rölanti - s3.amazonaws.com · rölanti edebiyat ile ilgili olduðumuz, bu ilgiyi somut bir yayýn...

48
Rölanti E debiyat ile ilgili olduðumuz, bu ilgiyi somut bir yayýn haline dönüþtürmeye karar verdiðimiz, çalýþtýðýmýz, uðraþtýðýmýz, yorulduðumuz, didindiðimiz, yani kýsaca “dergi çýkarma”nýn ne demek olduðunu öðrendiðimiz iki bin sekiz yýlýný bu sayý ile birlikte geride býrakmýþ oluyoruz. Hariçten Gazel’in yayýmlanmýþ beþ sayýsýný yan yana koyup incelediðinizde, sözünde durabilmiþ bir dergi olduðu gözünüze çarpýyor mu? Sormalýyýz; çünkü bu dergiyi çýkarmaya baþladýðýmýz- da “bir sonraki sayýnýn bir öncekinden daha ileride olmasýný istediðimizi” söylemiþtik. Ve her sayýda gerek görsel olarak, gerek içerik kalitesi olarak hep daha iyisi için çalýþtýk. Derginin, hemen hemen bütün okuyucularýmýzýn da hissedebildiði, bir kiþiliði, bir duruþu, tarzý oluþtu. Kýsaca HG, bir atmos- fer oluþturdu. Dergimizin müdavim þairleri, öykücüleri, yazarlarý kendi stillerini, samimiyetlerini yansýtmaktan çekin- mediler. Derginin en önemli özelliðinin “süreklilik” olduðunu düþündüler. Bu durumun HG’nin karakter- li bir dergi olmasýndaki katkýsý yadsýnamayacak kadar büyük oldu. Bugün severek okuduðunuz bir HG yazarýnýn bir sonraki eserini merakla bekleyebiliyor- sanýz, bu samimiyetten hoþlanmýþ ve Hariçten Gazel’i bizimle birlikte paylaþmýþsýnýz demektir; biz de isteðimizi baþarmýþ, sözümüzde durmuþuz. Tüm bu olumlu geliþmelerin yaný sýra elbette birçok iþ de oldukça kötüye gitti, zamanla. Bir dergi çýkartma- nýn, insanýn karþýsýna getirebileceði hemen her türlü sorun ile karþýlaþmak ve bunlarý tek baþýmýza göðüsle- mek zorundaydýk. Bu durum, üretkenliðimize zaman zaman bir darbe indirmiþtir; kimi zaman sayfa sayýsýn- dan, kimi zaman “bir sürü” öykü yayýmlamaktan feda etmek durumunda kalmýþýzdýr, bu yüzden okuyucu- larýmýzdan özür diliyoruz ve Hariçten Gazel dergisi olarak, size her yeni sayýda bir önceki sayýmýzdan daha iyi bir dergi okutabilmek için kendimizi bir süre rölantiye alýyoruz. Edindiðimiz tecrübe ve birikimleri, daha iyi þartlar altýnda deðerlendirip, Hariçten Gazel’in samimiyeti ve sýcaklýðýna bir zarar gelmesini önleyerek kullanmalýyýz. Dergimizin atmosferini ve sürekliliðini daha uzun yýl- lara taþýmak isteriz. Bu yüzden, içinde bulunduðumuz “dergi çýkarma sorunsallarý”ndan sýyrýlmalý, üretken- liðimizi artýrmalý, daha güçlü bir þekilde ayaðýmýzý yere basabilmeliyiz. Bu durumu, HG’yi hissetmiþ her oku- rumuz gayet iyi anlayacaktýr, eminiz böylece iki bin dokuz yýlýnda, tüm þartlar bizim için daha iyi olduðunda, umuyoruz ki yeniden görüþeceðiz. Ýþte o zaman bir çok sorununu halletmiþ, daha üretken, daha kaliteli bir dergi ile karþýlaþýrsanýz, lütfen HG’yi bizle paylaþmaya devam etmekten çekinmeyin. Þimdi, çok çalýþmaya gidiyoruz biz. (Türk Þiiri’nin büyük ustalarýný yavaþ yavaþ kaybediyoruz. Fazýl Hüsnü Daðlarca’ya Tanrý’dan rahmet; sevenlerine baþsaðlýðý dili- yoruz.) D.A

Upload: others

Post on 06-Sep-2019

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Rölanti

Edebiyat ile ilgili olduðumuz, bu ilgiyi somut biryayýn haline dönüþtürmeye karar verdiðimiz,çalýþtýðýmýz, uðraþtýðýmýz, yorulduðumuz,

didindiðimiz, yani kýsaca “dergi çýkarma”nýn ne demekolduðunu öðrendiðimiz iki bin sekiz yýlýný bu sayý ilebirlikte geride býrakmýþ oluyoruz.

Hariçten Gazel’in yayýmlanmýþ beþ sayýsýný yan yanakoyup incelediðinizde, sözünde durabilmiþ bir dergiolduðu gözünüze çarpýyor mu?

Sormalýyýz; çünkü bu dergiyi çýkarmaya baþladýðýmýz-da “bir sonraki sayýnýn bir öncekinden daha ilerideolmasýný istediðimizi” söylemiþtik.

Ve her sayýda gerek görsel olarak, gerek içerik kalitesiolarak hep daha iyisi için çalýþtýk. Derginin, hemenhemen bütün okuyucularýmýzýn da hissedebildiði, birkiþiliði, bir duruþu, tarzý oluþtu. Kýsaca HG, bir atmos-fer oluþturdu.

Dergimizin müdavim þairleri, öykücüleri, yazarlarýkendi stillerini, samimiyetlerini yansýtmaktan çekin-mediler. Derginin en önemli özelliðinin “süreklilik”olduðunu düþündüler. Bu durumun HG’nin karakter-li bir dergi olmasýndaki katkýsý yadsýnamayacak kadarbüyük oldu. Bugün severek okuduðunuz bir HGyazarýnýn bir sonraki eserini merakla bekleyebiliyor-sanýz, bu samimiyetten hoþlanmýþ ve Hariçten Gazel’ibizimle birlikte paylaþmýþsýnýz demektir; biz deisteðimizi baþarmýþ, sözümüzde durmuþuz.

Tüm bu olumlu geliþmelerin yaný sýra elbette birçok iþde oldukça kötüye gitti, zamanla. Bir dergi çýkartma-

nýn, insanýn karþýsýna getirebileceði hemen her türlüsorun ile karþýlaþmak ve bunlarý tek baþýmýza göðüsle-mek zorundaydýk. Bu durum, üretkenliðimize zamanzaman bir darbe indirmiþtir; kimi zaman sayfa sayýsýn-dan, kimi zaman “bir sürü” öykü yayýmlamaktan fedaetmek durumunda kalmýþýzdýr, bu yüzden okuyucu-larýmýzdan özür diliyoruz

veHariçten Gazel dergisi olarak, size her yeni sayýda birönceki sayýmýzdan daha iyi bir dergi okutabilmek içinkendimizi bir süre rölantiye alýyoruz.

Edindiðimiz tecrübe ve birikimleri, daha iyi þartlaraltýnda deðerlendirip, Hariçten Gazel’in samimiyeti vesýcaklýðýna bir zarar gelmesini önleyerek kullanmalýyýz.Dergimizin atmosferini ve sürekliliðini daha uzun yýl-lara taþýmak isteriz. Bu yüzden, içinde bulunduðumuz“dergi çýkarma sorunsallarý”ndan sýyrýlmalý, üretken-liðimizi artýrmalý, daha güçlü bir þekilde ayaðýmýzý yerebasabilmeliyiz. Bu durumu, HG’yi hissetmiþ her oku-rumuz gayet iyi anlayacaktýr, eminiz

böyleceiki bin dokuz yýlýnda, tüm þartlar bizim için daha iyiolduðunda, umuyoruz ki yeniden görüþeceðiz. Ýþte ozaman bir çok sorununu halletmiþ, daha üretken,daha kaliteli bir dergi ile karþýlaþýrsanýz, lütfen HG’yibizle paylaþmaya devam etmekten çekinmeyin.

Þimdi, çok çalýþmaya gidiyoruz biz.

(Türk Þiiri’nin büyük ustalarýný yavaþ yavaþ kaybediyoruz. FazýlHüsnü Daðlarca’ya Tanrý’dan rahmet; sevenlerine baþsaðlýðý dili-yoruz.)

D.A

BAHÇE

Paul BOWLES / Çev. Elçin KARADOÐAN

02

HG

ücra bir güney kasabasýnda yaþayan adambahçesinde çalýþýyordu. Fakir olduðu için arazisivahanýn sýnýrýndaydý. Öðleden sonra tüm vaktini

kanal kazmaya ayýrdý ve gün bitince bahçesinin üstkýsmýna gidip suyu tutan vanayý açtý. Su kanallardanakarak arpa ve nar aðacýnýn zeminine ulaþýyordu.Gökyüzü kýzýldý, adam bahçesinin zemininin mücevhergibi parýldadýðýný görünce bir taþýn üstüne oturup izle-meye koyuldu. Oizledikçe bahçe daha daçok parýldadý. "Vahadabenimkinden daha güzelbir bahçe yok," diyedüþündü adam.

Ýçini büyük bir mutlulukkapladý. Orada uzunsüre oturdu. Evedöndüðünde saat bayaðýgeç olmuþtu. Evinkapýsýndan girdiðindekarýsý yüzüne baktý,adamýn mutluluðu halagözbebeklerindeydi.

"Kesin hazine buldu,"diye düþündü karýsý;ama sesini çýkarmadý.

Akþam yemeðinde karþýkarþýya oturduklarýndaadamýn aklý halabahçesindeydi. Böyle birmutluluðu bir kere tat-mýþtý ya, artýk onsuzyapamazdý. Yemeðiniyerken hiç konuþmadý.

Karýsý da sessizdi."Hazineyi düþünüyor," diye geçirdi içinden. Kýzgýndý;kocasýnýn sýrrýný paylaþmak istemediðini düþünüyor-du. Ertesi sabah yaþlý kadýnýn evine gidip bir sürübitki ve toz aldý. Birkaç gün aldýðý þeyleri karýþtýrýppiþirmekle uðraþtý ve en sonunda istediði ilacý yaptý.Sonra her öðünde kocasýnýn yemeðine azar azar

tseuheur 1 koymaya baþladý.

Adam çok geçmeden hasta oldu. Bir süre her günbahçesine çalýþmaya gitti; ama oraya vardýðýnda okadar zayýf düþüyordu ki ancak bir palmiye aðacýnayaslanýp oturuyordu. Kulaklarýnda keskin bir ses vardýve aklýna gelen düþünceleri takip edemiyordu. Yine de,

her gün güneþ batarken bahçesinin kýzýl kýzýl par-ladýðýný görmek onu mutlu ediyordu. Gece eve git-tiðinde karýsý gözlerindeki mutluluðu okuyabiliyordu.

Kadýn kafasýnda "Kesin hazineyi saymakla uðraþýyor-dur," düþüncesiyle gizlice bahçeye gidip kocasýnýaðaçlarýn arkasýndan izlemeye baþladý. Adamýn oturupyere bakmaktan baþka bir þey yapmadýðýný görünce

dönüp durumu yaþlýkadýna anlattý.

"Hazineyi nereye sak-ladýðýný unutmadanacele et ve adamý konuþ-tur," dedi yaþlý kadýn.

O gece karýsý adamýnyemeðine çok fazla

tseuheur koydu. Yemeksonrasý çay içme faslýn-da kocasýna tatlý tatlýsözler söyledi. Adamsadece gülümsüyordu.Kadýn adamý konuþtur-mak için uzun bir süreuðraþtý; ama adam o-muzlarýný silkip elleriylegarip hareketler yap-maktan baþka bir þeyyapamadý.

Karýsý ertesi sabah adamuyurken yaþlý kadýnagidip kocasýnýn artýkkonuþamadýðýný anlattý.

Yaþlý kadýn "Çok fazlavermiþsin," dedi. "Artýksana sýrrýný anlatamaz.

Sana ne yapacaðýný söyleyeyim; bir an önce eþyalarýnýtopla ve adam ölmeden kaç git burdan."

Kadýn eve koþtu. Kocasý hasýrýn üzerinde aðzý açýkyatýyordu. Giysilerini topladý ve o sabah kasabadanayrýldý.

Adam üç gün boyunca derin uykuda öylece yattý.Dördüncü gün uyandýðýnda dünyanýn diðer tarafýnaseyahat edip dönmüþ gibiydi. Çok açtý, ama evdesadece bir lokma kuru ekmek bulabildi. Ekmeði yedik-ten sonra vahanýn sýnýrýndaki bahçesine yürüdü ve birsürü incir topladý. Sonra oturdu ve incirleri yedi.

öykü

03

HG

Aklýnda karýsýna dair tek bir düþünce bile yoktu; onuunutmuþtu. Bir komþu gelip kendisine seslendiðindesanki bir yabancýyla konuþuyormuþ gibi nazikçekarþýlýk verdi; komþu da þaþýrdý, arkasýný dönüp gitti.

Adam yavaþ yavaþ düzeldi. Her gün bahçede çalýþýyor-du. Akþam karanlýðý çöktüðünde, güneþin batýþýný vekýzýl suyu izliyor; sonra evine gidip yemeðini piþiriyorve uyuyordu. Hiç arkadaþý yoktu. Ýnsanlar gelip onun-la konuþuyordu konuþmasýna ama; o kimseyi tanýmý-yor, sadece gülümseyip baþýný sallýyordu. Bir süresonra kasabadaki insanlar adamýn artýk dua etmekiçin camiye gitmediðini fark ettiler. Bu konuyuaralarýnda konuþtular ve imam adamla konuþmak içinbir gün adamýn evine gitti.

Evde otururlarken, imam adamýn karýsýnýn sesini duy-mak için dikkatle evden gelen sesleri dinledi.Nezaketinden konuyu açamadý; ama kadýný merakediyordu ve kendi kendine kadýnýn nerede olabileceði-ni soruyordu. Kafasýnda soru iþaretleriyle evdenayrýldý.

Adam hayatýný yaþamaya devam etti. Ama kasabadakiinsanlar bu konudan baþka bir þeyden bahsedemezolmuþlardý. Adamýn karýsýný öldürdüðü söylentisikulaktan kulaða dolaþýyordu ve içlerinden birkaçýtoplanýp kadýndan geri kalan bir þeyler bulma ümidiyleadamýn evini aramak istiyordu. Ýmam gidip adamlatekrar konuþacaðýný söyleyip bu fikre karþý çýktý. Busefer vahanýn sýnýrýndaki bahçeye kadar gitti ve oradaadamý bitkilerle ve aðaçlarla mutlu mesut uðraþýrkenbuldu. Bir süre adamý izledi, sonra yaklaþýp ona birþeyler söyledi.

Akþamüstüydü. Güneþ batýda alçalýyordu, yerdeki sukýzýl bir renk almaya baþlamýþtý. O sýrada, adamimama "Bahçe güzel," dedi.

"Güzel ya da deðil," dedi imam, "Sana bu bahçeyi verenAllah'a þükrediyor olmalýsýn."

"Allah mý?" dediadam. "O da kim?Tanýmam ben öylebirini. Bu bahçeyiben, kendim yaptým.Her bir kanalý benkazdým, her biraðacý ben diktim.Kimse yardým etme-di. Kimseye borcumyok benim."

Ýmamýn beti benziattý. Kolunu savu-rup adamýn suratý-na saðlam bir yum-ruk indirdi. Sonrahýzlýca bahçedençýktý.

Adam eli yanaðýnda,olduðu yerde kaldý."Delirmiþ bu ya!"diye düþündü, imam

uzaklaþýrken.O gece insanlar camide toplanýp konuþtular. Adamýnbundan sonra kasabalarýnda yaþayamayacaðýna kararverdiler. Ertesi sabah erken bir vakitte bir sürü adambaþlarýnda imamla vahaya, adamýn bahçesine doðruyola çýktýlar.

Küçük çocuklar adamlarýn önünden koþup bahçeyeonlardan önce vardýlar. Çalýlarýn arkasýna saklanýpadam çalýþýrken ona taþ atmaya, hakaret etmeyebaþladýlar. Adam umursamadý. Kafasýnýn arkasýna birtaþ isabet etti. Hemen fýrladý. Kaçan çocuklardan birtanesi yere düþtü ve adam da onu yakaladý. Çoçuðusýkýca tutup ona "Bana neden taþ atýyorsunuz?" diyesormaya çalýþtý. Ama çocuk durmadan çýðlýk atýyor,kaçmak için debeleniyordu.

Yaklaþmakta olan kasabalýlar çýðlýklarý duyup koþarakbahçeye geldiler. Çocuðu uzaklaþtýrýp çapalarla, orak-larla adama saldýrdýlar. Adamý öldürdükten sonraorada kanalýn içinde uzanmýþ bir þekilde býraktýlar veçocuk güvende olduðu için Allah'a þükrederekkasabaya döndüler.

Yavaþ yavaþ aðaçlar öldü. Bir süre sonra bahçe de yokolup gitti. Geriye bir tek çöl kaldý.

Asilah 1963

1 Fas'ta zehir olarak kullanýlan geleneksel karýþýma verilen ad.

04

HG

isminizin zikredilmesi birçok insanda bir sanatçýnýnegzotik, uzak ülkelerdeki hayatýna dair romantikgörüntüler uyandýrýyor. Kendinizi bütünüyle bir

mülteci olarak görüyor musunuz?

Sayýlmaz. Aslýnda þöyle, kendimi "bütünüyle" hiçbirþey olarak görmüyorum. Kendimin farkýnda deðilim,aslýnda ego diye tabir edilen þey bende yok. Amerikailgimi çeken bir yer olmadý ve bana ilginç gelen yerlerbulduðumda oralarda yaþamayý tercih ettim. Sanýrýmolmasý gereken de bu.

Amerika'dan ayrýlma kararýný erken yaþlarda mýverdiniz?

Size göre erken gelebilir ama kararýmý on yedi yaþýndavermiþtim. Bazý insanlar bazý þeyleri diðerlerindendaha çabuk kavrar; sanýrým benim de Amerika'dayaþamanýn bana neler getireceðine dair az çok birfikrim vardý. Öyle bir yaþam bana göre deðildi.

Nasýl bir yaþam mesela?

Sýkýcý. Orada istediðim hiçbir þey yoktu. Oradanayrýldýðýmda da gördüm ki Amerika'dan ihtiyaçduyduðum tek þey paraydý. Geri dönüþümün sebebi debuydu. Amerika'ya para kazanma güdüsü dýþýndabaþka hiçbir sebepten dolayý gitmedim. Benim için buhiçbir zaman keyfi bir hal almadý.

Bütün kariyerinizden Amerika'daki yaþamýsevmediðiniz için vazgeçmiþ olmanýz sizde düþmancahislere yol açtý mý?

Hayýr, hayýr. Ama bana "Amerika" dediðinizde, aklýmagelen tek þey doðup büyüdüðüm New York. New York

PAUL BOWLES ÝLE BÝR RÖPORTAJ (KURMACA SANATI 67)

Jeffrey Bailey / Çev. Elçin KARADOÐAN

röpor

taj

05

HG

Amerika demek deðil elbette, ama yine de aklýmdaoluþan görüntü bu. Ama bir düþmanlýk beslemiyorum.Sadece orada yaþananlar büyük bir utanç kaynaðý.Durumun bundan sonra düzeleceðini sanmýyorum,aslýna bakarsanýz düzelmesini de beklemiyorum.Hiçbir þey düzelmez. Bazý þeyler devam eder ve baþkaþeylere dönüþür. Ülkenin hali çocukluðumdan beritanýnmayacak derecede deðiþti. Ýnsanlar hep her þeyindaha kötüye gittiðini düþünür-aslýnda çoðu zamanbunu düþünmekte haklýlar-ama bu bile manasýz. Herþeyin daha kötüye gittiðini söylemekle bir insan neyikasteder ki? Her þey sadece gelecekteki halinedönüþüyor hepsi bu. Sadece ilerliyor. Elbette gelecekþu zamandan "daha kötü" olacak ve o gelecektekigelecek de kuþkusuz bizim görebildiðimiz gelecekten"daha kötü" olacak. Doðal olarak.

Karamsar birisiniz.Pekâlâ, kendiniz görmeye çalýþýn biraz. Bunun içinkaramsar olmaya gerek yok. Her an milyarlarcainsanýn yanarak ölebileceði dünya çapýnda birfelaketin yaþanma ihtimali var. Dilerim olmaz; amagelin görün ki bu bir olasýlýk.

Without Stopping (Hiç Durmadan) adlýotobiyografinizde annenize hissettiðiniz yakýnlýðý vebabanýzla aranýzdakisoðukluðu anlatýrken oldukçasamimi bir tavrýnýz var.

Çoðu erkek çocuk annesineyakýnlýk hisseder. Babamakarþý hissettiðim düþmanlýktamamýyla gerçekti. Önceonun tarafýnda baþladý budurum ve ben daha küçükkendoðal olarak karþýlýklý bir halaldý. Sorunun ne olduðunubilmiyorum. Belki çocukistemiyordu. Bana bu kadarkýzgýn olmasýnýn altýnda yatanasýl sebebi hiç öðrenemedim;ama anneannemin anlattýðýnagöre hepsi kýskançlýðýndandý. Annemin kendisindenbaþka birine ilgi göstermesini kaldýramadýðýnýsöylemiþti anneannem. Bundan olsa gerek.

Babanýzla aranýzdaki bu olumsuz iliþki sizin bir gezginve sanatçý olmanýza etki etmiþ olabilir mi?

Belki de, bilmiyorum. Neyin neye sebep olmuþolacaðýný anlamaya çalýþmadým daha önce kafamda.Sanýrým yapamadým. Kapalý bir çocukluk geçirmiþolmak belli ki çocuðun daha içe dönük olmasýna nedenolur; içe dönük bir çocuðun da sanata eðilimi olmasýyüksek bir ihtimal.

Aileniz on sekiz yaþýnda Avrupa'ya gitmenizi pekistememiþti, deðil mi?

Onlarýn isteyip istememelerinin pek bir önemiolamazdý zaten, eðer gittiðimden haberleri bile yoksa.Fransa'ya gidebilecek kadar param vardý, fazladan birde yirmi beþ dolar.

Bir þeyden mi kaçýyordunuz?

Hayýr, daha çok bir yere varmak istiyordum, o

zamanlar tam olarak ne olduðunu bilmesem de.

Ne olduðunu anlayabildiniz mi?

Evet, üzerinden yýllar geçtikten sonra. Nihayetindegitmeye çalýþtýðým yer mezarýmmýþ meðer: "Þan þöhretyolu sizi anca mezara götürür."

Genç bir yazar olarak, Isherwood ve Auden gibi diðergenç yazarlarýn yaný sýra Stein ve Cocteau gibi bilindikyazarlarla da yakýn iliþkiler kurarken bilinçli olaraksanatsal bir topluluðun parçasý olmaya mýçalýþýyordunuz? Diðer sanatçýlarla kurduðunuziliþkilerden yararlanmak mý istiyordunuz?

Bir topluluðun parçasý olmayý istediðimin farkýnda biledeðildim, hayýr. Onlarla bir araya gelmek istiyordum.Sanýrým derdim birilerini kafama göre eleþtirmekti.Gertrude, John Cocteau, André Gide… Mantýksýzgelebilir, ama böyle þeylere çok önem verirdim. Manuelde Falla'yla tanýþma hikayem mesela. Gýrnata'yagittim, odasýný buldum, kapýsýný çalýp girdim ve tümöðleden sonrayý orada geçirdim. Kim olduðuma dair enufak bir fikri yoktu. Neden öyle yaptým, ben debilmiyorum. Görünüþe bakýlýrsa bu tarzkarþýlaþmalarýn önemli olduðunu düþünüyordum,

aksi halde üþenirdim; çünküçok uðraþtýran veönemsediðim þeylerden ödünvermemi gerektiren bir þeydibu. Ama nasýl hissettiðimi tamolarak hatýrlamýyorum; çünkübu yaptýðým pek de entelektüelbir þey sayýlmazdý."Düþünmeden" yaptýðým birþeydi, dolayýsýyla nedenyaptýðýmý hatýrlamam zor.Elbette bir de þu var; ben hiçdüþünen bir insan olmadým.Birçok þey bilincimin dýþýndagerçekleþiyor.

Bu hep böyle miydi, yoksayýllar geçtikçe mi bu hale geldi?

Hep böyleydi. On altý yaþýndan itibaren tüm gençlikyýllarým boyunca. Gerçeküstü þiirler yazýyordum.André Breton'un gerçeküstü þiir yazmakla ilgiliyazýlarýný okudum ve böylece ne yaptýðýmýn bilincindeolmadan yazmayý öðrendim. Dilbilgisi anlamýndadüzgün ve hatta belirli bir üslubu olan þiirler yazmayýöðrendim, ne yazdýðýma dair bir fikrim olmaksýzýn.Beynimin bir kýsmý yazma iþini yapýyordu, diðerkýsmýnýn ne yaptýðýný Allah bilir. Herhalde bilinçaltýmýkazýyýp, yüzeye çýkan þeyleri tarýyordur. Böyle þeylerinnasýl iþlediðini bilmiyorum, bilmek istemiyorum.

Nasýl yazýyorsunuz?

Daktilo kullanmam. Çok aðýr geliyor, uðraþmayadeðmez. Not defteri kullanýyorum ve yataktayazýyorum. Yazdýklarýmýn yüzde doksaný yataktayazdýðým þeylerdir.

Bir yazar olarak yeteneðinizi pek önemsemiyorgibisiniz.

Evet, öyle.

06

HG

Neden?

Bilmiyorum. Umurumda deðil.

Size bu yolda cesaret veren, iyi olduðunuzu söyleyeninsanlar yok mu?

Evet, elbette var.

Onlara inanmadýnýz mý?

Onlarýn inandýklarýna inandým ve onlardan bir þeyineden beðendiklerini ya da neden beðenmedikleriniduymak istedim. Ama bakýþ açýlarýndan hiçbir zamanemin olamadým; dolayýsýyla neyi sevdiklerini neyisevmediklerini anlayýp anlamadýklarý konusunda biryargýya varmam mümkün olmadý.

Bundan yirmi ya da otuz yýl önce iþinde ciddi, genç biryazarýn eserlerini yayýmlatmasýnýn daha kolayolduðunu söyleyebilir misiniz?

"Ciddi" eserleri yayýmlatmak hiçbir zaman kolayolmamýþtýr. Günümüzde baskýya giren yazýsayýlamayacak iþlerin fazlalýðýndan bir çýkarýmyapmak gerekirse, bugün ciddi bir eser üretmekniyetinde olan genç yazarlarýn sayýsý çok daha az.Kýsacasý Susan Sontag'ýn dediði gibi: "Ciddiyetþimdilerde revaçta deðil."

Eserlerinizi okurken insan basit bir biçimde geliþenolaylar üzerinden bir sonuca varma beklentisinegiremiyor. Daha çok üst üste gelen aniden geliþenolaylarýn içinde buluyor kendini.

Evet, bu þekilde geliþiyor. Ýþte demek istediðim de buzaten. O kitaplarý kendim yazmýþým gibihissetmiyorum. Evet, onlarýn benim kolum, benimbeynim, benim vücudum tarafýndan yazýldýðýnýhissediyorum; ama yine de bu kitaplar bana aitdeðilmiþ gibi geliyor. Problem de bu zaten, bu günekadar herhangi bir þeyin bana ait olduðunudüþünmedim. Bir zamanlar Seylon'da bir ada satýnalmýþtým; ayaklarýmý topraðýna bastýðýmda "Evet, buada benim," diyebileceðimi düþündüm. Amadiyemedim, benim için bu hiçbir þey ifade etmiyordu.Bu fikre ýsýnamadým ve adayý sattým.

Yazmak sizin için insanlarla yakýn bir iletiþim kurarakyalnýzlýðýnýzý hafifletmenizi saðlayan bir araç mýydý?

Hayýr, bence bu tamamýyla doðal iþleyen bir þey.Gördüðüm kadarýyla da eðlenceli ve kendiliðinden olanbir þey. Eðer caným yazmak istemiyorsa, yazmam.

Eserlerinizde þiddet göze çarpan bir öðe. Neredeysebütün karakterleriniz fiziksel ya da psikolojik þiddetinkurbaný olmuþ karakterler, The Delicate Prey'deolduðu gibi.

Evet, öyle denilebilir. Þiddetin aslýnda tedaviye yönelikbir amacý vardý. Hayatýn birdenbire anlamsýz bir þiddetgösterisine dönüþebileceði insaný huzursuz eden birdüþünce. Ama dönüþebilir ve dönüþüyor da.Ýnsanlarýn buna hazýr olmasý gerekiyor. Baþkalarý içinyaptýðýnýz bir þey her þeyden önce kendinize yaptýðýnýzbir þeydir. Hayatýmýzýn þiddet üzerinden

tanýmlandýðýna; binlerce yýldýr inþa ettiðimiz iskelenin,medeniyet dediðimiz o bütün yapýnýn her ançökebileceðine inanýyorum. Dolayýsýyla ne yazarsamyazayým bu varsayýmýn etkisinde kalacak. Yaþamdenen süreç bitkilerde olsun, hayvanlarda olsunþiddeti gerektiriyor. Ama hayvanlar aleminin içerisindeþiddeti kavramlaþtýran tek varlýk insandýr. Sadeceinsan yok etme düþüncesinden haz duyabilir.

Karakterlerinizin birçoðunda kadercilikle saflýðýn ilginçbir karýþýmý var. The Sheltering Sky'daki Kit ve PortMoresby üzerinde duruyorum. Çýlgýncadavranýþlarýnýn altýnda yatan þey, bana kalýrsa,kendileri ile yüzleþmekten aþýrý derecede korkuyorolmalarýydý.

Dolanýp durmak hesaplaþma gününü ertelemeningüzel bir yoludur. Ben en çok hareket halindeykenmutluyum. Kendinizi yaþamakta olduðunuz hayattankopardýysanýz ve henüz kurmuþ olduðunuz yeni birhayat yoksa özgürsünüz demektir. Bu çok hoþ bir his.Hep düþünmüþümdür. Nereye gittiðinizi bilmiyorsanýzdaha da özgürsünüz demektir.

Yarattýðýnýz karakterler psikolojik olarak birbirlerindenve kendilerinden yabancýlaþmýþ gibiler. Onlarý egzotikyerlerde yabancý insanlar olarak sunuyor olmanýz busoyutlanmayý arttýrýyor; ama insan yine de kendiülkelerinde olsalar da durumun pek farklý olmayacaðýhissine kapýlýyor. Sanki sorunlarý bulunduklarý yerdençok daha derin bir önem taþýyor.

Elbette. Herkes kendini diðer insanlardan soyutlar.Toplum kavramý bizim bu soyutlamadanetkilenmememiz için var. Resmen duyularýmýzý yokeden bir kurmaca.

Fas'ta yaþam Doðu ve Batý etkisinde olmak üzerebirbiriyle uyumsuz iki bölüme ayrýlmýþ durumda.Medinalar (eski þehirler), nouvelles villes (Fransýzsömürge döneminde kurulmuþ yeni þehirler),djellabalar (Fas'a özgü uzun erkek giysisi), kotlar, eþekarabalarý, Mercedes... Bunlar insaný düpedüz þizofrenedecek þeyler. Faslý ruhunun nasýl bir konumdaolduðunu merak ediyorum.

Faslý ruhunun olmasý için önce ulusal bir bilincinolmasý gerek. Ben bu ruhun henüz oluþmadýðýnýdüþünüyorum. Ýnsanlar kendilerini daha çok altterimlerle sýnýflandýrýyorlar: Ben Soussi'yim, Riffi'yim,Filali'yim. Ayrýca, Avrupa'da okuduklarý için kendiçaplarýnda Avrupalý olduklarýný düþünen kayýp ruhlarvar. Bir de þu var; Faslýlarýn büyük bir çoðunluðunundüþünce olarak önceliði bir sonraki günün yemeðineyetecek kadar para kazanmak.

Hiç Batýlý anlamda derin ve karþýlýklý bir iliþkikurabileceðiniz bir Faslý ile karþýlaþtýnýz mý?

Hayýr, hayýr. Bu bence çok saçma bir bakýþ açýsý. Birkayanýn kanatlanýp uçmasýný beklemek gibi bir þey.

Bunun farkýna varmak sinir bozucu bir deneyim olsagerek.

Hayýr, çünkü buraya geldiðim gibi kendime söylediðimþey þuydu: "Ýþte eskiden insanlar böyleydi, kendiatalarýmýn binlerce yýl önceki hali gibi. Doðal Ýnsan.

07

HG

Ýnsanlýðýn Temeli. Nasýllarmýþ görelim." Bana her þeydoðal geldi. Onlar þimdiye dek bizim geçirdiðimiz gibibir evrim geçirmemiþler, dolayýsýyla oluþlarýnda bazýþeylerin eksik olduðunu görmek beni þaþýrtmadý.

Fas'taki büyücülüðe dair neler biliyorsunuz?

Büyücülük yüklü bir kelime. Kullanmasý dahi uðursuzbirtakým þeyler çaðrýþtýrýyor. Ýlkel davranýþlara bir geridönüþ. Büyücülük burada günlük hayatýn bir parçasý,bakterilerin bizim hayatýmýzda tuttuðu yer gibidüþünün. Bizim enfeksiyona karþý nasýl birtutumumuz varsa onlarýn da büyücülüðe bakýþlarýayný. Her an bu ihtimalle karþý karþýya kalabilirsiniz veihtiyatlý olmanýz gerekiyor. Ama Fas'ta büyücülük diyeadlandýrýlan þey sadece kötü amaçlý sihir anlamýnageliyor. Ayný oyunu karþý taraftan oynayan, savunmaamaçlý yapýlan sihir ise kutsal sayýlýyor ve sadeceKuran'ýn himayesi dahilinde yapýlýrsa etkili olabiliyor.Fqih (din adamý) büyücünün yaptýðý büyüyü etkisizhale getirmek için onun yöntemlerini kullansa bile buonun büyünün varlýðýna körü körüne inandýðýna iþaretetmez. Onun görevi insanlarý iyileþtirmektir. Günahçýkartan bir papaz gibi, psikiyatr gibi davranýr, babakimliðine bürünür. Elbette köþeyi dönme derdindeolan þarlatanlar da var. Ve insanlar böylelerine çokçabuk inanýyorlar.

Yazýn hayatýnýza dair gelecek planlarýnýz neler?

Geleceði pek düþünmem. Gelecekteki kitaplar için planyapmam. Bütün dikkatimi þu anda yazdýðým hikayekitabýna veriyorum. Yine Fas'la ilgili hikayeler. Eðeraklýma roman türünü gerektirebilecek bir fikir gelirseroman yazarým. Olursa olur. Biliyorsunuz, hýrslýdeðilim. Olsaydým, þu anda New York'ta olurdum.

1981 The Paris Review dergisinden kýsaltýlarak aktarýlmýþtýr.

Paul Bowles (1910-1999)

New York doðumlu yazar, müzisyen ve gezgin.Çocukluk yýllarýnda annesinden Poe hikayeleri dinledi;babasýndan miras aldýðý sevgisizliði eserlerindekisoðuk, donuk ve esrarengiz üslubuyla dillendirdi.Hayatýnýn büyük bir kýsmýný kendisi gibi yazar olan eþiJane Bowles ile birlikte Fas'ta geçirdi. Ýslam kültürüiçerisinde kurduðu edebi dünyayý kökleriyle Batý'yataþýyan ilk ve en önemli Amerikan yazarlardan oldu.Fas'ýn sözlü edebiyat geleneðini temsil edenMohammed Mrabet, Ahmed Yacoubi ve MohamedChoukri gibi isimlerin hikayelerini kaðýda döktü veÝngilizceye çevirdi. Yazar kimliði müzisyen kimliðininönüne geçmiþ olsa da; opera, sonat ve tiyatro müzikleriolarak genelleyebileceðimiz eserleri günümüze kadarcanlýlýðýný korumuþ bulunmakta. Tennessee Williams'ýüne kavuþturan Sýrça Kümes (The Glass Menagerie)oyununun yýllarca sadece Bowles'un müziði ilesahnelenmiþ olduðunu belirtmek bize bu konuda iyibir fikir verebilir.

Romanlarý: Beyazperdeye Çölde Çay (1990) olarakaktarýlan Esirgeyen Gökyüzü (The Sheltering Sky),Yükseklerde (Up Above The World), Let It Come Down,The Spider's House. Öyküleri: Avluda Yüz Deve (AHundred Camels in the Courtyard), The Delicate Prey,Pages from Cold Point, A Distant Episode. Ve sadeceüzerine yapýlmýþ yorumlarý okuyunca bile insanda odönemin edebiyat çevrelerine dair merak uyandýranbir otobiyografi: Without Stopping.

Elçin Karadoðan

08

HG

MODERN ATEÞLÝ SÝLAHLAR I

Murat Ali SEVEN

öykü

Gazeteler

Osabah,

Nedim'in evden ekmek almaya çýkýp bir daha geri dön-meyeceði, Serpil'in makyajý akarken kýrmýzýda geçtiði,bazý þehirlerde martý çýðlýklarýnýn vapur düdüklerinekarýþtýðý, kimi mutfaklarda çaydanlýklarýn ocaða kon-duðu, Þebnem'in bir önceki gece Haydarpaþa'dankalkan trenle Ankara'ya ulaþtýðý, Hüseyin Demir'indalgýn dalgýn kahvaltý masasýna oturduðu, yataklarýnçarþaflarýn toplandýðý, duraklara koþulduðu, dol-muþlarýn beklendiði, otobüslerin kaçýrýldýðý, radyolarýnaçýldýðý, aslýnda herhangi bir sabah olan o sabah; günlük gazetelerin kiminin birinci sayfasýna, kimininde iç sayfalarýna yansýyan, ama hemen hepsinde itibargören, büyük bir yer ayrýlan, yalan yanlýþ bilgilerleneredeyse her gazetede baþka bir olaymýþçasýna ver-ilen cinayet haberi, gazetesini açýp sözkonusu satýrlarý okuyan insanlarýnyorumlarýna muhtaçtý.

Esasýnda Tayfur Bey'in, çok insani bir mesele olan,kýskançlýk yüzünden Cemal Bey ve Nevzat Haným'ý,ardýndan da, yapacak daha iyi bir þeyi kalmadýðýndanbelki, kendini öldürmesinden ibaret olan bu acýklý amabir o kadar da benzerlerine aþina olduðumuz hadise;ayrýntýlarý sevenler, perdenin ardýný görmek isteyenler,iflah olmaz meraklýlar ve de maktullerin tanýdýklarýtarafýndan alelacele okunup geçilecek alelade bir haberdeðildi.

Onlar,bir elinde gazeteleri, diðerinde belki kahveleri, belki birkoltuk, belki de bir masada, baþka haberlere yaptýklarýgibi bu hadiseyi de okuyup geçeceklerini sananlar; sözkonusu haberle karþýlaþýp üzüntü duyarmýþ, keder-lenirmiþ gibi yapýp sevinip meraklanýp içten içe büyükbir heyecanla oturduklarý koltuklara daha bir gömülenya da yaslandýklarý sandalyeden bedenlerini öne doðrueðen, gözlüklerini gözüne iyice yerleþtirip okuduklarýsayfayý kendilerine yaklaþtýran, yani bu üçlü cinayetten paylarýna düþeni alan,paçalarýna kan sýçramasa da merak sýçrayan, korkusýçrayan insanlardý. Ýstanbul'un muhtelif semtlerinde oturan bu insanlar,sözkonusu habere de muhtelif yorumlar getirmektengeri durmadýlar.

Öncelikle kendilerine, daha sonra da etraflarýndakiinsanlara Tayfur Bey, Nevzat Haným ve Cemal Bey'leilgili yorumlarýný, hatýralarýný, fikirlerini büyük bir

iþtahla anlattýlar. Sohbet bittiðinde hem anlatanýnhem de dinleyenin ya da dinleyenlerin üzerine derinama kýsa süren, kýsa süren ama çok da ürkütmeyenbir sessizlik çökerdi de her þeyi unutuverirlerdi sanki.

Her þeyi unutturan bu derin ama çok da sürmeyen,çok da sürmediði gibi pek de ürkütmeyen bu sessizlikhakikati aramanýn huzursuzluðuydu belki; fakatöncesinde anlatýlmasý gereken baþka baþka þeylervardý.

Tayfur Bey'i Sarýp Sarmalayan

Uçup uçup da, göklerin sýrtýný dayadýðý daðlarý aþýp, obazen serin bazen ýlýk ama her daim ferahlatýcý, herdaim ferahlatýcý ama kimi zaman da hýrçýn rüzgarlarlakoyun koyuna olup sonra da gelip yüreðimize tüneyen,gelip yüreðimize tünedikten sonra da kanatlanýpkanatlanýp uçamayan, uçamadýkça çýrpýnan, çýr-pýndýkça kanat sesleri ve çýðlýklarý duyanlarý sarhoþeden bir kuþsa aþk; bu kuþun çaresizlikten, tünediðiyüreði didik etmesidir kýskançlýk, elbette.

Tayfur Bey'in, içinde, ta derinlerde hissettiði, elleriniuyuþturan, yüreðini burkan, boðazýna bir yumruk gibioturan bu his; onun ve hatta çevresindekilerin tümhayatýný deðiþtirmekle kalmamýþ günlük gazetelerinkiminin birinci sayfasýna, kiminin de iç sayfalarýnayansýyan, ama hemen hepsinde itibar gören bir haber-le duyurulacak o acý olayýn yaþanmasýna yol açmýþtý.Önce belki küçük bir alev gibi düþmüþtü içinekýskançlýk, büyük yangýnlarýn küçük bir kývýlcýmý gibi;yahut bire bin veriyordu da kýskançlýðýn tohumlarý,Tayfur Bey'in yüreðinde onun yetiþmesine imkansaðlayacak büyük bir tutku vardý, yýllardan beri.

Yýllardan beridir ki Nevzat Haným'a aþýktý. Buarzusuna karþýlýk alamamasý, Nevzat Haným'ýnumarsýzlýðý, ilgisizliði, içine kapanýklýðý, Tayfur Bey'ibüsbütün çýldýrtmýþ, içindeki aþk hissini kör birtutkuya çevirmiþti.

Ýþin aslý þu ki, Nevzat Haným'ýn, içine kapanýkolmasýndan, pek kimseyle konuþmayýp konuþtuðuzamanlarda da uykusuzluk ve baþ aðrýsýndan þikayeteden, gözleri uzaklara dalýp dalýp giden ve kendine hepuzak pencere kenarlarýný, uzak pencere kenarlarýný veuzak pencere kenarlarýný seçen biri olduðundan;Tayfur Bey'e karþý neler hissettiðini tam da bilemiy-oruz. Belki de, Sabriye Haným baþta olmak üzerebazýlarýnýn da düþündüðü gibi bu iki talihsiz insanýn,Tayfur Bey'le Nevzat Haným'ýn arasýnda büyük, büyük

09

HG

olduðu kadar da yasak, yasak olduðu için de gizli biraþk vardý.

Her ne olursa olsun, Tayfur Bey'in içine düþen hissin,gönlüne kanat çýrpa çýrpa tatlý bir serinlik getiren okuþun yüreðini didik didik ettiði, kýskançlýðýn tümbenliðini ele geçirdiði ortada; ve kimine göre gözü dön-müþ bir katil, kimine göre tutkularýnýn esiri bir zavallýolan bu talihsiz adamýn gecelerce ama gecelerceyataðýnda bir saða, bir sola döndüðünü, içinin nasýl birsýkýntýyla dolup taþtýðýný tahmin etmek zor deðildi.

Ne var ki Tayfur Bey'in ve böylelikle de onun peþinedüþtüðünün ardý sýra gitmek için henüz erken. Dahada önce anlatýlmasý gereken, öyle çok da belirginolmayan, gemiler gibi maðrur, yollar gibi sessiz veuzunca çekip giden, giderken bile ardýnda pek bir þeybýrakmayan, hani bir filmde oynasa kenarda kýyýdabirkaç sahnede gözükecek, bir romanda birkaç sayfay-la geçiþtirilecek bir boþluktan, derin bir boþluktan yada tamam hadi adýný da söyleyeyim Zeynep Haným'danbahsetmek gerekiyor.

Zeynep Haným'ýn Ölümü

Belki de Zeynep Haným için uzun bir otobüs yolcu-luðunun sonuna gelmiþ olmanýn o tatlý keyfi vardýölüm denen ürkütücü kelimede. Bekliyordu demekdoðru olmasa da hazýrlýksýz da sayýlmazdý genç yaþýnaraðmen. Yaþamayý becerememiþ, dahasý yaþamaknedir bilememiþ, bunun mücadelesini vermekten çokönceleri vazgeçmiþ biri için ölümün þaþýrtýcý olmasýbeklenebilir mi? Eðer ki böyleyse, yani Zeynep Haným,ölümü, uzun bir otobüs yolculuðunun sonuna gelmiþgibi rahatlýkla ve tatlý bir keyifle karþýlamýþsa eðerperdeleri sýmsýký kapayýp sabahlara kadar kitaplarokuduðu o gece, onun için o uzun yolculuktaki sonmola, o son molada içtiði demli çay gibi bir þey olsagerekti.

Rüyalarý vardý. Rüyalarýný gerçek, gerçekleri rüyasandýðý çok olurdu. Ufak saksýlarda ufak ve tuhafçiçekler yetiþtirirdi; böylelikle bir insan intiharýnýgeciktirebilir, yaþamaya inanabilirdi. Bu cümledenZeynep Haným'ýn intihar ettiði anlaþýlmasýn. Gerçi çokdüþüldü bu yanýlgýya. Polisin sinir buhraný diyekapadýðý sýradan bir intihar olayý sanýldý ZeynepHaným'ýn ölümü. Sabriye Haným dýþýnda da pek fazlaþüphe duyan olmadý. Ýþin aslý Zeynep Haným'ýn ölümüile pek kimse ilgilenmedi. Bu intihar haberi ne kimseyiderin bir kedere itiyor, ne de bazýlarýna üzerlerindenbir yük kalkmýþçasýna rahatlýk veriyordu. Sankihemen herkes gizli bir antlaþma imzalamýþçasýna buintiharý umursamýyor, þaþýrmýyor, üzerine düþünmü-yordu. Tayfur Bey'le çok mutlu ve uyumlu görünenevlilikleri, yüksek sayýlabilecek yaþam standartlarý,dertten kederden uzak hayatlarý sanki kimse tarafýn-dan düþünülmüyor; bir intihar için herhangi birsebebe gerek yokmuþ gibi ve bir intiharý sorgulamaksaçmaymýþçasýna insanlar çarçabuk bu hadiseyiunutuyor, adeta geçiþtiriyorlardý. Yaþadýðýfarkedilmeyen bu talihsiz kadýnýn ölümü farkedilmiþgibi görünse de umursanmýyordu. Ýntihar ya da deðil,ölmüþ gitmiþti iþte. Ne bir cinayete kurban gitmiþolmasý ihtimali, ne de gencecik bir kadýnýn ne diye inti-har etmiþ olabileceði pek kimsenin zihnini meþguletmiyordu.

Tayfur Bey'in, önce Cemal Bey ve Nevzat Haným'ýardýndan da kendini öldürmesinden sonra aydýnlýðakavuþacaktý Zeynep Haným'ýn ölümü. Bu olay da gös-teriyordu ki, Zeynep Haným'ýn ölümü bile ancakbaþkalarýnýn ölümünün yanýnda biraz deðer kaza-nabiliyor, ancak þu halde birazcýk üzerinde konuþula-cak bir mesele olup kýsa da olsa kendinden söz ettiri-yordu. Bu söz konusu üçlü cinayetten sonra anlaþýldýki, Zeynep Haným intihar etmemiþ, Tayfur Bey tarafýn-dan öldürülmüþtü. Ne var ki, yine odakta NevzatHaným vardý, Zeynep Haným deðil. Çünkü Tayfur

Bey'in karýsý Zeynep Haným'ý, Nevzat Haným'a olan çýl-gýnca aþkýndan dolayý öldürdüðü konuþuluyor; ZeynepHaným'ýn intihar etmiþ deðil de öldürülmüþ olmasý yada bu zavallý kadýnýn suçunun günahýnýn ne olduðukimseyi ilgilendirmiyor gibiydi.

Perdelerin Ardý

Apartmanlar dünyayý güzelleþtirmedi. Perdelerin ardý,perdelerin kývrýmlarý. Lambalar. Televizyonlar.Televizyonun perdenin ardýna yansýyan renkleri. Her

10

HG

evi büyülü bir þatoya çevirdi. Kimse korkmadý. ZeynepHaným'ýn içinde kaybolduðu bir ev. Aynanýn karþýsýnageçip dakikalarca kendine baktýðý, kaþlarýný aldýðý,saçýyla oynadýðý, durup durup aðladýðý sessizce,Zeynep Haným'ýn kendini iyi hissetmek için ellerinebaktýðý, aynalara baktýðý.

Bir rüya zamanýnda yaþardý. Tayfur Bey'le uzun, tektaraflý kavgalarý olurdu. Kemikli ufak elleri, dip boyasýgelmiþ saçlarý. Mutfak kapýsýna küçük bedenini yaslarsessizce bakardý. Tayfur Bey'in sakinleþmesini bekler-di. Ufalýr ufalýr da gözlerden yiterdi. Tayfur Bey artýkiyiden iyiye sarhoþ olduðunu sanar koltuða kývrýlýpgözlerini kapardý. Ýþte o anlarda ufalýp ufalýp da sensay ki bir toz tanesi olan Zeynep Haným evin bütünduvarlarýna, koltuklarýna, o büyük yemek masasýna, osadece iki kiþinin oturduðu büyük yemek masasýna,vitrindeki küçük eþyalara, perdelere ve perdelere veperdelere dokunur, uçardý. Bu böyle sabahlara deksürer, bir rüyanýn içinde baþka bir rüya, rüyalar içindegezinen küçük bir kadýn en nihayetinde kendini yine okoltukta buluverirdi. Kendi böyle buluverirdi de, var-lýðýna þaþardý, ufacýk da olsa bir bedene sahip olmasý-na, küçük, beyaz, kemikli ellerine, omzundan sarkansaçlarýna bakar bakardý da inanamazdý kendine.Sonra yine kalkar o aynanýn karþýsýna geçer, saçlarýnýzarif bir hareketle toplar, güzel yüzünü, güzel ama sertbir ifadesi olan yüzünü ortaya çýkarýr, bütün çekme-celeri karýþtýrýr, bütün çekmecelerde heyecanlarýnýarar, heyecanlarýný arar, ama bulamazdý bir türlü.Aynanýn karþýsýna geçer iyice bakar, bakar da kendinigöremezdi sanki. Yaþamaya alýþamaz, içinde büyüyenanlam veremediði bir tedirgin, ufak bir belirsiz vehim.Hepsi buydu.

Hani yalnýzlýk da içinde öylesine büyüyüp devleþmiyor-du ki, bu ev, bu duvarlar, bu perdeler ona yetmesin,bu aynalar, bu çekmeceler onu kandýramasýndý. Ýþte ozaman belki atardý kendini sokaklara, çekmecelerdebulamadýðý heyecanlarýný dýþarýda bulurdu da varlýðýbir bedene bürünür, ruhu küçük iyi, kötü hislerinarasýnda bir beþik gibi sallanýr; iþte o zaman ZeynepHaným da yaþardý.

Öte yandan,Sevdiði kadýn adlarýný baktýðý gökte gören, onlarabakýp bakýp yýldýz sanan, kadýnlarý deðil onlarýnadlarýný sevdiðini sanan elleri cebinde duraktabekleyen o adam Zeynep Haným'dan habersizdi,Yine onun az ilerisinde duran, cama, duvara týrmanan,takla atan örümcek adam bi lira diyerek harika biroyuncak satan, gri ceketli, mavi gömlekli, esmer tenlio iþportacý Zeynep haným'dan habersizdi,Masasýnýn baþýna oturmuþ, perdeler adýný verdiðihikayesini bitirdiðinde içine tarif edilmez bir hüzünçöken, hikayesine neden perdeler adýný verdiðini pekkimsenin anlayamayacaðý o hikayeci ZeynepHaným'dan habersizdi,Penceresinin önüne koyduðu koltuktan, karþý apart-mandaki perdesiz evi bir film gibi seyreden, karþýapartmandaki perdesiz evi bir film gibi seyrederken,yerde oturmuþ üç genç çocuk gören, çocuklarýn yok-sulluðuna üzülen, onlarýn bir sigarayý üç kiþi hem desaatlerce içmesine hayýflanan, yazýklanan o meraklý vebiraz sonra belediyeye telefon edecek Nazife Haným,Zeynep Haným'dan habersizdi,Bir adamýn bir gece alýnýp tam on beþ yýl boyuncahapsedilmesini ve daha baþka baþka þeyleri anlatan o

filmi seyreden, seyrettikten sonra dünyanýn adaleti,ahlakýn yeri gibi þeyler üzerine konuþan o üç adamZeynep Haným'dan habersizdi,

Bu habersizlikler büyür büyür de bir silah olup TayfurBey'e dönüþür, Tayfur Bey de Zeynep Haným'ýöldürmekten çekinmezdi.

Biz Zeynep Haným'ýn defterinden, Zeynep Haným'ýnyokluðundan, Zeynep Haným'ýn perdelerinden anlardýkbunu.

Hayatlar biterdi.Menteþesi kopmuþ bir dolap kapaðý gibi sallanabilirdi-niz kaza yapmýþ bir arabanýn ön kapýsýndan aþaðýyadoðru, bu her zaman bir filmde olmaz,Sað tarafýnýzdan yediðiniz býçak, yerde bir oluk kanoluþtururdu ve yere yýðýlýverirdiniz, bu her zaman ki-taplarda olmaz,Boðmakla, býçaklamakla uðraþmak istemeyen bir katiltarafýndan iki kurþunla vurulup gözlerinizi bir dahaaçmamacasýna kapayabilirdiniz ve böylelikle yerde okadar çok da kan birikmezdi, bu da her zaman gazete-lerdeki haberler gibi olmaz.

Hayatlar biterdi. Zeynep Haným'ýn ölümü bize pek bir þey söylemez, bizonun ardýndan gideriz, Nevzat Haným'ýn, Cemal Bey'in,Tayfur Bey'in ardýndan gideriz. Hikayeler bitmesin tekdiye.

-Devam edecek-

11

HG

Ayaz parmak uçlarýmda iðne iðne. Bir sönüp biryanan zayýf lambalarýn aydýnlattýðý ara sokaklar-da dolaþýyorum. Pencereleri tahtalarla örtülü

eski evler ve dipleri sidik kokan apartmanlar.Kaybolmuþum, artýk ne bulmak istiyorum, ne debulunmak. Etrafta kimseler yok, sessizlikte donupkalmýþ her þey. Belki hafifçe aralanan bir perde ya daderinden gelen bir inleme. Gömleðimin bir düðmesinidaha açýyorum. Uzakta bir salýncak gýcýrdýyor. Kendiniasmýþ bir adam. Piþmanlýk göðsümde alev alev. Orayaburaya yýðýlý çöplerin arasýndan hep köpekler hýrýldý-yor. Kuytuda yatan gölgeye yaklaþýyorum. Uyuyor yada ölü. Ya da ikisi birden. Mýrýldanýyor sanki, tanrýsý-na dua eder gibi...Son bir nefes, ve son bir kaç aný.

Pencerenden kaçýyorum, belki oradasýn belki deðilsin.Baþka bir adamýn gölgesi gelip geçiyor sanki her bak-týðýmda, kaným kabarýyor, katil olasým geliyor.Mutlusundur. Ben hala arýyorum. Yorgunum.Adýmlarým yavaþlýyor, ve sonunda bir kahveninönünde duruyorum. Vitrini nikotin, boþ vermiþlik veoda dolusu geleceksiz insanýn nefesinden sapsarý.Ýçeride sýrtý bana dönük bir adam tavana sabitlenmiþtelevizyona bakýyor. Kahveci sýkýntýyla ocaðýn ardýndançýkýp adama yaklaþýyor, kulaðýna eðilip bir þeylersöylüyor ve sandalyeleri masalarýn üzerine yatýrmayabaþlýyor. Adam þöyle bir dönüp içeri gelmemi iþaretediyor. Ne yapacaksýn orada? Bak, kimseyi bulamadýniþte. En azýndan içerisi sýcak...Yanýnda dikiliyorum,beraberce kapalý televizyonun ekranýndan yansýyangörüntülerimizi izliyoruz. Dayanamayýp soruyorum:

"Herkes nerede?"

Zil zurna sarhoþ. Þaþkýn þaþkýn etrafýna bakýnýyor.Sanki þimdiye kadar tek baþýna oturduðunun farkýndadeðilmiþ gibi.

"Buradalardý..." diyor, "beni seven insanlar..."

Duruyor, gözleri dalýp gidiyor, yüzünü buruþturuyor:

"Doðru, þimdi camide olmalýlar, camiye bak..."

Kahveci gelip koluna giriyor, kaldýrýyor:

"Hadi abicim eve git uyu biraz." Beraberce kapýdançýkýyorlar, mýrýldanýyor:

"Gitme, bir iþe yaramaz..."

Kahvenin önünde dikiliyorum. Ýçerisi karanlýk.

Yürümeliyim diyorum...Kýzýlay'a vuruyor adýmlarým.Sonra Kolej'e. Baþým dönüyor, bahçe duvarýnayaslanýp bir sigara çýkartýyorum. Ellerim titriyor, birtürlü kibriti tutuþturamýyorum. Karþý pencereyi izliyo-rum ve kadýný hep olduðu yerde hayal ediyorum.Sandalyesini pencerenin önüne çekmiþ, bir yandanocaktaki çayýn buharýyla buðulanmýþ cama þekillerçizip, bir yandan da sokaðýn baþýnda belirmemi bek-lerken. Güzel resimler. Pencereyi açýnca hepsi kaybo-lacak resimler. Soðuk hepsini alýp götürecek. "Amaolsun, sen göremesen de izleri kalýyor" diyor. Ertesisabah kalkýp nefesiyle buðulandýrýyor camý: "Bakiþte...Hiçbir þey kaybolmaz." Nefeslerimizle ýsýnýyoruz.Ýnanmaya çalýþýyorum. Alkol sonu gelmeyen bir gün.Uyanýnca beni masada oturmuþ buluyor, perdeyi aça-cak oluyor, baðýrýyorum: "Sakýn açma perdeyi."Dinlemiyor. Cam çatlak.

"Gece sýzýyor çatlaktan içeri, gece..."

"Sonra ne oldu abi?" diye soruyor ve iþtahla dudak-larýný ýslatýyor.

"Hiç" diyorum.

Karýn nerede þimdi demek istiyor. Boþandýnýz mý?Neden bu boktan barda tezgahýn ardýna oturmuþyabancýnýn birine hayatýný anlatýyorsun? Neden böyleberbat bir insansýn? Bir gün çýkýp bir daha geri dön-medim diyecek oluyorum. Kadýn arkamdan yaklaþýpyanaðýma bir öpücük konduruyor:

"Doðum günün kutlu olsun Münirciðim..."

Hayal kýrýklýðý þekilleniyor suratýnda. Kalkýp acý çeken-leri ya da mutlu insanlarý aramaya gidiyor... Acýlarýylaavunup mutluluklarýndan çalmak için.

"Geç otur" diyorum, baþýný eðip gülümsüyor. Kocamangözleri var, kývýrcýk saçlarý ve kapkara gözleri. Adamýkatil edecek bir ustura gibi...Aþýk edecek gözler...

"Herkes Atilla'nýn yerinde, sen yoksun...Gökhan benigönderdi seni aramaya...Kalk çýkalým."

"Çýkalým" deyip yarým biramý dipliyorum. Bardaklarýkurulayan barmene baþýmla eyvallah çekip dudaðýmýnkenarýna bir sigara yerleþtiriyorum. Ceketimi omzumaatýyorum. Aralýk ayý. Kadýn koluma giriyor, neþeyle birþeyler anlatýyor, dinlemiyorum. Atilla'nýn yeri arasokakta, kalabalýðýn arasýndan süzülüp neonlarla ýþýk-landýrýlmýþ kapýdan giriyoruz. Müzikten bir duvara

BENÝ SEVEN ÝNSANLAR

Enver BEHÝM

öykü

12

HG

çarpýyorum, esrar kokusu sigara dumanýna karýþýyor.Orada burada kahkahalar patlýyor, bir birine çarpanbardaklarýn sesleri. Þehvet üzerinize bulaþacak kadarkoyu. Köþedeki gruba yaklaþýyoruz, yüzler geliþimizeçevriliyor. Gülümsüyorlar. Masaya oturuyorum,önüme bir bardak sürüyorlar. Ne olduðuna bakmadaniçiyorum, yenisi geliyor. Birileri bir þeyler söylüyor,gülüyorum. Bir þeyler söylüyorum, gülüyorlar. Nesöylenenleri dinliyorum, ne de söylediklerimidüþünüyorum. Sigara dumanýnýn ardýna gizliyorumbakýþlarýmý, tek tek yüzlerine bakýyorum. Sadece cansýkýntýsýndan buradalar. Zaman geçiyor, yüzler yavaþyavaþ kayboluyor. Boþluklarýný býrakýyorlar artlarýnda.Geldiklerinde dolduramadýklarý boþluklarý. En sonGökhan kalýyor. Susuyoruz ve içmeye devam ediyoruz.Günün sonu hiç gelmiyor, ölesiye yorgunuz...

"Gidelim" diyor.

"Buradayým daha" diyorum. Yüzünü buruþturuyor:

"Sakýn uyuma..."

"Bilmiyorum" diyorum. Atilla tezgaha oturmuþ bul-maca çözüyor.

Merdivenleri inip tuvalete giriyorum, baþým dönüyor.Adam sidik ve kusmuk içine yuvarlanmýþ. Kalkacakoluyor kalkamýyor. Aðlayacak oluyor, aðlayamýyor.

"Kalk" diyorum. Kolunu kurtarýyor:

"Mezar benim, cehennem benim..."

Gözümü kapattýðýmda hep ayný rüyayý görüyorum.Uyumamam lazým. Yüksek tavanda florasanlar parlý-yor. Aziz tezgaha dayanmýþ usturasýyla oynuyor.Berberim. Kahtalý. Katil. Yýllar önce sevdiðinidoðramýþ. Tavan yükselip alçalýyor. Köþedeki koltuktabir adam siyah torbaya zulaladýðý þiþeden plastik bar-daðýný dolduruyor. Viþne votka. Aziz usturasýný biliyor,adam kan içiyor ve ben küçülüyorum. Adam her gecegelip o koltukta içer ve ayný hikayeyi anlatýr. Asla yalansöylemez. Aziz geldiðimi fark edip baþýný kaldýrýyor:

"Yine mi geldin Münir?"

"Geldim diyorum."

Çekmeceden temiz bir havlu çýkartýyor. Çocuk tah-tasýný sandalyenin iki koluna yerleþtiriyor.

"Gerek yok" diyorum, "büyüdüm artýk..."

Tavan daha alçak. Köþedeki adam daha yaþlý. Omuzsilkiyor. Sen bilirsin. Oturup aynanýn üzerindeki yaðlýboya manzara resmini izlemeye baþlýyorum. Puslu birgünde aðýr aðýr akan bir nehir. Karanlýk aðaçlar.Uzakta tahta bir klübe. Penceresinden bakan bellibelirsiz bir kadýn yüzü. Ýçim sýkýlýyor yine.

"Neler yapýyorsun son zamanlarda?" diyor.

"Hiç" diyorum, "beni seven insanlarý arýyorum."

"Nasýl olsun" diyor.

"Saçý kes" diyorum. "Bunalýyorum sýcaktan."

Cehennem. Baþka bir þey sormuyor. Konuþmuyor.Sadece makasýn sesi. Arada sigarasýndan nefes çek-mek için kafasýný kaldýrýnca resme bakýyor uzun uzun.Adam olduðu yerden Aziz'i gösteriyor:

"Bu orospu çocuðu benim kardeþimi öldürdü...Deligibi seviyordu kýzcaðýz..."

Aziz cevap vermiyor. Penceredeki kýza bakarken derinbir nefes çekiyor sigarasýndan. Hýrsla. Piþmanlýkla.Ateþ dudaklarýný yakýyor, aldýrmýyor.

"Rüyamda kendi cenazemi gördüm" diyorum, "sen degelmiþtin..."

"Yalancý" diye baðýrýyor adam. Dönüp bakýyorum,ayaða fýrlamýþ parmaðýyla beni gösteriyor: "Kalkoradan. Yalan söyleme, ölesiye üþüyorsun!"

Mahalle içindeki camiye geliyorum. Yaþlýlarýn baston-larýna yaslanarak iki namaz arasý eskileri konuþuptorunlarýnýn baþarýlarýyla övündüðü küçük bahçeyegiriyorum. Yeþile boyalý demir kumbaranýn yanýndangeçerken kulaðýma fýsýltýlarý çarpýyor. Her þey geçiyorbe Hakký abi... Durup banklara dönüyorum, yoklar.Kurumuþ asma dallarýnýn arasýndan rüzgarlayankýlanýyor yýllar öncesinin sözleri. Ara sokaðadönüyorum, gasilhanenin kapýsýnda Gökhan ölüyübekliyor. Aziz cenaze arabasýna yaslanmýþ sigara tüt-türüyor. Kadýn sokaðýn karþýsýndaki kaldýrýma otur-muþ aðlýyor. Kafamý kaldýrýp gökyüzüne bakýyorum,yýldýzlar sönük. Dolunay var bu gece. Baþýný kaldýrýyorbir an, göz yaþlarý ay ýþýðýnda parlýyor. Yanýna gidipsarýlmak istiyorum. Nefesinde ýsýnmak... Gasilhaneyegiriyorum, ýlýk nemli hava suratýma çarpýyor. Ýmamsandalyeye oturmuþ gazetenin spor ekini okurken apýþarasýný kaþýyor. Tabuta yaklaþýp üzerindeki yeþilörtüyü kaldýrýyorum, kapaðýný açýyorum. Ýçi boþ.Yüzümü örtüyorlar. Kapaðý kapatýyorlar.

Karanlýk. Kadýnýn yüzü gözümün önünde. Tatlý tatlýgülümsüyor. Anlýyorum, affetmiþ. Titreme tüm vücu-duma yayýlýyor. Bacaklarým benim deðil, ellerim benimdeðil. Nefesiyle mýrýldanýyorum Tanrýya.

Beni seven insanlar duamý ediyor, s.ktiri tanrý çeki-yor...

13

HG

þiir Onur AKYIL

AÐAÇLI YOL

oraya yorgun býrakmýþlar tarihi;bir delikanlý ölüsü kaðýt üstünde

iki; günlük dünya bir tren devrilir bir uçak düþer(kadýnlarýn asýl neresi derin anlat ben de bileyim)gezmelere mi gitti güzelim evdekiler, sizin bahçeninkalmamýþ kimsesi. aðaçlarda bir öðlenin durgunluðu.sonra sesinin üstünden birkaç yolculuk;mutsuzluðu konuþuyorum dünyayla, uyanmýþ biryaný var merdivenlerin: sanki geç kalmýþ beklemek,çekip almýþsýn saçlarýný mektuplardan.þeylerin zamanýnda karþýlaþtýk, aðýr aksýn, söyle suya.

göðsünde ben; bir ormaný buluyorum merhabaçiçekbozuðu þehrimizde yazlarýn ortasý aðýr;büyümek için sevme beni tekrar merhaba

anlat ne olur, çocuklar koþmasýn yokuþlarýn dini baþkadýr,bulvarlarda çekirdek çitlesinler, tanýsýnlar þehirlerinikomþu kadýnýn kokusunu merak etsinler, ayýp.

bak ne güzel filmler varkapanmýþ sinemalarda!

14

HG

þiir

sarý bir adam biliyor sadecezühtü ile meryem [hangisi önce]bu mutlu gününüzdeçuvaldýz hep bana

þu saatlerde evet dediayaðýna bastý oonunoonun ayaðýna bastýevetayaðýma bastýn çocukçok kötü bastýn çocuk

týrnaðý biraz fazla kesmek gibi dibindengeçecekbir iki günü bulur

bu evet'in denmesi

yaktýn yandýrdýn beniyýktýn yýkadýn beniyýkadýn ve dolaba kapadýnve biz içerdekiler büyük bir gürültüyle yýkýldýk ýpýslak 'sen içerdeyken ben'aldýrma ulan 128ben içerdeyken senevet; çoþkuyla, közlerinde kahkahalalalalarlagözlerimde balyozlaþlarýyla talaþlarlaçapaklarlakaynak kývýlcýmlarýyla

sonusuza kadar evetartýk sizin de bir defteriniz içine çocuklarýnýzýn adlarýzühtü merve hilal neslihan boranalp kürþat kutadgubilig

"çekirdek eðlencelikçekirdek eðlencelik"

insan üzülen bir varlýktýr kurttarkan viking kaný içecek bu geceinsan üzülen bir varlýktýr kurtwhere will you sleep tonight meselaveya bu gece bütün gerçekler gerçeðe girecekçuvaldýzý giren çýkaný bana benim hesabýma yaz

allah'ýmveresiye kabul etmezsen bu gece topluca kapatýrýmo veresiye kalmadanprozit þerefe prozitbu saatlerde evet demiþ olmalýevet dediniz ve kaybettiniz hanfendi

gülünüzbir defter kazandýnýz bordo berelibunu atatürk'e borçlu olmalýsýnýz pek medeniprozit þerefe prozito aðacýn altýný þimdi anýyor musunsiktir git

yaktým o aðacý bütün ormaný aman ormancý caným ormancýyý

elinle yaktýðýn ateþi gözyaþýnla söndüremezsin ormanihbar alo yüzyetmiþyedi

yengen elmayý yedio aðaç prozitondan kestiðim filizi sivriltip sivriltipkürdan deðilkalbime tekmil selam durdum ciðerlerime dokundumo saatlerde evet dedibir adet sarý lamba bunu biliyordu baþýndan beribana söylemediküfür yok bebeðim küfür yokaci

biz acýyla emirgan'da barbut atardýk bebeðimbiz hacýyla eskiþehir'de mazbut birer tatardýkçekik içliboþver bunlarý þu saatlerde he dedi

ahahahacý önümden çekil morukþu saatlerde taca çýktýmrüzgâr çýktýaldý beni götürdühepimiz topuztopunuz topsunuz ey dünyalýlarimza diye bir þey ne için varne için neye bu kahkahalar

þu saatlerde evet çuvaldýzý kendime

Okuyucu Yorumlarýskipjames: modern bir ümit besen bestesi gibi duruyor. nikahmasasýna terennüm.buddyguy: bu ne lan!big maceo merriweather: kendimi buldum. ilk zamanlarýmdayazdýðým þarký sözlerine benziir.koko taylor: kuku düþkünü bir ergen kedinin uzanamadý ciðeremundar mý murdar mý diyor siz.susan tedeschi: bir erkek beni böyle öfkeyle sevmiþ olsa, bilmemnasýl olur ki.ali farka touré: doðulu bir hava sezdim.mississippi fred mcdowell: su kenarýnda raký içer gibi. ibrahim sadri: aa, benim dizeyi çarpmýþ, ece ayhan'dan çarptýðýmdizeyi. ortak bir baðýmýz olmalý, veya bir anýsý filan.ormancý: þimdi babaný laciverde boyadýn.

Hakan KIRAN

15

HG

þiir

Haka

n KI

RAN

madonna olacakmýþgülmeyin

belki yarasý varçok gülümsemiþ, mutsuz olmamýþ

belli þakasý var…

(nil)

kahvaltým olsana madonnagözlerin sürsün yüzümdeki bu çorak tarlayýayçiçekleri zeytinler filan sulayalým çaylasen sen ol kahvaltým oltamam olacaksýnmadonna da olparmak bas en zayýf notalarýmakezzap tuzruhu filan dök bütün havuzlarýmayeter ki canlanayým, demleneyimbakma þimdi kýyýya vurduðuma

kahvaltým ol madonnamadonna olgülmesinlergüldüðünü hissedeyimgözlerin yeni açmýþ birer domatesmaraz bulmuþ bu aðacý ilaçla madonnagülgillerden filan isteteyim seniçilekler gibi yayýl topraklarýmýn üstünekalemin bedenlerinde birer adet beneknokta noktalý bir þeylergül bana madonnareçelim olmaný isteyeceðim sanýrým senden bir ömürkahvaltým olur musun madonnabergamotlayalým akdeniz'in bütün yaylalarýndayörüklere maya çalalýmakdenizlere her iniþimizde kelebekler'den kelebektoplayalým

hissediyorum bazenmadonna olacaksýngülmenden içinden dýþýndan ellerinden aðzýndantelinden telvendenhele o çayda açtýðýn yol koku doku dokun yok mugel al bu yolcuyu bir çay içir yüzünün dinlenmetesisinde

kahvaltým olur musun madonnasabahlarý acýkmayý o'ndan öðrendimsana ben öðreteyimçörek otu toplayalým böreklerin üzerindengözlerine filan dönüþsünlerkaç zeytin yediðimizi unutalýmzeytini aðacýyla birlikte yiyelimçekirdekler baþýmýzdan konfeti döksünlerekmekler arkamýzdan aðlamasýntabak çatal orkestrasý la cumparsita çalsýnbiliyorum madonna olacaksýnkahvaltým da olur musunaltýný birlikte alýrýz bu hayatýnsofra bezini kuþlarýn önüne dökeriztuþ sesleri ovalara yayýlýryeter ki olalým madonnabirbirimizin dikiþlerini fýrçalarýzkanal tedavilerimizi yaparýz

evimizin planýný anaokullu bir çocuða çizdiririzkahvaltým olursunbir daðýn eteklerinin pilelerine bir soframýzne de bahtiyarýzher daim meyve bulunduraným olziyaný yok madonna da olbýrak dökülsün temizlerizgüneþ girsin doktor girmesin o bizim evimizmiras deðil zo alýnterimiz olurannem sana terlik pabuç alýr

bora'nýn ve üçsan'ýn saklama kaplarý güzel, kaliteli,bak bunun üç tanesini bir milyona aldýmne dersin, madonna olacak mýsýn? kararlý mýsýn?

kahvaltýsý olalým birbirimizinçayý çemberi çekirdeði panzehiri zembereðibattaniye altýna girip yoðurdu bekleyelim sütler gibi

ah madonnasen çok hülyalý bir kýz olacaksýnmadonna olacaksýn

MADONNA OLACAKMIÞ

16

HG

þiir

Göksel BEKMEZCÝ

çocukluðumu büyümek isteyen bir sonbahardý. derimi yüzen yalnýzlýðýn ruhuma deymesine belki de birkaç kulaç kalmýþtý.kýsa metraj korkularým vardý. kýsa metraj bir adresim.kýsa metraj intikam arzularým.kýp kýsa kestirip saçlarýmýevden mi kaçmýþtým, aþktan mý, ihanetten mi,nasýl ki kütüðünden silemezse bir tanrý kulunu,öylesi kendimden mi, þimdi anýmsayamadým.

sol kulaðýmda belki tori amos'dan liquid diamonds, belki kylile minogue'dan confide in me… kýyametin ortasýnda özgeçmiþinin çalýnýp tanrýsýz kalacaðýný hangi kul bilebilir ki…

sað kulaðýmda belki jason donovan'dan sealed with a kiss belki paul weller'dan you do something to me… cehennemin ortasýnda tutuþmuþ dosyalarýyla kulunu kendine kanýtlayamayacaðýný hangi tanrý bilebilir ki…

gün gelir babanýzdan baþka bir dua kalmaz tadýnýzda.incir yapraðýndan tekstilin tarihine deðin uzanýr da elinizbabanýzdan baþka bir âmin oturmaz aðzýnýza…öyle, durup dururken, simsiyah, renksiz, ulu orta…

korkmayýn, ne denli yol alýnsa da bu savruluþ, bu çýkmaz yolda,bazý hayatlar tek kiþiliktir;uyumadan önce düþlerini fýrçala, kapýyý kapat, gökyüzünü söndür ve uzanýn hayata,nasýlsa kalbiniz duracaðýnýz yeri sizin de söyler kulaðýnýza.

ESKÝ CESETLER (3)

17

HG

þiir

Göks

el B

EKM

EZCÝ

dünyanýn eðikliðiylekainata dökülen denizlerin, tüm mevsimlerin altýný ýslatmasý..tam bulduðunu sanýp sesini açtýðýnda biten bir þarký,kainatýn sekizinci harikasý bir sancý ya dahatýralarýn nüfus sayýmlarýnda dozajý yüksek bir acý… kaçýp gidentutamadýðýnýz bir uyku…tutamadýðýnýz temas…ruhunuzdan taþýnan sonu bellibir yalnýzlýk…

babam; tanrý'dan en çok istek alan duam…

ESKÝ CESETLER (4)

18

HG

þiir Yaðýz YALÇINKAYA

Þuraya birkaç güzel gün daha ekliyorumBu güzel günler güzel güller açacak goncalarkoklayacaðým sen de gülüp duruyorsun oradanHadi ordan sen de

Güzel günler ekliyorum aðustosu uzatýyorumTahrikimi çamaþýr iplerine asýyorumBoynunuza elektrik telleri doluyorumAsýyorum sizi bakýn bu devenin hörgücündenÇünkü siz doðuya dair ölmelisinizBatýn artýk þu sahranýn ardýndanBatýniyle zahiriyi ayýramayan taþ kafalarýnýzýtaþ kalplerinize sürtüp ateþ çýkarmaktan vazgeçinBakýn o gülüp duruyor oradan onu aðlatmayýn haO bana gülmese de onu aðlatmayýn sakýnBen birkaç güzel gün daha istiyorumbeni yadýrgamayýnEllerimde güllerle istiyorum

***

O diyor artýk sütlü kahvelerini tükettinDiyorum baþýboþluklarým migrenimi azdýrýyorDiyor bir aspirin al geçer (gülüyor)Demiyorum ilacým sensin ey güzel

Amma ki þimdi bir bomba uçak atacakTarihin tozlu atlaslarý þaþýracak bunaHicaz'ýn doru atlarý þaþýracakTürkmen okçularý Bizans kalkanlarýZülfikar þaþýracak

Oysa biz þaþýrmaya Lewis Carroll'den beri alýþkýnýzSiz þaþýrmayý tanzimat'ta baðýþýklýða devþirdinizO zaman kimimiz çýldýrabilir o zamanBakýþlarý toy bir çocuk erkekbakamadýðý yerleri çýkarýr haritasýndan

***

Artýk eski aþklar da bitti deðil mi ey gonce-veþDiyor güzelim sen nerde yaþýyorsun

EÐER BU GÜNLERÝN BÝRÝNDE

þiir Mehmet FATÝH

ÝNTÝHAR

HÜLASAYI KEFEN

Sonsuzuncu kattan aþaðý düþtükmükerrer doðumdur intiharve yasaktýr bu yüzden.

Dön!ellerinde geçmiþinkalýr gibi izlerinfenadamuhacirlik bu selden.

Ah ene'l dünyaan'd olsun kiyas aklanýr.

ya saklanýr,yasaklanýr,yahut ölürsün.

Haram d'olsunahiretteiki elimyakamda y'olacak.

20

HG

Çimlerin üzerinde koþturan yavru köpekler, kâðýthelva satan þekerci, baloncunun rengârenkbalonlarý bile birbirleriyle didiþmelerini engelle-

memiþti. Ellerinden tuttuklarý uzun boylu kadýnýnkýlýk kýyafeti, öylesine toplanývermiþ saçlarý evdenalelacele çýktýðýný gösteriyordu. Oysa küçük kýzlar bupark gezisi için özenle hazýrlanmýþlardý. Ýkisinin desaçlarý ayný þekilde iki yandan örülmüþ, renkli tokalar-la baðlanmýþtý. Daha kýsa olan kýzýn giydiði kýrmýzýçiçekli eteðin, kýrmýzý ayakkabýlarýn ve etekle aynýkumaþtan, fistolarla süslü yeleðin yeni alýndýðýanlaþýlýyordu. Diðeri ise el örgüsü sarý bir hýrka ve yeryer solmuþ, lacivert bir pantolon giymiþti. Siyahayakkabýlarý boyalýydý. Kulaklarýna mavi taþlý yoncaküpeler takmýþtý.

Salýncaklarýn oraya gelince durdular. Kýsa olan,bacaklarýndan tuttuðu bebeði diðerinden kurtarmayaçalýþýrken "Yaa versene, saçlarýný bozacaksýn" diyebaðýrýyordu. Kadýnýn sol elini tutan kýzsa, iri, ela göz-lerini kadýna çevirmiþ, "Anne, birazcýk da benoynayayým" diyordu aðlamaklý bir sesle. Kadýn iki kýzýbirbirinden uzak tutmaya çalýþýrken "Kuzum, senin devar ya evde Ayþe bebeðin. Sen de onunla oynarsýn.Hadi bakayým" dedi bebeði kýzýnýn elinden sertçe çe-kerek. Çocuðun gözleri iyice büyümüþ, baþýný yereeðmiþti. "Ama Ayþe'nin saçlarý yok ki" dedi mýrýlda-narak. Annesinin elini býraktý. Salýncaklara doðruyürüdü küskün küskün. O giderken diðeri onu iyicesüzdü. Sonra birden bakýþlarý yürüyen kýzýn ayaklarýn-da takýlýp kaldý. Öfkeyle, sesini ona da duyurmak ister-cesine baðýrmaya baþladý, "Yaaa Gülsüm Teyze yaaa,benim ayakkabýlarýmý giymiþ yaaa…" Sonra kadýn onacevap vermeye fýrsat bulamadan elindeki bebeði yerefýrlatýp aðlamaya baþladý. Bir yandan da ayaðýný yerevuruyordu. "Çýkarsýnnnn, benim ayakkabýlarýmmm!"

Gülsüm ne yapacaðýný bilemez gözlerle bir kýzýna, birde yaný baþýnda aðlayan çocuða baktý. Sonra yereçömelip "Senin ayakkabýlarýn yesyeni ya. Ne yapcansen o eski ayakkabýlarý. Bak, rengi de ne güzel, kýrmýzýkýrmýzý. Di mi kuzum? Burcu? Hadi aðlama artýk" dediküçük kýzýn saçlarýný okþayarak. Burcu ikna olmuþgörünmüyordu. Bir yandan öndeki kýza öfkeylebakarken bir yandan da aðlamaya devam ediyordu.Kadýn o anda kaydýraklarýn yanýndaki taþla doldurul-muþ oyun havuzunu fark etti. Gözleri parladý.Burcu'ya orayý iþaret ederek "Aaa bak, biz küçükkenbu taþlarla ellerimize kýna, yanaklarýmýza allýk

yapardýk, gel sana da yapalým" dedi sevinçle. Sonra öntaraftaki kýza seslendi "Kaderrr, gel kýzým sen deyanýmýza."

Gülsüm uzun etekliðini bacaklarýnýn arasýna sýkýþtýrýphavuzun kenarýna oturdu. Eline aldýðý turuncu taþlar-dan birini betonun üzerinde bir baþka taþla kýrmayabaþladý. Kýzlar birbirleriyle uðraþmayý býrakmýþ, me-rakla kadýný izliyorlardý. Gülsüm betonun üzerinebiriken turuncu tozdan bir parça alýp Kader'inyanaklarýna sürdü. Küçük kýz'ýn yüzüne tatlý birgülümseme yayýldý. Diðeri de hemen yanaðýný uzattý.Gülsüm onun da yanaklarýný renklendirdikten sonrabelini tutarak doðruldu. "Hadi þimdi de siz yapýn, güzelgüzel oynayýn e mi?" dedi. Kýzlar ellerine aldýklarýtaþlarla oynamaya baþlamýþlardý bile. Ýkisi de birköþede kýna yapmaya çalýþýyordu. Gülsüm bir süreonlarý izledikten sonra rahatlayarak havuzu görebile-ceði karþýdaki banka doðru yürüdü. Yorgun bedenini"Uyhhh" diyerek banka býraktý. Park henüz kalabalýkdeðildi. Aðaçlarýn arasýndan süzülüp usul usul yüzünevuran rüzgâr gözkapaklarýný aðýrlaþtýrdý. Kýzlarýn azönce uðrunda kavga ettikleri oyuncak bebek elindekalmýþtý. Bebeði evirip çevirdi; upuzun bacaklarýna,dolgun göðüslerine, dalgalý sarý saçlarýna, makyajlýsuratýna uzun uzun baktý. "Cýk cýk" diye söylendibaþýný sallayarak.

O sýrada parka biri kýz biri erkek iki çocuk koþarakgirdiler. Heyecanla önce salýncaklarýn sonra da kay-dýraklarýn yanýna gittiler. Arkalarýndan gelen iki kadýnda banklardan birine oturup sohbete daldýlar. Gülsümüzerine çöken aðýrlýða raðmen bakýþlarýný kýzlarýnüzerinden ayýramýyordu. Onlarla birlikteyken her antetikte olmasý gerekiyordu. Burcu yeni gelen çocuk-larýn dikkatini çektiðini fark etmiþ, kýrmýzý çiçeklieteðini diðerlerine göstermek için bir þarký söyleyerekkendi etrafýnda dönmeye baþlamýþtý. Kader'seBurcu'yla hiç ilgilenmiyormuþ gibi görünmeye çalýþsada annesi onun gizli gizli çiçekli eteði seyrettiðini bili-yordu. Dudaklarý yüzünde iyice küçülmüþ, gözlerikýzarmýþtý. Burcu döndükçe, elindeki taþa daha hýrslavuruyordu. Akmasýna engel olamadýðý iri bir gözyaþý,kýna taþýyla boyalý yanaðýnda iz býrakarak süzüldü. Oanda parkýn sesleri Gülsüm'ün kulaðýnda yavaþ yavaþkaybolmaya baþladý. Sadece Kader'in taþý kýrmak içinçýkardýðý sesi duyar oldu. "Tak tak tak" Dünya,Burcu'nun eteðinde savruluyor; tüm alamadýklarý, kýr-mýzý ayakkabýlar, çiçekli etekler, gösteriþli mücevher-

BARBIE

Senem DERE

öykü

21

HG

ler, mutfaklardan yayýlan kýzarmýþ et kokusu, pastanevitrinlerini süsleyen pastalar, þýk okul çantalarý, pahalýoyuncaklar birbirine karýþýp etrafa saçýlýyordu.Sonunda Burcu'nun eteðinde bir tek gözyaþlarý,boðazýna düðümlenen sözcükler, kýzlarýna koyduklarýisimler, Kader ve Kýsmet kaldý. Gözlerine önleyemediðibir ateþin yakýcýlýðý vuruyordu. "Tak tak tak" sesi git-tikçe çoðaldý, çoðaldý… Salýncaklar, kaydýraklar,çocuklarýn baðrýþmalarý, balonlar, aðaçlarýn uðultusu,kuytu köþelerde birbirlerine sarýlarak oturanlar, herþey etrafýnda hýzla dönmeye baþladý.

Onlarýn arasýndan, bir elin kendisini sarsmasýylasýyrýldý. Gözlerini açabildiðinde bastonuna dayanarakönünde duran yaþlý adamý fark etti. Adam bir eliylekolunu tutmuþ diðer eliyle de bastonunu sýký sýkýkavramýþtý. Gözleri endiþeyle kucaðýna çevrilmiþti. Oda kucaðýný görünce birden irkildi. Ellerinin arasýndaBurcu'nun bebeði parçalara ayrýlmýþ olarak duruyor-du. Hayretle bebeðin kopmuþ bacaklarýna, kafasýna,gövdesine baktý. Parkta oynayan çocuklarýn sesleriiyice artmýþ, yine kavga etmeye baþlamýþlardý.Gülsüm telaþla ayaða kalktý. Adamýn gözlerine baka-madan, "Ýyiyim, saðolun" gibi bir þeyler geveledi.Eteðinde tuttuðu bebeði tiksinir gibi arka taraftakiçimliðe atýp üzerini çýrptý. Sonra hâlâ kendisiniinceleyen adamýn önüne geçerek hiçbir þey olmamýþgibi çocuklara seslendi, "Ne oldunuz yine kuzumm-mm…" O sýrada parka bir niyetçi gelmiþti. Ýki yavru,bir de büyük tavþan burunlarýný çekerek camdantezgâhýn üzerinde duruyordu. Burcu tavþanlarýgörünce heyecanla baðýrdý "Kaderrr, tavþanlara bakk,hadi koþ." Ýki kýz el ele tutuþup tavþanlara doðru koþ-maya baþladýlar.

Selçuk ESER

23

HG

RAMAK KALA

Dilek KARAKOÇ

Karakterler: Siluetler Zaman: Cümlelerin fiillerine eklenen zaman kipleri vebenzeriYer: Dolaylý Tümleçler

Sahne boþtur. Karakterler sahneye teker teker çýkar-lar, koro hariç. Sorulmadýkça ya da herhangi bir ilgibelirtisi görmeden dün ne yaptýklarýný anlatma çabasýiçinde olan insanlardan deðillerdir en azýndan; fakatyapamadýklarýný da anlatmaya utanýrlar.

BÝRÝ: (avuntu mu arýyor ne ?) Sever gibiydik ve içindebulunduðumuz durumun teþbih-i mufassalla alakasýyoktu. Bir kere öðeler eksikti. Tamam, ortada iki kiþivardý fakat bu sever-gibilik, 'çok yaklaþmýþtým tamsevecektim' hüznüne sahipti bir kere. Ayrýca ortada birbenzerlikten çok bir eylemi taklit etme çabasý vardý.Yok, bu iþ olmazdý zaten o yüzden taklitten kaçýnmayakarar verdimdi. Bence bana aferin idi.

DÝÐERÝ: (sýzlanarak) Benim hiçbir iþin sonunugetirmememi kimse anlamýyor. Sormuyorlar da.Sorumluluk sahibi deðil, diyorlar. Yargýsýz infazlakarakterime çeþitli etiketler yapýþtýrýyorlar. Neymiþefendim sözde bir roman yazmaya koyulmuþum dayarýda býrakývermiþim ki zaten bunu baþaracak kapa-sitede deðilmiþim, yazarlýk taslýyormuþum. Hayýrefendim. O kitabýn dörtte üçü bitti. Sona yaklaþmamyeterli olduðu için de bir son yazmayacaðým. Bir kýzýndudaklarýna dudaklarýmý öpecekmiþ gibi yaklaþtýrýr,tam beþ dakika öyle durabilirim mesela. Elini tutacak-mýþ gibi yapar, ellerimizi ve hayatlarýmýzý paralelkýlarým. Böylece kitapla benim ya da kýzla benim aram-da kalan boþluktan oksijen geçiþini saðlar, yaþama yerayýrýrým. Bebeklerin dokunulmazsa öleceklerini bilir deçoktan büyüdüðümü düþünürüm. Bazen bununçürük bir hipotez olduðunu hissederim ama yani yaþa-ma yer ayýrdým ya, iþte o boþlukta uçuyorum. Hadicaným oradan, diyecekler. Uçar gibi, diyeceðim.

ÖTEKÝ: (derin bir nefes alarak) Ölümden döndüm.

BAÞKASI: (bir þeyler demeye çalýþarak, baþtan pesetmiþ bir þekilde, çok arabesk) Benim dostum yok;çünkü ben istemedim. Dostlar; ya acý söylemek için yada 'paylaþým illüzyonisti' vasfýyla varlýklarýnýsürdürmektedirler. An itibariyle üzgün olan bir dost;an itibariyle üzgün olmayan diðerleri tarafýndan hiçbir

zaman tam anlamýyla anlaþýlmaz. Mutluluktan sözetmeyeceðim bile. Günü gelip de dost diye geçinenler,rolleri deðiþerek durumu ve de birbirlerinin üzün-tüsünü idrak etmeyi baþardýklarýnda, tüh be, çok geçkalmýþlardýr. Yazýk… O yüzden kusura bakmayýnaslýnda baþýndan beri… sevemiyorum.

BÝR BAÞKASI: (tahmin yürütürken kafasý karýþmýþ ga-liba ) Geçen gün, "Kanepeye uzan istersen, hem birazdinlenirsin caným" önerimi dikkate almadý. Halýyaoturmak istemiþti belli ki. Düzelecek diye eve getir-miþtik. Her þeyin iyisini ummakta üstümüze yok.Aðzýný bir þey söyleyecekmiþ gibi açýnca elledokunulur, isteði karþýlanýr bir þey söyleyecek sandým.Hatta oturduðum yerden hafifçe bir doðruldum. Ýsteye-ceði suyu getirebilirdim belki. Onu özlemiþtim.Aðzýndan dökülen sözler yarým-yamalak bir duaydý:"Ettehiyyâtü lillâhi vessalevâtü vettayibât." O esnadakafasýndan neler geçtiðini tahmin etmeye çalýþtým. Ýlkcümlesi hatýrlanmýþ bir duanýn kaynaðýný bulmayaçalýþtým. Bu duruma acilen bir neden bularak yarým-yamalak duayý, düzeleceðini umduðumuz duacýyý veodadaki diðer insanlarýn düþüncelerini nor-malleþtirmeliydim. "Burada namaz kýlardý." dedim. Azkalsýn onu anlayacaktým.

VE DAHA BAÞKALARI (KORO): (bir ihtimali vurgula-mak istercesine) Bazen karþýlaþýyoruz. Yollarda,bankalarda, marketlerde yani iþte dýþarý çýktýðýmýzdanereye gidiyorsak. Teðet geçiriyoruz birbirimize.Büyükten küçüðe bir taslak sunmak amacýyla þöylekabaca sýralarsak; ölmek üzereler, yetiþkin bireyler,hey gençlik, mini mini birler, Allah analý babalý büyüt-sünler olmak üzere çeþit çeþit yýl birikintileriyiz.Mesela, bu teðet geçme sürecinde içimizden biri,içimizden diðerine hatayla þöyle bir çarpsýn hemen"Hey önüne baksana!" diyiveriyoruz. Belki de küfürler.Çarpýþma nedeniyle biriken yýllar aklýmýza gelmiyor,baþka hayatlar düþünecek durumda deðiliz ki hem.Birikmiþ yýllara gün içerisinde durup dururken þaþýr-mak doðamýzda yok. Olabilirdi, olmadý.

Perde. Bitti diye.

oyun

24

HG

ubor metenga

Mek

tupla

r k

i söylen

emey

en

sözler

den

ibarettir

.

…elinde sigarasýyla uyuyakalýp öldüðünü söylediler. Atilla'nýn yerinde çok içmiþ zaten… keyfin-den deðil be arkadaþ, piçlik yapma, iki dinle… dertliydi bizim münir. söylemezdi ama biz anlardýksigarayý yakýþýndan, dumaný içine çekiþinden, önündeki boþ pakete dalýp dalýp gitmesinden…söylemezdi dedik ya… belki kendi de bilmezdi ne olduðunu… bir bulabilseydi…

… iyi adamdý rahmetli. içim sýkýlýyor derdi. bir bulabilseydi…

E.B. Ekim 2008 Kýzýlay

Üç gün uykusuzluktan sonra kýrk sekiz saat aralýksýz uyudum. Güzeldi ve evet tam kýrk sekiz saatti.Rüyamda aralýksýz kýrk sekiz saat uyuduðumu gördüm. Bu kadar uyumayý gereksiz buldum. Ama rüyabu, fazla umursamamak lâzým. Uyandýðýmda hangi günde olduðumuzun farkýnda deðildim. Balkona çýk-tým biraz ayýldýktan sonra. Hava kararmak üzereydi. Kuþlarýn konuþtuðunu duydum. Evet konuþuyor-lardý. Dönüp uyumaya devam ettim. Rüyamda kýrk sekiz saatlik uykudan uyanmýþ, balkona çýkmýþtým.Kuþlar konuþuyordu. Rüyalarý fazla umursamamak lâzým.M.Þ. Ekim 2008

Doða

çlam

a ya

zmak m

ý, yoksa

yaza

rak d

oðurm

ak m

ý? Han

gisi dah

aiyi

veya

ben

þu

an

ya

zark

en

han

gisi geliþiyor

fark

ýnda

deðilim

.B

ildigim

bir þey va

r ise, o da b

azý þeylerin

doðru

, bazý þeylerin

yan

lýþold

uðu

. Pek

i, ned

en h

ep ya

nlýþ þeyleri görerek

, göstererek, ra

hatsýz

oluyoru

z, ra

hatsýz

ediyoru

z? M

esela,

man

dalin

a kabu

ðun

u kok

la-

mak,

çok doðru

bir

harek

ettir. Ýn

san

a,

kýþýn

geld

iðini

hissettirir.

Ayrýca

, Paza

r gün

ü b

ir saat fa

zla u

yum

uþ olm

ak, yýld

a b

ir kez m

ey-dan

a gelir, b

u d

a d

oðru ve gu

zel bir ola

ydýr. B

un

lard

aki ya

nlýþý a

ra-

mak yerin

e, “vay b

abam

” diyip

geçmek

, dah

a gü

zel olmaz m

ý? Hayd

idü

þün

elim b

un

un

üzerin

e, bira

z doða

çlam

a, b

iraz k

lasik

lerden

….

A.K

.U. E

kim

2008 B

otan

ik

Bu

sýra

lar,

her

sabah

kalk

týðýmda

tüm

kem

iklerim

in

titrediðin

ih

issedecek

kadar çok

üþü

yorum

. %100 yü

n k

aza

kla

r, kat k

at yorga

n-

lar b

ile fayd

a etm

iyor. Öyle ü

þüyoru

m k

i dergi ya

pm

ak için

kla

vye,fa

re tuta

mýyoru

m. E

llerim m

osmor olu

yor. Nered

e yan

an

bir ça

km

ak

yah

ut m

um

görsem, ü

zerine a

tlaya

sým geliyor. S

adece b

irazcýk

ýsý-n

abilm

ek için

. Fakat b

ekliyoru

m. Z

or da olsa

bek

liyorum

. Ne d

emiþti

birileri; “b

ah

ara

kadar b

ekle b

an

din

i”. d.a

ekim

2008.

ben

i alýp

bir yere k

oyarla

rsa eðer o k

adar çok

rah

atla

yaca

kla

r, öyle hafifleyecek

-ler k

i bu

nu

n için

ellerinden

geleni ya

pýyorla

r. neyi sevip

neyi sevm

ediðim

i, ne olu

pn

e olmadýðým

ý kü

çük tira

dla

r halin

de b

an

a b

ildiriyorla

r. ben

de on

lara

hadlerin

ibilm

elerini söylü

yorum

. susm

uyorla

r. þakaya

vuru

yorum

, kü

süyorla

r. söyledik

lerigib

i olmadýðým

ý, nasýl b

u k

adar em

in old

ukla

rýný a

nla

yam

adýðým

ý, birin

i çözmek

içinbu

kadar

uðra

þmala

rýnýn

sa

çmalýðýn

ý an

latm

aya

ça

lýþýyorum

, olm

uyor.

pek

i o

zam

an

ded

iklerin

i kabu

l etmiyorsa

m, d

oðrusu

ne? m

esela m

adem

þun

u ya

pm

akta

nh

oþlan

mýyoru

m, p

eki o za

man

ned

en h

oþlan

ýyorum

? ya d

a p

eki öyle d

eðilsem,

nasýlým

? bu

sorula

ra ceva

bým

yok, in

an

ýn b

ilmiyoru

m. in

an

mýyorla

r. du

r du

rak

bilm

eden

ya

rgýlam

ala

rýný

sürd

ürü

yorlar.

artýk

ya

pabileceðim

bir

þey olm

adýðýn

ýan

ladým

. kabu

llenm

eye baþla

dým

. öyle deðilim

, evet, ded

ikleri b

en d

eðilim, b

eni

yan

lýþ yerlere koyu

yorlar k

afa

larýn

da; a

ma olsu

n, en

azýn

dan

onla

rýn gözü

nden

ken

dim

i görüyoru

m. a

slýnda k

endim

i deðil, on

larýn

bakýþýn

ý görüyoru

m.

içimizd

eki k

uyu

larýn

suyu

çekild

i. savru

luyoru

z, savru

ldu

ðum

uzu

n fa

rkýn

da

olmadan

. nereye gid

ersek gid

elim k

endim

izden

kaça

maya

caðým

ýzý san

ark

en n

asýl

da

uza

kla

þtýk

güzellik

lerimizd

en,

masu

miyetim

izden

? du

rup

nefes

alm

a,

göðebakm

a za

man

ý geldi d

e geçiyor.m

. an

kara

Delil I.

Bugün biraz tatsýzýz. Hafif susadýk, hafif de açýz. Evden çýkmadan önce týrnaklarýmýzý uzattýk; yüzlerimiz týraþsýz, ellerimizdekýç kokusu. Güneþten rengi uçmuþ siyahlarýmýz ve göz alýcý sarýlýkta diþlerimiz var bugün. Bugün aðzýmýzdan biteli haftageçmiþ sigaralar sallanýyor; gözlerimiz kýsýk ve kanlý, kirpiklerimizden çapaklar damlýyor ve parmak aralarýmýzda böcek ezik-leri. Nefes kokumuz terimize karýþmýþ bugün, sarmaþ dolaþ öyle aðýrlaþmýþ ki, ruh üflenmiþ sanki kokumuza; ayaklanmýþ,takýlmýþ peþimize, gölgemizle itiþe kakýþa ardýmýz sýra sürünüyor bugün. Ve sen diyorsun ki "gelin çocuklar, burada hepinizeekmek var", býrakacaksýn yavrucuðum, býrakacaksýn, Ýsa'nýn beþ bin kiþiye böldüðü o iki balýk plastikti.

Delil II.

"Biz insanlar iki türlü besleniriz" dedi sigarasýný bileðinde söndürüp bir yenisini yakarak. "Birinde seçeneklerin sýnýrsýzdýr.Biliyorsun, tüm mönü karþýnda hazýrdýr. Aldýðýn kadarýný ödersin, açýk büfe iþte, madem oradasýn, o halde aldýðýn kadarýnayetersin. Hesabý çýkarken ödersin. Çünkü bilirsin, bir sürprizi göðüsleyebilmek güç meselesidir, ensenden emin olduðun içino sýraya girersin. Rahattýr böylesi, kaygýn yoktur neyi seçeceðine dair, duraksamazsýn iki meze arasýnda örneðin, birini yerdiðerini dökersin. Üç yüz yýl yaþarsýn bu diyetle; þiir yazarsýn belki, bahçe sularsýn, sümbül ekersin, genç kýz düdüklersinölüm döþeðinde bile, Vivaldi dinlersin ve hafta sonu tatilini binicilik kulübünde geçirirsin".

Bir sigara da ben yaktým. "Diðeri ise" dedi kafasýna sýkar gibi kendisine iþaret ederek, "Tabldottur, 3+1, fiyatý bellidir, her-hangi bir sürprize mahal vermeksizin alýrken ödersin, sýnýrsýz olan tek þey ekmeðindir, belki. Küçük, ufak, temkinli; çýrpýn-maktan arta kalan o kýsacýk deðersiz vaktini, bir dahaki çýrpýnýþa güç toplamak için dinlenerek ve hala kalkan bir çükünvarsa, seviþerek geçirirsin".

"Sen ne þekilde besleniyorsun?" diye sordum. "Ben bulaþýklarý yýkýyorum" dedi külotunu altýna geçirirken, vizitesini ödeyipçýktým.

Delil III.

Ýlk Kahroluþçu manifesto kitabým Barlýk ve Piçlik'ten inciler;

"Ýnsanoðlu sürünmeye mahkûmdur", Okankegaard, 2008, Ankara Blues Bar"Cehennem dýþkýlarýdýr", umumi tuvalet iþletmecisi Veli Efendi, 2006, Ankara Metrosu"Önce kahýr vardýr, kiþi kendini bu kahra karþý aldýðý tavýrla biçimlendirip özünü oluþturur", Okankegaard, 2006, AnkaraÞaman Bar"Kahroluþ - Öz = Varoluþ, Kahroluþ - Varoluþ = Öz, Öz + Varoluþ = Kahroluþ; demek ki kahýr önemi bir þeymiþ",Okankegaard, 2007, Ankara Nefes Bar

Delil IV.

Aklýma takýlan birtakým noktalar;

- Ýstanbul Caz Festivali konserlerine istinaden: Sokaða jazz vermeden önce Niþantaþý'na Azer Bülbül sok!

- Lost Highway'e tekrar bir dönüþ yapmak gerekirse: El alemin manitasýna hastayýz!- Ya zencilerin þu "Pür beyaz" Türkiye sokaklarýnda yarattýðý infiale ne demeli?- Ýradenin zaaflardan beslendiði düþünüldüðünde, bir pedikürcü olmam için hiçbir engel yok.- Baðlandýðýný öldür, putperest ol!- Malvarlýðýmý açýklýyorum: Kýrmýzý, beyaz ve sarý renklere üçer küçük kalple süslü bir çift mavi terlik ve pembe, mavi, beyazrenklerde baklava desenli bir çorap teki. Hassasiyetimi anlayan güzel bir kadýndan kaldýlar.- Gus Van Saant'ýn Paranoid Park'ýnda karakterin kafa karýþýklýðýný, kaykayý çocuklarýn yuvarlaklar çizmesi imgeliyorsa,bizde de döner ustasýnýn döneri sýyýrýþý imgeler.- Þiþe çevirmece oyunuyla büyüyen bir nesil, yalaný cesarete tercih edecektir.O.Y Ekim 2008

25

HG

iki elim yakanýzda !

Soverdou Sývarovski Konuþuyor:

Kitapçýnýn camýndan dýþarý on beþ dakika boyunca baktýmve gördüðüm galiba sekizinci turuncu etekli, himalayadesenli çantalý etnik kýzdan sonra sen çok yaþa EternalSunshine diye söylenip raflara yöneldim ki ne göreyim!Siyah bir kapak, yüzünü kapatmýþ bir kýz ve herhalde dahaönce yapýlmadýðý zannedilen bir fontla yazýlmýþ HariçtenGazel ismi. Yoo, yapmayýn, yeni bir dergi daha çýkarmýþolmayýn diye elime aldým ve evet, ne yazýk ki, sayý 1, iki aylýkedebiyat dergisi, dosya: Tutunamayanlar falan... Ýþte o ananladým ki acý çekiyoruz adý altýnda yazý yazan, kitapokuyup yazý yazmakla hayatý bitirdiðini zanneden birkaçgencin çýkardýðý bir dergi çýkmýþ yine! Dur dedim, dur...Güç bela kapaðý çevirdim...

Her neyse, çok geride kalmýþ ilk sayýnýn içine sývamakla çokfazla vakit kaybetmeyeyim. Ama sorarým, arkadaþým, nedenilk sayýný yýlýn birinci ayý çýkarmýyorsun? Tembel misin? Asimi? Bu ikisini çok iyi düþün ve ayýrt et!

Ardýndan iki ay sabýrla bekledim. Ýkinci sayý çýkmýþ,kapaðýnda yine bir kýz. Bu sefer sinirimden elim ayaðýmtitredi. Deðiþiklik diye çýkacaksanýz ilk önce kapaktasarýmýnýzý deðiþtirin deðil mi? Biter bu kasýþ söyleyim bensize. Sonra üçüncü sayýda koca koca laflarla “biz kimmiþiz”.Þaka yapmayý da biliriz ciddi yazmayý da havalarý... Yokamatör olduðumuz kadar profesyoneliz de yok her þey eþit-tir ama biz daha eþitiz tafralarý... “Virgüllerle öyle bitmeyencümleler yazarýz ki baþýný hatýrlayamaz okuyucu” tavýrlarý.

Tahmin edersiniz ki batacaðýnýzý umup derginizi daha fazlaincelemedim bile. Ama sakin geçen bir yazdan sonragördüm ki yeniden çýkmýþsýnýz. Yine popüler bir kapaktasarýmý ve “artýk biz ünlüyüz, ismimizi iyice kapaðataþýyalým” çabasý. Aldým baktým ve gördüm ki artýk sizingerçekten sývanmaya ihtiyacýnýz var. Daha fazla sessiz kala-mam.

Kim bilir bu sayýda ne yapacaksýnýz; ama böyle giderse “veyaþlý adam sigarasýný yakýp, gel evladým, bana gördüklerinianlat”tan öteye geçemeyen öyküler; “karanlýðýn içinde bul-duðum sürahiden yansýyan ýþýktýn bana sen”den ibaret þiir-ler ele geçirecek derginizi yakýnda.

Madem bir þeye baþladýnýz adam akýllý yapýn. Bütün sinirimsizlerin daha iy bir þeyler yapabilmesi için. Madem emekveriyorsunuz, soru sormasýný da öðrenin. Kocaman ama içiboþ laflarla bir yere varamazsýnýz benden söylemesi.Kendinize ve okuyucularýnýza acýmýyorsanýz, gece yazýyazarken yaktýðýnýz elektriðe acýyýn.

Dikkatsizce dört sayý çýkarmýþ olaiblirsiniz; ama bundansonra dikkat edin, çünkü artýk ben de konuþuyorum.

( Ýletiþim [Cevap yazam ama]: [email protected] )

dev macera:yolda (bu ay)

Dergide ilk sayýdan beri varlýðýný sürdüren vead-soyadlarýn yanlýþ yazýlmasýna sebebiyetveren hayaletin Özgür Göreçki olduðu tespitedilmiþtir. Özellikle kendisininkini yanlýþ yaz-maktan ve alakasýz yerlere koymaktan zevk alanhayalet, baþka bir açýklama yapmamýþ; bir þiirgöndermiþtir. Görsel yönetmen D.A. “Kimseninsuçu yok. Hele benim hiç yok. Matbaayaverdiðimiz derginin bambaþka þekillerde gerigelmesi bazen olaðandýr.” demiþtir. (Bu insan-larýn gerçek isimleri -özürler olsun ki-, OðuzGeben, Elçin Karadoðan ve Özgür Göreçki’dir.Yine de bir þüphe vardýr, evet.)

Dergimiz yazar, editör, düþünür vb. sýfatlýçalýþanlarýndan M.A.S. ve O.Y’nin internet þir-keti ile yaþadýklarý problemden mütevellid kesikolan baðlantýlarý, bu sayýnýn baskýya girmesin-den bir gün önce saðlanmýþtýr. Ýþ güç yüzündennedeni detaylý olarak araþtýrýlamamýþtýr; amaevet bu iþte bir bit yeniði vardýr ve hesabý soru-lacaktýr. Tembel.

Ankara’da acayip kalabalýk bir okur-yazartoplantýsý yapýlmýþtýr. Herkesler gelmiþtir. Ýnan-mayanlar facebook’a baksýnlardýr.

Hayat çok anlamsýz ve gariptir. Sonbahargeldiðinden midir nedir, dergide herkes bunalý-ma girmiþtir. Aslýnda olay nedir? Olay samimiolmamasýdýr pek çok insanýn. Olay, kaybetmek-ten duyulan rahatsýzlýktýr. Olay, içindeki“hayýr”larý durduramamaktýr bazen. Olay, sabit,deðiþmez bir “olay”ýnýn olmamasýdýr. Olay inana-mamak deðil de inanmak istememektir. Her kimki bu mevsimde üzülür, hüznünün kaynaðý iþtebu olaylarýn birine teðet geçer. Zaman = Uzaklýk/ Hýz’dýr. Zamaný geçirmek isteyen ya yolunudeðiþtirir ya da hýzýný artýrýr.

26

HG

Arap uzun bir adam. Hem boyu uzun hemsuskunluðu. Az buz da deðil hani bir sustu muüç yýl ses çýkarmamýþlýðý var. Arap sýcaðý sever,

yüzünde derin bir falçete izi. Kimse cesaret edemeztaksisinde cam açmaya. O, þehrin en kavgacý, enmüpzetel ;ama en harbi taksicisi.

"Yaklaþtýðýmýzda sana iþaret edeceðim." diyor aynadanyüzümdeki korkuyu dikizleyerek. "O zaman koltuðunaltýna uzan, sakýn ses çýkarma."

Ses çýkarmam mümkün mü? Taksinin içi kusmuk,bira ve sigara kokuyor. Midem bulanýyor. Söylemeyekorkuyorum. Gittikçe bulanýklaþýyor sözcükler.

"Ben demeden baþýný kaldýrmaya cüret etme!" diyorArap. Arap eski Türk filmlerini izlemeyi sever. Yarýmbir Ýstanbul aðzýyla konuþur. Küfretmeyi AdanalýYaþar'dan öðrendiði rivayet edilir. Onunla ilgili her þeyrivayettir.

Gerçeði bilenleri uykusunda þiþlediðinden þüphe edenadamlar tanýmýþtým. Þüphelerine fazla iltimas etme-dim, ne de olsa dünya bir milyondu onlar için.

"Ben arabadan çýkýnca kapýlarý kilitleyeceksin hemen,ön koltuða cebindeki paranýn yarýsýný býrakacaksýn.Hepsini deðil, sadece yarýsýný. Arabaya bindiðimdesana paketi uzatacaðým. Ne olduðuna bakmadancebine atacaksýn. Anladýn mý beni?"

Baþýmý sallýyorum. "Eyvallah abi!" demek geçiyoraklýmdan. S.ktir ediyorum sesleri. Arap "Bismillah"deyip çeviriyor kontaðý. Komik geliyor her þey. Bu gece,bu araba, aynaya asýlý Allah yazýsý, þehrin en raconbilir adamýnýn bismillah deyiþi… Her þey bir Fellini fil-minden sanki. Fellini filmi seyretmiþ miydim, hatýr-layamýyorum.

Gecenin içinde ilerliyoruz. Taksicilerle sohbet edenpolisleri geçiyoruz. Arap arabanýn gazýný ne zamankökleyeceðini iyi bilir, bu þehirde kim kaç paralýkadamdýr bildiði gibi.

Derken þehrin çehresi deðiþiyor. Ýmalatçýlarýn, tamirci-lerin dükkânlarý baþlýyor. Kimi dükkânlarýn üst katýn-dan sarý, pis bir ýþýk sýzýyor. "Tiner çekiyor çocuklar."diyor Arap. Hikâyeleri baþlayacak birazdan, belli.Azrail Sermet'i anlatýyor önce. "Kaç adamýn erkekliðinialdýðý belli deðil, kasaturasýný karýsýndan çok severdi."diyor. Aynadan görünen geniþ alnýna bakýyorum.

Alnýndaki izin hikâyesini anlatsýn istiyorum. OysaCingöz'ü anlatýyor. "On iki yaþýnda babasýný sýrtýndanbýçaklamýþ. Asýl adý Mehmet'miþ. Islahevinde de birinibýçaklayýnca atývermiþler katiller koðuþuna. Koðuþaðasý seviyor Mehmet'i. Öyle böyle de deðil üstelik.Adam oðlansýz uyumayý günah sayýyor, tövbe haþa. Birgece bizimki yerleþtiriyor jileti orasýna, adam tam gire-cekken içine acý içinde böðürüyor. Bir daha dönemi-yor koðuþa. Eski oðlanlarýndan biri sol gözündenþiþliyor Mehmet'i. Hapisten çýkýnca nerden buluyorsapara buluyor parlak, mavi bir göz alýyor. Fýrýl fýrýldönüyor sol gözü. Gören cinli olduðunu sanýyor. NamýCingöz'e varýnca baþlýyor öldürmeye. Erkek, kadýndemeden doðruyor önüne çýkaný. Kesmeden evvelbecermeyi unutmuyor lâkin."

Ýyice sýcaklanýyorum, baþýmý soðuk cama yaslýyorum.Arap hikâye anlatmaya ara veriyor. Mezarlýk yolundaüçüncü vitese takýyor. Yokuþ çýkarken vites küçültülürmüydü hatýrlamaya çalýþýyorum. Babam geliyor aklý-ma. Herkesin beyefendi dediði babam. Ve o adamýnkýzý bir gece yarýsý Arap'ýn taksisinde… Neyse fazlaumursamamak lâzým hayatý.

Aniden direksiyonu sola kýrýyor, evler gittikçe yaklaþý-yor birbirine. Katli vacip bir adam gülümsüyor Arap'ýngözlerinde. O derece korkuyorum ki korkum bir yumruolup boðazýma oturuyor. Yutkunamýyorum. Arap'ýnbuyurgan sesini duyuyorum yarým yamalak. "Yat!"diyor. Düþünmeden yere atýyorum bedenimi, kokularmidemi bulandýrýyor. Elimi usulca karnýma götürüyo-rum. "Yedi" diyorum diþlerimin arasýndan. "Sus" diyebaðýrýyor Arap. Utanýyorum.

Ani bir frenle durduruyor arabayý. Uzunlarý yakýyor.Her taraf aydýnlanýyor. Camý açýyor. Anlamadýðým birdilde konuþuyor sanki kelimeleri seçemiyorum.Ardýndan üç el silah sesi duyuluyor. Arap'ýn belindekiSmitt Wesson'un sesi deðil bu. Çakaralmazlar gibipatlýyor, tetiði çektikten on saniye sonra. Havayayayýlan barut kokusu kendimi güvende hissetmemisaðlýyor. Bu kadar deli olmak huzuruz ediyor beni.Arap kapýyý açar açmaz kendimi göstermeden kilitliyo-rum kapýyý. Paranýn yarýsýný ön koltuða býrakýyorum.Dakikalar sonra köpek ulumalarý arasýnda biniyorarabaya Arap. Küçük bir paket uzatýyor arkaya. Cüretetme, diyor dudaklarýný oynatmadan. Alýp cebime atý-yorum. Geri geri gidiyoruz geldiðimiz yollarý, inletmiy-or bu sefer lastikleri Arap. Nefes alamýyorum, boðul-mak üzereyim. Babam geliyor aklýma, herkesin beye-fendi dediði adam. Yedi…

FÝLMLER YALAN SÖYLERSE HAYAT GERÇEKLERÝ ÝTÝNAYLABECERÝR

Müge ÞENÖZ

öykü

27

HG

Arap "Çýk artýk!" diyor. Koltuða oturur oturmaz derinbir nefes alýyorum. Saçlarýmý düzeltiyorum. Elimkarnýma gidiyor. Arap neþeyle anlatýyor KezzapMelahat'i. "Abisi satmýþ adamýn birine, on üçündeymiþdaha. Adam da kumarda kaybetmiþ Melahat'i, bildiðinkaybetmiþ. Yirmisine kadar yaþamadýðý kalmamýþkýzýn. Orasýnda sigara söndürenleri mi istersin, þiþesokanlarý mý dövenleri mi? Hepsini görmüþ Melahat.Yirmisinde bir kýþ gecesi adamýn biri dayaktan tanýn-maz hâle getirmiþ Melahat'i. Kalkmayan aletininbedelini Melahat ödemiþ. Adam sýzýp kalmýþ bir ara.Melahat sürüne sürüne banyoya gitmiþ. Lavabonunaltýnda kezzabý görmüþ. Alýp dökmüþ adamýn baþýn-dan aþaðý. Adam çýðlýk çýðlýða böðürürken sarmýþ cig-arasýný. Sonra çekip gitmiþ. Melahat'i gören olmadý ovakitten sonra. Baþka baþka þehirlerden kezzaphikâyeleri çalýndý kulaðýmýza bazen. Melahat olduðun-dan emindik."

O an takdir ediyorum Melahat'i. Arap yüzümdekigülümsemeden anlýyor aklýmdan geçenleri. Ýki defaarka arkaya öksürüyor. Baþýmý eðiyorum.

Arap'ý dinlemiyorum artýk. Gece akýp gidiyor. Ýsimleriduyuyorum sadece. Keçi Rüstem,Dayý Kemal, OðlancýRecep. Þehrin bilmediðim tarihini anlatýyor Arap.Aklýmý hikâyelerle kaybetmek istiyorum. Kolay delir-miyor insanoðlu, ne yazýk.

Arap ani bir fren yapýyor. Nerde olduðumuzuanlayamýyorum bir an. Baþýmý kaldýrdýðýmda balkoncamýna yaslanmýþ adamý görüyorum.

"Cesaretini yabana atma." diyor Arap. "Eyvallah abi!"diyorum. Arap'ýn yüzüne ýslak bir gülümseme yayýlý-yor. Eyvallah diyen hatunlarý severim, diyor.Gülümsüyorum. Cebimden paranýn yarýsýný çýkarýpuzatýyorum. "Bu ne?" diye soruyor. "Payýn abi." diyo-rum. Okkalý bir s.ktir çekiyor. "Bir eyvallah diyenhatunlarý bir de söz dinleyen hatunlarý severim. Ýnarabadan." diyor. Lafýný ikiletmeden iniyorum.Apartmanýn demir kapýsýný açacakken "Cesaretiniyabana atma!" diye baðýrýyor. Akýlýma V geliyor, kimkahraman kim suçlu ayýrt edemiyorum. Kapýyý zorlaaçýp yavaþ yavaþ çýkýyorum merdivenleri. Kapýda benibekliyor. "Nerede kaldýn?" diye söyleniyor. Cebimdekipaketi uzatýyorum, içeri girmemi beklemeden arkaodaya geçiyor.

Ýþte bu, o adam. Dört yýl, yirmi beþ gün, altý saat, otuzbeþ dakika, on iki saniye önce yekpare camlý o bardaniçeri eski bir tanýdýðý görmüþçesine gülümseyerekgiren adam. Gördüðüm an sadece "Ýþte!" diyebildiðimadam. Kaza geçirdiðinde ölmesin diye inanmadýðýmtanrýya yakardýðým, kapýya dayanan siyah takýmelbiseli adamlara uðruna yalanlar söylediðim adam.Ýçeri girmemi beklemeden arka odaya geçiyor.

Yatak odasýna geçip kapýyý kilitliyorum. Arka odadansesleri geliyor. Þuh kahkahalar bir süre sonra inle-meye dönüþüyor. "O kadit bir tek misyoner pozis-yonuna gelir." diye baðýrýyorum, duymuyor. Bildiðimtüm dillerde orospu çocuðu olduðunu haykýrýyorum.Yataða girip yorganý baþýma çekiyorum. Elim karnýmagidiyor. Hýþýmla kalkýp dolaptan tel bir aský çýkarýyo-rum. Ucunu eðiyorum güçlükle. Cesaretimi yabanaatacak deðilim. Kirden rengi deðiþmiþ pantolonumu,kim için aldýðýmý hatýrlamadýðým dantelli siyah külotu-

mu çýkartýyorum. Boylu boyunca uzanýyorum yataða.Ýçerdeki kaltak inledikçe sokuyorum içime. Herseferinde daha derine. Babam geliyor aklýma, herkesinbeyefendi dediði adam. Dinlemeyi sevdiði hicaz taksim-leri hatýrlýyorum sonra, balkonunda yetiþtirdiði çiçek-leri. Herkesin beyefendi dediði adamýn kýzý köhne birapartmanýn ikinci katýndaki evde… Böðürerekboþalýrken onlar usul bir çýðlýk atýyorum. Kan kokusubaþýmý döndürüyor. Ve kan yine sýcak akýyor.

Batikon kokusu genzimi yakýyor, gözlerimi florasanaydýnlýðýna açýyorum. Tok bir erkek sesi: "Anneyi kur-tardýk ancak bebeði kaybettik." diyor. Gülümsüyorum."Yedi þanslý rakamýmdýr." diyorum, yedi haftalýk birbebeðin katiliyim. Artýk kim kahraman kim suçlu ayýrtedemiyorum.

28

HG

Ýç içe geçmiþ bok, kusmuk ve çamaþýr suyu kokularý.Gece haberlerini sunan koca memeli sarýþýnýnmekanik konuþmasý. Þimdi, gün içinde öne çýkan bazýbaþlýklarý biz izleyicilerle paylaþýyorlar: Kuzeyde savaþçanlarý çalmaya baþladý, karýsýnýn bileziklerini çalýpsattýktan sonra eline geçen parayý uyuþturucuyayatýran yeðenini, kana susamýþ dövüþ köpeklerine yemetti, on dördünde gerdeðe sokulan talihsiz kýz okuyupdoktor olmak istiyorum diye haykýrdý - zaten ya doktorya öðretmen olmak ister bu tipler, götümün kenarý,doktor olacakmýþ, ben de yedim - hava yollarýnda yirmisekiz sene hizmet verdikten sonra emekliye ayrýlanpilot yerin on altý metre altýnda yaptýrdýðý sýðýnaktayaþamaya baþladý, bum, bum, bum! Kýrmýzý mantarastýmdan kansere, depresyondan kelliðe, iktidarsýzlýk-tan hazýmsýzlýða bin bir derdin devasý… Ýyice sýkýlanbez parçasýndan kovaya dökülen damlalarýn sesi.Televizyondan yayýlan ýþýnlar odanýn içini mavi beyazbir ýþýkla aydýnlatýyor. Annem yerleri temizliyor. Bentavandaki çatlaklarý seyrediyorum. Babam ise abimefýsýr fýsýr bir þeyler anlatýyor. Sakýn bir saçmalýkyapayým deme, rezil oluruz vallahi bütün mahalleye!Doðrulup haykýrmak istiyorum. Kulaklarýmý týr-malayan bu sahipsiz hýçkýrýklar sinirlerimi bozuyor.Biri burnunu çekiyor, tepemizden bir yolcu uçaðýgeçiyor ve aklýma seneler evvel tanýþtýðým o romankahramanýnýn bir sözü düþüyor. Þuracýkta uzanýpölebilirim diyor kahraman ya da buna benzer bir þey,tam olarak hatýrlamýyorum ancak bu önemsiz birdetay. Esas mesele ne söylemeye çalýþtýðýný anlýyorolmam. O kadar iyi anlýyorum ki o karton kapaklýkitabýn içine dalmak istiyorum. Brooklyn caddelerindebir aþaðý bir yukarý dolaþýp kahramaný çürük bir bartaburesinin üzerinde bulmak istiyorum. Elimi omzunaatýp anlýyorum moruk diyeceðim. Harbiden anlýyorumbak. Çünkü bomboþum. Çünkü saat sabaha karþý sýfýriki yirmi dört ve ben salonun ortasýna boylu boyuncaserilmiþ vaziyetteyim. Çünkü içimdeki sevgiliyi,içimdeki asiyi, içimdeki sapýðý, içimdeki memuru veiçimdeki evladý etrafa saçtým. Annemin elindeki tozbezi teker teker yok ediyor þimdi onlarý. Çünkü benianlamadýlar. Çünkü onlara ne kadar büyük bir hediyeverdiðimin farkýna varamadýlar. Çünkü içimdekivatansever sehpanýn üzerine yýðýlmýþ, içimdeki mace-raperest duvarlara bulaþmýþ, içimdeki çocuk ise solelimin iç tarafýnda kurumaya baþlamýþ durumda.Kýçýmýn etrafýnda kalan bok parçalarýndan, burnumunortasýna inen yumruðun etkisiyle fýþkýrmaya baþlayankanýn o metalik tadýndan ve çýplak baldýrlarýmý gýdýk-layan halýdan bahsetmeyeceðim bile. Görüyor musun?Þuracýkta uzanýp ölebilirim demek o kadar da zordeðilmiþ aslýnda.

Sana her þeyi anlatmak istiyorum kahraman. En inceayrýntýsýna kadar hem de. O nedenle zaman içinde kýsabir yolculuða çýkacaðýz seninle. Ýçinde bulunduðumuzþu saniyeden bir buçuk sene kadar geriye zýplayacakve bu gece yaþanan þamatanýn kaynaðýna geridöneceðiz. Týpký filmlerdeki gibi. Ekran kararacak,sahne deðiþecek ve hareket baþlayacak…

Yine bu evdeyiz. Kasým ayý. Dýþarýda diz boyu kar var.Ayaz kulaklarý kesip gözleri yaþartýyor. Üç oda birsalon evrenimizi kuþatan petekler alev almýþ yanýyor.Ayaðýmda yünlü terliklerim, dudaklarýmýn arasýndayarýsýna gelmiþ filtreli sigaram, ellerim çizgili pija-mamýn ceplerinde dikiliyorum. Lavabonun karþýsýn-dayým kahraman. Sen aynaya yansýyan yüzümüseyrediyorsun ben de hemen sol tarafýmda kalanklozetin içindekileri. Sigaramý çýkarýp lavabonunkenarýna býrakýyorum. Gözlerime bak kahraman.Nefesimin nasýl sýklaþtýðýna, dudaklarýmýn üzerindegezinen dilime, heyecandan titreyen vücuduma bak.Kendimi engelleyebilmek için nasýl da çabaladýðýmýseyret. Yapmak üzere olduðum þeyin farkýndasýn deðilmi? Destek ol bana. Bunu yapmamalýsýn diye fýsýlda.Kendini kontrol edebilirsin de. Ne kadar iðrenç ola-caðýnýn farkýndasýn deðil misin diye haykýr. Mücadeleetmekten vazgeçtim kahraman. Bak, dizlerimin üstüneçöküyorum. Sað elimi delikten içeri daldýrýp kalýn birbok parçasýný kavrýyorum. Kahverengi, yumuþacýk.Annem dýþarýda soðan kavuruyor, babam salonda maçseyrediyor, abim yan odada niþanlýsýyla tartýþýyor veben aðzýmý kocaman açýyorum. Delikten yayýlan kokuaklýmý baþýmdan alýyor, gözlerimi yumuyorum vebüyük bir iþtahla ýsýrýyorum. Bunu sana nasýl anlat-malý? Nereden baþlamalý? Diþlerimin arasýna girensýcacýk parçalardan bahsetmeli, dilimin üzerindeeriyen ilk lokmanýn etkisiyle baþtan ayaða nasýlürperdiðimi de atlamamalý. Hala orada mýsýn kahra-man? Bundan bir buçuk sene evvelinde, klozetinönünde diz çökmüþ vaziyette durduðum akþamdamýsýn? Yiyorum, yiyorum, yiyorum. Kýtlýktan çýkmýþgibi, seneler boyunca mideme bir parça bir þeygirmemiþ gibi yiyorum. Sonunda önümdekiler bitiyor.Arkama yaslanýyorum. Bir sigara yakýp pislik içindekalmýþ kollarýma, çenemden aþaðý süzülen sapsarýdamlalara bakýyorum. Babam kapýya geliyor, hadiartýk sofra hazýr diyor. Tamam diyorum, geðiriyorum,sigaramdan bir nefes daha çektikten sonra gülümsü-yorum ve temizlenip dýþarý çýkýyorum.

Sofradayýz. Bembeyaz masa örtüsünün üzerinde gülmotifleri, arkamda kalan televizyon ekranýnýn içindeyemyeþil bir saha, tabaðýmýn yanýnda bir adet mavi

SÜRÜNÜN SELAMETÝ BANA BAÐLI

Gürkan GÜR

öykü

29

HG

saplý kaþýk, bir adet mavi saplý çatal, bir adet mavisaplý býçak. Tepedeki avizede tasarruflu ampuller.Annem dað esintisi aromalý oda spreyinden sýkmýþetrafa. Iþýl ýþýl, tertemiz, taptaze. Elimde tuttuðumbýçaða düþen yansýmama bakýyorum. Þaþkýným.Babamla göz göze geliyoruz. Suratýna minik birtebessüm yerleþtirip çenesiyle masanýn öbür ucundaoturan abimi gösteriyor. Anladým dermiþçesine baþýmýsallýyorum. Misafir olduðu için böyle. Yoksa bizimsoframýza sadece sabah kahvaltýlarýnda býçak koyulur.Dilimlenmiþ ekmeðin üzerine ev yapýmý ayva reçelisürmek içindir o da.

Annem geliyor. E hadi artýkdiyor ve bir anda tüm seslerkesiliyor. Porselen kaselerindibine çarpan kaþýklarýn, birdolup bir boþalan bardaklarýnve alelacele kopartýlýp ýsýrýlanekmek dilimlerinin gürültüsüvar sadece . Midem bulanýyorkahraman. Masanýnüzerindekileri gördükçe karýnboþluðuma okkalý bir yumrukyemiþ gibi oluyorum.Tabaðýmýn içindeki sulu köftemidemi bulandýrýyor. Bolsirkeli mevsim salata midemibulandýrýyor. Rendelenmiþhavuç, defne yapraklý pala-mut buðulama, halka halkakesilmiþ soðan dilimleri mide-mi bulandýrýyor. Aynalý kon-solun üzerindeki tencereler-den yükselen buhar bulutlarýbaþýmý döndürüyor. Ýleridoðru uzamýþ dudaklarla, odudaklara doðru giden kaþýk-lar gözlerimi karartýyor.Hapur hupur çiðneyip yut-tuklarý lokmalarýn hayali bilenefesimi kesiyor. Soðuksoðuk terliyorum.Dayanamýyorum, fýrlayýpbanyoya koþuyorum. Ýçerdengelen sesler birbirine karýþý-yor. Annem kapýdan iyi misindiye seslenirken, televizyonuniçindeki heyecanlý spiker, fut-bol coðrafyamýza bir güneþgibi doðan bu genç yeteneðinkaydettiði muhteþem golütekrar tekrar izlememiz gerek-tiðini öðütlüyor. Kollarýmýduvara dayýyorum, kafamýeðiyorum ve kusmaya baþlý-yorum. Genzim yanýyor,aðzýmdan ve burnumdandýþarýya gün boyu yediðim þeyler taþýyor, dakikalargeçiyor ancak duramýyorum. Kriz sona erdikten sonraarkamdan gönderilen tüm soru iþaretlerini görmezdengelip yorgun argýn yataðýma dalýyorum. Karanlýðýniçinde kýpýrdamadan yatýyor ve neler oluyor bana diyedüþünmeye baþlýyorum. Ýçimde kývranan bir þeylervar. Nefes alýp veren, sesini yükseltmeye baþlayan,iþlerin benim sandýðýmdan çok daha farklý bir þekildegeliþebileceðini ima eden bir þeyler. Deðiþimi hissede-biliyorum, bir daha eski haline dönmemecesine

yaþanan o deðiþimi.

Sonra? Sonra mevsimler geçiyor kahraman. Havadaha da soðuyor. Çatýlardan aþaðýya sarkan buzparçalarý kopup sokaktan geçen her yedi nokta kýrkaltý kiþiden birinin canýný alýyor. Karlar eriyor, yaðmuriniyor, güneþ batýyor, güneþ doðuyor, saçlarým uzuyor,paltomun yerini deri ceketim, deri ceketimin yerinikýsa kollu gömleðim alýyor. Babam þekeriyle tansiy-onunu ölçtürürken annem binlerce rekat namaz kýlýy-or, kafamda kepek baþlýyor, kükürtlü sabun kullanýpkurtuluyorum. Tüm bunlar olurken ýsrarla bok yem-

eye devam ediyorum elbette. Ne kadar çabalarsamçabalayayým baþka bir þey kabul etmiyor midem.Normal yiyeceklerle kurduðum her temas ayný þekildenoktalanýyor, en yakýn tuvalete, çöp tenekesine ya daaðaç dibine gidip titreye titreye kusuyorum.Engellenemez bir þekilde kilo veriyorum. Doktoragidiyor, testlerden geçiyorum. Þiþe þiþe kanýmý alýyor,serum çakýyor, hap yutturuyor, terapi seanslarýnasokuyorlar ancak nafile. Küçük sýrrýmý kimseyeaçmadan yaþamaya devam ediyorum. Bir iþ sahibi ola-

30

HG

samimiyetimle inanýyordum.

Göster diyordu. Haykýr, paylaþ, hafifle. Korkma.Ýhtiyaç duyduklarý þeyin kalýn baðýrsaðýnda fokurfokur kaynadýðýný anlat onlara. Yýllardýr tekrarlanýpduran rüyalarýný, kendi bokunu yiye yiye geçirdiðinperhiz döneminin sonunda uhrevi çemberini nasýltamamladýðýný anlat. Onlarýn yiyeceklerinden uzak-laþtýktan sonra nasýl da temizlendiðini, erdiðini,olduðunu anlat. Bencil olma, sana muhtaçlar farkýndadeðil misin? Bütün hayatýný hafta sonu gerçekleþtirile-cek piyango çekiliþine endeksleyen þu adam, emekliolacaðý günün hayalini kura kura o minicik beyninisulandýran psikopat sýnýf öðretmenin, soðuk suyunaltýnda bulaþýk yýkamaktan elleri çatlayan sulu gözlükadýn. Bencil olma. Plan sen doðmadan çok öncehazýrlandý. Sana düþen rolünü eksiksiz bir biçimdeoynamak. Tut ellerinden, buna ihtiyaçlarý var anlýyormusun? Seni bekliyorlar, seni okuyorlar, bir arayagelip senin ortaya çýkacaðýn kurtuluþ günündenbahsediyorlar. Aç kollarýný. Orospulara, din adamlarý-na, öðretim üyelerine ve trafik polislerine. Sararmýþgömleklerinin koltuk altlarýndan ekþi ekþi ter kokusuyayýlan lise öðrencilerine. Torbacýlara, aile reislerine,evde kalmýþ tezgahtar kýzlara. Ýzin ver. Ýzin ver ki onlarda görebilsin artýk ýþýðý. Ýzin ver ki magazin program-larýnda karþýlarýna çýkan þu esmer mankeni yataðaatabilsinler. Ýzin ver ki A sýnýfý bulaþýk makineleri kul-lanabilsinler. Evlerine kablolu yayýn baðlatýp kafasýtamý tamýna bin yedi yüz seksen altý gün süren omuhteþem uyuþturucuyu keþfedebilsinler. Ýzin ver kisokak köpeklerine tecavüz etmekten, amca kýzlarýnýdüþünüp otuz bir çekmekten, karanlýk sinema salon-larýnda, en büyüðü on iki yaþýnda olan oðlan çocuk-larýnýn aðýzlarýna boþalmaktan vazgeçebilsinler.Götünü suratlarýna daya ve aranýzda en ufak bir farkyok kardeþlerim diye müjdele. Kendi pisliðinin içindedebelenip duran bir domuz sürüsü gibisiniz de. Ýhti-yacýnýz olan her þey bende var de. Daha fazla didin-menize, koþturmanýza, yorulmanýza gerek yok de.Mutlu hissetmelerini saðla, perdedeki mütebessümsurat sana ait. Tüm þarkýlar seni söylüyor. Her yerdesen varsýn. Kahve köþelerindesin, balkonlarda, okulbahçelerindesin. Saatte iki yüz yirmi kilometre hýzlagiderken yol kenarýndaki bariyerlere bindiren arabanýnarka koltuðundan fýrladýktan sonra ýslak asfaltýn üze-rine çakýlan genç kýzýn zihnindesin. Gece vakti gözleri-ni yumduklarýnda, ellerini kavuþturduklarýnda, sec-deye kapandýklarýnda hep sana seslenmeye çalýþýyor-lar. Devam edecek gücü onlara veresin diye yakarýyor-lar. Onlarý yarý yolda býrakamazsýn. Sen vaat edilmiþkurtarýcýsýn. Sürünün selameti sana baðlý…

Dibine kadar haklýydý. Görevimi yerine getirmeli,gerekirse onlar için kendimi feda etmeliydim. Tahminedebileceðin gibi, öyle de yaptým…

Ýþte böyle kahraman. Anýlarýn arasýnda yuvarlanayuvarlana bugüne kadar geldik. Sanýrým az çok fikirsahibi olmuþsundur yaþantým hakkýnda. Biraz dahasabýr. Az sonra tüm taþlar yerine oturacak.

Mesai saati sona erdiði an kendimi daireden dýþarýatýyorum. Muhteþem bir akþam. Hava açýk. Öðlendensonra yaðan yaðmur pýrýl pýrýl etmiþ sanki þehri. Çan-tam dizlerimin üzerinde. Baþým otobüsün titreþipduran camýna yaslanmýþ vaziyette. Gözlerimi kapatmýþsakinleþmeye çalýþýyorum. Dediðim gibi, plan hazýr.

bilmek için çabalýyorum bir yandan da. Malum, bir anevvel kendime bir hayat kurmak zorundayým. Mikroiktisat öðreniyorum, makro iktisat öðreniyorum,karþýlaþtýrmalý üstünlükler teorisini kaðýt üstündegösteriyorum. Hukuk çalýþýp anayasa ezberliyorum.Kýrmýzý kapaklý bir yabancý dil kitabýnýn en arka say-fasýndaki iki bin kelimeyi kafama kazýyorum. Sýnavlaragiriyor, mülakatlara katýlýyorum. Duvarlarý þampanyarengine boyalý odalarda meramýmý izah etmeye çalýþý-yorum. Neden biz diye soran kel kafalý, göbekli, beyazaltýndan kol saatleri takan adamlarý cevaplýyor, nedensen diye soran gergin suratlý, küt saçlý, sýfýr bedenkadýnlarýn aklýný çelmeye çalýþýyorum. Ve en sonunda,on metrekarelik bir oda, eskimiþ bir masa, kýçýmý ter-leten bir sandalye ve doðrudan bana baðlanan bir tele-fon sahibi olmayý baþarýyorum. Babamýn elini sýkýyor,annemi kucaklýyor, eve ekmek getirmeye baþlýyorum.Abim evleniyor, duvarlarýmýzýn arasýnda kardelen aro-malý oda spreyleri dalgalanmaya baþlýyor, televizyonu-muzun ekraný büyüyor ve herkes sessiz sedasýz yaþa-maya devam ediyor. Senin anlayacaðýn, bok yemesinebok yiyorum ancak üzerime düþen görevleri yerinegetirmek için çabalamaktan da kaçýnmýyorum. Ýçimdetaþýdýðým onlarca beni ayný anda tatmin etmek için çýr-pýnýp duruyorum.

Bir müddet bu þekilde devam etti yaþantým. Düz birçizgi üzerinde yalpalamadan ilerlemeye çalýþtýk seninanlayacaðýn. Evden çýkmadan evvel anneciðiminyanaklarýna iki minik öpücük konduruyor, içindeöðlen yemeðimin bulunduðu kesekaðýdýnýn aðzýný sýkýsýkýya kapatýyor, günün ilk seferini yapan okul servis-lerinin camlarýna yapýþmýþ çocuk suratlarýna bakabaka otobüs duraðýna doðru ilerliyordum. Sabah sekizakþam beþ olayý yani. Ancak bu durum uzun sürmedi.Sükunet içinde geçen birkaç küçük aydan sonra sesiduymaya baþladým. Yapmak zorunda olduðum þeyikulaðýma fýsýldayan o sabýrlý ve bir o kadar da kararlýhaberciyi. Ýlk zamanlar sadece yataða girdiðim vakitziyaret ediyordu beni. Bütün ev uykudayken. Salondayanan gece lambasýnýn turuncu ýþýðý odamýn içindekoþuþturup duran onlarca sahipsiz gölgeye birer ikiþerhayat vermeye baþlarken geliyordu. Masamýnüzerindeki çalar saatin tik taklarýnýn arasýndan sýyrýlýpzihnime düþüyordu. Zamanla þiddetini arttýrmayabaþladý ve bir müddet sonra geceyi beklemek zahme-tine katlanmaktan da vazgeçti. Günün herhangi birbölümünde pat diye ortaya çýkýveriyordu. Eve dö-nerken, tuvalette karnýmý doyururken ya da muhasebedepartmanýndaki çilli kýzýlý düþünüp otuz bir çe-kerken. Yavaþ yavaþ ele alýyordu kontrolü.Farkýndaydým ancak mücadele etmek istemiyordum.Çünkü sonunda bunun olacaðýný biliyordum. Belkibana inanmayacaksýn ama vallahi de billahi de biliyor-dum bunu. Çünkü çocukluðumdan bu yana yüce biramaç uðruna dünyaya gönderildiðimi düþünmüþtüm.Çünkü ben diðerleri gibi deðildim. Çünkü bugünedeðin karþý karþýya kaldýðým her türlü sýkýntýya büyükbir sabýrla boyun eðmiþtim. Ýlkokulda yediðim dayak-larýn, dökülmeye baþlayan saçlarýmýn, üniversite yýl-larýmda ayný evi paylaþtýðým adamýn altýnda kývranankýzýn çýðlýklarý aradaki bir buçuk metrelik beton yýðýný-na raðmen kulaklarýmý týrmalarken oturup tuzlu fýstýkyediðim gecelerin, bugüne kadar hiçbir þeyi gerçektenistememiþ olmamýn, fazla kilolarýmýn, korkaklýðýmýnhiçbir þeyin ama hiçbir þeyin önemi yoktu bu saattensonra. Çünkü ne yapmam gerektiðini biliyordum artýk.Çünkü bana söylediði her bir kelimeye tüm

Merkezdeki iþ hanlarýyla meyhaneleri ardýmýzda býrak-týktan sonra üç durak daha sayýyor ve yanýmda otu-ran þu sivilceli çocuktan müsaade isteyip otobüsteniniyorum. Koþar adým alýyorum evle aramdakimesafeyi. Merdivenleri ikiþer üçer çýkýp zile basýyorum.Kapý açýlýyor, kravatýmý gevþetip ceketimi çýkartýyo-rum. Annem arkamda, hayýr aç deðilim. Ayaklarýmýyýkayýp pijamalarýmý giydikten sonra salona geçiyo-rum. Hep beraber oturup televizyon seyrediyoruz.Heyecandan yerimde duramýyorum. Bana doðru gelensorularý ýþýl ýþýl bir gülümsemeyle yanýtlýyorum.Þakalar yapýyorum, gülüyorum, saçma sapan öyküleranlatýyorum. Tek gözüm duvardaki dede yadigarýnýnbir saða bir sola savrulan sarkacýnda, burnumda por-takal ve elma kabuðu kokularý, bekliyorum. Yaklaþýkyüz yirmi sekiz dakika sonra salonun içinde on iki adetding dong yankýlanacak ve ben gerçeði haykýrmak içinharekete geçmiþ olacaðým.

Vakit geliyor. Oturduðum koltuktan usulca kalkýpetrafý süzmeye baþlýyorum. Babam televizyonunkarþýsýndaki kanepeye uzanmýþ. Göðsüne kadar çek-tiði battaniyenin üzerine yerleþtirdiði ellerini yalnýzcakendisinin duyabildiði birmelodiye eþlik etmek ister-miþçesine oynatýp duruyor.Annem halýnýn üzerindebaðdaþ kurmuþ meyvesoyuyor. Müstakbel yengemkafasýný abimin omzunayaslanmýþ, kucaðýndakitabaðýn içinde duran elmadilimlerini hapur hupurmideye indiriyor.Televizyonda tüm zaman-larýn en çok izlenen yarýþmaprogramý oynuyor. Nefeslertutulmuþ, tüm aile büyükbir dikkatle sonuçlarýn açýk-lanmasýný bekliyor.Sahnede karanlýk suratlýherifin teki duruyor.Burnunun dibine kadarkaldýrdýðý mikrofonunsapýný kavrayan parmaklarýbembeyaz olmuþ. Kocamanaçýlmýþ gözlerle kameraya bakýyor. Gasp diye mýrýl-danýyor. Taciz, uyuþturucu madde bulundurma,toplum huzurunu bozma. Eniþtemi býçaklamýþtým birde zamanýnda. Ama piþman oldum diyor. Akýllandým,duruldum, halkýmýn anlayýþýna sýðýnýyorum diyor.Ayak parmaklarýmýn üzerinde þöyle bir yaylanýp kol-larýmý iki yana açýyorum. Boynumu kütürdetip kuru-muþ dudaklarýmý dilimle ýslattýktan sonra derin birnefes alýyorum. Ses, þimdi diyor. Þimdi diye tekrarlý-yorum ve tek hamlede salonun ortasýna yerleþtirilmiþcam sehpanýn üzerine çýkýp gülümsemeye baþlýyorum.

Birkaç kere öksürüp boðazýmý temizliyorum. Beni din-leyin diye baþlýyorum. Beni dinleyin. Söylemek zorun-da olduðum þeyler var. Hayatýnýzýn akýþýný deðiþtirecekþeyler. Gökyüzünden kalbime dolan kelimeler var. Ýlkolarak sizlerle paylaþmak istedim çünkü ben halen buailenin bir parçasýyým. Benim bir görevim var. Ve ilkönce kendi yuvamý aydýnlatmak istiyorum. Tam sesimiyükseltip mesajý yaymaya resmen baþlayacaðým an

akýl almaz bir olay gerçekleþiyor. Babam battaniyeninaltýndan çýkardýðý kumandayý ileri doðru uzatýp tele-vizyonun sesini açmak için çabalarken yan gözle banabakýp in ulan aþaðý diye týslýyor. Koca adam oldunmaymun gibi saða sola týrmanmaktan vazgeçemedin.Yarýþmadan sonra anlatýrsýn ne bok anlatacaksan.Efendi gibi otur þimdi koltuðuna. Gözlerime inanamý-yorum. Dünya baþýma yýkýlýyor. Suratýmdakigülümseme soluyor. Kekeliyorum. Kafamýn içi allakbullak, ben böyle hayal etmemiþtim ama diye mýrýl-danýyorum. Söyleyeceklerimi unutuyorum, utanýyo-rum, kýzarýyorum, korkuyorum. Oturduðu yerdeuyuya kalan yengemin burnunun ucundaki sümükyýðýný her nefes alýþ veriþinden sonra bir þiþip bir da-ralýyor. Babam dirseðinin üzerinde doðrulmuþ kötükötü suratýma bakýyor. Annem kafasýný kaldýrmýþ bariterliklerini çýkartsaydýn ayaðýndan diye sýzlanýyor. Tamvazgeçmek üzereyken, tam sehpadan inip koþar adýmyataðýma dönmek üzereyken, tam yorganýmý burnumakadar çekip uykuya dalmaya ne kadar da ihtiyacýmolduðunu düþünmeye baþlamýþken ses imdadýmayetiþiyor. Zihnimde patlayan bir mutluluk bombasýnadönüþüp tüm korkularýmý ateþe veriyor. Cesaretimiyeniden toplamamý, kim olduðumu hatýrlamamýsaðlýyor. Sözlerin etkili olmadýysa mucizeni kullan

diyor. Bu sebeple verdiksana onu. Hem görmedikleribir þeye inanmalarýný bek-lemiyordun deðil mi diyor.Hadi diyor, baþla diyor,hemen yanýnda seni destek-liyor olacaðým diyor. Kendimitoparlýyorum. Babamýn göz-lerinin içine bakýp, bunu sizistediniz tamam mý diyorum.Sýrtýmý ev ahalisine döndük-ten sonra pijamamý indiriyo-rum. Gürültüye uyananyengemin neler oluyor aþkýmdiye mýrýldandýðýný duyuyo-rum. Dizlerimin çýtýrdadýðýnýduyuyorum. Babamýn has-siktiir diye inlediðini duyuyo-rum. Çömeliyorum, ellerimlesehpanýn köþelerinetutunuyorum, gözlerimiyumuyorum, duvarlarýtitretecek þiddette bir osuruk

koyuverdikten sonra sýçmaya baþlýyorum.

Ýlk birkaç saniye beni oldukça zorluyor ama bir süresonra tüm çekingenliðimden kurtuluyorum. Kahkahaatýyorum, ipe sapa gelmez kehanetlerimi ardý ardýnasýralarken annemin daha bu sabah parlattýðý camýnüzerine patýr patýr pisliyorum. Bacaklarýmýn arasýndaasýlý kalan parçalarý düþürmek için kýçýmý bir saða birsola sallarken bir gün karanlýða gömüleceksiniz diyebaðýrmaya baþlýyorum. Televizyonlarýnýz kararacak,suratlarýnýz kararacak, hýz göstergeleriniz, dokun-matik ekranlý cep telefonlarýnýz kararacak diyorum.Sunucu Marmara bölgesinden gelen oylamasonuçlarýný açýklýyor. Babam küfrediyor. Memleketinen büyük stadyumunda diye devam ediyorum. Toppeþinde koþan yirmi iki adam ayný anda yere yýkýlacak.Okul bahçelerinde sýra sýra dizilen çocuklar her sabahpapaðan gibi tekrar ettikleri saçmalýklarý bir günansýzýn unutacak, radyolardan yükselmeye baþlayananlamsýz cýzýrtýlar milyonlarcanýzýn çýldýrmasýna sebep

32

HG

olacak. Tüm motorlar ayný anda duracak.Buzdolaplarýndaki yemekler çürümeye baþlayacak,tepenizden geçen uçaklar birer ikiþer yere çakýlacak,baraj kapaklarý ardýna kadar açýlacak, baz istasyonlarýhavaya uçacak ve sizler hayalini dahi kuramayacaðýnýztürden bir dehþetin ortasýnda yapayalnýz kalacaksýnýz.Dersane kapýlarý ardýna kadar açýlacak. Tozlu sýnýflar-dan dýþarý dökülen sivilceli oðlanlarla gözlüklü kýzlaravuç avuç hap yuttuktan sonra ellerinde tuttuklarýkurþun kalemleriyle gözlerinizi oymak için yalpalayayalpalaya üzerinize gelecekler. Kenar mahallelerdentaþan kýsa boylu, kollarý façalý, güçlü kuvvetli adamlarsýrtlarýna geçirdikleri tüplerin içinde kaynaþýp duransapsarý dumaný sokak sokak dolaþýp dýþarý püskürte-cekler. Burnunuza bastýrdýðýnýz mendilleri, çelikkapýlarýnýzý ve üzerinde alarm zilleri bulunanpencerelerinizi aþýp ciðerlerinize dolan duman aklýnýzýbaþýnýzdan alacak. Aðzýnýz kuruyacak, gözleriniz kan-lanacak, parmaklarýnýz karýncalanacak. Emeklimaaþlarýný çekebilmek için kuyrukta bekleyen milyon-larca ihtiyar homurdana homurdana bankalardaniçeri doluþacak. Titrek ellerini masalarýnýn baþýndatüketici kredisi baþvurularýný inceleyen genç kýzlarýnyakasýna yapýþtýracaklar. Yere yýðdýklarý takým elbiselidelikanlýlara bastonlarýyla tecavüz edecekler, imdatistemek için açýlan aðýzlardan içeri kalp ilaçlarýný, tan-siyon haplarýný, yakýn gözlüklerini, uzak gözlüklerini,torunlarýndan gelen bayram kartlarýný, hesap cüzdan-larýný ve sümüklü mendillerini ve gençlik yýllarýndankalma siyah beyaz fotoðraflarý ve pörsümüþ hayalleri-ni týkýþtýracaklar. Çýldýrmýþ polisler hamile kadýnlarýnüzerine ateþ aça aça sokaklarda koþturmaya baþlaya-cak. Toz kalkacak, yangýn çýkacak, senelerdir bin birçabayla ayakta tutmaya çalýþtýðýnýz her þey üzerinizdeyýkýlacak. Damarlarýnýzdan fýþkýran kan yaðmur olupyaðacak. Analar oðullarýný, babalar metreslerini,orospular pezevenklerini tanýyamaz olacak. Uðultukulaklarýnýzý patlatacak, kalbiniz göðüs kafesiniziparçalayacak ve bu karmaþanýn içinden sað salim kur-tulmayý yalnýzca benim peþimden gelenler baþaracak.Ýþte o korkunç gün kapýya dayandýðýnda, kulaklarýnýzýaçýn ve beni dinleyin, o korkunç gün kapýyadayandýðýnda beni takip edenlerden olmak istiyorsanýzkibrinizi yenin ve kendinizi bana teslim edin. Sizin içinetrafa saçýyorum parçalarýmý. Yol göstersin diye.Rehber olsun diye, zihninizi bulandýrýp gönlünüzükörelten tüm bu saçmalýklardan kurtulasýnýz diyekendimi size sunuyorum. Benim parçalarýmdan gön-lünüzce yeyin. Bu sýrada yüzümü aileme dönmüþvaziyetteyim ve elimi hatýrý sayýlýr bir þekilde kabarmýþolan bok yýðýnýn içine daldýrýp sararmýþ yapraklarýetrafa saçan güzel yüzlü bir film aktristi gibi yukarýkaldýrýyorum. Duvarlara, televizyon ekranýna, anne-min suratýna yapýþan kahverengi parçacýklara bakýyo-rum. Uyumayýn laaayn! Anne, baba, abi, yenge.Komþular, sokak köpekleri, çöp kamyonlarý. Hadi artýkyaklaþýn, aðzýnýzý kocaman açýn. Hadi yemeye…

Cümlemi bitiremeden babamýn yumruðu suratýmainiyor. Arkaya savruluyorum. Bok içinde kalmýþ elleri-mi havada süzülmeye devam etmek için çabalayan birminik serçe gibi iki yanýmda çýrpýyorum ancak nafile.Yere düþüyorum. Annem aðlamaya baþlamýþ, yengemkusuyor, babam koþa koþa gidip ýþýðý söndürürkenabim de þimdi siktim oðlum bacaðýný deyip üzerimeatýlýyor. Büyü bozuluyor, baþarýsýz oluyorum…

Ýnsanoðlunun þartlara bu denli büyük bir hýzla uyum

saðlayabiliyor olduðunu fark etmek korkudantitrememe yol açýyor kahraman. Bundan beþ dakikaönce þahit olduklarý olayýn þokundan kurtulamamalarýgerekiyordu oysa. Gözleri yuvalarýndan fýrlamalý, elleriayaklarý birbirine dolanmalý, suratlarýna çarptýðýmfelaket senaryosu zihinlerini alt üst etmeliydi. Önceöfkelenecek, sonra þaþýracak, sonra dehþete kapýlacakve en sonunda beni anlamaya baþlayacaklardý.Avuçlarý patlayana kadar alkýþlayacak, yaþadýklarý bumucizevi olay karþýsýnda göz yaþlarýna hakim olama-yacak, vecd ile iç çeke çeke beni omuzlarýna alýpyukarýdakine þükredeceklerdi. En azýndan ben böyleolmasýný planlýyordum. Sehpanýn üzerinde bacak-larýmý titrete titrete sýçarken bütün dünya beni izliyor-muþ gibiydi. Sonunda hak ettiðimi almýþtým. Hayatýmagiren bütün insanlar boðazlarýna yapýþan vicdanazabýndan kurtulabilmek için bana koþacaktý.Dizlerinin üzerine çöküp hüngür hüngür aðlayacak,bir damla merhamet için yalvaracaklardý. Elbette vere-cektim onlara istedikleri þeyi. Çömeldiðim yerden aðýraðýr doðrulacak, kollarýmý iki yana açýp sizin suçunuzdeðildi kardeþlerim diyecektim. Suratýmdakigülümseme kaybolmuþ ruhlarýnýn yeniden ýþýl-damasýný saðlayacaktý. Ürkek adýmlarla bana doðrugelecek,ileri doðru uzattýðým ellerimi þehvet, hayranlýk,huzur ve biraz da kýskançlýkla kavrayacaklardý.Týrnaklarýmýn içinde, parmaklarýmýn arasýnda, çat-lamýþ topuklarýmda, suratýmda ve vücudumunmuhtelif bölgelerinde kurumaya baþlayan parçacýklarýbüyük bir açlýkla yalayacak, emecek, tüketeceklerdi.Hemen ardýndan ayaklarýmýn dibindeki yýðýnakafalarýný daldýracaklardý. Gel gör ki durum tahminettiðimizden çok daha farklý biçimde geliþti. Babamýnkroþesi suratýmýn ortasýnda patladýðý anda anladýmbunu. Televizyondan yayýlan ses onlar kurtulmakistemiyorlar ki diye haykýrýyordu. Ne kadar da doðruy-du!

Nerdeeeen nereye deðil mi kahraman? Nerdeeeen ne-reye. Annemle babamýn evlendikleri yýl aldýklarýhalýnýn üzerinde boylu boyunca yatýyorum ve ne sevgisözcükleri ne de dramatik tövbe sahneleri var karþým-da. Abimin tekmeleri, yengemin yeþil kusmuðu,babamýn durumu toparlamak için saða sola koþuþtur-masý, az evvel baþlayan gece haberleri ve anneminserzeniþleri. Delirttiniz çocuðumu diyor. Senelerboyunca döve döve beyninde hücre býrakmadýnýzdiyor. Son bir çabayla doðrulup bir þeyler söylemekistiyorum ancak genzime dolan kan buna engel oluyor.Ýki büklüm olmuþ öksürüyorum. Babam ýþýðýsöndürüp perdeleri çekiyor. Abim nefes nefese kalmýþ,karýn boþluðuma son bir tekme daha savurupkarýsýnýn yanýna doðru hareketleniyor ve ben yenidenyapayalnýz kalýyorum.

Sanýrým bu kadar. Beþ dakikadan biraz uzun sürensaltanatýmýn özeti bu. Yavaþ yavaþ kaybediyorumbütün coþkumu. Sanki vücudumun gözlerden ýrak birnoktasýnda minik bir delik açýlmýþ da týslaya týslayabüzülüyormuþum gibi. Kemiklerim, iç organlarým,saçlarým, gözlerim, dilim. Sanki birazdan tamamenyok olacakmýþým gibi. Ses de kayýplara karýþtý zaten.Az evvel seni desteklemek için yanýnda olacaðým diyefýsýldýyordu ancak þimdi izini bulabilene aþk olsun.Suratýndaki gülümsemeye ve bir aþaðý bir yukarý sal-layýp durduðun kel kafana bakýlýrsa bana söylemekistediðin þeyler var kahraman. Elbette seni dinlerim.Hatta keþke daha önceden bulabilseydim seni diye

33

HG

düþünmüyor deðilim. Belki de iþlerin bu þekildegeliþmesine engel olabilmemi saðlayacak birkaç nasi-hatin olurdu bana. Ne de olsa ayný yollardan geçmedikmi hepimiz?

Arkana yaslanýp baþlýyorsun konuþmaya. Sinemasalonundaki o çocuklar diyorsun. Hayýr, gerçektentanýmýyorum elbette o çocuklarý. Hayýr, o çocuklardanhayatta kalmayý baþarmýþ olanlarýn bundan üç beþsene sonra, çevre yolunun çýkýþýndaki o üst geçidinaltýnda kýz kardeþlerini pazarlarken boyunlarýndakialtýn zincirlerle oynayacaklarýný da bilmiyorum ayrýca.Pimp diyorsun, pimp! - Bunu biliyorum ama. Pimpgeneral motors denen devasa þirketin anavataný olanülkede para karþýlýðýnda kadýn pazarlayan tiplere ve-rilen isimdir - Sonra emekli olacaðý günün hayalinikuran þu sýnýf öðretmeninin tam da þu saniyelerde,kucaðýna oturttuðu dokuz yaþýndaki kýzlarýn mini minikalçalarýnýn hayalini kurarken iç geçirdiðini de bilmi-yorum, arabanýn camýndan fýrlayan genç kýzýn ölme-den hemen önce geçen hafta filmini gördüðü o seksiyýldýza ne kadar da benzediðini düþünmesine yol açanþeyin beyin kývrýmlarýnýn arasýna serptiði beþ þeritlikkokain yýðýný olduðunu da. Suratýn kýzarmaya baþlý-yor, sinirleniyorsun, kimi kimden kurtarýyorsun sendiye haykýrmaya baþlýyorsun. Barmen elini omzunaatýp sakinleþtirmeye çalýþýyor seni. Nefesini düzenesoktuktan sonra gelelim þu ses meselesine diye devamediyorsun.

Binlerce yýldýr senin benim gibi yarým akýllýlarýn zihin-lerini bulandýran þu ses! Seni seçtim diyen, çoküzülüyorum diyen, merhamet göstereceðim diyen, sensonuncusun diyen þu ses. Tarzýný hiç deðiþtirmedi.Bulutlarýn üzerinden bize bakan o korkakla yenidenkarþýlaþýrsam ona bir çift lafým olacak diyorsun.Sýkýysa gelsin de kendisi kurtarsýn bakalým. Haklýsýnkahraman. Ýnsanlarý þaþýrtmaya çalýþmak yapýlabile-cek en aptalca hareketti. Ama bende de suç var, doðrusöylüyorsun. Neden atlýyorum ki karþýma çýkan hersaçmalýðýn üstüne! Dün gece ses beni ziyaretegelmiþmiþ, iyi bok yemiþ! Mesela baban diyorsun.Yattýðý yerde o sesi duysa ne yapardý? Göbeðini sý-vazlaya sývazlaya kalkar, ulan yine çok kaçýrdýk þumereti demez miydi? Kendine bir bardak rezene çayýhazýrlayýp mutfaktaki televizyonun karþýsýna geçmezmiydi? Gece haberlerinden sonra tekrarý verilen þuprogramdaki bikinili güzelleri izleye izleye zihnindekisübabý gevþetip içerde biriken tüm saçmalýklarý usulcadýþarý atmaz mýydý? Belki de balkona çýkýp bir sigarayakar, yataðýna dönüp annene sarýlýr ya da tümodalarý teker teker dolaþýp uykusunda üstünü açanvar mý diye kontrol ederdi. Belki, belki, belki… Doðru,milyonlarca ihtimal var. Ancak bu ihtimallerden hiçbiri sehpanýn üstüne çýkýp kudurmuþ köpekler gibiinleye inleye etrafa sýçmayý içermiyor. Hem bana bak-sana sen, eskiden denizi ortadan ikiye yarar, ölmüþkuþlarý diriltir, kanatlanýp uçardýk falan. Bu ne acayipmucizeymiþ böyle!

Oturduðun taburenin üstünde þöyle bir kýmýldandýk-tan sonra önündeki bardaðý ileri uzatýp tazele diyorsunbarmene. Sonra gözlerini gözlerime dikip anladýn mýdiye fýsýldýyorsun. Anlýyorum kahraman. Gerçektenanlýyorum artýk. O yüzden burayý en kýsa zamandaterk etmek zorundayým. Kendi dünyama dönmeli, don-umu yukarý çekip burnuma pansuman yaptýktansonra herkesten özür dilemeliyim. Stres demeliyim,

gelecek kaygýsý, kadýnsýzlýk ve aþýrý dozda alkol bir-birine karýþýnca demeliyim. Beni anlayacaklardýr.Babam eski adamdýr. Etrafa saçtýðým parçalarýyeniden bir araya getirmek için daha çok çabalamalý,en kýsa zamanda içimi doldurmalýyým. Kol kýrýlýr yeniçinde kalýr demiþler. Yeter ki ben de kendime minik,minicik bir hayal seçeyim. Belki evlenirim, belki dekariyer peþinde koþarým. Ancak þu dakikadan sonraöleceðimi bilsem standart prosedürün dýþýna çýkmam.Senin gibi bir bar taburesinin üzerinde çürümeye deniyetim yok kahraman. Belki haberin yok ama bu yitikçocuk numaralarýnýn modasý çoktan geçti. Bence sende kendine sigortalý bir iþ bulmak için çabalamayabaþlasan iyi edersin.

34

HG

Batu

"Sakýnýp sakla beni duvarlardan. Þehrin orta yerineçýrýlçýplak býrak. Hayýr, gecenin bir yarýsý da deðil.Bilakis takým elbiseler öðlen yemeðine çýktýðýnda.

Bazukam, parmak arasý terliklerim, çüküm ve ben.Yüzümde de insana güven veren o sýcak gülümsemem.Meraklý ve ayýplayan bakýþlarýn arasýnda haddimibildirmek üzere üstüme koþan býyýklý ahlak bekçilerinibir anda þaþýrtmalýyým.

Herkesi rahatsýz etmeli, yarýn sürmanþet olmalýyým."Manyaðýn teki yüzlerce insaný katletti, hem de daldaþak"

Yo, siyasi bir mesaj da yok. Bunlar eðlence için vebilirsin ki sükse yapmayý severim.

Sarýlýp aðla bana, yorulup koynumda uykuya dal.Aðýrlaþan göðüs kafesim, anlamsýz mevcudiyetimikafama çakarken düþüncelere dalmalýyým.Anlamalýyým, ne zaman üretmeyi býrakýp kendimitüketmeye baþladýðýmý. Belki de bir þey üretmekzorunda olduðum düþüncesiyle omuzlarýmabindirdiðim yükün lüzumsuz olduðunu sanmalýyým.Ellerimin kullanmam için bana sunulmuþ bir hediyeolduðu fikrini artýk atmalýyým kafamdan. Ya ayak-larým? Onlarýn evrim sürecinde yanlýþ geliþmiþ organ-lar olduðuna zaten çoktan kanaat kýldým; eðer ki yer-den hiç doðrulmamýþ olsaydýk...

Kaldýr kafaný göðsümden ve bana mutfaktan bir bar-dak su getir, hatta orta þekerli de bir kahve yap. Bir iþeyaramýþ ol. Sonra da atýver kendini camdan aþaðý,belki hislenir de iki rekat aðlarým.

Tiksinmeliyim kendimden ve ardýnsýra camdan atlayýpseni yakalamalýyým, özür dilemek için.

Öðlen beni Baðdat Caddesi'ne býrakýrsýn ve ben debazukamla icraate bakarým"

Bankada açýlan uzmanlýk pozisyonu için mülakatýmaböylesi bir beyin cimnastiðiyle hazýrlanmýþ olmanýnaðýrlýðýyla uyandým. Saate baktým, bir bok göremedim.Seçemiyorum, çünkü gözlerim açýlmýyor. Sabahýnköründe uyanmak, insan için düþünülmüþ bir þeyolmasa gerek. Bundan haz alan kimseyle tanýþmadýmve neden zorluyoruz anlamýyorum. Tüm mesai saatlerion ikiye çekilse kimsenin itirazý olmaz, eminim.

Dönüp takým elbiseme bakýyorum, ilk alýndýðý ilkgünki gibi pýrýl pýrýl. Öyle tabii, mülakattan mülakatagiydiðim için hiç eskimedi. Mülakatlar da bitmedi,çünkü bitsin istemiyorum. Bana heyecan veriyor.

Dönüp sana bakýyorum, her zamanki gibi çok tatlýsýn.Uyanman gerekiyor ama; çünkü beni arabaylabankaya býrakmalý ve iþe gitmelisin. Dün gecedüþündüklerimden ötürü vicdaným sýzlýyor. Ýyi ki bensöylemedim, sen de duymadýn.

Uyanmaný istemiyorum; çünkü sadece uyurkenmasumsun. Uyandýðýn zaman sorumluluklarýndanbahsedecek, sýkýcý hayat hikayelerini anlatacaksýnmesai arkadaþlarýnýn. Artýk arabayý deðiþtirmemizgerektiðini söyleyecek, hafta sonu bir galeriye gidipgücümüzün almaya yetmeyeceði arabalara bakmamýzýisteyeceksin.

Ýþin kötüsü, bugün çalýþmaya baþlarsam altý ay sonrasenden farksýz olacaðýmdan korkuyorum ve iki yanlýþbir doðru etmeyecek.

- Pelin, uyanýr mýsýn? Günaydýn.- Saat kaç?- Yedi.- Ne? Sana beni altý buçukta kaldýrmaný söylemiþtim!Bugün toplantým var, unuttun mu? Allah kahretsin!

Ýþte baþladýk. Hiç üzülme, yastýðý kafana basýp senioracýkta boðacaðým ve bugün, yarýn ve sonrasýnda iþegitmek zorunda kalmayacaksýn. Uykusunda öldü diyebir yalan uyduracaðým ve mesai arkadaþlarýn taziyedileklerini iletmek için evime geldiðinde yalandan aðla-maklý tavýrlarla seni ne kadar özlediðimi söyleyeceðim;elbette kafam önüme düþmüþ, yere bakarak. Çünkügözlerinin içine bakacak kadar usta bir yalancý deði-lim, hiç bir zaman da olamadým.

O arada þamdanlara yakýn ilgi gösteren Cemal beyigöreceðim ve sinirleneceðim. Bu arsýz ve hýrsýz peze-vengin patronun olduðuna inanamýyorum diyedüþüneceðim bir an, ama kolay kolay kimsenin çal-madan patron olamayacaðýný hatýrlayýp sakinleþe-ceðim. "Kýçýna girsin o þamdan" diye baðýracaðým yinede. Sonra da "Eþimin kaybýndan ötürü dengemiyitirdim" diyerek ayný aðlamaklý tavýrla gidip onasarýlacaðým. Kulak memelerini öpüp yine aynýbahaneyle izin isteyeceðim ve herkesin evden çýk-masýný rica edeceðim. Matemimi saygýyla karþýlayacak,bu konu hakkýnda yorum yapmayý elbette sonraya

BAZUKA! I

Onur ERBAÞ

öykü

35

HG

saklayacaklar. Apartmandan çýktýklarý andan itibarenne kadar kaba, dengesiz ve çirkin olduðumu büyük birdürüstlükle dile getirecekler. Perdenin arkasýndanonlarý süzeceðim gizlice.

Ayný siyah paltolarý giymiþ, ayný siyah jiplere binen buinsanlarýn gizli bir tarikatýn üyeleri olduðuna uzunzaman önce kanaat kýlmýþtým. Baþka ip uçlarý yakalarmýyým diye gözlüyorum uzun zamandýr. Öpüþüptokalaþýrken son derece kibarlar; birbirleriylekonuþurken keza. Ayný yerde yemek yiyip ayný þarap-tan haz alýyorlar. Hiçbiri bir diðerinin eþini aldattýðýnýbilmiyor. Son derece baðýþlayýcýlar ve dün iþlediklerigünahlarýn bugün affedildiðine inanmýþlar. Yazýn beþyýldýzlý bir otele, kýþýn kayaða gidiyorlar; zevkli insanlarbunlar, gerçekten.

Ve þu an bana oldukça kýzgýnlar. Çünkü bir üyelerinikaybettiler ve bundan beni sorumlu tutuyorlar. Nekadar da yanýlmýyorlar bilmeden.

- Her neyse. Yetiþirsin Pelin. Takma bu kadar.- Cemal bey çok sinirlenecek.

Þu Cemal pezevengi... On yýlda holding oldu adamýnþirketi. Doðru, çünkü kamu ihalelerinde bulunmasýgereken beþ evrak sýrasýyla beþlik, onluk, yirmilik,ellilik ve yüzlük banknotlardý. Cemal de kaz gelecekyerden tavuk esirgemedi. Muhafazkar bir aileden geli-yordu Cemal; fakat buram buram testesteron kokardý,hiçbir parfüm de örtemezdi o kokuyu. Hanýmýn aðzýnavermeyi günah olarak gördüðünden ötürü bir metresbulmuþtu kendine. Böylece günahlarýndan bir andaarýnabiliyordu. Tövbe kapýsý açýktý her daim ne de olsa.Gel zaman git zaman, Cemal parayý buldukça, hayatabakýþý da deðiþti. Artýk þirketin bilançosundagörünecek bin liralýk artý, bir çalýþanýnýn hakkýnýyememekten daha önemli hale gelmiþti. Ne de olsarýzkýn onda dokuzu ticaretteydi. Baþkalarýnýn deðilkendi rýzkýnýn hesabýný yapan Cemal, bütünüylesýçmýþtý. Bomboþ ve kayýp bir adam olarak gördü birgün kendini aynada. Sonra ortadan kayboldu bir süre.Kendini toparlamak için zamana ihtiyacý olduðunudüþündük.

Sonrasýnda öðrendik ki murahhas azalýðýndan çeki-lerek þirketin yönetimini Yönetim Kurulu'na býrakmýþve Amerika'ya gimiþti bir kaç aylýðýna. Döndüðündeneoliberalizmin faydalarýndan bahseden tam biryavþak vardý karþýmýzda. Duruþu bakýþý, dilideðiþmiþti. Eþinden boþandý yüklüce bir nafaka öde-yerek. O günden beri de Ýstanbul'da yaþayan biz erkek-lerin mutsuz eþleri tehlikeye girdi. Hunharca para har-cýyor, önüne gelene sarkýyor; güvende olmaktan baþkahiçbir derdi olmayan hatunlarý bir kaldýrýp bir indiri-yodu. Ýçki falan da içiyordu artýk. Daha neler! "Yýllarcabu meredi nasýl bilememiþim" deyip, piþmiþ piþmiþgüler; Hayyam'dan, Tevfik'ten alýntýlar yapýp gözleri-min çukurlarýnda kývranmasýna sebep olurdu. Uyuzolduðum adamlar listesinde birinci sýraya oturmuþtukaypak.

- Þuursuz piç…- Aman Batu! Baþlama yine ya.- Niye ki? Hisleri mi incinir sevgili patronunun? Kafamgirsin Cemal'e Pelin, çok afedersin.

Pelin'in bu adama karþý tuhaf bir hassasiyeti vardý,sebebini biliyorum. Nereden nereye... Pelin ODTÜ'deÝktisat okumuþ, zamanýnýn hýzlý devrimcilerindendi.Hatta onunla 1 Mayýs'ta tanýþmýþtýk. Elindeki bayrak-la polisin karþýsýna dikilmiþ, avazý çýktýðý kadarbaðýrýyordu. Kalbim yerinden çýkacak sanmýþtým, ha-yatýmýn aþký bu kadýn olmalýydý. Bu mümkün mübilmiyorum; ama rüzgarda dalgalanan kan kýrmýzýsýatkýsýný yavaþ çekim izliyordum. O sýrada Pelin, muþ-mula suratlý itin yüzüne tükürünce havaya kalkancopla yavaþ çekim sahne sona erdi. Olanca gücümlekoþtum ve Pelin'i kývrak bir hareketle arkama alýppolisi de tekmeleyerek yere düþürdüm. Sonra ortalýkbirbirine girdi.

Þimdi dönüp bakýyorum da Pelin'in Cemal'den ne farkývar ki... Pelin, ayný yýlýn 18 Mayýs'ýnda okuldan mezunoldu ve babasýnýn arkadaþý Cemal'in þirketinde çalýþ-maya baþladý. Kýsa süre içinde kendine yabancýlaþ-maya baþlamýþ biri vardý karþýmda. Geçmiþine ve için-den geldiði mücadeleye öfkeyle bakýyor; aslýnda tümyaþadýklarýmýzýn bir kurgu olduðunu ve çabalamanýnolacaklarý deðiþtirmeyeceðine olan inancýný sýk sýk dilegetiriyordu. Muhiti ve geriye kalan her þey deðiþmiþti.Onaylanma ve rahat etme ihtiyacý fýþkýrýyordu göz-lerinden. Bu deðiþimi korkuyla izliyordum; ama onaolan aþkým, her þeyi bastýrýyordu. Bir tek bendeðiþmemiþtim. Bunun da farkýnda olduðu için gözle-rime bakamýyordu artýk. Çünkü kendini kandýrmayaçalýþtýðýný biliyordu ve bunu ona hatýrlatan bir tek benkalmýþtým, hiçbir þey söylemesem bile. Aðzýmý açýp birþey söylediðim anda, o polisin karþýsýna dikilmiþ hýrçýnkýzý buluyordum karþýmda. Kendime itiraf etmektenkorkmadýðým bir anda kabullenebildim, Pelin. Senkendini kabullendirebilmek için en vahþi yüzünügöstermekten çekinmeyen egoistin tekisin. Ne birdevrimci ne de baþka bir þey.

- Sen kimsin Pelin?- Ya neler diyorsun yine? Nereden nereye atladýn...Ýçinden konuþup konuþup sonra bütün bunlarý benimanlamamý bekliyorsun, Batu!- Git aynaya bak çabuk! Git!- Býrak kolumu, canýmý acýtýyorsun Batu. Batu býrak!

Býrakmýyorum! Ben Ýsa deðilim, Muhammed deðilim.Unutmuyorum ve unutmayacaðým. Seni olduðun gibibir kere kabul ettim ve seni bir baþkasý gibi kabuletmiyorum. Bugüne kadar yaþadýðýn her þeyi sanahatýrlatacaðým. Sen vicdanýný bir köþeye býraktýysan, oköþe tam karþýnda ben olacaðým.

ÞÝÞE - Ayça EREN

37

HG

Yayýn hayatýna yeni baþlayan dergiler ve yazmakgibi ebedi bir sancýya henüz kucak açmýþyazarlarýn, o ilk ýsýnma safhalarýnýn bir noktasýn-

da kendilerine sorduðu ölümcül bir sorudur: Neden?Muhtelif sebeplerle sorulur bu soru; beklenen karþýlýkalýnamadýðý için, geri dönüþler seyrek ve can sýkýcýolduðu için, yazma sürecinin ayný zamanda bir okumave okuma sürecinin de öðrenme olduðudüþünüldüðünde, yaza yaza varýlan yerde koca birboþluk, amaçsýzlýk, nedensizlik, yararsýzlýk belirdiðiiçin ve belki daha pek çok neden yüzünden sorar dergive yazar: "Neden? Nedir? Ne yapýyoruz?"

Elbet güzel olmalý, insanýn neyi niçin yaptýðýný bilmesi.Ve bir konserve açacaðý, patates soyacaðý yahut kabakoyacaðý gibi kullanmasýný biliyorsa kalemini, Nazilerinpropaganda ekibi gibi, gayet tabii bir karþýlýk da bek-lemeli; böyle planlý programlý, rotasý, yol haritasý halihazýrda çizili, belli ve hedefe akýllý füzeler gibi yönelenyazýlarýn sahipleri, kuþkusuz daha çabuk yýlgýnlýkgöstereceklerdir bunca çabanýn sonunda bir yerevarýlamadýðýnda. Yani oldukça mekanize bir yazýmsürecinden bahsediyoruz; disiplinli ve dakik, makineçalýþmadýðýnda biraz yaðla, vida ve conta deðiþtir,yahut bekle soðusun, aç kapa mesela, yedek parça arabul tak sök bir yerlerden, zorlayýp tüket iþte teknikanlamda neye ihtiyaç varsa; olmuyorsa kapat çýk,çünkü sanat bu, üsteleyince sýzýntý yapar.

Çevremde duyuyorum; hocam ne yazayým, nedir va-zifem, yazýlacak bir þey var mý, nasýl yapýyoruz, nasýlpaylaþýyoruz, ne paslaþýyoruz yahut þunu yazsana,bunu yapsana, onu dürtsene… Yazýnýn bir projeparçasý olarak görüldüðü, derginin/ekibin/oluþumun,bu artýk her ne oluyorsa, bir takým olarak algýlanýpyazarlarýn da topçu þeklinde boy gösterdiði bir amatöredebiyat dünyasý. Hava durumu, rüzgarýn hýzý ve yönüve diðer somut engeller hesaplanmadan hedef tah-tasýný vurmak üzere fýrlatýlmýþ bir oktur artýk yazý, onikiyi ýskalýyorsa yahut ortalarda bu atýþý izleyen kimseyoksa, "neden" sorusu cehenneme aralanýr.

Yazmazsa çýldýranlar, þehri ateþe vermemek içinyazanlar, yazdýkça ter ve döl atanlar, kendilerini ancakve ancak bu yolla ifade edebilenler görüyorum. Baþkabazýlarý da, yazarlýðý nasýl bir mertebeye konum-landýrýyor ve bu mertebenin kýstaslarýný da neleredayanarak belirliyorlarsa, 'yazan bir yazar'la 'yazan birsahtekâr'ý kolaylýkla ayýrt edebiliyor, pek mütevazý biredayla da henüz yazým sürecinin baþýnda olduklarýnýve yazar olmaya çabaladýklarýný söylüyorlar. Bunuyapanlar, pek tabii yazýyý ve yazarý kutsallarýn kutsalýatfedip, yazma sürecini de, ilham perilerinin sarýp sar-maladýðý bir fanusun içinde dönen birtakým ulvisancýlar bütünü olarak tanýmlýyorlar.

Oysa yazý basittir. Her þeyden önce bir zaman mesele-sidir. Yazý, 'maddi üretim'den arta kalan vaktin buyönde deðerlendirilmesidir. "Bir meslek olarakyazarlýk" baþka bir yazýnýn konusu, buna girmiyorum.Yalnýz burada söyleyebileceðim, 'kullaným deðerini'esas aldýðým ve yazý gibi elle tutulmayan, gözlegörülmeyen bir iþte yukarýdaki denli bir kutsallýða,organizasyonluða, planlýlýða, programlýlýða dair bir þeygörmediðimdir.

Yazýyý, sözcüklerin deðiþtirici, baþkalaþtýrýcý, donduru-cu etkisinden dolayý; yani imlediði, iþaret ettiði þeyidonuklaþtýrýp tüm cinayet tiplerine hazýr, çok iþlevli birsilah haline getirmesinden dolaylý devrimci bulurum vetarihin farklý dönemlerinde farklý odaklarýntaþýyýcýlýðýný yapmýþ 'yazýn'ýn, özellikle þu dönem diðer-lerine nazaran çok daha güçlü bir biçimde iþçi sýnýfýnýntaþýyýcýlýðýný yapmasý gerektiðine inanýrým. Yazýnýnevrensellik iddiasý taþýyabilmesi, muhatap olarak'bütün' insanlýðý alabilmesi için sýnýfsýzlaþmaya hizmetetmesi kaçýnýlmazdýr. Þu halde, okur kitlesi göz önünealýndýðýnda edebiyat burjuvadýr; o "planlýlýk program-lýlýk" meselesi iþçi sýnýfýný hedeflemediði, oralardaseyretmediði sürece de öyle kalacaktýr. Þu durumdasözcükler doðasý gereði devrimci olduklarý halde, ürün-lerin muhatabý 'baþka baþka' adamlardýr. Yani yazýnýnbaþýndan beri hedef tahtasýna astýðým edebiyat fetiþist-leri ve 'yazarmemur'lar, benim zihin haritamdaki ede-biyat bölmesi için zerre önem teþkil etmiyorlar.

Çýkmak istediðim nokta, serbest yazýndýr. Blogculuk,fanzincilik ve hatta grafiti, duvar edebiyatý, stickercýlýk,afiþçilik, billboard müdahaleciliði ve yazýn'ýn yer aldýðý,yazý'ya dair daha pek çok alternatif alan… Lisesýralarýnda, ders esnasýnda el altýndan gönderilenkaðýt parçalarý dahi "bu sayýya ne yazýyoruz baþkan?"sorusundan, yazarlýðýn ciddiyet ve disiplin gerek-tirdiðini her defasýnda þehvetle vurgulayan 'ilahi' okur-yazar zihniyetinden ve sabah 8 akþam 6 yazarlýðýndandaha vurucu, daha kayda deðer, daha derinlikli, dahakuvvetlidir. HG'deki yazýlarýmda pek sýklýkla aðzýmadolanan "kahverengi kadife ceketli edebiyat terörü" veonun çizdiði sýnýrlarý ihlal etmek, yazý iþine yalnýzcasýnýfsýzlýk ve bu yol üzerinden evrensellik hedefleyerekyaklaþmak, böylece olasý bütün "neden?" sorularýný"mizacýmýzýn doðasý bu, üzerinde durmaya deðmez"þeklinde savmak ve yalnýzca ve yalnýzca yazmak, ede-biyat putperestliði yapmadan, bir maðara duvarýnýboyar gibi iddiasýz ve "öylelik"le yazmak, edebiyatýmatematiðinden sýyýrmak… Yazým bu tür açýlýmlarabir zemin mahiyetindeydi, devam edeceðim.Tartýþmanýn ya HG'de, ya baþka dergilerde/mecralar-da yahut da benim iletiþim adresim üzerindenyürümesi arzusundayým.

([email protected])

YAZARLIKTA SALAÞLIK ÜZERÝNE BÝR GÝRÝÞ DENEMESÝ

Okan YILMAZ

eleþ-

tiri

38

HG

bir kuðu bile bir kez olsun kendi etrafýnda kirlenmeden dönemiyorsa bu dünyada

neyi yazacaksýn sevgilim, yaz!

H. Ergülen Avlu

Küresel kriz yakýnda hepimizin anasýný aðlatacak,güneydoðuda kan gövdeyi götürüyor, hükümetnükleer santralde kararlý, böyle giderse elli yýla

kalmaz su savaþlarý baþlayacak, hýrsýzlýk, gasp, adamöldürme on sene öncesine göre yüzde bilmem kaç art-mýþ, Cern'de asrýn deneyi yapýlýyor, bu yýl ayva çokolmuþ kýþ soðuk geçecekmiþ...Varoþlardan kýzgýnyaðlar gibi þehre dökülen kömür karasý suratlarýn iþgalettiði iþporta curcunasý Kýzýlay'ýn ara sokaklarýnda,beynimi kemiren bu düþüncelerden öte, ihtiyar birmeczup gibi hep ayný soruyla bir o yana bir bu yanavuruyorum kendimi: "Bu sakýzýn fiyatý neden hâlâ yüzbin lira?" Sahiplerinin suratlarýný bir türlü tam olarakgöremediðim sokak baþý büfelerin açýlmýþ aðýzlarýnaeðilip her uzanýþýmda, ayný endiþe sarýyor: "Acaba arttýmý bugün?" Uzatýlan her mikrofona durmadan "suya,elektriðe, doðalgaza her gün zam, her þey ateþ pahasý,eve ekmek götüremiyoruz" diye yakýnan emeklisi,memuru, esnafý… Küçük bir sakýzýn bu 'onurludireniþi'nden haberleri var mý?

Bilmiyorum…

Zihnimim bu çocuksu, gülünç sayýklamalarýný mâzurgörün. Her þeyin durmaksýzýn kirlenip kötürüm birkaranlýða doðru yol aldýðý bu berbat çaðda insandeðiþmeyen bir þeyler arýyor galiba. Eskiyen dostluk-lar, unutulmuþ þiirler, bir vakitler yüreðimi dev birtrafo gibi elektrikle yükleyen tarifsiz hevesler… Kalbimibütün zýrhlarýndan soyup, korunaksýz bir tebessümlegönlümce yürümeyeli o kadar uzun zaman oldu ki…Oysa Ankara'ya ilk geldiðimde böyle miydi… Cinayetgibi bir yalnýzlýðýn ortasýnda bile nasýl severdim birkahvede gelip geçenleri izlemeyi. Þimdi, âdi bir kur-nazlýkla sözümona hiç kaybetmeden tetikte durmayýmarifet sanan, ruhlarý çöplüðe dönmüþ bu insan yýðýn-larýný gördükçe, sokaðýn ortasýna kusasým geliyor…

Ne deðiþti? Yaþ yirmi beþ, yolun yarýsý bile deðil, amabirileri bütün yol levhalarýný sökmüþ, ýþýklar gidipgeliyor. Gözlerimi kapatýp, rüzgârýn annemin elleri gibiyüzümü okþamasýný beklemek de güzeldi, kanepeyeuzanýp yalnýzca içimde dolanan sularla oynamak da…Ama artýk avuçlarým terlemiyor, 'içimdeki çocuk' daçoktan, çocuk pornosuna kurban gitti.

Yazarýn iþi zor, çok zor kardeþlerim… Allah hepimizekolaylýk versin. Soðuk kaldýrýmlar gibi aðýr bir yal-nýzlýðý sýrtýmýza yükleyip, gül yapraðý gibi ince, saf,masum kalabilmek… Üstelik çýð gibi zaaflarýmýz,günün orta vakti üzerimize yürüyor... Üstelik 'ahkeþke' deyip bize çaresiz sýrtýný dönen ilk aþklarýmýz biryerlerden bizi izliyor, onlara karþý mahcup olamayýz… Bin türlü itin çakalýn, sorunlunun, manyaðýn, cahilin,içince maymun götü gibi kýzarýp ortalýða küfretmektenbaþka 'meziyet' taþýmayan, kendilerine çekincesizbaþrolü vermiþ, libidolarýnýn esiri onlarca kurdun kolgezdiði bir alanda, sadece þu sayfanýn aklýðýna sadýkkalarak sabýrla bulup çýkarmak, üretmek, ayaktakalmak zorundayýz.

*** ***

J.P.Sartre "Edebiyat Nedir?" adlý enfes kitabýndayazarýn çaðýna ve toplumuna karþý sorumluluðunaiþaret ettikten sonra þöyle der: "Yazar, sözcüklerin,Brice Parain'in dediði gibi, 'dolu tabancalar' olduðunubilir. Konuþtuðu an, tetiðe basýlmýþ demektir. Susmakda elindedir, ama ateþ etmeyi seçtiðine göre, bunu birçocuk gibi gözlerini yumarak ve yalnýzca patlama sesi-ni dinlemek üzere, rasgele deðil de, yetiþkin bir adamgibi, hedef göstererek yapmasý gerekir." Ýþte tam daburasý, yani usturanýn aðzý; bir yazarýn uzun mesafekoþucusu gibi yola çýkmadan önce karakterini, yazýylaolan iliþkisini, tavrýný, yazýnýn içinde ve dýþýnda akanhayatla kavgasýný sorguladýðý yer. Daktilomun tuþlarý-na dokunduðumda kaðýtta belirenler, güneþin herbatýþýnda içimde harlanan ateþin, yaratmanýn,deðiþtirip dönüþtürmenin, varolmanýn ve varetmenin,estetik bir deðer üretmenin, taraf olmanýn, aklýný kul-lanma cesaretini göstermenin sonsuza uzanan efsunluiþaretleri mi, yoksa bu minik göstergeler iletiþim kur-maktan öte pek de bir deðer taþýmayan alelâde sem-boller dizisi mi?

Sýkça çalýþýlan bir tiyatro temrini: Oyuncuya herhangibir eþya verilir ve bunu olduðundan çok farklý birnesne olarak kullanmasý istenir. Bunun için önceoyuncunun elindeki eþyayý tanýmasý, yanýný yöresiniincelemesi, onunla bir iliþki kurmasý gerekir. Bir müd-det sonra zihninin derinliklerinde ýþýldayan çaðrýþýmlaronu elindeki nesneyi çok farklý bir nesne gibi kullan-maya yöneltir. Burada beklenilen 'inandýrýcýlýk' ve'iknâ'dýr ve gerekli düzeye çok uzun çalýþmalardansonra eriþilebilir. Bir yazar için durum çok daha karmaþýk ve çetrefilli.

YAZGI

Ahmet Cenk ÜNLÜ

eleþ-

tiri

39

HG

Her gün gazetelerde, televizyonlarda, sokakta o kadarinsan o kadar tumturaklý yalanlar söylüyor ki, birmetinle birilerini birþeylere inandýrmak, iknâ etmek,bir fikre yöneltmek çok sancýlý bir hâl alýyor. Bizim birçýrpýda, yüreðimiz burkularak okuduðumuz benzersizhikâyeler, sýký denemeler, unutamadýðýmýz romanlar,geceler boyu yorulmadan ezberlediðimiz, okudukçasanki mürekkepten ayrýlýp kanýmýza karýþan þiirler,yeteneðin yanýnda sabýrla sürdürülen aðýr çalýþ-malarýn ürünü. Þiiri sadece ikinci yeniden ibaret bilenarkadaþlarca, bir 'lise edebiyat kitabý' soðukluðuylabakýlan, "kimselerin anlayamadýðý o þiir tankeri" FazýlHüsnü Daðlarca, hayatýný adadýðý þiiri anlatýyor:"Gençken ben sabahlara kadar; sýrtýmdaki atlet terdensýrýlsýklam olana kadar þiir yazardým. Bazý geceler,Allahým derdim, bana bu þiiri yazdýr, sonra canýmý al.Zaman içinde bir iþçi gibi çalýþa çalýþa ellerim bambaþ-ka bir hâl aldý. Þimdi yazarken masa baþýnda ölsemben; parmaklarým onu tamamlar."

*** ***

Hemen þunu da belirteyim, ahlâktan ve vicdandanyoksun bir yeteneðe de inanmýyorum. Böyle her yazýdaya da konuþurken durmadan ahlâk ahlâk deyince deyazar arkadaþlarým bana katolik papazý ya da evin eskikafalý babasýymýþým gibi derin bir saygýyla ama ür-kerek ya da küçümseyerek, aþýrý idealist/romantik-miþim gibi bakýyorlar. Bakýn bir ilkokul çocuðununanlayabileceði þekilde tekrar yazýyorum. Ahlâk derkenüzerinde durmak istediðim þey sadece ama sadece þu:Bir metin bir eser yaratýyorsunuz. Bu, okuyucuyaonlarca insana ulaþýyor. Onlarýn bir sismograf has-sasiyetindeki iç dünyalarýnýn kapýlarýný aralýyorsunuz;duygularýný, zihinlerini harekete geçiriyorsunuz. Yanisözün binlerce yýllýk büyülü gücünü elinizde tutuyor-sunuz. Bu gücü, emeðin ve iradenin bahçesindeolgunlaþtýrmadan kullanmaya kalkmayýn, hep 'iyi'lerinyanýnda olduðumuz o kadar çizgi filmi biz boþuna mýizledik? Güzel bir þiir, güzel bir roman bir keredeinsanýn hayatýný deðiþtirmez diyelim, ama birkaç tane-si bütün bir ruhu kuþatmaya baþladý mý, o insanvaroluþunu þekillendiren boþluklarý bu sözlerledoldurmaya baþlar artýk. Stendal'ýn "Parma Manastýrý"adlý romanýnda geçer, romanýn kahramanlarý Fabricoile Sanseverina'yý götüren arabanýn ardýndan, Moscaþöyle der: "Sevda sözünü aðýzlarýna bir alýrlarsa, iþimbitik demektir." Kurgusu bozuk, ne dediði belirsiz,bizde zerre heyecan uyandýrmayan mýymýntý öyküler,parlak cilalý laflarla bezenmiþ 'yoksul' þiirler, hayâldünyamýza en küçük bir nefes üflemeyen piyasaromanlar... Bütün bunlarýn ardýnda birer kalemoynataný var. Ben sadece bu adamlarýn birilerini et-kileme güçleri olsa da- ki her zaman olmuþtur-,yetiþkin bir eser üretemeyeceklerini ve kelimenin tamanlamýyla 'zararlý bitkiler' olduklarýný düþünüyorum.Çok akýllý, çok yetenekli olabilirler, çok parlak fiyakalýlaflar edebilir, dünyanýn kendi etraflarýnda döndüðünebirilerini çok kolay inandýrabilirler. Fakat, gerçek birsanatýn eleðinden geçmiþ, 'duygu' yaratacak eriþkinlik-leri olmadýðý için, sonsuz yalnýzlýðýmýzý unutturacaksahici bir hüzün, sahici bir neþe bulamayacaðýzyazýlarýnda.

*** ***

Modern sanatýn babasý sayýlan Cezanne, "Resim birmeslek deðil, yazgýdýr." diyordu. Yazma uðraþýnýn da

bir kader olarak algýlanmasý elbette tartýþýlabilir, fakataltýný çift çizgiyle çizelim, yaþadýðýmýz ülkede ve çaðda,yazarý, kendi sanatsal üretiminin anaforlarý dýþýnda,toplumun ve gündelik hayatýn dayattýðý acýmasýz'alýnyazýsý'ndan, zekâsýnýn ve iradesinin çevikliðiylekurtulmak gibi bir ödev de bekliyor.

Yani, bizi çaðýran asýl kader, en derin yalnýzlýklardanbir küçük umut devþirip, yazar olmanýn soyluhayâliyle yola çýkmýþken, dýþarýdaki hayatýn zorlulabirentlerinden, yara almadan, akýllýca sýyrýlabilmekbelki de... Susmak da elimizde, ama suyun akýþýnakarþý 'direnme'yi seçtiysek bir kere, bir güzel cümleninpeþinde, pervasýzca bu ömrü tüketeceðiz...

40

HG

Kulak misafiri olduðumuz da söylenebilir; amadürüst olmak gerekirse, ki tercihimdir, düpedüzkýzlarýn konuþmalarýný dinliyorduk. Sýkýlmýþtýk,

yorulmuþtuk, servisin bizi bir an önce evimizegötürmesini istiyorduk. Hem dinlediðimiz kýzlar gibielimizde okuyacak bir kitap da yoktu ki zamaný küçükdarbelerle öldürelim. Birinin elinde bir kitap vardý vebahis konusu da bu kitaptý. Dinledikçe anlýyorduk ki,zamaný küçük ya da büyük darbelerle öldürmek dýþýn-da da bir iþe yarýyordu þu kitap denen meret; en azýn-dan dinlediðimiz kýzlardan birinin avcunun içindeduran o kitap efsunlu bir þey olmalýydý.

"Daha yeni baþladým, çok güzel diyorlar, bakalým…""Süper bi roman o, ben okudum hayatým deðiþtinerdeyse."

"Bak daha da meraklandým þimdi."

Böyle sürüyordu diyalog. Nobelist yazarýmýz OrhanPamuk'un meþhur kitabý Yeni Hayat'ýn birinci cümlesigeldi tabii aklýma: "Bir gün bir kitap okudum ve bütünhayatým deðiþti." Ben bunu düþünürken, arkadaþýmkulaðýma eðildi, "Murat," dedi, "ben de çok olmasa dakitap okurum, neden hayatým deðiþmiyor?" Afili bircevap vermek derdinde deðildim ama þöyle dedim:"Sanýrým hayatý boyunca tek bir kitap okuyanlarýnhayatý deðiþebiliyor, o kitapla." Biz gülümserken,kýzlar kitabýn mucizeleri üzerine sohbetlerini aynýheyecanla sürdürüyorlardý.

Ferhan Þensoy demiþti, kitap-lýk dergisinde yazdýðý biryazýda, "Hayatý boyunca tek bir kitap okumamýþ insanbir odundan farksýzdýr" diye. Ben bu kadar acýmasýzdeðilim, dahasý insanlarýn okuyup okumamasýyla pekde ilgilendiðimi söyleyemem. Herkesin okumasý da,hiçkimsenin okumamasý da beni heyecanlandýrmýyor,üzmüyor ya da 'benim hayatýmý deðiþtirmiyor'.

Belki de okurun vakti yoktur, o bizim kulak kabart-týðýmýz haným kýzlarýmýz iþten eve, evden iþe, gidiþgeliþlerde serviste birkaç kitap okuyabiliyorlardýr ha-yatlarý boyunca. Bunun için onlarý kim suçlayabilir?Suçlamam, umrumda deðil. "Hýzlý okuma kurslarýsayesinde Savaþ ve Barýþ'ý yirmi dakikada okudum.Olay Rusya'da cereyan ediyor." diyen Woody Allen'ýanmak isterim.

Takriben üç - beþ yýlda bir kitap okuyup hayatlarýnýdeðiþtirenleri, okuma listelerini best-seller listelerineparalel çizenleri bir kenara býrakýp okumakla daha içli

dýþlý olanlara, hani kimilerinin kitap kurdu diye saçmabir þekilde adlandýrdýðý okurlara bakalým biraz da.

Okuyanlar bilir, bir çorap söküðü gibi baþlayýp devametmez okumak; bir duvarýn tam ortasýndan bir tuðlaçekmiþsinizdir ve duvar yýkýlmaya baþlarken kafanýzadüþen tuðlalardan kendinizi koruyamazsýnýz. Herüzerinize düþenin muhatabý olursunuz. Dayatmalar,kliþeler, o muhteþem eserlerler sarar dört bir yanýnýzý.Dostoyevski okumuþsunuzdur, Beyaz Geceler'deyürümüþ, Raskolnikov'la beraber suçluluk duymuþ,hesaplaþmanýzý yapmaya kalkmýþsýnýzdýr, ama yetmez,daha bunun Tolstoy'u, Puþkin'i vardýr; ve hepsini oku-muþlardýr sizden öncekiler, Tutunamayanlar'ýbilmemek de ayýptýr, Orhan Veli'yi büyük þair sayma-mak da, sizin de hemen onlara yetiþmeniz gerekmekte-dir. Diyelim Savaþ ve Barýþ'ý sýkýcý buldunuz, beðenme-diniz, bunu ifade etme gibi bir þansýnýz þu edebiyatgezegeninde kati suretle olumlu karþýlanmaz, müslü-man mahallesinde salyangoz satýyormuþçasýna yerlebir edilirsiniz.

Ýtalo Calvino sorar ve de cevaplar: "Klasikleri niyeokunmalý?" Calvino'ya da itirazým yok. Okuyalýmklasikleri. Ama okuyalým gerçekten eðer okuyacaksak.Kulaktan dolma bilgileri baþkalarýna pazarlamayaçalýþmayalým. Okurla kitap arasýna yazar dahi gire-mezken, baþkalarýný bu iþe dahil etmek niye?Anlatmak için mi okuyorsunuz? Yetiþmek için mi?Büyümek için? Büyük adam olmak için? Kabulgörmek için olabilir mi?

Okurun bu özgürlüðüne müdahele edilmemeli.Edebiyat ya da kitap çok da kutsal þeyler deðildir.Toprak Iþýk'ýn denemelerinden birinde bahsettiði gibidünyada þiirler, romanlar, öyküler olmasa da hayatsürmeye devam eder; evet, tamam, bir eksiklik duyu-lacaktýr belki ama, tüm marangozlar masa yapmayýbýraktýðýnda ve dünyada masa olmadýðýnda bunun daeksikliði duyulacaktýr. Hatta belki daha mühim birþeydir bu. Masayý kullanýrken masayý yüceltmeyiz, onaderin anlamlar yüklemeyiz. Peki o halde, kitabý bukadar büyülü kýlan nedir? Ýçindekiler mi? Anlattýklarýmý? Peki, tamam bir sanat eserinden bahsediyoruz,zaman zaman efsunlu bir etkisi olacaktýr; amayazarlar büyücü filan deðildir, kusursuz insanlardeðildir onlar. Bildiðim, gördüðüm hiçbir yazarýn Tanrýolmadýðýna tanýklýk edebilirim.

NotosÖykü dergisi 'genç yazar adaylarýna' okunacakkitap listeleri veriyor; MEB'in '1000 Temel Eser'ini

OKURUN BAÐIMSIZLIÐI

Murat Ali SEVEN

de-

neme

41

HG

eleþtiren de baþka bir dergi deðil. Komik. Listelerintümüyle saçma olmasa da, gereksiz olduklarýnainancým tam. Evvela genç yazar adayý ne demektir?Buradan 'genç yazar olmaz!', 'yaþlý yazar adayý olmaz,o bir yazardýr olsa olsa' gibi bir anlam çýkmaz mý?Geçelim. Genç arkadaþlar yazar olmak için illa ki bulistedeki kitaplarý mý okumalýlar? Tarihteki o saygýduyulasý yazarlar, listeleri okuyarak mý yazar oldular?Düpedüz bir dayatmadýr bu. Olsa olsa, 'benim iste-diðim türden bir yazar olmak için bu yazarlarý oku!'anlamýna gelir. Yol gösterme deðil belli bir yola doðruitme. Okurlara kitaplar sunun, buna lafým yok. Öne-riler yapýn elbette. Fakat gizli ya da açýktan bir dayat-maya kimsenin hakký yok.

Diðer taraftan yazar adaylarýna özel sunulan listedende anlaþýlýyor ki, yazarýn okurluðu biraz farklý olsagerek. Bir bakýma doðrudur, fakat bu þekilde deðil.Yazar okurken, daha farklý bakar okuduklarýna, birmüzisyenin müzik dinlemesi gibi. Yine de ennihayetinde okurdur o da. Bazý kitaplarýn yalnýzcayazarlara/yazar adaylarýna sunulmasý, salt okurunonlarý okumasýna lüzum görülmemesi… komik, ma-nasýz.

Diyeceðim þu: çok satanlarý okumak isteyen çoksatanlarý okusun, Harry Potter serisiyle mutlu olan birokuru küçük görmeye kimin ne hakký var?Dostoyevski'yi kendine yakýn bulmuyorsa bir okur,okumasýn bunu ve rahatça dile getirebilsin gerek-tiðinde. Okur biraz özgür býrakýlsa ya. Kalýplara sokul-maktan, dayatmalara maruz kalmaktan kurtulsa.Belki o zaman çýkacak gerçek okur ortaya. Okurlarýnözgürlüðü ve baðýmsýzlýðý için yeryüzündeki tüm ki-taplarý saygý duruþuna davet ediyorum. Hadi þimdionlarý kütüphanenizde bir güzel kurcalayýn, tekrarrahatça, önkabulleri, dayatmalarý bir kenara býrakýpokuyun. Ama, okuyun.

42

HG

Sartre, 1964 yýlýnda kendisine verilen Nobel edebiyatödülünü reddeder. "Bir yazar kendisinin kurumsallaþ-mamasý için ödül de reddebilmelidir." Bu sözler de onaaittir.

Son dönemde ödüller almýþ þair ve yazarlardan BehçetÇelik, Yavuz Ekinci, Burak Evren ve Olcay Özmen'eaþaðýdaki sorularý yönelttik.

1- Edebiyat ödüllerinin gerekliði ve iþlevi hakkýnda nedüþünüyorsunuz?2- Edebiyat ödüllerini adil buluyor musunuz? Aynýisimlerin birden fazla edebiyat ödülünün seçici kuru-lunda yer almasýný doðru buluyor musunuz?3- Aldýðýnýz ödülün/ödüllerin getirileri neler oldu?

Behçet Çelik - 2008 Sait Faik Hikâye Armaðaný sahibi -

1- Edebiyat ödüllerinin iki iþlevi var bence. Birinci iþle-vi, belirli bir olgunluða ulaþmýþ yazarlara verilen "onurödülleri"nde görürüz. Bu ödüller edebiyat kamuoyu-nun bu yazarlara o güne dek kaleme aldýklarý yapýtlarýiçin sunduklarý bir þükrandýr. Bir baþka iþlevi ise, nis-peten genç yazarlara verilen "özendirme ödülleri"ndegörmekteyiz. Bu ikinciler biraz da bu yazarýn ya dayapýtýnýn tanýnmasýna vesile olur. Yazarýn ödül vesile-siyle göreceði az biraz ilgi onun hevesini artýrýr.Türkiye'deki ödüller kimi zaman bu ikisinin karmasýbir iþlev görmekteler. Bunu ödüllerin paylaþtýrýlmasýn-da da görürüz. Oldukça genç bir yazarla olgunlukdönemindeki bir yazarýn ayný ödülü paylaþtýklarýnatanýk olabiliriz. Son yýllarda, giderek kitaplarýntanýtýmýna dönük bir iþlevin daha öne çýktýðýsöylenebilir.

2- Edebiyat ödülleri öteden beri tartýþýlmýþtýr ülke-mizde. Bugün edebiyat ödülleri biraz az tartýþýlýyorsabunun nedeni ödüllerin eskisi kadar önemsen-memesindendir bence. Bugüne kadar çok az seçicikurul ödül verdikleri yazarý neden seçtiklerini açýk-lamýþlardýr. Ödüller konusundaki kuþkuyu daðýt-manýn yegâne yolu bu gibi görünüyor bana. Hatta seçi-ci kurullardaki her yazar ayrý ayrý neden o yapýtýseçtiðini yazsa ne güzel olur. Bu, biraz seçicikurullarýnýn yükünü artýracaktýr, ama belki böyleceayný isimleri farklý seçici kurullarda daha az görebili-riz.

3- Sait Faik Hikâye Armaðanýnýn bana getirilerihakkýnda bir þeyler söylemem için sanýrým erken.Daha bir iki ay oldu ödülü kazanalý. Doðrusu ödülün

etkisini çok fazla görebileceðim þeyler gelmedi baþýma.Belki bir tek þundan söz edebilirim. Kitap, bir süre-liðine, kitapçý vitrinlerinde ilk yayýmlandýðý günleregöre daha rahat yer bulabildi. Bir de, eþ dost çevrem-den edebiyatla ilgilendiðimi bilmeyenlerin bir kýsmýbunu öðrenmiþ oldular.

Yavuz Ekinci

- 2008 Yunus Nadi Öykü Ödülü, 2005 MilliyetHaldun Taner Öykü Ödülü, 2005 Ýnsan HaklarýDerneði Öykü Ödülü ve 2005 Gila Kohen Öykü ödülüsahibi -

1- Edebiyat ödüllerinin gerekliliðine inanýrým. Sadeceedebiyat deðil resim, heykel, sinema, tiyatro vb. birçokdalda yýllardan beri ödüller verilmektedir. Ülkemizdeedebiyat ödüllerinin iþlevi çok zayýf. Bunun neden-lerinden biri de ödülü düzenleyen kuruluþun yeterikadar iletiþim araçlarýný kullanamamasýdýr. Ödül ede-biyat ortamýnda ve medya da yeteri kadar yankýbulamýyor. Birde ödül olarak verilen maddi deðeryetersiz. Baþka ülkelerdeki ödüllerle karþýlaþtýrýlama-yacak kadar az.

2 Her ödül gibi edebiyat ödülleri de arkalarýnda birtartýþma yaratmýþtýr. Ödülün tartýþýlmasý da gerekir.Çünkü bir edebiyat ödülünün nesnel olmasý imkân-sýzdýr. Sonuçta o ödülde görev yapan seçici kuruldaki-lerin beðenisine baðlýdýr. Ayný ismin birçok ödülünseçici kurulunda yer almasý veya almamasý tartýþýlýr.Eðer seçici kurulda yer alan kiþi buna zaman ayýrýpokuyabiliyorsa bence sorun yok, fakat gerekli zamanýayýramayýp baþtan savma okuyursa birçok ödülünseçici kurulunda yer almamalýdýr. Ama ödüller için birönerim var. Bu yýl Haldun Taner Öykü Ödülü'nde seçi-ci kurul üyesi olarak görev yaptým. Bu benim içinbüyük bir deneyim oldu. Ve bu ödülün ne kadar þeffafbir þekilde verildiðini de orada gördüm. Ödüllere öne-rim þu; Arkadaþ Z. Özger Þiir Ödülü ve Haldun TanerÖykü Ödülünde olduðu gibi diðer ödüller de önceki yýlödül alan yazarý/þairi seçici kurullarýna alsýnlar. Buuygulama dedikodularý da azaltýr ve ödülün prestijinide arttýrýr.

3- Ödül konusunda þanslý olduðumu düþünüyorum.Katýldýðým birçok yarýþmadan ödül aldým. Ve hepsindede farklý seçici kurul üyeleri vardý. Ödüllerin, çoðuzaman kendime güvenmemi saðladýðýný söyleyebilirim.Ben yarýþmalarý ve ödülleri birer iade-i itibar olarakgörme taraftarýyým. Her aldýðým ödülden sonra oturupdüþündüðüm þey, aldýðým ödülle omzuma yüklenenyük oldu. Çünkü ödüller, ayný zamanda yazarýn sýrtý-

EDEBÝYAT ÖDÜLLERÝ NE ÝÞE YARAR?

so-

ruþ-

tur-

ma

43

HG

na büyük sorumluluk çuvallarý olarak düþerler.Ödülün bir diðer yüzü de cezadýr. Sanýrým aldýðým ede-biyat ödüllerinin bana en büyük getirisi yazmaya karþýduyduðum ve hissettiðim sorumluluk duygusu olmuþ-tur.

Burak Evren

- 2008 Yaþar Nabi Nayýr Gençlik ÖdülleriÖykü Ödülü Sahibi -

1- Kanýmca edebiyat ödüllerinin benim gibi yazaradaylarýna fark edilme imkaný saðlamak gibi bir iþlevivar. Bunun yanýnda, yine yazar adaylarýný ya da ken-dini kanýtlamýþ yazarlarý kamçýlamalarý, bitirilmeyibekleyen ürünleri tamamlamaya itmeleri yönünden degerekliler. Yaþar Nabi Nayýr Öykü Ödülü diye bir þeyolmasaydý, ödül kazanan dosyadaki öykülerin birkýsmý hala taslak halinde defterimde bekliyor olurdu.Oysa ki bu ödülü kazanabileceðim ihtimali beni öykü-lerimi belli bir tarihe kadar bitirmeye, düzeltmeye,sonunda da tek bir dosya haline getirmeye zorladý.Kendimi bu ödülü kazanma þansýndan mahrum ede-mezdim ve bunun için de oturup yazmam gerekiyordu.Kazanmamýþ olsaydým bile, elimde (en azýndan benimaçýmdan) kitaplaþtýrýlabilecek bir dosya olurdu. Bu dakendi baþýna yeterlidir.

2- Edebiyat ödüllerinin adil olmasý mümkün deðildir.Ýþin temeline inilirse, birtakým insanlarýn oturupbaþka birtakým insanlarýn uydurduklarý hikayelereödül verdikleri gerçeði yüzümüze çarpar. Ödülü vereninsanlarýn, yani jürinin yaptýðý seçimler kaçýnýlmazbiçimde kendi kiþisel yükleri, tecrübeleri, edebiyatanlayýþlarý, vesaireden etkilenecektir ve böyle birortamda da evrensel bir adalet anlayýþýnýn hükümsürmesi beklenemez. Buradan yola çýkarak denilebilirki; her ne alanda olursa olsun verilen bir ödülünherkes için adil olmasý mümkün olamaz. Baþka bir jüribenim öykülerimi ödüle deðer bulmayabilirdi. Bu da,en az ödülü kazanmýþ olmam kadar doðal olurdu.

Ayný isimlerin farklý ödüllerin jürilerinde yer almasý ise(her seçici kurul, örneðin ayný üç ya da beþ kiþidenoluþmadýðý sürece) bence sakýncalý deðil.

3- Ödülü kazandýðýmý öðrendiðim aný her aným-sadýðýmda, hayatýmda böyle bir mutluluk yaþamamýþolduðumu bir kez daha anlýyorum. O mutluluðunyankýlarý da hala sürüyor. Ödülün en büyük getirisibudur.

Olcay Özmen

- 2006 Yaþar Nabi Nayýr Gençlik Ödülleri ÞiirÖdülü ve 2007 Gündoðdu Sanýmer Þiir Ödülü Sahibi -

1- Ödül iki 'iþ'e yarýyor herhalde. Biri artýk kanýksan-mýþ, rüþtünü ispat etmiþ (ne demekse!) þairlere,yazarlara olgunluk dönemlerinde verilen ve gururlarýnýokþayan ödüller (tabii bazýlarýnda sýrasý gelince dealýnýyor gibi bir görüntü de olmuyor deðil!); diðeri degenç þaire, yazara ilk þiirlerinin yayýmlanmasýsüresince daha da dikkat çekebilen (ödülüne ve þairinegöre de deðiþiyor sanýrým 'bu') ödüller. Yine de özellik-le þiirde ve 'genç' þairlerde, hele ödülün sonucu veyasonuçlarýndan biri dosyanýn kitaplaþmasýysa (gençlerbir yana, artýk birkaç þiir kitabý yayýmlamýþ 'orta yaþ ve

üstü' þairlerin bile, yayýnevlerinin þiir kitabý basmayapek yanaþmadýklarýndan dolayý kitap yayýmla-malarýnýn giderek zorlaþtýðýný düþünürsek…) bu o gençþairi ve ilk kitabýnýn duyulmasýna, dolaþýmda olmasý-na iyi bir olanak saðlayabilir. Ama yine de ödül ille degerekli midir diye sorulacak olursa, elbette 'hayýr'derim. Çünkü iyi bir edebiyat metni, öyle de olsa böylede olsa deðerini er geç kazanýr, ödül verilmesine gerekyoktur ya da almasýna; ki tersi de daha çok doðrudur:Çünkü saymaya parmaklarýmýzýn yetmeyeceði kadarödülü almýþ çoðu þair ve yazarýn ürünlerinin nitelikyönünden de geride olduðu gözüküyor. Burada da ödülsayýsýyla iyi þiir / iyi edebiyatýn ters orantý taþýdýðýnýdüþünmeye baþladým nicedir. (Afrika hariç!)

2- Belki artýk beni pek baðlayan bi'þey olmadýðý içinödüller, adil olmasý / olmamasý hakkýnda da yorumyap(a)mýyorum. Ancak seçici kurulun her yýl olmasada, birkaç yýl da bir kan deðiþtirmesini gerekli görüyo-rum. Ayrýca ödüle katýlanýn, ödülü alanýn / alanlarýnolduðu gibi seçici kuruldakilerin de, ……. Anýsýnadüzenlenmiþ edebiyatçýyla kan baðýný / az da olsaduygudaþlýðýný görebilmek de 'caný' 'istiyor' 'okurun'!

3- Ödülü aldýðým andan itibaren telefonlarým susmadý,artýk hayatýmýn tamamen deðiþtiðini fark etmem çokgüç olmadý. Ýlk birkaç gün içindeki davet edildiðimkokteyl sayýsý, içkili ve içkisiz yemek sayýný hatýrlamýy-orum bile. Bütün kitap ekleri ve 'büyük dergiler' ben-imle söyleþi yapmak için sýraya girmiþti bile. Hatta vehatta mübalaðayý abartmadan söyleyecek olursam,ödülü veren kurum, 1 yýllýk kýrtasiye ve kitap ihtiy-acýmý ödül töreninden önce karþýlamaya hazýr olduk-larýný söylüyordu telefonda... Tabii bunlarýn hiçbirisiolmadý, olmasýný ayrýca da istemem; daha çok tanýn-mak, daha da çok bilinmek beni ürkütmüþtür hep.Yine de yazdýðýnýz þeyin (yani yazma amacýnýzdaki der-dinizin) bi'yerlere, birilerine -daha kolay ve hýzlý- ulaþ-masýný saðlamasý bakýmýndan etkili olabiliyor. Enazýndan bana öyle oldu. O da bazý ödüller de ve bazenolabilen bir durum sanýrým. Ýlk kitabým iyi biryayýnevinden çýktý ve birçok yere daðýldý, ulaþtý; bu daaz þey deðil sanýrým.

44

HG

haber

“Aðýzla kulak arasýndaki mesafenin niceliksel olarakhiçbir zaman deðiþmeyeceðinin farkýndayýz. Zaten bumesafenin deðiþmemesinde bir hikmet vardýr.

Aklýna her geleni konuþan bir aðýz hem sözün deðerinidüþürür hem de kulaðý tahrip eder. Kendine hersunulaný dinleyen bir kulak da sözle beraber düþmeyemahkumdur. Günümüz tiyatrosunda seyirciyle oyun-cular arasýndaki niceliksel mesafe deðiþmemiþ olsa daniteliksel bir mesafe kaybý olduðu açýktýr. Biz, bu fikregünümüz tiyatro oyuncularýnýn tiyatro ile aralarýndakimesafeyi netleþtiremediklerini görerek ulaþtýk.Tiyatrocular yaptýklarý iþlerde ya seyirciyi eðlendirdilerya da kendileri eðlendiler. Seyiriciyi eðlendiriyorolmalarý onlarý çok popüler lakin gündelik ve sýradanyaptý, para kazandýlar. Kendilerini eðlendiriyorolmalarý onlarý kibrin kýskacýna düþürdü ve yal-nýzlaþtýrdý.

Mesafesizlik.

Biz bu mesafe kaybýnýn çaðýn bir sorunu olduðunudüþünüyoruz. Hiçbir þey yerinde deðil ve her þeyle, herþey arasýndaki mesafe kaybolmuþ durumda. Çekirgesürüsünün buðday baþaklarý üzerinde yayýlmasý gibi;kirlilik de her þeye sirayet etmiþtir. Acaba bu kirlen-menin dýþýnda kalmak mümkün müdür?

Kirlenmek kollektiftir ve güzel deðildir.

Bir çocuktan herhangi bir þeyle arasýndaki mesafeyiayarlayamamasý beklenebilir ve makul karþýlanýr.

Çocuk konumunu bilmez.

Lakin iddia ile ortaya çýkan insanlarýn bir çocukþýmarýklýðýyla her þeyi kýrýp dökmesi ve bunu da sanat,sevgi ve benzeri kelimelerle meþrulaþtýrmalarý hoþdeðildir. Biz kelimelerle aramýzda nitelikli bir mesafeoluþtuðunda, aklýna her geleni konuþan bir aðýz, hersöyleneni dinleyen bir kulak olmaktan kurtulabile-ceðimizi umut ediyoruz.

Yakýnlýktan kastýmýz niceliksel bir mesafe deðil; yalýn-lýktýr. Ýnsan bulunduðu her durumda yaptýðý iþe tutu-narak olgunlaþabilir. Tiyatro bir ýþýktýr. Biz de o ýþýklaaramýzdaki mesafeyi iyi belirleyerek olgunlaþmak isti-yoruz...”

Öncü Alper

Matmazel Julie

Yazan : August StrindbergYönetmen : Öncü AlperYönetmen yardýmcýsý : Merve NalbantIþýk-Dekor : Mustafa Hüsnü KocaKostüm-aksesuar : Aziz Caner ÝnanDans : Umut UðurMakyaj : Aylin BallýdaðTanýtým Organizasyon : Serhan AkcengizAfiþ tasarým : Seyfi Güloðlu

"Oyunda Eleni Karaindrou´nun müzikleri uyarlanarakkullanýlmýþtýr. Uyarlamalar Eren Kömürlü tarafýndanyapýlmýþtýr.

OYUNCULAR

Jean : Tahsin Ümit ErtokuþJulie: Yaðmur AkdaðKristin: Bilge Nihan Güngör

TEÞEKKÜRLER

Kaya ÇetinGökay ÞýklarAyþegül TemizyürekHacettepe Üniversitesi Drama TopluluðuHacettepe Üniversitesi S.B.M.Y.O çalýþanlarý

Yakýn Tiyatro 5 Ekim 2008 tarihinde, HacettepeÜniversitesi Drama Topluluðu mezunlar tiyatrosuolarak kuruldu. Kadrosunu daha önce üniversite veamatör tiyatro topluluklarýnda çalýþmýþ insanlar oluþ-turur.

“YAKIN TÝYATRO” KURULDU

45

HG

Yakýn Tiyatro

Matmazel Julie

1-2 Kasým 2008 Öteki Tiyatro’da7-8 Kasým 2008 Dösim Sahnesi’nde16 Kasým 2008 Ankara Sanat Tiyatrosu’nda

(Uluslar arasý Tiyatro Festivali)

22 Kasým 2008 Dösim Sahnesi’nde

Devam eden programlar için lütfen afiþlerimizi takip edin.

Ýletiþim için:

www.yakintiyatro.com

[email protected]

Matmazel Julie oyunu, çok basit anlam-da, zengin, soylu bir kadýnla bir uþaðýnaþkýný anlatýr.

Bu aþkýn bir tarafýnda Uþak Jean diðertarafýnda ise Matmazel Julie yer alýr.Uþak Jean basit, feodal kölelikten birsermaye sahibine, kent soyluluðadönüþmeye çalýþýrken Matmazel Julie´yibir araç olarak kullanmak ister.Matmazel Julie ise geleneksel , soylu evhanýmlýðýndan özgür kadýna dönüþmesürecinde Uþak Jean yoluyla erkekler-den öç almak istemektedir. Bu öcünnedeni annesidir. Matmazel Julie´ninannesi, kocasý kontun evdeki otoritesinireddederek onunla mücadeleye girmiþancak; sonunda baþka bir erkekle(kent soylu bir sermaye sahibiyle)kaçarak evde bir felaketin yaþanmasýna,kontun iflasýna neden olmuþtur.Matmazel Julie, annesi tarafýndanyetiþtiriliþ tarzý nedeniyle erkeklerdennefret ederken, babasýnýn içine düþtüðüdurum nedeniyle de annesinden öçalmak istemektedir. Oyun yazarý bu ikidönüþüm geçiren kahramaný tam da birdönüþüm gecesi (doðanýn dönüþtüðü,arzularýn kabardýðý yaz dönümü gecesi)evin en alt tabakasýnýn yaþadýðý mutfak-ta karþýlaþtýrýr. Oyun kahramanlarýnýniçinde bulunduklarý durum , belki çokbasit olarak anlaþýlabilecek uþak, evinhanýmý aþkýný, içinden çýkýlmaz, tamanlamýyla dibe vurulan, karþýlaþmanýnher iki tarafýnýn da daðýldýðý bir savaþadönüþtürür. Bu savaþýn cephanesi heriki tarafýn içinde bulunduðu toplumsalsýnýf ve taraflarýn kiþisel geçmiþleridir.Silahlar ise sözcüklerdir. Oyun boyun-ca bu sözcükleri her iki taraf öyleustalýkla ve acýmasýzca kullanýr ki, oyunsonunda bir galip kalmaz. Uþak Jeanuþaklýða devam ederken MatmazelJulie, intihar etme amacýyla ambarýnyolunu tutar. Karþýlaþma mekaný olanMutfak, oyun boyunca bir savaþ are-nasýna, karþýlaþan insanlar savaþçýya,oyun ise sonunda yýkýmýn olduðu birsavaþa dönüþür. Bu savaþ sadece birgecede baþlar ve biter.

Merhaab. MERHABA. ÝÇERÝYÝ BÖYLE GÝRDÝ. BU, DURUMA GÖRE SELAM, HELLO, SELAMUNALEYKÜM, HI OLABÝLÝR AMAo zaman MERHABAYMIÞTI.

GÝRDÝÐÝ YER, ÝSKOÇYA'nýn sevimli bir kenti olduðu için en uygunu merhaba, yani halloydu. hallo idi. onu ayaða kalkýp karþýladýlar. onlar da ona hello dediler. iyiyim sen nasýlsýn dediler. iyiyim ben de siz nasýlsýnýz dediler. naber, iyiyim, senden dediler. nolsun, BÝLDÝÐÝN GÝBÝ, hiç, NE OLABÝLÝR KÝ dediler. iyi misin dediler. o da sað olun dedi. ona, "iyi misin" diye sorduklarýnda o "sað olun" dedi. sorduklarýndan. bu, DURUMA GÖRE Teþekkür ederim, Thank you, Elhamdülillah, Eyvallah, Sana ne, Merci olabilir. BÜYÜK YAZIYORUM KÝ KAFANA GÝRSÝN DÝYE BUNLARIN HEPSÝ. KAFAN ÞART DEÐÝL. ONLAR, ONA, NASILSIN DÝYE SORDUKLARINDA O, ONLARA, TEÞEKKÜR EDERA VE EKLEDÝ: Siz nasýlsýnýz DA?

Bu olay 1940larda, Ýtalya'nýn baþkenti Lyon'da geçiyor. O zamanlar Ýtalya'nýn baþkenti Lyon. Daha doðrusu Olimpik Lyon. Sonralarý, Berlin Duvarý filan yýkýldýðý yýllarda anca, yavaþ yavaþ, rönesansýn da etkisiyle Kopenhag'ýn baþkenti þimdiki gibi Marsilya oluyor.

ANLATTIKLARIN ÇOK GÜZEL DEDE DE, dedi, BUNLARI NEDEN ANLATTIN ACABA, GECENÝN BÝR VAKTÝ?

Böyle sorunca dedesi öldü.

Hemen de ölüyor bu dedeler zaten. yaþlýlar ya, ondan sanýrým. çat. öldü. böyle pat diye, adamcaðýz daha demin ne anlatýyorduydu þimdine oldu. böyle mi olacaktý. BÖYLE MÝ OLACAKTI. çocuk, dedenin torunu oluyor, yazýnýn geri kalanýnda torun diye geçecek, adý da erhan;hemen 11811'i aradý korkuyla ve dedemiz ölünce ne yapmalýyýz'ý öðrenmek için dördü tuþladý. 4. orasý verilmeyen numaralar servisiOLDUÐUNDAN ÝKÝ SAAT KAYDI YENÝDEN DÝNLEYÝP MEÐERSEM DEDEMÝZ ÖLDÜÐÜNDE NE YAPMALIYIZ'A BAKAN BAZEN KADINBAZEN ADAMLAR ÝÇÝN YEDÝ'YE basmasý gerektiði bilgisine ulaþtý. ona bastý. yediye bastý. yedide, onu sýcak bir ses karþýladý. adý defne.ne güzel.. DEFNE. MERHABA BEN DEFNE. HELLO BEN DEFNE. SELAMUNALEYKÜM BEN DEFNE. anladýk defne. - DEDEMÝZ diyorum DEDEMÝZ. DEDEMÝZ ÖLÜNCE NE YAPMALIYIZDI?

"Dedeler ölürse bol bol üzülünüz. dedeniz, artýk hangi dedeniz ise, herhalde büyükbaba filan sevmiyorsanýz AMAN DEDE ÝÞTE, onu sýksýk hatýrlayýnýz. çünkü o, babanýzýn ya da annenizin babasý olduðundan, bugün bir siz varsanýz, sayesindesiniz. OLAYA BÝRAZ DAHAYUKARDAN BAKMAK ÝSTERSENÝZ ÝSENÝZ ÝSE, kurabiye tüketiniz. DÜNYANIN EN BÜTÜN KURABÝYELERÝNÝ TÜKETÝNÝZ. OLABÝLECEK,TÜKETÝLÝNEBÝLECEK TÜM KURABÝYELERÝ TÜKETÝNÝZ. ha, bir ara da gömünüz. dedenizi yani." GÝBÝ ÞEYLER söyleyip telefonu nedenerhan'ýn suratýna kapatýyorsun GERÝZEKALI; insanýn her gün dedesi ölmüyor.. nereden bilsin çocukcaðýz. bir bok anlamadý iþte AÐLASINBARÝ. (Tabii çocuklar bir þey anlamadýklarýnda aðlýyorlarsa pek emin deðilim.)

Erhan'ýn gözyaþlarý halýya dökülmeye baþladý ve allahtan evde annesi yoktu. çünkü annesi de daha önce ölmüþtü. bu anneler de yaþlarý-na baþlarýna bakmadan hemen ölüyorlar zaten. o yüzden istediði gibi aðlayabilir. HEM MESELA teorik olarak bir insan, VÜCUDUNUNSU KABUL EDÝLEN KISMINI GÖZÜNÜN ÖNÜNDE SÜREKLÝ BÝR SOÐAN VEYA SOÐAN GÝBÝ ACI OLAYLAR BULUNDURURSA DIÞARIDÖKEBÝLÝR. BÖYLECE ayný ÝNSAN, AÐLAYARAK YOK OLUR. KAFAYI DÝNLER. ÖYLE SUSUZ, GÖZÜNDEN ARTIK BÖBREÐÝ FÝLANGELECEK HALÝ YOK YA, ÝÇÝNDE KURUMUÞ ORGANLARI KALIR BÝR TEK. KAN DA ÖTEKÝ SULARLA ARADA KAYNADIÐINDAN, HAVASIÞEY OLDURTULMUÞ ÞÝÞME YATAK GÝBÝ YERE çör. çöþür. pöþürder. fýþýr.

Erhan MADEM DEDEM ÖLDÜ O ZAMAN NEDEN DAHA FAZLA AÐLAMIYORUM YAA diye düþünürken sular önce halýyý iyice ýslatarakrengini koyulaþtýrdý, DURMAKSIZIN aðlamaya devam ediyor olmasýndan dolayý odayý doldurmaya baþladý sonra. evin içindeki su önceERHANLARIN bileklerine, ayak ayak, ardýndan diz kapaklarýna, sonra beline kadar yükseldi. KOLTUKTA ÖLÜ ÖLÜ DURAN DEDESÝ ÇOKISLANMASIN DÝYE, yavrum, yavrum, ONU ALIP, SIRTLAYIP DAHA DOÐRUSU, BÝR YANDAN GÝTTÝKÇE DAHA DA yükselen sudaYÜZEREK BUZDOLABININ ÜSTÜNE BIRAKTI. Ýyi ki yüzme biliyordu. HOÞ, dedesinin de vakt-i zamanýnda istanbul boðazýný yüzerekkarþýlamak gibi lanettayn baþarýlarý yok deðildi, o baþka bir þeydi, FAKAT ÝNSAN BÝR ÖLDÜ MÜ VALLA NE YÜZESÝ GELÝYOR NE BÝÞEYDÝYE bu yeteneðini kullanamadý. olsundu. dedesini sað salim buzdolabýnýn üzerine yerleþtirmenin haklý gururuyla biraz evin içindeyüzen erhan'ýn gözü, henüz suyun, daha önce de kendi kýsa boyunun eriþemediði, mutfak dolabýnýn en üst gözündeki kurabiyeleretakýldý. bu DAHA DA aðlamasýna gitti. halbuki aðlayacak bir þey yoktu ortalýkta. kurabiyeler naylondandý o kadar. çocuk aklý iþte. me-rakla bir kurabiyeyi tuttu, yedi, sekiz, dokuz. hafifçe dudaðýný büküp, gözlerini belertti. bölürttü. balertti ve AÐLAMASI DURDU.AÐLAMASI DURDUÐU ÝÇÝN DE BERELTMÝÞ OLABÝLÝR. ORAYI ÝYÝ GÖREMEDÝM BÝZDE ÝYÝ ÇEKMÝYOR. ORALAR bizde oldukça karýn-calý.

Dedesi kokmaya baþlar diye, "onu artýk ebedi yolculuðuna uðurlamanýn vakti geldi oðlum", biçiminde düþünüp, evin kapýsýný açtý zaval-lým. biriken suyun dýþarý dökülürken selolup KÝMSEYE ZARAR VEREBÝLEMEMESÝ ÝÇÝN HIZLICA DIÞARI ÇIKIP gece gece sokaðýý doldur-muþ olan insanlarý uyardý. o, erhan, onlara, insanlara, "birazdan gürül gürül sular akacak, aman üstünüze gelmesin" dedi. onlar, insan-lar, erhan'a uyarýsý için teþekkür ettiler ve kenara kaçýldýlar. erhan, erhan, suyun üzerinde süzüle süzüle dýþarý doðru yaklaþan dedesi-ni TUTTU. KENARA ÇEKTÝ. KONUÞTU. -BEN SENSÝZ NE YAPACAÐIM DEDE, NEDEN DEDE, NASIL DEDE, NÝYE DEDE?

Sorusuna yanýt alabilemedi. Tuhaf. Galiba insanlar ölünce kulak zarlarýna filan bir þey oluyor ve söylediklerinizi hiç duyabilemiyorlar.

BÖLÜM 83 - Dedenin Defni [Hüzünlü son]HEMEN kapýnýn önünde býraktýðý DEDESÝNÝN NÜFUS CÜZDANINI ULAÞIP HANGÝ DÝNE MENSUP OLDUÐUNDAN EMÝN OLAN erhan(merak edenler için not: Ýslam), ona, dedesine, nasýl bir cenaze töreni yapýlmasý gerektiði hakkýnda bilgi almak ÝÇÝN ÞEHRÝN EN ÜNLÜÝMAMINA KOÞTU. görev yaptýðý camiinin avlusunda kuþlarla konuþan, halk ile sohbet eden, þiir çizen, çayçen, top oynayan, sahalardagörmek istediðimiz türdeki imama yaklaþýp ona: hiç bir þey diyemedi. bir müddet bakýþtýlar. öyle uzun uzun, baya bildiðimiz normalbakýþtýlar. derken imam, "bu çocuðun kesin dedesi ölmüþ" diyen gözleri ve diliyle erhan'a "selamunaleyküm", dedi. erhan, iskoçya'yýdüþündü ve aleykümselam, dedi. o, imam, ona, gerekli prosedürleri anlattý. GEREKLÝ PROSEDÜRLER, ÖLEN BÝRÝSÝ NEREYE, NASILGÖMÜLÜR, NERDEN NELER YAPMAK GEREKÝR, gibi þeyleri kapsadýðýndan, galiba, erhan biraz daha, biraz daha, biraz DAHA DAHA DADAHA hüzünlendi.

"BÝZ DE ÖLÜCEZ!, deðil mi hocam YAAAA", diye sordu ÝMAMA titreyen bir sesi ile beraber, anice..

"HMM, TABÝÝ..", dedi imam, "..NEDEN OLMASIN?"*

Ýþlemleri hallettikten sonra dedeyi öðle namazýna müteakip gömdüler.

Bu dedeleri de hep öðle namazýna müteakip gömüyorlar zaten.____________________________________________________________

*Erhan imamýn cazip teklifini deðerlendirdi ve saç teli beyazlarken bunun acýsýný o esnada hissedebilip hissedebilemeyeceðini düþündü insanýn, tabii, tabii,cebindeki aynaya uzanýrken oldu tüm bunlar.

YAHUT

Özgür G

ÖREÇKÝ