Şâfiî İlmihali.pdf

98
ŞÂFİ'Î İLMİHÂLİ Şafii’de necasetten taharet...............................................................2 Şafii’de gusül abdesti ......................................................................3 Şafii’de hayz ve nifas .......................................................................7 Şafii’de abdest .................................................................................9 Şafii’de mest üzerine mesh............................................................13 Şafii’de teyemmüm.........................................................................14 Şafii’de namaz, ezan ve ikamet......................................................17 Şafii’de namaz vakitleri....................................................................22 Şafii’de namaz nasıl kılınır?.............................................................24 Şafii’de secde-i sehv ve secde-i tilavet..........................................36 Şafii’de cemaatle namaz.................................................................39 Şafii’de cuma namazı......................................................................41 Şafii’de bayram namazı...................................................................45 Şafii’de nafile namazlar....................................................................46 Şafii’de camilerle ilgili hükümler......................................................48 Şafii’de seferilik ve iki namazı cem.................................................49 Şafii’de cenaze namazı ve defin.....................................................51 Şafii'de zekât....................................................................................57 Şafii’de oruç.....................................................................................68 Şafii’de hac ve umre........................................................................72 Şafii’de kurban kesmek...................................................................80 Şafii’de helal ve haramlar.................................................................83 Şafii’de alış veriş bilgisi...................................................................86 Şafii’de nikah ve talak.......................................................................89 Şafii’de yemin ve nezir (adak).........................................................94 1

Upload: ramazan92

Post on 03-Jan-2016

193 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: Şâfiî İlmihali.pdf

ŞÂFİ'Î İLMİHÂLİŞafii’de necasetten taharet...............................................................2

Şafii’de gusül abdesti ......................................................................3

Şafii’de hayz ve nifas .......................................................................7

Şafii’de abdest .................................................................................9

Şafii’de mest üzerine mesh............................................................13

Şafii’de teyemmüm.........................................................................14

Şafii’de namaz, ezan ve ikamet......................................................17

Şafii’de namaz vakitleri....................................................................22

Şafii’de namaz nasıl kılınır?.............................................................24

Şafii’de secde-i sehv ve secde-i tilavet..........................................36

Şafii’de cemaatle namaz.................................................................39

Şafii’de cuma namazı......................................................................41

Şafii’de bayram namazı...................................................................45

Şafii’de nafile namazlar....................................................................46

Şafii’de camilerle ilgili hükümler......................................................48

Şafii’de seferilik ve iki namazı cem.................................................49

Şafii’de cenaze namazı ve defin.....................................................51

Şafii'de zekât....................................................................................57

Şafii’de oruç.....................................................................................68

Şafii’de hac ve umre........................................................................72

Şafii’de kurban kesmek...................................................................80

Şafii’de helal ve haramlar.................................................................83

Şafii’de alış veriş bilgisi...................................................................86

Şafii’de nikah ve talak.......................................................................89

Şafii’de yemin ve nezir (adak).........................................................94

1

Page 2: Şâfiî İlmihali.pdf

Şafii’de necasetten taharet

Taharet temizlik demektir. Taharet iki çeşittir; hadesten taharet, necasetten taharet. “Hadesten taharet”, namaz kılmaya engel olan abdestsizlik ve cünüplüğü kaldırmaktır. Yani abdesti olmayan kimsenin abdest alması ve cünüp olanın da gusletmesi, demektir. Yine hayız veya nifas kanı kesilen kadının gusletmesi de hadesten taharettir.

“Necasetten taharet”; vücuda, elbiseye veya namaz kılınacak yere, necaset bulaşmış ise, onu temizlemektir. Necaset, namaz kılmaya engeldir. Vücudunda, elbisesinde veya namaz kıldığı yerde az da olsa necaset bulunan kimsenin namazı, sahih yani geçerli değildir.

Necis olan maddelerden bazıları şunlardır:

1- Şarap ve sarhoş eden her türlü sıvılar.

2- İnsanın ve her çeşit hayvanın idrarı.

3- Mezi; ince ve sarı bir su olup, zayıf bir şehvetlenme olduğu zaman, önden çıkar.

4- Vedi; beyaz, bulanık ve koyu bir su olup genellikle; idrar yaptıktan sonra veya ağır bir şey kaldırınca çıkar.

5- İnsanın ve her çeşit hayvanın dışkısı.

6- Kan ve irin.

7- Kusmuk ve mideden gelen her şey.

8- Geviş, yani hayvanın, midesinden çıkarıp tekrar çiğnediği şey.

9- Eşek gibi eti yenmeyen hayvanın sütü.

10- Dine uygun olarak kesilmemiş her çeşit hayvanın ölüsü.

Necaset Nasıl Temizlenir?

Evvela necasetin maddesini izale etmek (gidermek); sonra da 2

Page 3: Şâfiî İlmihali.pdf

üzerinden suyu akıtarak yıkamak gerekir. Bundan sonra eğer necasetin; tadı veya rengi veya kokusu kalırsa, üç defa parmak uçlarıyla ovalayıp çitileyerek yıkamak lazımdır. Bununla beraber yalnız renk veya sadece koku kalırsa ve bunu çıkarmak “müteassir” ise, artık temiz kabul edilir ve sabun gibi bir şey kullanmak gerekmez. “Müteassir”in ölçüsü, üç kere ovalanıp çitileyerek yıkandığı halde bunların çıkmamasıdır.

Şayet üç defa parmak uçlarıyla ovalanıp çitilenerek yıkandığı halde; sadece tad veya hem renk hem de koku kalırsa, onları izale etmek için sabun veya benzeri bir şeyi de kullanmak gerekir.

Sabun ve benzeri bir şey kullanıldığı halde bunlar çıkmazsa ve bunları çıkarmak “müteazzir” ise, artık necis olduğu halde affedilir. “Müteazzir”in ölçüsü de, orayı kesmeden necasetin çıkmamasıdır.

Şafii’de gusül abdesti

Gusül, yıkanmak demektir. Cünüp olan kimsenin, hayız ve nifas kanı kesilen kadının gusletmesi farzdır.

Gusletmeden aşağıdaki işleri yapması haramdır:

1- Kur’an-ı Kerim okumak. Fakat, zikir ayetleri dua niyetiyle okunabilir. Mesela yemeye başlarken-. “Bismillahi”, (Allah’ın adıyla) yemekten sonra: “El-Hamdü lillah” (Allah’a hamd olsun) ve bir hayvana bindikten sonra: (El-hamdü lillahillezi) “Sahhare lena haza vema künna lehti mukrinine ve inna ila Rabbina lemünkalibu-ne.” (Bunu, bizim emrimize veren Allahü teala, her çeşit kusurdan münezzehtir. Böyle olmasaydı, biz buna güç yetiremezdik) ayet-i kerimeleri, sadece zikir niyetiyle okunabilir.

2- Kur’an-ı kerime dokunmak ve onu taşımak.

3- Namaz kılmak. Secde-i tilavet veya secde-i şükür de yapılmaz.

4- Hayızlı ve nifaslı olan kadınlar; namaz kılmazlar ve oruç tutmazlar. 3

Page 4: Şâfiî İlmihali.pdf

Yıkandıktan sonra Ramazan-ı şerifte tutamadıkları oruçları kaza ederler. Fakat namazları kaza etmezler.

5- Hacda Kabe’yi tavaf etmek.

6- Camide durmak. Fakat durmadan geçilebilir.

7- Hayızlı ve nifaslı iken ibadet niyetiyle gusletmek. Mesela cuma günü sünnet olan gusül niyetiyle gusletmek haramdır.

8- Hayızlı ve nifaslı kadınla cinsi münasebette bulunmak haramdır.

Kadın; hayız ve nifas kanı kesildikten sonra ve gusletmeden önce, oruç tutabilir.

Abdesti olmayan kimsenin de şunları yapması haramdır: Namaz kılmak, Kur’an-ı kerime dokunmak, Kur’an-ı kerimi taşımak ve tavaf yapmak.

Guslün Farzları

1- Yıkanmaya başlarken niyet etmek: Niyet şöyle yapılabilir: “Neveytü raf’al hadesil-ekber” yani (Büyük hadesi, kaldırmaya niyet ettim.) Hades, namaz kılmaya engel olan durumdur. Bu niyetin sadece Türkçesini söylemek de kafidir.

Niyet kalb ile getirilir, dil ile söylemek ise sünnettir. Niyet, vücuda suyu ilk değdirirken yapılır. Niyetten önce yıkanan yerleri bir kere daha yıkamak lazımdır.

2- Vücut üzerinde herhangi bir necaset varsa önce onu temizlemelidir.

3- Vücudun tamamını yıkamak. Suyu, tenin ve kılların her tarafına ulaştırmak gerekir. Bir kıl veya tenden; bir kıl kadar yıkanmamış birşey kalırsa, gusül geçerli olmaz.

Gusülden sonra yıkanmamış bir yer görülürse, sadece orayı yıkamak kafidir.

Guslün Sünnetleri

4

Page 5: Şâfiî İlmihali.pdf

Guslederken şu hususlara uymak sünnettir:

1- Gusle başlarken “Besmele” çekmek.

2- Abdestte olduğu gibi, elleri bileklere kadar yıkamak.

3- Gusülden önce tam bir abdest almak.

Ancak abdestten önce avret yerlerini yıkamalıdır. Yoksa abdestten sonra eller buralara değince, abdest bozulur. Abdestten önce avret yerleri yıkanırken gusle niyet etmek de lazımdır.

4- Her yıkayışta, elin ulaşabildiği bedenin her tarafını “delk” etmek yani ovmak.

5- “Müvalat” yani ara vermeden yıkanmak.

6- Suyu; önce başa, sonra sağ omuza, sonra da sol omuza dökmek.

7- Bütün yıkamalara sağ taraftan başlamak.

8- Suyun deriye ulaşmasına engel olmayan kirleri ve pislikleri gidermek. Şayet bunlar, suyun ulaşmasına engel oluyorsa, bunları gidermek farzdır.

9- Avret yeri kapalı olarak gusletmek.

10- Yıkanan her yeri üçer defa yıkamak.

11- Saçları ve parmakları hilallemek.

12- Gusülden önce tırnakları kesmemek ve fazla kılları tıraş etmemek.

13- Mazeret yoksa hiç kimseden yardım almamak.

14- Gusül suyunu üzerine sıçratmamak.

15- Üzerinde kalan su damlacıklarını silkelememek.

16- İhtiyaç olmadan gusül esnasında konuşmamak.

17- Önce vücudun üst kısımlarını, sonra alt kısımlarını yıkamak.

Sünnet Olan Gusüller

Şu durumlarda gusletmek sünnettir:

1- Cuma günü.

5

Page 6: Şâfiî İlmihali.pdf

2- Ölüyü yıkayınca.

3- Ramazan ve Kurban bayramları için.

4- Kâfir olan kimse, Müslüman olunca. (Cünüp ise gusletmesi zaten farzdır.)

5- Yağmur (yağması) için, ay ve güneş tutulmalarının sona ermesi) için namaz kılmadan önce.

6- Deli iyi olunca, baygın ayılınca.

7- Hacda Arafat’ta, Müzdelife’de Meşar-i Haram’da vakfe yapmak için.

8- Hacda cemrelere taş atmak (şeytanı taşlamak) için.

9- Ter veya kirden temizlenmek için.

10- Kan aldırdıktan sonra.

11- İtikafa girerken.

12- Medine-i münevvere’ye girerken.

13- Çocuk buluğa erince.

Helâ Adabı

Hela adabı şöyledir:

1- Helaya girmeden şu duayı okumak: “Bismillahi Allahümme inni euzü bike minel-hubusi vel-habaisi.” (Allahü tealanın adıyla. Ya Rabbi, erkek ve dişi şeytanların şerrinden sana sığınırım.)

2- Çıktıktan sonra şöyle demek:

(Elhamdü lillahil-lezi ezhebe annil-eza ve afani.)

(Eziyet verici şeyi, benden uzaklaştıran ve bana afiyet ihsan eden, Allahü tealaya hamd olsun.)

3- Sol ayakla girmek, sağ ayakla çıkmak.

4- Ayakta idrar yapmamak.

5- Yıkanılan yerde idrar yapmamak.

6- Helaya başı açık ve yalın ayak girmemek.

6

Page 7: Şâfiî İlmihali.pdf

7- İdrar damlası kalmadığına kanaat getirmeden abdest almamak. Bir damla idrar sızarsa, hem abdest bozulur, hem de elbise kirlenir.

8- Sol eli ile taharetlenmek.

9- Avret yerine bakmamak.

10- Çıkan pisliğe bakmamak.

11- Sağa sola bakmamak.

12- Otururken ağırlığı sol tarafa vermek.

13- İhtiyaç olmadan konuşmamak.

14- Helaya tükürmemek.

15- Helada ihtiyaçtan fazla kalmamak.

16- Bir şey yiyip içmemek.

Şafii’de hayz ve nifas

Namaz kılmak, Kur’an-ı kerim okumak, hac ibadetini yapmak, baliğ olmak, evlenmek, boşanmak, iddet beklemek ve benzeri işler için, kadınlık hallerini bilmek gerekir.

Bu konuda bilinmesi lazım olan hususlardan bazıları şunlardır:

Kadınlar en erken 9 yaşında iken, “hayız” kanını görebilirler. Bu yaştan önce görülen kan hayız kanı değildir. (Hayız, kadınların aybaşı halidir.)

Hayız görmeye başlayan kız baliğa olmuş, yani ergenliğe ulaşmıştır. 15 yaşını dolduran kız, hayız kanı görmese bile baliğa sayılır.

Hayız süresinin en azı bir gün bir gece, yani 24 saattir. En fazlası ise 15 gündür. Şu halde bir gün bir geceden az veya 15 günden çok gelen kan, hayız kanı değildir.

7

Page 8: Şâfiî İlmihali.pdf

Hayız kanının hep akması lazım değildir. İlk görülen kan kesilip, birkaç gün sonra, tekrar görülürse, aradaki akmadığı günler hep hayız kabul edilir. Mesela, 12 saat gelip kesilse, 14 gün sonra 12 saat aksa, bu 15 günün hepsi hayız kabul edilir.

Kan görüldüğü andan, kesildiği ana kadar olan günlerin sayısına adet zamanı denir. İki hayız arasındaki en az “tuhr” yani temizlik hali 15 gündür. Fakat nifasın en çoğu olan 60 günden sonra bir anlık dahi kan kesilse, sonra aksa bu akan kan, hayız kanıdır. Yani nifas ile hayız arasında 15 gün temizlik olması gerekmez.

Hamile kadının, gördüğü kan, hayız şartlarına uyarsa, hayızdır.

“Nifas” yani lohusalık kanının en azı bir andır. En çoğu 60 gündür.

Nifas kanı ile hayız kanı arasındaki temizlik için belli bir sınır yoktur. Yani 60 günlük lohusa kanı kesildikten bir an sonra, kan tekrar gelse, bu yeni gelen kan, hayız kanıdır ve aradan 15 gün geçmesi gerekmez.

Hayızlı ve nifaslı kadın; namaz kılamaz, oruç tutamaz, Kabe’yi tavaf edemez. Kur’an-ı kerim okuyamaz. Cinsi münasebette bulunamaz. Kocasının, onun diz ile göbek arasında kalan kısmıyla oynaması haramdır. Kadın; hayızlı iken tutamadığı Ramazan oruçlarını kaza eder. Namazları kaza etmez.

“İstihaza”, dokuz yaşına basmamış kızın gördüğü kandır. Hayız görmekte olan kadının; bir gün bir geceden az veya 15 günden sonra gördüğü kan ve lohusa kadının 60 günden sonra gördüğü kan da istihaza kanıdır.

İstihaza kanı; hastalık sebebiyle gelir. Uzun zaman akması tehlikeli olup, tedavi olmak lazımdır. İstihaza kani; namaz, kılmaya, oruç

8

Page 9: Şâfiî İlmihali.pdf

tutmaya, Kur’an-ı kerim okumaya engel değildir.

Şafii’de abdest

Abdest, belli organları belli bir usule göre yıkamaktır. Bu yıkama gelişi güzel değildir. Bunun farzları vardır, sünnetleri vardır, edebleri vardır.

Abdestin farzları:

1- Niyet etmek. Abdest almak isteyen kimse, hadesin yani abdestsizliğin kaldırılmasına niyet eder. Niyet, yüzü yıkarken yapılır. Daha önce yapılırsa sahih olmaz. Niyet, kalb ile yapılır, dil ile söylenmesi de sünnettir. “Neveytü raf’al-hadesi” yani (abdestsizliği gidermeye niyet ettim) şeklinde niyet edilebilir. Bu niyetin sadece Türkçesi-ni söylemek de kafidir.

2- Yüzü yıkamak. Yüzün uzunluğu, saç bitiminden çene kemiğinin altına kadardır. Eni ise, iki kulak memesi arasında kalan kısımdır. Yüzde bulunan hafif sakal, kirpik, kaş, bıyık, favori ve dudak altındaki kılların hem altını hem de üstünü yıkamak gerekir. Gür olan sakalın sadece dışını yıkamak kafidir. Hafif sakal, karşıdan bakıldığında altındaki tenin görüldüğü sakaldır. Gür sakal ise, karşıdan bakıldığında altındaki tenin görülmediği sakaldır.

3- Kolları dirseklerle beraber yıkamak. Kol, parmak uçlarından dirseğe kadardır. Dirsek de dahildir. Abdes-te başlarken ellerin yıkanması kafi değildir. Yüzü yıkadıktan sonra kolları yıkarken de, eleri yıkamak gerekir.

4- Başın, ten veya saçından bir kısmını mesh etmek. Bir kıl veya bir kıl kadar başın tenini meshetmek de kafidir. Hepsini meshetmek sünnettir.

9

Page 10: Şâfiî İlmihali.pdf

5- Ayakları, yandaki aşık kemikleriyle beraber yıkamak.Parmakların arasını ve ayaktaki yarıkları yıkamak da farzdır. Ayak üzerinde ve tırnaklar altında bulunan; suyu, altına geçirmeyen kir ve benzeri şeyleri gidermek de lazımdır. Parmak aralarına, hilalleme yapmadan su ulaşmıyorsa, hilallemek de gerekir.

6- Tertip üzere abdest almak. Yani sıra ile yüzü, kolları yıkamak, başı meshetmek, sonra ayakları yıkamak. Ancak denize, göle girip çıkan kimse, abdeste niyet ederse abdesti sahih olur, tertip aranmaz.

Abdestin sünnetleri:

1- Kıbleye dönmek.

2- Euzü-Besmele çekmek.

3- Misvak kullanmak.

4- Suyu, üzerine sıçratmamak.

5- Elleri yıkarken, abdestin sünnetine niyet etmek. Mesela, “Neveytü sünnet-el-vudui” (abdestin sünnetine niyet ettim) demek.

6- Elleri bileklere kadar yıkamak.

7- El ve ayak parmaklarının aralarını hilallemek.

8- “Mazmaza” yapmak yani ağza su vermek, “istinşak” etmek yani burna su vermek.

9- Yıkamaya, yüzün üst tarafından başlamak ve suyu yüzüne çarpmamak. Gür olan sakalı hilallemek.

10- Başın tamamını meshetmek. Kulakların içini ve dışını yeni bir su ile meshetmek.

11- Abdest azalarını ovalamak.

12- Bütün azalarda; sağı, soldan önce yıkamak.

13- Bütün yıkamaları üçer defa yapmak.

14- Abdest alırken konuşmamak.

10

Page 11: Şâfiî İlmihali.pdf

15- Abdest azalarını silmemek. Yani kurulamamak.

16- Abdest suyunun artığından içmek ve birazını elbiseye serpmek.

17- Azaları ara vermeden, arka arkaya yıkamak.

18- Abdest aldıktan sonra Kıbleye dönerek, ellerini semaya doğru kaldırıp şu duayı okumak:

“Eşhedü en la ilahe illellahu vahdehu la şerike lehü ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulühü Allahümmec’alni minet-tevvabine vec’alni minel-mutetahhirine sübhanekellahümme ve bi hamdike eşhedü en la ilahe illa ente estağfiruke ve etubu ileyke.”

Meali:

(Ben şehadet ediyor [dilimle söylüyor ve kalbimle inanıyorum ki,] Allah’tan başka ibadet edilmeye layık hiçbir ilah yoktur. O, birdir, Onun ortağı da yoktur. Ben yine şehadet ediyor [dilimle söylüyor ve kalbimle inanıyorum ki,]

Muhammed aleyhisselam, Onun kulu ve Peygamberidir. Allah’ım! Beni, çok tevbe edenlerden ve temizlenenlerden eyle. Allah’ım! Sen, bütün kusurlardan münezzehsin, sana hamd olsun. Ben şehadet ediyorum ki, senden başka ilah yoktur, senden günahlarımın affını diliyor ve (bütün günahlardan yüz çevirip) sana dönüyorum.)

Abdestin mekruhları

Abdestin mekruhlarından bazıları şunlardır:

1- Suyu normalden fazla kullanmak.

2- Solu, sağdan önce yıkamak.

3- Azaları üç defadan fazla veya az yıkamak.

4- Abdest uzuvlarını silmek.

5- Abdest uzuvlarını silkelemek.

6- Boynu mesh etmek.

7- Helada abdest almak.

11

Page 12: Şâfiî İlmihali.pdf

Abdesti bozan şeyler:

1- Ön veya arkadan bir şeyin çıkması.

2- Baygınlık, delilik, sarhoşluk ve uyumak.

3- Yabancı bir kadına dokunmak. Hanım, hanımın kız kardeşi, halası ve teyzesi de yabancıdır.

4- Kendisinin veya çocuk da olsa başkasının ön veya arka avretine elin içiyle çıplak olarak dokunmak.

Abdest nasıl alınır?

Önce kıbleye dönülür. Euzü-Besmele çekilir ve abdestin sünnetine niyet edilerek mesela “Neveytü sünnet-el-vudui” (abdestin sünnetine niyet ettim) diyerek eller, bileklere kadar yıkanır.

Sonra ağıza ve buruna üçer defa su verilir. Misvak kullanılır.

Sonra abdestin farzına niyet edilerek yüz yıkanır. Niyetin yeri kalbdir. Dil ile söylemek ise, sünnettir. “Neveytü raf al-hadesi” yani (abdestsizliği gidermeye niyet ettim) şeklinde niyet edilebilir. Bu niyetin sadece Türkçesini söylemek de kafidir. Yüz, yukarıdan aşağıya doğru yıkanır.

Sonra parmak uçlarından, dirseğe kadar (dirsek dahil olmak üzere) üçer defa önce sağ kol, sonra aynı şekilde sol kol yıkanır, parmak araları hilallenir. Bu yıkamalar yapılırken organlar ovalanır.

Sonra başın tamamı meshedilir. Sonra yeni bir su ile kulakların içi ve dışı meshedilir.

Sonra sağ ayak, yandaki aşık kemiklerine kadar (bu kemikler dahil olmak üzere) üç defa yıkanır, sonra aynı şekilde sol ayak yıkanır ve ayak parmaklarının arası hilallenir. Abdestte kullanılan sudan bir miktar içilir ve biraz su elbiseye serpilir. Bundan sonra bildirilen

12

Page 13: Şâfiî İlmihali.pdf

dualar okunur.

Şafii’de mest üzerine mesh

Abdestte, mest üzerine mesh etmek, ayakları yıkamanın yerine geçer.

Meshin müddeti, mukim için bir gün bir gece yani 24 saat, misafir için 3 gün 3 gece yani 72 saattir. (Mukim, evinde bulunan kimsedir.)

Bir kimse, mukim iken mesheder ve meshin müddeti bitmeden sefere çıkarsa, bir gün bir gece yani 24 saat mesheder.

Seferde iken meshedip, mesh müddeti bitmeden mukim olursa, şayet 24 saat geçmiş ise, hemen mesh müddeti biter. 24 saat geçmemiş ise, 24 saat tamamlandıktan sonra biter.

Meshin müddeti; yel kaçırmak ve delirmek gibi gayr-ı ihtiyari abdest bozulduğunda, hadesin (abdestsizliğin) sonundan başlar. Namahrem bir kadına dokunmak ve uyumak gibi ihtiyari olarak abdest bozulduğunda ise, hadesin (abdestsizliğin) başından başlar.

Meshin şartları:

1- İki mesti abdestli iken giymek. Tek ayağa mest giymek caiz değildir.

2- Mestlerin temiz olması.

3- Mestlerin, ayağı yanlardan ve alttan örtmesi ve aşık kemiklerini de içine alması. Hiç yırtığının bulunmaması.

4- Mestlerin dayanıklı olması.

13

Page 14: Şâfiî İlmihali.pdf

5- Üzerine, su serpildiği takdirde, suyu geçirmemesi.

Meshi bozan şeyler

Dört şey meshi bozar:

1- Mesh müddetinin dolması.

2- Mestlerden birinin veya ikisinin ayaktan çıkması.

3- Guslü gerektiren bir durumun meydana gelmesi. Mesela kişini cünüp olması.

4- Mestin yırtılması.

Mesh şekli

Mestin üst tarafından bir kısmını meshetmek farzdır. En iyi mesh şekli şöyledir:

Her iki el ıslatıldıktan sonra, parmaklar açık tutarak sağ eli, üstten ayak parmaklarının üzerine koyup, ayak bileğine doğru ve onunla birlikte de sol eli alttan topuk üzerine koyup parmaklara doğru çekerek mesh yapılır.

Abdestli iken, mest ayaktan çıkarsa veya meshin müddeti dolarsa, sadece ayaklan yıkamak kâfidir.

Şafii’de teyemmüm

Suyun bulunmadığı veya bulunduğu halde kullanılamadığı durumlarda, abdest veya gusül yerine, teyemmüm edilir. Teyemmüm, temiz bir toprağı niyetle yüze ve kollara sürmektir.

Teyemmümün şartları şunlardır:

14

Page 15: Şâfiî İlmihali.pdf

1- Teyemmümü gerektirecek bir sebebin bulunması.

2- Vakit girdikten sonra teyemmüm etmek. Vakitten evvel alınan teyemmümle farz namaz kılınmaz.

3- Tozlu ve temiz toprakla teyemmüm etmek. Kum, kireç ve taşla teyemmüm edilmez.

Tozlu kum da, temizleyici toprak sayılır. Gerek temizleyici toprağın, gerekse kumun içinde toz bulunmadığı takdirde, bunlarla teyemmüm etmek sahih yani geçerli olmaz.

Toprağın yakılmış olmasının zararı yoktur. Ancak yakılmış olan toprak, kül haline gelmemiş olmalıdır. Kuru çamur, dövülüp toz haline gelirse, bununla da teyemmüm edilebilir.

4- Teyemmüm edilecek toprağın, müstamel de olmaması gerekir. Müstamel toprak, teyemmüm esnasında meshedilen organda kalan veya organın üzerinden yere dökülen topraktır.

5- Su bulunmadığı için teyemmüm ediliyorsa, vakit girdikten sonra suyu aramak. Su, arandıktan sonra bulunmazsa, o zaman teyemmüm edilir.

Teyemmümün farzları:

1- Niyet etmek. “Neveytü istibahate fardis-salati” (Farz olan namazı, mubah kılmaya niyet ettim) şeklinde niyet edilir. Abdestte olduğu gibi, “abdestsizliği kaldırmaya niyet ettim”, denilmez.

2- Toprağa, en az iki kere elleri vurmak.

3- Yüzün tamamını meshetmek.

4- Parmak uçlarından dirseğe kadar (dirsek dahil) kolların tamamını meshetmek.

5- Tertip üzere teyemmüm etmek. Yani önce yüzü, sonra kolları meshetmek.

Teyemmümün sünnetleri:

1- Başlarken Besmele çekmek.

2- Önce sağ kolu, sonra sol kolu meshetmek.

15

Page 16: Şâfiî İlmihali.pdf

3- Yüzü, üst tarafından başlayarak, kolları ise parmak uçlarından başlayarak meshetmek.

4- Fazla toprak gelmişse, elleri birbirine vurarak azaltmak.

5- Müvalat, yani ara vermeden teyemmüm almak.

6- Birinci vuruştan önce, varsa yüzüğünü çıkarmak, (İkinci vuruşta çıkarmak ise, farzdır.)

7- Her iki vuruşta da parmakları açık bulundurmak.

8- Başlamadan ağzı misvaklamak.

9- Bitirdikten sonra, abdestten sonra bildirilen duayı okumak.

10- Bir uzvun tamamını meshetmeden elleri, onun üzerinden kaldırmamak.

Teyemmümü bozanlar:

1- Abdesti bozan şeylerin tamamı, teyemmümü de bozar. Fakat abdesti bozan şeyler, gusül yerine alınan teyemmümü bozmaz.

2- Namaza başlamadan önce, suyu bulmak veya suyun bulunacağını zannetmek.

Teyemmüm nasıl yapılır?

Teyemmüm şöyle yapılır:

Parmaklar açık olduğu halde, eller toprağa vurulur ve yukarıdan başlanarak yüzün tamamı meshedilir. Yüz mes-hedilirken niyet edilir. Mesela: “Neveytü istibahate fardis-salati” (Farz olan namazı, mubah kılmaya niyet ettim) şeklinde niyet edilebilir.

Sonra bir defa daha eller toprağa vurulur; önce sol elin dört parmağının içiyle, sağ kolun alt yüzü, parmak ucundan dirseğe doğru meshedilir. Sonra, sağ kolun iç yüzü de, sol avuçla, dirsekten avuca kadar meshedilir ve sonra sol baş parmağın içi ile, sağ baş parmağın dışı meshedilir.

Daha sonra -bir kere daha elleri toprağa vurmadan- aynı şekilde sol 16

Page 17: Şâfiî İlmihali.pdf

kol da meshedilir. İki vuruşla yüz ve kollar tam olarak mesh edilemezse, daha çok vuruş yaparak mesh etmek yapmak gerekir.

Şafii’de namaz, ezan ve ikamet

Yüce dinimiz İslam; namaza çok büyük önem vermiştir. Namaz, imandan sonra en önemli ibadettir. Bunun için namazları vaktinde kılmalı ve kazaya kalmış namazlar varsa, hiç vakit geçirmeden kaza etmelidir. Çünkü namazı, vaktinde kılmak farz olduğu gibi, kılınmayanları kaza etmek de farzdır.

Namaz iki türlü kazaya kalır:

1- Uyku, unutma gibi meşru bir özürle kazaya kalan namaz.

2- Özürsüz olarak, tembellikle veya kasten kılmamakla kazaya kalan namaz.

Uyumak, unutmak gibi meşru ve geçerli bir özürle kazaya kalan namazları, kaza etmekte acele etmek müstehabdır.

Fakat terk edilen, yani özürsüz olarak kılınmayan namazları, acele kaza etmek farzdır. Kendisinin ve bakmakla mükellef olduğu kimselerin geçimini temin etmek için çalışmak mecburiyetinde olduğu zamanın dışındaki bütün vaktini, kaza namazı kılmaya harcamak farzdır. Özürsüz olarak kazaya bıraktığı namazlarının tamamını kılmadan, sünnet namazları kılmak caiz değildir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

“Hiç şüphe yok ki, beş vakit namaz, günahları giderir, tıpkı suyun kiri giderdiği gibi.”

“En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır.”

17

Page 18: Şâfiî İlmihali.pdf

“Cennetin anahtarı namazdır.”

Namaz kılmak böyle büyük bir ibadet olduğu için, terk edilmesi de çok büyük günahtır. Hadis-i şeriflerde şöyle buyuruluyor:

“Namaz dinin direğidir, namazı terkeden dini yıkmış olur.”

“Hiç şüphe yok ki, kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır.”

“Şüphesiz namazı, kasden terkeden, Allah’ın ve Resulünün zimmetinden beri olur.”

Ezan ve ikamet

Ezan ve ikamet okumak sünnet-i müekkededir. İkisi de sadece farz namazlar için okunur. Nafile için okunmazlar. Bir kimse, kazaya kalmış birkaç namazı arka arkaya kılarsa veya iki namazı cem’ederse, sadece bir ezan okur. Fakat her farz için ayrı ayrı ikamet getirir.

Ezan Şöyle Okunur:

“Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber.

Eşhedü en la ilahe illallah, eşhedü en la ilahe illallah.

Eşhedü enne Muhammeden resulullah, eşhedü enne Muhammeden resulullah.

Hayye alessalat, hayye alessalat.

Hayye alel felah, hayye alel felah.

Allahü ekber, Allahü ekber.

La ilahe illallah.”

Meali:

(Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür.

Ben, şehadet ediyorum ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ben, şehadet 18

Page 19: Şâfiî İlmihali.pdf

ediyorum ki, Allah’tan başka ilah yoktur.

Ben, şehadet ediyorum ki, Muhammed aleyhisselam Allah’ın peygamberidir. Ben, şehadet ediyorum ki, Muhammed aleyhisselam Allah’ın peygamberidir.

Namaza gelin. Namaza gelin.

Felaha [kurtuluşa] gelin. Felaha [kurtuluşa] gelin.

Allah en büyüktür. Allah en büyüktür.

Allah’tan başka ilah yoktur.)

Ezanın şartları:

1- Ezan okuyan kimsenin Müslüman olması.

2- Ezan okuyan kimsenin mümeyyiz olması.

3- Tertibe riayet edilmesi.

4- Kelimeler arasında uzun fasıla verilmemesi.

5- Başkasının ezanına bina edilmemesi.

6- Şayet cemaat için okunuyorsa, yüksek sesle okunması.

7- Vaktin girmiş olması.

8- Ezan okuyan kimsenin erkek olması.

Ezanın sünnetleri:

1- “Terci” yapmak. Yani Kelime-i şehadeti yüksek sesle söylemeden önce, kendi kendine gizli olarak söylemek.

2- “Tertil” yapmak. Yani her kelimeyi teker teker okumak. Tekbirlerin her çifti ise, birer sesle okunur.

3- Sabah ezanında “Tesvib” yapmak. Yani “hayye alel-felah” dedikten sonra iki defa, “essalatü hayrün minennevm” sözlerini söylemek.

4- Kıbleye dönmek ve “hayya alessalat” derken sağa, “hayye alelfelah” derken de sola başıyla dönmek.

5- Ezan okuyacak kimsenin; şehadeti makbul, adil biri olması, sesinin 19

Page 20: Şâfiî İlmihali.pdf

gür ve güzel olması.

6- Ezanı, duyan kimsenin; müezzinin dediğini tekrar etmesi sünnettir. Ancak müezzin, “hayya alessalat” ve “hayye alelfelah” dediğinde; “la havle vela kuvvete illa billah” denir. Sabah ezanında, “essalatü hayrün minennevm” dediğinde de, “sadakte ve berirte” denir. Ayrıca hem müezzinin hem de ezanı duyan kimsenin; ezan bittikten sonra, Peygamber efendimize salat (salevat) getirmesi ve şu duayı okuması sünnettir:

“Allahümme Rabbe hazihid-da’vetit-tammeti vessalatil-kaimeti ati Muhammedenil el-vesilete vel-fadilete veb’ashu makamen mahmuden-il-lezi veadtehu inneke la tuhliful-miade.” Meali: (Ey bu eksiksiz da’vetin ve zamanı gelmiş namazın rabbi olan Allah’ım! Hazret-i Muhammed’e; Vesile’yi, Fadile’yi, yüce ve yüksek olan dereceyi ihsan buyur ve Onu, kendisine va’d ettiğin Makam-ı mahmud’e ilet, şüphesiz sen sözünden caymazsın.)

İkamet (Kamet) Şöyle Okunur

“Allahü ekber, Allahü ekber.

Eşhedü en la ilahe illallah.

Eşhedü enne Muhammeden resulullah.

Hayye alessalat.

Hayye alel felah.

Kad kametis-salat. Kad kametis-salat.

Allahü ekber, Allahü ekber.

La ilahe illallah.

Meali:

(Allah en büyüktür, Allah en büyüktür.

Ben, şehadet ediyorum ki, Allah’tan başka ilah yoktur.

Ben, şehadet ediyorum ki, Muhammed aleyhisselam Allah’ın peygamberidir.

Namaza gelin.

20

Page 21: Şâfiî İlmihali.pdf

Felaha [kurtuluşa] gelin.

Namaz başladı. Namaz başladı.

Allah en büyüktür. Allah en büyüktür.

Allah’tan başka ilah yoktur.)

İkamet hakkında bazı meseleler

İkametin şartları ve sünnetleri ezanınki gibidir.

1- İkameti; harflerin mahreçlerine riayet etmekle beraber, sür’atlice okumak sünnettir. Son kelime yani “la ilahe illallah” hariç, diğer kelimeler, bir nefeste; ikişer ikişer beraber okunur.

2- İkamet getiren kişi, “Kad kametis-salat, kad kametis-salat” dediğinde, cemaat; “Ekamehellahü ve edameha madametis-semavatu vel-erdu” (Yerler ve gökler var olduğu müddetçe Allah, bu namazı kullarına kıldırsın ve devam ettirsin,) der.

3- İkametin başında; peygamber efendimize, salavat getirmek sünnettir. Mesela, (Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed) denir.

4- Ezan ile ikamet arasında dua etmek sünnettir. Çünkü Ezan ile ikamet arasında yapılan duanın reddedilmeyeceği varid olmuştur.

5- Ezan okuyan kimsenin, ikameti de okuması mendubtur.

6- Kadınlar, kendi aralarında cemaatle namaz kıldıkları zaman, ikamet getirmeleri sünnettir. Fakat ezan okumaları sünnet değildir.

7- Şayet ikamet ile tekbiret-ül-ihram (namaza başlama tekbiri) arasında iki rekât namaz kılınacak kadar ara verilirse, ikamet tekrar okunur.

Ezan ve ikameti bozan şeyler:

1- Müezzinin dinden çıkması.

2- Müezzinin delirmesi.

3- Müezzinin sarhoş olması.

4- Müezzinin, susma veya konuşma ile ezan veya ikamete ara

21

Page 22: Şâfiî İlmihali.pdf

vermesi.

5- Müezzinin, ezan veya ikametten bir kelimeyi okumaması.

Şafii’de namaz vakitleri

Vaktin girmiş olması, namazın şartlarındandır. Namaz vakitleri şöyledir:

1- Sabah namazının vakti; Fecr-i sadık’ın doğuşu ile başlar, güneşin doğuşuna kadar devam eder.

2- Öğle namazının vakti; zeval ile (yani güneşin tepeden, batıya doğru kaymaya başlamasıyla) başlar ve -istiva zamanındaki gölge hariç- her şeyin gölgesi kendi boyu miktarı uzadığı zamana kadar devam eder.

3- İkindi namazının vakti; öğle namazının vaktinin sona erdiği andan başlar ve güneşin batışına kadar devam eder.

4- Akşam namazının vakti; güneşin tam olarak batmasıyla başlar ve Şafak-ı ahmer’in (kırmızı şafakın) kaybolmasına kadar devam eder.

5- Yatsı namazının vakti; akşam namazının vaktinin çıkmasıyla başlar, Fecr-i sadık’ın doğmasına kadar devam eder.

Beş vakit namaz ve sünnetleri

Günde beş vakit farz namaz vardır. Sabah namazının farzı 2, öğlenin 4, ikindinin 4, akşamın 3, yatsının da 4 rekâttır.

Ayrıca beş vakit namazın farzları ile birlikte kılınan ve “Revatib” denilen sünnet namazlar da vardır. Bunlar, “Müekked” ve “Gayr-ı

22

Page 23: Şâfiî İlmihali.pdf

müekked” olmak üzere iki çeşittir.

Müekked sünnetler on rekât olup şunlardır:

1- Sabah namazının farzından önce iki rekât.

2- Öğle namazının farzından önce iki, sonra da iki rekât.

3- Akşam namazının farzından sonra iki rekât.

4- Yatsı namazının farzından sonra iki rekât.

Gayr-ı müekked sünnetler de şunlardır:

1- Öğle namazının farzından önce iki, sonra da iki rekât.

2- İkindi namazından önce dört rekât. Bunları, ayrı ayrı olarak, ikişer rekât halinde kılmak efdaldir.

3- Akşam namazının farzından önce iki rekât.

4- Yatsı namazının farzından önce iki rekât.

Yatsı namazının farzı ve sünnetleri kılındıktan sonra, vitir namazı kılınır. Vitir namazının en azı bir, en çoğu da on-bir rekâttır. Her iki rekâtte bir selam verip, en son bir rekât daha kılıp selam vermek efdaldir. Üç rekât olarak kılmak için; evvela iki rekât kıldıktan sonra selam verip, sonra bir rekât kılmak efdaldir.

Mekruh vakitler

Nafile namaz kılmanın mekruh olduğu vakitler şunlardır:

1- Sabah namazını kıldıktan sonra, güneş doğuncaya kadar.

2- Güneş doğduktan sonra, bir mızrak boyu yükselinceye kadar.

3- İstiva vaktinden yani güneşin, semanın ortasında olduğu vakitten, öğle namazı vakti girinceye kadar. Fakat Cuma günü, bu vakitte nafile namaz kılmak, mekruh değildir.

23

Page 24: Şâfiî İlmihali.pdf

4- İkindi namazını kıldıktan sonra, güneş sararıncaya kadar.

5- Güneşin sarardığı andan, batıncaya kadar.

Bu vakitlerde, sebebi kendisinden sonra olan nafile namaz kılmak tahrimen mekruhtur. Bu vakitlerde, sadece kaza namazı ve sebebi kendisinden önce olan nafile namazlar kılınabilir. Mesela camiye giren kimse, “Tehiyyet-ül-mescid” namazı kılabilir. Çünkü bunun sebebi olan camiye girmek, kendisinden öncedir. Mekke-i mükerremede ise, nafile namaz kılmanın mekruh olduğu vakit yoktur.

Şafii’de namaz nasıl kılınır?

Namazın vücub şartları

Namazın vücub yani farz olmasının şartları şunlardır:

1- Müslüman olmak.

2- Baliğ olmak.

3- Akıl sahibi olmak, deli, baygın olmamak.

4- Kadının; hayız ve nifas halinde olmaması. Hayız veya nifas halinde iken namaz kılınmaz ve kılınmayan namazlar kaza edilmez. Ancak tutulmayan, Ramazan oruçları kaza edilir.

Namazın sıhhat şartları

Namazın sıhhat yani geçerli olmasının şartları şunlardır:

1- Hadesten taharet. Yani cünüp olanın gusül etmesi, abdestsiz olanın da, abdest alması.

2- Necasetten taharet. Yani vücutta, elbisede ve namaz kılınan yerde necaset bulunmamak.

24

Page 25: Şâfiî İlmihali.pdf

3- Setr-i avret yani avret yerinin örtülmesi. Avret yeri; erkek için, göbekle diz arası, kadın için ise; yüz ve eller hariç vücudun tamamıdır.

4- Vaktin girmesi.

5- Kıbleye doğru namaz kılmak.

6- Namazın nasıl kılınacağını bilmek.

7- Namazı bozan işleri yapmamak. Mesela birşey yememek, içmemek ve konuşmamak.

Namazın rükünleri

Namazın rükünleri yani içindeki farzları şunlardır:

1- Niyet etmek. Niyet, kalb ile yapılır, dil ile söylenmesi sünnettir. Ayrıca niyetin, Tekbiret-ül-ihram ile beraber getirilmesi gerekir. Yani “Allahü ekber” demekle beraber niyetin kalben yapılması gerekir. Farz namazda niyetinin üç şartı vardır. Bunlar:

a) Kasıd, yani namaz kılmaya azmetmek,

b) Tayin, yani kılınacak namazın adını söylemek,

c) Farziyet, yani kılınacak namazın farz olduğunu tavsif etmek. Kılınacak namaz, belli bir nafile ise; kasıd ve tayin şarttır. Mutlak nafile ise, sadece kasıd şarttır.

2- Tekbiret-ül-ihram. Yani niyet getirirken “Allahü ekber” demek.

3- Fatiha okumak. Her rekâtte Fatiha’yı, Besmele ile birlikte okumak farzdır.

4- Kıyam yani ayakta durmak.

5- Rüku’ya varmak.

6- İtidal, yani rüku’dan kalkmak.

7- İki secde yapmak. Secdede, ayak parmaklarının içlerinin (altlarının) yere konulması gerekir. Dolayısıyla parmakların dışlarını veya uçlarını yere koymak kafi değildir.

8- İki secde arasında oturmak.

9- Son oturuş.

25

Page 26: Şâfiî İlmihali.pdf

10- Son oturuşta Tehiyyat (Teşehhüd) okumak. Teşehhüd şöyledir:

“Et-tehiyyatü el-mübarekâtü es-salevatü et-tayyibatü lillahi es-selamü aleyke eyyühen-nebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtühü es-selamü aleyna ve ala ibadillah-is-salihine eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden resulullah.”

Meali:

(Tahiyyat (bütün övgüler), mübarekât (nema bulan bereketli şeyler), salevat (beş vakit namaz gibi fiili ibadetler) ve tayyibat (salih ameller) Allah’a mahsustur. Ey Peygamber! Allanın selam, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Selam, bizim ve Allanın salih kullarının üzerine olsun. Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah [ibadet edilmeye layık) kimse yoktur. Yine şehadet ederim ki, Hazret-i Muhammed, Allah’ın resulü [yani elçisidir.)

11- Son Tehiyyat’tan sonra, salevat-ı şerife getirmek. En azı, “Allahümme salli ala Muhammed” (Allah’ım! [Hazret-i] Muhammed’e salat [rahmet] eyle) demektir. Fakat salatın ekmeli [en iyisi] şöyledir:

“Allahümme salli ala Muhammedin ve ala Ali Muhammedin kema salleyte ala İbrahime ve ala Ali İbrahime ve barik ala Muhammedin ve ala Ali Muhammedin kema barekte ala İbrahime ve ala Ali İbrahime fil-alemine inneke Hamidun Mecidun.”

Meali:

(Ya Rabbi! Hazret-i Muhammed’e ve O’nun Aline salevat getir, tıpkı Hazret-i İbrahim’e ve O’nun Aline salevat getirdiğin gibi. Yine Hazret-i Muhammed’e ve O’nun Aline bereket ver, tıpkı bütün alemlerin içinde Hazret-i İbrahime ve O’nun Aline bereket verdiğin gibi. Hiç şüphesiz sen, Hamid ve Mecid’sin.)

12- Sağ tarafa selam vermek. “Esselamü aleyküm ve rahmetüllah” şeklinde selam verilir.

13- Tertip üzere namaz kılmak.

Tumanine’ye riayet etmek de ayrıca farzdır. Tumane; rüku’de, itidalde, iki secdede ve iki secde arasında: “Sübhanallah” (yani Allah, bütün kusurlardan münezzehtir) diyecek kadar beklemektir.

Namazın eb’ad sünnetleri

26

Page 27: Şâfiî İlmihali.pdf

Namazın sünnetleri iki kısımdır. Bir kısım sünnetlerine “eb’ad” denir. Bunların herhangi birisi, unutulduğu veya terkedildigi zaman, secde-i sehv yapılır. Bu sünnetler şunlardır:

1- Birinci Teşehhüdü okumak ve bu teşehhüdden sonra, Peygamber efendimize salevat getirmek.

2- İkinci Teşehhüdden sonra, Peygamber efendimizin Âline salevat getirmek.

3- Sabah namazının ikinci rekâtinde, rükudan kalktıktan sonra, ayakta Kunut okumak ve Kunutta, Peygamber efedimize, Âline ve Eshabma salat ve selam getirmek.

4- Ramazan ayının ikinci yarısından itibaren, vitir namazının son rekâtında; rükudan kalktıktan sonra, ayakta Kunut okumak ve Kunutta, Peygamber efendimize, Âline ve Eshabına salat ve selam getirmek. Sabah namazı ve vitirde okunan Kunut şöyledir:

“Allahümmeh-dini fi men hedeyte ve afini fi men afeyte ve tevelleni fi men tevelleyte ve barik li fima a’tayte ve kini şerre ma kadayte feinnke takdi vela yukda aleyke ve innehu la yezillu men valeyte vela yeizzu men adeyte tebarekte Rabbena ve tealeyte felekel-hamdu ala ma kadayte estağfirukellahümme ve etubu ileyke ve sallallahu ala Muhammedin-in-nebiyyil-ummiyyi ve ala Alihi ve Sahbihi ve selleme.”

Meali: (Allah’ım! Hidayete erdirdiklerinle beraber beni de hidayete erdir, afiyet verdiklerinle beraber bana da afiyet ver, himaye ettiklerinle beraber beni de himaye eyle, verdiklerini benim için bereketli kıl, kaza ettiklerinin şerrinden beni koru. Çünkü sen hükmedersin, sana hükmedilmez, himaye ettiğin kimse zelil olmaz, zelil ettiğin kimse de aziz olmaz. Hayır ve bereketin çoktur, sen çok yücesin. Kaza ettiğin şeyler üzerine hamd sana mahsusustur. Allah’ım, senden mağfiret diliyor ve sana tevbe ediyorum. Allah’ın salat ve selamı, Muhammed aleyhisselamın, Ali’nin ve Eshabının üzerine olsun.)

Namazın hey’at sünnetleri

Namazın bir kısım sünnetlerine de, “hey’at” denir. Bu sünnetlerin, unutulması veya terkedilmesi halinde, secde-i sehiv gerekmez. Bu sünnetler şunlardır:

27

Page 28: Şâfiî İlmihali.pdf

1- Niyeti dil ile söylemek. Kalb ile getirmek ise, farzdır.

2- Tekbiret-ül-ihramı alırken, rüku’a giderken, rükudan kalkarken ve birinci Tehiyyatı okuyup üçüncü rekâte kalkarken, parmaklar normal biçimde açık olarak, başparmak kulak memesinin hizasına gelecek şekilde elleri kaldırmak.

3- Kıyamda yani ayakta; elleri göğsün altında, göbeğin üstünde ve biraz sola doğru meyilli olarak bağlamak.

4- Namazda secde yerine bakmak.

5- Tekbiret-ül-ihramdan sonra, iftitah duasını okumak. İftitah duası şöyledir:

“Veccehtu vechiye lillezi fetares-semavati vel-erda hanifen muslimen vema ene minel-muşrikine inne salati ve nüsuki ve mahyaye ve memati lillahi rabbil-alemine laşerike lehu ve bizalike umirtu ve ene minel-muslimine.”‘

Meali:

(Batıl dinlerden uzak durarak ve Müslüman olarak; yüzümü, gökleri ve yeri yaratan (Allah’a] çevirdim. Ben, [Allah’a] ortak koşanlardan değilim. Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, alemlerin rabbi olan Allah’ındır. O’nun ortağı yoktur. Ben, bununla emrolundum. Ve ben, Müslümanlardanım.)

6- Kıraatin açıktan okunduğu rekâtlerde Fatihayı ve ondan sonraki sureyi okurken gizlice Euzü çekmek. Besmele açıktan okunur. Fatiha okumaya başlarken, Besmele çekmek ise farzdır.

7- Fatihadan sonra “amin” (kabul buyur) demek.

8- İlk iki rekâtte Fatihadan sonra birer sure veya en az birer ayet okumak. Birinci rekâtte okunan surenin ikincide okunandan daha uzun olması sünnettir.

9- Rükuda, üç kere: “Sübhane Rabbiyel-azim ve bihamdihi” (Büyük Rabbim, her türlü kusurdan münezzehtir, O’na hamd olsun) demek. Münferid ayrıca şunu da söyler: “Allahümme leke reka’tü ve bike amentü veleke eslemtü haşaa leke sem’i ve basari ve muhhi ve azmi ve asabi ve me-stekellet bihi kademi”

Meali:

(Allah’ım! Senin için rüku ettim, sana iman ettim, senin için Müslüman oldum. Benim, kulağım ve gözüm, iliğim, kemiğim,

28

Page 29: Şâfiî İlmihali.pdf

sinirlerim ve beni ayakta tutan her şey, senin için boyun eğdi.)

10- İtidale kalkarken, “semiallahü limen hamidehü” (Allah, kendisine hamd edenin, hamdini kabul etti)di yerek doğrulmak. Tam olarak doğrulunca: “Rabbena lekel-hamdü, mil’es-semavati ve mil’el-ardi ve mil’e ma şi’te min şey’in ba’du.”

Meali:

(Ey Rabbimiz! Göklerin dolusu, yerin dolusu ve bundan sonra istediğin şeyin dolusu, hamd sana mahsustur.)

Münferid ayrıca şunu da söyler:

“Ehles-senai vel-mecdi ehakku ma kalel-abdu ve kulluna leke abdun la mania lima a’tayte vela mu’tiye lima mena’te vela yenfeu zel-ceddi mink-elceddu.”

Meali:

(Sen; sena [övgü] ve mecd [azamet, büyüklük] ehlisin. Kulun söylediği en haklı söz ki, biz de hepimiz sana kuluz, senin verdiğine kimse mani olamaz ve senin vermediğini, kimse veremez. Senin indinde, zengin kimseye, zenginliği bir fayda veremez.)

11- Secdede üç kere: “Sübhane Rabbiyel-ala ve bihamdihi” (En yüce olan Rabbim, her kusurdan münezzehtir, O’na hamd olsun) demek. Münferid ayrıca şunu da söyler:

“ Allahümme leke secedtu ve bike amentü ve leke eslemtü secede vechi li-llezi halekahü ve savverehü ve şakke sem’ahü ve basarehü tebareke-llahü ahsen-ül-halikine.”

12- İki secde arasında: “Rabbiğfir li verhamni vecburni ver-zukni vehdini ve afini ve’fu anni” duasını okumak. Meali: (Ya Rabbi! Günahlarımı bağışla, bana rahmet eyle, eksiklerimi kapat, bana rızık ver, bana hidayet nasib eyle, bana afiyet ver ve beni affeyle.)

İki secdeyi yapıp ayağa kalkmadan önce, hafifçe oturup öyle kalkmak. Buna, “Cülus-ul-istiraha” (istirahat oturuşu) denir.

13- Rükuda elleriyle diz kapaklarını kavramak.

14- Rükuda baş ile arkayı aynı hizada tutmak.

15- Bütün oturuşlarda, “iftiraş” yapmak, yani sağ ayağı dikip sol ayağı yatırarak üstüne oturmak. Sadece son oturuşta, “teverrük” yapılır, yani sağ ayak dikilir; sol ayak da, sağ ayağın altından çıkarılır.

29

Page 30: Şâfiî İlmihali.pdf

16- Kıyamda ve rükuda iki ayağın arasını bir karış kadar açık bırakmak.

17- Secde yaparken, elleri, omuzların hizasına koymak, parmakları kapatmak.

18- Bütün oturuşlarda ve her iki teşehhüdü okurken, elleri dizlerin üzerine koymak.

19- Teşehhüdden sonra şu duaları okumak:

“Allahhumme inni euzü bike min azabil-kabri ve min azabinnari ve min fitnetil-mahya vel-memati ve min fitnetil-mesihid-deccali.”

Meali:

(Ya Rabbi! Şüphesiz ben, kabir zabından ve ateş azabından, hayat ve ölüm fitnesinden, mesih olan Deccalin fitnesinden sana sığınırım.)

“ Allahhummeğfir li ma kaddemtu ve ma ehhartu ve ma esrartu ve ma a’lentu ve ma esraftu ve ma ente e’lemu bihi minni entel-mukaddimu ve entel-muahhiru la ilahe ille ente.”

Meali: (Ya Rabbi! Geçmiş zamanda işlediğim, gelecek zamanda işleyeceğim, gizli olarak işlediğim, aşikare olarak işlediğim, israf olarak işlediğim ve senin benden daha iyi bildiğin bütün günahlarımı affeyle. Öne alan ve geciktiren sensin, senden başka ibadet edilecek kimse yoktur.)

Tehiyyattan sonra; kendine, erkek ve kadın mü’minlere dua etmek de sünnettir. Şöyle dua edilir:

“Allahümmağfirli ve lil-mü’minine vel-mü’minati vel-müslimine vel-müslimati el-ahyai minhum vel-emvati.”

Meali:

(Ya Rabbi! Benim, erkek ve kadın bütün müminlerin, erkek ve kadın bütün Müslümanlann hem diri hem de ölü olanlarının günahlarını affeyle.)

20- Yalın ayak namaz kılmak.

21- Farz namazdan sonra nafile namaza kalkmadan önce, bildirilen zikir ve duayı yapmak üzere oturmak sünnettir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Bir zat, farz namazını kıldıktan sonra, nafile kılmak için ayağa kalktı. Hazret-i Ömer, onu tutup oturttu ve şöyle dedi;

30

Page 31: Şâfiî İlmihali.pdf

farz namazdan sonra hemen nafile kılma. Bunun üzerine Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem; isabet ettin ey Hattab’ın oğlu, buyurdu.”

Başka bir hadis-i şerifin meali de şöyledir: “Hangi dua icabete daha yakındır, diye sual edildiğinde, Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; gece yarısı ve farz namazlardan sonra yapılan duadır.”

Namazın mekruhları

Namazın mekruhları şunlardır:

1- Elbiseyle oynamak, parmak çıtlatmak veya parmakları birbirine geçirmek.

2- Elbisenin kolları sıvalı olarak namaza durmak.

3- Havaya veya sağa sola bakmak.

4- Özürsüz olarak ağırlığı bir ayak üzerine vermek.

5- Başı açık olarak namaz kılmak.

6- Alçak sesle okunacak yerde yüksek sesle, yüksek sesle okunacak yerde alçak sesle okumak. Bir de, imamın arkasında, yüksek sesle okumak.

7- Zarar görme tehlikesi varsa gözleri yummak.Şayet zarar görme tehlikesi yoksa, “hilaf-ı evla”dır (yani öyle yapmamak daha iyidir.)

8- Secdede erkeğin; karnını uyluklarına yapıştırması, kadının da bunun aksine; karnını uyluklarından uzaklaştırması.

9- Küçük ve büyük abdesti sıkıştırırken veya yel zorlarken namaza durmak.

10- Çok aç olup, yemek hazır iken, namaza durmak. Ancak namaz vakti dar ise, Önce namazı kılmak gerekir.

11- Rükuda başı fazla eğmek veya belin hizasından yüksek tutmak.

12- İlk iki rekâtta Fatihadan sonra, sureyi okumamak.

13- İftitah tekbirinin dışındaki tekbirleri almamak, iftitah tekbirini getirmek farzdır, getirilmezse namaz olmaz.

31

Page 32: Şâfiî İlmihali.pdf

14- Son oturuşta, Teşehhüdden sonraki duaları okumamak.

Namazda erkek kadın farkı

Namazda, kadın beş yerde erkekten farklı hareket eder, şöyle ki:

1- Erkek; kıyamda, rükuda ve secdede dirseklerini yanlarından uzaklaştırır ve buralarda ayaklarını bir karış kadar birbirinden ayırır, secde de, iki dizini aynı şekilde birbirinden ayırır.

Kadın ise, buralarda dirseklerini yanlarına yapıştırır. Ayaklarını ve secde de dizlerini birbirine yapıştırır.

2- Erkek; rükuda ve secdede karnını uyluklarından uzaklaştırır. Kadın ise, rüku ve secdelerde karnını uyluklarına yapıştırır.

3- Erkekler, kıraatin sesli okunduğu; sabah, akşam ve yatsı namazlarında sesini yükseltir. Kadın ise; yabancı erkek bulunduğu takdirde sesini yükseltmez.

4- Yanlışlık yapan imamını, ikaz etmek gibi bir durum olduğu zaman, erkek; sadece zikir niyetiyle veya hem zikir hem de ikaz niyetiyle “sübhanallah” der. Şayet erkek hiç bir şeyi kasd etmeden veya sadece ikaz niyetiyle, “sübhanallah” derse, namazı bozulur. Kadın ise, böyle bir durumda “tasfik” eder. Yani sağ elin içini sol elin üstüne vurur.

5- Namazda erkeğin avreti, diz ile göbek arasıdır. Hür kadının ise, yüz ve elleri hariç bütün vücudu avrettir.

Namazı bozan şeyler:

1- Abdestin bozulması.

2- Bedene, elbiseye veya namaz kılınan yere necaset bulaşması.

3- Avret yeri açılınca derhal örtülmemesi halinde namaz bozulur.

4- Bir rekâtte, ara vermeden üç adım atmak veya el, ayak ve baş gibi organlarla üç harekette bulunmak.

5- Göğsünü kıbleden çevirmek.

6- Bir şey yemek veya içmek.

7- Gülmek, ağlamak, üflemek, inlemek, aksırmak, öksürmek ve 32

Page 33: Şâfiî İlmihali.pdf

esnemek gibi şeyleri kasten yapınca iki harf çıkarsa, namaz bozulur. İrade dışı yapınca çıkan sesin, toplamı altı kelimeyi geçmezse namaz bozulmaz.

8- Bile bile bir rüknü eksik bırakıp, diğerine geçmek. Mesela rükuu tam olarak yapmadan itidale kalkmak veya itidali tam yapmadan secdeye varmak gibi.

9- Kasden bir rüku veya secdeyi fazla yapmak. Fatiha ve Teşehhüdü tekrarlamak ise, namazı bozmaz.

10- İmama uyan kimsenin, özürsüz olarak imamdan iki rükün geri kalması. Mesela imam ikinci secdeden kalktığı halde, ona uyan kişinin mazeretsiz olarak hala birinci secdede olması gibi.

11- Mestin, ayaktan çıkması veya mesh süresinin dolması gibi.

Namaz şöyle kılınır:

Ayakta; başparmak, kulak memesinin hizasına gelecek şekilde eller, kıbleye karşı açık tutularak kaldırılır ve niyet etmekle beraber “Allahü ekber” diyerek tekbir getirilir ve eller göğsün altında, göbeğin az yukarısında hafif sola doğru bağlanır.

Sonra Euzü-Besmele çekmeden, “Veccehtü” duası okunur. Euzü-Besmele çektikten sonra okunmaz.

Sonra Euzü-Besmele çekilerek Fatiha suresi okunur. Besmele, Fatihadan bir ayettir. Onu okumak da farzdır. Cemaatle kılınsın, yalnız kılınsın; bütün namazlarda Fatihanın tamamını okumak farzdır.

Sonra, bir sure veya ayet okunur. Birinci rekâtta okunan surenin ikinci rekâtta okunan sureden uzun olması ve Kur’an-ı kerimde, sıra bakımından ondan önce olması sünnettir. Sure, sadece ilk iki rekâtte okunur.

Sonra eller kaldırılır ve tekbir getirilerek rüku’a varılır. Rüku’da, sırt, boyun ve baş aynı hizada tutulur. Dizler kırılmadan bacaklar düz tutulur. Dizleri tutarken parmaklar açık tutulur. Rüku’da üç kere,

33

Page 34: Şâfiî İlmihali.pdf

“Sübhane Rabbiyel azim ve bihamdihi...” denir.

Sonra yine eller kaldırılarak itidal yapılır. Yani, “semiallahü limen hamidehü...” diyerek doğrulmaya başlanır. Tam olarak doğrulunca “Rabbena lekel hamdü...” denir.

Sonra tekbir getirilir ve secdeye varılır. Şu 7 uzuv üzerinde secde edilir. Bunlar: Alın, burun, iki diz, iki avucun içi ve iki ayağın parmaklarının içleri. Önce dizler, sonra eller sonra da alın ve burun yere konur. Secdede üç defa “Sübhane Rabbiyel a’la ve bihamdihi...” denir. Sonra tekbir getirilerek baş secdeden kaldırılır ve oturulur. İki secde arasında: “Rabbiğfir li verhamni...” okunur. Buna, “el-cülusu beynes-secdeteyn” (iki secde arasındaki oturuş,) denir. Sonra ikinci kere aynı şekilde tekbir getirilerek secde edilir.

Sonra tekbir getirilerek ikinci secdeden kalkılıp, az oturulur, buna da “Cülus-ul-istiraha” (istirahat oturuşu,) denir.

Sonra ayağa kalkılır. İkinci rekâtte Fatiha ve sure okunur. Rüku ve secdeler yapılır ve oturulur. Bu oturuşta birinci Tehiyyat okunur ve üçüncü rekâte kalkılır. Üçüncü rekâte kalkarken eller kaldırılır. Son iki rekâtte sadece Fatiha okunur, sure okunmaz.

Son rekâtte, otururken son Tahiyyat okunur. Tahiyyatta; salevat-ı şerifeyi “Allahümme salli ala Muhammed”e kadar okumak farz, kalanını okumak sünnettir.

Sonra; önce sağa, sonra da sola selam verilir.

Bütün oturuşlarda sağ ayak dikilir ve sol ayak yatırılarak üstünde oturulur. Bu oturuşa “İftiraş” denir. Sadece son oturuşta, sağ ayak dikilir ve sol ayak, sağ ayağın altından çıkarılır. Bu oturuşa da “teverrük” denir.

34

Page 35: Şâfiî İlmihali.pdf

Sabah namazının son rekâtinde rükûdan kalktıktan sonra, eller kaldırılarak kunut okunur. Kunut, ayrıca Ramazan ayının ikinci yarısından itibaren ayın sonuna kadarki vitir namazlarının son rekâtlarında de okunur.

Namazdan sonra zikir ve dua

Selamdan sonra, 3 kere: “Estağfirullah-el-azim-ellezi la ilahe illa huvel-Hayyel-Kayyume ve etubu ileyhi” denir.

Meali:

(Büyük, kendisinden başka ilah olmayan, her zaman diri olan ve her şeyi ayakta tutan Allah’tan günahlarımın bağışlanmasını diliyorum ve O’na tevbe ediyorum (yani bütün günahlardan yüz çevirip O’na dönüyorum.])

Ardından: “Allahümme entes-Selamu ve minkes-selamu tebarekte ve tealeyte ya Zel-celali vel-ikrami,” denir.

(Allah’ım! Sen, Selam’sın, selamet sendendir. Sen çok büyüksün, hayrın ve bereketin çoktur, sen çok yücesin, büyüklük ve ikram sahibisin.)

Ve Ayet-ül-kürsi okunur.

Sonra sırayla 33’er defa: “Sübhanallahi”, (Allah, bütün kusurlardan münezzehtir) “El-Hamdu lillahi”, (Allah’a hamd olsun) “Allahü ekber” (Allah en büyüktür) okunur.

Yüzüncü defa: “La ilahe illellahü vahdehü la şerike lehü lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve ala külli şey’in kadirun.”

Meali:

(Allah’tan başka ilah yoktur, O birdir, mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur ve O’nun herşeye gücü yeter.)

35

Page 36: Şâfiî İlmihali.pdf

“Allahümme inni es’eluke mucibati rahmetike ve azaimi magfiretike ves-selamete min külli ismin vel-ganimete min külli birrin vel-fevze bil-cenneti ven-necate minen-nari Allahümme inni euzu bike minel-hemmi vel-huzni ve euzu bike minel-aczi vel-keseli ve euzu bike minel-buhli vel-cubni vel-feşeli ve min galebetit-deyni ve kahrir-ricali.”

Meali:

(Allah’ım! Şüphesiz ben senden; rahmetinin muciblerini ve bağışlamanın azimelerini, bütün günahlardan salim kalmayı, her çeşit hayrı, Cenneti kazanmayı ve ateşten kurtulmayı diliyorum. Allah’ım! Keder ve üzüntüden sana sığınırım, acizlik ve tembellikten sana sığınırım, cimrilik, korkaklık, başarısızlık, borç altında ezilmek ve erkeklerin kahrından sana ağınırım.)

Münferid de, me’mum [imama uyan] da imam da; duayı gizli yapar. Ancak hazır olanların öğrenmesi için, onlar öğreninceye kadar, aşikâre okunabilir.

İmam, zikir ve dua esnasında; solunu mihraba sağını da cemaate çevirerek yüzünü onlara dönderir.

Sonra secde yerlerini çoğaltmak için, başka bir yerde (kaza veya sünnet) namaz kılınır. Çünkü secde edilen yerler, Kıyamet günü kişiye şahitlik yapacaktır.

Şafii’de secde-i sehv ve secde-i tilavet

Secde-i sehv, yanılma secdesi demektir. (Secde-i sehvi gerektirecek bir şey yapıldığı zaman,) secde-i sehv yapmak, sünnet-i müekkededir.

36

Page 37: Şâfiî İlmihali.pdf

Secde-i sehv, şöyle yapılır: Namazın sonunda tekbir alıp secdeye varılır, diğer secdelerde olduğu gibi üç kere, “Sübhane Rabbiye’l-a’la ve bihamdihi” denir, sonra; “Sübhanellezi la yenamu ve la yeshu” (Uyumayan ve yanılmayan Rabbim, bütün kusurlardan münezzehtir) denir. Sonra oturulur ve iki secde arasında okunan: “Rabbiğfir li verhamni vecburni verzukni vehdini ve afini ve’fu anni” (Ya Rabbi! Günahlarımı bağışla, bana rahmet eyle, eksiklerimi kapat, bana rızık ver, bana hidayet nasib eyle, bana afiyet ver ve beni affeyle) okunur.

İkinci defa secdeye varılır. Aynı teşbihler okunur. Sonra secdeden doğrulup oturulur ve selam verilir.

Secde-i sehv yapmayı gerektiren haller:

1- Birinci teşehhüd ve kunut gibi, namazın “Eb’az” olan sünnetlerinden birini, unutarak veya kasden terketmek.

2- Kıldığı rekât sayısında şüpheye düşmek. Mesela dört rekâtlı bir namazı kılarken, içinde bulunduğu rekât üçüncü mü, dördüncü mü diye tereddüt eden kişi, üçüncü rekâtte olduğunu kabul edip bir rekât daha kılar. Namazının sonunda, secde-i sehv yapar.

Birinci rekâtın secdesinde iken rüku edip etmediğinde şüpheye düşen kimse, hemen rükua geri dönüp oradan itibaren rekâtını tamamlar, yani rükudan sonra itidal yapar, sonra da secdelerini yapar. Sonra da namazın sonunda secde-i sehv yapar.

3- Kasden yapılınca namazı bozan bir işi, yanılarak yapmak. Mesela fazla bir rekât kılmak, fazla bir rüku yapmak veya fazla bir secde etmek gibi.

4- Fatiha, son oturuştaki teşehhüd ve bu teşehhüddeki salevat gibi bir rüknü, esas yerinde okumakla beraber, başka bir yerde tekrar okumak. Mesela Fatihayı oturuşlarda, teşehhüdü veya salavatı ayakta okumak gibi.

İmama uyan bir kimse; secde-i sehv yapmayı gerektirecek bir iş yaparsa secde-i sehv yapmaz. Ancak imam secde-i sehv yaptığı zaman, cemaat de yapar.

37

Page 38: Şâfiî İlmihali.pdf

Secde-i tilavet

Secde ayetlerinden biri okunduğu zaman, hem okuyanın hem de dinleyenin, secde-i tilavet yapması, sünnet-i müekkededir. Secde ayetleri 14 tane olup şunlardır:

1- Hac suresi (18. ayet-i kerime)

2 - Hac suresi (77. ayet-i kerime)

3- Araf suresi (206. ayet-i kerime)

4- Rad suresi (15. ayet-i kerime)

5- Nahl suresi. (49. ayet-i kerime)

6- İsra suresi (107. ayet-i kerime)

7- Meryem suresi (58. ayet-i kerime)

8- Furkan suresi (60. ayet-i kerime)

9- Nemi suresi (25. ayet-i kerime)

10- Secde suresi. (15. ayet-i kerime)

11- Fussilet suresi. (37. ayet-i kerime).

12- Necm suresi. (62. ayet-i kerime)

13- İnşikak suresi. (21. ayet-i kerime)

14- Alak suresi. (19. ayet-i kerime)

Sad suresi 24. ayet-i kerimedeki secde, tilavet secdesi değil, şükür secdesidir. Dolayısiyle bu ayet-i kerime okunduğunda, secde-i şükür için niyet edilir.

Secde-i şükür

Bir nimetin gelmesi, bir musibetin kalkması, bir musibete uğrayan veya günahkâr bir kimse görüldüğü durumlarda, secde-i şükür yapılması sünnettir.

Secde-i tilavet ve secde-i şükrün şartları; namazın şartlarının aynısıdır. Ayrıca secde-i tilavet ve secde-i şükür ile sebepleri arasında örfen uzun bir zaman geçmemesi gerekir. Şayet kişi

38

Page 39: Şâfiî İlmihali.pdf

abdestli değilse, 4 defa şöyle der:

“Sübhanallahi velhamdü lillahi ve la ilahe illellahü vellahü ekberü ve la havle vela kuvvete illa billahil-aliyyil-azimi.”

Secde-i tilavet ve secde-i şükrün rükünleri şunlardır:

1- Niyet.

2- Tekbiret-ül-ihram.

3- Bir tane secde yapmak.

4- Oturduktan sonra selam vermek. Şayet secde-i tilavet, namazda yapılıyorsa, cemaat imamına uyar. İmam ve tek başına namaz kılan ise, sadece kalb ile niyet getirirler, dil ile niyet getirilmez.

Secdede, şöyle denir:

“Secede vechi li-llezi halekahü vve savverehü ve şakke sem’ahü ve besarehü bi havlihi ve kuvvetihi fetebareke-llahü ahsen-ül-halikine.”

Şafii’de cemaatle namaz

Cemaatle kılınan namazın sevabı, yalnız başına kılınan namazın sevabından çoktur. Hadis-i şerifte: “Cemaatle kılman namaz, yalnız başına kılman namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir” buyuruldu. Camideki cemaatin sevabı da, başka yerdeki cemaatin sevabından çoktur.

Cemaate namaz kıldıran kimseye imam denir. İmama uyana “Muktedi” veya “Me’mum” denir. İmamda aranan şartlar şunlardır:

1- Müslüman olmak.

2- Akıllı olmak (deli olmamak.)

3- Mümeyyiz olmak. Yani kendi başına taharetlenebilme, sağını 39

Page 40: Şâfiî İlmihali.pdf

solundan ayırt edebilme çağına ermiş olmak. Bu itibarla henüz 7 yaşına varmamış çocuğun imamlığı caiz değildir.

4- Erkek olmak. Kadının, erkeklere imam olması caiz değildir.

5- Kıraatinin sahih olması.

6- Kendisine uyulacak imamın, o anda, başka bir imama uymuş halde bulunmaması.

Cemaatle namaz kılmanın şartları

Cemaatle namaz kılmanın bazı şartları şunlardır:

1- Müslüman olmak.

2- Akıllı olmak.

3- İmama uymaya niyet etmek.

4- Namazdaki fiillerde, imamı takip etmek.

5- Uyan kişinin imamın hareketlerini bilmesi.

6- Uyan kişinin itikadına göre, imamın namazının sahih olması. Bir kavle göre; imamın namazı kendi mezhebine göre sahih ise, ona uyan kişinin mezhebine göre sahih olmamasının zararı yoktur.

7- İmamın kılmakta olduğu namazı bilahare iade etmek durumunda olmaması.

8- İmamın kıraatinin sahih olması.

9- Kıble hususunda, imamla ona uyan kimsenin kanaatlerinin bir olması. Kıble konusunda farklı düşünen yani biri kıble bu tarafta, diğeri şu tarafta diyen kimseler birbirine uyamazlar.

Mesbuk meselesi

Mesbuk; herhangi bir rekâtte, Fatihayı okuyabilecek kadar bir zaman, imamla beraber, ayakta bulunmayan kimsedir.

Böyle bir kimse, yani bir Fatiha okuyabilecek kadar, imamla beraber ayakta bulunmayan kimse, rükudan önce imama yetişirse, Fatiha’dan okuyabildiği miktarını okur, imam rükua gidince, o da rükua gider,

40

Page 41: Şâfiî İlmihali.pdf

Fatiha’nın kalan kısmını okuması gerekmez. Şayet rükuda imama yetişirse, yine o rekâte yetişmiş olur. Fatihayı hiç okumamış olmasının mahzuru yoktur. İtidalde veya daha sonra imama yetişirse, o rekâtı kaçırmış olur. Fakat imama uyarak, onun yaptığı gibi yapar. İmam, selam verince kalkıp namazını tamamlar.

İmamı rükuda gören kimse, önce iftitah tekbirini alır, sonra da rüku için tekbir alarak hemen rükua iner.

Son oturuşta imama yetişen kimse, iftitah tekbirini alıp hemen oturur, imam selam verdikten sonra kalkar. Tam olarak namazını baştan kılar. Çünkü rükudan sonra, imama yetişen kimsenin, o rekâti sayılmaz, fakat yine de o kişi cemaat sevabını almış olur.

Sabah namazında, ikinci rekâte yetişen kimse, imamla beraber kunutu okuduğu halde, ikinci rekâtte tekrar okur. Çünkü kunut ikinci rekâttedir.

Akşam namazının, son rekâtının rükuundan önce, imama yetişen kimse, o rekâte yetişmiş olur. İmamla beraber teşehhüdü okuduğu halde, ikinci rekâtte yine okur. Çünkü kendisi için, ilk teşehhüd yeri burasıdır.

Şafii’de cuma namazı

Cuma namazının vücub şartlan şunlardır:

1- Müslüman olmak.

2- Akıllı olmak.

3- Baliğ olmak.

4- Erkek olmak. Kadınlara farz değildir.

41

Page 42: Şâfiî İlmihali.pdf

5- Hür olmak. Kölelere farz değil.

6- Mukim olmak. Yolcuya ve göçebelere farz değildir.

7- Sağlıklı olmak. Cuma namazına, yürüyerek veya binekle gitmekte sıkıntı vve zorluk çeken hastaya, çok yaşlıya ve camiye götürecek birini bulamayan amaya farz değildir.

Cuma namazının farzı iki rekâttır. Cemaatle kılınması farzdır.

Cuma namazının sıhhat şartları

Cuma namazının sıhhat yani geçerli olmasının şartlan, diğer namazların sıhhat şartları gibidir. Ayrıca aşağıdaki hususlara da riayet etmek gerekir:

1- Cuma namazının şehir veya köyde, meskun saha içinde kılınması. Şu halde meskun saha dışında kalan arazi, çöl ve bahçe gibi yerlerde Cuma namazı kılınmaz. Devamlı çadırlarda yaşayanların, çadırları sahasında Cuma namazı kılınamaz.

2- Cuma namazının; Müslüman, akıllı, baliğ, hür, erkek, mukim olan en az 40 kişi ile kılınması. Bu itibarla; bir köyde bu şartları taşıyan 40 erkek yoksa, onlara Cuma namazı farz değildir ve orada Cuma namazı kılınamaz. Bu şartlardan birini taşımayan mesela mukim, yani yerli olmayıp dışardan gelen yüzlerce yolcu orada toplansa bile, Cuma namazını kılamazlar.

3- Cuma namazının öğle namazının vaktinde kılınması. Öğle vakti çıktıktan sonra, Cuma namazı kılınamaz. Öğle namazı kaza edilir.

4- Cuma namazına, geç kalıp, ancak ikinci rekâte yetişen kimse, Cuma namazına yetişmiş olur.

Fakat ikinci rekâtın rükuundan sonra mesela teşehhüdde, imama yetişen kimse, her iki rekâtı de kaçırmış olur. Böyle bir kimse, imam selam verince kalkıp; dört rekâtlık öğle namazını tamamlar.

5- Birden fazla camide Cuma namazı kılınan yerde, Cuma namazından sonra, ayrıca öğle namazını kılmak.

6- Cuma namazından önce, hutbe okumak.

Kendisine; Cuma namazı farz olan kimsenin, Cuma günü fecir doğduktan sonra, yani sabah namazının vakti girdikten sonra ve

42

Page 43: Şâfiî İlmihali.pdf

Cuma namazından önce; yolculuğa çıkması haramdır. Ancak yol üzerinde Cuma namazı kılınan bir yere yetişip orada kılması mümkün ise, Cuma namazından önce yola çıkabilir.

Kendisine, Cuma namazı farz olan kimsenin, Cuma namazının iç ezanının başlamasıyla beraber, her çeşit dünyevi işlerle meşgul olması haramdır.

Hutbenin şartları

Hutbe, Cuma namazının şartlarındandır. Hutbenin sahih yani geçerli olmasının şartları şunlardır:

1- Hutbenin iki tane olması ve öğle namazı vaktinde okunması.

2- Hutbenin, bütün rükünlerinin Arapça olarak okunması.

3- Hutbe rükünleri arasında, iki hutbe arasında ve hutbeler ile namaz arasında hafif iki rekât namaz kılınabilecek kadar ara verilmemesi. Ancak rükünler arasında yapılan vaaz, fasıla sayılmaz. Bununla beraber, vaazın kısa tutulması sünnettir.

4- Hutbenin ayakta okunması.

5- Hutbenin bütün rükünlerinin, Cuma namazının sıhhati için aranan şartları taşıyan, en az kırk kişiye işittirecek kadar yüksek bir ses tonu ile okunması.

6- Hatibin, iki hutbe arasında biraz oturması. Bu oturuşun, bir ihlas okunacak kadar sürmesi sünnettir.

7- Hatibin erkek olması.

8- Hutbenin, Cuma namazından önce okunması.

Hutbenin rükünleri

1- Her iki hutbede Allahü tealaya hamd etmek.

2- Her iki hutbede Peygamber efendimize salat (salevat) getirmek. Salavatta O’nun ismini anmak; mesela “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” demek şarttır, zamir ile söylemek kafi değildir.

43

Page 44: Şâfiî İlmihali.pdf

3- Her iki hutbede takva için tavsiyede bulunmak. Bu rükün; “Usiküm bi takvallah” (Size, Allah’ın takvasını tavsiye ediyorum) gibi cümlelerle ifade edilir.

4- Hutbelerin birisinde bir ayet okumak. Ayetin birinci hutbede okunması efdaldir.

5- İkinci hutbede müminlere, ahiret ile ilgili dua etmek.

Hutbenin sünnetleri

1- Önce hamd, sonra salevat, sonra takva için vasiyet olmak üzere rükünleri sırasıyla okumak.

2- Hatibin sesini işitenlerin, hutbeyi dinlemeleri.

3- Hatibin, minber gibi yüksek bir yerde hutbe okuması, minbere çıkınca cemaate dönüp selam vermesi, sonra oturması, bundan sonra müezzinin minberin önünde ve hatibin karşısında, ezan okuduktan sonra, hutbeye başlanması.

4- Hutbenin anlaşılır, cümlelerinin düzgün ve kısa olması.

5- Hatibin, hutbe okurken sağa sola dönmemesi. Sağ elini minberin kenarı üzerine koyması vve iki hutbe arasındaki oturuşta ihlas suresini okuması.

Cumanın sünnetleri

Cuma günü, yapılması sünnet olan işlerden bazıları:

1- Cuma guslü niyetiyle gusledip, bedeni iyice temizlemek. Bunun vakti, sabah namazının vaktinin girmesiyle başlar.

2- Uzamış olan el ve ayak tırnaklarını kesmek, fazla kılları gidermek, bıyığı kısaltmak, saç ve sakalı taramak.

3- En güzel elbiseyi giymek, güzel koku sürünmek.

4- Cumaya erken gitmek.

5- Cumaya giderken ağırbaşlı ve sükunetle yürümek, yolda gizlice zikir veya Kur’an-ı kerim okumak.

6- Camiye girince en önde olan boşluğu doldurmak, namaz kılanların önünden geçmemek.

44

Page 45: Şâfiî İlmihali.pdf

7- Camiye girince, oturmadan evvel, “tehıyyet-ül-mescid” niyetiyle iki rekât namaz kılmak.

Hatip minbere çıktıktan sonra, camiye giren kimse, Cuma namazının; müekked olan iki rekâtlık ilk sünnetini hafifçe kılıp, hutbeyi dinlemeye başlar. Bu sünnet, “tahıyyet-ül-mescid” namazının yerine de geçer. Hatib, hutbeye başlamış olsa da, böyle yapılır.

8- Cuma günü ve gecesi Kehf suresini okumak.

9- Bol bol salevat-ı şerife getirmek, çok dua etmek, sadaka vermek.

Şafii’de bayram namazı

Bayram namazı, mukim, misafir, hür ve köle için müekked sünnettir. Vakti, bayram günü, güneş doğduktan sonra girer ve zeval vaktine kadar devam eder. Güneşin, bir mızrak boyu yükselinceye kadar geciktirilmesi efdaldir. İmamın, namazdan önce ve sonra; nafile namaz kılması mekruhtur. Bayram namazı, sahrada da kılınabilir, fakat camide kılınması efdaldir. Ezan ve ikamet getirilmesi sünnet değildir. Namaza başlanacağı zaman, “Essalatü camiah” (Namaz, bir araya getiricidir) diye seslenilir.

Bayram namazının sünnetleri

Hacılar hariç, bayram namazının cemaatle kılınması.

Niyet edilip, tekbiret-ül-ihram getirildikten sonra iftitah duası (Veccehtü...) okunur. Sonra 7 tekbir getirilir. Her tekbir getirilişinde, eller omuzların hizasına kadar kaldırılır ve bağlanır.Hem imam hem de cemaat tekbirleri açıktan getirir. Her iki tekbir arasında, “Sübhanallahi vel-hamdü lillahi ve la ilahe illallahü vellahü ekber” (Allah bütün kusurlardan münezzehtir, hamd Allah’a mahsustur, Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür) denir.

Fatihadan sonra, sure olarak “Sebbihisme Rabbikel-a’la” okunur. İkinci rekâte kalkıldıktan sonra, önce 5 tekbir getirilir. Birinci rekâtte olduğu gibi tekbirler getirilirken eller kaldırılır ve bağlanır ve her iki

45

Page 46: Şâfiî İlmihali.pdf

tekbir arasında yukarıdaki zikir okunur. Tekbirler ve Fatihadan sonra sure olarak “El-Gaşiye” okunur. İmam, kıraati açıktan okur.

Bayram hutbesi

Namazdan sonra iki hutbe okunması sünnettir. Bu hutbelerin rükünleri ve sünnetleri, Cuma hutbelerininki gibidir.

Bayram hutbesinin sünnetleri şöyledir; imam birinci hutbenin başın da 9, ikinci hutbenin başında da 7 tekbir getirir. İmam, Fıtır (Ramazan) bayramının hutbesinde sadaka-i fıtrin hükümlerini, Edha (Kurban) bayramının hutbesinde ise, kurbanın hükümlerini anlatır.

Bayram günü

Bayram günü namaza gitmeden önce gusletmelidir. Bunun vakti, gece yarısından başlar. Yapılmazsa namazdan sonra yapılmalıdır. Bayram günlerinde güzel koku sürünmek, namaza uzak yoldan gidip, kısa yoldan dönmek, en güzel elbiseleri giymek, Ramazan bayramı namazına gitmeden önce hurma yemek ve hurma sayısının tek olması. Kurban bayramında ise, bayram namazını kılıncaya kadar hiçbir şey yememek. Kurban bayramında, Arafe günü sabah namazından itibaren bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar farz ve nafile, her namazdan sonra tekbir getirmek. Tekbir şöyledir:“Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber la ilahe illallahü vallahü ekber Allahü ekber ve lillahil-hamd.” (Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür, Allah en büyüktür ve hamd Allah’a mahsustur.)

Şafii’de nafile namazlar

Nafile namazlardan bazıları şunlardır:

1- Duha namazı. Bunun vakti, güneşin doğup bir mızrak boyu kadar yükselmesiyle başlar ve öğleye kadar devam eder. En azı; iki rekât, efdal olanı sekiz rekâttır.

46

Page 47: Şâfiî İlmihali.pdf

2- Teheccüd namazı. Vakti, yatsı namazını kıldıktan sonra girer ve fecir doğuncaya kadar devam eder. Bir miktar uyuduktan sonra, uyanıp kılınır. En azı iki rekâttır, çoğu için bir sınır yoktur.

3- Tehıyyet-ül-mescid namazı. Camiye girince; oturmadan iki rekât olarak kılınır. Herhangi bir farz veya başka bir nafile namaz kılınırsa, tehıyyet-ül-mescid namazı yerine de geçer.

4- Tesbih namazı. Bu namaz, dört rekâttır. İki rekâtta bir selam vermek daha iyidir. Mekruh vakitler dışındaki bir zamanda kılınır. Her rekâtta 75 defa “Sübhanallahi vel-hamdü lillahi ve la ilahe illallahü vellahü ekber” denir.

Bunun 15 adedi Fatiha ve sureyi okuduktan sonra ayakta, 10’ar adedi de rüku’, itidal, birinci secde, iki secde arasındaki oturuşta, ikinci secdede ve ondan sonraki istirahat ve teşehhüd oturuşlarında okunur.

5- Evvabin namazı. Buna “gaflet” namazı da denir. Çünkü bu vakitte, insanlar; yemek yemekle meşgul olup bu namazdan gafil oluyorlar.Bunun vakti, akşam namazından sonra başlar ve kırmızı şafak’ın kaybolmasıyla yani yatsı namazının vaktinin girmesiyle biter. En azı iki, en çoğu yirmi rekâttır.

6- Abdest namazı. Abdest alındıktan sonra, abdest namazı niyetiyle iki rekât halinde kılınır.

7- Sefer namazı. Yolculuğa çıkılacağı zaman, evden çıkmadan önce iki rekât ve yolculuktan dönüşte de iki rekât “sefer namazı” kılınır.

Dönüşteki sünneti, eve varmadan önce, camiye uğrayıp orada kılmak daha sevabdır.

8- İstihare namazı.Bir şey yapmak isteyip de, yapılmasında mı yoksa yapılmamasında mı hayır bulunduğunu bilmeyen kimsenin, iki rekât istihare namazı kılması sünnettir. Namazdan sonra aşağıdaki dua okunur. Namazdan sonra o işi yapmak için kalbine ferahlık gelirse; o işi yapmalı, yoksa yapmamalıdır:

“Allahüme inni estehiruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es’eluke min fadlikel-azimi fe inneke takdiru vela ekdiru ve ta’lemu vela a’lemu ve ente Allamul-guyubi Allahümme in kunte ta’lemu enne hazel-emre hayrun li fi dini ve meaşi ve akıbeti emri fekdurhu li ve yessirhu li sümme barik li fihi ve in kunte ta’lemu enne hazel-emre şerrun li fi dini ve meaşi ve akıbeti emri fesrifhu anni vasrifni anhu vakdur liyel-hayra haysu kane sümme erdini

47

Page 48: Şâfiî İlmihali.pdf

bihi.” ifadesinin yerine, ihtiyacı ne ise, onu söyler.

Meali:

(Allah’ım! Senin ilminle hayır, kudretinle de kuvvet diliyorum. Senin büyük fazlından istiyorum. Şüphesiz sen, güç yetirirsin, ben güç yetiremem. Sen bilirsin, ben bilemem ve sen gaybı çok iyi bilensin. Allah’ım! Eğer bu iş; dinim, geçimim ve akıbetim açısından benim için hayırlı ise, onu benim için takdir buyur ve bana müyesser eyle sonra onu bana bereketli kıl. Şayet bu iş; dinim, geçimim ve akıbetim açısından benim için şer ise; onu benden, beni de ondan uzaklaştır. Benim için hayır nerede ise, onu benim için takdir buyur, sonra da beni onunla razı eyle.)

Şafii’de camilerle ilgili hükümler

Camiye girerken önce sağ, çıkarken ise önce sol ayak atılır. Cünüb olan kimsenin, camide durması haramdır. Abdestsiz kimsenin, camide durması caizdir. Sarımsak, soğan, pırasa ve benzeri kötü kokulu şeyleri yiyen kimsenin, bunların kokusu devam ettiği müddetçe, zaruretsiz camiye girmeleri mekruhtur. Camide tartışmak, sesini yükseltmek, kayıp eşyayı aramak, alış-veriş, icare ve benzeri akitler yapmak mekruhtur. Hayvanları, delileri ve mümeyyiz olmayan çocukları camiye sokmak mekruhtur. Camiyi süpürüp temizlemek sünnettir. Şabanın yarısı (Berat gecesi) gibi belirli gecelerde, camide çokça kandil yakmak çirkin bir bidattir. Yolculuktan dönen kimsenin, önce camiye gidip iki rekât namaz kılması sünnettir. Namazı beklemek, ilimle uğraşmak ve buna benzer bir sebeple camide duran kimse itikafa niyet etmelidir. Camiyi ve içindeki eşyasını korumak niyetiyle, namaz vakitlerinin dışında kapısı kilitlemenin mahzuru yoktur. Camiye giren kimsenin, iki rekât namaz kılmadan oturması mekruhtur. Camiye girmek isteyen kimsenin, ayakkabılarına dikkat edip, üzerindeki pisliği sildikten sonra girmesi sünnettir. Ezan okunduktan sonra, bir mazeret yokken, namaz kılmadan camiden çıkmak mekruhtur. Cami inşa etmek, tamir etmek, koruyup gözetmek sünnettir.

48

Page 49: Şâfiî İlmihali.pdf

Şafii’de seferilik ve iki namazı cem

Yolculukla ilgili 4 çeşit ruhsat vardır. Bu ruhsatlar şunlardır:

1- Kasr yapmak, yani 4 rekâtlı olan; öğle, ikindi ve yatsı namazlarını 2’şer rekât halinde kılmak.

Yolculukta kazaya kalmış olan namazlar da, yolculukta kasr ile kılınabilir. Fakat mukim iken kazaya kalmış olan namazlar, seferde kasr ile kılınamaz.

2- Ramazan orucunu tutmamak. Seferi olan kimse, Ramazan orucunu tutmayabilir, sonra mukim olunca güne gün kaza eder.

3- Üç gün yani 72 saat, abdestte ayakları yıkamak yerine, mest üzerine mesh etmek. Mukim olan kimse, ancak bir gün bir gece yani 24 saat mesh edebilir.

4- Namazları cem etmek. Yani öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı takdim veya tehir ederek beraber kılmak. Takdim öne almak; tehir de ertelemek, demektir.

Kasrın şartları

Seferde kasr yapmanın yani, dört rekâtlı namazları, iki rekât halinde kılmanın şartları şunlardır:

1- Yolun uzun olması. Yani; en az 80 kilometre ve 640 metre olması. Bu mesafe, uçakla da gidilse yine seferi olunur. Biri kısa, diğeri uzun olmak üzere; bir yere iki yoldan gidiliyor ve bir ihtiyaçtan dolayı, uzun yol tercih ediliyorsa, namazlar kasr edilebilir. Fakat sadece namazları kısa kılmak için, uzun yol tercih ediliyorsa, kasr caiz değildir.

2- Yolcunun; kasrın caiz olduğunu bilmesi. Şayet bunu bilmeden namazları kasr ederse, kıldığı namaz sahih olmaz.

3- Günah işlemek için yolculuğa çıkmamış olmak.

4- Belli bir yeri kastetmek.

5- Tekbiret-ül-ihram ile birlikte kasra niyet etmek.

6- Kasr niyetini bozacak herhangi bir durumun olmaması. Şayet kişi, kasra niyet edip etmediğinde şüpheye düşerse, namazını tam kılar.

49

Page 50: Şâfiî İlmihali.pdf

7- Namazını dört rekât olarak kılan imama uymamak.

8- Namazı tamamlayıncaya kadar, seferin devam etmesi.

9- İkamet yerinden çıkmış olmak.

Cem-i takdimin şartları

Seferde, cem-i takdim ile namaz kılmanın yani; ikindiyi, öğle vaktinde; yatsıyı da, akşam vaktinde kılmanın bazı şartları vardır. Bu şartlar, şunlardır:

1- Tertibe uymak. Yani ikindiyi öğle vaktinde kılacaksa, önce öğleyi sonra ikindiyi kılmak. Yatsıyı da akşam vaktinde kılacaksa, önce akşamı sonra yatsıyı kılmak.

2- Birinci namazda cem etmeye niyet etmek. İftitah tekbiri ile birlikte niyet etmek sünnettir.

3- İki namazı ard arda kılmak. Aralarında sünnet dahi kılınmaz.

4- İkinci namaza başlayıncaya kadar yolculuğun devam etmesi.

Cem-i tehirin şartları

Cem-i tehirin yani öğleyi ikindi vaktinde ve akşamı yatsı vaktinde kılmanın iki şartı vardır:

1- Birinci namazın vakti çıkmadan, namazı cem-i tehir ile kılmaya niyet etmek.

2- İkinci namazı da kılıp bitirinceye kadar yolculuğun devam etmesi.

Yolculuk ne zaman biter?

Yolculuk sona erince, sefer ruhsatlarından istifade edilemez. Şöyle ki:

a) İkamet yerine dönmekle, yolculuk sona erer.

b) Gideceği yerde, dört gün veya daha fazla kalmaya niyet eden kimse, oraya varmakla yolculuğu son bulur.

50

Page 51: Şâfiî İlmihali.pdf

c) Bir kimse, gideceği yere varmadan, orada ikamet etmeye niyet etmemiş ise, veya giriş-çıkış günleri hariç dört günden az bir müddet kalmaya niyet etmişse, oraya varmakla yolculuğu son bulmaz.

d) Bir yerde, giriş ve çıkış günleri hariç dört gün kalan kimse, mukim olur.

e) Gideceği yerde, göreceği işinin, dört günde bitmeyeceğini bilen kimse, oraya varmakla mukim olur.

f) Eğer işinin her an için bitebileceğin! tahmin ediyor ve bittiği anda dönmeye niyetli ise, bir de ikamet etmeye niyet etmemişse, 18 güne kadar yolcu sayılır.

g) Durmuş olduğu halde, dönmeye niyet eden kimsenin seferiliği bitmiş olur.

Şafii’de cenaze namazı ve defin

Ölüm halindeki hastaya, Kelime-i tevhid telkin edilir. Hasta; Kelime-i tevhidi getirince, artık konuşturulmaz ve Kelime-i tevhid telkin edilmez. Ancak kelime-i tevhidi getirdikten sonra bir şey konuşursa, yine telkin edilir. Yanında Ya-sin-i şerif suresinin okunması da menduptur.

Hasta, ölünce gözleri yumulur, alt çenesi bir bezle -ağzı kapatılarak-başından bağlanır, mafsalları yumuşatılır, elbisesi soyulur, üstüne hafif bir örtü çekilerek bir tarafı başının altına, diğer tarafı ayaklarının altına geçirilir, şişmemesi için küçük bir demir parçası, karnı üzerine konur.

Hastanın ölümünden önce veya sonra dövünmek, yaka yırtmak, saç yolmak, yüzü siyaha boyamak gibi hareketler haramdır.

Hasta ölünce, Müslümanların şu beş vazifeyi yapmaları farz-ı kifayedir:

51

Page 52: Şâfiî İlmihali.pdf

1- Ölüyü yıkamak: Bu yıkamanın en azı, bütün bedenini, temiz bir su ile bir kere yıkamaktır. Cenaze-, dışardan görülmeyecek kapalı bir yere götürülür, yüksek bir yere, ayakları kıbleye doğru gelecek şekilde sırt üstü yatırılır. Mümkünse baş kısmı biraz yüksekte tutulur.

Ölüyü, yüzükoyun yatırmak haramdır. Sünnete uygun olarak üç kere yıkandıktan sonra, başından ayağına kadar her tarafına su dökülür.

Yıkayıcı ve yardımcısının, ölünün avret yerine bakması haramdır. Ölünün yüzünü bir bezle örtmek ve ona abdest aldırmak sünnettir.

Erkek cenazenin, erkek; kadın cenazenin de kadın tarafından yıkanması gerekir. Ancak kadın, ölen kocasını, erkek de ölen hanımını yıkayabilir. Küçük çocuğun, cinsiyetine bakılmaz; erkekler de kadınlar da yıkayabilir.

Hamileliğin asgari müddetinden önce yani 6 ayı tamamlamadan düşen çocuğun namazı kılınmayacağı gibi, yıkanmaz da. Ancak düşükte, hayat belirtisi varsa, normal bebek gibi yıkanıp namazı kılınır. Hayat belirtisi yoksa fakat şekillenmişse, namazı kılınmaz, öbür vazifeler yapılır. Şekillenmemiş ise, hiçbir şey gerekmez. Sadece bir beze sarılıp gömülmesi sünnettir. Hamileliğin asgari müddetinden sonra düşürülmüş olan ise, hayat emaresi bulunmasa ve şekillenmemiş olsa dahi, büyük muamelesi görür. Bütün vazifeler yapılır.

2- Ölüyü kefenlemek. Kefenin en azı, ölünün bütün bedenini örtecek bir örtüdür. En mükemmeli ise, erkek için her biri ölünün başından ayağına kadar bütün bedenini örtecek üç örtüdür.

Kadının en mükemmel kefeni de; bir etek, bir gömlek, bir başörtüsü ve her biri bütün vücudunu örtecek iki örtü olmak üzere beş parçadır. Kefenin beyaz olması sünettir.

52

Page 53: Şâfiî İlmihali.pdf

3- Cenaze namazını kılmak. Bu namazının 7 farzı vardır, şöyle ki:

a) Niyet etmek. Niyet, “Hazır olan bu ölü üzerine, dört tekbirli farz-ı kifaye olan cenaze namazını kılmaya niyet ettim” diye getirilir.

b) Kıyam yani ayakta durmak.

c) Tekbiret-ül-ihram ile beraber dört tekbir getirmek.

d) Birinci tekbirden sonra Fatiha suresini okumak.

e) İkinci tekbirden sonra, Peygamber efendimize, şöyle salevat-ı şerife getirmek:

“Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali muhammedin kema salleyte ala İbrahime ve ala ali İbrahime ve barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin kema barekte ala ibrahime ve ala Ali İbrahime fil-alemine inneke Hamidun Mecidün.”

Meali:

(Ya Rabbi! Hazret-i Muhammed’e ve O’nun Aline salevat getir, tıpkı Hazret-i İbrahim’e ve O’nun Aline salevat getirdiğin gibi. Yine Hazret-i Muhammed’e ve O’nun Aline bereket ver, tıpkı bütün alemler içinde Hazret-i İbrahime ve Onun Aline bereket verdiğin gibi. Hiç şüphesiz sen, Hamid ve Mecid’sin.)

Sadece: “Allahümme salli ala Muhammed” (Ya Rabbi! [Hazret-i] Muhammed’e salat [rahmet] eyle.) de denebilir.

f) Üçüncü tekbirden sonra şu duayı okumak:

“Allahümmag’fir lihayyina ve meyyitina ve şahahidina ve gaibina ve zekerina ve ünsana Allahümme men ahyeytehü minna fe ahyihi alel-islami ve men teveffeytehü minna fe teveffehü alel-imani”

Meali:

(Allahım! Hayatta olanımıza, ölenimize, hazır olanımıza, gaib olanımıza, küçüğümüze, büyüğümüze, erkek olanımıza ve kadın olanımıza mağfiret eyle [günahlarını affeyle!] Allah’ım! Bizden, kendisine hayat verdiğine, İslam üzere hayat ver; ölüm verdiğine de iman üzere ölüm nasip eyle.)

53

Page 54: Şâfiî İlmihali.pdf

“Allahümme inne haza abdüke vebnü abdeyke harece min ravhi’d-dünya ve seatiha ve mahbubuhu ve ehibbaühü fiha ila zulmetil-kabri ve ma hüve lakihi kane yeşhedü en lailahe illa ente vahdeke la şerike leke ve enne Muhammeden abdüke ve resulüke ve ente a’lemii bihi minna Allahümme innehü nezele bike ve ente hayrü menzulin bihi ve asbeha fekiren ila rahmetike ve ente ganiyyün an azabihi ve kad ci’nake ragıbine ileyke şüfeae lehü Allahümme in kane muhsinen fezid fi ihsanihi ve in kane müsien fetecavez anhü ve lakkihi birahmetike rıdake ve kihi fitnetel-kabri ve azabehü vefsah lehü fi kabrihi ve cafil-erda an cenbeyhi1 ve lekki-hi bi rahmetikel-emne min azabike hatta teb’asehü aminen ila cennetike bi-rahmetike ya erhamerrahimine.”

Meali:

(Allah’ım! Şüphesiz bu, senin kulun ve iki kulunun oğludur. Dünya hayatının rahatlığından ve genişliğinden çıktı. Sevdikleri ve sevenleri [dünyada] kaldı. Kabrin karanlığına geldi. Bu kimse, [dünyada iken;] senden başka, ibadet edilmeye layık bir ilah bulunmadığına ve Muhammed’in senin kulun ve peygamberin olduğuna şehadet ederdi. Şüphesiz sen, onu bizden daha iyi bilirsin. Allah’ım! O, sana geldi. Sen ise, yanına gidilenlerin en hayırlısısın. Şu anda o, senin rahmetine muhtaçtır. Senin ise, onu azab etmeye ihtiyacın yoktur. Senden ümitlenerek onun için şefaat etmeye geldik. Allah’ım! O, iyi ise, iyiliğini artır. Şayet kötü ise, onu affeyle. Ona, rahmetinle rızanı ihsan eyle. Onu, kabrin fitne ve azabından koru. Kabrini geniş eyle, yeri iki yanından uzaklaştır. Onu, emniyet içinde Cennetine göndereceğin zamana kadar, rahmetinle azabından emin eyle, ey merhametlilerin en merhametlisi.)

Ölen kimse, çocuk ise bunun yerine, şu dua okunur:

“Allahümmag-fir li-hayyina ve meyyitina ve şahitina ve gaibina ve zekerina ve ünsana Allahümme men ahyeytehü minna fe ahyihi alel-islam ve men teveffeyteyü minna fe teveffehü alel-imani”

Meali:

(Allahım! Hayatta olanımıza, ölenimize, hazır olanımıza, gaib olanımıza, küçüğümüze, büyüğümüze, erkek olanımıza ve kadın olanımıza mağfiret eyle (günahlarını affeyle!] Allah’ım! Bizden, kendisine hayat verdiğine, İslam üzere hayat ver; ölüm verdiğine de

54

Page 55: Şâfiî İlmihali.pdf

iman üzere ölüm nasip eyle.)

“Allahümmec’alhü feraten li ebeveyhi ve sele-fen ve zühran ve izaten va’tibaren ve şefian ve sakkil bihi mevazinehüma ve efrigis-sabre ala kulubihima vela teftinhüma ba’edehü vela tahrimhüma ecrehü.”

Meali:

(Allah’ım! Onu, ebeveynine önce gidip ahiretlerinde hayırları hazırlayıcı kıl, selef ve hazır edilen şey eyle; meviza, ibret ve şefaatçi kıl. Onunla amel terazilerini ağırlaştır ve kalblerine sabır akıt. İkisini, ondan sonra fitneye düşürme ve ikisini, onun sevabından mahrum eyleme.)

Sadece: “Allahümmagfir lehü” yani (Ya Rabbi, onun günahlarını bağışla) demekle de farz yerine gelir.

g) Dördüncü tekbirden sonra şu duayı okumak: “Allahümme la tahrimna ecrehu vela teftinna ba’dehu vagfir lena ve lehu.”

Manası:

(Ya Rabbi, bizi onun sevabından mahrum eyleme, ondan sonra bizi fitneye düşürme ve bizi de onu da bağışla!)

Ondan sonra selam verilir.

4- Cenazeyi mezarlığa taşımak. Cenazeye refakat edenlerin, onun önünde ve yakınında yürümeleri, hızlı götürmeleri, ölümü hatırlamaları sünnettir.

Cenazeyi karşılayan kimse şöyle der:

“Allahü ekber Allahü ekber Allahü ekber haza ma veadenellahü ve resulühü ve sadekallahü ve resulühü Allahümme zidna imanen ve teslimen.”

Meali:

(Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Bu, Allah’ın ve Peygamberinin, bize vadettiği şeydir. Allah ve Peygamberi doğru söylemiştir. Allah’ım! Bizim, imanımızı ve teslimiyetimizi artır!)

Ayrıca şöyle der: “Sübhanel-hayyillezi la yemutü ebeden” (Her zaman diri olan ve hiçbir zaman ölmeyen [Allahü teala,] her çeşit

55

Page 56: Şâfiî İlmihali.pdf

kusurdan münezzehtir.)

5- Cenazeyi defnetmek. Cenazenin boyundan biraz uzunca (derin) bir çukur kazılır. Toprak gevşek ise, kazılan çukurun ortasında, ölünün rahat sığabileceği bir yer açılır ve cenaze oraya yerleştirilir, sonra üstü uzun ve geniş taşlar veya kalaslarla kapatılır. Daha sonra toprak atılır. Cenazeyi kabre koyarken:

“Bismillahi ve ala milleti Resulillahi” Yani (Alla hü tealanın ismiyle ve Resulullah’ın dini üzere,) denir. Ayrıca şöyle söylemek de sünnettir:

“Allahümmeftah ebvabes-semai li ruhihi ve ekrim nüzülehü ve vassi’ medhalehü ve vassi’ lehü fi kabrihi.”

Meali:

(Allah’ım! Onun ruhu için, semanın kapılarını aç, onun nüzulüne ikramda bulun, girdiği yeri genişlet ve kabrini geniş eyle.)

Ölünün, sağ yanağının altına sert bir toprak parçası koymak sünnettir. Cenazenin, kabirde sağ yanı üzerine, kıbleye karşı yatırılması ise, farzdır.

Defin işi bittikten sonra, telkin verilmesi sünnettir. Telkin şöyle verilir:

“Ya abdellahi vebne emetillahi üzkür ma harecte aleyhi min dariddünya ve hüve şehadetü en lailahe illellah ve enne Muhammeden resulüllah ve ennel-cennete hakkun ven-nare hakkun vel-ba’se hakkun ve ennes-saate atiyetün la raybe fiha ve ennellahe yeb’asü men fil-kuburi ve enneke radite billahi rabben ve bil-islami dinen ve bi Muhammedin nebiyyen ve resulen ve bil-Kur’ani imamen ve bil-Kabeti kibleten ve bil-mü’minine ihvanen.”

(Ey Allah’ın kulu ve cariyesinin oğlu! Üzerinde dünya evinden çıktığın şeyi hatırla! O şuydu; Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna, şüphesiz Cennet ve Ateşin hak olduğuna, şüphesiz tekrar dirilmenin hak olduğuna şüphesiz Kıyamet gününün geleceğine ve bunda hiç şüphe olmadığına ve şüphesiz Allah’ın kabirdekileri baş edeceğine [dirilteceğine] şehadet etmen ve şüphesiz Allah’a rab, İslam’a din, Muhammed’e nebi ve resul, Kuran’a imam, Kabe’ye kıble ve mü’minlere kardeş olarak razı olmandır.)

56

Page 57: Şâfiî İlmihali.pdf

Taziye sünnettir

Üç güne kadar, taziye yapmak sünnet-i müekkededir. Taziye definden önce de yapılabilir, sonra da. Ancak definden sonra yapmak evladır. Şayet yakınları çok üzülüyorlarsa, onlara sabırlandırmak (teselli etmek) için, definden önce taziye yapmak evladır. Taziye için şöyle söylenir:

“E’zamellahü ecreke ve ahsene azaeke ve gafere li meyyitike.”

Meali:

(Allah, sevabını çoğaltsın, tesellini güzel yapsın ve ölünü affetsin.)

Şafii’de zekât

Allahü teala, namaz kılmayı nasıl emretmişse, zekât vermeyi de aynı şekilde emretmiştir. Ayet-i kerimede mealen buyuruldu ki: “Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin!” Dolayısiyle zekât vermek, namaz kılmak gibi farzdır. Zekât vermek, İslamın rükünlerinden olup, farziyetini inkar eden -Allah saklasın- kafir olur.

Zekât, lügatte artma, çoğalma, büyüme manalarına gelir. Fıkıhta ise; senede bir kere belli mallardan belli şekilde çıkarılan ve belli kimselere verilen belli bir haktır.

Zekâta tabi olan mallar

Zekâta tabi olan mallar şunlardır:

1- Altın, gümüş ve paralar.

2- Ticaret malları.

3- Davar. Yani koyun ve keçi.

4- Sığır, manda ve camus.

5- Deve.

6- Ekin. Ekinden maksat; gıda olması niyetiyle ihtiyari olarak ekilen 57

Page 58: Şâfiî İlmihali.pdf

şeylerdir. Buğday, arpa, pirinç mmercimek ve nohut gibi.

7- Meyva; yani hurma ve üzüm. Bu ikisinin haricindeki meyvaların hiçbiri zekâta tabi değildir.

Zekâtın Farz Olması

Kişiye, zekât vermenin farz olmasının şartlan şunlardır:

1- Müslüman olmak. Dolayısiyle kafir olanlara zekât vermek farz değildir.

2- Hür olmak. Köle; zekât vermekle mükellef değildir. Çünkü kölenin elindeki malların tamamı, efendisinindir.

3- Tam mülkiyete sahip olmak. Bunun için; “mükateb” olan köle, tayin edilen zaman içinde, kararlaştırılan miktardaki malı efendisine veremezse, azad olmaz ve elindeki malların tamamı efendisine geçer. İşte bu köle, tam mülkiyete sahip olmadığı için elindeki malların zekâtını vermekle mükellef değildir.

4- Nisaba malik olmak. Yani zekâta tabi olan malın, zekâtın farz olması için aranan çokluğa ulaşmış olması gerekir. Mesela; altının 20 miskal yani 69 gram olması gibi. Nisabdan aşağıda olan mala zekât düşmez.

5- Malikin muayyen olması. Bunun için henüz doğmamış ceninin malında zekât yoktur. Yine vakıf olan malın zekâtı yoktur. Çünkü bunun da sahibi belli değildir.

6- Bazı mallarda, havelan-ı havi. Yani zekâta tabi olan malın üzerinden bir senenin geçmesi. Bunun için nisab miktarı kadar olduğu halde üzerinden bir sene geçmemiş mala zekât düşmez. Bu anlattıklarımız zekâtın genel şartlarıdır. Bunların haricinde her malın kendisine mahsus şartlan da vardır.

Baliğ olmak, akıllı olmak, reşit olmak ve borcunu tahsil etmek zekâtın şartlarından değildir. Dolayısıyla; çocuğun, delinin ve sefihin malını da zekât düşer. Bunların zekâtlarını, velileri verir.

Borçlu, hazır olup borcunu ödeyecek durumda ise, “hail” (yani tahsil zamanı gelmiş) olan nisab miktarı kadar olan veya eldeki malla birlikte nisab miktarı kadar olan alacakların, üzerinden bir sene

58

Page 59: Şâfiî İlmihali.pdf

geçtiği takdirde, zekâtlarının hemen verilmesi gerekir.

“Hail” olduğu (yani tahsil zamanı geldiği) halde, borçlu; fakir olduğu veya inkar ettiği için tahsil edilemeyen alacağın, zekâtının hemen verilmesi gerekmez. Tahsil edildiği zaman zekâtı verilir.

“Müeccel” olan (yani tahsil zamanı henüz gelmemiş) olan alacağın zekâtı, tahsil edildikten sonra veya bilfiil tahsil edilmese bile, tahsil etmeye kadir olunduktan sonra verilir.

Kaybolan, gasb edilen ve inkar edilen malın zekâtı da, tahsil edildikten sonra verilir.

Zekât verirken; eldeki malın tamamını kaplayan borç dahi düşülmez. Yani kişinin; elindeki mal kadar, borcu olsa dahi, elindeki malların tamamının zekâtını vermesi gerekir. Çünkü borç, zimmetle alakalı iken, zekât malla ilgilidir. Dolayısiyle borç, zekâta mani olmaz.

Buna göre alacaklı da borçlu da zekât verir. Şöyle ki, borçlu elindeki bütün malların zekâtını vverir, alacaklı da alacağını tahsil ettikten sonra, onun zekâtını verir.

Altın ve gümüşün zekâtı

Altının “nisab”ı yani zekâtının verilmesi farz olan miktarı 20 miskaldir. 20 miskal, 69 gram altın eder. Dolayısiyle 69 gram saf altını veya 69 gram saf altın değerinde parası olan kimsenin, zekât vermesi gerekir.

Altının zekâtı 40’ta bir yani yüzde ikibuçuk (% 2.5) oranında verilir. Buna göre 69 gram altını veya bu değerde parası olan kimse, bunun yüzde ikibuçuk oranında zekâtını verir. Mesela yirmi miskal altını olan kimse, bunun yarım miskalini zekât olarak verir.

Altının nisabı gümüşle tamamlanmaz. Şöyle ki, 10 miskal altını ve 59

Page 60: Şâfiî İlmihali.pdf

100 dirhem gümüşü olan kimse, bunların zekâtını vermez. Çünkü altının nisabı 20 miskal, gümüşünkü 200 dirhemdir. 1 dirhem 2.42 gramdır. Buna göre 200 dirhem 484 gramdır. Bu ikisinin cinsleri farklı olduğu için, birbirini tamamlamazlar. Zekâtlarının verilmesi için ikisinin ayrı ayrı olarak, nisab miktarı olmaları gerekir. Yani altının en az 20 miskal, gümüşün de 200 dirhem olması gerekir.

Kadınların mübah olan altın ve gümüş takılarına (süs eşyalarına) zekât düşmez. Fakat kadının israfa kaçan süs eşyası gibi, mekruh olan süs eşyasına zekât düşer.

Erkeğin gümüş yüzükten başka, altın ve gümüş eşya gibi haram olan süs eşyasına da zekât düşer.

Hem kadın hem de erkek için; her türlü altın ve gümüş ev eşyası edinmek ve kullanmak haramdır. Bunların da zekâtının da verilmesi gerekir.

Kadının mekruh olan süs eşyaları ve erkeğin haram olan eşyalarının zekâtı verilirken kıymetleri esas alınır. Ev eşyalarında ise, ağırlıkları esas alınır.

Altın ve gümüş haricindeki mücevherat süsler, zekâta tabi değildir. Ancak bunların ticareti yapılıyorsa, ticaret malı olarak zekâtlarının verilmesi gerekir.

Ticaret malının zekâtı

Ticaret; kar etmek niyetiyle, para ile veya bir mal karşılığında alınan her çeşit taşınır ve taşınmaz mallardır. Ne olursa olsun bütün ticaret malları zekâta tabidir. Dolayısıyla ticareti yapılan her türlü; arazi, bina, araba, hayvan, yiyecek, ev eşyası ve diğerlerinin zekâtı verilir.

Hibe, miras ve çalışılarak elde edilen şeyler; para veya mal karşılığında alınmadıkları için, ticaret eşyası değildirler. Binaenaleyh

60

Page 61: Şâfiî İlmihali.pdf

zekâtları verilmez. Ancak bu yollarla elde edilen şey, mal değil de para ise, altın hükmünde olduğu için, şayet nisab miktarında ise ve üzerinden bir sene geçerse, 40’ta bir yani yüzde iki buçuk oranında zekâtı verilir.

Ticaret malının zekâtının farz olması için, gereken şartlar şunlardır:

1- Malın, para ile veya bir bedel karışlığında alınmış olması.

2- Malın ticaret niyetiyle alınmış olması.

3- Malın kullanmak niyetiyle alınmamış olması.

4- Üzerinden bir senenin geçmiş olması. Ticaret malında, sene malın alındığı günden itibarendir. Buna göre ticaret malı, alındığı zaman nisab miktarı olmasa bile, bir sene sonra eğer nisab miktarı olmuşsa zekâtı verilir.

Fakat nisab miktarındaki parayla alınan ticaret eşyasının zekâtı, eşyanın alındığı günden itibaren değil, o nisab miktarındaki paraya sahip olunduğu günden itibarendir. Binaenaleyh 69 gram veya daha fazla altın değerindeki bir paraya sahip olan kimse, bu paraya sahip olduğu günden dört ay sonra, bu parayla ticaret yaparsa, sene, paraya sahip olduğu günden itibarendir. Yani sekiz ay sonra bu paranın zekâtını vermesi gerekir.

Yine 69 gram altın değerindeki paranın yarısıyla ticaret yapıp, diğer yarısı elinde kalırsa, sene sonunda hepsi nisaba ulaşıyorsa, zekâtları verilir ve senesi paraya sahip olduğu günden itibarendir. Ticarete başladığı günden itibaren değildir.

5- Ticaret malının kıymetinin nisab miktarında veya daha fazla olması. Dolayısıyla ticarete başlanan para, nisab olsun olmasın, senenin sonunda nisab miktarında değilse, zekâtı verilmez.

Ancak ticaret malının kıymeti, senenin sonunda nisab miktarında olmamakla beraber, adamın elinde nisabı dolduracak kadar nakit

61

Page 62: Şâfiî İlmihali.pdf

varsa tamamının zekâtını verir. Mesela 69 gram değerinde parası olan kimse, bu paranın yarısıyla ticaret yapıp, yarısını da nakit olarak bırakırsa, senenin sonunda ticaret yapılan kısmı nisab olmuyorsa, yanındaki nakit de buna ilave edilecek ve hepsinin zekâtı verilecek.

Ancak bu şekilde yine nisab olmuyorsa mesela zarar edip senenin sonunda ancak elli gram altın değerinde para kalırsa buna zekât düşmez. Çünkü elinde nakit olarak duran miktar, buna ilave edildiği halde nisabı dolduramamaktadır. Dolayısıyla zekâtı verilmez.

6- Ticaret mallarının, nisab miktarından az olan paraya çevrilmemesi. Şayet ticaret malının tamamı paraya çevrilir ve bu para nisab miktarından az ise, sene kesilmiş olur. Şayet bu parayla yeniden ticaret yapılırsa, sene ikinci defa ticarete başlandığı günden başlar.

Bazı önemli bilgiler

Ticaret malının zekâtı ile alakalı bazı önemli notları hatırlatmak istiyoruz, şöyle ki:

1- Zekât verilirken, sene içindeki karlar, sermayeye ilave edilir. Malların fiyatlarının artması da böyledir. Dolayısıyla sene sonunda eldeki bütün malların o günkü kıymetleri üzerinden zekât verilir.

2- Ticareti yapılan malın kendisi zekâta tabi ise, mesela koyun ticareti yapılıyorsa zekât şöyle verilir:

a) Şayet ticareti yapılan malın kıymeti değil de, kendisi nisab miktarında ise, zekât “ayn”ından yani kendisinden verilir. 69 gram değerinde olmayan kırk koyun gibi.

b) Ticareti yapılan malın kendisi değil de kıymeti nisab miktarında ise, zekâtı kıymeti üzerinden verilir. Mesela 39 koyun, 69 gram altın değerinde olduğu zaman, zekâtları kıymet üzerinden verilir. Çünkü 40’tan aşağı olan koyunlara, zekât düşmez.

c) Ticareti yapılan malın; hem kendisi hem de kıymeti nisab miktarında ise ve seneleri aynı günde doluyorsa, yine zekât “ayn”ından yani kendisinden çıkarılır. 69 gram altın değerindeki kırk koyun gibi.

d) Her ikisinin kıymeti nisab ise, ve ticaretin senesi önce doluyorsa,

62

Page 63: Şâfiî İlmihali.pdf

bu sene kıymetten, sonraki bütün senelerde ise, kenidisinden çıkarılır.

3- “Mudaraba” ve “kırad” aynı manaya gelen iki kelimedir. Emek sermaye ortaklığı, demektir. Sermaye sahibi, sermayesini çalıştırmak üzere bir kimseye verir. Bu ortaklıkta, karın bir kısmı, mesela yarısı emekçiye verilir. İşte bu ortaklığın ticaret zekâtı, sermaye sahibine düşer. Eğer zekâtı kendi hususi malından verirse, olur. Eğer ortaklıktan verirse, zekât onun kar payından düşülür.

Madenlerin zekâtı

Madenden çıkarılan altın hammaddesi, işlenip temizlendikten sonra, 69 gram saf altın ve gümüş hammaddesi de 484 gram saf gümüş ederse, bunların zekâtı, hemen kırkta bir yani yüzde ikibuçuk oranında çıkarılıp ödenir. Bir sene geçmesi beklenmez. Çünkü maden zekâtının iki şartı vardır. Bunlar:

1- Çıkarılan hammaddenin işlenip temizlendikten sonra nisab miktarında olması.

2- Çıkaran kimsenin, zekât mükelleflerinden olması yani Müslüman ve hür bir kimse olması.

Definelerin zekâtı

Define, cahiliyet devrinde yani İslamiyet’ten Önceki dönemde, toprağa gömülen altın veya gümüşlerdir. Böyle bir defineyi bulan kimse, eğer bulduğu altın veya gümüş nisab miktarında ise, zekâtını hemen beşte bir (5’te bir) olarak çıkarıp verir. Bunda da bir sene beklenmez.

Bulunan define; eğer bazı işaretlerden İslam dönemine ait olduğu anlaşılırsa, mesela üzerinde Kur’an-ı kerim ayetleri veya bir Müslüman hükümdarın ismi varsa, “lukata” (bulunan eşya) gibidir. Yani sahibi biliniyorsa; kendisine verilir, yoksa varislerine verilir.

Zahire ve meyvenin zekâtı

Zahireden maksat; buğday, arpa, pirinç, nohut, darı, mısır, mercimek, fasulye gibi normal zamanda yani kıtlık olmadığı bir zamanda, ihtiyari

63

Page 64: Şâfiî İlmihali.pdf

olarak (isteyerek) gıda maddesi niyetiyle ekilen şeylerdir.

Meyveden maksat ise; hurma ve üzümdür. Bu ikisinin haricindeki hiçbir meyveye zekât düşmez.

Zahire ve meyvenin nisabı 5 “vesk”tir. Bir vesk, altmış (60) “sa”dır. Bir sa, 1680 gramdır. Buna göre bir vesk, 100 kilo ve 8 gramdır. Buna göre beş vesk, 504 kilodur. Yani 504 kilodan az olan zahire ve meyveye zekât düşmez.

Şayet ekin veya meyve ağaçları; masrafsız sulanıyorsa, onda biri; motor ve benzeri aletlerle sulanıyorsa, yirmide biri zekât olarak verilir.

Meyvaların; zekâtını vermeden veya tesbit etmeden Önce, yemek veya sadaka vermek caiz değildir.

Hayvanların zekâtı

Zekâta tabi hayvanlar; davar, sığır ve devedir. Bu hayvanlara, zekât düşmesi için, üzerlerinden bir senenin geçmesi, yıl boyunca merada parasız olarak otlanmaları gerekir.

Ayrıca bu hayvanların, üreme veya sütleri için beslenmeleri de şarttır. Dolayısiyle iş için, beslenen hayvanlara zekât düşmez.

Davarların zekâtı

Davarın (yani koyun ve keçinin) nisabı 40’tır. Koyun ve keçinin zekâtı şöyle verilir:

40’tan 120’ye kadar, bir şat (yani 2 yaşına girmiş bir koyun veya 3 yaşına girmiş bir keçi) verilir.

121’den 200’e kadar 2 şat verilir.

201’den 300’e kadar 3 şat verilir.

64

Page 65: Şâfiî İlmihali.pdf

Bundan sonra her yüz davar başına bir şat verilir. Bu sayıların arasındaki miktarlar, zekâttan muaftır. Koyunun zekâtı keçi olarak; keçinin zekâtı da, koyun olarak verilebilir.

Sığırların zekâtı

Sığırın nisabı 30’dur. Bu sayıdan aşağıda olan sığırlara zekât düşmez. Sığırların zekâtı şöyle verilir:

30’dan 39’a kadar, 1 “Tebi” (iki yaşına girmiş bir buzağı) verilir.

40’tan 59’a kadar 1 “Müsinne” (üç yaşına girmiş bbir buzağı) verilir.

60’tan 69’a kadar, 2 Tebi,

70’ten 79’a kadar 1 Müsinne vel Tebi verilir.

80’den 89’a kadar 2 Müsinne verilir.

90’dan 99’a kadar 3 Tebi verilir.

100’den 109’a kadar, 1 Müsinne ve 2 Tebi,

110’dan 119’a kadar, 2 Müsinne ve 1 Tebi verilir.

Bundan sonra, her 30’da, bir Tebi ve her 40’ta bir Müsinne verilir. Mesela sayı, 120’ye ulaşınca 3 Müsinne veya 4 Tebi verilir.Şayet sadece Tebi veya Müsinne varsa, olan verilir. Eğer ikisi de varsa, müstehaklar için hangisi daha iyi ise, o verilir. İki sayı arasındaki miktara zekât düşmez. Mesela 30’dan 39’a kadar, sadece 1 Tebi verilir.

Develerin zekâtı

Develerin nisabı, 5’tir. Beşten aşağı deveye zekât düşmez. Develerin zekâtı şöyle verilir:

5’ten 9’a kadarki develer için bir şat verilir.

10’dan 14’e kadar 2 şat verilir.

15’ten 19’a kadar 3 şat verilir.

20’den 24’den 4 şat verilir.

25’ten 35’e kadar 1 Bintimehad verilir.

65

Page 66: Şâfiî İlmihali.pdf

36’dan 45’e kadar 1 Bintilebun verilir.

46’dan 60’a kadar 1 Hıkka verilir.

61’den 75’e kadar 1 Cezaa verilir.

76’dan 90’a kadar 2 Bintilebun verilir.

91’den 120’ye kadar 2 Hıkka verilir.

Bundan sonra her 40 deve için 1 Bintilebun ve her 50 deve için 1 Hıkka verilir. Mesela deve sayısı 170 olup üzerinden bir sene geçince, 3 adet Bintilebun ve 1 adet Hıkka verilir. Çünkü 170 sayısında üç 40’lık ve bir 50’lik vardır.

“Şat”, 2 yaşına girmiş koyun, veya 3 yaşına girmiş keçidir.

“Bintimehad”, 2 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur.

“Bintilebun”, 3 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur.

“Hıkka”, 4 yaşına girmiş dişi deve yavrusudur.

“Cezaa”, 5 yaşına girmiş deve yavrusudur.

Sadaka-i fıtr

Ramazan bayramı günü ve gecesi, bir günlük yiyeceği olanın hem kendisinin hem de bakmakla mükellef olduğu kimselerin fıtralarını vermesi farzdır.

Fıtra; pirinç, buğday gibi gıda maddelerinden ve hurma ile kuru üzümden bir sa’dır. Bir sa’, mutedil bir avuçla; 4 (dört) avuçtur. Bu da 1680 gramdır (Yani 1 kilo 680 gramdır.)

Buğday vermek efdaldir. Fıtra; para veya un olarak verilemez.

Fıtranın, Ramazan ayının başında verilmesi caiz, bayram namazından önce verilmesi müstehab, bayram namazından sonraya bırakılması mekruh ve ondan sonraya mazeretsiz bırakılması haramdır.

66

Page 67: Şâfiî İlmihali.pdf

Fıtra, zekât verilebilen sınıflara verilir.

Zekât kimlere verilir?

Zekât şu sınıflara verilir:

1- Fakir. Yeterli malı ve kazancı olmayan kimsedir. Mesela on dirheme ihtiyacı varken, ancak iki veya üç dirhem kazanır.

2- Miskin. Malı veya kazancı vardır. Fakat ihtiyaçlarına yetmemektedir. Mesela on dirheme ihtiyacı olduğu halde, elinde sadece sekiz dirhem vardır.

3- Amil. Zekât işinde çalışan vazifeli.

4- Müellefet-ül-kulub. Müslüman olmuş, fakat islamı zayıf kimseler veya islamı kuvvetlidir, fakat onlara zekât vermekle başkalarının Müslüman olması ümit edilir.

5- Rikab. Efendisiyle sahih “kitabet” (belli bir miktar mal karşılığında azad olma) akdi yapan köleler.

6- Garim. Kendisi için bir borca girmiş ve ödeme zamanı geldiği halde ödemeye gücü olmayan kimse.

7- Ehlu sebilillah. Allah yolunda cihad eden savaşçılar.

8- İbnüs-sebil. Mübah bir yolculukta bulunan yolcu.

Zekâtı, bu 8 sınıftan mevcut olanların tamamına vermek gerekir. [Bugün bu sekiz sınıf bulunmadığı için, Hanefi mezhebi taklit edilerek, bir sınıfa verilebilir.]

Bulunduğu yerde müstehaklar varken, zekâtı başka yerlere nakletmek haramdır ve zekât verilmiş olmaz. Bir kavle göre ise, caizdir.

Kâfir, çocuk, deli, zengin, ana-baba, hanım, evlatlar ve haram yolda harcayacağı bilinen kimseye zekât verilmez. Bunların zekât alması haram olduğu gibi, bunlara zekât vermek de haramdır.

67

Page 68: Şâfiî İlmihali.pdf

Zekât nasıl verilir?

Zekât ve fıtrayı, mevcut olan sınıfların tamamına vermek gerekir. Fakat İmam-ı Rafii’ye göre, fıtrayı sadece bir kişiye vermek de caizdir.

Mal ve zekâtın verileceği kimseler mevcut ise, zekâtın hemen ödenmesi gerekir.

Zekât veren kimse, alacağını, zekât yerine sayamaz. Ancak şartsız olarak borçluya zekât verir, borçlu da, aldığı zekâttan borcunu öder.

Kişi, zekâtını verme imkanına sahip olduğu halde vermeyip, elindeki mal telef olursa, zekâtını tazmin eder.

Zekâtta niyet etmek gerekir. Zekâtı, maldan ayırırken veya fakire verirken niyet edilir.

Zekât, ancak malın cinsinden ödenir. Sadece develerin sayısı 25’in altında ise, zekâtları koyun veya keçi olarak verilir.

Bir de ticaret malının zekâtı nakit olarak verilir.

Gümüş için, altın zekât verilemez, bunun aksi de olamaz.

Borçlu kimse, -borcu, ne kadar çok olursa olsun- nisab miktarında malı varsa, zekâtını verecektir.

Şafii’de oruç

“Savm’’ yani oruç, lügatte; herhangi bir şeyden uzak durmak,

68

Page 69: Şâfiî İlmihali.pdf

manasına gelir. Dinde ise; özel bir niyetle gün boyu, orucu bozan şeylerden uzak durmak, demektir. Oruç tutmak farzdır. Farz olduğunu inkar eden, kafir olur. Allahü teala buyuruyor ki:

“İnsana doğru yolu gösteren, hidayet sebeplerinin beyanı, hak ile batıl arasını ayırıcı olan Kur’an’ın indirildiği Ramazan ayını görenleriniz, onda oruç tutsunlar. Hasta olan ve yolculukta bulunan kimsenin; tutmadığı günler sayısınca, diğer günlerde oruç tutması icab eder.”

Hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor:

“Ramazan ayı, öyle bir aydır ki; Allah, onda oruç tutmayı, size farz etti. Ben de, onun gecelerinde namaz kılmayı size sünnet ettim. Her kim inanarak ve sevabını bekliyerek; gündüzlerini oruç, gecelerini de namazla geçirirse, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından sıyrılır.”

Orucun rükünleri

Orucun iki rüknü vardır:

1- Niyet getirmek. Her gün için ayrı ayrı niyet getirilir. Ramazan, nezir, kaza ve kefaret orucunda, o günün gecesinde, imsaktan önce niyet edilir. Gece niyet getirildikten sonra, imsak vaktine kadar orucu bozan davranışlarda bulunmanın mahzuru yoktur.

Gece niyet getirmeyi unutan kimse, Ramazana hürmeten o günü akşama kadar oruçlu gibi durup bir şey yiyip-içmeden geçirir. Sonra da, o günü kaza eder.

Fakat nafile oruca, öğleye kadar niyet getirilebilir.

Oruç kazası olan kimse, özürsüz olarak kazasını geciktirir ve ertesi senenin Ramazan ayı girerse, haram işlemiş olur. Orucunu kaza ettikten sonra ayrıca, her gün için fidye verir. Fidye; her oruç için bir “müd” (bir avuç) yiyecektir.

69

Page 70: Şâfiî İlmihali.pdf

2- Orucu bozan şeylerden uzak durmak.

Orucu bozan şeyler:

1- Burun, ağız, kulak, ön ve arka gibi açık bir menfezden bir şeyin içeriye girmesi.

2- Cinsi münasebette bulunmak.

3- İstimna (mastürbasyon) yapmak suretiyle meninin çıkması.

4- İsteyerek kusmak.

5- Kadının hayız veya lohusa olması.

6- Bir an için bile olsa delirmek.

Sadece cinsi münasebetle bozulan orucun kefareti vardır. Kefaret; ard arda iki ay oruç tutmaktır. Ayrıca bir gün de kazası yapılır.

Orucun sünnetleri

Orucun sünnetlerinden bazıları şunlardır:

1- Güneş iyice batıp, gecenin girdiği kesinleştikten sonra iftar yapmakta acele etmek.

2- Fecr-i sadıkın (sabah namazı vaktinin) girmesinden korkulmadığı müddetçe sahuru, geciktirmek.

3- Kötü sözler konuşmamak.

4- Sabah olmadan, cenabetten gusletmek.

5- İftar vaktinde dua etmek. Peygamber efendimizin, iftar vaktinde yaptığı dualardan bazıları şunlardır:

“Allahümme leke sumtu ve ala rızkike eftartu.” (Buhari, Müslim)

Meali:

(Allah’ım! Senin için oruç tuttum ve senin [verdiğin] rı-zıkla orucumu açtım.)

“Zehebez-zame’ vebtelletil-uruk ve sebetel-ecru inşaallahü

70

Page 71: Şâfiî İlmihali.pdf

teala.” (Ebu Davud)

Meali:

(Susamak gitti, damarlar ıslandı ve sevab sabit oldu, Allahü teala dilerse.)

“Elhamdü lillah-il-lezi eaneni fesumtu ve reze-kani feeftartu.”(İbn-is-Sünni) Meali:

(Oruç tutmam için yardım eden ve bana rızık verip orucumu açtıran Allah’a hamd olsun.)

6- Çok Kur’an-ı kerim okumak.

7- Çok sadaka vermek.

8- Özellikle Ramazan ayının son 10 gününde itikâf yapmak.

İtikaf nedir?

İtikaf, Müslüman bir kimsenin, niyet getirmek suretiyle camide kalması, demektir. İtikaf, her zaman müekked sünnettir. Peygamber efendimiz: “Her kim, bir devenin iki sağımı arasında geçen vakit kadar camide itikâf ederse, bir köle azad etmiş gibi olur”buyurdu.

İtikafın efdali, Ramazanın son 10 gününde yapılanıdır.

İtikafın rükünleri şunlardır:

1- İtikafa giren kimse. Bunun Müslüman olması, akıllı olması ve büyük hadesten temiz olması. (Yani cünüp olmaması, kadının hayızlı ve lohusa olmaması.)

2- Niyet getirmek. Niyet kalb ile getirilir.

3- Caminin içinde itikâf etmek. Caminin dışında itikâf etmek sahih değildir.

4- Az da olsa bir miktar camide kalmak.

İtikafı bozan şeyler şunlardır:

71

Page 72: Şâfiî İlmihali.pdf

1- Vati’ (cinsi münasebet.)

2- Meni gelmek şartıyla, şehvetli mübaşeret. Hanımına; şehvetle dokunmak veya öpmek gibi.

3- Allahü teala saklasın- kişinin dinden çıkması.

4- Delirmek veya sarhoş olmak.

5- Mazeretsiz olarak camiden dışarıya çıkmak

Şafii’de hac ve umre

Hac, lügatte herhangi birşeyi işlemeyi kasd etmek manasına gelir. Fıkıhta ise, aşağıda izahı gelecek olan menasiki (hac vazifelerini) ifa etmek için Kabeyi kasd etmektir.

Haccın hakikati ise, altı rükünden ibaret olan nüsükler (hac vazifeleridir.)

Umre ise, lügatte bir yeri ziyaret etmek manasına gelir. Fıkıhtaki tarifi ise, aynen haccın tarifi gibidir. Yani aşağıda izahı gelecek olan menasiki (umre vazifelerini) ifa etmek için Kabe’yi kasd etmektir.

Hayatta bir kere hac ve umre yapmak farzdır. Allahü teala buyuruyor ki:

“Ona (yani Beyt’e) bir yol bulabilenlerin (yani gücü yetenlerin)Beyt’i hacc etmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır.”

“Hac ve umreyi, Allah için tam olarak yapınız.”

Hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruluyor:

“Ey insanlar! Hiç şüphesiz Allah, size hac etmeyi farz kıldı. Siz de hac ediniz!”

72

Page 73: Şâfiî İlmihali.pdf

“Hiç şüphesiz hacı, evinden çıktığı zaman attığı her adımına karşı Allah, ona bir hesene yazar ve bir günahını siler. (Hacılar) Arafat’ta vakfeye (durunca), Allahü teala, meleklere karşı onlarla iftihar eder ve buyurur ki:

“Kullarıma bakın! Bana; saçları dağınık, toz ve toprak içinde geldiler! Sizi şahit yapıyorum ki, onların günahları, yağmur damlaları ve alec’in kum taneleri kadar da olsa, affettim.”

“Onlardan biri, cemrelere taş attığı zaman, ne kadar sevab kazandığını bilmez ta ki, kıyamet gününde kendisine sevabları verilinceye kadar. Başını tıraş ettiği zaman, başından düşen her kıl için, kıyamet gününde ona bir nur verilir. Son defa Beyt’i tavaf ettiği zaman ise, annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlarından sıyrılır.”

“Her kim, Allah için hac eder de, refes etmez ve fıska düşmezse, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından sıyrılır. İki umre, aralarında (işlenen günahlara) kefarettir. Mebrur olan haccın Cennetten başka karşılığı yoktur.”

Haccın vücub şartları

Haccın vücub şartları, yani haccın bir insana farz olması için gereken şartlar şunlardır:

1- Müslüman olmak. Kâfirlere farz değildir.

2- Akıllı olmak. Delilere farz değildir.

3- Baliğ olmak. Baliğ olmamış çocuklara farz değildir.

4- Hür olmak. Kölelere farz değildir.

5- Gücün yetmesi. İmkânı olmayan fakirlere farz değildir.

Haccın rükünleri

Haccın hem rükünleri, hem de vacibleri vardır. Aradaki fark şudur: Rükünlerden biri terk edildiği takdirde hac bozulur ve fidye vermekle sahih olmaz.Fakat vaciblerden biri terk edildiği takdirde, fidye vermek gerekir ve böylece hac sahih olur. Haccın rükünleri altı tanedir, şöyle ki:

1- İhram. Yani hacca girmeye niyet etmek. Şöyle niyet edilir: 73

Page 74: Şâfiî İlmihali.pdf

“Neveytül-hacce ve ahramtu bihi lillahi teala. Lebbeykellahümme lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ven-ni’mete leke velmülk la şerike lek.”

(Allahü teala için hac etmeye ve hac ibadetine girmeye niyet ettim. Ben, emrine amadeyim, ya Rabbi emrine amadeyim! Emrine amadeyim, senin ortağın yoktur, emrine amadeyim. Hamd, ni’met ve mülk senindir, ortağın yoktur.) Bu niyet kalb ile getirilir. Dil ile söylenmesi de sünnettir.

2- Arafat’ta vakfe yapmak. Yani orada durmak. Bunun zamanı, Zilhicce ayının 9’uncu günü “Zeval” vaktinden başlayıp, 10’uncu gününün yani kurban bayramının birinci gününün fecrine kadar devam eder.

3- İfada tavafı. (Farz olan tavaftır.) Bunun vakti, daha önce vakfe yapanlar için, Arafe gününü, Bayram gününe bağlayan gecenin yarısından itibaren başlar. Tavaf, Kabe’nin etrafında dönmek, demektir. Tavafın sahih olması için şu şartlara uyulması gerekir:

a) Tavafa, “Hacer-i Esved”den başlamak.

b) Tavaf esnasında. “Kabe-i Muazzama”yı sol tarafına almak.

c) İleri gitmek suretiyle tevafı sürdürmek.

ç) Tavafı “Mescid-i Haram”ın içinde yapmak.

d) Hades ve necasetten temiz olmak. Yani cünüp ve abdestsiz olmamak. Bir de; bedende, elbisede ve basılan yerde necaset bulunmamak.

e) Setr-i avret. Yani örtülmesi gereken yerleri örtmek. Hür erkeğin avreti, diz ile göbek arasıdır. Hür kadının avreti ise, yüz ve eller hariç bütün bedendir.

f) Kabe’nin etrafında yedi kere dönmek.

g) Tavafı, Kabe’nin dışında yapmak.

4- Sa’y. Yani yedi defa “Safa” ile “Merve” arasında gidip-gelmek.

74

Page 75: Şâfiî İlmihali.pdf

Sa’yin sahih olması için, şu hususlara riayet etmek lazımdır:

a) Sa’yin “Kudüm” veya “İfada” tavafından sonra yapılması.

b) Sa’ye, Safa’dan başlayıp Merve’de bitirmek.

c) Sa’yin 7 kere olması. Gidiş bir kere, geliş bir kere sayılır.

5- Halk. Yani tıraş olmak. Başın en az üç kılını kırpmak veya başka bir şekilde gidermek suretiyle bu farz yerine getirilmiş olur. Ancak bunun Arafat vakfesinden ve bayram gecesinin yarısından sonra olması şarttır.

6- Tertip. Yani rükünlerin çoğunu, sırayla yapmak. Şöyle ki, niyeti haccın bütün rükünlerinden önce yapmak. Arafat vakfesini de, İfada tavafı ile saç tıraşından önce yapmak. Saiy işini de, Kudüm tavafından sonra yapılmamış ise, İfada tavafından sonra yapmak suretiyle sıraya riayet etmek gerekir.

Haccın vacibleri

Haccın vacibleri:

1- İhrama “Mikat”ta girmek. Sadece ihrama girmek rükündür. İhrama, “Mikaf’ta girmek ise, vacibdir.

Mikatlar şunlardır:

a) Mekke-i mükerremede bulunan kimselerin hac mikatı, Mekke’nin kendisidir. Umre mikatı ise, Mekke’nin Harem bölgesinin dışı mesela Ciranedir. Mekke’nin dışan-da kalan kimselerin hac ve umre mikatları ise şöyledir:

b) Medine-i münevvere tarafından gelenler için, “Zülhuleyfe” denilen yerdir.

c) Mısır ve Suriye tarafından gelenler için “Cuhfe” denilen yerdir.

ç) Yemen Tihame’si tarafından gelenler için “Yelemlem” denilen yerdir.

d) Yemen ve Hicaz Necdleri tarafından gelenler için, “Kam” denilen

75

Page 76: Şâfiî İlmihali.pdf

yerdir.

e) Irak tarafından gelenler için “Zat-ı ırk” denilen yerdir.

Bu mikatlardan birisinden geçecek olan kimsenin burada ihrama girmesi gerekir. Şayet kişinin geldiği yolda bir mikat yoksa, bulunduğu yolda hangi mikatın hizasına gelirse, hizaya geldiği yer, onun mikatıdır. Şayet iki Mikatın hizasına geliyorsa en yakın olan onun mikatıdır. Yolda hiçbir mikatın hizasına gelmezse, Mekke-i mükerremeden iki merhale uzaklıktaki yer onun mikatıdır.

2- “Müzdetife”de gecelemek. Yani bayram gecesinin yarısından sonra, Müzdelife’de bir an dahi olsa durmak.

3- “Mina”da gecelemek. “Eyyam-ı teşrik” yani bayramın birinci gününden sonraki üç günün gecelerinin çoğunu Mina’da geçirmek.

4- Her üç “Cemre”ye taş atmak. Bayramın birinci günü yalnız “Cemret-ül-Akabe”ye 7 tane taş atılır. Bunun vakti bayram gecesi gece yarısından itibaren başlar.Bayramın diğer günlerinde ise, her üç cemreye, her gün ayrı ayrı olarak, 7’şer taş atılır. Bunların vakti de, her gün öğle namazının vaktinin girmesiyle başlar.

5- İhramda haram olan şeylerden sakınmak.

Esah olan kavle göre veda tavafı, vacib değil, sünnettir. Terk edildiği takdirde “Dem” vermek de, sünnettir.

Umrenin rükünleri

Umrenin rükünleri şunlardır:

1- İhram. Yani umreye girmeye niyet etmek. Şöyle niyet edilir:“Neveyt-ül-umrete ve ahramtu biha lillahi teala lebbeykellahümme lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk.

76

Page 77: Şâfiî İlmihali.pdf

İnnel-hamde ven-ni’mete leke vel-mülk la şerike lek.”

(Allahü teala için umre yapmaya ve umre ibadetine girmeye niyet ettim. Ben, senin emrine amadeyim, ya Rab-bi emrine amadeyim! Emrine amadeyim, senin ortağın yoktur, emrine amadeyim. Hamd, nimet ve mülk senindir, ortağın yoktur.)

Bu niyet kalb ile getirilir. Dil ile söylenmesi ise, sünnettir. Niyet senenin bütün günlerinde yapılır. Yani senenin her gününde umre yapılabilir.Mekke’nin dışından gelenlerin, bu niyeti mikatta veya mikattan önce getirmeleri gerekir. Mekke’de olanların da, Harem, denilen bölgenin dışına çıkıp orada, mesela Cirane denilen yerde niyet getirmeleri gerekir.

2 -Tavaf. Yani yedi kere Ka’benin etrafında dolaşmak.

3- Sa’y. Yani yedi defa “Safa” ile “Merve” arasında gidip-gelmek. Sa’yin sahih olması için, şu hususlara riayet etmek lazımdır:

a) Sa’yin, tavaftan sonra olması.

b) Sa’ye, Safa’dan başlayıp Merve’de bitirmek.

c) Sa’yin 7 kere olması. Gidiş bir kere, geliş bir kere sayılır.

4- Halk. Yani tıraş olmak. Başın en az üç kılını kırpmak veya başka bir şekilde gidermek suretiyle bu farz yerine getirilmiş olur.

5- Tertip. Yani rükünlerinin tamamını sırayla yapmak.

Umrenin vacibleri

1- Mikat’ta ihrama girmek.

2- İhramda haram olan şeylerden sakınmak..

Hac çeşitleri

Hac üç şekilde yapılır, şöyle ki:

1- İfrad haccı. Efdal yani en faziletli olan hac şekli budur. Bunu 77

Page 78: Şâfiî İlmihali.pdf

yapmak isteyen kimse, mikatta veya mikattan önce sadece hacca niyet eder. Niyet şöyledir: “Neveytül-hacce ve ahramtu bihi lillahi teala. Lebbeykellahümme lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ven-ni’mete leke vel-mülk la şerike lek.”

(Allahü teala için hac etmeye ve hac ibadetine girmeye niyet ettim. Ben, senin emrine amadeyim ya Rabbi, emrine amadeyim! Emrine amadeyim, senin ortağın yoktur, emrine amadeyim. Hamd, nimet ve mülk senindir, ortağın yoktur.)

İfrad haccını yapan kimse Mekke-i mükerremeye varıp kudüm tavafını yaptıktan sonra ihramlı olarak durur. Zamanı gelince hac menasikini yapar. Hac menasikini bitirdikten sonra ihramdan çıkar. Sonra Harem mıntıkasının dışına çıkarak, umre için niyet eder ve umre yapar.

2- Temettü’ haccı. Bunu yapmak isteyen kimse, mikatta veya mikattan önce, sadece umreye niyet eder. Niyet şöyledir: “Neveytül-umrete ve ahramtu biha lillahi teala lebbeykellahümme lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnnel-hamde ven-ni’mete leke vel mülk la şerike lek”

(Allahü teala için umre yapmaya ve umre ibadetine girmeye niyet ettim. Ben, senin emrine amadeyim ya Rabbi, emrine amadeyim! Emrine amadeyim, senin ortağın yoktur, emrine amadeyim. Hamd, nimet ve mülk senindir, ortağın yoktur.)

Temettü’ haccını yapan kimse, Mekke-i mükerremeye varınca; umre için tavaf ve saiy yapar, sonra tıraş olup ihramdan çıkar. Zamanı gelince; bulunduğu yerde sadece hacca niyet ederek ihrama girer ve haccını yapar. Bu şekilde temettü’ haccını yapan kimsenin, kurban kesmesi vacidir.

3- Kıran haccı. Bunu yapmak isteyen kimse, mikatta veya mikattan önce hem hac hem de umreye niyet eder. Niyet şöyledir: “Neveytül-hacce vel-umrete ve ahramtu bihima lillahi teala. Lebbeykellahümme lebbeyk. Lebbeyke la şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ven-ni’mete leke vel-mülk la şerike lek.”

78

Page 79: Şâfiî İlmihali.pdf

(Allahü teala için hac ve umre yapmaya ve hac ile umre ibadetlerine girmeye niyet ettim. Ben, senin emrine amadeyim ya Rabbi, emrine amadeyim! Emrine amadeyim, senin ortağın yoktur, emrine amadeyim. Hamd, nimet ve mülk senindir, ortağın yoktur.)

Kıran haccını yapan kimse; Mekke-i mükerremeye varıp kudüm tavafını yaptıktan sonra ihramlı olarak durur. Sonra zamanı gelince, hac menasikini yapar. Bu durumda umre menasiki de hac menasikinin içine girer. Dolayısıyla ayrıca umre menasikini yapması gerekmez. Kıran haccını yapan kimsenin de, kurban kesmesi vacibdir.

İhramda haram olan şeyler

Hac veya umre yapmak için niyet edip ihrama giren kimseye bazı şeyler haram olur. İhramda, haram olan şeyler şunlardır:

1- Erkeğin, dikilmiş, örülmüş veya başka bir şekilde imal edilmiş elbiseyi mutad yani normal şekilde giymesi.

2- Erkeğin, başını veya başının bir kısmını örtmesi.

3- Kadının, örtü sayılabilecek bir şeyle yüzünü örtmesi. Hem erkek hem de kadının eline eldiven giymesi.

4- Erkek ve kadının; vücuduna, elbisesine veya yatağına güzel koku sürmesi.

5- Erkek ve kadının; zeytinyağı, tereyağı, cevizyağı ve bademyağı gibi yağlarla saçını, sakalını veya yüzünün diğer tüylerini yağlaması.

6- Erkek ve kadının; baştan veya vücudun diğer yerlerinden kıl veya kılın bir kısmını herhangi bir şekilde alması.

7- Erkek ve kadının; tırnak veya tırnağın bir kısmını kesmeleri.

8- Nikah akdinde bulunmak. Erkek ve kadının; evlenmesi veya erkeğin velisi veya vekili bulunduğu birini evlendirmesi. İhramda olan kimse, ihramda olmayan kadın ve erkeğin nikahında şahitlik yapabilir.

9- Erkek ve kadının, “Cima” etmesi yani cinsi münasebette bulunması. Şehvetle öpmek, dokunmak, kucaklamak gibi cinsel ilişki arzusunu kamçılayan davranışlar da yasaktır.

79

Page 80: Şâfiî İlmihali.pdf

10- Mekke-i mükerremede veya dışında; vahşi ve eti yenen kara hayvanına taarruz etmek, mesela; avlamak, ürkütmek ve yerini avcıya göstermek. Yine harem bölgesinin ağaç ve otlarına taarruz etmek, mesela; kesmek veya yolmak.

Şafii’de kurban kesmek

Kurban; Kurban bayramı günlerinde, Allahü tealanın rızasını kazanmak niyetiyle kesilen hayvandır. Kurban kesmek, sünnet-i müekkededir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

“Adem oğlu, Nahr günü, kan akıtmaktan, Allahü tealaya daha sevimli bir amel işlememiştir. Şüphe yok ki kurban edilen hayvan kıyamet günü; boynuzları, kılları ve ayakları ile gelir. Onun kanı daha yere düşmeden, Allah onu kabul eder. Binaenaleyh onun için gönlünüzü hoş tutun.”

“Ben, kurban kesmekle emrolundum. Sizin için de sünnettir.”

“Kurbanlarınızı tazim edin! Çünkü onlar, Sırat üzerinde bineklerinizdir.” Bir kimse; kurban bayramında kurban kesmeyi adarsa, artık onun kurban kesmesi farz olur, kesmezse günahkar olur.

Kesen kimse; farz olan kurbanın etini yiyemez, bakmakla mükellef olduğu kimselere ve zenginlere yediremez.

Derisi dahil tamamını fakirlere vermesi gerekir. Ne farz ne de sünnet olan kurbanın hiçbir şeyi satılmaz. Fakir kimse, kendisine verilen kurban etini satabilir, fakat zengin satamaz.

Kurbanlık hayvanın şartları

Kurban edilecek hayvanda, aranan şartlar şunlardır:

80

Page 81: Şâfiî İlmihali.pdf

1- Kurban olacak hayvanın; koyun, keçi, sığır, manda ve deve cinsinden olması lazımdır. Başka cins hayvandan kurban olmaz.

Koyunun kurban olabilmesi için; en az bir yaşını bitirip ikiye girmiş olması gerekir.

Keçi, sığır ve mandanın, en az iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş olması gerekir.

Devenin ise, en az beş yaşını bitirip altıya girmiş olması gerekir.

Koyun ve keçi, ancak bir kişi için kesilebilir. Deve, sığır ve manda ise, yedi kişi için de kesilebilir.

2- Hayvanın; kurban olmasına mani bir kusurunun bulunmaması. Kör, topal, çok zayıf, hasta; kulağı, kuyruğu, memesi veya dili kesik; dişlerinin tamamı veya çoğu dökülmüş olan hayvandan kurban olmaz.

3- Kurbanın; zamanında kesilmesi gerekir. Kurban kesmenin ilk vakti; kurban bayramının birinci günü, güneş doğduktan sonra, iki rekât bayram namazı kılacak ve bayramın iki hutbesini okuyacak kadar zaman geçdikten sonra başlar ve bayramın dördüncü günü, güneşin batışına kadar devam eder. Gece vakti, kurban kesmek mekruhtur.

4- Niyet etmek. Niyet; kurban kesileceği zaman getirilebildiği gibi, daha önce de getirilebilir. Kurbanı keserken:

“Allahümma haza minke ve ileyke fetekabbel minni kema tekabbelte min seyyidina Muhammedin nebiyyike ve İbrahime halilike” demek sünnettir.

Kurban etini veya derisini satmak caiz değildir. Kesen kimse, adak olmayan kurbanın etinden yiyebilir, ailesine ve hatta zenginlere de verebilir. Sadece bir parçasını çiğ olarak, fakirlere vermek şarttır.

Akika kesmek sünnettir

Bebeği olan kimsenin, akika kesmesi sünnet-i müekkededir. Akikayı, doğumun yedinci günü kesmek sünnettir. Çocuğun doğduğu gün, bu

81

Page 82: Şâfiî İlmihali.pdf

yedi güne dahildir.Çocuk ergenlik çağına varıncaya kadar akikası, onun nafakasını vermekle mükellef olan kimse tarafından kesilir. Bu süre içinde kesilmediği takdirde, ergenlik çağından sonra, kendisi kesebilir.Erkek çocuk için iki, kız için bir hayvan kesilir. Güneş doğarken kesmek müstehabdır.

Akikayı keserken şöyle denir:

“Bismillahi vallahü ekber Allahümme haza minke ve ileyke Allahümme hazihi akikatü fülan.”

Meali:

(Allah’ın ismiyle, Allah en büyüktür. Allah’ım! Bu, sendendir ve sanadır [senin rızan için kesiliyor.] Allah’ım! Bu, falancanın akikasıdır.)

Akika kesilince kemikler kırılmadan, eti sıyrılır ve pişirilip dağıtılır. Eti fakirlere göndermek, onları eti yemeğe davet etmekten efdaldir. Sadece sağ ayağı, uyluk’un köküne kadar çiğ olarak ebeye verilir.

Kurban olacak hayvanda aranan şartlar, akika olacak hayvanda da aranır. Ancak akika her zaman kesilebilir. Kurban ise, sadece kurban bayramında kesilir.

Doğumun yedinci günü akika kesildikten sonra, bebeğin saçının tıraş edilmesi, kesilen saçın ağırlığınca altın, bu mümkün değilse gümüş sadaka verilmesi sünnettir. Sonra çocuğa güzel bir isim verilir.

Bebek ilk doğduğu zaman; sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okumak ve ağzına hurma sürmek sünnettir. Hurma yoksa, başka bir tatlı sürülür. Doğumdan sonra babayı tebrik etmek de sünnettir.

82

Page 83: Şâfiî İlmihali.pdf

Şafii’de helal ve haramlar

Helal ve haramın bir kısmı şöyledir:

Erkeklerin; yüzük ve benzeri altın eşya kullanmaları haramdır. Hem erkek hem de kadın için; altın veya gümüş ev eşyası edinmek ve kullanmak haramdır.

Altın veya gümüş kap, bakır gibi bir şeyle kaplanırsa kullanılması caiz olur. Fakat bunun zekâtının verilmesi gerekir.

Yakut ve zümrüt gibi kıymetli madenlerden yapılan eşya edinmek ve kullanmak hem erkekler hem de kadınlar için mubahtır.

Erkeklerin; gümüş yüzük takınmaları sünnettir. Yüzük, sağ elin küçük parmağına takılır.

Erkeklere, ipek elbise haramdır. Ayrıca yatak ve örtü olarak kullanmaları da caiz değildir. İpek, kadınlara mubahtır.

İpek ve pamuk karışık olan elbisedeki pamuk, ipekten fazla olursa veya ikisi eşit ise, giymek caizdir. İpek fazla olursa haramdır.

Sarığın “azbe”sini (ucunu), iki omuz arasından sarkıtmak sünnettir.

Kafirlerin kaplarını ve elbiselerini kullanmak mekruhtur.

Erkeklerin; saçlarını, sakallarını ve bıyıklarını siyaha boyamaları ve kadınların da saçlarını siyaha boyamaları haramdır. Beyazlaşmış saç ve sakalı; sarıya veya kırmızıya boyamak ise, müstehabdır.

83

Page 84: Şâfiî İlmihali.pdf

Başkasının saçını, kendi saçına eklemek hem kadın hem de erkekler için haramdır.

Kaş, kirpik, ve yüze çirkinlik vermeyen tüylerin yolunması haramdır. Ancak kadının; yüzündeki sakal ve bıyığa benziyen kılları yolması müstehabdır.

Dövme yaptırmak haramdır.

Dişleri, birbirinden ayırmak, yani eğe ve benzeri şeylerle dişleri inceltip aralarını açmak haramdır.

Erkeğin kendini kadına benzetmesi mesela; bilezik, küpe ve kolye takınması, sesini kadınlar gibi inceltmesi, kadınlar gibi yürümesi ve kadınlara has olan benzeri şeyler yapması haramdır ve büyük günahlardandır.

Kadının da kendini erkeğe benzetmesi mesela; sert ve kaba hareketler yapması, saçlarını erkeklerinki gibi kestirmesi ve erkeklere has olan benzeri şeyler yapması haramdır ve büyük günahlardandır.

Yemeği sağ elle yemek, yemeğe başlarken besmele çekmek, şayet besmele çekme unutulursa: “Bismillahi evvelehu ve ahirehu” demek, yemeğin sonunda: “Elhamdü lillahillezi et’amena ve sekana ve cealena müslimine” demek sünnettir.

Eti yenen ve yenmeyen hayvanlar

Yenmesi mübah olan hayvanlardan bir kısmı şunlardır: Deve, sığır, manda, davar (koyun-keçi), ceylan, yabani sığır, tilki, tavşan, kirpi, dağ keçisi, sincap.

84

Page 85: Şâfiî İlmihali.pdf

Şu kuşların eti de helaldir:

Tavuk, hindi, güvercin, kumru, keklik, karatavuk, kaya kuşu, bülbül, sığırcık, bıldırcın, sarıasma, toy kuşu, deve kuşu, ördek, kaz.

Leylek müstesna, bütün su kuşları da helaldir.

Balık suretinde olsun olmasın bütün balık çeşitleri de helaldir. Fakat; kurbağa, kaplumbağa ve yengeç haramdır.

Domuz, köpek, eşek, katır, kurt, arslan, kaplan, leş yani dine uygun olarak kesilmeyen veya Allahü tealadan başka birisinin ismiyle kesilen hayvan ve kan haramdır.

Her türlü alkollü içkiler; esrar, eroin; morfin, kokain içmek ve alım-satımını yapmak haramdır.

Ayrıca; taş, çamur, cam ve zehir gibi akla veya bedene zarar veren maddeleri yemek-içmek haramdır.

Hayvan boğazlamak

Hayvan boğazlanırken; nefes borusu ile yemek borusunun kesilmesi gerekir. Ayrıca gırtlak düğümünün tama-nının veya bir kısmının kafa tarafında kalması lazımdır. Bu düğümün tamamı vücut tarafında kalırsa, hayvan leş olur.

Kadın ve henüz baliğ olmamış çocuğun hayvan kesmeleri caizdir.

Ehl-i kitap olan Hıristiyan ve Yahudilerin kestiği hayvanın eti de yenir. Ehl-i kitab haricindeki hiçbir kafirin kestiği yenmez.

85

Page 86: Şâfiî İlmihali.pdf

Şafii’de alış veriş bilgisi

Bir Müslümanın, iman ve ibadetler hakkında nasıl bilgi sahibi olması gerekiyorsa, kendisine lazım olan alış-veriş bilgisine de sahip olması gereklidir. Ta ki, haramı öğrenip ondan kaçsın ve helali öğrenip onu alsın.

Alış-veriş bilgisi özetle şöyledir:

1- Alıcı ve satıcının mükellef yani akıllı ve baliğ olması gerekir. Çocuğun ve delinin yaptığı alış-veriş sahih değildir. Alış-verişte “icab” ve “kabul” de lazımdır. Yani satıcının mesela: “Bu takım elbiseyi sana onbeş milyon liraya sattım” demesi ve alıcının da: “Bu takım elbiseyi senden onbeş milyon liraya satın aldım” demesi gibi. Malın, satıcının mülkü olması ve teslim etmeye gücünün yetmesi de gerekir. Dolayısıyla başkasının malını ve havadaki kuşu ve denizdeki balığı satmak caiz değildir.

2- Satılan malın “tahir” yani dinen temiz olması veya yıkamakla temiz olabilir cinsten olması. Bu itibarla hayvan gübresi ve köpek-domuz satmak caiz değildir.

Ayrıca satılan şeyin faydalı olması gerekir. Buna göre akrep, böcek veya bir buğday tanesi satmak caiz değildir.

Bir de; malın malum yani belli olması gerekir. Belli olmayan bir şeyi satmak caiz değildir. Binaenaleyh; “şu kümeden, sana bir karpuz sattım” veya “bu sürüden sana bir koyun sattım” şeklindeki alış-veriş caiz değildir.

Sağılmamış sütü, koyunun üstündeki kesilmemiş yünü, boğazlanmamış hayvanın etini ve daldaki henüz olgunlaşmamış meyveyi satmak caiz değildir.

İki fiyatlı alış-veriş de caiz değildir. Mesela “bu buzdolabını peşin kırk, 86

Page 87: Şâfiî İlmihali.pdf

taksitle elli milyona sana sattım” şeklindeki alış-veriş caiz değildir. Fakat eğer önce konuşup taksitle almaya karar verdikten sonra; “bu buzdolabını taksitle elli milyona sana sattım” der ve satıcı da; kabul ederse caiz olur. Çünkü burada artık tek fiyat söz konusudur.

3- Saz, kemence, zurna, tanbur, ud, kanun gibi müzik aletlerinin satışı batıldır.

Vakıf malı da hiçbir kimsenin olmayıp, satışı caiz değildir.

4- Satıcı ve alıcı arasında bir malın satışı yapılıp da, henüz “hıyar”yani muhayyerlik süresi bitmemiş veya satış akdi yapılmamakla beraber fiyat üzerinde anlaşmış oldukları bir zamanda; başka bir şahsın müşteri ile görüşüp; “Bu malı, sana daha uygun fiyata veririm” demesi veya satıcı ile görüşüp; “Bu malı, senden daha yüksek fiyatla alırım” demesi ve böylece taraflardan birini caydırmaya çalışması haramdır.

5- “İhtikar” (karaborsacılık) yani gıda maddelerini, ihtiyaç duyulduğu bir zamanda satın alıp stok etmek, piyasada darlık meydana getirip mal kıtlığına sebebiyet vermek ve fiyatlar yükselinceye kadar malı piyasaya sürmemek haramdır.

6- Üzümü, şarap yapacak kişiye; silahı gayr-ı meşru yerlerde kullanacak kimseye, keresteyi müzik aleti yapacak kişiye satmak haramdır.

7- Malın kusur ve ayıplarını saklayıp, müşteriyi kandırmak haramdır ve müşterinin o malı geri verme hakkı saklıdır.

8- Elinde hem haram hem de helal mal bulunan kimse ile alış-veriş yapmak mekruhtur.

87

Page 88: Şâfiî İlmihali.pdf

9- Kişinin kurbanının; hiçbir şeyini satması caiz değildir. Fakir olan kimse, kendisine verilen kurban etini satabilir. Zengin ise, satamaz.

Riba (faiz) haramdır

Riba yani faiz; haram olup büyük günahlardandır. Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, bir hadis-i şeriflerinde: “Allah; faiz yiyene, yedirene, katibine ve şahidine lanet etmiştir” buyurmuştur.

Faiz, sadece; altın, gümüş ile buğday, arpa, hurma ve tuz gibi gıda maddelerinde olur. Başka mallarda faiz yoktur.

Bu mallardan biri, aynı cins malla değiştirildiğinde, mesela; altın altınla; gümüş gümüşle veya buğday buğdayla değiştirildiğinde, faiz olmaması için şu üç şart aranır:

1- Değiştirilecek her iki malın hazır olması ve peşin olması.

2- Alıcı ve satıcının her iki malı satış oturumunda kab-zetmeleri yani birbirlerinden teslim almaları.

3- Altın ve gümüş gibi tartı ile satılan şeylerin ağırlıklarının aynı olması. Buğday, pirinç gibi hacim ölçüsüyle satılan şeylerin hacim ölçülerinin aynı olması ve tane ile satılanlarda sayılarının aynı olması. Bu şartlardan biri yoksa faiz olur.

Şayet farklı cinsler değiştiriliyorsa mesela; bir miktar altın bir miktar gümüşle değiştiriliyorsa veya bir miktar buğday bir miktar arpa ile değiştiriliyorsa faiz olmaması için iki şart aranır:

1- Değiştirilecek her iki malın peşin olması.

2- Alıcı ve satıcının, her iki malı satış oturumunda kabzetmeleri yani birbirlerinden teslim almaları.

Gıda maddeleri; altın veya gümüşle değiştirilecekse, hiçbir şart

88

Page 89: Şâfiî İlmihali.pdf

aranmaz.

Alacaklıya herhangi bir menfaat sağlayan ödünç vermek de haramdır ve faizdir. Dolayısıyla, mesela bir milyon lirayı ödünç verip yüzbin lira fazlasıyla ödenmesini şart koşmak veya bir gün bana parasız çalışmak şartıyla sana ödünç para veririm, demek şeklindeki ödünç de haramdır ve faizdir.

Şafii’de nikah ve talak

Nikah akdinin sahih bir şekilde yapılabilmesi için birtakım hususların bulunması gerekir. Bunlara, nikahın rükünleri denir.

Nikahın rükünleri şunlardır:

1- Zevc (koca) Bunun Müslüman olması, hac veya umre için ihramda bulunmaması gerekir. Veli, zevç veya ikisinden birinin vekilinin veya zevcenin ihramda olduğu halde kıyılan nikah sahih değildir. Ayrıca erkeğin, evleneceği kadını; ismen veya şahsen tanıması ve onunla evlenmeye mani bir yakınlığının bulunmadığını bilmesi de lazımdır.

2- Zevce (hanım.) Bunun da hac veya umre sebebiyle ihramda bulunmaması gerekir. Ayrıca hanımın, başkasının nikahı altında bulunmaması da lazımdır.

Kocasının ölmesi ve boşanmış olması sebebiyle, “iddet” bekleyen kadının; beklemesi gereken süre dolmadan evlenmesi caiz değildir.

Müslüman kadın, Müslüman olmayan bir erkekle katiyyen evlenemez. Fakat Müslüman erkek, “Ehl-i kitab” olan Hıristiyan ve Yahudi kadınla evlenebilir.

89

Page 90: Şâfiî İlmihali.pdf

3- Veli. Bunun Müslüman olması, hac veya umre için ihramda bulunmaması gerekir. Ayrıca velinin; akıllı, baliğ, erkek ve “adil” olması yani fasık olmaması da şarttır.Fasık olan veli tevbe ettiği zaman, anında kızını evlendirebilir.Kadından veli olmaz yani kadın; ne kendini ne de başka bir kadını evlendiremez. Velisiz nikah olmaz. Birinci derecedeki veli babadır. O yoksa veya velilik şartlarına sahip değilse, velilik, ondan sonraki yakınlara geçer. Babadan sonraki veliler sırayla şunlardır:

Babanın babası (dede).

Ana-baba bir kardeş.

Baba bir kardeş.

Ana-baba bir kardeşin oğlu.

Baba bir kardeşin oğlu.

Ana-baba bir amca.

Baba bir amca.

Ana-baba bir amcanın oğlu

Baba bir amcanın oğlu.

4- İki şahit. Bunların; Müslüman, akıllı, baliğ, ve erkek olmaları gerekir. Ayrıca; işitme, konuşma ve görme organlarının sağlam olması lazımdır.Şahitlerin, nikah akdini yapan tarafların konuştuklarını anlamaları ve akdin yapıldığı tarihi, saatine ve lahzasına kadar zaptetmeleri gerekir.

Bir de şahitlerin, kızın velisi durumunda olmamaları da lazımdır. Şahitlerin “adil” olmaları da şarttır. Adalet öyle bir melekedir ki; kişiyi büyük günah ve kıymetsiz küçük günah işlemekten alıkoyar.

5- Akid. Akid şöyle yapılabilir; evvela şu dua okunur: “El-Hamdu lillahi nesteinuhu ve nestağfiruhu ve neuzu bihi min şururi enfusina, men yehdillahu fela mudille lehu, ve men yudlil fela hadiye lehu, eşhedu en la ilahe illellahu, ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resuluhu” [sonra Nisa suresinin 1. ayet-i kerimesini “rekiben”e kadar, sonra Al-i İmran suresinin 102. ayet-i

90

Page 91: Şâfiî İlmihali.pdf

kerimesini “ve entüm muslimune”ye kadar, sonra da Ahzab suresinin 71. ayet-i kerimesini “azimen”e kadar okunur.] (Ebu Davud)

Sonra (damada), şöyle demesi müstehabdır: “Uzevvicuke ala ma emerallahu bihi min imsakin bi ma’rufin ev teşrihin bi ihsanin.”

Sonra nikah şöyle kıyılabilir. Mesela kızın babası, damada, şöyle der: “Ben kızım Zeyneb’i, üç Reşad altını mehr ile sana inkah ettim.” Damad da: “Ben, senin kızın Zeyneb’in, nikahını üç Reşad altını mehr ile kendime kabul ettim” der.

“İnkah” kelimesi yerine “tezvic” kelimesi de kullanılabilir. O zaman da, akid şöyle yapılır, mesela kızın babası, damada, şöyle der: “Ben kızım Zeyneb’i, üç Reşad altını mehr ile sana tezvic ettim. “ Damad da: “Ben, senin kızın Zeyneb’in, tezvicini üç Reşad altını mehr ile kendime kabul ettim” der.

Şayet veli, başka birini vekil etmişse, vekil şöyle der: “Ben vekili bulunduğum Ahmed’in kızı Zeyneb’i, üç Reşad altını mehr ile sana inkah ettim.” Damad da şöyle der: “Ben, senin vekili bulunduğun Ahmed’in kızı Zeyneb’in, nikahını üç Reşad altını mehr ile kendim için kabul ettim.”

Nikahtan sonra şu dua da okunabilir:

“Bismillahirahmanirrahimi el-hamdu lillahi rabbilalemine ve sallallahü ala seyyidina ve mevlana Muhammedin ve ala Alihi ve Sahbihi ve selleme ecmaine Allahumme-c’al hazel-akde meymunen mübareken vec’al beynehuma ülfeten ve mehabbeten ve kararen vela tec’al beynehüma nefreten ve fitneten ve firaren Allahümme ellif beynehüma kema ellefte beyne Ademe ve Hevva’ ve kema ellefte beyne seyyidina Muhammedin sallallahü aleyhi ve selleme ve beyne Hadicet-el-kübra ve beyne Seyyidina Aliyyin ve Fatimet-ez-zehra’ radıyallahü anhüm Allahümme a’ti lehuma veleden salihan ve umren tavilen ve rizkan vasian. “Rabbena heb lena min ezvacina ve zürriyyatina kurrete a’yunin vec-alna lil-müttekine imamen”

91

Page 92: Şâfiî İlmihali.pdf

[Furkan 74] “Rabbena atina fiddünya haseneten ve fil-ahireti haseneten ve kına azabennari” [Bekara 201] “Sübhane Rabbike Rabbil-izzeti amma yesifune ve selamun alel-mürseline vel-hamdu lillahi rabbil-alemine.” [Saffat 180-182]

Nikah kıyıldıktan sonra damada şöyle demek sünnettir: “Barekellahu leke ve bareke aleyke ve cemea beynekuma fi hayrin.” (Tirmizi)

Mehr nedir?

“Mehr”, erkeğin nikah akdi sebebiyle, hanımına vermek zorunda olduğu maldır.Buna “sadak” da denir. Mehrden bahsedilmeden yapılan nikah, mekruh olmakla beraber sahihtir. Fakat yine de mehrin verilmesi gereklidir.

Mehrin 10 “dirhem”den az olmaması ve 500 dirhemden de çok olmaması sünnettir.

Nikahı haram olan kadınlar

Nikahı haram olan yani evlenilmesi dinen yasak olan kadınlar şunlardır: Ana, nine (babanın annesi, annenin annesi), kız, torunlar, kız kardeşler, kız kardeşlerin kızları, halalar, teyzeler, baba ve dedenin halaları ve teyzeleri, hanımın anası ve nineleri, üvey kızlar ve üvey çocukların kızları ve torunları, üvey ana, çocukların ve torunların hanımları. Bir kimsenin hanımı ölse bile; bunların hiçbiriyle evlenemez.

Aynı zamanda kişi, karısı ölmedikçe veya onu boşamadıkça; baldızı, karısının halası, teyzesi ve karısının kız yeğenlerinden ve karısının yeğenlerinin kızlarından hiçbiriyle evlenemez.

Süt akrabalığı

Süt emen kişi, süt emdiği kadının ve kocasının öz çocuğu gibi kabul edilir. Sütü emen kişi, o kadın ile kocasının öz çocuğu olsaydı, onların hangi yakınlarıyla evlenmesi haram ise, şimdi de onlarla evlenmesi haramdır.Süt emen kimsenin çocukları da, o kadın ve

92

Page 93: Şâfiî İlmihali.pdf

kocasının torunları hükmündedirler. Fakat süt emen kimsenin kardeşleri, onun süt annesiyle ve süt annesinin kızlarıyla evlenebilir. Süt akrabalığının gerçekleşmesi için şu üç şart aranır:

1- Süt emen bebeğin, südü emerken iki yaşını henüz doldurmamış olması.

2- Süt emme işinin, en az ayrı ayrı beş kere olması.

3- Emzirmenin her defasında, südün bebeğin karnına ulaşması.

Şayet bu şartlardan biri eksik ise, süt akrabalığı gerçekleşmez.

Talak (boşama)

“Talak”, nikah bağlarını çözmek, demektir. Her erkeğin, üç talak hakkı vardır. Talak yani boşama sözleri; “sarih” yani açık ifade ve “kinaye” yani kapalı ifade olmak üzere iki çeşittir.

1- Sarih boşama sözleri: “Talak”, (boşamak) “serah” (salıvermek) ve “firak” (ayrılmak)tır. Bunların başka diller deki karşılıkları da bunların hükmündedir. Ayrıca bir memlekette, kadın boşamak için kullanılması adet haline gelen sözler de sarih boşama sözleridir. Mesela Türkçedeki, “Sen boşsun”, “seni boşadım” sözleri gibi. Bir erkek bu sözlerden birini, şakadan dahi olsa söylediğinde, şayet bu sözlerin başka manada kullanılmadığı açıkça belli ise, kadın boşanmış sayılır. Kocanın; ben boşamayı kasdetmedim, demesi geçersizdir.

2- Kinaye boşama sözleri ise, boşamak manasına geldiği gibi başka manaya da gelen sözlerdir. Mesela: “Babanın evine git”, “evimi terket” ve “nereye gidersen git” sözleri gibi. Böyle bir sözü söylerken, boşamayı kasteden adamın hanımı boş olur, başka bir manayı kastederse, boş olmaz.

Üç kere talak verilen veya bir defada üç talakla boşanan kadın, kocasına haram olur. Bir adamın, bu şekilde boşadığı hanımıyla, tekrar evlenebilmesi için; kadının iddeti bittikten sonra başka bir adamla evlenmesi ve bu adamın onu boşaması ve iddetinin bitmesi gerekir.

93

Page 94: Şâfiî İlmihali.pdf

Müslüman erkek, çok ihtiyatlı davranmalı ve bu tip sözleri sarfetmekten şiddetle kaçınmalıdır.

İddet müddeti

Ölüm, boşama veya nikah akdinin bozulması sebebiyle kocasından ayrılan kadının, başka bir erkekle evlenebilmesi için, bir müddet beklemesi gerekir. İşte beklenmesi gereken bu müddete “İddet” denir. Şöyle ki:

1- Kocası ölen kadın: Kocası ölen kadının, iddeti 4 ay 10 gündür.

2- Boşanan kadın: Boşanan kadının iddeti, 3 “kur” dur yani 3 temizliktir. Şöyle ki, boşandığında temiz ise, üçüncü defa hayız olmakla, hayızlı veya nifaslı ise, dördüncü defa hayız olmakla iddeti biter.

3- Ayise veya sagire kadın. Yani hayızdan kesilmiş veya henüz hayız olmamış kadar küçük olan kadının iddeti, 3 aydır.

4- Hamile kadın: Ne sebeple olursa olsun, kocasından ayrılan kadın, eğer hamile ise, sadece doğum yapmakla iddeti biter.

5- “Duhul’dan önce yani cinsi münasebette bulunulmadan önce boşanan kadının, iddet beklemesi gerekmez.

Şafii’de yemin ve nezir (adak)

Yemin; olması da olmaması da muhtemel olan bir şeyin, olmasını veya olmamasını pekiştirmek için, Allahü tealanın isim veya sıfatlarından birini söyleyerek and içmektir.

Yemin eden kimsenin; akıllı ve baliğ olması, yemin etmeye zorlanmamış olması ve yemin ederken yemin etmeyi kast etmiş olması ve Allahü tealanın zatına, isimlerinden veya sıfatlarından birine yemin etmesi gerekir.

94

Page 95: Şâfiî İlmihali.pdf

Buna göre; çocuğun, uyku veya hastalık sebebiyle şuurunu kaybetmiş kimsenin yemini sahih değildir. Yemin etmeye zorlanmış olan kimsenin ve yemin etmeyi kastetmeden ağzından yemin lafzı çıkan kimsenin yemini sahih değildir. Yine Allahü tealanın zatı, isimleri ve sıfatlarının haricindeki bir şeye yapılan yemin de geçerli değildir. Geçerli olmayan yeminlerden hiçbiri için kefaret vermek gerekmez.

Bir kimse, yemin etmeği kast etmediği halde, ağzından yemin kaçırırsa, yemini sahih olmadığı gibi bundan sorumlu da değildir. Buna “lagiv yemin” (geçersiz yemin) denir.

Geçmiş şeyler için yemin edildiği gibi, gelecek şeyler için de yemin edilebilir. Bir kimse geçmiş bir şey için yemin eder ve o hususta doğru olursa, bir şey gerekmez. Fakat yalan söylerse günahkar olmakla beraber kefaret de vermesi gerekir. Bu yemine “yemin-i gamus” denir. Sahibini cehenneme batırdığı için, “yemin-i gamus” denilmiştir.

Müstakbeldeki bir şey için; mesela bir şey yemek ve bir elbise giymek gibi mubah bir şey için yemin eden kimsenin; Allahü tealanın ismine tazim için yeminini bozmaması sünnettir.

Mekruh bir şey yapmak veya bir sünneti terk etmek için yemin etmiş ise, bu yemini bozması sünnettir. Bozarsa kefaret vermesi de lazım gelir.

Bir sünneti işlemek veya bir mekruhu terk etmek için yemin etmişse, yeminini bozması mekruhtur.

Bir günah işlemek veya bir farzı terk etmek için yemin etmişse, yemin etmekle günahkar olur. Aynı zamanda yeminini bozup kefaret vermesi de gerekir.

Allahü tealanın; zatı, isim ve sıfatlarından başka bir şeye yemin 95

Page 96: Şâfiî İlmihali.pdf

etmek mekruhtur. Binaenaleyh; Peygamber, Kabe ve velilere yapılan yemin, sahih değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Yemin etmek isteyen kimse, Allah’a yemin etsin.”

Yemin kefareti

Kefaret, günahı silme özelliği olan bir işi yapmaktır.Yeminini bozan kimsenin, kefaret vermesi gerekir.

Yemin kefareti şu üç şeyden biridir:

a) Bir köle azat etmek.

b) Fıtra olabilecek yiyecekten; her miskine birer müd (avuç) olmak üzere, on miskine yiyecek vermek.

c) Gömlek, sarık ve mendil gibi elbise sayılabilecek bir-şey ile onları giyindirmek. Yani her birisine mesela birer gömlek veya mendil vs. vermek.

Kişi muhayyerdir, bunlardan hangisini isterse, onu yapar. Gücü yetmediği için, bunlardan hiçbirini yapmayan kimse, 3 gün oruç tutar. Bu 3 gün orucu arka arkaya tutmak gerekmez.

Nezir (adak)

Nezir yani adak; dinen yapılması lazım olmayan bir ibadeti bir söz ile iltizam etmek yani o işi yapmayı kendine gerekli kılmaktır.

Allahü teala buyuruyor ki:

“Nezirlerini (adaklarını) yerine getirsinler.”

Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem de şöyle buyuruyor:

“Allah’a itaat etmek için nezir yapan kimse, O’na itaat etsin. Allah’a isyan etmek için nezir yapan kimse ise, O’na isyan etmesin.”

96

Page 97: Şâfiî İlmihali.pdf

Nezrin rükünleri üçtür:

1- Nezir yapan kimse. Bunun şartı; Müslüman, akıllı, baliğ, muhtar (serbest) olmak ve nezr ettiği şeyde tasarrufu geçerli olmaktır. Dolayısıyla; kafir, deli, çocuk ve zorlanan kimsenin nezri sahih değildir.

2- Nezir edilen şey. Bunun şartı, şer’an herkese farz olmamış bir ibadet olmasıdır. Bu; Kur’an-ı kerimden bir sure okumak, iki rekât namaz kılmak, bir gün oruç tutmak ve sadaka vermek gibi nafile bir şey olabildiği gibi; cenaze namazı kılmak gibi farz-ı kifaye olan bir şey de olabilir.

Binaenaleyh; sabah namazını kılmak gibi farz-ı ayn, içki içmek gibi haram, zarar görmesi muhtemel olduğu takdirde bayram günleri hariç senenin bütün günlerinde oruç tutmak gibi mekruh veya yemek yiyeceğim gibi mubah olan bir şey nezir edilmez. Böyle bir nezrin kefareti de yoktur. Çünkü yapılan nezir sahih değildir.

3- Siga (ifade.) Bunun şartı; iltizamı (gerekliliği) ifade eden bir söz olmasıdır. “Hastam iyileşirse, bir Yasin-i şerif okumak nezrim olsun “ demek gibi. Sadece niyet etmekle nezir olmaz. Ancak niyet edilip de dil ile söylenmeyen nezri de, yerine getirmek çok iyi olur. İltizamı ifade etmeyen bir sözle mesela; “malım sadakadır” veya “şunu yapacağım” gibi sözlerle nezir olmaz.

Ta’lik edilen şey, hasıl olursa yani nezir konusu olan şey meydana gelirse, nezri yerine getirmek gerekir. Ancak öfke anında yapılan “lecac” nezri böyle değildir. Mesela “falanca ile bir daha konuşursam, bir hac yapmak nezrim olsun” diyen kimsenin, şu iki şeyden birini yapması gerekir:

a) Yemin kefareti vermek.

b) Nezrettiği şeyi yapmak. Bu ikisinden birini yapmak fevri değildir yani hemen yapılması gerekmez, geciktirilebilir.

Nezir yapan kimse; sadece “namaz kılacağım” demişse, en az iki

97

Page 98: Şâfiî İlmihali.pdf

rekât kılması; sadece “oruç tutacağım” demişse, en az bir gün oruç tutması gerekir. Sadece “sadaka vereceğim” demişse, mal denilebilecek herhangi bir şey vermesi gerekir.

Hiçbir şeye bağlamadan nezir yapan, mesela “Allahü tealanın rızası için bir gün oruç tutmak nezrim olsun” diyen kimsenin de, “racih” olan kavle göre nezrini yerine getirmesi gerekir.

NOT: Şafii ilmihali bölümündeki bilgilerin hepsi, daha önce Bizim Sayfa’da vazife yapmış olan Mehmet Can hocanın Kaynaklı Şafii İlmihali kitabından alınmıştır.

98