıs -n eki ve -A pekiştirme ekinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Birinci görüşten farkı, -A’nın seslenme edatı değil pekiştirme eki kabul edilmesidir. Türkçede pekiştirme konusu ile ilgili araştırmaları bulunan Üstüner, bu görüştedir.

Üçüncü görüş: -sAnA eki, -sA ve -nA pekiştirme enklitiklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Osmanlı Türkçesi döneminde -sA enklitiği -sA şart ekiyle; -nA enklitiği de şahıs eki -n ve -A seslenme edatı ile bulaşma içerisine girmiştir. Bu görüşün sahibi Ercilasun, -sA’nın enklitik olduğunu ispatlamak üzere Kırım-Tatar Türkçesinden oku anlamındaki okusa örneğini verir. Yazıcı Ersoy, -sAnIzA ekinde çokluk 2. şahıs ekinin kullanılıyor olmasının -sA-nA etimolojisini zayıflattığını; buna karşılık edebî dilde damak ŋ’sini koruyan Başkurt Türkçesinde -hAŋA şeklinde olması gereken ekin -hAnA şeklinde olmasının ve çokluk 2. şahsının bu yazı dilinde kullanılmayışının -sA-nA etimolojisini kuvvetlendirdiğini ileri sürer (Yazıcı Ersoy 2011: 68-71).

Türkiye Türkçesinde hem standart dilde hem de Türkiye Türkçesi ağızlarında -sAnA ve -sAnIzA ekleri kullanılmaktadır. Damak ŋ’sinin korunduğu ağız gruplarında ekin -sAŋA, -sAŋIza olması beklenir. Nevşehir ağızları, damak ŋ’sini koruyan ağızlardan biridir ve bu ağızlarda teklik 2. şahıs eki damak ŋ’li olmasına rağmen -sAnA eki, ince ve kalın ünlülü bütün fiil tabanlarından sonra -sāne şeklindedir: söylesāne bahsāne, otursāne (Korkmaz 1963, 120, 122, 200). Bu yapı, nasıl yorumlanabilir? -sāne şekli, ekin etimolojisi ile ilgili bize hangi ipuçlarını verebilir?

Ekin yapısındaki üç özellik dikkat çekicidir. Bunları söylesāne örneği üzerinde inceleyelim:

1. -sāne ekinin ilk ünlüsü, daima kalındır. söylesāne örneğinde de açıkça görüleceği üzere ek, ince taban ünlüsüne rağmen neden kalın ünlülüdür?

2. -sāne ekinin ikinci ünlüsü, daima incedir. Ekin ilk ünlüsü kalın olmasına rağmen neden ikinci ünlüsü incedir?

3. -sāne ekinin birinci ünlüsü, uzundur. Bu uzunluğun sebebi nedir? Ekteki uzunluk düşen bir sesin sebep olduğu telafi uzunluğu olabilir mi?

4. -sāne eki, teklik 2. şahıs için kullanılır. 2. şahıslarda ek, bu ağızlarda ŋ’lidir. Buna rağmen ekin yapısında damak ünsüzü ŋ değil diş ünsüzü n bulunmaktadır. Nevşehir ağızlarında -sāne ekindeki teklik 2. şahıs eki -ŋ nerededir? Değişmiş midir, kaybolmuş mudur?

Şimdi bu soruların cevapları üzerinde düşünelim. Ekin yapısının -se-ŋ-ne

Page 12: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

12

Leylâ Karahan

olduğu varsayımından yola çıkarsak böyle bir izahta -se, istek eki; -ŋ, teklik 2. şahıs eki; -ne ise bir pekiştirme eki (enklitiği) olacaktır.

1. -sāne ekinin ilk ünlüsü Nevşehir ağızlarında daima kalındır. Bu yöre ağızlarında sebepsiz ünlü kalınlaşmaları görülmez. Kalınlaşmalar genellikle ya kalın ünlülerin ince ünlüleri, ya da k, g, ğ, ŋ damak ünsüzlerinin yanlarındaki ünlüleri etkilemesiyle ortaya çıkar. Mesela düŋür kelimesinde damak ünsüzü ŋ, Nevşehir ağızlarında ve aynı gruptaki diğer ağızlarda birinci ünlüyü yarı kalınlaştırarak dúŋür şeklinde değiştirmiştir (Karahan 1996: 119).

söylesāne örneğinde kalınlaştırıcı bir ünlü olmadığına göre bu yapıda kalınlaştırıcı bir ünsüz aramak gerekir ki o ünsüz, ŋ’dir. O hâlde başlangıçta ekin yapısında ŋ ünsüzü vardı ve ek, Nevşehir ağızlarında ince ünlülü fiil tabanlarından sonra -seŋne (söyleseŋne), kalın ünlülü fiil tabanlarından sonra da -saŋne (alsaŋne) şeklindeydi. Damak ünsüzü ŋ, ince ünlülü fiil tabanlarında kullanılan -seŋne şeklinin ilk ünlüsünü kalınlaştırmış ve ek -saŋne şekline dönmüştür. Ancak değişme devam etmektedir.

2. -sāne ekinin ikinci ünlüsü Nevşehir ağızlarında daima incedir. İlerleyici ünlü benzeşmesinin sistemli olduğu Nevşehir ağızlarında birden çok heceli eklerde böyle bir uyumsuzluk görülmez. Hâlbuki kalınlık-incelik uyumu çerçevesinde -sāne ekinin ikinci ünlüsünün de ilk ünlüye bağlı olarak kalın olması beklenirken sadece ince ünlülü fiil tabanlarında değil mesela alsāne gibi kalın ünlülü fiil tabanlarında da ekin ikinci ünlüsü inceliğini korur. Bu yapıda aslında ince ünlülü olan -ne pekiştiricisi, standart dilde ve başka ağızlarda -sAnA şeklinde uyuma tabi olurken, Nevşehir ağızlarında asli şekli olan -ne’yi korumuştur.

3. -sāne ekinin ilk ünlüsü uzundur. Bu uzunluğun ikincil bir uzunluk olduğu açıktır. İkincil uzunlukların bir kısmı, vurgudan veya kişisel söyleyiş özelliğinden kaynaklanabilir. Ancak -sāne eki yörenin tamamında, hatta Kırşehir (silsāne, Günşen 2000: 145) ve Kayseri 1ağızlarında da kullanılan bir ek olduğu için bu ihtimaller geçerli değildir. Düşen ses veya heceyi telafi etmek üzere düşen birime en yakın ünlü uzatılır. Bu uzunluk da düşen bir sesin sebep olduğu telafi uzunluğudur. Ekin asli şekli olarak kabul ettiğimiz -se-ŋ-ne yapısında, ŋ ve n ünsüzleri yan yana bulunmaktadır. Türkçede bu iki sesin, arka arkaya boğumlanmaları fonetik olarak zordur. Bundan dolayı bu iki ses hiçbir kelimede uzun süre yan yana bulunmaz; değişir veya düşer. -se-ŋ-ne örneğinde de dil bu zorluğu, seslerden birini, -ŋ’yi düşürerek ortadan kaldırmıştır. Düşen ses ekin ilk ünlüsünü uzatır. O hâlde ekin ilk ünlüsünün uzunluğu ŋ’nin düşmesinden kaynaklanmaktadır.

1 -sāne şeklinin Kayseri ağızlarında da kullanıldığına dair bilgi, soruşturmayla elde edilmiştir.

Page 13: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

13

Ağız Verilerinin Etimoloji Çalışmalarına Katkısı: “söylesāne” Örneği

4. -sāne ekinde damak ŋ’si değil diş n’si vardır. Damak ŋ’sini çok seven, hatta bazı kelimelerde diş n’sini bile damak ŋ’sine değiştiren (mesela düŋya, oŋsuz, paŋga yoŋsa, Korkmaz 1963: 72, 89) Nevşehir ağızlarında teklik 2. şahıs eki damak ŋ’li olmasına rağmen -sāne ekinde diş n’si olması düşündürücüdür. Aynı ekin kullanıldığı Türkmen, Kırım-Tatar ve Başkurt Türkçelerinde de teklik 2. şahıs eki damak ŋ’li, ama -sAnA eki diş n’lidir.

Ünlü uzunluğunun sebebini açıklarken -ŋ’nin düştüğünü belirtmiştik. Bu düşme sonunda -ŋ şahıs ekinin işlevi de -ne pekiştirme ekinin başındaki n ünsüzü üzerine yüklenmiştir. -sāne ekindeki n, artık hem teklik 2. şahıs eki hem de pekiştirme eki ne’nin başındaki n’yi temsil etmektedir. Ekle ilgili açıklamalarda n’nin iki morfemin birden yerini tuttuğu göz ardı edildiği için -n şahıs eki; -A da seslenme edatı veya enklitik kabul edilmiştir. Hâlbuki bu yapıda -e değil -ne pekiştiricisi bulunmaktadır.

Ne, çeşitli dönem ve lehçelerde kullanılmış bir pekiştirme morfemidir. Et-Tuhfetü’z-Zekiyye’deki kelsenğizne örneğinde bu pekiştirici, net bir şekilde görülmektedir (Atalay 1945: 87). Türkiye Türkçesi ağızlarında -sAnA ekinden başka yapılarda da, özellikle -CA ekli zarf/sıfat görevindeki isimlerde (iyicene, yavaşçana, Günşen 2000: 107, 216; usulcana, Mutlu 2008: 227; epeycene, Buran-Oğraş 2003:123; güzelcene, Erten 1994: 37; oylecene, Demir 2006: 345) ve edatlarda (bilene, Yıldırım 2006:153; deyokına, Korkmaz 1956: 30) -ne pekiştiricisi kullanılır.

Tarihî ve bugünkü lehçelerde, -sAnA ekinin farklı morfemlerle varyantlaştığı görülür. Mesela Müyessiretü’l-Ulum’daki “ve dahı emr-i hazırı bir yüzden dahı isti’mal eylerler, bilseŋene gibi, okısaŋana gibi; kezalik bundan bir murad eylerler, yani serzeniş kasd eylerler mübalaga tariki üzre (Karabacak 2002: 23)” ifadesinde geçen bilseŋene, okısaŋana örneklerinde katmerli bir pekiştirme vardır. Burada damak ŋ’si korunmuştur; çünkü -ŋ şahıs ekinden hemen sonra -A veya -An morfemi gelmektedir. Böylece ŋ ve n ünsüzlerinin yan yana bulunması -A veya -An ile engellenmiştir. Dede Korkut’taki kurtarsaŋane (Ergin 1963: 220) örneği de aynı yapıdadır. Tarihî metinlerde geçen bu şekillerde -An, -A ve -ne pekiştiricilerini ayırmak zordur. Harezm ve Kıpçak Türkçesi metinlerinde kullanılan -sAŋAn ekindeki pekiştirici, Sertkaya’ya göre -An’dır. Sertkaya, bu pekiştirici ile ilgili makalesinde, Osmanlı ve Azerbaycan sahasındaki bazı eserlerde geçen -sAŋAnA ekinin yapısını da -sA-ŋ-An-A şeklinde açıklar. Ona göre, -An pekiştirici; -A ise “vokativ (çağrı hâli, hitap hâli)” ekidir (Sertkaya 1989: 336-340). Türkiye Türkçesi ağızlarında da -sAnA’ya benzer başka yapılar vardır. Mesela yine Nevşehir ağızlarında çokluk 2. şahıs için kullanılan -sāneŋize (söylesāneŋize, Korkmaz 1963: 138) eki, bir başka katmerli pekiştirme örneğidir. Burada teklik 2. şahıs için kullanılan pekiştirilmiş -sāne eki üzerine, çokluk 2. şahıs eki -ŋiz ve -A pekiştiricisi getirilmiştir. Hacıeminoğlu’nun Konya ağzından

Page 14: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

14

Leylâ Karahan

kaydıyla verdiği -sAŋnA şekli ise ya -sAŋ eki üzerine gelmiş bir -nA pekiştiricisini yapısında barındırıyor, ya da -sA-ŋ-An-A veya -sA-ŋ-A-nA şeklinden ortaya çıkmış bir ünlü düşmesi olayını yansıtıyor olmalıdır (Hacıeminoğlu 2000: 151). Aydın ağızlarından alınmış vēsäŋä (Korkmaz 1956: 77) örneğinde ise damak ŋ’si korunduğuna göre pekiştirme herhâlde -A (-sä-ŋ-ä) ile yapılmıştır. Tabii -sä-ŋ-nä şeklinden n düşmesi değilse. Ama düşmenin ekin yapısına etkisi, vēsäŋä örneğinde görülmemektedir.

Sonuç: 1. Tarihî metinlerdeki -sAŋAnA, -sAŋIznA ve mesela Amuderya Türkmen

Bölgesi ağızlarındaki -sAŋIzlA ve -sAŋIzlAn (Kargı Ölmez 2004: 2229) şekilleri de ekin yapısında mutlaka (-A, An, -nA, -lA, -lAn) bir pekiştiricinin bulunduğunu gösteriyor ki ekin etimolojisi üzerindeki tartışmalarda araştırıcılar bu noktada hemfikirdir.

2. Nevşehir ağızlarında kullanılan -sāne ekinin yapısı, bizi ekin etimolojisiyle ilgili birtakım sonuçlara götürmektedir. Ekteki ünlü kalınlığı, ekte artık mevcut olmayan ŋ’yi; ünlü uzunluğu, düşen ŋ ünsüzünü; ünlü inceliği de ne pekiştirme eki/enklitiğini işaret etmekte; bunlar da ekin -sA-ŋ-ne şeklindeki etimolojik izahını mantıklı kılmaktadır. Ekle ilgili ağız ve lehçelerdeki yapı çeşitliliğini, pekiştiricilerin farklı oluşuna bağlamak mümkündür.

KaynaklarATALAY, Besim (1945), Et-Tuhfet-üz-Zekiyye fil-Lûgat-it-Türkiyye, Türk Dil Kurumu

Yayınları, İstanbul.BURAN, Ahmet -Şerife OĞRAŞ (2003), Elazığ İli Ağızları, Elazığ Valiliği Yayınları, Elazığ.DEMİR, Necati (2006), Trabzon ve Yöresi Ağızları, Gazi Kitabevi Yayınları, Ankara.ERCİLASUN, Ahmet B. (2007), “Muğla Ağzında Kullanılan Bir Şimdiki Zaman Şekli”,

Makaleler (Haz. Ekrem ARIKOĞLU), Akçağ Yayınları, Ankara, s. 376-378.ERGİN, Muharrem (1963), Dede Korkut Kitabı-II, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.ERTEN, Münir (1994), Diyarbakır Ağzı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.GÜNŞEN, Ahmet (2000), Kırşehir ve Yöresi Ağızları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.HACIEMİNOĞLU, Necmettin (2000), Kutb’un Hüsrev ü Şirin’i, Türk Dil Kurumu Yayınları,

Ankara. KARABACAK, Esra (2002), Bergamalı Kadri, Müyessiretü’l-Ulum, Türk Dil Kurumu

Yayınları, Ankara.KARAHAN, Leylâ (1996), Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu

Yayınları, Ankara.KARGI ÖLMEZ, Zuhal (2004), Amuderya Bölgesi Türkmen Ağızları, V. Uluslar arası Türk

Dili Kurultayı Bildirileri-II, 20-26 Eylül 2004 Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, s. 2221-2230.

Page 15: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

15

Ağız Verilerinin Etimoloji Çalışmalarına Katkısı: “söylesāne” Örneği

Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Grameri-I Fiil, Basit Çekim (2006), (Editör: Ahmet B. Ercilasun), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.

KORKMAZ, Zeynep (1956), Güney-Batı Anadolu Ağızları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.

KORKMAZ, Zeynep (1963), Nevşehir ve Yöresi Ağızları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.MUTLU, Hüseyin Kahraman (2008), Balıkesir İli Ağızları (İnceleme-Metinler-Sözlük) (I-II

Cilt), Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.SERTKAYA, Osman F. (1989), -AN/-EN Ekli Yeni Şekiller ve Örnekleri Üzerine, TDAY-

Belleten 1989, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, s. 335-352.SÖKMEN, İsmail (2011), Bismil Türkmen Ağzı, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Ankara.ÜSTÜNER, Ahat (2003), Türkçede Pekiştirme, Fırat Üniversitesi Yayınları, Elazığ.YAZICI ERSOY, Habibe (2011), Başkurt Türkçesinde –sX ve –hAnA Kiplik İşaretleyicileri,

Dil Araştırmaları, Sayı: 8 (Bahar 2011), s. 51-76.YILDIRIM, Faruk (2006), Adana ve Osmaniye İlleri Ağızları, Türk Dil Kurumu Yayınları,

Ankara.

Page 16: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara
Page 17: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

17

Dîvânü Lügati’t-Türk’te Geçen Her Kelime Türkçe Kökenli midir?

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Hülya Kasapoğlu Çengel*1

Özet: Bu çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde 16.-17. yüzyılda batı Ukrayna’da (Kamenets-Podolsk ve Lviv) yaşayan Ermeni–Kıpçaklar; aynı coğrafyada Ermeni harfleriyle yazılan Kıpçakça belgeler ve bu belgeler üzerine yapılan araştırmalar hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde ise bu metinlerden hareketle Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesinin tipik ses, biçim, sözdizimi ve leksik özellikleri değerlendirilmiştir. Konunun daha iyi anlaşılması bakımından Kıpçak Türkçesinin tarihsel gelişim sürecine de temas edilmiştir. Anahtar sözcükler: Kıpçak Türkçesi, Ermeni-Kıpçaklar, Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi, belgeler/eserler, araştırmalar, dil özellikleri.

Kypchak Turkish in Armenian ScriptsAbstract: This study comprises two main parts. In the first part, information is provided on the Armeno-Kipchak who lived in Western Ukraine (Kamenets-Podolsk and Lviv) in the 16th – 17th centuries; Kipchak documents which were written in the Armenian alphabet in the same geography and the research which was carried out on these documents. In the second part, in the context of these texts, typical phonological and morphological structures, syntax and lexical features of Kypchak Turkish with Armenian letters were examined. For a better understanding of the theme, the historical development process of the Kypchak Turkish was scrutinized.Key words: Kypchak, Armeno-Kypchaks, Kypchak Turkish in Armenian scripts documents, research, linguistic features.

Giriş1985 yılında Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 3. sınıf öğrencileri olarak

hocam Talat Tekin’in Kırgızca dersinde Aytmatov’un ünlü eseri Camıyla’nın ilk sayfalarındaki o tasvirli satırları okurken ve Türkiye Türkçesine aktarmada bir hayli zorlanırken akademik hayatımın beni, Kıpçak dilinin bu modern sahasına sürükleyeceğinden habersizdim. Modern Türk yazı dilleri ve lehçelerinin too’lu grubunda yer alan Kırgızca üzerinde 1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği’nin çözülmesiyle birlikte başlayan ve uzun yıllar devam eden meşguliyetim, 2000’li yıllarda tarihî Kıpçak eserlerine kaymaya başladı. Bu, asla Kırgızcayı terk ettiğim anlamına gelmemelidir; tam aksine, modern Kıpçak sahasına tarihsel perspektiften ve geniş bir açıdan bakma isteğimin

* Prof. Dr. Gazi Üniversitesi. Edebiyat Fakültesi. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim üyesi.

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 17-81 ss.

Page 18: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

18

Hülya Kasapoğlu Çengel

bir sonucu olarak düşünülmelidir. Ayrıca, hocam Ahmet B. Ercilasun’un modern Kıpçakçadaki pek çok dilbilimsel sorunun anlaşılmasında ve çözümünde Codex Cumanicus ile birlikte Ermeni harfli Kıpçakça belgelerin önemine değinmesi; Kıpçak sahasına, bu metinler ışığında tarihsel karşılaştırmalı bir yöntemle yaklaşmamda önemli rol oynamıştır.

Bu metinlere duyduğum ilgi, 2002 yılının sıcak yaz günlerinde Konuralp Ercilasun ile birlikte Almatı Ermenistan Büyükelçiliğinin kapısında uzun bekleyişten sonra sahip olduğumuz Armenian-Qypchaq Psalter ile gittikçe artmaya başladı. Kitap, Aleksandr Garkavets/Eduard Khurshudian imzasını taşıyordu ve elçiliğin sponsorluğunda yayımlanmıştı. İkimiz de merakla Ermeni Kıpçakçasına ait bol metin içeren bu kitabı uzun uzun incelemiştik; Kıpçakçaya çevrilmiş olan bu Zebur metni, içerdiği zengin dil malzemesiyle oldukça ilgimizi çekmişti. Aleksandr Bey’in daha sonra bu kitapla birlikte diğer metin yayınlarını ve Urumlar ile ilgili çalışmalarını birkaç nüsha hâlinde Bişkek’teki adresime göndermesi, kitapları ulaşılmaz olmaktan kurtarmıştı.

Macar bozkırında Kunsag (Kumanların ülkesi) adlı köyde dünyaya gelen; çok erken yaşlarda belki de etnik mensubiyetinden dolayı Kıpçakçaya ilgi duyan; Memluk Kıpçakçası, Harezm ve Çağatayca üzerindeki araştırmalarıyla tanınan ünlü Türkolog Andras Bodrogligeti, Türk dilinin bu tarihsel dönemleriyle nasıl ilgilenmeye başladığını anlatırken Eski Kıpçak sahasını, Türk dilinin en heyecanlı ve en semereli dönemi olarak değerlendirir. Bodrogligeti’nin bu düşüncelerine naçizane katılırken Memluk Kıpçak sahası eserleriyle birlikte Türk dilinin Latin harfleriyle kaleme alınmış ilk eseri olan ve Hristiyan misyonerlerce sözlü dilden istinsah edilen Codex Cumanicus ve Hristiyanlığın Gregoryen mezhebine mensup Ermeni-Kıpçaklardan kalan belgelerin, Türk/Kıpçak dili ve kültürünün mirası olarak Türkoloji çevrelerine hizmet edeceğine olan inancımı burada belirtmek isterim. Bu vesileyle, Ermeni-Kıpçak metinlerinden istifade etmemi sağlayan Aleksandr Nikolayeviç Garkavets’e en derin saygı ve şükranlarımı sunarım.

1. Kıpçaklar ve Tarihî Kıpçak Türkçesi Kuman-Kıpçaklar, İslam kaynaklarında Kıpçak, Batı kaynaklarında genel

olarak Cuman, Rus kaynaklarında ise Polovets etnonimiyle adlandırılmışlardır. Başlangıçta, birbirlerine oldukça yakın iki ayrı topluluk olan Kumanlar ve Kıpçaklar, 13. yüzyılda kurulan Kuman-Kıpçak federasyonunun ardından tek bir etnik grup hâline gelmiştir.1

Uygur dönemine ait Şine-Usu yazıtında Köktürkler için kullanılan ve tartışmalı olan Tür(k) (Kı)bçak ibaresi2 bir kenarda tutulursa, İslam öncesi kaynaklarda Kuman ve Kıpçak etnonimlerine rastlanmaz. Kıpçak adı, ilk defa 1077’de kaleme alınan Divanü Lügâti’t-Türk’te geçer. Kaşgarlı Mahmud’un, Divan’da Kıpçak adını Oğuzlarla birlikte sıkça zikretmesi, Kıpçakların, 11. yüzyıl Türk dünyasında önemli bir etno-lengüistik birlik olduğuna işaret etmektedir.3

Kuman-Kıpçaklar, tarih boyunca Avrasya, Doğu Avrupa ve Afrika’da çok geniş bir coğrafyaya yayılmışlardır. İslam dünyasında Deşt-i Kıpçak, Batı dünyasında Cumania/Comania4 olarak adlandırılan bu bölge; Volga’dan Dinyeper’e hatta Balkanlara kadar uzanır. Kuman-Kıpçaklar; Batı Sibirya, Orta Asya, Güney Rusya, Doğu Avrupa, Macaristan ve Balkanlar’ın kuzeyi,

1 Gumilöv 1999: 104. 2 Kıpçak ve Sir etnik adlarının bu tarihten önceki kullanımı ile ilgili olarak bk. Klyashtorny/Sultanov 2003: 134.3 Kurat 1992: 69-75..

4 Togan 1981: 160; Kurat 1992: 69-99; Golden 2002: 225.

Page 19: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

19

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Kafkasya, Kuzeydoğu Afrika’yı da içine alan bu geniş coğrafyanın politik, ekonomik, kültürel hayatı ile etnogenezinde silinmez izler bırakmıştır.5

Kuman-Kıpçaklar, bu denli geniş bir coğrafyaya yayılmalarına karşın, kalıcı bir siyasî birlik kuramamış; bu nedenle ortak, standart ve sürdürülebilir bir yazı dili geleneği oluşturamamışlardır. Kaşgarlı Mahmud’un Kıpçakça ögelere yer verdiği Divanü Lügâti’t-Türk dışında, 14. yüzyılın hemen başında (1303) Alman ve İtalyan din adamları tarafından Hristiyanlık inancını yaymak amacıyla Kırım’da Latin harfleriyle istinsah edilen Codex Cumanicus, Karadeniz’in kuzeyindeki Kıpçaklardan derlenen bir eser olarak Kıpçakçayı en iyi temsil eden yazılı belgelerden biridir ve kültür tarihi açısından oldukça önemlidir. Kuman Külliyatı anlamına gelen bu eser, sadece sözlükten ibaret değildir; aynı zamanda Kıpçaklara ait filolojik ve folklorik malzeme içerir. İtalyan bölümünde, Latince-Farsça-Kumanca alfabetik ve tematik iki sözlük listesi ve Kuman (Kıpçak) diline ait bazı gramer kuralları yer alır. Alman bölümünde ise Kumanca-Almanca ve Kumanca-Latince iki karışık sözlük listesi, İncil’den çeviriler, bazı Katolik ilahilerinin Türkçe çevirileri ve ayrıca metinlerin Latince çevirileri bulunur.6

14.-15. yüzyıllarda Avrasya coğrafyasındaki Kıpçak hanlıklarından kalan yarlıklar, Harezm ve Altın Orda’da telif edilen birkaç dinî ve seküler metin, Karadeniz’in kuzey bozkırları ve Kuzey Kafkasya’dan Mısır ve Suriye’ye göç eden Kıpçakların dili üzerine, Arap filologlar tarafından yazılan sözlük ve gramerler başta olmak üzere (Halil bin Muhammed bin Yusuf el-Konevî tarafından yazılan Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî, Ebû Hayyân’ın eseri Kitâbu’l-İdrâk li-Lisâni’l-Etrâk, yazarı bilinmeyen Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye, Cemâleddin Ebû Muhammed Abdullah et-Türkî’nin yazdığı Kitâbu Bulgatü’l-Müştâk Fî Lügati’t-Türk ve’l-Kıfçak, yine yazarı belli olmayan El-Kavânînü’l-Külliyye li-Zabti’l-Lügati’t-Türkiyye ve Ed-Dürretü’l-Mudiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye)7 edebi eserler (Seyfi-i Sarâyî’nin Gülistân Tercümesi)8 fıkıh, askerlik, okçuluk, baytarlık konularında yazılmış bilimsel eserler (İrşâdü’l-Mülûk ve’s-Selâtîn, Kitâb fi’l-Fıkh bi-Lisâni’t-Türkî, Mukaddimetü’l-Gaznevi fi’l-İbâdât (Kitâb fi’l-Fıkh), Kitâb-ı Mukaddime-i Ebu’l-Leysi’s-Semerkandî, Münyetü’l-Guzât, Kitâb fî İlmi’n-Nüşşâb (Hulâsa), Kitâbu’l-Hayl, Baytaratu’l-Vâzıh)9 İslamî döneme ait diğer Kıpçakça belgelerdir; ancak bu belgeler, Oğuzlar ve Kıpçakların uzun yıllar birlikte yaşamalarının bir sonucu olarak genellikle Oğuzca/Kıpçakça karışık dillidir. Bunların arasında özellikle Et-tuhfetü’z-zekiyye fi’l-lügati’t-Türkiyye’de Kıpçakça kaydıyla verilen ögelerin gerçekten Kıpçakça olduğu çoğu zaman tartışmalıdır. Memluk sahasında

5 Golden 2006: 16-29; Rásonyi 1971: 146-147; 150-151.6 Grønbech 1936, 1942; Drimba 2000.7 Caferoğlu 1931; Atalay 1945; Ermers 1999; Özyetgin 2001.8 Karamanlıoğlu 1989.9 Ercilasun 2008: 382-398.

Page 20: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

20

Hülya Kasapoğlu Çengel

yazılan eserlerin genellikle Karahanlı, Harezm-Altın Orda ve bu yazı dillerinden gelişen Çağataycanın dil özelliklerini yansıttığı görülür. Ses ve biçime dayalı bazı farklılıklardan dolayı bu alanın Kıpçak olarak adlandırılması, Memluk dönemi eserlerinin yazıldığı muhitle ve dönemin gramercilerinin zaman zaman kullandığı Kıpçak terimiyle ilgili olmalıdır. Bu noktadan hareketle, 14. yüzyılın ilk yıllarında Kırım’da sözlü dilden derlenen Codex Cumanicus ve Hristiyanlığın Gregoryen mezhebine mensup Ermeni-Kıpçakların 16.-17. yüzyıllarda batı Ukrayna’da meydana getirdikleri kronikler, dinî ve hukukî belgeler ise, asıl Kıpçak dilini temsil eden metinlerdir, diyebiliriz.10

Kıpçak adı altında toplanan ve Müslümanlık, Musevilik, Hristiyanlık gibi farklı dinlere mensup olan Türk halklarının dilleri, dinî terminoloji ve söz dizimindeki küçük farklılıklar dışında, birbirine oldukça yakındır.

2. Ermeni-Kıpçaklar Ermeni Bagratlı Devleti’nin 11. yüzyılda (1064) yıkılmasıyla11 Ermeniler,

Kafkasya’nın kuzeyine göç etmeye başlamışlar ve Kırım’a yerleşmişlerdir. 13. yüzyılın ilk yarısında (1239) Moğol ordularının, Ani şehrini ele geçirmesi, Ermenilerin aynı bölgeye büyük göçünü hazırlayan bir başka siyasî olaydır. Bu olayların sonucunda Ermeniler, önce Karadeniz’in kuzeyine ve oradan da batıya doğru gitmişlerdir. Kırım, daha sonraki dönemlerde, özellikle Altın Orda idaresinde bulunan bölgelerden de Ermeni göçleri almış; 13. yüzyılda bu bölgede büyük bir Ermeni kolonisi oluşmuştur. Kırım’ın, dönemin yazarları tarafından Armenia Maritima (Ermeni Denizi) ya da Armenia Magna (Ermeni adası) olarak adlandırılması, bu dönemde Kırım’a göç eden Ermeni nüfusunun yoğunluğunu açıkça ortaya koymaktadır. 11. yüzyılda başladığı tahmin edilen Kıpçak-Ermeni teması, 13.-14. yüzyıllarda Kırım’da ortak konuşma ve din dili oluşturacak derecede gelişmiştir. 14. yüzyılın sonlarında Timur’un akınlarıyla, aynı yönde göçler devam etmiş; başta Kefe ve Sudak olmak üzere Karasubazar, Gözleve, Akmescit (Simferopol), İnkerman (Sevastopol), Solhat, Ermenilerin yerleştiği yerler olmuştur.12

15. yüzyılın ikinci yarısında Kırım’daki Ermeniler, 35-40 bin civarında bir nüfusa ulaşmışlardır. 14.-15. yüzyıllarda daha da gelişen komşuluk ve ticaret ilişkisiyle Kıpçak dili, Ermeniler tarafından sözlü dil ve kilise dili olarak iyice

10 Atalay 1945; Deny 1957: 10; Ercilasun 2008: 382-383. 11. yüzyıldan 19. yüzyılın sonuna kadar devam eden Orta Asya İslamî Türk yazı dili, Karahanlı (Hakaniye), Harezm-Altın Orda ve Çağatay dönemi eserleriyle temsil edilir. Çağatayca (Doğu Türkçesi), yazı dili, devlet ve hatta diplomasi dili olarak Orta Asya coğrafyasıyla birlikte Avrupa Rusyasında yaşayan ve Oğuzca (Batı Türkçesi) konuşurları dışında kalan Müslüman Türk toplulukları tarafından 20. yüzyılın başlarına kadar kullanılmıştır. bk. Eckmann 1996a: 67-69; Eckmann 1996b: 74-82.11 bk. Grousset 2005: 598-621.12 Lewicki/Kohnowa 1957: 157-158; Deny 1957: 7-9; Pritsak 1979: 131.

Page 21: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

21

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

benimsenmiştir. Yine bu yüzyılın başlarında Ermeni-Kıpçak kolonisi, ayrıca, Kiev, Lutsk, Vladimir ve Romanya’nın Suceava şehrine de yerleşmişlerdir. Bu koloninin batı Ukrayna’da (Polonya) ilk ortaya çıkışı ise, yaklaşık olarak 14. yüzyıl Altın Orda dönemine rastlar. 14. yüzyılın sonunda Kamenets-Podolsk’taki Ermeni-Kıpçak kolonisinin büyüklüğü, Aziz Nigola Ermeni Gregoryen kilisesinden de anlaşılmaktadır. Kilisenin tabelasında 1398’de İstanbul Ermenilerinden Xutlubey oğlu Sinan tarafından finanse edildiği yazılmıştır. 15. yüzyılın son çeyreğinde (1475) Kefe’nin Osmanlılar tarafından fethiyle bu topluluk, bugünkü Ukrayna’nın Kamenets-Podolsk ve Lviv bölgelerine yerleşmiş ve bu coğrafyada büyük bir koloni oluşturmuştur.

Lviv’deki koloninin ilk ortaya çıkışının, şehrin kuruluş yıllarına tesadüf ettiği belirtilmektedir.13 Ermeni-Kıpçaklar; Kamenets ve Lviv şehirlerinde zanaat ve eğitim kurumları da tesis etmişler; özellikle zanaatte çok ilerlemişlerdir. Genellikle kumaş, keçe ve deri işçiliği; kuyumculuk ve kasaplıkla uğraşmışlardır. 1407 yılına ait vergi kayıtlarına göre Lviv Ermeni-Kıpçaklarının % 80’inin zanaatkârlardan oluştuğu kaydedilmektedir. Bu koloni, ticaretle de uğraşmış; İstanbul, Edirne, Kefe, Kilikya, Akkerman, Lviv, Krakov, Yaroslav, Lutsk, Smolensk (Rusya), Ermeni-Kıpçakların ticaret yaptıkları önemli merkezler hâline gelmiştir. Kıpçakçaya yakın Kırım Tatarcası ve Türk dilini de bildikleri için diplomatik hizmetlerde de bulunmuşlardır. Ukrayna’daki Ermeni-Kıpçakların muhbirlik yapmaları, askerî operasyonlara katılmaları, kısacası bölgenin sosyal ve kültürel hayatındaki rolleri, incelenmesi gereken hususlardır.14

Ukrayna’daki Ermeni mahkemesinde Mhitar Goş tarafından Ermenice olarak yazılan, 1518-1519 yıllarında Polonya Kralının isteğiyle önce Latinceye, daha sonra Lehçeye ve 1523’te Kıpçakçaya çevrilen Armyanskiy sudebnik adlı kitabın Kıpçak versiyonu (Töre Bitigi) esas alınmıştır. Lviv’deki bu mahkeme dışında, 1444 ila 1734 yılları arasında dinî işlere, evlenme ve miras gibi hususlara bakan ve piskopos tarafından yönetilen dinî bir mahkeme de faaliyet göstermiştir.15

Ermeni-Kıpçakların kökeni ile ilgili olarak iki ayrı görüş mevcuttur: Bir görüşe göre; Ermenistan’da yaşadıkları sırada Kıpçaklarla sıkı bir

ilişki içinde olan Ermeniler, özellikle 13.-14. yüzyıllarda büyük bir topluluk hâline geldikleri Kırım, Solhat ve Sudak’ta Kıpçaklarla temaslarını devam ettirmişlerdir. Bu üç şehir, özellikle Sudak; Rusya, Bizans ve Memluk devletinin önemli ticaret merkezi hâline gelmiştir. Ermeni göçmenler, bu bölgelerde büyük bir nüfusa sahip olan Kıpçaklardan Kuman (Kıpçak) dilini öğrenmişlerdir.

13 Deny 1957: 7-17; Daşkeviç 1981: 85; Garkavets/Khurshudian 2001: 586-589; Garkavets 2002: 6-7. 15.-19. yüzyıllardaki kaynaklar doğrultusunda Ukrayna’daki Ermeni kolonileri ile ilgili bk. Daşkeviç 1962. 14 Garkavets/Khurshudian 2001: 588-592; Garkavets 2002: 9-10.15 Lewicki/Kohnowa 1957: 165; Garkavets/Khurshudian 2001: 590; Garkavets 2002: 8.

Page 22: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

22

Hülya Kasapoğlu Çengel

Dillerini Lehçe ve Ukrancadan ayırmak için Tatarça ve bizim til tabirini kullanmışlardır.16

Daşkeviç, Altın Orda döneminden önce Kırım’daki Kıpçakların Ortodoks Urumlar, Gregoryen Kıpçaklar, Musevi Karaylar ve Müslüman Kıpçaklar olmak üzere dört gruptan oluştuğunu belirtir ve 16.-17. yüzyıl yazarlarından Fransız misyoner Gallifotskiy, İtalyan din adamı Antonia Maria Gratsini (1537-1611), Polonyalı tarihçi Martin Kromer (1512-1589), Alman Yogan Alnpeh’in gözlemlerine yer vererek Karadeniz’in kuzeyindeki Hristiyan toplulukların; özellikle Katolikler, Yunanlılar, Gotlar, Avarlar, Ruslar, Çerkesler, Kumuklar ve yerli Ermenilerin Kıpçakça konuştuklarını; Ermenilerin kendi dilleriyle birlikte Lehçeyi ve Ukrancayı da bildiklerini; ancak ibadetlerinde Kıpçak dilini kullandıklarını; Kamenets-Podolsk ve Lviv’deki bütün belgelerin Kıpçakça yazıldığını kaydeder.17

Koptaş, Türkiye’deki Ermeni Harfli Türkçenin Türkçe konuşan ve Ermeniceyi hiç bilmeyen ya da çok az bilen Hristiyanlık inancına mensup Ermenilerin, alfabe aracılığıyla kendi kültürlerini koruma ve kimlik aidiyetini sürdürme, Ermeni nüfusla yazı yoluyla iletişim kurma çabalarının bir sonucu olarak geliştiğini bildirirken Ermeni Harfli Kıpçakçanın da aynı şartlarda ortaya çıktığını belirtir.18

Aleksander Garkavets, Ermenistan coğrafyasında başlayan Kıpçak-Ermeni ilişkisinin, Ermenilerin göç ettiği Don, Kırım ve Bessarabya’da da devam ettiğini; Ermenilerin, Kıpçaklarla komşuluk ve ticaret ilişkisiyle Kıpçak dilini öğrendiklerini; Kıpçakçayı kilise dili hâline getirdiklerini; diğer taraftan Kıpçakların da Ermeni Gregoryen Hıristiyanlığını kabul ettiklerinin epigrafi verileriyle belgelendiğini ifade etmektedir. G. Alişan, R. Açaryan ve E. Hurşudyan tarafından yapılan incelemelerde Ermenistan’ın Şiraksk (Shirak) bölgesindeki Artiksk ilçesine bağlı Ariç köyünün daha önce Kipçag adını taşıması; 12. yüzyılda bu köyde, Xpçaxavank (Kıpçak manastırı) adını taşıyan ve bugüne kadar korunmuş olan bir manastırın ortaya çıkması, bu tezi kuvvetlendirmektedir.19

Ünlü Türkolog Sir Gerard Clauson, Kıpçakların, bilinmeyen bir zamanda Ermeni Gregoryen dinini kabul ettiklerini ve dillerini ise din gereği Ermeni harfleriyle kaydettiklerini belirtir. Dilin temel söz varlığı ve biçim bilgisinin Kıpçakça olduğuna dikkat çekerek Slav kökenli (Lehçe ve Ukranca) kelimelerin ve Ermenice söz varlığının, Kıpçakçaya göre daha az olduğunu ifade eder. Ona göre; Kıpçak konuşurlarının Ermeniler olması durumunda temel söz varlığının

16 Deny 1957: 9; Lewicki/Kohnowa 1957: 154; Clauson 1971: 7; Pritsak 1979: 131; Greinfenhorst 1996: 13.17 Daşkeviç 1981: 79-82; 1983: 95-96; 2001: 363.18 Pamukciyan 2002: XI.19 Garkavets/Khurshudian 2001: 587; Garkavets 2002: 7.

Page 23: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

23

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Kıpçakça yerine Ermenice olması beklenirdi.20

Bu görüşler doğrultusunda şunlar söylenebilir: En geç 13. yüzyılda başlayan Kıpçak-Ermeni teması, 14. yüzyılda Kırım’da komşuluk ve ticaret ilişkisiyle daha da gelişmiştir. Kıpçak dili, 14. yüzyılın sonlarında bu coğrafyada Ermenilerin büyük bir bölümü tarafından konuşma dili olarak benimsenmiş; Osmanlı Devleti ve Devletin himayesinde bulunan ülkeler ile ticareti büyük ölçüde kolaylaştırıcı rol oynamıştır. Bu ilişkilerle Ermenilerin büyük bir bölümü, Türkçe konuşuru hâline gelirken bir bölüm Kıpçak konuşuru da Ermeni kilisesine intisap etmiştir. Böylece karmaşık bir etnik-dinsel grup meydana gelmiştir. 13. yüzyıldan 15. yüzyılın sonlarına değin konuşma dili ve din dili olarak varlığını sürdüren Ermeni Kıpçakçası, 16.-17. yüzyıllar arasında batı Ukrayna’da (Kamenets-Podolsk ve Lviv) önemli yazılı belgeler bırakacak düzeye ulaşmıştır. 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren işlevini yitiren bu dil, Mısır ve Suriye Kıpçakçası gibi unutulmaya yüz tutmuş; konuşurları da Slav halklarıyla (Leh ve Ukran) karışarak tarih sahnesinden çekilmiştir. Ermeni-Kıpçaklar ve Ermeni Kıpçak dili, diller ve dinlerin ortak yaşamına ilişkin ilgi çekici bir örnektir, diyebiliriz.

3. Ermeni Harfli KıpçakçaErmeni Harfli Kıpçakçanın tarihî gelişimi, üç evreden oluşur:21 1. Sözlü dil dönemi (13. yüzyılın sonu-15. yüzyıl). 2. Yazı dili dönemi (16. yüzyıl-17. yüzyılın ilk yarısı. 1524-1669) 3. Dilin kaybolduğu dönem (18. yüzyılın ikinci yarısı). Ermeni-Kıpçak kolonisinin; koloni içi evlilik şartı koymasına rağmen

çevre halklarla yapılan evlilikler, zamanla dilin kaybolmasına sebep olmuştur. Lehleşme ve Latinleşme süreci yıllarca devam etmiş; 18. yüzyılın ortaları ve 19. yüzyılın başlarında bazı koloniler, tamamen asimile olmuştur. İç ve dış politik olaylarla artan göç dalgaları ve asimilasyonla dil, yok olmaya yüz tutmuş; yerini Slav dillerine (Ukranca, Rusça ve Lehçe) bırakmıştır.22

16.-17. yüzyıllarda batı Ukrayna’da yazı dili olarak kullanılan ve en parlak dönemini yaşayan Ermeni Harfli Kıpçakça, Batılı ve Sovyet Türkologların araştırmalarında Arméno-Coman, Armenisch-Kiptschakisch, Armeno-Qïpchaq, Armenian Qıpchaq, Armyano-kıpçakskiy yazık, Armyano-polovetskiy yazık olarak geçer. Pritsak’ın Armenisch-Kiptschakisch yazısının (1959), M. Akalın tarafından Türkiye Türkçesine yapılan çevirisiyle birlikte (1979)23 bu dil,

20 Clauson 1971: 8-9.21 Daşkeviç 1983: 92, 101.22 Daşkeviç 1983: 103-104; Daşkeviç 2001: 362; Garkavets/Khurshudian 2001: 586.23 Pritsak 1959: 74-87; Pritsak 1979: 131-140.

Page 24: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

24

Hülya Kasapoğlu Çengel

Türkiye Türkolojisinde Ermeni Kıpçakçası olarak benimsenmiştir; ancak, Anadolu sahasında yazılan Ermeni harfli Türkçe eserler, Ermeni Harfli Türkçe olarak ifade edilmiştir.24

Ermeni Harfli Kıpçakça, metinlerde Xıpçaχ tili, bizim til ve Tatarça25 olarak adlandırılmıştır. Dillerini Ukranca ve Lehçeden ayırmak için böyle bir tercih yapmışlar; Tatar terimini ise, muhtemelen Karadeniz’in kuzey kıyılarına yerleşip bu Kıpçak Türk diyalektine yaklaştıklarında ödünç almışlardır.26 Armyanskiy sudebnik (Ermeni Kanun Kodu) adlı kitabın Kıpçakça versiyonu olan Töre Bitigi (Kanun Kodu) adlı eserin ilk bölümlerinde bizim til ile kastedilen açık ve net olarak Kıpçak dilidir. Kitapta Ermeni tili (TB, 75) ve Ermeniçä (TB, 166, 197) terimlerinin kullanılması, bizim til’in Ermeni dilinden farklı olduğunu açıkça göstermektedir:27 Tilinden ermeniniŋ latingä çıχargandır, latindän pol’skiygä, a pol’skidän bizim tilgä, χaysı ki başlanıyır bu sözlär bilä. “ Ermeni dilinden Latinceye çevrilmiştir. Latinceden Lehçeye ve Lehçeden bizim dile. İşte (kitap), bu sözler ile başlar.” (TB, 74). Tatarça ise Töre Bitigi’nde iki yerde geçer: Ne türlü ki bu bitiktä yazılıptır, eki türlü til bilä, nemiççä da tatarça. “Bu kitapta ne yazılmışsa iki dil ile yazılmıştır: Lehçe ve Tatarça” (TB, 166). Da andan soŋra ne türlü özgä millätniŋ säbäplärindän boldu, alay χanlıχtan buyruχ, ki törälärni ermeniçädän tatarçaga köçürüldi, da andan soŋra latingä. “Ve ondan sonra hangi milletler sebep oldu, böylece Kralın buyruğuyla töreleri Ermeniceden Tatarcaya çevrildi ve ondan sonra Latinceye.” (TB, 197).

Ermeni Harfli Kıpçakça, Lehçe ve Ukranca, ayrıca Ermenice kelimeler içermesine rağmen temel söz varlığı ve biçimbilgisi bakımından Kıpçakçadır. Deny ve Kowalski; Ermeni Kıpçakçasının, Codex Cumanicus’un diline, Kırım Tatarcasına, Urum Kıpçak diyalektleri28 ile batı Kıpçak dilleriyle (özellikle Kumukça ve Karaycanın Trakay diyalekti)29 benzerliğine temas etmişler; ancak bu yakınlığın, fazla önemsenmediğine de dikkat çekmişlerdir. Bu dil, Karaycadan sadece dinî terminoloji bakımından ayrılır. Karaycadaki dinî terimler İbranice; Ermeni Kıpçakçasındaki terimler ise Ermenicedir. Buna rağmen, Ermenice kelimelerin sayısı, Slavca (Lehçe ve Ukranca) kelimelerden daha az yekûn tutar.30

Ermeni Kıpçakçası metinlerinden ilk defa 1912 yılında Avusturyalı Türkolog Friedrich von Kraelitz-Greifenhorst (1876-1932)31 söz etmiştir. Bu

24 Pamukciyan 2002: XII.25 Codex Cumanicus’un dili de eserde Tatarça ve Tatar til olarak geçer. bk. Gronbech 1936.26 Deny 1957: 9; Garkavets 1988: 114; Garkavets /Khurshudian 2001: 594.27 Lewicki/Kohnowa 1957: 159.28 Muratov 1997: 450-455; Garkavets 1999; Garkavets 2000.29 Kowalski 1929; Musayev 1964: 71.30 Clauson 1971: 8-9; Garkavets 1979: 1; Garkavets 1999: 13; Garkavets/Khurshudian 2001: 586-587.31 Kraelitz-Greifenhorst 1912: 307-324. Kraelitz-Greifenhorst ile ilgili ayrıca bk. Eren 1998: 200-201.

Page 25: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

25

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

metinlerle daha sonra Ukrayna Bilimler Akademisi ilgilenmiştir. Akademi üyesi olan Ukraynalı Türkolog Agatangel Efimoviç Krımskiy (1871-1942)32 Türki ix movi ta literaturı (Türkler: Onların Dilleri ve Edebiyatları) adlı eser ile bu metinleri daha ayrıntılı bir şekilde bilim dünyasına tanıtmış ve bu topluluğu Türk olarak kabûl etmiştir

Kıpçak akrabaları olan bir ailede dünyaya gelen ve Garkavets’e göre Kıpçak olan Krımskiy, Ermeni-Kıpçaklar tarafından yazılan metinler üzerinde 1894’te çalışmaya başlamış; Krımskiy’den sonra öğrencisi Timofey İvanoviç Grunin bu metinlerle ilgilenmiştir. Bu metinler üzerindeki ayrıntılı çalışmalar, 1960-1980’li yıllarda Jean Deny,33 Lewicki/Kohnowa,34 Grunin,35 Omeljan Pritsak,36 Edmond Schütz,37 Sir Gerard Clauson,38 Yaroslav Daşkeviç,39 Edward Tryjarski,40 Aleksandr Garkavets41 ile devam etmiştir. Konuyla ilgili en fazla metin neşri, 2000’li yıllarda Garkavets tarafından yapılmıştır. Türkiye’de ise Nadejda Chirli42 Algış Bitigi adlı dua kitabı üzerinde çalışmıştır. Ayrıca, Hülya Kasapoğlu Çengel43, Mehmet Kutalmış44 ve Chirli45’nin Ermeni harfli Kıpçak dil malzemesi üzerine hazırladıkları araştırma/inceleme yazıları bulunmaktadır.

4. Ermeni Harfli Kıpçakça Eserler ve AraştırmalarıErmeni Harfli Kıpçakça belgeler, çeşitli sayılabilecek bir koleksiyondan

oluşur. Bu eserler, konularına göre şu şekilde tasnif edilmiştir:46 1. Kronikler 2. Hukuk belgeleri ve mahkeme tutanakları 3. Dinî eserler 4. Filolojik eserler 5. Edebî eserler 6. Doğa bilimleriyle ilgili eserler. Hukuk belgeleri ve mahkeme tutanaklarını, dua kitaplarını, Zeburları,

32 Krımskiy ile ilgili bk. Eren 1998: 202. 33 Deny 1957.34 Lewicki/Kohnowa 1957: 153-300.35 Grunin 1967.36 Pritsak 1959: 74-87; 1979: 131-140.37 Schütz 1961: 123-130; 1962: 291-309; 1968; 1998 (Yazarın alanla ilgili makalelerinin kitaplaştırılmış hâlidir).38 Clauson 1971: 7-14. 39 Daşkeviç 2001 (Daşkeviç’in yazılarının kitap olarak basılmış hâlidir).40 Tryjarski 1968-1972.41 Garkavets 1979; 1987; 1988; Garkavets/Khurshudian 2001; Garkavets 2002; Garkavets/Sapargaliyev 2003.42 Chirli 2005.43 Kasapoğlu Çengel 2007: 77-96; 2009: 165-181.44 Kutalmış 2004a: 133-141; 2004b: 35-43.45 Chirli 2009: 75-90.46 Garkavets/Khurshudian 2001: 585-601.

Page 26: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

26

Hülya Kasapoğlu Çengel

azizlerin hayat hikâyesini, vaazları, Aziz Paul’un mektuplarını, kronikleri, filolojik eserleri içeren koleksiyon, şu kütüphanelerde muhafaza edilmektedir: Viyana Mekhitarist Manastırı (Vienna Mechitarist Monastery); Viyana Millî Kütüphanesi (Vienna National Library); Venedik Mekhitarist Kütüphanesi (Venice Mechitarist Library); Paris Millî Kütüphanesi (Paris Bibliotheque Nationale); Wroclaw Ossolineum Kütüphanesi (Wroclaw Ossolineum Library); Krakow Chartorysky Müzesi (Krakow Chartorysky Museum); Erivan Kütüphanesi (Yerevan Matenadaran); Leiden Üniversite Kütüphanesi (Leiden University Library).

Ermeni-Kıpçakça metinlerin içerikleri şu şekildedir: Kiev’de 28 hukuk defteri; Lviv’de 1 sözlük ve 26 müstakil doküman; Erivan’da dil ile ilgili ve kiliseye ait 9 el yazması; St. Petersburg’da 1 sözlük, velilerin hayatına ait 1 kitap ve 1 Zebur; Viyana’da 3 sözlük, Hristiyanlık ve mahkeme ile ilgili 13 hukuk defteri, mahkeme defterleri, Zeburlar, dua kitapları, Vartabed Anton’un 3 vaaz kitabı; Venedik’te 10 el yazması: Zeburlar, dua kitapları, kronikler, mahkeme defterleri; Krakow, Varşova ve Wroclaw’da 11 el yazması: 1 Zebur, 1 dua kitabı, 1528-1604 yıllarına ait bir mahkeme tutanağı); Paris’te 4 el yazması: Zebur, mahkeme tutanağı, takvim, 1 kronik ve bilge Hikar hakkında menkıbeler; Leiden’de 1 basma dua kitabı: 1618’de muhtemelen Türkçe olarak basılmış ilk kitap.

4.1. Kronikler: Günümüze kadar 3 kronik tespit edilmiştir: Kamenets vakayinamesi, Venedik vakayinamesi, Polonya vakayinamesi.

4.1.1. Kamenets vakayinamesi: Kamenets’te Ermeni aristokratlarından olan Agop tarafından 1582-1621 yılları arasında Ermenice ve Kıpçakça olarak yazılmış ve daha sonra kardeşi Aksent der Krikor (Gregoire) tarafından redaksiyon ve eklemeler yapılarak 1650-1652 yıllarında tamamlanmıştır. Bu vakayinamede Kamenets-Podolsk’ta 1430-1652 yılları arasında geçen olaylar anlatılmaktadır. Kıpçakça bölümde 1620-1621 Hotin Savaşına (Osmanlı-Lehistan Savaşı) da yer verilir. Vakayinamenin ilk Kıpçakça kaydı, 1611’de Kamenets Ermeni topluluğunun başkanlık seçimine, son kayıt ise Kefe doğumlu Vartabed Mesrob’un ölümüne aittir. Vakayinamenin iki nüshası mevcuttur: Paris ve Venedik nüshası.

Paris nüshası, kısa olan nüshadır. Paris Millî Kütüphanesin’de (Paris Bibliotheque Nationale) 194 numarada kayıtlıdır. Bu nüshanın Kıpçakça bölümü, J. Deny tarafından L’arméno-coman et les “Ephémérides” de Kamieniec (1604-1613) adıyla giriş, Kamenets kroniğinin transkripsiyonlu metni, Fransızca çevirisi ve sözlük ile birlikte 1957’de yayımlanır.47 Deny’in Fransızca girişi konuyla ilgili oldukça ayrıntılı bilgiler içermesi bakımından dikkate değerdir. Giriş, 11 bölümden oluşmaktadır: Ermeni göçleri ve Kuman dili, Kamenets-

47 Deny, Jean 1957. L’armeno-Coman Et Les “Ephemerides” De Kamieniec (1604-1613). Wiesbaden: Otto Harrassowitz. 96 p.

Page 27: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

27

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Podolsk Ermeni kolonisi, Kamenets Ermenilerinin dokunulmazlıkları ve Magdeburg hakkı, Ermeni kodu, Kodun Ermeni-Kumancasına çevirisi nasıl yapılmıştır? Kamenets Ermeni kolonisinin arşivi, din konusu, Ermeni-Kuman metinleri, Kamenets kroniğinin dil özellikleri, Söz varlığı, Ermeni Kumancasında Kamenets Ermeni kolonisinin kronikleri (ephemerides) 1604-1613.

Bu uzun girişte, Ermenilerin Bagratlı’dan Kırım’a, Rusya’ya ve Ukrayna’ya uzanan göçleri ile Ermeni-Kuman temasına yer verilir. Kıpçak yerine Kuman etnonimini tercih eden Deny, Deşt-i Kıpçak’ın Altın Orda topraklarını ifade ettiğini ve bu bölgeden göç eden Memluk Kıpçaklarının Kıpçak adını coğrafî anlamda kullandıklarını belirtir. Ona göre; Memluk coğrafyasında Arap dilbilimciler tarafından yazılan sözlük ve gramerler, Kuman dilini tam olarak yansıtmaz ve gramercilerin söz varlığında yaptıkları Türkmen ve Kıpçak ayrımı, sistematik ve pratik değildir. Arap kaynaklı belgeler, Kıpçakça; Codex Cumanicus’un dili, Kumanca; Ermeni harfli metinler, Ermeni Kumancası; Karay metinleri ise İbrani Kumancası olarak adlandırılmalıdır. Kıpçak genel bir adlandırmadır, Kumanca ise bu dil grubunun bir lehçesidir. Deny, ayrıca, Kamenets’te yaşayan Lehler, Rutenler48 ve Ermeni-Kıpçakların haklarından ve o dönemde her üç topluluğun üç ayrı belediye başkanıyla (Leh. voyt) temsil edildiğinden bahseder. Bunlardan başka Kıpçakça Töre Bitigi’nin proto-tipi olan Armyanskiy sudebnik ve Kiev Devlet Arşivi’ndeki yazmalardan söz edilir. Ukrayna Bilimler Akademisi’nin, özellikle Krımskiy ve öğrencisi Grunin’in çalışmalarına yer verilir. Ermeni-Kıpçakların dinî mensubiyetlerinden (Ermeni Gregoryen mezhebi) ve 14. yüzyılın sonlarında Kamenets’te faaliyet gösteren Aziz Nigola Kilisesi’nden söz edilir. Kilisenin, İstanbul Ermenilerinden Xutlubey oğlu Sinan tarafından 1389’da yaptırıldığı ifade edilir. Daha sonra 1957’ye kadar bilinen Ermeni-Kıpçak metinlerinin hangi kütüphanelerde bulunduğuna dair bilgi verilir. Dil özellikleri bölümünde; Kamenets kroniği metni esasında transkripsiyon, fonetik, şahıs zamirleri, isim çekimi, fiil çekimi, söz dizimi gibi özellikler üzerinde durulmuştur.

Venedik nüshası ise, tam olan nüshadır. Venedik’te Ermeni Mekhitarist Kütüphanesi’nde (Venice Mechitarist Library) bulunmaktadır. Venedik nüshasının tam metni Ermeni harfleriyle 1896 yılında G. Alişan tarafından yayımlanmıştır.49 Bu yayında Kıpçakça bölüm, 68-110. sayfalar arasında yer alır. Kamenets vakayinamesinin Venedik nüshasıyla ilgili ayrıntılı neşriyat E. Schütz’e aittir. 1968’de An Armeno-Kipchak Chronicle on the Polish-Turkish Wars in 1620-1621 başlıklı yayında Hotin Savaşı’nın tarihsel arka planı ve Lehçe

48 Rutenler, eskiden Leh veya Macar hâkimiyetinde bulunan, bugün ise Ukrayna’ya bağlı olan Bukovina ve Galiçya bölgelerinde yaşamış bir doğu Slav halkıdır. Ortodoks ve Katolik inançlarını benimsemişlerdir. Dilleri, Rusça ve Ukrancanın atası olan Rutence idi. Bu Slav kavmi, zamanla Ukrainlerle karışıp kaybolmuştur.49 Alişan 1896.

Page 28: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

28

Hülya Kasapoğlu Çengel

tarihî kaynaklar, Kamenets kroniği ve diğer Ermenice tarihî kaynaklar başlıklı bölümlerden sonra Kamenets kroniğinin transkripsiyonlu metni ve İngilizceye çevirisi yer alır. Notlar, metnin dil özellikleri, sözlük, indeks ve metnin Ermeni harfli tıpkıbasımı kitabın diğer bölümleridir.50 Ayrıca, 1969’da aynı metnin transliterasyonlu yayını, S. Vásáry’e aittir.

4.1.2. Polonya ve Venedik vakayinameleri: İki kronik de Paris’te Millî Kütüphane’de (Paris Bibliotheque Nationale) bulunmaktadır. 194 nolu yazmanın 60-65. sayfalarında yer alır. Her ikisi de Alişan tarafından 1896’da yayımlanmıştır. Venedik kroniğinin fragmanlarını Deny, aynı çalışmasında yayımlamıştır.51 Polonya kroniği, Daşkeviç ve Tryjarski tarafından 1981’de yeniden yayımlanmıştır.52 Ermeni Harfli Kıpçakça ile yazılmış olan bu iki vakayiname çok kısadır; İsa’nın doğumundan 1537’ye kadar geçen olaylar anlatılır.

4.2. Mahkeme tutanakları ve hukuk belgeleriBatı Ukrayna Ermeni-Kıpçak cemaatinin hukukla ilgili işlemlerini

gösteren pek çok belge bulunmaktadır. Bu belgelerin en önemlileri, Kiev Devlet Arşivi’nde bulunan mahkeme tutanakları ve Wroclaw, Paris ve Viyana kütüphanelerinde muhafaza edilen Töre Bitigi (Kanun Kodu) adlı kitaptır.

4.2.1. Mahkeme tutanakları:Ermeni-Kıpçak yazmaları içinde Kamenets-Podolsk Ermeni mahkemesi

tutanakları ve hukuk belgeleri önemli bir yer teşkil eder. Ermeni-Kıpçak cemaatine ait 32 ciltten oluşan belgelerin bir cildi Kıpçakçadır. Bu belgeler, Kamenets’ten Kiev’e, Kiev Üniversitesi bünyesinde bulunan Devlet Arşivine getirilmiş; 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar burada muhafaza edilmiştir. 1944 yılında bu evrakın bir kısmının yandığı belirtilir. Krımskiy, 1930 yılında öğrencilerinden Grunin’i, Kiev’deki bu belgeleri işlemekle görevlendirmiş; metinlerin çevriyazısını yapan Grunin, 1933’te tutuklanınca bu evraka el konulmuştur. Grunin, daha sonra 1944’te yazdığı ve şu anda Moskova Üniversitesi Kütüphanesi’nde muhafaza edilen Polovetskiy yazık. Ego mesto sredi tyurkskih yazıkov (Kıpçak Dili. Onun Orta Asya Türk Dillerindeki Yeri) başlıklı doktora tezinde Kamenets-Podolsk metinleri üzerinde durmuştur. Kamenets-Podolsk Ermeni mahkemesinin 1559-1567 yıllarına ait olan ve II. Dünya Savaşı sırasında kaybedildiği düşünülen 298 tutanağını, 1967 yılında Moskova’da yayımlamıştır. Dokumentı na polovetskom yazıke XVI v. adlı bu çalışmada Grunin, farkında olmadan Kamenets-Podolsk Ermeni mahkemesinin tutanaklarının yok olduğu haberiyle bilimsel çevreleri yanıltmış; aslında, bahsettiği 40 tutanak defterinin sadece üçü bulunamamıştır; ancak, bu yayını ile Grunin, bu metinlere büyük ölçüde ilgi çekmiştir.53

50 Schütz, Edmond 1968. An Armeno-Kipchak Chronicle on the Polish-Turkish wars in 1620-1621. Budapest: Akadémiai Kiado. 215 p. 51 bk. Deny 1957: 38-41.52 bk. Dachkévytch/Tryjarski 1981.53 Garkavets / Khurshudian 2001: 585-601.

Page 29: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

29

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Kitap,54 Grunin’in uzun bir önsözüyle başlar. Önsözü, Daşkeviç’in ‘16. yüzyılda Kamenets-Podolsk Ermenileri’ başlıklı yazısı izler ve Grunin’in girişi yer alır. Girişte, Kuman-Kıpçaklar hakkında tarihsel bilgiler, Kıpçaklar ve onların Ermenilerle ve doğu Avrupa halklarıyla ilişkileri, Ermeni-Kıpçak araştırmaları, Ermeni-Kıpçak dilinde yazılan kaynaklar, Ermeni-Kıpçak dilinin genel özellikleri, transkripsiyon başlıkları altında bilgiler verilir. Bu bölümün ardından 298 mahkeme tutanağının transkripsiyonlu metni, Rusçaya çevirisi, metin esasında gramer özellikleri (fonetik ve morfoloji) ve sözlük yer almıştır.

4.2.2. Töre Bitigi (Kanun Kodu) Töre Bitigi, 12. yüzyılda (1184-1213 yılları) Mhitar Goş tarafından

Ermenice olarak yazılan ve 1518-1519 yıllarında Polonya Kralının emriyle Ermeniceden Latinceye, Latinceden Lehçeye ve 1523’te Lehçeden Kıpçakçaya çevrilen Armiyanskiy sudebnik adlı eserin Polonya-Kıpçak versiyonudur.

Töre Bitigi, üç bölümden oluşmaktadır: Giriş, dünyevi (laik) kanunlar ve “muhakeme usûlü kanunu”nu içeren ek maddeler. Kitap, Armiyanskiy sudebnik’teki fikirlerle diğer yerel hukukların (Rus pravdası, Magdeburg ya da Alman hukuku, King Kazimir tüzükleri vb.) geliştirilmesinden oluşmuştur. Töre Bitigi’nde proto-tip olan Armiyanskiy sudebnik’in Giriş bölümü ve 98 maddesi aynen tekrar edilir. Kıpçakçaya çeviriyle muhtemelen eş zamanlı (1523) yazıldığı belirtilen dopolnitelnaya stat’ya (ek maddeler), Kıpçak hukuk anlayışı ile ilgili 24 yeni maddeden ibarettir ve orijinal nüshaya çeviri sırasında eklenmiştir. Esere eklenen Kıpçakça maddeler, bunun dışında Pretsessualnıy kodeks (muhakeme usûlü kanunu) başlığı altında “yargılama” usûlünü anlatan ek bölümdedir. Paris ve Viyana yazmalarında bu ek bölümde 41; Wroclaw yazmasında ise 94 madde bulunur.55

4.2.2.1. Töre Bitigi’nin nüshaları: Kitabın üç nüshası vardır. Bunlar; farklı zamanlarda farklı kişiler tarafından Lviv ve Kamenets-Podolsk’ta yazılmıştır.

1. Wroclaw Ossolinski Millî Enstitü Kütüphanesi (Wroclaw Ossolineum Library) 1916/II numarada kayıtlı Wroclaw nüshası (1523).

2. Paris’te Millî Kütüphane’de (Paris Bibliotheque Nationale) 176 numarada kayıtlı Paris nüshası (1568). (Lvov versiyonu)

3.Viyana Mekhitarist Manastırı Kütüphanesinde (Vienna Mechitarist Monastery) 468 numarada kayıtlı nüsha (1575). (Kamenets versiyonu) 56

54 Ayrıntılı bilgi için ve tutanaklarla ilgili olarak bk. Grunin, T. I. 1967. Dokumentı na polovetskom yazıke XVI v. (Sudebnıye aktı kamenets-podol’skoy armyanskoy obşçinı) Transkriptsiya perevod predislovie vvedenie grammatiçeskiy kommentariy i glossariy T. I. Grunina (Pod.redaktsiyey E. V. Sevortyana. Statya Ya. R. Daşkeviça). Moskva: İzdatel’stvo “Nauka”. 431 s.55 Garkavets/Sapargaliyev 2003: 7-10.56 Töre Bitigi (Kıpçak versiyon) ile ilgili ayrıntılı bilgi ve metnin Ermeni harfli tıpkıbasımı için bkz. Lewicki, Marian/

Page 30: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

30

Hülya Kasapoğlu Çengel

Wroclaw yazmasında +lıq/+lik isimden isim, –maq/-mäk fiilden isim yapma eki, -q/-k I. çokluk kişi eki, -alıq/-älik I. çokluk kişi emir ekinde bulunan q/k sesi, bazen korunmaktadır. Buna dayanarak Wroclaw nüshasının arkaik olduğu söylenebilir.57 Wroclaw’da genellikle korunan söz sonu /q/ ve /k/ sesleri, Paris ve Viyana nüshalarında /χ/ sesine gelişir: W ustalıq “ustalık” (TB, 26) krş. P, V ustalıχ (TB, 210); W tanmaq “inkar etmek” (TB, 46) krş. P, V tanmaχ (TB, 226); W tirilmäk (TB, 28) krş, P, V tirilmäχ “dirilmek” (TB, 210); W yıγdıq “topladık” (TB, 17) krş. P,V yıγdıχ (TB, 202); W berdik “verdik” (TB, 28) krş. V berdiχ (TB, 211); W aldansaq “aldansak” (TB, 53) krş. P, V aldansaχ (TB, 231); W kläsäk “istesek” (TB, 23) krş. kläsäχ (TB, 206); W aytalıq “söyleyelim” (TB, 40) krş. P,V aytalıχ (TB, 222); W berälik “verelim” (TB, 18) krş. P, V beräliχ (TB, 202) (bk. q > χ gelişmesi)

4.2.2.2. Töre Bitigi’nin içeriğiArmiyanskiy sudebnik’in 98 maddesi ve bu bölüme eklenen Kıpçakça

maddeler (24 madde), medenî hukuk ve ceza hukukunu içermekte; Kıpçakça bağımsız hukuk belgeleri, Pretsessualnıy kodeks (Muhakeme usûlü kanunu) adlı bölümde yer almaktadır.

Kıpçakça olarak yazılan bu bölümün genel içeriği ile ilgili şunlar söylenebilir:

4.2.2.2.1. Medenî hukuk“Yargılama” hukukunda bir ispat vasıtası olarak “yemin”in usûlü.Borçlar hukuku: Borç veren kişi ve borçlu kişi ile ilgili uygulamalar,

borçluya uygulanan cezalar, borcun para ya da mal ile ödenmesine dair esaslar, ölen kişinin borcuyla ilgili uygulamalar.

Kira hukuku: Mülk sahibi ile kiracı arasındaki ilişkiler.Kefalet hukuku: Kefalet verilmesi gereken kişiler, kefil ve kefalet ile ilgili

uygulamalar.Miras/aile hukuku: Miras ve eşitlik, ölen kişinin mirasının karısı; erkek

ve kız çocukları arasında paylaşımı. 4.2.2.2.2. Ceza hukukuSuç teşkil eden eylem ve davranışlar. Para ve beden cezası gerektiren

eylem ve davranışlar. Malla ödenmesi gereken suçlar. Mahkemeyi yanıltmanın, yalancı şahitliğin ve mahkemeye saygısızlığın cezaları vb.

Kohnowa, Renata 1957. Le version turque-kiptchak du Code des lois des Armeniens polonais d’apres le m. No 1916 de la Bibliotheque Ossolineum, Rocznik Orientalistyczny. Tom XXI. Wiesbaden. 153-300; Töre Bitigi’nin üç yazması ile ilgili olarak ve Sudebnik’in Latin, Leh, Ukran, Rus ve Kazak dillerine çevirisi için bk. Garkavets, Aleksandr/Sapargaliyev, Gayrat 2003. Töre Bitigi: Kıpçaksko-pol’skaya versiya armyanskogo sudebnika i armyano kıpçakskiy protsessualnıy kodeks. L’vov, Kamenets-Podol’skiy 1519-1594. Almatı: Deşt-i-Kıpçak, Baur. 791 s. 57 Garkavets/Sapargaliyev 2003: 10-13.

Page 31: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

31

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Töre Bitigi, 16. yüzyılda Ukrayna’daki Ermeni mahkemesinde tek kaynak olarak kullanılmış; medenî hukuk ve ceza hukuku ile ilgili uygulamalarda bu kitap esas alınmıştır. Kitap, kaynağını Leh ve Ermeni kanunlarından alsa da, Lehçeden Kıpçakçaya çeviri sırasında eklenen orijinal Kıpçakça ek maddeler ve “muhakeme usûlü kanunu” adlı ek bölüm, Kıpçak hukuk anlayışını yansıtan millî kaynak niteliğindedir.

4.2.2.3. Töre Bitigi üzerine yapılan araştırmalarKitabın Wroclaw nüshası, ilk defa Marian Lewicki ve Renata Kohnowa

tarafından Rozcnik Orientalistyczny dergisinde La version turque-kiptchak du Code des lois des Arméniens polonais (Leh Ermenilerinin Kanunlar Kodunun Türk-Kıpçak Varyantı) başlıklı makaleyle bilim dünyasına tanıtılmıştır.58

Töre Bitigi ile ilgili diğer yayın, Alexander Garkavets’e aittir. Almatı Deşt-i-Kıpçak yayınları arasında çıkan Töre Bitigi adlı kitapta,59 birinci bölümde Wroclaw nüshasının çevriyazılı metni ve Rusçaya çevirisi; ikinci bölümde ise Paris ve Viyana nüshaları karşılaştırmalı olarak verilir. Daha sonra sırasıyla Armyanskiy Sudebnik’in Rusça, Latince, Ukranca ve Lehçe çevirisi yer alır. Bu çevirileri, metindeki sözcükleri içeren Ermeni Kıpçakçası-Rusça sözlük izler. Son bölümde metnin G. Sapargaliyev tarafından yapılan Kazakça çevirisi ve Ermeni Kıpçakçası-Kazakça sözlük yer almaktadır.

4.3. Dinî eserlerErmeni Harfli Kıpçakça pek çok dinî içerikli yazma eser, Avrupa, Rusya

ve Ermenistan kütüphanelerinde muhafaza edilmektedir. Bunlar; 5 Zebur kitabı, 1 Zebur sözlüğü, 9 dua kitabı (biri basma eser), Vartabed Anton’un 4 vaaz kitabı, Havari Pavel (Paul)’in mektupları, azizlerin hayat hikâyeleri vb. yazmaları ve bir basma eseri içermektedir. Bu eserlerin büyük bir kısmı, eski Ermeniceden Kıpçakçaya çevrilmiştir.

4.3.1. ZeburZebur’un Kıpçak Türkçesine ilk tercümesi 1575’te Lviv’de yapılmıştır.

İlk tercümenin, kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Diakon Lussig, beş yıl sonra 1580’de, ilk tercümeye Kıpçakça eklemeler yaparak Zebur’u yeniden yazmıştır. İlk tercümenin Lussig’e ait olduğu ihtimali zayıftır:60

4.3.1.1. Zebur’un nüshaları1. Krakow, Czartorysky Müzesi’nde (Krakow Czartorysky Museum)

3646/III numarada kayıtlı Krakow nüshası (1575).2. Viyana, Millî Kütüphane’de (Vienna Austrian National Library) Arm.

58 Lewicki/Kohnowa 1957: 153-300.59 Garkavets/Sapargaliyev 2003. 60 Garkavets/Khurshudian 2001: 600.

Page 32: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

32

Hülya Kasapoğlu Çengel

13 numarada kayıtlı Viyana nüshası (1580). Lussig’in Zebur kitabına hazırladığı Ermenice-Kıpçakça sözlük ise

Erivan Matenadaran’da (Yerevan, Mashtots Insitute of Ancient Manuscripts. 2267 nolu yazma) muhafaza edilmektedir.

Ayrıca, Paris, Venedik ve St. Petersburg’da Zebur’un üç yazması mevcuttur. Bunlardan birinin yine Lussig tarafından yazıldığı tahmin edilmektedir.

Zebur’un Krakow, Viyana ve Erivan yazmaları ile ilgili neşir, Aleksandr Garkavets ve Eduard Khurshudian’a aittir.61 Kazakistan’ın Ermenistan Büyükelçiliği ve Avrasya Deşt-i Kıpçak Araştırmaları Merkezi’nin sponsorluğunda çıkan bu yayında, Kıpçakça metnin Krakow ve Viyana nüshaları karşılaştırmalı ve transkripsiyonlu olarak verilmiş; Kıpçakça metnin ortasında ise Ermenice versiyon yer almıştır. Ermeni Harfli Kıpçakça versiyon ise kitabın sonuna alınmıştır. Bu bölümü, diakon Lussig’in Zebur için hazırladığı ve Erivan Matenadaran Kütüphanesi’nde muhafaza edilen Ermenice-Kıpçakça sözlük izler. Zebur’da zor anlaşılan kelime ve cümleleri açıklayan bu sözlük, Ermeni harfleriyle ve Latin harfli transkripsiyonuyla verilmiştir. Garkavets’in “Ermeni-Kıpçakların Tarihi” başlıklı yazısı, bu kitabın son bölümünü oluşturur.

4.3.2. Dua kitaplarıDua kitaplarının en önemlisi, 1618’de Lviv’de basılan Algış Bitigi (Dua

Kitabı)62 adlı kitaptır. Bu eser, bilim dünyasında Türk Dilinin ilk basılı kitabı olarak bilinmektedir. Eser, Hollanda/Leiden Üniversitesi Kütüphanesi’nde (Leiden University Library) muhafaza edilmektedir.

Kitapla ilgili iki önemli yayın mevcuttur: Algış Bitigi’ni ilk defa Edmund Schütz, 1961 yılında bilim dünyasına tanıtmış; 1962’de üç duanın transkripsiyonlu metnini ve sözlüğünü yayımlamıştır.63

Algış Bitigi ile ilgili ayrıntılı yayın, Nadejda Chirli’ye aittir. Chirli’nin, doktora tezi olarak hazırladığı bu çalışmada, Algış Bitigi’nin Ermeni alfabesinden Latin alfabesine transkripsiyonlu metni, Türkiye Türkçesine çevirisi ve metinde geçen durum eklerinin şekil, görev ve işlev bakımından incelemesi yer alır. Ayrıca, kitabın sonunda metnin tıpkıbasımı da bulunmaktadır.64

4.4. Filolojik eserlerErmeni dili üzerine Kıpçakça yazılmış 2 ders kitabı, 5 Ermenice-

61 Lvivli diakon Lussig’in Kıpçakça Zebur çevirisi ve sözlüğü için bk. Garkavets, Aleksandr / Eduard Khurshudian 2001. Armenian-Qıpchaq psalter written by deacon Lussig from Lvıv 1575/1580. Almatı: Desht-i Qıpchaq. 610 p. 62 Algış, Eski Türkçe alka- “övmek; dua etmek” fiilinden –ş ekiyle yapılmış isimdir. Fiilin son sesi olan /a/, daralarak /ı/ ünlüsüne; tonlu sesler arasında kalan /k/ ünsüzü ise tonlulaşarak /g/ ya gelişmiştir. Bitig ise yine tarihî kökene sahip bir sözcüktür. Eski Türkçede “yazma, yazı; kitap; mektup; yazılı şey” gibi anlamlarda kullanılan bitig/bitik (DLT, 96; DTS, 103; ED, 303 ) bu dönemde de anlamını korumuştur. 63 Schütz 1961; 1962. Ayrıca bk. Schütz 1998. 64 Ayrıntı için bk. Chirli, Nadejda 2005. Algış Bitigi Ermeni Kıpçakça Dualar Kitabı (An Armeno Kipchak Prayer Book). Haarlem: SOTA Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi. 312 s.

Page 33: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

33

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Kıpçakça tercüme sözlük ve 1 Zebur sözlüğü bulunmaktadır. Gramer kitapları, tahminen 1581 ve 1613’te Lviv’de yazılmıştır; bugün Erivan Matenadaran, Viyana ve St. Petersburg kütüphanelerinde muhafaza edilmektedir. Ermenice-Kıpçakça sözlükler ise Ermeniceden tercüme edilmiştir. Bunlar; Lviv Üniversite Kütüphanesi Elyazmaları Bölümünde 366 sayfalık 51 nolu yazma; St.Petersburg’da M. E. Saltıkov-Chtchédrine adlı Devlet Halk Kütüphanesinde 280 sayfalık Arm. 8 nolu yazma; Viyana’da Millî Kütüphanede 106 sayfalık Arm. 3 nolu yazma; yine Viyana Mekhitarist Manastırı’nda 178 sayfalık 84 nolu yazma ve 301 sayfalık 311 nolu yazma. Zebur sözlüğü ise Erivan Matenadaran’da bulunmaktadır (Zebur sözlüğü için bk. Dinî eserler).

E. Tryjarski, 1968-1972 yıllarında Varşova’da, Ermenice-Kıpçakça olan bu sözlüğün Viyana’daki üç nüshasını esas alarak hazırladığı konkordansta madde başı olan Ermenice kelimeleri çıkarmış; Kıpçakça kelimeleri madde başı yaparak Lehçe ve Fransızca anlamlarını vermiştir. Sözlük, Kıpçakça-Lehçe-Fransızca şeklinde düzenlenmiştir. Sözlüğün başında geniş bir giriş bölümü mevcuttur. Sonunda ise 5 elyazmasının bazı sayfalarının faksimileleri yer almaktadır.65

4.5. Edebî eserlerBilge Hikar’ın hikâyesi adlı eser de Ermeni Harfli Kıpçakça ile yazılmıştır.

Bu eserin de Ermeniceden tercüme edildiği düşünülmektedir. Viyana’daki Ermeni Mekhitarist Kütüphanesi’nde 468 nolu elyazma olarak kayıtlıdır. Bu eser üzerine J. Deny ve E. Tryjaski’nin ortak çalışması vardır.66 Ayrıca, Siysenbay Jolayeviç Kudasov da bu metin üzerinde çalışmıştır.67

4.6. Doğa bilimleriyle ilgili eserlerBununla ilgili bir eser vardır ve Kiev’de bulunmaktadır. Lvivli Andrey

Torosoviç’in 1626-1631 yıllarına ait Taynı filosofskogo kamnya (Felsefe taşının sırları) başlıklı bu eseri, kimyasal problemlerle ilgilidir.

4.7. Diğer araştırmalarErmeni Harfli Kıpçakça üzerine yapılmış dilbilimsel çalışmalar ve

metin neşriyatı da mevcuttur. Garkavets, 1970-1980’li yıllarda dil incelemeleri yapmış; 2000’li yıllarda ise Ermeni harfli Kıpçak metinlerinin Latin harfleriyle transkripsiyonunu ve metinlerin sözlüğünü hazırlamıştır.

Konvergentsiya armyano-kıpçakskogo yazıka k slavyanskim v XVI-XVII vv. (16.-17. yüzyıllardaki Slav dilleri ile Ermeni-Kıpçak dilinin paralellikleri)68 adlı çalışmada Ermeni-Kıpçak dilinde isim, sıfat, sayı sıfatları, zarf, zamir,

65 Tryjarski, Edward (1968-1972). Dictionnaire Arméno-Kiptchak, d’aprés trois manuscrits des collections Viennoises. Tome I, Fas. I-IV. Warszawa: Państwowe wydawnictwo naukowe. 914 p.66 Deny/Tryjarski 1964: 7-61.67 Qudasov, S. J. 1990. Armyan jazulı Qıpşaq eskertkişi “Dana Xikar söziniŋ” tili. Almatı: Gılım. 68 Garkavets, A.N. 1979. Konvergentsiya armyano-kıpçakskogo yazıka k slavyanskim v XVI-XVII vv. Kiev: Nauka dumka. 100 p.

Page 34: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

34

Hülya Kasapoğlu Çengel

fiil, zarf-fiil, edat konusu incelendikten sonra Kıpçakça ve Rusça arasındaki sözdizimsel benzerlik örnek cümlelerle anlatılmıştır.

Kıpçakskiye yazıki: Kumanskiy i armyano-kıpçakskiy (Kıpçak dilleri: Kumanca ve Ermeni-Kıpçakça)69 adlı çalışmada Kuman/Kıpçakların dil verilerini içeren Codex Cumanicus ile 16.-17. yüzyıl Ermeni Harfli Kıpçakçanın karakteristik dil özellikleri örneklerle karşılaştırılmıştır.

Tyurkskiye Yazıki na Ukraine (Ukrayna’daki Türk dilleri)70 adlı kitabında Ukrayna’nın Donetsk bölgesindeki Urumların dilindeki Grekçe unsurları verdikten sonra “Urum dili ile Ermeni-Kıpçak dilinin gramer yapısı ve fiil sisteminin gelişimi” başlıklı bölümde biri tarihî, diğeri modern iki Kıpçak dilini, fiil bakımından karşılaştırmıştır.

Garkavets, ayrıca, Ermeni harfli Kıpçak metinlerini iki cilt hâlinde neşretmiştir. Kıpçakskoye pismennoye naslediye T. I, katalog i tekstı pamyatnikov armyanskim pis’mom (Kıpçakça yazılı miras: Katalog ve Ermeni harfli abidelerin metinleri)71 adlı birinci ciltte Avusturya/Viyana; Ermenistan/Erivan; İtalya/Venedik; Hollanda/Leiden; Polonya/Varşova, Wroclaw, Krakow; Romanya/Gerla; Rusya/St. Petersburg; Ukrayna/Kiev ve Fransa/Paris kütüphanelerinde bulunan ve bazıları daha önce de yayımlanmış olan Ermeni harfli Kıpçak metinlerini Latin alfabesiyle transkribe ederek toplu hâlde neşretmiştir.

Kitabın, Kıpçakskoye pismennoye naslediye T. II, pamyatniki duxovnoy kul’turı (Kıpçakça yazılı miras: Manevi kültür abideleri)72 başlıklı ikinci cildinde Karaim duaları, Codex Cumanicus: Kuman duaları, Vartaped (Vaiz) Anton’un vaazları, Ermenice İncil için Kıpçakça sözlükler, Ermenice Zebur için Kıpçakça Sözlük transkripsiyonlu olarak verilmiştir.

Bu serinin III. cildini, Garkavets’in, Ermeni harfli Kıpçak metinlerinin tamamını esas alarak hazırladığı Kıpçakskoye pismennoye naslediye T. III, Kıpçakskiy slovar’ 73 başlıklı Kıpçakça Sözlük oluşturmaktadır:

5. Ermeni alfabesiTürkçe, değişik dönem ve çevrelerde başlangıçta Köktürk, daha sonra

Soğd, Uygur, Mani, Brahmi, Süryani, Arap, Grek, Ermeni, İbrani, Latin ve Slav alfabeleri olmak üzere başlıca on iki değişik alfabeyle yazılmış ve yazılmaktadır.

69 Garkavets, A.N. 1987.Kıpçakskiye yazıki: Kumanskiy i armyano-kıpçakskiy. Alma-ata: İzdatel’stvo “nauka” Kazaxskoy SSR. 225p.70 Garkavets, A.N. 1988. Tyurkskiye Yazıki na Ukraine (razvitiye strukturı). Kiev: Naukova dumka. 176p.71 Garkavets, A. N. 2002. Kıpçakskoe pismennoe nasledie T. I, katalog i tekstı pamyatnikov armyanskim pis’mom Almatı: Deşti-i-Kıpçak. 1084 p.72 Garkavets, A. N. 2007. Kıpçakskoe pismennoe nasledie, T. II, Pamyatniki duxovnoy kulturı, Almatı: Kasean; Baur. 906 p. 73 Garkavets, A. N. 2011. Kıpçakskoye pismennoye naslediye T. III, Kıpçakskiy slovar’, Almatı: Kitap Baspası, 1802 p.

Page 35: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

35

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Türklerin İslamiyeti kabulünden sonra kullanılmaya başlanan Arap alfabesi, 10.-20. yüzyıllar arasında yaklaşık bin yıllık bir zaman diliminde varlığını sürdürmüştür. Türk dilinin Karahanlıca, Harezmce, Çağatayca ve Oğuzca dönemine ait metinler, Arap alfabesiyle yazılmış; Kıpçakça dil ürünleri ise Arap, Latin ve Ermeni harfleriyle kaleme alınmıştır. Arap ve Ermeni harfleri, Türkçe fonemleri karşılamada yetersiz kalmıştır. Latin alfabesiyle yazılan ve çok sayıda Türkçe ve Farsça dil malzemesini içeren Codex Cumanicus ise Türkçedeki seslerin, fonetik değerleri ve fonemik özellikleri hakkında daha net bilgiler vermektedir.

5. yüzyılda Masrob Maşdots tarafından yaratılan Ermeni alfabesi, 14. yüzyıl itibarıyla Türkçe yazma eserlerde, 18. yüzyıldan itibaren Türkçe basma eserlerde yaygın olarak kullanılmış; 20. yüzyılın ilk yıllarında Türkçenin yazımında işlekliğini kaybetmiştir. Türkçe, Ermeni harfleriyle özellikle, batı Ukrayna (Polonya)’da yaşayan Ermeni-Kıpçaklar ile Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti tebası olan Ermeniler tarafından yazılmıştır.74

Rum kökenli Hristiyan Ortodoks inancına mensup olan Türk dilli Karamanlıların Grek alfabesini kullanmaları gibi Türkçe konuşan Ermeniler de, gerek yazma ve gerekse basma eserlerde, Türkçenin aynı yüzyıllarda kaydedildiği Arap alfabesi yerine, kendi kutsal metinlerinin yazıldığı Ermeni alfabesini tercih etmişlerdir.

14. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar yaklaşık altı yüz yıllık bir dönemde meydana getirilmiş olan Ermeni harfli Türkçe yazma eserler; din, hukuk, dil, tarih, edebiyat, felsefe, doğa bilimleri ve ziraat alanlarındadır. Türkçe eserler; Türkiye’de İstanbul, Diyarbakır, Edirne, Erzurum, Sivas, Tokat, Ankara, Van, Süleymanlı/Kahramanmaraş, Bursa, Gümüşhane vb. şehirlerde; Kıpçakça olanlar ise Türkiye dışında St. Petersburg, Astrahan, Eçmiyadzin, Kalküta, Kamenets-Podolsk, Lviv (Rus. Lvov), Kırım gibi çeşitli şehirlerde yazılmıştır.75

Ermeni Harfli Kıpçakça metinlerde kullanılan Ermeni alfabesi; 31’i ünsüz, 7’si ünlü olmak üzere 38 harften oluşmaktadır. Ukrayna Ermenileri, Ermeni yazısının batı varyantını kullanmışlardır. Bu alfabe, Kıpçakçanın özellikle ünlü sistemine tam olarak uygun değildir. /a/ ve /ä/ ünlüsü, alfabede (Ա ա) /a/ ile yazılmıştır; /ä/ için ayrı bir sembol kullanılmadığı için Deny,76 Grunin77, Schütz78, Daşkeviç ve Tryjarski79’nin transliterasyonlu okumalarında bu sıkıntıyı görmek mümkündür: bermadilar “vermediler” (DPY, 213), berma

74 Pamukciyan 2002: XI-XII; Tekin 1997: 110; Tekin 1984: 6.75 Ermeni harfli Türkçe metinlerle ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Pamukciyan 2002.76 Deny 1957.77 Grunin 1967.78 Ermeni harfli Kıpçakça metinlerin transkripsiyonuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Schütz 1961: 139-161.79 Daşkeviç/Tryjarski 1978a: 85-132; 1978b: 49-69.

Page 36: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

36

Hülya Kasapoğlu Çengel

“verme” (Deny, 127), emgak “emek, sıkıntı” (DAK, 236) vb. /o/ sesi, iki sembolle (Օ օ, Ո ո) gösterilmektedir. Ո ո, kelime başında /

vo/ ses grubunu, kelime içinde /o/ sesini karşılamaktadır. /u/ için tek bir sembol kullanılır; bu sesi, ո ileււlişaretlerinin birleşmesinden oluşan ու karşılar. /ö/ ve /ü/ ünlüleri alfabede bulunmadığı için Türkçe kelimelerin yazımında yine bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Grunin, Deny, Schütz, Tryjarski ve Daşkeviç gibi araştırmacılar, yukarıda da belirtildiği gibi Ermeni alfabesinin Latin harflerine transliterasyonunu yapmışlar ve dolayısıyla /ö/ ve /ü/ sesini, /o/ ve /u/ ile göstermişlerdir: koz “göz”, kun “gün”, kop “çok”, korun- “görünmek”, konuluk “doğruluk, adalet” (Deny, 61; DAK, 422; DPY, 396-398), yurak “yürek” (AKC, 133; DAK, 357). Deny, 1575 yılına ait bir yazmada /ü/ ile yazılmış üç kelime bulmuştur: yürak “yürek”, tügül “değil”, üzum “yüzüm”. Deny’e göre; bu örnekler, Türkiye Ermenilerinin etkisiyle bu şekilde yazılmıştır.80

Garkavets ise kendisinden önceki araştırmacılardan farklı olarak bu metinleri, Türk transkripsiyon ve transliterasyonuna göre okumuştur: köz (TB, 33); kün (TB, 35) köp (TB, 35), körün- (TB, 38), könülük (TB, 43), yüräk (AKP, 130-131; TB, 22) gibi. /a/ ile /ä/yi de transkripsiyonda ayrı sembollerle göstermiştir: barçaŋız “hepiniz” (AKP, 2); bermä (AKP, 26/27); emgäk “emek” (AKP, 127/128); yüräk (AKP, 2). Kapalı /e/ için de ayrı sembol kullanılmıştır: eyämiz “sahibimiz, Tanrı” (AKP 121/122); edilär “idiler (AKP, 139), kendiläriniŋ “kendilerinin” (AKP; 121).

Ermeni-Kıpçak metinlerindeki Ermeni harflerinin transliterasyon, transkripsiyon ve ses değerleri (Garkavets / Khurshudian 2001: XXVI)

80 Deny 1957: 19; Pritsak 1979:133.

Page 37: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

37

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Page 38: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

38

Hülya Kasapoğlu Çengel

6. Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesinin dil özellikleriErmeni Kıpçakçasının dil özellikleri; Armenian-Qypchaq Psalter 1575-

1580 (Garkavets /Khurshudian 2001) ve Töre Bitigi Armyano-Kıpçakskiy Sudebnik 1519-1594 adlı metinler taranmak suretiyle hazırlanmıştır. Bunun yanında zaman zaman Tryjarski’nin sözlüğü (1968-1972), Deny (1957), Grunin (1967) ve Schütz (1968)’ün çalışmalarından da yararlanılmıştır.81 Bu çalışmada, mümkün olduğunca tipik ses, biçim, sözdizimi özelliklerine ve ayrıca, leksik özelliklere yer verilmiştir.

6.1. Ses özellikleri6.1.1. Ünlüler6.1.1.1. Ünlü uyumları Ermeni harfli Kıpçak metinlerinde, Türkçe kelimelerdeki damak ve

dudak uyumu genellikle tam olmakla birlikte ünlü uyumunun bozulduğu bazı durumlara da rastlanır. Bu aykırılıklar, daha çok dudak uyumunda görülür.

81 Ermeni Kıpçakçasının Codex Cumanicus ile karşılaştırmalı grameri için bk. Garkavets 1987; kısa gramerler için bk. Deny 1957: 18-23; Grunin 1967: 345-380; Schütz 1968: 92-118; Pritsak 1959: 74-87. Deny’nin grameri, Kamenets kroniği; Grunin’in çalışması, Kamenets-Podolsk Ermeni cemaatinin mahkeme tutanakları; Schütz’ün grameri ise, Osmanlı-Lehistan Savaşı’nın Ermeni-Kıpçak kroniği metni esasında hazırlanmıştır.

Page 39: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

39

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Damak uyumu genellikle tamdır: kendinä “kendisine” (TB, 30); kişilärdir “kişilerdir” (TB, 30); ögütlägäylär “cezalandıracaklar” (TB, 139); övrätmäki “öğretmesi” (TB, 32); temirçilik “demircilik” (TB, 65); tügällämägä “tamamlamaya” (TB, 185); aŋlamıyın “anlamadan” (TB, 31); barçasının “hepsinin” (TB, 66); çıχarmagay “çıkarmayacak” (TB, 153); χardaşlarnıŋ “kardeşlerin” (TB, 155); yazıχsız “suçsuz, günahsız” (TB, 27); yaχşılıχ “iyilik” (TB, 27).

-vuçi fiilden isim yapma ekli sözcüklerde damak uyumuna aykırılık görülür: baylavuçi “bağlayan” (DAK, 121); saχlavuçi “koruyucu, bekçi” (DAK, 660); sarnavuçi “okuyucu” (DAK, 667); χıynavuçi “eziyet eden” (AKP, 188; DAK, 478).

Zebur kitabında –älıχ I. çokluk kişi emir eki ile +lıχ isimden isim yapma ekinin, /χ/ art damak ünsüzünün etkisiyle uyum dışında kaldığı görülür:82 kir-älıχ “girelim” (AKP, 131/132); öp-älıχ “öpelim” AKP, 94/95); sövün-älıχ “sevinelim” (AKP, 94/95); terän+lıχ “derinlik” (AKP, 134/135); bilmäχ+lıχ “bilgi” (AKP, 71/72); krş. biy+liχ “beylik” (TB, 198); öldürmäχ+liχ “cinayet” (TB, 88); üläşinmäχ+liχ “paylaşma, taksim” (TB, 71); yetkizmäχ+liχ “ulaştırma” (TB, 83); ber-äliχ “verelim” (TB, 202).

Birleşik kelimelerin de bu uyum dışında kaldığı görülür: yıχöv (< ıyıχ öv) “kilise, ibadethane” (TB, 72): EK ıyıχ (< ET ıduq) “kutsal”, öv (< ET eb) “ev”; yıχkün ( < ıyıχ kün) “kutsal gün/pazar günü” (TB, 76); yoχesä “yoksa” (TB, 20).

Dudak uyumu da genellikle bozulmaz: esirikliktä “sarhoşken” (TB, 87); keräklidirlär “gereklidirler” (TB, 84); könülüknüŋ “doğruluğun” (TB, 95); ölümlüdür “ölümlüdür” (TB, 94); tölämägä “ödemeye” (TB, 99); uyaltmagay “utandırmayacak” (TB, 90).

g/γ > v değişmesi ve ardından /v/nin yuvarlaklaştırıcı etkisiyle bazı sözcüklerde dudak uyumuna aykırılıklar görülür: EK çerüv (< ET çerig) “asker” (TB, 62); EK kiyöv ( < ET küdegü) “güvey, damat”; aruv (< ET arıγ) “arı, temiz”.

Eski Türkçe –GUçI ve –(X)GçI eklerinden gelişen örnekler, dudak

82 Garkavets, Armenian-Qypchaq Psalter’daki transkripsiyonda –älıχ ve +lıχ eklerinde /χ/ art damak ünsüzünün önünde yer alan ünlüyü /ı/ biçiminde kalın sıralı; Töre Bitigi’nde ise aynı ünlüyü /i/ okumuştur. Aynı sorun, –maχ/-mäχ ekinde de görülür. Ermeni alfabesinde /ä/ için ayrı bir sembol bulunmadığından Garkavets’ten önceki çalışmalarda, bünyesinde /ä/ ünlüsünün yer aldığı kelimeler /a/ ile gösterilmiştir (bk. 5. Ermeni alfabesi) ve bunun bir sonucu olarak Grunin, Deny, Schütz, Tryjarski ve Daşkeviç’in transliterasyonlarında kalın ve ince sıralı fiilerden sonra bu eke sadece –maχ biçiminde rastlanır. Alfabe sorununa rağmen Garkavets, kendi transkripsiyonunda kelimelerin tarihsel gelişim sürecini dikkate alarak /a/ ve /ä/ ayrımı yapmışsa da, bu durum, bu ek için tartışmalıdır. Bana göre; ince ünlülü fillerden sonra gelen bu ekte /χ/ ünsüzünün önünde yer alan ünlü yine /a/ olmalıdır. Yukarıdaki örnekleri esas alırsak; öldürmäχ+liχ yerine öldürmaχ+lıχ; bilmäχ+lıχ yerine bilmaχ+lıχ tercih edilmelidir. Aynı ekte ve hatta başka eklerde /χ/ art damak ünsüzünün önünde ünlü kalınlaşması ve bunun bir sonucu olarak damak uyumunun bozulması, Ardahan-Posof yerli ağzında (vermaχ “vermek”) ve Erzurum Yukarı Aras ağızlarında (demaχ “demek”, düzmaχ “dizmek”, sewmaχ “sevmek”) da görülür. bk. Ercilasun 1983: 68-74; Gemalmaz 1995: 243. Fiil mastarı, Aleksandr Garkavets’in transkripsiyonlu metinleri esas alınarak şimdilik –maχ/-mäχ biçiminde gösterilmişse de bu husus ayrı bir çalışmada daha sonra incelenecektir.

Page 40: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

40

Hülya Kasapoğlu Çengel

uyumu dışında kalır: alda-vuçı “yalancı”; baγışla-vuçi “bağışlayan”; izdövüçi “davacı”; işlövüçi “çalışan”; χıynavuçi ~ χıynavçi “eziyet eden”; yevüçi “yiyen”; aytuçı “konuşan”; bilüçi “bilen”; kirüçi “giren, hırsız”; küydürüçi “kundakçı, kışkırtıcı”; öldürüçi “öldüren, katil”; yazuçı ~ yazuçu “katip”.

I. teklik kişi ve II. çokluk kişi emir ekleri –IyIm ve –(I)ŋIz dudak uyumuna girmez: öp-iyim “öpeyim” (AKP, 6); söv-iyim “seveyim” (AKP, 17/18); bol-ıyım “olayım” (AKP, 17/18); bol-uŋız “olunuz” (AKP, 104/105); öp-iŋiz “öpünüz” (AKP, 95/96); sövün-üŋiz “sevininiz” (AKP, 97/98).

Şimdiki zaman eki –(I)yIr daima dar ünlülü eklenir ve dudak uyumu dışında kalır: buyur-ıyır “buyuruyor” (TB, 100); körgüz-iyir “gösterir” (TB, 101); körün-iyir “görünüyor” (TB, 102); ulı-yır “uluyor” (AKP, 9/10).

6.1.1.2. Ünlü değişmeleri6.1.1.2.1. a/e > ı/iEski Türkçe bazı tek heceli sözcüklerde ya da birden fazla heceli

sözcüklerin ilk hecesinde yer alan /e/ sesi, Ermeni Harfli Kıpçakçada daralarak /i/ye gelişmiştir: EK tiy- (< ET teg-) “değmek” (TB, 40); EK kiy- (< ET ked-) “giymek” (TB, 70); EK biy (< ET beg) “bey, Tanrı” (TB, 19); EK biyik (< ET bedük) “yüksek; büyük” (TB, 86; 91); EK igi (< ET edgü) “iyi” (TB, 83); EK kiyik (< ET keyik ~ kiyik) “geyik” (TB, 143); EK tiyirmän (< ET tegirmen ) “değirmen” (TB, 63).83

–GAy gelecek zaman ekinin edi ek fiille kullanımında kip ekinin ünlüsünün /y/ önünde bazen daraldığı görülür: bol-gay edi “olsa” (TB, 178) krş. bol-gıy edi (TB, 107); al-gay edi “alsa” (TB, 154) krş. al-gıy edi (TB, 151); bil-gäy edi “anlasa” (TB, 101) krş. bil-giy edi (TB, 101); yoluχ-kay edi “karşılaşsa” (TB, 178) krş. yoluχ-kıy edi (TB, 127); et-käy edi “etse” (TB, 152) krş. et-kiy edi (TB, 153); yemä-gäy edim “yemesem” (AKP, 208); sözlä-gäy edim “konuşsam” (AKP, 126); öldür-gäy edim “öldürsem” (AKP, 208); tur-γıy edim “kalksam” (AKP, 254); χutχar-γıy edi “kurtarsa” (AKP, 30).

–AyIm I. teklik kişi emir-istek kipinde de ekin başında yer alan a/e ünlüleri daralarak ı/i ye gelişir: Bu gelişme, özellikle Zebur metninde görülür. Töre Bitigi’nde bu örneklere rastlanmaz: bar-ıyım “varayım” (AKP, 180); tapun-ıyım “tapınayım” (AKP, 180); toχtat-ıyım “durdurayım” (AKP, 185); kir-iyim “gireyim” (AKP, 6); öp-iyim “öpeyim” (AKP, 6); yeber-iyim “göndereyim” (AKP, 18).

Aynı ek, ünlüyle biten fiillere –yIm biçiminde eklenir ve eklenme sırasında fiil tabanının sonunda yer alan geniş ünlü, /y/nin etkisiyle daralır. Bu morfonolojik

83 Codex Cumanicus’ta bu gelişmeyle ilgili bir kararsızlık göze çarpar: beg ~ biy “bey”; ber- ~ bir- “vermek”; emdi ~ imdi “şimdi”; eşit- ~ işit- “işitmek”; ev ~ iv “ev”; eygilik ~ iygilik “iyilik”; yegit ~ igit “yiğit”.

Page 41: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

41

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

gelişme, yine Zebur’da görülür: alγışlıyım < alγışla-yım “dua edeyim” (AKP, 184); χaytmıyım < χaytma-yım “dönmeyeyim” (AKP, 28); saχlıyım < saχla-yım “koruyayım” (AKP, 188); sözliyim < sözle-yim “konuşayım” (AKP, 100); töliyim < töle-yim “ödeyeyim” (AKP, 84).

Aynı morfonolojik gelişme –yIr şimdiki zaman ekinin a/ä ile biten fiil tabanlarına eklenmesi sırasında da meydana gelir (bk. Şimdiki zaman). Şu örneklerde +la- isimden fiil yapma eki ile –ma- olumsuzluk ekinin ünlüsü daralır: alγışlıyıχ < alγışla-yı-χ “dua ediyoruz” (AKP, 228); uvatlıyıχ < uvatla-yı-χ “parçalıyoruz” (AKP, 2); χuvalıyıχ < χuvala-yı-χ “kovalıyoruz” (AKP, 17/18); yargulıyırlar < yargu-la-yır-lar (AKP, 34/35); yuχlamıyırsiz < yuχla-ma-yır-siz (AKP, 126/127); almıyır edim < al-ma-yır edim “almıyordum (AKP, 68/69).

6.1.1.2.2. a > uBu gelişme, sözcük bünyesinde bulunan /v/ sesinin yuvarlaklaştırıcı

etkisiyle meydana gelir: EK tuvar “mal” (TB, 69) < ET tavar; EK yuvuχ ~ yovuχ “yakın” (TB, 104) < ET yaγuq (krş. CC yuvuq ~ yovuq).

Aynı gelişme, alıntı sözcüklerde de görülür: EK cuvap “cevap” (AKP, 182) < Ar. cawāb (Steingass, 375).

6.1.1.2.3. a/e > o/öEski Türkçe söz sonunda bulunan /b/ ünsüzünün /v/ ye dönmesi sonucu

oluşan –av/-ev ses grubu, /v/ nin yuvarlaklaştırıcı etkisiyle –ov/-öv biçiminde gelişmiştir: EK öv (< ET eb) “ev” (TB, 39; DAK, 595) krş. CC ev ~ öv; TZ öy; EK söv- (< ET seb-) “sevmek” (TB, 127; DAK 692) krş. CC sev- ~ söv-, TZ sövündür-, söy-.

6.1.2. Ünsüzler6.1.2.1. d > δ > yEski Türkçe söz içi ve söz sonundaki /d/ foneminin durumu (korunması

ya da /y/ ve /z/ seslerine gelişmesi), Türk dili ve lehçelerinin sınıflandırılmasında kullanılan önemli fonetik ölçütlerden biridir.84 ET söz içi ve söz sonunda yer alan /d/, Karahanlı ve Harezm Türkçesindeki /δ/ aracılığıyla Ermeni Kıpçakçasında da diğer Kıpçakça kaynaklarda ve Çağataycada olduğu gibi /y/ ye gelişmiştir: EK ayaχ “ayak” (AKP, 12) < ET adaq; EK ayır- “ayırmak” (TB,28) < ET adır-; EK ayrı “ayrı, başka” (TB, 75) < ET adruq; EK boy “boy, endam” (TB, 19) < ET bod; EK χayγu “kaygı” (TB, 92) < ET qadγu; EK χayγur- “kaygılanmak” < ET qadγur-; EK χoy- “koymak” (TB, 45) < ET qod-; EK kiy- “giymek” (TB, 40) < ET ked-; EK kiyöv “güvey, damat” (TB, 80) < ET küdegü; EK tıy- “yasak etmek, haram etmek” (TB, 92) < ET tıd-; EK yuχu “uyku” (TB, 21) < ET udıqu; EK yäbär- “göndermek” (AKP, 18; TB, 141) < ET ıda ber-; EK yıχöv (< ıyıχ öv)

84 Tekin 2005: 361-386.

Page 42: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

42

Hülya Kasapoğlu Çengel

“kutsal ev, kilise” (TB, 147) < ET ıduq eb. Diğer tarihî Kıpçak metinlerinden farklı olarak Codex, Tuhfetü’z-zekiyye ve Ermeni Harfli Kıpçakça metinlerde edgü “iyi” sözcüğünde /d/ den gelişen /y/ nin eridiği tespit edilmiştir: EK igi (TB, 31) < ET edgü (krş. CC eygi, egi, eyi?; TZ egi, eyi; Kİ eygü).

Aynı gelişme, alıntı sözcüklerde de görülür: EK ketχoya “ihtiyar” (DPY, 170; TB, 32) < Far. kad-khudā (Steingass, 1014).

6.1.2.2. g/γ ünsüzleriyle ilgili gelişmelerET /g/ ve /γ/ seslerinin; ek ve hece başındaki, tek heceli ve birden fazla

heceli sözlerin sonundaki gelişmeleri, Oğuz ve Kıpçak Türkçelerini birbirinden ayıran tipik ses özelliklerindendir; ancak, tarihî Kıpçak kaynaklarında da bu seslerin gelişiminde bir kararsızlık izlenmektedir. Söz içi ve söz sonu /g/ ve /γ/ bazen korunurken bazı örneklerde ise /v/ ya da /y/ye gelişmiş; bazen de erimiştir. Bu ikili ve üçlü biçimleri, aynı metinde görmek de mümkündür. Gülistan Tercümesi’nde küyev ~ küyöv (< ET küdegü) ve savuq (< ET soγıq); örnekleri dışında /g/ ve /γ/ korunurken birden fazla heceli kelimelerin sonunda güneybatı lehçelerinde olduğu gibi eridiği görülür.85 g/γ ünsüzlerinin gelişimiyle ilgili kararsız biçimlere Codex Cumanicus’ta da rastlanır.86 Memluk sahası Kıpçak sözlük ve gramerlerinden Tuhfetü’z-Zekiyye başta olmak üzere Tercümân-ı Türkî, Kavânîn ve Kitâbü’l- İdrâk’te de aynı gelişmeler mevcuttur.87 Özellikle Tuhfetü’z-Zekiyye’nin gerek sözlük ve gerekse gramer bölümündeki Kıpçakça kayıtlar, Kıpçak ses özelliklerine dikkat çekmesi bakımından önemlidir: TZ uvru “hırsız” krş. Trkm. uγru (< ET oγrı).88

Söz içi ve söz sonunda bulunan g/γ ünsüzleri, Codex’te bazı örneklerde /v/ ye gelişirken Ermeni Kıpçakçasında korunur: EK aγır “ağır” (TB, 67) ET aγır; EK aγız “ağız” (AKP, 25) < ET aγız; EK oγul “oğul” (TB, 56) < ET oγul;

85 Karamanlıoğlu 1989: XXVIII, XLV. Gülistan’da g/γ sesi, tek heceli sözcüklerin sonunda korunur: teg- < ET teg-; toγ- < ET toγ- vb. Birden fazla heceli sözcüklerin sonunda ise bazen erir, bazen de kararsızlık gösterir: aγrı < ET aγrıγ; tiri < ET tirig; arı < ET arıγ; çerig ~ çeri < ET çerig; il < ET ilig; uluγ ~ ulu < ET uluγ (bk. Karamanlıoğlu 1989: L). 86 Grønbech 1942. Farklı diyalektleri yansıtan Codex’te de g/γ; korunma, /w/ ve /y/ ye gelişme, tonsuzlaşma ve düşme şeklinde çeşitli gelişmeler gösterir: CC aγırla- ~ avurla- “ağırlamak” < ET aγır; CC avuz ~ aγız “ağız” < ET aγız; CC arı “arı, temiz” < ET arıγ, CC açı “acı, keder” < ET açıγ; CC baγla- ~ bavla- “bağlamak” < ET baγla-; CC bilev “bileği taşı” < ET bilegü; CC bitik ~ bitiv ~ bitüv “yazı” < ET bitig; CC biyen- “beğenmek” < ET begen-; CC boγday ~ buγday ~ boday “buğday” < ET buγday; CC buzav ~ buzov < ET buzaγu; CC çeri “çeri, asker” < ET çerig; CC devül “değil” < ET tügül; CC küyegü ~ küyöv “güvey, damat” < ET küdegü; CC ovul “oğul” < ET oγul; CC ög- ~ öv- “övmek” < ET ög-; CC övren- ~ üren- “öğrenmek” < ET ögren-; CC övret- ~ üret- “öğretmek” < ET ögret-; CC saγ ~ sav “sağ” < ET saγ; CC savu-q ~ suvu-q < ET soγı-q; CC taγ ~ tav “dağ” < ET taγ; toγ- ~ tov- ~ tuv- “doğmak” < ET toγ-; CC teg- ~ tey- “değmek” < ET teg-; CC ulu “ulu” < ET uluγ. 87 Atalay 1945; Toparlı 1999, 2000; Caferoğlu 1931. Memluk sahasına ait sözlük ve gramerlerde de g/γ > v değişmesi ile ilgili örnekler mevcuttur: avu (TZ, 37); avur (TZ, 19); avurla- (TZ, 9); avrı (TZ, 30); avuz (TZ, 53); bavur (TZ, 59); bilevü (KM, 32, 59); bovuzla- (TZ, 32); (TZ, 46); savluq (TZ, 47); savuq (KM, 4); sovut-, sovuq (TZ, 12); sövle- (KK, 31, 65); ovul (Kİ, 16); övren- (TZ, 16-17); övüt (TZ, 33); tav (TZ, 20; KK, 73); uvru (TZ, 23); yav (TZ, 30); yavuq (KM, 35); yüvür- (TZ, 22). g/γ > y ve g/γ > ø örnekleri daha azdır: bayla- “bağlamak” (TZ, 34) < ET baγla-; sıyın- “sığınmak” (TZ, 9) < ET sıγın-; tiyirmen “değirmen” (TZ, 45) < ET tegirmen; yıy- “yığmak” (TZ, 44) < ET yıγ-; yıla- “ağlamak” (TZ, 71) < ET yıγla-; bi “bey” (TZ, 103) < ET beg; olançı “oğlancı” (TZ, 7) < ET oγlan; aız “ağız” (Kİ, 17) < ET aγız. 88 Modern Kıpçak yazı dillerindeki g/γ > v, g/γ > y ve g/γ > ø örnekleri için bk. Kurışjanov 1970.

Page 43: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

43

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

EK tügül ~ dügül “değil” (TB, 46; 110) < ET tegül; EK oγru “hırsız” (TB, 61) < ET oγrı; EK ögüt “öğüt” (TB, 23) < ET ögüt; EK toγru “doğru” (TB, 88) < ET toγru; EK saγ “sağ” (TB, 71) < ET saγ; EK toγ- “doğmak” (TB, 114) < ET toγ-.

g/γ > v Eski Türkçe söz içi ve söz sonu g/γ sesi, Ermeni Harfli Kıpçakçada

genellikle sızıcılaşarak dudaksıl /v/ ye gelişir: EK aruv “arı, temiz” (TB, 28) < ET arıγ; EK bızov “buzağı” (TB, 122) < ET buzaγu; EK kiyöv “güvey, damat” (TB, 70; 127) < ET küdegü; EK övrän- ~ üvrän- “öğrenmek” (TB, 32; TB, 31) < ET ögrän-; EK övrät- ~ üvrät- “öğretmek” (TB, 45; TB, 20) < ET ögret-; EK sovuχ “soğuk” (TB, 80) < ET soγuq; EK söväk “kemik” (AKP, 8) < ET süngük; EK yovuχ ~ yuvuχ “yakın” (TB, 112; 122) < ET yaγuq; EK çärüv “çeri, asker” (TB, 151) < ET çerig; EK töv- “dövmek” (TB, 141) < ET tög-.

Eski Türkçe –g/-γ fiilden isim yapma ekinin /v/ ye gelişmesi, Ermeni harfli Kıpçak metinlerinde yaygın ve tipik bir özelliktir: izdö-v “izleme” (TB, 115); ölç-öv “ölçme” (TB, 116; DAK, 376); saç-ov “tohum, ekin” (TB, 141); sor-ov “soru” (TB, 43); tölö-v (TB, 36) “ücret”; tıy-ov “yasak” (TB, 182); tut-ov “mal, tasarruf” (TB, 84); yap-ov “örtü” (DAK, 316); yaz-ov “yazı” (TB, 199; DAK, 332; TB, 199). ( krş. CC bitiv ~ bitüv “yazı” < ET bitig; CC yabov “örtü” < ET yapıγ).89

ET –GUçI fiilden isim yapma ekinin ön sesinde yer alan g/γ ünsüzlerinde de aynı gelişme görülür. Ünlüyle biten fiillere gelen bu ek, –vUçI/ -vUçU biçimiyle işlek bir kullanım sergiler: alda-vuçı ~ aldovuçu “yalancı” (TB, 52; DAK, 62); baγışla-vuçi “bağışlayan” (DAK, 104); bayla-vuçi ‘bağlayan’ (DAK, 121); izdövüçi “davacı” (TB, 106); işlövüçi “çalışan” (TB, 151); saχla-vuçi ~ saχlovuçı “koruyucu; bekçi” (DAK, 66; TB, 44; TB, 106); sarna-vuçi “okuyucu” (DAK, 667); sözlövüçü “konuşmacı” (TB, 35); χıynavuçi ~ χıynavçi “eziyet eden” (AKP, 188; DAK, 478), talovuçı “yağmacı, haydut” (TB, 136); yevüçi “yiyen” (TB, 185) (Ünsüzle biten fiiller için bk. g/γ > ø)

g/γ > yEski Türkçe söz içi ve söz sonu g/γ ünsüzlerinin /y/ ye geliştiği örnekler,

Ermeni Kıpçakçasında az sayıdadır: EK bayla- “bağlamak” (TB, 24) < ET baγla-; EK biyän- “beğenmek” (AKP, 8) < ET begen-; EK diyin “değin” (TB, 183) < ET tegin; EK tiyirmän “değirmen” (TB, 114; DAK, 767) < ET tegirmen; EK tiy- “değmek” (TB, 130) < ET teg-.

g/γ > øEski Türkçede iki ya da daha fazla heceli kelimelerin sonunda bulunan

89 Modern Kıpçak yazı dillerinde isimlerde genellikle eriyen g/γ ünsüzleri, fiil isimlerinde yardımcı ünlü de yuvarlaklaşmak kaydıyla /w/ye ya da /w/ aracılığıyla yuvarlak ünlüye tekabül eder. -(I)g > -ow/-uw > -oo/-uu gelişimi için bk. Kirchner 1998: 351; Berta 1998b: 305; Kasapoğlu Çengel 2005: 147-149.

Page 44: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

44

Hülya Kasapoğlu Çengel

g/γ ünsüzlerinin Codex’te olduğu gibi, eridiği görülür. Bu gelişme, -g/-γ fiilden isim ve +lıγ/+lig isimden isim yapma eklerinin sonunda yer alan ünsüzlerde görülür: EK bälgili “belli, açık” (TB, 106) < ET belgülüg; EK kiçi “küçük” (TB, 61) < ET kiçig; EK küçlü “güçlü” (TB, 106) < ET küçlüg; EK ölümlü “ölümlü” (TB, 61) < ET ölümlüg; EK tiri “diri, canlı” (TB, 100) < ET tirig; EK ulu “ulu, büyük” (TB, 61) < ET uluγ.

Eski Türkçe –(X)GçI ekinde yer alan g/γ ünsüzleri de, Ermeni Kıpçakçasında erir. –IçI/-UçI; -UçU biçimindeki ek, ünsüzle biten fiillerden sonra kullanılır:90 aytuçı “konuşan” (TB, 68); alıçı ~ aluçı “satın alıcı” (TB, 118 ); baχuçı “bakıcı” (TB, 135); barıştıruçı “barıştıran” (TB, 90); biliçi ~ bilüçi “bilen” (TB, 27); buzuçı “bozan” (TB, 111); cuvap berüçi “cevap veren” (TB, 90); kirüçi “giren, hırsız” (TB, 111); küydürüçi “kundakçı, kışkırtıcı” (TB, 111); kütüçi “çoban” (TB, 72); χol uzatuçı “el uzatan” (TB, 89); χoyuçı “bırakan” (TB, 105); χutχaruçı ~ χutχuruçu “kurtarıcı” (TB, 66); öldürüçi ~ öldürüçü “öldüren, katil” (TB, 122); satuçı ~ satıçı “satıcı” (TB, 115; 112); soyuçı “soyguncu” (TB, 144); tutuçı “tutan” (TB, 110); uruçı “vuran” (TB, 99); yala yapuçı “iftiracı” (TB, 105); yazuçı ~ yazuçu “katip”(TB, 168); yazuχ etüçi “günahkar” (TB, 130); zıyan etüçi “zarar veren” (TB, 101).

g/γ > k/ χİki heceli kelimelerin sonunda yer alan g/γ ünsüzlerinin birkaç örnekte

tonsuzlaştığı görülür: EK bilik “bilgi” (TB, 145) < ET bilig; EK bitik “kitap” (TB, 138) < ET bitig (krş. CC bitik ~ bitiv ~ bitüv); EK yapuχ “gizli, kapalı” (TB, 46) < ET yapıγ (krş. CC yabov).

6.1.2.3. q/k > χ Söz başı ve söz içinde bulunan /q/ art damak ünsüzü /χ/ ya gelişmesi,

Ermeni Kıpçakçasının tipik bir ses özelliğidir; ancak, söz sonu gelişmede kararsızlık izlenmektedir. Bu gelişme, bazı eklerde yine son seste (+lıq/+lik isimden isim, -maq/-mäk fiilden isim ekleri, -q/-k I. çokluk kişi eki, -alıq/-älik I. çokluk emir-istek eki) görülen kararsızlık dışında her durumda mevcuttur. Güneybatı (Oğuz) grubu Türk yazı dillerinde söz başında rastlanmayan q > χ sızıcılaşması, Codex Cumanicus’ta91 da kararsızlık göstermekle birlikte her durumda görülür. Bu, Codex Cumanicus ve Ermeni harfli Kıpçakçanın diyalekt

90 –(X)GçI eki ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Berta 1996: 592-596; Erdal 1991: 371-374.91 bk. Grønbech 1942. Ön seste q/χ kararsızlığı, Codex’teki diyalekt farklılığını gösteren bir başka ses özelliğidir: χaçan~qaçan “ne zaman”, χayda~qayda “nerede”, qadav~χadaq “çivi, mıh”, qal- ~ χal- “kalmak”, qamış~χamış “kamış”, qop-~χop- “kalkmak”, qovun~χuvun “kavun”, qanlıq~χanlıχ “kanlı”. Sadece /χ/lı kaydedilen örnekler de mevcuttur: χanat “kanat”, χuv- “kovmak”, χuvala- “kovalamak”. Codex’te bu gelişme söz içi ve söz sonunda da mevcuttur: aqsaχ ~ aχsaχ “aksak”, artuq ~ artuχ “artık, fazla”, baq- ~ baχ- “bakmak”, uyuχu “uyku”, uşaχ “ufak” vb. Grønbech 1942. Batı Kıpçak dillerindeki (Trakay Karaycası ve Kumukça) q> χ gelişimi için bk. Musayev 1964; Bammatov 1969.

Page 45: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

45

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

olarak farklılaşmasına işaret eden bir ses özelliğidir.92

q > χ gelişmesi: EK χaçan “ne zaman” (DAK, 439; DPY, 411) < ET qaçan; χarşı “karşı” (DAK, 456; DPY, 411) < ET qarşu; EK χaygu “kaygı” (DAK, 464) < ET qadγu; EK χal- “kalmak” (DAK, 443) < ET qal-; EK χara “kara” (DAK, 449) < ET qara; EK χaz- “kazmak” (DAK, 469) < ET qaz-; EK χış “kış” (DAK, 476) < ET qış; EK χıyın “zor” (DAK, 477) < ET qıyın; EK χız “kız” (DAK, 478) < ET qız; EK χol “el” (TB, 169) < ET qol; EK χonşu ~ χonçu “komşu” (DAK, 486) < ET qonşı; EK χon- “konmak” (DAK, 485) < ET qon-; EK χul “kul” (TB, 187-188) < ET qul; açχıç “anahtar” (TB, 170) < ET açqıç; EK aχsaχ “aksak, topal” (TB, 90) < ET aqsaq; çıχar- “çıkarmak” (TB, 153) < ET çıχar-; χorχu “korku” (TB, 158) < ET qorqu; oχşaş “benzer” (TB, 157) < ET oqşaş; toχta- “durmak” (TB, 160) < ET toqta-; yaχşı “iyi” (TB, 132) < ET yaqşı; artıχ “fazla” (TB, 159) < ET artıq; EK bolmaq “olmak” (TB, 17; 105) < ET bolmaq; EK χılıχ “huy, karakter” (TB, 143) < ET qılıq; χonaχ “konuk” (TB, 171) < ET qonuq; EK χutulmaχ “kurtulmak” (TB, 37) < ET qurtulmaq; EK tanıχlıχ “tanıklık” (TB, 34) < ET tanıqlıq; EK yaχşılıχ “iyilik” (TB, 23) < ET yaqşılıq; EK yovuχ ~ yuvuχ “yakın” (TB, 112; 122) < ET yaγuq; EK oχ “pekiştirme edatı” (TB, 40) < ET oq; EK yoχ “yok” (TB, 166) < ET yoq.

k > χ gelişmesi: Bu gelişme sınırlı olup -mäk fiilden isim yapma eki, –k I. çokluk kişi ekinde, -älik I. çokluk kişi emir ekinde görülür. /k/ ön damak ünsüzünün /χ /ya gelişmesi, Ermeni Kıpçakçası için oldukça tipik ve ilgi çekici bir özelliktir:93 ber-mäχ “vermek” (TB, 81); bil-mäχ “girmek” (TB, 75); iç-mäχ “içmek” (TB, 45); kel-mäχ “gelmek” (AKP, 144); kör-mäχ “görmek” (TB, 120); küydür-mäχ “yandırmak” (TB, 69); öldür-mäχ “öldürmek” (TB, 48); tölä-mäχ “ödemek” (TB, 133); üläş-mäχ “paylaşmak” (TB, 139); ye-mäχ “yemek” (TB, 150); yügün-mäχ “diz çökmek” (TB, 37); berdi-χ “verdik” (TB, 28); etti-χ “ettik” (TB, 163); keldi-χ “geldik” (DPY, 192); kördü-χ “gördük” (TB, 54); tüştü-χ “düştük” (TB, 22); tüzdü-χ “dizdik” (TB, 50); sövün-äliχ “sevinelim” (AKP, 200).

+lıq ve –maq/-mäk yapım ekleri ile –q/-k kişi eki ve –alıq-/-älik emir-istek ekinde bulunan q/k ünsüzü, Töre Bitigi’nin Wroclaw nüshasında bazı örneklerde korunur: W aruv+luq “temizlik” (TB, 28) krş. P, V aruv+luχ (TB 211); W haybat+lıq “heybetli” (TB, 25) krş. P, V haybat+lıχ (TB, 209); W usta+lıq “ustalık” (TB, 26) krş. P, V usta+lıχ (TB, 210); W χarγa-maq “beddua etmek” (TB, 27) krş. χarγa-maχ (TB, 211); W sımarla-maq “ısmarlamak” (TB, 30) krş. sımarla-maχ (TB, 212); W tan-maq “inkâr etmek” (TB, 46) krş. P, V tan-maχ (TB, 226); W yalbar-maq (TB, 26) krş. P, V yalbar-maχ (TB, 210); W

92 Ermeni Kıpçakçasındaki diyalekt farklılaşması için bk.Tryjarski 1992: 289-296. 93 Bu husus, ayrı bir araştırma konusu olarak daha sonra ele alınacaktır. bk. 80. dipnot.

Page 46: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

46

Hülya Kasapoğlu Çengel

kör-mäk “görmek” (TB, 43) krş. V kör-mäχ (TB, 225); W tiril-mäk (TB, 28) krş, P, V tiril-mäχ “dirilmek” (TB, 210); W yazdı-q “yazdık” (TB, 56) krş. P,V yazdı-χ (TB, 235); W yıγdı-q “topladık” (TB, 17) krş. P, V yıγdı-χ (TB, 202); W berdi-k “verdik” (TB, 28) krş. V berdi-χ (TB, 211); W işitti-k “işittik” (TB, 43) krş. P, V işitti-χ (TB, 225); W yaŋılsa-q “yanılsak” (TB, 53) krş. P, V yaŋılsa-χ (TB, 232); W aldansa-q “aldansak” (TB, 53) krş. P, V aldansa-χ (TB, 231); W kläsä-k “istesek” (TB, 23) krş. kläsä-χ (TB, 206); W ayt-alıq “söyleyelim” (TB, 40) krş. P,V ayt-alıχ (TB, 222); W ber-älik “verelim” (TB, 18) krş. P, V ber-äliχ (TB, 202).

+lik/+lük ekindeki /k/, bütün nüshalarda korunur: eksik+lik “eksiklik” (TB, 31; 212); egir+lik “kötülük” (TB, 36; 218); könü+lük “doğruluk, adalet” (TB, 36; 218); igi+lik “varlık, servet” (TB, 36; 218).

q/k ünsüzlerinin sızıcılaşması alıntı kelimelere de yansımıştır: EK χumaş “kumaş” (TB,148) < Ar. qumāş; EK χuvat (TB, 178) < Ar. quwwat; EK χısmät “kısmet” (TB, 147) < Ar. qısmat; EK χadi “kadı” < Ar. qāżī ; EK χasap “kasap” (DAK, 459) < Ar. qaṣṣāb; EK χast “kasıt” (DAK, 459) < Ar. qast; EK χayil “kail” (DAK, 464) < Ar. qāil; EK χıyas “kıyas” (DAK, 477) < Ar. qıyās; EK χurban “kurban” (DAK, 499) < Ar. qurbān; EK χusur “kusur” (DAK, 501) < Ar. qusūr; EK vaχt “vakit” (TB, 114) < Ar. vaqt; EK χağıt “kâğıt” < Far. kāghaz.

6.1.2.4. q/k > γ/g Eski Türkçede söz içinde bulunan /q/ ve /k/ ünsüzlerinin birkaç örnekte

tonlulaştığı görülür: EK alγış “alkış, dua” (TB, 37) < ET alqış; EK saγış “hesap; düşünce” (TB, 209) < ET saqış; EK tügäl “tam” (TB, 85) < ET tükäl; EK yoγarı “yukarı” (TB, 181) < ET yoqaru; EK yügünmäχ “diz çökmek” (TB, 37) < ET yükün-.

Bunun yanında /k/ tonsuzuyla biten Türkçe sözcükler, ünlüyle başlayan ek aldığında söz sonundaki ünsüzün tonlulaşmayıp korunduğu görülür: biliksizlik-im “bilgisizliğim” (TB, 25); hakimlik-i-n “hakimliğini” (TB, 86); keräki-imiz “gereğimiz” (TB, 21); könülük-ümüz “adaletimiz” (TB, 54); övränçik-imiz “erdemimiz” (TB, 46); yüräk-imiz “yüreğimiz” (TB, 53). /q/ ünsüzüyle biten sözcüklerde ise /q/, genellikle /χ/ya gelişmiştir (bk. q > χ gelişmesi): tanıχlıχ-ım “tanıklığım” (TB, 42); χanlıχ-ımız “hanlığımız” (TB, 164).

6.1.2.5. r > øBirkaç örnekte söz içinde bulunan /r/ ünsüzü düşer: χoχu ~ χorχu “korku”

(DAK, 482), χutul- “kurtulmak” (DAK, 503).Ayrıca, -(I)yIr şimdiki zaman ekinin son sesi olan /r/ bazen düşer:

χuvalıyıχ < χuvala-yı-χ “kovalıyoruz” (AKP, 17/18); barıyıχ < bar-ıyı-χ “gidiyoruz” (AKP, 121/122); maχtanıyıχ < maχtan-ıyı-χ “övünüyoruz” (AKP, 43/44); tiriliyiχ < tiril-iyi-χ “diriliriz” (AKP, 79/80).

Page 47: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

47

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

6.1.2.6. Ünsüz tekleşmesi Ermeni Harfli Kıpçakçada bu ses olayı ile ilgili iki örnek tespit edilmiştir.

/nd/, /st/ ( > /nn/, /ss/) çift ünsüzleri ünsüz benzeşmesi yoluyla önce ikizleşir ve ardından ikiz ünsüzden biri erir: EK kensi < *kennisi < kendi+öz(i)94 “kendisi” (AKP, 2; TB, 141) krş. CC, TZ, KK kensi; üsnä <*üssünä < üst+ü+n+e “üstüne” (AKP, 2; TB, 142).

6.2. Biçim özellikleri6.2.1. Fiil mastarı, -mAχ ve -mA ekleriyle yapılır. –mAχ, daha yaygın

bir kullanım gösterir:95 aŋla-maχ-ı “anlaması” (TB, 73); azarla-maχ-ka “azarlamaya” (AKP, 68/69); çıχ-maχ-nı “çıkmayı” (AKP, 73/74); χutχar-maχ-ıŋ “senin kurtarman” (AKP; 68/69); yarlıγa-maχ “bağışlamak” (AKP, 22/23); yıγla-maχ “ağlamak” (AKP, 29/30); ant iç-mäχ-niŋ “ant içmenin” (TB, 73); bilmäχindän “bilmesinden/bilgisinden” (TB, 73); işit-mäχ “işitmek” (AKP,39/40); kökrä-mäχ-ıŋ-nıŋ “senin kükremenin” (AKP, 103/104); sövün-mäχ “sevinmek” (AKP, 41/42); yüräklän-mäχ “yüreklenmek” (AKP, 37/37); ayır-ma “ayırma” (TB, 71).

-mAχ, genellikle +lIχ ekiyle ile birlikte bazı örneklerde kalıplaşmıştır. Bu, Ermeni Harfli Kıpçakça için tipik bir özelliktir: aŋ-maχ-lıχ “muhtıra” (TB, 77); ayt-maχ-lıχ “konuşma” (TB, 91); beril-mäχ “ayrıcalık, imtiyaz” (TB, 128); bilmä-mäχ-liχ “cehalet” (TB, 83); öldür-mäχ-liχ “cinayet” (TB, 88); toχtal-maχ-lar “kanunlar” (TB, 77); yaŋıl-maχ-lıχ “hata, yanlış” (TB,74); üläşin-mäχ+liχ “paylaşma, taksim” (TB, 71); yetkiz-mäχ+liχ “ulaştırma” (TB, 83); öldür-mäχ+liχ “cinayet” (TB, 88).

–mA, bu metinlerde genellikle yönelme hâli eki veya klä- “istemek” fiiliyle birlikte tespit edilmiştir: al-ma-γa “almaya” (TB, 63); çıχar-ma-γa “çıkarmaya” (TB, 65); saχla-ma-ga (TB, 62); χol-ma-γa “istemeye” (TB, 76); yasa-ma-γa “yapmaya” (TB, 74); ber-mä-gä “vermeye” (TB, 64); kör-mä-gä “görmeye” (AKP, 52/53); ögütlä-mä-gä “cezalandırmaya” (TB, 70); çıχar-ma kläsä “çıkarmak istese” (TB, 80), çıχ-ma klädilär “çıkmak istediler” (AKP, 64/65); sözlä-mä kläsä “konuşmak istese” (TB, 196).

Bazı örneklerde ise kalıplaşmıştır: saχla-ma “emanet” (TB, 69); yasa-ma “tamir, tashih” (TB, 74).

6.2.2. Yönelme hâli, +GA ve +A ekleriyle ifade edilir. +A, iyelik eklerinden sonra gelir: yol+γa “yola” (TB, 125); χul+ga “kula” (TB; 140); kişi+gä “kişiye” (TB, 124); yer+gä “yere” (TB, 125); comartlıχ+ka “cömertliğe” (TB, 128); yazıχ+ka “günaha” (TB, 129); bitik+kä “kitaba” (TB, 131); iş+kä “işe” (TB,

94 kensi < kendi öz(i). bk. Berta 1998a: 162. 95 -maχ/-mäχ ekiyle ilgili açıklamalar için bk. 80. dipnot.

Page 48: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

48

Hülya Kasapoğlu Çengel

131); χardaşım+a “kardeşime” (TB, 20); χonşularım+a “komşularıma” (AKP, 30/31); yalbarganım+a “yalvardığıma” (AKP, 27/28); esim+ä “aklıma” (TB, 26); içim+ä “içime” (AKP, 39/40); yüräkim+ä “yüreğime” (AKP, 39/40).

Bu metinlerde, yönelme hâli ekinin tipik özelliği, bulunma hâli ekinin yerine kullanılmasıdır:

Egär ki χaysı χatun ki törägä ündälgän bolsa, χocası ya yovuχ χardaşları töräniŋ alnına zastupit etmägä bolur (TB, 162). “ Eğer herhangi bir kadın mahkemeye çağrılsa, kocası veya kardeşlerinin mahkeme huzurunda (ona) vekâlet etmesi mümkündür.”

Anıŋ üçün keräktir, ki, yüz körmiyin, Teŋriniŋ yarγusun könü etkäy da Teŋriniŋ alnına açıχ yüzlü bolgay (TB, 31). “Onun için gereklidir ki, adam kayırmadan Tanrı’nın kanunlarını doğru uygulasın ve Tanrı’nın huzurunda açık yüzlü (alnı açık) olsun.”

Daγı da 2 adamnıŋ arasına χalaba u dävi bolgay, K‘risdos kendi ögüt berir, yarγuga barmıyın (TB, 36). “ Ne zaman ki iki kişi arasında bir münakaşa ve dava olsa, Tanrı, kendisi öğüt verir (uzlaştırır) mahkemeye gitmeden.”

Bulunma hâli ekinin yerine yönelme hâli eki kullanıldığı için bu hâl eki, fazla sıklık göstermez: ol aytılgan vaχtın+da “o söylenen zamanda” (TB, 283), öv+dä “evde” (TB, 114); bir tügäl yıl+da “tam bir yılda” (TB, 116); yer+dä “yerde” (TB, 118); baχça+da “bahçede” (TB, 118); tiyirmän+dä “değirmende” (TB, 119); törä+dä “kanunda” (TB, 119).

6.2.3. İyelik ekleri, Ermeni Kıpçakçasında ünlü uyumuna girer. Ek, ünlüyle biten sözcüklere doğrudan doğruya, ünsüzle bitenlere ise yardımcı ünlü alarak eklenir {+(I)m, +(I)ŋ, +I/+sI; +(I)mIz, +(I)ŋIz, +lArI}: ata-m “atam/babam” (TB,20); es-im “aklım” (TB, 26); söz+üm “sözüm” (TB, 26); χol+um “elim” (TB, 26); biy+i “beyi” (TB,125); eyä+si “sahibi” (TB,125); χonşu+su “komşusu” (TB,125); törä+miz “kanunumuz” (TB,23); yüräk+imiz “yüreğimiz” (TB, 53); şähär+imiz “şehrimiz” (TB, 198); yarguçu+muz “yargıçımız” (TB, 28); könülük+ümüz “adaletimiz” (TB, 54); boy+uŋuz “bedeniniz/kendiniz” (TB, 19); χardaş+ları “kardeşleri” (TB,133).

6.2.4. Soru eki {-mI}, düz/dar ünlülüdür: köp mi az mı “çok mu, az mı?” (TB, 139); mülk mi aχça mı “mülk mü, para mı?” (TB, 161); bilir mi yoχsa bilmäs mi (bilir mi yoksa bilmez mi?” (TB, 176); tutar mısiz yoχsa yoχ “tutar mısınız yoksa yok/tutmaz mısınız?” (TB, 180).

6.2.5. İsim cümlelerinde isimlerin yüklem olarak kullanılmasını, fiil cümlelerinde ise birleşik çekimi sağlayan ek fiil, Ermeni Harfli Kıpçakçada e- (< er-) biçimindedir. Geniş zaman çekiminde, ek fiilin çekimlenmiş biçimi olan er-ür düşmüş, yüklem görevini kişi zamirleri ya da bu zamirlerden çıkan kişi ekleri üstlenmiştir. III. kişinin çekiminde tur- ek fiilinden gelişen –DIr/-DUr (<

Page 49: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

49

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

dUr-Ur < tur-ur) kullanılır. İsimlerin geniş zaman çekiminde kullanılan zamir kökenli kişi ekleri şunlardır: -men, -sen, -DIr; -biz, -siz, -DIrlAr. III. teklik ve çokluk kişi ekleri, ünlü ve ünsüz uyumuna girer. I. ve II. teklik/ çokluk kişi zamirleri ekleşmiştir; ancak, ünlü uyumuna girmez: χasta-men “hastayım” (AKP, 6); toγru-sen “doğrusun” (AKP, 24/25); bar-dır “vardır” (TB, 27); Teŋri-dir (TB,28); yarguçu-dur (TB,29), baş yevüçü-dür (baş yiyendir” (TB, 30); yoχ-tur “yoktur” (TB, 45); yuvuχ-tur “yakındır” (TB, 49); yük-tür “yüktür/kefalettir” (TB, 189); dügül-biz “değiliz” (TB, 49); toγru-siz “doğrusunuz” (AKP, 31/32); χarγışlı-dırlar “beddualıdırlar” (TB, 132).

Yıγı yoluχur adämilär arasna, ki adam oγlun yüräkkä çıχargan eski duşmandır, ki biri birinä söz artından talaş etip tä yaman sözlär aytırlar, da ayblar berirlar, hörmätinä tiyip, ki sen yaman kişisen, ya oγurusen, ya χaraχçısen, ya taratursen, ya χalpsen, ya χaçχınçısen, ya orospı oγlusen, anda kensi ya orospı erisen, ya itsen, ya it oγlusen... (TB, 186). “İnsanlar arasında sık sık rastlanır ki insan oğlunu çıldırtan eski düşmandır ki (onlar) birbirleriyle ağız dalaşına girip birbirlerine kötü sözler söylerler ve ayıp ederler; saygısızlık ederek, sen yaman kişisin veya hırsızsın ya da eşkiyasın, ya da yağmacısın, veya yalancısın, kaçaksın, orospu oğlusun/çocuğusun, o zaman kendin (orospu) ya da orospu erisin/kocasısın, ya da itsin, it oğlusun…”

İsmin görülen geçmiş zaman çekiminde edi (< er-di); şart çekiminde ise esä (< er-se) kullanılır. Duyulan geçmiş zaman çekimi metinlerde geçmemektedir. edi ve esä, iyelik kökenli kişi ekleriyle çekilir: birgäsinä edik “birlikte idik” (TB, 43); bar edi “vardı” (TB, 197); tigüllär edi “değillerdi” (TB, 84); bar esä “varsa” (TB, 20); yoχesä “yoksa” (TB, 20).

Köp vaχttan beri ulu saγışta edim bu Törä bitiki üçün (TB, 25). “Uzun zamandan beri bu Töre Bitigi için büyük düşünceler içindeydim.”

Kimniŋ ögüzü edi (TB, 99). “Kimin öküzü idi.” Tek kendilärinä bilikli edi (TB, 75). “Sadece kendileri için anlaşılır idi.”

Egär ki χul dinsiz erksiz esä, ol χul satılmaχ keräk biyiniŋ erki bilä yarım bahasına ya yarım yalına (TB, 100). “Eğer ki kul, dinsiz ve köle ise, o kulun beyinin/sahibinin isteğiyle yarı fiyatına, yarım ücretle satılması gerekir.”

İsim cümlelerinde olumsuzluk dügül ~ tügül sözleriyle yapılır. Bu metinlerde ismin olumsuzunda emäs’li kullanıma rastlanmaz:

Tölöv bolgay naγd bilä, χumaş bilä tügül ol borç e[y]äsinä (TB, 190). “Borç sahibine (borçlu olduğu kişiye) borcunu nakit olarak ödeyecek, mal ile değil.”

A egär χonaχka utru kimesä antka tüşkäy, keräk 4-ünçi kündä antın tügällägäy, özgä türlü dügül (TB, 173). “Eğer bir kimse konuğuna karşı yemin etse, 4, günde andını yerine getirecek, başka türlü değil/olmaz.”

Page 50: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

50

Hülya Kasapoğlu Çengel

6.2.6. İyelik kökenli kişi ekleri {-m, -ŋ, ø; -k/-q ~ χ, -ŋIz, -lAr}, görülen geçmiş zaman {-DI} ve şart kipinin {–sA} çekiminde kullanılır: yuχla-dı-m “uyudum” (AKP, 3); sımarla-dı-ŋ “ısmarladın” (AKP, 7); emgän-di-m “zahmet çektim” (AKP, 6); buyur-du-m “buyurdum” (TB, 54); sövün-dü-m “sevindim” (AKP, 118/119); maχta-dı “övdü” (TB,19); kör-di “gördü” (TB, 125); kör-dü-k “gördük” (TB, 54); yıγ-dı-q “topladık” (TB, 54); saχla-dı-χ “sakladık” (TB, 75); ayt-tı-m “söyledim” (TB, 187); et-ti-m “ettim” (TB, 25); tut-tu-χ “tuttuk” (TB, 75); çıχ-sa-m “çıksam” (AKP, 131/132); bar-sa-ŋ “barsan” (AKP,31/32); “ al-sa “alsa” (TB, 109); yuχla-sa-ŋız “uyusanız” (AKP, 67/68); tölä-sä-m “ödesem” (AKP, 7); yeber-sä-lär “gönderseler” (TB, 117).

Zamir kökenli kişi ekleri {-men, -sen, -DIr; -biz, -siz, -DIrlAr}, III. teklik ve çokluk ekleri dışında damak uyumuna girmez. Uzak geçmiş zaman {-GAn}, duyulan geçmiş zaman {-(I)p(tIr)}, şimdiki zaman {-(I)yIr; -IIr}, geniş zaman {–(I)r; -Ar} gelecek zaman {-GAy, –sAr, –AsI, –I} kiplerinin çekiminde kullanılır: yazıl-ıp-tır “yazılmış” (TB, 193); yaz-ıp-biz “yazmışız” (TB,195); ketmi-yir-men “gitmiyorum” (AKP, 38/39); χutχar-ıyır-sen “kurtarıyorsun” (AKP, 43/44); χorχ-ar-men (AKP, 118/119); ögütlä-r-sen “öğütlersin/cezalandırırsın” (AKP, 93/94); umsan-ır-men “ümit ederim” (AKP, 143/144); bil-ir-sen “bilirsin” (AKP, 68/69); oχşa-gay-men “benzesem” (AKP, 142/143); çıχar-gay-sen “çıkarsan” (AKP, 142/143); kör-sär-sen “göreceksin” (AKP, 34/35) vb. –DIr ekinin kullanımı; -GAn, -(I)ptIr ve –AsI ekleriyle sınırlıdır: yaz-gan-dır “yazmıştır” (AKP, 39/40); tıy-gan-dır “engel olmuştur” (TB,128); itilä-gän-dir “itilemiştir/eğelemiştir” (AKP, 44/45); ündäl-gän-dirlär “çağrılmışlardır” (TB, 163); yarγuga tur-ası-dır “yargılanacaktır” (TB, 36).

{-(I)yIr; -IIr} şimdiki zaman ekinin son sesi olan /r/ nin zaman zaman erimesiyle -ıyı biçimine gelen ek, zamir kökenli kişi ekleri yerine iyelik kökenli kişi eklerini alır. Bu tipik örneklere I. çokluk kişinin çekiminde rastlanır. Şu örneklerde -biz yerine –χ ( < -q ) ekleri kullanılmıştır:96 bar- ıyı-χ “gideceğiz” (AKP,121/122); ur-ıyı-χ “vuracağız” (AKP, 43/44); maχtan-ıyı-χ “övünürüz” (AKP, 43/44); tapun-ıyı-χ “tapınırız” (AKP, 43/44).

96 Genel Türk dilinde, görülen geçmiş zaman ve şart çekimlerinde iyelik kökenli; duyulan geçmiş zaman, şimdiki zaman, geniş zaman ve gelecek zaman çekimlerinde ise zamir kökenli kişi ekleri kullanılır. Ermeni Kıpçakçasında iyelik kökenli kişi ekleri, geçmiş zaman ve şart çekimi dışında da kullanılmaktadır. Bu, ünlü ile sonlanan kip eklerinde rastlanan bir durumdur. İyelik kökenli ve zamir kökenli kişi eklerinin birbiriyle karışması, hatta tek tip kişi ekleri hâline gelmesinin en çarpıcı örneği, Altaycada görülür. Bununla ilgili bk. Tenişev 1988 331-332. Kırgızcada uzak geçmiş zaman {-GAn} ve basit şimdiki zaman/kesin gelecek zamanın {-A; -y} I. teklik kişiyle çekiminde aynı duruma rastlanır: al-ga-m (<<al-gan-mın), bar-a-m (<bar-a-mın) bk. Kasapoğlu Çengel 2005: 210-211. Musayev, Karaycada şimdiki zamanın {-A; -y} I. ve II. teklik kişiyle çekimlerinde ortaya çıkan bu şekilleri, kısalmış formlar (sokraşçennaya forma) olarak açıklar: al-a-m (< al-a-mın); al-a-s ( <al-a-sın. Musayev 1964: 278-280.

Page 51: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

51

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

6.2.7. Şimdiki zaman -(I)yIr; -IIrOğuz Türkçesinin –yor şimdiki zaman eki ( < yorı-r), Codex Cumanicus

ve Et-Tuhfetü’z-Zekiyye’den sonra bu metinlerde de işlek olarak kullanılır.97 Ermeni harfli Kıpçak metinlerinde ünlüsü daralan bu ek, ünlüyle biten fiillerden sonra –yır/-yir; ünsüzle biten fiillerden sonra -ıyır/-iyir; –ıır/-iir; şeklindedir. Ek, nadiren ünlüyle biten fiilerden sonra –yı-/-yi-; ünsüzle biten fiillerden sonra -ıyı/-iyi biçiminde de görülür.

Bir kimesäniŋ şulprıχtı bolgay borç üçün bir kimesädä, da kelgäy yargu alnına, da tanmagay bitikin, da aytkay, biliirmen, ki bitik menimdir, yoχsa töläpmen aŋar barçasın (TB, 193).“Bir kimsenin borç için senedi olsa bir kimsede ve gelse mahkeme huzuruna ve inkâr etmese senedini ve söylese, biliyorum. Bu senet benimdir; ancak, ona (borç verene) tamamını ödemişim.”

Bitik menimdir, yoχsa töläpmen aŋar barçasın, da aŋar nemä dä borçlu χalmıyırmen, tek bitikimni zaderjat etiptir (TB, 193). “Bu senet benimdir; ancak, ona (borç verene) tamamını ödemişim ve ona borçlu kalmıyorum. Sadece o, senedimi atmamış.”

Da bir kimsä ki zindanda olturgay kimsäniŋ borçu üçün, da neçik törä buyurıyır, ki kündä aŋar χarcga bir aχça bergä (TB, 169). “Ve bir kimse birine olan borcu için zindana atılsa, kanun şöyle buyuruyor: Her gün (borç veren kişi) ona (borçlu olan kişiye) harçlık için bir akça ödeyecek.”

Ne ki törägä nalojit etti baş suması bilä tölämägä birgä; törä bulay buyurıyır (TB, 169). “Mahkemede ana borcu ile birlikte ödemeyi ve başka ne taahhüt ettiyse. Kanun böyle buyuruyor.”

Ulu χorχulu buyruχun Teŋriniŋ köriyirbiz (TB, 44). “Tanrının ulu ve korkulu buyruğunu görüyoruz.”

Şimdiki zaman ekinin son sesi olan /r/nin erimesiyle ek, -ıyı biçiminde de kullanılır. Bu durumda zamir kökenli kişi eki, yerini iyelik kökenli kişi ekine bırakır. Şu cümlelerde biz yerine –χ ( < -q ) eki kullanılmıştır:

Teŋri bilä maχtanıyıχ, här kündä atına anıŋ tapunıyıχ meŋilik (AKP, 43/44). “Tanrı ile övünürüz, her gün onun adıyla ebediyen tapınırız.”

Färah boldum men, kimlär aytır edilär maŋa: övinä Eyämizniŋ barıyıχ biz. (AKP, 121/122). “Ferahladım ben, kimler bana söyler: Sahibimizin (Tanrının) evine gidiyoruz biz.”

Seniŋ bilä duşmanlarımıznı bizim urıyıχ, da atıŋ bilä seniŋ heç etiyıχ turganlarnı üstümüzgä bizim (AKP, 43/44). “Düşmanlarımızı senin ile vururuz ve senin adın ile üstümüze gelenleri hiç ederiz.”

97 Codex Cumanicus ve modern Türk yazı dillerinde –yor şimdiki zaman ekinin kullanımı için bk. Räsänen 1957: 225; Atalay 1945: 111. Bu ekin, Kıpçakçadaki (Codex Cumanicus ve Et-Tuhfetü’z-Zekiyye) kullanımı için ayrıca bk. Karamanlıoğlu 1994: 129.

Page 52: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

52

Hülya Kasapoğlu Çengel

6.2.8. Geniş zamanÜnlüyle biten fiillere –r; ünsüzle biten fiilllere ise –Ir ; -Ar şeklinde

eklenir. Ekin olumsuz biçimi –mAs ( < mAz ) ile yapılır. Geniş zaman kip eki, metinlerde şimdiki zamanı da ifade eder.

χal-ır “kalır” (TB, 113); al-ır-lar (TB, 168); ayt-ır-men “söylerim” (TB, 47), bil-ir-men “biliyorum” (TB, 127); yeber-ir-ler “gönderirler” (AKP, 143/144); χorχ-ar-lar (AKP, 127/128); küy-är “yanar” (AKP, 9/10); söv-är “sever” (AKP, 10-11); kör-är “görür” (AKP, 10/11); bol-mas-tır “olmaz” (TB, 115), oχşa-mas-tır “benzemez” (TB, 151); keräk-mäs-tir (TB, 126).

Xaytıp aytırmen, tanıχlıχ berimen menim üçün, da tanıχlıχ berir menim üçün Atam, da siziŋ töräŋizgä dä yazgandır, ki 2 adamnıŋ tanıχlıχı könüdür (TB, 42). “Dönüp söylerim, tanıklık edeceğim kendim için ve babam benim için tanıklık edecek ve sizin törenizde de yazılmıştır ki iki kişinin tanıklığı doğrudur.”

Geniş zamanın olumsuz biçiminde kontraksiyon sonucunda farklı yapılar ortaya çıkar: tan-man ( < tan-mas men) “inkâr etmem” (TB, 179); bil-män ( < bil-mäs men) “bilmem” (TB, 186); ye-män-dir (< ye-mäs mendir) “yemem” (AKP, 49/50).

..biy yarγucı, men bu yaχşı kişi üstünä nemä bilmän, tek barça yaχşı, bir dä, eki dä, üç dä aytkay bu söznü...(TB, 186) “Sayın yargıç, ben bu iyi kişi hakkında hiçbir şey bilmem, bütün söyleyeceğim, (o) iyidir, bir, iki, üç kere bu sözü söyleyeceğim.”

6.2.9. Gelecek zamanGelecek zaman çekimi, -GAy, –sAr , –AsI ve –I ekleriyle yapılır. 6.2.9.1. -GAyÜnlü uyumuna giren bu ek, tonluyla biten fiillere –γay/-gäy; tonsuzla

bitenlere –qay/-käy biçiminde eklenir. Bu ek, geleceğe yönelik istek de bildirir: –GAy = -sA

Köplär aytırlar edi, ki kimlär körgüzgäy bizgä yaχşılıχın Eyämizniŋ, nışanlandı bizgä yarıχ yüzüŋdän seniŋ, da berdiŋ färahlik yüräkimizgä bizim (AKP, 4). “Çoğunluk söylerdi ki Tanrımızın iyiliğini bize kimler gösterecek, senin yüzünden bize ışık geldi ve bizim yüreğimize ferahlık verdin.”

Tiyişlidir yarγuçuga, ki bitikçi, uslu, aχıllı bolgay, da ari bitiklärniŋ küçün yaχşı bilgäy, da barça adämilikni igi bilgäy, ki yarγunu toγru etkäy. Tiyişlidir yarγuçularga, ki l’ataları bilä tügäl bolgay, da aŋlı u aχıllı u saχt bolgay, bolmagay ki töräni aŋlamıyın, kimsägä eksiklik etkäy (TB, 31). “Yargıçın şöyle olması gerekir: Okur-yazar, akıllı, uslu olsa ve kutsal kitapların gücünü iyi bilse ve bütün insanlığı iyi bilse ki doğru yargılasa. Yargıçlar şöyle olmalı: Yaşları olgun olsa ve akıllı, zeki ve ihtiyatlı olsalar, kanunları bilmeden kimseye kusurlu davranmasalar.”

Page 53: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

53

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Tiyişlidir yarγuçunuŋ ki zındanı bolgay, kim ki egri bolsa, zındanga salgay, ki ögütlängäylär (TB, 36). “Yargıça şu gerekir ki zindanı olsa, kim ki suç işlese zindana atsa, (onlar) cezalandırılsalar.”

–GAy gelecek zaman eki, e- ( < ET er-) fiilinin, -di görülen geçmiş zaman eki almış biçimi olan edi ile birlikte kullanıldığında /y/ önünde yer alan a/ä ünlüsü, bazen daralır.

-GAy edi / -GIy edi, Codex Cumanicus’ta ve modern Kıpçak yazı dillerinde olduğu gibi şart ve geleceğe yönelik istek bildirir:98 -GAy edi / -GIy edi = -sA

Yänä yoluχkay edi bir kimesä borçlu bolgay edi bir kimesägä, da klämägäy edi yaχşılıχ bilä tölöv etmä, da kelgäy törä alnına, da klägäy aytma, öç etip borç e[y]äsinä, ki bilirmen, aŋar borçum bar, tanman, evet aχçam yoχtur, da ne χumaşım da yoχtur, tek mülküm bar, klärmen aŋar mülkümni yazdırma (TB, 178/179). “Yine bir kimse borçlu olduğu bir kimseyle karşılaşsa ve (borcunu) güzellikle ödemek istemese, mahkeme huzuruna gelecek, borçlu olduğu kişiyle münakaşa edip: Biliyorum, ona borcum var, inkâr etmiyorum, evet param yok(tur) ve malım da yok(tur), sadece gayri menkulum var, ona mülkümü yazdırmak isterim.”

Egär kendi kütüçidän ziyan bolsa aγaç bilä urmaχtan, ya taş bilä, ya nemä bilä atmaχtan naχıs etkiy edi ya öldürgiy edi, ziyanın tölämäχ keräk. Egär tuvar χara biri birin öldürsä, anıŋ kibik işni törä ayırmaχ keräk kensiniŋ küçü bilä (TB, 146-147). “Eğer (hayvana) kendi çobanından ziyan gelse ağaç veya taş ile vurmaktan ya da başka bir şey atmaktan yaralasa ya da öldürse, zararını ödemek gerekir. Eğer hayvanlar (büyük baş hayvan) birbirini öldürürse o zaman bu işi kendi gücüyle çözmesi gerekir.”

6.2.9.2. –sAr-GAy eki kadar işlek değildir. Ek, damak uyumuna girer. Kalın ünlülü

fiillere –sar; ince ünlülü fiillere –sär biçiminde gelir. Buyurur K‘risdos, ki heç nemä üçün ant içmä, zera barça keräkmäs u boş

sözlär üçün adämilär cuvap bersärlär yarγu kününä (TB, 37). “Tanrı buyurur: Hiçbir şey için ant içme. Çünkü, insanlar, bütün gereksiz ve boş sözler için yargı gününde (ahiret günü) cevap verecekler.”

Biy, χaçan körsärsen? (AKP, 34/35). “Tanrım, ne zaman göreceksin? ”6.2.9.3. –AsIBu ekin, gelecek zaman ifadesi, birkaç örnekte (bar-ası-men “gideceğim”;

yarγuga tur-ası-dır “yargılanacaktır”) tespit edilmiştir. Bunun dışında sadece tiy- “değmek, dokunmak” ( < ET teg- ) fiiline gelen –esi eki, kendisinden sonra

98 -GAy ve -GAy edi şekillerinin Codex Cumanicus ve modern Kıpçak dillerindeki şart ve istek anlamı için bk. Garkavets 1987: 88-89; Berta 1998b: 312-313; Kasapoğlu Çengel 2005: 244-245.

Page 54: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

54

Hülya Kasapoğlu Çengel

–dir ( < durur) ekini alır ve tiy- fiiliyle neredeyse kalıplaşmıştır, diyebiliriz. Bu yapıda özne, genellikle yönelme hâli ekiyle kullanılır. Metinlerde tiyesidir (< tiy-esi-dir) “gerekir, gereklidir” anlamındadır. tiymästir ( < tiy-mäs-tir) “gerekli değildir, gerekmez”, bu yapının olumsuzunu ifade eder. Bununla birlikte keräklidir/ keräkmästir sözleri de kullanılır (tiyesidir = tiyişlidir için bk. Gereklilik kipi).

Yarγunu könülük bilä tiyäsidir etmägä (TB, 33) “Adaletle yargılamak gerekir.”

Tiyäsidir yarγuçılarga ertä u keçä sarnamaga Eski u Yäŋi Töräni (TB, 34). “Yargıçların sabah akşam eski ve yeni kanunları okuması gerekir.”

Tiyäsidir bizgä könü törämiz bilä barmaga,… (TB, 52) “Bizim âdil kanunlarla hareket etmemiz gerekir.”

-AsI eki, şu cümlelerde gelecek zaman bildirir: Xaytıp esimä aldım, ki Biyimiz K‘risdosnıŋ yarγusuna barasımen, ol, ki yüz körmäs, ne orunç almas, anıŋ üçün tiyişlidir maŋa yazmaga χolum bilä Teŋriniŋ yarγusunuŋ oχşaşın (TB, 26). “Dönüp aklıma koydum, Allah’ın yargısına varacağım. O, adam kayırmaz, rüşvet almaz. Onun için benim elimle Tanrı’nın kanunlarının benzerini yazmam gerekir.”

Bolmagay, ki öktämlängäy yarγuçu ya kimsäni heç körgäy, alay bilsin, ki 1-dir yarγuçu Teŋri, χaysınıŋ alnïna kensi dä turasıdır yarγuga (TB, 36). “Yargıç, kibirlenmeyecek ve kimseyi hiçe saymayacak. Şöyle bilsin ki yargıç birdir, o da Tanrıdır, kendisi de onun huzurunda yargılanacaktır.”

6.2.9.4. –I- ( < -A turur) –A zarf-fiil ekinin tur- yardımcı fiiliyle çekiminden (< -A- << -A-dIr;

-y-dIr < -A turur) gelişen bu ek, modern Kıpçak yazı dillerinde şimdiki zamanı ve gelecek zamanı bildirir; oldukça işlek kullanılan bir ektir.99

-A- eki, Ermeni Harfli Kıpçakçada, açık orta hecede daralmıştır ve bağlama göre gelecek zamanı ya da şimdiki zamanı bildirir:

Xaytıp aytırmen, tanıχlıχ berimen menim üçün, da tanıχlıχ berir menim üçün Atam, da siziŋ töräŋizgä dä yazgandır, ki 2 adamnıŋ tanıχlıχı könüdür (TB, 42). “Dönüp söylerim, tanıklık edeceğim kendim için ve babam, benim için tanıklık edecek ve sizin törenizde de yazılmıştır ki iki kişinin tanıklığı doğrudur.”

Sen seniŋ boyuŋ üçün tanıχlıχ berisen (TB, 42). “Sen kendin için tanıklık edeceksin.”

99 Modern Kıpçak lehçelerinde –A- şeklinde kullanılan bu ek, Türk dilinin Güneydoğu (Karluk) grubunda yer alan ve Çağataycanın modern devamı olan Yeni Uygurcada –i- biçimindedir. Yeni Uygurcanın fonetik özelliği gereği, açık orta hecede bulunan geniş ünlüler (a/ä), /i/ ye gelişir. bk. Räsänen 1957: 223-225.

Page 55: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

55

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

6.2.10. Emir-istek kipi I. teklik şahıs emir eki, ünlüyle biten fiillerden sonra -yım/-yim; ünsüzle

biten fiillerden sonra -ıyım/-iyim ( < ayım/-eyim) şeklindedir. Ünsüzle biten fiillerde ekin ön sesi olan a/e ; ünlüyle biten fiilllerde ise fiil tabanının son sesi a/e; ekin bünyesindeki /y/nin etkisiyle daralarak ı/i ye gelişir: saqla-yım > saχlı-yım “saklayayım” (AKP, 118/119); tapun-ayım > tapun-ıyım “tapınayım” (AKP,137/138) ; bar-ayım > bar-ıyım “varayım” (TB, 141) gibi.

Saxlıyım anı tügäl yüräkim bilä menim (AKP, 253). “Saklayayım onu (benim) bütün kalbimle.”

Keliŋiz, oγlanlarım menim da işitiŋiz maŋa, da χorχusun Eyämizniŋ övrätiyim sizgä (AKP, 63). “Geliniz, benim oğullarım ve işitiniz beni ve Tanrımızın korkusunu (Tanrı korkusunu) size öğreteyim.”

II. teklik kişi emir, genellikle eksiz kullanılır. Bunun yanısıra pekiştirme ekli örneklere de rastlanır. Pekiştirme ekinin her iki metinde de sadece -γın/-gin biçimleri tespit edilmiştir: χutχarma “kurtarma” (AKP, 39/40); oyan “uyan” (AKP, 43/44); yarlıγa “bağışla” (AKP, 40/41); χaytarma-γın “döndürme” (AKP, 101/102); çövürmä-gin “çevirme” (AKP, 126/127); yıraχ etmä-gin “uzak etme” (AKP, 39/40).

Sövünmägin bu sövüklü berilmäχkä ya comartlıχka (TB, 128). “Sevinme, bu ayrıcalığa ya da cömertliğe.”

Aŋmagın yazıχlarımıznı bizim burungi (AKP, 78/79). “Bizim önceki günahlarımızı anma.“

III. teklik ve çokluk kişi –sIn/-sUn; -sInlAr/-sUnlAr şeklinde uyuma girer: maχtanma-sın “övünmesin” (AKP, 71/72); bermä-sin “vermesin” (TB, 37); bol-sun (TB, 56); tüş-sün “düşsün” (AKP, 90/91); baχ-sınlar (AKP, 55/56); bil-sinlär “bilsinler” (TB, 35); uyal-sınlar “utansınlar” (AKP, 52/53); tapun-sunlar “tapınsınlar” (AKP, 88/89).

Yüzüŋdän seniŋ könülük maŋa çıχsın, da közlärim körsün toγruluχnu (AKP, 16/17). “Senin yüzünden adalet bana çıksın ve gözlerim doğruluğu görsün. ”

I. çokluk kişi emir eki, ünlüyle biten fiilerden sonra genellikle –lIχ (<-lıq/-lik); ünsüzlerden sonra ise –AlIχ (<-alıq/-elik) şeklindedir. Ekin son sesinin korunduğu örneklere de rastlanır: alγışla-lıχ “dua edelim” (AKP,113/114); yıγla-lıχ “ağlayalım” (AKP, 94/95); ayt-alıq “söyleyelim” (TB, 40); tapun-alıχ “tapınalım” (AKP, 78/79); yalbar-alıχ “yalvaralım” (AKP, 94/95); ber-älik ~ ber-äliχ “verelim” (TB, 18; 202); kir-elıχ “girelim” (AKP, 131/132).

Keliŋiz, yerni öpälıχ aŋar tüşüp da yıγlalıχ alnına Eyämiz yaratuçımıznıŋ bizim (AKP, 94/95). “Geliniz, yeri öpelim, yaradanımızın sahibimizin huzurunda

Page 56: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

56

Hülya Kasapoğlu Çengel

oturup ağlayalım.”II. çokluk –(I)ŋIz şeklinde eklenir. Dudak uyumuna girmez: alγışla-

ŋız “dua ediniz” (AKP, 65/66); çaχır-ıŋız “çağırınız” (AKP, 46/47); ber-iŋiz “veriniz” (TB, 174); keliŋiz “geliniz” (AKP, 45/46); bol-uŋız “olunuz” (AKP, 104/105: öp-iŋiz “öpünüz” (AKP, 95/96); sövünüŋiz “sevininiz” (AKP, 97/98).

Kiriŋiz eşikinä anıŋ tapunmaχ bilä da alγış bilä övinä anıŋ. Tapunuŋız Eyämizgä, da alγışlaŋız atın anıŋ (AKP, 99/100). “Giriniz onun eşiğine ve evine, tapınmak ve dua ile. Tapınınız Sahibimize ve ona dua ediniz.”

6.2.11. Niyet kipiModern Kıpçak yazı dillerinde sıklıkla kullanılan –maq/-mäk niyet

bildiren gelecek zaman kipinin100 tarihî kullanımına bu metinlerde birkaç örnekte rastlanır:

11-inçi, ki bilgäylär yarγuçılar Törä bitikindän toγru yarγu etmägä, bilip, ki kendiläri dä turmaχtırlar köktägi yarγuçınıŋ alnına yarγuga (TB, 209). “11. Yargıçlar, Töre Bitigi’nden doğru yargılamayı öğrenecekler. Çünkü, kendileri de gökteki yargıçın (Tanrı’nın) önünde huzura çıkacaklar”.

Keräk kiyöv sözlägäy χıznıŋ atası bilä, budur, ki aŋar belgili etkäy, ne türlü nemä berir χızınıŋ artından cehez, χaysın ki almaχtır, artından berilgäy belgili, zera ki cehezi χatunlarnıŋ ülüşläridir atasından da anasından da mülklärdän dä (TB, 80). “Damadın kızın babasıyla konuşması gerekir. (İşte) budur, olanı (olan çeyizi) ona açıklasa, kızının arkasından çeyiz olarak ne verecek, hangisini almak niyetindedir, arkasından açık olarak verilse. Çünkü; çeyiz, kadınların, atasından, anasından ve mülkünden (kendisine düşen) paydır.”

6.2.12. Gereklilik kipiErmeni Harfli Kıpçakçada gereklilik, tiyäsidir/tiyişlidir ve keräk gibi

kiplik (modality) bildiren leksik elementlerle ifade edilir:101 +GA tiyäsidir/tiyişlidir, –mAχ keräk, –GAy keräk.

6.2.12.1. +GA tiyäsidir/tiyişlidirİşlek bir kullanım gösteren bu analitik yapıda; özne, yönelme hâli ekini

alır ve ardından tiyäsidir/tiyişlidir ve nadiren tiyär modal sözleri gelir: tiyişlidir maŋa yazmaga “benim yazmam gerekir/ben yazmalıyım” (TB, 26), tiyişlidir yarγuçıga “yargıçın yapması gerekir/yargıç yapmalıdır” (TB, 32-33), aŋar tiyär ant içmägä “onun ant içmesi gereklidir” (TB, 48) gibi. Modern Kıpçak yazı dillerinde gereklilik bildiren analitik yapının tarihsel biçimini, Ermeni harfli Kıpçak metinlerindeki bu yapılarda görmek mümkündür:102

100 Kudaybergenov / Tursunov 1980: 382-383.101 Batı Kıpçak dillerinde gerekliliği bildiren kiplik sözler için bk. Berta 1998b: 315.102 Modern Kıpçak yazı dillerinde tiyiş (< tiy-i-ş) ile yapılan gereklilik kipi için bk. Kudaybergenov / Tursunov 1980:

Page 57: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

57

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Tiyäsidir k‘risdân χanlarga (TB, 59). “Hristiyan hanlara (şunu yapmak) icap eder.”

Tiyäsidir emdidän sora bitik bilä yöpsünmägä törälärni, taŋlap barça ari bit[ik]lärdän (TB, 24). “Şimdiden sonra kanunları, bütün kutsal kitaplardan seçerek kitap hâline getirmek gerekir.”

Tiyişlidir yarγuçıga, ki orunç aluçı bolmagay, zera yazgandır, ki orunç soχraytır, neçä ki iti köz bolsa (TB, 32-33) “Yargıçın şunları yapması gerekir: Rüşvet almayacak, çünkü (bu) yazılmıştır ki, eğer gözü keskin ise rüşvet gözü kamaştırır.”

Xaytıp esimä aldım, ki Biyimiz K‘risdosnıŋ yarγusuna barasımen, ol, ki yüz körmäs, ne orunç almas, anıŋ üçün tiyişlidir maŋa yazmaga χolum bilä Teŋriniŋ yarγusunuŋ oχşaşın (TB, 26). “Dönüp aklıma koydum, Allah’ın yargısına varacağım. O, adam kayırmaz, rüşvet almaz. Onun için benim, kendi elimle Tanrı’nın kanunlarının benzerini yazmam gerekir.”

Bu tip gerekliliğin olumsuz biçimi, tiy- ( < ET teg-) fiiline –mäs olumsuz geniş zaman ekinin getirilmesiyle yapılır: Egär ki esirikliktä yoluχsa, ki biri birin naχıs etkäy, törä buyurıyır, ki anıŋkibik iş naχıslıχnıŋ esiriktä etkän tiymäs boşatmaga, ani dä tözmägä (TB, 87-88). “Eğer sarhoşken (biriyle) karşılaşsa ve birbirlerine zarar verseler, kanun şöyle buyuruyor ki bunun gibi zarar verenin sarhoşken yaptığı bu işi bağışlamak ve buna tahammül etmek gerekmez.”

6.2.12.2. –mAχ keräkKeräk kiplik sözü, -mAχ fiilden isim yapma ekinden sonra gelir:A egär esirik kişi kimesäni öldürgäy, ol çaχta törä bilä baχmaχ keräk

anıŋki öldürmäχliχni câht bilä da sormaχ keräk (TB, 88). “Eğer sarhoş bir kişi bir kimseyi öldürse, o zaman kanunla (bu işe) bakmak gerekir, bu cinayeti itinayla soruşturmak gerekir.”

Anıŋ üçün ki esirikliktir barça yamanlıχnıŋ başı, anıŋ üçün ki esirikliktän säbäp boldı ki biri birinä. Da anıŋkibik iş üçün törä bolmaχ keräk; toγru, budur curum, ziyan, hakimlik, χarc naχıs bolganga tölämäχ keräk (TB, 87-88). “Onun için ki sarhoşluk (içki) bütün kötülüklerin başıdır. Onun için ki sarhoşluk buna sebep oldu. Ve bunun gibi iş için kanunun olması gerekir. Haklı olarak, cürüm (para cezası), zarar ziyan, mahkeme ve tedavi masraflarını (sarhoş kişinin) ödemesi gerekir.”

6.2.12.3. –GAy keräkBu analitik yapıda, keräk modal sözü, bu kez -GAy istek kipine getirilir: Keräk kiyöv sözlägäy χıznıŋ atası bilä, budur, ki aŋar belgili etkäy, ne

530-531; Kasapoğlu Çengel 2005: 252-253; Öner 2007: 718-719; Yuldaşev 1981: 279.

Page 58: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

58

Hülya Kasapoğlu Çengel

türlü nemä berir χızınıŋ artından cehez, χaysın ki almaχtır, (TB, 80). “Damadın, kızın babasıyla konuşması gerekir. (İşte) budur, olanı (olan çeyizi) ona açıklasa, kızının arkasından çeyiz olarak ne verecek, hangisini almak niyetindedir.”

6.2.13. Zarf-fiil ekleri6.2.13.1. -GInçA İşlek kullanılan bir zarf-fiil ekidir: Da bir kimsä ki zindanda olturgay kimsäniŋ borçu üçün, da neçik törä

buyurıyır, ki kündä aŋar χarcga bir aχça bergäy, ol kündän, ki olturγuzdu, 3-ünçi küngä dirin, ki aŋar χarclıχın bermägäy edi, voytnuŋ χolundan ötläş berilmägäy edi, 4-ünçi kündä töräniŋ erki bar anıŋkibik kişini, borç eyäsin, erkli yebermägä zındandan yänä törägä ündäginçä (TB, 169)

“Ve bir kimse birine olan borcu için zindana atılsa, kanun şöyle buyuruyor. Her gün (borç veren kişi) ona (borçlu olan kişiye) harçlık için bir akça ödeyecek ve zindana atıldığı günden üçüncü güne kadar ona (borçluya) harçlığını vermese, voytun elinden ödemek olmaz. dördüncü gün mahkemenin borçluyu zindandan çıkarmaya yetkisi var, tekrar mahkemeye çağırıncaya kadar.”

6.2.13.2. –mIyIn Olumsuzluk bildiren en işlek zarf-fiil eklerinden biri, -mAyIn (< *-mAδIn)

ekinden gelişen –mıyın/-miyin ekidir: Bir kimesä törägä turgay, da, töräni hörmätlämiyin, yanından χılıçın

ya χıncalın şeşmägäy (TB, 174). “Bir kimse mahkeme huzuruna çıkacak ve mahkemeye hürmet etmeden yanından kılıcını ve hançerini çözmeyecek.”

Xaçan ki törä oltursa da voyt aytmıyın, ki munda törä olturuptur, kimniŋ nemä işi bar esä, spravovat etsin (TB, 175). “Duruşma başlarken, mahkeme başkanı burada duruşma başlamıştır, demeden kimin ne işi varsa acele etsin.”

Aşıχıp, boşatlıχ almıyın, da ilgeri tüşüp nemä izdägäy törädän, anıŋkibik kişi χalır curumga 12 aχça (TB, 175). “Acele edip af dilemeden öne çıkıp mahkemeden bir şey isterse bu kişi 12 akça ödemek zorunda kalır.”

A yarγunı ayamaga bolmastır kimesägä, iş uçuna toχtamıyın, tügällänmiyin yarγu bilä (TB, 167). “Kimse için hukuk kısıtlanamaz, iş bitmeden, tamamlanmadan mahkeme ile.”

Bolmagay ki töräni aŋlamıyın, kimsägä eksiklik etkäy (TB, 31). “Kanunları anlamadan kimseye zarar vermemesi gerekir.”

Yänä 2 kişinin arasna nemä dävi bolgay, ki voytka ündäşmäχ bolgaylar, da povodnıy strona, inanmıyın, da birsi yandan yük izdägä[y] (TB, PK, 179). “Yine iki kişinin arasında bir dava olduğunda mahkeme başkanını çağırsalar ve davacı taraf, inanmadan karşı taraftan kefalet istese böyle kişi kefalet vermeye mükelleftir.”

Page 59: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

59

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

6.2.13.3 -mInçA -mInçA ( < -mAgInçA) eki de olumsuzluk bildirir:A egär ki atasınıŋ ölüm[ün]dän soŋra algıy edi atasınıŋ ya anasınıŋ

ülüşün, kensi payın da, töläminçä ol borçun, ölgiy edi, ol çaχta anıŋkibik borç, kim ki inanır edi, bolur anıŋ ülüşü üstünä izdämägä, egär ki mülklär dä bolsa, keräk, ki bolgay ülüşü mülklärdän, anıŋ ülüşünä tüşkän, er ya χız χardaşlarnıŋ ülüşü üstünä dügül, bo alar borçlu dügüllär (TB, 155). “Eğer babasının ölümünden sonra baba ve annesinin hissesini alsa, kendi hissesini de alsa, o borcunu ödemeyip ölse, o zaman bu gibi borcu ona düşen hisse üstünde aramak mümkündür. Eğer, mülkleri de olsa ve bu mülklerde onun payına düşen hissesi olsa, (bu borcu) erkek ve kız kardeşlerinin hissesi üstünde (aramak doğru) değil, onlar borçlu değiller.”

6.2.14. Yeterlik fiiliErmeni Harfli Kıpçakçada yeterlik, al- ve bol- fiilleriyle ifade edilir. 6.2.14.1. al- fiiliyle yapılan yeterlikte asıl fiil, –a/-e zarf-fiil ekini alır; kip

ve kişi eki ise al- yardımcı fiiline gelir. Bu yapıda zarf-fiil ekinin ünlüsü ile fiilin ünlüsü, kontraksiyon sonucunda tekleşir:103 kör-ä al-ma-dı-m > körälmädim “göremedim” (AKP, 25/26).

Xutχargay meni Biy duşmanlarımdan menim χuvatlılardan da körälmägänlärimdän menim, zerä χuvatlı boldular mendän (AKP, 17/18). “Tanrı, beni düşmanlarımdan kurtarsa, kuvvetlilerden ve benim göremediklerimden.”

Körälmädim men yıγının yamanlarnıŋ, da dinsizlär bilä men olturmadım (AKP, 25/26). “Ben kötülerin tamamını göremedim ve dinsizler ile oturmadım.”

6.2.14.2. bol- fiilli yapıda ise asıl fiil, -ma/-mä fiilden isim yapma eki ile yönelme hâli ekini taşır. Kip ve kişi eki, bol- fiiline gelir: övrät-mä-gä bol-mas-tır “öğretmesi mümkün olmaz/ öğretemez” (TB, 159); tölä-mä-gä bol-ma-gay “ödeyemezse” (TB, 177); körün-mä-gä bol-ur “görünebilir” (TB, 77).

A egär ki atasınıŋ ölüm[ün]dän soŋra algıy edi atasınıŋ ya anasınıŋ ülüşün, kensi payın da, töläminçä ol borçun, ölgiy edi, ol çaχta anıŋkibik borç, kim ki inanır edi, bolur anıŋ ülüşü üstünä izdämägä, egär ki mülklär dä bolsa, keräk, ki bolgay ülüşü mülklärdän, anıŋ ülüşünä tüşkän, er ya χız χardaşlarnıŋ ülüşü üstünä dügül, bo alar borçlu dügüllär (TB, 155). “Eğer babasının ölümünden sonra baba ve annesinin hissesini alsa, kendi hissesini de alsa, o borcunu ödemeyip ölse, o zaman bu borcu, ona düşen hisse üstünde aramak mümkündür. Eğer, mülkleri de olsa ve bu mülklerde onun payına düşen hissesi olsa, (bu borcu) erkek ve kız kardeşlerinin hissesi üstünde (aramak doğru) değil,

103 Batı Kıpçak (Karayca, Karaçayca, Kumukça) ve Aral-Hazar Kıpçak (Kazakça, Nogayca, Kırgızca) lehçelerindeki aynı yapı için bk. Berta 1998b: 310; Kirchner 1998: 325; Kasapoğlu Çengel 2005: 284.

Page 60: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

60

Hülya Kasapoğlu Çengel

onlar borçlu değiller.”Yoχesä bolmaslardır här kez zraccalıχ etmägä. A 2 da 3 könüdür, neçik

ki Teŋridän buyuruldı (TB, 41). “Aksi takdirde her zaman ihanet edemezler. Tanrı’nın buyurduğu gibi 2 ya da üç (tanık) âdildir.”

6.2.15. SıfatlarNiteleme sıfatları: ulu “ulu, yüce” (TB, 44); uzun (TB, 35); kiçi “küçük”

(AKP, 151); keŋ “geniş” (TB, 181); biyik “yüksek” (TB, 32); tar “dar” (TB, 181); eski “eski” (TB, 183); yeŋi “yeni” (TB, 183); yaχşı “iyi” (TB, 19); ari “temiz, mukaddes” (TB, 22).

kiçi biylär ulu biylär “küçük beyler, ulu beyler” (TB, 61).Belirsizlik sıfatları: barça “bütün” (AKP, 6); tügäl “bütün” (TB 148);

här “her”(TB,176). barça yarγu “bütün yargı” (TB, 48); barça yaχşılıχ “bütün iyilik” (TB, 53); barça bitiklär “bütün kitaplar” (TB, 54); tügäl adämilär “bütün insanlar” (TB, 19); här vaχt “her vakit” (TB, 23).

Soru sıfatları: neçik “nasıl” (TB, 93); χaysı “hangi” (TB, 94).neçik χoca “nasıl hoca” (TB, 149); χaysı bitik “hangi kitap” (TB, 17).6.2.16. Zamirler Kişi zamirleri: men “ben” (TB, 33); sen “sen” (TB, 42); ol “o” (TB, 42);

biz “biz”(TB, 43); siz “siz”(AKP, 54/55); alar “onlar” (TB, 155).Kişi zamirlerinin durum ekleriyle çekimi: menim “benim” (TB, 42);

meni “beni” (TB, 141); maŋa “bana” (TB, 26); mendä “bende” (AKP, 37/38); mendän “benden” (TB, 31); aŋar “ona” (TB, 48); alarga “onlara” (TB, 59); alarnı “onları” (TB, 60)

İşaret zamirleri: bu (TB, 28); ol (TB, 31); şol “şu” (DPY, 359); bular (TB, 40); alar (TB, 40).

İşaret zamirlerinin durum ekleriyle çekimi: munıŋ ~munuŋ “bunun” (TB, 136), bunu ~ munu “bunu” (TB, 18); muŋar “buna” (TB, 28); munda “bunda” (TB, 49); mundan “bundan” (TB, 173); aŋar “ona” TB, 174); anda “onda” (TB, 179); andan “ondan” (TB, 186); bularnı “bunları” (TB, 180); bularnıŋ “bunların” (TB, 47); bulardan “bunlardan” (TB, 54).

Belirsizlik zamirleri: här kez “herkes” (TB, 25); kimesä “kimse” (TB, 76); heç kimesä/heç kimsä “hiç kimse” (TB, 148/158), heç nemä “hiçbir şey” (TB, 44), barçası (TB, 51); barça “hepsi” (TB,55),

Barçası erkli bolgaylar “Hepsi hür olsalar.” (TB, 76); barça baχıp “hepsi bakıp” (TB, 55).

Kimsä törägä utru bolgay da töräçini heç körgäy, anıŋkibik kişi ölümlüdür (TB, 120). “Kanuna karşı olan ve yargıcı hiç sayan kimse ölümlüdür.”

Soru zamirleri: kim “kim” (TB, 72); kimlär “kimler” (TB, 73); nemä

Page 61: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

61

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

“ne” (TB, 72), χaysı “hangisi” (TB, 189) vb. 6.2.17. ZarflarTarz zarfları: alay oχ “öylece” (TB, 31); alay “öyle” (TB, 34); bulay

“böyle” (TB, 38); tügäl “tam” (AKP,138/139); yaχşı “iyi” (TB, 31); igi “iyi” (TB, 31); toγru “doğru” (TB, 31); könü “doğru” (TB, 33); yaman “kötü” (TB, 95).

Maŋa da bulay körünür. “Bana da böyle görünür.” (TB, 38); Törä bulay aytıyır. “Kanun böyle söylüyor.” (TB, 101); Alay mıdır yoχsa alay dügül. “Öyle midir, yoksa öyle değil.” (TB, 23); yaman aytsa “kötü söylese” (TB, 19); Tügäl körälmädim alarnı. “Onları tam göremedim” (AKP,138/139); Ari bitiklärniŋ küçün yaχşı bilgäy, da barça adämilikni igi bilgäy ki yarγunı toγru etkäy. “Mukaddes kitapları gücünü iyi bilse ve bütün insanlığı iyi bilse, doğru yargılasa.” (TB, 31).

Zaman zarfları: ertäsindän “ertesi gün” (TB,169); ertä “sabah” (TB, 34); keçä “akşam” (TB, 34); kündüz “gündüz” (TB, 101).

Yer zarfları: ilgäri “ileri” (TB, 37); yoγarı “yukarı”(TB, 40).Azlık-çokluk zarfları: köp “çok” (TB, 38); daγı “daha” (TB, 40); az “az”

(TB,136).Bügüngi vaχtta köp yoluχur. “Bu zamanda çok rastlanır.” (TB, 132). Daγı

da aytalıq. “Daha da söyleyelim.” (TB, 40).Soru zarfları: χaçan “ne zaman” (TB, 23); neçik “nasıl” (TB, 59), ne

üçün “niçin” (TB, 29).Neçik aytılıptır. “Nasıl söylenmiş?” (TB, 134); Neçik yazıpbiz yoγarı.

“Yukarıda nasıl yazmışız.” (TB, 40); Egär töläsäm χaçan alarga, ki tölädilär maŋa yaman. “Eğer ne zaman onlara ödesem bana kötü ödediler” (AKP, 7).

6.3. Söz dizimiErmeni Kıpçakçasında, tarihî Kıpçakçayı temsil eden Codex Cumanicus

ve modern Kıpçak dillerinden Karaycada olduğu gibi sözdizimsel bakımdan Genel Türk dilinden sapmalar görülür. Bu alanın en tipik özelliği, Ermeni ve Slav dillerinden ödünçlemeler içermesidir. Çeviri yoluyla giren bu yapılar, Ermeni Harfli Kıpçakçayı, diğer Kıpçak metinlerinden ayırır. Bunun yanısıra Farsça sözdiziminden ödünçlemeler de sık sık kullanılır. Kısmen yüklemin sonda bulunduğu cümlelere rastlansa da cümlenin bu temel ögesi, sıklıkla cümle başında ve ortasında yer alır. Kelime gruplarındaki en tipik özellik ise, tamlayan ve tamlananın yer değiştirmesidir.

6.3.1. Düz cümleYüklemin sonda bulunduğu cümleler, Töre Bitigi’nde az da olsa

kullanılmıştır:Yänä bir kimesä kendiniŋ bitikin tangay, aytıp ki, menim dügül, da

Page 62: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

62

Hülya Kasapoğlu Çengel

möhürü anıŋ bolgay ya bolmagay, da içinä bitikniŋ tanıχlar bolgay, kimniŋ alnına yazılıptır, da ol pretca tangay, aytıp, ki aŋar nemä borçum yoχtur, da ne bitik tä menim dügüldür (TB, 193-194). “Yine bir kimse kendi senedini inkâr etse, söylese ki bu benim değildir ve onun mührü (imzası) olsa da olmasa da ve senedin içinde tanıklar olsa ki (senet) onların önünde yazılmıştır ve o ısrarla inkâr etse ve söylese ki ona borcum yoktur ve bu senet de benim değildir.”

6.3.2. Devrik cümleYüklemin başta ve ortada bulunduğu cümleler her iki metinde de sıkça

kullanılmıştır:Eyämizniŋdir yer tügälliki bilä kensiniŋ, dünyä da barça turganlar

anda (AKP, 23/24). “Yeryüzü tamamıyla Tanrımızındır, kendisinin, dünya ve (dünyada) bulunanlar.”

Egär ki bardım esä da men içinä χaraŋγuluχunuŋ ölümnüŋ, χorχmagaymen yamandan, zerä sen, Biy, menim bilä sen (AKP, 22/23). “Eğer ki ben ölümün karanlığının içine vardıysam kötüden korkmayacağım. Çünkü, Tanrım, sen benimlesin.”

Bir kimesäniŋ şulprıχtı bolgay borç üçün bir kimesädä, da kelgäy yargu alnına, da tanmagay bitikin, da aytkay… (TB, 193). “Bir kimsenin borç için senedi olsa bir kimsede ve gelse mahkeme huzuruna ve inkâr etmese senedini ve söylese…”

Daγın da bu χadar yazarbiz ögüt töräçilärgä, ki bilgäylär törälärgä körä kirmägä da yürütmägä da özgälärgä körgüzmägä törälärniŋ yolun, ne türlü (TB, 166). “Ve de yargıçlara bu kadar öğüt yazarız ki kanunlara göre davranmayı ve yürütmeyi ve başkalarına kanunların türlü yolunu göstermeyi bilsinler.”

6.3.3. ki’li cümleFarsça söz diziminden ödünçleme ki’li cümleler, özellikle Töre Bitigi’nde

sıklıkla kullanılır.Xaytıp daγı da yaχşılıχ beriliptir bizgä, ki barça ari bitiklärni anıŋ

üçün tüzdülär, ki adämilärni yazıχtan tartkaylar, ol türlü Törä bitigi caht etär tıymaga yamanlarnı u egrilärni. (TB, 28) “Tekrar bize iyilik bahşedilmiştir ki bütün mukaddes kitapları (yazıları) bunun için yazdılar ki insanları günahtan alıkoyacaklar, Töre Bitigi bu şekilde kötülere ve eğrilere mâni olmaya gayret eder.”

Köplär aytırlar edi, ki kimlär körgüzgäy bizgä yaχşılıχın Eyämizniŋ, nışanlandı bizgä yarıχ yüzüŋdän seniŋ, da berdiŋ färahlik yüräkimizgä bizim (AKP, 4). “Çoğunluk söylerdi ki Tanrımızın iyiliğini bize kimler gösterecek, senin yüzünden bize ışık geldi ve bizim yüreğimize ferahlık verdin.”

6.3.4. İsim tamlamasıÖzellikle Zebur’da, isim tamlamalarında tamlanan ve tamlayanın yer

Page 63: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

63

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

değiştirmesiyle ilgili pekçok örnek mevcuttur.104 Töre Bitigi’nde bu yapıyla ilgili örnek oldukça azdır: yaχşı tirlikimä menim “benim güzel hayatım” (AKP, 31/32); ögütün anıŋ “onun öğüdünü” (AKP, 4), alnına Biyniŋ “Tanrı’nın huzurunda” (AKP, 4), χarınları alarnıŋ “onların karınları” (AKP, 24), duşmanları alarnıŋ “onların düşmanları” AKP, 226), yüräklärinä alarnıŋ “onların yüreklerine” (AKP, 51), χorχusun Eyämizniŋ “Tanrımızın korkusunu” (AKP, 63), töşäkinä kensiniŋ “kendisinin döşeğine” (AKP, 68), χolları yazıχlılarnıŋ “günahkarların elleri” (AKP, 69), χolundan yazıχlınıŋ “günahkarın elinden” (AKP, 174), könülüküŋ seniŋ “senin adaletin” AKP, 68), toγruluχuŋ seniŋ “senin doğruluğun” (AKP, 69), söväklärimniŋ menim “benim kemiklerimin” (AKP, 87), canım menim “benim canım” (AKP, 87), Teŋrimiz bizim “bizim Tanrımız” (AKP, 149), χuvatın Eyämizniŋ “Tanrımızın kuvvetini” (AKP, 223), χuluŋnu seniŋ “senin kulunu” (AKP, 257, χollarına biyläriniŋ kensiläriniŋ “kendi(lerinin) beylerinin ellerine” (AKP, 272), buyruχun Tenrimniŋ menim “benim Tanrımın buyruğunu” (AKP, 261); içinä bitikniŋ “kitabın içinde” (TB, 193).

6.3.5. Sıfat tamlamasıSıfat tamlamaları, Genel Türk dilindeki dizilişe genellikle uygundur.

Sıfatla ismin yer değiştirdiği örnekler az sayıdadır: yolduzlar köktägi “gökteki yıldızlar” (AKP, 151); alγışlaŋız, suvuχlar da χurγaχ, χraγu da χarlar tüşkän “dua ediniz soğuklar ve kuruluk, kırağı ve düşen/yağan karlar” (AKP, 151).

6.3.6. da pekiştirme edatı, bu metinlerde “ve” anlamında bağlaç olarak kullanılır; en işlek bağlaçtır: χabul kördüχ, da tuttuχ, da saχladıχ “kabul gördük ve tuttuk ve sakladık” (TB, 75); χatunlarnıŋ ülüşläridir atasından da anasından... “hatunların atalarından ve analarından kalan hisseleridi.” (TB, 80).

Alγışlaŋız, χuvatları Eyämizniŋ, günäş da ay, alγışlaŋız, yolduzlar köktägi, yaγmurlar da yaγış, alγışlaŋız, suvuχlar da χurγaχ, χraγu da χarlar tüşkän, alγışlaŋız buz da açıχlıχ, zamhari da χar, alγışlaŋız kündüz da keçälär, yarıχ da χaramγu, alγışlaŋız, bulutlar da yaşnamaχlar da yer, alγışlaŋız taγlar da örlär, barça bitişläri yerniŋ, alγışlaŋız, çovraχlar, teŋiz da özänlär... (AKP, 151) “Dua ediniz Sahibimizin (Tanrımızın) kuvvetleri, güneş ve ay; dua ediniz gökteki yıldızlar, yağmurlar ve yağış; dua ediniz soğuklar ve kuruluk, kırağı ve düşen/yağan karlar; dua ediniz buz ve açıklık ve zemheri ve kar; dua ediniz gündüz ve tepeler, bütün yeryüzünün bittiği yer; dua ediniz kaynaklar, deniz ve nehirler...”

Men öldürürmen da men tirgizirmen, yaralarmen da men saγaytırmen, da bolmaz kimesä, ki çıχargay sizni χolumdan menim (AKP, 54/55). “Ben öldürürüm ve diriltirim, yaralarım ve sağaltırım ve sizi benim elimden alacak kimse yoktur.”

Ayrıca, Farsça kökenli u bağlacı da kullanılır: keŋ u tar yollar “geniş ve

104 Karaycadaki aynı sözdizimsel özellik için bk. Berta 1998b: 315.

Page 64: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

64

Hülya Kasapoğlu Çengel

dar yollar” (TB, 181); Eski u yeŋi törä “Eski ve Yeni kanun” (TB, 183); er u χız χardaşlar “erkek ve kız kardeşler” (TB, 188); atasına u anasına “atasına ve anasına” (TB, 19); uluslarda u millätlär arasına “uluslarda ve milletler arasında” (TB, 20); can u ten günahı “can ve ten günahı” (TB, 23); eminlik u yaχşılıχ “emin olma ve iyilik” (TB, 28); öksüzgä u tulga “öksüze ve dula” (TB, 29); yaχşı u yaman “iyi ve kötü” (TB, 30); ertä u keçä “sabah ve akşam” (TB, 34); χalaba u dävi “kargaşa ve dava” (TB, 36).

6.4. Söz varlığı6.4.1. Genel söz varlığıTemel söz varlığı, Türkçe/Kıpçakça kelimelerle birlikte Farsça ve

Farsça aracılığıyla giren Arapça kelimelerden oluşur. Türkçe söz varlığı, Codex Cumanicus ile oldukça yakındır. Arapça ve Farsça alıntılarda, Osmanlıcanın etkisi vardır. Bunu, Lehçe, Ukranca gibi Slav kökenli alıntılar izler. Ermenice ve Rusça kelimeler ise oldukça sınırlıdır.105

6.4.1.1. Arapça ve Farsça alıntılar:106

6.4.1.1.1. Arapça sözcüklerden örnekler: adam < ādam “adam”, afat < āfat “afet”, aχıl < ‘aql “akıl”, alani < ‘alanī “aleni”, amanat < amānat “emanet”, davi < da‘wā “dava”, din < dīn “din”, caza < cazā “ceza”, cuvap < cawāb “cevap”, curum < curm/curūm “ceza”, fayda < fā’ida “fayda”, fikir < fikr “fikir”, halbat < al-batta “elbette”, halχ < χalq “halk”, haram < ḥarām “haram”, χumaş < qumāş “kumaş”, χurban < qurbān “kurban”, χala < qal’a “kale”, minara < manāra “minare”, millat < milla(t) “millet”, malım < ma‘lūm “malum”, naχt < naqd “nakit”, osiyat < waṣiyyat “vasiyet”, sahat < sa‘a(t) “saat”, sabap < sabab “sebep”, şukur < şukr “şükür”, şohrat < şuhra “şöhret”, tadbir < tadbīr “tedbir”, tamam < tamām “tamam”, tekrar < takrār “tekrar”, vaχt < waqt “vakit”, zaman < zamān “zaman”, zaytun < zaytūn “zeytin” vb.

6.4.1.1.2. Farsça alıntılardan örnekler: avaz < āwāz “avaz”, baha < bahā “paha, fiyat”, barabar < bar-ā-bar “beraber”, çara < çāra “çare”, darman < darmān “derman”, daru < dāru “ilaç”, duşman < doşman “düşman”, dost < dust “dost”, can < cān “can”, cihan < cahān “cihan”, comart < cud-mard “cömert”, canavar < cān-war “canavar”, cuft < coft “çift”, frişta < fereşte “melek”, hafta < hafte “hafta”, hasta < χaste “hasta”, hem < hem “ve”, hanuz < hanuz “henüz”, k‘arvan < kārvān “kervan”, mohur < mohr “mühür”, murdar < mordār “murdar, kirli”, piyala < piyāla “bardak”, padşah < pādeşah “padişah”, poşman < paşimān “pişman”, saray < sarāy “saray”, taχ < taχt “taht”, veran < wirān “viran”, zahir < zahr “zehir”, zera < zīrā “zira”, ziyan < ziyān “ziyan”, zindan < zendān “zindan”.

105 Clauson 1971: 8-9106 Ermeni Kıpçakçasındaki Arapça ve Farsça alıntılarla ilgili ayrıntı ve sözcük listesi için bk. Tryjarski 2000: 301-326.

Page 65: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

65

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

6.4.1.2. Ermenice ödünçlemeler: Dinî kelimelerden oluşur:107 surp “kutsal”, arak‘äl “havari”, zinavor “asker”, k‘ahana “papaz”, anabad “çöl, sahra”, areγa “keşiş”, artar “mümin”, Awedaran “İncil”, hajrabed “patrik”, hnazant “uysal”, hokiparc “vasi”, k‘arozçı “günah çıkaran papaz”, χoran “kilisede vaaz kürsüsü”, marabed “keşiş” vb.

6.4.1.3. Lehçe, Ukranca ve Ermeniceden giren kelimeler, genellikle Türkçe et- yardımcı fiiliyle kullanılarak birleşik fiil teşkil eder:

nalojit et- (nalojit Leh./Ukr.): taahhüt etmek. Ne ki törägä nalojit etti baş suması bilä tölämägä birgä; törä bulay buyurıyır (TB,169). “Mahkemede ana borcu ile birlikte ödemek için başka ne taahhüt ettiyse. Kanun böyle buyuruyor.”

oblojit et- (oblojit Leh./Ukr.): ödemek. A kim ki povoddur, 3 aχçanı ol oblojit etmäχ keräk zapisniŋ (TB, 174). “Davacının kayıt için üç akça ödemesi gerekir.”

spravovat et- (spravovat Leh./Ukr.): acele etmek. Kimniŋ nemä işi bar esä, spravovat etsin (TB, 175). “Kimin ne işi varsa acele etsin.”

obvedit et- (obvedit Leh./Ukr.): haberdar etmek. Yänä bir kimesägä keräk bolgay voytnu eki töräçi bilä obvedit etmägä, keräk bergäy deckiygä 2 aχça, voytka da 2 aχça, 4 aχçası töräçilärniŋdir (TB, 174). “Yine bir kimsenin mahkeme başkanını ve iki jüri üyesini haberdar etmesi gerekse o kişi mübaşire iki akça, başkana da iki akça verecek.”

priymit et- (priymit Leh./Ukr.): onaylamak. Anı törä priymit etmäχ keräk, anıŋkibik prihodada, kimgä da yoluχsa, orozsuzluχuna körä (TB, PK, 186). “Bunu mahkemenin onaylaması gerekir, böyle durumlarda, kim karşılaşsa böyle şanssız bir durumla.”

pampasēl et- (pampasēl Erm.): yermek, eleştirmek. Burungisi, ki pampasēl etärlär bizni, ki töräläri yoχtur (TB, 17). “Öncelikle bizi töreleri yoktur diye eleştirirler.”

zastupit et- (zastupit Leh./Ukr.): vekâlet etmek. Egär ki χaysı χatun ki törägä ündälgän bolsa, χocası ya yovuχ χardaşları töräniŋ alnına zastupit etmägä bolur (TB, 162). “ Eğer herhangi bir kadın mahkemeye çağrılsa, kocası veya kardeşlerinin mahkeme huzurunda (ona) vekâlet etmesi mümkündür.”

Türkçe fiil isimlerinin de zaman zaman et- yardımcı fiiliyle kullanıldığı görülür:

tölöv et- “ödemek”(TB, 109; 47) krş. tölä- (TB, 151); sorov et- “sormak” (TB, 43) krş. sor- (TB, 83).

107 Ermeni Kıpçakçasının Arapça ve Farsça sözcükleri de içine alan dinî söz varlığı için bk. Tryjarski 1993: 59-111.

Page 66: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

66

Hülya Kasapoğlu Çengel

6.4.2. Türkçe hukukî söz varlığıMillî kültürün bir ögesini teşkil eden hukuk, tarih boyunca Türk

kültürünün ve sosyal hayatının da önemli bir parçası olarak gelişmiş ve bugünkü yerini almıştır; ancak, günümüzde, “Türk Hukuku”, tarihsel açıdan layıkıyla incelenmemiştir. İslamiyetten önce ve İslamiyetin kabulünden sonra olmak üzere iki ayrı bölümde ele alınması gereken “Türk Hukuk Tarihi” ile ilgili olarak İslamiyet öncesine ait kaynaklar oldukça sınırlıdır. Özellikle Eski Türklerde hukuku düzenleyen yasaların yazılı biçimleri günümüze ulaşmamıştır.

Orhun yazıtları, Uygur dönemine ait eserler ve Kutadgu Bilig, “Türk Hukuk Tarihi” için temel millî kaynaklardır. Türklerin devlet ve devlet yönetimi ile ilgili anlayış ve kanunlarına ait pek çok işaretler içermesine rağmen Orhun yazıtlarındaki hukuk malzemesi üzerine bugüne kadar herhangi bir kültürel ve filolojik inceleme yapılmamıştır. Uygur dönemine ait hukuk belgeleriyle ilgili ise sadece metin neşirleri mevcuttur. Bu belgeler de dikkatle incelendiğinde Turfan Uygurlarının çok gelişmiş bir hukuki hayat seviyesine sahip oldukları görülür. Türk devlet teşkilatının idealize edilmiş biçimini veren Kutadgu Bilig’deki hukuk malzemesi de Sadri Maksudi Arsal’ın Türk Tarihi ve Hukuk adlı çalışması dışında yeterince ele alınmamıştır.108

Eski Türk hukuk düzeninde ve özellikle medenî hukuk alanında, Türklere ait örf ve âdetler, ana kaynağı oluşturmakla birlikte geniş Asya coğrafyasında bir arada yaşayan milletlerin kültür alışverişinde bulundukları ve bunun hukuk düzenine de yansıdığı bilinmektedir. Eski Türk hukuk anlayışını yansıtması bakımından Turfan Uygurlarına ait 13.-14. yüzyıl belgeleri, bu alandaki en önemli kaynaklardandır. Bu belgelerdeki hukuk düzeni, kaynağını Türk örf ve âdetlerinden alsa da Uygurların Çinlilerle yüzyıllar boyu süren komşulukları neticesinde onların hukuk anlayışından etkilendiklerine ve bu iki milletin Asya kültür sahası içinde ortak hukuk telakkisi geliştirmiş olabileceklerine tanıklık etmektedir.109Bu belgeler, hem kişiler arasındaki hem de kişilerle devlet arasındaki ilişkileri düzenlemekteydi.110

16. yüzyılın ilk çeyreğinde (1523) batı Ukrayna’da Kıpçakça ilavelerle yeniden yazılan ve aynı yüzyılda Ermeni-Kıpçak mahkemesinde medenî hukuk ve ceza hukuku ile ilgili uygulamalarda kaynak olarak kullanılan Töre Bitigi ve diğer hukuk belgeleri de tarihî kaynaklar arasında zikredilmelidir. Bu belgeler, kaynağını Leh ve Ermeni kanunlarından almakla birlikte Lehçeden Kıpçakçaya çeviri sırasında eklenen orijinal Kıpçakça maddeler ve “muhakeme usûlü kanunu” adlı bölüm, Türk/Kıpçak hukuk tarihi ve hukukî söz varlığı bakımından temel kaynak niteliğindedir.

108 Arsal 1947: 18, 79.109 Ayiter 1949-1950: 418-419. 110 Arat 1964: 23-24.

Page 67: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

67

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Hukukî söz varlığından bazı örnekler:ant ant, yeminΧanlar da könülük üçün ant içärlär, alay oχ ulu biylär, ki toχtalgay, ki

tiyişlidir ant içmäχ, artıχsı yarγuda (TB, 45). “Hanlar da adalet için ant içerler, aynı şekilde ulu beyler de, karar verilecek ki ant içmek gereklidir, özellikle mahkemede.”

bitik mektup, yazı, kitap; belge, doküman; zabıt, tutanak; tezkere; makbuz, senet.

Onunçı, ki χaysı bitiklärdän yıγdıq, ya χaysı millätlärdän aldıq törälärni (TB, 17). “Onuncu, hangi kitaplardan yığdık ya da hangi milletlerden aldık töreleri.”

Tiyäsidir emdidän sora bitik bilä yöpsünmägä törälärni, taŋlap barça ari bit[ik]lärdän. 11-inçi, ki bilgäylär yarγuçılar Törä bitikindän toγru yarγu etmägä, bilip, ki kendiläri dä turmaχtırlar köktägi yarγuçınıŋ alnına yarγuga (TB, 24). “Şimdiden sonra kanunları, bütün kutsal kitaplardan seçerek kitap hâlinde kabul etmek gerekir. 11. Yargıçlar, Töre Bitigi’nden doğru yargılamayı öğrenecekler. Çünkü, kendileri de gökteki yargıçın (Tanrı’nın) önünde mahkeme huzuruna çıkacaklar”.

3 yaşar oγlan tilgä çıχar, 7 yaşar bitik övränir, 14 yaşına adämiliki tepränir, 20 yaşına zinawor bolur biylär eşikinä, 25 yaşına k‘ahana bolur. Maŋa da bulay körünür, ki 25 yaşında adämini tanıχlıχın tutmaχ keräk (TB, 38). “3 yaşında oğlan dil öğrenir, 7 yaşında yazı öğrenir, 14 yaşında insanlığı depreşir (ergenliğe girer), 20 yaşında komutanların kapısında asker olur, 25 yaşında papaz olur, bana da şöyle gelir ki, 25 yaşında insanın tanıklığını kabul etmek gerekir.”

bitikçi okur yazar, eğitimli Tiyişlidir yarγuçuga, ki bitikçi, uslu, aχıllı bolgay, da ari bitiklärniŋ

küçün yaχşı bilgäy, da barça adämilikni igi bilgäy, ki yarγunu toγru etkäy (TB, 31). “Yargıcın eğitimli, zeki ve akıllı olması gerekir ve kutsal kitapların gücünü iyi bilecek ve bütün insanlığı iyi bilecek ki doğru yargılayacak.”

boşat- bağışlamak, affetmekEgär ki esirikliktä yoluχsa, ki biri birin naχıs etkäy, törä buyurıyır, ki

anıŋkibik iş naχıslıχnıŋ esiriktä etkän tiymäs boşatmaga, ani dä tözmägä. Anıŋ üçün ki esirikliktir barça yamanlıχnıŋ başı, anıŋ üçün ki esirikliktän säbäp boldı ki biri birinä. Da anıŋkibik iş üçün törä bolmaχ keräk; toγru, budur curum, ziyan, hakimlik, χarc naχıs bolganga tölämäχ keräk (TB, 87-88). “Eğer sarhoşken (biriyle) karşılaşsa ve birbirlerine zarar verseler, kanun şöyle buyuruyor ki bunun gibi zarar verenin sarhoşken yaptığı bu işi bağışlamak ve buna tahammül etmek gerekmez. Onun için ki sarhoşluk (içki) bütün kötülüklerin başıdır. Onun

Page 68: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

68

Hülya Kasapoğlu Çengel

için ki sarhoşluk buna sebep oldu. Ve bunun gibi iş için kanunun olması gerekir. Haklı olarak, cürüm (para cezası), zarar ziyan, mahkeme ve tedavi masraflarını (sarhoş kişinin) ödemesi gerekir.

buyruχ buyruk, emir, karar, hükümDa andan soŋra ne türlü özgä millätniŋ säbäplärindän boldu, alay

χanlıχtan buyruχ, ki törälärni ermeniçädän tatarçaga köçürüldi, da andan soŋra latingä, ne türlü ki χanlıχka biliklik boldu da, körüp, biyändi da toχtatıp berkitti (TB, 197). Ve ondan sonra hangi başka millet sebep oldu ki, böyle hanlıktan buyruk geldi ki, kanunları Ermeniceden Tatarcaya çevrildi ve ondan sonra Latine. Hanlık bilgi sahibi oldu ve görüp beğendi ve takviye edip tamamladı.

egirlik kanunsuzluk, adaletsizlik; yalanKimsä turγuzmasın yalγan tanıχlar, kläp sıŋarınıŋ tirlikin egirlik bilä

almaga, zera heçtir Teŋriniŋ alnına yalγançı. Egär ki yarγuçı bilsä, ki egirlik bilä kliyir ant içmägä ya ol kliyir egirlik bilä ant bermägä, keräktir yarγuçu χoymagay, ki egirlik bolmagay (TB, 48). “Kimse yalancı tanıklar tutmasın, dostunun hayatını yalanla işgal edip. Çünkü, Tanrının huzurunda yalancı bir hiçtir. Eğer, yargıç yalan ant içmek istediğini anlasa, yargıcın buna izin vermemesi gerekir. Çünkü yalancılık olmayacak.”

erk irade, istekA egär k‘risdân dinsizni öldürsä erki bilä, χan bahasın tölägäy, neçik

yazgandır; a egär ki erksiz öldürsä, yarımı tölägäy, a 3 ülüşnüŋ birini öldürgän kişiniŋ χardaşlarına berilgäy. A egär k‘risdân k‘risdânnı öldürsä erki bilä, χan bahasın tölöv etkäy χardaşlarına, da χanlıχka da curum bergäy küçün[ä] körä (TB, 61). “Eğer, bir Hristiyan bir dinsizi taammüden öldürse, kan pahasını ödeyecek. Nasıl yazıldı. Eğer iradesiz öldürse, yarısını ödeyecek. 3 hissenin birini öldürdüğü kişinin kardeşlerine verecek. Eğer Hristiyan Hristiyanı öldürse kendi iradesiyle, kan pahasını kardeşlerine ödeyecek ve devlete de gücüne göre para cezası verecek.”

igilik miras, varlıkDa ig[i]liki ölgänlärniŋ, oγulχızı bolgannıŋ, χalır oγlanlarına, χızlarına

da χatununa. A kimniŋ oγul-χızı yoχtur, anıŋki ig[i]liklär tüşär yuvuχlarına da χardaşlarına (TB, 81). “Ve ölenlerin serveti, oğulkızı olanların, oğullarına, kızlarına ve hanımına kalır. Oğul ve kızı olmayanın serveti, yakınlarına ve kardeşlerine düşer.”

keliş vergiA tarlovlar, χaysı ki rekalar bilä suvarılırlar, bolgay kelişi 5-tän 1 ülüş;

ol, ki suvarılmaslar, ondan bir, zera topraχ yalγızdır χannıŋ u biyniŋ, dügül

Page 69: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

69

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

suv (TB, 64). “Tarlalar, hangi kaynakla (nehir) sulanmış ise vergisi 5/1’dir, Sulanmazsa 10/1’dir. Çünkü, toprak hanın ve beyindir; ama, su değil.”

köktägi yarγuçı TanrıA kim ki erki bilä egri etär yarγunu, kendi borçlu χalır köktägi yarγuçuga.

Bolmagay, ki öktämlängäy yarγuçu ya kimsäni heç körgäy, alay bilsin, ki 1-dir yarγuçu Teŋri, χaysınıŋ alnına kensi dä turasıdır yarγuga (TB, 36). “Yargıç, kibirlenmeyecek ve kimseyi hiçe saymayacak. Şöyle bilsin ki yargıç birdir, o da Tanrıdır, kendisi de onun huzurunda yargılanacaktır.”

könü âdil, doğru, dürüst8-inçi, körärbiz emdigi vaχtta, ki bardır aχpaşlar, vartabedlär, k‘ahanalar,

biylär, baş ketχoyalar, ki yüz körüp, u orunç alıp, da biliksizliktän könü yarγunu egri etärlär. Anıŋüçün köptän az yazıp χoyduq Törä bitikindä, ki bolgay ögüt u toγruluχ anıŋkibiklärgä (TB, 23). “8. Şu zamanda biz görürüz ki piskoposlar, vaizler, papazlar, beyler ve ihtiyarlar, adam kayırıp ve orunç alıp ve bilgisizlikten doğru yargıyı yanlış ederler. Onun için az çok yazıp koyduk Töre Bitigi’nde ki bu gibilere öğüt ve adalet versin.”

oγru hırsızKimesä oγrunu keçä vaχtına kendiniŋ övinä tapkıy edi, egär anıŋkibik

oγrunı keçägi öldürgäy övinä, curumsuz χalır. Yänä kimesä oγrunı kündüz övinä tapsa da öldürgiy edi, öldürgän kişi ölümlüdür. Bulay Yäŋi Törä könültiyir ol öldürüçi oγrunı (TB, 103). “Bir kimse hırsızı gece zamanı kendi evinde bulsa, eğer bu hırsızı evinde öldürse, cezasız kalır. Yine bir kimse hırsızı gündüz vakti evinde bulsa ve öldürse, öldürdüğü kişi ölümlüdür. Böylece Yeni Kanun, hırsızı öldüreni beraat ettirir.”

orunç rüşvet Tiyişlidir yarγuçıga, ki orunç aluçı bolmagay, zera yazgandır, ki orunç

soχraytır, neçä ki iti köz bolsa. Zera ol yarγuçu, ki könülük üstünä orunç almastır, anıŋ sözü keçär yarγuda, da könülük bilä yarγuga uç etär, da kim ki işitsä, biyänir (TB, 32-33). “Yargıçın şunları yapması gerekir: Rüşvet almayacak, çünkü (bu) yazılmıştır ki, eğer gözü keskin ise rüşvet gözü kamaştırır.”

ögüt öğüt; cezaDaγın da bu χadar yazarbiz ögüt töräçilärgä, ki bilgäylär törälärgä körä

kirmägä da yürütmägä da özgälärgä körgüzmägä törälärniŋ yolun, ne türlü (TB, 166-167). “Ve de yargıçlara bu kadar öğüt yazarız ki kanunlara göre davranmayı ve yürütmeyi ve başkalarına kanunların türlü yolunu göstermeyi bilsinler.”

ögütlä- uyarmak; cezalandırmakEgär vaχtına sahatına tutulmasa, etkänindän soŋra tutulsa, anıŋkibik

ögütlänmäχ keräk zından bilä, da aχça curumu bilä, da tölämä barça ziyanlarnı,

Page 70: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

70

Hülya Kasapoğlu Çengel

χaysı ki ot anıŋ säbäpindän boldı. Egär ol taratur yaman köŋüldän etti esä, tamaχı bilä ögütlänmäχ keräk (TB, 111). “Eğer, vaktinde saatinde tutulmazsa, yaptıktan sonra tutulsa, ateşe sebep olan kişinin şöyle cezalandırılması gerekir: Zindan ve para cezası ve bütün zararı ödeme cezası ile. Eğer o yağmacı, bu işi kötü niyetle yaptıysa asılarak cezalandırılmalıdır.”

taratur yağmacı, eşkiyaYıγı yoluχur adämilär arasna, ki adam oγlun yüräkkä çıχargan eski

duşmandır, ki biri birinä söz artından talaş etip tä yaman sözlär aytırlar, da ayblar berirlar, hörmätinä tiyip, ki sen yaman kişisen, ya oγurusen, ya χaraχçısen, ya taratursen, (157r/312r) ya χalpsen, ya χaçχınçısen (TB, 186). “İnsanlar arasında sık sık rastlanır ki insan oğlunu çıldırtan eski düşmandır ki (onlar) birbirleriyle ağız dalaşına girip birbirlerine kötü sözler söylerler ve ayıp ederler; saygısızlık ederek, sen yaman kişisin veya hırsızsın ya da eşkiyasın, ya da yağmacısın, veya yalancısın, kaçaksın…”

törä mahkeme, kanun, hak, hukuk, hüküm, duruşma, celsetöräçi hâkim, yargıç; jüri üyesi.Tiyişlidir yarγuçıga, ki töräni yalγız etmägäy, yoχsa köplär bilä, egär

yoluχmasa, 2 ya 3 yaχşı biliçi adämilär bilä etkäy töräni. Neçik törägä kelgänlärgä 2 ya 3 tanıχ keräktir, ol türlü yarγuçılarga, anıŋ üçün ki törä toγru bolur toχtagan adämilär bilä tanıχlıχta (TB, 34). “Yargıcın hükmü yalnız vermemesi gerekir. Aksi takdirde çoğunluk ile, hiç olmazsa iki ya da üç iyi ve bilgili insan ile hüküm verecek. Böyle yargıçlara mahkemeye gelenler için iki ya da üç tanık gerekir. Böylelikle güvenilir insanların tanıklığıyla doğru hüküm verilir.”

Daγın da bu χadar yazarbiz ögüt töräçilärgä, ki bilgäylär törälärgä körä kirmägä da yürütmägä da özgälärgä körgüzmägä törälärniŋ yolun, ne türlü (TB,166) “Yargıçlara bu kadar daha öğüt yazarız ki kanunlara göre davranmayı ve yürütmeyi ve başkalarına kanunların türlü yolunu göstermeyi bilsinler.”

tusnaχ rehin, güvence, teminatTörä bilä χoyulgandır, ki tul χatunlardan tusnaχ almagaylar nemä

dä, ni ton-opraχ, ni özgä nemä, altın kümüş kibik, alma bolmagaylar tusnaχ ornuna. Egär ki özgä törädä buyurgan esä tusnaχ alma tullardan, ale bizim ermeni töräsinä anı tıygandır, anıŋ üçün ki ton-opraχ keräklidir tullarga. Teŋriniŋ boyruχundan şaγavat berilmäχ keräk tul χatunlarga, da ne türlü ki Teŋri cuvutlarga körgüzdi şaγavat Mısırda (TB, 129). “Kanunla belirlenmiştir ki dul kadınlardan herhangi bir rehin alınmasın. Ne üst baş, ne de başka bir şey, altın gümüş gibi, rehin olarak almak olmaz. Eğer başka anayasa, dullardan rehin almayı buyuruyorsa bizim Ermeni kanunu onu engeller. Çünkü, dullara üst baş gereklidir. Tanrı’nın emriyle dul kadınlara merhamet etmek gerek, tıpkı Tanrı’nın Mısır’da Yahudilere merhamet etmesi gibi.”

Page 71: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

71

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

yal ücret; kiraDS 68 Yänä yoluχkay edi kimesägä ki, osiyät etmiyin da dünyâdan keçkäy,

da χalgay anıŋ χaysı χulu, da kelip izdägäy törä bilä anıŋ yovuχlarından, kimgä ki tüşti anıŋ ig[i]liki, aytıp, ki biyim maŋa borçlu χaldı munça vaχtnıŋ χuluχ etkän yalımnı, köp mi, az mı bolgay; egär ki ermeni χul esä, keräk ki ant içkäy ermeni töräsinä körä yalγız kendi, da anıŋ yovuχları keräk aŋar tölägäylär ol yalnı, ne ki χuluχ etiptir kendi biyinä (TB, 187-188). Ve yine birisinin başına (şöyle bir olay) gelse, vasiyet etmeden dünyadan göçse ve ona hizmet eden kişi, onun malı kime düştü, diye gelip mahkeme kanalıyla bunu yakınlarından araştırsa ve söylese: Beyim, az ya da çok bunca zaman hizmetimin karşılığı olan ücretimi bana borçlu. Eğer Ermeni hizmetkâr ise kendisinin Ermeni kanununa göre ant içmesi gerekir ve onun (ölen kişinin) yakınlarının bu ücreti beye hizmetkârlık eden kişiye ödemeleri gerekir.”

yarγu mahkeme, hukuk, hükümyarγuçı yargıçDS 78. Da egär ki bolgay biri χonaχ, da yerli tüşkäy χonaχka utru antka,

na 4- ünçi kün[ün]ä keräk antın tügällägäy, özgä türlü dügül. Tek χonaχka utru tügällämägä ne bir kün artıχ uzatmaχı yoχtur, kimgä dä yoluχsa, na bilgäysiz, ki yarγusu budur (TB, 190). “Ve eğer biri misafir olsa (başka şehirden) ve yerli kişi o misafire karşı ant içmek durumunda kalsa ve dördüncü günde andını tamamlaması gerekir, başka türlü olmaz. Sadece misafire karşı ant içmenin bir gün bile uzatması yoktur. Kime rastlarsa rastlasın, bilesiniz ki bunun hükmü budur.”

DS 7. A yarγunı ayamaga bolmastır kimesägä, iş uçuna toχtamıyın, tügällänmiyin yarγu bilä. Da bitik yazılsa korol’ga, yarγudan keräk bir möhür voytnuŋ bolgay, bir ketχoyalıχnıŋ (TB, 167). “Kimse için hukuku kısıtlamak olmaz, iş bitmeden, tamamlanmadan mahkeme ile. Ve yazı yazılsa krala, mahkemeden bir mühür voytun olacak, bir de aksakalın.”

Biliklik keräk yarγuçularga χaysı ki Teŋrigä yaraşır. Zera yarγu yarmaχ Teŋriniŋdir, oldur könü yarγuçu. (TB, 31) “Yargıçlara, Allah’a yakışır bir şekilde bilgi gerekir. Zira, hüküm vermek Allah’a mahsustur. Odur âdil yargıç.”

yük kefalet, teminat yükçi kefilDS 76. Kimgä da χaçan yoluχsa, ki bir kimesä kimesä üçün yük kirgäy

borçu üçün, da istec kensi anda bolmagay borç etkän, da ündägäylär yükçini yarγuga, aytıp, ki maŋa yüktür, da ol tanmagay, bilingäy, da tapkay törä, ki borçludur tölämägä yükçi, χacan ki bilindi ol roklar çıχkandan soŋra, da aytkay, ki aχçam yoχtur, χumaşım bar, ne türlü da bolsa, klärmen tölämägä,

Page 72: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

72

Hülya Kasapoğlu Çengel

ne ki Teŋri da törä tapsa, da povod inanmaga klämägäy, da klägäy yükçini antka keltirmägä, na yükçi povinen dügül ant yürütmägä, χaçan borç vlasnıy anıŋ dügül, da tölövgä hadirdir, neçik törä tapti, munuŋ üsnä yarγu toχtamaχ keräk, kimgä dä yoluχsa χumaş bilä tölägäy, neçik aχça ti[y]är, antsız, yükçi. A tutundu esä törä alnına yükçi, ki tölägäy naγd aχça bilä, da yazıldı, na ol iş anıŋ üstünä toχtamaχ keräk, özgä türlü dügül, ki tölöv bolgay naγd bilä, χumaş bilä tügül ol borç e[y]äsinä (TB, 189-190) “Ne zaman ki bir kimse bir kimsenin borcu için kefil olsa, davalının kendisi, yani borçlu kişi o sırada olmasa ve kefili mahkemeye çağırdıklarında şöyle söyler: “Bu, benim için kefalettir” diye kabul eder ve o (kefil ) inkâr etmese ve kabul ederse ve mahkeme de kefil bunu ödemeye borçludur diye karar alırsa. Bunu kabul ettiği zaman süre dolduktan sonra söylerse ki akçam yok, malım var iyi kötü, Tanrı ve mahkemenin izniyle ödemek istiyorum. Davacı buna inanmak istemezse ve kefilin ant içmesini isterse, (bu durumda) kefil ant içmeye mecbur değildir. Bu onun kendi borcu değil; ancak ödemeye hazırdır. Mahkeme nasıl karar verdiyse bunu takip etmesi gerekir. Bu durumla kim karşılaşsa mal ile ya da akça ile ödeyecek kefil (borcu), antla değil. Eğer mahkeme huzurunda kefil, nakit ödeme yapacak (diye) kayda geçirildiyse ve bu işin üstünde durmak gerek (diye) yazıldıysa başka türlü olmaz. Borçlunun ödemesi nakit olacak, mal ile değil.”

Töre Bitigi’ndeki “muhakeme usûlü kanunu” adlı Kıpçakça bölümden bazı kanun maddeleri ve Türkiye Türkçesine çevirileri

1. Borçlar hukukuyla ilgili maddelerden örneklerDS 44 Ol çaχta, ki törä turup barma klägäy ol övgä, keräk ol kişi töräniŋ

alnına oblojit etkäy, kimgä ki öv tüşti borç üçün ya aχça tusnaχına 12 aχça voytnuŋ, 12 aχça töräçilärniŋ, 2 aχça deckiygä (TB, 177). “Mahkeme heyeti o eve gitmek istediği zaman borç karşılığında ya da para karşılığında teminat olarak kendisine ev düşen kişi, mahkeme önünde ödeme yapmalı. 12 akça mahkeme başkanına, 12 akça yargıçlara, 2 akça mahkeme mübaşirine.”

DS 32. A egär χonaχka utru kimesä antka tüşkäy, keräk 4-ünçi kündä antın tügällägäy, özgä türlü dügül. A egär aχça tölövünä kimesä bilinsä, alay ox 4-ünçi küngä bermäx keräk tölövgä. Bu burungi törädä tölämädi esä, bolur ekinçi 4-ünçi küngä dirin algay tölövgä, munı bolur oderjat etmägä törälärgä körä. Mundan artıχ törädän kün almaga bolmastır, alay ox, kimniŋ imen’ası bolsa, ya χumaşı, bolur zastavitsa bolma borçlusuna utru. (TB, 173-174). “Eğer bir kimse misafire karşı ant içecekse, dördüncü günde andını tamamlaması gerekir. Başka türlü olmaz. Eğer para ödemeyi kabul ederse dördüncü güne kadar ödeme yapması gerekir. Bu birinci mahkemede ödemediyse ikinci kez dördüncü güne kadar ödeme yapacak. İkincide de ödemediyse üçüncü kez dördüncü güne kadar

Page 73: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

73

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

ödeyecek. Kanuna göre bunu (bu süreyi) almak mümkündür. Mahkemeden bundan fazla gün almak olmaz. Böylece o kişinin malı mülkü varsa onu borçlusuna karşı rehin bırakmak zorundadır.”

DS 14. Da bir kimsä ki zindanda olturgay kimsäniŋ borçu üçün, da neçik törä buyurıyır, ki kündä aŋar χarcga bir aχça bergäy, ol kündän, ki olturγuzdu, 3-ünçi küngä dirin, ki aŋar χarclıχın bermägäy edi, voytnuŋ χolundan ötläş berilmägäy edi, 4-ünçi kündä töräniŋ erki bar anıŋkibik kişini, borç eyäsin, erkli yebermägä zındandan yänä törägä ündäginçä. A ol borç eyäsi, ki χaldı törädä, ki tölöv etkäy algan kişisinä baş borçun, yoχsa anı aŋar tölöv etmägä borçlu dügül, χaysın ki aŋar zındanda χarclıχ berdi, tek anı aŋar borçlu χalır, ne ki törägä nalojit etti baş suması bilä tölämägä birgä; törä bulay buyurıyır (TB, 169. “Ve bir kimse birine olan borcu için zindana atılsa, kanun şöyle buyuruyor. Her gün (borç veren kişi) ona (borçlu olan kişiye) harçlık için bir akça ödeyecek ve zindana atıldığı günden üçüncü güne kadar ona (borçluya) harçlığını vermezse, voytun elinden ödemek olmaz. Döndüncü gün mahkemenin borçluyu zindandan çıkarmaya yetkisi var, tekrar mahkemeye çağırıncaya kadar. O borç sahibi, mahkemede, borç aldığı kişiye ana borcunu ödeyeceğini taahhüt etti. Yoksa, onu (zindanda kaldığı süre zarfındaki masraflarını) ona ödemek zorunda değil. Ona zindanda verdiği harçlığı. Sadece bunu (ana borcu) ona borçludur. Mahkemede ana borcu ile birlikte ödemek için başka ne taahhüt ettiyse. Kanun böyle buyuruyor.”

DS 88. Bir kimesäniŋ şulprıχtı bolgay borç üçün bir kimesädä, da kelgäy yargu alnına, da tanmagay bitikin, da aytkay, bilirmen, ki bitik menimdir, yoχsa töläpmen aŋar barçasın, da aŋar nemä dä borçlu χalmıyırmen, tek bitikimni zaderjat etiptir (TB, 193). “Bir kimsenin borç için senedi olsa bir kimsede ve gelse mahkeme huzuruna ve inkâr etmese senedini ve söylese, biliyorum. Bu senet benimdir; ancak, ona (borç verene) tamamını ödemişim ve ona borçlu kalmıyorum. Sadece o, senedimi atmamış.”

DS 89. Yänä bir kimesä kendiniŋ bitikin tangay, aytıp ki, menim dügül, da möhürü anıŋ bolgay ya bolmagay, da içinä bitikniŋ tanıχlar bolgay, kimniŋ alnına yazılıptır, da ol pretca tangay, aytıp, ki aŋar nemä borçum yoχtur, da ne bitik tä menim dügüldür, da ol tiri tanıχlar, kelip törä alnına, tanıχlıχ bergäy, neçik alarnıŋ alnına edi. Kimgä ki törä inangay, na borçlu bolur tölämägä, da törädän uyat bilä ketkäy anıŋkibik kişi, χaysı ki kendiniŋ bitikin tanar da yaχşı kişilärniŋ tanıχlıχın keri urmaga klär (TB, 193-194). “Yine bir kimse kendi senedini inkâr etse, söylese ki bu benim değildir ve onun mührü (imzası) olsa da olmasa da ve senedin içinde tanıklar olsa ki (senet) onların önünde yazılmıştır ve o ısrarla inkâr etse ve söylese ki ona borcum yoktur ve bu senet de benim değildir ve o canlı tanıklar mahkeme huzuruna gelse, tanıklık etse ve bunun onların önünde olduğunu söylese, mahkeme buna inansa borçlu bunu ödemek

Page 74: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

74

Hülya Kasapoğlu Çengel

durumunda kalır ve böyle kişi mahkemeden bu ayıp ile ayrılır. Kendi senedini inkâr eder ve iyi kişilerin tanıklığını da geri itmiş olur.”

2. Kefalet hukukuyla ilgili maddelerden iki örnekDS 53. Yük kimesälärgä bermäχ üçün. Yänä 2 kişinin arasna nemä dävi

bolgay, ki voytka ündäşmäχ bolgaylar, da povodnıy strona, inanmıyın, da birsi yandan yük izdägä[y], anıŋkibik kişi povinnıydır yük bermägä o χadar anıŋ, ne χadar ki anıŋ üsnä gile etiyir suma. Egär ol χadar anıŋ os’adlosti yoχ esä, ol χadar iştä povi[n]nıydır aŋar yük bermä. (TB, 179). “Kişilere kefalet vermek için. Yine iki kişinin arasında bir dava olduğunda voytu çağırsalar ve davacı taraf, inanmayıp karşı taraftan kefalet istese bu kişi kefalet vermeye mükelleftir, ne kadarsa ileri sürülen meblağ. Eğer onun o kadar gayrimenkulü yoksa, ona kefalet vermekle mükelleftir.”

DS 76. Kimgä da χaçan yoluχsa, ki bir kimesä kimesä üçün yük kirgäy borçu üçün, da istec kensi anda bolmagay borç etkän, da ündägäylär yükçini yarγuga, aytıp, ki maŋa yüktür, da ol tanmagay, bilingäy, da tapkay törä, ki borçludur tölämägä yükçi, χacan ki bilindi ol roklar çıχkandan soŋra, da aytkay, ki aχçam yoχtur, χumaşım bar, ne türlü da bolsa, klärmen tölämägä, ne ki Teŋri da törä tapsa, da povod inanmaga klämägäy, da klägäy yükçini antka keltirmägä, na yükçi povinen dügül ant yürütmägä, χaçan borç vlasnıy anıŋ dügül, da tölövgä hadirdir, neçik törä tapti, munuŋ üsnä yarγu toχtamaχ keräk, kimgä dä yoluχsa χumaş bilä tölägäy, neçik aχça ti[y]är, antsız, yükçi. A tutundu esä törä alnına yükçi, ki tölägäy naγd aχça bilä, da yazıldı, na ol iş anıŋ üstünä toχtamaχ keräk, özgä türlü dügül, ki tölöv bolgay naγd bilä, χumaş bilä tügül ol borç e[y]äsinä (TB, 189-190). “Ne zaman ki bir kimse bir kimsenin borcu için kefil olsa, davalının kendisi, yani borçlu kişi o sırada olmasa ve kefili mahkemeye çağırdıklarında şöyle söyler: “Bu, benim için kefalettir” diye kabul eder ve o (kefil ) inkâr etmese ve kabul ederse ve mahkeme de kefil bunu ödemeye borçludur diye karar alırsa. Bunu kabul ettiği zaman süre dolduktan sonra söylerse ki akçam yok, malım var iyi kötü, Tanrı ve mahkemenin izniyle ödemek istiyorum. Davacı buna inanmak istemezse ve kefilin ant içmesini isterse, (bu durumda) kefil ant içmeye mecbur değildir. Bu onun kendi borcu değil; ancak ödemeye hazırdır. Mahkeme nasıl karar verdiyse bunu takip etmesi gerekir. Bu durumla kim karşılaşsa mal ile ya da akça ile ödeyecek kefil (borcu), antla değil. Eğer mahkeme huzurunda kefil, nakdî ödeme yapacak (diye) kayda geçirildiyse ve bu işin üstünde durmak gerek (diye) yazıldıysa başka türlü olmaz. Borçlunun ödemesi nakit olacak, mal ile değil.”

Page 75: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

75

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

3. Ceza hukukuyla ilgili bir maddeDS 66. A egär ki iş yoluχkay dävi arasna, ki törä tapkay, ki χaysı strona

zından tartkay, na bolur er χatun üçün olturmaga, da χatun er üçün, ya χardaş χardaş üçün yük tapkınça, anı törä priymit etmäχ keräk, anıŋkibik prihodada, kimgä da yoluχsa, orozsuzluχuna körä. (TB, 186). “Eğer dava sırasında mahkeme hangi tarafın zindanda yatacağını belirlese, o zaman erkek hanımı için ve hanım kocası için veya kardeş kardeş için kefalet bulunca, bunu mahkemenin onaylaması gerekir, böyle durumlarda, kim karşılaşsa böyle şanssız bir durumla.”

DS 33. Bir kimesä törägä turgay, da, töräni hörmätlämiyin, yanından χılıçın ya χıncalın şeşmägäy. Anıŋkibikni törä 12 aχça curum bilä ögütlämägä keräk, ki, aŋar baχıp, özgälär dä töräni hörmätlägäylär ya külmägäylär törä alnına (TB, 174). “Bir kimse mahkeme huzuruna çıkacak ve mahkemeye hürmet etmeyerek yanından kılıcını ve hançerini çözmeyecek. Bunun gibisini mahkemenin 12 akça para cezası ile cezalandırılması gerekir. Çünkü, ona bakıp başkaları da mahkemeye hürmet gösterecek ve mahkeme önünde gülmeyecek.”

4. Vekalet hukukuyla ilgili bir maddeDS 55 Da yänä yoluχkay, kimsä töräniŋ alnına ki klägäy kensiniŋ

bliskiyin mocovat etmä, ya oγlun, ya χardaşın, ya kensiniŋ ötmäk yevüçüsün, bularnı bolur etmä, tek aχçaga yalga tutkan reçnikni bolmas.A bu opravalar barça burungi törädä bolmaχ keräk, egär yerli bolsun, egär χonaχ, burungi törädä nemä dä yasamasa, 2-inçi dä, 3-ünçi dä nemä arttırma bolmas (TB, 180). “Ve yine birisinin başına (şöyle bir olay) gelse, mahkeme huzurunda kendi yakınlarını vekil etmek istese, oğlunu, kardeşini veya evlatlığını. Bunları vekil etmek mümkündür; sadece parayla kiraladığı kişi vekil olmaz. Bu işlemlerin hepsinin ilk mahkemede yapılması gerekir. Yerli olsun, konuk olsun ilk mahkemede yapmasa, ikinci ya da üçüncü mahkemede herhangi bir ekleme olmaz.”

5. Miras hukukuyla ilgili bir maddeDS 68 Yänä yoluχkay edi kimesägä ki, osiyät etmiyin da dünyâdan keçkäy,

da χalgay anıŋ χaysı χulu, da kelip izdägäy törä bilä anıŋ yovuχlarından, kimgä ki tüşti anıŋ ig[i]liki, aytıp, ki biyim maŋa borçlu χaldı munça vaχtnıŋ χuluχ etkän yalımnı, köp mi, az mı bolgay; egär ki ermeni χul esä, keräk ki ant içkäy ermeni töräsinä körä yalγız kendi, da anıŋ yovuχları keräk aŋar tölägäylär ol yalnı, ne ki χuluχ etiptir kendi biyinä. A egär ki χul özgä cıns bolsa, na keräk alay ant içkäy, neçik alarnıŋ töräsinädir ölüdän soŋra, da yuvuχları anıŋ ig[i]likindän keräk tölägäylär ol χulga. Xayda ki eki yart[ı]n tanıχlıχ bolmasa, munuŋ yarγusu budur (TB, 187-188) “Ve yine birisinin başına (şöyle bir olay) gelse, vasiyet

Page 76: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

76

Hülya Kasapoğlu Çengel

etmeden dünyadan göçse ve ona hizmet eden kişi, onun malı kime düştü, diye gelip mahkeme kanalıyla bunu yakınlarından araştırsa ve söylese: Beyim, az ya da çok bunca zaman hizmetimin karşılığı olan ücretimi bana borçlu. Eğer Ermeni hizmetkâr ise kendisinin Ermeni kanununa göre ant içmesi gerekir ve onun (ölen kişinin) yakınlarının bu ücreti beye hizmetkârlık eden kişiye ödemeleri gerekir. Ve eğer hizmetkâr başka bir milletten ise ölümden sonra kanun nasılsa ona göre ant içmesi gerekir ve yakınlarının hizmetkâra onun malından ödeme yapmaları gerekir. İki tarafın tanığı olmazsa bunun hükmü budur.”

KısaltmalarAKC : An Armeno-Kipchak Chronicle (bk. Schütz, Edmond 1968)AKP : Armenian-Qıpchaq psalter (bk. Garkavets, Aleksandr / Khurshudian, Eduard 2001)Ar. : ArapçaCC : Codex Cumanicus (bk. Grønbech, K. 1942)DAK : Dictionnaire Arméno-Kiptchak (bk. Tryjarski, Edward 1968-1972)DLT : Dîvanü Lûgat-it-Türk (Atalay, B. 1986)DPY : Dokumentı na polovetskom yazıke (bk.Grunin, Timofey İ.1967)DS : Dopolnitel’naya stat’yaDTS : Drevnetyurkskiy slovar’. (Nadelyaev, V. M. Red. 1969)ED : An Etymological Dictionary... (Clauson, S. G. 1972)EK : Ermeni Harfli KıpçakçaErm. : ErmeniceET : Eski TürkçeFar. : FarsçaKİ : Kitâbü’l-idrâk (bk. Caferoğlu, Ahmet 1931)KK : Kavânînü’l-Külliyye (bk. Toparlı, Recep 1999)KM : Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî (bk. Toparlı, Recep 2000) Leh. : LehçeP : Paris copy of Töre BitigiTB : Töre Bitigi (bk. Garkavets, Aleksandr /Sapargaliyev, Gayrat 2003)TZ : Tuhfetü’z-Zekiyye (bk. Atalay, Besim 1945)Ukr. : UkrancaW : Wroclaw copy of Töre BitigiV : Vienna copy of Töre Bitigi

Page 77: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

77

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

KaynaklarAlişan, G. 1896. Taregirk hayots‘ Lehastani yeu Rumenioy hauastç‘eay yaueluatsovk‘.

Venetik.Arat, R. R. 1964. Eski Türk Hukuk Vesikaları. JSFOu. No.65. Helsinki. 11-77 (= Türk Kültürü

Araştırmaları. I.. Ankara 1964. 5-53). Arsal, Sadri Maksudi 1947. Türk Tarihi ve Hukuk, İstanbul: İ.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları.Atalay, Besim 1945. Et-Tuhfet-üz-Zekiyye fi’l- Lûgat-it-Türkiyye, İstanbul: Türk Dil Kurumu.Atalay, Besim 1986. Dîvanü Lûgat-it-Türk Tercümesi Dizini ‘Endeks’. C. IV. Ankara: Türk

Dil Kurumu.Ayiter, Ferit 1950. Eski Türk Hususî Hukukuna ait bazı notlar. İstanbul Üniversitesi, İktisat

Fakültesi Mecmuası, 11 (1949-1950). 417-436.Aynakulova, Gülnisa 2009. Ermeni Kıpçakları mı Gregoryen Kıpçaklar mı?. Millî Folklor

Üç Aylık Uluslararası Kültür Araştırmaları Dergisi. C. 11. S. 84. Kış/2009. 114-126.Bammatov, Z. Z. (ed.) 1969. Kumyksko-russkiy slovar’. Moskow: Sovyetska Enciklopediya.Berta Árpád 1996. Deverbale Wortbildung im Mittelkiptschakisch-Turkischen. Wiesbaden:

Harrassowitz Verlag.Berta, Árpád 1998a. Middle Kipchak. The Turkic Languages. (Ed. Lars Johanson/ Éva Á.

Csató). London/New York: Routledge. 158-165.Berta, Árpád 1998b. West Kipchak Languages. The Turkic Languages. (Ed. Lars Johanson/

Éva Á. Csató). London/New York: Routledge. 301-317.Caferoğlu, Ahmet 1931. Abû Hayyân, Kitâb al-idrâk li lisân al-Atrâk. İstanbul: Evkaf

Matbaası. Chirli, Nadejda 2005. Algış Bitigi Ermeni Kıpçakça Dualar Kitabı (An Armeno Kipchak

Prayer Book). Haarlem: SOTA Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi. Chirli, Nadejda 2009. Ermeni Kıpçakçasının Ses Özellikleri Üzerine, Türk Dünyası Dil ve

Edebiyat Dergisi, Yaz-2005, S. 20, 75-90.Clauson, Sir Gerard 1971. Armeno-Qıpčaq. Rocznik Orientalistyczny. T. 34. z. 2. Wiesbaden.

7-14.Clauson, Sir Gerard 1972. An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish.

Oxford: Clarendon Press.Dachkévytch, Ya./Tryjarski, Edward 1981. La Chronique de Pologne. Rocznik Orientalistyczny.

T. 42. z. 1. Wiesbaden. 5-26. Daşkeviç, Ya. R 1962. Armyanskiye kolonii na Ukraine v istoçnikax i literature XV-XIX vekov

(istoriografiçeskiye oçerk). Yerevan: İzdatel’stvo akademii nauk Armyanskoy SSR. Daşkeviç, Ya. 1981. Armyano-kıpçakskiy yazık XV-XVII vv. V osveşçenii sovremennikov

(ob ispol’zovanii ekstalingvistiçeskix dannıx dlya istorii tyurkskix yazıkov). Voprosı Yazıkoznaniya. No. 5. 79-92.

Daşkeviç, Ya. 1983. Armyano-kıpçakskiy yazık: Etapı istorii. Voprosı Yazıkoznaniya. No. 1. 91-107.

Daşkeviç, Ya. 2001. Who are Armeno-Kıpchaks? (on the ethnical substrate of the Armenian colonies in the Ukraine). Armenia and Ukraine. Lviv/New York: Edition M. R. Kots’. 357-416.

Daşkeviç Ya./Tryjarski E. 1978a. Pyat’ armyano-kıpçakskix dokumentov iz l’vovskix kollektsiy (1599-1669 g.). Rocznik Orientalistyczny. T. 39. z. 1. 85-132.

Page 78: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

78

Hülya Kasapoğlu Çengel

Daşkeviç Ya./Tryjarski E. 1978b. Armyano-kıpçakskiye denejnıye dokumentı iz l’vova (konets XVI v. -1657 g.). Rocznik Orientalistyczny. T. 40. z. 1. 49-69.

Deny, Jean 1957. L’armeno-Coman Et Les “Ephemerides” De Kamieniec (1604-1613). Wiesbaden: Otto Harrassowitz.

Deny, Jean/ Tryjarski, E. 1964. “Historie du sage Hikar” dans la version arméno-kiptcak. Rocznik Orientalistyczny. T. 27. z. 2. Wiesbaden. 7-61.

Drimba, Vladimir 2000. Codex Cumanicus. Édition Diplomatique Avec Fac-similés. Bucarest: Editura Enciclopedică.

Eckmann Janoś 1996a. Memluk Kıpçakçasının Oğuzcalaşmasına Dair. Janos Eckmann Harezm, Kıpçak ve Çağatay Türkçesi Üzerine Araştırmalar. (Haz. Osman F. Sertkaya). Ankara: Türk Dil Kurumu. 67-73.

Eckmann Janoś 1996b Çağatayca. Janos Eckmann Harezm, Kıpçak ve Çağatay Türkçesi Üzerine Araştırmalar (Haz. Osman F. Sertkaya). Ankara: Türk Dil Kurumu. 74-108.

Ercilasun Ahmet B. 1983. Kars İli Ağızları Ses Bilgisi, Ankara: Gazi Üniversitesi.Ercilasun Ahmet B. 2008. Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, Ankara: Akçağ.Erdal, Marcel 1991. Old Turkic Word Formation, A Functional Approach to the Lexicon, V. II,

Wiesbaden: Otto Harrassowitz. Eren, Hasan 1998. Türklük Bilimi Sözlüğü I. Yabancı Türkologlar. Ankara: Türk Dil Kurumu.Ermers, Robert 1999. Arabic Grammars of Turkic. The Arabic Linguistic Model Applied to

Foreign Languages/Translation of ’Abū Hayyān al-’Andalusī’s Kitāb al-’Idrāk li-Lisān al-’Atrāk. Leiden/Boston/Köln: Brill.

Garkavets, Aleksandr N. 1979. Konvergentsiya armyano-kıpçakskogo yazıka k slavyanskim v XVI-XVII vv. Kiev: Nauka dumka.

Garkavets, Aleksandr N. 1987. Kıpçakskiye yazıki: Kumanskiy i armyano-kıpçakskiy. Alma-ata: İzdatel’stvo “nauka” Kazaxskoy SSR.

Garkavets, Aleksandr N. 1988. Tyurkskiye Yazıki na Ukraine (razvitiye strukturı). Kiev: Naukova dumka.

Garkavets, Aleksandr N. 1999. Urumi Nadazov’ya istoriya, mova, kazki, pisni, zagadki, prisliv’ya, pisemni pam’yatki. Alma-Ata: Ukraınskiy kul’turniy tsentr.

Garkavets, Aleksandr N. 2000. Urumskiy slovnik, Institut sxodoznavstva i mıjnarodnix vıdnosin “Xarkıvs’kiy kolegium”, Tsenter Evrazıys’kix Doslıdjen, Alma-ata: ‘Deşt-ı Kipçak’.

Garkavets, Aleksandr N. 2002. Kıpçakskoye pismennoye naslediye. katalog i tekstı pamyatnikov armyanskim pis’mom. T. I. Almatı: Deşti-i-Kıpçak. 1084 p.

Garkavets, Aleksandr N. 2007. Kıpçakskoye pismennoye naslediye. pamyatniki duxovnoy kulturı. T. II. Almatı: Kasean; Baur. 906 p.

Garkavets, Aleksandr N./Eduard Khurshudian 2001. Armenian-Qıpchaq psalter written by deacon Lussig from Lvıv 1575/1580. Almatı: Desht-i Qıpchaq.

Garkavets, Aleksandr N./Sapargaliyev, Gayrat 2003. Töre Bitigi: Kıpçaksko-pol’skaya versiya armyanskogo sudebnika i armyano kıpçakskiy protsessualnıy kodeks. L’vov, Kamenets-Podol’skiy 1519-1594. Almatı: Deşt-i-Kıpçak/Baur.

Gemalmaz, Efrasiyap 1995. Erzurum İli Ağızları (İnceleme-Metinler-Sözlük ve Dizinler),C. I, Ankara: Türk Dil Kurumu.

Golden, Peter 2002. Türk Halkları Tarihine Giriş. Ankara: KaraM.Grønbech, K. 1936, Der türkische Sprachbau. 1. Kopenhagen: Levin &Munksgaard.

Page 79: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

79

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Grønbech, K. 1942. Komanisches Wörterbuch: Türkischer Wortindex zu Codex Cumanicus. Monumenta Linguarum Asiæ Maioris, Subsidia 1, Kopenhagen: Munksgaard.

Grousset, René 2005. Başlangıcından 1071’e Ermenilerin Tarihi (Çev. Sosi Dolanoğlu). İstanbul: Aras yayıncılık. 598-621.

Grunin, Timofey I. 1967. Dokumentı na polovetskom yazıke XVI v. (Sudebnıye aktı kamenets-podol’skoy armyanskoy obşçinı) Transkriptsiya perevod predislovie vvedenie grammatiçeskiy kommentariy i glossariy T. I. Grunina (Pod.redaktsiyey E. V. Sevortyana. Statya Ya. R. Daşkeviça). Moskva: İzdatel’stvo “Nauka”.

Gumilöv, L. N. 1999. Eski Türkler. (Çev. Ahsen Batur). İstanbul: Birleşik Yayıncılık. Karamanlıoğlu, Ali Fehmi 1989. Seyf-i Sarâyî Gülistan Tercümesi (Kitâb Gülistan bi’t-Türkî),

Ankara : Türk Dil Kurumu.Karamanlıoğlu, Ali Fehmi 1994. Kıpçak Türkçesi Grameri. Ankara : Türk Dil Kurumu.Kasapoğlu Çengel, Hülya. 2005. Kırgız Türkçesi Grameri Ses ve Şekil Bilgisi. Ankara : Akçağ.Kasapoğlu Çengel, Hülya 2007. Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesiyle Yazılmış Töre Bitigi

ve Bu Eserdeki töre, yargı, bitik Terimleri Üzerine, Gazi Türkiyat/Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi, Güz 2007, S. 1, 77-96.

Kasapoğlu Çengel, Hülya 2009. Ermeni Harfli Kıpçakça Söz Varlığı Üzerine Notlar Festschrift To Commemorate the 80th Anniversary of Prof. Dr. Talat Tekin’s Birth. International Journal of Central Asian Studies.V. 13 The International Association of Central Asian Studies Korea University of International Studies. 165-181.

Kirchner Mark 1998. Kırghız. The Turkic Languages. (Ed. Lars Johanson/ Éva Á. Csató). London/New York: Routledge. 344-356.

Klyashtorny, S. G./Sultanov, T. İ. (2003). Kazakistan Türkün Üç Bin Yılı. İstanbul: Selenge.Kowalski, T. 1929. Karaimische Texte im Dialekt von Troki, Nakładem Polskiej Akademjı

Umıejętnoścı, Warszawa-Kraków.Kraelitz-Greinfenhorst, Friedrich von 1912. Sprachprobe eines armenisch-tatarischen

Dialektes in Polen. Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgenländes. Bd. 26. 307-324.

Kraelitz-Greinfenhorst, Friedrich von 1996. Ermeni Harfleriyle Türkçe Hakkında Araştırmalar (Çev. Hakan Özteke). Kebikeç. S. 4. 13-33.

Kudasov, S. J. 1990. Armyan jazulı Qıpşaq eskertkişi “Dana Xikar söziniŋ” tili. Almatı: Gılım.

Kudaybergenov, S./Tursunov, A. 1980. Kırgız Adabiy Tilinin Grammatikası. Fonetika cana Morfologiya. Frunze: “İlim” basması.

Kurat, Akdes Nimet 1992. IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri. Ankara: Murat Kitabevi.

Kurışjanov, A. K. 1970. İssledovanie po leksike ‘Tyurksko-Arabskogo slovarya’, Alma-ata: İzdatel’stvo Nauka.

Kutalmış, Mehmet 2004a. Ermeni Kıpçakçasında Olumsuzluk Şekilleri, İlmî Araştırmalar, S. 17, Güz/2004. 133-141.

Kutalmış, Mehmet 2004b. On the Armeno-Kipchak, Karadeniz Araştırmaları, No. 2, May 2004, 35-43.

Lewicki, Marian/Kohnowa, Renata 1957. Le version turque-kiptchak du Code des lois des Armeniens polonais d’apres le m. No 1916 de la Bibliotheque Ossolineum. Rocznik Orientalistyczny. T. 21. Wiesbaden. 153-300.

Page 80: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

80

Hülya Kasapoğlu Çengel

Muratov, S. N. 1997. Urumskiy yazık. Yazıki mira Tyurkskiye yazıki. Bişkek: Izdatel’skiy Dom “Kırgızstan”. 450-455.

Musayev K. M. 1964. Grammatika karaimskogo yazıka. fonetika i morfologiya. Moskva: İzdatel’stvo “nauka”.

Nadelyaev, V. M. (Red.) 1969. Drevnetyurkskiy slovar’. Leningrad: İzdatel’stvo Nauka. Öner, Mustafa 2007. Tatar Türkçesi. Türk Lehçeleri Grameri. Ankara: Akçağ. 681-748.Özyetgin A. Melek 2001. Ebû Hayyân. Kitâbu’l-İdrâk li Lisâni’l-Etrâk-Fiil: Tarihî-

Karşılaştırmalı Bir Gramer ve Sözlük Denemesi. Ankara: Köksav.Pamukciyan, Kevork 2002. Ermeni Harfli Türkçe Metinler. İstanbul: Aras yayıncılık.Pritsak, Omeljan 1959. Das Armenisch-Kiptschakische. Philologiae Turcicae Fundemanta.

Wiesbaden. Bd. 1. 74-87.Pritsak, Omeljan 1979. Ermeni Kıpçakçası. Tarihî Türk Şiveleri (Çev. Mehmet Akalın)

Ankara: Atatürk Üniversitesi. 131-140.Radloff, W. 1928. Uigurische Sprachdenkmäler, Materialien nach dem Tode des Verfassers

mit Ergänzungen von S. Malov herausgegeben, Leningrad 1928, S. VIII+305, mit 3 Tfln.

Rásonyi, László 1971. Tarihte Türklük. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları. Räsänen, M. 1957. Materialien Zur Morphologie der Türkischen Sprachen. Helsinki: Studia

Orientalia. ESOF. XXI. Schütz Edmond 1961. An Armeno-Kipchak Print from Lvov. Acta Orientalia Hungarica. T.

13. f. 1-2. 123-130. Schütz, Edmond 1962. An Armeno-Kipchak Print from Lvov. Acta Orientalia Hungarica. T.

15. f. 1-3. 291-309.Schütz, Edmond 1968. An Armeno-Kipchak Chronicle on the Polish-Turkish wars in 1620-

1621. Budapest: Akadémiai Kiado. Schütz, Edmond 1998. Armeno-Turcica Selected Studies. Bloomington: Indiana University

Uralic and Altaic Series. Steingass, F. 1975. A Comprehensive Persian-English Dictionary. Beirut: Librairie du Lıban.Tekin, Talat 1984. Ermeni Alfabesiyle Türkçe. Tarih ve Toplum. C. 1. S. 4. Nisan/1984. 246-

249.Tekin, Talat 1997. Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı. TDAD 19. Ankara. Tekin, Talat 2005. Türk Dil ve Diyalektlerinin Yeni Bir Tasnifi. Talat Tekin Makaleler 3 Çağdaş

Türk Dilleri (Haz. Emine Yılmaz/Nurettin Demir). Ankara: Grafiker yayınları. 361-386.

Tenişev, Ethem R. (Ed.) 1988. Sravnitel’no istoriçeskaya grammatika tyurkskiχ yazıkov-morfologiya-. Moskva: “nauka”.

Togan, Zeki Velidi 1981. Umumi Türk Tarihine Giriş. İstanbul: Enderun Kitabevi. Toparlı, Recep 1999. El Kavânînü’l-Külliyye li- Zabti’l- Lügati’t- Türkiyye. Ankara: Türk Dil

Kurumu.Toparlı Recep 2000. Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî. Ankara: Türk

Dil Kurumu.Tryjarski, Edward 1968-1972. Dictionnaire Arméno-Kiptchak, d’aprés trois manuscrits

des collections Viennoises. Tome I, Fas. I-IV. Warszawa: Państwowe wydawnictwo naukowe.

Page 81: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

81

Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi

Tryjarski, Edward 1992. On Dialectal Differentiation of Armeno-Kipchak. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1987. Ankara: Türk Dil Kurumu. 289-296.

Tryjarski, Edward 1993. Religious Terminology in Armeno-Kipchak. Journal of Turkology. V. 1. No. 1. Warsaw. 50-111.

Tryjarski, Edward 2000. Arabic and Persian loan words in Armeno-Kipchak. Hasan Eren Armağanı. Ankara: Türk Dil Kurumu. 301-326.

Yuldaşev, A. A. 1981. Grammatika sovremennogo Başkirskogo literaturnogo yazıka. Moskva: Izdatel’stvo “nauka”.

Page 82: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara
Page 83: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

83

Dîvânü Lügati’t-Türk’te Geçen Her Kelime Türkçe Kökenli midir?

Ürper- Fiilinin Kökeni

Erol Güngördü*1

Özet: Türkçenin en eski sözlerinden olan örper-~ürper- 1. ‘(tüyler) kabarmak, diken diken olmak’; 2. mec. ‘korkmak’, örpe-~ürpe- fiil tabanına fiilden fiil türeten –(x)r- ekinin ulanmasıyla oluşmuştur. Örpe-~ürpe- fiil tabanının kökünde ȫr-~ör- ‘yükselmek, çıkmak, belirmek’ fiilini görürüz. Bu tabanın yapısında yer alan –pA- pekiştirme eki, yapı bilgisi çalışmalarında ihmale uğramış bir söz yapımı ögesidir. Ürper- fiilinin ikincil bir biçim olduğu, ȫr-~ör- kökünün tanıklığıyla anlaşılmıştır. Anahtar sözcükler: örper-~ürper-, ȫr-~ör- , -(x)r-, -pA-, köken bilgisi, söz yapımı.

The Origin of the Verb Ürper-Abstract: Örper-~ürper- 1. ‘to bristle, stand on end’; 2. fig. ‘to fear’, which is one of the oldest words of Turkish language, is formed with deverbal suffix –(x)r- added to örpe-~ürpe- verbalstem. In the root of the örpe-~ürpe verbal stem, we see the verb ȫr-~ör- ‘to rise’. Intensive suffix –pA- which is in this verbal stem’s structure is a word formation element which is ignored in morphological studies. It is concluded that the verb ürper- is a seconder form with the root ȫr-~ör- ‘s witness. Key words: örper-~ürper-, ȫr-~ör- , -(x)r-, -pA-, etymology, word formation.

* Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi/ANKARA [email protected]

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 83-97 ss.

Eski Türkçe çağndan beri tarihî ve çağdaş Türk dili alanlarnda

tanklanan ürper-~örper- fiili, köken açklanmas sağlam bir biçimde ortaya konmamş sözlerimizden biri olarak ilgi uyandrcdr. Tarihî ve çağdaş Türk dili alanlarndaki verilerin şğnda ürper- fiilinin sağlkl bir çözümlemesi mümkün görünmektedir.

Ürper-~örper- fiilinin yapsna ilişkin tartşmalarda başlca iki görüş ileri sürülebilir. Bu savlardan ilki ürper-~örper- fiilinin tasarlanmş bir ürp~örp kökünden oluş bildiren fiiller türeten +Ar- ekiyle geliştiğidir. Ancak tarihî ve çağdaş Türk dili alanlarnda Krg. ürp ‘tulumun cidarnda kalan kmz

Page 84: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

84

Erol Güngördü

posas’ (KrgS II:797) dşnda bir veriye rastlanmadğ gibi bu kelimenin de anlam bakmndan çözümlememize yardmc olmayacağ apaçktr. İkinci sav; ürpe-~örpe- fiilinin, nesnesiz fiiller türeten –(x)r- ekiyle genişlemiş bir biçim olduğudur. Bu ikinci sav kabul edilecek olursa –nitekim biz bu görüşteyiz- ürpe-~örpe- gövdesinin yapsnn da açklğa kavuşturulmas gerekir. Özünde ürp~örp+A- kuruluşlu bir yapdan söz edilemeyeceğine göre başka bir teklif söz konusu olmaldr.

Özünde Türkiye Türkçesi ağzlarnda görülen ürpe-~üpre- ‘birden korku, tiksinti duymak, ürpermek’ (DerSXII:4795), ürper-~örper- fiilinin bu tabandan geliştiğine güzel bir tanktr. Ürpe-~üpre- (göçüşmeli biçim) gövdesinin ür-[<AT hār- ‘üflemek, üfürmek’(TDBUÜ:185)] köküyle ilgilendirilmesi düşünülemez:ET ür- ‘üflemek’ (EDPT:195), Krh. ür- ‘üflemek’(DLT I:164, 337), ürül- 1. ‘şişmek, kabarmak’; 2. ‘üflenmek, şişirilmek’ (DLT I:195), Harz. ür- ‘üflemek’ (KE II: 684), ürül- ‘kabarmak, şişirmek’ (ME:198), Kpç. ür- (II) ‘üflemek’ (KpçTS:298), Çağ. ür-~hür- ‘üflemek’ (KİF: 709), ETT, Osm. ür- (I) ‘üfürmek, üflemek’ (TarS VI:4082-4083), ürül- 1. ‘üfürülmek, üflenmek’; 2. ‘şişirilmek’ (TarS VI:4083-4084), TT (ağ.) ür- (II) ‘üfleyerek şişirmek’ (DerS XI:4070), ürül- ‘şişmek, şişmanlamak’ (DerS XI:4071), ürgün ‘şişkin, dolu’ (DerS XI, 4069), TT üfür- 1. ‘dudaklar büzerek hzla nefes vermek, üflemek’; 2. ‘(rüzgâr) esmek’; 3. ‘üfleyerek bulunduğu yerden ileriye sürmek’; 4. ‘üfleyerek çalmak’ (MBTS III: 3265), Azb. üfür- ‘üflemek’ (AzbTS II:1175) , Tat. ür-~ör-‘üflemek, üfürmek’ (KW:121), Kzk. ür- ‘üflemek, soluk vermek’ (Kzk-TürkS:599), Kkalp. ür-1. ‘(rüzgâr) esmek’; 2. ‘üflemek, soluk vermek’ (KkalpTTS IV:414), Krç.-Malk. ür- ‘üflemek’ (Krç-MalkTS:423), Alt. ür- ‘üflemek’ (Alt-TürkS:197), Tel. ürgen ‘şişirilmiş, içi hava dolu’ (TelS:127), Şor. übür- ‘üfürmek, üflemek, esmek’(ŞorS:123), Hks. ür-‘üflemek’(Hks-TürkS:549).

Örpe-~ürpe- gövdesinin göçüşmeli biçimine Malatya ağznda rastlanr: üpre- ‘ekintopraktan yeşerip çkmak’ (DerS XI:4067) <ürpe-. İlgili ağzda bu veriye ilişkin örnek cümledeki ikilemeli kullanlş (üpre-kalk-), ȫr-~ör- ‘çkmak, yükselmek’ köküyle uyuşur niteliktedir: afyonlar üpremiş kalkmş (SDDIII:1433). Ayn kavram alannda yer alan şu tanklar da üpre- gibi ȫr-~ör- ( >ür-) fiilinden gelişmiş eş köklü şekillerdir: ürtmek 1. ‘taze filiz’; 2. ‘soğan cücüğü’, ürtmeklen- ‘sürgün vermek’ (DerS XI:4070), ürtmek ‘sürgün, filiz’ (DerS XII:4795), hürtmek~ürtmek ‘otlarn, sebzelerin, üzüm bağlarnn taze, sulu sürgünleri’ (Mers S:232), hörtmek ‘soğann tohuma kaçan ksm’ (DerS VII:2435) <*ür-t-~*ör-t- (pekiştirme eki) <ȫr- ./h/’ li biçimler, kök hece ünlüsünün uzunluğuna tank saylabilir. Ürtmek sözünün ör- ‘yükselmek’ köküyle ilişkilendirilmesi için ayrca bk. Gülensoy, 2007: 995-996.

Tarihî ve çağdaş Türk dili alanlarnda yaln /genişlemiş biçimleriyle yaygn olarak kullanlan ȫr-~ör-, örper-~ürper- fiilinin köküne şk tutar: ET

Page 85: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

85

Ürper- Fiilinin Kökeni

ör- ‘çkmak (yukar), yükselmek’ (EDPT:195), ör- ‘baş kaldrmak, isyan etmek (?)’ (OrhTG:251), ör- ‘yükselmek, (topraktan) çkmak, bitmek, yetişmek’, örit- ‘yükseltmek, beslemek, yetiştirmek’ (AY III:108), örle-‘yükselmek’ (EUTS:152) <örü ‘yukar, dik’ +le-, örtür- ‘çkarmak, yükseltmek’ (ETG:291), Krh. 1. ȫr- ‘(bulutlar) belirmek, çkmak, yükselmek’ (DLT I:173, 257); 2. ‘(koyunlar) otlağa çkmak, geceleyin otlamak’ (DLT I:173), örüş- ‘(bulut) belirmek’, örlen- ‘(bulut) yükselmek’ (OYTŞ:242), örle- ‘yükselmek, belirmek, çkmak’ (KB III:363), örü ‘yüksek, dik, üst’, örile- ‘böbürlenmek’ (OYTŞ:242) <ET öri ‘yüksek, vakur’ (EUTS:152), örün- ‘kalkmak, dikleşmek’ (DLT I:201), Harz. ör- ‘yükselmek, ayağa kalkmak’ (NF III:339), örke- ‘yükselmek’ (KE III:509) <ör-ke- (pekiştirme eki), örle- ‘yükselmek, çkmak, belirmek’(KE III:509) <örüle-,örü tur- ‘ayakta durmak, durmak’ (KTSV:215), öre ‘direk, sütun’ (KTSV:213)<ör-e, Kpç. ör- (II) ‘kalkmak’ (KpçTS : 211), ör- ‘yetişmek, (bitki) büyümek’ (KİF:599), örü tur- ‘ayakta durmak’, örü (I) ‘ayakta durmak’ (Kpç TS:212), örleş ‘tepe, yokuş’ (Kpç TS:212)<*örü+le-ş, ETT örü tur-/dur- ‘ayağa kalkmak, ayakta durmak’ (TarS V:3122-3127), örü ‘kalkk, dik’ (TarS V:3120), örü~öri ‘otlak, yaylm, mera’ (TarS V:3120-3121), Osm. örü kalk- ‘ayağa kalkmak’ (TarS V:3127), örü dur- ay. (EÇSOS:186), örü ‘çemen, çayr, otlak’ (a.y.)

TT (ağ.) ör- 1. ‘yükselmek; çkmak, belirmek’; 2. ‘(trtl, böcek vb. için) yürümek’; 3. ‘(sürü için) yanlamasna açlarak otlayp ilerlemek’; 4. ‘(çocuk için) emekleyerek dolaşmak’ (Çağbayr, 2009:464), örele- ‘(yeni yürümeye başlayan çocuk için) kimi zaman yürüyerek çoğunlukla da emekleyerek çevrede dolaşmak’ (Çağbayr, 2009:463),örü- ‘hayvanlar gece otlanmaya çkmak’, örüt-~yörüt- ‘hayvanlar otlatmaya çkarmak’, örüm~örü~örün ‘hayvanlarn gece otlanmas’ (MersS:298), örüm 1. ‘sürünün gece otlamas’; 2. ‘sürünün sabah erkenden otlamas’ (DerS IX:3353), örü-~örün- 1. ‘hayvanlar gece yaylmak, otlamak’; 2. ‘hayvanlar gece otlattktan sonra ağla sokmak’ (DerS IX:3354), örüş ‘yaylm, otlak’ (SDD III, 1118), örü (III) 1. ‘ayakta durma’; 2. ‘dik’ (DerS IX:3351), örüle- (II) ‘gece uyuyamayan kimse kalkmak’ (DerS IX:3353), örle- ‘yokuş yukar çkmak’ (SDD III:1116) <*örüle-, örükle- (I) ‘trmanmak’ (DerS XII:4627), örü kalk- ‘ayağa kalkmak’ (DerS IX:3352), ört- ‘(ördek) kalkmak, havalanmak’ (DerS XII:4627) <* ör-t- (pekiştirme eki), krş. azt-<az-, örelen- (II) ‘sallanmak, dalgalanmak’ (DerS IX:3345), örele- (IV) ‘(yeni yürümeye başlayan çocuk, keklik) seke seke yürümek’(DerS IX:3345) <ör-ele-(sklk eki), örmele- ‘çocuk emeklemek’ (SDD III:1116) <*ör-mele- (sklk eki), Azb. örü- ‘üreyip çoğalmak, türemek’ (Azb DL II:437), örü dur- ‘dirilmek, ayağa kalkmak; harekete geçmek’ (AzTDK:219), örüş ‘hayvanlarn otladğ alan, yer, mera, otlak’ (AzbTS II:947) Türkm. ȫr- 1. ‘bitmek, göğermek’; 2. ‘dökmek, meydana çkmak (yara, döküntü vb. için) ‘; 3. ‘tüy çkmak’; 4. ‘ayağa kalkmak’, ȫri ‘mera, otlak’,

Page 86: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

86

Erol Güngördü

ȫrüz- 1. ‘uyandrmak’; 2. ‘ürkütmek, kaçrmak’; 3. ‘ayağa kaldrmak’, ȫrŋe- ‘çoğalmak, nesli artmak’ (Türkm-TürkS: 507) <*ȫrüŋ+e- <*ȫrüŋ <*ȫr-ü-ŋ, ȫre ‘evin içinden geçen direk’, ȫr tur-/gal- ‘ayağa kalkmak, doğrulmak’ (Türkm-TürkS:506) <ȫrü, Krg. ör-~örü- ‘emeklemek, (kütle hâlinde) yukarya doğru çkmak’, örüş ‘avul yaknndaki otlak, mera’, örmele- ‘trmanmak, emeklemek’ (KrgS II:615), örçü- ‘üremek, gelişmek’ ösüp örçüp~önüpörçüp ‘büyüyüp gelişerek’ (KrgS II:614) <*ör-çü-, Kzk. ör- (II) 1. ‘(hayvanlar) otlağa çkmak, yaylmak, otlamak’; 2. mec. ‘hep birden, topluca hareket etmek’ (Kzk-TürkS:430), örle- 1. ‘yukar doğru çkmak’; 2. ‘yükselmek, havalanmak’; 3. mec. ‘ilerlemek, gelişmek’ (Kzk-TürkS:431), Kkalp. ör- 1. ‘(hayvanlar) otlağa çkmak, yaylmak’; 2. ‘(kurt, kurtçuk) trmanmak’ (KkalpTTS IV:62), Krç.-Malk. öre ‘dik, yüksek’, örele- 1. ‘trmanmak’; 2. ‘endişelenmek’, örçü- ‘büyümek, yetişmek’ (Krç-MalkTS:317), örleş ‘otlak’, örü ‘dik, yokuş’, örümle- ‘trmanmak, yukar çkmak’, örüş 1. ‘yokuş’; 2. ‘srt, tepe’, örüşlü ‘çayrl, otlu’ (Krç-MalkTS:318), YUyg. örkeş ‘kabaran dalga, dalga’ (<*ör-ke-ş), öre ‘dik, tepe, yokuş’, örlet- ‘yükseltmek; (koyunlar) dağ yamacna sürmek’ (YUygTS:306), örmele- ‘emeklemek, trmanmak’ (YUygTS:307), Özb. örlÊ- ‘çkmak, yükselmek’, örmÊlÊ- ‘trmanmak, yürümek (hayvan)’ (Özb-TürkK:126), Alt. örölö- ‘yükselmek’ (Alt-TürkS:144) <örö ‘yukar, ileri’ <*örü, Tel. örlön- ‘büyümek (insan, hayvan, bitki)’(TelS:80) <örö ‘yukar, yukar doğru’, Hks. öörle- ‘yukar çkmak, yükselmek’ <öör ‘yukar’ (<*öörü), öörlen- 1. ‘yükselmek, gururlanmak’; 2. ‘yukar çkmak, yükselmek’, öörele- ‘yukar çkmak’ <ööre ‘yukar, yukarya’ (Hks-Türk S:337), Şor. örle- 1. ‘yukar çkmak, yükselmek’; 2. ‘güneş doğmak,güneş çkmak’, öre ‘yukar, yukarya ’(ŞorS:73), Tuv. örü ‘yukar, yukarda’ (TuvTS:86).

Eski Türkçe ve Orta Türkçe çalşmalarnda ürper- ve onunla eş tabanl türemelerin söz baş ünlülerinin /ö/ mü /ü/ mü okunmas gerektiği önemli bir sorun olarak belirir. Nitekim sunacağmz örnekler, bu hususa ilişkin tutum farkllklarn gözler önüne serer. Biz ȫr-~ör- kökünün tanklğnda /ö/’lü okumalarn doğru olacağ inancndayz. Bu anlayşla Kaşgarl’daki verileri /ö/ okuyuşuyla vermeyi yeğledik:

ET ü(r)per- ‘(tüy) ürpermek’ (OTWFII:537), Krh. örper- ‘(tüy) ürpermek’: takagu örperdi “Horoz dövüşmek için tüylerini kabartt”, ann yìŋi örperdi “Onun (adamn) bedeni diken diken oldu”, örper- ‘kabarmak, diklenmek’ : er örperdi “Adam öfkesinden ya da dövüş için kabard, diklendi” (DLT I:217), Harz. ürpert- ‘ürpertmek’, üpert- ay. (ME:197) <ürpert-, örper- ‘(saç için) dağnk, karmakarşk olmak’ (NFIII:339), Kpç. ürper- ‘kaşmak’ (Kpç TS:298), ETT ürper-‘ürpermek’ (KurT:605) için bk. ditreyü ürper- ‘ürpermek, titremek’ (KurT:159), ditre- ‘sarslmak, titremek’ (a.y.), Osm. ülper- ‘(tüy) ürpermek’ (TarS VI:4067) <ürper-, TT ürper- 1. ‘üşüme, korku, endişe, ürkme vb. gibi sebepler yüzünden vücuttaki tüyler dikilip deri nokta

Page 87: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

87

Ürper- Fiilinin Kökeni

nokta kabarmak’; 2. ‘titremek, sarslmak’; 3. mec. ‘korku, kayg ve kuşku veren bir şeyden, hoşa gitmeyen ürkütücü bir ihtimalden dolay endişe duymak, korkuya kaplmak, korkmak’ (MBTS III:3271), ürperti 1. ‘vücuttaki tüylerin dikilip derinin nokta nokta kabarmas durumu’; 2. ‘korku, kayg, kuşku vb. durumlardan endişe duyma hali’, ürpert- ‘ürpermesine sebep olmak’ (MBTS III:3272), tüyleri ürper- 1. ‘tüyleri diken diken olmak’; 2. mec. ‘dehşet içinde kalmak, büyük bir korku duymak’ (MBTS III:3219), TT. (ağ.) ürper- ‘korkmak’ (DerS XI:4070), örper- ‘ürpermek’ (DerS IX:3349), Azb. ürper- ‘ürkme veya üşüme neticesinde tüyleri dikilip deride iğne gibi kabarmak’, tükleri (eti, bedeni, endam) ürper- ‘tüyleri diken diken olmak, derisi kabarmak (korku, heyecan vs.den dolay)’ (AzbTS II:1182), irpe ‘ürperti’, irpΨ get- ‘ürpermek’ (AzbTS II:709).

Gülensoy’un kapsaml çalşmasnda da ürper- fiili, ör- ‘yükselmek’ köküyle birleştirilir (2007:995-996).

Bodrum ağzndan derlenmiş şu ilgiye değer tank, ürper-~örper- fiiliyle birleştirilebilir: hörpül- ‘dikleşmek, diken diken olmak’: tüylerim hörpüldü (DerS VII:2435). Bu fiil, hörpe-r->hörpe-l- (benzeşmezlik) >hörpü-l- gelişmesine bağlanabileceği gibi hörpe-l->hörpü-l- şeklinde bir yuvarlaklaşmaya da uğramş olabilir.

Ürper-~örper- (<Ārper-) fiilinin yapsnda yer alan -(x)r- eki, ulandğ nesnesiz tabanla eş anlaml oluş fiilleri türeten bir ektir: ET süçir- ‘tatllaşmak’ (OTWFII:535) <süçi- ‘tatllaşmak’,ET talpr- ‘kanat çrpmak’ (OTWFII:537) <talp- ‘kanat çrpmak’, Krh. ylr- ‘lmak, az snmak’ (DLT I:179; DLT II:283) <yl- ‘lmak’, yunçr- ‘kötüleşmek’ (DLT III:98) <yunç- ‘kötüleşmek’ (DLT II:281; DLT III:303). –(x)r- eki için ayrca bk. OTWF II:535-541; Orh TG:96.

Örpe-~ürpe- gövdesinde de korunan –pA- eki ise Türkçe ek varlğnn tannmamş üyelerinden olup pekiştirmeli fiiller türeten bir ektir:ETT çalpan- ‘çalkanmak’ (TarS II:819) <çal- ‘vurmak, çarpmak, atmak’, TT (ağ.) çalpa- ‘yumurta ile unu çarpmak, kaşkla çarparak karştrmak, çalkamak’ (MersS:78) <çal- ‘karştrmak, yemeği karştrarak pişirmek’,Krç-Malk. kypa- ‘kesmek, doğramak’ (Krç-MalkTS:263) <ky- ‘kesmek, krpmak’, Krç.-Malk. çaypal- ‘dalgalanmak, çalkalanmak’ (Krç-MalkTS:171) <*çay-, krş. çayka- ‘çalkalamak, sallamak’ (a.y.), Kpç. çayhal- (I) ‘fşrdamak, çağlamak, uğuldamak’, çayhal- ‘kmldanmak, oynatlmak’ (Kpç TS:47) <çay-ka-l-<*çay- <ET yay- ‘sallamak, sarsmak’ (ETG:310), Krh. yay- 1. ‘sallamak, çalkamak’; 2. mec. ‘(gönül için) meylettirmek’ (DLT III:245, 246, 247), Türkm. sürpe- ‘sürekli sürtmek’(Türkm-TürkS:583). –pA-ekine ilişkin daha geniş bilgi için bkn. Güngördü 2009: 42-44.

Page 88: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

88

Erol Güngördü

Örpe-~ürpe- (<örpe-) tabannn iştaş çats DìvÀnu LugÀti’t-Türk’te eren örpeşdi “Yiğitler birbirlerine karş kabard”, eren arg örpeşür “Yiğitler birbirine karş iyice kabaryor, birbirlerini kzştryorlar” (I:229,230) tanklaryla belirlenir. Bu fiilin Atalay, Erdal (OTWF II:537) ve Clauson (EDPT:199) tarafndan, ürper- gelenekli okuyuşuna koşut bir biçimde ürpeş- olarak okunuşuna karşlk T. Tekin’in örpeş- (OYTŞ:242) biçimini yeğlemesi, fikrimizce söz konusu fiilin kökünü açklamaya imkan verişiyle daha doğru bir okuyuştur. DìvÀnü LugÀti’t-Türk’te yaln biçimde tanklanmayan örpe- fiilinin oldurumlu kullanlş da tespit edilir: er başn örpetti “Adam başn (saçlarn) kabartt”(I:260).

Örpe-~ürpe- tabannn sonucu bir niteliği veren ürpek~örpek türemesi, Ār-~ör- köküyle uygunlaşan anlam gelişmeleriyle gerek tarihî Türk dili alannda gerekse çağdaş Kpçakça alannda karşmza çkar: Krh. örpek ‘(tüyleri) ürpermiş, kabarmş (insan ya da hayvan için)’ (DLT I:103) <*örpe-k, Harz. örpek ‘dolaşk (saç)’ (NFIII:339), Kpç. ürpek ‘kvrck, karşk’ (KpçTS:298), üprek ‘ürpermiş (saç)’ (İrşM:296 b/5) <ürpek, Osm. ürpek ‘ürpermiş (saç)’ (TarS VI:4083).Krg. ürpök ‘ürpermiş (saç)’, ürpök çaç ‘kabark saç, kabark saçl’ (KrgS II:797) <ürpek, Kzk. ürpek 1. ‘yeni tüylenmeye, büyümeye başlayan (kuş yavrusu)’; 2. ‘dağnk, karşk (saç)’ (Kzk-TürkS:600), ürpek şaş ‘dik saç’ (KzkTS:298), Kkalp. ürpek ‘dağnk (saç için)’, ürpek baş ‘saç dimdik baş’, ürpeklen- ‘ürpek olmak, (saç) dimdik olmak, dikleşmek’ (Kkalp TTS IV:415).

Sadece Krgz Türkçesinde rastlanan ürpöŋdö- fiili de ürpek’le eş tabanl bir türemedir: Krg. ürpöŋdö- ‘horozlanmş, hiddetlenmiş görünüşte bulunmak’ (KrgS II:797), ürpöŋdö- 1. ‘(saçlar) ürpermiş, kabarmş görünüşte olmak’; 2. ‘kzmak, hiddetlenmek’ (KrgTTS:663) <*ürpöŋle- <*ürpöŋ <*ürpeŋ <*ürpe-ŋ <*ürpe-. Fiilin bildirdiği eylemin sonucu nitelikler türeten –ŋ eki için bk. Krg. uyaŋ 1. ‘çekingen, sklgan, psrk’; 2. ‘yumuşak, nârin, nazik’ (KrgS II:790) <*uya-ŋ <*uya-, bk. uyal- ‘utanmak’ (KrgS II:789), süyröŋ‘sürüklenen’ (KrgS II:674) <süyrö-‘sürüklemek, yerde çekerek götürmek’. –(x)ŋ ekinin Eski Türkçedeki durumu hakknda bk. OTWFI:337-338; Clauson, 1967:24.

Krg. ürpögöy, ürpek genişlemesi bir veri olarak görülmelidir: ürpögöy ‘karşk, dağnk (saç, tüy)’ (KrgTTS:663) <*ürpököy <*ürpek+ey; yap bakmndan krş. alagay ‘patlak gözlü’ (KrgS I:19) <*alakay <*alak+ay <alak ‘dşar frlamş, çkk (gözler hakknda)’, apakay ‘beyaz, apak’ (KrgS I:36) <apak+ay <apak~appak ‘büsbütün ak, bembeyaz’, coloy ‘adet, nizam’ (Krg S I:222) <colay <col+ay <col 1. ‘yol’; 2. ‘tertip, adet’ (KrgS I:220).

Tarihî Türk dili alannda +Ay eki için yeterince tank vardr: Harz. küçey ‘zor, güç’ (ME:153) <küç ‘güç, kuvvet’, yükey ‘yüksek, yüce’ (ME:213)

Page 89: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

89

Ürper- Fiilinin Kökeni

<*yük+ey, krş. TT yüksek <*yük+se-k, Krh. yükse- ‘yükselmek, uzamak’ (KBIII:561), Kpç. terkey ‘tez, çabuk’ (KpçTS:271) <terk ‘hzl, çabuk’, Krh. oŋay ‘kolay’ (DLT I:41) <oŋ‘kolay’, Osm. kuzey ‘güneş görmeyen yer’ (TarS IV:2763) <kuzay <kuz+ay <kuz ‘güneş görmeyen serin yer’.

Örpe-~ürpe- tabanl şu ilgi uyandrc sözler de şüphesiz Ār-~ör- köküyle ilişki kurmay gerektirir: Harz. ürper-‘pürçeklenmek’ (ME:197) <*ürpe-r-, ürpek ‘saçak, püskül’ (ME:197) <*ürpe-k,üpürcük ‘saçak, püskül’ (ME:197) <*ürpercük <*ü(r)pe-r+cük, Türkm. üpürcük ‘kumaşn yüzünde veya kenarndaki iplik uçlar, hav, saçak’ (Türkm-Türk S:656), Azb. (ağ.) üpbecik ‘kabarck’ (AzbDL II:601) <*üppecik <*ürpe-r+cik, krş. Harz. kaparçuk ‘kabarck’ (NF III:199), Kpç. kabarçuk ‘kabarck’ (Kpç TS:121) <*kÀpar+çuk <*kÀp-ar <*kÀp-, Osm. kabarck ‘yankara, şarbon, kara kabarck’ (TarS IV:2146), ETT kabar kabar ol- ‘yer yer kabarmak’ (TarS IV:2146,2147), *kÀp- ‘şişmek, kalkmak, kabarmak, büyümek’ için bk. Krh. kapa ‘kalkmş, kabarmş’ (DLT III:217) <*kÀp-a, kapar- ‘kabarmak, şişmek’ (DLT II:71) <*kÀpa+r-, ETT kaba ‘büyük, iri, kocaman’ (DerS IV:2143), TT(ağ) gaba (III) ‘kaln, şişman’ (DerSVI:9), Türkm. gÀba 1. ‘büyük’; 2. ‘çok’, gabar- 1. ‘(tomurcuk) kabarmak, şişmek’; 2. ‘(yanak) kabarmak, şişmek’; 3. ‘kabarck çkmak, su toplamak’; 4. mec. ‘çalml bir tavra girmek, kurum satmak’(Türkm-TürkS:215), Hks. hapç- ‘şişip irinleşmek’ (Hks-TürkS:147) <*kap-ç- <*kap- <*kÀp-. Kpç. örpek ‘mzrağn ucundaki tuğ, develerin boynundaki kotaz’ (Kpç TS:212), TT (ağ.) örpek ‘büyük mantar’ (DerS IX:3349), ürpek ‘maz ağaçlar üstündeki tüylü nesne’ (DerS XI:4070), Azb. örpek ‘başörtü’ (AzTDK:219), örpek 1. ‘kadnlarn başlarna örttükleri büyük başörtüsü (ipek veya pamuklu vs.); 2. mec. ‘örtü’ (AzbTS II:946), Türkm. ürpük ‘hal, kumaş, baş örtüsü vb. nesnelerin kenarndaki iplik uçlar, saçak’ (<*ürpek), ürpüncek ‘baş örtüsünün kenar’ (Türkm-TürkS:656) <ürpün-cek <ürpün- ‘başörtüsü takmak’ <*ürpe-n <*örpe-n-, TT (ağ.) ürpelek 1. ‘darmadağnk (saç için)’: ürpelek saçl; 2. ‘aln beyaz nişanl hayvan’ (AD II:136), Kzk. üpelek ‘kamş vb. bitkilerin ucundaki püskül, saçak’ (Kzk-TürkS:599), Kkalp. üpelek ay. (KkalpTTS IV: 413) <*ürpelek <*ürpe-(e)le-k <*örpe-(e)le-k krş. TT yatalak <yat-alak <yat-. TT (ağ.)ürlük ‘başörtüsü’ (DerS XI:4070)de örpek (yuk. bk.) gibi Ār-~ör- kökünden gelişmiş bir biçim saylmaldr.

Eski Türkiye Türkçesinde tesadüf olunan ürpeleş- ‘kaynaşmak, harekete gelmek’: İskender leşkeri dah yerlerinden durup ürpeleşti (TarS VI:4083) ile Zonguldak ağzndan derlenen ürbelen- ‘karşmak, bozulmak, krlmak, zedelenmek’ (DerS XI:4067), ürbelen- ‘bozulmak, zedelenmek’: bu atn tüyü ürbelenmiş, kalbim sana karş ürbelendi (SDD III:1433) fiillerinin, eş tabanl ve eş ekli genişlemeler olduklar bellidir: ürpeleş- <*ürpele-ş-, ürbelen-<*ürpele-n- <*ürpele- <*ürpe-(e)le- (sklk eki) <*örpe-(e)le-. Ayrca

Page 90: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

90

Erol Güngördü

ürpeleş- fiilinin dur- ‘kalkmak’ ile birlikte kullanlş dikkat çekicidir. Yine Sivas ağzndan derlenmiş ürber- ‘bir sav kantlamak için boşuna çalşmak’ (DerS XI:4067) de ancak Ār-~ör- köküyle ilgilendirilebilir: ürber- <*ürpe-r- <*ürpe- <*örpe- <*Ār-~ör-; krş. Azb. örü dur- ‘dirilmek, ayağa kalkmak, harekete geçmek’ (Az TDK:219). Ürbelen- fiilinin somut ve soyut anlatşlar kullanlş şaşrtc değildir. Nitekim Ār-~ör- köküyle bu kökten gelişen örit- fiili, erkenden somuttan soyuta geçişin güzel örnekleridir: ET ör- ‘(düşünce) belirmek’: köŋlümde nça saknç ördi (EDPT:195), örit- ‘yükselmek, (fikir) beslemek’ (ETG:290) <ör-i-t-(pekiştirme eki) <ör- ‘yükselmek’.

Ör-~ör- kökünden gelişmiş +Ay-ekli türemeler, Oğuz alannda değil Kpçak ve Karluk alanlarnda gözlemlenir: Krg. ürpöy- 1. ‘dağnk, karşk olmak’; 2. ‘korkmak, ürkmek’ (Krg TTS:663), ürpöy-~ürpüy-‘horozlanmak, hrslanmak, kzmak’ (KrgS II:797) <*ürpöğöy <*ürpögöy <* ürpököy <*ürpök+Ay- <ürpök ‘ürpermiş (saç)’ <ürpek. Dudak çekimine girmeyen ürpüy- biçimi, ürpöy- >ürpüy- gelişmesinin sonucu olmaldr; cün ürpüyt- ‘tüy ürpertmek’(a.y.). Kzk. ürpiy- 1. ‘(saç) dağnk, karşk olmak’; 2. mec. ‘titremek, çok üşümek’; 3. mec. ‘korkmak, ürkmek’ (Kzk-TürkS:600), ürpiy- 1. ‘korkmuş, ürkmüş gibi durmak’; 2. ‘(saç) karşk ve dik olmak’ (KzkTS:298) <*ürpiğiy- <*ürpigiy- <*ürpikiy- <*ürpik+ey- <*ürpik~ürpek ‘dikleşmiş, dağnk (saç)’ (KzkTTS II:440), ürpiyis- ‘korkmuş, heyecanlanmş vaziyette bulunmak’ (KzkTS:298) <ürpiy-i-ş-, Kkalp.ürpey- 1. ‘(saç, tüy) dağnk, karşk olmak’; 2. ‘kormak, ürkmek’ (KkalpTTS IV:415), Kry. ürpÊy- ‘ürpermek, tüyleri diken diken olmak’ (KryS:116). Ürper- fiili, Karluk alannda kökündeki uzunluğun tanğ olarak /h-/ ön türemelidir: YUyg. hürpey- 1. ‘(saçlar) karmakarşk olmak’; 2. ‘tiksinmek’, hürpeyt- 1. ‘saçlarn karmakarşk yapmak’; 2. ‘tiksindirmek’ (YUygTS:159), Özb. ýurpÊy- ‘dik hâl almak, ürpermek’ (Öztürk, 1997:27).

Kazak, Krgz ve Karakalpak Türkçelerinde oluş fiilleri türeten +Ay- ekli türemelerin bir bölümü, ürpek+Ay- >ürpey- gelişmesinde olduğu gibi, büzülmeye uğramş biçimlerdir: Krg. ülüy- ‘(lâmba) çok zayf şk vermek’ (KrgS II:794) <*ülüŋöy <*ülüŋ+ey-, ülüŋdö- ay. <*ülüŋ+le-, krş. TT (ağ.) ülüz ‘güçsüz şk’ (DerS XI:4065), Krg. clmay- ‘gülümsemek’ (Krg S I:210) <clmaŋ+ay-, clmaŋ et- ‘gülümsemek’(a.y.) Kzk. ülkey- 1. ‘büyümek, gelişmek’; 2. ‘genişlemek, hacmi artmak’ (Kzk-TürkS:597) <*ülken+ey- <ülken ‘büyük, iri, kocaman’, Kzk. iymiy- ‘eğilmek, eğik hale gelmek’ (KzkTS, 120) <*iymey- <*iymegey- <*iymek+ey- <iymek ‘eğik’, Kkalp. jmy- ‘gülümsemek’ (KkalpTTS II:234) <*jimŋy- <*jmŋ+ay-<bk. jmŋla- ‘gülümsemek’, kişirey- 1. ‘derecesi düşmek’; 2. ‘küçülmek’ (KkalpTTS II:357) <*kişiregey- <*kişirek+ey- <kişirek ‘ufak, daha küçük’.

ürpeleş- fiilinin dur- ‘kalkmak’ ile birlikte kullanlş dikkat çekicidir. Yine Sivas ağzndan derlenmiş ürber- ‘bir sav kantlamak için boşuna çalşmak’ (DerS XI:4067) de ancak Ār-~ör- köküyle ilgilendirilebilir: ürber- <*ürpe-r- <*ürpe- <*örpe- <*Ār-~ör-; krş. Azb. örü dur- ‘dirilmek, ayağa kalkmak, harekete geçmek’ (Az TDK:219). Ürbelen- fiilinin somut ve soyut anlatşlar kullanlş şaşrtc değildir. Nitekim Ār-~ör- köküyle bu kökten gelişen örit- fiili, erkenden somuttan soyuta geçişin güzel örnekleridir: ET ör- ‘(düşünce) belirmek’: köŋlümde nça saknç ördi (EDPT:195), örit- ‘yükselmek, (fikir) beslemek’ (ETG:290) <ör-i-t-(pekiştirme eki) <ör- ‘yükselmek’.

Ör-~ör- kökünden gelişmiş +Ay-ekli türemeler, Oğuz alannda değil Kpçak ve Karluk alanlarnda gözlemlenir: Krg. ürpöy- 1. ‘dağnk, karşk olmak’; 2. ‘korkmak, ürkmek’ (Krg TTS:663), ürpöy-~ürpüy-‘horozlanmak, hrslanmak, kzmak’ (KrgS II:797) <*ürpöğöy <*ürpögöy <* ürpököy <*ürpök+Ay- <ürpök ‘ürpermiş (saç)’ <ürpek. Dudak çekimine girmeyen ürpüy- biçimi, ürpöy- >ürpüy- gelişmesinin sonucu olmaldr; cün ürpüyt- ‘tüy ürpertmek’(a.y.). Kzk. ürpiy- 1. ‘(saç) dağnk, karşk olmak’; 2. mec. ‘titremek, çok üşümek’; 3. mec. ‘korkmak, ürkmek’ (Kzk-TürkS:600), ürpiy- 1. ‘korkmuş, ürkmüş gibi durmak’; 2. ‘(saç) karşk ve dik olmak’ (KzkTS:298) <*ürpiğiy- <*ürpigiy- <*ürpikiy- <*ürpik+ey- <*ürpik~ürpek ‘dikleşmiş, dağnk (saç)’ (KzkTTS II:440), ürpiyis- ‘korkmuş, heyecanlanmş vaziyette bulunmak’ (KzkTS:298) <ürpiy-i-ş-, Kkalp.ürpey- 1. ‘(saç, tüy) dağnk, karşk olmak’; 2. ‘kormak, ürkmek’ (KkalpTTS IV:415), Kry. ürpÊy- ‘ürpermek, tüyleri diken diken olmak’ (KryS:116). Ürper- fiili, Karluk alannda kökündeki uzunluğun tanğ olarak /h-/ ön türemelidir: YUyg. hürpey- 1. ‘(saçlar) karmakarşk olmak’; 2. ‘tiksinmek’, hürpeyt- 1. ‘saçlarn karmakarşk yapmak’; 2. ‘tiksindirmek’ (YUygTS:159), Özb. ýurpÊy- ‘dik hâl almak, ürpermek’ (Öztürk, 1997:27).

Kazak, Krgz ve Karakalpak Türkçelerinde oluş fiilleri türeten +Ay- ekli türemelerin bir bölümü, ürpek+Ay- >ürpey- gelişmesinde olduğu gibi, büzülmeye uğramş biçimlerdir: Krg. ülüy- ‘(lâmba) çok zayf şk vermek’ (KrgS II:794) <*ülüŋöy <*ülüŋ+ey-, ülüŋdö- ay. <*ülüŋ+le-, krş. TT (ağ.) ülüz ‘güçsüz şk’ (DerS XI:4065), Krg. clmay- ‘gülümsemek’ (Krg S I:210) <clmaŋ+ay-, clmaŋ et- ‘gülümsemek’(a.y.) Kzk. ülkey- 1. ‘büyümek, gelişmek’; 2. ‘genişlemek, hacmi artmak’ (Kzk-TürkS:597) <*ülken+ey- <ülken ‘büyük, iri, kocaman’, Kzk. iymiy- ‘eğilmek, eğik hale gelmek’ (KzkTS, 120) <*iymey- <*iymegey- <*iymek+ey- <iymek ‘eğik’, Kkalp. jmy- ‘gülümsemek’ (KkalpTTS II:234) <*jimŋy- <*jmŋ+ay-<bk. jmŋla- ‘gülümsemek’, kişirey- 1. ‘derecesi düşmek’; 2. ‘küçülmek’ (KkalpTTS II:357) <*kişiregey- <*kişirek+ey- <kişirek ‘ufak, daha küçük’.

Page 91: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

91

Ürper- Fiilinin Kökeni

Kzk. ürpi türpi ‘tarumar, karşk, darmadağnk’ (Kzk-TürkS:600) ikilemesinde yer alan ürpi sözü, ürper-~örper- fiiliyle köktaştr: ürpi <*örpi <*Ār-pi <Ār-. Bu sözdeki –pi eki için bk. Kzk. salp ‘sarkk, sarlmş’ (Kzk-TürkS:464) <sal-p- <sal- 1. ‘bir nesneyi herhangi bir yere yerleştirmek, koymak’; 2. ‘ev, inşaat yapmak’; 3. ‘göndermek, yollamak’; 4. ‘ekin ekmek, yetiştirmek’ (Kzk-TürkS:462). Sal- ‘sarkmak, sallanmak’ için bk. salakta- 1. ‘sarkmak, sarkk olmak’; 2. ‘boş, avare dolaşmak’(<salak+la-), salaŋda- ‘sarkmak, sarkk olmak’ (Kzk-Türk S:462) <salaŋ+la-, salpaŋda- 1. ‘sarkmak, sallanmak’; 2. mec. ‘avare dolaşmak’(Kzk-Türk S:464)<salpan+la-, Krç-Malk. salp 1. ‘sarkk, sönük’; 2. ‘iç sknts, keder, mahzunluk’(Krç-MalkTS:328) <sal- ‘koymak’ (Krç-MalkTS:326), saln- ‘sarkmak’ (Krç-MalkTS:327), ETT sal- ‘sallamak’ (TarS V:3283,3284), Harz. sal- ‘koymak, sermek; brakmak, terk etmek; sallamak’ (NF III:360), Çuv. sul- ‘başn sallamak, baş ile selam vermek, sallamak’ (Çuv-Türk S:192) <sal-, Krh. yalp ‘yass, enli, derinliği olmayan’ (DLT III:30) <*yal-p, TT (ağ.) yalpak ‘yass, düz, kaygan’ (DerS XI: 4149) <*yal-pa-k, Kzk. jalpak 1. ‘uçsuz, bucaksz, engin’; 2. ‘yass, yayvan, yalpk’ (Kzk-TürkS:157), Krg. calp ‘umumî’, calpaŋda- 1. ‘yasslanmak’; 2. ‘geniş ve maharetsizce hareketler yapmak’ (KrgS I:170) <calpaŋ+la-, calpy- ‘yasslanmak, ezilmek’ (a.y.) <calp+ay-, calpaktk ‘yasslk’ (KrgS I: 169), Türkm. yalpak ‘sğ’ (Türkm-TürkS: 673) <*yal-.

Ayn ikilemenin ikinci üyesi türpi (<*tür-pi), Ār-~ör- köküyle eş anlaml tür- ‘kaldrmak’ fiilinden türemiş bir biçimdir: Kzk. tür- (II) ‘svamak, kvrmak’ (Kzk-TürkS:564), türik (II) ‘kalkk, kaldrlmş, katlanmş, dürülmüş’, türiŋki ‘yukar doğru kvrlmş, kaldrlmş, kalkk’ (Kzk-TürkS:565), türikerin ‘kaln dudakl’ (KzkTS:282), Kkalp. tür- ‘kaldrmak, kvrmak’ (KkalpTTS IV:367). Ayn kökten gelen şu fiil de ürper-~örper-(<*Ārper-) fiiliyle ayn kavram alanndandr: Kzk. türşik- ‘tüyleri ürpermek, diken diken olmak’ (Kzk-TürkS:565), Kkalp. türşik- ay. (KkalpTTS IV:368) <tür-çi-k-; yap bakmndan krş. Krh. tewçi- ‘seyrekçe dikmek’ (DLT III:276) <tew- ‘eti şişe saplamak, dizmek’ (DLT I:401; DLT II:15), Krg. clc- ‘kmldamak, hareket etmek’ (KrgS I:209) <cl- ‘hareket etmek, kmldamak; emeklemek; yere doğru fazla eğilerek yürümek’, Krç.-Malk. kebçi- ‘kurumak’ (Krç-MalkTS:251) <keb- ‘kurumak’.Fiilden fiil türeten –CI- ekine ilişkin bilgi almak içib bk. Güngördü 2004:770-780.

TT (ağ.) örceleş- ‘(tüy) ürpermek’ (DerS IX:3343), Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nden örcesine gel- ‘tüyleri diken diken olmak, tüyleri ürpermek (vücut tüyleri ve sakal hakknda; Tatarca): cümlemiziŋ tügleri ve sakallar örcesine gelir yaènì tüglerimiz ülperir (EÇSOS:186), YUyg. öre tur- ‘(saç) ürpermek’: çΨçim öre turdi (YUyg TS:306) sözleri de örper-~ürper- fiilinin köküne şk tutan ilgi çekici verilerdir. Bozulmuş biçim saydğmz örsgars ol-

Page 92: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

92

Erol Güngördü

‘tüylü bir şeyin tüyleri karmakarşk olmak’ (DerS IX:3349) birleşik fiili de Ār-~ör- köküyle ilgilidir; krş. garsala- ‘karştrmak’ (DerS IX:3349) <*garsa-(a)la- <*garsa- <*gar-sa- <gar- ‘karştrmak’, garcaş- (I) ‘karşmak, birbirine girmek’ (DerS VII:1921) <gar-‘karşmak, birbirine girmek’ <kar-, örceş- (II) ‘birbirine dolaşmak, karşmak’:saçlarm birbirine örceşmiş (DerS IX:3343), örneştir- (I) ‘karştrmak, dolaştrmak’ (DerS IX:3349) <*örün+e-ş-tir- <*örün <*ör-ü-n <Ār-~ör-, hörse-~hörze- ‘yumak ya da makaradaki iplik gevşeyip dolaşmak’, hörset- ‘masuradaki ya da yumâk halindeki ipliği dolaştrmak’ (DerS VII:2435) <Ārse- <Ār-, ürk- (III) ‘srçan denilen iğden çkma bükülmüş iplik topağ birbirine karşmak, dolaşmak’ (DerS XI:4069) <ür-k-(pekiştirme eki) <*ür- <Ār~ör-.

Örceş-, garcaş- fiillerindeki –caş- eki için bk. ETT karcaş- ‘karşmak, birbirine girmek, karmakarşk olmak’ (TarS IV:2287-2289), karş katş ‘karmakarşk’ (TarS IV:2308) < kar-(II) ‘karştrmak, katmak, birleştirmek’ (TarS IV:2315-2318), Türkm. bürceş- ‘buruşmak, krşmak’ (Türkm-TürkS:91) <bür- 1. ‘buruşturmak, krştrmak, çatmak’; 2. ‘büzmek’, gerceş- ‘gerginleşmek’ (Türkm-TürkS:252) <ger- ‘germek, çekmek’.

Türkiye Türkçesi ağzlarndaki tülper-~tülber-, ürper-~örper- fiiliyle eş anlaml ve eş yapl bir kelime olarak görülebilir: tülber- ‘esintiden, taranmamaktan saç dolaşmak, kabarmak’ (DerS X:4006), tülper- ‘titreyerek tüyleri diken diken olmak, ürpermek’ (DerS X:4008), tülber- ‘yel etkisiyle saç kabarmak, dağlmak’ (DerS XII:4777), tülber-‘saç kabarmak, darmadağnk olmak’ (MersS:367) <*tül-pe-r- <*tül-, krş. tülbür~tülpür ‘dağnk, karşk saç: Iraz tülbürünü topla (DerS X:4006), tülber~tülbür ‘saç darmadağnk, karmakarşk, kabark: yat tülberim yat, ne saŋa galacak, ne baŋa (MersS:367), tülbür ‘saç dağnk’ (DerS XII:4777) <*tüpler <*tül-pe-r. Ayrca bk. tülü (IV) ‘dağnk, kabark (saç vb. şeyler için)’ (DerS X:4008) <*tül-ü, tüler- (III) ‘karmakarşk olmak’: saçlarm tülerdi (DerS X:4008) <*tül-e-r-, tülüş~tülüşmen ‘kabark, karşk saç’ (DerS X:4009) <*tül-üş, *tülüş+men, tülerük ‘üşümüş, donmuş’ (DerS X:4008) <tüler-ük, tülek ol- ‘ocak başndan kalkmamak, soğuğa dayanksz olmak’ (DerS XII:4777) <*tül-ek, anlamca krş. ürper-, tüyü dülek dülek ol- ‘tüyü diken diken olmak’ (Mers S:368) <*dül-ek <*dül-. Tarihî ve çağdaş Türk dili alanlarnda tanklanmayan *tül-~*dül-, ‘kalkmak, kabarmak’ anlamnda bir fiil olmaldr.

ETT tül ‘tüy’ (Marz:439) sözü, tülper-~tülber- fiilinin kökenine şk tutmaktan uzak olduğu gibi tasarlanmş *tül-~*dül- fiilinin tür- (yuk. bk.) ile ilgilendirilmesi de mümkündür. Nitekim Harezm Türkçesi’nde tanklanan töl- fiili ve onunla anlamdaş tör- fiili, bu birleştirmenin güzel bir örneğini oluştururlar: Harz. töl- ‘kazmak, delmek’(KE II: 644), krş. Sah. tüör- ‘kazmak, kurcalamak’ (TDBUÜ: 43), Türkm. dĀr- 1. ‘kurcalamak’; 2. ‘aramak, araştrmak, karştrmak, yoklamak’ (Türkm-TürkS: 173), TT (ağ.) dör- 1.

Page 93: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

93

Ürper- Fiilinin Kökeni

‘domuz burnu ile yeri kazmak’; 2. ‘(tavuk) yeri eşelemek’ (DerS IV: 1587) <AT tĀr-‘kazmak, kurcalamak, alt üst etmek’ (TDBUÜ: 184).

Ör-~ör- ile eş anlaml Ās- ‘büyümek’(TDBUÜ:1183) fiilinden kökenlendiğini düşündüğümüz, Kastamonu ağzndan derlenmiş /h-/ ön türemeli hösber-‘vücutta bir yer kabarmak’ (DerS VII:2436), ürper-~örper- fiiliyle gerek yap gerekse anlam bakmndan benzeşir: hösber- <Ās-pe-r-. Derleme Sözlüğü’nde Samsun ağzna ait bir veri olarak kaydedilen ös- ‘büyümek, boyu uzamak’ (DerS IX:3353) tek örnek olarak şüpheyle karşlanmaldr. Derleme Sözlüğü’nde bulunan öteki ös- örnekleri, Türkiye Türkçesi söz varlğna değil Kazak ve Karaçay lehçelerine ait olduklar için hösber- fiilinin köken açklamasna doğrudan yardmc olmalar beklenemez. Tarama Sözlüğü’ndeki Evliyâ Çelebi kaynakl üs- ‘yetişip, büyümek’ (VI:4094), Tatarca bir ögedir: ös- ‘büyümek, yetişmek’ (EÇSOS:186). Ös-~ös-~üs- için bk. ET ös- ‘büyümek’ (EDPT:212), Harz. ös- ‘uzamak, büyümek; sevinmek’ (KE II:510), Kpç. ös- (I) ‘bina veya ağaca çkmak, trmanmak’, ös-(II) ‘yetişmek, gelişmek’ (KpçTS:212), Çağ. ös- ‘büyümek’ (ŞT:435); Saha. üöske- ‘bitmek, çkmak, neş’et etmek’ (TDBUÜ:183) <ös-ke-(pekiştirme eki), Türkm. ös- 1. ‘büyümek, yetişmek, göğermek (bitki için)’; 2. ‘büyümek, yetişmek (insan için)’ (Türkm-TürkS:507), Krg. ös- ‘büyümek, gelişmek’ (KrgS II:92), Kzk. ös-‘(saç, sakal vb.) uzamak’; 2. ‘büyümek, olgunlaşmak’; 3. ‘çoğalmak, artmak’ (Kzk-Türk S:432), Başk. üs- 1. ‘bitmek (bitki için)’; 2. ‘büyümek’, Tat. üs- ay., Özb. ös- ay., YUyg. ös- ay. (KTLS I:74, 75;90, 91), Alt. ös- 1. ‘artmak’; 2. ‘büyümek’ (Alt-TürkS:144), Tel. ös- ‘büyümek, gelişmek’ (TelS:80), Şor. ös- ‘büyümek, yetişmek’ (ŞorS:73), Hks. ös- ay. (Hks-TürkS:339), Krç.-Malk. ös- ‘büyümek, gelişmek’ (Krç-MalkTS:318).

ET örmen ‘şiş, kabarck veya başka deri hastalğ’ (OTWF I:389), örmÊn ‘geçmez, onmaz bir deri hastalğ, tuzlu balgam hastalğ (cilt rahatszlğ)’ (EUTS:152) <ör-men<ör- ‘çkmak (yukar), yükselmek’ (EDPT:195); krş. Türkm. Ārgün ‘mikrop; vücutta ortaya çkan leke, döküntü’ (Türkm-TürkS:506) <Ār-gün <Ār- ‘dökmek, meydana çkmak (yara, döküntü vb. için)’, TT (ağ.) hörtük ‘yara (ilenç olarak kullanlr)’ (DerS VII:2435), hörtük ‘bilinmeyen, iyileşmeyen yara’ (DerS XII:4520) <*hör-t-ü-k <hör <Ār, Kzk. ösindi ‘insan veya hayvann vücudunda çkan ur’ (Kzk-TürkS:433) <ös-i-ndi <ös- kelimeleri, hösber- fiilinin çözümlemesine katk sağlayacak nitelikte verilerdir.

Sonuç olarak, gerek Ār-~ör- ‘yükselmek, belirmek, çkmak’ kökünden gelişen sözler gerekse ayn kavram alannda buluşan başka verilerin şğnda, ürper- fiilinin bu kökle ilgilendirilmesi gerektiği kesin bir biçimde söylenebilir. Ör-~ör- kökünün tanklğnda ikincil bir biçim saydğmz ürper- ve onunla ayn tabandan gelişen ürpek, ürpeş- ürpet- gibi gelenekli okunuşlarn Eski

Page 94: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

94

Erol Güngördü

Kısaltmalar ve KaynaklarAD II: KOŞAY, Hâmit ve Orhan Aydın (1952), Anadilden Derlemeler II, Ankara, TDK

Yayınları.ağ. : ağızAlt. :Altay TürkçesiAlt-TürkS : Altayca-Türkçe Sözlük (1999), (Hzl.: Emine Gürsoy-Naskali ve Muvaffak

Duranlı), Ankara, TDK Yayınları.AT: Ana Türkçe AY: ÖLMEZ, Mehmet (1991), Altun Yaruk III.Kitap (=5.Bölüm), Ankara, Odak Ofsset.ay. : aynı anlamdaa.y. : aynı yerAzb. : Azerbaycan TürkçesiAzbDL : Azerbaycan Dialektoloji Lügäti I (1999), II (2003), (Red.: M. Ş. Şireliyev ve M.İ.

İslamov), Ankara, TDK Yayınları.AzbTS : ALTAYLI, Seyfettin (1994), Azerbaycan Türkçesi Sözlüğü I-II, İstanbul, MEB

Yayınları.AzTDK: HACALOĞLU, Recep Albayrak (1998), Azeri Türkçesi Dil Kılavuzu (Güney Azeri

Sahası Derleme Deneme Sözlüğü), Ankara, TTK Basımevi.Başk. : Başkurt Türkçesibk. : bakınız CLAUSON, Sir Gerard (1967), “Eski Türkçe Üzerine Üç Not”, TDAY-B 1966, Ankara, s.

19- 37. Çağ. : Çağatay TürkçesiÇAĞBAYIR, Yaşar(2009), Yukarı Karaçay (Kocapınar) Köyü Ağzı (İnceleme ve Sözlük),

İstanbul, Ötüken Yayınları.Çuv. : Çuvaş TürkçesiÇuv-TürkS : BAYRAM, Bülent (2007), Çuvaş Türkçesi-Türkiye Türkçesi Sözlük, Konya,

Tablet Yayınları.DLT: ATALAY, Besim (1992), Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I-III, Ankara, TDK Yayınları.DerS : TDK (1963-1982), Derleme Sözlüğü I-XII, Ankara, TDK Yayınları.EÇSOS: DANKOFF, Robert (2008), Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi Sözlüğü, (Katkılarla

İngilizce’den çeviren: Semih Tezcan), İstanbul, Yapı Kredi Yayınları.EDPT: CLAUSON, Sir Gerard (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century

Turkish, Oxford, Clarendon Press.

Türkçe ve Orta Türkçe çalşmalarnda söz baş ünlüsü /ö/ olarak (örper-,örpek, örpet-, örpeş-) yer almalarnn (krş. Gülensoy, 2007: 668-673, 995) daha doğru olduğu görüşündeyiz. Ör-~ör- ‘çkmak, belirmek, yükselmek’ kökünden –pA- pekiştirme ve ulandğ nesnesiz tabanla eş anlaml oluş fiilleri türeten –(x)r- ekleriyle gelişen örper-~ürper- fiilinin ana biçimi, Ārper- olarak tasarlanmaldr.

Page 95: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

95

Ürper- Fiilinin Kökeni

ET : Eski TürkçeETG : GABAIN, A.von (1988), Eski Türkçe Grameri (Çev. : Mehmet Akalın), Ankara, TDK

Yayınları.ETT : Eski Türkiye Türkçesi, Eski Anadolu TürkçesiEUTS : CAFEROĞLU, Ahmet (1968), Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, İstanbul, TDK Yayınları.GÜLENSOY, Tuncer (2007), Türkiye Türkçesindeki Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü

I(A-N), II (O-Z), Ankara, TDK Yayınları.GÜNGÖRDÜ, Erol (2004), “Fiilden Fiil Türeten –çı-/-çi- Eki Üzerine”, Türk Dili, S. 636,

(Aralık), Ankara, s. 770-780. _______(2009), “-van Ekinin Yapısı”, TDAY-B 2006/II, Ankara, s. 41-50.Harz: Harezm Türkçesi Hks: Hakas TürkçesiHks-TürkS: ARIKOĞLU, Ekrem (2005), Örnekli Hakasça-Türkçe Sözlük, Ankara, Akçağ

Yayınları.İrşM: TOPARLI, Recep (1992), İrşâdü’l-Mülûk Ve’s-Selâtîn, Ankara, TDK Yayınları.KASAPOĞLU, ÇENGEL, Hülya (2005), Kırgız Türkçesi Grameri (Ses ve Şekil Bilgisi),

Ankara, Akçağ Yayınları. KB: ARAT, R. Rahmeti (1979), Kutadgu Bilig III:İndeks, (Yyl.:Kemal Eraslan-Osman F.

Sertkaya- Nuri Yüce), İstanbul, TKAE Yayınları.KE : ATA, Aysu (1997), Nāsırü’d-dīn Bin Burhānü’d-dīn Rabġūzī, Kısasü’l Enbiyā

(Peygamber Kıssaları) II, Dizin, Ankara, TDK Yayınları. Kıpç: Kıpçak TürkçesiKıpçTS : TOPARLI, Recep vd. (2003), Kıpçak Türkçesi Sözlüğü, Ankara, TDK Yayınları. Kırg. : Kırgız Türkçesi KırgS : YUDAHİN, K.K. (1988), Kırgız Sözlüğü I-II, (Çev.: Abdullah Taymas), Ankara, TDK

Yayınları.KırgTTS: Kırgız Tilinin Tüşündürmö Sözdügü (1969), (Red.:E. Abduldayev, D. İsayev),

Frunze, Mektep Basması. KİF : ÖZYETGİN, A. Melek (2001), Ebū Hayyān, Kitabu’l-İdrāk li Lisāni’l-Etrāk, Fiil:

Tarihî-Karşılaştırmalı Bir Gramer ve Sözlük Denemesi, Ankara, KÖKSAV Yayınları.Kkalp. : Karakalpak TürkçesiKkalpTTS : Karakalpak Tiliniŋ Tüsindirme Sözligi I-IV (1982-1992), Nökis, Karakalpakstan

Baspası.Krç.-Malk. : Karaçay- Malkar TürkçesiKrç-MalkTS:TAVKUL, Ufuk (2000), Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü, Ankara, TDK

Yayınları.Krh. : Karahanlı Türkçesikrş. : karşılaştırınızKry.: Karay TürkçesiKryS: ÇULHA, Tülay (2006), Karaycanın Kısa Sözvarlığı (Karayca-Türkçe Sözlük), İstanbul,

Kitap Matbaası. KTLS : ERCİLASUN, Ahmet Bican vd. (1991), Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I,

Ankara, KB Yayınları.

Page 96: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

96

Erol Güngördü

KTSV: BOROVKOV, A.K. (2002), Orta Asya’da Bulunmuş Kur’an Tefsirinin Söz Varlığı (XII.-XIII. Yüzyıllar), (Çev. : H. İbrahim Usta, Ebülfez Amanoğlu), Ankara, TDK Yayınları.

KurT:TOPALOĞLU, Ahmet (1978), Muhammed Bin Hamza, XV. Yüzyıl Başlarında Yapılmış Kur’an Tercümesi II ( Sözlük ),Ankara, KB Yayınları.

KW: KUNOS, Ignác (1999), Kasantatariches Wörterverzeichnis, (Zusammengesteltt von Zsuzsa Kakuk unter Mitwirkung von İmre Baski), Ankara, TDK Yayınları.

Kzk. : Kazak TürkçesiKzkTS : KEŊESBAYEV İ. K. vd. (1984), Kazak Türkçesi Sözlüğü, (Terc. : Hasan Oraltay-

Nuri Yüce-Saadet Pınar), İstanbul, TDAV Yayınları.KzkTTS : KEŊESBAYEV İ.K. vd. (1959-1961), Kazak Tiliniŋ Tüsindirme Sözligi I-II,

Almatı, Kazak SSR Gılım Akademiyasının Baspası.Kzk-TürkS : KOÇ, Kenan vd. (2003), Kazak Türkçesi-Türkiye Türkçesi Sözlüğü, Ankara,

Akçağ Yayınları.Marz : KORKMAZ, Zeynep (1973), Marzuban-nâme Tercümesi, Ankara, AÜDTCF Yayınları. ME: YÜCE, Nuri (1988), Ebu’l-Kāsım Cārullāh Mahmūd Bin èOmar Bin Muhammed Bin

Ahmed Ez-Zamaòşari El- Hwārizmi, Mukaddimetü’l-Edeb, Ankara, TDK Yayınları.MersS: TOR, Gülseren (2004), Mersin Ağzı Sözlüğü, İstanbul, Kitap Matbaası.MBTS: AYVERDİ, İlhan (2005), Misalli Büyük Türkçe Sözlük I-III, İstanbul, Kubbealtı

Neşriyatı.NF: ATA, Aysu (1998), Nehcü’l-Ferādis, UştmaòlarnıÆ Açuk Yolı, III, Dizin-Sözlük,

Ankara, TDK Yayınları.OrhTG: TEKİN, Talat (2000), Orhan Türkçesi Grameri, Ankara, Sanat Kitabevi.Osm. : Osmanlı TürkçesiOTWF: ERDAL, Marcel (1991), Old Turkic Word Formation I-II, Wiesbaden, Otto

Harrasowitz.OYTŞ: TEKİN, Talat (1989), XI. Yüzyıl Türk Şiiri, Divānu Lugāt’it-Turk’teki Manzum

Parçalar, Ankara, TDK Yayınları. Özb.: Özbek TürkçesiÖzb-TürkK: YAMAN, Ertuğrul ve NizamiddinMAHMUD (1998), Özbek Türkçesi-Türkiye

Türkçesi Ve Türkiye Türkçesi-Özbek Türkçesi Karşılıklar Kılavuzu, Ankara, TDK Yayınları.

ÖZTÜRK, Rıdvan (1997), Uygur ve Özbek Türkçelerinde Fiil, Ankara, TDK Yayınları.Saha. : Saha Türkçesi, Yakut TürkçesiSDD: TDK (1947), Söz Derleme Dergisi III, İstanbul, TDK Yayınları.ŞT: Şecere-i TerÀkime (1996), (hzl. Zuhal Kargı Ölmez), Ankara, Simurg Yayınları.Şor. :Şor ağzıŞorS : TANNAGAŞEVA, N.N. Kurpeşko ve Şükrü Haluk AKALIN (1995), Şor Sözlüğü,

Adana, ÇÜ Basımevi.TarS: TDK (1963-1972), Tarama Sözlüğü I-VIII, Ankara, TDK Yayınları.Tat. : Tatar TürkçesiTDBUÜ= TEKİN, Talat (1995), Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler, Ankara, T.C. Kültür

Bakanlığı-Simurg.

Page 97: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

97

Ürper- Fiilinin Kökeni

Tel. : Teleüt ağzıTelS: RYUMİNA-SIRKAŞEVA, L.T. ve N.A. KUÇİGAŞEVA (2000), Teleüt Ağzı Sözlüğü,

(Çev.: Şükrü Haluk Akalın ve Caştegin Turgunbayev), Ankara, TDK Yayınları.TT: Türkiye TürkçesiTuv. : Tuva TürkçesiTuvTS: ARIKOĞLU, Ekrem ve Klara KUULAR (2003), Tuva Türkçesi Sözlüğü, Ankara,

TDK Yayınları.Türkm. : Türkmen TürkçesiTürkm-TürkS: Türkmence-Türkçe Sözlük (1995), (Hzl.: Talat Tekin vd.), Ankara, Simurg

Yayınları. yuk. bk. : yukarıya bakınızYUyg. :Yeni Uygur TürkçesiYUygTS: NECİP, Emir Necipovic (1995), Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü, (Çev.: İklil Kurban),

Ankara, TDK Yayınları.

Page 98: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara
Page 99: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

99

2010 Yılı İtibarıyla Höşöö Tsaídam Bölgesi ve Orhun Vadisi

Dîvânü Lügati’t-Türk’te Geçen Her Kelime Türkçe Kökenli midir?

Nogay Türklerinde Kişi Adları

Dilek Ergönenç Akbaba*1

Özet: Ad verme, Eski Türklerden beri Türk toplumunda önem verilen bir gelenektir. Günümüzde Aral-Hazar grubu Türklerinden olan Nogay Türklerinde çocuğa ad verme, toy yapılarak kutlanan önemli bir olaydır. Adlar hiçbir zaman gelişigüzel seçilmez, adların veriliş sebeplerine, veriliş zaman ve tarzlarına dikkat edililir. Nogayca adlar, hem şekil hem de anlam bakımından farklı özellikler göstermektedir. Adlar şekil bakımından basit ve birleşik yapıda olabilir. Anlam bakımından kişi adları seçilirken; çocuğun daha önceki kardeşlerinin yaşayıp yaşamaması, çocuğa mutluluk, başarı, iyi bir hayat tarzı, iyi karakter özelliği dilenmesi, artık çocuk istenmeyişi, yeni doğmuş çocuğun göze çarpan bir özelliği, doğumdan sonra ilk göze çarpan veya işitilen nesne veya hayvan, ana babanın işittiği veya söylediği ilk söz, çocuğun doğduğu yer, gün, ay, mevsim, doğum zamanında hava ve gökyüzünün durumu, kimi kişilere karşı duyulan hayranlık, şükran ve minnet duyguları vb. gibi pek çok durum etkilidir. Totem adları, dilek adları, tesadüfî adlar, dinî adlar, görkemli adlar gibi kişi adlarının çeşitli kaynakları vardır.Bu çalışmada Nogay Türklerinde kullanılan adlar hem şekil olarak incelenmiş hem de ad vermede etkili olan anlam özelliklerine göre sınıflandırılmıştır.

Anahtar sözcükler: Nogay Türkleri, kişi adları.

Personal Names in Noghay Turks Abstract: Giving names to babies is an important tradition in Turkish society, which has existed since the time of the ancient Turks. Today, name giving is an important event that is celebrated with a feast (toy) among Noghay Turks, who are Aral-Caspian Turks. Names are never chosen randomly. The reason for giving the name, the time and style of giving the name are taken into consideration. Names in Noghay Turkish show differences in terms of both form and meaning. Names are divided into two groups according to their forms: simple and compound names. While choosing the names according to meaning, the

* Yrd.Doç.Dr., Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi. [email protected].

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 99-122 ss.

Page 100: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

100

Dilek Ergönenç Akbaba

following elements are important: whether previous brothers and sisters of the child are alive; wishing the child happiness, success, a good life style and a good character; unwillingness for another child; a notable characteristic of the newborn baby; an object or animal seen or heard just after the birth; the first word that parents hear or say after the birth; the place, day, month, and season of the birth, the weather and state of sky at the moment of birth; the feelings of admiration and gratefulness felt towards someone. Personal names have various sources such as totem names, wish names, random names, religious names and majestic names. In the study, the names used by Noghay Turks are examined in terms of form and were classified according to the meanings that are effective in giving Noghay personal names.

Key words: Noghay Turks, personal names.

Toplum hayatında önemli bir yeri olan kişi adları, ad bilimi içinde ayrı bir alandır. Kişi adları bilimi (anthroponymy), bu bilim dalı içinde yer alan özel adların (İng. onomastics, Fr. onomastique, Alm. onomastik, namenkunde, bezeichnungskunde) inceleme konularından biridir (Aksan 1998 I; 32). Kişi adları; adı verenin karakteri, zevkleri, eğilimleri, dünya görüşü, içinde bulunduğu toplumun yapısı, kültürü, dili gelenekleri vb. ile ilgili bilgiler verir. Bu sebepten kişi adları; toplum bilimi, halk bilimi, kültür tarihi, dil bilimi gibi pek çok bilim dalının da konusu olmuştur (Karahan 2011, 292).

Ad verme geleneği Türk kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. Kişi adlarının verilmesi Türk toplumunda dinsel nitelikli bir törenle gerçekleşmekte ve birçok Türk topluluğunda toy (düğün) yapılarak kutlanmaktadır. Balaga at atama (çocuğa ad koyma) Kıpçak Türklerinden olan Nogaylarda da toy yapılarak kutlanır. Diğer Türk topluluklarında olduğu gibi ad önceden tespit edilir ve bu amaç için tertiplenen bir toplantı ile çocuğa verilir.

Nogayların “Yaxşı ädem ölse, atı qalar, yaman ölse –kiyimi qalar” (İyi insan ölürse adı kalır, kötü ölürse giyimi kalır) (Kapayev 1995: 39) atasözü, adın insan için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan çocuğa verilecek adın anlamına daha bir özen gösterilmektedir. Türk topluluklarında ad gelişigüzel seçilmez. Çocuğun doğduğu gün, zaman, ay, mevsim, doğum yapılan yer, doğum sırasındaki olaylar, gelenekler, bazı büyüklere karşı duyulan hayranlık, şükran ve minnet, ailenin maddî durumu, çocuğun daha önceki kardeşlerinin yaşayıp yaşamadığı, moda, kültür değişmeleri vb. bir çok durum etkili olmaktadır (Örnek 1995: 149). Bunların dışında Allah ve din büyüklerinin adları, tarihten alınan adlar, soyut ve somut kavramların adları, tabiat-coğrafya, hayvan ve bitki-çiçek adları, çocuğun doğduğu zamanı belirten adlar, aile büyüklerinin adları, kafiyeli adlar, aynı kökten veya benzer hece ile yapılan adlar,

Page 101: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

101

Nogay Türklerinde Kişi Adları

beğenilen veya özenilen kişilerin adları, moda adlar, anne ve babanın adlarının birleştirilmesiyle oluşturulan adlar, siyasî tarihle ilgili adlar, kahramanlık adları, gizli güçlerin etkisinden korunmak için verilen adlar, lohusanın odasına ilk giren kişi dikkate alınarak verilen adlar, çocuğun yaşaması dileğiyle konulan adlar, yeni kavramlarla ilgili adlar, hayat tarzının, çevrenin etkisiyle verilen adlar, çocuğun çift milliyete sahip olması durumunda söyleyiş açısından ortak olabilecek adlar, çocukların doğuş sırası, doğan çocuğun son olması temennisi, ve ailedeki çocuk sayısına göre yapılan adlandırmalar vb. birçok durum, çocuğa ad verirken etkili olabilmektedir (Yalçıner 2004: 3120).

Eski Türklerde çocuklar ad alıncaya kadar “adsız” diye yaşar, 13-14 yaşlarına gelince ad verilmeye uygun bir iş yapmamışsa ömür boyu bu şekilde anılırdı (Kalafat 2006: 149). Bu durum Dede Korkut hikâyelerinde de görülür. Çocuğa ad verilebilmesi, ancak onun olağanüstü bir iş başarması, düşmana karşı bir kahramanlık göstermesi ile mümkün olur (İnan 1966: 145-159).

Nogaylarda kişi adlarına anlam olarak bakıldığında; çocuğun doğduğu zamanda dünyadaki, etraftaki, ailedeki çeşitli durumların etkili olduğu görülmektedir. Çocuğa ad verilmesi özel bir kutlama, âdeta bir kutsanma ile yapılır. Ad önceden tespit edilir ve özel olarak bu amaç için tertiplenen bir toplantı ile çocuğa verilir. Anadolu’da da genellikle bu iş için bir hoca, müftü veya dinselliği ile tanınan saygın bir kişi gelerek ezan okur ve çocuğun kulağına adını üç kere söyleyerek “hayırlı, uğurlu” olmasını diler. Toplanan kişiler için hazırlanan yemek yenir ve bazı yerlerde de mevlit okutulur (Örnek 1995: 149).

Tarihî ve günümüz Türk lehçelerindeki kişi adları, bugüne kadar çeşitli araştırmacılar tarafından değişik yönleriyle ele alınmıştır. Bu çalışmada da Nogay Türklerinin çocuklarına verdikleri adlar şekil ve anlam bakımından incelenmiştir. Adların anlam bakımından sınıflandırılmasında Rásonyı’den faydalanılmıştır.

NOGAY KİŞİ ADLARININ ŞEKİL VE ANLAM ÖZELLİKLERİ:A. ŞEKİL ÖZELLİKLERİ:Nogaylarda kullanılan adlarda katı fonetik kurallar yoktur, birçok

adın ikili şekillerine (g~k’li, d~t’li, f~p, ä~a’lı) rastlanmakta, bir Kıpçak lehçesi olan Nogay Türkçesinde, kişi adlarında Oğuz Türkçesi özellikleri de görülebilmektedir: Alibek~Älibek, Ärüwgız~Qıztamam, Geldimorat~Keldimurat, Gülşaxar~Külimxan, Gündogan~Küntuwgan, Safarbiy~Saparali vb.

Nogay Türklerinde kullanılan kadın ve erkek adlarının şekil özellikleri şunlardır:

Page 102: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

102

Dilek Ergönenç Akbaba

1. BASİT ADLAR1.1.Türkçe Basit Adlar: Nogay kişi adları genellikle birden fazla

hecelidir ve Türkçe kökenli olanları muhtemelen ekli veya birleşik yapıdadır. Aşağıdaki adları, -ihtiyat kaydıyla- Türkçe ve basit yapılı olarak kabul ettik.

1.1.1.Kadın Adları: Altın, Baa, Biyke, Yibek.1.1.2.Erkek Adları: Arslan, Bätir, Botaş, Dobay, Qoqaş, Qrım, Nanay,

Oraz, Otar, Tengiz.1.2.Arapça Basit Adlar:Nogay Türkleri sünnî olup Şafiî mezhebine mensupturlar. Yapılan

istatistiklere göre Nogayların inanç ve millî yapılarından dolayı Ruslarla karışmamaya çalıştıkları anlaşılmaktadır (Alpargu 1996: 205). İslâm dini ile birlikte Arapçadan giren kadın ve erkek isimleri Nogaylarda da kullanılmaktadır. Bunlar Nogay Türkçesinin ses özelliklerine göre birtakım ses değişikliklerine uğramıştır.

1.2.1. Kadın Adları: Älime, Ayse, Farida, Kerime, Kewsar, Madina, Maripat, Marziye, Märiyem, Medine, Mekke, Nafise, Sälime, Zarifa, Zeynap, Zuxra.

Arapçada Çokluk İfade Eden “-at/-et” ile Biten Kadın AdlarıNogaylarda kullanılan Arapça kadın adlarının çoğu “-at/-et” sesleriyle

bitmektedir. Bunun sebebi, Arapça kadın adlarında aslında varolan tâ-i tenîsin (dişilik te’si) Nogay kadın adlarında, olduğu gibi kullanılması ve okunmasıdır: Abibat, Abidat, Asiyat, Ayşat, Älimet, Änipet, Farizat, Fatimat, Qanitat, Maliyat, Maripat, Minat, Mükminat, Müslimat, Napisat, Nasipat, Nuripat, Parizat, Rabiyat, Raziyet, Sabirat, Sakinet, Saliyat, Sapiyet, Saybat, Sälimet, Säniyet, Sofiyat, Soltanat, Şaydat, Taybat, Tayrat, Urqıyet, Yumaziyet.

“Sofiyat” adının ise, Rusça olan Sofiya’dan değil, bütün “-at/-et” gelen adlar Arapça olduğuna göre, Arapça “sûfî1”den gelmesi muhtemeldir.

1.2.2. Erkek Adları: Abdulla, Ali, Alladin, Anwar, Arifulla, Asan, Asxad, Aşim, Ayıp, Azamat, Äbid, Ämin, Ämit, Baxbiy, Bäis, Biytulla, Cabrail, Calaldin, Camaldin, Daut, Farid, Fazil, Xarun, İbragim, İsa, İsaq, İslam, İsmail, Kerim, Qadir, Magomet, Maxmud, Mawlüt, Mämet, Mecit, Muxtar, Murat, Musa, Muslim, Nacmudin, Nädir, Ospan, Ramazan, Raşid, Sälim, Şaban, Umar, Yunus, Yusup, Zubair, Zulqaniy.

1.3. Farsça Basit Adlar:1.3.1.Kadın Adları: Saray.1.3.2.Erkek Adları: Niyaz, Oraz (rûze: oruç).

1 Sûfî: (Ar.) Yünden yapılmış elbise giyenler.

Page 103: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

103

Nogay Türklerinde Kişi Adları

1.4.Mastar Şeklindeki Adlar: 1.4.1.Kadın Adları: Banuw, Batuw, İysuw, Kündarüw, Maylaw, Müsirew,

Näşüw, Saylaw, Yagüw.1.4.2.Erkek Adları: Biyüw, Qaşaw, Qazuw, Yaşaw.1.5. Çekimli Fiilin Ad Olarak Kullanılması:Fiillerden türemiş veya fiillerin çekimli şekillerden yapılmış kişi adları

Türkçenin tarihî dönemlerinde de görülmektedir. Köktürklerde kullanılan Bilge Kağan, İltiriş Kağan (Ergin 1991), Uygurlarda Tapmış, Amratmış Teñrim, (Sümer 1999), Divân-ı Lügâti’t-Türk’te geçen Utar, Tapar (Amanoğlu 2000: 8), Karahanlılarda geçen Ay Toldı, Kün Togdı, Ögdülmiş, Odgurmış (Arat 1991: 9-10) bu tür adlardandır (Demirez-Güneri 2011: 169). Böyle adlar günümüz Türk lehçelerinde de (Kazak, Karakalpak, Altay, Yeni Uygur, Ahıska Türkleri vb.) yaygın biçimde kullanılmaktadır (Demirez Güneri 2011: 169-177). Nogay Türklerinde fiilin farklı kiplerle çekimlenmiş hâlleri, kadın ve erkek adı olabilmektedir.

1.5.1. Kadın Adları: İysim (iysin-: umut beslemek), İysimxan, İysindik (umut besledik), Ölmes (ölmez), Yuwdır (yıkat).

1.5.2. Erkek Adları: Dormaz “durmaz”, Küsep (isteyip). Qaragan (baktı, bakan), Qoqaş (kok), Oraş (sar, sarıl), Sagındıq (özledik), Suyun (<süyün<süyin: sevin), Süyindik (sevindik), Süyündük, Şäliş (şal-: biçmek, tırpanlamak), Taymas (kaymaz), Toxtar, Toqtar (durur), Toyaş (doy), Tölemis, Tölegen (ödemiş), Yumaş, Yumaw (yum).

Bu adlar arasında “Dormaz” Nogaycanın fonetiğine uygun değildir. Nogay Türkçesinde kelime başında /d/ ünsüzü bulunmaz. Fiil tur- şeklindedir. u>o değişimi de ilgi çekicidir. “Tölemis” adındaki –mis (öğrenilen geçmiş zaman kipi) Nogay Türkçesinde yoktur. Buradaki -mis ödünçleme olabilir.

2. BİRLEŞİK ADLAR2.1. Türkçe Birleşik Adlar:2.1.1. Ad+Ad Şeklindeki Birleşik Adlar:2.1.1.1.Kadın Adları: “Ay” ile Başlayan Kadın Adları: Her zaman ve her Türk kavminde

kadın adlarında sık kullanılan sözlerden biri “ay”dır (Rásonyı 1963: 76): Aybike (ay hanım), Aypara (ay paresi, ay parçası), Aysıluw (ay gibi güzel).

“Bek” ile Başlayan Kadın Adları: “Bek” “bey” demektir ama hem erkek hem de kadın adlarında kullanılmaktadır: Bekbiyke, Bekinat, Bekkani.

“Bek” ile Biten Kadın Adları: İncibek, Nazlıbek, Şaşlıbek, Tatlıbek.

Page 104: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

104

Dilek Ergönenç Akbaba

“Biyke” veya “Bike” ile Biten Kadın Adları: “Hanım” anlamına gelen bu kelime birçok kadın adını tamamlamaktadır:, Aybike, Äcibiyke Balbiyke, Bayrambiyke, Bazarbiyke, Bekbiyke, Boranbiyke, Elbiyke, Esenbiyke, Xanbiyke, Köşbiyke, Künbiyke, Qadırbiyke, Qambiyke, Qurmanbiyke, Nurbiyke, Orazbiyke, Ötebiyke, Rıslıbiyke, Şarbiyke, Tañbiyke, Taybiyke, Toqbiyke, Yawbiyke, Yembiyke.

“Can” ile Biten Kadın Adları: Afuwcan, Ärüwcan, Nurcan.“Gül” ile Başlayan Kadın Adları: Farsça çiçek anlamındaki “gül”

hem g’li hem de k’li şekliyle kadın adlarında kullanılmaktadır: Gülli, Gülnara, Gülnazar, Gülsim, Gülşaxar, Külimxan, Külizar.

“Gül” ile Biten Kadın Adları: Aygül, Qızılgül, Yumagül.“Xan” ile Biten Kadın Adları: “Hükümdar” anlamındaki bu ad, Türklerde

en eski devirlerden beri kadın adlarını tamamlamaktadır (Rásonyı 1963: 77). Nogay Türklerinde birleşik ad şeklindeki kadın adları en çok “xan” kelimesiyle biter: Aslıxan, Aşuwxan, Awasxan, Aysexan, Aytxan, Äcixan, Älimxan, Äskerxan, Bayramxan, Bazarxan, Cennetxan, Dämesxan, Dävletxan, Erkexan, İncixan, İysimxan, Kebaxan, Keldixan, Kencexan, Külimxan, Kümisxan, Küşlixan, Qaralxan, Qılışxan, Qırımxan, Qurasxan, Malaxan, Mamırxan, Maylıxan, Mekerxan, Meñlixan, Mıratxan, Misirxan, Näsipxan, Nurxan, Orazxan, Ölmesxan, Sälimxan, Sekerxan, Seperxan, Sıylıxan, Stambılxan, Süydimxan, Tätlixan, Totayxan, Yapxan, Yelletxan, Yemisxan, Zalımxan, Zäbitxan.

“Sıluw” ile Biten Kadın Adları: “Güzel, itibarlı, güzel vücutlu” anlamlarına gelen “sıluw” birçok Türk lehçesinde kadın adlarının arkasına gelerek birleşik ad yapar2: Amansıluw, Aysıluw, Künsıluw, Meñsıluw, Tañsıluw, Yensıluw.

Bunların dışında Balseker (bal şeker), Yansaray (can saray) vb. Türkçe adlardan oluşan birleşik kadın adları da bulunmaktadır.

Birleşik kadın adlarında Türkçe, Arapça ve Farsça adlarla Nogaycanın fonetiğine uygun olarak birleşik adlar yapılmaktadır:

Arapça-Türkçe adlar: Äcibiyke, Cennetxan, Qadırbiyke, Mıratxan, Nurxan, Seperxan, Zäbitxan, Zalımxan; Türkçe-Arapça ad: Tawcan; Arapça-Arapça ad: Nurcan; Farsça-Türkçe adlar: Bazarbiyke, Bazarxan, Orazbike, Orazbiyke, Orazxan; Türkçe-Farsça ad: Qızılgül.

2.1.1.2. Erkek Adları:“Abdul” ile Başlayan Erkek Adları: Abdulgazı, Abdulhamid,

Abdulqadır, Abdulqasım, Abdulla, Abdulmuslim.

2 Sulu: Kazakça, Tobol Tatarcası vb. (Rásonyı 1963: 78).

Page 105: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

105

Nogay Türklerinde Kişi Adları

“Ali” ile Biten Erkek Adları: Asanali, Bayramali, Begali, Indırali, İmamali, İstamali, Köşali, Qıdırali, Qurmanali, Mämetali, Meñlali, Mollali, Muratali, Murtadali, Orazali, Sabanali, Saparali, Seyitali, Teñali, Yenali.

“Aman” ile Başlayan Erkek Adları: “Aman” (sağ salim) ile kullanılan adlar: Amanaqay, Amanbay, Amangadı, Amangeldi, Amankey.

“Bay” ile Biten Erkek Adları: Amanbay, Bazarbay, Dobay, Dombay, Indırbay, Köşekbay, Köşerbay, Qoylıbay, Qurmanbay, Nurlıbay, Orazbay, Otarbay, Sallıbay, Sañlıbay, Sarıbay, Yarıqbay, Yazlıbay.

“Bek” ile Başlayan Erkek Adları: “Bek” Nogay Türkçesinde “bey” anlamındadır: Bekberdi, Bekbolat, Bekmanbet, Bekmurza, Bektemir.

“Bek” ile Biten Erkek Adları: Alibek, Arslanbek, Älibek, Bätirbek, Bawbek, Dinibek, Qairbek, Qayırbek, Qazbek, Qılınbek, Murzabek, Nawurbek, Niyazbek, Ömirbek, Özbek, Temirbek, Uzbek, Vatasıbek, Yanbek, Yanibek, Zaurbek.

“Biy” ile Başlayan Erkek Adı: “Biy” bey anlamındadır ve genellikle adın sonunda kullanılmaktadır. Bir erkek adında başta kullanıldığı görülmüştür: Biysoltan.

“Biy” ile Biten Erkek Adları: Arslanbiy, Asanbiy, Askerbiy, Ämirbiy, Äskerbiy, Baxbiy, Düysenbiy, Xanbiy, Meñlibiy, Murzabiy, Musabiy, Müsirbiy, Safarbiy, Soltanbiy, Türkbiy, Ullıbiy.

“Bolat” veya “Polat” ile Biten Erkek Adları: “Bolat” (çelik) ile kullanılan adlar: Aqbolat, Bekbolat, Erbolat, Kencebolat, Qambolat, Qasbolat, Qazbolat, Yambolat, Yarbolat, Temirpolat.

“Temir” ile Başlayan Erkek Adları: Temirbek, Temircan, Temirxan, Temirpolat.

“Temir” veya “Demir” ile Biten Erkek Adları: Nogay Türkçesinde kelime başında /d/ ünsüzü bulunmaz. Buradaki kelimenin “temir” olması beklenirken “demir” olması ilginçtir. Bunun sebebi birleşik isimdeki ikinci ad olması olabileceği gibi, bu özellik Oğuz lehçelerinden ödünçleme de olabilir: Aydemir, Baydemir, Bektemir, Centemir.

“Gazı” ile Biten Erkek Adları: Arapçada “işgal eden” anlamına gelen “gazi”, Türkçeye geçince semantik bir değişime uğrayarak “savaştan sağ ve zafer kazanmış olarak dönen kimse” anlamı kazanmıştır. Nogaycada da bu olumlu anlamıyla kullanılmaktadır: Abdulgazı, Älimgazı, Bätirgazı, Bayramgazı, Boramgazı, Nurgazı, Umargazı, Yangazı.

“Gerey” ile Biten Erkek Adları: “Gerey” Rusça “geroy” kelimesinden değişmiştir ve “kahraman” anlamındadır. “Gerey” ile kullanılan adlar: Äcigerey, Ädilgerey, Älimgerey, Qazgerey, Qılışgerey, Meñligerey, Sälimgerey, Zabitgerey.

Page 106: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

106

Dilek Ergönenç Akbaba

“Manbet” veya “Mambet” ile Biten Erkek Adları: Ada eklenen “Manbet” veya “Mambet” Arapça “Muhammed” adından kısalmıştır. Addaki bu kısalmanın sebebi kolay söyleme ihtiyacı ve en az çaba kanunudur. Nogay erkek adları arasında tek başına da kullanılan “Muhammed”, Nogay Türkçesinin ses değişikliklerine uygun şekilde “Magomet” şeklinde de yaşamakta ve işlek olarak kullanılmaktadır. Tek başına “Manbet” adı da vardır. Bu ad birleşik adlarda, adların sonuna eklenerek kullanılır: Acmambet, Aqmanbet, Baymanbet, Bekmanbet, Dilmanbet, Doymanbet, Esmanbet, Qısmenbet, Köşmanbet, Mämbet, Manbet, Nurmanbet, Orazmanbet, Yolmanbet, Zarmanbet.

“Murza” veya “Mırza” ile Biten Erkek Adları: “Murza” (bey) ile kullanılan adlar: Aqmurza, Äcimurza, Bätirmırza, Baymırza, Bekmurza, Xanmurza, Qanmurza, Salimırza, Yanmurza, Yawmırza.

Erkek adlarında Türkçe, Arapça ve Farsça adlarla yapılan birleşik adlardan bazıları şöyledir:

Arapça-Türkçe adlar: Asanbiy, Cumageldi, Dinibek, Qairbek, Ömirbek, Raşidxan, Safarbiy, Yumageldi; Türkçe-Arapça adlar: Bätirgazı, Geldimorat, Keldimurat, Köşali, Meñlali; Arapça-Arapça adlar: Äcikerim, Äcimolla, Äcisxaq, Älimgazı, Asanali, Awbekir, Dinislam, Qıdırali, Mämetali, Saparali, Seyitali, Umargazı, Yanquwat; Farsça-Türkçe adlar: Qudayberdi, Niyazbek; Farsça-Arapça ad: Dilmanbet, Qocaxmet, Orazali; Arapça-Farsça ad: Elgaytar, Yumagul, Yumaniyaz.

2.1.2. Ad+ Çekimli Fiil Şeklindeki Birleşik Adlar: Bunlar, cümle yapısındaki adlardır.

2.1.2.1.Erkek adları: Yawgaytar (düşman döner), Yarboldı (yar oldu). Şu birleşik adlarda ise ilk ad aslında zarftır: Apsatar (hep satar), Alıpqaş (alıp kaç).

“Berdi” ile Başlayan Erkek Adları: Ber- fiilinin geçmiş zaman kipiyle çekimlenmesiyle oluşan “berdi” (3. teklik şahıs), erkek adlarının sonuna gelerek birleşik bir ad oluşturmaktadır: Bayramberdi, Bekberdi, Qudayberdi, Mawlimberdi, Ramberdi.

“Boldı” ile Biten Erkek Adları: “Bol-” fiilinin geçmiş zaman kipi, 3. teklik şahsı olan “boldı”, birleşik erkek adlarında sonda kullanılmaktadır: Elboldı, Yarboldı

“Geldi” ile Başlayan Erkek Adları: “Gel-” fiilinin geçmiş zaman, 3. teklik şahıs şekli olan “geldi”, Nogayca birleşik erkek adlarında hem başta hem de sonda bulunabilmektedir. Nogay Türkçesinde kelime başında /g/ ünsüzü yoktur. Fiil “gel-” değil, “kel-” iken isimlerde kullanılan şekil “geldi”dir: Geldimorat.

Bu fiilin Nogay Türkçesinin fonetiğine uygun olarak “keldi” şekliyle

Page 107: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

107

Nogay Türklerinde Kişi Adları

birleşik bir erkek adı olarak kullanılmasına Ak Nogaylar3 arasında rastlanmıştır: Keldixan.

“Geldi” ile Biten Erkek Adları: “Geldi” fiili birleşik erkek adlarında daha çok sonda kullanılmaktadır: Amangeldi, Dcumageldi, Esengeldi, Orazgeldi, Yumageldi.

“Tursın” ile Biten Erkek Adı: “Tur-” fiilinin emir kipi 3. teklik şahsı olan “tursın” bir erkek adında, sonda kullanılmıştır: Quruptursın (Qruptursın).

2.1.3. Çekimli Fiil+Ad Şeklindeki Birleşik Adlar: Bu adlar, devrik cümle kuruluşundaki adlardır.

2.1.3.1.Kadın Adı: Küsebiyke (küse- çok istemek), Qurasxan (quras-: dilimlerin, parçaların biraraya gelmesi), Ötebiyke (öte-: geçmek), Süydimxan (sevdim han), Süydümxan, Yapxan (yap-: örtmek), Yelletxan (yellet-: havalandırmak), Yensıluw (yeñ-: yenmek).

2.1.3.2.Erkek Adı: Keldixan, Quwanay (quwan-: sevinmek).2.1.4. Ad+Sıfat-fiil Şeklindeki Birleşik Adlar:2.1.4.1.Erkek Adları: Adın arkasına eklenen sıfat-fiil şeklindeki bu tür

erkek adlarında genellikle –GAn sıfat-fiil eki bulunmaktadır. Adlarda rastlanan başka bir ek ise –Ar geniş zaman sıfat-fiil ekidir: Ertuwgan (er olarak doğmuş, doğan), Esbergen (akıl veren), Estuwgan (akıllı doğan), Küntuwgan (gün doğmuş veya doğan gün), Tanatar, Yanbolgan.

2.1.5. Sıfat-fiil +Ad Şeklindeki Birleşik Adlar:2.1.5.1. Kadın Adı: Ölmesxan. Genellikle erkek adları “bay” ile biterken,

“Göçerbay” adlı bir kadın adı bulunmaktadır. 2.1.5.2. Erkek Adı: Kadın adı olarak “Göçerbay” şekli olan kullanılan bu

ad, erkek adı olduğunda Köşerbay şeklindedir.2.1.6. Vasıf adı + Ad Şeklindeki Birleşik Adlar:2.1.6.1. Kadın Adları:“Ärüw” ile Başlayan Kadın Adları: Ärüwcan (iyi can), Ärüwgız (iyi

kız), Ärüwzat (iyi şey).“Qara” ile Başlayan Kadın Adları: “Qara” sıfatı hem erkek hem de

kadın adlarının başında bulunabilmektedir: Qaragöz, Qaraşaş. Ayrıca kadın adlarında kullanılan vasıf adları arasında renk adları da

bulunmaktadır: Aqtamaq (ak damak), Qızılgül. Mallıbiyke (mallı: hayvanlı), Maylıxan (maylı: yağlı), Zalımxan şekil

3 Çerkessk şehri civarında yaşayan Nogaylar.

Page 108: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

108

Dilek Ergönenç Akbaba

yönünden bu gruba giren adlardandır.4

2.1.6.2. Erkek Adları:“Aq” ile Başlayan Erkek Adları: Aqbolat, Aqmanbet, Aqmurza, Aqtay.“Qara” ile Başlayan Erkek Adları: Qarayan (kara can), Qaradaw,

Qarasay, Qaraydar (kara Haydar)“Äci” ile Başlayan Erkek Adları: “Äci” (hacı) ile kullanılan adlar:

Äcibatir, Äcibayram, Äcigerey, Äcikerim, Äcimolla, Äcimurza, Äcimusa, Äcishaq. “Älim” ile Başlayan Erkek Adları: “Bilgin, âlim” anlamına gelen

“älim”, tek başına da kullanılan bir erkek adıdır: Älimgazı, Älimgerey, Älimxan.“Bay” ile Başlayan Erkek Adları: “Bay” (zengin) ile kullanılan adlar:

Baydemir, Bayet, Baygadı, Baymanbet, Baymırza, Bayşora.“Yan” ile Başlayan Erkek Adları: “Yan” (can) ile kullanılan adlar:

Yangazı, Yanbek, Yanibek, Yanquwat, Yanmurza, Yanpoy.“Yar” ile Başlayan Erkek Adları: Yaragay, Yarbolat.

B. ANLAM ÖZELLİKLERİ:Kişi adlarını semantik olarak incelemek için özellikle birleşik kişi

adlarındaki birtakım tamlayıcıları ele almak gerekir. Anlam bakımından Türk kişi adları üzerinde çalışan ve bunları sınıflandıranlardan biri László Rásonyı’dir (1963; Güngördü 1991). Sınıflandırmalarda verilen kategoriler hem kadın hem de erkek adları için geçerlidir. Kadın ve erkek adlarının semantik bakımdan temel farkı, -kızların ikinci derecede önemli olmaları dolayısıyla- onlara verilecek ad seçiminde akılcı etkenlerin daha az rol oynaması, duygulu etkenlerin ise erkek adlarına göre daha baskın olmasıdır (Rásonyı 1963: 87).

Nogay Türklerinde verilen adların anlamında çocuğun doğduğu zamanda dünyadaki, etraftaki, ailedeki çeşitli durumların etkili olduğu görülmektedir (Kapayev 1995: 40). Nogay adlarının anlam özellikleri bakımından sınıflandırılması konusunda Rásonyı’den yararlanılmıştır (1963: 63-87; Güngördü 1991). Ancak bu sınıflandırma aynen alınmamış, adlarda rastlanan özelliklere göre bir bazı değişiklikler yapılmıştır:

1. Totem Adları: İnsanlığın ilkel devirlerdeki davranışları olan totemizm, kişi adlarını

etkileyen bir unsurdur. Rásonyı’ye göre totemizm Türklük bakımından fazla önem taşımaz. Ancak bazı kişi adları totemcilik havası taşımaktadır. Yine Rásonyı’ye göre Nogay Türkçesinde de bir kadın adı olarak kullanılan “Aybike”,

4 Xan ile biten kadın adlarından bir kısmı bu gruba da girer.

Page 109: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

109

Nogay Türklerinde Kişi Adları

(1963: 78-79). ve “Biyday” (Eski Türkçede Bogday) (Rásonyı 1976: 201) bu tür adlardandır.

2. Dilek Adları:Yeni doğan çocuk ile ilgili dilekler, ona ad olarak konulabilir. 2.1.Çocuğun Yaşaması Dileğiyle Konulmuş Adlar:En önemli dilek adlarından biri çocuğun hayatta kalması için verilen

adlardır. Özellikle ailede ölmüş bir çocuk varsa, yeni doğan erkek veya kız evladın yaşaması için bu tür adların verilmesi daha önemli hâle gelir. “Tur-” (dur-) fiili bu yüzden çoğunlukla erkek adlarında kullanılmaktadır: Quruptursın veya Qruptursın, Tursın, Tursınxan, Toxtar, Toqtar. Çocuğun yaşaması için konan başka bir ad da “Yaşaw”dır.

Sağlamlığı ifade eden “temir” (demir) ve “bolat” (çelik) gibi kelimeler, çocuğun yaşamasını sağlayacak güçlü adlar olduğu için bunlarla yapılan adlar, aynı kategoride sayılabilir: Aqbolat (saf çelik gibi sağlam) (ATKA, 43), Aydemir, Azamat, Baydemir, Bekbolat, Bektemir, Centemir, Erbolat, Kencebolat, Qambolat, Qasbolat, Qaşaw (çelik kalem, keski), Qazbolat, Yambolat, Yarbolat, Temirbek, Temirxan, Temirpolat (demir ve çelik gibi sağlam). Sağlamlık, dayanıklılık “taw” (dağ) kelimesiyle de ifade edilir: Tawsoltan, Tawcan5 (taw: dağ). Kızlara verilen Şarbiyke (şar: bileğ taşı) bu tür adlardandır.

Çocuğun yaşaması için ada getirilen “ölmez” çekimli fiili de kadın adlarında kullanılan başka bir yaşatacak addır: Ölmes, Ölmesxan.

Afuwcan6 (afuw: af), Taymas (kaymaz), Taymasxan, aynı niyetle konan adlardandır.

Töle- fiiliyle yapılan adlarda kötü ruhları aldatmak niyeti gizlidir. Bir ailenin çocuğu ölüp tekrar bir çocukları dünyaya gelirse “ödendi” anlamına gelen bu adlar konmaktadır (ATKA 14): Tölegen, Tölemis. “Öte-” (geç-) fiiliyle yapılan adlar da aynı amaçla verilir: Ötebiyke, Ötegul, Ötemis, Öteş.

Çocuğu olmayan ailelerin Tanrı’nın adını kullanarak ad vermelerinin sebebi de yine kötü ruhları korkutmaktır. Rásonyı’ye göre bunlar teofor (Allah adını kapsayan) adlardır (1963: 74): Qudayberdi (Hüda verdi), Qudaynet (Hüda’nın niyeti), Mawlim (Mevlâm), Mawlimberdi (Mevlâm verdi).

Kötü ruhları korkutan, onlardan daha güçlü ve süratli olan hayvanların adları veya bunlarla ilgili adlara ad biliminde apotropaeon (koruyan adlar) denir (Sakaoğlu 2001: 11). Bu tür adlar, çocuğun yiğit olması dileğiyle verilebileceği gibi koruma amacıyla da verilebilir. Bu sebeple bu tür adlar iki grupta da yer almıştır: Arslan, Arslanbek, Arslanbiy, Qaplan, Qazbek, Qazbolat, Qazgerey.

5 Adın içinde “taw” varsa, çocuğun doğduğu yerde bir dağın bulunduğu anlamı da aranabilir.6 Nogay Türkçesi edebî dilinde “can” kelimesi “yan” şeklindedir.

Page 110: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

110

Dilek Ergönenç Akbaba

Kız adlarından Müsirew (yalvararak elde etmek), Saylaw (seçmek, seçip ayırmak) anlam olarak bu grubun içindedir.

Eski Türk kültüründe Gök tanrı inancı ve Şamanizm’in etkilerinin derinliği; Budizm, Manihaizm, Nastorizm ile birlikte dışarıdan gelen diğer unsurlar, erkek adları ile kadın adlarını ayırmayı güçleştirmiştir. Yalnız Türkçe olarak konan adlarda bile cinsiyet farkı belirgin değildir (Abdurrahman 2004: 129: Demirez-Güneri 2011-176). Bunun yanında çocuğun kötü ruhlardan korunması amacıyla oğlanlara kız, kızlara oğlan adı verilir (Sakaoğlu 2001: 11). Nogay Türklerinde Keldixan, Köşerbay veya Göçerbay hem kadın hem de erkek adlarındandır. Kızlara verilen Papaş (papa: Rus. Baba, küçültme ekiyle) adının verilme amacı da bu olmalıdır.

Bazı güzel adların kötü ruhların ilgisini çektiği düşünülerek çocuğa kötü anlamlı adlar da verilebilmektedir (Aksan 1995: 439). Türk toplumundaki geleneklerden biri de, kötü ruhlar insanları rahatsız ederlerse onlardan kurtulabilmek için, rahatsız edilen kişinin adının değiştirilmesidir (Üçok 1947: 34; Karahan 2011; 293)

Nefret edilen kavimlerin adları, çocuğun yaşamasını sağlamak amacıyla verilen adlardandır. Amaç, ana babanın çocuğu aslında sevmediği inancını uyandırarak kötü ruhları kandırmaktır: Urusmurza (Rus beyi), Apaz (Abaza).

Bazı hayvan adları, aynı niyetle çocuğun yaşaması için verilir: Botaş (bota: deve, küçültme ekiyle), Qumar (himâr: Ar. Eşek, küçültme ekiyle). Buna benzer şekilde güzel bir anlamı olmayan veya anlamı olumsuz olan adların konma amacı aynıdır: Ayıp (ayıp), Ayub, Batuw (batmak), Qambiyke (qam: gam, kaygı, tasa), Mataq (mataqay: pasaklı), Mekerxan (mekir: (Kaz.) art niyet, kurnazlık), Süyrik (kız adıdır ve “bıyıklı” anlamındadır), Şingil (şüñgil: çukur, oyuk), Zalımxan (zalım: zalim).

“Yaw” (düşman) vasıf adıyla kullanılan adların da böyle bir amacı vardır: Yawbiyke, Yawmırza.

2.2.Uzun Ömür Dileyen Adlar:Ömirzaq (ömri uzaq: ömrü uzun) ve Ömirbek bu niyetle verilen

adlardandır. Çocuğun sağlıklı yaşaması için verilen adlardan bazıları şunlardır: Sälim,

Sälime, Sälimet, Sälimgerey, Sälimxan, Salimırza. Yine Küsep (isteyip, istenmiş) bu tür bir addır.

2.3. Oğul Dileyen, Oğlan Olduğunu Belirten veya Kız Dileyen Adlar:Ertu (“er tuwsın”dan kısaltılmış), Qıztamam, Mıratxan, Muradasıl,

Muradin, Murat, Muratali.Türk kültüründe genellikle oğula daha çok değer verilmekte ve evlâdın

Page 111: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

111

Nogay Türklerinde Kişi Adları

erkek olması istenmektedir. Ancak Nogaylarda bunun tersi bir ada da rastlanmıştır. Küsebiyke (küse- çok istemek) adı kız evlâdın istendiğini göstermektedir.

2.4. Artık Çocuk İstenmeyişini Bildiren Adlar:Çocuğun yaşaması için konan şu adlar “dur-” anlamıyla kullanıldıysa artık

çocuk istenmediğini de ifade edebilir: Atyeter, Quruptursın, Tursın, Tursınxan, Toxtar, Toqtar.

2.5. Mutluluk, Başarı Gibi İyi Bir Hayat Tarzı Dileyen Adlar:Ana babaların yeni doğan çocuk için sağlık, mutluluk, rızık, zenginlik vb.

birçok şey dilerler. Bu dilekler ad olarak konabilir:Doğan çocuğun güzel, hayırlı bir ömrü olsun diye verilen adlar: Däwletxan

(däwlet: iyilik, hayır), İnal (inanılan, güvenilir), Qayırbek (qayırlı: hayırlı), Quwanay (quwan-: sevinmek), Näsip, Nasipat, Näsipxan, Näsipli, Ogırlı, Suyun (<süyün<süyin: sevin), Süyünbike.

Çocuk; zengin olsun, bolluk içinde yaşasın diye verilen adlar: Mallıbiyke (mallı: hayvanlı), Toqbiyke (toq:tok), Toqsaba, Yembiyke (yem: yem), Yemis (meyva, yemiş), Yemisxan.

“Bay” (zengin) ile başlayan erkek adları çocuğa yine zenginlik ve iyi bir hayat dilemek için konur: Amanbay, Baydemir, Bayet, Baygadı, Baymanbet, Baymırza, Bayşora, Bazarbay, Indırbay, Qoylıbay, Köşekbay, Köşerbay, Qurmanbay, Nurlıbay, Orazbay, Otarbay, Sallıbay, Sañlıbay, Sarıbay, Yarıqbay, Yazlıbay.

“Aman” (sağ salim, mesut, mutlu) ile başlayan kadın ve erkek adları bu gruba girer: Amansıluw, Amanaqay, Amanbay, Amangadı, Amangeldi, Amankey.

2.6. İyi Karakter Özellikleri Anlatan Adlar:Özellikle çocuğun sağlam ve güçlü olması dileğiyle konan adlar daha

çok erkek adlarıdır: “Cesur” anlamına gelen “Bätır”7 yine bu grupta sayılacak adlardandır: Äcibatir, Bätır, Bätırbek, Bätırgazı, Bätırmırza.

Ärüwgız (iyi kız), Dämekey (däme: ümit), İysim (iysin-: umut beslemek), İysimxan, İysindik (umut besledik), İysuw (iyis-: hep beraber eğilmek), Kökey (kişinin iç dünyası; akıl, düşünce, his, heyecan), Qayırbek (hayırlı bey) Yumart (cömert), Tätim (tatım: iyi geçinen, dost geçinen), Turubek [turı: doğru, adaletli (Rásonyı 1963: 80)], Üzliken (üzdik: Kaz. önde gelen, başarılı) bu tür adlardandır.

Büyük ve güçlü hayvanların erkek çocuklarına ad olması, Türklükte çok yaygın bir gelenek olmuştur. Gücün, cesaretin ve yırtıcılığın sembolü olan bu adlar, çocuğun yiğit olması dileğiyle verilir (ATKA,: 37): Arslan, Arslanbek, Arslanbiy, Qaplan, Qazbek, Qazbolat, Qazgerey.

7 Bätir adına Batır, Batir gibi şekillerde de rastlanmaktadır.

Page 112: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

112

Dilek Ergönenç Akbaba

Güç, sağlamlık ve dayanıklılığı gösteren bazı nesnelerin adları bu grupta yer alır. Buna göre biçimle öz arasındaki bağlantı, bir şeyin özü ile onu ifade eden ad arasında da vardır (ATKA, 42): Aydemir, Aqbolat (bolat: çelik), Baydemir, Bekbolat, Bektemir, Centemir, Erbolat, Kencebolat, Qambolat, Qasbolat, Qazbolat, Temirbek, Temircan, Temirxan, Temir-Polat, Yambolat, Yarbolat.

Silah adları bu tür kişi adlarındandır (ATKA, 44): Qaşaw (oyma kalemi, keski), Qılışxan, Qılışgerey.

2.7. Vücutla İlgili İyi Özellikleri Belirten Adlar:Nogaylarda verilen bu tür kişi adları şunlardır: Esengeldi (sağlıklı geldi),

Esenbiyke, Esmanbet8 (akıllı Muhammed) Estuwgan (akıllı doğdu).Çocuğun çabuk ve güzel konuşması için verilen adlardan bazılar: Aytxan,

Aytuwlı. 2.8. Görkemli Adlar:“Yiğit” anlamına gelen “batir” iyi karakter dilemenin yanında görkemli

adlar arasında da sayılmaktadır. “Batir” büyük savaşçılara verilen unvandır. Proto-Bulgar yazıtlarında Bagatur~Bogatur şeklinde geçen kelime Menges ve Beşevliyev’e göre unvan, Tekin’e göre kişi adıdır (1987: 51): Äcibatir, Bätir, Bätirbek, Bätirgazı, Bätirmırza.

Ayrıca Älim, Älimgazı, Älimxan, Ämirbiy, Ämirxan , Äskerbiy, Bayşora (şora: asilzade, soylu), Küşlixan (küşli: güçlü), Yarıqbay (yarıq: ışık, ziya) görkemli adlardandır.

Rusça “geroy” (kahraman, alp), Nogaycada “gerey” biçimine dönüşerek Türkçe adlarla birlikte yaygın bir şekilde kullanılmaktadır: Äcigerey, Ädilgerey, Älimgerey, Qazgerey, Qılışgerey, Meñligerey, Sälimgerey, Zabitgerey.

“El” (memleket, ülke) kelimesiyle kullanılan adlar da bu gruba girer: Elbiyke, Elboldı, Eldar, Elgaytar.

“Xan” (hükümdar) ile kullanılan kadın adları da görkemli adlardandır: Aslıxan, Aşuwxan, Awasxan, Aysexan, Aytxan, Äcixan, Älimxan, Äskerxan, Bayramxan, Bazarxan, Cennetxan, Dämesxan, Dävletxan, Erkexan, İncixan, İysimxan, Kebaxan, Keldixan, Kencexan, Külimxan, Kümisxan, Küşlixan, Qaralxan, Qılışxan, Qırımxan, Qurasxan, Malaxan, Mamırxan, Maylıxan, Mekerxan, Meñlixan, Mıratxan, Misirxan, Näsipxan, Nurxan, Orazxan, Ölmesxan, Sälimxan, Sekerxan, Seperxan, Sıylıxan, Stambılxan, Süydimxan, Tätlixan, Totayxan, Wezirxan Yapxan, Yelletxan, Yemisxan, Zalımxan, Zäbitxan.

“Gazı” ile kullanılan erkek adları bu gruptadır: Abdulgazı, Älimgazı, Bayramgazı, Bätirgazı, Boramgazı, Nurgazı, Umargazı, Yangazı.

8 Nogaycada esüw (esmek) fiili de bulunmaktadır.

Page 113: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

113

Nogay Türklerinde Kişi Adları

“Murza” veya “mırza” (bey) ile kullanılan adlar görkemli adlardandır: Aqmurza, Äcimurza, Baymırza, Bätirmırza, Bekmurza, Xanmurza, Qanmurza, Salimırza, Yanmurza, Yawmırza.

Eski Türkçeden beri kullanılan “bek” ve “biy” başlangıçta asilzâde anlamına gelmiştir (ATKA, 51). “Bek” ile kullanılan adlar: Alibek, Arslanbek, Älibek, Bawbek, Bätirbek, Bekberdi, Bekbiyke, Bekbolat, Beket, Bekinat, Bekiş, Bekkani, Bektemir, Bekuv, Dinibek, İncibek, Qairbek, Qayırbek, Qazbek, Qılınbek, Murzabek, Nazlıbek, Nawurbek, Niyazbek, Ömirbek, Özbek, Şaşlıbek, Tatlıbek, Temirbek, Uzbek, Vatasıbek, Yanbek, Yanibek, Zaurbek.

“Biy” ile kullanılan adlar: Arslanbiy, Asanbiy, Askerbiy, Ämirbiy, Äskerbiy, Meñlibiy, Musabiy, Müsirbiy, Safarbiy, Soltanbiy, Türkbiy, Ullıbiy (ullı: büyük, ulu).

“Soltan” ile kullanılan adlar: Biysoltan, Soltan, Soltanat, Soltanbiy, Soltanmurat, Tawsoltan.

Unvan veya rütbeler birleşerek kullanıldığında görkemli adlardan olur: Bekmanbet, Bekmurza, Biysoltan, Xanbiy, Qanmurza, Murzabiy.

Qanamat (qan>xan), Qambolat (n>m değişikliği) bu tür adlardandır.3. Tesadüf Adları:3.1. Yeni Doğmuş Çocuğun Göze Çarpan Bir Özelliği:Yeni doğan çocuğun ilk göze çarpan özelliği ona ad olarak verilebilir:

Aqmañlay (beyaz alın) [geleneğe göre Nogay Türklerinin büyükannelerinden biri (Rásonyı 1963: 81)], Aqtamaq, (beyaz boğaz), Aşuwxan (aşuw: sinir, hiddet), Dombay (şişman), Kökkez (kök: mavi, yeşil), Küren (koyu sarı), Qaragöz, Qaraşaş (kara saç), Qasbolat (qas: kaş), Qızılgül, Mamırxan (mamır: şişman, semiz), Meñlali (meñli: benli), Meñlibiy, Meñligerey, Sarıbay, Sarıbas (sarı baş), Sarıtay, Şaşlı (saçlı), Toqal (kadın adı, “tıraşlı” anlamında), Toqsaba (tok tulum) [geleneğe göre Nogay Türklerinin büyükannelerinden biri (Rásonyı 1963: 81)].

Çocuğun esmer olması ile ilgili kullanılan “qara” sıfatıyla oluşturulmuş olan Qaradaw (kara dev), Qarasay (say: sığ, derin olmayan, kısa boy için kullanılmış olabilir), Qarayan (yan: can), Qaraydar (Qara Haydar) bu tür adlardandır.

3.2. Doğumdan Sonra İlk Göze Çarpan veya Adı Geçen Nesne veya Hayvan:Aqtay (ATKA, 66) (beyaz tay), Qaplan, Qaşaw (oyma kalemi, keski),

Qazbek (qaz: kaz), Qazbolat, Qazgerey, Qılışgerey (qılış: kılıç), Qoylıbay (qoylı: koyunlu), Qurman (Oğuz ve Kıpçaklarda yaylık, yay kabı) (DLT, 382, ATKA, 68), Qurmanali, Qurmanbay, Qurmanbiyke, Malaxan (mala: tırmık), Sarıtay, Sawqat (hediye), Şoqay (deriden yapılmış bir tür ayakkabı), Taybiyke (tay: atın yavrusu), Yabin (jabın: Kaz. çatı örtüsü), Yibek (ipek).

Page 114: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

114

Dilek Ergönenç Akbaba

3.3. Doğumdan Sonra Çadıra, Odaya İlk Giren Kimse, Avulda Bulunan Yabancı (Adı, Rütbesi, Kavmi, İşi, Göze Çarpan Vücut Özelliği):

Äcixan (äci: hacı), Äcimolla, Qocahmet (qoca: hoca), Mollali, Özbek, Uzbek, Teñali (teñ: arkadaş), Türkbiy.

3.4. Doğumdan Sonra Ana Babanın İlk İşittiği veya Söylediği Söz:Amangeldi (aman: mesut, mutlu), Atyeter (ad ulaşır veya yeter), Boldıgız

(kız oldu), Dcumageldi, Ertuwgan (erkek doğdu), Esengeldi (sağlıklı geldi), Geldimorat, Keldixan, Keldimurat, Kencebolat (kence: en küçük), Kencexan, Quwandıq (sevindik), Orazgeldi, Satır (patırtı, gürültü), Sewunduq, Süwret (resim), Süyindik, Süyündük (sevindik), Şerpu (şarpı-: hafiften ateş yakmak), Yapxan (yap-: örtmek), Yarboldı, Yelletxan (yellet-: havalandırmak), Yumageldi, Yuwdır (yıka-t).

3.5. Doğum Zamanındaki Hava veya Gökyüzünün Durumu:Boranbiyke (boran: fırtına), Gündogan, Küntuwgan, Künbiyke, Künsıluw,

Qarlı (karlı), Yarıqbay (ışıklı, aydınlık ve zengin olan).3.6.On İki Hayvanlı Türk Takvimine Göre Doğum Yılının Adı: Qoylıbay (qoy: koyun).3.7. Mevsim, Ay, Gün, Günün Bir Bölümü, Bayram:Bayramberdi, Eradil (era: Rus. Devir, zaman), Yazlıbay (ATKA, 77) (yaz

mevsiminde dünyaya gelmiş).Cuma günü doğanlara verilen adlar: Dcumageldi (ATKA, 77), Yumadüw

(yuma: cuma), Yumageldi, Yumagül, Yumagisi, Yumaniyaz, Yumaş, Yumaziyet.Ramazan ayında doğanlara verilen adlar: Orazbike, Orazbiyke, Orazxan,

Oraz, Orazali, Orazbay, Orazgeldi, Orazmanbet, Orozmanbet, Orozniyez (oraz veya oroz: oruç).

Kurban bayramında doğanlara verilen adlar: Qurman (kurban), Qurmanali, Qurmanbay.

Nevruzda doğanlara verilen ad: Nawruz.Haftanın günleri: Sarsenbi, Düysenbiy.Tan atarken dünyaya gelen çocuklara verilen ad: Tañatar, Tanbike,

Tañbiyke, Tañsıluw, Tansıluw, Tanyatıq. 3.8. Doğum Günündeki Önemli Olay:Çocuk bir göç veya taşınma sırasında doğmuş ise verilen adlar: Köşbiyke,

Köşali, Köşekbay, Köşerbay, Köşmanbet.Seçim gününde doğana verilen ad: Saylaw.Pazar kurulduğu gün çocuğa verilen ad: Bazarbiyke, Bazarxan, Bazarbay.

Page 115: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

115

Nogay Türklerinde Kişi Adları

Düğün günü doğan çocuğa verilen ad: Toybike, Doymanbet.Sefer sırasında doğan çocuğa verilen ad: Safarbiy, Saparali, Seperxan.

Yola çıkılması söz konusuysa verilen adlar: Yolaqay, Yolgisi, Yollı, Yolmanbet.Düşmandan kurtulunduğu gün verilen ad: Yawgaytar (düşman döner).

Yine “yaw” (düşman) ile ilgili adlar: Yawbiyke, Yawmırza.Tarlada çalışılan gün verilen ad: Qazuw (qazı-: kazmak), Şäliş (şal-:

biçmek, tırpanlamak).3.9. Doğum Yerinin Yanında Bulunan Şehir, Nehir, Dağ vb.:Şehir adlarının ad olarak kullanması: Qrım, Qırımxan, Madina, Medine,

Mekke, Saray, Stambılxan.Bawbek (baw: bağ, bahçe), Bawdin, Elboldı (el: vatan), Indırali (ındır:

harman), Indırbay, Qurgan (siper, sur), Otar (mera, otlak), Otarbay, Sabanali, Tawcan (taw: dağ), Tawsoltan, Tengiz (deniz), Tuqay (orman, ağaç ve bitki yığını).

4. Ana Baba Duygularını (Sevgi, Şefkat vb.) Gösteren Adlar (Okşama Adları):

Genel olarak Türkçede kadın adlarının birçoğu bu grupta yer almaktadır (Rásonyı 1963: 85). Ad biliminde “hypochoristica” denen bu adlar; “ana babanın duygularını, sevgisini, şefkatini gösteren, genellikle güzel, ince, tatlı, değerli, küçük bir şey anlamındaki adlardır” (Sakaoğlu 2001: 11): Altın, Amansıluw, Ärüwcan (ärüw: iyi, güzel), Ärüwgız, Ärüwxan, Ärüwzat (zat: şey), Aygül, Aypara, Aybike9, Aysıluw, Baa (paha), Balbiyke, Balgisi, Balseker (bal şeker), Biyke (hanım), Cennetxan, Erkexan (erke: sevgili, gözde), Gülli, Gülnara, Gülnazar, Gülsim, Gülşaxar, İncixan, Kümis (gümüş), Kümisxan, Künsıluw, Qızılgül, Marcan, Meñsıluw, Nazlıbek, Nurbiyke, Nuradil, Nurcan, Nurgazı, Nurgisi, Nurxan, Nurlıbay, Nurmanbet, Sawqat (hediye), Sekerxan (şeker han), Sıylı (değerli), Sıylıxan, Tañsıluw, Tätli (tatlı), Tätlixan, Totay (prenses), Totayxan, Totıy, Yansaray (can saray), Yibek (ipek), Yensıluw, Yumagül, Yuldız (yıldız), Zılıyqa (zılıy: fevkalade).

Bazı kadın adlarında sona gelen –ş eki, küçültme ekidir ve sevgi ifadesi vermek için kullanılmıştır: Bätoş, Bayraş, Mar’yeş, Mataş, Üzlipeş.

Şu erkek adları da aynı niyetle verilmiş adlardandır: Nuradil (nur: nur, ışık), Nurgazı, Nurgisi, Nurlıbay, Nurmanbet, Söltik (söl: öz suyu).

9 İçinde“ay” olan her ad totem adı değildir.

Page 116: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

116

Dilek Ergönenç Akbaba

5. Kişilere Bağlı Olarak Verilmiş Adlar:5.1. Milletin Hayal ve Hatırasında Yüceltilen Kişilerin Adları:Adı duyulmuş, meşhur bir yiğidin adını vermek de âdettendir. Böylelikle

çocuğun da aynı şekilde yiğit olması temenni edilir. Özellikle halk arasında adı kötüye çıkmış birinin isminin verilmemesine dikkat edilir. Nogaylarda atı aytuvlı “adı anılan, nam salmış” deyimi vardır. Atıñdı yaman dañkka şıgarma, balam, ärüv ayttırmaga şalıs “Adını kötüye çıkarma yavrum, iyi anılmaya çalış”, sözü büyüklerin kendinden küçüklere mutlaka verdikleri bir öğüttür (Kapayev 1995, 40). Soltanmorat, Umar (Ömer), Umargazı milletin hayal ve hatırasında yüceltilen kişilerin adlarındandır.

6. Rusça Adlar:Nogay Türkleri arasında Rus adları da yaygındır. Erkek adları olarak

verilen Sıtalinat, Sıtalinbey, Valeriy vb.; kadın adlarından Almita, Elmira, Gelena, Miyanda, Sofya vb. bunlardan bazılarıdır.

NOGAYCA ADLARNOGAYCA KADIN ADLARI:

AAbibatAbidatAfuwcanAqlimeAqmañlayAqtamakAlmiraAltınAmansıluw AminatApuwzarAsılAsiyatAslıxanAşuwxanAwasxanAybikeAygülAyparaAyse

AysexanAysıluwAyşatAytxanAytuwlı

Ä ÄbiybeÄcibiykeÄcixanÄnipetÄlimeÄlimetÄlimxanÄrüwcanÄrüwgızÄrüwxanÄrüwzatÄsiretÄsiyetÄskerxan

BBaa BalbiykeBalsekerBanuwBapuBatuwBayrambiykeBayramxanBayraşBazarbiyke BazarxanBätiBätokBätoşBekbiykeBekinat BerdausBiykeBoranbiykeBorsıy

CCennetxanDDämekeyDämesxan DäweteyDäwletxanDodawDodıyEEdiyaElbiykeEmineErkexanErtuEsenbiykeFFaridaFarizatFatimatG

Page 117: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

117

Nogay Türklerinde Kişi Adları

GülliGülnaraGülnazarGülsim GülşaxarXXanbiykeXaniyİİmsınayİncixanİysimİysimxanİysindikİysuwK KebaxanKebayKeldixanKencexanKerimeKewsarKökeyKökkezKöşbiykeKülimxanKülizarKülsiKülsimKümisKümisxanKünbiykeKündarüwKünsıluwKürenKüsebiykeKüşlixanQQadırbiykeQambiyke

QandazaQanipetQanitatQaniyQaragözQaralxanQaraşaşQarlıQatamayQawsaratQılışxanQrımQırımxanQızılgülQoqaQoqaşQurasxanQurmanbiyke

MMadinaMalaxanMaliyatMallıbiykeMamırxanMar’yeşMarcan MarxabaMaripatMäriyemMarziyeMataşMaylawMaylıxanMayorMedineMekerxanMekkeMeñlixanMeñsıluw

MeskuMıratxanMinatMisirxanMükminatMüsirewMüslimatMütliNNafiseNapisatNarbiykeNasipatNazlıbekNäsipxanNäsipliNäşüwNäymeNurbiykeNurcanNurxanNuripatOOrazbike OrazbiykeOrazxanÖÖlmesÖlmesxanÖtebiykePPapaşParizatRRabiyatRayxan RaymeRaziyetRıslıbiykeS

SabiratSakinetSaliyatSapiyetSaraySaybatSaylawSälimeSälimetSälimxanSäniyetSäpelekSekerxanSeperxanSıylıSıylıxanSofiyatSoltanatStambılxanSüwretSüydimxanSüydümxanSüyrikSüyünbike ŞŞabwarŞarbiykeŞaşlıŞaydatTTanbike TañbiykeTañsıluwTansıluw Tanyatıq TatuweyTawcanTaybatTaybiykeTayrat

Page 118: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

118

Dilek Ergönenç Akbaba

TätimTätliTätlixan Tımıs ToqalToqbiykeToqsabaTotayTotayxanTotımayTotıyToybike

UUlıymetUrkıyetÜÜzlikenÜzlipeşWWaidatYYagüwYansarayYapxan

YawbiykeYelletxanYembiykeYemisYemisxanYensıluwYibekYuldızYumaşYumawYumaziyetYuwdır

ZZalımxanZarifaZayratZäbiteyZäbitxanZekiy ZeynapZılıyqaZuxraZul’fiya

Anadolu’da yaşayan Nogay Türkleri arasında, kız çocuklarına eskiden verilen ancak günümüzde kullanılmayan bazı adlar tespit edilmiştir.10

NOGAYCA ERKEK ADLARI:

10 Acıqan, Aduwle, Atike, Azime, Bayramqan, Bekiş, Bekkani, Bekuv, Boldıgız, Caciy, Cumaş, Cumaziye, Cülüyce, Damaqan, Dameş, Döndü, Dursun, Göçerbay, Güldane, Gülmalek, Gülperi, Hacımelek, İncibek, İnciqan, İsmiqan, İstanbulqan, Qadife, Qanbelek, Qanike, Qaniş, Qaside, Qayırzade, Qıztamam, Qurbanapakay, Menliapakay, Nasipqan, Nayme, Nazik, Nazlıbek, Nazlıqan, Nazmiye, Nütbiye, Pazarqan, Rabiye, Rayme, Sabriye, Sapiye, Saşlıbek, Sayme, Seperqan, Sepli, Sevqa, Tansıq, Tatlıbek, Televqan, Telliqan, Tomay, Tomay, Tomina, Totay, Totayqan, Toyaş, Toybike, Zakiy, Zaripe (Kaynak kişi: Hasan Benli).

AAbdulgazıAbdulxamidAbdulqadırAbdulqasımAbdullaAbdulmuslimAbduraxmanAbuAbubekirAcdaut Acmambet AxmetAqbolatAqmanbetAqmurzaAqtay

AlawdinAlıpqaş AliAlibekÄlimgereyAlladinAmanaqayAmanbayAmangadıAmangeldiAmankeyAnwarApazApsatarArifullaArslanArslanbek

ArslanbiyAsanAsanaliAsanbiyAsxadAşimAtyeter AwbekirAydemirAyıpAyubAzamatÄÄbidÄblezÄcibatirÄcibayram

ÄcigereyÄcikerimÄcimollaÄcimurzaÄcimusaÄcisxaq ÄdilgereyÄdisÄkimÄlibekÄlimÄlimgazıÄlimxanÄminÄmirbiyÄmirxanÄmit

Page 119: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

119

Nogay Türklerinde Kişi Adları

ÄskerbiyÄsrepiÄwezBBaapBaxbiyBalgisiBawbekBawdinBaydemirBayetBaygadıBaymanbetBaymırzaBayramBayramaliBayramberdiBayramgazıBayremetBayşoraBazarbayBäisBäitBälewBäliBätirBätirbekBätirgazı BätirmırzaBegaliBekberdiBekbolatBeketBekmanbetBekmurzaBektemirBelyalBıdayxanBiysoltanBiytulla

BiyüwBlıqayBoramgazıBotaş BozyigitCCabrailCalaldinCamaldinCamawCentemirCumageldiDDautDilmanbetDinibekDinislamDinişDlimxan DobayDombayDormazDoymanbetDüysenbiy EElboldıEldarElgaytar EradilErbolatErecepErtuwganEsbergenEsengeldiEsmanbetEstuwganFFaridFazil

GGeldimoratGündoganXXalimatXanbiyXanmurzaXarunXüsinIIdrısIndıraliIndırbayİİbragimİmamaliİnalİrsuwİsaİsaqİsxaqİslamİsmailİsmaqİstamaliKKeldixanKeldimuratKelemetKelendikKencebolatKerimKökkezKöşaliKöşekbayKöşerbayKöşmanbetKüntuwganKüsep

QQadirQairbekQalişQambolatQanamatQanmurzaQaplan QaradawQarasayQarayanQaraydarQasbolatQasım QaşawQayırbekQazbekQazbolatQazgereyQaziwetQaziyQazuwQıdırQıdıraliQıdırniyazQılışgereyQocaxmet QopışQoylıbayQruptursınQubrayQudayberdi QudaynetQumaraşQurganQurıyQurmanQurmanaliQurmanbayQurpış

Page 120: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

120

Dilek Ergönenç Akbaba

QuwanayQuwandıkLLuqpanM MagometMaxmudMamaşManbetMataqMatayMautMawledinMawlimMawlimberdiMawlütMämbetMämetMämetaliMämewMecitMedewMeñlaliMeñlibiyMeñligereyMıtallapMollali MuxtarMuradasılMuradinMuratMurataliMurtadaliMurzabekMurzabiyMusaMusabiyMuslimMüsirbiy

NNacmudinNanayNawruzNawurbekNädirNiyazNiyazbekNuqayNuradilNurgazıNurgisiNurlıbayNurmanbetOOgırlıOraşOrazOrazaliOrazbayOrazgeldiOrazmanbetOrozmanbet Orozniyez OspanOtarOtarbayÖÖmirbekÖmirzaqÖtegulÖtemisÖteşÖzbekRRamazanRamberdiRasilRaşidRaşidxan

SSaadinSabanaliSaduwaqasSafarbiySagındıqSalixSalimırzaSallıbaySangişiSañlıbaySaparaliSaraydarSarıbasSarıbaySarıtaySarsembiSarseySataySatırSawqatSaydibeliSayıtSäliSälimSälimgereySewunduqSeydaxmetSeyitSeyitaliSeypıllaSeypidinSeypitSıdıyıqSoltanSoltanbiySoltanmuratSöltikSuyunSüleymen

SüyindikSüyündük ŞŞabanŞaximŞälişŞämeteyŞämşitŞäntikŞäwdirŞerpuŞingilŞoqayŞomatŞümetTTañatarTawcanTawsoltanTaymasTaymasxanTemirbekTemircanTemirxan Temir-PolatTengizTeñaliToxtarToqtarTölegenTölemisTuqayTurubekTürkbiyUUllıbiyUmarUmargazıUrusmurzaUzbek

Page 121: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

121

Nogay Türklerinde Kişi Adları

WWezirxan YYabinYagapirYax’yaYaqupYambolatYameşYametYameteyYanbolganYanduYangazıYanbek

YanibekYanquwatYanmurzaYanpoyYaragayYarbolatYarboldıYarıqbayYarısYaşawYawgaytarYawmırzaYazlıbayYenaliYolaqay

YolgisiYollıYolmanbetYumadüwYumageldiYumagisiYumagulYumandıqYumaniyaz Yumart YumayYunusYusupZZabitgerey

ZalımxanZarmanbetZaurbekZeker’yaZeynadinZeynalZeynullaZiyawZiyawdinZubairZulqaniyZulqarnayZunqarnay

Kısaltmalar:Ar: ArapçaATKA: Ana Çizgileriyle Türk Kişi Adları Sistemi

Kaynaklar:AKSAN, Doğan (1995): Her Yönüyle Dil/Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK Yayınları, Ankara.ALİYEVA, Esen Minara (2009): “Ahıska Türklerinde Kişi Adları”, U.Ü. Fen-Edebiyat

Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 10, Sayı: 16.ALPARGU, M., (1996): “Dünden Bugüne Kafkasya’da Nogaylar”, Tarih Boyunca

Balkanlardan Kafkaslara Türk Dünyasi Semineri, I.Ü. Ed. Fak. Tarih Arastirma Merkezi, Ed. Fak. Basimevi, İstanbul.

AMANOĞLU, Ebulfez Kulı (2000): “Divanü Lugat-it-Türkî’deki Kişi Adları Üzerine”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 15, s. 5-14.

ARAT, Reşit Rahmeti (1991): Kutadgu Bilig I, Metin, Ankara.ATALAY, Besim (1986): Dîvân-ı Lügâti’t-Türk Dizini “Endeks” C.4, TDK Yayınları, Ankara.BASKAKOV, N.A. (1963): Nogaysko-Russkiy Slovar, Moskva, s. 485-489.ÇELİK ŞAVK, Ülkü, “Karakalpak Kişi Adları Üzerine Bir İnceleme” Millî Folklor Dergisi,

Yıl: 14, Sayı: 54.DEMİREZ GÜNERİ, Aysun (2011): “Yeni Uygur Türkçesinde Fiillerden Türetilmiş Kişi

Adları”, Bilkent Üniversitesi VI. Uluslararası Büyük Türk Dili Kurultayı Bildirileri, Erzurum- 25-28 Eylül 2011, s. 169-177, Ankara.

ERCİLASUN, Ahmet B. (1984): Kutadgu Bilig Grameri –Fiil-, Gazi Üniversitesi Yayınları, Ankara.

ERGİN, Muharrem (1991): Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları, İstanbul.GÜNGÖRDÜ, Erol (1991): Ana Çizgileriyle Türk Kişi Adları Sistemi, Gazi Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü (yayımlanmamış yüksek lisans tezi).

Page 122: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

122

Dilek Ergönenç Akbaba

İNAN, Abdülkadir (1966): “Dede Korkut Kitabında Eski İnançlar ve Gelenekler” Türk Kültürü Araştırmaları, s. 145-159.

KALAFAT, Yaşar (2006): Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara.KARAHAN, Leylâ (2008): “Türkçede Dinî Anlamlı Bazı Kişi Adlarını Ekle Değiştirme

Geleneği” The 51st Meeting of the Permanent İnternational Altaistic Conference (PIAC 51), Romanya, Türk Dili Üzerine İncelemeler, Ankara 2011, s. 292-299.

KİBAR, Osman (2005): Türk Kültüründe Ad Verme, Akçağ Yayınları, Ankara.ÖRNEK, Sedat Veyis (1995): Türk Halk Bilimi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.RÁSONYI, Lászlo (1976): “The Psychology and Categories of Name Giving Among the

Turkish Peoples”, Hungaro Turcica, Budapest, s. 207-223.RÁSONYI, Lászlo (1988): Türklükte Kadın Adları, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten

1963, Ankara, s. 63-87.SAKAOĞLU, Saim (2001): Türk Ad Bilimi I Giriş, TDK Yayınları, Ankara.SÜMER, Faruk (1999): Türk Devletleri Tarihinde Şahıs Adları I-II, Türk Dünyası Araştırmaları

Vakfı Yayınları, İstanbul.TEKİN, Talat (1987): Tuna Bulgarları ve Dilleri, Ankara.UCA, Alaattin (2004): Türk Toplumunda Ad Verme Geleneği, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları

Enstitüsü Dergisi, Sayı: 23, Erzurum ÜÇOK, Necip (1947): Genel Dilbilim, Ankara Üniversitesi, DTCF Yayınları, Ankara.VARİS, Abdurrahman (2004): “Türklerin Ad Koyma Gelenekleri Üzerine Bir İnceleme”,

Millî Folklor, Yıl: 16, Sayı: 61.YALÇINER, Necla (2004): “Türkçede Son Çocuğa Verilen Adlar”, 4. Uluslararası Türk Dili

Kurultayı, (20-26 Eylül 2004), C II Ankara, s. 3119-3130.

Page 123: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

123

2010 Yılı İtibarıyla Höşöö Tsaídam Bölgesi ve Orhun Vadisi

Dîvânü Lügati’t-Türk’te Geçen Her Kelime Türkçe Kökenli midir?

Türkçe Kelime Çekimi Ulamları Dizgesi Üzerine: Ad Çekimi

Ulamları

Özlem Deniz Yılmaz*1

Özet: Kelime çekimi (düzeneği), sözcük birimlerinin sahip olduğu (çoğunlukla bağımsız) leksik anlamlara bu anlamların kendisiyle özdeşliğini bozmadan biçim birimleri aracılığıyla yardımcı anlamlar katmayı amaçlayan dil araç ve işlemlerinin tümü veya bu araç ve işlemleri içeren şekil bilimi alt dizgesidir. Makalede bu görüş doğrultusunda Türkiye Türkçesi ad çekimi ulamları ele alınmakta ve sınıflandırılması yapılmaktadır.Anahtar sözcükler: kelime çekimi, kelime çekimleyici biçim birimi, ad çekimi ulamları.

On the Inflectional Categories System of Turkish: Inflectional

Categories of the NounAbstract: Inflection (inflectional mechanism) is a set of instrumentals and processes of language that aims to join connecting meanings by morphemes to lexical meanings of lexemes (often to independent lexical meanings), not destroying identities of their meanings, or is a morphological subsystem that includes a set of inflectional forms and processes. This opinion is supported by the author in this article and the inflectional categories of the noun in Turkish are analysed and classified.Key words: inflection, inflectional morpheme, inflectional categories of the noun.

Türkçe gramerlerin çoğu, Hint-Avrupa dilleri verilerinden kaynaklanan görüşlerin etkisi altında kalınarak hazırlanmıştır. Oysa Türk dillerinin özelliklerini, Hint-Avrupa dilleri esasında oluşan bu görüş ve kavramların ışığında açıklamak her zaman mümkün değildir. Bu görüş ve kavramların

* Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü / İstanbul, [email protected], [email protected]

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 123-139 ss.

Page 124: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

124

Özlem Deniz Yılmaz

Türk dili olgularına uygulanması ise gerçek durumu sergilemek yerine, tahrif etmekte, bu da genel olarak Türkoloji çalışmalarını, özel olarak da teorik Türk dil bilgisi ve dil biliminin gelişimini yavaşlatmaktadır. Çağdaş teorik Türk dil bilgisi ve dil biliminin görevi, bir yandan Türkçenin öz yapısının yansıması olan dil modellerini ortaya koymak, gramer görüşlerini geliştirmek, diğer yandan dünyadaki genel dil biliminin görüş ve kavramlarını Türk dili malzemesinden de yararlanarak zenginleştirip evrenselleşmesini teşvik etmek olmalıdır. Bu iki amaca katkıda bulunma gayretiyle yapılan çalışmalar arasında St. Petersburg Devlet Üniversitesi Doğu Dilleri (Şarkiyat) Fakültesi profesörlerinden Viktor Grigoryeviç Guzev’in Eski Anadolu Türkçesi malzemesi üzerinde 1970-1980’li yıllarda geliştirdiği bakış açısı da (bk. Guzev 1987 ve 1990) zikredilmelidir. Söz konusu bakış açısının kaynağı, hem klasik Rus dil bilimi ile Rusya’da oluşan Türkolojik görüşlerdir hem de dünya teorik dil biliminin kazanımlarıdır. Elinizdeki çalışmada ise bu görüşler, çağdaş Türkiye Türkçesi (TT) malzemesine uygulanmaktadır.

Konuya girmeden önce çağdaş dil biliminde birçok kavram ve terimin tartışmalı bir nitelik taşıdığı, dolayısıyla kişisel tercih ve yorumların sıkça görüldüğü hem de iyi ve kolay anlaşılabilmek kaygısıyla çalışmada kullanılan temel kavram ve terimlerin içeriğine ilişkin görüşlerimizi kısaca açıklamayı uygun buluyoruz. Burada öncelikle dil, monem, söylev (söz), şekil bilimi (morfoloji), şekil bilimsel sözcük birimi (morfolojik leksem) üretimi, sözcük birimi üretici anlam, kelime çekimi, yardımcı anlam, biçim birimi (morfem), gramer şekli, gramer ulamı, şekil üretimi, şekil çekimi, ad (adlık) (isim, sıfat, zarf, sayı adı, predikatif ve zamir), yargı, mantıksal özne (sü(b)je), mantıksal yüklem (predika) ve fiil kavramları ele alınacaktır.

Dil (dil dizgesi), bir toplulukta yaşayan her bir bireyin zihninde nesnel olarak bulunan bir bilme, ideal bir bildirişim düzeneğidir (Melnikov 1978: 218-354; ayrıca bk. Guzev - Deniz Yılmaz 2004: 21; Deniz Yılmaz 2009: 24). Dolayısıyla dilin bütün, yani hem dağarcık (envanter) [ses birimi (fonem), monem, biçim birimi, sentagma vb.] hem de yapı (örneğin, her zaman birer düzenek olan şekil ve ulam) birimleri (Guzev 2006: 44-46) soyut birer imge sayılmalıdır. Dilin en az iki taraflı, yani anlamlı birimi, André Martinet’nin terimiyle monemdir (1998: 23).

Monem,1 beyinde birbirine çağrışım yoluyla bağlanan en az iki imgenin, yani biri herhangi bir nesnel dünya unsurunun, diğeri herhangi bir söylev göstergesinin yansıması olan iki soyut imgenin birliğidir. Nesnel dünya unsurunun soyut yansıması olan imge, “anlam, değer”, söylev göstergesinin

1 Berke Vardar’ın tercümesinde monem terimine karşılık olarak “anlambirim” önerilmiştir (Martinet 1998). Bizce “anlam birimi” terimi semantemin karşılığı olabilir. Daha elverişli bir terim bulamadığımız için bu çalışmada “en küçük, iki taraflı, anlamlı dil birimi” karşılığı olarak A. Martinet’nin teklif ettiği monem kavram ve terimi kullanılacaktır.

Page 125: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

125

Türkçe Kelime Çekimi Ulamları Dizgesi Üzerine: Ad Çekimi Ulamları

soyut yansıması olan imge ise “dil imi, dil göstergesi”dir. Bu bakımdan anlam/değer, iki bileşenden oluşan monemin “gösterilen” yönünü, dil göstergesi ise “gösteren” yönünü oluşturur (bk. Saussure 1998: 108-111; Martinet 1998: 23). Monemler iki türe ayrılır: sözcük birimi (leksem2) ve biçim birimi (morfem).

Dilden farklı olarak söylev (söz), bilgi alışverişi amacıyla kullanılan, yani herhangi bir bilginin temsilcisi olarak işleyen bir gösterge veya göstergeler zinciridir. Düşünme etkinliği ideal, dil de ideal birer olgu olduğuna göre söylev, bildirişim etkinliğinin maddi bileşenidir (krş. Saussure 1998: 36-48).

Şekil bilimi (morfoloji), sözcük birimi dağarcığı (leksem bilimi, leksikoloji), söz dizimi (sentaks), ses bilimi (fonoloji) ve şekil bilimsel ses bilimi (morfonoloji) gibi dil dizgesinin en büyük alt dizgelerinden biridir. Şekil bilimi, hem sözcük birimlerinin sınıflandırılmasından hem de (sözcük birimi üretimi ve kelime çekimi amacıyla gerçekleştirilen) düzenli bir nitelik taşıyan teknik (operatif-gramer) kelime dönüşümünü (Guzev 1987: 34-35; 1990: 23-24) konu edinen dil alt dizgesi olarak yorumlanmaktadır.

Şekil bilimsel sözcük birimi (morfolojik leksem) üretimi (alt dizgesi), dünya unsurlarının birer imgesi, soyut yansıması olan anlamlara sahip sözcük birimlerinden biçim birimleri aracılığıyla bağımsız veya yardımcı sözcük birimleri üretmeyi ve bu işlevi yerine getiren teknik kelime dönüşümü araçlarını işleyen şekil bilimi dil alt dizgesinin bir alt dizgesidir. Örneğin, balık, balıkçı, balıkçılık sözcük birimlerinin her birinin anlamı, ayrı bir dünya unsurunun soyut yansımasıdır. Bu sözcük birimlerinden balıkçı ve balıkçılık ise sözcük birimi üretici işlemin birer ürünüdür. Bu bakımdan +Cİ ve +lİk biçim birimlerinin anlamı, mevcut bağımsız (verilen örneklerde balık sözcük biriminin) sözcük birimsel anlamla birleşerek başka dünya unsurlarının yansımaları olan (balıkçı ve balıkçılık sözcük birimlerinin sahip olduğu) anlamlar meydana getirdiklerinden sözcük birimi üretici anlamlardır.

Kelime çekimi (alt dizgesi), dünya unsurlarını temsil eden söylevdeki kelimelerin sözcük birimsel anlamlarını, bu anlamların kendi kendisiyle özdeşliğini bozmadan biçim birimleri aracılığıyla yardımcı anlamlarla birleştirmeyi ve bu işlevi yerine getiren kelime dönüşümü araçlarını içeren konu edinen şekil bilimi dil alt dizgesinin bir kısmıdır. Yardımcı anlam ise çoğunlukla ya dünya unsurlarının bağıntılarını ya da ikincil niteliklerini karşılayan anlamdır.

Kelime çekimi alt dizgesinin dağarcık ve yapı olmak üzere iki tür birimi vardır: Dağarcık birimleri, kelime çekimleyici biçim birimleri, yani yardımcı (kelime çekimleyici) anlamlara sahip monemlerdir; yapı birimleri ise gramer

2 B. Vardar’ın çevirisinde leksem terimine karşılık olarak “sözlükbirim” teklif edilmiştir (bk. Martinet 1998: 24). Bizce “sözcük birimi” daha tutarlı bir karşılıktır. Bu yüzden elinizdeki çalışmada leksem teriminin karşılığı olarak “sözcük birimi”, bununla ilişkili leksik karşılığı olarak ise “sözcük birimsel” terimleri kullanılmaktadır.

Page 126: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

126

Özlem Deniz Yılmaz

şekilleri ve ulamlarıdır. Dil–söylev karşıtlığı bakımından sözcük birimsel biçim birimi (leksik morfem), söylevdeki bağımsız kelimenin; kelime çekimleyici biçim birimi ise söylevdeki ekin dil içi karşılığıdır.

Gramer şekli (kelime çekimleyici gramer şekli, morfolojik şekil, şekil), söylevdeki belirli bir tür kelime şeklinden kaynaklanan ve aynı zamanda böylesi kelime şekillerinin kurulmasını sağlayan dil aracıdır (bk. Guzev 1987: 40; 1990: 24). Örneğin, ettirgen çatı şekli, yaptırmak, bekletmek, ürkütmek, çıkarmak gibi kelime şekillerinin temelinde bireyin zihninde meydana gelen soyut bir bilme birimidir, bir tasarımdır, bir düzenektir ve bireyin kendisinin de konuşurken yukarıda sıralanan örneklere benzer somut ettirgen çatı kelime şekillerini üretmesini sağlayan dil aracıdır. Gramer şekli, herhangi bir sözcük biriminin sahip olduğu (bağımsız/esas kavramlı veya yardımcı sözcük birimsel) anlamın kendi kendisiyle özdeşliğini bozmayan, buna karşılık söz konusu anlamın yardımcı anlamla birleştirilmiş biçimde ifade edilmesini sağlayan soyut bir imge veya soyut imgeler düzeneğidir. Soyut bir dil birimi olan gramer şeklinin söylev düzeyindeki karşılığı ise somut bir birim olan kelime şeklidir.

Gramer ulamı (kelime çekimleyici gramer ulamı, şekil bilimsel ulam, ulam) ise çoğunlukla ya bir ortak (aynı) yardımcı gramer anlamı ya da farklı, fakat bir türden (akraba) yardımcı gramer anlamları esasında birleşen şekiller topluluğu, seyrek olarak münferit, yani anlamı bağımsız tek bir şekilden ibaret, şekil bilimi mekanizmasının kuruluşu bakımından gramer şeklinden üstün sayılması gereken yapı birimidir (Guzev 1987: 40-41; Guzev 1990: 24-25; Guzev - Deniz Yılmaz 2004: 43). Örneğin, -(İ)yor şimdiki zaman ulamı (her bir zaman ulamı gibi), bir ortak anlam temelinde birleşen altı şahıs şekli topluluğudur; çatı ulamı ise akraba anlamlarca birleştirilen işteş, ettirgen, edilgen ve dönüşlü çatı olmak üzere dört şekilden ibaret bir öbektir3. Ama bir dizgenin içinde tek bir üye olan, yani hiçbir diğer şekille çağrışımsal ilişkide bulunmayan bağımsız bir şekil de ulam olarak değerlendirilmelidir. Bu bakımdan TT’deki +lEr ile +ki şekli, tek bir şekilden oluşan birer ulamdır (aşağıya bk.). Çok üyeli bir ulamın şekillerini birleştiren ortak bir anlam veya akraba anlamlar ve de tek şekilli bir ulamın anlamı, ulam üretici, diğer bir deyişle ulamsaldır.

Bu çalışmada kelime çekimi alanında iki tür düzenek arasında fark gözetilmektedir: Bunlar (1) şekil üretimi ile (2) şekil çekimi düzenekleridir (bk. Guzev 1987: 43-44; 1990: 26-28). Şekil üretimi düzeneğinin amacı, herhangi bir ulamsal anlamı söylevde temsil etmektir. Şekil üretimiyle örneğin, şimdiki zaman şekli gövdesi, yap-ıyor vb. kelime şekli kurulup bu düzeneğin işlevi yerine getirilir. Kurulan yap-ıyor oluşumuna şahıs ekleri getirilerek çekimlendiğinde ikinci düzeneğin, yani şekil çekiminin işlevi gerçekleştirilmiş

3 Türkçede “etken çatı”nın bulunduğu görüşü ise tartışmalıdır.

Page 127: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

127

Türkçe Kelime Çekimi Ulamları Dizgesi Üzerine: Ad Çekimi Ulamları

olur. Bu ikinci işlemin amacı, ulamsal anlamın ilettiği bağıntıya her zaman aynı görevde, aynı rolde katılan nesneleri (verilen örnekte edeni, fâili) şahıs anlamları aracılığıyla temsil etmektir. Bütün çekimleme ulamları ulamsal anlama sahip olduğundan, şekil üretimi düzeneği hepsine özgüdür. Şekil çekimi ise sadece ad(lık) ve fiil yüklemlik ulamı ile isim iyelik ulamının işleyişinde gözlemlenir. Bazı Türk dilleri (ör. Salarca, Sarı Uygurca, Tatarca, Türkmence, Çuvaşça) ile yabancı dillerde şekil çekimi düzeneğinden yoksun bitimli (finit) fiil şekilleri bulunduğuna göre [ör. Türkmencede gelecek zaman şekli (Azimov vd. 1966: 101; ayrıca bk. Deniz Yılmaz 2009: 35)] şekil çekimi bildirişim açısından ikincil bir düzenektir.

Kelime çekimi ulamları, çoğunlukla bağımsız anlamlı (esas kavramlı, otosemantik) sözcük birimi türlerinin (ad ve fiillerin) hizmetinde bulunduğu için burada zamirler de dahil bu sözcük birimi türlerini tanımlamak yerinde olacaktır. Dil biliminde yaygın olan bir geleneğe göre fiil olmayan bütün bağımsız anlamlı sözcük birimleri, yani isim, sıfat, zarf, sayı adı ve predikatif sözcük birimi türleri, ad(lık) (nōmen) terimi kapsamına girer. Dil, yorumlayıcı bir dizge olduğuna göre her bir bağımsız anlamlı sözcük birimi türü de sahip olduğu sınıflandırıcı anlama dayanılarak tanımlanabilir. Bu bakımdan isim, nesne (varlık) ve nesne olarak algılanan her türlü dünya unsurunu, olayını (ör. hareketi: gezinti; niteliği: dürüstlük; durumu: hastalık vb.); sıfat, nesne veya eylemlerin niteliklerini; zarfların çoğunluğu, herhangi bir olaya eşlik eden olayı, yani belirteci (sirkonstansı); sayı adı, somut nicelik karşılayan sözcük birimidir. Predikatif de, yani var, yok, gerek gibi sözcük birimleri, bağımsız anlamlara sahip olmalarına karşın, ortak sınıflandırıcı anlamdan yoksun olup ancak yargının mantıksal yüklemini (predikasını) dile getirme bildirişim işlevi sayesinde ayrı bir ad sınıfını oluşturur (bk. Guzev 1987: 54). Bilindiği üzere, mantık biliminde yargı, iki bileşenli, yani mantıksal özne (sü(b)je) ve mantıksal yüklemi içeren düşünce biçimidir. Mantıksal özne, hakkında konuşulan, söz konusu edilen nesne imgesi, tasarımı; “fikrin konusunu yansıtan yargı parçası”dır (Kondakov 1971: 503). Mantıksal yüklem, bilgi içeren imge; yargıda mantıksal özne hakkında ileri sürülen (doğrulanan veya yadsınan) bir şey, bir bilgi, bir iddiadır (bk. Kondakov 1971: 413). Görevsel açıdan adlara çok yakın olmakla birlikte, bağımsız anlamdan mahrum olan zamirler ise her biri zaten ayrı birer ad sınıfını oluşturan “nesne”, “nitelik”, “belirteç (sirkonstans)” ve “nicelik”i dolaysız değil, dolaylı, yani “gösterme” olarak adlandırılan yöntemle ifade etmeleri sayesinde bir sınıfta toplanırlar (bk. Guzev 1987: 52-54). Fiil, eylem (hareket, süreç) ve eylem şeklinde algılanan her türlü olayı (oluşu, durumu, değişimi vb.) karşılayan sözcük birimidir.

Sözcük biriminin belirli bir sözcük birimi sınıfına ait olması, o sözcük birimini şekil bilimsel açıdan karakterize eder, yani onun gizil morfolojik

Page 128: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

128

Özlem Deniz Yılmaz

potansiyellerini belirler. Örneğin, bir sözcük biriminin isim olması, onun çoğul, iyelik, hal ulamı vb. ekleri alması demektir. Bir sözcük biriminin sayı adı olması, onun sıra ve üleştirme şekillerine sahip olduğu anlamına gelir. Bir fiil söz konusu olursa akla çatı, statü, görünüşlük (aspektüel), eylemi ad(lık)laştırma ve yüklemlik ulamları gelir. Bu yüzden yukarıda sıralanan ve her biri morfolojik ulamlara sahip olan sözcük birimi sınıfları, yapı kurucu leksem türleri olarak adlandırılabilir, diğer bir deyişle esas anlamlı sözcük birimi türleri, şekil bilimsel düzeneğin yapı temelleri olarak düşünülmelidir. Bu sözcük birimi türleri, bünyelerinde yer alan kelime çekimi şekilleri ve ulamlarıyla birlikte söz konusu dilin morfolojik dizgesinin kuruluşunu oluştururlar.

Şekil biliminin yapı birimleri olan şekil ve ulamlar, kelime dönüşümü yoluyla leksik (hem bağımsız hem de yardımcı) anlamlara yardımcı (kelime çekimleyici) anlamlar katma işlevini görür. En basit durumda bir isim şekli, “nesne”nin ikincil niteliği ya da bağıntısı; bir fiil şekli ise benzer bir biçimde “eylem”in ikincil niteliği ya da bağıntısı hakkında bilgi verir.

Konumuz için gerekli kavramlara kısaca değindikten sonra, söz konusu ad çekimi ulamlarına gelelim. Bu ulamlar, eklerinin kelime şekli içindeki yerlerinden hareketle bu çalışmada ele alınacaktır.

Ad Çekimi UlamlarıYukarıda açıklanan görüşler doğrultusunda ad çekimi ulamlarından hem

isim, sıfat, zarf ve sayı adlarının bağımsız anlamları olan, sırasıyla “nesne”, “nitelik”, “belirteç (sirkonstans)” ve “somut nicelik”lerin hem de zamirlerin gösterme yoluyla temsil ettikleri dünya unsurlarının ya ikincil nitelikleri ya da bağıntıları hakkında bilgi aktaran ulamlar anlaşılmalıdır. Başka bir deyişle ad çekimi ulamları, morfolojik gereçler aracılığıyla adların sözcük birimsel anlamlarının yardımcı anlamlarla birleştirildiği müstakil bir şekil ya da birtakım şekiller topluluğudur.

1. Ad Öznel Değerlendirme Ulamı (“Küçültme” Ulamı)Hem Hint-Avrupa (dillerinde) hem de teorik Türk dil biliminde tartışmalı

bir konudur. Bu ulamla kastedilen öncelikle isim, zamir ve sıfatların “küçültme” şekilleridir: ör. yavru+cak, adam+cağız, kedi+cik, kimse+cik, ince+cik vb. Verilen örnekler göz önünde bulundurulduğunda söz konusu şekillerin “küçültme şekilleri” diye adlandırılması da tartışmaya açıktır. Görüldüğü üzere bu şekiller, sadece “nesnelerin küçük boyutlara sahip olduğu” bilgisini iletmemektedir.

Bu ulamla ilgili temel sorun ise söz konusu oluşumların sözcük birimi üretimi alanına mı yoksa kelime çekimi sahasına mı ait olduğudur. Dil biliminde

Page 129: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

129

Türkçe Kelime Çekimi Ulamları Dizgesi Üzerine: Ad Çekimi Ulamları

yaygın olan gelenek, bunları “leksem üretimsel”, yani “sözcük birimi üretimi” sahasının ürünleri sayar. Şüphesiz bu oluşumlar da tıpkı diğer kelime şekilleri gibi zamanla kalıplaşıp daha doğrusu leksemleşip bağımsız sözcük birimi haline gelme özelliğine sahiptir: benek, gelincik, kılçık, kızılcık, oyuncak, sıcak vb. (örneğin bk. Deny 1941: 305-306, § 509; Eren 1999; Korkmaz 1994: 42, § 27). Ancak işlek, yani kalıplaşmamış söz konusu oluşumlar, nesnelerin küçük boyutlara sahip olduğu bilgisi (ör. tepe+cik) yanında, niteliklerin artmış (ör. kara kara [gözler], kap+kara, ter+temiz, yem+yeşil) ya da azalmış (ör. yeşil+si, yeşil+imsi, yeşil+imtırak, küçü(k)+cük, yüksek+çe [bir yer]) ölçüleri/dereceleri ile zaman ve mekan belirteçlerinin nicelik özelliklerini (ör. akşam akşam, güpe+gündüz) de dile getirirler (Guzev - Deniz Yılmaz 2004: 51-52, 67. Ayrıca krş. Cikia 2007). Bu vasıflar ise yeni bir sözcük birimi üretecek kadar belirgin değildir, yani ikincil derecelidir. Sözü edilen kelime şekillerinin bunları ifade etmesi, sözcük biriminin kendisiyle özdeşliğini bozmaz. Böylesi bir şeklin bağımsız lekseme kattığı anlam, nesne, nitelik ve belirteçlerin ikincil niteliklerine dair olduğu için söz konusu oluşumlar çekimleme alanının ürünleri sayılmalıdır. Bu bakımdan ad öznel değerlendirme ulamı, dünya unsurlarının ikincil nitelikleri ve bu nitelikler üzerine konuşanın öznel tutumunu/değerlendirmesini dile getiren akraba anlamlara sahip, işlek isim, sıfat, zarf ve zamir şekilleri topluluğudur. Dolayısıyla bunlara “öznel değerlendirme şekilleri” (Guzev 1987: 102-103) denmesi daha isabetli olacaktır.

2. İsim Çoğul UlamıTürkçenin özgünlüğünü ortaya koyan isim ulamlarından biridir. Hint-

Avrupa dillerinin yapısından farklı olarak, Türkçede şekil üretici bir ek almayan kelime gövdesi/tabanı, sıfır biçim birimine (görevsel sıfıra), yani anlamlı ek yokluğuna sahip değildir. Şekil üretimi alanında –yalnız isim iyelik ulamı ile fiil emir kipi tartışmalı sayılabilir– maddi ekin yokluğu bütün durumlarda salttır, mutlaktır, başka bir deyişle ek yoksa hiçbir gramer şekli de yoktur (Guzev ve Deniz-Yılmaz 1999: 414). Bir kelimede herhangi somut bir ekin bulunmaması, sıfır biçim birimi demek değildir. Bu yaklaşım bakımından kendisine +lEr eki getirilmiş kelime (ör. elma+lar, misafir+ler), çoğul şeklini temsil eden kelime şeklidir. Buna karşılık çoğul eki almamış isim gövdesi (ör. elma, misafir), nicelik (tekil veya çoğul) anlamına sahip değildir ve karşıladığı nesnenin sayısının bir mi, birden fazla mı olduğuna ilgisizdir (Guzev 1987: 69). Örneğin, konuşan, Elma aldım, Misafirim vardı vb. anlatımları kurduğunda (nicelik bilgisini iletecek hiçbir anlama başvurmadan mana, yani anlatılan4 olarak) hem bir hem

4 Bu çalışmada anlam ile anlatılan arasında fark gözetilmektedir. Anlam, bildirişim için intibak ettirilmiş, dil içine alınmış, yani dilleşmiş, bir dil göstergesi ile sabit ilişkide bulunan herhangi bir dünya unsurunun yansıması olan soyut bir imge, dilin en küçük, iki taraflı birimi olan monemin gösterileni; anlatılan ise bildirişim eyleminde bildirilen dil dışı,

Page 130: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

130

Özlem Deniz Yılmaz

de birden fazla elma veya misafir kastedebilir. Böyle bir bilgiyi dile getirme zorunluluğu varsa Bir elma aldım, Bir misafirim vardı veya Bir kilo elma aldım, Misafirlerim vardı vb. anlatımlardan biri teşkil edilir. Bu olgu, gramer nicelik anlamından yoksun olan Türkçe yalın/eksiz gövdenin morfolojik tekil şekli olmadığını [Tekillik (nesnenin tekliği) Türkçede “morfolojik olmayan”, yani “leksik” yolla, bir sayı adıyla dile getirilir: ör. Bir elma aldım.] ve Avrupa geleneksel görüşü uyarınca sözde iki şekilden (tekil ve çoğuldan) oluşan çoğul ulamının üyesi sayılamayacağını gösterir. Şu halde söz konusu ulam, nesnenin birden fazla olduğunu bildiren ve herhangi bir morfolojik dizi içinde yer almayan tek bir şekilden (+lEr) ibaret olan bir ulam kabul edilmelidir (Guzev 1987: 69-70). Üstelik çoğul şekli zorunlu da değildir, isim söylevde çoğul eki getirilmeden de işleyebilir: Ayağının biraz ötesinde eski iskarpininin bir teki yan yatmış (Peyami Safa, Yalnızız) (Verilen örnekte kendisine çoğul eki getirilmemiş isim gövdesi, nesnenin tekliğini değil çokluğunu, somutlaştırılırsa ikiliği dile getiriyor.); – Dersin yok muydu? – Vardı, ama öğrenci gelmedi (informant) (Bu örnekte ise eksiz isimle yine nesnenin tek olduğu değil tersine birden fazla olduğu bildirilmektedir.). Çoğul şekli, ancak konuşanın nesnenin çok olduğunu vurgulamaya gereksinim duyduğunda kullanılır.

3. İsim İyelik UlamıBileşiminde hem şekil üretiminin hem de şekil çekiminin ayrılmaz bir

şekilde işlediği, yani aynı zamanda hem şekil üretimi hem de şekil çekimi işlevi gören düzeneğe ait olan bir ulamdır. İsim iyelik ulamı, en az iki nesne imgesinin, konuşan tarafından “iyelik (mülkiyet)” olarak yorumlanan bağıntı ile birbirine bağlı olduğunu bildiren altı şahıs şekli topluluğudur. İyelik şekli, şekil üretimi bakımından gövde ile şahıs anlamlı yardımcı morfemin bireşimi olan tek bir gramer şeklinden oluşur. Guzev’e göre yardımcı morfem (yani şahıs eki) değil, şeklin kendisi (yani gövde + şahıs eki: ev+im) karmaşık ulamsal anlamın taşıyıcısıdır, demek ki aslında Türk dillerinde iyelik ulamının, şahıs ekleri yanında “şahıssız iyelik” ekleri bulunan diğer dillerden farklı olarak kendi iyelik eki yoktur (1987: 74). İyelik anlamı, iyelik bağıntısında bulunan biri “mal (sahip olunan)”, diğeri “iye (sahip)” olan iki nesne imgesini içeren karmaşık soyut bir imgedir. Anlatımlardaki her bir iyelik kelime şeklinde gövde, “mal” olarak algılanan nesneyi, şahıs anlamlı ek ise “iye” olarak yorumlanan nesneyi iletir. Bu ulamın şekil çekimi ise “iye”nin, şahıs anlamlarından biri aracılığıyla ifade edilmesini sağlar.

dil içine alınmamış, yani dilleşmemiş, dilleşemeden kalmış soyut düşünme imgesi (birimi) veya imgeleri topluluğu, diğer bir deyişle bildirişim eyleminde aktarılan, ifade edilen düşünme içeriğidir (Mel’nikov 1978: 253-258, 267-290). Kısacası anlam dil birimi, anlatılan ise düşünme birimidir. Anlam, bir grup “anlatılan”ı temsil eden bir araç, (alışılmış) anlatılanların çağrışım yoluyla bağlandığı nokta, birkaç anlatılan karşılanırken korunan “ortak zihinsel öğe” (invariant)’dir (Mel’nikov 1978: 272-274). Dolayısıyla bir anlam, düşünme birimi olan birden fazla anlatılanı aktarabilir.

Page 131: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

131

Türkçe Kelime Çekimi Ulamları Dizgesi Üzerine: Ad Çekimi Ulamları

İyelik ulamının verimliliği, Türk dili konuşurunun dünyayı nasıl algıladığıyla ilgili önemli bir özelliği de ortaya koyar: Türkçe konuşan biri, bir nesne bağıntısını dile getirecekse bunu ilk önce iyelik bağıntısı olarak yorumlar ve iyelik ulamı aracılığıyla dile getirmeye çalışır. Böylece iyelik anlamı aracılığıyla gerçekte iyelik bağıntısı olarak yorumlanamayacak türlü türlü nesne bağıntıları da (ör. yol+um, düşman+ım vb.) iletilir.

4. İsim Hal UlamıAkraba yardımcı anlamlara sahip şekiller topluluğudur. Her bir hal

şeklinin anlamında nesnenin, diğer bir nesne, eylem veya olayla bağıntısı yansıtılır. Bunun için isim hal ulamı, nesne bağıntılarını bireşim (sintetik), yani ekleme yoluyla ileten ulam olarak tanımlanabilir (Örneğin krş. Börekçi 2007).

4.1. İlgi (İyelik) Hali. İsim gövdesinin dile getirdiği nesnenin, (herhangi bir diğer nesneyle) konuşan tarafından “iyelik” olarak yorumlanan bağıntıya “iye” niteliğinde katıldığını bildiren anlama sahip isim şeklidir. Başka bir deyişle ilgi hali, isim gövdesince temsil edilen nesnenin, diğer bir nesnenin “sahib”i olduğunu bildiren haldir (Guzev 1987: 79): Ev, ben+im / Ali+nin vb. İlgi hali, iyelik ulamınca dile getirilen, “iye” ve “mal” olmak üzere iki bileşenden oluşan sahnedeki “iyelik” bağıntısının sadece “iye” katılımcısını (aktanını) aktaran, dolayısıyla iyelik ulamının görevsel akrabası olan ve bu nedenle iyelik ulamıyla söylevde işbirliğinde bulunan (Ahmet’in evi, benim evim vb.) dil aracıdır.

4.2. Yükleme Hali. İsim gövdesince karşılanan nesnenin, geçişli bir fiil tarafından temsil edilen eylemin dolaysız (direkt) objesi olarak algılanmış olduğunu bildiren anlama sahip isim şeklidir (Guzev 1987: 81): Makale+yi okudum vb.

4.3. Yönelme Hali. İsim gövdesinin temsil ettiği nesnenin, herhangi bir olayla kendine yönelik dolaylı bir bağıntıda bulunduğunu bildiren anlama sahip isim şeklidir (Guzev 1987: 83, 86). Bir anlamlı, ama “çok anlatılanlı” bir şekildir (bk. Guzev 1987: 84-85). Şeklin ilettiği anlatılanların (Ev+e girdim, Ev+e gittim, Ev+e yöneldim vb.) tahlili ise araştırıcıyı hepsinin yukarıda formüle edilen tek bir anlam aracılığıyla ifade edildiği sonucuna vardırır.

4.4. Bulunma Hali. İsim gövdesinin karşıladığı nesnenin, herhangi bir diğer nesnenin kendisiyle zaman veya mekan içinde durağan (statik) bir biçimde birleştiği nokta, obje olduğunu bildiren isim şeklidir (bk. Guzev 1987: 92; Guzev - Deniz-Yılmaz 2004: 49): Pencerem+de kuş ötüyor; Zaman+da yolculuk vb.

4.5. Ayrılma (Çıkma) Hali. “Anlam–anlatılan” ayrımı bakımından gayet öğretici bir şekil bilimsel araçtır. Melnikov’a göre dil içi düşünme birimi olan “anlam”, dil dışı düşünme birimi olan “anlatılanlar”ın birleştiği doruk noktasıdır ve dolayısıyla bir anlam birden çok anlatılanı aktarmaya muktedirdir (1978: 272-

Page 132: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

132

Özlem Deniz Yılmaz

274). Bu sava dayanan tahlil ise bizi ayrılma halinin iki anlamı olduğu sonucuna vardırır. Birinci anlamı, nesnenin, kendinden yönelik olan dolaylı bir bağıntıya (Ev+den ayrıldı vb.); ikincisi ise nesnenin, kendisinin her iki sınırını kesen (transgresif) dolaylı bir bağıntıya (Dere+den geçtim vb.) katılmış olduğunu bildiren imgedir (bk. Guzev 1987: 87, 91).

4.6. Eşitlik Hali (Ekvatif). Sahip olduğu iki anlam aracılığıyla birçok anlatılanı iletebilen hal şeklidir. +cE biçim birimini içeren bu hal şeklinin dile getirdiği türlü türlü anlatılanlar, iki doruk noktasında birleşir, başka bir deyişle şeklin ilettiği bütün anlatılanlar, iki anlam aracılığıyla aktarılır. Şeklin birinci anlamı, isim gövdesinin temsil ettiği nesnenin, herhangi bir eylemin gerçekleşmesini sağlayan vasıta (TRT Haber Merkezi+nce hazırlanan haberleri dinlediniz vb.); ikincisi ise isim gövdesinin karşıladığı nesnenin, başka bir nesnenin, olayın kendisiyle karşılaştırılması amacıyla bağıntı kurulan obje (Babasına (kızın) ağırlığı+nca altın, gümüş verilmiş; fikrim+ce; kanaatimiz+ce vb.) olduğunu bildiren imgedir (bk Guzev 1987: 94-95; Guzev - Deniz-Yılmaz 2004: 50).

Yalın Hal Sorunu. Türkçede geleneksel olarak ismin yalın hal şekli niteliğinde yorumlanan “gövde şekli”, ismin karşıladığı nesnenin herhangi diğer bir nesne veya eylemle bağıntıya katıldığını bildiren anlama, yani belirli, somut bir hal anlamına ve bunu temsil edecek sıfır biçim birimine sahip değildir (bk. Guzev 1987: 98-99, 100. Örneğin krş. Tepeli 2007). Türkçe eksiz isim, baştan beri dile getirdiği nesnenin katıldığı bağıntı çeşidine karşı ilgisizdir. Göktürkçe ve Eski Anadolu Türkçesinde gözlemlenen bazı hal (özellikle ilgi, yükleme, yönelme ve yönlük) eklerinin seçimlik kullanılışı, buna işaret eden olgulardandır. Daha açık söylemek gerekirse hal eki ulanmamış isim, sözü geçen hal şekillerinin yerine geçebilir (bk. Guzev - Nasilov 1981: 29-30; Guzev 1987: 99-100): bänüm gözüm nūrlary (Kälīla vä Dimna); … hep askerlerimiz yüzü suyuna … (Refik Halid Karay); Az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim vb. Verilen ilk iki anlatımda hal eki getirilmemiş isim, ilgi hali şekli, son anlatımda ayrılma hali şekli yerine geçmektedir. Bu husus gövde şeklinin görevsel-anlamsal bakımdan belirli bir gramer (yardımcı) anlamının temsilcisi olacak kelime şekli olarak kabul edilmesini imkânsız kılar.

Yukarıda söylenenler ışığında Türkçede “yalın hal” (nominativus) kavramının kullanılması, ancak betimleyici Türk dili gramerlerinde kabul edilebilir, görevsel-anlamsal açıdan ise böyle bir şeklin olmadığı görüşündeyiz.

5. İsim Belirlilik–Belirsizlik UlamıEski Anadolu Türkçesinde bulunmayıp Osmanlıcada 15. asırdan sonra

oluşmuş, kendi eki bulunmayan, bu yüzden bazı gramercilerce “saklı ulam” sayılan, gramerleşmiş, yani şekil bilimi aracı haline gelmiş postpozitif (yani

Page 133: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

133

Türkçe Kelime Çekimi Ulamları Dizgesi Üzerine: Ad Çekimi Ulamları

belirtenden sonra yer alan) “bir” sayı adı ile yükleme halinin işleyişinde ortaya çıkan bir ulamdır (Guzev - Deniz-Yılmaz 2004: 46-47).

(1) (İlginç) bir kitap okudum, (2) Kitab+ı okudum, (3) (İlginç) bir kitab+ı okudum türünden anlatımların tahlili, araştırıcıyı şu ön sonuçlara vardırır: Birinci anlatımdaki bir tanımlığı (harfi tarifi, artikeli), hem konuşanın hem de dinleyenin söz konusu nesneden haberdar olmadığını (en azından konuşanın haberdar olduğunu dile getirmediğini); ikinci anlatımdaki kitabı kelime şekli, bildirişim eylemine katılanların her ikisinin de söz konusu nesneden haberdar olduğunu; üçüncü anlatımdaki bir kitabı öbeği, konuşanın söz konusu nesneden haberdar olduğunu, dinleyenin ise haberdar olmadığını bildirir (krş. Üstünova 2009: 1181-1183. Ayrıca krş. Yükseker 2003). Bu üç ön sonuçtan hareket ederek şu genel neticeye varırız: İsim belirlilik–belirsizlik ulamı, bildirişim katılımcılarının, ismin karşıladığı nesneden haberdar olup olmadığını bildiren şekil bilimsel araçlar topluluğudur (Guzev - Deniz Yılmaz 2004: 46-47). Bu ulam, nesne bağıntıları ileten ulamlardandır.

Yukarıdaki tahlilin dışında kalan Kitap okudum türü anlatımlarda soyut nesne kavramını temsil eden isim (verilen anlatımda kitap), bizce şekil bilimi alanına değil, söylendiği üzere, ismin soyut nesne kavramını ifade etme amacıyla kullanıldığı sahaya aittir. Bu husus, ikinci genel sonucu çıkarmamızı gerektirir: İsim belirlilik–belirsizlik ulamı, (ancak somut bir varlık, “belirli” ya da “belirsiz” olabileceği için) ismin somut nesne dile getirme alanında işlev görür. Kitap okudum örneğindeki eksiz gövdenin ise ismin somut kullanım alanı olan belirlilik–belirsizlik ulamıyla ilgisi yoktur.

Belirsiz tanımlık işlevi gören bir göstergesi, biçim birimi olarak yorumlanmaktadır. bir unsurunun biçim birimi haline gelmiş olduğunu gösteren deliller ise şunlardır: 1) İlginç bir kitap örneğinde olduğu gibi, belirtenden sonra yer alması [Sayı adı olarak kullanılan bir ise prepozitiftir: bir (iki, üç …) ilginç kitap vb.]; 2) bir sayı adından farklı olarak vurgusuz olması.

6. Ad İkincil Temsil Etme Ulamı (+ki Şekli)Dünya unsurlarının nitelik ya da bağıntılarını karşılayan ulam türlerinden

değildir. Fiilin “eylemi ad(lık)laştırma ulamı”yla birlikte herhangi bir olayı ikincil imgede temsil etmeyi sağlayan ulam türünü oluşturur. Bu ulam, isim çoğul ulamı gibi tek bir şekilden ibarettir.

Ad ikincil temsil etme ulamının bildirişim amacı, kelime ve kelime şekillerinin birincil sözcük birimsel anlam ve anlatılanlarını “ikincil temsil etme” (Guzev 1976: 56-64; 1987: 39-40, 104-105; 1990: 23, 115-131; ayrıca bk. Deniz Yılmaz 2009: 39-47) yoluyla ad (nesne veya nitelik) imgelerinde göstermektir. Örnek vermek gerekirse ev(im)de, orada, yazın vb. kelime ve kelime şekillerinin

Page 134: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

134

Özlem Deniz Yılmaz

dile getirdiği belirteç anlatılanı, olayın birincil temsil edilme aşaması olarak kabul edilir. Aynı bilginin nesneleştirilmiş ya da nitelikleştirilmiş biçimi olan ev(im)de+ki, orada+ki, yazın+ki (Verilen örneklerde belirteç anlatılanları nesne veya nitelik imgesinde temsil edilmiştir.) kelime şekillerinin anlamı, aynı olayın ikincil temsil edilme aşaması olarak yorumlanır. Bu ulam, örneklerden görüleceği üzere zaman (ör. yazın+ki) ve mekan (ör. ev(im)de+ki, orada+ki) belirteci anlamlı kelime ve kelime şekilleri ile bir nesnenin başka bir nesneye ait olduğunu bildiren ilgi hali şeklinin (ör. arkadaşımın+ki, onun+ki) işleyişinde gözlemlenir (bk. Deniz Yılmaz 2009: 42, 44-45). Özetlenecek olursa ad ikincil temsil etme ulamı, zaman veya mekan belirteçlerini “nesne” ya da “nitelik” veya iyelik bağıntısını “nesne” imgesinde karşılayan ve bütün adlara özgü olan bir çekimleme ulamıdır.

7. Sayı Adı Nicelik Bağıntıları UlamıSayı adı nicelik bağıntıları ulamı, (1) “sıra sayı” ve (2) “üleştirme sayı

şekli” olmak üzere iki şekilden oluşan ve nesnelerin birbiriyle nicelik açısından bağıntılarını, yani ya (1) tek tek bulunan nesnelerin sıralama bakımından dizi/sıra içindeki yerini (ör. bir+inci, iki+nci, üç+üncü vb.) veya (2) nesnelerin ya teker teker bulunduklarını ya da nicelikçe eşit öbeklerde toplanmış olduklarını (ör. bir+er, iki+şer, üç+er vb.) bildiren anlama sahip şekiller topluluğudur (bk. Guzev 1987: 106; Guzev - Deniz Yılmaz 2004: 61-62).

Türk dil biliminde yukarıda belirtilen sayı adı kelime şekillerini “şekil” değil, “sayı adı” veya “sıfat” leksem sınıfının alt sınıfları biçiminde niteleme geleneği yerleşmiştir. Oysa söz konusu şekilleri, Hint-Avrupa geleneğine uyarak birer sözcük birimi niteliğinde yorumlamanın esası yoktur. Bu oluşumlar, sayı adı sözcük birimlerinin ulamsal anlamını değiştirmeden nesnelerin nicelik bağıntılarına dair ilave bilgi ilettiği için bizce leksem üretimi alanına ait değillerdir. Ayrıca bu şekillerin bağımsız sözcük birimi olmadığı yönündeki görüşümüzü, bunların kesir oluşumlarının bulunuşu da pekiştirmektedir. Ancak kesir oluşumları [ör. üçte bir veya bir bölü üç (= 1/3), yüzde üç veya üç bölü yüz (= %3 = 3/100); sıfır tam onda beş (= 0,5) vb.], gramer (morfolojik) yöntemiyle değil, sözcük birimsel (leksik) yolla kurulduğundan bu ulamın üyesi sayılamazlar. Yine söz konusu oluşumların kelime çekimsel olduğu tezini, sayı adlarının iyelik (ör. Üçümüz birlikte geldik), hal (ör. Dördü ödevini teslim etti), yüklemlik (ör. Allah birdir) gibi tartışmasız bir biçimde kelime çekimsel olan şekillerinin varlığı da doğrulamaktadır.

8. Ad Yüklemlik UlamıFiillerin bitimli şekillerinin “fiil yüklemlik ulamı”nı oluşturduğu gibi

adların bitimli şekilleri de “ad yüklemlik ulamı”nı oluşturur. Bu ulam, “ad

Page 135: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

135

Türkçe Kelime Çekimi Ulamları Dizgesi Üzerine: Ad Çekimi Ulamları

ikincil temsil etme ulamı” gibi, bütün adlara özgü bir çekimleme ulamıdır. Ad yüklemlik ulamı, ad genel sözcük birimi türünü oluşturan bütün özel sözcük birimlerinin (yani isim, sıfat, zarf, sayı adı, zamir ve predikatiflerin) anlatım içinde söz dizimsel yüklem görevinde kullanıldığında girdiği bitimli şekiller topluluğudur (Guzev 1987: 106).

Söz konusu sorunun ayrıntılarına inmeden önce yargı, bitimli (finit) şekil ve yüklemlik ulamı kavramlarına değinmek uygun olur.

Çalışmanın başında belirtildiği gibi yargı, birisi, fikrin konusu olan mantıksal özne; diğeri, mantıksal özne hakkında bildiri olan mantıksal yüklem olmak üzere iki bileşenden oluşan düşünce biçimidir (yukarıya bk.). Dillerde ise yargı iki yöntemle, yani mantıksal özne (mö) ve mantıksal yüklemi (my) temsil eden birer kelime [ör. Hava (mö) / sıcak (my)] (leksik yöntem) veya özel bir morfolojik şekil vasıtası ile (Sıcaktır; Geldim vb.) (morfolojik yöntem) dile getirilebilir.

Bitimli şekilden bizce yargıyı morfolojik yöntemle karşılamada ihtisaslaşmış ad veya fiil şekli anlaşılmalıdır (bk. Deniz Yılmaz 2009: 30, 37-38). Bitimli şekil, yargıyı temsil eden morfolojik bir araç olarak kabul edilirse her bir bitimli şeklin anlamını “yargı (mantıksal özne + mantıksal yüklem) modelini içeren soyut bir imge” olarak tasavvur etmek akla uygun olur. Ancak bitimli şekillerin yegâne ulamsal anlamı “yargı soyut tasarımı” değildir. Bu ortak ulamsal anlamın yanı sıra söz konusu şekillerin “kiplik (modalite)”, çoğunun “zaman” ya da bazılarının “görünüşlük” (yani “kılınış” ve “görünüş”) ulamsal anlamları da bulunur. Üstelik bitimli şekil kavramının sadece şekil biliminde değil söz diziminde de büyük bir önemi vardır. Bu yüzden, örneğin, L. Karahan’ın tümce kavramını yargı kavramına bağlamasına tamamen katılıyoruz. Karahan’ın, bir söz veya söz dizisi yargı bildirirse cümledir görüşüyle (2000: 17) bizim görüşümüz arasında yalnızca bir kavramsal adım vardır: O da, tümcenin, yargı ifade etme aracı olan herhangi bitimli bir kelime şeklinden (ör. Çocuktum; Geldi vb.) ibaret olan ya da bitimli kelime şekli esasında kurulan bir anlatım (ör. Hava sıcaktı; Yarın bana gelmenizi istiyorum vb.) veya anlatım parçası ([İstiyorum ki,] yarın bana gelesiniz vb.) olan söz birimi olduğudur (Guzev - Deniz Yılmaz 2004: 74). Diğer bir deyişle tümce kavramı bir morfolojik belirtiye sahip olmalıdır. Bu bakımdan örneğin Hava sıcak, Mehmet asker anlatımları, yargısal (predikatif) birer öbek; Hava sıcaktır, Mehmet askerdir anlatımları ise birer tümcedir.

Türkolojide sıkça görülen “bitimli şekil”in “şahıs şekli” ile özdeşleştirilmesi de bizce yanlıştır. , Dillerde şekil çekimi düzeneği bulunmayan bitimli şekillerin varlığı [İngilizce I came, You came; Rusça Ya prişel (“Geldim”), Tı prişel (“Geldin”) veya bir Tatar ağzındaki Men kelgen, Sen kelgen vb. anlatımlar] hem de Türk dillerinde şahıs şekilleri olduğu halde bitimli şekiller olmayan iyelik şekillerinin (kalem+im vb.) bulunuşu bu görüşün

Page 136: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

136

Özlem Deniz Yılmaz

yanlış olduğunu gösterir. Geldim, Geldin ve I came, You came; Ya prişel, Tı prişel; Men kelgen, Sen kelgen örneklerinden de görüldüğü üzere, yargı bileşeni olan mantıksal özne, hem şahıs anlamıyla (bk. TT örneği) hem de daha soyut bir kavramla (bk. İngilizce, Rusça ve Tatarca örnekler) temsil edilebilir. İyelik şekillerinde ise şahıs anlamı aracılığıyla yargının “mantıksal özne”si değil, “iye” olan nesne temsil edilmektedir.

Bitimli şeklin ortak ulamsal anlamı olan yargı modelini içeren soyut tasarım, bütün bitimli şekilleri birleştiren ve bunları “yüklemlik ulamı” haline getiren ulamsal anlamdır. Bunun için yüklemlik ulamı kavramı, yukarıda belirtildiği gibi, “bitimli şekiller topluluğu” olarak anlaşılmalıdır. Yüklemlik ulamının, fiil yüklemlik ulamına oranla daha dar, basit bir türü olan ad yüklemlik ulamı kavramı, bütün “ad bitimli şekilleri topluluğu”nu kapsar. Ad yüklemlik ulamının bildirişim amacı, yüklemi nesne, nitelik, belirteç veya nicelik olan yargıları dile getirmektir. TT’de yüklemlik ulamı şekil çekimi düzeneğine sahip olduğu, başka bir deyişle her bir şeklin altı şahıs varyantı bulunduğu için yargıların mantıksal özneleri şahıs anlamlarınca temsil edilmektedir.

Ad yüklemlik ulamı hiyerarşik bir kuruluşa sahiptir. Dolayısıyla genel ad yüklemlik ulamının içinde aşağıda ele alınacak üç alt ulam yer alır:

8.1. Ad Bildirme Kipliği Ulamı. Bitimli şekillerin ikincil bildirişim işlevlerinden biri, yukarıda da belirtildiği gibi, kiplik dile getirmektir. Kiplik terimi, teorik dil biliminde en sık iki kavramı iletmek için kullanılır: 1) Anlatım içeriğinin gerçekle bağıntısının karakterini veya anlatım içeriğinde yansıtılan nesnel ilişkilerin karakterini (bk. Panfilov 1971: 192, 198, 200); 2) Konuşanın, anlatımın içeriği ve doğruluğu üzerine tutumunu, görüşünü. Bununla birlikte bazı dilciler emir; istek, niyet, davet, çağrı, buyruk, rica, temenni vb. anlatılanları dile getirebilen irade bildirme; koşul; eylemin zorunluluğu; muktedir olma; eylemin gerçekleşmesinin muhtemel olup da aslında gerçekleşmediği (subjonktif) gibi kavramları da kiplik sayar (örneğin krş. Panfilov 1971: 178, 191, 199-200). Görüldüğü üzere, kiplik kavramı açık ve mükemmel değil bulanıktır. Çağdaş teorik dil biliminde bu kavram hâlâ işlenmektedir. Bu durum göz önünde bulundurulursa yüklemlik ulamı yorumlanırken bu çalışmada niçin Türk dil biliminde oluşmuş geleneğin dışına çıkılmak zorunda kalındığı anlaşılacaktır.

Ad bildirme kipliği ulamı, iletilen yargının gerçekle büsbütün örtüştüğü, gerçeğe denk düştüğü kiplik bilgisini ileten iki tür bitimli şahıs şekli topluluğudur. Demek ki ad bildirme modalitesinin bileşiminde iki küçük alt ulam, daha doğrusu iki özel zaman ulamı bulunur:

8.1.1. Ad Bildirme Kipliği Şimdiki Zaman Ulamı. Şahıs eklerince teşkil edilen bitimli şekiller topluluğudur: ör. [Ben] öğrenci+yim, [Sen] öğrenci+sin, [O] öğrenci(+dir), [Biz] öğrenci+yiz, [Siz] öğrenci+siniz, [Onlar]

Page 137: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

137

Türkçe Kelime Çekimi Ulamları Dizgesi Üzerine: Ad Çekimi Ulamları

öğrenci(+dir)(+ler); Çalışkan+ım, Çalışkan+sın, Çalışkan(+dır), Çalışkan+ız, Çalışkan+sınız, Çalışkan(+dır)(+lar)); Bir+im, Bir+sin, Bir(+dir), Bir+iz, Bir+siniz, Bir(+dir)(+ler); Var+ım, Var+sın, Var(+dır), Var+ız, Var+sınız, Var(+dır)(+lar) vb.

8.1.2. Ad Bildirme Kipliği Geçmiş Zaman Ulamı. Kendisine şahıs ekleri getirilen idi (yarı analitik) ekine/göstergesine sahip bitimli şekiller topluluğudur: ör. Öğrenci+ydim, Öğrenci+ydin, Öğrenci+ydi, Öğrenci+ydik, Öğrenci+ydiniz, Öğrenci+ydi(ler); Çalışkan+dım, Çalışkan+dın, Çalışkan+dı, Çalışkan+dık, Çalışkan+dınız, Çalışkan+dı(lar) vb.

8.2. Ad Dolaylılık (Rivayet) Kipliği Ulamı. Ad yüklemlik ulamının dolaylılık5 kipliği alt ulamı, kendisine şahıs ekleri ulanan imiş (yarı analitik) göstergesine sahip, dile getirdiği yargı içeriğinin doğrudan doğruya değil dolaylı yoldan edinilmiş (“anladığıma göre”, “duyduğuma göre” vb. ifadelerle de dile getirilebilecek) olduğunu bildiren anlama sahip bitimli şekiller topluluğudur: ör. Mutlu+ymuşum, Mutlu+ymuşsun, Mutlu+ymuş, Mutlu+ymuşuz, Mutlu+ymuşsunuz, Mutlu+ymuş(lar).

8.3. Ad Şart Kipliği Ulamı. Kendisine şahıs ekleri getirilen ise (yarı analitik) göstergesine sahip olan ve dile getirdiği yargı içeriğinin bir olayın şartı olduğunu bildiren bitimli şekiller topluluğudur: ör. Haklı+ysam, Haklı+ysan, Haklı+ysa, Haklı+ysak, Haklı+ysanız, Haklı+ysa(lar).

Ad şart kipliği ulamının, şart kipi ve fiil şart kipliği ulamları gibi, bitimli şekil temeline dayandığı için yüklemlik ulamına dahil edildiği, açıktır. Şüphe uyandıran husus ise şart anlamının kiplik anlamlarından biri sayılmasıdır. Bazı Türkologlarca belirtildiği gibi (örneğin bk. Radloff 1906: 30; Yüce 1999: 123-125; Nevskaya 1990: 5; Gülsevin 1990: 277-278; Karahan 1994: 472; 2000: 20; Develi 1995; Korkmaz 2003: 1038; Deniz Yılmaz 2009: 90, 159-160) bu oluşumları belirteç anlamlı bitimli şekiller (ulaç şekilleri) saymak daha tutarlıdır. Ancak bu tür bir görüşün, yalnız ad yüklemlik ulamının şart kipliği ulamını değil fiil şart kipi ile fiil şart kipliği ulamlarının yorumunu da şüpheli duruma düşüreceği açıktır.

SonuçTürkiye Türkçesinde sekiz ad çekimleme ulamı vardır: Bunlar, nesne

bağıntıları ileten isim iyelik ulamı, isim hal ulamı, isim belirlilik–belirsizlik ulamı, sayı adı nicelik bağıntıları ulamı ve ad yüklemlik ulamı, nesne nitelikleri dile getiren ad öznel değerlendirme ulamı ile isim çoğul ulamı ve herhangi bir olayı ikincil temsil etme yoluyla ad (nesne, nitelik veya belirteç) imgelerinde

5 Dolaylılık kavram ve terimi için bk. Johanson 2000.

Page 138: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

138

Özlem Deniz Yılmaz

karşılayan ad ikincil temsil etme ulamıdır. Ad ikincil temsil etme ulamı ile ad yüklemlik ulamı bütün adlara; ad öznel değerlendirme ulamı isim, sıfat, zarf ve zamirlere; çoğul ulamı, iyelik ulamı, hal ulamı ve belirlilik–belirsizlik ulamı isimlere; sayı adı nicelik bağıntıları ulamı ise sayı adlarına özgü ulamlardır.

KaynaklarAZİMOV, P., Dj. AMANSARIYEV ve K. SARIYEV (1966), “Turkmenskiy yazık”, Yazıki

narodov SSSR. Tyurkskiye yazıki, Tom vtoroy, İzdatel’stvo “Nauka”, Moskva, s. 91-111.

BÖREKÇİ, Muhsine (2007), “Türkçede Hâl Eklerinin İşlevsel Olarak Sınıflandırılması Üzerine Bir Deneme”, IV. Uluslararası Türk Dili Kurultayı 2000, C I, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, s. 245-275.

CIKIA, Maria (2007), “Pekiştirilmiş Kelimeler Türk Dilinde”, IV. Uluslararası Türk Dili Kurultayı 2000, C I, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, s. 291-299.

DENİZ YILMAZ, Özlem (2009), Türkiye Türkçesinde Eylemsi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.

DEVELİ, Hayati (1995), “-sA Eki Nedir? Kip mi, Zarf-fiil mi?”, İlmi Araştırmalar, C 1, İstanbul, s. 91-94.

DENY, Jean (1941), Türk Dili Grameri (Osmanlı Lehçesi) (Çev. Ali Ulvi ELÖVE), Maarif Matbaası, İstanbul.

EREN, Hasan (1999), Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Bulak Neşriyat, Ankara.GUZEV, Viktor Grigor’yeviç (1976), “Sistema imennıh form tyurkskogo glagola kak

morfologiçeskaya kategoriya (na materiale staroanatoliyskogo i turetskogo yazıkov)”, Turcologica. K semidesyatiletiyu akademika A. N. Kononova, Otvetsvennıye redaktorı Sergey Grigor‘yeviç KLYAŞTORNIY, Yu. A. PETROSİAN, Edhyam Rahimoviç TENİŞEV, “Nauka”, Leningradskoe otdeleniye, Leningrad, s. 56-64.

GUZEV, Viktor Grigor’yeviç (1987), Oçerki po teorii tyurkskogo slovoizmeneniya: imya (na materiale staroanatoliysko-tyurkskogo yazıka), İzdatel’stvo LGU, Leningrad.

GUZEV, Viktor Grigor’yeviç (1990), Oçerki po teorii tyurkskogo slovoizmeneniya: glagol (na materiale staroanatoliysko-tyurkskogo yazıka), İzdatel’stvo LGU, Leningrad.

GUZEV, Viktor Grigor’yeviç (2006), “Opıt razrabotki teoriteçeskih osnov opisaniya tyurkskogo funktsional‘nogo sintaksisa”, Vostokovedeniye: Filologiçeskiye issledovaniya, Otvetsvennıy redaktor Viktor Grigor’yeviç GUZEV, Vıp. 27, İzdatel’stvo S.-Peterburgskogo universiteta, Sank-Peterburg, s. 40-63.

GUZEV, Viktor Grigor’yeviç ve Dmitriy Mihayloviç NASİLOV (1981), “Slovoizmenitel’nıye kategorii v tyurkskih yazıkah i ponyatiye «grammatiçeskaya kategoriya»”, Sovetskaya tyurkologiya, № 3, Baku, s. 22-35.

GUZEV, Viktor Grigor’yeviç ve Özlem DENİZ-YILMAZ (1999), “Teorik Türk Dilbilimi Açısından Eski Anadolu Türkçesi’nin Özelliklerinin Kıymeti Üzerine”, Osmanlı, C 9, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, s. 412-417.

GUZEV, Viktor Grigor’yeviç ve Özlem DENİZ-YILMAZ (2004), Opıt postroyeniya ponyatiynogo apparata teorii turetskoy grammatiki: Uçebnoye posobiye na turetskom yazıke, İzdatel’stvo S.-Peterburgskogo universiteta, S.-Peterburg.

GÜLSEVİN, Gürer (1990), “Türkçede -SA Şart Gerundiumu Üzerine”, Türk Dili. Dil ve Edebiyat Dergisi, S 467, Ankara, s. 276-279.

Page 139: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

139

Türkçe Kelime Çekimi Ulamları Dizgesi Üzerine: Ad Çekimi Ulamları

JOHANSON, Lars (2000), “Turkic Indirectives”, Eds. Bo UTAS – Lars JOHANSON, Evidentials – Turkic, Iranian and neighbouring languages, Berlin - New York: Mouton de Gruyter, pp. 61-87.

KARAHAN, Leyla (1994), “-sa/-se Eki Hakkında”, Türk Dili. Dil ve Edebiyat Dergisi, S 516, Ankara, s. 471-474.

KARAHAN, Leyla (2000), “Yapı Bakımından Cümle Sınıflandırmaları Üzerine”, Türk Dili. Dil ve Edebiyat Dergisi, C II, S 583, Ankara, s. 16-23.

KONDAKOV, Nikolay İvanoviç (1971), Logiçeskiy slovar’, İzdatel’stvo “Nauka”, Moskva.KORKMAZ, Zeynep (1994), Türkçede Eklerin Kullanılış Şekilleri ve Ek Kalıplaşması

Olayları, 3. bs., Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.KORKMAZ, Zeynep (2003), Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Türk Dil Kurumu

Yayınları, Ankara.MARTİNET, André (1998), İşlevsel Genel Dilbilim (Çev. Berke VARDAR), 2. bs.,

Multilingual Yayıncılık, İstanbul.MEL’NİKOV, Gennadiy Prokop’yeviç (1978), Sistemologiya i yazıkovıye aspektı kibernetiki,

Sovetskoye radio, Moskva.NEVSKAYA, İrina A. (1990), Sostav i funktsii deyepriçastiy v şorskom yazıke, Avtoreferat

dissertatsii na soiskaniye uçenoy stepeni kandidata filologiçeskih nauk, Alma-Ata.PANFİLOV, V. Z. (1971), Vzaimootnoşeniye yazıka i mışleniya, İzdatel’stvo “Nauka”,

Moskva.RADLOFF, Wilhelm (1906), Einleitende Gedanken zur Darstellung der Morphologie der

Türksprachen, Mémoires de l’Acadmie İmpériale des sciences de St.-Pétersbourg, VIII-e série, Tome VII, № 7, St.-Pétersbourg.

SAUSSURE, Ferdinand de (1998), Genel Dilbilim Dersleri (Çev. Berke VARDAR), 3. bs., Multilingual Yayıncılık, İstanbul.

TEPELİ, Yusuf (2007), “Türkçede Hâl Kategorisi Olarak Yalın Hâl (+Ø)”, IV. Uluslararası Türk Dili Kurultayı Bildirileri 2000, C II, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, s. 1757-1767.

ÜSTÜNOVA, Kerime (2009), “Adlarda Tanımlılık”, Uluslararası Türklük Bilgisi Sempozyumu (25-27 Nisan 2007). Bildiriler - 2 (K-Z), Mega Ofset Matbaacılık, Erzurum, s. 1179-1184.

YÜCE, Nuri (1999), Gerundien im Türkischen. Eine morphologische und syntaktische Untersuchung, Simurg, İstanbul.

YÜKSEKER, Hitay (2003), “Bir ‘One’”, in: A. Sumru ÖZSOY - Didar AKAR - Mine NAKİPOĞLU-DEMİRALP - E. Eser ERGUVANLI-TAYLAN - Ayhan AKSU-KOÇ (ed.), Studies in Turkish Linguistics. Proceedings of the Tenth International Conference in Turkish Linguistics, August 16-18, 2000, İstanbul: Boğaziçi University Press, pp. 165-172.

Page 140: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara
Page 141: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

141

2010 Yılı İtibarıyla Höşöö Tsaídam Bölgesi ve Orhun Vadisi

Dîvânü Lügati’t-Türk’te Geçen Her Kelime Türkçe Kökenli midir?

The King’s Dictionary: The Rasûlid Hexaglot Üzerine Düşünceler*1

Galip Güner**2

Özet: Nüfusları ve yayıldıkları coğrafya bakımından Türk tarihinde Kıpçakların önemli ve kendine özgü bir yeri vardır. Bizler, X. yüzyıldan itibaren Karadeniz’in kuzeyi başta olmak üzere Kıpçakların Doğu Anadolu, Kafkaslar ve Mısır coğrafyasında yoğun kitleler hâlinde mevcudiyetlerine tanık oluruz. İşte bu çalışmada evvela Karadeniz’in kuzeyinden getirilerek Mısır coğrafyasında asker olarak değerlendirilen Kıpçak Türklerinin dillerini ve kültürlerini korumaları sonrasında teşekkül eden Memluk Kıpçak Türkçesinin dil verilerini ihtiva eden bir sözlük olan Rasûlid Hexaglot hakkında bilgi verilecektir. Ardından eserin Peter Golden’in editörlüğünde ve Tibor Halasi-Kun, Peter B. Golden, Louis Ligeti, Edmund Schütz ve Thomas T. Allsen’in katılımlarıyla yayımlanmış olan metni, ihtiva ettiği Türkçe kelimeler bakımından eleştirel bir değerlendirmeye tâbi tutulacaktır.Anahtar sözcükler: Kıpçak Türkleri, Memluk Kıpçakçası, Rasûlid Hexaglot, etimoloji

Notes on The King’s Dictionary: The Rasûlid Hexaglot

Abstract: Kipchaks have an important and distinctive place in Turkish history on account of their population and the physical geography where they have spread. We have seen their existance in dense masses of population especially on the North of the Black Sea, East Anatolia, Caucasus, and Egypt beginning from the X. century. First of all, in this work the information about Rasûlid Hexaglot, a dictionary which contains Mamluk-Kipchak Turkish language data and was formed after the Kipchak Turks, who had been brought from the north of the Black Sea to Egypt and had been seen as soldiers, had protected their language and culture. Afterwards a critical evaluation will be made on the text of the work that was published under Peter Golden’s editorship and with the participations of Tibor Halasi-Kun, Peter B. Golden, Louis

* Bu çalışma 4-5 Mayıs 2009 tarihinde Kayseri’de düzenlenmiş olan IV. Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu’nda sunulan bildirinin gözden geçirilmiş biçimidir.** Yrd. Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Kayseri, e-posta: [email protected]

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 141-150 ss.

Page 142: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

142

Galip Güner

Ligeti, Edmund Schütz, and Thomas T. Allseen, with regard to the Turkish words it includes.Key words: Kipchak Turks, Mamluk Kipchak, Rasulid Hexaglot, etymology

1. Giriş XIV. yüzyldan itibaren Kpçak Türklüğünün ana karargâh durumunda

bulunan Harezm-Altn Ordu Devleti’nin diğer Kpçak Türklerinin yaşadğ devletler ve coğrafyalarla da pek çok sosyal, siyasi ve kültürel ilişkileri olmuş ve Kpçaklar bu bölgelerde gelişen dile ve kültüre önemli katk sağlamşlardr. Bunlarn başnda, Orta Doğu coğrafyasnda (ağrlkl olarak Msr ve Suriye) Kpçaklar tarafndan kurulmuş olan Memluk Kpçak Devleti gelmektedir. Çok farkl sebeplerle bu bölgeye gelip yerleşen Kpçak Türklerinin varlğn aşağ yukar üç yüzyl sürdüren bir Memluk Kpçak Devleti etrafnda resmî yaz dili konumundaki Memluk Kpçakçasn oluşturduklar görülür. Bugün henüz yeterince incelenmemiş olan Ermeni Harfli Kpçak Türkçesi metinlerini saymazsak tarihî Kpçak Türkçesine ait en zengin dil malzemesini bu sahadan elde edebiliyoruz. Bu alanda Memluk Kpçak Türkçesinde kaleme alnmş edebî, dinî ve askerî eserler yannda, sözlük-gramerler Türk dili tarihi için büyük bir öneme sahiptir. Bu yaz dilinin en önemli özelliği, Arap dilinde Türkçe için yazlmş çok önemli sözlük ve gramer kitaplarnn olmasdr (Özyetgin 2006: 11). Biz, bu sözlük ve gramer kitaplarnn Kâşgarl Mahmud’un XI. yüzylda bu coğrafyada başlattğ bir geleneğin devam olduğu kanaatindeyiz.

Memluk Kpçak dönemi, hem tarihî Kpçak hem de genel Türk dili tarihi araştrmalar için son derece önemli kaynak eserlerin verildiği bir dönem olmuştur. Yağz Türkmen delikanllaryla sarşn Kpçak yiğitleri çeşitli nedenlerden ötürü göç yoluyla köle ve asker olarak geldikleri Orta Doğu coğrafyasnda zamanla Arap nüfusu içinde güç kazanarak bölgenin Türk hâkimiyeti altna girmesinde ve Türkleşmesinde başrolü oynamşlardr.

Gelenek olarak Altn Ordu-Kpçak Türkçesi ile çoğu zaman denk bir ilerleme gösteren Memluk Kpçak Türkçesi ve alt katman oluşturan Türkmen Türkçesi bunun yannda mevcut Türkmenlerin dil potansiyeli ile karma bir yaps olan bir yaz dili biçiminde gelişmiştir. Memluk sahasnda yazlmş olan eserlerin dilinde bu karma yap yannda çevre Türk kültür muhitlerinden, Harezm ve Anadolu’dan gelen etkileri de görmek mümkündür. Memluk Kpçak Türkçesi, paralel bir gelişme gösterdiği Altn Ordu Türkçesi ile çeşitli çevre muhitlerdeki dil ile desteklenmiş bir yap içinde Msr-Suriye alannda gelişmiştir. Memluk sahasnda XV. yüzyldan itibaren özellikle Anadolu

Page 143: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

143

The King’s Dictionary: The Rasûlid Hexaglot Üzerine Düşünceler

sahasyla siyasî, sosyal ve kültürel bağlarn kuvvetlenmesi, Memluk sahasndaki Osmanl nüfuzunu artrmş ve sonuçta Msr’n Osmanllar tarafndan fethiyle Memluk Kpçak Türkçesinin Oğuz Türkçesi ile karşlkl etkileşimi neticesinde, Osmanlcalaştğ görülmüştür. Dolaysyla bu yüzyldan itibaren Kpçakça özellikler de artk kaybolmaya yüz tutmuştur (Özyetgin 2006: 11).

2. Rasûlid Hexaglot Hakknda İşte bu döneme ait olan ve Memluk Kpçak sahas Türkçesinin verilerini

ihtiva eden önemli eserlerden biri de Rasûlid Xehaglot’tur. Rasûlid Xehaglot terimi Yemen’in altnc sultan olan El-Malik el-Efdal el-‘Abbas b.‘Alî (1363-1377) için XIV. yüzylda yazlmş olan Arapça bir antolojinin içerisinde yer alan yirmi sayfalk (186-206) çok dilli bir sözlük için kullanlmaktadr. Bu sözlüğün bünyesinde Arapça, Türkçe, Farsça, Grekçe, Ermenice ve Moğolca kelimeler yer almaktadr. Antolojinin bünyesinde ayrca tp, astronomi, politika gibi pek çok konuda metinler de bulunmaktadr. Eserin faksimilesi Daniel Martin Varisco ve G. Rex Smith tarafndan 1998 ylnda yaymlanmştr (Varisco-Smith 1998). Sözlüğün çok dilli olmas XIV. yüzyln kaynayan coğrafyasndaki başat dillerin karşlaştrmal olarak incelenmesine imkân tanmaktadr. Bunun yan sra eserin bilim âleminde, özellikle de ülkemizde, (Orta Doğu coğrafyasnda Türkçenin söz varlğn ortaya koymak gayesiyle yazlmş sözlükler bağlamnda) bugüne kadar çok da fazla dikkate alnmadğ gözlemlenmektedir. Bu vaziyetten hareketle biz, hem bu eserin daha iyi tannmasn sağlamak hem de Peter Golden’in editörlüğünde ve Tibor Halasi-Kun, Peter B. Golden, Louis Ligeti, Edmund Schütz ve Thomas T. Allsen’in katlmlaryla yaymlanmş olan metnini, ihtiva ettiği Türkçe kelimeler bakmndan bir değerlendirmeye tâbi tutmak istedik. Değerlendirmeleri yaparken Türkçenin tarihî lehçelerine ait sözvarlğnn yan sra ağrlkl olarak Memluk Kpçak sahasnda yazlmş olan eserleri esas almann daha uygun olacağn düşündük. Eser hakknda şimdiye kadar en önemli tantma yazsn Dankoff yazmştr (Dankoff 2001). Üç sayfalk bu yazda Dankoff’un eser hakknda ayrntl bir değerlendirme niteliği taşmayan baz düzeltme teklifleri de mevcuttur. Bu çalşmamzda Dankoff’un bu tekliflerinin de dikkate alndğn belirtmenin gerekli olduğunu düşünüyoruz.

3. The King’s Dictionary: The Rasûlid Hexaglot Üzerine Düşünceler 3.1. Metinde (186B-10) “Kokla!” olarak anlamlandrlan kelime

okunamamş ve transkripsiyonu sez, ’lh ? biçiminde yaplmştr. Dipnotta ise bu biçimin sez- “hissetmek” ve sezin-, sezinle- “farknda olmak” ile karşlaştrlabileceği veyahut da kokla- biçiminde düzeltilebileceği

Page 144: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

144

Galip Güner

söylenmiştir. Ben, bu okuyuşun düzeltilerek kelimeyi yiyle/yiyile (< yiy+le-) “Kokla!” (krş. yi (TA, TZ), yiy (İM), yiyi (Kİ) “koku” (Toparl 2003: 322-325; krş. yδla Dankoff 2001: 515) olarak okumay öneriyorum (yiyle- “koklamak” için ayrca bk. Dilçin 1983: 248). Çünkü, diğer Kpçak Türkçesi metinlerinde “koklamak” anlamnda bir kokla- veya sezin-, sezinle- fiili mevcut değildir.

3.2. “Öldür!” anlamndaki kelime metinde (186B-19) ölürt olarak okunmuştur. Tarihî Türk dili alannda “öldürmek” anlamnda ölürt- fiili sadece Altun Yaruk’ta geçmektedir (Kaya 1994: 633; Clauson 1972: 151b). Ben, bu kelimenin kendisinden dört ve beş satr yukarda yer alan keltir “Getir!” ve kötür “Taş, kaldr!” fillerindeki –tir ve –r ettirgenlik eklerinden hareketle öltür (< öl-tür-) biçiminde okunmasnn daha doğru olacağn düşünüyorum. Hakeza, kelime bütün Kpçak metinlerinde de öltür- (BV, GT, İM, İN, TZ) ve öldür- ( BM, CC, GT, Gİ, İN, KF, KFT, TA) biçiminde geçmektedir (Toparl 2003: 210).

3.3. (186B-22) de geçen ve “Öldür!” olarak anlamlandrlan kelime yokla olarak okunmuştur. Metnin imlasnn son derece bozuk olmas sebebiyle farazi bir yazm denemesi yaplarak kelimenin Arap harfli biçimi ( يقله) olarak gösterilmiştir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki “öldürmek” anlamnda hiçbir Kpçak metninde yokla- fiili geçmemektedir. Tarihî Türk dili alannda ise bu anlamda yokla- fiili sadece Ozneçennaya Yazt’nda kanŋz yoklayur kadaş alpŋz karganur ünüŋüz “Hannz yok oluyor; Arkadaş! Kahramanlğnz şöhretiniz ayplanr” olarak yer almaktadr (Orkun 1994: 574).

Ben, bu kelimenin yazmndan kaynaklanan skntlardan dolay yokla- okunduğunu düşünüyorum ve ayn dönem metinleriyle (Kİ, Toparl 2003: 270) tarihî Türk lehçelerinde de (Paçacoğlu 2006: 545) mevcut olan tepele/depele “Öldür, helâk et!” (< tep-ele-; krş. depelemek “çiğnemek, ezmek, öldürmek”, depelenil- “öldürülmek”, depelen- “öldürülmek”, depeleş-“birbirini öldürme savaş yapmak, mukatele etmek”, depeleyici agu “öldürücü zehir”, bk. Dilçin 1983: 64) şeklinde okunmasnn daha doğru olacağ fikrini taşyorum (krş. Dankoff 2001: 515). Zira metnin orijinalinde kelime (يثله) gibi yazlmştr. Yani müellif yanlşlkla /t/yi (ت) /y/ ile, /p/yi (پ) ise peltek /s/ (ث) ile yazmştr.

3.4. “Döv, vur!” anlamnda tögil biçiminde değerlendirilen kelime (186B-26) yazarlarn dipnotta belirttiği üzere muhtemelen değil kesinlikle tög- “dövmek” fiilinin teklik ikinci şahs emir biçimi olan töggil (< tög-gil!) şeklinde okunmaldr.

3.5. Metinde “Oku!” olarak anlamlandrlan ve (اغي) olarak yazlan kelime, imlaya istinaden oġ şeklinde okunmuştur (187A-5). Ben, kelimenin öyle yazlmş olmasndan dolay oġ biçiminde aktarlmasnn doğru olmadğn düşünüyorum ve oķ olarak düzeltilmesini tavsiye ediyorum.

Page 145: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

145

The King’s Dictionary: The Rasûlid Hexaglot Üzerine Düşünceler

3.6. “Kr!” biçiminde anlam verilen kelime, metinde (سيعل) biçiminde yazlmş ve seyġl okunmuştur (187A-19). Her ne sebeptense eserin sonundaki Türkçe kelimeler dizinine alnmamştr. Türkçede “krmak” anlamnda bir sey- fiili yoktur. Bu kelime “krmak” anlamna gelen Türkçe s- (Clauson 1972: 782a) fiilinin teklik ikinci şahs emir biçimidir ve sġl (< s-ġl) (krş. Dankoff 2001: 515) veyahut syġl (< sy- “krmak, yenmek” +ġl) olarak düzeltilmelidir (sy- “krmak” < sd- için bk. Paçacoğlu 2006: 485).

3.7. “dokumak” anlamndaki ör- fiili orijinal metinde (اويــر) biçiminde yazldğ için metnin yaymnda öyr olarak gösterilmiştir (187A-23). Kanaatimizce müellif (اويــر) yazmnda fiilin okunuşundan kaynaklanan fonetik bir olay yanstmak istemiştir.

3.8. “Kucakla!” anlamnda koç (ــوج olarak okunan fiil (187B-4) kuç (قbiçiminde düzeltilmelidir.

3.9. “Dön!” anlamnda dönidür (187B-6) biçiminde okunan kelime döndür (< dön-dür-) olarak düzeltilmelidir (krş. döndürü koy- “yerine koymak” (TA), töndür- “döndürmek” (İM); Toparl 2003: 64-282; krş. Dankoff 2001: 515). Hakeza, orijinal metinde y harfinin dişi varmş gibi görünmesine rağmen noktalar yoktur; ayrca kelimeyi dönid okutacak bir esre de konulmamştr. Zaten 186B-3’te kelime döndür ( دندر) biçimiyle de mevcuttur.

3.10. Metinde her ne kadar ( طراو ) olarak yazlsa da otur “ayağa kalk!” (187B-16) anlamndaki bu kelime Türkçenin hemen her döneminde karşmza çkan örü tur/öre tur (< ör-ü/e tur-) (bk. TA, KFT, TZ, İM; Toparl 2003: 211-212; krş. Dankoff 2001: 515) olarak düzeltilmelidir. Zira, Türkçede ayağa kalkmak anlamnda bir otur- fiili yoktur ve bu durum bizce bir istinsah hatasdr.

3.11. “Sen yapmazsn.” anlamndaki sen klmasn okunuşu (188A-18) şeddeli olarak sen klmassn şeklinde olmaldr. Çünkü anlam geniş zamann olumsuzluğunu ifade etmektedir. Ayn şekilde 188A-23’teki siz klmasz okuyuşu da siz klmassz olarak düzeltilmelidir (Kpçak Türkçesinde -mAs ile yaplan geniş zamann olumsuzluk biçimleri için bk. Karamanloğlu 1994: 136).

3.12. “yapan, eden” biçiminde anlamlandrlan ve klġay (188B-4) olarak okunan kelime klġl (< kl-()ġl) olmaldr (krş. Dankoff 2001: 515). Çünkü -ġay gelecek zaman eki yapan bildirmez. Oysa başta -(I)ġlI olmak üzere pek çok sfat-fiil ekinin Türkçede işi, oluşu veya hareketi yapan veya edeni bildirdiği durumlar her Türk dilcisinin malumudur (bk. Bayraktar 2004: 83).

3.13. Metinde “bunlar” anlamna gelen kelime bungar okunmuştur (188 B-17). Dipnotta ise muhtemelen bular olmas gerektiği belirtilmiştir. Bu

Page 146: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

146

Galip Güner

kelime, muhtemelen değil kesinlikle bu zamirinin çokluk eki almş biçimi olan bular (< bu-lar) biçiminde okunmaldr. Zira kendisinden önce gelen kelime “onlar” anlamndaki alar’dr. bungar biçimi bir yazm yanlş olmaldr.

biçiminde yazlan ve içer “içeri” (189A-28) okunan (ايجـــر) .3.14kelimenin doğru biçimi içerü ya da içre olmaldr. Bir yazm hatas söz konusudur. Hakeza bir önceki kelime taşra (ــــرا bir sonraki kelime ise ilerü ,(تســــرو) .şeklindedir (ايل

3.15. “baldr, oturak” anlam verilen ve becek okunan (190A-23) kelime Et-tuhfetü’z-zekiyye’de de mevcut olan beçek’tir (Toparl 2003: 26).

3.16. snr (190B-6) biçiminde okunmuş olan ve “sinir” şeklinde anlamlandrlan kelimenin doğru biçimi siŋir’dir (Clauson 1972: 841a; krş. siŋir BM, BV, DM, İM, İN, Kİ, MG, TA, TZ, Toparl 2003: 237). Kelimenin metinde (سنر) biçiminde yazlmş olmas onun kaln ünlüyle okunmasn gerekli klmaz. Zira metnin başka bir yerinde (199A-24) kelime doğru imlayla biçiminde yazlmş olmasna karşn hata tekrarlanarak kelime kaln (سكر)ünlüyle sngr okunmuştur.

biçiminde yazlmş olan ve “kemik iliği” anlamna gelen (يلك) .3.17kelime yilek şeklinde yanlş okunmuştur (190B-7). Kelimenin doğru biçimi yilik’tir (bk. CC, İM, Kİ, TZ; Toparl 2003: 323; Clauson 1972: 927b).

3.18. “mercimek” anlamndaki kelime (مرجماى) yazmndan ötürü mercümey olarak okunmuştur (190C-2). Kanaatimizce burada bir yazm yanlş vardr. Bilindiği üzere kelime Far. merdumek (Güncel Türkçe Sözlük 2005: 1372) biçiminden Türkçeye geçmiştir. Kelime, diğer Kpçak Türkçesi metinlerinde bercimek, marcumak, mercemek, mercimek, merdümük ve mürdümük şeklinde bulunmaktadr (BM, KK, TA, DM, Kİ; Toparl 2003: 181). Eğer bu durum bir müstensih hatas veya bir ağz özelliği değilse kelimenin mercemek veya mercimek okunmas şarttr.

3.19. Metni yayma hazrlayanlar tarafndan Arap harfli imlas (دلبى) biçiminde gösterilen ve delbe “deli” (191A-21) olarak okunan kelimenin orijinal metne dikkatlice bakldğnda imlasnn (دلى) olarak yazldğ görülmektedir. Zira, Eski Türkçede télbe/télve (Clauson 1972: 493) biçiminde bulunan kelimenin Kpçak Türkçesinin bütün metinlerinde v‘nin düşmesiyle ve kendisinden sonra gelen e ünlüsünü yuvarlaklaştrmasyla délü (Gİ, İM, KF, KFT, Kİ, MS; Toparl 2003: 58), téli (CC, İM, TA; Toparl 2003: 269), télü (KF; Toparl 2003: 269), tilü (İM; Toparl 2003: 276) biçimine geldiği görülmektedir. Ayrca kelimenin metnin başka bir yerinde (197A-4) délü biçiminde geçtiği göz önüne alndğnda déli olarak okunmas zorunluluğu bir kez daha ortaya çkmaktadr.

Page 147: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

147

The King’s Dictionary: The Rasûlid Hexaglot Üzerine Düşünceler

3.20. “öğle” anlamndaki öglek ( يلكا ) kelimesinin (192B-30) bir istinsah hatas sonucunda böyle okunduğunu düşünüyoruz. Zira Türkçede “öğle vakti” anlamnda bir öglek kelimesi mevcut değildir. Biz, diğer Kpçak metinlerinden hareketle (krş. öyle (Gİ, İH, KF, MS), öylen (TA), evle (GT), eylen (BM); Toparl 2003: 213) kelimenin öylen olarak düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

3.21. “gök gürültüsü” anlam verilen ve metinlerle tanklanamadğ yldz konularak ifade edilen *ötkün (193A-4), Mukaddimetü’l-Edeb’de geçen ve ayn anlama gelen ötgün (Yüce 1993: 167) kelimesinden başkas değildir. Kelime yap olarak öt- “ötmek, kükremek, gürlemek” (Clauson 1972: 39b) fiilinden -gün ekiyle türetilmiş bir isimdir.

3.22. “makas” anlamnda sindü (193B-27) olarak okunan kelimenin sin- fiiliyle herhangi bir anlam ilişkisi yoktur. Kelimenin doğru biçimi “krmak, kesmek” anlamndaki s- fiilinden, fiilden fiil yapma eki -n- ve fiilden isim yapma eki -du ile genişletilmiş sndu’dr (krş. snd Clauson 1972: 836b).

3.23. Türkçede “pirinç” anlamnda brġun (194A-7) diye bir kelime bulunmamaktadr. Kelimenin orijinal metindeki imlasnda harflerin noktalar konulmadan yazlmş; fakat eseri yayma hazrlayanlar kendi fikirlerince nokta ekleyerek kelimenin yazmn ( نبيرغ ) olarak göstermişlerdir. Bize göre bu kelime tarihî Türk lehçelerinde pirinç anlamna gelen ve Moğolcadan Türkçeye geçen (Lessing: 2003-2: 1306) tuturġan olmaldr (bk. CC, DM, Kİ, RH, TZ, KK, TA; Toparl 2003: 285; krş. Dankoff 2001: 515). Hakeza, metnin bir başka yerinde kelime tuturkan olarak da mevcuttur (202B-17).

3.24. “av” anlamna gelen kelime farazi bir *avlig kelimesiyle (195B-18) ifade edilmiş ve yazm da ( وليكا ) olarak gösterilmiştir. Bu kelime bizce bir ikilemedir ve av kéyik olarak düzeltilmelidir. Orijinal metin dikkatlice incelendiğinde kelimenin yazmnn ( و كيكا ) olduğu görülmektedir. kéyik kelimesinin tek başna Türkçede “geyik” anlamnn dşnda “av hayvan, vahşi hayvan” anlamna geldiği bilinmektedir (bk. kedik Paçacoğlu 2006: 305; keyik “vahşi hayvan”, keyik sgr “yaban sğr” Toparl 2003: 142; ayrca Türklerde av hayvan ve motif olarak geyik için bk. Esin 2006: 192-219). Bu anlamyla örtüşür biçimde kelime Kpçak Türkçesi metinlerinde keyikle- “avlamak, av yapmak” şeklinde de mevcuttur (BM; Toparl 2003: 142).

3.25. “okun tüyü” anlamna gelen kelime yanlşlkla tibit okunmuştur (196A-15). Kanaatimizce bu kelime “tüy, kl” anlamna gelen ve pek çok Kpçak Türkçesi metninde de rastladğmz tüy olmaldr (BV, İM, KFT, RH, TZ; Toparl 2003: 286; krş. Dankoff 515).

3.26. “ilk, birinci” anlam verilen, birin (201B-16) okunan ve metinde Arap harfleriyle (بيرين) şeklinde yazlmş olan kelimede bir istinsah hatas olduğunu düşünüyor ve kelimenin birinç olarak düzeltilmesini öneriyoruz.

Page 148: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

148

Galip Güner

Çünkü metinde bu kelimenin hemen ardndan “ikinci” anlamnda ikinç kelimesi gelmektedir (201 B-17).

3.27. “fahişe” anlamna gelen ve Farsçadan (< rûspî) Türkçeye geçmiş olan kelime röspi olarak okunmuştur (203A-1). Biz, kelimenin Türkçe biçiminin de rûspi veya rosp okunmasnn doğru olacağ kanaatindeyim (Far rûspi > rosp > (o)rosp > orospu).

3.28. “eski, yrtlmş, yrtk” anlamna gelen ve tutulmuş olarak okunan kelime (203C-14) yanlştr. Kelimenin doğru biçimi tt- “ditmek, ziyadesiyle parçalamak” (DLT II/292-29)’tan –l- (bk. ttl- “didilmek” (DLT II/120-24) ve -mş ekleriyle türetilmiş olan ttlmş olmaldr (krş. Dankoff 2001: 516).

3.29. (203C-29)’da “çirkin” anlamna gelen, metinde metinde (حمكن) biçiminde yazlan fakat eseri hazrlayanlarca Türkçe biçimi okunamayan kelime çirkin (< Far. çirkîn) olmaldr (bk. çirkin CC, GT, Kİ, TA, TZ, Toparl 2003: 52; şirkin KK, TZ, Toparl 2003: 252; krş. Dankoff 2001: 516)

3.30. “keçe” anlamna gelen ve kiviz (204B-6) olarak okunan kelime Arap harfleriyle (كويز) biçiminde yazlmştr. Kelimenin en eski biçimi kiδiz’dir (Clauson 1972: 707a). Biz, kelimenin hem Arap harfli yazmndan hem de Türkçenin yaygn ses değişmelerinden biri olan δ > y değişmesiyle diğer Kpçak Türkçesi metinlerinde geçen ve ayn anlama gelen kiyiz “keçe, keçeden yaplmş örtü, çul” (CC, DM, İH, İM, KFT, Kİ, TA; Toparl 2003: 151) ve küyüz “yayg, döşek” (TZ; Toparl 2003: 170) şekillerinden hareketle küyiz okunmas gerektiği kanaatindeyiz.

3.31. “torba, kese” anlamna gelen ve Ar. al-harîta, Far. kîsa ve Moğ. yançuk olarak gösterilen kelimenin Türkçesi okunamamştr (205A-15). Hâlbuki biraz dikkat edilseydi müellifin Türkçe kelimeyi yanlşlkla Moğolca sütununa yazdğ anlaşlabilirdi. Çünkü yançuk kelimesi Türkçedir ve yan ismine +çuk küçültme ekinin getirilmesiyle türetilmiştir (Clauson 1972 945a; Kpçak Türkçesi metinleri için bk. yançk, yançuk “kese, para kesesi, torba” CC, DM, İM, Kİ; Toparl 2003: 310).

Kelime Ermeniceye yankuç “azk torbas, yolcu çantas”, Bulgarcaya yancík, encík “yan tarafa aslan deri torba; eyerin yan tarafna aslan torba”; Arnavutçaya janxhik “azk torbas, yemek çantas” ve Makedoncaya ise yancik “çoban torbas” biçiminde Türkçeden geçmiştir (Karaağaç 2008: 904).

3.32. “eyer, semer” anlamndaki eyer (CC, DM, Gİ, KF, KFT, Kİ, KK, TA; Toparl 2003: 78) kelimesi yanlşlkla eyir okunmuştur (205A-18).

3.33. Arap harfli imlas ( نقوسقو ) biçiminde doğru olarak verilen ve “kuyruk kuşağ” anlamna gelen kuskun ( نقوسقو ) (Paçacoğlu 2006: 377; krş. kusġun, kuskun “atn kuyruğu altndan geçirilen kayş” (TA, Kİ), Toparl 2003:

Page 149: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

149

The King’s Dictionary: The Rasûlid Hexaglot Üzerine Düşünceler

165) kelimesi sanrm bir yanlşlk sonucu kuşkun biçiminde aktarlmştr (205A-20).

4. Sonuç Son söz olarak diyebiliriz ki Tibor Halasi-Kun, Peter B. Golden, Louis

Ligeti, Edmund Schütz ve Thomas T. Allsen gibi çok kymetli bilim insanlarnn katklaryla hazrlanmş olan bu eserin bugüne kadar ülkemizde kymetinin pek bilinmediğini gözlemlemek üzüntü vericidir. Memluk Kpçak sahasnda yazlmş bu metnin Türk dili alanndaki çalşmalarda, özellikle de Eski Kpçak Türkçesine ilişkin yaz ve yaynlarda, yeni verileri ihtiva eden bir kaynak olarak çok sk kullanlacağn belirtmek benim için bir vazifedir.

5. Eser KısaltmalarıBM: Kitâbü Bulgatü’l-Müştâk Fî Lügati’t-Türk Ve’l-Kıfçak.BV: Baytaratu’l-Vâzıh.CC: Codex Cumanicus.DLT: Divânü Lügati’t-Türk.DM: Ed-Dürretü’l-Mudiyye Fi’l-Lügati’t-Türkiyye.GT: Gülistan Tercümesi.İH: El-İdrâk Haşiyesi.İM: İrşâdü’l-Mülûk Ve’s-Selâtîn.İN: Kitâb FÎ İlmi’n-Nüşşâb.KF: Kitâb Fi’l-Fıkh.KFT: Kitâb Fi’l-Fıkh Bi’l-Lisâni’t-Türkî.Kİ: Kitâbü’l-İdrâk Li-Lisâni’l-Etrâk.KK: El-Kavanînü’l-Külliyye Li-Zabti’l-Lügati’t-Türkiyye.MS: Kitâb-ı Mukaddime-i Ebu’l-Leysi’s-Semerkandî.RH: Kitâb Fî Rıyâzati’l-Hayl.TA: Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî.

TZ: Et-Tuhfetü’z-Zekiyye Fi’l-Lügati’t-Türkiyye.

KaynaklarAtalay, Besim (1998), Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi, I-II-III (Tercüme), IV (Endeks), TDK

Yay., Ankara.Battal, Aptullah (1997), İbni-Mühenna Lûgati, TDK Yay., Ankara.Bayraktar, Nesrin (2003), Türkçede Fiilimsiler, TDK Yay., Ankara.Clauson, Sir Gerard (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish,

Oxford.

Page 150: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

150

Galip Güner

Dankoff, Robert (2001), “The Kings Dictionary: The Rasûlid Hexaglot: Fourteenth Century Vocabularies in Arabic, Persian, Turkic, Greek, Armenian and Mongol, Translated by: Tibor Halasi-Kun, Peter B. Golden, Louis Ligeti and Edmund Schütz with essays by Peter B. Golden and Thomas A. Allsen. Edited with notes and commentary by Peter B. Golden. Handbook of Oriental Studies, section 8: Central Asia , vol. 4. Leiden: Brill, 2000. Pp. xiii+418, plates.”, Journal of the American Oriental Society, 121-3, s. 514-516.

Dilçin, Cem (1983), Yeni Tarama Sözlüğü, TDK Yay., Ankara.Esin, Emel (2006), “Sıgunlar Begi: Kök Türk Kağan Damgası Hakkında”, Türklerde Maddi

Kültürün Oluşumu, Kabalcı Yay., İstanbul.Güncel Türkçe Sözlük (2005), TDK Yay., Ankara.Karaağaç, Günay (2008), Türkçe Verintiler Sözlüğü, TDK Yay., Ankara.Karamanlıoğlu, Ali Fehmi (1994), Kıpçak Türkçesi Grameri, TDK Yay., Ankara.Lessing, Ferdinand D. (2003), Moğolca-Türkçe Sözlük, 2 C., (çev. Günay Karaağaç), TDK

Yay., Ankara.Orkun, Hüseyin Namık (1994), Eski Türk Yazıtları, TDK Yay., Ankara.Özyetgin, A. Melek (2006). “Tarihten Bugüne Türk Dili Alanı”, Chinese Academy of Social

Science, Sino-Foreign Relationship Department of Institute of History, Beijing (CHINA) (23 January 2006). (Konferans), ( www.eurasianhistory.com).

Paçacıoğlu, Burhan (2006), VIII-XVI. Yüzyıllar Arasında Türkçenin Sözlük Dağarcığı, Bizim Büro Basımevi, Ankara.

The King’s Dictionary: The Rasûlid Hexaglot: Fourteenth Century Vocabularies in Arabic, Persian, Turkic, Greek, Armenian and Mongol, Translated by: Tibor Halasi-Kun, Peter B. Golden, Louis Ligeti and Edmund Schütz with essays by Peter B. Golden and Thomas A. Allsen. Edited with notes and commentary by Peter B. Golden. Handbook of Oriental Studies, section 8: Central Asia , vol. 4., Brill, Leiden-Boston-Köln, 2000.

Toparlı, Recep; Hanifi Vural, Recep Karaatlı (2003), Kıpçak Türkçesi Sözlüğü, TDK Yay., Ankara.

The manuscript of al-Malik al-Afdal, al-’Abbas b. ‘Ali b. Daud b. Yusuf b. ‘Umar b. ‘Ali Ibn Rasul, A Medieval Arabic Anthology from the Yemen, edited by Varisco, Daniel Martin; G. Rex Smith (1998), E. J. W. Gibb Memorial Trust.

Yüce, Nuri (1993), Mukaddimetü’l-Edeb: Hvârizm Türkçesi ile Tercümeli Şuşter Nüshası, TDK Yay., Ankara.

Page 151: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

151

Oğuzca Ayla “Öyle, o şekilde” Kelimesinin Kökeni Üzerine*1

Orçun Ünal**2

Özet: Bu çalışmada, ilk kez Dīvānü Luġāti’t-Türk’te geçen ve Oğuzca ibaresiyle verilen ayla “öyle, o şekilde” kelimesinin tarihi ve modern Türk dillerindeki varyantları araştırılarak kelimenin Eski Türkçe anılayu kökünden geldiği ortaya konmaya çalışılacak ve Oğuzca ayla kelimesinin aslında Kıpçakçadan bir alıntı olduğu gösterilecektir. Anahtar sözcükler: Oğuzca, Kıpçakça, Similatif eki, Alıntı, Ayla, Alay

On The Origin of The Word Ayla “thus, in this way” in Oghuz

Abstract: The present article studies the word ayla “thus, in this way” which first appears in Dīvān Luġāt al-Turk as Oghuz. Investigating its variants in historical and modern Turkic languages the author will try to show that the word goes back to OT anılayu and that supposedly Oghuz ayla is in fact a loanword from Kipchak languages. Key words: Oghuz, Kipchak, Similative case, Loanword, Ayla, Alay

Girişİlk kez DLT’de geçen ve Oğuzca ibaresi ile verilen ayla “öyle, o şekilde”

kelimesinin tarihi ve çağdaş Türk lehçelerinde görülen örnekleri aşağıda verilmiştir:

Tarihi lehçelerde:DLT (Oğuz) ayla “böyle, bu suretle” (fol. 69, madde başı); (Oğuz) ayloq

ayloq “böyle böyle” (fol. 69, madde başı). Ayrıca ayla fol. 93, 526 ve bir okuyuşa göre (DankKelly 280, dn. 2) 555’te geçer.

* Dergimizin 8. (Bahar 2011) sayısında yayımlanan bu yazıyla ilgili bazı işaretlerin tam gösterilememesi hatasından dolayı yazıyı doğru biçimiyle yeniden neşrediyoruz.** Okutman, Beykent Üniversitesi, [email protected].

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 151-165 ss.

Page 152: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

152

Orçun Ünal

CC alay, alay-oχ, alley1 “öyle, o şekilde” (Grønbech 1942: 34).Osmanlıca eyle ‹’YL’ ›, ‹’YLH› “öyle” (TS 1582-1585), öylelik “öylesine,

öyle bir, öylece” (TS 3151), beyle “böyle” (TS 527), böyle ile “böylelikle, bu suretle” (TS 670).

Senglah (57v. 2) ayla “thus, in that way”, (92v. 19) öyle (EDPT 272b).Borovkov (1963: 72) äylä ‹’YL’› (ayla ?) “tak”. Resuli Sözlüğü (205D33) öyle ‹’YL’› “this way, that way”, (205D32)

böyle ‹BWYL’› “thus, like this, in this way” (Golden 2000: 313)2. ’Alī’nin Kıṣṣa-yı Yūsuf’u (16) ayla “thus” (EDPT 272b).Kutb’un Ḫüsrev ü Şīrīn’i (7) alay “thus” (EDPT 272b).Et-Tuhfetü’z-Zekiyye (37. b.-13) alaydır “öyledir”, bulaydır3 (37. b.-12)

“böyledir”.Bulġatü’l-Muştāḳ (15, 13) ayla kim “öyle ki” (EDPT 272b).Gülistan Tercümesi alay “öyle, öylece, o şekilde” (KTS 6b).Münyetü’l-Guzāt alay “öyle, öylece, o şekilde” (KTS 6b).El-İdrâk Haşiyesi öyle “zuhr vakti, ve ‘evet’ gibi tasdik edatı” (İzbudak

1936: 37).Baytaratu’l-Vāzıh eyle (ayla?) “öyle, o şekilde” (KTS 78b).Abuşka Lugatı alay mu bolur “öyle mi olur” (Atalay 1970: 26).Gülistan Tercümesi eyle (ayla?) “öyle, o şekilde” (KTS 78b).Kitāb Fī İlmi’n-Nüşşāb eyle (ayla?) “öyle, o şekilde” (KTS 78b).Kitāb Fī Rıyazati’l-Hayl eyle (ayla?) “öyle, o şekilde” (KTS 78b).Alġış Bitigi alay “böyle, bu şekilde”, alayọḫ “öyle, böyle” (Chirli 2005: 134).

Çağdaş lehçelerde:Türkçe öyle “onun gibi olan, ona benzer”.Anadolu Ağızları (Rize İli) oyleyin “öylece”; (Adana, Osmaniye) öyleleyin

“öylece”, (Adana, Osmaniye) öylelik sıra ~ sire “öylece, böylece” (DS).Anadolu Ağızları (“Karaçaycadan” Başhöyük *Kadınhanı -Konya) allay

“öyle, o şekilde”, bıllay “böyle, bu şekilde”; (Kılkış -İzmir, -Manisa, *Susurluk

1 CC’ta alley sadece iki kez geçer. Bu şekli Clauson (EDPT 272b) allay, Gabain (1959: 56) allȧy olarak göstermiştir. Bizce bu şekil fonetik allїy veya alley biçimlerini yansıtmaktadır. Bu şekiller aley ve alїy olarak Karaycada yaşamaya devam etmektedir. 2 Golden’ın öyle okuduğu şekil, äylä olarak da okunabilir. Ancak aynı eserdeki böyle kelimesi, Golden’ın okuyuşunu haklı çıkarmaktadır. 3 Atalay (1945) böleydir olarak ince sıradan okurken, Clauson bulaydır okur. Bizce Clauson’ın okuyuşu doğrudur.

Page 153: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

153

Oğuzca Ayla “Öyle, o şekilde” Kelimesinin Kökeni Üzerine

-Balıkesir, *Keşan -Edirne, Konyar, Katransa *Kayalar, Selanik) bolay ki “bari, keşke, hiç olmazsa, öyle ise”, (Havran *Edremit -Balıkesir, -Kütahya) bulay “bari, keşke, hiç olmazsa, öyle ise”, (*Lapseki -Çanakkale) bulayki “bari, keşke, hiç olmazsa, öyle ise” (DS).

Azerice éle ~ éyle “öyle” (AzDİL II 20-21, 49), béle (AzDİL I 255-6).Gagauzca öle “öyle”, öleliklen, böle ~ bööle “böyle” (GTS 40b, 188b);

yö:le “öyle” (Sevortyan 1974: 247).Türkmence eyle “öyle” (TTS 208).Kazakça olay “öyle, onun gibi”, bılay “öyle, böyle”, bulayşa “böylece”

(KTTTS 76a, 80a, 379b).Tatarca alay “da, tak, kak, tot” (Budagov 1869: 79-80); alay “so” (TDW 9).Kazan Tatarcası älī “so, auf solche Weise” (< *äläy) (Radloff 1893: 814).Karayca ewle “öyle, şöyle”, bewle “böyle, bunun gibi”, öyle “öyle, onun

gibi”, böyle “böyle, bunun gibi” (Çulha 2006: 52, 54, 63, 93); alay, (Trakay) alıy, aley “öyle, böyle, şöyle” (Sevortyan 1974: 133, Çulha 2006: 43); alayoḫ “öyle, şöyle” (Çulha 2006: 43).

Kırım Karaycası oylˊa (Sevortyan 1974: 247).Kırım Tatarcası oyle “o biçimde, o yolda” (Sevortyan 1974: 247; Güllüdağ

2005: 614), alay “öyle, onun gibi, ona benzer” (Sevortyan 1974: 133; Güllüdağ 2005: 521).

Başkurtça äläy (Sevortyan 1974: 133).Kırgızca alay “tak” (Yudahin 1965: 44).Kumukça olay, bulay, şulay (Berta 1998: 314).Karaçay-Malkarca alay ~ allay “öyle”, bılay “böyle”, nellay “nasıl”,

kalay ~ kallay “nasıl” (Tavkul 2000: 77b, 80b, 121b, 237b, 306a).Çuvaşça alay4 “öyle mi, sahi mi” (Bayram 2007: 32b). Görüldüğü üzere, tarihi ve çağdaş lehçelerde bu kelimenin iki ana

varyantı geçmektedir: İlk kez DLT’de geçen Oğuz merkezli ayla ve Kıpçak merkezli alay. Bulay, beyle veya böyle gibi b-’li varyantlar DLT ve CC’ta görülmemektedir, fakat nellay ve kallay gibi geç analojik varyantların aksine eskicil ve orijinal oldukları kesindir.

2. Alay/ayla Kelimelerinin Kökeni ve Eski Türkçe AnılayuEDPT (272), ilk olarak DLT’de ayla şekli görülmesine rağmen kelimenin

esas şeklinin alay olması gerektiğini belirtmekte ve kelimeyi *anlayu şeklinden

4 Çuvaşça alay kelimesi başka bir kökten gelmiyorsa, Kıpçakçadan geç bir alıntı olabilir.

Page 154: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

154

Orçun Ünal

getirmektedir. Clauson, bu zarfın an+ veya ol zamiri ve ile edatından geldiği kuramının eleştiriye açık olduğunu belirtmektedir. Yukarıda verdiğimiz Kazakça olay biçimi, ol+layu oluşumunu düşündürse de DLT ayla ve CC alay verileri ışığında bu pek de olası gözükmemektir. Kazakça olay, alay şeklinden ol zamirinin analojik etkisiyle meydana gelmiş olmalıdır.

Çulha (2006: 54, 93), Karayca öyle kelimesinin etimolojisini ET ödläg “time; noon, midday” (EDPT 55-56) sözcüğüne, böyle kelimesini ise bu öd+le’ye dayandırmaktadır. Türkçe öyle ve böyle kelimelerinin sırayla *o+ile ve *bu+ile şekillerinden geldiğini savunan etimolojiler gibi yukarıdaki etimolojiler de, bizce, yanlıştır.

Clauson’un farazi *anlayu şekline karşılık, Erdal (1991: 410; 2004: 200-1) Eski Türkçe işaret zamirlerinin similatif hali için anılayu ve munılayu şekillerini verir. Bu şekiller, akuzatif anı ve munı şekillerinin üzerine +lAyU similatif ekinin getirilmesiyle kurulmuştur5. İşte bu şekiller DLT ayla ve CC alay zarflarının kökeni olmalıdır.

ET anılayu göz önünde tutulduğunda alay şu şekilde meydana gelmiş olmalıdır:

ET anılayu > *anlayu > *allayu > alay ~ allay6

Yukarıda varsayılan *-nl- > -ll- benzeşmesi, genel fonetik ve Türkçe için gayet olası bir gelişmedir. Gabain (1959: 56) da burada bir benzeşme olduğunu düşünmektedir: “Das ll in allȧy ‘so’ und allında ‘vor’ kann als einer der seltenen Fälle von Assimilation angesehen werden”. CC allında7, -ln- > -ll- ilerleyici benzeşmesiyle alnında kelimesinden geldiğine göre, allay da *anlay(u) < ET anılayu şeklinden gerileyici benzeşme ile geliyor olabilir.

ET anılayu zarfının alay/ayla şekline gelişimini daha iyi anlayabilmek için öncelikle +lAyU ekinin tarihi ve çağdaş varyantlarını inceleyecek, sonra da ekin iç yapısı üzerinde duracağız.

3. Eski Türkçe +lAyU Similatif Ekinin Tarihi ve Çağdaş Varyantları Öncelikle +lAyU similatif ekine bir bütün olarak bakmamız gerekmektedir:

Bu ek, Orhon Yazıtları’ndan8 beri Eski Türkçede kullanılmaktadır, fakat Maniheist metinlerde görülmez (Erdal 2004: 179). Eski Uygurcada özellikle

5 Erdal (1991: 410-11) ve (2004: 198) ET kişi zamirlerinin similatif hali için bizinçüläyü, biziŋçiläyü, siniçüläyü ve sizniçiläyü şekillerini veriyor. Similatif ekinin zamirlerin akuzatif hali (bizin, sini, sizni, munı, anı) üzerine eklenmesini +lA- yapım ekiyle açıklıyor. Benzer surette +lXg yapım eki de biznilig şeklinde görüleceği üzere bizni akuzatif halinin üzerine ekleniyor (Erdal 2004: 201). Genitif ekiyle oluşturulan biziŋçiläyü ise, Erdal’ın dediği gibi geç bir şekil olmalıdır. 6 Sevortyan (1974: 133) da doğru fakat eksik bir gelişme dizisi gösterir: anlay > allay > alay. 7 Allında şekli, Kıṣāṣü’l-Enbiyā’da da “ön, karşı taraf” anlamıyla görülür (Ata 1997: 22a). Bu şekil, alında (Bulġatü’l-Muştāḳ) biçiminden ikizleşmeyle de gelişmiş olabilir. 8 Yazıtlardaki tek örnek, 15 kez geçen op+layu täg- şeklindedir.

Page 155: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

155

Oğuzca Ayla “Öyle, o şekilde” Kelimesinin Kökeni Üzerine

doğa fenomenleri (yagmur, bulıt, şı, kıragu), bitkiler (kamış, kavık), hayvan adları (op) ve insanları niteleyen isimlerle (küdän, ortuk, bod) kullanılır (Erdal 1991: 408-9 ve 479n.). DLT ve KB’de, Orhon Yazıtları’nda olduğu gibi sıkça hayvan adları (adıġ, arju, arslan, ḳaz, us, böri, ud) ile birlikte kullanılır (Sertkaya 1995: 155-6). Ayrıca, KB 6549. beyitte özel bir isme getirilir: Rüstäm+läyü (Erdal 1991: 409).

Orta Türkçe döneminde, +lAyIn ve +cIlAyIn olarak Eski Anadolu Türkçesinde sıkça kullanılır (Kerslake 1998: 196-7). Kerslake, +lAyIn ekinin 3. şahıs iyelik ekinden önce pronominal n’yi gerektirdiğini yazar. Bu duruma anasınlayın “annesi gibi”, yetdüginleyin, dédüklerinleyin ve erinleyin “kocası gibi” gibi örnekler verilebilir. Bu ek; isimlere (bülbülleyin, deryalayın), özel isimlere (Mansur’layın), partisiplere (ınanacaklayın) ve zamirlere9 (sizleyin) eklenerek “gibi, olarak, kadar” anlamı katar (TS Ekler 177-182). Ekin +layınca şekli de (uġurlayınca) bir kez tanıklanmıştır. Behcetü’l-Ḥadāik’te geçen eşekinleyü örneği de (Sertkaya 1995: 157) dikkate değerdir, fakat Eski Anadolu Türkçesindeki +lAyIn ekinin yaygınlığına karşı tek bir +lAyU örneği sadece söz konusu eserin eski yazı diline olan yakınlığını gösterir.

Berta (1998: 164), ekin Orta Kıpçakçada kullanıldığını yazar ve CC yamġurlayın “like the rain” örneğini verir. CC’ta +ley (< +lAyU) ve +leyin10 ekleri yan yana geçer: kügürçinley, uçmışley, qurtlȧy, buzowlȧy, kümüşley (Gabain 1959: 51, 66) ve yavlȧyın “yağ gibi” (Gabain 1959: 65), ogrılayın (Erdal 1991: 406).

Çağataycada benzer bir eke rastlanmamaktadır. Çağdaş Türk lehçelerindeyse, Schönig (1998: 269) Türkmencede

+lAy(In) ekinin kullanıldığını yazar ve vaġtlayın “for a while” örneğini verir. Buna halkalayın, hepdeleyin, töverekleyin ve aytmışlayın (TLG 250), aşaklayın (TTS 35b), atlayın, bütünleyin ve +lAy için yüzley “yüzeysel olarak” (Hanser 2003: 87) gibi örnekler eklenebilir. Berta (1998: 314); Karayim Türkçesi için yalınley ve issileyin, Kırım Tatarcası için aqşamlayın gibi örnekler vererek Batı Kıpçak dillerinde -lAy ve -lAyIn eklerinin kullanıldığına işaret eder. Buna, Kırım Tatarcası sabalayın (TLG 851) eklenebilir. Karaçay-Malkarcada +lAy eki halen ekvatif eki olarak kullanılmaktadır: börü+läy, kılıç+lay, män+läy, sän+läy, biz+läy, siz+läy (Tavkul 2000: 28, 45-46, 52; ayrıca bk. -gAnlAy ve -mAgAnlAy gerundium ekleri).

Türkiye Türkçesinde sadece kalıplaşmış olarak akşamleyin, sabahleyin,

9 Bu ekin çokluk 2. şahıs zamiriyle kullanımı ilginçtir ve bu türdeki tek örnektir.10 Bu iki ek, okuması şüpheli olan ogrılayın örneği hariç incelik-kalınlık uyumuna girmemektedir. Söz konusu ekler bütün örneklerde +ley ve +leyin olarak yazılmıştır. Bu durum +leyin ekinin Türkçedeki durumuna benzerlik göstermektedir.

Page 156: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

156

Orçun Ünal

öğleyin ve gündüzleyin gibi örneklerde görülür. Ancak Anadolu Ağızlarında “gibi, -ımsı, vakti, -dığı zaman, taraftan” anlamları kattığı birçok sözcükte görülür11. Gagauzcada sabaalen ~ sabaalin “sabahleyin”, avşamneyin ~ avşamnen “akşamleyin” ve uurlayın “uğru gibi” (TLG 104) gibi örneklerde ve +cilä(ä)n olarak benimcilän ve senincilään zamirlerinde görülür. Azericede ise bu ek kullanımdan düşmüş gibi gözükmektedir.

Çuvaşçada benzer bir eke rastlayamadık, fakat kökü śul “yıl” olan śullen “yıllık, her yıl” (Bayram 2007: 210a) kelimesindeki +len eki büyük bir olasılıkla +lAyIn ekinden gelmektedir. Bu ek, śulla “yaz, yazın” kelimesinde görülen +lA (< ET +lA) ekinden farklı bir ektir.

TT öyle ve böyle zarflarının Halaççadaki karşılığı ina ~ inaγ ~ inaγda ~ inaγça ve mina ~ minaγ ~ minaγda ~ minaγça’dır (Doerfer 1988: 102). Bu şekiller hiç bir şekilde +lAyU ekiyle ilişkili değildir. Fakat Halaççada iki husus dikkati çeker: Bunlardan birincisi, genellikle yer ve yön bildiren kelimelere eklenerek zarf yapan +lAşU12, +lAşUyA, +lAyU ve +lAyUyA ekleridir (Doerfer 1988: 100-1). Zaman bildiren tek örnek olarak yil+laşo “jährlich” mevcuttur ve bu da Çuvaşça śullen (= *yašlayın) örneğine benzemektedir. Halaçça +lAyU(yA) zarf ekinin ET +lAyU ile bağlantılı olduğu aşikardır. Bu durumda başka bir eskicil özellik olarak, Halaçça ET +lAyU ekini olduğu gibi koruyan tek çağdaş Türk dilidir. İkinci dikkat çeken bir husus ise, sabāy+la ~ sabāy+lan, yavāş+la ~ yävāş+lan (Doerfer 1988: 102) zarflarında görülen +lA(n) ekidir. Bu ek, Doerfer’in belirttiği gibi ET +lA zarf ekinden gelebileceği gibi, Oğuzcadan alınmış +lAyIn ekinin büzülmüş hali de olabilir (krş. TT sabahleyin, Gagauz sabaalän ve Çuvaşça +len).

4. +lAyU Ekinin İç Yapısı+lAyU ekinin uzunluğu, onun birleşik bir ek olduğunu ele vermektedir.

Ekin iç yapısını belirlemek, onun hangi morfemlerden oluştuğunu ortaya koymaktır.

+lAyU similatif ekinin iç yapısı, Erdal (1991) ve (2004) tarafından farklı açıklanır. Erdal (1991: 406-7), eki kalıplaşmış +lA-yU gerundiumundan ayrı

11 +leyin: ancileyin, annakleyin, bayakleyin, benceleyin, bencileyin, büyükleyin, dillileyin, erteleyin, etlikleyin, ettikleyin, gafilleyin, gelmişleyin, getmişleyin, guşluhleyin, gücüleyin (~ gücüle), güzelleyin, habesleyin, hapesleyin, kırmızıleyin, kısaleyin, küçükleyin, mavileyin, onceleyin, ovleyin, önceleyin, övleyin, sabahleyin, sabaleyin, sebahleyin, sencileyin, uzunleyin, yuvarleyin, zabahleyin. +layın: ancılayın, arıklayın, arkalayın (~ arkalayı), buldulayın, doruklayın, onculayın, sabahlayın, uğurlayın, yastılayın, zabahlayın. +lAyn: bıldırlayn, etraflayn, ettikleyn, öleyn. +layı: arkalayı, kabalayı ~ gabalayı (~ kabala), ardalayı, kabaklayı, ortalayı. +leyi: karşıleyi. (DS) Anadolu ağızlarında +lAy şekli hiç görülmez. 12 Halaçça +lAşU(yA) eki, ET +lAşU kalıplaşmış gerundiumundan (Erdal 1991: 403) gelmektedir ve +lAp, +lAyU, +lAyIn ve +lAtI gibi analiz edilmelidir: +lA-(X)ş-U. Yani bu ek +lA- yapım ekine getirilen işteşlik ekinin kalıplaşmış gerundiumudur.

Page 157: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

157

Oğuzca Ayla “Öyle, o şekilde” Kelimesinin Kökeni Üzerine

tutarak +lA zarf ekinin +yU13 ile genişletilmiş bir hali olarak inceler. Erdal’a (1991) göre; birtämläti, näçökläti, nätägläti ve kaltı (< ka+la+tı) kelimelerinde geçen +lAtI eki de, +lA zarf ekinin yine bir zarf eki olan +tI ile genişletilmiş şeklidir.

Erdal’a (1991: 409) göre işlevleri açısından üç farklı +lAyU eki mevcuttur:1) İFY +lA- eki ile türetilmiş fiillerin kalıplaşmış vokalgerundiumu:

baş+la-yu, äzüK+lä-yü, çın+la-yu ve yeläyü (< yel+lä-yü).2) +lA zarf eki ile oluşturulmuş zarfların +yU ile genişletilmiş ve yine

zarf görevi gören şekillleri: iki+lä+yü, tägirmi+lä+yü, üzä+lä+yü, yaŋı+la+yu, yana+la+yu, kur+la+yu.

3) Eklendiği isme veya zamire “gibi, -miş gibi” anlamları katan ve örnekleri yukarıda verilen +lAyU similatif ekli şekiller.

Bu gruba aynı işlevli +çUlAyU ~ +çIlAyU eki de girer: bulıtçulayu, bulıtçılayu ve kürägçüläyü (Erdal 2004: 179-80). Çalışmamızın esas konusu olan anılayu şekli de üçüncü gruba dahil edilmelidir çünkü zarf olarak kullanılmasının yanında öncelikle “onun gibi” anlamını taşır.

Bizi ilgilendiren üçüncü gruptaki +lAyU similatif ekini Erdal (1991: 409) +lA+yU olarak açıklar: “[…] its origin must have been in the sequence +lA+yU”. Erdal (2004: 179) ise, similatif eki için şöyle yazar: “The similative suffix +lAyU no doubt comes from the vowel converb of denominal verbs ending in +lA-”.

Bizce, ikinci gruptaki +lAyU zarf eki, +lA+tI14 eki gibi +lA+*yU olarak analiz edilebilir. Bu analizin en büyük desteği +lAyU ekli zarfların çoğunun +lA ekli varyantlarının (ya da köklerinin) bulunmasıdır. İkinci gruba giren Osm. yäŋi+yin „yeniden“ (YTS 242b; krş. ET yaŋılayu), ikiläyin „ikinci kez“ (YTS 113b, iki+lä+yin15, krş. ET ikiläyü) ve Türkmence arka+yın „arkasında“ (Hanser 2003: 90) +lA+*yU analizini destekler.

Ancak üçüncü gruptaki similatif eki +lAyU, Erdal’ın (2004) savunduğu gibi +lA-yU olarak görülmelidir. Bu ek, Orta Türkçe döneminde +lAy şeklini almıştır. -yU gerundiumunun kısalmasını aşağıda inceleyeceğiz. Fakat şimdilik şunu söyleyebiliriz ki hem -yU gerundiumunun hem de +lAyU ekinin kısalması, Erdal’ın görüşünü destekler mahiyettedir.

Aynı şekilde, Oğuz merkezli Orta Türkçe +lAyIn eki de İFY +lA- ve -(X)

13 Farazi *+yU eki, ET kañu “hangi” (< ka(n)+yu) soru zamirinin içinde gizlidir. Özönder (2001: 1435) de bu görüşe katılmaktadır. 14 +tI ~ +dI eki, (farazi *+yU ekinin aksine) ET yazıtlarda da görülen ve varlığı kesin olan bir zarf ekidir (Tekin 2003: 142-144, Erdal 2004: 330). +lAtI ekinin +lA- yapım eki üzerine gelen -(X)t- ettirgen çatının gerundiumu olma ihtimali düşüktür. Ancak Tekin’in (2002) +lA-tI şeklindeki analizi Osm. ikilädin „ikinci kez“ (YTS 113; krş. ET ikiläyü) göz önüne alınırsa doğru olabilir. Tekin, bu ekteki *-tI ekini -mAtI(n) gerundiumundaki -tI(n) ve Halaççadaki -di ~ -dU gerundium ekleri ile bir ve aynı sayar. EAT -mA-dIn ve iki+lä-din dikkate alındığında +lAtI eki, Eski Oğuzca için *+lAdIn olarak yeniden kurulabilir. 15 Bu kelime, gerundium ekli iki+lä-yin olarak da incelenebilirdi, fakat yäŋi+yin yukarıdaki analizi haklı çıkarmaktadır.

Page 158: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

158

Orçun Ünal

yXn gerundium eki (Erdal 2004: 316-7) olarak analiz edilebilir. Bazı benzer örneklere16 bakarak ET +lAyU > +lAyIn gibi bir gelişim

düşünülse bile, eklerin farklı olan ikinci ünlüleri yüzünden bu pek olası gözükmemektedir. Eski Türkçe eklerdeki /U/ arkefonemi, Eski Anadolu Türkçesinde /U/ olarak devam eder: ET -dUk+ : EAT -dUk+, ET -sUn ~ -zUn : EAT -sUn, ET -tUr- : EAT -dUr-.

Bütün bunlara ek olarak, bazı çağdaş Türk lehçelerinde görülen +lA-p eki, yapısal olarak +lA-yU ve +lA-yXn eklerine çok benzemektedir. Bu ek, daha Codex Cumanicus’ta kalıplaşmaya ve zarf eki olarak kullanılmaya başlamıştır: berklep, kertilep, terklep (Gabain 1959: 67). Türkmencede +lAp halen işlek bir ektir: aylap, sagatlap, günläp, minutlap, piyadalap, yüzläp, müŋläp (Hanser 2003: 88). Kazakçada da +lAp, zarf eki olarak görülmektedir: jayaw+lap “yayan, yaya olarak” (Kirchner 1998: 327) < jayaw < ET yadaġ. Bu ek, +lAyU ve +lAyIn eklerinin gerundium kökenli olduğu varsayımını güçlendirir.

Moğolcaya baktığımızda Türkçedekine benzer ilginç bir tabloyla karşılaşıyoruz: Klasik Moğolcada “öyle, böyle” anlamlarını taşıyan egünçilen “similarly to this, [in] this way, thus”, tegünçilen “thus, so, that way” ile ein “so, thus, in this way or manner”, tein “such, so, this way, thus; yes; that is right” zarflarıdır (Lessing 1995: 301b, 304a, 795b, 796b). Lessing, egünçilen ve tegünçilen şekilleri için “modal conv[erb] of egünçile-/tegünçile-” diye yazar. Bahsedilen ‘modal converb’, “yoluyla” (“by way of”) anlamı veren Moğolca -(U)n gerundium ekidir (Janhunan 2003: 25). Janhunan (2003: 20) ise eyin ve teyin şekillerini *e.yi- ve *te.yi- farazi fiillerinin modal gerundiumu sayıyor. Görüldüğü gibi, Moğolcada da “öyle, böyle” anlamlarına gelen zarflar, gerundium eki ile oluşturulmuştur.

Janhunan’ın aksine, eyin ve teyin şekilleri e+*yin ve te+*yin şeklinde de yorumlanabilir. Osm. yäŋi+yin de göz önüne alınınca, zarf yapan bir +yIn ekinin varlığı da olası gözükmektedir.

5. Eski Türkçe -yU Gerundium Ekinin Tarihi ve Çağdaş VaryantlarıSimilatif ekinde görülen -yU gerundiumunun -y şeklinde kısalması; ilk

olarak Harezm Türkçesinde, gerundium eki -y ve olumsuzu -mAy17 ekinde

16 Nogay sayın, Türkmence gün+sayın, Çağatayca sayın < ET sa-yu; EAT degin, CC deyin (Gabain 1959: 62), Karayca deyin < ET täg-i; CC daḫın (Gabain 1959: 71), Tatarca tagın, Özbek tagin, Karayca tagın < ET taq-ї; EAT arqun (YTS 13a), CC aqrın ~ arqun (Gabain 1959: 66) < ET aqr-u; EAT yüzinḳwyun (YTS 256b), TT yüzükoyun, çalt koyun “arka üstü” (İH 10) < ET qud-ї; Başkurtça, Kazan Tatarcası taban (Grönbech 1995: 41) < ET tap-a; Karayca yaşırın “gizlice” < ET yaş-ur-u. 17 -yU gerundiumunun olumsuzu olan -mAyU, Eski Türkçede çok nadir görülür: umayu, körmäyü ve ilinmäyü. Bir kez de kısa şekliyle görülür: bulmay (Erdal 2004: 314, 507dn.). Ata’nın (2002: 91) verilerine bakılırsa, -y ve -mAy kısa şekilleri Harezm Türkçesinde sadece Kıṣāṣü’l-Enbiyā’da görülür.

Page 159: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

159

Oğuzca Ayla “Öyle, o şekilde” Kelimesinin Kökeni Üzerine

görülür (Ata 2002: 91). -y ve -mAy gerundium ekleri, Çağataycada varlığını sürdürür18 (Eckmann 2003: 97-98, 100, 142-143; Boeschoten&Vandamme 1998: 172). Tekin (2002) Çağatayca -mAy gerundium ekinin -mA- olumsuzluk eki ile ET -yU ekinden geldiğini yazar. Aynı durum, Memluk Kıpçak Türkçesi için de geçerlidir (Berta 1998: 164). Berta, aynı zamanda arkaik -yU varyantının varlığından da bahseder. Codex Cumanicus’ta -y ve -mAy kısa şekilleri görülür. Ancak bunun yanında -mAyIn19 (< ET -mAyIn) gerundiumuna da rastlanır.

-y ve -mAy gerundium ekleri; Özbekçede (TLG 338-39), Yeni Uygurcada (TLG 411), Kazakçada (TLG 472), Karakalpakçada (TLG 596) Nogaycada (TLG 662), Tatarcada (TLG 725-26), Kırım Tatarcasında (TLG 862-63), Karaçay-Malkarcada (TLG 919-21), Kumukçada (TLG 997), Altaycada (TLG 1065-66) yaşamaktadır. -y eki ise, Kırgızcada (TLG 526), Başkurtçada (TLG 794), Tuvacada (TLG 1208) mevcuttur.20

Oğuzcada ise durum farklıdır: ET -yU gerundium eki, -y şeklinde kısalmaz. Eski Anadolu Türkçesinde -yA, -yI ve -yU (Kerslake 1998: 195), Türkiye Türkçesinde -yA (TLG 65), Türkmencede -(y)A21 (Schönig 1998: 269), Azericede -yA (TLG 213) ve Gagauzcada -yA olarak devam eder. Olumsuzu -mAy da görülmez. Olumsuz gerundium eki olarak; Eski Anadolu Türkçesi -mAdIn, -mAzdAn, -mAksIzIn (Kerslake 1998: 195) ve -mAyIn22, Türkiye Türkçesi -mAdAn ve -mAksIzIn (TLG 66), Türkmence -mAAn23 (TLG 278) ve -mAzdAn (Schönig 1998: 269, Hanser 2003: 120), Azerice -mAdAn ve -mAzdAn (TLG 213) ve Gagauzca -mAdAAn (TLG 137) eklerini kullanır.

Sonuç olarak; 1) -yU eki (Türkmence hariç) Oğuz grubunda kısalmaz. Oğuz grubu

dışında ise neredeyse istisnasız -y olarak kısalmış görülür.2) ET +lAyU similatif eki, *+lAyIn şekliyle öncelikle Oğuz grubunda,

sonra da ona komşu olan ve ondan etkilenmiş tarihi ve çağdaş lehçelerde görülür. Anlaşılacağı üzere +lAyIn Oğuz merkezlidir. Bu bakımdan, Maniheist metinlerde Eski Türkçede yaygın olarak kullanılan ançulayu yerine ançula zarfının görülmesi24 ve +lAyU similatif ekinin kullanılmaması ilginçtir.

3) Oğuzca +lAyIn, doğrudan ET +lAyU ekinden getirilemez. +lA-yU,

18 Eckmann (2003: 98), Çağataycada -yU ekinin “sadece şiirde, vezin zaruriyetiyle” kullanıldığını yazar. 19 Gabain (1959: 66) -mAyIn ekli örnekleri -n gerundium altında verir. Ayrıca bk. Erdal 2004: 317.20 Bu dillerde -mAy eki görülmez. 21 Hanser (2003: 124) ünlüden sonra -y gerundiumunun geldiğini yazar. 22 Kerslake’de (1998: 195) gösterilmemiş olmasına rağmen -mAyIn eki, Süheyl ü Nevbahār’ın 2882. ve 2892. beyitlerinde olmak üzere iki kez geçer (Dilçin 1991). Türkiye Türkçesindeki -mAyIncA eki, genellikle -(y)IncA (< ET -gInçA) ekinin olumsuzu olarak görülse de, aslında Codex Cumanicus’ta (Gabain 1959: 66) ve modern dillerden Kırgızca, Karayca ve Tatar ağızlarında (Schönig 1997: 19n.) var olan -mAyInçA ekinden geldiği düşünülebilir. Kıpçakçadaki bu -mAyInçA ekinin *-mA-gInçA şeklinden gelmediği ve -mAyIn+çA şeklinden geliştiği açıktır. 23 Bu ek, ET -mAyIn ekinin büzülmesi ile meydana gelmiştir. 24 Ançula, ET ançulayu zarfının sadece Maniheist metinlerde geçen nadir bir varyantıdır (Erdal 1991: 410).

Page 160: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

160

Orçun Ünal

+lA-p, +lA-tI ve +lA-ş-U ekleriyle yapı benzerliği gösterir ve +lA-yXn olarak analiz edilmelidir. -yXn gerundium eki, Eski Türkçede hem müstakil olarak hem de olumsuzu -mA-yXn ekinde görülür.

4) CC, Türkmence, Karaçay-Malkarcadaki +lAy eki ve Halaçça +lAyU(yA), doğrudan ET +lAyU similatif ekinden gelir.

5) -yU gerundium ekinin Orta Türkçeden itibaren kısa şeklinin (-y) görülmesi, anılayu > allay zarfının kısalmasına bire bir paralellik gösterir.

6. Eski Türkçe Ançulayu ve Eski Anadolu Türkçesindeki Devamı Ancılayın

Erdal (1991: 410; 2004: 202-3), Eski Türkçede anılayu ve munılayu yanında ançulayu ve munçulayu ~ mınçulayu şekillerinin de kullanıldığını belirtiyor. Erdal (1991: 404) +çU+ ekini ‘locative formative’ olarak açıklarken, Erdal (2004: 198) bunu ekvatif eki +çA+ olarak görüyor, fakat Eski Türkçenin fonolojisinde A/U nöbetleşmesinin pek mümkün olmadığını da belirtiyor. Özönder (2001: 1433), bu ‘ara ek’i “tabi olduğu isme ‘şüphesiz, kesin olarak, kesinlikle’ anlamlarını veren çI/çU ek-edatı” olarak görüyor. Bu ek, aşağıda göreceğimiz gibi, Eski Anadolu Türkçesinde +çI+ olarak sadece düz ünlülü olarak karşımıza çıkıyor. Bizce, bu ek ne ‘locative formative’ +çU, ne ekvatif eki +çA, ne de çI/çU edatının ekleşmiş halidir. Bizce +çI+ ~ +çU+ eki, ET üstürti, içtirti, taştırtı, kedirti ve öŋdürti zarflarının ve antıran ~ antaran, muntıran, mundırtın zamirinin orta hecesinde bulunan, gün+düz kelimesinin ikinci hecesini oluşturan ama tek başına kullanılmayan +dXr+ ekine25 benzer bir ektir (Erdal 2004: 203, 330). Yukarıda bahsedilen Moğolca egünçilen ve tegünçilen zarflarında görülen +çI+ ekiyle de aynı olmalıdır. Bu durumda Oğuzca +çI+ eki, ET +çU+ ekine göre daha eskicildir. Fakat Eski Türkçede erken örneklerin +çUlAyU ile (bizinçüläyü, siniçüläyü) ve geç örneklerin +çIlayU ile (biziŋçiläyü, sizniçiläyü) görülmesi (Erdal 2004: 198), +çU+ > +çI+ gelişmesini de muhtemel göstermektedir.

Eski Anadolu Türkçede äylä ~ öylä yanında ET ançulayu zarfının devamı niteliğinde olan ancılayın (TS 129-31) da kullanılır. Bunun dışında buncılayın ~ muncılayın (TS 698-99) ve anlarcılayın örnekleri de aynı gruba dahildir.

Ancılayın, äylä zarfına göre sayıca daha azdır. Örnek olarak, Süheyl ü Nevbahār’da ancılayın 3 kez, äylä 16 kez kullanılmıştır. Dede Korkut Kitabı’nda ancılayın geçmez; äylä 16 kez, öylä 2 kez kullanılmıştır. Cem Sultan Divanı’nda da ancılayın geçmez, sadece äylä kullanılır. Ḫüsrev ü Şīrīn ve Kitābu Evsāfı Mesācidi’ş-Şerīfe’de äylä ve buna ek olarak anca “öyle” kullanılır, fakat

25 Bu ek, Moğolcaya geçerek +dUr şeklini almış ve datif eki olarak kullanılmıştır (Erdal 2004: 203).

Page 161: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

161

Oğuzca Ayla “Öyle, o şekilde” Kelimesinin Kökeni Üzerine

ancılayın zarfı geçmez. Örnekler çoğaltılabilir ancak sonuç yine yukarıdakine benzer olacaktır.

Ancılayın zarfının sayıca azlığı, i) eskicil oluşuna ii) daha kısa olan äylä ~ öylä zarfının tercih edilmesinden kaynaklanıyor olabilir.

Yukarıda verdiğimiz birinci sebebin dayanak noktalarını aşağıda açıklayacağız.

7. Oğuzcada Kıpçakçadan Eski Bir Alıntı: Ayla ~ ÄyläEAT ancılayın iki sebepten ötürü eskicildir ve tamamen Oğuzca özellikler

gösterir: 1) ET +lAyU ekine karşılık EAT (Oğuzca) +lAyIn ekini barındırması;2) ET +çU+ ‘ara eki’ne karşılık EAT (Oğuzca) +çI+ ekini barındırması26.Bizce, ‘Oğuzca’ ancılayın’a karşılık äylä, Kıpçakçadan çok eski bir

alıntıdır. Yukarıda verdiğimiz gelişim çizgisini devam ettirelim:1) ET anılayu > *anlayu > *allayu > Eski Kıpçakça alay ~ allay 2) Eski Kıpçakça alay ~ allay → Eski Oğuzca *alay3) Eski Oğuzca *alay > DLT (Oğuz) ayla > EAT äylä > EAT öylä Al(l)ay zarfının Oğuzca olmadığının iki dayanak noktası vardır:1) -yU ve +lAyU ekleri, Oğuz değil Kıpçak merkezli olarak son ünlüsünü

düşürür ve kısalırlar.2) +lAyU ekinin Oğuzca karşılığı +lAyIn’dır.27 Yukarıda görüldüğü üzere, Kıpçakça al(l)ay Oğuzcaya girdikten sonra,

ilk olarak göçüşmeye, sonra incelmeye28 ve son olarak ol zamirine analojiyle ilk hecede yuvarlaklaşmaya maruz kalmıştır. Bu değişimler onu Kıpçakça al(l)ay’dan uzaklaştırmış ve Oğuzca bir görünüm vermiştir.

DLT’ye göre 11. Yüzyılda Oğuzcada ayla var olduğuna göre, en geç 10. Yüzyılda Kıpçakçada al(l)ay şekli var olmuş ve aynı yüzyılda Oğuzca tarafından ödünç alınıp göçüşme yoluyla DLT’deki şeklini almış olmalıdır.

Bu durumda, DLT ayla ve EAT äylä ~ öylä Kāşġarī’nin bahsettiği Oğuz-Kıpçak kardeşliğinin hatırı sayılır bir yadigarıdır.

26 Benzer bir düzleşme veya düz ünlülü varyant, ET mU : EAT mI soru edatında görülür. 27 Anadolu ağızlarında görülen ve yukarıda örneklerini verdiğimiz +lAyI eki eskicil ise, doğrudan ET +lAyU ekinin devamı olmalıdır. 28 Benzer bir incelme, ET yaŋı > EAT yäŋi, ET ayıt- > EAT äyt- ve ET amtı > EAT emdi kelimelerinde de görülür.

Page 162: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

162

A. V. Dıbo (Çev. Minara Aliyeva Esen)

8. Proto-Oğuzcada Kıpçakçadan Alıntı Başka Bir Kelime: *Çigäläk “Çilek”Oğuzcadaki tek Kıpçakça alıntının ayla/äylä kelimesi olamayacağı

açıktır. O yüzden Oğuzcada Kıpçakçadan alıntı olduğunu düşündüğümüz başka bir kelimeyi daha aşağıda vermeyi uygun gördük.

Biz; Türkçe çilek, Türkmence çigelek (Räsänen 1949: 226) ve Azerice çiyäläk (AzDİL I 488) kelimelerinin kökeni olan Proto-Oğuzca *çigäläk29 kelimesinin Kıpçakçadan çok eski bir alıntı olduğunu düşünüyoruz. ET yigdä “iğde” kelimesinin bir türevi olan ve tanıtlanmamış *yigdäläk30 kelimesi, önce göçüşmeye uğrayarak *yidgäläk (EDAL 1549-50), sonra [d] > [y] ses değişimiyle *yiygäläk üzerinden Kıpçakçada *yigäläk ~ *yīgäläk şeklini almıştır. Kıpçakçada söz başı [y] > [c] değişimiyle31 *cigäläk olmuş ve [c] sesini bulundurmayan Oğuzcaya32 *çigäläk olarak alıntılanmıştır. *Yigdäläk, Hakas lehçesinde çistek ~ sestek (< *yiz(ä)läk < *yidäläk) (Baskakov 1953: 317), Altay lehçesinde distäk, Tatar lehçesinde ciläk ~ (dial.) yeläk, Başkurt lehçesinde yeläk, Kazakçada cidek, Karaçay-Malkar lehçesinde cilek, Kumukçada ciyelek, Nogaycada yelek (EDAL 1549) şeklinde devam etmektedir.

KısaltmalarCC: Codex CumanicusDLT: Dīvānü Luġāti’t-TürkEAT: Eski Anadolu TürkçesiEDPT: Clauson 1972.ET: Eski TürkçeİFY: İsimden fiil yapanKB: Kutadgu BiligKM: Klasik MoğolcaTT: Türkiye Türkçesi

29 Kelime bu haliyle Farsçaya çigalak olarak geçmiştir (TMEN § 1110).30 Gülensoy (2007: 242) Eski Türkçe için *yidläk ~ *yigläk şeklini öneriyor. 31 DLT’de Kıpçakçadaki söz başı [y] > [c] değişiminden bahsedilmekte ve birçok örnek verilmektedir. 32 Her ne kadar DLT’de Oğuzca için de [y] > [c] değişiminden bahsedilmiş olsa da böyle bir değişim tarihi ve çağdaş Oğuz lehçelerinde görülmemektedir.

Page 163: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

163

Oğuzca Ayla “Öyle, o şekilde” Kelimesinin Kökeni Üzerine

KaynaklarATA, Aysu (1997), Nāṣırü’d-dīn Bin Burhānü’d-dīn Rabġūzī: Kıṣāṣü’l-Enbiyā, II: Dizin,

Türk Dil Kurumu Yayınları: 681-2, Ankara. ATA, Aysu (2002), Harezm - Altın Ordu Türkçesi, Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi: 36,

İstanbul. ATALAY, Besim (1945), Et-Tuhfetü’z-Zekiyye, Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul. —, (1970), Abuşka Lûgatı veya Çağatay Sözlüğü, Ankara.AzDİL I= Azärbaycan Dilinin İzahlı Lüğäti, (2006), I. Cild, Azärbaycan Milli Elmlär

Akademiyası, Bakü.AzDİL II= Azärbaycan Dilinin İzahlı Lüğäti, (2006), II. Cild, Azärbaycan Milli Elmlär

Akademiyası, Bakü.BARUTÇU ÖZÖNDER, Sema (2001), “Türkçe Enklitik Edatlar Üzerine: ÇI/ÇU”, IV.

Uluslararası Türk Dili Kurultayı Bildirileri (24-29 Eylül 2000), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.

BASKAKOV, N. A. (1953), Hakassko-Russkiy Slovar, Moskova.BAYRAM, Bülent (2007), Çuvaş Türkçesi-Türkiye Türkçesi Sözlük, Tablet Yayınları, Konya.BERTA, Árpád (1998a), “Middle Kipchak”, Turkic Languages, (ed. Lars Johanson, Éva

Ágnes Csató), Routledge, London-New York, s. 158-165.—, (1998b), “Tatar and Bashkir”, Turkic Languages, (ed. Lars Johanson, Éva Ágnes Csató),

Routledge, London-New York, s. 283-300.—, (1998c), “West Kipchak Languages”, Turkic Languages, (ed. Lars Johanson, Éva Ágnes

Csató), Routledge, London-New York, s. 301-317.BOESCHOTEN, Hendrik, VANDAMME, Marc (1998), “Chagatay”, Turkic Languages, (ed.

Lars Johanson, Éva Ágnes Csató), Routledge, London-New York, s. 166-178. BOROVKOV, A. K. (1963), Leksika sredneaziatskogo Tefsira XIII-XV vv., İzdatel’ctvo

Vostoçnoy Literaturı, Moskova.BUDAGOV, Lazar’ (1869), Sravnitelnıy Slovar’ Turetsko-Tatarskih Narçiy, Tom 1, Nauk, St.

Petersburg. CHIRLI, Nadejda (2005), Ermeni Kıpçakça Dualar Kitabı: Alġış bitigi, Stichting SOTA,

Haarlem/Hollanda.CLAUSON, Sir Gerard (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century

Turkish, Clarendon, Oxford.ÇULHA, Tülay (2006), Karaycanın Kısa Sözvarlığı: Karayca-Türkçe Kısa Sözlük, Dil ve

Edebiyat Dizisi 6, İstanbul.DankKelly = DANKOFF, Robert, KELLY, James (1982-1985), Mahmūd al-Kāšgarī:

Compendium of the Turkic Dialects (Diwān Lugat at-Turk), Parts I-III, Harvard University Printing Office, Cambridge.

DİLÇİN, Cem (1991), Mes‘ūd Bin Aḥmed: Süheyl ü Nev-Bahār (İnceleme-Metin-Sözlük), Atatürk Kültür Merkezi Yayını: Sayı 51, Ankara.

DOERFER, Gerhard (1988), Grammatik des Chaladsch, Harrassowitz, Wiesbaden.DS = http://tdkterim.gov.tr/ttas/ (13.09.2009)ECKMANN, Janos (2003), Harezm, Kıpçak ve Çağatay Türkçesi Üzerine Araştırmalar, (yay.

haz. Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya), Türk Dil Kurumu Yayınları: 635, Ankara.

Page 164: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

164

Orçun Ünal

EDAL = STAROSTİN, S. A., DYBO A. V., MUDRAK O. A. (2005), An Etymological Dictionary of Altaic Languages, Brill.

ERDAL, Marcel (1991), Old Turkic Word Formation: A Functional Approach to the Lexicon, I- II, Harrassowitz, Wiesbaden.

—, (2004), A Grammar of Old Turkic, Brill, Leiden-Boston. GABAİN, Annemarie Von (1959), “Die Sprache des Codex Cumanicus”, Philologiae Turcicae

Fundamenta, Vol. 1, Wiesbaden, s. 46-73.GOLDEN, Peter (2000), The King’s Dictionary: The Rasulid Hexaglot, Handbook of Oriental

Studies, section 8: Central Asia, vol. 4, Brill, Leiden. GRØNBECH, Kaare (1942), Komanisches Wörterbuch (Türkischer Wortindex zu Codex

Cumanicus), Einar Munksgaard, Kopenhagen. GRÖNBECH, Kaare (1995), Türkçenin Yapısı, (çev. Mehmet Akalın), Türk Dil Kurumu

Yayınları: 609, Ankara. GTS = BASKAKOV, Nikolay Aleksandroviç (1991), Gagauz Türkçesinin Sözlüğü, Çev. Prof.

Dr. İsmail Kaynak, Prof. Dr. A. Mecit Doğru, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.GÜLENSOY, Tuncer (2007), Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi

Sözlüğü, I (A-N), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. GÜLLÜDAĞ, Nesrin, (2005), Kırımçak Türkçesi Grameri, Fırat Üniversitesi, Yayımlanmamış

Doktora Tezi.HANSER, Oskar (2003), Türkmence Elkitabı, (Çev. Zühal Kargı Ölmez), Türk Dilleri

Araştırmaları Dizisi: 17, İstanbul. İZBUDAK, Veled (1936), El-İdrâk Haşiyesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul. JANHUNAN, Juha (2003), Proto-Mongolic, Mongolic Languages, (ed. Juha Janhunan),:

Routledge, London-New York, s. 1-29. KERSLAKE, Celia (1998), Ottoman Turkish, Turkic Languages, (ed. Lars Johanson, Éva

Ágnes Csató), Routledge, London-New York, s. 179-202.KIRCHNER, Mark (1998), Kazakh and Karakalpak, Turkic Languages, (ed. Lars Johanson,

Éva Ágnes Csató), Routledge, London-New York, s. 318-332.KTTTS = KOÇ, Kenan, BAYNİYAZOV, Dr. Ayabek, BAŞKAPAN, Vehbi (2003), Kazak

Türkçesi Türkiye Türkçesi Sözlüğü, Turan Yayınevi, Türkistan.KTS = TOPARLI, Recep, VURAL, Hanifi, KARAATLI, Recep (2007), Kıpçak Türkçesi

Sözlüğü, 2. Baskı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. LESSING, Ferdinand D. (1995), Mongolian-English Dictionary, The Mongolia Society,

Bloomington.RADLOFF, Wilhelm (1893), Versuch eines Wörterbuches der Türk-Dialecte, Vol. 1, St.

Petersburg.RÄSÄNEN, Martti (1949), Materialien zur Lautgeschichte der türkischen Sprachen, Sto. XV.SCHÖNİG, Claus (1998), “Turkmen”, Turkic Languages, (ed. Lars Johanson, Éva Ágnes

Csató), Routledge, London-New York, s. 261-272.—, (2007), “Some Notes on Modern Kipchak Turkic (Part 1)”, Ural-Altaische Jahrbücher,

Neue Folge, Band 21, 170-202.SERTKAYA, Osman Fikri (1995), “Köl Tigin ve Köl-iç-çor kitabelerinde geçen oplayu

tegmek deyimi üzerine”, Göktürk tarihinin meseleleri, TKAE Yayınları, Ankara, s. 153-59.

Page 165: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

165

Oğuzca Ayla “Öyle, o şekilde” Kelimesinin Kökeni Üzerine

SEVORTYAN, Edvard Vladimiroviç (1974), Etimologiçeskiy Slovar’ Tyurkskih Yazıkov, t. I, Nauk, Moskova.

TAVKUL, Ufuk (2000), Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları: 770, Ankara.

TDW = DAWLETSCHİN, Tamurbek, DAWLETSCHİN, Irma, TEZCAN, Semih (1989), Tatarisch-Deutsches Wörterbuch, Harrassowitz, Wiesbaden.

TEKİN, Talat (2002), “On the Turkic Gerundial Suffix {-mAtI(n)}”, Splitter aus der Gegend von Turfan, Festschrift für Peter Zieme, Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi: 35, İstanbul-Berlin, s. 375-384.

TMEN = Doerfer, Gerhard (1963-1975). Türkische und mongolische Elemente im Neupersischen, unter besonderer Berücksichtigung älterer neupersischer Geschichtsquellen, vor allem der Mongolen- und Timuridenzeit. Franz Steiner Verlag, Wiesbaden.

TLG = Türk Lehçeleri Grameri, (2007), (ed. Prof. Dr. Ahmet B. Ercilasun), Akçağ Yayınları, Ankara.

TS = Tarama Sözlüğü, (1963-1972), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.TS Ekler = Tarama Sözlüğü: Ekler, (1974), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. TTS = TALAT, Tekin, ÖLMEZ, Mehmet, CEYLAN, Emine, ÖLMEZ, Zuhal, EKER, Süer

(1995), Türkmence-Türkçe Sözlük, Simurg, İstanbul.YTS = Yeni Tarama Sözlüğü, (1983), Düz. Cem Dilçin, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.YUDAHİN, Konstantin Kuz’miç (1965), Kirgizsko-Russkiy Slovar’, İzdatel’ctvo Sovetskaya

Entsiklopediya, Moskova.

Page 166: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara
Page 167: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

167

2010 Yılı İtibarıyla Höşöö Tsaídam Bölgesi ve Orhun Vadisi

Dî......ü Lügati’t-Türk’te Geçen Her Kelime Türkçe Kökenli midir?Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 167-182 ss.

Dilin Kökeni:Geçmişe ve Geleceğe Bakış*1

Il linguaggio…è l’archivo più copioso e più sicuro dell’umanità

Merritt RuhlenÇev. Ahmet Bican Ercilasun**2

Dilin kökeni konusu, -ki bu konudaki bütün tartışmalar 1866’da Société de Linguistique de Paris tarafından yasaklanmıştır- her zaman, genel toplumu ilgilendiren birkaç lengüistik problemden biri olmuştur.***3Belki de bu yaygın, fakat tenkitçi olmaktan uzak ilgi ve bu ilginin doğurduğu, ilmî değeri olmayan çok amatörce çalışmalar, bir de bilginlerin bu gibi konularla ilgilenmedeki genel isteksizlikleri yüzünden konu, karmakarışık bir durumda kalmış; konunun çeşitli parçaları çok defa açık bir şekilde birbirinden ayırt edilmemiştir. Ben burada konunun tek bir yönünü ele alacağım: Şu anda dünyada mevcut bütün diller ortak bir kökeni paylaşıyorlar mı, paylaşmıyorlar mı? Bu kökenin yerini ve zamanını incelemeyeceğim.

ProblemBiyoloji ile dil bilimi arasında, özellikle evrim yönünden göze çarpan

paralellikler, genellikle 19. yüzyılın ortalarından beri bilinmektedir. Dile yaptığı az sayıdaki atıflardan birinde Charles Darwin 1871’de şunu belirtmiştir: “Farklı dillerin ve farklı insan gruplarının oluşumu ve her ikisinin tedricî bir süreç içinde gelişmiş olduğunun kanıtları ilgi çekici bir şekilde birbirleriyle paraleldir.” Bu “ilgi çekici” benzerlikler olmasaydı biyologlar ile sınıflandırmacı dil bilimciler her hâlde ortak bir konferans yapmayı hiçbir zaman düşünmezlerdi; oysa tarihçiler ile matematikçiler bile nadir de olsa görüşürler. Fakat benim odaklandığım nokta, biyolojik ve lengüistik perspektiflerin birbirine yardım etmekten çok birbiriyle çarpıştığı alan üzerindedir. Biyologlar için Homo sapiens sapiens’in tek bir (monogenetik) kökeni olduğu bugün genellikle kabul edilmiştir (Çok

* Merritt Ruhlen, On The Origin of Languages (Stanford 1994), s. 261-276’daki 13. bölümün çevirisi.* Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Emekli Öğretim Üyesi.*** Bu bölümün ilk biçimi, International Conference on Language Change and Biological Evolution, Torino, İtalya 1988’de sunulmuştur. Rusça tercümesi Voprosı Yazıkoznaniya 1 (1991): 5-19’da yayımlanmıştır.

Page 168: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

168

Merritt Ruhlen (Çev. Ahmet Bican Ercilasun)

bölgeli evrim [Multiregional Evolution] taraftarları bunu tartışmaya devam etse de). Dolayısıyla biyologlar için Hint-Avrupa halklarının bilinen biyolojik akrabaları olmadığı fikri artık gülünçtür. Dil bilimcilerin pek çoğu için ise hâlâ, bütün insan dillerinin ortak kökeni olduğu çok şüphelidir ve hâlâ Hint-Avrupa ailesinin bilinen bir dil akrabası olmadığına sadece emin bir şekilde inanmakla kalmazlar; aynı zamanda bu tutum, onlar için pratikte temkinli araştırmacılığın bir değer ölçüsüdür. Teoride değilse bile pratikte lengüistik yaklaşım, Darwin öncesi yaklaşımdır; yani düzinelerce hatta yüzlerce lengüistik kol (taxa) tarihî olarak sanki birbirinden bağımsız bir şekilde gelişmeye maruz kalmışlardır. Dil bilimciler bütün bu kolların sonuçta akraba oldukları ihtimalini reddetmeye nadiren yanaşırlar; fakat böyle bir hipotez için herhangi bir lengüistik delilin varlığını reddederler.

Şüphesiz, Homo sapiens sapiens’in tek kökenliliği, insan dilinin de mutlaka tek kökenli olmasını gerektirmez. İki konu farklıdır ve farklı tutulmalıdır. Ve biyoloji ile dil bilimi arasında ilişkiler bulduğumuz zaman bu ilişkilerin bağımsız bir şekilde oluştuğunda ısrar ederiz. Ancak, çeşitli dil ailelerinin dillerini konuşan halklar arasındaki biyolojik farklar sıklıkla küçük olduğu hâlde, sözde biribiriyle ilişkisiz yüzlerce dil ailesinin manzarasında tuhaf bir şeyler vardır. Şüphesiz ki hiç kimse bu yüzlerce dil ailesinin her birinin bağımsız bir dil oluşumunu temsil ettiğini tasavvur etmez. Fakat, eğer o dil aileleri bağımsız gelişmelerin sonucu değillerse, her birinin diğerinden, daha derin ilişkilere ait herhangi bir iz bırakmayacak kadar uzun zaman önce ayrılmış olması makul ve hatta mümkün müdür? İki asrı aşkın zaman önce kaba çizgileriyle keşfedilen ve çoğunlukla Hint-Avrupa ailesi kapsamında kullanılan karşılaştırmalı metodun, bu aileyle herhangi bir başka dil arasında, en azından dil bilimciler için tatminkâr olacak şekilde bir bağlantı kuramaması da aynı şekilde tuhaf değil mi? Bu muamma, Hint-Avrupa ailesinin arkaik veya üstün bir aile olduğu şeklindeki saçma ve bayağı bir olguyla birleşmiştir.

Hint-Avrupa ile diğer aileler arasında bağlantı kurma teşebbüslerine karşı genel kabullenmezliğin, oldukça erken bir tarihte şoven bir kendini beğenmişlik duygusundan cesaret aldığına ve her türlü uzun menzilli karşılaştırmanın (long-range comparison) önüne bir set dikerek tek kökenlilik konusunu düşünmeyi etkili bir şekilde engellediğine inanıyorum. Eğer, üzerinde en çok çalışılmış ve bütün ailelerden daha iyi anlaşılmış Hint-Avrupa ailesiyle herhangi bir başka aile arasında inandırıcı bir bağlantı kurmak mümkün değilse, üzerinde çok az çalışma yapılmış ve istenen zaman derinliği Hint-Avrupa’nınkinden daha uzun olan aileler arasında teklif edilmiş bağlantılara nasıl güvenebiliriz? Demek ki Hint-Avrupa’nın harika genetik izolasyonu devam ettiği sürece tek kökenlilik konusu da tartışmalı olmaya devam edecektir. Dilin kökeni üzerinde çalışma konusundaki Paris yasağı açıklandığı sırada, Avrupa’nın dünyayı kültürel

Page 169: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

169

Dilin Kökeni: Geçmişe ve Geleceğe Bakış

bakımdan ve her bakımdan yönettiği bir zamanda, bu Avrupai büyüyü bu konudaki eseriyle ilk çözen, Birleşik Devletler’deki tarihî dil bilimci William Dwight Whitney (1867: 383) de daha az kötümser değildi: “Dil biliminin, ne şimdi ne de herhangi bir zaman, türümüzün tekliği veya çeşitliliği hakkında bize güvenilir bir fikir vermesini ümit edemeyiz.” Bu geleneksel görüşün kalıntıları pek çok dil bilimci arasında bugüne kadar devam etse de ben inanıyorum ki bu, bir asrı aşkın zamandan beri araştırıcıların nesilden nesile geliştirdiği büyük bir mittir. Bu mitin bu kadar uzun devam etmesinin, açık bir şekilde saklanan ırkçılık dışında, akademik ve kurumsal olmak üzere iki sebebi vardır. En çok sorumlu olan iki husus şudur: Yirminci asır dil biliminin baskın eş zamanlılık eğilimi ve akademik çevrelerde sürekli artan ihtisaslaşmaya sıkıca yapışma. Her ne kadar tarihî dil bilimi hiçbir zaman tamamen yenilmemiş ve genel dil biliminin ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmeye her zaman devam etmiş ise de 20. asrın büyük bölümünde tarihî dil biliminin, eş zamanlı incelemelere göre arka sırada yer aldığından şüphe edilemez. Üstelik tarihî dil biliminde de, gerek yayın gerek ihtisaslaşma bakımından artan adımlar, kendi aileleri veya ilgili oldukları dil dışındaki gelişmeleri bir arada yürütmek konusunda pek çok araştırıcının cesaretini kırmıştır. Gelişmeler hakkında, mesela Bantu dil bilimindeki gelişmeler hakkında, Latin dilleri araştırıcıları arasında bunlara önem verilmeyebilir şeklinde zımni bir tavır birliği vardı.1

Alternatif Bir GörüşBu genel düşmanca entelektüel iklime ve bazı meslektaşların asap

bozucu şekilde korkutma ve suçlamada bulunmaları riskine rağmen Paris emrini ve Whitney’in uyarısını reddeden ve daha kapsamlı bir şekilde dünya dillerini sınıflandırmanın delillerini bulmaya çalışan bazı bilginler her zaman mevcut olmuştur. Bu bilginlerden altısı burada zikredilecektir. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde yayımlanmış birkaç eserinde İtalyan dil bilimci Alfredo Trombetti, dünyadaki çeşitli dillerden ve dil ailelerinden leksik ve gramatik kökleri mukayese ederek insan dilinin tek kökenliliğini kurmaya çalışmıştır. Trombetti’nin bazı teklifleri doğru değildi; diğer birçok teklifi ise daha sonra benimsenmiş (veya ondan bağımsız olarak keşfedilmiş) ve başka bilginlerce ince bir şekilde işlenmiştir; herhangi bir kimsenin bunu inkâr edebilmesi zordur. O daha 1905’te insan dilinin tek kökenliliği için güçlü bir ilk çerçeve sunmuştur.

Yeni Dünya’da, yaklaşık olarak 1910’dan 1930’a kadar, Amerikan dil bilimcisi Edward Sapir, 19. asrın dil sınıflandırmalarıyla ilgili kataloglarında, kendisinden önce sadece onlarcası tanımlanan sayısız Amerikan yerli dil ailesinin

1 Ruhlen 1979’da bu anlayışa meydan okumaya çalıştım. Ayrıca Henry Sweet’in (1901), bu eserin altıncı bölümünde alıntılanan yorumlarına bak.

Page 170: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

170

Merritt Ruhlen (Çev. Ahmet Bican Ercilasun)

birleştirilmesi için birtakım kapsamlı teklifler yaptı. Sapir aynı zamanda, Na-Dene ile Çin-Tibet aileleri arasındaki genetik akrabalığı ilk teklif eden kişi idi. Bu bağlantı hâlihazırda yeniden canlandırılmakta ve genişletilmektedir (Bk. Bölüm 1 ve 4). Sapir’in Amerind dillerinin sınıflandırılmasıyla ilgili birçok katkısının tam bir tartışması için Ruhlen 1987’ye bakınız.

Sapir’in öğrencisi Morris Swadesh hem üstadının Amerind dil bilimindeki ilgisini hem de Trombetti’nin global keşif tutkusunu paylaştı. Her ne kadar onun ilk çalışmasında önceden teklif edilmiş çeşitli gruplar için etimolojiler verilirken Sapir’in çok tesiri görülüyorsa da daha sonraki çalışmasında, karışık sonuçlarıyla birlikte, kendi leksiko-istatistik tekniğini koydu. Bu sonraki safha esnasında, bütün dünyayı kapsayan bir lengüistik ilişkiler ağı kurmakla ilgilendi ve dünya dillerinin hiyerarşik sınıflandırılması problemi onun için daha az önemli hâle geldi. Onun 1967’deki mevsimsiz ölümü yüzünden, onun hayatının eseri asla hak ettiği şekilde tamamlanmayacak veya bir icmali ortaya çıkmayacaktır.

1960’ların ilk yarısında iki Rus araştırıcı, Vladislav İllich-Svitych ve Aron Dolgopolsky; Danimarkalı Holger Pedersen’in, Hint-Avrupa ailesinin Avrasya ve Kuzey Afrika’nın diğer birkaç ailesiyle birlikte Nostratik dalı altında bir grup oluşturduğu yolundaki eski teklifini yeniden canlandırdılar. Her ne kadar başlangıçta birbirlerinin çalışmalarından haberdar değil idiyseler de ulaştıkları sonuçlar o derece örtüştü ki Nostratik teorisi tek bir birleşik alan hâline geldi ve İllich Svitych’in 1966’daki trajik ölümü sebebiyle bu alandaki çalışma, Dolgopolsky ve diğerleri tarafından devam ettirildi. Klasik Nostratik teoriye göre, Hint-Avrupa ailesi, altı akraba alt gruptan biridir. Diğerleri Afro-Asyatik, Kartvel, Ural, Altay ve Dravid aileleridir. Bugüne dek, Nostratik grubunu destekleyen aşağı yukarı 400 etimoloji yayımlandı. Son zamanlarda Dolgopolsky (1984) Elam, Gilyak ve Çukçi-Kamçatka gibi grupların da Nostratik içine alınmasını teklif etmiştir.

Amerikan dil bilimcisi Joseph Greenberg, lengüistik sınıflandırma bilimine belki de en büyük katkıları yapmıştır. Greenberg 1950’lerde, Afrika dilleri üzerinde devrim sayılabilecek sınıflandırmasından itibaren dil sınıflandırmalarının az ilerlemiş olduğu bölgelerin incelenmesi işini üzerine aldı. 1963’te bütün Afrika dillerini dört dala ayırdı (Hoysan, Nijer-Kordofan, Nil-Sahra, Afro-Asyatik). Bu sınıflandırma, Afrika dil bilimindeki bütün çağdaş araştırmaların temellerini oluşturur. 1971’de Greenberg, Yeni Gine ve etrafındaki adalarda konuşulan çok çeşitli Papua dillerini içine alan Hint-Pasifik ailesinin delillerini ileri sürdü. 1987’de de Na-Dene ile Eskimo-Aleut dilleri hariç Yeni Dünya’nın bütün dillerini içine alan Amerind ailesinin önemli delillerini ortaya koydu. Şu anda; Afro-Asyatik, Kartvel ve Dravid’i dışarıda bırakan; Japon, Aynu, Gilyak, Çukçi-Kamçatka ve Eskimo-Aleut’u içine alan ve bu yönüyle Nostratik teorisinden farklılaşan kapsamlı Avrasyatik teorisiyle ilgili bir kitap

Page 171: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

171

Dilin Kökeni: Geçmişe ve Geleceğe Bakış

üzerinde çalışmaktadır.

Probleme Daha Yakından Bakış Bu araştırıcıların çığır açıcı çalışmalarına rağmen dil bilimcilerin

çoğunluğu hâlâ, Hint-Avrupa ailesinin bilinen bir dil akrabasının olmadığı ve hiç kimsenin hiçbir zaman böyle bir akrabalığı kanıtlayamayacağı inancına bağlıdırlar. Çünkü onlara göre Hint-Avrupa ailesinin zaman derinliğinden öteye gidebilecek herhangi bir delile ait genetik akrabalık izlerinin tamamı, aralıksız devam eden fonetik ve semantik erozyon tarafından tamamen tahrip edilmiştir. Bu inanç o kadar güçlüdür ki aksini ispat etme gücüne sahip dil bilimciler dahi, tarihî karşılaştırmalı dil biliminin hâkim görüşlerine meydan okumak yerine sıklıkla genetik akrabalığı reddeden delilleri bulmayı tercih ederler. Avustralya dil ailesi bu açıdan öğreticidir. Avustralya zamanımızdan en az 40 000 yıl önce insanların sürekli yerleşimine sahne olmuştur ve Proto-Avustralya dilini bu tarih civarına tarihlemeyi düşünmemek için sebep yoktur (Avustralya’nın Yeni Gine’den daimî kopuşunun 10 000 yıl kadar önceye uzandığı olgusunu da akılda tutmak gerekmesine rağmen). Proto-Avustralya dili, Hint-Avrupa’dan en az iki misli; daha büyük ihtimalle 7-8 misli yaşlı olmalıdır. Standart lengüistik evrim görüşüne göre bu zaman derinliğinde ilkel bir üniteye ait herhangi bir delil varlığını sürdüremez ve fakat Avustralya dalı, geçerli bir aile olarak evrensel kabul görmüştür.

Bu açık çelişkiyi uzlaştırmak için R. M. W. Dixon (1980), lengüistik tek biçimlileşme (üniformitaryanizm) ilkesini bir kenara attı ve Avustralya dillerinin izolasyon sebebiyle, dünyadaki diğer dillerden çok daha yavaş değiştiğini ileri sürdü:

Proto-Avustralya dili geçmişte, muhtemelen birkaç on bin yıl önce, hayli uzun bir zaman konuşulmuş olmalıdır. Bu durum, Avustralya ailesi ile herhangi bir başka dil ailesi arasında genetik bir ilişkinin asla mevcut olamayacağını gösterir. Proto-Avustralya dili arkada, mesela Güney-Doğu Asya’da herhangi bir kardeş dil bırakmış olsaydı bile, araya giren uzun dönem yüzünden bütün tanınabilir özelliklerini tamamen değiştirmiş ve neticede tanınabilir bir ilişki için geride kalan benzerlikler yetersiz noktalar hâline gelmiş olacaktı. (Daha doğrusu, Proto-Avustralya dilinin akrabaları, yaşayan torunlara sahip olmayacaktı.) Genellikle diller o hızla değişir ki, ayrılmadan üç veya dört bin yıl kadar sonra genetik bağlar tanınabilir olmaktan çıkar. Avustralya dilleri, diğer dil ve kültürlerle temastan nispeten izole olmuşlardır ve onlara kıyasla daha yavaş bir hızla değişmişlerdir. Geride, lengüistik olarak daha kozmopolit bölgelerde kalan herhangi bir akraba dil ise bu şekilde korunmuş olmaz. (s. 237)

“Zamanın Unuttuğu Ülke” şeklindeki romantik Avustralya anlayışı hiçbir şekilde desteklenemez; bu anlayışın delillerden çok beklentilere dayandığı gözden kaçırılmaması gereken bir olgudur. Her hâlükârda Dixon şu inancında kategoriktir: “Avustralya dilleri ile kıt’a dışı herhangi bir dil arasında genetik bir ilişki olduğunu gösteren herhangi bir delil kesinlikle yoktur; hatta araştırıcıların ileri sürebileceği uzak bir ‘ihtimal’ dahi söz konusu olamaz. Avustralya dilleri o kadar uzun zamandan beri şimdiki yerlerinde bulunmaktadırlar ki başka dillerle

Page 172: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

172

Merritt Ruhlen (Çev. Ahmet Bican Ercilasun)

ilişkilerine dair herhangi bir delil zaman içinde aşınıp gitmiştir.” (s. 238)Proto-Avustralya dili için yeniden kurulmuş (rekonstrüksiyonu yapılmış)

köklerden, sayısı çok az olsa da bazılarının başka ailelerdeki köklerle akraba oldukları anlaşılmaktadır (bk.: Bölüm 14). Mesela çeşitli modern dillerde semantik genişlemelerle, bükülen, kıvrık şeyleri (dalga, nehir büklümü, yılanın vücudundaki tümsek) anlatan Proto-Avustralya dilindeki *bungu “diz” kelimesini düşünelim. Bu biçim, “diz” anlamı için Hint-Pasifik dillerindeki etimolojiye sesçe de anlamca da çok benzerdir. Mesela Tobelo dilinde buku, Koyanu’da poku ve Teri Kawalş dilinde bugu sözleri aynı anlamdadır. Bu kökün izleri Avrasya’da da bulunur. Aynuca (he-) poki(-ki) “aşağı eğmek” buraya ait görünüyor. Aynı şekilde Proto-Hint-Avrupa’daki *beug(h) “kıvırmak”; Proto-Altay’daki *bük(ä) “kıvırmak, bükmek” (Mesela Uygurcadaki bük “diz çökmek”, Yakutçadaki bük “kıvırmak”, Halhacadaki bóx(ón) “devenin hörgücü”, Evenkicedeki buku “kıvrım, eğri”) de bu kökle ilgilidir. Afrika’da Proto-Bantu dilindeki *bóngó “diz”, gerçekten Avustralya’daki biçimle hem sesçe hem anlamca aynıdır. Nijer-Kongo ailesinin Batı Atlantik kolunda, mesela Baga dilinde –buŋ “diz” şekillerini buluruz. Nijer-Kongo ailesinin diğer dillerinde de bu kökün başka yansımalarının bulunması beklenebilir; fakat Nijer-Kongo dillerine ait herhangi bir etimolojik sözlük olmayışı şimdilik bunu gerçekleştirmeyi güçleştirmektedir. Nihayet aynı kök Amerind ailesinde de iyi tanıklanmıştır. Mesela Kuzey Amerika’daki Çumaş dilinde (si-)buk “dirsek”, Walapay dilinde (mi-)puk “diz” kelimelerini; Güney Amerika’daki Guamaka dilinde buka “diz, dirsek”, İranşe dilinde poku “yay” kelimelerini buluruz.

Bu örnek, Avustralya ailesi ile dünya dillerinin geri kalanı arasında asla tek genetik bağ değildir. Dixon, Proto-Avustralya dilinde *bula “iki” kökünü yeniden kurmuştur. Blake (1988) de Pama-Nyungan alt grubunda bu sayının, ikilik zamirleri kurmak için nasıl kullanıldığını göstermiştir: *nyuNapalV “siz ikiniz” ve *pula “o ikisi”. Yok olmuş iki Tasmanya dili (Dixon, Avustralya dilleriyle akraba olmadıklarını düşünür.) benzer biçimler sergiler: Güneydoğuda boula “iki”, güneyde pooalih “iki”. Paul Benedict (1975), Astro-Tay hipotezi bağlamında, Güneydoğu Asya’nın belli başlı ailelerinin hepsinde iki sayısının benzer olduğunu belirtir. Benedict, Proto-Astroasyatik için *(m)bar “iki” (krş. Santalice bar, Jehçe bal, Khmu’ dilinde bār, Eski Mon dilinde ?bar); Proto Miao-Yao için *(a)war “iki” köklerini yeniden kurar. Benedict aynı zamanda, Daik ailesinden mesela Mak dilindeki wa “ikiz” ve Astronezya ailesinden mesela Javanese dilindeki kĕmbar “ikiz” biçimlerinin de öncekilerle akraba olduğunu düşünür. Afrika dillerinde, Edgar Gregersen’in (1972) Kongo-Sahra ailesini (Nijer-Kordofan ile Nil-Sahra’yı tek bir aile kabul eden teklifi) desteklemek için ileri sürdüğü delillerden biri iki sayısını anlatan biçimlerdi ki bunlar, şimdiye kadar gördüğümüz örneklerden güçlükle ayrılır. Nijer-Kongo ailesinden

Page 173: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

173

Dilin Kökeni: Geçmişe ve Geleceğe Bakış

Temnecede (kə)bari “ikiz”, Nimbaricede bala “iki”, Manocada pere “iki” ve Proto-Bantu dilinde *bàdí “iki”; Nil-Sahra ailesinden mesela Nubicede bar(-si) “ikiz”, Meraret dilinde warē “iki” ve Kunama dilinde barā “çift” biçimleri vardır. Avrasya dillerinde İllich-Svitych’in Nostratik etimolojilerinden biri şu ana dek ele aldığımız biçimlerle ilgili görünmektedir; ancak bu ailelerde anlam, “iki” yerine “yarım, yan, parça” olmuştur. İllich-Svitych (1967) özellikle Proto-Hint-Avrupa dilindeki *pol “yarım, yan” (krş. Sanskritçe (ka-)palam “yarım”, Arnavutça palë “yan, parça, çift”, Rusça pol “yarım”) ile Proto-Ural dilindeki *pälä / *pole “yarım” (krş. Yurak Samoyedcede peele “yarım”, Macarcada fele “yarım, ikinin bir yanı”, Vogulca pääl “yan, yarım”, Votyakça pal “yan, yarım”) ve Proto-Dravid dilindeki *pāl “parça, kısım” (krş. Tamilce pāl “parça, kısım, pay”, Teluguca pālu “pay, kısım”, Parjice pēla “kısım”) arasında ilişki kurar. Nihayet akraba biçimler Kuzey ve Güney Amerika dillerinde de (krş. Wintunca palo(l) “iki”, Wappoca p’ala “ikizler”, Huavece apool “ikili kopça”, Koloradoca palu “iki”, Sabancece pa?lin “iki”) bulunur.

Avustralya ailesinin, dünyanın diğer bütün dilleriyle ilişkili olduğunu ispat edecek son bir delil sunmak istiyorum. Bu, en yaygın şekilleri mi(n) veya ma(n) olan ve “ne, kim” yahut başka bir soru kavramını ifade eden soru kelimesidir. Bu kök Trombetti, İllich-Svitych ve Greenberg’in çalışmalarında ele alınmıştır ve öyle görünüyor ki insanoğlunun dilinde en geniş olarak yayılmış şekillerden biridir. Dixon modern yansımalarına, mesela Dyirbalcadaki minya “ne” ve Pitta-Pitta dilindeki minha “ne” örneklerine göre Proto-Avustralya için *miNHa2 “ne” biçimini yeniden kurmuştur. Bu biçimler, Greenberg’in Hint-Pasifik etimolojilerinden birine dikkati çekecek şekilde benzemektedir. Mesela Matapça mina “ne”, Arapeşçe mane “ne”, Nyauraca məndə “ne, şey”, Katice man “herhangi bir şey”, Biadaca min “şey”, Laumbece mina “şey” biçimleri.

Avrasya dillerinde, az önce zikrettiklerimizle muhtemelen hep akraba olan çeşitli biçimler vardır. Astroasyatik ailesinde şu örnekler bunu gösterebilir: Kurkuca amae “kim”, Monca mu “ne”, Merkezî Sakayca mā / mō “ne”. Hint alt kıt’asındaki iki izole dil, Buruşaski ve Nahali dillerinde, konumuz olan soru biçiminin yansımaları vardır. Buruşaskicede men “kim” ve amin “hangi”, Nahalicede miŋgay “nerede” ve miyan “kaç” vardır. Kafkaslarda Proto-(Kuzey) Kafkasya dilindeki bir soru parçacığı olarak *ma kökü yeniden kurulmuştur ve bazı diller m soru parçacığının da zamirsel kullanımına sahiptir. Mesela Çeçence mila “kim” ve Batsça me “kim”. Kartvel dilleri için G. Klimov (1964) *ma (ne) ve *mi(n) “kim” köklerini yeniden kurmuştur. Kuzey Avrasya boyunca m soru parçacığı geniş olarak yayılmıştır. Bunun pek çok tezahürleri hem İllich-Svitych’in Nostratik etimolojilerinde hem de Greenberg’in Avrasyatik

2 NH, lamino-diş arası nh ile lamino-damaksı ny arasındaki bir karşılıklığı gösterir ve modern Avustralya dillerinde bulunur.

Page 174: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

174

Merritt Ruhlen (Çev. Ahmet Bican Ercilasun)

etimolojilerinde vurgulanmıştır. Örnekler şunlardır: Proto-Hint-Avrupa dilinde *mo (soru zarflarının temeli); Proto-Ural *mi “ne” (krş. Vogulca män “hangi, ne”, Tavgice ma “ne”, Macarca mi “ne, hangi”, Fince mi / mi(-kä) “ne, hangi”); Proto-Türkçe *mi “ne” (krş. Çuvaşça mĕn “ne” ve Türkçe mi -bir cümle enklitiği-); Moğolca –ū(< *mu) -cümle soru parçacığı- ve Mongurca amu / ama “ne”; Tunguzca -ma (bir belirsizleştirci); Korece muōt “ne” ve Eski Korece mai “niçin”; Ryukyuanca (Japoncaya çok yakın bir dil) mī “ne”; Aynuca mak / makanak “ne”, makan “ne tür”; Çukçaca mikin “kim”, Kamçadalca min “hangi, ne tür”.

Yeni Dünya’da, benim çok iyi bildiğime göre Eskimo-Aleut ailesinde de, Na-Dene ailesinde de m soru parçacığı bulunmaz; fakat Amerind ailesinde geniş olarak yayılmıştır. Kuzey Amerika örnekleri şunlardır: Kuzey Sahatince mēn / mna “nerede”, Merkezî Sierra Miwok dilinde minni “kim”, San Jose dilinde mani “nerede”, Çoktawcada mana “ne zaman” ve Çikasawcada mano “nerede”. Güney Amerika’dan şu örneklere sahibiz: Kagabaca mai “kim”, mani “nerede”, Paezce maneh “ne zaman”, Allentiak dilinde men “kim”, Katyoca mai “nerede”, Guajajara dilinde mon “kim”, Maripuca manub “hangi yönde”, Kofanca mañi “nerede”, Krenje dilinde menõ “kim” ve Botokudo dilinde mina “kim”.

Afrika’da, Afro-Asyatik ailesinde m soru parçacığı geniş olarak yayılmıştır ve muhtemelen Hoysan ailesinde de bulunmaktadır. Hoysan örnekleri nispeten azdır (krş. Kxoe dilinde mã “kim”, mắ “hangi”, Naroncada kama “eğer, ne zaman”, Namacada maba “nerede”); fakat Afro-Asyatik ailesinin her kolunda yaygın olarak vardır. Örnekler şunları içine alır: Akadca mīn “ne”, mann “kim”, Amharca min “ne”, Arapça man / min “kim”, Tuaregce ma “ne”, mi “kim”, Sahoca mā “ne”, mi “kim”, Somalice máĥä “ne”, Oromo dilinde māni “ne”, Kaffaca amone “ne”, Hausa dilinde mē / mī “ne”, Bataca mən “ne”, Logene dilinde mini “kim”.

Yukarıdaki bütün biçimlerde, kökün başında bulunan m- parçasının aynı olduğu iddiasındayım. Sondaki -n parçası değişik kaynaklara sahip olmakla beraber bunlardan biri bulunma hâlidir. Yukarıdaki bazı örneklerde görülebilen k soru parçacığı ise dünya dillerinde m soru parçacığının başlıca rakibidir. Bazen ona katılır; bazen onun yerini alır; bazen de yerini ona bırakır. Bu iki soru parçacığının (ayrıca üçüncü olarak y parçacığı) karmaşık etkileşimi, Trombetti, İllych-Svitych ve Greenberg tarafından tartışılmıştır ve her üçü de m soru parçacığının umumiyetle şahıs bildirmeyen (ne?) bir karakter taşıdığına; buna karşılık k soru parçacığının umumiyetle şahıs bildirici (kim?) bir özelliğe sahip olduğuna dikkat çekmişlerdir. Nihayet, bu kökün, Afrika’dan Amerika’ya aşırı dağılımına rağmen Nijer-Kordofan veya Nil-Sahra ailelerinde görülmemesi anlamlı olabilir ki bu noktaya daha sonra döneceğim.

Bu kökler; çok geniş bir şekilde yayıldıkları ve bunlardan birçoğu en az

Page 175: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

175

Dilin Kökeni: Geçmişe ve Geleceğe Bakış

Trombetti zamanından beri bilindiği hâlde; teorik açıdan örosantrik inancını koruyan tarihî-karşılaştırmalı dil bilimi üzerinde çok az tesir bırakmıştır. Bir örnek olarak, Hint-Avrupa ailesine giriş mahiyetindeki metin kitapları dahi bunu göstermeye yeterlidir; bunlarda hâlâ, neredeyse evrensel bir şekilde, Hint-Avrupa ailesinin herhangi bir diğer aileyle ilişkisi olmadığı görüşü hâkimdir. Bu yüzyılda iki Amerika’yla ilgili dil sınıflandırmalarında gerçek bir gerileme görülür ve sözde bağımsız ailelerin sayısı 200’ü geçer. Bu durum, Greenberg’in, Amerika’da aslında sadece üç aile olduğunu ikna edici delillerle ileri sürdüğü 1987 yılına kadar sürer (bk. 6. Bölüm). Ayrıca birçok Altayist Asya’da üç Altay dili arasında herhangi bir akrabalık olduğunu reddetme noktasına gelmiştir ve hatta Yukagir’in Ural ailesiyle akrabalığı da bazen inkâr edilmiş veya sorgulanmıştır. Birçok yönü bulunan daha kapsamlı sınıflandırmaların kabul edilmemesinin sebepleri, Greenberg (1987) ve Ruhlen (1987)’de yeteri kadar tartışılmıştır. Uzun menzilli karşılaştırma (long-range comparison) karşıtlarının havasını vermek için birkaç özel eleştiriyi, fazla derine dalmadan, bir kere daha burada ele alacağım.

Uzun menzilli karşılaştırma yöntemine geleneksel olarak yapılan en yaygın eleştiri şudur: İleri sürülen bağlantılar, semantik ve/veya fonolojik olarak, tarihî bir ilişki kurmaya imkân vermeyecek kadar farklıdır. Bu, yukarıda yapılan etimolojilerle ilgili ters bir durumdur. Çünkü o etimolojiler, teklif edilen zaman derinliğinde ilişki kurmaya imkân vermeyecek kadar, sesçe ve anlamca benzer olmakla eleştirilmiştir. Bu etimolojilerde ortaya konan farazî yakınlıklar, ses ve anlamca o kadar kapsamlı ve o kadar benzerdir ki eğer sadece bazı Güney Amerika yerli dilleriyle ilgili olsalardı onların genetik akrabalıkları hiç de ihtilaflı olmayacaktı. Fakat, dünyanın her köşesinden, birbiriyle ilişkili olmadığı kabul edilen dil ailelerine ait olduğu için bu etimolojilerin gerçek sağlamlığı, araştırıcılar için, nasıl bir genetik ilişkinin mümkün olabileceği hakkındaki beklentilerden daha az önemli olmuştur. Alçak seviyeli bir sınıflandırma (a low level of classification) için açık olan bir etimolojinin, daha yüksek seviyeli (higher level) sınıflandırmalarda3 -özde hiç fark olmamasına rağmen- “tesadüfi ses” hâline gelmesi nasıl bir düşüncenin sonucudur acaba? Trombetti bu tutarsızlığı şöyle eleştirmiştir: “Aşikârdır ki, Fin-Ugor me “ben”, te “sen” ile Hint-Avrupa me- ve te- (aynı anlamlar ile)’nin mukayesesinin bizatihi kendisi, Hint Avrupa dillerinin kendi aralarındaki zamir biçimlerinin denkliği konusunda yapılabilecek bir mukayese kadar değerlidir. Tek fark, Hint-Avrupa dillerinin ortak kökeni kabul edilirken Hint-Avrupa ile Fin-Ugor arasındaki ilişkinin reddedilmiş olmasıdır.” (1905: 44).

Latin dilleri gibi alçak seviyeli bir grubun üye dillerinin sık sık, çok benzer

3 “Alçak seviyeli sınıflandırma” kavramı yakın akrabalıklar için, “yüksek seviyli sınıflandırma” kavramı ise uzak akrabalıklar için kullanılmaktadır. (çevirenin notu)

Page 176: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

176

Merritt Ruhlen (Çev. Ahmet Bican Ercilasun)

ve hatta aynı köktaşlar sergilemesini hiç kimse reddetmez. Ancak, 1) ister, sözde bağımsız olan yüksek seviyeli gruplaşmalarda (mesela Hint-Avrupa, Avustralya ve Amerind) biçim ve anlamca benzer köktaşlar paylaşılabilir olsun; 2) ister yeniden kurulmuş ana dillerin (mesela Proto-Hint-Avrupa, Proto-Nostratik veya Proto-Avustralya) hâlen yaşayan kardeş dillerinde, yeniden kurulmuş biçimle benzer veya aynı yansımalar görülmüş olsun; işte o zaman ihtilaf ortaya çıkmaktadır. Bu sorunların her ikisinin de cevabı lengüistik değişimin derece ve tabiatına bağlıdır. Dixon’ın yorumlarının gösterdiği gibi, birçok dil bilimcinin inanışına göre lengüistik değişimin derecesi öyle bir derecedir ki sadece birkaç bin yıl sonra genetik ilişkinin bütün izleri silinir; o hâlde onun için her iki sorunun cevabı da hayırdır. Fakat eğer, bağımsız kabul edilen bütün dil aileleri ortak bir kökten türemiş ise, çeşitli ailelerde yeniden kurulabilir en eski ögelerin benzerliğinin hiç de sürpriz olmaması gerektiği bir vakıadır. Daha fazla derinlikte daha fazla yakınlık, beklenen bir şeydir.

İkinci sorun hakkında sadece şunu belirtmek istiyorum. Ne zaman etimolojik bir sözlüğe göz gezdirsem görürüm ki bir ana dil için yeniden kurulmuş bazı biçimler, o ana dilin hâlen yaşayan kardeş dillerindeki bazı yansımalarla ya aynıdır ya da benzerdir. Pokorny (1959) Proto-Hint-Avrupa *nepōt “erkek yeğen, erkek torun” biçimini yeniden kurar ki bu biçim en az 5 000 yıl önce mevcut olmalıdır. Fakat aynı biçim aynı anlamla, Rumence nepot “erkek yeğen, erkek torun” kelimesinde bugüne kadar el değmemiş şekilde korunmuştur. En azından bu örnekte Dixon’ın acımasız erozyonu kendini göstermemiş görünüyor. Hint-Avrupa’dan daha eski olan ailelerde de aynı olgu vardır. Yukarıdaki ilk etimolojide mesela Proto-Avustralya bungu “diz”, birçok modern dilde bungu “diz” yansımasını gösterir ( msl. Guugu Yimidhir, Yidiny, Dyirbal). Şimdi eğer, bütün ihtimallere göre günümüzden 40 000 yıl önceye veya daha önceye tarihlenen Proto-Avustralya, çağdaş dillerdeki yansımalarla -ki onlar yeniden kurulmuş biçimle aynıdır- uyumlu olabiliyorsa bir kimse, Proto-Avustralya’dan sadece 20 000 – 30 000 yıl daha eski olması muhtemel Proto-Sapiens ile modern diller arasındaki benzer olguya neye dayanarak itiraz edebilir?

Kaldı ki lengüistik değişimin, Homo sapiens sapiens’in ortaya çıkışından beri daimi ve sürekli olduğu varsayımı yanlış da olabilir. Antropologlar, arkeologlar ve hatta tarihçiler arasında iyi bilinir ki kültürel evrim genel olarak, şu ana yaklaşır gibi her hızlanan adımda, gelişmiş bir şekilde ortaya çıkar. Aynı şey lengüistik evrim için de doğru olabilir. Aynı şekilde, tedrici ve daimi değişimin yavaş yürüyen bir süreci imişçesine biyolojik evrimin de çok uzun olması gerekliymiş gibi düşünülmüştür. Niles Eldredge ve Stephen Jay Gould gibi araştırıcılar, zamanın çok uzun dönemleri boyunca küçük değişimler barındıran evrimin daha epizodik bir karakter taşıdığını iddia etmişlerdir (bk. Eldredge 1985); felaketler ve toplu yok oluşlar üzerine yapılan son araştırmalar

Page 177: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

177

Dilin Kökeni: Geçmişe ve Geleceğe Bakış

da bu karakteri destekler çizgidedir. Geçmiş 100 000 yılda nasıl bir lengüistik evrim olduğunu bilmediğimiz için o bize, muhtemel zeminlerdeki mümkün gelişmelerin elendiği bir premature gibi görünür.

Şüphesiz bazı dil bilimciler, diğer dil ailelerinin sık sık, kendi ilgilendikleri ailedekilere benzer köklere sahip olduğunun farkında değildirler. Öyle sanıyorum ki Dixon’ın durumu da böyledir. Diğer dil bilimciler ise böyle köklerin farkındadırlar; fakat onları önemsememeyi tercih ederler. Greenberg’in 1987’de Amerind ailesini desteklemek için teklif ettiği deliller arasında en ikna edici olanlardan biri, 11 dalın tamamında birinci şahısta n, ikinci şahısta m bulunması idi. 12. Bölüm’de not edildiği gibi, birinci ve ikinci şahıs zamirlerinin, zamanlar boyunca en istikrarlı anlamlar arasında olduğu bilinmektedir. Dolgopolsky (1964), birinci şahıs zamirinin en istikrarlı öge olduğunu, ikinci şahıs zamirinin de (ikinciyi takiben) üçüncü sırada yer aldığını keşfetmiştir. Yine çok iyi bilinir ki ön ses durumundaki geniz ünsüzleri en istikrarlı sesler arasındadır ve istikrarlı seslerin istikrarlı anlamlarla birlikte bulunması, 12 000 yıl sonra bile bu zamirlerin Amerind ailesinin her dalında korunmuş olduğu manasına gelir. Bu iki zamirin Kuzey ve Güney Amerika’daki geniş dağılımına ilk dikkati çeken Greenberg değildir. Swadesh (1954), Amerind (henüz bu adlandırma yoktu) için ek deliller de içeren bir makalesinde bu zamirlerin dağılımını vurgulamış; bir yıl sonra da Greenberg, Swadesh’in makalesinden habersiz olarak aynı dağılımı keşfetmiştir. Greenberg şöyle der: “İki araştırıcının birbirinden bağımsız olarak aynı temel gözlemi yapması, benim belirlediğim Amerind gruplandırması için ilgi çekici bir dolaylı delildir.” (1987: 54).

Bir Amerind araştırıcısı ve Greenberg’in baş eleştiricisi olan Lyle Campbell bunlara farklı bakar: “Yaygın birinci şahıs n ve ondan daha az yaygın ikinci şahıs m işaretleyicileri… sınıflandırmada başlangıçtan beri, çok anlamlı olmayan bir unsur kabul edilmiştir.” (Campbell 1986: 488). Campbell doğru söylüyor, acınacak şekilde doğru söylüyor; çünkü o kadar önemli bir delil göz ardı edilmiş, daha da kötüsü küçümsenmiştir ki bu iftihar edilecek bir şey değildir. Eğer bir biyolog kendini beğenmişçesine “o bahsettiğiniz hayvanlar grubunun omurgalı olduğu uzun zamandan beri bilinmektedir ve bu beni şaşırtmamıştır” deseydi meslektaşları kahkahayla güler ve “haydi başka kapıya” derlerdi. Burada belki de biyoloji ile dil bilimi arasındaki farkın bir derecesini görüyoruz; özellikle kendilerini ortaya koyarken. Greenberg (1987) iki Amerind zamirinin temel ve aşikâr önemini şöyle özetler:

Tesadüfi olmayan olguları not etmek ve onları açıklamak bilimin görevidir. Eğer bir dünya haritasında özel birinci ve ikinci şahıs işaretleyicilerinin yerlerini belirliyorsak, Avrupa’da, Kuzey Asya’da ve Kuzey Amerika’nın ta Grönland’a varıncaya kadarki kuzey kısmında görülen birinci şahıs m ve ikinci şahıs t (s ile birlikte) kümesine; Eskimo-Aleut ve Na-Dene bölgeleri dışındaki Amerika kıt’asının tamamında görülen birinci şahıs n ve ikinci şahıs m kümesiyle birlikte dikkat etmeyi ihmal etmezdik. Bence tek başına bu gözlem dahi tarih fikri olan bir antropoloğun şu görüşe yönelmesi için yeterli olurdu: Burada en azından, birinci küme için hesaba alınması gereken bir şey, çok geniş bir stok ve ikinci küme için de hesaba alınması gereken diğer bir şey olmalı. (s. 55)

Page 178: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

178

Merritt Ruhlen (Çev. Ahmet Bican Ercilasun)

Mitolojiye Bir Son Burada, günümüzde çok yaygın olan iki inanışın, Hint-Avrupa ailesinin

bilinen bir akrabasının olmadığı ve dillerin tek kökenliliğinin lengüistik delillere dayanarak kanıtlanamayacağı şeklindeki inanışların ikisinin de doğru olmadığını ileri sürdüm. Bu hatalı iddialardaki inanış, dünyadaki lengüistik literatürün ciddi bir şekilde incelenmesinden çok, yaygın şekilde dil bilimi dışı ölçütlere ve peşin kabullere dayanmaktadır. Gittikçe artan, fakat sayıları hâlâ az olan bazı dil bilimciler, bütün dünya dillerinin ortak bir kökeni paylaştığını anlama noktasına gelmekte ve bu esas üzerinde çalışmaya başlamaktadırlar. Bu bölümün geri kalan kısmında, lengüistik sınıflandırmada tek kökenliliğin birkaç sonucundan söz edeceğim.

1. Lengüistik ilişkiyi araştırma artık bitmiştir (veya bitecektir); çünkü artık iki dil (veya iki dil ailesi) birbiriyle ilişkili midir diye sormanın anlamı yoktur. Her şey birbiriyle ilişkilidir ve iki farklı aile içinde veya arasında incelenmesi gereken mesele onlar arasındaki ilişkinin derecesidir, ilişkinin kendisi değil. Bütün sınıflandırma sorunları bir şeyle sona erdirilir: İnsan ailesinin hiyerarşik alt gruplarını lengüistik özellikler temelinde keşfederek. Bu özellikler leksikal (msl. Kökler, ekler) de olabilir; tipolojik (msl. geniz ünlüleri, ÖTY sıralı cümle, “biz” için içleyen / dışlayan ayrımı) de olabilir. Belirli bir alt grubu desteklemek üzere leksikal delillerin kullanımı, gerekçeye ihtiyaç göstermez; çünkü o, uzun zamandan beri karşılaştırmalı metodun esaslı bir tekniğine sahiptir. O teknik de bir kökün toplam dağılımıdır (total distribution) ki dağılımın sadece şu veya bu ailedeki varlığını değil, sınıflandırmadaki rolünü de ortaya koyar. Toplam dağılımda; Hint-Avrupa ailesindeki Grimm kanunu örneğinde olduğu gibi, belirli alt gruplar içindeki belirli gelişmeler, alt grup için ilave deliller de sağlayabilir.

Genetik sınıflandırmada tipolojik özelliklerin kullanımı daha tartışmalıdır. Genellikle kabul edilen görüş, bu tür özelliklerin genetik ilişkiyi göstermediğidir. İyi bilindiği gibi, Afrika dil bilimi üzerindeki bazı erken çalışmalarda tipolojik özelliklerin kullanımı kesinlikle, soyca genetik (phylogenetic) olmayan sınıflandırmalara yol vermiştir. Bu erken sınıflandırmacıların hatası, gereğinden az (bazen sadece bir) özelliklere güvenmelerinden çok özelliklerin kendisinden kaynaklanır. Böylece, katı bir tarihî perspektifle, cinsiyet kategorisi, geniz ünlüleri veya kelime sırası ölçütlerinin tek başına, dillerin sınıflandırılması için kullanılması saçma sonuçlara yol açıyordu. Böyle özellikler hâlâ, gramer ve sözlükten aşağı kalmayacak şekilde, genetik olarak dilin bir parçası gibi aktarılmakta ve böylece bazen, mutlak olmasa bile bir delil değeri taşımaktadır. 700 civarında Papua dilinde temel kelime düzeninin (Astronezya etkisinde kalmış birkaç dikkate değer istisna ile) değişmez olarak ÖTY şeklinde sıralanmasının, tabiatın bir tesadüfü olabilmesi çok zordur. Hint-Avrupa cinsiyet sisteminin diğer ailelerdeki cinsiyet sistemiyle akraba olmamasının, cinsiyet kategorisinin

Page 179: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

179

Dilin Kökeni: Geçmişe ve Geleceğe Bakış

Hint-Avrupa tarihinde genetik bir özellik olarak aktarılmış olmadığı anlamına gelmediği bir gerçektir (şüphesiz diğer ailelerde de bağımsız olarak gelişmiştir.). Dünyanın lengüistik dallanmasıyla ilgili ilk sınıflandırma analizlerinde (Darlu, Ruhlen ve Cavalli Sforza 1988), bazı tipolojik özelliklerin kullanıldığını görürüz. Mesela ünsüzler (p, m, s vb.nin varlığı veya yokluğu), ünlüler (i, e, a vb.’nin varlığı veya yokluğu), zamirler (içleyici, birinci şahıs ikilik zamirinin varlığı veya yokluğu) ve kelime sırası (temel bildirimli cümlede ÖTY sırasının varlığı veya yokluğu). Söz konusu dallandırmalarda dil bilimciler bunları sık sık akrabalık ilişkisi saymışlar ve tipolojik özelliklere dayanarak, hemen diğer bir dil ailesinin üyesi kabul etmişlerdir (msl. Ural ve Altay, Çukçi-Kamçatka ve Eskimo-Aleut, Na-Dene ve Kafkas, Nijer-Kordofan ve Nil-Sahra, Hint-Avrupa ve Afro-Asyatik). Bu ilk veriler tipolojide, önceden tahmin edilenden daha çok genetik bileşen olduğunu kabul eder.

2. Tek kökenliliğin ikinci bir sonucu şudur: İnsan ailesinin lengüistik özelliklere dayalı soy ağacını, biyolojik özelliklere dayalı olanla karşılaştırmak en azından teorik olarak mümkün hâle gelmiştir. Birçok dil bilimci hâlâ, lengüistik ve biyolojik özellikler arasında az bağlantı olduğuna inanmaktadır. Campbell şöyle der (1986: 488): “Apaçık olan bir şeyi tekrar etmek şart görünüyor: Dil ile gen havuzları yahut kültür arasında gerekirci (illî, deterministik) bir bağlantı yoktur.” Bununla beraber, L. L. Cavalli-Sforza vd. tarafından yapılan son bir çalışma (1988) göstermektedir ki biyolojik ve lengüistik sınıflandırmalar arasındaki bağlantılar, tabiatça en yakın olanlardır: “Lengüistik aileler; insan (popülasyon) gruplarına, kolaylıkla anlaşılabilen örtüşmelere ve onların, bir zaman çerçevesi belirlenebilmiş kökenine çok az olarak uygun düşer. Lengüistik büyük aileler ise, genetik ve lengüistik gelişme arasında önemli paralelliklere işaret etmek suretiyle dikkat çekici bir uygunluk gösterir.”

Birinci bölümde gördüğümüz gibi birçok lengüistik grup, sadece alçak seviyeli sınıflandırmalarda (msl. Doğu Astronezya, Altay) değil, yüksek seviyelilerde de (msl. Kongo-Sahra, Ostrik, Nostratik / Avrasyatik, Amerind) neredeyse aynen biyolojik gruplara uygun düşer. Bunlardan biri çok merak uyandırmıştır. Sahra altı Afrikası ile dünyanın geri kalanı arasındaki biyolojik bölünme, Kongo-Sahra (Gregersen 1972’de leksik ve gramatik delilleri sunulan) ile Kongo-Sahra dışı arasındaki temel lengüistik bölünme ile uyuşacak mı, uyuşmayacak mı? 14. bölümde gösterileceği gibi, Gregersen’ce tespit edilen bazı kökler gerçekten Kongo-Sahra’da daha yaygın olsa da dünyanın başka yerlerinde de görülmektedir ve bu bakımdan o kökler Kongo-Sahra’ya ait yenilikler olamazlar. Bu sebeple Gregersen’in etimolojileri, bir yandan Kongo-Sahra ile sınırlanmış, bir yandan da Kongo-Sahra ile diğer aileler arasında ortak olan bir karışımı içine alır. Bu konuyla ilgili olarak, yukarıda ele alınmış olan soru bildirici min “ne” kelimesinin etimolojisi ilgi çekicidir; çünkü o, Kongo-

Page 180: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

180

Merritt Ruhlen (Çev. Ahmet Bican Ercilasun)

Sahra dışında her yerde bulunmaktadır ve bu sebeple, geçerli bir lengüistik sınıfı ters yüz etse de Kongo-Sahra dışı gruplar için bir yenilik olabilirdi.

3. Tek kökenlilik kabul edildiği takdirde onun bir sonucu da, aile içi çeşitli fenomenlerle ilgili olarak yapılmış birçok iyi açıklamanın mecburen yeniden değerlendirilmesine yol açması olacaktı. Buna bir örnek olarak Dixon’ın (1980), Avustralya soru bildiricisi miNHa “ne” kelimesinin kökeniyle ilgili açıklamasına bakalım:

Kuzey Queensland’deki dillerde belirsiz soru biçimi olarak miNHa yoktur; onlarda miNHa “et, (yenebilir) hayvan” genellikle leksik bir ögedir. Büyük bir ihtimalle burada semantik bir değişim vardır; bir cins adı olan miNHa “hayvan”, bir belirsizlik terimi olan ‘herhangi bir şey’ anlamına geçmiştir. Pek çok Avustralya dilindeki diğer belirsizlik terimleri gibi bu da bir soru anlamını “ne” taşımaktaydı. Bugün, belirsizlik ve soru bildiren miNHa, New South Wales’te merkezîleşen geniş bir bölgede (ve bu bölge dışında dağılmış birkaç dilde) görülmekte ve bölgesel bir dağılım modeli ortaya koymaktadır.” (s. 376).

Böylece Dixon soru bildirici miNHa “ne” kelimesini, “herhangi bir şey” anlamını bir ara basamak olarak kullanmak suretiyle, sesçe aynı olan “et” anlamındaki kökten türetir. Avustralya soru bildiricisi miNHa’nın, birçok başka dil grubunda benzer biçimli akrabası olduğuna dair pek çok delil olmasaydı bile Dixon’ın aile içi açıklamasının reddedilmesi gerektiğine inanıyorum. MEAT > SOMETHİNG (ET > HERHANGİ BİR ŞEY) anlam değişmesi görülmemiş; en azından diyebiliriz ki dünya dillerinde muhtemelen, tam olarak kanıtlanmamış bir şeydir. Daha da ötesi, normal semantik evrim, SORU > BELİRSİZLİK yönündedir; aksi yönde değil. Sonuç olarak Dixon’ın aile içi açıklaması, basit ve açık olmakla birlikte en ihtimal dışı açıklamadır. Greenberg (1990, 1991) Hint-Avrupa’daki belirli fenomenleri anlamak için geniş bir perspektifin önemini açıklar ki bu konu aynı zamanda Nostratik araştırmalarına da büyük katkı sağlayan konulardan biriydi. Biyoloji sınıflandırmacıları, geniş perspektifin çok önemli olduğunu uzun zaman önce anlamışlardı. Umulur ki dil sınıflandırmacıları da kısa zamanda benzer bir anlayışa kavuşacaklardır.

Biz sadece, insan popülasyonunun biyolojik ve lengüistik özelliklerdeki yansımalarının yapısını anlamaya başlıyoruz. İnsan türünün en yüksek seviyede sınıflandırılması konusunda biyolojik sınıflandırma şimdilik daha ileri durumda görünüyor; fakat hiç şüphesiz biyoloji ve dil biliminin her ikisinin de, türümüzün soy dallanmasını çözmede kendilerine ait farklı ve önemli rolleri bulunmaktadır. Biyolojik ve lengüistik sınıflandırmaların her ikisi üzerinde de daha güvenle ve daha ayrıntılı olarak durulduğu zaman belki de, iki alan arasındaki paralellik ve benzerlikler artık tuhaf değil tabii görünmeye başlanacaktır.

Page 181: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

181

Dilin Kökeni: Geçmişe ve Geleceğe Bakış

KaynaklarBenedict, Paul K. (1975), Austro-Thai: Language and Culture, New Haven, Conn.Bengtson, John D. ve Merritt Ruhlen (1992), “Global Etymologies”, On The Origin of

Languages, Stanford 1994, 277-336.Blake, Barry J. (1988), “Redefining Pama-Nyungan: Towords and Prehistory of Australian

Languages”, Yearbook of Australian Linguistics 1.Campbell, Lyle (1986), “Comment”, on an article by Joseph H. Greenberg, Christy G. Turner

ve Stephen L. Zegura, Current Anthropology 27: 488.Cavalli-Sforza, L. L., Alberto Piazza, Paolo Menozzi ve Joanna Mountain (1988),

“Reconstruction of Human Evolution: Bringing Together Genetic, Archeological and Linguistic Data”, Proceedings of the National Academy of Sciences 85: 6002-6.

Darlu, Pierre, Merritt Ruhlen ve L. L. Cavalli-Sforza (1988), “A Taxonomic Analysis of Linguistic Families”, a. y.

Darwin, Charles (1871), The Descent of Man, London.Dixon, R. M. W. (1980), The Languages of Australia, Cambridge, Eng.Dolgopolsky, Aron B. (1964), “Gipoteza drevneyşego rodsva yazıkovıħ semei severnoy

Eurasii s veroyatnostnoy toçki zreniya”, Voprosı Yazıkoznaniya 2: 53-63 [İngilizce çevirisi: Typology, Relation and Time (editörler: Vitaliy V. Shevoroshkin and Thomas L. Markey), 1986, Ann Arbor, Mich., s. 27-50].

------- (1984), “On Personal Pronouns in the Nostratic Languages”, Linguistica et Philologica (editörler: Otto Gschwantler, Károly Rédei, Hermann Reichert), Vienna, 65-112.

Eldredge, Niles (1985), Time Frames, New York.Greenberg, Joseph H. (1963), The Languages of Africa, Bloomington, Ind.------- (1971), “The Indo-Pacific Hypothesis”, Current Trends in Linguistics (editör: Thomas

A. Sebeok), Vol. 8, The Hague, 807-71.------- (1987), Language in the Americas, Stanford, Calif.------- (1990), “The Prehistory of the Indo-European Vowel System in Comparative and

Typological Perspective”, Proto-Languages and Proto-Cultures (editör: Vitaly Shevoroshkin), Bochum, Germany, 77-136 (Rusça çeviri: Voprosı Yazıkoznaniya, 1989, No. 4: 5-31).

------- (1991), “Some Problems of Indo-European in Historical Perspective”, Sprung from Some Common Source: Investigations into the Prehistory of Languages (editörler: Sydney M. Lamb, E. Douglas Mitchell), Stanford, Calif., 125-40.

------- (yayına hazırlanmakta), The Eurasiatic Language Family: Indo-European and Its Closest Relatives, Stanford, Calif.

Gregersen, Edgar A. (1972), “Kongo-Saharan”, Journal of African Languages 11: 69-89.İllich-Svitych, Vladislav (1967), “Materialı k sravnitel’nomu slovaryu nostratiçeskiħ

yazıkov”, Etimologiya 1965 (Moskva), 321-73 [İngilizce çeviri: Reconstructing Languages and Cultures (editör: Vitaly Shevoroshkin), Bochum, Germany, 125-76].

------- (1971-84), Opıt sravneniya nostratiçeskiħ yazıkov, 3 cilt, Moskva.Klimov, G. A. (1964), Etimologiçeskiy slovar’ kartvel’skiħ yazıkov, Moskva.Pokorny, Julius (1959), Indogermanisches Etymologisches Wörterbuch, Bern.Ruhlen, Merritt (1979), “On the Origin and Evolution of French Nasal Vowels”, Romance

Philology 32: 321-35.

Page 182: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

182

Merritt Ruhlen (Çev. Ahmet Bican Ercilasun)

------- (1987), A Guide to the World’s Languages, Vol. 1: Classification, Stanford, Calif.------- (1991), “Proisħojdeniye yazıka: retrospektiva i perspektiva”, Voprosı Yazıkoznaniya 1:

5-19 (Bu makalenin Rusça çevirisi).Swadesh, Morris (1954), “Perspectives and Problems of Amerindian Comparative

Linguistics”, Word 10: 306-32.Sweet, Henry (1901), The History of Language, London.Trombetti, Alfredo (1905), L’unità d’origine del linguaggio, Bologna.Whitney, William Dwight (1867), Language and the Study of Language, New York.

Page 183: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

183

Değerlendirme ve Tanıtmalar

Reviews

Page 184: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

184

Sir Gerard Clauson, (Çev. Fatma Ertürk)

Page 185: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

185

Ersoy, Feyzi (2010), Çuvaş Türkçesi Grameri, Gazi Kitabevi, Ankara, 490 s. ISBN 978-605-5543-45-7

Ekrem Arıkoğlu*1

Sovyetlerin çöküşünden sonra ülkemizde çağdaş Türk lehçeleriyle ilgili çalışmalar çok büyük bir ivme kazandı. Bu ivmeye Ahmet B. Ercilasun’un katkısı başka herhangi bir kimseyle kıyaslanamayacak derecede fazla oldu. Onun yetiştirdiği, yönlendirdiği öğrencileri Türk lehçelerinde bilimsel tezlerinin yanında, uzmanlaştıkları alanların çeşitli yönlerini araştıran eserler de ortaya koymaya başladılar. Elimizdeki Çuvaş Türkçesi Grameri de Ahmet B. Ercilasun’un genç öğrencilerinden Feyzi Ersoy’un hocasına adadığı bir eseri.

Çuvaşça, herkesçe kabul edilen fikre göre, Türkçeden en erken kopan Türk lehçesi (bazılarınca dili)’dir. Son yıllarda ülkemizde Emine Yılmaz, Metin Yılmaz, Oğuzhan Durmuş ve Bülent Bayram’ın Çuvaşçayla ilgili çeşitli kitap ve makale çapında çalışmalarını görmekteyiz.

Doç. Dr. Feyzi Ersoy; yüksek Lisansını (Ulıp Halapisem Metni Esasında Çuvaşçada İsim, Gazi Üni. 2000, Bu çalışmada faydalanılan Ulıp Halapisem Metni TDK tarafından “Çuvaş Alp Hikâyeleri” adıyla basılmıştır.) ve doktorasını (Türk-Moğol Dil İlişkisi ve Çuvaşça, Gazi Üni. 2008) Çuvaşça üzerine yapmıştır. Özellikle doktora çalışmasında Çuvaşça, Moğolca, İngilizce ve Eski Türkçe bilgilerini gerektiren zor bir konunun üstesinden başarıyla gelmiştir. Ersoy’un bu başarılı çalışması da yakında basılacaktır.

Çuvaş Türkçesi Grameri; Giriş, Ses Bilgisi, Şekil Bilgisi, Söz Dizimi, Metinler ve Kaynakça olmak üzere altı ana bölümden oluşuyor. Giriş bölümünde Çuvaşistan ve Çuvaşlar hakkında bilgi verildikten sonra, Çuvaş Türkçesi ve bu Türkçeyle ilgili yapılan çalışmalar tanıtılıyor.

Eserin Ses Bilgisi bölümünde Çuvaşçanın ses özelliklerinin Eski Türkçeyle mukayeseli olarak verildiğini görüyoruz.

Eserde en geniş yer Şekil Bilgisi bölümüne ayrılmış. Bölümde yapım ekleri işlendikten sonra kelime türlerine geçiliyor. Çekim ekleri bu türler içerisinde sırası geldikçe işleniyor. Kelime Türlerinde sırasıyla isimler, sıfatlar, zarflar, zamirler ve fiiller veriliyor. İsim-fiiller, Sıfat-fiiller, Zarf-fiiller konularından sonra görevli kelimeler başlığı altında edatlar ve bağlaçlar, anlamlı-görevli

* Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, [email protected]

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 185-186 ss.

Page 186: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

186

Ekrem Arıkoğlu

kelimeler başlığı altında ise ünlemler anlatılıyor. Eserin sonlarında ise söz dizimi, metinler ve kaynakça bölümleri bulunuyor.

Bizce bu grameri diğerlerinden ayıran temel özellik, verilen hemen her örneğin kaynağının gösterilmesi. Örnek olarak gösterilen kelimelerin Çuvaşça sözlükteki tabanı, sayfa numarasıyla birlikte esere alınmış. Eserde bir nevi metinden hareketle gramer özelliklerinin ayrıntılı bir şekilde işlendiği söylenebilir. Çoğunlukla anlatılan özellik cümle içinde verildiğinden örneğin metin bağlamında kazandığı anlam daha kolay anlaşılıyor.

Eser, Çuvaşçanın grameriyle ilgili herhangi bir konuyu merak edenlere kaynaklık edeceği gibi, verilen bolca örnek ve bu örneklerin çoğu zaman birebir yapılan çevirisiyle aynı zamanda bir Çuvaşça öğretme kitabı vazifesi de göreceğe benziyor.

Feyzi Ersoy; Çuvaşçayı Çuvaşistan’da, Moğolcayı Moğolistan’da, İngilizceyi Amerika Birleşik Devletleri’nde öğrenmiş genç ve gayretli bir arkadaşımız. Elimizdeki eseri onun ilerde daha spesifik, ülkemizde uzmanı az bulunan Çuvaş Türkçesi, Türkçe Moğolca ilişkisi, Türkçenin Altayistik içindeki yeri vb., konularda Türkoloji bilimine güzel eserler kazandıracağının bir göstergesi. Arkadaşımızı kutluyoruz ve bu tür çalışmalarının devamını diliyoruz.

Page 187: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

187

Pekacar, Çetin, Kumuk Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2011, 409 s.,

ISBN 978-975-16-2385-0Hakan Akca*1

Türk insanı “Söz gümüşse sükût altındır.” atasözünü bazen espri yapmak amacıyla değiştirerek “Söz gümüşse sözlüğü olan yaşadı.” şeklinde söylemektedir. Aslında espri yapmak amacıyla söylenmiş olan bu söz bir bakıma bir dil veya lehçe için sözlüğün ve söz varlığının önemini vurgulamaktadır. Gerçekten de sözcükler, söz varlığı bir dilin gücünü ve büyüklüğünü, dilin büyüklüğü de o dili konuşan milletin büyüklüğünü göstermektedir. Nitekim küçük bir Türk lehçesi sayabileceğimiz Kumuk Türkçesine ait 12.000 madde başı kelime bulunan bir sözlüğünün olması Türk dilinin büyüklüğünün bir göstergesi sayılabilir.

Bilindiği gibi Çağdaş Türk lehçeleri üzerine çalışma yapan araştırmacılar için çalışma yaptıkları lehçenin sözlüğüne sahip olmak son derece önemlidir. Çünkü Türk lehçeleri üzerine çalışma yapan araştırmacılar ilk zamanlarda bir kelimenin anlamını bulabilmek için birden fazla sözlük taramak ya da madde başı Türkçe, açıklamaları Rusça olan sözlüklerden faydalanmak zorunda kalmışlardır. Ancak daha sonra araştırmacılar, üzerinde çalıştıkları Türk lehçelerinin sözlüklerini hazırlayarak veya Türkçe-Rusça sözlükleri Türkiye Türkçesine aktararak bu konudaki eksiği gidermişler ve böylece daha sonraki araştırmacılara büyük kolaylık sağlamışlardır.

Türkiye’de çalışan dilciler için sözlük konusunda eksiği olan Türk lehçelerinden biri de Kumuk Türkçesiydi. Kumuk Türkçesi, bugün Dağıstan Özerk Cumhuriyetinde yaşayan ve Dağıstan’daki nüfusları toplam 365.804 olan Kumuk Türklerince kullanılan bir Türk lehçesidir. 2002’de yapılan son nüfus sayımına göre Rusya Federasyonu içerisindeki toplam Kumuk sayısı ise 422.409’dur (http://www.perepis2002.ru/index.html?id=87, 26.04.2012). Türk lehçelerinin tasnifinde Kuzey-Batı (Kıpçak) grubuna dahil edilen Kumuk Türkçesi 1928 yılına kadar Arap alfabesiyle, 1928-1938 yılları arasında Latin Alfabesiyle yazılmıştır. Kumuk Türkleri, 1938 yılında bugün hâlen yürürlükte olan Kiril Alfabesini kullanmaya başlamışlardır. Kumuk Türkçesinin

* Öğr. Gör. Dr. Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Teknikokullar/ANKARA. [email protected]

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 187-191 ss.

Page 188: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

188

Hakan Akca

standartlaştırılması da bu yıllarda gerçekleşmiş ve Kumuk Türkçesi standart dili Buynaksk ve Hasavyurt ağızlarına dayandırılmıştır (Pekacar 2011: 7).

Kumuk Türkçesi çalışanlarının sözlük konusunda günümüze kadar faydalandığı kaynak Z. Z. Bammatov’un redaktörlüğünde hazırlanan ve 1969 yılında Moskova’da yayımlanan Kumukça-Rusça Sözlük’tü. Rusça bilen araştırmacılar bu kaynaktan rahatlıkla yararlanırken Rusça bilmeyenler başka sözlük veya sözlüklere bakmak zorunda kalıyordu. Kumuk Türkçesindeki bu eksiği Prof. Dr. Çetin Pekacar, hazırlamış olduğu sözlükle gidermiş, Kumuk Türkçesi çalışanlarına ve Türkoloji’ye önemli bir katkıda bulunmuştur. Burada Pekacar tarafından hazırlanan ve Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Kumuk Türkçesi Sözlüğü (2011) üzerinde durulacaktır.

Kumuk Türkçesi Sözlüğü: Sunuş, Kısaltmalar (s. 9-10), Eser Kısaltmaları (s.11), Kumuk Türkçesi Alfabesi (Kiril Harfli Alfabeden Çeviri Yazı Alfabesine) (s. 13), (Çeviri Yazı Alfabesinden Kiril Harfli Alfabeye) (s. 14), Sözlüğün Hazırlanması ve Kullanılması ile İlgili Açıklamalar (s. 15-17) ve Sözlük (s. 21-409) bölümlerinden oluşmaktadır.

Eserin Sunuş bölümünde yazar, Kumuk Türkleri hakkında kısa bilgi verdikten sonra kendi sözlüğüne kaynaklık eden Kumukça-Rusça Sözlük hakkında birtakım açıklamalar yapmış, daha sonra kendisinin hazırladığı Kumuk Türkçesi Sözlüğü ile Kumukça-Rusça Sözlük arasındaki farklara değinmiş, daha sonra sözlüğünün hazırlanmasındaki esasları ve sözlüğünü hazırlama sürecini anlatmıştır.

Sunuş’tan sonra iki ayrı bölümde verilen Kısaltmalar yer almaktadır. Bu kısaltmalardan ilki (s. 9-10) sözlükte kullanılan kısaltmaların, ikincisi ise madde başı kelimelere verilen örneklerin alındığı edebî eserlerin kısaltmalarından oluşmaktadır (s.11). Eser Kısaltmaları kısmında, faydalanılan edebî eserlerin hem kısaltmaları hem de künyeleri gösterilmiştir.

Sözlükte kısaltmalardan sonra Kumuk Türkçesi Alfabesi bulunmaktadır. Burada verilen Kumuk Türkçesi Alfabesi, klâsik Kiril harf ve Latin harf karşılığı şeklinde hazırlanmamıştır. Pekacar, alfabenin gösterimi konusunda bir yenilik yapmış, Kumuk Türkçesi alfabesini Kiril (BÜYÜK / küçük), Latin (BÜYÜK / küçük), Açıklamalar ve Örnekler (Kiril / Latin / Anlamı) olmak üzere dört başlık altında ayrıntılı olarak göstermiştir. Söz konusu alfabenin gösteriminde Açıklamalar kısmında bazı harflerin Kumuk Türkçesindeki özel kullanımına dair açıklamalar yer almaktadır. Örneğin: “Sadece kelime başında (kullanılır), sadece Rusça alıntılarda (kullanılır), kelime ve hece başında (kullanılır)” vb. Alfabenin Örnekler kısmında ise her harf için Kumuk Türkçesinden verilen örnek kelimeler Kiril ve Latin harfleriyle ve Türkiye Türkçesindeki karşılıklarıyla birlikte gösterilmiştir (s. 13). Daha sonra aynı alfabe Çeviri Yazı Alfabesinden Kiril

Page 189: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

189

Pekacar, Çetin, Kumuk Türkçesi Sözlüğü

Harfli Alfabeye olmak üzere aynı yöntemle ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir (s. 14). Alfabenin bu şekilde Latin’den Kiril’e gösterilmesi de yine bir yenilik olarak görülebilir.

Sözlük bölümünden önce son olarak Sözlüğün Hazırlanması ve Kullanılmasıyla İlgili Açıklamalar yer almaktadır (s.15-17). Bu bölümde Pekacar, Kumuk Türkçesi Sözlüğü’nü hazırlamasındaki esasları açıklamıştır. Sözlüğün hazırlanmasındaki belli başlı esaslar şunlardır:

1. Kumuk Türkçesi Sözlüğü, madde başı kelimeler Kumukça, açıklamalar Türkçe olmak üzere iki dilli olarak hazırlanmıştır. Sözlükte Türkiye Türkçesinde bire bir karşılığı olan kelimelerin yalnızca söz konusu karşılıkları verilmiş, kelimelerin ayrıca izahı yapılmamıştır. Ancak Kumuk Türkçesine has kültürel öğeleri taşıyan kelimeler kaçınılmaz olarak aynı şekilde verilmiş, fakat aynı zamanda bu kelimelerin izahı yapılmıştır.

2. Sözlükte Kumuk Türkçesine ait bütün kelime, kelime grubu ve cümleler madde başı olsun veya olmasın koyu harfli yazı tipiyle, bunların Türkiye Türkçesindeki karşılıkları ise normal yazı tipiyle yazılmış, herhangi bir sözcükle ilgili Türkçe açıklamalar ise italik olarak gösterilmiştir.

3. Sözlükte Ortak Türk Alfabesine dayanan çeviri yazı alfabesi kullanılmış, Türkiye Türkçesinde harf karşılığı olmayan damak n’si (ŋ), arka damak k’si (q) ve hırıltılı h (x) ünsüzlerini karşılayan ünsüzler Latin alfabesindeki sıralarına göre düzenlenmiştir.

4. Sözlükte eşsesli olan kelimeler Romen rakamlarıyla birbirinden ayrılmıştır:

gözen I ağaç sansarıgözen II esk. atlar için ağıl5. Birden fazla anlamı olan kelimelerin farklı anlamları rakamlarla

birbirinden ayrı olarak gösterilmiştir.cahillik 1. gençlik; 2. cahillik6. Bazı kelimelerin cümle içindeki kullanımını ve anlamını göstermek

amacıyla edebî eserlerden örnek cümleler verilmiş, verilen örnek cümlelerin geçtiği eserler kısaltmayla ve eserde geçtiği sayfa numarası belirtilerek gösterilmiştir.

7. Sözlükte çekim eki aldığında yapısında sesçe değişme olan kelimelerdeki değişmeler gösterilmiştir:

burun, -rnu burun…göŋül, -öŋü gönül… göŋü açıq açık yürekli… 8. Madde başı yapılan kelimelerin daha yaygın kullanılan biçimleri varsa

Page 190: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

190

Hakan Akca

o biçime bk. (bakınız) kısaltmasıyla gönderme yapılmış ve kelimenin anlamı yaygın kullanılan madde başında verilmiştir:

çiŋ bk. çink 9. Sözlükte kelimelerin içinde geçtikleri söz öbekleri atasözleri ve

deyimler de gösterilmiştir:abat adım har abatında her adımında… abat almaq yürümek, adım

atmak… vb.aç 1) aç, tok olmayan; aç qarınğa: aç karnına; açnı qarnı toyar gözü

toymas atas. açın karnı doyar, gözü doymaz; açnı xadirin toq bilmes atas. açın hâlinden tok anlamaz…

10. Birbirinin yerine kullanılan söz öbekleri, aralarına veya kelimesi konularak gösterilmiştir:

yoluŋ tüz bolsun! veya yaxşı yol! yolun açık olsun!, güle güle, iyi yolculuklar! vb.

11. Tek başına kullanılmayan ancak bir söz öbeğinde kullanılan kelimeler madde başı yapılmış, iki nokta işaretinden sonra kelimenin içinde geçtiği söz öbeği anlamıyla birlikte gösterilmiştir:

labizi: labizidey bolmaq baştan aşağı ıslanmak.12. Sözlükte alıntı olan kelimeler kısaltmalarla gösterilmiştir: Rus.

(Rusça) Ar. (Arapça) gibi.13. Madde başı sözlerin gramerdeki türleri de yine kısaltmalarla

gösterilmiştir.14. Türkiye Türkçesinde aynen karşılığı olmayan kelimelerin karşılığı

aynen verilmiş fakat parantez içinde tanımlamaları yapılmıştır:pryanik pryanik (Ruslarda balla, şekerle yapılan bir çeşit tatlı).15. Bazı söz öbeklerinin, deyimlerin ve atasözlerinin Türkiye

Türkçesindeki anlamları verildikten sonra sözlük anlamları parantez içinde ve harf. (harfiyen) kısaltmasıyla verilmiştir:

mıyığın balta kesmey gururlanıyor, kibirleniyor (harf. bıyığını balta kesmiyor).

Pekacar, Kumuk Türkçesi Sözlüğü adlı eserini yukarıda bahsedilen Kumukça-Rusça Sözlük’ü (1969) esas alarak hazırlamıştır. Ancak Pekacar, Kumukça-Rusça Sözlük’te gördüğü hataları düzeltmek, eksiklikleri gidermek ve yeni kelimeler eklemek suretiyle âdeta yeni ve farklı bir sözlük ortaya koymuştur. Örneğin, Kumukça-Rusça Sözlük’te 11.851 madde başı sözcük vardır; fakat Kumuk Türkçesinde yaygın olarak kullanılmasına rağmen Kumukça-Rusça

Page 191: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

191

Pekacar, Çetin, Kumuk Türkçesi Sözlüğü

Sözlük’te yer almayan iki yüzün üzerinde sözcük Kumuk Türkçesi Sözlüğü’ne alınmıştır. Böylece Kumuk Türkçesi Sözlüğü’nde madde başı sözcük sayısı 12.000 olmuştur. Aynı şekilde Pekacar’ın sözlüğünde Kumukça-Rusça Sözlük’te anlamları eksik yazılan kelimelerin anlamları tamamlanmış, yanlış yere yazılan bazı örnekler düzeltilmiş, atasözü olmasına rağmen deyim olarak belirtilen sözler ayıklanmış ve atasözleri ayrılmıştır. Madde başı sözcükler için verilen örnekler Kumuk Türkçesi edebi eserlerinden taranıp sözlüğe alınmış, söz konusu edebi eserlerin adları ve kısaltmaları Eser Kısaltmaları (s.11) başlığı altında gösterilmiştir. Bir sözlüğe iki yüzün üzerinde kelime ilave ederek katkıda bulunmak önemli bir iştir. Ayrıca Kumuk Türkçesi Sözlüğü, kelimelerin içinde geçtikleri atasözleri, deyimler, söz öbekleri ve tabirlerle zenginleştirilmiştir.

Bilindiği gibi bireysel olarak sözlük hazırlamak kolay bir iş değildir. Bu sebeple sözlükler genelde komisyon ya da ekip tarafından hazırlanır. Daha önce Kumuk Türklerinin Atasözleri (Pekacar 2006) adlı çalışmasıyla 3006 adet Kumuk atasözünü Türk kültürüne kazandıran Pekacar, böyle bir sözlüğü bireysel olarak hazırlayarak zorlu bir işin üstesinden gelmiştir. Nitekim bizler, hocamızın bu sözlüğü hazırlama aşamasında çektiği sıkıntılara yakinen şahit olduk. Prof. Dr. Çetin Pekacar hocamızı bu önemli çalışmasından dolayı tebrik eder, Türk kültürü, Türk dili ve Kumuk Türkçesine katkılarının devamını dileriz.

KaynaklarKumukça-Rusça Sözlük (1969), Redaktör: Z.Z. Bammatov, Moskova.Pekacar, Çetin (1997). “Kumuk Türkleri”, Yeni Türkiye Türk Dünyası Özel Sayısı II, Mayıs-

Haziran 1997, Yıl: 3, Sayı: 15, s. 2062-2066.Pekacar, Çetin (2006). Kumuk Türklerinin Atasözleri (İnceleme-Metin-Dizinler), Ankara.Pekacar, Çetin (2011). Kumuk Türkçesi Sözlüğü, Ankara, TDK Yay.http://www.perepis2002.ru/index.html?id=87, 26.04.2012.

Page 192: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

192

Köktürk Harfli Uygur Bitigleri Üzerine İki Yeni Eser

Hüseyin Yıldız*1

Köktürk harfli metinler denildiğinde akla ilk gelenler, her ne kadar Köktürk Bengütaşları olsa da çok farklı coğrafyalarda bu harflerin izlerine rastlandığı Türklük bilimi dünyasınca bilinen bir gerçektir. İlk örneklerinden günümüze kadar geçen zamanda içinde, sürekli yeni bengütaşlar keşfedilmekte ve bilim adamlarınca bazı sınıflandırma denemeleri yapılmaktadır. Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un dört ana başlıkta ve 10 grupta sınıflandırdığı bu metinlerin ikinci grubunu Uygur Bitigleri oluşturmaktadır:

Köktürk Yazılı Metinleri1. Köktürk Bengütaşları2. Uygur Bitigleri3. Yenisey Yazıtları4. Diğer Yazıtlar

4.1. Moğolistan’daki Diğer Yazıtlar4.2. Dağlık Altay Cumhuriyeti’ndeki Yazıtlar4.3. Kırgızistan Yazıtları4.4. Türkistan’daki Diğer Yazıtlar4.5. Kuzey Kafkasya Yazıtları4.6. Kırım, Balkanlar ve Macaristan’da Bulunan Yazıtlar4.7. Sekel Yazısı (Ercilasun, 2010: 128-146)

Uygur Kağanlığı döneminden kalan yazıtlar konusunda tartışmalar sürmekte, hangi yazıtların bu döneme ait olduğu hususunda farklı görüşler bulunmaktadır. Ancak konuyla ilgilenen Türkologlar Tes, Tariat ve Şine Usu bitiglerinin Uygur Kağanlığı’na ait olduğu düşüncesinde hemfikirdir. Suci, Hoyto Tamir, I. II. ve III. Karabalgasun, Ar Hanin, Somon-Sevrey, Gürbelcin, Somon-Tes, Mutrın Temdeg yazıtlarının ait olduğu dönem hakkında ise çeşitli fikirler ileri sürülmektedir:

Osman Fikri Sertkaya (1995) Tes, Terh/Taryat, Şine Usu, Karabalgasun YazıtlarıOsman Fikri Sertkaya (1998) Tes, Terh/Taryat, Bayan Çor / Moyun Çor (Şine Usu), Hoytu

Tamır, Karabalgasun (Orhun III), Üç Köşe (Gurvaljin), Somon-Tes

Árpad Berta (2004, 2006) Tes, Taryat, Şine Usu, SüüciAhmet Bican Ercilasun (2006) Tes, Taryat, Şine Usu, Somon-Sevrey, Suci, Karabalgasun

Bitigleri, Ar Hanin, Gürbelcin, Somon-Tes, Mutrın Temdeg

* Arş.Gör., Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Eski Türk Dili Asistanı, [email protected]

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 192-197 ss.

Page 193: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

193

Köktürk Harfli Uygur Bitigleri Üzerine İki Yeni Eser

Cengiz Alyılmaz (2009) Tes, Tariat, Şine Us, Karabalgasun I-II-III, Mutrın TemdegOsman Mert (2009) Tes, Tariat, Şine Us, Karabalgasun I-II-III, Mutrın TemdegHatice Şirin User (2009) Tes, Taryat, Şine Usu, SuciErhan Aydın (2011) Tes, Tariat, Şine Usu, Karabalgasun I-II, Gürbelcin, Hoyto

Tamir

Burada tanıtımını yapacağımız iki eser de, Türkologlarca tartışmasız bir biçimde Uygur Kağanlığı dönemine tarihlendirilen ve her biri de 747-759 yılları arasında kağanlık yapan Tengride Bolmış El Etmiş Bilge Kagan adına dikilmiş olan Tes, Taryat ve Şine Usu yazıtlarını konu edinmektedir. Lâkin, kitapların tanıtımına geçmeden önce, söz konusu yazıtlar hakkında kısa bilgiler vermekte fayda vardır.

İlk olarak 1915’te B. Ya. Vladimirtsov’un bulduğu, ancak kaşifi tarafından kopya edilip yayımlanmasına izin verilmeyerek kaybolmasına sebep olunan Tes yazıtı; 1976’da S. G. Klyaştornıy ve S. Karcavbay tarafından tekrar bulunur. Halen Moğolistan Arkeoloji Müzesi’nde koruma altına alınan yazıtın batı yüzünde 6, kuzey yüzünde 5, doğu yüzünde 6 ve güney yüzünde 5 olmak üzere toplam 22 satır bulunmaktadır. Yazıtın ilk neşrini S. Karcavbay (1978) yapsa da, ilerleyen yıllarda M. Şinehüü (1980) ve S. G. Klyaştornıy (1984), T. Ôsawa (1999), Á. Berta (2004), O. Mert (2009), H. Şirin User (2009), E. Aydın (2011) da yazıtı neşrederler. A. Róna-Tas, G. Doerfer, O. F. Sertkaya, T. Tekin ise yazıt üzerinde çalışmaları bulunan diğer Türkologlardır.

Taryat/Tariat (Terh) yazıtının ilk parçası Ts. Dorjsuren; yazıta ait taş kaplumbağa Kh. Luvsanbaldan, M. Şinehüü, B. Bazilhan, S. G. Klyaştornıy’den oluşan Moğol-Sovyet bilim heyetince 1969’da; kalan iki parça da N. Ser-Odjav ve V. V. Volkov tarafından 1970’te bulunmuştur. Bugün Moğolistan Arkeoloji Müzesi’nde bulunan yazıtın batı ve doğu yüzünde dokuzar, kuzey ve güney yüzlerinde ise altışar satır olmak üzere kaplumbağa altlığındaki satırla birlikte toplam 31 satır bulunmaktadır. Yazıt üzerindeki neşir çalışmaları M. Şinehüü (1975), S. G. Klyaştornıy (1980, 1982), T. Tekin (1982, 1983), A. Katayama (1999), Á. Berta (2004), O. Mert (2009), H. Şirin User (2009) ve E. Aydın (2011)’a aittir.

Uygur Kağanlığı yazıtları içinde en hacimlisi olan Şine Usu yazıtı G. J. Ramstedt tarafından 1909’da bulunmuş olup batı ve doğu yüzlerinde 12’şer, kuzey yüzünde 13 ve doğu yüzünde 15 olmak üzere toplam 52 satırdan oluşmaktadır. Bugün Arhangay Aymak’ın Hayrhan Sum ile Bulgan Aymag’ın Sayhan Sum sınırlarının kesiştiği Mogoyn Şine-Us bölgesinde bulunan yazıt hakkındaki neşir çalışmalarını G. J. Ramstedt (1913), H. N. Orkun (1936), S. Ye. Malov (1959), G. Aydarov (1971), T. Moriyasu (1999), Á. Berta (2004), E. Aydın (2007, 2011), O. Mert (2009) ve H. Şirin User (2009) yapmışlardır.

Page 194: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

194

Hüseyin Yıldız

MERT, Osman (2009) Ötüken Uygur Dönemi Yazıtlarından Tes, Taryat, Şine Us, Belen Yayıncılık, Ankara, XI+337 s., ISBN: 978-9944-5006-7-8

Yüksek lisans tezini Hamdullah Subhi’nin ‘Dağyolu 2’ Adlı Eserinde Söz Dizimi1 adıyla 1996’da, doktora tezini ise Kutadgu Bilig’de Hal Kategorisi2 adıyla 2002’de savunan Osman Mert bu çalışmasıyla, hocası Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz’ın izinden gittiğinin bir kanıtını sunmaktadır. İsmail Doğan tarafından hazırlanıp Türk Dil Kurumu tarafından basılan Kafkasya’daki Göktürk (Runik) İşaretli Yazıtlar (2000) ve Doğu Avrupa’daki Göktürk (Runik) İşaretli Yazıtlar (2002); Osman Fikri Sertkaya, Cengiz Alyılmaz ve Tsendiyn Battulga’nın hazırladığı ve TİKA tarafından yayımlanan Moğolistan’daki Türk Anıtları Projesi Albümü (2001); Cengiz Alyılmaz’ın Orhun Yazıtlarının Bugünkü Durumu (2005) ve (Kök)Türk Harfli Yazıtların İzinde (2008) başlıklı çalışmaları ile Türkiye Türkolojisine özellikle de Eski Türkçe sahasına getirilen yeni bakış açısının devamı niteliğindeki bu çalışma hiç şüphesiz diğerleri kadar değerlidir.

Çalışmasını Giriş, Ötüken Uygur Dönemi Yazıtları ve Sözlük-Dizin ana bölümlerinden oluşturan Mert; Uygur adı, Ötüken Uygurları, Ötüken Uygurlarında ekonomik ve yerleşik hayat, Ötüken Uygurlarının dini gibi konularda bilgi verdiği uzunca bir giriş bölümünden sonra çalışmanın esasını oluşturan ikinci bölüme geçer.

Dört alt başlıktan oluşan ve Ötüken Uygur Dönemi Yazıtları adını taşıyan ikinci bölümde ilk olarak I., II. ve III. Karabalgasun Yazıtları ile Mutrın Temdeg Yazıtı hakkında her biri birkaç paragraftan oluşan, kısa ancak açıklayıcı bilgilerin verildiği Ötüken Uygur Dönemi Kağan ve Kumandan Yazıtları alt başlığı gelmektedir. Söz konusu yazıtların fotoğraf ve çizimlerinin de bulunduğu bu bölümü, çalışmanın asıl sebebi ve çıkış noktası olan üç yazıtı, sırasıyla Tes, Tariat (Terh / Terhiín Gol / Terh Irmağı) ve Şine Us / Moyun Çor Kağan yazıtlarının işlendiği bölümler takip etmektedir.

Her üç yazıt hakkındaki bilgilendirici nitelikte olan birkaç sayfalık girişten sonra yazıtların ünlüler, ünsüzler, çift ünsüzler ve hece işaretlerine bağlı olarak yazım ve dil özellikleri verilmiştir. Ayrıca burada, renklendirilmiş tablolarla işaretlerin konumuna ve seslerin çıkış yerine bağlı farklılıklar da gösterilmiştir.

Buna göre 8 ünlü işareti Köktürk harfli metinlerde ve diğer Uygur Kağanlığı yazıtlarında olduğu gibi bu üç yazıtta da aynen tatbik edilmiştir. Grafemlerin yani iki işaretli (kalın / ince) ünsüzlerin yazımında genel itibariyle aynılık görülse de bazen harflerin ters (aynalı görüntü) biçimlerinin kullanıldığına rastlanır. Mesela N2 ve S/Ş1 sesleri böyledir. Köktürk yazıtlarıyla

1 Mert, Osman (1996), Hamdullah Subhi’nin ‘Dağyolu 2’ Adlı Eserinde Söz Dizimi (Dan.: Yrd. Doç. Dr. Muhsine Börekçi), Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 286 s.2 Mert, Osman (2002), Kutadgu Bilig’de Hal Kategorisi (Dan.: Yrd. Doç. Dr. Cengiz Alyılmaz), Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 228 s.

Page 195: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

195

Köktürk Harfli Uygur Bitigleri Üzerine İki Yeni Eser

kıyaslandığında görülen en belirgin farklılık ise T1 sesindedir. Bilinen genel Türk runik alfabesinde işaretiyle gösterilen T1 sesi; Tes yazıtında , Tariat yazıtında , Şine Us yazıtında ise biçimlerinde işaretlenmiştir. Benzer durumlara çift ünsüzlerde, tek işaretli ünsüzlerde ve hece işaretlerinde de rastlanmaktadır.

Eserde, yazıtlarla ilgili yazım ve dil özelliklerinden sonra, yazıtların epigrafik belgelenmesi bölümü gelmektedir. Öncelikle yazıtların ilgili yüzleri renklendirilmiş Köktürk harfleriyle gösterilmekte, sonra yorumlu yazı çevrimi verilmekte ve en son Türkiye Türkçesine aktarımı yapılmaktadır. Yazıtların Köktürk harfli biçimlerini verirken renklendirme sistemi şu şekildedir:

Siyah : Sağlam durumda olan harfleri göstermektedir.Kırmızı : Harcaubay ya da Klyaştorniy tarafından yapılan ilk

yayınlarda olan, ancak günümüzde aşınıp dökülen kısımları göstermektedir.

Mor : Tamamen yok olmak üzere olan harfleri göstermektedir.Mavi : Okunabilen ancak aşınıp dökülmeye yüz tutmuş harfleri

göstermektedir.Yeşil : (Alttan veya üstten) bir kısmı kırılmış olan harfleri

göstermektedir.…… : Tamamen dökülmüş/yok olmuş harfleri göstermektedir.Yükseltilmiş Kırmızı : Yazıttan kopan ve şu an herhangi bir parça üzerinde

bulunmayan harfleri göstermektedir (Mert, 2009: 124)

Çalışmada verilen, yazıtlara ait genel, ayrıntılı ve estampajlı görüntüler; yazıtların zamana bağlı durum tespiti için de önem arz etmektedir. Böylece, görüntü tespiti içeren kendisinden önceki çalışmalarla yapılacak kıyaslamalarda kullanılmanın yanı sıra; kendisinden sonra yapılacak bu tip çalışmalara da bir karşılaştırma unsuru olarak yansıyabilecektir.

Sözlük-Dizin bölümüyle devam eden çalışmanın bu bölümü, adından anlaşılacağı üzere, kelime ve kelime grubundan oluşan verilerin anlamca Standart Türkiye Türkçesindeki karşılıklarını ve gramatikal dizinini birlikte içermektedir.

Çalışmanın yaklaşık 45 sayfalık (s. 289-334) bibliyografya bölümünden sonra bir de iki tam sayfayı kaplayan Moğolistan Haritası yer almakta ve burada ve malum yazıtların yerlerinin işaretlendiği görülmektedir.

AYDIN, Erhan (2011), Uygur Kağanlığı Yazıtları, Kömen Yayınları, Konya, 196 s., ISBN: 978-975-6527-83-2

Yüksek lisans tezini Şerhü’l-Menar Grameri3 adıyla 1997’de, doktora

3 Aydın, Erhan (1997), Şerhü’l-Menar Grameri (Dan.: Prof. Dr. Mustafa Canpolat), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 122 s.

Page 196: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

196

Hüseyin Yıldız

tezini ise Türk Dilinde Zaman Adları 4 adıyla 2002’de savunan ve daha önce Şine Usu Yazıtı5 ve Türk Runik Kaynakçası6 başlıklı kitap çalışmalarına imza atmış olan Erhan Aydın; bu eseriyle üçüncü kitabını Türkoloji âleminin dikkatine sunmuş oluyor.

Erhan Aydın’ın Uygur Kağanlığı Yazıtları adını taşıyan yeni çalışması bu üç yazıtın neşri olup 2011 yılında Kömen Yayınları arasından çıkmıştır. Aydın’ın, daha önce müstakil bir kitap olarak neşrettiği Şine-Usu yazıtını; Tes ve Tariat (Terh) yazıtlarıyla birlikte yeniden yorumlaması şüphesiz hem Türkiye Türkolojisi hem de dünya çapındaki runik metin çalışmaları bakımından önemlidir.

10 bölümde tertip edilen çalışmanın ilk üç bölümü giriş mahiyetinde olup Uygur Adı, Tokuz Oguz ve On Uygur, Uygurlar ve Uygur Kağanlığı başlıklarını taşımaktadır. Uygur adıyla ilgili olarak Kâşgarlı Mahmud, Ebu’l-Gazi Bahadır Han, V. Thomsen, J. Németh, S. G. Clauson, J. R. Hamilton, S. Tezcan, İ. Kafesoğlu, P. B. Golden ve J. P. Roux’nun görüşüne ve d > y gelişmesine değinen Erhan Aydın; ikinci ve üçüncü bölümde tarihî bilgiler verdikten sonra Jiu Tang-shu’nun verdiği 9 Uygur boyu ile Reşidüddin’in belirttiği 10 Uygur boyuna da değinmektedir:

Jiu Tang-shu (9 Uygur boyu) Reşidüddin (10 Uygur boyu)1. Yaglakar / Yaglakır2. Hou-tou-ko [Hu-duo-ge] 3. Hou-Kiu-lo-wou [Hu-luo-wu]4. Mo-ko-si-ki [Mo-ge-xi-qi]5. A-wou-tchö [A-wu-di]6. Ko-sa / Kasar [Gesar]7. Hou-wou-sou [Hu-wa-su]8. Yo-wou-ko [Yao-wu-ge]9. Hi-ye-wou [Xi-ye-wu]

1. İşgil2. Ütīger3. Bökr / Bōkīr / Tōkīr4. Ōrkundur5. Tūlār / Tūlū / Tūlūr6. Tārdār / Badār7. Ad.r8. Üç-Tābīn9. Kamlāncū10. Ōtīkān

Çalışmanın dördüncü bölümü sırasıyla Tes (s. 30-37), Tariat (Terh) (s. 38-58) ve Şine Usu (s. 59-90) yazıtlarının metin neşirlerinin yapıldığı bölümdür. Daha önceki yazıt neşirlerinden farklı olarak satır altı metoduyla, üç satırlık usulle (ilk satırda runik harfli metin, ikinci satırda transkripsiyonlu metin ve üçüncü satırda tercüme metin) ele alınan metinlerin dipnotlarında, aynı Mert de

4 Aydın, Erhan (2002), Türk Dilinde Zaman Adları (Dan.: Prof. Dr. Mustafa Canpolat), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 290 s.5 Tanıtma metni için bk. Yıldız, Hüseyin (2008), AYDIN, Erhan (2007), Şine Usu Yazıtı, Karam Yayınları, Çorum, ISBN: 978-975-6467-25-1, Dil Araştırmaları (Uluslararası Hakemli Dergi), Sayı: 2 (Bahar 2008), s. 149-150.6 Tanıtma metni için bk. Yıldız, Hüseyin (2008), AYDIN, Erhan (2008), Türk Runik Kaynakçası, Karam Yayınları, Çorum, ISBN: 978-975-6467-27-5, Dil Araştırmaları (Uluslararası Hakemli Dergi), Sayı: 2 (Bahar 2008), s. 151-152.

Page 197: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

197

Köktürk Harfli Uygur Bitigleri Üzerine İki Yeni Eser

olduğu gibi, önceki çalışmalara dair atıflara da yer verilmiştir. E. Aydın’ın, Tes yazıtının neşrinde Berta, Klyaştornıy, Mert, Ôsawa, Şirin User; Tariat (Terh) yazıtın neşrinde Berta, Klyaştornıy, Katayama, Mert, Şirin User, Tekin; Şine Usu yazıtının neşrinde ise Aydarov, Berta, Malov, Mert, Morıyasu, Orkun, Ramstedt, Şirin User neşirlerine mukayeseli atıflarda bulunması ve üç yazıtla ilgili olarak toplam 1276 dipnota yer vermesi çalışmanın önemini bir kat daha artırmaktadır.

Üç yazıtın ortak dizininin oluşturulduğu beşinci bölümden sonra, işlenen her kelime hakkında uzun açıklamaların bulunduğu altıncı (Yer Adları), yedinci (Boy ve Halk Adları) ve sekizinci (Unvanlar ve Unvan Niteleyicileri) bölümler gelir. 62 yer adı, 35 boy ve halk adı ve 27 unvan ve unvan niteleyicisi hakkında verdiği mukayeseli görüşlerle birlikte çoğu zaman kendi görüşünü de ileri süren E. Aydın, böylece onomastik ve tematik çalışmalar için de fikir verici, kaynak niteliğinde notlar kaleme almıştır denilebilir.

Yaklaşık yirmi sayfalık kaynaklar bölümünden sonra yer alan son bölümde ikisi Tes, ikisi Tariat (Terh) ve kalanı Şine Usu yazıtına ait toplam 7 fotoğraf bulunmaktadır.

Her iki çalışma da şüphesiz, Türkolojiye getirdikleri gerek yeni bakış açıları ve yeni okuma denemeleleri gerekse dipnotları ve notları bakımından değerlidir. Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Osman Mert’i ve Erciyes Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Erhan Aydın’ı mezkûr çalışmaları sebebiyle tebrik ediyor ve runik harfli metinler üzerindeki metin neşri çalışmalarının devamını diliyoruz.

KaynaklarAYDIN, Erhan (2011), Uygur Kağanlığı Yazıtları, Kömen Yayınları, Konya, 196 s., ISBN:

978-975-6527-83-2ERCİLASUN, Ahmet B. (2010), Başlangıcından Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, Akçağ

Yayınları (9. Baskı), Ankara.HİRİK, Erhan (2011), [Tanıtma] Osman Mert, Ötüken Uygur Dönemi Yazıtlarından Tes,

Taryat, Sine Us. Belen Yayıncılık, Ankara, 2009, Karadeniz Araştırmaları, Bahar 2011, Sayı: 29, s. 157-163.

MERT, Osman (2009) Ötüken Uygur Dönemi Yazıtlarından Tes, Taryat, Sine Us, Belen Yayıncılık, Ankara.

ŞAHİN, İbrahim (2010), [Tanıtma] Osman Mert, Ötüken Uygur Dönemi Yazıtlarından Tes, Taryat, Sine Us. Belen Yayıncılık, Ankara, 2009, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, X/2 (Kıs 2010), s.190-192.

YILDIZ, Hüseyin (2008), [Tanıtma] Erhan Aydın, Şine Usu Yazıtı,Karam Yayınları, Çorum, 2007, Dil Araştırmaları, Bahar 2008, Sayı: 2, s. 149-150.

Page 198: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

198

Akbaba, Dilek Ergönenç (2011), Kazak ve Nogay Türkçesi Yazı Dillerinde Tasvir Fiilleri, Grafiker

Yayınları, Ankara, 295s., ISBN: 978-975-6355-86-2

Işılay Işıktaş Sava*1

Asıl fiil+zarf fiil eki+yardımcı fiilden meydana gelen tasvir fiilleri, Türk dili ve lehçeleri ile ilgili yazılan çeşitli gramer kitaplarında, makalelerde ve tezlerde incelenmiş birleşik fiil yapılardır. Genel Türk Dili ile ilgili kitaplarda tasvirî fiillerin incelendiği bölümlerin bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Muharrem Ergin’in Türk Dil Bilgisi12kitabında Birleşik Fiiller başlığının altında “Fiille birleşik fiil yapan yardımcı fiiller”, Süer Eker’in Çağdaş Türk Dili23kitabının altıncı bölümünün içinde Sözcük Grupları adlı maddenin Birleşik Eylem Grubu.

Tarihî Türk Şivelerinin gramerlerinde yer alan tasvirî fiillerle ilgili kısımlardan birkaçı şöyledir: Necmettin Hacıeminoğlu’nun Karahanlı Türkçesi Grameri34kitabında ana başlıklardan biri olan Fiiller bölümünün altında Birleşik Fiiller kısmının c maddesinde Fiil+Fiil Şeklinde Olan Birleşik Fiiller; Necmettin Hacıeminoğlu’nun Harezm Türkçesi ve Grameri45kitabında Fiiller bölümünün içinde Birleşik Fiiller; Faruk Kadri Timurtaş’ın Eski Türkiye Türkçesi56kitabının Fiiller bölümünün altında Birleşik Fiiller başlığında, Necmettin Hacıeminoğlu’nun Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller67adlı kitabında Birleşik Fiiller Kavramı bölümünde Eski Türkçeden günümüze kadarki dönemlerinde Birleşik Fiiller incelenmiş ve sonra Azeri Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Musul-Kerkük Türkmen Türkçesi, Kırım Türkçesi, Yeni Uygur Türkçesi alt başlıklarında Birleşik Fiiller işlenmiştir. Ali Fehmi Karamanlıoğlu’nun Kıpçak Türkçesi Grameri adlı eserinde Yardımcı Fiiller78başlığında al-, bil-, ber, er-, tur-, yaz- yardımcı fiillerinin tasvir fiil olarak kullanılmaları örnekleriyle verilmiştir.

* Araş. Gör. Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, [email protected] ERGİN, Muharrem, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım Yayım Tanıtım, İstanbul 19982 EKER, Süer, Çağdaş Türk Dili, Grafiker Yayınları, 6. Baskı, Ankara, Eylül 20103 HACIEMİNOĞLU, Necmettin, Karahanlı Türkçesi Grameri, TDK Yayınları, 2 baskı, Ankara 2003 4 HACIEMİNOĞLU, Necmettin, Harezm Türkçesi ve Grameri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No: 3406, Ankara 19975 TİMURTAŞ, Faruk Kadri , Eski Türkiye Türkçesi, Akçağ Yayınları, 3. Baskı, Ankara 20056 HACIEMİNOĞLU, Necmettin, Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller, Kültğr Bakanlığı Yayınları/1348, Kaynak Eserler Dizisi/ 47, Ankara 19917 KARAMANLIOĞLU, Ali Fehmi, Kıpçak Türkçesi Grameri, TDK Yay. Ankara, 1994

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 198-202 ss.

Page 199: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

199

Akbaba, Dilek Ergönenç (2011), Kazak ve Nogay Türkçesi Yazı Dillerinde Tasvir Fiilleri

90’ların sonlarından sonra Çağdaş Türk Lehçerinin gramer kitaplarının yayınlanmasıyla bu konudaki çalışmalar daha da teferruatlı bir şekilde ele alınmaya başlanmıştır. Bu gramer kitaplarının89bazılarında birleşik fiiller başlığı içinde değerlendirilen tasvirî fiiller, kimi zaman da bu alanla ilgili yüksek lisans ve doktora tezlerinde başlı başına bir konu olarak çalışılmıştır9.10Dilek Akbaba Ergönenç’in Kazak ve Nogay Türkçesi Yazı Dillerinde Tasvir Fiilleri adlı 2005 yılında, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’de tamaladığı doktora tezi de bunlardan biridir. Ve bu tez tekrar gözden geçirilerek kitap hâline getirilmiş, Grafiker Yayınları tarafından 2011 de basılmıştır. Dilek Akbaba Ergönenç, fiillerle ilgili daha önceden yayımladığı makaleler1011bu kitabının hazırlanmasına katkıda bulunmuştur.

Dilek Akbaba Ergönenç’in Kazak ve Nogay Türkçesi Yazı Dillerinde Tasvir Fiilleri adlı kitabı, 295 sayfa olup Söz Başı, Kısaltmalar, Giriş, İnceleme, Sonuç, Tablolar, Kaynaklar adlı başlıklardan oluşmaktadır.

Eserin Söz Başı’nda yazar, çalışmasında her iki lehçe üzerinde (Kazak ve Nogay lehçelerinde) eş zamanlı bir çalışma yaptığını, her tasvir fiili incelenirken Eski Türkçe, Harezm ve Eski Kıpçak Türkçelerindeki yapısına ve kullanılışına değindiğini ve her fiilin diğer Türk lehçerindeki fonetik varyantlarını gösterdiğini ifade etmiştir. Ayrıca Kazak ve Nogay Türkçelerinde, tasvir fiillinin ifade ettiği anlam çoğu zaman Türkiye Türkçesinde tek bir kelimeyle karşılanamadığından açıklama yapılması gerektiği, bu sebeple de “Kullanılışı” bölümünde verilen örnek fiillerin Türkiye Türkçesine aktarılmadığı ve gerekli açıklamaların “İşlevler” bölümünde yapıldığı bilgilerine yer verilmiştir. Bunların akabinde her

8 Mesela; ÖZTÜRK, Rıdvan, Özbek Türkçesi El Kitabı, Çizgi Yayınları, Kayseri, 2005 kitabında Tasvir Fiileri bölümünde, s.73-75, KARA, Mehmet, Türkmence (Giriş-Gramer-Metinler-Sözlük),Akçağ Yayınları, Ankara, 2001 kitabında fiil çekimlerinden sonra Yeterlilik/İktidar Şekli alt başlığında, YÜKSEL, Zühâl, Kırım Tatar Türkçesi Grameri Ses ve Şekil Bilgsi, Semih Eğitim Kültür Yayınları, Ankara 2005 kitabında fiil çekimlerinden sonra Tasvir Fiiller başlığında, ÇENGEL, Hülya Kasapoğlu, Kırgız Türkçesi Grameri, Akçağ Yayınları, Ankara, 2005 kitabında fiil çekimlerinden sonra Tasvir Fiiller başlığında, KOÇ, Kenan, DOĞAN, Oğuz, Kazak Türkçesi Grameri, Gazi Kitabevi, Ankara, 2004 kitabında Birlşik Fiillerin altında İki veya Daha Çok Fiilin Oluşturduğu Birleşik Fiiller alt başlığında incelenmiştir. 9 Bu tezlerin bir kısmı Birleşik Fiiller başlığı taşıyıp içinde ayrı başlıklarda tasvirî fiiller değerlendirilirken, bazılarının tez başlığı doğrudan Tasvirî fiil adını taşımaktadır. Mesela: Şeylan, Ali, Türkçede Birleşik Fiiller, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1997 (Yüksek Lisans Tez.); Allanazarov, Akmurat, Ses, Yapı, İmlâ ve Söz Dizimi Açısından Birleşik Fiiller ve Bunların Türkmence İle Karşılaştırılması, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1999 (Dok. Tez.); Ghazy. M. E. Said, Harezm ve Kıpçak Türkçesinde Birleşik Fiiller, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2001 (Dok. Tez.); Aydeniz Süleyman, Türkiye Türkçesinde Tasvirî Fiiller ve Fonksiyonları, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon, 1995, (Yüksek Lisans Tez.); İşlek, Gülnaz, Türkiye Türkçesi ve Kazak Türkçesinde Birleşik Fiil ve Fonksiyonları, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2001 (Yüksek Lisans Tez.); Tan, Ali, Kırgız Türkçesinde Tasvir Fiilleri, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana, 2005 (Dok. Tez. TDK Yay. Ankara 2011); Tulum, Mehmet Mahur, Özbekçede Tasvir Yardımcı Fiilleri, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1997, (Dok. Tez.) ve diğerleri gibi... 10 Ergönenç, Dilek Akbaba, “Nogay Türkçesinde Sıfat Fiillerle Kullanılan Bolmak Fiilinin İşlevleri”, Karadeniz Araştırmaları, 2006 Yaz, Sayı 10, s.148-156; Ergönenç, Dilek Akbaba, Türkiye Türkçesinde Yapısında İsim Fiil Bulunan Birleşik Fiiller,” Dil Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, Güz 2007, 85-95; Ergönenç, Dilek Akbaba, “Nogay Türkçesinde Yat-Yardımcı Fiilinin Kip ve Tasvir Fiil olarak Kullanılışı,” Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2007

Page 200: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

200

Işılay Işıktaş Sava

iki lehçede transkripsiyon konusunun problemli olduğu belirtilmiş, eserde hangi harflerin kullanıldığına değinilmiştir. Yazar, daha sonra da çalışma hazırlanırken hem Kazak iki lehçenin gramerlerindeki tasvir fiillerini, hem de Türkiye Türkçesi gramerlerinde tasvir fiilleri ve bu konuyla ilgili yapılan çalışmaları incelediklerini dile getirmiştir.

Kısaltmalar adlı bölüm A. Taranan Eserler, B. Yararlanılan Eser ve Diğer Kısaltmalar başlıklarında verilmiştir. Taranan Eserler başlığı da kendi içinde a. Kazak Türkçesi, b. Nogay Türkçesi alt başlıklarına ayrılmış ve listeler hâlinde sıralanmıştır.

Kitabın Giriş bölümü A) Lehçe Tasniflerinde Kazak ve Nogay Türkçesinin Yeri, B) Kazak ve Nogay Türkçesinin Transkripsiyon Alfabesi, C) Birleşik Fiiller alt başlıklarına ayrılmıştır. A) Lehçe Tasniflerinde Kazak ve Nogay Türkçesinin Yeri başlıkta Türk Lehçelerini tasnif eden Radloff, Vambery, Samoyloviç, Ligeti, Rásánen, Baskakov, Reşit Rahmeti Arat, Talat Tekin, Ahmet Bican Ercilasun gibi türkologların tasniflerinde Kazak ve Nogay Türkçelerinin hangi grupta yer aldığı açıklanır. B) Kazak ve Nogay Türkçesinin Transkripsiyon Alfabesi adlı başlıkta Kazak ve Nogay Türkçelerinin Kril ve Latin Alfabeleri sıralanmıştır. C) Birleşik Fiiller başlığında önce birleşik fiilin tarifi verilmiş, sonra bu başlık da kendi içinde üç gruba ayrılmıştır. 1. Tasvir Fiilleri ve Birleşik Fiiller İçindeki Yeri, 2. Eski Türkçede Birleşik Fiiller ve Tasvir Fiilleri, 3. Kazak ve Nogay Türkçesi Gamerleri Birleşik Fiiller ve Tasviri Fiillerin Yeri.

Tasvir Fiillerin tanımıyla başlayan 1. Tasvir Fiilleri ve Birleşik Fiiller İçindeki Yeri başlıklı kısımda, tasvir fiil teriminin hangi gramerlerde hangi adla verildiği ve ne şekilde işlendiği anlatılmıştır. Muharrem Ergin, Tahsin Banguoğlu, Haydar Ediskun, Zeynep Korkmaz, Nurettin Koç, M. Kaya Bilgegil, Vecihe Hatipoğlu, T. N. Gencan, A. B. Ercilasun, L. Karahan, K. H. Menges, A.von Gabain, gibi bilim adamlarının gramerlerinde tasvir fiillerinin nasıl incelendiği ayrıntılı bir biçimde açıklanmış ve bu eserdeki tasvir fiillerinin sınırlarının ne olduğu maddeler hâlinde sıralanmıştır. Arkasından Türkiye’de birleşik fiiller ve tasvir fiiller konusunda yapılan yüksek lisans ve doktora tezlerinin adları listelenerek verilmiştir. 2. Eski Türkçede Birleşik Fiiller ve Tasvir Fiilleri adını taşıyan kısımda Eski Türkçedeki birleşik fiillerin bugünkü Türk Lehçelerindeki birleşik fiillerle ortak ve farklı özellikleri bulunduğu belirtildikten sonra A.von Gabain’in Eski Türkçenin Grameri adlı kitabında birleşik fiiller ve tasvir fiillerin yapısı örnekleriyle verilmiştir. Akabinde A. B. Ercilasun’un “Kutadgu Bilig Grameri-Fiil” adlı eserindeki birleşik fiiller ve tasvir fiillerin nasıl işlendiği açıklanmıştır. 3. Kazak ve Nogay Türkçesi Gamerleri Birleşik Fiiller ve Tasviri Fiillerin Yeri başlığı ise kendi içinde iki grupta incelenmiştir: a) Kazak Türkçesinde Birleşik Fiiller ve Tasvir Fiiller, b) Nogay Türkçesinde Birleşik Fiiller ve Tasvir Fiiller. Kazak araştırmacılarıdan Iskakov, Mamanov’un

Page 201: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

201

Akbaba, Dilek Ergönenç (2011), Kazak ve Nogay Türkçesi Yazı Dillerinde Tasvir Fiilleri

kitaplarındaki birleşik fiiller ve tavir fiillerin işlenişi örnekleri ve açıklamalarıyla verildiği a) Kazak Türkçesinde Birleşik Fiiller ve Tasvir Fiiller başlığında, Tasvir Fiillerin Değerlendirilmesi adını taşıyan bir yan başlıkta yazarın bu konudaki kendi değerlendirmeleri yer almıştır. b) Nogay Türkçesinde Birleşik Fiiller ve Tasvir Fiiller başlığında ise Nogay Türkçesi gramerlerinde bu konunda pek fazla bilgi bulunmadığı belirtilmiş ve Baskakov tarafından hazırlanan Nogay Türkçesi gramerindeki tasvir fiillerin nasıl işlendiği açıklanmıştır.

Eserin İnceleme bölümünde Tasvirli Birleşik Fiillerde Kullanılan Yardımcı Fiiller adlı bir başlık açılmış ve al-, baq-, bar-, basta-, ber-, bil-, bit, bol-, jat-, fiillerinin Kazak ve Nogay Türkçelerindeki kullanılışı ve işlevleri açıklamaları yapılıp örnekleriyle verilmiştir. Arkasından Tasvir işlevinde olmayan kullanılışlar başlığı açılmış ve açıklamalar yapılmıştır. Sonra da jazda-, jiber-, jönel-, jür-, otur-, tur- , tüs- kalıp fiilleri adıyla bir başlık daha açılmış bu fiillerin kullanılışı ve işlevleri örnekleriyle incelenmiştir. Ayrıca bu fiiller incelenirken Tasvir işlevinde olmayan kullanılışlar başlığıyla da değerlendirilmişlerdir.

Sonuç bölümünde ise Kazak ve Nogay Türkçelerinde tasvir fiillerinde asıl zarf fiil eklerinde kullanılan yardımcı fiiller maddeler hâlinde mukayese edilerek açıklanmıştır.

Tablolar bölümünde 1. Tabloda Hareketin Başlangıç Safhasını Bildiren Tasvir Fiilleri, 2. Tabloda Süreklilik Bildiren Tasvir Fiilleri-1, 3. Tabloda Süreklilik Bildiren Tasvir Fiilleri-2, 4. Tabloda Hareketin Bitiş Safhasını Bildiren Tasvir Fiilleri, 5. Tabloda Tezlik Bildiren Tasvir Fiiller, 6. Tabloda Yeterlik Bildiren Tasvir Fiilleri,7. Tabloda Gayret, Çaba Bildiren Tasvir Fiilleri, 8. Tabloda Umursamazlık Bildiren Tasvir Fiilleri, 9. Tabloda Şu An İçin Geçici Anlamı Veren Tasvir Fiilleri, 10. Tabloda İstek, Rica Bildiren Tasvir Fiilleri, 11. Tabloda Hareketin Kendisi İçin Yapıldığını Bildiren Tasvir Fiilleri, 12. Tabloda Hareketin Başkası İçin Yapıldığını Bildiren Tasvir Fiilleri, 13. Az Kalsın, Neredeyse Anlamı Veren Tasvir Fiilleri-I, 14. Tabloda Az Kalsın, Neredeyse Anlamı Veren Tasvir Fiilleri-II, 15. Yardımcı Fiilin Kavram Alanını Aıl Fiilde Taşıyan Tasvir Fiilleri, 16. Tabloda Olumsuz (-May ekiyle) Kullanılan Az Tasvir Fiilleri, 17. Tabloda Nesnenin Yönünü Bildiren Tasvir Fiilleri, 18. Bir Vaziyet Almak Anlamı Veren Tasvir Fiilleri, 19. Tabloda Hareketi Yapmak İstememek Anlamı Veren Tasvir Fiilleri, 20. Tabloda Şekil Olarak Tasvir Fiiline Benzeyen Ancak Kip Yapan Yapılar adlı tablolar yer almakta ve bu tablolarda ek ve yapıların Kazak ve Nogay Türkçelerindeki şekilleri verilmektedir.

Kaynaklar bölümünde A. Taranan Eserler: a. Kazak Türkçesi, b. Nogay Türkçesi; B.Yararlanılan Eserler alt başlıklarında sıralanmıştır.

Birçok araştırmacı tarafından gerek makalelerle, gerek yüksek lisans ve doktora tezleriyle gerekse gramer kitaplarında bölümlerle incelenen tasvirî

Page 202: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

202

Işılay Işıktaş Sava

fiiller/tasvir fiilleri konusu Dilek Akbaba Ergönenç’in önce Kazak ve Nogay Türkçesi Yazı Dillerinde Tasvir Fiilleri adıyla doktara tez konusu olmuş, sonra da genişletilerek kitap hâline getirilmiştir. Özellikle Birleşik Fiiller başlığının altında tasvir fiillerin gramerlerdeki yeri konusunda verdiği açıklayıcı bilgilerle ve bu konuda yapılmış yüksek lisans ve doktora tezlerinden bazılarını listelemesiyle benzer çalışmalardan farklılık gösterdiği için Dilek ERGÖNENÇ AKBABA’ya bu eserinden dolayı teşekkür eder, bundan sonraki çalışmalarında başarılar dileriz.

Page 203: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

203

Akca, Hakan, Ankara İli Ağızları, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2012, 672 s.,

ISBN: 978-975-456-105-0Sümeyra Harmanda*1

Türk dili araştırmalarının önemli bir kolunu oluşturan Türkiye Türkçesi ağız araştırmaları uzun zamandır ihmal edilmiş konularından biridir. Ancak son yıllarda bu konu üzerindeki çalışmalarda önemli bir artış görülmektedir. Pek çok bölgenin ağız araştırması yapılmış ve bu çalışmalar çeşitli kurumlar tarafından yayımlanmıştır. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü tarafından geçtiğimiz aylarda yayımlanan önemli bir ağız araştırması da “Ankara İli Ağızları (İnceleme-Metinler-Dizin)” adlı çalışmadır. Eser, Hakan Akça’nın büyük bir sabır ve titizlikle hazırlamış olduğu doktora tez çalışmasının ürünüdür. Eserin Giriş kısmında da ifade edildiği gibi eser, Ankara ili sınırları içerisinde yer alan bütün ağız yörelerinden derleme yapmak, Ankara ilindeki ağız gruplarını tespit etmek, daha sonra derlemeleri esas alarak Ankara ili ağızlarının ses bilgisi özelliklerini ve söz varlığını ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır.

Ankara ili ağızlarıyla ilgili olarak yapılan çalışmalara bakıldığında lisans ve yüksek lisans tez çalışmalarının dışında herhangi bir çalışmanın yapılmamış olduğu görülmektedir.

Eser “Giriş” (1-7), “Ankara İli Üzerine” (9-29), “İnceleme” (31-134), “Metinler” (147-324), “Dizin” (325-666), “Ekler” (668-672) olmak üzere altı bölümden oluşmaktadır.

Eserin Giriş bölümünden önceki kısmında, çalışmada kullanılan “Transkripsiyon İşaretleri” dört ayrı başlık halinde tablo verilmek suretiyle gösterilmiştir. Bu tabloların ilki “Ünlüler” adını taşımaktadır ve iki sütun halindedir. İlk sütun ikiye bölünmüş ve ilk kısmına çalışmada kullanılan transkripsiyon işaretleri, ikinci kısmına da bu işaretlerin tanımları yazılmıştır. Diğer sütun da aynı şekilde ikiye bölünmüş ve ilk kısmına çalışmada kullanılan transkripsiyon işaretlerinin Uluslararası Fonetik Alfabedeki (IPA) karşılıkları, ikinci kısmına da bu işaretlerin tanımları yazılmıştır. İkinci tablo “Ünsüzler” adını taşımaktadır ve ilk tablo ile aynı şekildedir. Üçüncü tablo olan “Ünlülerde Kullanılan Diakritikler” başlığını taşıyan tablo da iki sütun halindedir.

* Arş. Gör., Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, [email protected]

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 203-208. ss.

Page 204: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

204

Sümeyra Harmanda

Sütunun ilk kısmına çalışmada kullanılan diakritik işaretler, ikinci kısmına da bu işaretlerin tanımları yazılmıştır. İkinci sütun da aynı şekilde iki kısım halindedir. İlk kısımda çalışmada kullanılan diakritik işaretlerin Uluslararası Fonetik Alfabedeki (IPA) karşılıkları, ikinci kısımda da bu işaretlerin tanımları gösterilmiştir. Son tablo olan “Ünsüzlerde Kullanılan Diakritikler” tablosu da yine aynı şekildedir. Bu tabloların ardından gelen “Diğer İşaretler” bölümünde önceki tablolarda yer almayan işaretler açıklamalarıyla birlikte gösterilmiştir. Eser Kısaltmalar başlığı ile devam etmektedir. Bu kısımda çalışmada kullanılan kısaltmalar verilmiştir.

Eserin Giriş kısmı “Çalışmanın Konusu ve Amacı”, “Çalışmada Kullanılan Materyal ve Yöntem”, “Malzemenin Yazıya Geçirilmesi ve İncelenmesi”, “Dizinin Hazırlanmasında İzlenen Yol” olmak üzere dört ana başlıktan oluşmaktadır. Çalışmanın Konusu ve Amacı başlığı altında verilen bilgilere göre çalışmanın konusu, Ankara ili sınırları içerisinde yer alan bütün ağız yörelerinden 2003-2006 yılları arasında yapılan derlemeler esas alınarak Ankara ilindeki ağız gruplarının tespit edilmesi, Ankara İli ağızlarının özelliklerinin ve söz varlığının ortaya konulmasıdır. Yazar çalışmanın konusunu açıkladıktan sonra Ankara’da günümüze kadar kayda değer bir çalışma yapılmadığını vurgulayarak konuyla ilgili yapılan Lisans tezleri hakkında kısaca bilgi vermiştir. Daha sonra, Ankara’nın Bâlâ (Kaya 2004), Beypazarı (Yıldırım 2007), Evren (Balyemez 2004) ilçelerinin ağızları üzerine hazırlanan Yüksek Lisans tez çalışmalarından bahsederek söz konusu çalışmalardan ve ses kayıtlarından faydalandığını belirtmiştir. Yazar bu bölümdeki sözlerini bu çalışmayı hazırlamaktaki amacını açıklayarak bitirmiştir. Çalışmada Kullanılan Materyal ve Yöntem başlıklı kısımda ise, çalışmada kullanılan metinler ve bu metinlerin derlenme yöntemleri, derleme yapılmadan önceki hazırlıklar, derlemelerdeki kaynak kişiler, derleme yapılırken karşılaşılan zorluklar, kaynak kişilere yöneltilen sorular hakkında bilgiler verilerek derlemelerin konuları tasnif edilmiştir. Daha sonra derleme yapmak için gidilen ilçe, belde, köy sayısı belirtilerek derleme yapılan kaynak kişi sayısından ve derlemeler sonucunda elde edilen kaset sayısından bahsedilmiştir. Son olarak, Ankara il sınırları dışına taşan yerleşim birimlerinde konuşulan ağızların, çalışma kapsamına giren yerleşim birimlerindeki ağızlarla aynı veya çok yakın olsa bile sahanın geniş olması, zamanın kısıtlı olması, maddi külfetin ağır olması, ulaşım zorlukları gibi nedenlerden dolayı çalışmaya dâhil edilmediği vurgulanmıştır. Malzemenin Yazıya Geçirilmesi ve İncelenmesi adlı başlık altında derlenen metinlerin yazıya geçirilme yöntemi, çalışmada esas alınan transkripsiyon sistemi, yazıya geçirilen metinlerin sıralanması ve numaralandırılması hakkında bilgi verilerek yazıya geçirilen metinler incelenirken kullanılan yöntemler açıklanmıştır. Dizinin Hazırlanmasında İzlenen Yol adlı başlıkta çalışmanın sonunda yer alan

Page 205: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

205

Akca, Hakan, Ankara İli Ağızları

gramatikal dizin hazırlanırken kullanılan yöntem ve dikkat edilen hususlar örneklerle anlatılmıştır.

Eserin birinci bölümünü oluşturan Ankara İli Üzerine adlı başlık üç gruba ayrılarak incelenmiştir. İlk ana başlık olan Genel Bilgiler başlığı da kendi içinde Ankara İlinin Genel Coğrafyası ve Yeryüzü Şekilleri, Ankara İlinin İklimi ve Bitki Örtüsü, Ankara İlinin Akarsu ve Gölleri, Ankara İlinin Nüfusu, Ankara İlinin İlçeleri olarak dörde ayrılmıştır. Bu bölümde Ankara’nın coğrafi özellikleri ile yeryüzü şekilleri, sahip olduğu iklim ve bitki örtüsü, akarsu ve gölleri, nüfusu, ilçeleri hakkında ayrıntılı bilgiler verilerek il genel özellikleriyle okuyuculara tanıtılmıştır. Ankara İlinin Tarihi adlı ikinci ana başlıkta Ankara’nın tarihi, “Selçuklular Dönemine Kadar Ankara”, “Selçuklular Döneminde Ankara”, “Osmanlı Döneminde Ankara”, “Türkiye Cumhuriyeti Döneminde Ankara” olmak üzere dört alt başlıkta sınıflandırılarak incelenmiş ve bu tarihî dönemler hakkında ayrıntılı bilgiler sunulmuştur. Bu başlığın son alt başlığı olan “Ankara İlinde Etnik Durum ve Sosyo-Kültürel Yapı” başlığı altında Ankara’nın etnik ve sosyo-kültürel yapısı ele alınmış ve Ankara’ya en eski yerleşenlere Türk, daha sonra yerleşenlere Türkmen, en son gelenlere de Yörük denildiği ifade edilmiştir. Daha sonra Ankara’da yerli halkın dışında mevcut olan etnik unsurlar sıralanmış ve yerli halkın dışındaki bu etnik unsurların ağızları farklı bir çalışma konusu olduğu için bu ağızların incelemeye dâhil edilmediği ifade edilmiştir. Bölümün sonunda Ankara Sancağındaki Oğuz boyları ve Oğuz boy adlarını taşıyan belli başlı yerler üzerinde durulmuştur. Ankara İli Ağızlarına Genel Bir Bakış adını taşıyan son ana başlık Ankara İli Ağızları Üzerine Günümüze Kadar Yapılan Çalışmalar ve Ankara İlinin Diyalektolojik Durumu olmak üzere iki ana gruba ayrılarak incelenmiştir. Ankara İli Ağızları Üzerine Günümüze Kadar Yapılan Çalışmalar başlığı da kendi içinde “Derleme Çalışmaları”, “Derleme ve İnceleme Niteliği Taşıyan Çalışmalar”, “Türk Dünyasından Ankara İline Göçen Türk Topluluklarının Dilleri Üzerine Yapılan Çalışmalar”, “Sözlük Çalışmaları”, “Folklor Çalışmaları” olmak üzere beş alt başlıktan oluşmaktadır. Derleme Çalışmaları kısmında, Ankara İli ağızlarıyla ilgili ilk çalışmaların yabancı araştırmacılar tarafından 1930’lu yıllarda yapıldığından bahsedilmiş ve bu çalışmaların genellikle derleme niteliğinde olduğu vurgulanmıştır. Daha sonra Anadolu ağızlarıyla ilgili yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından yapılan çalışmalar ve ortaya çıkan eserler hakkında bilgiler verilmiştir. Derleme ve İnceleme Niteliği Taşıyan Çalışmalar başlığında dil incelemesi içerikli çalışmaların büyük bir kısmını lisans bitirme tezlerinin oluşturduğu söylenmekte ve bunların son derece özensiz biçimde hazırlandığı vurgulanmaktadır. Ayrıca bu çalışmaya eş zamanlı olarak yapılan Bâlâ (Kaya 2004), Beypazarı (Yıldırım 2007), Evren (Balyemez 2004) ilçelerinin ağızları üzerine hazırlanmış Yüksek Lisans tezlerinden bahsedilmekte ve bu tezlerden de faydalanıldığı

Page 206: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

206

Sümeyra Harmanda

belirtilmektedir. Son olarak, bu çalışma hazırlanırken yürütücülüğünü Nurettin Demir’in yaptığı “Ankara Ağızlarının Dokümantasyonu” adlı bir projenin de TÜBİTAK destekli olarak başlatıldığı ifade edilmektedir. Türk Dünyasından Ankara İline Göçen Türk Topluluklarının Dilleri Üzerine Yapılan Çalışmalar adlı kısımda Polatlı ve Haymana’da yaşayan Kırım Türklerinin ağızları üzerine yapılan çalışmalar hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Sözlük Çalışmaları başlığında Ankara İli Ağızlarıyla ilgili yapılan sözlükler hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Folklor Çalışmaları başlıklı kısımda ise Ankara ili ile ilgili tespit edilen folklor çalışmaları sıralanmıştır. Ankara İlinin Diyalektolojik Durumu başlığı altında, Ankara ilinin diyalektolojik durumu ile ilgili ilk bilginin Leylâ Karahan’ın “Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması” adlı çalışmasında verildiği ifade edilerek söz konusu çalışmaya göre Ankara ilinin Batı Grubu Ağızları içerisinde yer aldığı belirtilmiştir. Ardından Karahan’ın Batı Anadolu Ağızlarını dokuz alt gruba ayırdığı söylenerek Ankara ilinin ve ilçelerinin hangi alt gruplarda yer aldığı sıralanmıştır. Bu çalışmada da Karahan’ın tasnifinden çok farlı bir tasnifin ortaya çıkmadığını ifade eden yazar, kendi tasnifinin Karahan’ın tasnifinden ayrılan yönlerini vurgulamıştır. Daha sonra, Türkiye Türkçesi ağızlarının sınıflandırılmasında genellikle fonetik ve morfolojik ölçütlerin esas alındığı ifade edilmiş ve {-yor} şimdiki zaman ekindeki fonetik varyantlaşmanın Türkiye Türkçesi ağızlarını sınıflandırma çalışmalarında en çok kullanılan ölçütlerden biri olduğu vurgulanmıştır. Ardından Ankara ilinin diyalektolojik durumunu belirlemek amacıyla denenen fonetik ölçütler sıralanmış ve bu ölçütlerden hiçbirinin Ankara ili ağızlarını net olarak gruplara ayıramadığı belirtilerek Ankara ili ağızlarını net olarak ayırmak için {-yor} şimdiki zaman ekindeki fonetik varyantlaşmanın esas alınabileceği dile getirilmiştir. Çalışmada şimdiki zaman ekindeki ses değişmeleri esas alınmış ve Ankara İli Ağızları I. Ağız (-yo) Grubu, II. Ağız (-yoru) Grubu, III. Ağız (-yI) Grubu olmak üzere üç ana gruba ayrılarak incelenmiştir. Bu gruplardan II. Ağız (-yoru) Grubu da düz ünlülü kelimelere gelen ek ünlülerinde yuvarlaklaşmanın görülüp görülmemesine göre kendi içinde 1. Alt Grup: Ek Ünlüleri Yuvarlaklaşmayan Grup ve 2. Alt Grup: Ek Ünlüleri Yuvarlaklaşan Grup olmak üzere ikiye ayrılarak incelenmiştir. Ardından bu grupların her birinin konuşulduğu yerler verilmiş ve başlıca özellikleri örneklerle açıklanmıştır. Bu bölümün ardından okuyucuya Ankara İlindeki Ağız Gruplarının Belirlenmesinde Esas Alınan Ölçütler başlıklı bir tablo sunulmuştur. Üç ana gruba ayrılan Ankara ili ağızlarının başlıca özelliklerinin tablo şeklinde verilmesiyle okuyucunun bütün ağız gruplarına ait özellikleri bir arada görmesi sağlanmıştır.

Eserin ikinci bölümünü oluşturan İnceleme kısmında derlemeler sonucunda elde edilen metinler Ses Bilgisi açısından ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Ses Bilgisi bölümü de Ünlüler ve Ünsüzler olmak üzere iki ana başlık halinde

Page 207: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

207

Akca, Hakan, Ankara İli Ağızları

incelenmiştir. Ünlüler başlığı altında standart Türkiye Türkçesinde bulunmayan ünlüler ele alınmıştır. Bu başlık da kendi içinde Ünlü Türleri, Ünlü Uyumları, Ünlü Değişmeleri, Ünlü Düşmesi, Ünlü Türemesi, Ünlü Birleşmesi olmak üzere altı gruptan oluşmaktadır. Ünsüzler başlığı altında Ünsüz Türleri, Ünlü-Ünsüz Uyumunun Bozulması, Ünsüz Uyumu, Ünsüz Değişmeleri, Ünsüz Benzeşmesi, Aykırılaşma, Ünsüz İkizleşmesi, İkiz Ünsüzlerin Tekleşmesi, Ünsüz Düşmesi, Ünsüz Türemesi, Ünsüz Göçüşmesi, Hece Kaynaşması, Hece Düşmesi, Hece Türemesi, Yakıştırma (Analoji), Vurgu alt başlıkları yer almaktadır. İnceleme kısmında, konu hakkında açıklamalar yapıldıktan sonra örnekler verilmiştir. Bu örneklerdeki Roma rakamı ağız grubu numarasını, ikinci rakam kaynak kişinin numarasını, üçüncü rakam da ilgili metnin cümle numarasını ifade etmektedir. Çalışmanın Giriş kısmında da belirtildiği gibi inceleme bölümünde Ankara ili ağızlarındaki bütün ağız grupları ayrı ayrı incelenmemiş yeri geldikçe ağız gruplarındaki farklılıklar belirtilmiştir. Metot olarak eş zamanlı karşılaştırmalı dilbilgisi metodu kullanılmıştır. Konunun daha iyi anlaşılması için bazı kısımlarda Eski Türkçe, Eski Anadolu Türkçesi ve Türkiye Türkçesi yazı dili ile karşılaştırmalar yapılmıştır. İnceleme bölümünün sonunda yer alan Sonuç kısmında Ankara ili ağızları ile ilgili tespit edilen hususlar Ünlüler, Ünsüzler ve Şekil Bilgisi olmak üzere üç gruba ayrılarak maddeler halinde örneklerle açıklanmıştır. Ardından Diyalektolojik Durum başlığı altında bu çalışmanın sonunda Ankara ilinde 3 ana ağız grubunun tespit edildiği, bunlardan II. grubun da kendi içinde iki alt gruba ayrıldığı vurgulanmıştır. Ayrıca ana ağız gruplarının tespit edilmesinde şimdiki zaman ekinde görülen ses değişmelerinin esas alındığı, alt grupların belirlenmesinde ise Eski Anadolu Türkçesinde görülen daima yuvarlak ünlülü eklerin korunup korunmamasının esas alındığı belirtilmiştir. Eser Kaynakça ile devam etmektedir. Bu kısımda, çalışma sırasında faydalanılan kitaplar, makaleler, tezler ve sözlükler verilmiştir. Ayrıca kaynakça kısmının sonunda yer alan Elektronik Kaynaklar başlığı altında çalışma sırasında faydalanılan internet sitelerinin adresleri de sıralanmıştır.

Eserin üçüncü bölümünü oluşturan Metinler başlığı altında derlemeler sonucunda elde edilen metinler verilmiştir. Eserin Giriş kısmında verilen bilgilere göre, söz konusu metinlerin derlenmesi için 2003-2006 yılları arasında 20 ilçeden 197 yerleşim yerine gidilerek 470 kaynak kişiyle görüşülmüştür. Bu görüşmelerden toplam 65 kaset elde edilmiştir. Seçilen metinler teypten dinlenerek yazıya geçirilmişlerdir. Eserde sunulan metinlere bakıldığında, metinlerin sayı bakımından oldukça fazla ve muhteva açısından da çok zengin oldukları görülmektedir. Çalışmada, Türk Dil Kurumu tarafından kabul edilen “Ağız Araştırmaları Transkripsiyon Sistemi” kullanılmıştır. Ancak kullanılan transkripsiyon işaretleri uluslararası dilbilim çevrelerinde tanınmadığı için işaretlerin International Phonetic Alphabet (IPA) “Uluslararası Fonetik

Page 208: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

208

Sümeyra Harmanda

Alfabe”deki karşılıkları ve tanımları da gösterilmiştir. Metinlerin sonunda yer alan IPA İle Yazılmış Örnek Metin başlıklı kısımda I. ağız grubunun 1. metni örnek olarak Uluslararası Fonetik Alfabe’deki karşılığıyla yazılmıştır. Yazıya geçirilen bütün metinler ağız gruplarına göre sıralanmıştır. Her farklı kaynak kişiden derlenen metinler ayrı bir metin numarası ile numaralandırılmıştır. Ayrıca metinlerdeki bütün cümleler de cümle numarası ile numaralandırılmıştır. Bu şekilde bir numaralandırma yönteminin kullanılmasıyla okuyucuların metinlere daha kolay ulaşması sağlanmıştır. Metinlerin başında kaynak kişinin adı, soyadı, yaşı veya doğum tarihi, mesleği, eğitim durumu belirtilmiştir. Ayrıca derleme yapılan yer, derleme tarihi, kaset numarası da gösterilmiştir. Başka araştırmacılar tarafından yapılmış derlemelerde ise derlemeyi yapan araştırmacının adı da metinde gösterilmiştir.

Çalışmanın son bölümü olan Dizin kısmı gramatikal dizin şeklindedir. Metinlerde geçen bütün kelimeler anlamları ve çekimli biçimleriyle alfabetik olarak sıralanmıştır. Ayrıca çekim ekleri de kendi içinde alfabetik olarak sıralanmıştır. Dizinde kelimelerin metinlerde geçtiği yerler de belirtilmiştir. Metinlerde geçen bütün kelimelerin anlamları ile birlikte verilmesiyle Ankara ilinin söz varlığı ortaya konulmuştur.

Çalışmanın sonunda yer alan Ekler başlığı altında okuyucunun konuya daha iyi hâkim olabilmesi amacıyla beş adet harita sunulmuştur. Bu haritalardan birinci harita “Leylâ Karahan’ın Tasnifine Göre Batı Grubu Ağızlarının Alt Gruplarında Ankara İlinin Durumu”, ikinci harita “Ankara İlindeki Ana Ağız Grupları”, üçüncü harita “II. Ağız Bölgesinin Alt Grupları”, dördüncü harita “Derleme Yerleri”, beşinci “Ankara İli ve İlçeleri” başlığını taşımaktadır.

Eserin hazırlanması için, 2003-2006 yılları arasında Ankara’nın 197 yerleşim birimine gidilerek 470 kaynak kişiyle görüşülmüştür. Bu derlemeler sonucunda elde edilen metinler üzerinde ses bilgisi bakımından ayrıntılı bir inceleme yapılmıştır. Çok büyük bir emek ve sabırla hazırlanmış olan çalışma Ankara ili ağızlarıyla ilgili önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Ağız araştırmalarına büyük katkılarda bulunan bu değerli eserinden dolayı Hakan Akca’yı kutluyor, bundan sonraki çalışmalarında başarılar diliyoruz.

Page 209: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

209

Kaçalin, Mustafa S., Niyāzi Nevâyî’nin Sözleri ve Çağatayca Tanıklar, El-Luġātu‘n-Nevā’iyye ve‘l-

İstişhādātu‘l-Caġātā’iyye, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011, 1111 s.+190 varak,

ISBN 978-975-16-2380-5Tolga Arslan*1

Türk dili leksikografi mektepleri arasında Çağatay Türkçesine ait olanın, Türk dili gelişmesi tarihi için, cidden büyük bir değeri vardır. Türk dilinin imtiyazlı sözlükleri olmaları yönünden daima hatırı sayılır, millî birer dil yadigârımız olarak kalacaklardır. Çünkü içerlerine aldıkları sözlük karakterlerindeki kelime serveti, bir taraftan Çağataycanın öz malı sayıldıkları halde, diğer taraftan da çeşitli Türk şivelerine mal edilmişlerdir. Bu yolla ekseri ana kaynak olarak göz önünde tuttukları Mir Ali Şir Nevayi Orta Asyalıktan çıkmış yakın Şark ülkeleri Türklüğünün en mümtaz düşünürü ve “Seramedan-ı suhen”i olmuştur. Buna göre de bir Çağatay leksikografi mektebi geleneği kurulmuştur.

A. Caferoğlu

“50. Yılında Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü 50. Yıl Sempozyumu”nda hocamız Kemal Eraslan çalışmalarına dair kendisine yöneltilen bir soruyu, yıllardır yoğun bir emek vererek titizlikle devam ettirdiği Çağatayca sözlük hazırlığında y maddesi üzerinde meşgul olduğunu belirtmek suretiyle cevaplamıştı. Hocamızın eseri Türkoloji çevrelerinde merakla beklenirken Mustafa S. Kaçalin’in “Devlet-hâne sarayından Devlet-i Aliyye pây-i tahtına doğudan batıya bir ömürlük yolcuya durgun akan Dicleli Kemal ERASLAN hocama” şeklindeki nazik ithafıyla Türklük Bilimine armağan ettiği NEVÂYÎ’NİN SÖZLERİ VE ÇAĞATAYCA TANIKLAR isimli çalışması, araştırmacılar için güzel bir teselli olmuştur.

Bugüne kadar Dil Araştırmaları dergisinde Türk dilinin tarihî ve çağdaş lehçelerine ait, çeşitli muhtevalar esasında tertip edilmiş olan dokuz adet sözlük tanıtımı yapılmıştır. Kaçalin’in NİYĀZİ NEVÂYÎ’NİN SÖZLERİ VE ÇAĞATAYCA TANIKLAR El-Luġātu‘n-Nevā’iyye ve‘l-İstişhādātu‘l-

* Arş. Gör., Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, Teknikokullar/ANKARA

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 209-215 ss.

Page 210: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

210

Tolga Arslan

Caġātā’iyye’si dergimizde Çağatay sahasına ait tanıtılan ilk sözlük olacaktır.Ahmet Caferoğlu tarihî dönem sözlükçülük çalışmaları çerçevesinde,

sadece Kıpçak ve Çağatay lehçelerine ait iki mektepten bahsetse de temellerini XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut’un atmış olduğu Türk sözlükçülük geleneğini Türk dilinin tarihî lehçeleri etrafında; Karahanlı, Harezm, Kıpçak, Çağatay ve Osmanlı Sahası Türk Sözlükçülüğü olmak üzere beş ana başlık altında incelemek mümkündür. Bu sahaların her biri kendi bünyelerinde ayrı ayrı şekillendirdikleri sözlüklerle Türkçenin ortak kelime hazinesi potasında eriyen altın eserler vücuda getirmişlerdir.

XI. yüzyıldan itibaren Türk devletlerinin İslam dünyası üzerinde artarak devam eden siyasi hâkimiyeti ve coğrafyada ciddi bir yoğunluk göstermeye başlayan Türk varlığı ister istemez Türk dilinin öğrenilmesi mecburiyetini doğurmuştur. Böylece devlet yöneticilerinin dilinin yapısını, sözvarlığını öğrenme ve anlama kaygısıyla Memlûk Kıpçak ve Harezm Türkçesinin dil özelliklerini de kayda geçiren sözlükçülük mektepleri meydana getirilmiştir. Bu çalışmalar, Kaşgarlı Mahmut ve Ali Şir Nevâyî’nin eserleri gibi Arapça ve Farsça karşısında Türk dilinin zenginliğini ve üstünlüğünü müdafaa etmekten ziyade halkın yöneticisinin dilini anlama ihtiyacından doğmuştur.

Bu bakımdan Çağatay sahasında gelişen Türk sözlükçülüğü, hem Kaşgarlı’nın kurduğu mektepten hem de Harezm ve Kıpçak Sahası sözlükçülüğünden ayrılmaktadır. Çağatay Türkçesi ile düzenlenen sözlükler başlangıçta büyük Türk şairi Ali Şir Nevâyî’nin eserlerinde geçen sözvarlığını açıklamak için kaleme alınmıştır. Bu sebeple Ali Şir Nevâyî’nin eserlerinin beğenilip okunduğu Türkistan, İran, Hindistan ve Osmanlı coğrafyasında Çağatayca sözlükler düzenlenmiştir (Yavuzarslan 2009: 11).

Çağatay sözlükçülüğünün temelini, her kelimenin kendi anlamı dışında farklı şairlerin şiirlerinde kullanılan semantik biçimleri ile karşılaştırmalı olarak verilmesi oluşturmaktadır. Bir anlamda tanıklı sözlük yöntemi kullanılmıştır. Buna göre de her bir sözlük yazarı, kendi sözlüğünün tekâmülü adına kendinden öncekileri gözden geçirmek ve kendi bilgisini kontrol etmek mecburiyetinde kalmıştır. Bu bakımdan Çağatay sahası sözlükleri birbirlerinden yararlanılarak oluşturulmuştur. İşte sözlüklerin kültür tarihimiz için gerçek değeri de uygulanan bu metot sayesinde ortaya çıkmıştır. Sanat değeri bakımından Çağatay sözlüklerinin en belirgin özelliği ise Ali Şir Nevâyî’nin şiir ve söz dehasını etraflıca ortaya koymalarında gizlidir. Çağatay sözlükçülük mektebinin Anadolu ve Osmanlı sahasından ayrılan en önemli tarafı ise sözlüklerde Arapça ve Farsça kelimelere hemen hemen hiç yer vermemiş olmalarıdır. Çağatay sözlüklerinin kelimelerin semantik derinliğini tam anlamıyla ortaya koyabilmek maksadıyla zaman zaman Anadolu, Azerbaycan ve Türkmen Türkçelerinden örnekler alma yoluna gitmesi geleneğin dikkati çeken bir başka özelliği olarak karşımıza çıkar

Page 211: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

211

Kaçalin, Mustafa S., Niyāzi Nevâyî’nin Sözleri ve Çağatayca Tanıklar

(Caferoğlu 2000-II: 223-224).Çağatayca sözlüklere dair genel değerlendirmelerin yer verildiği Hasan

Eren’in Çağatay Lûgatleri Hakkında Notlar (Eren 1950: 145-163) ve Zuhal Kargı Ölmez’in Çağatayca Sözlükler (Ölmez 1998: 137-144) isimli makaleleri incelenirse, her iki yazarın da J. Thury’den aldıkları bilgilerden hareketle Çağataycaya ait en eski sözlük olarak kabul edilen Abuşka üzerinde durmakla işe başladıkları görülür.

Söz konusu önemine binaen malum olduğu üzere eser, sonuncusu Besim Atalay (Atalay 1970: 452) tarafından Türkiye’de olmak üzere dört kez basılmıştır. Ayrıca Muharrem Güzeldir’in (Güzeldir 2002) eser üzerinde Abuşka Lügati (İnceleme-Metin-İndeks) başlıklı bir de doktora tezi bulunmaktadır. Bu yayımlar içerisinde A.Vambery eserinde madde başlarına örnek cümle ya da beyitler vermezken kimi kelimelerin Koybal, Karagas ve Yakutça biçimlerini göstererek Sibirya lehçeleri üzerinde çalışan dilcilerin ilgisini çekebilecek bir eser ortaya koymuştur.

Kaçalin, “Ahmet Besim Atalay [1882-1965], beş yazmaya dayanarak bir metin hazırlamış, ancak eser Atalay’ın ölümünden beş yıl sonra yayımlanmıştır (Abuşka Lugatı veya Çağatay Sözlüğü: Ankara 1970, IV+450 sayfa). Bu yayımı, içerisinde barındırdığı pek çok yanlış, eksik ve tutarsızlıktan dolayı itham etmek yerine ömrü vefa etmeyen hazırlayıcının yarım kalmış çalışmasına, meslekten olmayan birinin himmeti ve destek veren çalışma arkadaşlarının vefa örneği olarak bakmak yerinde olacaktır.”(s. 18) diyerek Çağatay sahası çalışmalarında büyük bir eksiklik olarak hissedilen kâmil bir sözlük ihtiyacına cevap vermek maksadıyla böylesi önemli bir eseri ortaya koyduğunu izah etmektedir.

Kaçalin, mevcut çalışmalardan farklı olarak eserin birçok yazmasını karşılaştırıp bir metin tesisi yoluna gitmektense yazarın ikinci müsveddesi olmasını kuvvetle muhtemel gördüğü hacimli yazmasını kendi kaynaklarıyla karşılaştırmayı tercih etmiştir.

Eser, Ön Söz (s.9), Giriş (s.11-87), Metin (s.87-849), Dizinler (849-1111) ve Tıpkıbaskı (s.1111+190 varak.) gibi altı temel bölümden oluşmaktadır.

Bölümlerin tanıtımına geçmeden evvel eserin ismi üzerinde durmak istiyorum. El-Luġātu‘n-Nevā’iyye ve‘l-İstişhādātu‘l-Caġātā’iyye Kaçalin’in üçüncü dipnotta (s.13) belirttiği on farklı isimle anılsa da aslında adsız olduğu için yaygın bir şekilde ilk maddesiyle Abuşka takma adıyla bilinmektedir. Fakat yazar eserine bu isimlerden herhangi birini vermektense NİYĀZİ NEVÂYÎ’NİN SÖZLERİ VE ÇAĞATAYCA TANIKLAR El-Luġātu‘n-Nevā’iyye ve‘l-İstişhādātu‘l-Caġātā’iyye başlığını uygun görmüştür. Çünkü bugüne kadar eserin müellifi bilinmemesine rağmen Osmanlı edebiyatı tarihinde Nevâyî’nin şiirleriyle çokça ilgilenen kişi olarak kayda geçmesinden hareketle

Page 212: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

212

Tolga Arslan

müellifin Niyazi olması ihtimali üzerinde duran Kaçalin bu orijinal tespitini başlıkta vurgulamak istemiştir.

Eserin Giriş (s.11-87) bölümü, El-Luġātu‘n-Nevā’iyye ve‘l-İstişhādātu‘l-Caġātā’iyye hakkında birkaç söz (s.13-23), Yazma (s.23-36), Çevriyazı (s.36-37), Kaynaklar (s.39-85) adı altında dört kısma ayrılmaktadır. Birinci kısımda divanlarından örnekler alınan Çağatay şairlerinin isimleri tekrarlarıyla sıklık sırasına göre listelenmiştir. Yazar ayrıca bu başlık altında metnin tertibinde izlediği usule dair önemli bilgiler vermiştir: İlk on altı yaprakta yazıda ve anlamda farklılıklar bulunan bazı Çağatayca kelimelerin altına karşılıklar ve açıklamalar konulma yoluna gidilmiş, sonra bu yoldan vazgeçilmiştir. Metindeki biçimiyle madde başına çekilen kelimeler dizildikten sonra örnekleri verilirken karışıklıklar olmuştur. Bunlar bulundukları yerlerden alınıp bulunmaları gereken yere konulmuştur. Örneksiz bir maddenin örneklendirilmesi yapılmamış; ancak rastlanabilen örnekler göz ardı edilmeyip dipte verilmiştir.

Yazma (s.23-36) başlığı altında yazar, yazma kollarının belirlenip güvenilir yazmaların karşılaştırılması yoluna gidilmediğini, metnin yayımında en hacimli yazmanın esas alınıp, bugüne değin herkesin elinde bulunan Sanktpeter’burg’ basması ile kendisinden alıntılar yapılan 34 eserin ayrıca yazma kimliği ile burada değerlendirildiği belirtilmiştir. Ayrıca Kaçalin burada “Artık bu değerli ve bildiğimiz kadarıyla Osmanlı sahasında ilk düzenli Çağatay sözlüğünün kuru bir kelime dizisi olmadığının, çoğu yerde Çağataycanın yazılmasıyla ilgili çeşitli ses ve yapı bilgilendirmelerini de içinde taşıdığının farkında olmamız gerekir.” diyerek okuyucuyu önemli bir hususta aydınlatarak uyarmıştır.

Çağatay sözlükçülük mektebinin yukarıda belirttiğimiz iki özelliğini burada tekrar hatırlamakta fayda olacağı kanaatindeyiz: 1. Madde başlarını örneklerle tanıklama. 2. Sözlük yazarlarının kendilerinden önceki çalışmaları ikmal etmesi. Kaçalin, maddelerin hemen hemen yarısının yazmada örneğinin bulunmadığını belirttikten sonra; maddelere kendi içinden bir örnek bulunabilmişse “Şöyle tamamlanabilir: Bk.” ile maddeye gönderilenlerin sayısının 311, eserin kendi içinde bir örnek bulunamamışsa Bedāyi’u ‘l-Luġat ve Sanglah’tan örnek bulunarak verilenlerin sayısının 222 olduğunu söyleyerek toplam 533 ikmal yaptığını belirtmiştir. Anlaşılacağı üzere Kaçalin’in çalışmasının bütünüyle Çağatay sözlükçülük mektebini temsil ettiğini söyleyebiliriz.

Çevriyazı(s.36-37) kısmında yazar aynı ses için kullanılan ikili işaretlerin tercih sebepleri ile alışılagelmiş çevriyazı alfabesindeki farklı tercihlerini izah etmiştir.

Çevriyazıda aynı sesin ~ (نك) ve ŋ (ڭ) ile aynı ses biriminin ė ve e ile yazıldığı görülecektir. Aynı ses Çağataycada n ve g’den oluşan iki ayrı harfle Osmanlıcada ise tek harfle gösterildiğinden Latin harfli imlada da ikili

Page 213: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

213

Kaçalin, Mustafa S., Niyāzi Nevâyî’nin Sözleri ve Çağatayca Tanıklar

görüntünün yansıtılması yazarın özel tercihidir. ė ve e’de de durum aynıdır. Sesin y (ى) ile yazıldığı yerlerde ė, y’siz yazıldığı yerlerde e tercih edilmiştir. Kaçalin, kelimelerin önce duyulmuş sonra yazılmış ise girdiği ikinci dile göre, önce görülmüş sonra yazılmış ise alındığı birinci dile göre yazıya geçirilmesinden hareketle çevriyazıda yerleşmiş biçimlerin değil göz imlasının esas aldığını söylemektedir. Buna göre Arap harflerinde /t/ (ت) sesine bir nokta ilavesi ile elde edilen peltek /s/ (ث) Latin harflerinde /s/nin altına bir çizgi konularak /ŝ/ ile değil /t/nin altına bir çizgi konularak /ṯ/ ile gösterilmiştir. Aynı durum peltek z’nin (ذ) de /ẕ/ ile değil /ḏ/ ile yazılışında da görülmektedir.

Burada Arap harflerine karşılık gelebilecek bir çevriyazı tablosu da eklenmiş olsaydı sözlük kullanıcıları için daha faydalı olurdu düşüncesindeyiz.

Kaçalin’in eserini kuvvetli bir Kaynaklar (s.39-85) listesi ile beslemiştir.Sözlüğün asıl yapısını oluşturan 2753 Çağatayca madde başı kelimenin

dizilmesinden meydana getirilmiş Metin(s.87-849) bölümünden önce yazar, Göstermeler (s.88) başlığı altında metnin daha iyi anlaşılabilmesi için kullandığı işaretleri tanımlama yoluna gitmiştir. Özellikle bu kısmında daha önce Ön Söz (s.9)’de belirtilmiş olan “Sanktpeter’burg’ basmasında [köşeli yaylar] içerisinde verilen ibareler yanlış olup metinden çıkartılması gerekenleri, (yaylar) içerisinde bulunan ibareler de doğru olup metne eklenmesi gerekenleri anlatır. Burada bunlar değiştirilmiş, [ ] köşeli yay yerine < > temren, ( ) yay yerine [ ] köşeli yay kullanılmıştır.” uyarısı hatırlanmalıdır. Kaçalin edisyon kritik yapmaktansa eserin kendi kaynaklarıyla karşılaştırılması yolunu tutmuştur. Ancak VELIAMINOF-ZERNOF’un el-luġātu‘n-nevā’iyye… neşrinin şimdiye kadar ki başvuru kitabı olmasını gerekçe göstererek söz konusu bu baskının sayfa numaralarının da göstermeyi ihmal etmemiştir. İşte bu işaret değişikliklerindeki çaprazlamanın sebebini de her iki yayını değerlendirmek isteyenlerin karşılaşabileceği sorunların önüne geçmek düşüncesinden kaynaklandığını söyleyebiliriz.

= eşit işareti ile Kaçalin’in, Çağatay Türkçesinden Türkiye Türkçesine yaptığı aktarmaları da çeviri terimi ile karşıladığı görülmektedir:

andaķ aylandı köʔlüme bu heveski luġātını cem’ ėtey-mėn bes

[= Birden içimi onun kelimelerini toplama hevesi sardı.](s.93)

Yazar için metnin yayımından kasıt doğru bilginin sağlam ve kullanışlı bir biçimde sunulmasıdır. Metin kurulurken eserin aslında var diye yanlış, ters, uyumsuz, uygunsuz, kullanışsız, yararsız biçimleri olduğu gibi bırakılmamış; söz gelimi sıralanışında bir sonraki maddede alınması gerekirken bir önceki maddenin tanıkları arasına alınmış bir ibare yerinde bırakılarak haşiye

Page 214: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

214

Tolga Arslan

düşülmemiş, doğru yerine konularak haşiye düşmek yoluna gidilmiştir. Metinde madde başı olarak verilen her kelimenin morfolojik olarak tahlil

edilmesi sözlüğü daha zevkli bir hale getirmiştir:

boynıġa [< bōyın+ı+ġa] Boynına dėmekdür.

Sözlüğün en önemli zenginlik kaynaklarından bir tanesini de dip notlardaki “Açıklama”lar oluşturmaktadır. Zaman zaman okuyucunun dikkatine sözlükten bağımsız gramer bilgileri sunularak örneğe yoğunlaşması sağlanmış, zaman zaman da Çağatay şiirinin derinliklerinde yatan kültür unsurları örnekteki edebi zevkin daha iyi kavranmasına imkân verecek ölçüde izah edilmiştir:

melāmet başladı Gül’ge kim ėy māh Açıklma: Ėy: Konunun tartışması için bk. ERASLAN: “ Çağatay şâiri

Atayî’nin gazalleri”, 153.(s.100)

…. Ya’ķūb ‘alayhi’s-salām ķaşıġa kėltürdiler.Açıklama: Ķaşı: Ķaşı < ķarşı. İç seste /r/ türemesi için bk. ķutķul-.

(s.377)

Kaçalin, Dizinlere geçmeden önce Metnin Kaynakları (s.839-847) başlığı altında metnin kurulmasında kullanılan ve kendisinden alıntı yapılan 45 eserin künyelerini de vermeyi ihmal etmemiştir.

Eserin Dizinler (s.849-1111) başlığı altında, araştırmacılar tarafından kolay ve pratik bir şekilde kullanılmasına imkân verecek ölçüde dört ayrı dizinle tertip edilmesi yaygınlık kazanmasına büyük katkı sağlayacaktır.

Abece sırasıyla maddeler (s.851-891) kısmında, çekimsiz olsun çekimli olsun madde başı olarak kaydedilmiş kelimelerin dizmesi verilmiştir. Ardından Abece sırasıyla madde başlarında (s.893-1045) madde başlarının mükerrer olmayan çekimsiz biçimleri verilmiştir. Son olarak anlamdan madde başına geçişi kolaylaştırmak için Anlam sırasıyla madde başları (s.1047-1094) da ayrıca verilerek sözlük çok kullanımlı amaçlara hizmet eder hale getirilmiştir.

Çıkmadaki açıklamaların (s.1089-1094) alfabetik dizini verildikten sonra eserde kullanılan bütün vezinler adları, kalıpları ve kaç kere geçtiği ad sırasına göre ve geçiş sıklıkları da ele alınarak listelenmiştir (s. 1097-1098). Bu kısmın özellikle alıntıların geçiş sıklıklarının verildiği liste (s.1109-1110) ile beraber Çağatay edebiyatı üzerinde çalışan bilim adamalarına ayrıca yardım olacağı açıktır.

Page 215: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

215

Kaçalin, Mustafa S., Niyāzi Nevâyî’nin Sözleri ve Çağatayca Tanıklar

Ali Şir Nevâyî’nin nefesini taze bir esintiyle yeniden solumamıza imkân veren değerli bilim adamı Prof.Dr. Mustafa S. Kaçalin’e derin bir sabrın ve ince bir titizliğin eseri olan bu çalışmasından dolayı teşekkür ediyoruz. Umuyoruz ki bu eser Çağatay sözlükçülük mektebinde yapılacak olan bundan sonraki çalışmalara da öncülük edecek ve kendisini de aşan yeni sözlüklere vesile olacaktır.

Kaynaklar ATALAY, Besim(1970), Abuşka Lûgatı veya Çağatay Sözlüğü, Ankara, Ayyıldız Matbaası.CAFEROĞLU, Ahmet (2000), Türk Dili Tarihi, İstanbul, Enderun Kitabevi.EREN, Hasan (1950), “Çağatay Lügatleri Hakkında Notlar”, DTCFD VIII/1-2, Ankara, s.

145-163.ÖLMEZ KARGI, Zuhal (1998), “Çağatayca Sözlükler”, Kebikeç, S.6 (Yıl:3), Ankara, s.137-

144.YAVUZARSLAN, Paşa (2009), Osmanlı Dönemi Türk Sözlükçülüğü, Ankara, Tiydem

Yayıncılık.

Page 216: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

216

Kartallıoğlu, Yavuz, Klasik Osmanlı Türkçesinde Eklerin Ses Düzeni (16, 17 ve 18. Yüzyıllar),

Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2011, 586 s., ISBN 978-975-16-2374-4

Doğan Çolak*1

Türk dili üzerine yapılmış birçok ses ve şekil bilgisi çalışması bulunmasına karşın biçimbilimsel sesbilim (morfonoloji) çalışmaları diğerleri kadar çok değildir. Türk dilinin Arap alfabesini kullandığı dönemleri kapsayan morfonolojik çalışmalar ise daha da azdır. Arap alfabesinin Türk dilinin seslerini tam olarak yansıtamamasından kaynaklanan zorluklar, araştırmacıları bu dönem üzerine morfonolojik çalışmalar yapmaktan uzak tutuyor olsa gerek. Konuyla ilgili olarak Kartallıoğlu, eserinin Sunuş bölümünde şöyle diyor: “Osmanlı Türkçesi yabancı unsurların belli dönemlerde yoğunluğu, imlanın XVI. Yüzyıldan itibaren kalıplaşması ve bundan dolayı ünlülerin kalınlık-incelik ve düzlük-yuvarlarlık niteliklerinin açıkça tespit edilememesi gibi sebeplerle çok az incelenmiştir. Mesela, bazı eklerin Köktürk, Uygur, Karahanlı ve Eski Türkiye Türkçesindeki morfonolojik yapısı hakkında –aşağı yukarı- bir hüküm verilebilirken Osmanlı Türkçesindeki yapısı ancak tahminlerle ortaya konulabilmiştir” (s.11). Tüm bu zorluklara rağmen yazarın bu eseri kaleme almasının nedenini, XVI, XVII ve XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Türkçesi ile yazılmış Arap harfli metinlerdeki bütün ekleri, karşılaştırmalı olarak bir bütün hâlinde ele alan bir eserin olmamasına bağlamaktadır (s.12). Yazar eserini oluştururken izlediği yöntemi şöyle dile getirmektedir: “…XVI. yüzyıldan 5, XVII. yüzyıldan 6 ve XVIII. yüzyıldan 5 adet olmak üzere toplam 16 harekeli el yazması seçildi. Bu Arap harfli metinlerin verileri XVI, XVII, XVII, XIX VE XX. Yüzyıllarda yazılan çeviriyazılı metinler ve Tanzimat döneminde Osmanlı Devlet’nin sınırları içerisinde yazılan gramerlerin verileriyle desteklendi. Bu araştırmada, on altı el yazması eserin yanında sürekli olarak başvurulan yirmi beş civarındaki kaynak ve bilimsel eserle, Klasik Osmanlı Türkçesindeki eklerin ses düzenleri ortaya konmaya çalışılmıştır” (s.12).

586 sayfadan oluşan eser üç bölümden meydana gelmektedir. Bu üç bölümünün öncesinde “İçindekiler”, “Sunuş”, “Kısaltmalar ve İşaretler” ve

* Araş. Gör., Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 216-221 ss.

Page 217: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

217

Kartallıoğlu, Yavuz, Klasik Osmanlı Türkçesinde Eklerin Ses Düzeni

“Giriş” bölümü bulunan eserin otuz sayfalık giriş kısmı, içeriği itibariyle kitabın üç bölümüne ilaveten ayrı bir bölüm niteliği taşımaktadır. Giriş kısmını dört başlıktan oluşturan yazar, ilk olarak “Klasik Osmanlı Türkçesi” başlığıyla başlayıp, Türk dili araştırmacıları tarafından yapılan Osmanlıcanın tasnifi çalışmalarına kısaca yer verilmiştir. Genel olarak Arapça ve Farsça unsurların Osmanlıcadaki durumuna göre yapılan tasnif denemelerine karşılık yazar, dış unsurlar kadar iç unsurlara da dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, Osmanlıcanın klasik dönemini XVI, XVII ve XVIII. yüzyıllarla sınırlamıştır (s.18). Devamında “Arap Harfli Metinlerde Dil Ve İmla” başlığının ardından “Kaynaklar” başlığı altında eserde kullanılan kaynak metinler, dönemlerine göre tek tek tanıtılmıştır. Öncesinde kullanılan kaynakların seçimi ile bilgi veren yazar, özellikle harekeli metinleri tercih ettiğini, bunun nedenini de harekesiz Arap harfli metinler üzerinde morfonolojik bir çalışma yapmanın zor ve verimsiz olmasına bağlamaktadır (s.22). Eser seçimindeki kıstaslarından bazılarını şöyle ifade etmiştir: “Eserler seçilirken tarih bakımından da adı geçen yüzyılların geneline yayılmasına özellikle dikkat edilmiş; yani, aynı yüzyıla ait seçilen 5 eserin birbirine yakın zaman diliminde yazılanları değil, farklı zaman dilimlerinde yazılanları tercih edilmiştir. Taradığımız eserlerin bir kısmının tıpkıbasımı yapılmış, bir kısmı ise günümüz Türkçesine aktarılmıştır. Aktarılan eserlerde, eserin Arap harfli metni esas alınmış; aktarma kısmı dikkate alınmamıştır. Çünkü bazı araştırıcılar, yazmalardaki ekler farklı yazılsa da bunları görmezden gelip, normalize etme yoluna gitmişlerdir. Bu da değişmeye başlayan bazı şekillerin gözden kaçırılarak, değişme zamanının tam olarak tespit edilememesi sonucunu doğurmaktadır” (s.22). Ardından açıklamalarıyla birlikte eserler dönemlerine göre tasnif edilip sıralanmıştır. Giriş kısmının son bölümünde ise “Metot” başlığı altında eserin meydana getirildiği yöntem hakkında bilgi verilmiştir.

Giriş kısmından sonra “Dil Uyumu” başlığıyla kitabın birinci bölümü yer almaktadır. İlk olarak dil uyumunun tanımı, Türkçedeki önemi, dil uyumu için kullanılan diğer isimler gibi konulara değinildikten sonra “Eski Türkçede Dil Uyumu” başlığı yer almaktadır. Bu bölümde Türkologların Eski Türkçedeki dil uyumu ile ilgili görüşlerine yer verilip, “…Eski Türkçeden çok önce oluşmaya başlayan dil uyumu, Eski Türkçe döneminde büyük oranda tamamlanmıştır” (s.48) denilerek sonuca bağlanmıştır. Devamında “Eski Türkiye Türkçesinde Eklerde Dil Uyumu” başlığı altında bu dönemin dil uyumu hakkında özetle şöyle denilmiştir: “Eski Türkiye Türkçesi metinlerinde, eklerin büyük oranda dil uyumuna bağlı olduğu kabul edilmelidir; fakat aynı döneme ait metinlerde bu genel görüntüye uymayan, kural dışı örneklere rastlanmaktadır. Bu örnekler yanlış yazım yahut görmezlikten gelinecek sapmalar değil, Batı Türkçesinin fonetik gelişme sürecine ve ağızlar şeklinde çeşitlenmesine tanıklık eden şahitler

Page 218: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

218

Doğan Çolak

olarak değerlendirilmelidir. Eski Türkiye Türkçesi metinlerinde kalın tabandan sonra ince, ince tabandan sonra kalın ünlülü bir ek gelebilmektedir. Bunlar, müellif/müstensih hatası olarak kabul edilmemeli; ağız özelliği olarak kabul edilmelidir. Uyumsuz yazılışların ağız özelliği olarak açıklanmaya çalışılmasının sebebi, bunların çok az görülmesidir” (s.48). Akabinde dil uyumunun Osmanlı Türkçesinde durumu izah edilmiştir. Osmanlı Türkçesinde dil uyumunu tespit etmenin zor olduğu, bunun nedenin de Arap alfabesinin ünlü harfleri göstermedeki yetersizliği sebebine bağlanmaktadır. Dil uyumunda en belirleyici etkenin bazı ünsüzler olduğuna vurgu yapılmıştır (s.48). Yine bu bölümde dikkate değer tespitlerden biri ise, günümüz Anadolu ağızlarında bulunan dil uyumuna aykırı pek çok örneğin, esasında Osmanlı Türkçesinden kalma izler olduğudur (s.49). Önemli bir başka tespitte ise, Osmanlı Türkçesinde yazı dili ve konuşma dili terimlerine ek olarak okuma dili teriminden bahsedilmiştir. “Okuma dili teriminin ortaya atılmasını Viguier’nin verdiği bilgiler sağlamıştır. Viguier’in Elemens de la Langue Turque adlı eserinin 283-294. sayfalarındaki hikmetli sözler Pend-i Attar isimli Farsça bir eserin ilk bölümlerinde yer alan ve İzzet Efendi tarafından edebî bir şekilde Türkçeye aktarılmış olan cümlelerdir. Bunlar imlaya bağlı edebî söyleyişlerle birlikte Ali Efendi adında bir meddaha okutularak iki söyleyişle Latin harfli yazıya geçirilmiştir. Yazıya Latin harfli olarak geçirilen metinlerde, aydınların ve halkın aynı metni farklı okudukları tespit edilmiştir.

Aydınların okuması: Allah’e, Hakk’e, ani, paslandiran, Tañriniñ, nazari, rızasi…

Halkın okuması: Allah’e, Hakk’a, anı, paslandıran, Tañrınıñ, nazarı, rızası…

Yukarıdaki örneklere bakıldığında, XVIII. yüzyılda “okuma dili”nde, aydınlar dil uyumunu dikkate almamaktadırlar. Halkın dilinde de alınma bazı kelimelerde dil uyumunun ihlal edildiği görülmektedir. Alınma kelimelerin Türkçedeki seslendirilmelerindeki kararsızlık, bazen dil uyumunun bozulmasına sebep olmaktadır. Burada dikkat çekici bir başka nokta ise, halkın dilinde dudak uyumu tamken, aydınların dilinde bu uyum da bulunmamaktadır” (s.48-49). Eklerdeki dil uyumunun tespitinde kullanılacak işaretlerin elif, meldi elif, güzel he, kef, kaf, gayın olduğunu söyleyen yazar, bu işaretler sayesinde incelenecek eklerden elde edilen sonuçları, çeviriyazılı metinlerin verileri ile karşılaştırılacağı belirtilerek eklerin açıklamasına geçmiştir (s.50).

Kitabın ikinci kısmını ise “Dudak Uyumu” bölümü oluşturmaktadır. Dudak uyumunun Türkçedeki gelişimiyle ilgili kısa bir açıklama yapan yazar, Osmanlı Türkçesindeki dudak uyumunun anlaşılabilmesi için Eski Türkçe ve Eski Türkiye Türkçesinde eklerde dudak uyumunun incelenmesi gerektiğini

Page 219: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

219

Kartallıoğlu, Yavuz, Klasik Osmanlı Türkçesinde Eklerin Ses Düzeni

belirtmiştir (s.95). Devamında ise yukarıdaki açıklamayla paralel olarak “Eski Türkçede Eklerde Dudak Uyumu” başlığı yer almaktadır. “…her ne kadar istisnaları bulunursa bulunsun Eski Türkçede dudak uyumunun varlığından söz edilebilir; fakat bugünkü gibi düzenli bir dudak uyumundan bahsedilemez. Uyumlu şekiller, eski Türkçe döneminden önce başlayan dudak uyumunun yine bu dönemde devam eden uzantılarıdır” (s.95) şeklinde bir girişten sonra Eski Türkçe üzerine çalışan Talat Tekin, Anna Von Gabain, J. Johanson, Alessia Bambacı, Marcel Erdal ve Brendemoen’in dudak uyumu ile ilgili görüşlerine yer verilmiştir. Bu araştırmacıların verdiği bilgilere dayanarak yazar, Eski Türkçede dudak uyumunun tam olarak var olmadığını; bu dönemden önce oluşmuş olan dudak uyumunun Eski Türkçe döneminde gelişimini sürdürdüğünü belirtmiştir (s.96-97). Ardından Eski Türkiye Türkçesinde eklerde Dudak uyumu başlığıyla, bu dönemde eklerdeki dudak uyumunun izahı yapılmıştır. Dudak uyumunun Eski Türkçeden Eski Türkiye Türkçesine kadarki gelişim sürecinin genel olarak şu şekilde göstermiştir:

X > U: -(X)m/ñ > -(U)m/ñ; -(X)p > -(U)p; lXG > lUG.X > I: -Xn (vasıta hali eki) > -In; -(X)n- (dönüşlülük eki) > -(I)n- (s.98).Brent Brendemoen’e dayanılarak yapılan bu açıklamanın ardından Faruk

Kadri Timurtaş ve L. Johanson’un Eski Türkiye Türkçesindeki ekler hakkındaki tasnif çalışmaları verilmiştir. Yazarın izlenimleri neticesinde Eski Türkçedeki dudak uyumuna bağlı bazı eklerin, Eski Türkiye Türkçesinde çeşitli nedenlerden dolayı uyum dışına çıktığı belirtilmiştir.

“Osmanlı Türkçesinde Dudak Uyumu” başlığı, bölümün esas kısmını oluşturan son ana başlıktır. Birçok yerli ve yabancı araştırmacının Osmanlı Türkçesindeki ses olaylarıyla ilgili gerek Arap harfli metinler gerek de çeviriyazılı metinler üzerinde araştırmalar yaptığını ifade eden yazar, bu araştırmaların daha çok XVII ve XVIII. yüzyılları kapsadığını, XVI. Yüzyıl üzerinde ise yeterince yoğunlaşılmadığını belirtmiştir (s.100). Devamında ise, XV. yüzyıl metinlerinde uyumlu ve uyumsuz şekillerin aynı metinde -hatta aynı satırda veya mısrada- bulunabildiğini; ancak dudak uyumuna geçiş sürecine uymayan eklerinde var olduğunu belirtip, uyumsuz kullanılan bu şekillere “tepkime fenomeni (reaction fonema)” teriminin kullanıldığı vurgulamıştır (s.100). Kendisinin çalışmasında da böyle bir çok örnek olduğunu ve bu durum için “ters uyumsuzluk” terimini kullandığını da eklemiştir. “Bu terim ile de Eski Türkiye Türkçesinde sadece düz veya yuvarlak şekli bulunan bir ekin, Osmanlı Türkçesi döneminde diğer uyumlu şeklinin ortaya çıkması ve bunun -uyumlu şekli varken- uyumsuz olarak kullanılması kastedilmektedir. Mesela Eski Türkiye Türkçesinde {+CI} ekinin yuvarlak şekli yoktur, {+CU} şekli Osmanlı Türkçesinde ortaya çıkmıştır. Osmanlı Türkçesinde bu yuvarlak şekil, -düz şekil varken- düz tabanlardan sonra kullanıldığında ters uyumusuzluğa yol açmaktadır” (s.101). Yazar, yerli

Page 220: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

220

Doğan Çolak

ve yabancı araştırmacıların dudak uyumunun gelişim süreçleri hakkındaki çalışmalarından hareketle eklerdeki dudak uyumunun gelişimini dört safhada inlememiştir: “… çalışmamızda eklerin dudak uyumuna göre durumları hakkında bilgi verilirken uyumsuzluk, düzensizlik, geçiş ve uyum terimleri kullanılacaktır. Uyumsuzluk safhası, eski Türkiye Türkçesindeki, yani ekin dudak uyumuna girmediği safhayı; düzensizlik safhası, eklerin az da olsa uyumlu örneklerinin görüldüğü safhayı; geçiş safhası, ekin uyumlu şekillerinin artmaya başladığı veya uyuma yakın olduğu safhayı; uyum safhası ise ekin dudak uyumuna bağlandığı safhayı göstermektedir. Bir eserde veya bir yüzyılın genelinde herhangi bir ek, %30 oranına kadar dudak uyumuna bağlıysa düzensizlik; %30, %80 arasında dudak uyumuna bağlıysa geçiş; %80 üzerinde dudak uyumuna bağlı ise uyum safhasında kabul edilmiştir” (s.102).

“Osmanlı Türkçesi Metinlerinde Dudak Uyumunun İpuçları” alt başlığıyla, metinlerdeki dudak uyumu incelemelerinde dikkat edilen durumlar izah edilmiştir. Daha çok ötre, esre ve üstün gibi harekelerden faydalanan yazar, harekesiz metinlerde “vav” ve “ye” gibi işaretlerden de yararlanmıştır. Metinlerde yazarın karşısına çıkan, bir ekte farkı nitelikteki hareke ve harf kullanımında ise harekenin ölçüt alındığını belirtiliyor. Harekesiz metinlerde kafiyelerin de yazara yol gösteren bir diğer ölçüt olduğu bu bölümde belirtiliyor. Ardından Eski Türkçedeki ses yapılarına göre belirlenen “I Sınıfı Ekler”, “U Sınıfı Ekler” ve “X sınıfı Ekler” başlıklar altında Osmanlı Türkçesindeki ekler sıralanmıştır (s.103).

“I Sınıfı Ekler” başlığı kendi içinde iki alt başlığa ayrılmıştır: Eski Türkçeden beri düz ünlü bulunduran ekler ve Eski Türkiye Türkçesinde ünlüsü düzleşen ünlüler. “U Sınıfı Ekler” başlığı da kendi içinde ikiye ayrılmıştır: Eski Türkçeden beri yuvarlak ünlü bulunduran ekler ve Eski Türkiye Türkçesinde ünlüsü yuvarlaklaşan ekler. Ayrıca üç ana başlığın sonunda da eklerin Arap harfli metinlerdeki uyum yüzdeleri ve eklerdeki genel uyum yüzdeleri verilmiştir.

Eserin üçüncü ve son bölümü ise Ünsüz Benzeşmeleri. Bu bölümde Arap harfli metinlerin verileri, çeviriyazı metinlerin verileri ile karşılaştırılarak ünsüz uyumu incelenmiştir. Ekler ilk fonemine göre “C Sınıfı Ekler”, “D Sınıfı Ekler” ve “G Sınıfı Ekler” olmak üzere üç grupta verilmiştir. “C Sınıfı Ekler” başlığı altında yapılan incelemedeki asıl amacın tonsuz tabanlardan sonra /ç/ foneminin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi olduğu belirtilmiştir. Bunun için yardımcı olabilecek en iyi kaynak olan çeviriyazılı metinlerden faydalanıldığı belirtilmiştir (s.528). “D Sınıfı Ekler” bölümünde yazar şöyle demektedir: “Osmanlı Türkçesindeki Arap harfli metinlerde “D Sınıfı Ekler” daima “dal” harfi ile yazılmıştır. Bunun istisnası taradığımız metinlerde yoktur. Ekin t’li şekli, birkaç çeviriyazılı metinlerde bulunmaktadır; bu da her zaman bir kurala tâbi değildir” (s.549). “G Sınıfı Ekler” bölümünde “kef”, “kaf” ve “gayın”

Page 221: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

221

Kartallıoğlu, Yavuz, Klasik Osmanlı Türkçesinde Eklerin Ses Düzeni

işaretlerinin ince-kalın tabanlardaki ve tonlu-tonsuz ünsüzlerden sonraki okunuşları incelenmiştir (s.564). Her üç bölümün sonunda da Değerlendirme başlığı altında incelenen eklerden elde edilen sonuçlar değerlendirilmiştir.

Kitabın sonuç bölümünde dil uyumu, dudak uyumu ve ünsüz benzeşlemeleri ara başlıklarıyla eserde incelenen eklerle ilgili çıkarımlar sıralanmıştır. Ardından ekler ve eklerin görevlerinin sıralandığı dizin bölümü yer almaktadır. Eser “Kaynakça” kısmıyla sona ermektedir.

Yazar bu çalışmasıyla, diğer çalışmalarıyla da olduğu gibi, bir boşluğu doldurmuş ve araştırmacıların işini kolaylaştırmıştır. Oldukça çetrefilli bir çalışmanın ürünü olduğu anlaşılan bu eser, araştırmacıların başvuru kaynakları arasında kendisine yer bulacaktır. Biz de hem az çalışılan bir dilbilgisi konusunda hem de yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, zor bir alanda morfonoloji çalışması yapma cesaretini gösteren ve de bunun altından başarıyla kalkan eserin yazarı Yavuz Kartallıoğlu’nu tebrik ediyor, böyle bir eseri Türkoloji dünyasına kazandırdığı için teşekkürü kendisine bir borç biliyoruz.

Page 222: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

222

Öner, Mustafa (2011), Türkçe Yazıları, Kesit Yayınları, İstanbul, 480 s. ISBN: 978-605-4117-64-2

Özlem Özmen*1

“…dünyayı dil ile keşfettiğim için dili dünya sandım.” der J. Paul Sartre. Bizler de Türkçe konuşurları olarak dünyayı Türkçe ile keşfettiğimiz için Türkçeyi dünya sanıyoruz. “Ses Bayrağı” mız olan Türkçe dünyada 200 milyona yakın kişi tarafından konuşulmaktadır. Türkçe, dünya dilleri arasında konuşulduğu coğrafyanın büyüklüğü bakımından birinci, ana dili olarak üçüncü ve en çok konuşulan dil sıralamasında beşinci sıradadır.

Bir dünya dili olan Türkçemiz ile ilgili bugüne kadar pek çok araştırma yapıldı. Ege Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mustafa ÖNER’ in “Türkçe Yazıları” adını taşıyan eseri bu alana önemli katkılar sağlayan yeni bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Yayın editörlüğünü Prof. Dr. Hayati DEVELİ’ nin yaptığı eser 2011 yılının Mart ayında birinci baskısını yapmıştır. Kesit yayınları tarafından basılan eserin kapağı da oldukça ilgi çekicidir. Ön kapakta arka fon olarak kullanılan Kazan Tatarlarının milli benliğinin simgelerinden Süyüm Bike Minaresi ve Türkçenin ilk yazılı eserlerini işaretlemekte kullanılan Köktürk alfabeli metinden bir kesit okuyuculara eserin içeriği hakkında ilk bakışta bir fikir vermektedir. Arka kapakta yine Köktürk alfabeli bir metin ve eserin içeriği hakkında okuyucuların bir fikir edinebilmeleri için iki paragraftan oluşan şu tanıtma yazısı bulunmaktadır: “XX. Yüzyıla damgasını vuran siyasi gelişmeler, 1938 sonrasında Türk dünyasını birbirine kapatınca, ülkemizdeki Türkçe çalışmaları da bundan olumsuz yönde etkilenmiştir. Yüzyıl sona ermeden bu dünyanın kapılarının açılmasıyla elde edilen dil malzemesi ve araştırma kaynakları, Türkçe Yazıları’na esas oluşturdu. O açılım sayesinde, Finlandiya’dan Sibirya’ya kadar uzanan merkezlerden toplanan Türk dili verilerini, Türkiye Türkçesine, Eski Türkçeye veya Çağdaş Türk Lehçelerine ilişkin herhangi bir sorunu incelemek üzere kullanmak fırsatı doğdu.

Bu kitapta Türk dilinin uzun yazılı tarihine ve geniş coğrafyasına ait örnekler karşılaştırmalı dil biliminin yöntemlerinden yararlanılarak incelenmektedir. Yapım ve çekim ekleri, edatlar ve yardımcı fiiller gibi bağlı

* Arş. Gör. Namık Kemal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü [email protected].

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 222-226 ss.

Page 223: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

223

Öner, Mustafa (2011), Türkçe Yazıları

biçimlere ağırlık verilen Türkçe Yazıları içinde Tatarca, Başkurtça, Karayca, Kırgızca gibi ülkemizde az araştırılmış Türk lehçelerinin dil bilgisi ve söz varlığı incelemeleri de yer almaktadır.”

“Türkçe Yazıları” adını taşıyan ve 480 sayfadan oluşan eser, içindekiler bölümünde de belirtildiği gibi, dil bilgisi, söz varlığı ve sözlük adını taşıyan iki ana bölümden oluşmaktadır. Bu iki bölümün sonunda araştırmacılar için son derece yararlı olan kaynaklar ve kısaltmalar, ayrıca eserdeki kavramların sayfa numaralarıyla listelendiği bir dizin bölümü de bulunmaktadır.

“Türkçe Yazıları” her ne kadar elinize aldığınızda sayfa sayısı itibariyle hacimli bir eser olsa da kullanılan kağıt cinsi itibariyle çok ağır olmayan, rahatlıkla taşınabilecek bir eser. Eserin yazı tipi ve boyutu da okuyucuları hiç yormuyor. Her makalede soldaki sayfanın sol üst kısmında yazarın ve eserin adı, sağdaki sayfanın sağ üst tarafında da o sayfadaki makalenin adı verilmiştir. Böylece her hangi bir sayfayı açtığınızda hangi makalede olduğunuzu zaman kaybetmeden belirleme imkânına sahip oluyorsunuz.

Kitabın dil bilgisi adını taşıyan ve toplam 245 sayfadan oluşan ilk ana bölümünü, farklı zaman dilimlerinde çeşitli dergilerde ve kitaplarda yayınlanmış olan şu on iki makale oluşturmaktadır:

Türkçede İsimden Fiil Yapımı Üzerine Notlar (s.9),Türkçe Söz Diziminde Eklenme Yönündeki Yapılar Üzerine (s.25)Türkçede Edatlı (Sentaktik) İsim Çekimi (s.31)Türkçede Çekim Edatlarının Karşılaştırma ve Sınırlandırma Bağlantıları (s.39)Türkçede –lIG> -lI Ekli Niteleme Sözlerinin Edatlaşması (s.49)Türkçede dan/den Edatı (s.61)-mATI Gerundiyumu Hakkında (s.67)Türkçede –prAK Zarf-Fiili (s.77)Tatarca Kısa Dil Bilgisi (s.81)Başkurtça Kısa Dil Bilgisi (s.167)Kırım-Tatar Türkçesinde Sıfır Morfem (s.231)Kuzey Batı Türkçesinde –nI Ekli Zaman Zarfları (s.237)

Yine çeşitli dergilerde ve kitaplarda yayınlanan on dokuz makaleden oluşan ve 190 sayfayı içine alan kitabın ikinci ana bölümü olan söz varlığı ve sözlük bölümünde ise sıra ile şu makaleler yer almaktadır:

Yarlık Sözü Hakkında (s.247)Türkçede Yardım Sözü – Köken Bilgisi ve Kavram Alanları (s.253)Barış-/Barış Sözü Hakkında (s.259)Orhun Yazıtlarındaki İçik- Üzerine (s.265)Or ~ Tor ~ Çor ~ Sözleri Hakkında (s.269)Türkçede Soru ve Belirsizlik (s.273)Ortak Türkçe Söz Varlığı Denemesi (s.283)Kâşgarlı Mahmud ve Panteleymon Krestoviç Juze (Al-Jawzi Bandali Saliba) (s.301)Bugünkü Kıpçak Türkçesi Ortak Söz Varlığı Denemesi (s.309)

Page 224: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

224

Özlem Özmen

K. K. Yudahin Sözlüğüne Göre Kırgızca Söz Varlığı (s.341)Başkurtça Söz Varlığı Üzerine Notlar (s.351)Sibirya Tatarcası Söz Varlığı Üzerine Notlar (s.361)Karay Türkçesinde Eski Unsurlar (s.367)Tatar, Başkurt ve Kazak Sözlükleri (s.373)Türkçe-Rusça İlişkilerine 1552 Dönün Noktasından Bir Bakış (s.391)Tatarca-Rusça İlişkilerinde Geri Dönen Alıntılar (s.401)Türkçede Rumca ve Yunanca Alıntılar Üzerine (s.407)Fincedeki Türkçe Alıntılar (s.415)

Eserin hem dilbilgisi hem de söz varlığı ve sözlük isimli ana bölümlerindeki makalelerin her birinin sonunda, bu makalelerin daha önce nerede yayınlandıkları da künye olarak verilmiştir. Yazarın diğer makaleleri arasından seçilerek “Türkçe Yazıları” kitabına alınan yukarıdaki makaleler bile Prof. Dr. Mustafa ÖNER’ in çalışma alanının genişliği hakkında okuyuculara bir fikir vermektedir.

“Her yiğidin ayrı bir yoğurt yiyişi vardır.” derler. Yukarıda isimlerinden bahsettiğimiz makaleleri okuyanlar da hocamızın her makalesinde bir suyun akışı gibi bizi alıp götüren düşüncelerin akışını ve düzenini yani hocamızın kendine has üslubunu hemen fark edeceklerdir. Pek çok makale adeta giriş gelişme ve sonuç planı gibi numaralandırılmıştır. Giriş bölümü 0 (sıfır) ile başlar yazının ana düşüncelerini oluşturan fikirler, birer alt başlık gibi 1, 1.1, 1.2, 2, 2.1 vb. şekilde numaralandırılarak ilerlerken siz de anlatılmak istenenleri hiç zorlanmadan kolaylıkla izleyebiliyorsunuz. Hocamızın makalelerinin pek çoğunda görülen bir başka güzellik de pek çok bilginin formülleştirilmesidir. (morfolojik yol= söz+ek vb. s.9) Uzun uzun cümlelerle anlatılacak bir kavram görsel olarak daha kalıcı bir şekilde ifade edildiği için öğrenme de kolay olmaktadır. Zaten bilimsel yazıların amacı ortaya yeni bir şeyler koymak ve bunları en iyi şekilde kavratmak olduğuna göre “Türkçe Yazıları” kitabında toplanan makalelerin hepsinde bu özelliklerin fazlasıyla olduğunu söyleyebiliriz.

Kitabın ilk bölümünün ilk makalesi olan “Türkçede İsimden Fiil Yapımı Üzerine Notlar” (s.9-25) adlı makalede yukarıda bahsetmeye çalıştığımız düzeni ve üslubu görebilirsiniz. Makalenin akışının genelden özele doğru gittiğini söyleyebiliriz. Bahsedilen makalede 0 (sıfır) olarak numaralandırılan yazının giriş bölümünde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra ana dili imkânlarını genişletmenin yani “söz yapımı” nın Türkçecilik hareketinde büyük yer tuttuğundan, Türk Dil Kurumunun yayımladığı ilk kitap ve süreli yayınların araştırma konularının da bunu gösterdiğinden bahsedilip Türkçenin tarihî devirleri veya lehçeleri üzerine yazılmış pek çok gramerde söz yapımı konusunun yer aldığından, bu çalışmaların yöntemlerinin nasıl olduğundan bahsedildikten sonra, gramer yazarlarımıza eklerin üretkenliği hakkında fikir verecek tarihî ve çağdaş metinlerin gramer dizinlerinin olmamasından dolayı sözlerin veya

Page 225: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

225

Öner, Mustafa (2011), Türkçe Yazıları

eklerin kullanım sıklıklarını tespit etme imkânının eskiden olmadığı ancak bugünkü Türk dili araştırmalarının ulaştığı verimleri kullanarak hiç değilse ana hatları ile herhangi bir morfemin kullanım şeklini ve oranlarını belirleme imkânına sahip olduğumuz belirtilmektedir. 1. şeklinde numaralandırılan diğer bölümde Türkçede söz yapımının esasen üç türünden (morfolojik yol, sentaktik yol, semantik yol) kısaca bahsedip yazının konusu isimden fiil yapımı olduğu için isimden fiil yapım ekleri ve ismi fiilleştiren yardımcı fiiller ile yetinileceği belirtilmiştir. 1.1 bölümünde Türk yazı dilinin ilk örneklerinden itibaren isimden fiil yapan belli başlı ek kadrosu, 1.2 bölümünde ise ismi fiilleştiren belli başlı yardımcı fiiller verilmiş ve bir fiilin yardımcı bir fiil haline geliş aşaması adeta formülize edilip anlatılarak aslında yardımcı fiil kuruluşunda sentaktik dizimin (yardımcı unsur+asıl unsur), zamanla yerini morfolojik dizime (asıl unsur+yardımcı unsur) bıraktığı böylece hem yardımcı fiil kuruluşunun hem de isimden yapım ekiyle yapılmış fiillerin denk hale (yok bol- = yok+ad- > asıl unsur+yardımcı unsur) geldiği belirtilmiştir. Bu genel açıklamalardan sonra da makalede izlenecek yol açıklanmıştır. Gramer dizinleri yapılmış dil anıtları aynı fonksiyonu taşıyan isimden fiil yapım ekleri ile ismi fiilleştiren yardımcı fiiller metinlerde yan yana izlenmiş ve oranları tespit edilerek tarihî gelişmeye veya metinden metine değişen oranları çıkarılarak bazı sonuçlara varılmıştır. Bu çalışma için Türkçenin her dönemine ışık tutacak dizinleri yapılmış hangi eserlerin tarandığı (toplam 13 eser) belirtildikten sonra 2. bölümünde Türk dili anıtlarında isimden fiil yapımı başlığı ile sırasıyla ele alınan eserde sentaktik ve morfolojik fiil yapımı oranlarının hem toplam yüzdesi hem de tek tek her yardımcı fiil ve her ek için kullanım sıklığı sayılarla ifade edilmiştir. Sadece sayıların verilmesiyle yetinilmemiş bu oranlarla ilgili yorumlar da yapılmıştır. Örneğin Nehcü’l Feradis’te sentaktik fiil yapımının (%80) morfolojik fiil yapımına (%20) göre daha fazla olması, eserin mensur bir eser olması ve İslâmî terminolojinin büyük bir miktarda alıntı sözlerle temsil edilmesine bağlanmıştır. Her eser için benzer çalışma yapılmış ve 3. bölüm olan sonuç bölümünde de isimlerden morfolojik yolla fiil yapımının dil tarihi içinde giderek azaldığı yapımın bu şubesi yerine, ismin sentaktik yolla (yardımcı fiil kullanılarak) fiilleştirildiği belirtilmiştir. Hocamızın makalelerini okuyanları, bu makalede de olduğu gibi sonda bir ödül bekler. Hocamız araştırılması gereken konularla ilgili diğer araştırmacılara adeta bazı ipuçları fısıldar. Bu makaledeki ipucu benzer çalışmanın fiilden fiil yapımı üzerinde yapılmasının da faydalı olacağıdır. Alın size yeni bir makale konusu! Unutmadan söyleyelim daha önce belirttiğimiz gibi her makalenin sonunda bu makalenin daha önce hangi dergide yayınlandığına dair künye de verilmiştir. [Türkçede İsimden Fiil Yapımı Üzerine Notlar. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi. Cilt 3, Sayı1, (Mart 2006) Mak.7, 60-76]

Eserin ikinci bölümünde yer alan “Bugünkü Kıpçak Türkçesi Ortak

Page 226: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

226

Özlem Özmen

Söz Varlığı Denemesi” (s.309-341) adlı makalede olduğu gibi eserdeki bazı makalelerde yazar, çeşitli tablolardan da yararlanmıştır. Örneğin söz varlığı karşılaştırılması yapılırken “al-“ fiilinin, Gülistan Tercümesi, Türkiye Türkçesi, Rusça, Tatarca, Başkurtça, Karaçay-Balkarcadaki şekillerinin ne kadar örtüştüğü tablo üzerinde gösterildiği için konu çok daha net ortaya konulmuş oluyor.

Prof. Dr. Mustafa ÖNER’ in “Türkçe Yazıları” kitabının ne kadar nitelikli bir eser olduğunu görmek için kaynaklar ve kısaltmalar başlığını taşıyan bölüme şöyle bir göz gezdirmek yeterli olacaktır. 26 sayfadan oluşan bu bölümde, hepsi birbirinden değerli toplam 522 yerli ve yabancı kaynağı görebilirsiniz. Özellikle Türk dili çalışmalarına yeni başlayanlar, adını duydukları ama tam künyesini bilemedikleri alanın temel kaynaklarının künyelerine ulaşmak için bile bu esere başvurulabilirler. Kitabın toplam sayfa sayısından bile fazla olan kaynak sayısı ile “Türkçe Yazıları”, Türk dili araştırıcılarının çok istifade edeceği temel bir başvuru kitabı olacağını şimdiden gösteriyor.

Eserin son 19 sayfası ise kitaptaki eklerden özel isimlere kadar çeşitli kavramların geçtiği sayfa numaralarıyla birlikte verildiği dizin bölümüne ayrılmıştır. Dizin bölümünün de araştırmacıların oldukça istifade edeceği bir bölüm olduğunu düşünmekteyiz. Bu dizin sayesinde araştırıcılar, yazarın bu kitaba aldığı makalelerinde kendi araştırma konuları ile ilgili kavramların olup olmadığını, varsa hangi sayfalarda bulabileceklerini zahmetsizce belirleme imkânına sahip olmaktadırlar.

Daha önce başka araştırmacılar da yıllarca yazdıkları makalelerini tek çatı altında toplayan kitaplar oluşturdular. Ancak “Türkçe Yazıları”, gerek kitabın sonundaki kaynaklar ve dizin bölümlerinin varlığı gerekse her makalenin sonunda makalenin daha önceki künyesinin verilmesiyle bile diğer yayınlara göre ayrı bir yerde duracak gibi görünüyor.

Sonuç olarak belli başlı özellikleri ile tanıtmaya çalıştığımız ülkemizin en üretken bilim adamlarından olan ve çok sayıda öğrenci yetiştiren sayın hocamız Prof. Dr. Mustafa ÖNER’ in “Türkçe Yazıları” adlı eseri, yazarın uzun birikimlerinden bazılarını bir araya toplayan dolayısıyla araştırmacıların farklı zaman dilimlerinde, farklı dergi ve kitaplarda yayınlanan makalelere kolaylıkla ulaşmalarına olanak veren bir eser olmasıyla her araştırmacının kitaplığında bulunması gereken bir kaynak eser. Özellikle kitapta bulunan Tatarca Kısa Dil Bilgisi (s.81) ve Başkurtça Kısa Dil Bilgisi (s.167) isimli, aslında her biri ayrı bir kitapçık olabilecek bu makaleler, hocamızın pek çok eseri gibi Çağdaş Türk Şiveleri üzerinde çalışmayı düşünenlerin ve çalışanların sonsuz bilim yolculuğuna çıkarken yanlarından ayırmayacakları azıkları olacaktır.

Page 227: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

227

NekrolojilerNecrologies

Page 228: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara
Page 229: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

229

Louis Bazin’in Ardından(1920-2011)

Cemile Kınacı*1

Türklük bilimine büyük katkıları olan Fransız Türkolog Louis Bazin, Normandiya’nın Calvados şehrinde, 20 Aralık 1920’de dünyaya gelmiştir. Liseyi bitirene kadar klasik tarzda eğitim almış, Fransızca yanında Latince, Grekçe, Almanca ve klasik edebiyat derslerine devam etmiştir. Lise yıllarında Osmanlı ve Türk tarihi ile ilgili az da olsa bazı bilgisi olan Bazin’in Türk diliyle ilgilenmeye başlaması daha geç olmuştur. 1943’te üniversite eğitiminin ardından Fransız Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi’nde araştırma görevlisi olunca genel dilbilimi ile ilgilenmeye başlayan Louis Bazin’e, dönemin tanınmış dilcilerinden Profesör Vendryés klasik batı dillerinden bambaşka bir dil olan Türkçeyi öğrenmesini tavsiye etmiştir. Çünkü, o dönemde Doğu Dilleri kürsüsünde Türk dilinin çok kuvvetli profesörlerinden olan Jean Deny vardır ve Deny, o yıllarda Türkiye Türkçesi ile ilgili çalışmalar yapmaktadır. Deny, Bazin’i çok iyi karşılayınca Bazin onun yanında üç yıl okur ve Yaşayan Doğu Dilleri Fakültesi’nden Türkçe üzerine diploma alır.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda, 1945 yılında Fransız hükümeti Bazin’i,

* Arş. Gör. Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, Ankara, [email protected]

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 229-234 ss.

Page 230: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

230

Cemile Kınacı

Türkçesini ilerletmesi için Ankara’ya gönderir. Bazin ve ailesi üç buçuk yıl Ankara’da yaşarlar. O dönemde Ankara, her ne kadar büyük ve gelişmiş bir şehir olmamasına rağmen devrinin büyük dilci, edebiyatçı ve tarihçilerinin bir kısmına ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Millî Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu gibi devlet kurumlarında da devrin önde gelen ve alanında uzman olan kişiler çalışmaktadır. Louis Bazin Ankara’daki bu ortamdan faydalanmış ve Ankara’da olduğu dönemi çok verimli geçirmiştir. Yazar Nurullah Ataç, şair Orhan Veli ve edebiyat tarihçisi Mehmet Fuat Köprülü ile yakın ilişkiler kurmuş, onların deneyimlerinden istifade etmiştir.

1948 yılının sonlarında Türkiye’den ayrılan Louis Bazin, 1949 yılında hocası Jean Deny’nin emekliliğinin ardından Doğu Dilleri Enstitüsüne profesör olmuş ve orada kırk yıl Türkçe dersleri okutmuştur. 1950’den itibaren uzun bir süre Sorbonne Üniversitesinde Türk dili tarihi ve Türk lehçeleri hakkında dersler vermiştir. Bütün hayatı boyunca Türklük bilimine hizmet eden Bazin, Türk dilinin derinliklerine inebilmek için Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Kırgız Türkçesi gibi Türk lehçelerini ve bunun yanında Moğolcayı da öğrenmiştir.

Türkler ve Türklük üzerine pek çok eser yazan ünlü Türkolog Louis Bazin 2 Mart 2011 tarihinde vefat eder. Onun ardında bıraktığı eserlerden en önemlisi Introduction à l’étude pratique de la langue turque (1987) (Türk Dili Araştırmalarına Giriş) adlı eseridir. Bazin’in Fransızlara Türkçe’yi öğretmek amacıyla yazdığı bu kitap Fransa’da halen Türkoloji meraklılarının başucu kitabı durumundadır.

Bazin’in diğer bir çalışması Les Qalendriers Turcs Anciens et Mediveaux (1974) (Eski ve Orta Çağlarda Türklerin Takvimleri) adlı eseridir. Eserde Türklerin takvimleri konusundaki bilgiler bir araya getirilmiş ve bir araya gelen malzeme Bazin tarafından değerlendirilmiştir. Bazin’in bu eseri alandaki boşluğu dolduran önemli bir çalışmadır. Eser on iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm «Tarih öncesi: Lengüistiğe ait veriler» (La prehistoire: données linguistiques) başlığını taşımaktadır. «Yukarı Yenisey’deki Türkçe konuşan boyların arkaik takvim tespiti» (Les comput archaique des turcophanes du Haut-İénisséi) başlıklı ikinci bölümde Yenisey nehri etrafındaki taşlar ve bu taşlar üzerindeki çalışmalar anlatılmaktadır. «On iki hayvanlı takvim ve Türkler (Tukyu)» (Les Turc (T’ou-kiue) et le Calendrier des Douze Animaux) adlı üçüncü bölümde 12 hayvanlı Türk takvimi ve bu takvimde yer alan hayvan isimleri açıklanmıştır. Eski Türklerde tarih belirtme sisteminin de incelendiği bu bölüm Kül Tigin ile Bilge Kağan’ın ölümüyle, abidelerin dikilme tarihleri üzerinde de bilgiler verir. Dördüncü bölüm «Moğolistan Uygurlarında 12 hayvanlı takvim» (Le Calendrier des Douze Animaux chez les Uygurs de Mongolie) başlığını taşımakta olup 744-850 tarihleri arasındaki Ötüken Uygurlarına ait metinler işlenmektedir. Beşinci

Page 231: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

231

Louis Bazin’in Ardından

böıüm, «Sonraki Uygurlarda takvim ilmi» (La science des calendriers chez les Uygur postérieurs) altıncı bölüm «Türk takvimlerinin ilk islami tanzimleri» (le premieres recensions islamiques des calendriers turcs), yedinci bölüm «Uygur-Mogul takvimi ve onun yayılımı» (Le calendrier uyguro-mongol et son extension), sekizinci bölüm «Nasturi Türklerin çifte takvimi» (Le double calendrier des Turcs Nestoriens), dokuzuncu bölüm «Kumanların takvimi» (Le calendrier de Comans), onuncu bölüm «Bulgarlardan (takvime ait) kronolojik izler» (Vestiges chronologique des Bulgar), on birinci bölüm «Pléiades takvimin kalıntıları» (Survivances d’un calendrier des Pléiades), on ikinci bölüm «Halka ait takvimlerin öğretilmesi» (Enseignement des calendriers populaires) başlıklarını taşımaktadır. Bazin’in 1974 yılında yayımlanan bu eseri henüz Türkiye Türkçesine tercüme edilmemiştir. Eserin Türkiye Türkçesine tercüme edilmesi şüphesiz eserden daha çok kişinin faydalanmasını sağlayacaktır.

Bazin’in Les Turcs Des Mots, Des Hommes (Türkler, Sözcükler, İnsanlar) adlı eseri Pudapeşte’de 1994 yılında yayımlanmıştır. James Hamilton’un önsözü ile başlayan ve yedi bölümden oluşan eserde Louis Bazin’in Türk dili ile ilgili yazdığı pek çok makale yer almaktadır. Fragments et İnscriptions (Yazıtlar ve Parçalar) başlığını taşıyan ilk bölüm Moğolistan ve Yenisey’deki bazı yazıtlarla ilgili makalelerden oluşmaktadır. İkinci bölüm Structures Linguistiques (Dilsel Yapılar) adını taşımakta olup burada eski Türkçenin vokalleri ve konsonantları hakkında yazılan makaleler ile Türkçe fiiller üzerine yazılan makaleler yer almaktadır. Üçüncü bölüme Études Lexicales (Sözcüksel İncelemeler) başlığı konmuş ve bazı Türkçe kelimelerin kullanımları ile etimolojileri üzerine düşüncelere yer verilmiştir. Des Hommes, Des Titres (İnsanlar ve Unvanlar) başlıklı dördüncü bölümde Oğuz, Türk, Korkut, Kül Tigin isimleri ve ataman, çavuş gibi unvanlar ile ilgili Bazin’in fikirlerini dile getirdiği makaleler yer almaktadır. Beşinci bölüm Vocabulaire Animalier (Hayvanlarla İlgili Kelimeler) adını taşımakta ve bu bölümde Moğol ve Türklerde keçi, yak, ayı kelimeleri üzerine yazılan makaleler bulunmaktadır. Dans le Temps et Dans L’espace. Astrologie et Mesure du Temps (Zamanda ve Mekanda. Zamanın Ölçüsü ve Astroloji) başlıklı altıncı bölümde Türklerde zaman kavramı, on iki hayvanlı Türk takvimi gibi konularda yazılan makaleler yer alıyor. Yedinci bölüm Moments de la vie d’une Langue (Bir Dilin Hayatının Dönemleri) adını taşımakta. Türkçenin değişik dönemleri ile ilgili Kaşgarlı’nın Divanı, Şemseddin Sami’nin Kamus’u, Türkiye’deki dil reformu gibi konularla ilgili makaleler bu bölümde yer almakta. Eserin Türkiye Türkçesine çevirisi henüz yapılmamıştır.

Bazin’in bir diğer eseri Les systèmes chronologiques dans le monde turc ancien (1991, Budapest: Akadémiai Kiado) adını taşımaktadır. Bu eser, 2011 yılında Eski Türk Dünyasında Kronoloji Yöntemleri adıyla Vedat Köken tarafından Türkiye Türkçesine tercüme edilmiş ve Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanmıştır.

Page 232: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

232

Cemile Kınacı

Eserde Çin’den Balkanlara kadar uzanan coğrafyada, VI. yüzyıldan XIV. yüzyıl sonlarına kadarki ilk ve orta dönemde, Türkçe konuşan halkların kullandıkları tarih saptama yöntemleri ve değişik takvimlerle ilgili çeşitli yöntemler üzerinde durulmuş, bunların özgün yönlerine dikkat çekilerek anlatılmıştır. Eser on iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, Prehistorya: Dil Bilimi Verileri başlığını taşımakta olup, Bu bölümde Türkçe konuşan halkların tarih saptama yöntemleri ve takvimleri konusunda VI. yüzyıldan itibaren takip edebildiğimiz dil bilimi verileri değerlendirilmektedir. Eski Türkçe, Orta Türkçe, Modern Türkçe ve Bulgar-Çuvaş Grubu şeklinde yapılan sınıflandırmaya göre “gün”, “kamer ayı”, “ilkbahar”, “yaz”, “sonbahar”, “kış”, “yaş yılı”, ve “takvim yılı” gibi kavramlar metinlerdeki kullanımlarına göre incelenmektedir. İkinci bölüm, Yukarı Yenisey’deki Türkçe Konuşanların Arkaik Tarih Saptama Yöntemleri adlı bölümdür. Türkçe konuşan halklar arasında, tarih saptama ve kronoloji ögeleri içeren en eski yazılı belgeleri bırakanlar, Yukarı Yenisey havzasındakiler olup, bunların hemen hemen hepsi de mezar yazıtı niteliğindeki runik harflerle taşa kazınmış yazıtlardır. Bu bölümde Yukarı Yenisey yazıtlarında verilen bilgilerden hareketle tarih saptamaları yapılmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölüm, Türkler (Tu-Kiyü’ler) ve On İki Hayvanlı Takvim başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Türklerin kullandıkları on iki hayvanlı takvimin kökenleri konusunda düşünceler ortaya koyulmuştur. Bazin, on iki hayvanlı takvimin kökeninin Çinlilere mi, yoksa Türklere mi ait olduğuyla ilgili sorular yöneltmiş ve eldeki verilerden hareketle takvimin kökenini saptamaya çalışmıştır. Dördüncü bölüm, Moğolistan’daki Uygurlar’ın Kullandıkları On İki Hayvanlı Takvim başlığını taşımaktadır. Beşinci bölüm, Sonraki Uygurlarda Takvim Bilimi adlı bölümdür. Türk Takvimleriyle İlgili İlk İslam Yayınları başlıklı altıncı bölümde Birunî ve Kaşgarlı tarafından, Türklerin kullandığı takvimlerle ilgili verdikleri bilgiler değerlendirilmiş ve İslamiyeti kabul eden Türkler arasında on iki hayvanlı takvimin önemini yitirdiği sonucuna varılmıştır. Yedinci bölüm, Uygur-Moğol Takvimi ve Uzantıları başlığını taşımakta olup, Moğolların kendi takvimlerini zorla kabul ettirdiklerine değinilmektedir. On İki Hayvanlı eski Türk takviminin Moğolcaya uyarlanmış şekli olan bu takvim Moğol İmparatorluğunun ister kentlerinde ister göçebe bölgelerinde yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Nesturi Türklerdeki Çifte Takvim başlıklı sekizinci bölümde kronolojik sistemler açısından ilginç olmasına rağmen Türkologların ihmal ettikleri Çu bölgesi mezar taşı yazıtları incelenmiştir. Çu bölgesi Nesturi mezar taşı yazıtları, Nesturi Türklerin 13. yüzyılda ve 14. yüzyılın ilk yarısında Kilise Takvimi’nden yararlanış biçimleri ile bu takvimi On İki Hayvanlı Takvimle nasıl bağdaştırdıklarına ilişkin bilgiler verir. Ayrıca bu metinler, Orta Asya’daki Türkçe konuşan toplulukların hangi dinden olurlarsa olsunlar Çin-Türk Hayvan Çevrimini ne kadar derin bir şekilde özümsediklerini göstermesi açısından da önem taşımaktadır. Dokuzuncu bölüm Kumanların Takvimi başlığını taşıyor. Bazin burada, Codex Cumanicus

Page 233: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

233

Louis Bazin’in Ardından

adlı eserdeki zamanla ilgili kavramları, Kumanların kronolojik yöntemlerini ve takvimlerini değerlendirmiştir. Onuncu bölümün başlığı Bulgarların Kronolojik Kalıntıları olup Bulgarların kronolojileri, Eski bir Rus kroniğinin içine sıkıştırılmış, 14 satırlık “Bulgar Prenslerinin Listesi” adıyla bilinen ünlü bir metne ve Bulgar Hükümdarı Omurtag’ın 822 yılında, bugünkü Preslav kenti yakınlarındaki sarayının yapılışını anlatan “Çatalar Yazıtı”na dayanarak ortaya koymaya çalışılmıştır. Bazin, Bulgarlar’ın kendi hanedanlık geleneklerinde 7. yüzyıldan itibaren kullandıkları On İki Hayvanlı Takvim’in onlara, Çin’e komşu Türk-Moğol dünyasının doğusundan, Avrupa Avarları tarafından getirilmiş olabileceği sonucuna varmıştır. Eserin on birinci bölümü Ülker Yıldız Kümelerine Dayalı Takvim Kalıntıları adını taşımaktadır. Eski Türk yazıtları arasında hem içeriği hem de biçimi açısından son derece özgün olan iki yazıtla ilgili değerlendirmeler bu bölümde yer almıştır. Bu yazıtlar Baykal Gölü’nün ortasındaki, Olhon adasının güneydoğusunda, bugün Moğol-Buryat halkının yaşadığı bölgede bulunmuş yazıtlardır. Olhon yazıtı, Türk halk takvimlerinden biri hakkında çok değerli bilgiler içermektedir. Bu takvimde, Ülker yıldız kümelerinin gözlemlenmesi sayesinde, kamer aylarının, mevsimlerle ilişkili Güneş yılı içindeki dağılımı sorunu basit ve etkili bir şekilde çözümlenmiştir. Bazin bu bölümde, Türk-Moğol dünyasının halk takvimlerindeki eğilimin, Ay-Güneş yılını, önce, Ay ve Ülker’in kavuşumlarını izleyerek belirlemek; yılın başlangıcını da, Ülker ve Güneş’in karşı konumlara geldiği ya da kavuştuğu zamanlara göre saptamak olduğu sonucuna varmıştır. Eserin on ikinci bölüm başlığı Halk Takvimlerinin Öğrettikleri’dir. Bu bölümde çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türkçe konuşan halkların yalnızca yaşam biçimlerine ve kültürlerine değil, çok farklı iklim koşullarına da bağlı olan çeşitliliklerinin takvim yöntemlerine de yansıdığına değinilmiştir. Bazin, Türkçe konuşan halklarda kullanılan On İki Hayvanlı Takvim, Dört Mevsim Takvimi ve Ürker takvimi gibi takvimlerin dışında, kullanılan başka halk takvimlerinin olup olmadığının sorulması gerektiğini düşünmüştür. Ancak çok geniş bir alana yayılmış Türklerin kullandıkları halk takvimleriyle ilgili tam ve karşılaştırmalı bilimsel bir incelemenin ayrı bir çalışma konusu olduğunu dile getirerek bu tür takvimlerden yalnızca geniş ve farklı bir kullanım gösteren birkaçına değinmiştir. Türkçe konuşan çevrelerin tümünde kullanılmış olan halk takvimlerinin, çeşitliliklerine rağmen, ortak yönü Ay-Güneş tanımlarıyla ilişkili oluşudur; ay kavramı genel olarak Ay’ın, yıl kavramı ise Güneş’in hareketlerine bağlıdır. Louis Bazin’in bu eseri Sonuçlar ve Dizinler bölümleriyle ile sona ermektedir.

Bazin’in diğer çalışmaları: Le Livre de Dédé Korkut, récit de la geste Oghuz (1998, with Altan

Gölkap) (Dede Korkut Destanı), Gallimard Publishing. Bazin Türk lehçelerinden Fransızcaya tercümeler de yapmıştır. Bunlardan

bazıları Azerbaycan Türkçesinden tercüme ettiği Mirza Fethali Ahundzade’nin

Page 234: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

234

Cemile Kınacı

komedyaları ve Kırgız Türkçesinden Pertev Naili Boratav ile birlikte tercüme ettiği Er-Töshtük’tür (1989).

Louis Bazin, şüphesiz yazdığı eserlerle Türklük bilimine büyük katkılar sağlamıştır. Ölümünün ardından da geride bıraktığı bu eserlerle anılmaya devam edecektir. En kısa zamanda Bazin’in Türkiye Türkçesine henüz çevrilmemiş eserlerinin Türkiye Türkçesine kazandırılarak, daha çok araştırmacıya ve Türklük bilimi meraklılarına sunulması dileğiyle… Ruhu şad olsun.

KaynaklarBAZİN, Louis, (1978), İntroduction a l’étude Pratique de la Langue Turque, Librairie

d’Amerique et d’Orient, Paris. BAZİN, Louis, (1994), Les Turcs des mots des hommes, Etudes réunies par Michéle Nicholas

et Gilles Veinstein, Budapest: Akadémiai Kiado. BAZİN, Louis, (2011), Eski Türk Dünyasında Kronoloji Yöntemleri, çev. Vedat KÖKEN,

Ankara, TDK Yayınları. SERTKAYA, Osman Fikri, Tahlil ve Tenkidler: Louis Bazin, Les Calendriers Turcs Anciens

et Mediveaux (Eski ve Orta Çağlarda Türklerin Takvimleri), [baskı yılı: 1980], 1977-1979, C: 19, s. 335-344.

http://www.turkishlanguage.org/intervtr.htm (son erişim tarihi 03.04.12)

Page 235: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

..........

235

Boris İsakoviç Tatarintsev, (1939-2011)

İlker Tosun*1

Tuva Türkçesi ile ilgili son derece kıymetli sözlük çalışmaları ile tanınan Boris İsakoviç Tatarintsev, 72 yaşında vefat etti.

4 Ekim 1939 yılında Kazakistan’ın “Petropavlosk” olarak da bilinen “Kızılyar” şehrinde doğan Tatarintsev, yüksek öğrenimini 1963’te Novosibirsk Devlet Üniversitesinde, Eğitim Fakültesinin Tarih ve Filoloji Bölümünde tamamladı. 1964 yılında yine aynı üniversitede Bilimler Akademisinin Sibirya bölümüne bağlı Tarih-Filoloji-Felsefe Enstitüsünde asistan olarak görev yaptı. B. İ. Tatarintsev, kendisi de başta Saha Türkçesi olmak üzere Sibirya grubu Türk lehçeleri üzerine araştırmaları olan Prof. Dr. Elizaveta İvanovna Ubryatova’nın öğrencisi oldu. Bu dönemde uzmanlık alanı olarak Tuva Türkçesini seçen Boris İsakoviç, hocası Prof. Dr. Ubryatova’nın rehberliğinde bilhassa Tuva Türkçesinin söz varlığı üzerinde çalıştı.

1968 yılında “Vliyaniye Leksiki Ruskogo i Mongol’skogo Yazıkov Na

* Okt. Dr. Trakya Üniversitesi, Araştırma Enstitüsü, Edirne,

Dil Araştırmaları Sayı: 10 Bahar 2012, 235-237 ss.

Boris İsakoviç Tatarintsev’in Ardından

Page 236: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

236

İlker Tosun

Razvitiye Leksiçeskoy Sistemı Sovremennogo Tuvinskogo Literaturnogo Yazıka” (Rus ve Moğol Dillerinin Söz Varlığının Çağdaş Tuva Yazı Dili Söz Varlığının Gelişimine Etkisi) adlı doktora tezini tamamlayan Boris İsakoviç Tatarintsev, Tuva’da daha önce “Tıvanır Dıl, Literatura bolgaş Töögünür Ertem-Şiinçilel İnstitudu” (Tuva Dil, Edebiyat ve Tarihini Araştırma Enstitüsü) adıyla faaliyet gösteren, günümüzde ise “Tıvanır Gumanitarlıg Şiinçilelder İnstitudu” (Tuva Sosyal Bilimler Enstitüsü) adını alan araştırma enstitüsünde çalışmaya başladı. Tatarintsev, enstitüde görev yaptığı yıllarda özellikle Tuva Türkçesinin söz varlığı ve komşu dillerle olan ilişkileri üzerine odaklanırken, bu konularla ilgili olarak “Russkiye Leksiçeskiye Zaimstvovaniya v Sovremennom Tuvinskom Yazıke” (Modern Tuvacada Rusça Ödünç Sözcükler), “Mongol’skoe Yazıkovoe Vliyaniye Na Tuvinskuyu Leksiku” (Moğolcanın Tuvacanın Söz Varlığına Etkisi), “Smıslovıye Svyazi i Otnoşeniya Slov v Tuvinskom Yazıke” (Tuva Türkçesinde Anlam İlişkileri) gibi eserler kaleme aldı.

B. İ. Tatarintsev, enstitü bünyesinde bir taraftan kendi eserlerini yayımlarken, bir taraftan da kurumda hazırlanan diğer dil çalışmalarına da redaktör olarak katıldı. 1970-1990 yılları arasında yoğunlaşan bu çalışmalar arasında “Tuvinsko-Mongol’sko-Russkiy Razgovornik (1972)” (Tuvaca-Moğolca-Rusça Konuşma Kılavuzu”, “Tuvinsko-Russkiy Frazeologiçeskiy Slovar (1973)” (Tuvaca-Rusça Deyimler Sözlüğü), “Russko-Tuvinskogo Slovarya Obşçestvenno-Politiçeskih Terminov (1979)” (Rusça-Tuvaca Sosyo-Politik Terimleri Sözlüğü), “Russko-Tuvinskogo Slovar (1980)” (Rusça-Tuvaca Sözlük) gibi Tuva Türkçesi açısından temel sayılabilecek eserler yer almaktadır.

Tatarintsev’in Türklük bilimi açısından en büyük hizmetlerinden birisi de Tuva Türkçesinin ilk tek dilli sözlüğü olan ‘Tolkovıy Slovar’ Tuvinskogo Yazıka’nın (Tuva Dıldır Tayılbırlıg Slovarı / Tuvacanın Açıklamalı Sözlüğü) hazırlanması için ilk somut adımı atmasıdır. Tuva Türkçesinin bir yazı dili oluşu sürecinde Rusça-Tuvaca, Tuvaca-Rusça, Tuvaca-Moğolca ve Tuvaca-İngilizce (daha sonradan bu sözlüklere Tuvaca-Türkiye Türkçesi Sözlüğü de eklenmiştir) gibi iki dilli sözlükleri ortaya konmuş, ancak Tuvaca-Tuvaca bir sözlüğü hazırlanmamıştı. İlk defa 1943 yılında planlanan ancak bir türlü gerçekleştirilemeyen tek dilli sözlük projesi için Boris İsakoviç’in 1981 yılında yayımladığı “Tıva Dıldır Tayılbırlıg Slovarınga Material Çıır Talazı-bile İnstruktsiya” (Tuva Dilinin Açıklamalı Sözlüğüne Malzeme Toplanması Hakkında Kılavuz) adlı çerçeve program, bir milat teşkil etmektedir. Bu kılavuzdan sonra B. İ. Tatarintsev, K. A. Biçeldey, Ç. M. Dorju, M. B. Martan-ool, D. A. Monguş, Y. Ş. Hertek gibi dilciler ile birlikte bu sözlük için ikinci kılavuz olan ‘Tıva Dıldır Tayılbırlıg Slovarın Turguzarınır İnstruktsiyazı’nı (Tıva Dilinin İzahlı Sözlüğünün Hazırlanması İçin Kılavuz) yayımlanmış, sözlükteki madde başları, bu madde başlarının açıklamaları ve örnekleri

Page 237: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

237

Boris İsakoviç Tatarintsev’in Ardından

kartotekse yazılmaya başlanmıştır. Boris İsakoviç’in somutlaştırdığı bu çalışma nihayet sonuçlarını vermiş, sözlüğün ilk cildi 2003, ikinci cildi ise 2011 yılında yayımlanmıştır.

Merhum Türkolog Tatarintsev’in en bilinen eseri, kuşkusuz ‘Etimologiçeskiy Slovar’ Tuvinskogo Yazıka’dır. Boris İsakoviç Tatarintsev’in tamamlamaya ömrünün vefa etmediği bu eser ilki 2000, ikincisi 2002, üçüncüsü 2004 ve sonuncusu 2008 yılında yayımlanan dört ciltten oluşmaktadır. İlk dört ciltte 3658 sözcük madde başı olarak değerlendirilmiş, bu sözcüklerin kökenleri gerek Türk dilin tarihi ve çağdaş lehçeleri ile gerek Moğolca gibi Tuva Türkçesinin üzerinde büyük etkisi olan komşu dillerle kıyaslanarak araştırılmıştır. Hacim bakımından sahasının en büyük eserlerinden bir olan bu etimolojik sözlük, Tuva Türkçesi ve diğer dillerin arasındaki ortak söz varlığını, Tuva Türkçesinin ağızlarında yaşayan sözleri göstermesi açısından son derece kıymetli bir çalışmadır.

Ömrünün büyük bir kısmını kendi doğum yerinden uzakta, Tuva’da ve Tuva Türkçesine adayarak geçiren Boris İsakoviç Tatarintsev, Tuva Devlet Üniversitesinde ders vermiş, bu süre zarfında pek çok asistan yetiştirmiştir. Hazırladığı etimolojik sözlüğün başarısı üzerine 2007 yılında Tuva Cumhuriyeti Başkanlık Ödülüne layık görülen bilim adamı, iki yıl sonra “profesör” unvanı almaya hak kazanmıştır. 25 Ocak 2011 tarihinde uzun süredir tedavi gördüğü rahatsızlığının ardından geçirdiği kalp krizi nedeniyle vefat eden büyük Türkolog Boris İsakoviç Tatarintsev, kırk yıldan fazla bir süredir hizmet verdiği Tıvanır Gumanitarlıg Şiinçilelder İnstitudu’nda yapılan törenin ardından toprağa verildi. Gerek Tuva Türkçesi gibi Türk dili için büyük önem arz eden bir saha üzerine verdiği çalışmalar, gerek yetiştirdiği bilim adamları nedeniyle Türk kültürü ve dili için büyük emekleri olan Boris İsakoviç Tatarintsev’in vefatı Türklük bilimi için çok büyük bir kayıptır.

Page 238: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

238

Page 239: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

239

Yayın İlkeleri

Dil AraştırmalarıUluslararası Hakemli Dergi

Yayın İlkeleriDil Araştırmaları dergisi, uluslararası hakemli bir dergidir. Bahar ve Güz

olmak üzere yılda iki kez yayımlanır. Dört sayıda bir dizin oluşturulur. Dergi, Yayın Kurulu tarafından belirlenen yurt içi ve yurt dışındaki kütüphanelere, uluslararası indeks kurumlarına, abonelere ve ilgililere gönderilir.

Amaç: Dil Araştırmaları dergisinin amacı, genel Türk dili, genel dil bilimi, tarihî ve çağdaş Türk lehçeleri alanlarındaki özgün çalışmalara bir ortam hazırlamak ve bu yolla söz konusu alanlardaki araştırmaları ilgili kamu oyuna duyurmaktır.

Konu: Dil Araştırmaları dergisi, tarihî ve çağdaş Türk lehçeleriyle genel dil bilimi konularını ele alan özgün araştırmalara yer verir.

İçerik: Araştırmaya dayalı, alanında bir boşluğu dolduracak ve daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış özgün yazılar ile bilimsel toplantılarda sunulmuş bildiriler (bu durum açık bir şekilde belirtilmek şartıyla), alanın gelişimine katkı sağlayacak tanıtım ve eleştiri yazıları Dil Araştırmaları dergisinde yayımlanır.

Yazıların Değerlendirilmesi: Dil Araştırmaları dergisine gönderilen yazılar, Yayın Kurulu tarafından derginin yayın ilkelerine uygunluk bakımından değerlendirilir. Yayın Kurulunun uygun bulduğu yazılar, alanında çalışmalarıyla kabul görmüş iki hakeme gönderilir. İki hakemden olumlu rapor alan yazılar yayımlanır. Hakem raporlarından biri olumlu diğeri olumsuz ise, yazı üçüncü bir hakeme gönderilir. Hakemlere yazar adı gönderilmez ve hakemlerin isimleri gizli tutulur. Gelen raporlar beş yıl süreyle saklanır.

Yazarlar hakemlerin eleştiri, öneri ve düzeltme taleplerini dikkate alırlar; katılmadıkları hususlar varsa, gerekçeleriyle birlikte itiraz etme hakkına sahiptirler. Dil Araştırmaları dergisine kabul edilmeyen yazılar istek hâlinde yazarlarına iade edilir.

Yayın Dili: Dil Araştırmaları dergisinin yayın dili Türkiye Türkçesidir. Ancak her sayıda Yayın Kurulunun kararıyla diğer Türk lehçelerinde de yazı yayımlanabilir.

Yazım Kuralları1. Başlık: 14 punto, koyu, küçük harflerle yazılmalıdır.2. Yazar Adı: Başlığın altında sağ tarafta, soyadı küçük harflerle, koyu

yazılmalı; unvan, görev yapılan kurum ve e-posta adresi italik olarak bir yıldız

Page 240: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

240

Yayın İlkeleri

işareti ile soyadına dipnot düşülerek ilk sayfanın altında verilmelidir.3. Özet: Yazının başında, Türkçe ve İngilizce özet (en fazla yüz kelime)

mutlaka bulunmalıdır. Özet içinde kaynak, şekil, çizelge vb. bulunmamalıdır. Özetin hemen altında en fazla on kelimelik anahtar kelimeler yer almalıdır. Özet ve anahtar kelimeler Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanmalıdır.

4. Makale Metni: Yazılar, A4 boyutundaki kâğıtlara, MS Word programında Times New Roman yazı karakteriyle, 11 punto, tek satır aralığıyla, sayfa kenarlarında 3’er cm. boşluk bırakılarak ve sayfalar numaralandırılarak yazılmalıdır. Gönderilen yazılar, 10 000 kelimeyi geçmemelidir. Metinde geçen örnekler eğik harflerle, anlamlar tırnak içinde ve düz olmalıdır. Yazılarda Türk Dil Kurumunun yazım kuralları geçerlidir. Yazar özel bir font kullandıysa, yazıyla ile birlikte bu fontları da göndermelidir. Ayrıca yazıda kullanılan resim, şekil vb. için numaralar verilmelidir.

5. Kaynak gösterme ve alıntılar: Metin içinde atıflar ad ve tarih ve/veya sayfa olarak parantez içinde (Hacıeminoğlu 1991), (Hacıeminoğlu 1991: 30) şeklinde gösterilmelidir. Üç satırdan az alıntılar satır arasında ve tırnak içinde; üç satırdan uzun alıntılar ise satırın sağından ve solundan birer santimetre içeride, blok hâlinde, 9 puntoyla, tek satır aralığıyla verilmelidir. Atıfta bulunulan tezlerin hangi üniversitede, hangi akademik derece için ve hangi tarihte yapıldığı belirtilmelidir.

Dipnotlar sayfa altında numaralandırılarak verilmeli ve sadece açıklamalar için kullanılmalıdır.

6. Kaynaklar: Kaynaklar, metnin sonunda, yazarların soyadına göre alfabetik olarak, 9 punto, tek satır aralığıyla ve aşağıdaki biçimde yazılmalıdır. Eser adları yatık, makale adları tırnak içinde ve diğer bilgiler örneklerdeki gibi verilmelidir. Bir yazarın birden fazla yayını olması durumunda, kaynaklar yayımlanış tarihine göre sıralanmalı; bir yazara ait aynı yılda basılmış yayınlar ise 2008a, 2008b şeklinde olmalıdır.

CLAUSON, Sir Gerard (2005), “Altayca Teorisinin Leksikoistatistiksel Bir Değerlendirmesi” (Çev. İsmail ULUTAŞ) Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi V/2, Kış, Bornova, İzmir, s. 311-324.

ECKMANN, Janos (1988), Çağatayca El Kitabı (çev. Günay KARAAĞAÇ), İÜEF Yayınları, İstanbul.

ERCİLASUN, Ahmet B. (2007), “Türkçenin En Eski Komşuları” Makaleler (Haz. Ekrem ARIKOĞLU), Akçağ Yayınları, Ankara, s. 41-62.

KARAHAN, Leyla (1997), “Fiil-Tamlayıcı İlişkisi Üzerine”, Türk Dili, S. 549 (Eylül), Ankara, s. 209-213.

KORKMAZ, Zeynep (2003), Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Ankara, TDK Yayınları.

Yazıların GönderilmesiBelirtilen ilkelere uygun olarak hazırlanmış yazılar, internet veya yazışma

adresimize gönderilmelidir. Yazarlara raporlar doğrultusunda geliştirilmek veya

Page 241: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

241

Yayın İlkeleri

düzeltilmek üzere gönderilen yazılar, gerekli düzenlemeler yapılarak en geç bir ay içinde tekrar dergiye ulaştırılmalıdır. Yazı işleri, esasa yönelik olmayan küçük düzeltmeler yapabilir.

Yukarıdaki kurallara uymayan makaleler yayımlanmaz. Yayımlanan makalelerin fikrî ve ilmî, çevirilerin ise hukukî sorumluluğu yazarlarına / çevirmenlerine aittir.

Yazışma adresi Prof. Dr. Ekrem ArıkoğluGazi ÜniversitesiFen Edebiyat FakültesiÇağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 06500-Teknikokullar/ Ankara/ TÜRKİYETel: 0 312 202 14 [email protected]

Page 242: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

242

Editorial Principles

Dil Araştırmaları International Refereed Journal

Editorial PrinciplesDil Araştırmaları is an international refereed journal and it is published twice

a year as spring and fall seasons. An index is prepared and published at the end of each fourth issue. Each issue is forwarded to national/ international libraries and international indexing institutions determined by editorial board and to subscribers.

Aim: Dil Araştırmaları is published to bring forth original studies in the fields of Turkish Language, linguistics, historical and modern Turkish Dialects and to inform the public opinion about these studies.

Topic: Articles related to historical and modern Turkish Dialects and linguistics are published in Dil Araştırmaları

Content: Articles forwarded for publication must be original, contributing to knowledge and scientific information in related fields or bringing forth new views and perspectives. Articles shouldn’t have been previously published or accepted to be published elsewhere. Papers presented at conferences may be accepted (provided that it is clearly stated). Articles introducing works and critiques can also be published in Dil Araştırmaları.

Evaluation of Articles: Articles forwarded to Dil Araştırmaları are first reviewed by the editorial board in terms of journal’s publishing principles. Those regarded as acceptable are initially sent to two referees who are well-known for their studies in the fields. Articles are published if the referees sent affirmative reports. If one of the reports is affirmative and the other is negative, it is forwarded to a third referee. Names of the authors are not sent to the referees. Names of the referees are also kept secret. The reports are kept for five years.

The authors are expected to consider the criticism, suggestions and corrections proposed by the referees. If the authors disagree, they are entitled to express their views with justifications. Articles which are not accepted for publication can be returned to their authors if requested.

The Language of Publication: The publication language of Dil Araştımaları is Turkish. Articles in other Turkish dialects may be published upon the decision of the Editorial Board in each issue.

Writing Rules1. Title: The title should be written in bold, with 14 type size.

Page 243: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

243

Editorial Principles

2. Name of the Author: It should be written with the surname in small letters and bold, under the title and on the right side. Academic position, institution and e-mail address should be written in italics with an asterisk as a footnote to the surname at the bottom of the first page.

3. Abstract: The article should include an abstract in Turkish and English (in maximum 100 words) at the beginning of the text. There should be no reference to sources used, figures and charts etc. There should be key words, maximum ten words, under the abstract. Abstracts and key words should be written in Turkish and English.

4. Main Text: The article should be written in MS word program in Times New Roman, 11 type size and 1 line on A4 format papers. There should be 3 cm space on the margins and pages should be numbered. Articles should not exceed 10000 words. The examples should be in italic, their equivalents in Turkish should be in quotation marks and not in italic. The articles must confirm to the writing rules of The Turkish Language Association. If the author had used a special font type, he should forward it with the article. Besides, the pictures and figures etc. in the article should be numbered.

5. Indicating Sources and Citations: References within the text should be given with name and date and/or page in parentheses as follows: (Hacıeminoğlu 1991), (Hacıeminoğlu 1991: 30). Citations less than 3 lines should be typed between lines and in quotation marks; citations more than 3 lines should be typed with indent of 1 cm in block, 9 type size and with 1 line space. At which university, for which academic position and when the cited dissertations are prepared should be stated.

Footnotes should be numbered at the bottom of the page, and be used only for explanations.

6. References: References should be typed at the end of the text in alphabetical order of the authors’ surnames, with 9 type size and 1 line space as follows. The names of the works should be in italic, the names of the articles should be in quotation marks and other information should be as in the examples. If there are more than one source by the same author, then they will be listed according to their publication date; sources of the same author published in the same year will be shown as 2008a, 2008b.

CLAUSON, Sir Gerard (2005), “Altayca Teorisinin Leksikoistatistiksel Bir Değerlendirmesi” (Çev. İsmail ULUTAŞ) Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi V/2, Kış, Bornova, İzmir, s. 311-324.

ECKMANN, Janos (1988), Çağatayca El Kitabı (çev. Günay KARAAĞAÇ), İÜEF Yayınları, İstanbul.

ERCİLASUN, Ahmet B. (2007), “Türkçenin En Eski Komşuları” Makaleler (Haz. Ekrem ARIKOĞLU), Akçağ Yayınları, Ankara, s. 41-62.

KARAHAN, Leyla (1997), “Fiil-Tamlayıcı İlişkisi Üzerine”, Türk Dili, S. 549 (Eylül), Ankara, s. 209-213.

Page 244: Sayı: 10 Bahar 2012 - dilarastirmalari.com Sayi_Bahar_2012_ICLER.pdfile sadece dil bilimi için değil, tarih, etnoloji, halk bilimi, sosyoloji ve başka disiplinler için de araştırıcılara

244

Editorial Principles

KORKMAZ, Zeynep (2003), Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Ankara, TDK Yayınları

How to Forward ArticlesThe articles prepared in accordance with the principles should be sent to the

e-mail address given below. The articles returned to the authors for correction and improvement should be sent back to the Journal not later than one month. Minor editing may be done by Editorial Board.

Articles not prepared in accordance with the principles above will not be published. The scientific responsibility of the published articles and legal responsibility of the translations belong to the authors/translators.

Correspondence AddressProf. Dr. Ekrem ArıkoğluGazi ÜniversitesiFen Edebiyat FakültesiÇağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 06500-Teknikokullar/ Ankara/ TÜRKİYETel: 0 312 202 14 [email protected]