rahmetÏnden ÜmÏt kesmem - somuncu baba dergisi · 2017-01-05 · allah’ın sevgisinden...

88
Ba yazı Sebahaddin ATE RAHMET NDEN ÜM T KESMEM NOT LOSE HOPE IN THE MERCY OF ALLAH Dinimizin bütün insanlara bildirdi i ve mü’minlere ö retti i ilâhî esaslardan biri de; kulun teslimiyet öl- çüsüdür. slâm’a göre mü’min; lütfu ve ihsanı, keremi ve rahmeti sonsuz olan Yüce Rabbine büyük bir mu- habbet ve tazimle teslim olmalıdır. O’nun rahmet ve merhametinin her eyi ihata etti ini dü ünerek O’na iltica ederek, ne kadar kusurlu ve günahkâr da olsa, Rabbi’nin af ve ma rifetinden ümidini kesmemelidir. Âyet-i kerîmede öyle buyrulmaktadır: “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler toplulu un- dan ba kası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” (12/Yûsuf, 87) Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri Dîvân’ında bu âyete i areten öyle der: “Lâ taknetû” sırrından / Kesmez ümîd Hulûsi Âsîler gürûhunu / Rahmetin kurtaracak Allah’ın rahmeti gazabını geçmi tir. Ancak; Allah’ın rahmeti, efkat ve ma fireti sonsuz olmakla birlikte, gazap ve azabının da çok iddetli oldu unu asla unutmayarak O’ndan korkacak, gazabından emin olunma- lıdır. Yani mü’min; Rabbi huzurunda daima ümit ve korku arasında olmalı, kalbi O’na lâyık gerçek kul ol- manın heyecanı ile çarpmalıdır. Ruhunu saran ilâhî ha yet ve teslimiyet içinde, Rabbi’nin rahmet ve ma fi- retini ümit etmelidir. nsan için bu hayat, gerçekte, korku ve ümitlerle dolu bir imtihan yeridir, önemli olan, bu gerçe i unut- mayarak korku ve ümidin tatlı ahengi içinde ya ayabilmektir. Çünkü korkunun ifratından ye’s, yani ümitsiz- lik do ar. Fazla ümitlenmekte, insanı gaflete ve akıbeti umursamamaya, dolayısıyla hüsrana götürür. Bir de ne kadar çok ve büyük günah i lenirse i lensin, ihlâsla tevbe edilince, affedilebilece i unutulma- malı, “Çok günahkârım artık Allah beni affetmez” diye, Rabbin Rahmetinden ümit kesilmemeli. Yine Hulûsi Efendi hazretlerine kulak verelim: Ümidim kesmezem kapından bin günahım var Bu hasta gönlüme afvınla derman eyle Allah’ım Bir mü’minin, yaptı ı ibadetlere güvenerek Hak Teâlâ’nın gazabından emin olması yanlı tır. Çünkü yapı- lan ibadetler ne kadar fazla, devamlı ve sevaplı da olsa, Allah’ın ihsan etti i sayısız nimetlerin ükrünü eda- ya kâfi gelmez. Bu sebepledir ki mü’mine yara an, daima korku ve ümit içinde olmaktır. nancımıza göre; Allah’a ihlâsla inanan ve O’na asla erik ko mayan her mü’min, ne kadar çok ve büyük günah da i lese, ümitsizli e dü meyerek tevbe etmeli, Allah’ın, dilerse kendisini de affedece ini bilmelidir. Rabbinin sonsuz rahmetinden ümidini kesmemelidir. Yüre inizde Allah korkusu ve ümidiniz eksik olmasın… “…Do not lose hope in the mercy of Allah; indeed none lose hope in the mercy of Allah except the disbelieving peop- le.” (12:87). As is stated in the verse, the believers do not lose their hopes in the mercy of Allah regardless of their nu- merous faults and sins. God’s compassion takes precedence over His wrath, but he does not deny the reality of this wrath: he attributes it, though, not to God’s intrinsic nature, but to the creature’s willful rejection of the mercy that is being offered to him “on- tologically”, that is, by virtue of the compassion that is inherent to the very nature of being.The believers should neither be overconfident nor too desperate or hopeless about Allah’s compassion. On the contrary, they should always be ho- peful about His endless compassion.

Upload: others

Post on 15-Feb-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Ba yazı Sebahaddin ATE

RAHMET NDEN ÜM T KESMEM

NOT LOSE HOPE IN THE MERCY OF ALLAH

Dinimizin bütün insanlara bildirdi i ve mü’minlere ö retti i ilâhî esaslardan biri de; kulun teslimiyet öl-çüsüdür. slâm’a göre mü’min; lütfu ve ihsanı, keremi ve rahmeti sonsuz olan Yüce Rabbine büyük bir mu-habbet ve tazimle teslim olmalıdır. O’nun rahmet ve merhametinin her eyi ihata etti ini dü ünerek O’na iltica ederek, ne kadar kusurlu ve günahkâr da olsa, Rabbi’nin af ve ma rifetinden ümidini kesmemelidir. Âyet-i kerîmede öyle buyrulmaktadır: “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfi rler toplulu un-dan ba kası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” (12/Yûsuf, 87)

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri Dîvân’ında bu âyete i areten öyle der:

“Lâ taknetû” sırrından / Kesmez ümîd Hulûsi Âsîler gürûhunu / Rahmetin kurtaracak

Allah’ın rahmeti gazabını geçmi tir. Ancak; Allah’ın rahmeti, efkat ve ma fi reti sonsuz olmakla birlikte, gazap ve azabının da çok iddetli oldu unu asla unutmayarak O’ndan korkacak, gazabından emin olunma-lıdır. Yani mü’min; Rabbi huzurunda daima ümit ve korku arasında olmalı, kalbi O’na lâyık gerçek kul ol-manın heyecanı ile çarpmalıdır. Ruhunu saran ilâhî ha yet ve teslimiyet içinde, Rabbi’nin rahmet ve ma fi -retini ümit etmelidir.

nsan için bu hayat, gerçekte, korku ve ümitlerle dolu bir imtihan yeridir, önemli olan, bu gerçe i unut-mayarak korku ve ümidin tatlı ahengi içinde ya ayabilmektir. Çünkü korkunun ifratından ye’s, yani ümitsiz-lik do ar. Fazla ümitlenmekte, insanı gafl ete ve akıbeti umursamamaya, dolayısıyla hüsrana götürür.

Bir de ne kadar çok ve büyük günah i lenirse i lensin, ihlâsla tevbe edilince, affedilebilece i unutulma-malı, “Çok günahkârım artık Allah beni affetmez” diye, Rabbin Rahmetinden ümit kesilmemeli. Yine Hulûsi Efendi hazretlerine kulak verelim:

Ümidim kesmezem kapından bin günahım varBu hasta gönlüme afvınla derman eyle Allah’ım

Bir mü’minin, yaptı ı ibadetlere güvenerek Hak Teâlâ’nın gazabından emin olması yanlı tır. Çünkü yapı-lan ibadetler ne kadar fazla, devamlı ve sevaplı da olsa, Allah’ın ihsan etti i sayısız nimetlerin ükrünü eda-ya kâfi gelmez. Bu sebepledir ki mü’mine yara an, daima korku ve ümit içinde olmaktır.

nancımıza göre; Allah’a ihlâsla inanan ve O’na asla erik ko mayan her mü’min, ne kadar çok ve büyük günah da i lese, ümitsizli e dü meyerek tevbe etmeli, Allah’ın, dilerse kendisini de affedece ini bilmelidir. Rabbinin sonsuz rahmetinden ümidini kesmemelidir.

Yüre inizde Allah korkusu ve ümidiniz eksik olmasın…

“…Do not lose hope in the mercy of Allah; indeed none lose hope in the mercy of Allah except the disbelieving peop-le.” (12:87). As is stated in the verse, the believers do not lose their hopes in the mercy of Allah regardless of their nu-merous faults and sins.

God’s compassion takes precedence over His wrath, but he does not deny the reality of this wrath: he attributes it, though, not to God’s intrinsic nature, but to the creature’s willful rejection of the mercy that is being offered to him “on-tologically”, that is, by virtue of the compassion that is inherent to the very nature of being.The believers should neither be overconfi dent nor too desperate or hopeless about Allah’s compassion. On the contrary, they should always be ho-peful about His endless compassion.

Page 2: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

SOMUNCU BABA / AYLIK L M - KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı’nınYayın Organıdır

KurucusuA. emsettin ATE

Yaygın Süreli - ISSN: 1302-0803

YIL: 16 SAYI: 115 Mayıs 2010 Basım Tarihi: 01 Mayıs 2010

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı Adına

mtiyaz Sahibi ve Genel Yayın YönetmeniSebahaddin ATE

Yazı leri MüdürüHulûsi YAYLA

Yayın Editörü Musa TEKTA

KapakPanoroma 1453 Müzesi

YapımARTWORKS

www.artworks-tr.com

Genel Sanat Yönetmenilhan SOYLU

Sanat Yönetmenienol GÜRSOY

TashihAli YILMAZ - Vedat Ali TOK - Yusuf HALICI

Ar ivMuharrem AKIN

AboneZiya TOKSÖZLÜ

ReklamYusuf YILMAZ

Basım-Yayım-Da ıtım-PazarlamaV SAN ktisadi letmesi

Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende / MALATYA

Tel: (422) 615 15 00 Faks: (422) 615 28 79www.somuncubaba.net - [email protected]

Da ıtımKültür Dergi Da ıtım

CTP - Kalıp ÇıkıBizim Repro: (312) 341 10 20

Baskı & ÜretimKozan Ofset

Büyük Sanayi 1. Cadde Arpacıo lu 2 hanı 95/11 skitler / ANKARA Tel: (312) 384 20 03

Tek Sayı : 7 TL - Kurum Abone : 120 TL1 Yıllık (12 Sayı) Abone : 70 TL

Avrupa 1 Yıllık Abone : 72 EUROAvrupa Tek Sayı Fiyat : 6 EURO

Avrupa Harici Yurtdı ı Abone : 102 USDPosta Çeki (Darende Postanesi) : 1361068

Ziraat Bankası (Darende ubesi): 26798480-5001IBAN – TR 56 0001 0003 2026 7984 8050 01

Vakıf Bank (Darende ubesi):TR 47 00015 00 1580 0728 678 4111

Gönderileri abone adına yatırılması germektedir.

ALLAH KORKUSU LEKORKULARI YENMEK

Ali AKPINAR

Hiç dü ündük mü stiklal Mar ımız neden ‘Korkma’ cümlesiyle ba lar. Korkma sönmez bu afaklarda yüzen alsancak!

06

MUHTACAEL UZATMAK

Enbiya YILDIRIM

Etrafımızda ya ayan insanlara öyle bir göz gezdirdi imizde, herkesin durumunun aynıolmadı ını görürüz.

36

115

Dergisi Hediyesi...

M A Y I S 2 0 1 0Fiyat : 7 TLAYLIK L M KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

ÜmitvârOlmak3816 Tarihte stanbul

Ku atmalar ve Fatih

PASLI GÖNÜLLER N DERMÂNI ÂH - Abdülmecit SLAMO LU (10)

EL-BASÎR - Ramazan ALTINTA (14)

VUSLAT DED - Rıfat ARAZ (17)

KORKU LE ÜM T - Kadir ÖZKÖSE (22)

NSAN DÜ ÜNEN B R VARLIKTIR - Mehmet Zeki AYDIN (26)

ÜM TVÂR OLMAK - Abdullah KAHRAMAN (40)

C HANNÜMÂ - Olcay YAZICI (43)

ÂSÂ-YI NEBEVÎ - Resul KESENCEL (44)

MÛSIKÎDEN M LL YETE - Vedat Ali TOK (54)

K TAPLIK (57)

SINAVA HAZIRLIK 5 T KURALI - Sefa SAYGILI (58)

DUA - Rıfkı KAYMAZ (61)

ADANA 0 322 457 66 54ALANYA 0 242 518 26 18AMASYA 0 533 681 33 82ANKARA 0 312 324 40 75 ANTALYA 0 530 328 82 86BARTIN 0 378 227 30 64BOLU 0 374 217 42 02BURSA 0 532 766 92 56ÇAYCUMA 0 372 615 19 21ELB STAN 0 344 415 01 88G.ANTEP 0342 321 43 34GEREDE 0 530 512 33 10GÖLCÜK 0 216 344 45 30 SKENDERUN 0 326 615 73 56STANBUL 0 216 472 08 92

ZM R 0 232 435 90 91K.MARA 0 544 690 45 67KARABÜK 0 370 418 28 90KAYSER 0 352 336 03 29KONYA 0 332 233 38 74MALATYA 0 533 331 88 13MERS N 0 324 336 31 09OSMAN YE 0 328 846 2139SAKARYA 0 264 339 2365SAMSUN 0 362 238 79 79S VAS 0 346 222 08 46TOKAT 0 356 212 24 63TURHAL 0 356 275 86 00TÜRKEL 0 368 671 24 50ZONGULDAK 0 372 253 24 74

Page 3: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

STANBULKU ATMALARI VE

FÂT HVAKIFANLAYI IMIZ

Mehmet TA TEM R

Güzelli i ve sahip oldu u stratejik önemi, stanbul’u her zaman bir cazibe merkezi yapmı , ehir bu özelliklerinden dolayı tarih boyunca birçok kez çok ku atılan dünyanınsayılı ehirlerinden biri olmu tur.

18 30

NEW YORK NOTLARI -I-

ALLAH’INYARATIKLARIHAKKINDADÜ ÜNMEK

Fatih ERKOÇO LU

Kızılderililerin katledildi i kendi yapımları western filimler ve di erba ka pek çok filmden tanıyordum bu ülkeyi. Tabii olarak bu ülke ile alakam sadece televizyonda ve sinemalarda izledi im filmlerden ibaretti.

Metin ÖZDEM R

Yaratılı taki düzen ve harikalıküzerinde dü ünmek, insanda ancak sonsuz bir ilim, hikmet ve kudret sahibinin bu tür bir yaratılı ıgerçekle tirebilece i bilincini olu turur.

48 66

YALANIN GERÇE - Cemil GÜLSEREN (62)

GENÇL M - Ahmet Süreyya DURNA (69)

II. MURAD’IN, GELECE N FAT H’ NE NAS HAT - smail ÇOLAK (70)

ÂM R B. RABÎA - Bünyamin ERUL (72)

KIRK HAD S (73)

ÇOCUKLARA ALLAH’I NASIL ANLATMALI? -M. Emin KARABACAK (74)

B R KOVA SO UK SU - Raziye SA LAM (76)

NSANIN ANLAM ARAYI I - Suna CEN (78)

ERZURUM VEL LER - Yusuf HALICI (80)

YA HAYIR SÖYLE YA DA SUS - Bekir O UZBA ARAN (83)

SULTAN MANTISI - Mesude SARI (84)

Musa TEKTA

Vakıf, bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli artlarlave resmî bir yolla ayrılarak bir kimse tarafından tahsis edilen mülk veya nakdiyedir.

Page 4: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 20104

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)

Kırkbirinci Mektup

Mektûbât-ıHulûsî-i Dârendevî

Page 5: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

5

Aziz Karda ımız,

Bu mektubunuzdan çok memnun oldum. Allah’ın sev-gisinden söz etmek, iraz’ın bülbülü sayılan Hafız-ı irazîgibi veya onun misali a k ehline özgü bir tavır. A ktan söz edenler, bir damla olan sevgilerini, muhabbet ummanınakarı tırmalı, kendileri de o derya gibi olmalıdır. (Bir dam-lasını denize salanların ve o denizin kendisi olanların ka-zancı olmu tur.) Siz de bu fi kri benimsemi siniz. (kabul etmektesiniz) Allah’a ba lılı ımız, kullu umuz; do rulu-

u korkanların, ümit edenlerin(umanların) makamlarınayaymakla olur. Elbette korkmalısın. Ayet-i kerimede “Bi-lesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.” (10/Yunus/62) akıl erdiremedi i-miz hikmeti ortaya çıktı ında korkuyu da, ümidi de unu-tursun karda ım.

Özetle:

Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve dü üncelerimidenizde bir damla kadar da olsa benimseyenler için büyük bir kazançtır. Allah’a ba lılık, onun sevgisini, çare arayan-lara, ümit arayanlara ula tırmakla olur. Allah’ın kimsenin akıl erdiremedi i hikmeti vardır. Allah’ın dostlarında hik-meti tecelli etti inde korku da kaybolur, endi e de…

Güncelleme: Yrd. Doç. Dr. Cemil GÜLSEREN

Page 6: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 20106

lim ve HayatAli AKPINAR*

ALLAH KORKUSU LEALLAH KORKUSU LE

KORKULARIKORKULARI

YENMEKYENMEK

Page 7: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

7

Hiç dü ündük

mü stiklal

Mar ımız ne-

den ‘Korkma’ cümlesiyle ba lar.

Korkma sönmez bu afaklarda

yüzen alsancak! Çünkü Kur’ân

airi Mehmet Âkif, bu uyarısı ile

ümitlerini tüketmek üzere olan

bir milleti uyarmaktadır. Tıpkı

Hicret yolunda, mü riklerin ya-

kalamasından endi elenen Ebû

Bekir’i, Peygamberimizin uyar-

dı ı gibi:

“Hani (hicret yolunda) o iki-

si ma aradaydı; o, arkada ına,

‘Üzülme, çünkü Allah bizimle be-

raberdir.’ diyordu.”1

Tıpkı ümidini yitirmek üzere

olan Hz. Lût’u meleklerin uyar-

dı ı gibi:

“Melekler, Lût’a: Korkma,

tasalanma! Çünkü biz seni de ai-

leni de kurtaraca ız.”2

Bu uyarılar, mü’minin Al-

lah korkusu ile bütün korkula-

rı yenip yoluna devam etmesini

sa lamak içindir. Evet mü’min,

Yüce Allah’ı lâyıkıyla tanıyan,

O’ndan nasıl sakınılması gere-

kiyorsa öyle sakınan ve bütün

di er korkuları bu ekilde ye-

nen kimsedir. Tabiidir ki Allah

korkusu, di er korkulardan çok

farklı olan bir duygudur. Allah

korkusu bilgiye, saygı ve sevgiye

dayalı bir korkudur; O’nu lâyı ı

ile tanıma ile ba lar, O’na ba -

lanıp O’nun sevgisi ile dolma ve

O’a lâyık kul olma ile gerçekle en

bir korkudur.

Bu kısa giri ten sonra

Kur’ân’daki korku kavramları-

nı kısaca tanıyarak mü’minin

korku-ümit dengesini açıklama-

ya çalı alım:

Kur’ân’da Korku Kavramları

Kur’ân’da pek çok korku kav-

ramı geçer. Bunların her biri in-

sandaki korku çe itlerine dikkat

çeker. Biz ayrıntıya girmeden bu

kavramlar arasındaki ince fark-

lara dikkat çekmek istiyoruz. Bu

farklar3 aslında korku kavramı-

nı tefsir etmekte ve bu konuda

Kur’ân’ın hedefl edi i kâmil an-

lamı ortaya koymaktadır. Kutsal

Kitabımızda, korku ile ilgili ola-

rak Havf, ha yet, ittikâ, hu û’,

hudû’, rahbet, efkat, feza’, racef

gibi kavramlar geçer.

Hu û’ zorlama olmaksızın

gerçekle en korku ve boyun e -

medir. Bu yüzden hu û’ kalbe

izâfe edilebilir. Yani hu û’ gö-

nülde ba lar. Özellikle Peygam-

berlerin ha yeti, Allah korkusu,

ma’rifetullâh bilinci ile gerçekle-

en bir duygudur. Zira peygam-

berler, Yüce Allah’ı en iyi tanıyan

ve en fazla O’ndan sakınıp çeki-

nenlerdir.

Hudû’ ise tekellüfl e beraber

olan boyun e medir. Hudû’da is-

temeyerek ve inanmayarak bo-

yun e me de söz konusu olabilir.

Bu yüzden hudû’ kalbe izâfe edil-

mez. Özetle hu û’ kalbî boyun

e me, hudû’ ise daha çok eklî

boyun e medir.

Havf, cezalandırılmadan kor-

karak, ha yet ise Yüce Yaratıcı-

nın azametini fark ederek ger-

çekle en bir ruh halidir. Nitekim,

”Onlar Rablerinden ha yet eder-

ler ve kötü azapdan havf eder-

ler.” âyeti bunu teyid etmektedir.

Takvâ kavramı ile aynı kök-

ten gelen ttikâ da korkulan eye

kar ı dikkatli ve tedbirli olmak

vardır.

Râhib ve ruhbanlı ın da türe-

di i rahbet kökünde sürekli kor-

ku halinin devam etmesi vardır.

efkat, kökü bir eyin üzerin-

de titremesi ile kalbin incelmesi

anlamınadır.

Feza’, kalbin ansızın gördü ü

tehlike kar ısında ürpermesidir.

Racef kökü de korku ile ürperip

sarsılmak anlamına gelir.

Hevl, tehlikesini bilmeden

bir eyden korkmaktır. Gece ka-

ranlı ı yahut deniz dalgasın-

dan korkmak gibi. Bu kavram

Kur’ân’da geçmez.

Birbirine yakın mânâlar ta ı-

dı ı için ço u zaman birbirinin

yerine kullanılan, ama ince fark-

lar ta ıyan bu korku kavramla-

rıyla bizden istenen, hem kalben,

hem de eklen Yüce Allah’a bo-

yun e memizdir. Gönülden iste-

yerek, O’nun büyüklü ünü kabul

ederek, O’ndan sakınmak, O’nun

kar ısındaki duru umuza çeki

düzen vermektir. Kur’ân’ın iste-

di i Yüce Allah’ı tanıyarak, O’na

gönülden inanarak ve isteyerek,

sevgi ve uurla O’ndan sakın-

mak, O’nun huzurunda saygıy-

la e ilmektir. O’nun huzurunda

sürekli teyakkuz halinde bulun-

mak, asla yapılan amellere gü-

venmemek ve O’nun azabına du-

Page 8: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 20108

çar olmaktan endi e duymaktır.

En önemlisi ise, korku ve çekin-

me inancımızı sözde bırakma-

dan onu davranı lara yansıtmak-

tır. Korktu umuz, çekindi imiz

kimsenin dediklerini yapmak,

onun kar ısında saygılı olmaktır.

Kur’ân bilgi, saygı ve sevgiye

dayalı olarak Yüce Rabbimizden

korkmamızı, O’ndan sakınıp çe-

kinmemizi, O’nu hesaba katarak

ya amamızı bizden ister ve öyle

buyurur:

“Yalnızca benden korkun.”4

“ te o eytan, ancak ken-

di dostlarını korkutur. u halde,

e er iman etmi kimseler iseniz

onlardan korkmayın, benden

korkun.”5

Allah korkusu ile bütün kor-

kuları yenenlerin, dünya ve

âhirette korkulardan emin ola-

cakları beyan babında u âyetler

aklımıza gelir:

“Bilâkis, kim muhsin ola-

rak yüzünü Allah’a döndürürse

(Allah’a hakkıyla kulluk ederse)

onun ecri Rabbi katındadır. Öy-

leleri için ne bir korku vardır, ne

de üzüntü çekerler.”6

“ man edip iyi i ler yapan,

namaz kılan ve zekât veren-

ler var ya, onların mükâfatları

Rableri katındadır. Onlara kor-

ku yoktur, onlar üzüntü de çek-

mezler.”7

Allah’tan korkmayanlar ise

öyle uyarılır:

“Böylesine «Allah’tan kork!»

denilince benlik ve gurur kendi-

sini günaha sevkeder. (Ceza ve

azap olarak) ona cehennem ye-

ter. O ne kötü yerdir!”8

“Allah’tan korkar gibi, hatta

daha fazla bir korku ile insan-

lardan korkmaya ba ladılar…”9

Kur’ân’da Umut Kavramları

Kur’ân’da ümitle ilgili de pek

çok kavram kullanılır ve bu ko-

nuda pek çok âyet yer alır. Bun-

larla ümidin farklı ekillerine

i aret edilmekte ve insanlardan

ümitvâr olmaları istenmektedir.

Umut kavramlarında hedefl e-

nen ey, Yüce Allah’ın engin rah-

metine güvenmek, durum ne ka-

dar vahim görünürse görünsün

asla O’ndan ümit kesmemek ve

O’nun rahmetini hak etmeye ça-

lı maktır.

Bu meyanda Kur’ân’da recâ,

tama’, hırs, intizar, ra bet gibi

kavramlar yer alır.

Recâ, zann-ı gâliple hayır

ümidi ta ımak, hayır beklenti-

si içerisinde olmaktır. Recâ, kal-

bin sevgilinin sevgisi ile dopdolu

olması ve bu halin kesintisiz de-

vam etmesidir. Tama’ sebepsiz

yere ümit beslemektir. Bu yüz-

den tama’ kınanmı tır. Hırs da

tama’ın ileri boyutu olup a ırı

dü künlük anlamınadır. Aynı e-

kilde recâ hayır beklentisi içeri-

sinde olmak iken; intizar hayır

ve er olan sonuçları gözlemek

için kullanılmı tır. Rahbet’in

zıddı olan ra bet kavramı da

korktu undan emin olmaktır.

Bu kavramların yanında bir de

ümidi kesme ile ilgili olarak ye’s

ve kanût kavramları kullanılır.

Kanût, a ırı ümitsizlik demektir.

nsan önce hak etmeli, hak

etmek için çalı malı, sonra ümit

beslemelidir. Hak etmeden, lâyık

olmadan ümit beslemek bo ve

ham bir hayaldir. Mü’min, her

eyi kontrol altında tutan Yüce

Allah’ın engin merhametini dü-

ünür, O’na güvenir ve O’ndan

hep hayır bekler. Kar ıla tı ı bü-

tün olayları hayra dönü türmeye

çalı ır.

Mü’minin korkuları, ümit ile

dengelenir. O ne korkulara ka-

pılıp ümidini kaybeder ve ne de

tamamen ümit içerisinde ya-

ar. Onun korku ve ümidi tartı-

lacak olsa, e it gelir. Korku ümit

dengesi, mü’mini sürekli iyilik

ve güzelliklere yöneltir, yaptı ı

iyilikleri yeterli görmeden daha

ilerisini gerçekle tirmeye sevke-

der. Ne kadar yanlı eyler yap-

mı olursa olsun, ümitsizli e

dü mekten onu korur. Zira ger-

çek mü’min bilir ki, Rahmeti ga-

zabını geçmi Rabbimiz var! O,

tevbe edildikten sonra bütün gü-

nahları ba ı lar ve O kullarının

kötü yola dü mesine, cehennem-

lik olmasına razı olmaz.

Nitekim Kur’ân’da Allah’tan

ümit kesilmemesi ile ilgili açık

uyarılar yer alır:

“Allah’ın rahmetinden ümit

kesmeyin. Çünkü kâfi rler toplu-

lu undan ba kası Allah’ın rah-

metinden ümit kesmez.”10

“De ki: Ey kendi nefi sleri

Page 9: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

aleyhine haddi a an kullarım!

Allah’ın rahmetinden ümit kes-

meyin! Çünkü Allah bütün gü-

nahları ba ı lar. üphesiz ki O,

çok ba ı layan, çok esirgeyen-

dir.”11

Yüce Allah, eri ilmez güç ve

kuvvetin sahibidir. O’nun gücü-

ne denk hiçbir güç ve güç sahibi

yoktur. Her zaman ve her yerde

O’nun dedi i olur. O’nun ira-

desini hiç kimse durduramaz.

O halde yalnızca O’ndan kork-

malı, Ondan çekinmeli, O’nu

hesaba katarak ya amalı-

yız. O’nun korkusu ile bü-

tün korkuları yenmeliyiz.

O’nun korkusu, O’nu ta-

nımanın bilinciyle, O’nun

sevgisiyle dolup, O’ndan

sakınmaktır. Yoksa Allah

korkusu, acımasız dü man

korkusundan tamamen

farklıdır. Yine o, ne zaman

ne yapaca ı bilinmeyen bir

vah i hayvan korkusundan

da çok daha farklıdır. Zira

Yüce Allah, asla kullarına

kıl kadar zulmetmez, onla-

ra haksızlık yapmaz, onla-

rın emeklerini zâyi etmez.

Elbette hak edenler için

O’nun azabı deh etlidir. Zira

hiç kimse O’nun yakalayıp azap

etti i gibi azap edemez. “Artık

o gün, Allah’ın edece i azabı

kimse edemez. O’nun vuraca ı

ba ı kimse vuramaz.”12 Ancak

bu deh etli azaplar, hak eden-

ler içindir ki onların kim olduk-

ları da âyetlerde açıklanmı -

tır. O, münafıklara, mü riklere,

kâfi rlere, zâlimlere, günaha bat-

mı olanlara azap edecektir.

Evet, Allah’tan ve O’nun

deh etli azabından korkup gü-

nahlardan kaçaca ız; günah

i lemi sek vakit kaybetme-

den tevbeye sı ınıp O’nun affı-

na mazhar olmaya çalı aca ız.

O’nun azabının korkusu ile asla

ümitsizli e dü meyece iz.

Rahmeti gazabını geçmi

olan bir Rabbimiz var. O halde

ne kadar zor artlarda olursak

olalım, ne kadar büyük dertle-

rin içerisinde olursak olalım, ne

kadar büyük günahların içeri-

sine dü ersek dü elim… “Der-

dimden büyük Allahım var,

günahımdan büyük Rabbim

var.” deyip ümide tutunmalı,

O’nun engin merhametine ken-

dimizi bırakmalıyız.

O’nun olduktan sonra, O’na

güvendikten sonra, O’nun için

ya adıktan sonra neden korka-

lım. Ki O, kulunun zannı üzere

oldu unu beyan ediyor. Bizim

de O’na hüsn-i zannımız var.

O, mü’min kullarını ba ı lar ve

onlara azap etmez.

Peygamberimiz ölmek üzere

olan bir gencin ziyaretine gitmi -

ti, ona “Kendini nasıl buluyor-

sun?” diye sormu tu. Genç öyle

cevap verdi:

“Ey Allah’ın Rasülü, Allah’tan

ümidim var, ancak günahlarım-

dan da korkuyorum.” Bunu üze-

rine peygamberimiz öyle buyur-

du:

“Bu durumda olan bir kulun

kalbinde ümit ve korku birle ti

mi Allah, o kulun ümit etti i eyi

mutlaka verir ve korktu u

eyden onu emin kılar.”13

Yine Peygamberimiz

öyle buyurur: “Mü’min, Al-

lah katındaki ceza ve azabı

bilseydi cennetten ümidini

keserdi. E er kâfi r Allah’ın

rahmetini bilseydi, cennet-

ten ümidini kesmezdi.”14

Yüce Allah’ın celâl ve

cemal sıfatlarının ı ı ında

korku-ümit dengesi içeri-

sinde O’na kar ı sorumlu-

luklarımızı yerine getirmeye

ve O’nun rahmet ve rızasını

kazanabilmek için gayret et-

meye devam öyleyse.

9

* Prof. Dr.

1 9/Tevbe, 40.2 29/Ankebût, 33.3 Kavramlarla ilgili olarak bkz. Râ ıb el- sfehânî,

el-Müfredât; Askerî, el-Furûku’l-Lu aviyye; Curcânî, et-Ta’rifât.

4 2/Bakara, 40,41.5 3/Âlu Imrân, 17.6 2/Bakara, 112.7 2/Bakara, 277.8 2/Bakara, 206.9 4/Nisâ, 77.10 12/Yûsuf, 87.11 39/Zümer, 53.12 89/Fecr, 25-26.13 Tirmizî, Cenâiz 11; bn Mace, Zühd 31.14 Müslim, Tevbe 23.

Dipnot

Page 10: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201010

Hulûsi Kalb’den Abdülmecit SLAMO LU*

PASLI GÖNÜLLER N DERMÂNI

ÂH

Page 11: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

11

Dîvân-ı Hulûsî-i Darendevî’de yer

alan ilk manzûme, yedi beyit-

ten olu an “peydâ” redifl i bir ga-

zeldir. Bu iirde, “Ey gönlüm” diyerek kendi ah-

sında tüm Müslümanlara hitap eden Es-Seyyid

Osman Hulûsî Efendi (k.s.), tasavvufun önem-

li umdelerinden olan kalp gözünden, dosttan, se-

her vaktinden, gözya ından ve gönülden gelen

“âh”tan bahsettikten sonra, bu dünyada ölümü-

müzden sonra hayırla yâd edilmemiz için eserler

bırakmamız gerekti ine i aret eder.

Gönül nefsine hâkim oluben eyle zafer peydâ

Ziyâsı kalbi rû en kılma a et bir kamer peydâ

(Ey gönül! Nefsine hâkim ol ve böylece zafe-

re ula . I ı ı kalbini aydınlatacak bir ay bul ken-

dine.)

Bu dünya, ilk insandan günümüze hak ile

bâtılın, iyi ile kötünün mücâdelesine sahne ol-

mu tur. Nefsinin kötü isteklerine hayır diye-

bilen ve kendine hâkim olabilenler, bu sava -

tan zafer kazanarak çıkmı lardır. nanan insan

unu bilmektedir ki, kendisini herkesten iyi bi-

len ve tanıyan Yüce Yaratıcı, ona ta ıyamaya-

ca ı yükü yüklemeyecektir. “Yardım ve zafer

ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sa-

hibi Allah katında”1 oldu una göre yapılacak

olan rızâ-yı Bârî için çalı mak ve buna engel

olan her türlü söz ve davranı ın kar ısında du-

rarak mükâfatını Yüce Allah’tan beklemektir.

Beytin ikinci mısraında Es-Seyyid Osman

Hulûsî Efendi (k.s.) kalpleri aydınlatacak bir

kamer/ay bulmak gerekti inden bahseder.

Bu dünyada yolumuzu aydınlatma iddiasın-

da olan pek çok ı ık vardır. Bunlardan kimi-

si aydınlık kisvesine bürünmü zifi ri karan-

lıklar, kimisi ise üç be adım sonra sönecek

mumlardır. Fakat ay böyle de ildir. “Bilen bi-

lir, ay insanın kalbiyle ilgilidir. Güne gözleri-

mizi kama tırır, ama ay esrarlı bir gecede, yü-

re imizi yerinden oynatır.”2 Bu mısrada kamer

istiaresi ile kastedilen mür id-i kâmildir. Mür-

idin uygulayaca ı e itim metodu ile elde edi-

lecek marifetullâh bilgisi kalbi aydınlatacaktır.

Mür idin rehberli inde katedilecek yolun so-

nunda hedef, bizi iki dünyada da aydınlatacak

olan, ı ı ı bitmek tükenmek bilmeyen sonsuz

bir nûra, göklerin ve yerin nuru olan Allah3’a

kavu maktır.

Bu göz ile görülmez ru’yet-i dil-dâre ey gönlüm

Edegör bir bakı da dostu görme e basar peydâ

(Ba gözü ile sevgiliyi görebilece ini zannetme

ey gönlüm! Dostunu ilk bakı ta görebilece in bir

kalp gözüne sahip ol.)

Gazelin ilk beytinde öncelikle gönülleri aydın-

latacak olan kamerin bulunması istenmektey-

di. Bu beyitte geçen “ru’yet” kelimesi ile zihinler-

deki tablo tamamlanır. Artık mür id bulunmu ;

onun e itimiyle kalpte marifetullâh olu mu tur.

Böylece gönül gözü açılmı tır. Artık gönül gözüy-

le, yâr-ı hakikînin tecellilerini mü ahede etmek

ve anlamak mümkündür. Burada Ru’yetullâh’a;

yani Allah’ın cemâlini görmeye i aret edilmekte-

dir. Sevgiliyi her an görmek, onunla olmak; ancak

gönül gözü ile mümkün olacaktır. Gönül gözü uy-

kuda olanın ise, Yûnus Emre’nin dedi i gibi, ne

sevgiliyle ne de a kla ilgisi vardır:

çin dı ın murdâr iken a k neylesin seninile

Gönlün gözü uyur iken a k neylesin seninile4

Page 12: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201012

Gönül pasın silip at cümle pâk olsun için dı ın

Hakâyık gevherine et derûnunda makarr peydâ

(Gönlünü kaplayan kiri pası çıkar at! çinde ha-

kikat incilerini a ırlayaca ın bir mekân hazırla.)

Yere gö e sı mayan Sultanlar Sultanı, mü’min

kulunun kalbine sı ar. Bu nedenledir ki Müslü-

man her an gönlünü temiz tutmalı; dünyanın ge-

çici ve süfl î zevkleriyle kalbini kirletmemelidir.

nsano lu günah i ledikçe tertemiz kalbinin üze-

rinde siyah noktalar olu maktadır. Tevbe eder-

se kalbi eski parlaklı ına kavu makta, günahlara

devam etmesi hâlinde ise büsbütün kararmakta-

dır.5 Kur’ân’da, “Hayır! Bilakis onların i lemek-

te oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmi tir.”6

eklinde tavsif edilen insanların kalbine Yüce

Allah’ın misafi r olması mümkün de ildir. Bu ne-

denle gönül hanemizi Yüce Yaratıcı için günah

kirlerinden temizlemeli ve Allah’ın nazar edece-

i mamûr bir ev hâline getirmeliyiz.

Figân u zâr idip tâ subha dek akıt gözünden ya

Derûnunda edegör a k ile âh u erer peydâ

(Sabaha kadar a layıp inleyerek gözya ı dök. A k

ile bir âh çek ve içinde kıvılcımlar ortaya çıksın.)

En güzel ekilde yaratılan insano lu, hata yap-

maktan müsta nî kılınmamı tır. Ancak önemli

olan, ki inin bu hatalarından pi manlık duyarak

gözya ları içerisinde Rabb’ine yalvarmasıdır. Ge-

cenin karanlı ında günahlarının a ırlı ıyla, kim-

senin bulunmadı ı bir zamanda, yüre i buruk

ama ümitle dolu bir yalvarı . te herkesin uyu-

du u bu vakitte yapılan tevbe ve isti fârda sami-

miyet vardır. Dökülen gözya ı, çekilen âh’lar bu

içtenli in ve pi manlı ın alâmetleridir.

Bir acı ünlemi olan “âh” aynı zamanda

â ıklı ın da alâmetlerindendir. çindeki ate ten

dolayı â ı ın âh’ı dumanlı ve kıvılcımlıdır. Â ı ın

âh’ıyla gökteki güne , ay ve yıldızlar yanar tutu-

ur. Osman Hulûsî Efendi, burada hem acı ünle-

mi olan “âh”ı kastetmekte, hem de Allah lafzını

remzeden “âh” kelimesiyle Cenâb-ı Hakk’ı zikret-

mek gerekti i hususunu dile getirmektedir. “Âh”,

Allah ve lâh kelimelerinin ilk ve son harfi olan

“elif” ve “he”den meydana gelmektedir7:

Miskin Necâtî derd ile her âm u seher

Âh et ki âh içinde bulunur lâh âh8

Böylece a k ile çekilecek her âh’ta, aynı za-

manda Allah da zikredilmi olacak, bu a kın ate-

i, O’nun dı ındaki her eyi yakıp yok edecektir.

Dil-i bîmârına dermânı gözle fecr-i sâdıkda

Kamu derde devâlar bah olur vakt-i seher peydâ

(Tan yeri a armadan hasta gönlüne dermân

ara! Zira bil ki her türlü derdin devâsı seher vak-

tinde bah edilir, o zaman ortaya çıkar.)

 ı ın gece ba layan bu âh’ları gün ı ıyana

kadar devam eder. Tıpkı gece acıları iddetle-

nen hastanın güne in do u unu bekledi i gibi,

â ık da seher vaktini bekler. Zira o, “seherlerde

(Allah’tan) ba ı lanma dileyenler”9in Allah’ın

rızasına kavu tuklarını ve cennetiyle müjdelen-

diklerini bilir. lâhî hakikatin sırlarının susamı

gönüllere aktı ı bu vakit, hastalara ifâ, dertli-

lere devâdır. Seher, kulun iki büklüm hâlinde,

Rabb’ine yalvardı ı kutlu bir zaman dilimidir.

Kudsî âlemlere kanatlanılan bu vakitler, i te bu

nedenle ganimet bilinmeli, beden ve gönül gözü

açık tutulmalıdır.

Oturtup ey gönül tahta o Yûsuf meh-likâyı çün

Eri dirsin hemen Ya’kûb-ı zâra bir haber peydâ

(Ey gönül! Ay yüzlü Yûsuf’u tahta oturt ki,

Yûsuf’un hasretiyle a layıp sızlayan Yakûb’a he-

men bir haber uçurulsun.)

Çe itli edebî sanatların kullanıldı ı bu beyitte

öncelikle, tecrit sanatıyla gönül, âirin ahsından

ayrı bir varlık olarak dü ünülür. Ardından te his

sanatıyla kendisine bir ki ilik verilir ve ondan, ay

yüzlü Yûsuf (a.s.)’u tahtına oturtması istenir. Bu-

rada Kur’ân-ı Kerim’de zikri geçen ve “ahsenü’l-

kasas/kıssaların en güzeli” olarak nitelendirilen

Hz. Yûsuf’un kıssasına telmihte bulunulmu tur.

Page 13: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

13

Hz. Yûsuf’un Mısır’da tahta oturmasından son-

radır ki, o lundan ayrılmanın verdi i üzüntüy-

le hasret çekerek a layan ve gözlerini kaybeden

Hz. Yakûb’a, Yûsuf’un gömle i ile müjdeli haber

ula tırılır. Böylece Hz. Yakûb, kaybetti i o luna

ve gözlerine kavu ur; muradına erer. te bu be-

yitte de Yûsuf’un güzelli ine sahip sevgilinin, gö-

nül tahtına oturtulması, ardından da sevdi in-

den ayrı kalmı , hasret ate iyle yanan âire haber

verilmesi istenmi tir. Sevgilinin te rîfi yle gönül

âd olacak, âh u zâr eden â ık, onun ay yüzüyle

sükûna kavu acaktır.

Hulûsî ismini yâd etme e ihvân u yârânın

Fenâ dârında et sen kudretince bir eser peydâ

(Ey Hulûsî karde lerinin ve yârenlerinin sen-

den sonra da ismini anmalarını istiyorsan, bu fânî

dünyada elinden geldi ince çalı ve güzel eserler

meydana getir.)

Divan edebiyatımızın zirve airlerinden

Bâkî’nin

“Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal

Bâkî kalan bu kubbede bir ho sadâ imi ”10

beytinde ifâde etti i gibi her fâni bu dünya-

da hayırla anılmayı, geride ho bir sadâ bırak-

mayı arzular. Öldükten sonra amel defteri kapa-

nacak olan mü’min, hayır ve hasenâtının devamı

için ya câmi, okul, köprü, yol, hastane vs. yaptı-

racak veya ardından duâ edecek sâlih bir evlat

yeti tirecek ya da kendisinden faydalanılacak ki-

taplar, ilim dünyasını aydınlatacak eserler mey-

dana getirecektir. Sadaka-i câriye (devam eden

sadaka) olarak nitelendirilen bu hizmetlerin ta-

mamının, Es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi’ye

nasip oldu unu söyleyebiliriz. Zira o, muhibleri-

nin ve tâbilerinin sadece gönüllerini de il, ya a-

dıkları yerleri de mamur kılmı tır. Kaleme aldı ı

kitapların yanında, tarihî eserlerin korunması ve

onarımından, e itim, sa lık, ilim, kültür ve sos-

yal faaliyetlere kadar geni bir yelpazeye yayılan

hizmetleri, isminin vefâtından sonra da hayırla

anılmasına neden olan birkaç ba lık olarak zik-

redilebilir.

Bu beyit, yaratılanı Yaratan’dan ötürü seven

Osman Hulûsî Efendi’nin çalı maya, imara, bi-

lime kar ı bakı açısını da göstermektedir. Dün-

yanın âhiretin tarlası oldu unu bilen her Müs-

lüman, bu dünyada hayırla anılmayı istiyorsa

elinden geleni yapmalı; hayırlı, faydalı i lerde ya-

rı malıdır. Bunu yaparken de Allah rızası gözetil-

meli; kar ılık beklenmemelidir.

Yazımızı hizmet a kıyla yanıp tutu an Osman

Hulûsî Efendi’nin a a ıdaki beytiyle noktalaya-

lım:

Garazsız hem ivazsız hizmet et her canlıya

Kimsesizin dü künün aya ı ol eli ol

* Dr.1 3 / Âl-i mrân, 126.2 Sezai Karakoç, Samanyolunda Ziyafet, Dirili Yay., stanbul, 2008, s. 37.3 24 / Nûr, 35: “Allah, göklerin ve yerin nurudur.”4 Mustafa Tatcı, Yûnus Emre Dîvânı-Tenkitli Metin, M.E.B. Yay., stanbul, 2005, s.

331.5 Bu meâldeki hadîs-i erîf için bkz.: Ahmed b. Hanbel, Müsned, Ça rı Yay.,

stanbul, 1982, c. II, s. 297.6 83 / Mutaffifîn, 14.7 Divan iirinde “âh” için bkz.: Cemal Kurnaz, “Ah”, Türküden Gazele, Akça Yay.,

Ankara, 1997, s. 423-432.8 Ali Nihat Tarlan, Necâtî Beg Dîvânı, M.E.B. Yay., stanbul, 1997, s. 438.9 3 / Âl-i mrân, 17.10 Faruk Kadri Timurta , Bâkî Divanı’ndan Seçmeler, Kültür ve Turizm Bakanlı ı

Yay., Ankara,1987, s.

Dipnot

Page 14: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201014

Güzel simlerRamazan ALTINTA *

HER EY GÖREN ve B LEN:

EL-BASÎR“Kadın-erkek her Müslüman gözlerini haramdan korumalıdır. nsanı Kur’an

okumaktan alıkoyan en büyük engel, gözlerin haramdan korunmamasıdır.

Haramdan korunmayan gözler, mânevî anlamda kalbin ölümünü tetikler.”

Page 15: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

15

Ar a p ç a ’ d a

“basar” söz-

cü ü, can-

lılarda görme eylemini ger-

çekle tiren ve adına göz denen

maddî organa verilen bir isim-

dir: “Kıyâmet olayı ise ancak

bir göz kırpma veya daha ya-

kındır.”1 ve “..ve hani gözler

dönmü , yürekler a za gelmi -

ti.”2 gibi âyetlerde geçen ‘basar’

kelimesi göz organı anlamına

kullanılmı tır. Yine bakıcı or-

ganda bulunan kuvveye ‘basar’,

idrâk eden kuvveye de basîret,

basar ve gönül gözü denilir:

“ te senin perdeni kaldırdık.

Bugün artık görü ün (basar)

keskindir.”3 ve “Göz a madı da

a madı da…”4 âyetlerinde geç-

ti i gibi.5 Basar kökünden türe-

yen tebassur, bir eyi tanımak

bilmek; istibsâr ve tebassur ise,

derin derin dü ünmek anlamla-

rını içerir.6

Allah’ın en güzel isimle-

ri arasında yer alan el-Basîr,

O’nun görmeye konu olan ey-

leri tam olarak görmesini ifade

eder. O, her eyi görür, varlık

alanında hiçbir ey O’na giz-

li kalmaz. Kur’an’da buna öy-

le i aret edilir: “O, gözleri idrak

eder. O, en gizli eyleri bilen-

dir, (her eyden) hakkıyla ha-

berdar olandır.”7 Dolayısıyla

el-Basîr, görülebilecek eylerin

sıfatlarının tamamının kendi-

si vasıtasıyla münke if oldu u

ilâhî bir sıfat olup,8 yaratılmı -

ların görme duyularıyla idrâk

ettikleri cisimleri ve renkleri,

görme organı olmaksızın idrâk

eden anlamınadır.9 Bu sebep-

le Yüce Allah’ın görmesi, hâdis

(sonradan yaratılmı ) olan ve

görmek için maddî bir göze sa-

hip olan yaratıkların her türlü

görme biçiminden münezzeh-

tir.

nsan Yüce Allah’ınel-Basîr smindenki ekilde stifade

Etmelidir

Bunlardan ilki, maddî olan

gözümüzün, di er organları-

mız gibi bize Yüce Allah’ın bir

emaneti oldu unun idraki-

ne varmaktır. Bu emanet, sa-

hibinin talimatı do rultusun-

da kullanılmalıdır. Dolayısıyla

O’nun “gör” dedi i eyler gö-

rülmeli, “bakma” dedi i eyler

de terk edilmelidir. Gözün mu-

hafaza edilmesi slâm ahlakı-

nın en önemli edeplerindendir.

Bu sebeple sûfîler “nazar-ber-

kadem” (Göz aya a bakmalıdır.)

demi lerdir. Bakı ları kontrol

altına alıp, uygunsuz ve haram

olan eylere bakmaktan gözü

korumak gerekir. Çünkü gözler

kalbin öncüsü, ke if koludur.

Kalbin mâsivâdan korunma-

sı, do rudan gözün korunma-

sıyla ili kilidir. Gözlerini mu-

hafaza edemeyenler, kalplerini

de muhafaza edemezler. Nite-

kim Allahu Teâlâ, “Hayır, ha-

yır! Onların kalplerini kazan-

mı oldukları eyler kararttı,

örttü.”10 buyurur. Bu âyetteki

“reyn” ve “rân” kelimeleri, kal-

bin hakîkati görmesine en-

gel te kil eden bir çe it mânevî

perde mânâsına gelmektedir.

Bundan dolayı Kur’an’da gözle-

rin korunması üzerinde ısrarla

durulur: “(Resûlüm!) Mü’min

erkeklere, gözlerini (harama)

dikmemelerini, ırzlarını da ko-

rumalarını söyle. Çünkü bu,

kendileri için daha temiz bir

davranı tır. üphesiz Allah,

onların yapmakta oldukla-

rından haberdardır. Mü’min

kadınlara da söyle: Gözleri-

ni (harama bakmaktan) ko-

rusunlar; namus ve iffetlerini

esirgesinler..”11

Kadın-erkek her Müslüman

gözlerini haramdan korumalı-

dır. nsanı Kur’an okumaktan

alıkoyan en büyük engel, göz-

lerin haramdan korunmama-

sıdır. Haramdan korunmayan

gözler, mânevî anlamda kalbin

ölümünü tetikler. u âyette bu

husus çok açık bir ekilde dile

getirilir : “Andolsun biz, cinler

ve insanlardan, kalpleri olup

da bunlarla anlamayan, gözle-

ri olup da bunlarla görmeyen,

kulakları olup da bunlarla i it-

meyen birçoklarını cehennem

için var ettik. te bunlar hay-

vanlar gibi, hatta daha da a a-

ıdadırlar. te bunlar gafi lle-

rin ta kendileridir.”12 Bu âyette

ortaya kondu u gibi, gönüller-

den Allah korkusu çekilmi se,

ne irfan kalır ve ne de vicdan.

Hayat artık bu tip insanlar için

behîmî arzuların pe inde ko u-

lan bir serap haline gelmi de-

mektir.

Allah’ın en güzel isimle-

ri arasında yer alan el-Basîr is-

minden alınması gereken ikin-

ci hisse de, bir Müslümanın

her an Allah’ın kendisini gör-

dü ünden gafl et etmemesidir.

Kim Allah’ın her dâim kendisi-

ni gördü ünü tasavvur ederse,

bâtınî dünyasını murâkabe ile

Page 16: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

zâhirî dünyasını da muhâsebe

ile süsler. Böyle bir kimse bil-

gi ve uygulama düzeyi bakı-

mından “ihsan” derecesinde

olup kendisini gönül gözüyle

Allah’ın huzurunda hissedip,

kulluk vazifelerini yerine geti-

rir. Nitekim Cibril Hadîs’inde

Hz. Peygamber “ihsan”ı öyle

tanımlamı tır: “ hsan, Allah’a

sanki görüyormu sun gibi iba-

det etmendir. Zira sen onu gör-

müyorsan da o seni görüyor.”13

hsan, gönül gözü demektir.

te “kalb gözü” diye ifade edi-

len basîret, kalbin; görme, anla-

ma, bilme, derûni his, içe bakı

anlamlarına gelen idrak edi-

ci gücüdür. Nitekim Kur’an’da

basîret kelimesi kalbin idrak

gücü olarak nitelendirilmi -

tir: “De ki: te benim yolum

budur. Allah’a basîretle dâvet

ederim. Ben ve bana uyanlar

bilerek insanları Allah’a ça ı-

rırız.”14 Basîretli olma özelli i-

ni ta ıyan kimse, do ru ve yan-

lı ın arasını ayırma melekesi

ve ufuk zenginli i kazanır. Zira

basîret, bir göz gibidir ki, buna

halk arasında basîreti açık de-

nir. Kalbdeki akıl garîzesi, göz-

deki görme kuvvetine benzer.

Kutsal nûr ile aydınlatılmı

olan kalbin gücü olan basîret,

maddî ve mânevî ba lamda e -

yanın hakîkatlerini, beden gö-

zünün, dı yüzleri gördü ü gibi

görür. Bundan dolayı, fi lozofl ar

kalbin bu gücüne, “el-kuvvetü’l-

kudsiyye” ya da “el-âkıletü’n-

nazariyye” adını vermi lerdir.15

nsan, mânevî terbiye ile

basîretinin nurlanmasını sa -

layabilir. Kalbin, sezgi ve ke-

if gücü olan basîret, Allah’ın

mü’minin kalbine attı ı bir

nurdur. Bunun sayesinde in-

san, üphe, tereddüt ve hay-

retten kurtulur, gelece inden

endi e etmez. Basîret aynı za-

manda ferâset anlamına da ge-

lir. Hz. Peygamber (s.a.v) bir

hadislerinde “ferâset” meleke-

sini öyle açıklar: “Mü’minin

ferâsetinden sakının. Zira o,

Allah’ın nuruyla bakar.”16 Do-

layısıyla, böyle ileri görü lü bir

mânevî terakkî sahibi olmanın

imanla da çok yakın bir ili ki-

si vardır. Hidâyetin ileri merte-

belerinden olan ferâsete örnek,

Hz. Süleyman (a.s) ve Dâvûd

(a.s)’ın yaptıkları içtihatlar-

da ve verdikleri hükümlerdeki

isâbettir.17 Abdullah bn Mes’ûd

(ö. 32/654), insanların önsezi-

si en kuvvetlisinin u üç ki i ol-

du unu söyler. Bunlar; vezir

Aziz, uayb (a.s)’ın kızı ve Hz.

Ebûbekir’dir. Kur’an’da anla-

tıldı ına göre, vezir Aziz, Yûsuf

(a.s) hakkında hanımına, “Ona

güzel bak, belki bize faydası

olur. Yahut da onu evlat edi-

niriz.”18, derken; uayb (a.s)’ın

kızı babasına Hz. Musa hakkın-

da: “Onu ücretli olarak tut.”19

dedi. Hz. Ebubekir de yerine

Hz. Ömer’i halife olarak bıraktı.

te bu ileri görü lülüklerinden

dolayı adı geçen üç ki i, insan-

ların en ferâsetlisi20 olarak de-

erlendirilmi tir.

O halde bir Müslüman Yüce

Allah’ın el-Basîr ismini ahlâkî

bir davranı haline getirmeli-

dir. E er insan, bâtınî anlam-

da her an Allah’ın gözetim ve

denetimi altında bulundu u-

nu idrak ederse, zâhiri anlamda

hareketlerine Allah’ın istikame-

tinde bir yön çizer. Çünkü ba

gözü ile gönül gözü arasında bir

ili ki vardır: “Gözün gördü ü-

nü gönül yalanlamadı.”21 âyeti

buna i aret eder. te insân-ı

kâmil olmanın yolu ve yöntemi

ba gözü ile gönül gözünü birbi-

rinden ayıracak davranı lar içe-

risine girmemektir.

Mayıs 201016

* Prof. Dr.

1 16/Nahl, 77.2 33/Ahzâb, 11.3 50/Kâf, 22.4 53/Necm, 17; 46/Ahkâf, 26.5 sfehânî, el-Müfredat, s. 63.6 bn Manzûr, Lisânü’l-Arab, I, 290.7 6/En’âm, 103.8 Gazâlî, Ebû Hâmid Muhammed, el-Maksadü’l-

Esnâ erhu Esmâillâhi’l-Hüsnâ, Kahire, ts., s. 62.9 Suad Yıldırım, Kur’an’da Ulûhiyyet, stanbul, 1987,

s. 198.10 83/Mutaffifîn, 14.11 24/Nûr, 30–31.12 7/A’râf, 179.13 Bkz. Buharî, “ man” 37; Müslim, “ man” 57;

Tirmizi “ man” 4.14 12/Yûsuf, 108.15 Cürcânî, et-Ta’rîfât, s. 71.16 Tirmîzî, “Tefsir” 15.17 21/Enbiyâ, 78–79.18 12/Yûsuf, 21.19 28/Kasas, 26.20 bn Kayyım el-Cevziyye, Medâricü’s-Sâlikîn, II,

505–506.21 53/Necm, 11. Ayrıca bakınız. 6/En’âm 75.

Dipnot

Page 17: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

VUSLAT DED

Yâ Rab kulum, geldim sana; A k yazıldı bu fermâna! .. Bir çilede yana yana; ‘Sabır’ dedi, oldu gönül! ..

Nasıl diner bu dert, bu gam? Hüznüm artar her bir ak am! .. Sekiz cennet, makam makam; ‘Umut’ dedi, doldu gönül! ..

Nefsim arza atmı a ı;Sökülmez mi hırsın ba ı? .. Bu gurbetin, hasret ça ı;‘Biter’ dedi, daldı gönül! ..

Ten, a k ile mâ’rifette; Can neylesin hakikatte! .. Bir ilahî adalette, ‘Hesap’ dedi, soldu gönül! ..

Hakk’tan aldı, halka verdi; Nefsi, yerden yere serdi! .. ükür, gizli sırra erdi;

‘Hikmet’ dedi, bildi gönül! ..

Budur ömrün ayı, yılı;Yüküm nerde, neyle dolu? .. Tefekkürde bulup yolu; ‘Vuslât’ dedi, güldü gönül! ..

Rıfat ARAZ

17

Page 18: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201018

TarihMehmet TA TEM R*

TAR HTE STANBUL KU ATMALARI VE

FÂT H

Page 19: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

19

Güzelli i ve sahip ol-

du u stratejik öne-

mi, stanbul’u her

zaman bir cazibe merkezi yap-

mı , ehir bu özelliklerinden

dolayı tarih boyunca birçok kez

çok ku atılan dünyanın sayı-

lı ehirlerinden biri olmu tur.

stanbul, sadece Müslümanlar

tarafından de il, gayrimüslim-

ler tarafından da ku atılmı -

tır. 1453’te Fatih Sultan Meh-

med tarafından fethedilinceye

kadar, Müslümanlarca defa-

larca ku atılan stanbul, slâm

âlemi için ayrı bir de ere sahip-

ti. Hz. Peygamber (s.a.v.) dö-

neminde en önemli iki impa-

ratorluktan biri Sâsâni, di eri

ise Bizans idi. Fetihten yakla ık

sekiz asır önce Hz. Peygambe-

rin (s.a.v): “ stanbul muhakkak

fetholunacaktır. Onu fetheden

kumandan ne güzel kumandan

ve O’nun askerleri ne güzel as-

kerlerdir” hadis-i erifi , Müs-

lümanlar her zaman en büyük

motivasyon unsuru olmu tur.

Hz. Peygamber (s.a.v.)zama-

nında ba layan Bizans gazâları,

634-641 yılları arasında Suriye,

Filistin ve Mısır’ın fethinden

sonra, stanbul’a yönelmi tir.

Hz. Osman döneminde Suri-

ye Valisi olan Hz. Muaviye’nin

kurdu u slâm donanması ile

655 yılında stanbul’a ilk deniz

seferini düzenlenmi ti. Bizans

donanmasına kar ı kar ıla tık-

larında Müslümanların denizde

kazandıkları bu ilk büyük zafer

sonrasında, mparator Kons-

tans, öldürülmekten ancak kı-

yafet de i tirerek kurtulmu tu.

stanbul’un Müslümanlar tarafından karadan ilk muha-

sarası ise, Emeviler dönemin-de, Halife Muaviye zamanın-da gerçekle tirilmi tir. Fetihle erefl enmek isteyen bu gö-

nüllüler ordusunun ba ında,Fadala b. Ubeyd bulunuyor-du. Ebû Eyyûbe’l-Ensarî (r.a) ba ta olmak üzere, birçok sa-habi de bu sefere i tirak et-mi lerdi. Uzun yolculuk ve so uklar sebebiyle a ır kayıp-lar veren slâm ordusu, çe itlitakviyelerle Bo azı geçilerek stanbul’u ku attı. Ancak, kı-ın yakla masıyla muhasara-

ya devam edemedi. lerlemiya ına ra men sefere katılanEbû Eyyûb Hazretleri (r.a), vasiyeti üzerine surlara yakınbir yere defnedildi (669).

stanbul ikinci defa yine Emevi halifesi Muaviye za-manında ku atılmı tır. 673 yı-lında hareket eden slâm ordu-su, stanbul’u Eylül sonlarınakadar hem denizden hem de karadan ku atmı tır. Fakat yine so ukların ba laması se-bebiyle slâm ordusu Kapı-da ı Yarımadası’na çekilmek durumunda kalmı tır. 675 yılıbaharında tekrar harekete ge-çen ordu, Bizans donanmasınaa ır zayiatlar verdirdi. Yedi yılboyunca yazları devam eden bu ku atmalar, sava ın a ırlı-

ı, hastalıklar ve iddetli so-uklar yüzünden askerlerin

zayıf dü mesi üzerine ku at-malar 680 yılında sona ermi -tir.

714 yılında Mesle-me komutasındaki donan-ma, Çanakkale’yi geçerek stanbul’u muhasaraya ba la-

dı. Donanma Haliç önüne ge-rilmi olan zincire kadar geldi. Ancak Mesleme, Rum ate i-ne mârûz kalınca, zayiat ve-ren donanmasını geri çekmek zorunda kaldı. Kara ordusu-nun ba ında ise, slâm kah-ramanlarından Seyyid Battal Gazi bulunmaktaydı. Sert ge-çen kı sebebiyle kara ordu-sunda da kayıplar oldukça faz-la idi. Bu a ır artlara ra menmuhasaraya devam eden Mes-leme, ordunun a ır zayiat ver-mesi sonucunda Halife Ömer bin Abdülaziz tarafından geri ça ırıldı. Böylece, üçüncü ku atmada da fetih müyesser olmadı.

Müslüman Araplar tarafın-dan stanbul’a son sefer, Hali-fe el-Mehdi zamanında yapıl-mı tır. Harun kumandasında781 yılında yola çıkan ordu, zmit’te Bizanslıları yendikten

sonra Üsküdar’a kadar ilerle-mi tir. Ancak Bizanslılar yıl-lık vergi ödemek artıyla an-la ma yapmayı kabul edince ku atma kaldırılarak geri dö-nülmü tür.

1071 Malazgirt Zaferi’yle Anadolu’nun kapılarınınTürklere açılmasından son-ra, Bizans bu defa, Anado-lu Selçuklu Devleti’nin fe-tih hareketlerinin yeni hedefihâline geldi. 1075 yılında Ku-talmı o lu Süleyman Bey, Üsküdar’a kadar ilerledi. Di-er taraftan zmir’de kendi

emirli ini kurmu olan Çaka Bey de donanmayla, daha önce birkaç defa denizde ma -lup etti i Bizans’ı, bu defa Ça-

Page 20: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201020

nakkale ve Gelibolu tarafl arın-dan ku attı. Hem Selçuklularınhem de Çaka Bey’in ku atma-sında sıkı an mparator Kom-nenos, Avrupa Hristiyan dün-yasından yardım isteyerek, bu ku atmalardan zorlukla kurtu-labildi.

Anadolu topraklarında yeni kurulmu bulunan Osman-lı Devleti, kurulu yılların-dan itibaren stanbul ile ya-kından ilgilenmi tir. Daha Orhan Bey ve I. Murad zama-nında Osmanlı güçlerine kar-ı, Bizans Kralı, 1340 senesin-

de di er beyliklerden yardımistemek zorunda kalmı tır. Ancak bu askerî hareketler esaslı bir ku atmadan ziyade, surları yoklama mahiyetinde idi. Fetihten önce stanbul’unalınması için en fazla gay-ret eden padi ah, YıldırımBayezid’dir. Bayezıd, 1390 yılında Edirne’den ordusuyla hareket edip stanbul önlerine gelerek, Bizans’ın a ır vergi-ler ödemeyi kabul etmesi üze-rine ku atmayı kaldırdı. Aka-binde, II. Manuel’in anla maartlarına uymaması üzerine,

Osmanlı ordusu, 1391 yılın-da Rumeli’ye geçip stanbul’akadar olan toprakları fethede-rek ehri ku attı. Muhasara-nın yedinci ayında, Macarla-rın Tuna’yı geçerek Sofya’ya do ru ilerlemesi üzerine, pa-di ahın o tarafa sefer düzen-lemesi, Bizanslıların bu ku at-madan da kurtulmasına sebep oldu. Fetih dü üncesindenvazgeçmeyen Yıldırım Baye-zid, bu defa 1395 yılında ye-niden büyük bir kuvvetle ehri

ku atarak sıkı tırmaya ba la-dı. Donanmanın da ku atmayakatılmasıyla iyice zor durum-da kalan mparator Manuel, yine Batı dünyasından yardımtalep etti ve bunun üzerine Türklere kar ı bir haçlı sefe-ri düzenlendi. Bu büyük haç-lı ordusunu Ni bolu’da ma -lup eden Yıldırım Bayezid, tekrar harekete geçti. 1397 yı-lında Bo aziçi’ndeki Anadolu Hisarı’nı yaptırarak Bo az’agiri -çıkı ları da kontrol altı-na aldı. Ku atma olabildi in-ce iddetlenmesine ra men,ehirdeki savunma tedbirleri

sebebiyle surları a mak müm-kün olmadı. stanbul son ola-rak, 1400 yılının ilkbaharın-da ku atıldı. Bu defa ba arıylasüren muhasara, tam neticeye ula ılacak ve ehir zapt edi-lecek iken, do udan gelip Sivas’ı zapt eden Timur, bu hareketin de yarım kalmasınasebep oldu. Timur’un bu hare-keti, stanbul’un fethini önle-mekle kalmamı , Osmanlı’nınciddi bir duraklama devresine girmesine de sebep olmu tur.

stanbul fetihten önce, son defa Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Mu-rad zamanında ku atılmı -tır. Yine Anadolu’daki bazıiç karı ıklıklardan faydalan-mak isteyen Bizans, padi a-ha kar ı isyan eden Düzme-ce Mustafa’yı desteklemi ve böylece Osmanlı’yı zayıf dü-ürmeyi hedefl emi tir. sya-

nı bastırıp Edirne’ye dönen Sultan Murad, Bizans mese-lesini halletmek için stanbulüzerine yürümü ve iyi hazır-

lanmı orduyla surları tekrar ku atmı tır. Ancak bu defa Pa-di ahın karde i Mustafa’nınAnadolu’da isyan etmesi, Bizans’ı bir ku atmadan daha kurtarmaya yetmi tir.

Nihayet Fatih, stanbul’ukesin olarak alabilmek için, 1451’den itibaren muhasa-ra hazırlıklarına ba ladı. Ön-celikle diplomatik sahada gi-ri imlerde bulundu. Ayrıca,arkasını garanti altına alabil-mek için, Karamano ulla-rı Beyli i’ne bir miktar arazi bırakılarak, anla ma sa ladı.Daha sonra Bizans surlarınıyıkabilecek kapasitede muha-sara topları döktürdü; yeniçe-rilerin sayısını iki misline çı-kardı.

Fatih Sultan Mehmet döne-

mine kadar yakla ık 29 kez ku-

atılmı olan stanbul, ancak

bu genç Fatih’e nasip olacak-

tı. Tarihte, “Ebu’l-Feth” (fet-

hin babası) olarak geçen Sul-

tan Mehmet Han, stanbul’un

alınması hususunda en büyük

gayreti gösteren Osmanlı pa-

di ahıdır. Bu konuda kendi-

sinden önceki padi ahların da

stanbul’un fethiyle ilgili te eb-

büsleri olmu , ancak fetih, Sul-

tan Mehmet Han’a kısmet ol-

mu tur. Fethin ba arısında,

üphesiz ba ta hocası Ak em-

seddin olmak üzere, di er ule-

manın büyük eme i ve katkı-

sı bulunmu tur. II. Mehmed’in

stanbul’u almak istemesinde,

asıl sebep, Hz. Peygamber’in

müjdesine mazhar olma ümidi-

dir. Fatih, stanbul’u ku atma

kararını bildirmek üzere topla-

Page 21: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

21

dı ı harp meclisinde yaptı ı ko-

nu mada: “ ’la-i kelimetullah

ve ihya-i minnet-i Rasulullah

etmeye makdurumu sarf

eyliyem, ta dünyada

mûcib-i zikr-i cemil ve

ukbâda bâis-i ecr-i cezil

vâki ola.” diyerek hissi-

yatını ifade etmi tir. “Ya

stanbul beni alır ya ben

stanbul’u alırım.” diye-

rek gönlündeki asıl niye-

tini açıkça ifade etmi tir.

Padi ah, bütün ha-

zırlıkları tamamla-

dıktan sonra, 23 Mart

1453’te Edirne’den ha-

reket etti. Ke an mevki-

inde durarak Çanakka-

le Bo azı’ndan geçecek

olan Anadolu kuvvetle-

rini bekledi. Bu kuvvet-

leri de aldıktan sonra yü-

rüyü e devam ederek;

1453 Nisan’ının ba ın-

da stanbul surları önü-

ne geldi. Ertesi gün, yani

6 Nisan Cuma günü, Cuma na-

mazını kıldıktan sonra ehri

muhasaraya ba ladı. Muhasa-

raya katılan Osmanlı kuvvetleri

hakkında de i ik rakamlar ve-

rilmekle birlikte ordunu en az

150.000 ki i olarak bilinmek-

te idi. Bu kara ordusu, kapıku-

lu ocakları, Rumeli ve Anadolu

tımarlı sipahileri, azaplar ve gö-

nüllüden ibaretti. Kuvvetlerin

bir kısmı Za anos Pa a kuman-

dasında, Cenevizlilere ait Gala-

ta surlarının dı ındaki Beyo lu

tarafında bulunmakta idi.

Surlar iddetli bir ekil-

de dövülmeye ba landı. Bi-

zans mparatoru Konstantin,

Haliç’i zincirle kapatarak Os-

manlı Ordusu’nun ehre de-

nizden girmesini engelledi. 11

Nisan günü ku atma tamam-

landı ve top ate i ba ladı. Yir-

mi gün süren top ate inden ke-

sin bir sonuç alınamadı. ehrin

denizden de ku atılması gerek-

ti ini dü ünen II. Mehmet, bir

gece yetmi parça gemiyi kara-

dan yürüterek Haliç’e indirdi.

Bizanslılar, sabahleyin Osman-

lı Donanması’nı Haliç’te görün-

ce büyük bir korkuya ve pani e

kapıldılar. Haliç’ten ve karadan

yapılan top atı larıyla surlarda

gedikler açıldı.

Bunun üzerine, genel bir

saldırı düzenlenmesine karar

verildi. Hocası Ak emsettin, II.

Mehmet’e cesaret veriyor; Hz

Peygamberin hadis-i erifi y-

le müjdelenen komutanın ken-

disi oldu unu söylüyordu. Bu

inançla, 29 Mayıs Salı

günü hem Haliç hem

de surlardan son ta-

arruz ba ladı. Çok

kanlı ve zorlu bir mu-

harebeden sonra e-

hir nihayet dü tü. Ya-

pılan sava esnasında

binlerce ehit verildi.

Bu ehitler arasında,

Bizans surlarına Türk

bayra ını diken Ulu-

batlı Hasan ba ta gel-

mekteydi.

Bu münasebetle,

stanbul gibi bir bel-

deyi bizlere kazan-

dıran Fatih Sultan

Mehmed ve anlı or-

dusunun kahraman

ehitlerini rahmet ve

minnetle anıyoruz.

Ruhları ad olsun.

* Yrd. Doç. Dr.

Sâmiha Ayverdi, Edebî ve Manevi Dünyası çinde Fâtih,stanbul 1971.. Hakkı Uzunçar ılı, Osmanlı Tarihi, I, s. 475.Mustafa Nuri Pa a, Netayic Ül-Vukuat (n r. Ne etÇa atay), I-II, Ankara 1992, s. 67.Hüseyin Akgül, stanbul’un Fethi ve Fatih, stanbul 1981,s. 24-26.Halil nalcık, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar,I, s.90.Halil nalcık, Osmanlı mparatorlu u Klasik Ça (13001600) (Çeviren: Ru en Sezer), stanbul 1995, s. 30.smet Miro lu, Do u tan Günümüze Büyük slâm Tarihi,X, s. 210-219.Feridun Emecen, “Osmanlılar”, TDV, 33, s.492.Halil nalcık, “Mehmed II, TDV, 28, s. 395-407.Erdo an Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, Akara, 1991, s. 106-107.Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi,I-II, stanbul 1983, s. 48-59.Ali Sevim, Selçuklu Devletleri Tarihi, Ankara 1995, s. 34. Ali Sevim-Erdo an Merçil, Selçuklu Devleti Tarihi, Akara 1984, s. 34. lhan ahin, Do u tan Günümüze slâm Tarihi, 10,stanbul 1989, s.161.Rıza Bozkurt, “atih Sultan Mehmet, stanbul’un Fethi ve Ba lıca Sefeleri”, Askerî Tarih Bülteni, XI-XIV (13) ubat 1982, s. 69.

Bibliyografya

Page 22: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201022

ARASINDA OLMAKKORKU LE ÜM T

Sûfî PerspektifKadir ÖZKÖSE*

Muh

amm

ed G

ÜLS

EREN

Page 23: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

23

Arapçada havf; bir eyden kork-

mak, kaygılanmak, endi e et-

mek, uyanık halde bulunmak,

ihtiyatlı olmak, bilmek; gürültü, sava ve kıtal gibi

mânâlara gelmektedir.1 Tasavvufî ıstılah olarak

havf; Allah’ın kahrından korkarak dinde sebat et-

mek, sevdi ini gücendirmekten

çekinmek, Allah’tan uzak kal-

maktan ve kendimizi O’nun in-

dinde itibarsız hale getirecek ay-

kırı davranı larda bulunmaktan

sakınmak,2 yasaklanan eyler-

den ve günahlardan utanmak,

bu hususta üzüntü duymaktır.3

Havf; gelecekte meydana gelme-

si beklenen, ho a gitmeyen bir

ey ve olaydan korkarak kalbin

yanması ve rahatsız olmasıdır.

Bununla birlikte havf, korkunun

en dü ük halini ifade eder.4

Havfın kar ıtı olan recâ, lügatte; ummak, ümit

etmek, beklenti içinde olmak, dilemek, yalvar-

mak, rica etmek, temennî etmek, iyimserlik ha-

line sahip olmak, niyaz, talep, taraf, yön gibi an-

lamlara gelmektedir.5 Tasavvuf literatüründe ise

Allah’tan ve Allah’ın rahmetinden ümit kesme-

mek, kalbin ho landı ı bir eyi beklemesinden

rahatlık ve ferahlık duyma hali; havf ehlinin kalb-

lerine Allah’tan gelen bir rahatlama ve ferahla-

ma;6 ileride meydana gelecek olan veya arzu edi-

len bir eye kar ı kalbin duydu u ilgi7 olarak tarif

edilmi tir.

Korku duymak her dindar Müslüman için

kaçınılmaz dır. Kur’ân-ı Kerim’de sık sık Allah

korkusundan ve kıyamet günü kaygısından bah-

sedilir. Mü’minlerin kalbini korkudan titretecek

uyarılar vardır. Ancak umut da zorunludur; çün-

kü umut olmadan hayatı ya amak imkânsızdır.

Havf ve recâ, amelin iki kanadıdır; onlar olmadan

uçmak imkânsızdır. Her iki duygu arasında sa -

lanacak denge, sa lıklı dinî ya am için gerekli bir

husustur.8 Ahmed bn Atâ Edemî (ö.309/921)’ye

göre imanımızdaki istikametin sa lam olma-

sı için, havf ve recâ arasında bulunmamız ge-

rekmektedir. Zira recâya a ırlık verenin imanı

zayıfl ayacak, havfe a ırlık veren de ümitsizli e

dü ecektir.9 Havf ve recâ, gece ve gündüz gibidir-

ler. Gündüzün güzelli i, ancak gecenin karanlı ı

ile anla ılmaktadır.10 Recâ ile havf, kulu frenleyen

iki dizgin gibidirler. Ki iyi her zaman ve her i te

do rulturlar. Recânın alâmeti, kulun gücü yetti-

ince ibadete yönelmesi, havfın alâmeti ise, ku-

lun bütün aykırı davranı lardan kaçınmasıdır.11

Havf ve Recâ’nın temeli Kur’ân ve hadisle-

re dayanmaktadır. Âyet-i kerîmede Allah (c.c.);

“Korku ve ümitle Rab’lerine ibadet ederler,”12

buyurdu u gibi, hadîs-i erifl erinde Peygam-

“Havf ve recâ, gece ve gündüz gibidirler. Gündüzün

güzelli i, ancak gecenin karanlı ı ile anla ılmaktadır.

Recâ ile havf, kulu frenleyen iki dizgin gibidirler. Ki iyi

her zaman ve her i te do rulturlar. Recânın alâmeti,

kulun gücü yetti ince ibadete yönelmesi, havfın alâmeti

ise, kulun bütün aykırı davranı lardan kaçınmasıdır.”

Page 24: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201024

ber Efendimiz de, “Süt, çıktı ı memeye girmedi-

i gibi, Allah korkusundan a layan kimse de ce-

henneme girmez.”13 buyurmaktadır.

Abdullah b. Dînar’ın rivayet etti i Hz. Ömer

ile çoban arasındaki u konu ma Müslümanın

hâlet-i rûhiyesini yansıtmaktadır:

Ömer b. Hattab ile Mekke’ye gidiyorduk. Bir

ara durduk. Bir çoban da dan koyun sürüsünü

indiriyordu. Ömer, çobana‚ bana bir kuzu sat!’

dedi.

Çoban: Ben bir köleyim. Bunlar da benim

malım de il diye cevap verdi.

Hz. Ömer: Efendine, kuzuyu bir kurdun

kaptı ını söylersin. O anlamaz, dedi.

Çoban: Efendim anlamasa da Allah biliyor,

diye kar ılık verdi.

Bunun üzerine Hz. Ömer’in gözleri ya ardı.

Kölenin efendisini soru turdu ve köleyi satın aldı.

Sonra onu âzâd etti. Sonra da öyle dedi: Bu söz-

ler seni dünyada âzâd etti. ( n aallah) âhirette

de beni âzâd edecek.

Mü’minin çoban örne inde Allah’tan kork-

ması da, Hz. Ömer örne inde Allah’tan ümitli ol-

ması da güçlü bir imanın göstergesidir. Kur’ân,

mü’minlerin Allah’tan ümitli olmalarının teme-

linde, güçlü bir imanı ve bu imanın gere i olan

ya antıyı gösterir. nanç ve ilâhî de erler do rul-

tusunda ya amayı ümidin ko ulu sayar.14

nsan kendisini Allah kar ısında hiçbir za-

man kusursuz ve günahsız sayamaz. Kur’ân,

mü’minleri tanıtırken, onlar günahlarının Allah

tarafından ba ı lanaca ı umuduyla ya arlar, kay-

dını koymaktadır.

Ruhun bir e ilimi olan umut, arzu edilen ey-

lerin gerçekle ece ine inanmayı sa lar. Umut bir

hayalcilik de il, insanı besleyen gerçektir. Hayal-

le ya amak insana avuntu verir, ama umut insa-

nın ya anacak bir eyi görmesiyle ortaya çıkar.

Umut eden insan kendini aldatmaz, bilakis ina-

nır.15

Umut inanca e lik eden bir ruh halidir. Umut-

luluk hali olmaksızın inancın ayakta durması

imkânsızla ır. Umut, inanç temeli üzerinde kay-

bolmadan kalabilir. Umut inancın meyvesidir.

nanç ilham kayna ının kapılarını açarken, umut

ise istek ve özlemin itici gücünü kuvvetlendirir.

Güven duygusuna sahip olabilmek için inanç ve

ümidimize dayanarak harekete geçmemiz gere-

kir. nancına ve ümidine dayanacak cesareti bu-

lunmayan kimse bilinmeyene do ru adım ata-

maz. man insanı umuda götürür, sevilen eye

kar ı güçlü bir umut telkin eder. Sa lam dinî

inanç, umut, sabır ve dayanma gücü yaratır. na-

nan ancak umut eder ve ancak gerçekten umut

eden inanır. Sevgi, bireyi, umut ba ladı ı ve ge-

lecekte kendisine ya am ba ı layaca ını umdu u

Allah’a iman ettirir.16

Korku ve ümit, insanın ruhsal yapısına yer-

le mi kar ılıklı iki çizgidir. Bu iki duygu birlikte,

yan yana ve aynı yönlerde hareket ederler. Yara-

tılı ı gere i insan ruhu hem korku hem de ümitle

doludur. Dengeli bir ki ilikte korku ve ümit ku un

iki kanadı gibidir. Kanatları birbirini dengeleye-

cek ekilde olursa uçu kusursuz olur. Korku ve

ümit de aynı ekilde mü’minin ki ili ini denge-

de tutar. Ki inin benli ini sadece ümit kaplar-

sa, tembellik ve eylemsizlik kendini gösterebilir;

aynı ekilde benlikte sadece korkunun yer etme-

si ümitsizli e yol açabilir. Bu yüzden insan, ben-

li inde tek yönlü olarak sadece ümide ya da sa-

dece korkuya yer vermemelidir.17 Korku ve ümit

halinden biri di erine gâlip geldi i zaman ki ili-

in dengesi bozulur.18 Bir kimsenin korku tarafı

ümit tarafına a ır basarsa, yanlı de erlendirme-

ler ortaya çıkar; korkuya oranla ümit a ır basarsa

ki i aldanarak do ru yoldan uzakla ır.19

Özetle mü’minler Allah’ın rahmetini umarlar-

ken, korku ve ümit dengesini korurlar. badette

olgunlu u sa layan, ba arıya götüren duru bu-

dur. Mü’min Allah’ın rahmetini ummalı, fakat

davranı larındaki eksiklikten dolayı da O’ndan

sakınmalıdır.

Page 25: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

25

Allah’a kar ı korku hissini güçlü kılmanın ve

Allah’tan ümit beslemenin ritmini Câhidî Ahmed

Efendi (ö.1070/1660), u ekilde dile getirmekte-

dir:

Yâ rab cemâlinden

hsân eyle do ru yârı

Mahrum etme visâlinden

Gül yerine verip hârı

Ümidim sana Rahmânım

Kılan derdime dermânım

Bu hasrete koma canım

Sevindir nûr eyle nârı20

Allah’ın ihsan kapısından hiçbir zaman ümit

kesmedi ini ve her an bu ümitle O’na niyazda bu-

lundu unu ifade eden Osman Hulûsi Ate Efendi

(ö.1410/1990)’nin u beyitleri ilâhî rahmet hazi-

nesine olan i tiyakımızı artırmaktadır:

Pâdi âhım bâb-ı ihsânından isterim atâ

Nâ-ümîd-i lutfun olmam eylerim her dem

niyâz.21

Niyâzım âsitânın hâkinin kurbânı olmaklık

Ümîdvârım ki redd olmaz kapından bir recâ ancak.22

* Doç. Dr.

1 er-Râgıb el-Isfehânî, Müfredâtu Elfâzi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru’l-Kalem, Dıme k 1996, s. 303; bn Manzûr, Lisânu’l-Arab, Beyrût 1990, c.IX, s. 99-100.

2 Serrâc, el-Lüma’ fî Târîhi’t-Tasavvufi’l- slamî, Dâru’l-Kütübü’l- lmiyye, Beyrut 2001, s. 55; Abdülkerim b. Hevâzin Ku eyrî, er-Risâletü’l-Ku eyriyye fî ilmi’t-tesavvuf,Dâru’l-Hayr, Beyrut 1993, s. 125.

3 Muhammed A‘la b. Ali Tehânevî, Kitâbu Ke âf-ı Istılâhâti’l-Fünûn, Beyrut, trs., c. I, s. 444.

4 Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî el-Ezdî, “Tis’atü’l-Kütüb”, Sülemî’nin Risâleleri, tah. ve ter. Süleyman Ate , Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1981, s. 24; Ku eyrî, er-Risâle, s. 125.

5 el-Isfehânî, Müfredât, s. 346; bn Manzûr, Lisânu’l-Arab, c. XIV, s. 309-11; Te-hânevî, Ke âf, c. I, s. 593.

6 smâîl-i Ankaravî, Minhâcu’l-Fukarâ, Kahire 1256, s. 239.7 Ku eyrî, er-Risâle, s.132; Ebû Hamid Muhammed el-Gazâlî, hyâu ‘ulûmi’d-dîn,

Mısır, ts., c. IV, s. 139.8 Annemarie Schimmel, slamın Mistik Boyutları, çev. Ergun Kocabıyık, Kabalcı

Yayınevi, stanbul 1999, s. 133.9 Ali Bolat, “Ebu’l-Abbas bn Atâ’nın Bazı Tasavvufî Temel Kavramlara Bakı ı”, lmi

Akademik Ara tırma Dergisi Tasavvuf, Ankara 2004, y.5, sy. 13, s. 312.10 Serrâc, el-Lüma’, s. 57.11 Sülemî, Tis’atü’l-Kütüb, s. 24.12 Secde, 32/16.13 Tirmizî, Zühd, 8; Nesâî, Cihâd, 8.14 Abdurrahman Kasapo lu, “Kur’ân’da Ümit- man li kisi”, Tasavvuf lmî ve Aka-

demik Ara tırma Dergisi, yıl: 8, sayı: 18, Ocak-Haziran 2007, s. 158-159.15 Rene Descartes, Ruhun htirasları, çev. Mehmet Karasan, MEB, stanbul 1997, s.

132; Kemal Demirel, Tanrının Onuru nsan, Yapı Kredi Yayınları, stanbul 1997, s. 108.

16 Kasapo lu, “Kur’ân’da Ümit- man li kisi”, Tasavvuf, yıl: 8, sayı: 18, s. 167.17 Ahmet Gürbüz, Tasavvuf Felsefesinde Temel Vurgular, nsan Yayınları, stanbul

2003, s. 207; Hüseyin Certel, Ebû Tâlib el-Mekkî’de Tasavvuf Anlayı ı: man ve Ahlâkta Kemalin Yolu, Hamle Basın Yayın, stanbul 1993, s. 316-317.

18 Ali b. Osman el-Hucvirî el-Cüllâbî, Ke fu’l-Mahcûb Hakikat Bilgisi, haz. Süleyman Uluda , Dergâh Yayınları, II. Baskı, stanbul 1996, s. 211.

19 Necmüddin Kübra, Usûlu a ere - Risâle ile’l-hâim - Fevâihu’l-Cemâl: Tasavvufî Hayat,çev. Mustafa Kara, Dergâh Yayınları, stanbul 1996, s. 124.

20 Câhidî Ahmed Efendi, Divan, Süleymaniye Kütüphanesi, Hasan Hüsnü Pa aBölümü, no: 796, vr.29a.

21 es-Seyyid Osman Hulusi Ate , Divân-ı Hulusi-i Dârendevî, haz. Mehmet Akku ve Ali Yılmaz, stanbul 2006, s. 108.

22 Dîvân-ı Hulûsî- Dârendevî, s. 130

Dipnot

Muh

amm

ed G

ÜLS

EREN

Page 26: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201026

E itimMehmet Zeki AYDIN*

DÜ ÜNEN B R VARLIKTIRNSAN

Page 27: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

27

nsan, canlılar âleminin en güzel ve

en mükemmel varlı ıdır. Allah, in-

sanı varlıkların en üstünü ve eref-

lisi olarak yaratmı tır. Çünkü insan, kendisinin

farkına varan, alet yapan bir varlıktır. Bir mil-

yon civarındaki canlı türü içinde, evrenin sırrını

ara tıran, ona müdahale eden tek canlıdır. Bütün

canlılar gibi insan da do ar, büyür ve ölür. Di er

canlılar, çevrelerine uyarak hayatlarını devam et-

tirirler. Ancak, sadece insan çevresini kendisine

uydurur. nsan bütün bunları aklı sayesinde ya-

pabilmektedir. nsanı di er varlıklardan ayıran

en belirgin özellik, akıllı bir varlık olmasıdır.

nsan, aklı sayesinde dü ünme, anlama, ön-

lem alma yetene ine sahiptir. Bizler aklımızla,

iyiyi kötüden, do ruyu yanlı tan, güzeli çirkin-

den ayırırız. Aklımızın en önemli i levi dü ünme-

sidir. nsanın dü ünmesi demek; gördüklerini,

duyduklarını, okuduklarını kısaca ö rendikleri-

ni, kendi içinde tartı ması, ölçüp biçip de erlen-

dirmesi demektir. Meselâ, bir arkada ımız bize,

kolay ve çok kazançlı bir i önerisinde bulundu-

unda, hemen kabul etmeyiz. O i i dü ünür, i in

sonunu, bize yararı ve zararı olup olmadı ını de-

erlendiririz. Yine bu i in ahlâk kurallarına uyup

uymadı ını dü ünürüz.

Biz ö rendiklerimizi tartı ırken, yani dü ü-

nürken olayları ve nesneleri anlamaya, de erlen-

dirmeye çalı ırız. Olayların ve nesnelerin sebep

ve sonuçlarını dü ünerek buluruz. Dü ünmenin

sonucunda zararlı eylerden korunmak için ön-

lemler alırız. nsan, dü ünerek geçmi ini de er-

lendirir. Yaptı ı yanlı lardan vazgeçer. Yine in-

san, dü ünerek gelece ini plânlar.

nsan, dü ünen bir varlıktır. Bu nedenle ken-

disine söylenilen ya da okudu u bir bilgiye he-

men inanmaz. Yeni ö rendi i bilgileri eski bil-

gileri ile kar ıla tırır. Bilgileri mantık ölçülerine

göre de erlendirir ve mantıklı ise kabul eder.

Bizi en üstün bir varlık olarak yaratan Allah,

bize sayısız nimetler vermi tir. Bunların ba ında

akıl gelir. Aklımız oldu u için, Allah bizi sorum-

lu tutmu tur. Bazı davranı ları yapmamızı, bazı

davranı lardan sakınmamızı istemi tir. Akıllı ve

ergenlik ça ına eri mi bir insan, Allah’ın buy-

ruklarını yerine getirirse, meleklerden de üstün

bir seviyeye ula ır.

nsanda, kendisini sürekli iyili e yönelten akıl

ve vicdan, bir de daima kötülü e sevk eden kötü

duygular vardır. Bu kötü duygulara “nefi s” adı ve-

rilir. nsan, aklı ve vicdanı ile karar vererek do -

ruyu bulabilir.

slâm dinine göre, Allah’ın emir ve yasakla-

rına uymak zorunda olan ki ilere yükümlü/mü-

kellef denir. Yükümlü olmanın iki artı vardır. Bu

artlardan birincisi akıllı olmaktır. Di er art da

ergenlik ça ına ula maktır. Buna göre, dinî so-

rumlulu un ön artı akıllı olmaktır. Aklı olmayan

ki ilerin ve ergenlik ça ına ula mayan çocukların

dinî sorumlulu u yoktur.

Arap dilinde akıl, “ba lamak” kelimesinden

türemi tir. Yine, “insanı zararlı eylerden alı-

koymak” anlamını ifade eden akıl, “bilmek, an-

lamak, bilinçli olmak” anlamlarına da gelmekte-

dir. Din de, bilinçli insanların kendi istekleri ile

Allah’ın emir ve yasaklarına uyması demektir.

Buna göre, insanı olur olmaz ve zararlı eylerden

koruyan aklın, insana yükledi i sorumluluk dere-

cesi de belli olmaktadır. te Kur’an, hükümlerini

ortaya koymakta ve insanların dü ünüp ta ındık-

tan, akıllarını kullandıktan sonra inanmaları-

nı istemektedir. Bu sebeple Allah, “De ki: Hak,

Rabb’inizdendir. Öyle ise dileyen iman etsin, di-

leyen inkâr etsin.”1 buyurarak insanın sorumlu-

unu kendisine vermektedir.

Peygamberimiz, bir hadisinde, aklı olmaya-

nın sorumlulu u olmayaca ını bildirmi tir. Aklı

Page 28: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201028

olmayan insanlar, hem bu dünyada, hem de

âhirette sorumlu de ildirler.

Yaratılı ta akıllı oldu u hâlde, dü ünme-

den hareket edenlere de mecazî olarak “akıl-

sız” denilir. slâm dinine göre, insanlar akıl-

ları ile Allah’ın var ve bir oldu unu bilecek

ekilde yaratılmı lardır. Bu nedenle, her insan

aklı ile Allah’ı bulabilir. Al-

lah, Kur’an’da aklını kul-

lanmayarak kötülük yapan-

ları kınamaktadır. Bu tür

insanların cehenneme gir-

diklerinde öyle diyecekle-

rini Kur’an’dan ö reniyo-

ruz: “ âyet kulak vermi ve

aklımızı kullanmı olsaydık,

( imdi) u alevli cehenne-

min mahkûmları arasında

olmazdık.”2.

nsan Aklı ile Dü ünür

nsan, akıllı bir varlık

oldu u gibi, aynı zaman-

da ruh ve kalbi olan bir var-

lıktır. nsan, aklı ile dü ü-

nür, kalbi ile duyar. nsan,

aklı ile bilir, kalbi ile ina-

nır. Sevgi ve nefret ba ta ol-

mak üzere bütün duyguları-

mızın merkezi kalbimizdir.

Kalbimiz hem vücudumu-

zun hem de, mânevî dünya-

mızın merkezidir.

nsanlar, duyu organları

ile bilgileri elde eder, akılla-

rı ile de erlendirir ve kalp-

leriyle de kabul veya reddederler. nsanların,

duyuları ve akıllarıyla elde etti i bilgiler yanın-

da, mânevî alandaki bilgileri kazanmasını ve

karar vermesini sa layan mânevî kalp gözü var-

dır. Bizler, ba ımızdaki maddî gözlerimizle na-

sıl çevremizi görürsek, mânevî alanda olanları

da kalp gözümüzle görürüz.

nsanlar, kalp gözü sayesinde duyularla elde

etti i bilgileri de erlendirir. Kalp, bir anlamda in-

sanın en son karar verme merkezidir. Kalp, aya a

emredince ayaklar yürür, dile emredince dil ko-

nu ur. Bazen karar verdi imiz bir i i yapmak bile

içimizden gelmez. Bu, kalbimizin bu i i yapmaya

karar vermeyi indendir.

nsanın kalbi, tertemiz,

iyilik isteyen bir ekilde yara-

tılmı tır. Ancak insan, kötü-

lük yaptıkça kalbini köreltir.

Kalbi körelen ki i artık ger-

çekleri göremez olur. Bu du-

rumu Peygamberimiz, öyle

belirtmi tir: “Bir günah i le-

yen ki inin kalbinde, izi kay-

bolmayan bir leke olur.” Kö-

tülük yapan ki ilerin kalpleri

yava yava kararır ve artık

iyilik duyguları kaybolur. Bu

ki iler, zamanla gerçekleri

göremez olurlar. Böyleleri-

ni anlatmak üzere, Yüce Al-

lah, Kur’an’da “Gözler kör ol-

maz; lâkin gö üsler içindeki

kalpler kör olur.”3 buyurmu -

tur. Kalp gözü kapalı olanlar,

bu dünyada gerçekleri göre-

medikleri için kötü bir hayat

ya adıkları gibi, öbür dün-

yada da rezil olacaklardır.

Kur’an’da “Bu dünyada kör

olan kimse âhirette de kör-

dür; üstelik iyice yolunu a-

ırmı tır.”4

Ancak, kötülük yapma-

yanların veya kötülük yaptık-

tan sonra pi man olup tevbe

edenlerin kalpleri temiz olur. Böyle temiz kalp-

li ki iler, duyuları ve aklı ile elde etti i gerçekle-

ri kabul ederler. Kur’an, bu durumu açıklamak

için “Gözleriyle gördü ünü kalbi yalanlamadı.”5

demektedir. slâm dini, akla ve mantı a uygun

bir dindir. Bu nedenle insanın aklına ve kalbi-

ne uymayan eylere zorla inanmamızı istemez.

“ nsan, aklı sayesinde dü ünme, anlama,

önlem alma yetene ine sahiptir. Bizler aklımızla, iyiyi kötüden, do ruyuyanlı tan, güzeli çirkinden ayırırız.

Aklımızın en önemli i levi dü ünmesidir.nsanın dü ünmesi

demek; gördüklerini, duyduklarını,

okuduklarını kısacaö rendiklerini, kendi

içinde tartı ması,ölçüp biçip

de erlendirmesidemektir.”

Page 29: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Kur’an’da aklımızı kullanmakla ilgili âyetlerden

bazıları söyledir:

“Aklınızı kullanasınız diye, Allah âyetlerini

i te böylece açıklıyor.”6

“Andolsun, biz, size içinde zikir olan bir Kitap

(Kur’an) gönderdik. Artık aklınızı kullanmayacak

mısınız?”7

“Size hayatı da ölümü de

veren O’dur. Geceyi gündüze

de i tiren de O’dur. Artık aklı

kullanmayacak mısınız?”8

“Andolsun, göklerin ve

yerin yaratılı ında, gece ile

gündüzün birbirini izleme-

sinde, insanların yararı için

gemilerin denizlerde akıp

gitmesinde, Allah’ın gök-

ten indirdi i eyde, rüzgârın

yönlendirilmesinde, bulutla-

rın yer ile gök arasında tutul-

masında aklını kullanan bir

topluluk için âyetler (i aret-

ler) vardır.”9

nsan, aklı sayesinde yara-

tıkların en üstünü ve en erefl i-

si olan bir varlıktır. Peygambe-

rimizden ö rendi imize göre,

“Yüce Allah, akıldan daha kıy-

metli bir ey yaratmamı tır.”

En kıymetli ey olarak yaratı-

lan aklımızı elbette kullanma-

lıyız. Kur’an’da 200’den fazla

yerde, aklımızı kullanmamızla

ilgili âyet bulunmaktadır.

Bu âyetlerde aklımızı kullanmamız istenirken,

onu nerede ve nasıl kullanaca ımızı da ö reniyoruz.

Aklımızı Nasıl Kullanmalıyız?

1. Allah, Kur’an’ı anlamak için aklımızı kullanma-

mızı istiyor:

“Sakın, haksız yere bir ki iyi öldürmeyin. te (Al-

lah) aklınızı kullanasınız diye, size bunu ö ütlüyor.”10

2.Geçmi olayları de erlendirirken aklımızı kul-

lanmamız gerekir:

“Ey Ehl-i Kitap! brahim hakkında niçin çeki irsi-

niz? Hâlbuki Tevrat ve ncil, kesinlikle ondan sonra

indirildi. Siz hiç dü ünmez mi-

siniz?”11

3. Çevremizdeki olayları de-

erlendirirken aklımızı kullan-

malıyız:

“Dünya hayatı bir oyun ve

e lenceden ba ka bir ey de il-

dir. Muttakî olanlar (sakınan-

lar) için âhiret yurdu muhakkak

ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl er-

diremiyor musunuz?”12

“Sizin yaradılı ınızda ve

(Allah’ın) yeryüzünde yaydı ı

canlılarda kesin olarak inanan

bir toplum için ibret verici i a-

retler vardır.”13

te bu ve benzeri âyetlerde

Allah, bizden aklımızı kullan-

mamızı istemektedir. Yine bir

âyette aklını kullanmayanla-

rın hayvanlardan daha a a ı

seviyeye dü eceklerini belirt-

mektedir: “Yoksa sen, onların

ço unun gerçekten (söz) dinle-

yece ini yahut dü ünece ini mi

sanıyorsun? Hayır, onlar hay-

van gibidir, hatta onlar yolca

daha da sapıktırlar.”14

29

* Prof. Dr.

1 18/Kehf, 20.2 67/Mülk, 10.3 22/Hacc, 46.4 17/ srâ, 72.

5 53/Necm, 11.6 24/Nûr, 61.7 12/Yûsuf, 10.8 21/Enbiyâ, 67.9 2/Bakara, 164.

10 6/En’âm, 151.11 3/Âl-i mrân, 65.12 6/En’âm, 32.13 45/Câsiye, 4.14 25/Furkân, 44.

Dipnot

“ slâm dinine göre, Allah’ın emir ve

yasaklarına uymak zorunda olan

ki ilere yükümlü/mükellef denir.

Yükümlü olmanıniki artı vardır. Bu artlardan birincisi

akıllı olmaktır. Di erart da ergenlik

ça ına ula maktır.Buna göre, dinî

sorumlulu un ön artı akıllı olmaktır.

Aklı olmayan ki ilerinve ergenlik ça ına

ula mayan çocuklarındinî sorumlulu u

yoktur.”

Page 30: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201030

EdebiyatMusa TEKTA

Ahm

ed G

ENCA

L

Page 31: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

31

Vakıf, bir hizmetin ge-

lecekte de yapılma-

sı için belli artlarla

ve resmî bir yolla ayrılarak bir

kimse tarafından tahsis edilen

mülk veya nakdiyedir. Vakıf,

herhangi bir kimsenin malını,

mülkünü veya parasını kendin-

ce önemli gördü ü bir amaca

hasretmektir. Vakıf, insanlı ın

varolu undan beri fıtratında

bulunan yardımla ma, daya-

nı ma davranı ının kurumsal-

la mı hâlidir. Özellikle slâm

anlayı ı ile ekillenen vakıf an-

layı ımız Türk medeniyeti ile

müessesele mi , böylece tüm

dünya medeniyetine ı ık tutan

bir dü ünce ve davranı biçimi

olmu tur.

Bilindi i gibi vakıf, ha-

yır yapma duygusunun en gü-

zel belirtisidir. Cenab-ı Hak,

Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman

edenler, Allah huzurunda rükû

ediniz, secde ediniz, O’na kulluk

ediniz ve hayır i leyiniz ki kur-

tulu a eri esiniz.” (22/Hac, 77)

buyurmu ; Yüce Peygamberi-

miz de “ nsan ölünce amel def-

teri kapanır, dünya ile ili kisi

kesilir. Ancak üç sınıf insanın-

ki kapanmaz, bunlar da: n-

sanların yararına olan mües-

seseler kuranlar; (cami, okul,

çe me, kütüphane, yol, köprü,

hastane, a evi) gibi hayır ku-

rumlarını tesis edenler. Arka-

sında faydalı ilim, kitap, eser,

ö renci bırakanlar. Yahut da

kendisine, ailesine ve milleti-

ne yararlı olan ve geçmi leri-

nin kemiklerini sızlatmayan

evlât bırakanların hayırları

bu dünyada devam eder.” (Ebû

Dâvud, Vesâyâ; 14; bn Mâce,

Mukaddime; 20) buyurmakta-

dır.

te hadis-i erifte zikredi-

len sadaka-i cariye, yani devam

eden, akan, hayır ve devam-

lı sevap... Bu erefe ve sevaba

VAKIfANLAYI IMIZ

Page 32: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201032

nail olmak isteyen ecdadımız,

asırlar boyunca bulundukla-

rı yerleri imar etmi ler. Han-

lar, hamamlar, kervansaraylar,

camiler, türbeler, a evleri, i-

fahaneler ve bunları ya atacak

vakıfl ar tesis etmek için âdeta

yarı mı lardır.

Nitekim asırlar geçti i halde

onların yaptı ı âbideler hâlen ya-

amakta, ülkemizi manevî, tarihî

ve turistik yönden de erlendir-

mekte ve süslemektedirler.

Vakıf müessesesinin kurulu-

u, slâm dininin sosyal hayatta

yardımla maya ve dayanı ma-

ya çok önem vermesinden kay-

naklanmaktadır. Bu anlayı ve

inanı ladır ki, vakıfl ar en eski

ve köklü müesseselerimizden

biri olmak niteli ini kazanmak-

tadır. Bundan dolayı “Vakıfl ar;

memleketini seven, milletini

dü ünen ve insanlı a ve hatta

hayvanlara hizmeti amaç edin-

mi olan insanların asil duygu-

larının tezahürüdür.” eklinde

de ifade edilir. Vakıfl arın idare-

si vakıfl ar mütevellisine aittir.

Vakıf, Sahih Vakıf ve Gayr-i Sa-

hih Vakıf olmak üzere ikiye ay-

rılmaktadır.

Sahih Vakıf; mülk arazi

sahibinin, maliki bulundu u

mülkünü belli bir amaçla vak-

fetmesidir. Gayr-i Sahih va-

kıf ise miri arazi türünden olan

arazinin yine belli bir amaca

tahsisidir.

Vakıf mütevellisi, vakfe-

dilmi olan ta ınmazlar üze-

rinde mülkiyetin devir ve tem-

liki dı ında di er tasarrufl arı

yapma yetkisine sahip olmak-

la birlikte, bu arazilerin mülki-

yet hakkı ile ilgili bir tasarrufta

bulunmak çok sıkı artlara ba -

lanmı tır.

stanbul Fatihi Sul-

tan Mehmet (II. Mehmet),

“Kanunname-i Kitabet-i Vi-

layet” adlı Kanunname ile ül-

kenin tamamının tapu tahrir

kaydını yeniden yaptırmı tır.

Fatih’in çıkarmı oldu u bu Ka-

nunnameye göre, fethedilen

arazilerin nüfusu, arazinin du-

rumu ve benzeri hususlar, tes-

cil gayesi ile resmî görevliler ta-

rafından yazılıp koruma altına

alınacaktır. Arazinin bu ekilde

yazılmasına “tahrir” denmekte-

dir ve bu i lemi iki memur yü-

rütmektedir. Bunlar, “Defter

Emini” ve “Vilayet Kâtibi”dir.

Defter Eminine, Muharrir-i

Memalik, Muharrir veya l Ya-

zıcısı da denmektedir.

Cihangir Hünkâr, fetihten

sonra âlimler, arifl er ve pa a-

larla beraber -hatta sonradan

kendisini muhakeme edecek

olan- Kadı Hızır Bey’le de yan

yana, muhte em bir merasim

ile Edirnekapı’dan ehre girin-

ce beyaz atının üzerinde asker-

lerine son talimatını öyle verir:

“Gazilerim! Cenab-ı Hakk’a

hamd ü senalar olsun ki

stanbul’un fatihleri oldunuz!

Mukâvemet etmeyip aman di-

leyenlere asla dokunmayın!

Kadınlara, çocuklara, ya lıla-

ra ve hastalara da en küçük bir

zarar vermeyin! Sadece size

helâl olan ganimetlerden alı-

nız!..”

Onun insan hakları beyan-

namesinden çok evvel ilân et-

ti i bu hükümler, millî tarihi-

mizin en erefl i vesikalarından

biridir. Bu âdilâne tavır kar ı-

sında hayran kalarak gözleri

dolan stanbul Patri i, Fatih’in

ayaklarına kapanır. Fatih, onu

aya a kaldırarak:

“Bizim dinimizde insanlar

kar ısında Allah’a secde eder

gibi e ilmek haramdır. Kalkı-

nız! Size ve sizinle birlikte bü-

tün Hıristiyanlara her türlü

hak ve hürriyetleri iade ediyo-

rum. u andan itibaren artık

hayatınız ve hürriyetiniz hu-

susunda gazab-ı ahânemden

korkmayınız!.. Patrikhane,

Rum Ortodoks cemaatinin li-

deri olarak tarih içinde kazan-

mı bulundu u bütün imtiyaz-

ları muhafaza edecektir…” der.

Fatih Sultan Mehmed Han,

dü manlar tarafından bile

takdir edilen bir padi ahtır.

Yegâne gayesi slâm bayra ını

bütün cihana hâkim kılmaktır.

Avrupa haritasını hiç yanından

ayırmadı ı bilinir.

Hassas, ince ruhlu, mü fi k

bir padi ah olan Fatih, zahirî

âlemdeki yükseli ini, mane-

viyat âleminde, yani tasavvuf

vadisinde de gerçekle tirmi ,

zülcenâheyn (iki kanatlı, iki

veçheli) dev bir ahsiyettir. Kı-

sacası o, zâhirde de bâtında da

emsalsiz bir sultandır. Milletin

hakkında o kadar ince ve mer-

hametli dü ünürdü ki, toplu-

munun sanki maddî ve manevî

babası idi. Bir merhamet

âbidesi olan Fatih, ümmete sa-

Page 33: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

33

yısız vakıfl ar te’sîsi ile devrini,

sosyal adalet anlayı ının zirve-

sine yükseltmi tir. Bu vakıfl a-

rın vakfi yeleri, onun ulvî yüre-

inin inceliklerini sergiler.

Bir vakfi yesinde öyle de-

mektedir:

“ n â ettirdi im imâre-

thânemde stanbul fukarâsı

yemek yiyeler! stanbul fethi-

nin ehîd ailelerine ve yetimle-

rine ise, kapalı kaplarda, hava

karardıktan sonra, kom uları-

nın dikkatini celb etmeden, on-

ların izzet ve haysiyetleri koru-

narak yemek ikrâm edile!..”

Görüldü ü gibi Fatih, toplu-

mun korunmaya muhtaç fertle-

ri için en hassas edep ve efkat

ölçülerini aksettiren bu ulvî ka-

ideleri asırlarca evvel bu ekil-

de ortaya koyuyordu.

ehid ailelerine olan ihtima-

mı, çok büyük bir vefa örne i-

dir. Bilhassa, zamanımız insa-

nına bir nezaket, bir vicdan, bir

merhamet ve bir edep dersidir.

Fatih’in ilmi himaye et-

mek ve memleketinde ilmi ya-

atmak hususundaki çok ile-

ri görü ünü gösteren u hikâye

onun vakıf ruhunun ya aması

için neler dü ündü ünü bizlere

anlatmaktadır:

Fatih, ilim erbabı yeti tir-

mek için bol bol vakıfl ar tah-

sis etmi , bu i i çok geni ölçü-

de tutmu tu. Bunu gören veziri

itiraz etmek ister; “Zât-ı ahane

devletin mühimce bir varidatı-

nı talebe-i ulûma vakfediyor-

sunuz. Fakat bunlardan yüzde

onu adam çıkmaz yüzde dok-

sanı ay lak yiyici olur.” der.

O gün Fatih, vezirinin bu e-

kilde itirazını cevapsız bırakır,

ertesi gün vezirine öyle bir ira-

dede bulunur: “Yarın sabah

afakla Fatih Camii’ne git ilk

evvel camiye kim gelip en son-

ra kim çıkarsa u kesedeki be

yüz al tını ona ver.”

Vezir, Padi ah’ın emri üzere

o sabah erkenden caminin önü-

ne varır, ilk gelecek olan kim-

seyi bekler. Bir müddet sonra

fakir halli biri gelir, namazdan

sonra da camide en sonraya ka-

lan o olur, fakat vezir elinde-

ki altınları oldu u gibi bu ada-

ma vermeyi münasip görmez.

“Bu adama bir kaç tane altın

versem kâfi .” der ve geri kala-

nını devletin daha lüzumlu yer-

lerinde sarf edilmesini uygun

bulur. O gün ak ama do ru Sul-

tan Fatih ve zirini huzuruna ça-

ırtır. Emrini yerine getirip ge-

tirmedi ini sorar.

Vezir, dü ünceleriyle birlik-

te yaptı ı i i anlatır.

Fatih : “Bana bak vezirim;

sen ki bana en yakın kimsesin,

emirleri mi vasıtasız telâkki

edersin, sen emrimi de i tirir

ve böyle yaparsan yarın o yap-

tı ım vakıfl ar elden ele intikal

ederken ehline kâfi bir mik-

tar ya vâ sıl olur ya olmaz. Ve

hem sen; bunların yüzde onu

ancak okur, gerisi aylak yiyi-

ci olur, demekle çok lütufkâr

davrandın? Onların içinden

benim istedi im gibi yüzde bir

“Fatih : “Bana bak vezirim; sen ki bana en yakın kimsesin, emirlerimi vasıtasız telâkki edersin, sen emrimi de i tirir ve böyle yaparsan yarın o yaptı ım vakıflar elden ele intikal ederken ehline kâfi bir miktar ya vâ sıl olur ya olmaz. Ve hem sen; bunların yüzde onu ancak okur, gerisi aylak yiyici olur, demekle çok lütufkâr davrandın? Onların içinden benim istedi-im gibi yüzde bir âlim yeti sin ben razıyım. O bir memleketi

tenvîr et mek için muazzam bir varlıktır; ben öyle bir âlim yeti tirmek için doksan dokuzunu, onun hatırı için doyururum.”

Page 34: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201034

âlim yeti sin ben razıyım. O

bir memleketi tenvîr et mek için

muazzam bir varlıktır; ben

öyle bir âlim yeti tirmek için

doksan dokuzunu, onun hatırı

için doyururum.”

Vakıf hizmetleri yüzyıllar-

dır geli erek devam etmi tir.

Günümüzde de bu gönüllü hiz-

meti yürüten köklü müessese-

ler vardır. Bunlardan birisi de

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efen-

di Vakfı’dır. 14. yüzyıl eren-

lerinden olan Somuncu Baba

Hazretlerinin vakıf gelene-

i 1986 yılında Es-Seyyid Os-

man Hulûsi Efendi’nin temelle-

rini attı ı bu kurulu la yeniden

vücut bulmu tur. Hâlen Vak-

fın Mütevelli Heyet Ba kanlı ı-

nı deruhte eden H. Hamidettin

Ate Efendi’nin bir konu ma-

sındaki u cümleleri siz de er-

li okuyucularımızla payla ırken

vakıf anlayı ımızın ilelebed de-

vam edece ini bir kez daha his-

setmi oluyoruz.

19 Eylül 2006 tarihinde yap-

mı oldu u bir konu masında

u veciz ifadelerde bulunuyor:

“Kıymetli Gönül Dostları!

nsanların mutlu ve huzur-

lu olabilmesinin ilk artı, bir-

birleriyle karde çe, sevgi, saygı

ve ho görü içerisinde anla abi-

lecekleri, gönül ba ının, gönül

dostlu unun tesis edilmesidir.

Tasavvuf yolunu benimseyen-

ler, bu mektebin sıralarında,

bu iklîmin havasını soludukça,

o atmosferde pi erek olgunla -

tıkça ekillenirler. Sohbet hal-

kalarında manevî e itim ve

terbiye gördükçe; kendi iç dün-

yasındaki duygu ve isteklerini

en insanî seviyeye oturturken,

di er insanlarla münasebetle-

rini de sevgi ve saygı kuralları

dâhilinde disiplin altına alırlar.

nsanları Allah’a yakla tı-

ran en kopmaz ba iman ba ı-

dır. Gönüllerde yerle en bu ulvî

his; hak ve adaletle toplumun

huzurunu sa layan, cemiyetleri

ayakta tutan önemli temel un-

surlardır. Ki inin önce kendi-

siyle, sonra da toplumla barı ık

olması ancak gönül huzuruyla

mümkündür. Bunu da sa layan

en önemli etken sa lam iman

ve samimiyettir. Tasavvufta öz;

ihlâs, samimiyet ve gönülden

ba lanmaktır.

Bizim gayemiz, Allah’a la-

yık bir kul, Sevgili Peygambe-

rimize layık bir ümmet olmak-

tır. Devrine maneviyat ı ıkları

saçan, ya adı ı 20. yüzyılın ulu-

larından; kalemiyle, kelâmıyla,

manevî ahsiyetiyle ve eserle-

riyle gönüllere taht kuran, gö-

nüller sultanı Es-Seyyid Osman

Hulûsi Efendi Hazretlerinin

bize göstermi oldu u düstur-

da hizmet yoluna devam etmek,

çalı mak ve insanlı a yeni yeni

hizmetler sunmaktır.

Hulûsi Efendi Hazretle-

ri, tasavvufî dü üncesiyle hep

gönüllere hitap eden, gönül-

lere hizmet eden bir yüce ah-

siyettir. O, Allah’ın yarattıkları-

na sevgi ile bakmı , “ nsanların

hayırlısı, insanlara faydalı olan-

dır.” prensibini benimseyerek

insanlı a hizmeti, Hakk’a hiz-

met kabul etmi tir. nsanlara

efkat ve yardımda ahlâk nu-

munesi sevgili ceddi Hz. Mu-

hammed (s.a.v.)’i örnek almı ,

ulu ecdadı Somuncu Baba haz-

retlerinin ve silsile-i sâdâtın yo-

lunu takip etmi tir. Allah ve

Resulü’nün rızasını kazanmak

için, insana ve çevreye kar ı du-

yarlı olmu , gösterdi i hassasi-

yetle samimiyetini bütün öm-

rüne yaymı tır.

Onun hayatına bakıldı ın-

da, insanlar arası ili kilere çok

geni seviyede yer verdi i ve bu

konularda çok hassas oldu u

rahatlıkla görülebilir. Hizmet-

leri ve hareketleriyle, ihlâs ve

samimiyetin eseri olarak insan-

lara kar ı yardımsever ve ho -

görülü, içinde ya adı ı toplu-

ma kar ı güven verici ve barı ı

sa layıcı bir manevî görevi üst-

lenmi oldu u açıkça mü ahe-

de edilir.

Efendi hazretlerinin bizlere

emanet etti i Vakfımız, her i i

en güzel bir biçimde yapmı bü-

tün dünyaya örnek olacak eser-

ler meydana koymu tur. Tarihî

eserlerin restorasyonundan,

yeni yapılan hizmet binalarımı-

za kadar her ey insan için dü-

ünülmü tür, her hizmet bir

gönül kazanmak gayesiyle ya-

pılmı tır.”

H. Hamidettin Ate

Efendi’nin 01.01.2006 tarihli

konu masındaki güzel sözleriy-

le yazımızı taçlandıralım:

“Es-Seyyid Osman Hulusi

Efendi Hazretleri, hizmet ve va-

kıf insanıdır. 1914 yılında ba -

layan hareketli ve bereketli bir

Page 35: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

35

güzel ömür 1986 yılında ken-

di isimleri ile kurulan vakıf hiz-

metleri bir çatı altında toplan-

mı tır.

Yüz yıllara ı ık tutacak bir

vakıf anlayı ı ortaya çıkmı -

tır. Vakfımızın kuruldu u ilk

yılları hatırlıyorum, Efen-

di hazretleri yetmi iki ya la-

rında pir-i fani, gönlü hizmet

ve Allah sevgisi ile dolu, ya -

lanmı olmasına ra men kö-

esine çekilmemi yeni olu a-

cak hizmetlerin heyecanı ve

mutlulu unu ya ıyordu. Ev-

latlarına hizmetlerin nasıl ya-

pılması gerekti ini farklı bir

ekilde anlatıyordu. O, gele-

cekten ümitli idi, her zaman

gelecek nesillerin ilerde daha

güzel ilim hevesi ile müceh-

hez olaca ını söyler idi… Efen-

di hazretleri bir sohbetlerinde:

‘Yapılan bu hayır hizmetleri

memleketimizin dı ına ta a-

cak ve büyüdükçe büyüyecek.’

ve ‘Yüce Allah (c.c.)’tan hüs-

nü kalp ile ne istedik ise oldu.’

buyurmu lardır.

Hulûsi Efendi hazretleri-

nin ba kanlı ında Devletha-

nenin küçük bir odasında bir

masa ve birkaç dosya ile ba -

layan bu hizmet ve gönül ha-

reketi büyüklerin himmeti, ev-

latlarının özverili çalı maları

ile bir gönül medeniyetine dö-

nü mü tür. Allah’ın izni ile

çok kısa bir zamanda daha gü-

zel ve kapsamlı hizmetler yapı-

lacaktır.

Vakıf gönüllüleri teva-

zu sahibidir. Büyüklerin ör-

nek ahlâkından ö rendi i ha-

kikatleri kendi hayatına tatbik

eder; daima gönül yapıcı, gü-

ler yüzlü, tatlı dilli bir ekil-

de incitmeden konu ur mesai

arkada larına, kar ı olgun bir

insan olarak vazifelerini ye-

rine getirir. Örnek bir insan

olur.

Vakıf gönüllüleri idealist

insanlardır. Yalnızca günü ve

kısa hedefl eri dü ünmez ile-

riye dönük projeler üreterek

gerçekçi ve mantıklı bir e-

kilde geli en dünya artlarına

göre kendini yeniler ve geli -

tirir. Zamanın kıymetini çok

iyi bilir. Vakıf çalı anı, Allah’a

kar ı olan kulluk vazifeleri-

ni noksansız bir ekilde yeri-

ne getirir. Mensubu oldu u

yolun yolunda yürümeyi ö -

renir. Böylece huzurlu, mut-

lu bir hayat sürmenin zevki-

ne varır.

Yaptı ı her i te büyüklerin

himmetlerinin kendisiyle ol-

du una inanır, benlik duygu-

suna kapılmadan, varlık için-

de yok olma uuruyla en güzel

çalı maları, hizmetleri sırf Al-

lah rızası için görev bilinci ve

sorumlulu u ile ortaya koyar.

Bu hizmetlerinden dolayı

büyüklerin himmetine maz-

har olur. Himmet, her zorlu u

a makta, kolaylı a ula makta

bir manevî destektir.

En güzel plan, proje ve ça-

lı malar Allah’ın izni ve bü-

yüklerin himmetiyle yapılmı

ve insanlı ın hizmetine su-

nulmu tur. Ne mutlu bu yolda

hizmet eden bahtiyarlara…”

“Bizim gayemiz, Allah’a layık

bir kul, Sevgili Peygamberimizelayık bir ümmet

olmaktır. Devrine maneviyat ı ıkları

saçan, ya adı ı 20. yüzyılın ulularından;kalemiyle, kelâmıyla,manevî ahsiyetiyle ve eserleriyle gönüllere taht kuran, gönüller

sultanı Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi

Hazretlerinin bize göstermi oldu udüsturda hizmet

yoluna devam etmek, çalı mak ve insanlı ayeni yeni hizmetler

sunmaktır.”

Page 36: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201036

KültürEnbiya YILDIRIM*

EL UZATMAKMUHTACA

lhan

SO

YLU

Page 37: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

37

Etrafımızda ya a-

yan insanlara öy-

le bir göz gezdirdi-

imizde, herkesin durumunun

aynı olmadı ını görürüz. Bazı

insanlar sa lıklı iken bir kıs-

mının hastalıklardan muzda-

rip oldu unu, bir kısmı maddî

imkânlarının yerinde olması

nedeniyle rahat bir ya am sü-

rerken bazılarının ise en te-

mel ihtiyaçlarını kar ılamada

bile zorlandıklarını ve sıkıntılar

içinde ya adıklarını görürüz.

Velhasıl, toplum pek çok açı-

dan farklılıklar arz eden, her-

kesin de i ik ekillerde hayat

sürdü ü bir yapı arz eder. Bu

farklılıklar bizlere bir gerçe i

de gösterir: O da, toplum için-

de, gözetilmesi gereken, korun-

maya, deste e ve ilgiye muhtaç

insanların bulundu udur. Ge-

çim sıkıntısı içinde çırpınan,

evlerinin temel ihtiyaçlarını

bile kar ılamakta çaresiz kalan-

lar, yoksulluk sebebiyle ya ama

sevinçlerini, mutluluk ve hu-

zurlarını kaybedenler böyledir.

Keza sahipsizlik nedeniyle tek

ba larına hayatlarını sürdür-

me durumunda olan ya lılar ile

özürlü olmaları nedeniyle çalı-

amayanlar toplum içinde yar-

dıma muhtaç olan di er kesim-

lerdir.

Huzurlu toplumlar, hiç üp-

hesiz ki fertlerin birbirleriyle

barı ık oldukları toplumlardır.

nsanların en temel ihtiyaçla-

rını kar ılayamadıkları ve ülke-

de ya ayanlar arasındaki ya am

standardı arasındaki bo lu un

son derece açıldı ı ve muhtaç-

larla ilgilenilmedi i toplum-

larda gerçek anlamda bir hu-

zurdan bahsedilemez. Böylesi

toplumlarda mal dü manlı ı

ba gösterece i gibi insanla-

rın kanunî olmayan yollardan

arzuladıkları ya amı yakala-

ma çabasına girmeleri de top-

lumun kanayan bir yarası ola-

caktır. Ekonomisini son derece

ilerletmesine ra men sosyal ba-

rı ı sa layamamı ülkelerdeki

sosyal çalkantılar ile karga a ve

hırsızlıkların çok fazla olması

bunun göstergesidir. Esasında,

devletler ellerindeki imkânları

dü künlere ve muhtaçlara se-

ferber etseler bile herkese ye-

ti meleri imkânsızdır ve bunu

sürekli olarak devam ettire-

mezler, muhtaç insanların ih-

tiyaçlarını kar ılamada yeter-

siz kalırlar. Böylesi durumlarda

sorumluluk aynı ülkeyi pay-

la an di er yurtta lara dü er.

Bu ihmal edildi inde de ortaya

bahsetti imiz tablo çıkar.

Sosyal hayata son derece

önem veren dinimiz bu nokta-

da da devreye girmekte ve top-

lumu bir bedenin azalarına

benzetmektedir. nsan vücu-

dunun herhangi bir yerinde bir

sızı oldu unda tüm beden nasıl

rahatsız olur ve o eleme ortak

olursa, toplumu payla an bi-

reylerin de sıkıntı çeken insan-

ların sorunlarını bir beden gibi

payla malarını ister. Bu husu-

sa vurgu yapan Hz. Peygamber

(s.a.v) toplumdaki her ferdi vü-

cudun bir parçasına benzeterek

bir aza rahatsız oldu unda di-

er azalar nasıl bunun acısına

ortak oluyorlarsa, herkesin di-

er insanların dertlerine ortak

olmalarını iste r. Böyle deme-

si yanında kendisi de hayatın-

da bunu uygulamı , göreme-

di i insanların evlerine kadar

“ badet etmek sadece namaz kılmak veya

oruç tutmak de ildir. Bunlar elbette yerine

getirilmesi gereken hususlardır ancak

insanlara yardımda bulunmak, sa lık sorunu

olanların tedavileriyle ilgilenmek de bir

ibadettir. Bir insanın yüzünü güldürmekten

daha hayırlı ne olabilir ki!”

Page 38: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201038

giderek sorunlarıyla ilgilenmi ,

elindekini ihtiyaç sahiplerine

vermekte tereddüt etmemi tir.

Herkesin sorunlarıyla ilgilen-

meyi bir borç bilmi tir.

Bunun yanında, yüce kita-

bımız Kuran, toplumu fertle-

rinin olu turdu u bir aile gibi

tarif etmektedir. (49/Hucurat,

10). Aile içinde ya anan sorun-

lar ve mutluluklar nasıl her bir

birey tarafından payla ılır ve

herkes buna ortak olursa, top-

lumsal mutluluk ve sorunlarda

da herkesin kendini aile bireyi

gibi hissetmesini ister. Bu ger-

çekle ti i zamandır ki, insanlar

gerçek toplum bilincine ula -

mı lar demektir. Hz. Peygam-

ber (s.a.v)’in müminleri birbi-

rine kenetlenmi yapı ta larına

benzetmesi ve bu yapı ta ları-

nın bir binayı meydana getirdi-

ine i aret etmesi de aynı husu-

sa yapılan bir vurgudur.

imdi Hz. Peygamber

(s.a.v)’in benzetmesini gözü-

müzde bir canlandıralım: Her

bina küçük yapı ta larından

meydana gelmektedir. Bu yapı

ta larından bir kısmı olmadı-

ında bina sa lam olmaz. Hele

de bu yapı ta ları binanın en

kritik noktasında olursa, o bi-

nanın yıkılmaya maruz kalması

her zaman muhtemeldir. Top-

lum içinde ya amı bizlerle pay-

la an insanlar da çe itli sorun-

ları nedeniyle di erlerinden

koptuklarında, yani sorunlarını

halledemediklerinde binadan

koparlar, belli bir a amadan

sonra toplum için zararlı bir

konuma bile gelebilirler. Belki

kendilerine bile zarar verirler.

Sonuçta bunun cezasını top-

lumun tamamı çeker. ç huzur

bozulur, insanlar yarınların-

dan ümitlerini keser ve herke-

sin üzerine karamsarlık hâkim

olur. Sokaklar hatta evler bile

güvenli olmaktan çıkar. Hırsız-

lıkların çok fazla artmasını bir

de bu açıdan dü ünün?

Esasında bu tür sıkıntıların

nasıl giderilece inin formülle-

rini dinimiz bizlere ö retmi -

tir. Zengin olanların yılda bir

kez kazançlarından çok cüzi bir

miktarı fakirlere vermelerini is-

temi tir. Bunun yanında ihti-

yaç sahiplerine yardımda bu-

lunmayı te vik etmi ve bunu

sadaka olarak isimlendirmi -

tir. Hz. Peygamber (s.a.v) bir

hadislerinde bu hususta öy-

le buyurmaktadırlar: “Müslü-

man Müslüman’ın karde idir.

O’na zulmetmez onu yalnız bı-

rakmaz, bir kimse Müslüman

karde inin ihtiyacını kar ılar-

sa, Allah da ona yardım eder.

Page 39: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

39

Bir kimse bir Müslümanın sı-

kıntısını giderirse, Allah da kı-

yamet günü onun sıkıntıların-

dan birini giderir. Bir kimse din

karde inin ayıbını örterse, Al-

lah da kıyamet gününde onun

ayıbını örter.” Hz. Peygamber

(s.a.v) bir ba ka hadislerinde

de “Fakirleri arayın, onları gö-

rüp gözetin. Siz ancak fakirleri-

nize yardım sayesinde yardım

görür ve rızıklanırsınız.” buyur-

maktadırlar.

nsanların ihtiyaç sahiple-

rinin sorunlarıyla ilgilendi i,

ellerinden geldi i kadar yar-

dımcı oldu u, fakirleri ve dü -

künleri gözetti i bir toplumda

huzurdan ba ka bir ey bulun-

maz. nsanlar kendileriyle il-

gilenen birilerinin bulundu-

unu bildiklerinde yarınlarına

daha umutlu bakarlar ve ümit-

sizlik içine dü mezler. Onlara

yardım edenler de bundan bü-

yük bir haz almalıdırlar. Çün-

kü yardım ettikleri kimselerin

yerinde kendileri de olabilir-

lerdi veya yarın o duruma dü-

ebilirler. Dolayısıyla kar ı-

sındakine iyilik yapan insan

esasında kendisine iyilik yap-

mı olmaktadır. Ayrıca her

eyi görüp gözeten Allah yapı-

lan iyiliklerin kar ılı ını hem

bu dünyada hem de öteki dün-

yada verecektir. Allah Teâlâ bir

ayet-i kerimede bu hususa vur-

gu yapmaktadır: “Sevdi iniz

eylerden Allah için harcama-

dıkça iyili e eremezsiniz, Her

ne harcarsanız Allah onu hak-

kıyla bilir!” (3/Al-i mran, 92)

Bazı zenginlerin yaptıkla-

rı toplu yardımlarda ya anan-

lar hepimizin malumudur. n-

sanlar birkaç parça kuru gıda

kapabilmek için birbirini ez-

mekte, kameralara görünme-

mek için yüzlerini gizlemekte

ve onurlarını korumaya ça-

lı maktadırlar. Çe itli sosyal

yardım kurulu larının yap-

tı ı yardımlar da ülkemizde

oldukça fazla sayıda ihtiyaç

sahibi bulundu unu göster-

mektedir. Yapılan bilimsel ça-

lı malarda da bu sonucu gör-

mek mümkün olmaktadır.

Buradan hareketle etrafımız-

da pek çok ihtiyaç sahibi insan

oldu unu söyleyebiliriz. unu

iyi bilelim ki: badet etmek sa-

dece namaz kılmak veya oruç

tutmak de ildir. Bunlar elbet-

te yerine getirilmesi gereken

hususlardır ancak insanlara

yardımda bulunmak, sa lık

sorunu olanların tedavileriyle

ilgilenmek de bir ibadettir. Bir

insanın yüzünü güldürmek-

ten daha hayırlı ne olabilir ki!

Bu nedenle soka a çıktı ımız-

da hayata bir de bu gözle bak-

maya çalı alım. Böyle bakar-

sak el uzatılmayı bekleyen ne

kadar insan oldu unun farkı-

na varırız.

* Prof. Dr.

“Sosyal hayata son derece önem veren dinimiz bu noktada da devreye girmekte ve toplumu bir bedenin azalarına benzetmektedir. nsan vücudunun herhangi bir yerinde bir sızı oldu unda tüm beden nasıl rahatsız olur ve o eleme ortak olursa, toplumu payla an bireylerin de sıkıntı çeken insanların sorunlarını bir beden gibi payla malarını ister.”

Page 40: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201040

Ümit insanın en

önemli serma-

yelerinden biri-

dir. Ümit ne kadar iyi ve olum-

lu ise, ümitsizlik de o kadar

kötü ve olumsuz bir duygudur.

nsanlar yatırımları, iyilikle-

ri, sermayeleri, amelleri var-

sa ümitli, bunlar yoksa ümit-

siz olurlar. A acı diken meyve

umar, dikmeyen ise ya diken-

den umar veya günün birinde

karamsarlı a dü er ve ümitten

yoksun kalır. Hem ümidin hem

de ümitsizli in yani korkunun

a ırısı hastalı a yol açar. Bu se-

beple denge nizamı olan dini-

miz, hayat kitabımız olan yüce

Kur’ân ve dinin en güzel teb-

li cisi, Kur’ân’ın ise en iyi mü-

fessiri olan Hz. Peygamber

(s.a.v) de insanda var olan bu

duyguları dengede tutmu tur.

Âyetlere ve hadislere baktı ı-

mız zaman bir grup âyet ve ha-

disin insanları korku içinde ol-

mayı telkin etti ini, bir ba ka

grubun ise ümit a ıladı ını gö-

rürüz. u âyetleri bu gözle in-

celeyelim:

“Kim Allah’tan korkar-

sa, Allah ona i inde bir kolay-

lık verir.”1 “ te bu, Allah’ın

size indirdi i buyru udur. Kim

Allah’tan korkarsa Allah onun

kötülüklerini örter ve onun

mükâfatını arttırır.”2.

“De ki: Ey kendi nefi sleri

aleyhine haddi a an kullarım!

Allah’ın rahmetinden ümit kes-

meyin! Çünkü Allah bütün gü-

nahları ba ı lar. üphesiz ki

O, çok ba ı layan, çok esirge-

yendir.”3.

FıkıhAbdullah KAHRAMAN*

ÜM TVÂR OLMAK“Yüce Allah’ın bizden istedi i, Hz. Peygamber (s.a.v)’in de ö retti i korku, gerçek

anlamıyla bir mü’min endi esi ve sorumlulu udur. Bu endi e ve sorumluluk zaman

içerisinde uurlu bir bilince ve hayat tarzına dönü ür. Bunu kazanabilen mü’min

ticaretinde, helal-haram çizgisine dikkat eder, sokakta vakarını korur, insanlarla

ili kisinde de malayani eylere iltifat etmez.”

Page 41: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

41

“Ey o ullarım! Gidin de

Yusuf’u ve karde ini iyice ara -

tırın, Allah’ın rahmetinden

ümit kesmeyin. Çünkü kâfi rler

toplulu undan ba kası Allah’ın

rahmetinden ümit kesmez.”4.

“( brahim:) dedi ki: Rabbi-

nin rahmetinden, sapıklardan

ba ka kim ümit keser?”5.

Bazı âyetler ise her iki du-

rumu da bir arada bulundu-

rur, hem korkuyu hem de ümi-

di aynı anda ifade eder. Mesela

u âyetler bu kabildendir: “Is-

lah edilmesinden sonra yeryü-

zünde bozgunculuk yapmayın.

Allah’a korkarak ve (rahmeti-

ni) umarak dua edin. Muhak-

kak ki iyilik edenlere Allah’ın

rahmeti çok yakındır.”6, “Kor-

karak ve ümit ta ıyarak Rab-

lerine ibadet ederler.”7 “Kim

Allah’tan korkarsa, Allah ona

bir çıkı yolu ihsan eder.”8

Âyetleri açıklayan ve destek-

leyen bazı hadisler ise öyledir:

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet

edildi ine göre Resûlullah

(s.a.v.) öyle buyurdu: “E er

mü’min, Allah’ın azabının ni-

telik ve niceli ini bilseydi, cen-

net ümidine kapılmazdı. Kâfi r

de Allah’ın rahmetinin nitelik

ve niceli ini tam olarak kavra-

yabilseydi, O’nun cennetinden

asla ümidini kesmezdi.”9

Abdullah bni Mes’ûd

(r.a)’dan rivâyet edildi ine göre

Resûlullah selem(s.a.v) öyle

buyurdu: “Cennet size ayakka-

bılarınızın ba ından daha ya-

kındır. Cehennem de öyledir.”10

Hz. Enes (r.a) anlatıyor:

“Resûlullah (s.a.v) ölmek üzere

olan bir gencin yanına girmi -

ti. Hemen sordu: “Kendini na-

sıl buluyorsun?”. “Ey Allah’ın

Resûlü, Allah’tan ümidim var,

ancak günahlarımdan kor-

kuyorum.” diye cevap verdi.

Resûlullah (s.a.v) da u açıkla-

mayı yaptı: “Bu durumda olan

bir kulun kalbinde (ümit ve

korku) birle ti mi Allah o ku-

lun ümid etti i eyi mutlak ve-

rir ve korktu u eyden de onu

emin kılar.”11

Genel olarak slâm mü’min

insanın korku ve ümit arama-

sında ya amasını, bu ikisi ara-

sında makul bir denge kurma-

sını prensip kılmı tır. Mü’min

aczine, kusurlarına, günahla-

rına ve kayma ihtimaline kar-

ı hep bir korku içinde ya ama-

lı. Ancak bu korku, hayatı zehir

edecek boyuta ula ıp adım at-

masına engel olacak bir korku,

tereddüt ve kararsızlık eklinde

olmamalıdır. Zira bu gibi kor-

Page 42: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201042

kular farklı psikolojik hastalık-

ların davetçisi olabilir. Günah

i leyece im diye eve kapan-

mak, haram karı ır korkusuyla

ticaret yapmamak, gıybet ede-

rim diye insanların arasına ka-

tılmamak slâm’ın mü’minden

istedi i davranı lar de ildir. O

zaman Yüce Allah’ın bizden is-

tedi i, Hz. Peygamber (s.a.v)’in

de ö retti i korku, ger-

çek anlamıyla bir

mü’min endi esi ve so-

rumlulu udur. Bu endi-

e ve sorumluluk zaman

içerisinde uurlu bir bi-

lince ve hayat tarzına

dönü ür. Bunu kazana-

bilen mü’min ticaretin-

de, helal-haram çizgisi-

ne dikkat eder, sokakta

vakarını korur, insan-

larla ili kisinde de ma-

layani eylere iltifat et-

mez.

Öte taraftan mü’min,

kendi yapabildi i ve

Allah’ın nimetleri kar-

ısında fazlaca bir de er

ta ımayan amellerine

de il, Allah’ın geni rahmeti-

ne bakarak her zaman ümitvâr

olmalıdır. “Ümit fakirin azı ı-

dır.” denir ama aynı zamanda

bu ümit denilen büyük serma-

ye mü’minin de azı ıdır. Fakat

ümitvâr olmak kuru kuruya,

”Benim ümidim var.” demekle

olmaz. Ümit ta ımak için bel-

li yatırımların yapılması ve ge-

rekli adımların da atılması ge-

rekir. Etrafımıza baktı ımız

zaman karamsarlık ta ımayan-

ların genellikle gerekli adımları

atan ve olması gereken giri im-

leri kurallarına uygun olarak

yapan kimseler oldu unu görü-

rüz.

Buna göre, ailesiyle ülfet ku-

rabilmi ve onlara hak ettikle-

ri sevgiyi verebilmi bahtiyar

aile reisleri ailesinin gelece in-

den; ö rencisine vermesi gere-

ken do ru bilgileri en iyi ekil-

de verebilmi ba arılı hocalar

onların ba araca ı güzel i ler-

den; yöneticisini isabetli seçmi

olanlar, onların âdil ve do ru

icraatlarından ümit beslemeyi

de hak eder. Bu konularda pe -

pe e atılan yanlı ve uursuz

adımlar ise karamsarlık davet

ederken ümitleri de tüketir.

Mü’min korku ve ümit den-

gesini kurabildi inde ya amak

bir anlam ta ırken, bu dengeyi

bozması durumunda hayat ger-

çek anlamını yitirir. Yani imanı

olanın, sâlih ameli hayat felse-

fesi haline getirenin, her alanda

sorumlu davranan mü’minin

ümitvâr olması için aslında çok

sebep vardır. Ümidimiz attı ı-

mız adım kadardır. Mü’min ka-

ramsarlık, yakınma, mazeret ve

ikâyet adamı de ildir. Her tür-

lü kötülü ü yaparak Allah’ın

emanet verdi i dünyayı çekil-

mez hale getiren sorumsuzla-

ra bile ümit a ılamak ve dün-

yayı yeniden çekilir

hale getirmek yine

mü’minlere dü mek-

tedir.

slâm dü ünürle-

rinin bu konuda çok

güzel sözleri vardır.

Bazılarını hatırla-

makta yarar var:

“En büyük fela-

ketler içinde dahi

ümidini kaybetme

Unutma ki ilik en

sert kemi in içinden

çıkar.” (Hâfız)

“Güçlük kolaylık-

la beraberdir, ken-

dine gel, ümidi bı-

rakma! Akıllı insan bilir ki,

ölümün arkasında bile daha

güçlü bir hayat beklemekte-

dir.” (Mevlâna).

* Prof. Dr.

1 65/Talâk, 4.2 65/Talâk, 5.3 39/Zümer, 53.4 12/Yûsuf, 87.5 15/Hicr, 56.6 7/A’râf, 56.7 32/Secde, 16.8 65/Talâk, 2.9 Müslim, “Tevbe”, 23.10 Buhârî, “Rikâk”, 29.11 Beyhakî, uabu’l-Îmân, II. 5., no: 1003. (Bu

kaynaktaki metinde ki i daha farklıdır, ancak aynıkonu anlatılmaktadır.)

Dipnot

Page 43: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

43

C HANNÜMÂ

Faziletli bir ehir… Kutsanmı , gök yasalıMarmara’ya yansıyan bir stanbul masalı

Rabbim onu bah etmi , ba ı lamı yurdumaMiraç’tan yere inmi misilsiz cihânnümâ

Sûfî bir sûret gibi cihânı gören aynaSonsuz aralanıyor; bütün yelkenler mayna

nsan, insana sevgi, insan insandan eminBir de il âhir hükmü, keremli ile kemin

Ha metiyle bir sultan, duruyor at üstündeBuram buram bir zaman demlenir set/üstünde

Dilleniyor lâleler, gülü/ en gülhânedeKim onmu , kim onacak bu hâzin virânede?

Her saat Sirkeciden beyaz bir tren kalkarYazın kırmızı lâle, karakı ta sıcak kar

Sonsuzlu u dü ünür, tema a edince kulMücerret bir sevdânın çera ıdır stanbul.

Olcay YAZICI

Page 44: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201044

KültürResul KESENCEL

HAZRET- MUHAMMED (S.A.V.)’DEN GÜNÜMÜZE MUKADDES EMANETLER

“Eskiden Peygamberlerin ve Allah dostlarının ellerinde

bulundurdukları âsâ aynı zamanda ni âne ve bir nevi güç

sembolü olarak da kabul edilir. Hazret-i Peygamber (s.a.v.)

de bazı zamanlarda âsâya dayanır ve bunun peygamber

ahlâkından oldu unu ifade ederdi.”

ÂSÂ-YINEBEVÎ

Page 45: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

45

Eskiden Peygamberlerin ve Allah

dostlarının ellerinde bulundurduk-

ları âsâ aynı zamanda ni âne ve bir

nevi güç sembolü olarak da kabul edilir. Hazret-i

Peygamber (s.a.v.) de bazı zamanlarda âsâya da-

yanır ve bunun peygamber ahlâkından oldu u-

nu ifade ederdi. Kaynaklarda bir ar ın ya da daha

uzun ucu e ri bir de ne i oldu u, bu de ne i de-

veye bindi i zaman önüne astı ı, Veda Haccı’nda

Hacerü’l Esved’i uzaktan onunla selâmladı ı riva-

yetleri bulunmaktadır. Urcun denilen bir ba ka

de ne ini ise Bâkî Kabristanı’na giderken yanın-

da bulundurur, otururken elinde evirip çevirirdi.

Bu de ne e dayanarak hutbe okudu u da olurdu.

Da a açlarından kesilmi , Mem uk adıyla anı-

lan bir de ne i ise Hazret-i Osman (r.a.)’ın hi-

lafeti zamanında ona intikal etmi , Halife min-

berde hutbe irad ederken Cahcah bin Kays ya da

Cahcah bin Said denilen bir ki i bu de ne i elin-

den alıp dizine dayayarak kırmı tı. Bu olay üze-

rine halk Cahcah’a ba ırdı, Hazret-i Osman da

minberden inip evine gitti. Daha sonra Cahcah’ın

elinde ve dizinde ka ıntı peyda oldu. Hazret-i

Osman’ın ehadetinin üzerinden bir yıl geçme-

den ka ıntıdan öldü.

Hicretin 10. yılında Neca i de Zübeyr bin

Avvam’a (r.a.) bir âsâ hediye etmi , Rasûlullah

(s.a.v) bu âsâyı musallada sütre olarak kullan-

mı tı. Bu âsâyı Zübeyr (r.a.)’in Uhud Sava ı’nda

öldürdü ü bir mü rikten ganimet olarak aldı ı

da rivayet edilmektedir. bni Sa’d, bayram gün-

leri ile ya mur duasına çıkıldı ında Hazreti Bi-

lal (r.a.)’in Rasûlullah (s.a.v)’ın önünde âsâsını

ta ıdı ını nakletmektedir. Rasûlullah (s.a.v)’ın

âsâlarından biri Muaviye’nin halifeli i zamanın-

da Sa’d el Karazi’nin yanında bulunuyordu. Hic-

retin 50. yılında hacca gelen Muaviye, Mescid-i

Nebevînin minberini söküp âsâ ile beraber am’a

götürmek istedi. “O ve Peygamber (s.a.v.)’in

âsâsı Medine’de bırakılamaz. Çünkü Medineliler

Osman’ın katilleridir.” dedi. Bunun üzerine Cabir

bin Abdullah ile Ebû Hüreyre (r.a.) “Ey mümin-

lerin emiri, Rasûlullah (s.a.v)’ın minberinin ko-

nulmu oldu u yerden sökülüp götürülmesi de,

âsâsının am’a nakledilmesi de do ru de ildir.”

diyerek mani oldular.

Hicretin 597. yılında vefat eden Ebülferec

ibnü’l Cevzi, Hazreti Peygamber (s.a.v)’e ait bir

âsânın kendi ya adı ı devirde halifeler nezdin-

de muhafaza edildi ini nakletmektedir. Minberle

birlikte hilafet alâmeti olarak kabul edilen âsâya,

Emeviler, Abbasiler ve Fatimîler zamanında bü-

yük önem veriliyordu. Abbasi halifeleri mera-

simlerde Rasûlullah (s.a.v)’ı taklid ederek elinde

âsâ bulunan bir görevliyi önlerinde yürütürlerdi.

Halife Mütevekkil, Hazret-i Peygamber (s.a.)’e

ait aneze denilen de ne i yanına aldıktan son-

ra bu ekilde ta ıtmaya ba ladı. Fatımî halifele-

ri ise hilafet alâmeti âsâyı bizzat kendi ellerinde

ta ırlardı. Kalka endi, elmas ve inci ile süslenmi

bu âsânın bir buçuk karı uzunlu unda oldu u-

nu, Ba dad’da Abbasi hazinesinde bulunurken

Hırka-i Saadet ile birlikte Sultan Sencer tarafın-

dan Müster id Billah’tan alındı ını, Muktefi za-

manında (H. 535/M.1141) iade edildi ini, Mo ol

istilasına kadar orada kaldı ını rivayet etmekte-

dir. Ba dad halifeli inin Mo ollar tarafından kal-

dırılmasından ve Ba dad’ın ya malanmasından

sonra, slâm hükümdarlarında hilafet sembolü

olarak kullanılan bir âsâya rastlanmamaktadır.

Bursa Mısrî Dergâhı eyhi emseddin Efen-

di ise Bursa dergâhlarını anlattı ı “Yâdigâr-ı

emsi” isimli eserinde Medine’de bulunan Âsâ-

yı Nebevî’nin manevî i aret üzerine Baba Yusuf

isimli bir zat tarafından alınarak üçe bölündü ü-

Page 46: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201046

nü, bir parçasını Emir Sultan Hazretleri’ne, bir

parçasını Hacı Bayram Veli’ye, bir parçasını da

emredilen bir ba ka yere götürdü ünü, Emir

Sultan’ın getirilen emaneti kendi âsâsının or-

tasına yerle tirdi ini ve türbesinde muhafaza

edilen bu âsânın Bursa’da Âsâ Suyu ismiyle bi-

linen suyun ortaya çıkı ında kerametinin görül-

dü ünü rivayet etmektedir. Yani Hazret-i Pey-

gamber (s.a.v.)’in âsâsı intikal yolu ile

gelerek Allah’ın velî kulları tarafından

muhafaza edilmi tir. Tâsâvvufta âsânın

kıymeti fazladır. Rasûlullah (s.a.v.)’dan

gelen bu emanet ve kullanım mür id-i

kamiller tarafından devam ettirilmi -

tir. Hatta bununla ilgili olarak çok gü-

zel beyitler vardır. Es-Seyyid Osman

Hulûsi Efendi Hazretleri âsâ ile ilgili u

güzel beyitleri kaleme almı tır ki anla-

mının derin bir ekilde tefekkür edil-

mesi gerekir:

Elinde var iken fırsatı ganîmet bil

Hebâ olmadan ömr tarîk-i Mustafâ’yı tut

Makbûl-i dergâh-ı Hakk olma a istersen rızâ

Bir mür id-i kâmilin elindeki asâyı tut

Var ehl-i Hakk’a hizmet et bî-taleb ü bî-garaz

“Seyyidü’l-kavmi hâdimuhum”

emr-i Habîb-i Kibriyâ’yı tut

Eyüp Sabri Pa a, Mir’atü’l Hara-

meyn’in Medine-i Münevvere ile alâkalı

kısmında Medinelilerin bayram na-

mazlarını kılmak için namazgâha çıkar-

ken Asr-ı Saadetteki gibi Hazret-i Fahr-i

Âlem (s.a.v)’in âsâsını ta ıdıklarını an-

latmaktadır. Hâlen Topkapı Sarayı’nda

Emânetler arasında bir de âsâ muhafa-

za edilmektedir. Ye il çuha kılıf içerisin-

de bulunan âsâ, 148 santimetre uzunlu-

unda, altı kö eli ceviz ya da ona benzer

bir a açtan mamul olup ucunda gümü -

ten ba lı ı vardır. Ba lık üzerinde:

“Padi ahım Hakk’a minnet gözlerin yine aydın

Oldu Hak’dan sana bir em’-i hidayet bu âsâ

Ravza-i Pâk-i Nebîden bir nihal-i servdir

N’ola verse sayesinde cihana rahat bu âsâ”

mısraları yazılıdır.

Yazı ve süslemeler 16. asrın, karakterini yan-

sıtmaktadır. Gerek âsânın durumu, gerekse ba -

lı ındaki yazının muhtevası, bizzat Hazret-i Pey-

gamber (s.a.v)’in kullandı ı âsâ olmayıp

sonradan Ravza-i Mutahhara’daki bir

a açtan imal edildi i ve bu mekânın

Allah Rasûlü’yle irtibatına binaen te-

berrüken muhafaza edildi i intiba-

ını uyandırmaktadır. Buna benzer

bir ba ka âsânın üzerinde ise Kâbe-i

Muazzama’nın tamirinden çıkan bir

a açtan imal edildi i yazılıdır.

Hazret-i Musa (a.s)’nın âsâsının ta-

rih içerisinde ayrı bir yeri oldu u için bu

yazımızda Hazret-i Musa’nın âsâsından

da bahsetmek istiyoruz. Âsâsı Hazret-i

Musa (a.s)’ya kayın pederi uayb (a.s)

tarafından hediye edilmi tir. 122 cm

uzunlu unda, a açtan olup, ba kıs-

mında bir budak yeri vardır. Taberînin

rivayetine göre Cennetten getirilmi tir.

Âsâ ve el beyazlı ı, Hazret-i Musa’ya

verilen iki mucizedir. Ejderha hâline

dönü erek Firavun’un adamlarının si-

hirlerini yutan ve Kızıldeniz’e dokundu-

ruldu unda denizi ikiye ayıran âsâdan

Kur’an-ı Kerim’de;

“Bunun üzerine Musa âsâsını attı.

Bir de ne görsünler. O apaçık bir ejder-

ha (oluverdi)! Ve elini (cebinden) çıkar-

dı, birden o da bakanlar için bembeyaz

parlayan bir ey oldu.”( 7/A’raf, 107-

108) “Biz de Musa’ya ‘Âsânı at!’ diye

vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onla-

rın uydurduklarını yakalayıp yutuyor.

Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların

yapmakta oldukları yok olup gitti. (Fi-

ravun ve kavmi) orada yenildi ve küçük dü erek

geri döndüler. Sihirbazlar ise secdeye kapandı-

lar.” (7/A’raf, 117-120) eklinde bahsedilmekte-

Page 47: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

47

dir. (Bkz: Hilmi AYDIN¸ Hırka-i Saadet Dairesi

ve Mukaddes Emanetler, stanbul, 2004.)

Ahmed Cevdet Pa a’nın Kısas-ı Enbiya ve

Tevarih-i Hulefa isimli kitabında konuyla alâkalı

olarak u bilgilere rastlanmaktadır:

“Hazret-i Musa, Firavun’u hak dine ça ırınca

Firavun hayret ederek Hazret-i Musa’ya

‘Sen çocuk iken bizim sarayımızda büyü-

dün, sonra bir suç i ledin ve kaçtın, imdi

dönüp geldin, ne demek istiyorsun?’ dedi.

Hazret-i Musa ‘Yerlerin ve göklerin ve bü-

tün yaratıkların Rabbi ‘Âlemlerin Rabbi’

adına hak dine davet ediyorum.’ deyince

Firavun öfkelenip ‘Mısır’da benden ba ka

rab yoktur. E er sen benden ba ka rab ve

ilâh tanırsan, seni zindana koyarım.’ diye

tehdit etti. Musa (a.s) âsâsını yere bırak-

tı, âsâ hemen büyük bir ejder olup hare-

ket etmeye ba ladı. Firavun ondan ürktü

ve ‘Daha önce kâhinin haber verdi i çocuk

bu olmasın!’ diye endi eye dü tü. Etrafın-

daki yakınlarına ‘Ne buyurursunuz? Musa

sanatında maharetli büyük bir sihirbaz-

dır, sihirbazlıkla sizin inancınızı bozup da

Mısır hükümdarlı ını ele geçirmek isti-

yor.’ dedi. Onlar da ‘Biraz mühlet ver, et-

rafa görevliler gönder, ne kadar maharet-

li sihirbazlar varsa getirsinler, Musa ile

Harun’a üstün gelsinler.’ diye görü lerini

bildirdiler. O zamanlar sihirbazlık dünya-

da pek geçerli bir sanat olmu ve her ta-

rafta itibar bulmu tur. Firavun tarafından

görevlendirilen görevliler tarafından, ne

kadar maharetli sihirbaz varsa Mısır’a ge-

tirildi ve Kıbtiler’in yılba ındaki bayram

gününde belli bir yerde toplanmak üzere

herkese ilan edildi.

O gün bütün Mısır halkı orada toplan-

dı. Sihirbazlar da oraya getirildi. Sihir-

bazlar meydana çıkıp ‘Firavun’un azame-

tine yemin ederiz ki biz galip gelece iz!’ diyerek

sihirbazlık aletleri ve malzemeleri olan iplerini

ve de neklerini ortaya attılar ve göz ba cılıklar-

la birtakım yılanlar geziyor gibi gösteri ler yaptı-

lar. Hemen Musa (a.s) âsâsını bıraktı. Âsâ büyük

bir ejder olup alet ve malzemeleri yuttu. Sihirbaz-

lar baktılar ki, ne ip var, ne de nek var. Oysa e er

Musa’nın i i sihirbazlık olsa, yalnız kendi göste-

ri leri bozulmalı, fakat ip ve de nek gibi alet ve

malzeme mevcut kalmalı idi. ‘Bu mutlaka be-

er gücünün haricinde bir mucizedir.’ dediler ve

Hazret-i Musa’ya iman ettiler.

Firavun çok fazla öfkelendi ve ‘Me er

Musa sizin ustanızmı , önce onunla i i pi ir-

mi siniz ve srailo ulları ile birlikte Mısır’ı

ele geçirmeye karar vermi siniz. Bakınız

ben size ne yaparım, ellerinizi ve ayaklarını-

zı keserim ve sizi hurma dallarına âsârım!’

dedi. Onlar da ‘Zarar yok, biz Musa’nın ila-

hına iman ettik. Biz ancak O’nun ba ı lama-

sını ve bize acımasını isteriz.’ dediler. Bun-

dan sonra da Musa (a.s) pek çok mucizeler

gösterdi, ancak gerek Firavun, gerekse kav-

mi imana gelmedi. Kıptî kavminin bir grubu

‘Musa’ya niçin bu kadar meydan verilmeli,

halkın zihinlerini bozuyor. Onun hareketi

âdeta memleketi ifsat etmek ve halkı isya-

na te vik etmektir.’ diyerek Firavun’u tah-

rik ediyorlardı.

Oysa srailo ulları’nın bütün boyları

Hazret-i Musa’ya ba lanarak tek vücut ol-

mu lar ve böylece kendilerini esaretten kur-

tarabilecek bir duruma gelmi lerdi. Bundan

ötürü Firavun da bir aralık belayı defetme

kabilinden srailo ulları’nın Mısır’dan çı-

kıp gitmelerine izin vermi ti. Sonra pi man

oldu. Musa (a.s) ise bir zaman tayin ederek

bütün srailo ulları ile haberle ti, gecele-

yin onları Mısır’dan çıkardı ve Süvey Deni-

zi kenarına götürdü. Firavun bunu duyun-

ca hemen etrafındaki askerlerini topladı ve

srailo ulları’nın arkasına dü tü. Sabahle-

yin onlara yakla tı.

Musa (a.s.) âsâsı ile denize vurdu. Deniz ya-

rıldı. On iki yol açıldı. On iki boyun her biri bir yoldan

gitti. Firavun askerleriyle onları izledi, srailo ulları

geçip kurtuldu, sonra deniz kapanıp eski hâline dön-

dü ve Firavun askerleriyle beraber bo uldu.”

Page 48: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201048

GeziFatih ERKOÇO LU*

NOTLARI -I-NEW YORK

“Kızılderililerin katledildi i kendi yapımları western filimler ve di er ba ka

pek çok filmden tanıyordum bu ülkeyi. Tabii olarak bu ülke ile alakam

sadece televizyonda ve sinemalarda izledi im filmlerden ibaretti.”

Page 49: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

49

ngiltere, Güney

Afrika ve Mal-

ta gibi ülkelerde

daha uygun fi yatlara ngilizce

kursu imkânları varken ben bil-

hassa “Yeni Dünya”ya gitmek

istedim. Zira hep, dünyaya yön

veren ve aynı zamanda dünya-

nın jandarmalı ını da yapan

Amerika Birle ik Devletleri’nin

görülmesinin ve burada bir

miktar da olsa ya anılmasının

önemli oldu unu dü ünmü -

tüm.

Kızılderililerin katledildi-

i kendi yapımları western fi -

limler ve di er ba ka pek çok

fi lmden tanıyordum bu ülke-

yi. Tabii olarak bu ülke ile ala-

kam sadece televizyonda ve si-

nemalarda izledi im fi lmlerden

ibaretti. Orada da kendilerini

ne kadar tanıtıyorlarsa, ancak

o kadar malumatımız oluyordu.

lahiyat Fakültesinde okur-

ken Amerika’ya da gitmi

olan hocam brahim Özdemir,

Amerika’ya Nasıl Gidilir? is-

minde bir kitap yazmı tı. Ho-

camın bu kitabı da Amerika’yı

gündemime sokmu tu, fakat bu

ülkeye yolculuk yapmam için

hemen hemen on yılın geçmesi

gerekecekti.

Aynı sitede oturdu umuz bir

arkada ım Amerika’ya gitmek

istedi ini ifade etmi , ben de

ona hocamın yazmı oldu u yu-

karıda zikretti im kitabı hedi-

ye etmi tim. kiz kulelerin sal-

dırıya u radı ı yıl, Amerika’ya

giden bu arkada ım dilini ge-

li tirdikten sonra burada bir

kısım ticarî i ler yapmaya ba -

ladı. Yıllar sonra bu arkada ı-

mın arkada ı Serdar Dönmez’in

yardımıyla ben de Amerika’da

Cambridge Schools denilen bir

ngilizce kursuna kayıt yaptır-

dım. Birçok kimsenin almakta

zorlanaca ımı söyledikleri vi-

zeyi ise kurstan gönderilen ak-

septansla hiç de sıkıntı çekmek-

sizin elde ettim. Fakültemizden

Gökhan Sebati I kın Bey’in va-

sıtasıyla da çok uygun bir fi yata

Türk Hava Yolları’ndan gidi ve

dönü uçak bileti buldum. Böy-

lece “Yeni Dünya”ya yolculu u-

muzun resmî hazırlıkları bit-

mi ti.

Asya yerlilerinin Bering

Bo azı’nın donmasıyla birlik-

te Amerika’ya Alaska üzerinden

yürüyerek geçtikleri ifade edi-

lir. Kristof Kolomb ise uzun bir

gemi yolculu u ile yeni kıtaya

ula mı tı. Benim vesaitim ise

çok daha moderndi. Buna ra -

men on bir saatlik bir yolculuk

sonrasında New York’un John

F. Kennedy Havalimanı’na in-

mi tim. Serdar Dönmez beni ve

aynı uçaktan inen ba ka kimse-

leri de kar ılamak üzere orada

bulunuyordu. Emaneten büyük

bir Amerikan arabası tedarik et-

mi ve bizim için havalimanına

kadar gelmi ti. Elimizdeki ba-

vulları da bu arabadan ba ka-

sı ta ıyamazdı zaten. Ramazan

ayının onuncu günüydü. Yol-

culuk nedeniyle ben o gün oruç

tutmamı tım. Takrîben yarım

saatlik bir yolculuk sonrasında

vardı ımız yerde Türkler henüz

iftarlarını açmak üzere idiler.

Orada onların iftar sofralarında

karnımızı doyurduktan sonra 5

ay 21 gün boyunca kalaca ımız

eve götürdü bizi Serdar.

1926 yılında yapılmı olan

bu bina Kırımlı bir Türk’e aitti.

Binanın be inci katında 1200

dolara kiraladı ımız ev, iki

oda ve bir salondan olu uyor-

du. Buzdolabı ve oca ın oldu u

Page 50: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201050

mutfak ve küvetli bir banyomuz

vardı. Serdar bize bir yer yata-

ı bulmu tu. Evin bir odasın-

da Somali kökenli ve müteaki-

ben Amerikan vatanda ı olmu

olan Uveys Ali Nur kalacak-

tı, ben de di er caddeye bakan

odayı tuttum. Benimle gelen

di er arkada salonu kullana-

caktı ve birkaç ay sonra gelen

ba ka bir arkada la burasını

payla acaktı. Benim hesabı-

ma dü en kira, elektrik ve in-

ternet ücreti 430 dolardı. Sa-

dece yer yata ı olan bu odayı

adam etmek için bir miktar

para harcamak gerekti.

Evimiz Bronx’daydı ve

4 Treninin dura ı Bedford

Park Boulevard’dan yürüye-

rek altı yedi dakikalık mesa-

fedeydi. D Treninin dura ı

ise neredeyse hemen bizim

evin altında idi. Gider git-

mez 81 dolara aylık met-

ro kartı aldık. New

York’a ula tı ımızın

ikinci günü Grand

Central’a çok ya-

kın bir mesafede

bulunan kursu-

muza gittik. Önü-

müzdeki dört ay

boyunca burada

Christy, Micha-

el, Amy ve Ines

isimli hocalar-

dan dersler

aldık. Hoca-

larımız mes-

l e k l e r i n i n

erbabı idi,

talihsizli i-

miz ise çok sayıda Koreli, Japon

ve Türkle aynı sınıfı payla mak

zorunda olu umuzdu. unu be-

lirtmeden geçmek istemem:

nsanî olarak sınıfımdaki bü-

tün arkada larımdan memnun

kaldım. Benim serzeni im sa-

dece dil hususunda idi, zira Ko-

reliler ve Japonların dili bizim-

kilerden daha da problemli idi

ve söyledikleri pek çok eyi an-

lamakta zorlanıyordum. Türk-

lerle bir araya gelince de insan

Türkçe konu madan edemiyor-

du.

Gurbette Ramazan zor oldu

benim için. Yıllar öncesinde

am’da da bir Ramazan geçir-

mi tim, fakat New York’taki

Ramazan benim için biraz da

sıkıntılı geçti. Birkaç defa sınıf-

taki bazı arkada larla (Koreli ve

Japon birkaç arkada ımız da

dahil) Brooklen’de Kırımlıların

camiine iftara gittik. Burada iki

ak am ezanını bana okuttular.

Allah razı olsun burada ya a-

yan amcalarımızdan ve teyzele-

rimizden; yediklerimiz yetmez-

mi gibi, kalan yemeklerden de

ellerimize sahuriyelik tutu tur-

dular. ftarı bekleyi ve ezanla

birlikte topluca yeme e ba la-

yı , bizimle birlikte buraya ge-

len Japon ve Koreli arkada -

larımız için farklı bir tecrübe

olmu tu.

Ramazan ve Kurban Bay-

ramlarını New York’da

Page 51: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

51

kutladık. Özellikle Ramazan

ayında bizim (sınıfta be Türk

vardık ve hepsi de oruç tutu-

yorlardı) oruç tuttu umuzu ö -

renen sınıf arkada larımız bi-

zim nasıl aç ve susuz bu kadar

saat dayanabildi imizi hayret-

ler içinde soruyorlardı. Rama-

zan Bayramı’nın ilk gününde

Mehmet Emin isimli arkada-

ımın Brooklyn’deki Güllüo -

lu Baklavacısı’ndan getirdi i

bir tepsi baklavayı bütün kur-

sa takdim ettik. Hocalarımız

ve sınıf arkada larımız oldukça

memnun kalmı lardı. Yanım-

da götürmü oldu um sazım-

la, Ramazan Bayram’ında Türk

arkada ların Bronx’da ya ayan

Türk aileler için hazırladıkları

bir organizasyonda birkaç türkü

okudum. Kurban Bayramı’nda

ise Manhattan’ın göbe inde

Türk Kültür Merkezi’nde elli

altmı ki ilik bir gruba saz çalıp

türkü söyledim.

Kendimle ilgili olarak ak-

tardıklarımın bu kadar yeter-

li oldu unu dü ünüyorum.

imdi isterseniz biraz da New

York’tan bahsedelim.

New York’un ilk yerle imci-

leri, A a ı Manhattan’da ya a-

yan ve Algonkin dilini konu an

yerliler idi. 1524 yılında Giovan-

ni da Verrazano’nun New York

Limanı’na gelmesiyle birlikte

burası müteakiben bütün Av-

rupalıların ele geçirmeye çalı -

tıkları bir yer oldu. Hollandalı-

lar 1621’den önce bölgeye Kürk

tüccarlarını gönderdiler ve

1624 yılında Nieuw (Yeni) adını

verdikleri kolonilerini kurdu-

lar. 1626 yılında Minuit isim-

li bir peder Manhattan adasını

yerlilerden 24 dolarlık süs e ya-

sı kar ılı ında satın aldı. Ne var

ki Hollandalılar burasını 1664

yılında ngilizlere kaptırdılar.

ngiliz hâkimiyetiyle birlikte

bu yeni yerle im biriminin adı

ngiltere’deki York’a nispetle

New York oldu. 1783’teki Ame-

rikan Ba ımsızlık Sava ı’nda

ngilizler burasını kaybetmi -

lerse de artık ehrin ismi New

York olarak kaldı. 19. yüzyıl-

da ehir hızla büyüyüp önem-

li bir liman haline geldi. A a ı

Manhattan’da 4. Tren’den ini-

lip Fulton Caddesi’nden a a ı-

ya do ru yüründü ünde özel-

likle caddeye do ru sa lı sollu

yer alan binalar ve (Seaport)

Piere 17 denilen alı veri mer-

kezinin hemen yanında bulu-

nan ve limana demirlemi gibi

duran gemiler New York lima-

nının 19. yüzyıldaki bu döne-

mini hatırlatmak için yerle ti-

rilmi tir. A a ı Manhattan’ın

sahil kesiminde Hollandalılar-

dan kalma kilise ve birçok ya-

pıyı bugün halen görmek müm-

kün.

Atlantik Okyanusu’nun kıyı-

sında yer alan New York’un do-

kuz milyonluk bir nüfusu var.

New York sokaklarında benim

gibi ngilizcesini geli tirmek

için gelen çe itli milletlerden

birçok insanı görmeniz müm-

kün. Bu arada New York’ta tam

170 dilin konu uldu unu bili-

yor musunuz? Belediyenin bü-

tün resmî kurumlarında span-

yolca, Rusça, Çince, Korece,

talyanca gibi muhtelif diller-

de danı manlık ve bilgilendir-

Page 52: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201052

me hizmeti ile Türkçe’nin de

bulundu u 100 dilde de tercü-

manlık hizmeti verilmektedir.

New York Büyük ehir Be-

lediye ba kanının yetki ve so-

rumlulukları bizdeki büyük e-

hir belediyesi ba kanlarından

oldukça fazladır. New York Be-

lediyesi Manhattan, Bronx,

Queens, Brooklyn ve Staten

Island’ın dâhil oldu u be ayrı

bölgeden olu maktadır. Man-

hattan da yukarı, orta ve a a ı

Manhattan olarak isimlendiril-

mektedir. New York Beledi-

ye Ba kanı 50 milyar dolardan

fazla bir bütçeyi yönetmekte-

dir. Yakla ık 40 bin polisiy-

le Amerika’nın en büyük po-

lis gücü olan New York Polisi

(NYPD) Belediye Ba kan’ına

ba lıdır. Belediyenin 250 bin

çalı anı bulunmaktadır.

New York, hiç uyumayan

bir ehir. Özellikle geç vakit-

lerde Brooklyn Köprüsü’nden

Manhattan’a do ru bakıldı ın-

da buradaki çok sayıda ve çok

katlı binaların ı ıklarının gece

boyunca yandı ını görebilirsi-

niz.

Her gün 5 milyon New York-

lunun kullandı ı metro, 370 ki-

lometre uzunlu u ile dünyanın

en uzun metro a larından bi-

risidir. New York Metrosu sa-

baha kadar çalı maktadır. Bu

durum hem yolculuklarında

metroyu tercih edenlerin i ine

geldi i gibi özellikle ana durak-

larda, oturaklara uzanarak ya

da oturmak suretiyle uyumaya

çalı an evsizler için de sıcak bir

ortam temin etmektedir.

Metro hatları özellikle Man-

hattan merkezinde birkaç kat

olarak hizmet vermektedir.

Hemen her metro dura ından

bulabilece iniz metro harita-

larından (Subway Map) yarar-

lanmak suretiyle gidece iniz

yere daha kolay ula abilmekte-

siniz.

Gördü üm kadarıyla New

Yorklular oldukça yardım se-

verler. Zira metro vagonlarında

sanatlarını icra edenlere, evsiz

ve barksızlara daima verilecek

paraları oluyor. Ayrıca daha

önce gazete ve televizyonlara

yansıdı ı biçimde Amerika’da

ba ınıza bir ey geldi inde kim-

senin dönüp de bakmadı ı ve

hiçbir ekilde yardımcı olma-

dı ı haberlerinin aslının olma-

dı ını bizzat tecrübe etmi bir

ki iyim. Merdivenleri çıkarken

aya ınız mı burkuldu, mutla-

ka yanınızda birisi size yardım-

cı olmak için bulunabiliyor. Bu

arada ambulansın ise birkaç

dakika içinde olay mahallinde

oldu unu söylememe bile ge-

Page 53: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

53

rek yok sanırım. Metroyu kaçır-

mamak için ko uyorsunuz, ka-

pılar kapandı kapanacak siyahî

bir New Yorklu hemen elini ka-

pıya tutuyor ve hareket ede-

meyen trene sizin bini iniz ko-

lay oluyor. Gerçi bu durum geç

kalmanıza da sebebiyet vere-

biliyor. Zira hemen her durak-

ta böyle bekleyen trenler saye-

sinde tren seferlerinde aksama

meydana gelmektedir. Aklıma

gelmi ken metro çok erken bir

dönemde New Yorkluların kul-

lanımına sokulmu ise de yer

yer metro hatlarının bakıma ih-

tiyaçlarının oldu u görülecek-

tir. Ayrıca tren trafi inde de

yukarıda açıkladı ımız durum-

lardan ve ba ka nedenlerden

dolayı sık sık aksamalarla kar-

ıla abiliyorsunuz. Ço u defa

da i inize ve kursunuza geç kal-

manız söz konusu.

Metrolarda ve metro du-

raklarında pek çok insanı el-

lerinde farklı müzik aletleri ile

ya da sa a sola yerle tirdikle-

ri irili ufaklı kolonlar ile Micha-

el Jacksonvâri danslarını sergi-

lerken görmeniz mümkün. Bir

sabah, büyük apkaları ve elle-

rinde gitarları ile iki spanyolu,

arkılarının bitiminde yolcu-

lardan para topladıktan son-

ra di er vagona geçerlerken,

ellerindeki büyük davullar ve

ritimlerle yeni vagonda hazır-

lı a ba layan siyahî Amerikalı-

ları, özellikle Çin mahallesinin

oldu u duraklarda ise mahallî

musikî aletleriyle Uzak Do u-

luları görebilir ve musikilerinin

en güzel örneklerini dinleyebi-

lirsiniz. “Peki yukarıda sazın-

dan bahsettin, sen metroda bir

eyler çalmadın mı?” dedi i-

nizi duyar gibiyim. Metronun

sesi benim sazımın sesini bas-

tırdı ı için bunu tecrübe etme

imkânım olmadı. Fakat yolcu-

luk ederken çevremdeki birçok

insanın kılıfındaki sazımı me-

rak etti ini söyleyebilirim.* Dr .

Page 54: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201054

MÛSIKÎDENM LL YETE

EdebiyatVedat Ali TOK

Page 55: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

55

Çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden

Ve ondan anlamayan bir ey anlamaz bizden

Yahya Kemâl Beyatlı

Kökü mâzînin derinliklerinde olan millet-

ler çe itli bakımlardan kendine has hususiyetler

meydana getirmi tir. Milleti meydana getiren un-

surlar dedi imiz ey de budur. Milletlerin tarihi

derinle tikçe millî özellikleri de artmı tır. Çün-

kü geçen her zaman, bir arada ya ayan insanla-

rın ortak de erlerine verdi i kıymeti zenginle -

tirmi tir. Meselâ Türk milleti için hilâl ile yıldız

bayra ının sembolü oldu u için her Türk, nere-

de bir hilâl ekli görse kalbi çarpar; hatta atlasta

Türkiye haritasını görse heyecanlanır. Bu, millet

olabilmi her toplum için kendi öz de erleri bakı-

mından geçerli bir histir. Her millet kendi de er-

lerini benimser, onlara saygı duyar, hatta kutsal-

lık bile izafe edebilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Ki i kavmi-

ni sevmekten dolayı kınanamaz.” buyurmu tur.

Çünkü insanın fıtratı bunu gerektirir. Kozmopo-

lit ülkelerde umum halkın ortak de erleri bulun-

madı ı için onlar küreselle meye uygun karakter-

ler gösterebilir.

Türk milleti, kökü tarihin derinliklerine daya-

nan nadir milletlerden biridir. Millet, etrafında

kümelenece i, derdine deva bulabilece i, haya-

tını u runa feda edebilece i birçok ortak de e-

rin sahibidir ve bu ortak de erler de millî husu-

siyetler arz eder. Bize ait din, dil, vatan, bayrak,

hürriyet, cesaret, fedakârlık, misafi rperverlik…

gibi birçok maddî ve manevî kıymetlerimizi saya-

biliriz. Bunları tek tek ele aldı ımız zaman da az

ya da çok; ama mutlaka di er milletlerden fark-

lı yönlerimizin oldu unu bariz bir ekilde görebi-

liriz. Meselâ bayra ımız bize has anlamlar ta ır.

Hilâl, slâm’ı; yıldız ise Türk milletini temsil eder.

Birçok millette görülemeyen fedakârlık duygusu

bizim insanımızda vardır. Türk milleti misafi r-

perverdir. Hiç tanımadı ı insanla bile bir lokma

ekme ini payla ır. Ana babaya öf bile demenin

evladı ifl ah etmeyece ini bilir Türk milleti… Bu

yüzden ya lılar evlerde yük de il, ba ların tacı-

dır. Keza kom usu açken kendisi tok yatmaz; bilir

ki kom u hakkı vardır… Yava yava kaybolmaya

yüz tutsa bile kom uluk ili kilerini canlı tutma-

nın gayretini gösterir bizim insanımız. Duyuyo-

ruz, Avrupa’da tek ba ına ya adı ı için ölüsünden

bile ancak günler sonra haber alınabilen insanlar

var. Hâlbuki bizde akrabalık ili kileri sıcak bir e-

kilde devam etmektedir.

Geli en ve modernle en günümüzde, daha

birço unu saymadı ımız millî ve manevî de erle-

rimizi gereksiz gördü ü için yıkmaya çalı an söz-

de aydınlara ra men, gerçek aydınların bunların

kar ısında kale gibi durdu unu ve bu güzel de-

erlerimizi gelecek ku aklara aktarma mücadele-

si verdiklerini de görmezden gelemeyiz.

Yukarıdan beri bahsetti imiz millî ve manevî

özellik arz eden hususlardan biri de edebiyattır,

sanattır, mûsıkîdir. Bunlar da bize ait özellikler

arz eder. “Sanat evrenseldir” sözünü birçok kim-

se maalesef yanlı yorumlamaktadır. Millî bir sa-

natı olmayan milletin, evrensel olması mümkün

de ildir. Sanat ancak yerel, millî özellikler, yani

mensup oldu u millete ait nakı lar ta ıdıktan

sonra evrensel olabilir.

Sanatçı evrensel olma u runa kendi kimli ini

göz ardı etse bile mutlaka ba ka bir kimli e bürü-

nüyor demektir.

Ülkemizde Tanzimat’la ba layan yanlı batılı-

la ma ne yazık ki kendi kültürüne, edebiyatına,

tarihine bigâne; hatta dü man nesillerin yeti -

mesine sebep olduysa da bu durumdan kurtul-

mayı kendine hedef edinen kültür, sanat adam-

ları da olumlu sonuçlar verecek çalı malarından

geri durmadı.

Edebiyatımızda öze dönü ü, millî de erle-

re yeniden sahipleni adına bir akım dahi ba la-

tıldı. Mesela Faruk Nafi z Çamlıbel, Türkiye’nin

kültüründe, tarihinde, co rafyasında, gelene in-

de… ke fedilmeyi bekleyen nice hazineler bulun-

du una dikkat çeken airlerimizden biri olmu -

tur. Özellikle “Sanat” iirinde millî zevki ok ayan

güçlü mısralar söylemi tir. Çamlıbel, kendi öz de-

erlerimizin ihmale u radı ından ikâyet etti i

Page 56: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201056

bu iirinde millî sanat ve kültürümüzün yaban-

cılara özentiyi gerektirmeyecek kadar zengin ve

bâkir olu una dikkat çekerek artık batı hayranla-

rıyla bir yol ayrımına geldi inin mesajını da ve-

rir bu iirinde:

Yalnız senin gezdi in bahçede açmaz çiçek,

Bizim diyarımız da bin bir baharı saklar!

Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,

ncinir düz caddede da da gezen ayaklar.

Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da

Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini,

Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,

Bize heyecan verir bir parça ye il çini…

Sen raksına dalarken için titrer derinden

Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebe in

Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden

Topra a diz vuru u da gibi bir zeybe in.

Fırtınayı andıran orkestıra sesleri

Bir ürperi getirir senin sinirlerine,

Iztırap çekenlerin acıklı nefesleri

Bizde geçer en yanık bir mûsıkî yerine

Sen anlayan gözlerle süzersin uzun uzun

Yabancı bir ehirde bir kadın heykelini,

Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun

Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini…

Ba ka sanat bilmeyiz, kar ımızda dururken

Yazılmamı bir destan gibi Anadolu’muz

Arkada , biz bu yolda türküler tuttururken

Sana u urlar olsun… Ayrılıyor yolumuz!

Yahya Kemâl, mûsıkînin de bir milleti di-

er milletlerden ayırt edici önemli bir kültür

unsuru oldu u görü ündedir. Bu yüzden Türk

mûsıkîsinin önemli bestekârlarından Dede Efen-

dilere, Itrîlere, Tanburî Cemillere dikkat çeker i-

irlerinde. Zira onların her bir bestesi birer Türk-

lük unsurudur Beyatlı’nın gözünde…

Sadece Türklere de il, bütün Müslümanlara

“Tekbir”in bestesini hediye eden Itrî’ye kar ı bü-

yük bir saygı besler Yahya Kemâl. Bu hayranlı ını

u mısralarla dile getirir:

Mûsıkîsinde bir taraftan din,

Bir taraftan bütün hayât akmı ;

Her taraftan, Bo az, o ehrâyîn,

Mavi Tunca’yla gür Fırat akmı .

Nice seslerle, gök ve yerlerimiz,

Hüznümüz, evkimiz, zaferlerimiz,

Bize benzer o kâinat akmı

Yahya Kemâl, birçok insanın eski mûsıkîmizden

anlamadı ı için bizden de bir ey anlayamayaca-

ını söylüyor. Çünkü kendi mûsıkîsi ile dertlen-

meyen yahut ne elenmeyen bir insanın rûhen bu

memlekette yabancı olaca ı kanaatindedir. Yah-

ya Kemâl, mûsıkînin bir milleti kucaklayıcı, ku a-

tıcı bir unsur oldu unu öyle ifade ediyor:

Tâ Budin’den Irak’a, Mısr’a, kadar,

Fethedilmi uzak diyarlardan,

Vatan üstünde hür esen rüzgâr,

Ses götürmü bütün baharlardan.

O dehâ öyle toplamı ki bizi,

Yedi yüz yıl süren hikâyemizi

Dinlemi ihtiyar çınarlardan

Page 57: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Kitaplık

Sevgi Yolu

Yusuf Hakiki Baba

Aksaray Belediyesi

Tel: 0382 213 54 92

Eshab-ı Kehf

Ya ar ALPARSLAN

Ukde Yayınları

Tel: 0344 225 13 00

Divan-ı Hafız-ı Mar’a î

Lütfi ALICI

Ukde Yayınları

Tel: 0344 225 13 00

Bir Ya ama Biçimi Edibiyat

Bekir O UZBA ARAN

Nüve Kültür Yayınları

Tel: 0332 352 23 03

Çocuklarımızın

Ba arısı Elimizde

Prof. Dr. Sefa SAYGILI

Elit Kültür Yayınları

Tel: 0212 446 08 08

57

Beyatlı’nın, Var ova’da görevli bulundu-

u sırada hissettikleri de yine millî bir has-

sasiyetin tezahürüdür. Kar Mûsıkîleri iiri,

gurbette sılasını dü ünen bir yüre in ferya-

dından ba ka bir ey de ildir:

Bir kuytu manastırda duâlar gibi gamlı,

Yüzlerce a ızdan koro hâlinde devamlı,

Bir erganun âhengi yayılmakta derinden...

Duydumsa da zevk almadım slâv kederinden.

Zihnim bu ehirden, bu devirden çok uzakta,

Tanbûrî Cemil Bey çalıyor eski plâkta.

air, acıklı bir mûsıkînin bile insanın

rûhunu teselli edecek bir özellik ta ıdı ını;

fakat yabancı bir müzi in kendi ruhunda

hiçbir yankısının bulunamayaca ını söy-

lüyor bu iirinde.

Yahya Kemâl’in nazarında mûsıkînin

ayrı bir güzelli i ve önemi vardır. Çün-

kü ona göre mûsıkî vatan gibi, bayrak

gibi, millî; slâm’dan izler ta ıdı ı için de

dînî bir yönü vardır. airin “eski mûsıkî”

ve “biz” kavramlarıyla kastetti i mana

rûhunu, biz, “Yol Dü üncesi” iirinde açık

bir ekilde gördük. Sanıyorum açıklamaya

çalı tı ımız beytin açılımı da iirin u bö-

lümünde verilmi :

-Cihan vatandan ibârettir, îtikadımca -

Budur ölümde benim çerçevem,

murâdımca;

Vatan ehirleri kar ımda, her saat, bir bir;

Fetihler ufku Tekirda ve sevdi im zmir;

erefl i kubbeler iklîmi,

Marmara’yla Bo az;

Üzerlerinde bulutsuz ve bitmeyen bir yaz;

Bütün eserlerimiz, halkımız ve askerimiz;

Birer birer görünen anlı anlı cedlerimiz;

çimde dalgalı Tekbîr’i en güzel dînin;

Zaman zaman da “Nevâ-Kâr’ı”

do sun, Itrî’nin.

Ölüm yabancı bir âlemde bir geceyse bile,

Tahayyülümde vatan kalsın eski hâliyle…

Page 58: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201058

PsikolojiSefa SAYGILI*

Sınava Hazırlık

5 T KURALI“Ö rencilerin en büyük dü manı kaygı, panik ve strestir. Bunlardan kurtulamayan

ö renciler sınavda ba arılı olamamaktadır.”

Page 59: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

59

Sınavlardaki ba-

arısızlık alt ya-

pıdaki yetersiz-

liklerden kaynaklanıyor. Bu

problemler kar ısında ne yap-

malıyız? Yapaca ımız i e önce-

likle 5 T kuralını uygulamakla

ba lamalıyız.

Tespitin yapılması, Te hi-

sin konulması, Tedavinin uy-

gulanması, Takip edilmesi, Ta-

mamlama.

Sınava hem bedenen hem

de psikolojik olarak hazır ol-

malıyız. Fiziksel egzersiz yap-

malı, tekrar, özet çıkarma, ön-

ceki soruları inceleme ve grup

çalı masına önem vermeliyiz.

Grubumuz en fazla 4 ki i olma-

lıdır. Önemli konuları belirle-

meli, sıkça deneme sınavlarına

katılmalı, de i ik soru tipleriy-

le hazırlanan soru kitapçıkla-

rından yararlanmalıyız. Dene-

me sınavlarındaki sorular hem

bilgiye dayalı hem de yoruma

dayalı olmalıdır. Çünkü gire-

ce imiz sınavlarda ba arılı ola-

bilmek için hem bilgi hem de

yorum soruları çıkaca ını unut-

mamak gerekir. Bilgisiz yorum

yapılamadı ı gibi, yorumlana-

mamı bilginin de i yapmadı-

ı görülüyor.

Deneme sınavlarının yararı,

ö renciye sınav tekni i kazan-

dırarak, sınav stresine alı tırı-

yor, zamanı iyi kullanmayı ö -

reterek, ö renemedi i konuları

daha da iyi kavramasını sa lı-

yor.

Ö renciyi Sınavda Ba arısız

Kılabilecek Üç Tehlike (Kaygı

– Panik - Stres)

Ö rencilerin en büyük dü -

manı kaygı, panik ve strestir.

Bunlardan kurtulamayan ö -

renciler sınavda ba arılı ola-

mamaktadır. Ö rencilerin;“Sınavı kazanamazsam ailem,

arkada larım ve çevremdeki-

ler bana ne der?” “Ba aramaz-

sam annem-babam çok üzülür,

onların yüzüne nasıl bakarım?”

gibi dü üncelerden kurtulmala-

rı gerekir.

Ö renciler; “Sınavda elim-

den gelenin en iyisini yapaca-

ım, sınavda ne eli ve co ku-

lu olaca ım, strese girmeden

huzurla sınavımı bitirece im”

demelidir. Bu ve benzeri söz-

ler ö renciyi rahatlatır önün-

deki engelleri a arak istekleri-

ne ula tırır.

Sınavları kaybetmenin ha-

yatta ba arısız olmak gibi bir

riski yoktur. nsanın neler ya-

pabilece i, özellikleri, yetenek-

leri çözüldü ü zaman neler ya-

pabilece ini anlamak hiç de zor

de ildir. nsan beyninde kısa

ve uzun süreli iki bellek bulu-

nur. Ö renilen bilgiler kısa sü-

reli bellekte kodlanarak gerek-

ti inde kullanılmak üzere uzun

süreli belle e aktarılır. Sınav-

da kısa süreli belle imiz bilgile-

ri uzun süreli bellekten alarak,

sınavda kullanılmak üzere bize

sunar.

Sınav günü ne yapalım? Ba-

arı yolculu una çıkınca beyni-

mizin temiz olması gerekir ki,

iyi bir sınav geçirelim. Zihni-

mizdeki stres, panik ve kaygı-

yı temizlememiz gerekir. Sınav

sabahı erkence kalkarak kah-

valtı yapılmalı, sınava kendimi-

zi hazırlamalıdır. Sınava girme-

den insanlarla iç içe olarak her

türlü sosyal çalı maların içinde

bulunmalı, ya amda büyük de-

i iklikler yapmamalıdır. Ba -

kaları ne der dü üncesini aklı-

mızdan çıkarmalı, ba kalarının

iste ine göre de il, sınava ken-

dim için, amacım için girmeli-

yim demelidir. Akıl ve beden

sa lı ına özen göstermeli, hata-

lardan ders çıkararak tekrarla-

“Sınava hem bedenen hem de

psikolojik olarak hazır olmalıyız.

Fiziksel egzersiz yapmalı, tekrar, özet

çıkarma, önceki soruları inceleme ve

grup çalı masına önem vermeliyiz.”

Page 60: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201060

mamalı, en önemlisi de insanın

kendine güvenidir.

Uzmanlara göre ba arıda

özgüvenin oranı % 94, bilginin

oranı ise sadece % 6’dır. Bu-

nun için kendine güven ve “Ben

yaparım, ben ba arırım” diye

kendine telkinde bulunmalıdır.

Sınava girerken bir ay kala hız-

landırılmı bir program uygu-

lanıp, konular yeniden gözden

geçirilmelidir. Sınav hak-

kında bilgi sahibi olmak,

sınav yerini ö renmek,

uykuyu ihmal etmemek,

beslenmeye dikkat etmek,

araç-gereçleri hazır et-

mek, sınav kâ ıdının göz-

den geçirilip cevap süresi-

nin planlanması gerekir.

Sınav anında kendi-

ne güvenmek, motivas-

yon, zaman kontrolü, ko-

laydan ba lamak, panik

ve stresten uzak durmak,

turlama tekni i, süreyi so-

nuna kadar kullanmak ge-

rekir. Heyecanını yeneme-

yen sınava yenilir. Ba arılı

olmak istiyorsak, öncelik-

le kendimize inanıp gü-

venelim, planlı ve düzen-

li çalı alım. Ailemizle iyi

ili kilerimiz olsun. yi

bir okuyucu, dinleyici ve

ara tırıcı olalım. Bilmedikle-

rimizi sorarak ö renelim. Ek-

siklerimizi tespit edip bunları

giderelim.

Ba arılı olmak için stres-

ten uzak durmamız gerekiyor.

Stresli olup olmadı ımızı nasıl

anlayaca ız; stresli olan insan-

lar sürekli dü ünürler, karar

vermekte zorlanırlar, uykuları

düzensizdir, kızgınlık belirtile-

ri gösterirler, kendilerini yalnız

hissederler. Stresten kurtulmak

için hayata olumlu bakması-

nı bilin. Güzel eyler dü ünme-

li, okumalı, gezmeli, ho umu-

za giden eyleri yapmalı. Asla

hedefi nizin altında ezilmeyin.

Kendinizi ke federek cesaret ve

güven içinde mücadeleye de-

vam etmelidir.

Stresten kurtulmak isteyen

gülümsesin. Gülmenin önemi-

ne inanın. Gülümseme bizi ra-

hatlatır. Güler yüz çevreye ı ık

ve heyecan yayar. Gülücük pa-

ni i önler, heyecanı bastırır, il-

giyi artırır, kin ve dü manlıkla-

rı yok eder, kalpleri yumu atır,

iyi bir dostluk aracı ve barı el-

çisidir.

Yüzünde güller açan bir ada-

ma: “Nasıl oluyor da çevreye

böyle güzellik yayıyor, insanla-

rın içini ısıtıyorsun?” diye soru-

lunca, adam: “Dudaklarımı ger-

çe e, sesimi iyilik ve güzelli e,

ellerimi ba kalarına yardıma,

kulaklarımı efkat ve merha-

mete, kalbimi de sevgiye ayır-

dım, tüm insanlara da dua edi-

yorum.” demi .

Etkili nsanların

Yedi Alı kanlı ı ki-

tabının yazarı Ste-

ven R. COVEY; Ba-

arısızlı a sebep olan

kritik hataları öy-

le sıralıyor. “Okuma-

mak, ara tırmamak,

kendimizi geli tirme-

mek, olaylara kısa çö-

zümler aramak, ba -

kalarını dinlememek,

ho görülü olmamak,

ya amımızı ve so-

rumluluklarımızı er-

telemek, bizden bek-

leneni verememek,

sözümüzde durma-

mak, bedensel ve ruh-

sal sa lı ımızı ihmal

etmek, yapabilecekle-

rimize de il, yapama-

yacaklarımıza yo un-

la mak, dı görünü e

aldanıp hemen ka-

rar vermek, a ırı alınganlık gös-

termek, beslenme ve uyku düze-

nine dikkat etmemek, önemsiz

eylerle vakit geçirmek, ba kala-

rının fi krine açık olmamak, gu-

rurlu ve ba kalarının hakları-

na saygısız olmak ve kısa vadeli

çıkarlar için uzun vadeli hayat

prensiplerini unutmaktır.”

*Prof. Dr.

Page 61: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

61

DUA

Günah dolu kalbimden gö e çıkar ahlarım,Beni senden ayırma, çok fazladır günahım.

Derya gibi günahla huzuruna kapanıp,Tövbe etsem kabul et, hem rahimsin ilâhım.

Günah yüklü elimi utanarak açarken,Rahmetini beklerim, ey benim kurtarıcım.

Yolcuyum gidiyorum, bozuk ta lı bir yoldan,Do ru yol hangisidir, göster bana ey ahım.

Rahmetine güvenip, kapandım huzuruna,Beni geri çevirme, affet beni Allah’ım.

Bak günahkâr bir kulun i te geldi tövbeye,Kabul et hem ba ı la, dursun artık ahlarım.

Sensin bana büyük yâr, sensin sensin Allah’ım,Affet... Affet beni de sensin benim penahım.

Rıfkı KAYMAZ

Hul

usi G

ÜLS

EREN

Page 62: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201062

KültürCemil GÜLSEREN*

YALANIN

GERÇE

Page 63: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

63

Can ta ıyan biriysen hele de mümkün

mü korkmamak? Kimileri için; ”Deli

doludur hiç korkmaz.” derler. Canı

üstünde belki ancak aklı gitmi tir. Akıl mı? Ba -

tan gitmi tir. Can olmayınca akıl ne yapsın? Ruh

olmayınca can ne ki? Ya a k? Onsuz neyin tadı ola

ki? Çanakkale Sava larının en hazin foto rafl a-

rından herhangi birini imdi çekebilir misiniz?

Haydi, çıkın i in içinden. ki dakika sonra ölece-

i muhakkak olan askeri ate e atan neydi? Aklı

olanın, canını dü ünenin yapaca ı i de ildi o. Ya

neydi peki?

Demem odur ki akıl zaten korkaktır. Can, akıl-

dan alır tepkiyi. A k ise kendinden geçmektir.

Olsa olsa odur korkusuz olan. A kın adı iman ol-

mu , Allah adını diline almı , vatan yoluna koyul-

mu . Vatanın ba rına dü man dayasın hançerini.

Korkma, sönmez bu afaklarda yüzen al sancak

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak

Konu korku olunca, dürüstlük de çok zor. Ser-

de yi itlik var ya. Söylemesek de, nefsimize yak-

la tırmasak da ölümdür en ürktü ümüz. Bir söz

var biraz âmiyâne ama yerinde; Ölmü e ek kurt-

tan korkmaz. Ölümü dilemek ba ka, beklemek

daha ba ka. Bütün canlılar ölümden ürker. Kor-

kunuz zaten ölünce biter. Ondan sonrası için iste-

yen korksun. Ya adı ını götüreceksin.

Dadalo lu ne diyor;

“ Okuttu un tutmaz oldu âlimler

Kalktı da adalet, arttı zulümler

Haram yerden mal kazanan zalimler

Can verirken soluması güç olur.”

Ölüm korkularıyla ya amaya çalı mayın. O

halde ya amak zaten ya amak sayılmaz ki. Bir de

pimpirikliysen, her eye kulak kabartıyorsan zor

dostum zor. Siz bir ilenmeye u ramı sınız belli ki.

Canının derdine dü esin derler eskiler. Allahtan

korkmayan da canının derdine dü er. Bırakın da

korksunlar bari. Can ne ki gitti gidecek. Ka ile

göz arası kadar bir aralık hepsi. Dilimin ucuna ge-

len dizeleri size de sunayım:

Kimi gözden, kimi kulaktan

Senin yolun gayet ıraktan

Onun derdi, onmaz yürekten

Kim ölür, kim kalır meraktan (C.G.)

Atalar demi ; “A rısız ba , mezardaki ta tır.”

Sufi ler, âbidler ne der; “-Ben hazırım, neye kor-

kaca ım ki?” Do rusu hepsine hak verir, saygı

duyarım lâkin bir de inanabilsem.

Page 64: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201064

Ba ka ba ka neler korkutur bizi? Tek ba ına

kalmak yahut terk edilmek bilhassa ömrünüzün

güzünde sık rastlanır bir duygudur. Yani yalnız

kalmak hatta kimsesizlik ölümün neredeyse kar-

de idir. Hele de bî-çare isen, garipsen, bir de yok-

sulsan sen, korkmaya hakkın var. Ne çare?

“Üzülürüm gözden uzak kalınca

Bir yolcu gözlerim gözüm dalınca

Gün gelip gözüme toprak dolunca

Bulamaz girecek beden gözlerim.”

( Abdullah Sato lu )

Endi enin korkuyla karde oldu unu biliyor

muydunuz? Dünya bu, geçim dünyası i te. Kim

korkmaz i siz kalmaktan? Hele de gençler tesel-

li yetmiyor endi elerini gidermeye.

Kınanmayacak bir ba ka korku da iftiraya u -

ramaktır. Çamur ya aklanmak için didin dur.

Gönlünün bulandı ına mı yanarsın, dostlarının

ku kularına mı? Gider, ama ne çare, sen örse-

lenirsin. Yalnız kalmaktan öte duyarlı yürekler,

ince eleyip sık dokuyanlar bir de yanlı anla ıl-

maktan öyle bir korkarlar ki yine de korktukları

ba larına gelir zaman zaman.

Korktu umuza Kaçıyoruz

Hangimiz bu dünyadan –nadiren de olsa-

çıkıp gitmek istememi izdir? Yorgunluktan mı?

Hayır. Bezginlikten mi? Ne münasebet… Olsa

olsa âcizlikten isteriz. Her ya ta, her zaman her

mevkide olabilir üstelik. Yalnızlıktır korktu u-

muz.

Adam dırdıra dayanamaz, kapıyı çarpar, çı-

kıp gider. Kadın ilgisizli e ve iddete katlana-

maz. Sorumsuz kocanın aldırı sızlı ı sorun-

dur artık. Adam aldırma diyemez kadın, alınır.

Mutsuzluktur korktu u ve çıkıp gider. Kız sev-

dalanır, kaçıp gider. Gitti i yol kötü müdür ne-

dir kim dü üne? Babaya küser gider, anayı ters-

ler gider. Evin o lu bu. Ne eder ne yapar, i e

gider gibi o da kopar. Sen de bir türkü tutturur-

sun olur biter: Ham meyveyi kopardılar dalın-

dan. Geçinememektir korkumuz, geçimsizliktir

derdimiz. Umudun adıdır kaçtı ımız. ster çe-

kip gitsinler, ister çıkıp gitsinler. Ne fark eder?

Kapı aynı. Kimi umuda açılır bu kapılar, kimi

ansa, kimi de bo lu a. bulma, e bulma hep

niyet ba ka, kısmet daha ba ka. Ümit de böyle

bir eydir i te.

Page 65: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

65

Kaç umut ba ladım, kaç umut kestim

Kimseye yaranmak de ildi kastım

Hep görmeden bakan gözlere küstüm

Bakmadan görecek göz arıyorum

( Halil Soyuer )

Korku Nedir ki?

Nefretle sevgi ne kadar sırt sırta ise, korku ile

nefret de o denli birbirlerine yapı ıktırlar. Kor-

kanın kalp atı larını siz de duyarsınız. Renkten

renge girer. Kimi kızarır, kimi morarır. Rengin

seni ele verir. Korkana acırız

biz. Korkulu sözler, deyimler

atalardan bize mirastır. Baka-

lım neler demi ler: Akan su-

dan korkma, durgun sudan

kork. Görünmeyeni daha ürkü-

tücü belli ki. Zekîler daha çok

korkarmı . Niçin mi? Gerçek

tehlikeler kar ısında daha du-

yarlı, daha uurludurlar da on-

dan. Algıları yüksektir. Hâliyle

tedbirleri almada, tehlikele-

ri a mada, korkuları yenmede

yetenekleri de zekâlarıyla ör-

tü üyordur. Fazladan üphele-

ri de göze çarpacaktır muhte-

melen.

Kimse kendini küçümse-

mesin. Küçüklük korkaklı ı

ça ırır. Tehlikeleri de abart-

mayın ki gücünüz kısalmasın.

Kendinizi kısıtlarsanız, korku

size egemen olur. Bu durum-

da korku size da ları bile a ı-

rır. Korkusuzluk yani cesaret

yani kendine güvenmek, var-

lıkla mümkündür ancak. Cesa-

ret iki insanda çok rastlanır: Ya

hiç olmayacak ki kaybedecek

bir eyi yoktur gözü dönmü ler misali, ya da çok

olacak. Olsun da neyin olursa olsun. ster paran

ister pulun ister kulun (adamın). Varlıktan var-

lık do ar. Gönül darlı ın var mı yok mu bo ver

soran yok onu.

Yalnızlık ki -korkunun do um yeridir- var-

sa cesaretini bile eritir. Arkalıysan sen, cesursun

hem. Arkandayız, yürü koçum demesinler yeter

ki. Gözünü karartıp fırlarsın. Gaza mı gelirsin,

göze mi yoksa dize mi? Onu ancak Allah bilir.

Atalardan bize intikal eden en bildik kalıp söz

öyledir: Korkunun ecele faydası yok. Olsun biz

korkma hakkımızı kullanırız. Hem korkarız, hem

ya arız. Korktu un ba ına gelir deseler de. Sezen

korkar do rudur. Yaratan, kulunu darda koymaz

lakin Allah’tan korkmayandan da korkulur. Te-

kerleme gibi duymu sunuzdur:

“Allah’tan korkmayanın belasın-

dan, Allah’tan korkanın beddua-

sından KORK.”diye. Niye beddu-

adan korkarız çünkü “Alma ahı,

indirir ahı.” demi atalarımız.

Peki, kim beddua eder? Hakkı

yenen, ma dur olan, zulme u ra-

yan... O ne yapar? Ah eder, arada

da beddua… Siz siz olun bilerek

bilmeyerek mazlumun ahını alma-

yın. Ahın âheste çıkması, âheste

kürek çekmeye benzemez de.

Sokak dilinde söyle-

nir: “Demirden korkan, trene

binmez.”Niye ki? Korkuyu yen-

mek gerek. Güç sende olsun, ye-

ter. Gücün neyse o. Onu bil. Bile-

mezsen ilin de elin olur. l dedik

ya, ebedi ilinde senin de nasıl ye-

rin olur görelim: Büyük muta-

savvufe Râbia Hatun’un u dua-

sı, ihlâs ve samimiyetin en doruk

noktasını te kil etmesi açısından

bir aheseri sergilemektedir: “Ey

Rabbim e er ben cehennem kor-

kusu ile sana ibadet ediyorsam

beni o cehenneminde yak. E er

cennete girmek ümidi ile ibadet

ediyorsam beni o cennetinden kov. Yok e er yal-

nız senin için sana tapıyorsam, beni ezelî ve ebedî

güzelli inden mahrum eyleme.” Gönül huzuru ile

ÂM N diyorsanız hiç korkmayın.

*. Yrd. Doç. Dr.

“Adam dırdıradayanamaz, kapıyıçarpar, çıkıp gider. Kadın ilgisizli e ve iddete katlanamaz. Sorumsuz kocanın

aldırı sızlı ı sorundur artık. Adam aldırma

diyemez kadın,alınır. Mutsuzluktur korktu u ve çıkıp

gider. Kız sevdalanır,kaçıp gider. Gitti iyol kötü müdür

nedir kim dü üne?Babaya küser gider, anayı tersler gider.

Evin o lu bu.”

Page 66: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201066

ALLAH’IN YARATIKLARI HAKKINDA

DÜ ÜNMEK“Yaratılı taki düzen ve harikalık üzerinde dü ünmek, insanda

ancak sonsuz bir ilim, hikmet ve kudret sahibinin bu tür bir yaratılı ı

gerçekle tirebilece i bilincini olu turur.”

Dü ünceMetin ÖZDEM R*

Page 67: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

67

Kur’an-ı Kerim’de vahyin nu-

ruyla aydınlanmı saf akıl sa-

hiplerinin/ulü’l-elbâbın özel-

liklerinden bahsedilirken öyle buyrulmaktadır:

“Onlar, ayakta dururken, otururken, yanla-

rı üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar,

göklerin ve yerin yaratılı ı hakkında derin de-

rin dü ünürler (ve öyle derler:) Rabbimiz!

Sen bunu bo una yaratmadın. Seni tesbih ede-

riz. Bizi cehennem azabından koru!”1 Görüldü ü

üzere bu âyette, sürekli olan zikir ile Allah’ın ya-

ratıkları hakkındaki derin tefekkür arasında ya-

kın bir ili ki kurulmaktadır. Bir bakıma o, zikirle

tefekkürün birlikte gerçekle tirildi i takdirde bir

anlam ifade edece ine i aret etmektedir.

Göklerin ve yerin yaratılı ı hakkındaki derin

tefekkür, insanda Allah’ın fi illeri hakkında hay-

ranlık duygusu uyandırır. Yaratılı taki düzen

ve harikalık üzerinde dü ünmek, insanda ancak

sonsuz bir ilim, hikmet ve kudret sahibinin bu tür

bir yaratılı ı gerçekle tirebilece i bilincini olu -

turur. Dü üncedeki süreklilik bu bilinci besler ve

güçlendirir. Sonuçta insan, hu u ve derin saygı

içerisinde yaratıkların sahibi olan Yüce Yaratıcı’yı

zikre ba lar. Bu bakımdan Kur’an’ın, gerçek an-

lamda aydınlanmı insanların önemli özellikle-

rinden birisi olarak takdim etti i yaratılı a dair

derin tefekkürün anlamı, Allah’ın varlı ı ve birli-

i hakkında sofi stik yakla ımlarda bulunmak, bir

tür entelektüel haz almak ya da inançsızlar kar ı-

sında güçlü deliller ortaya koyarak onları sustur-

manın gururunu ya amak için de ildir. Bu tür bir

tefekkürün asıl amacı, yukarıdaki âyetin açık ola-

rak i aret etti i üzere, Yüce Yaratıcı’nın azameti,

celâl ve cemâli kar ısında duyulan ha yet ve derin

saygı duygusunun sevk etti i yürek ile dilin sü-

rekli zikridir.

Burada sürekli zikirden sadece, dilin bir takım

isim ve lafızları tekrarlamak için kesintisiz bir kı-

pırdanı ı anla ılmamalıdır. Belki o, varlı ın her

boyutu ve her türünde Yüce Yaratıcı’nın sonsuz

ilim, hikmet ve kudretini görmek ve böylece O’na

sürekli bir hamd ve ükür etme bilincine ermek-

tir. Bu itibarla, gündüzün i inde helâl kazanç u -

runa yorulan ve ak am uyku vakti geldi inde ya-

ta ına uzanıp çalı manın ve dinlenmenin Allah’ın

birer lütfu oldu unu2 dü ünerek uykuya dalan

herkes, uykusunda da bir tür zikir halinde sayıl-

malıdır. Çünkü onlar, uykularına, her eyin nihâî

anlamda Allah’a ait oldu u bilinciyle dalmı lar ve

Allah’ın izniyle uykularından bu bilinçle uyana-

caklardır. Burada dil ile yapılan zikrin gereksiz

oldu unu söylemek istemiyoruz. Tam aksine zik-

rin hem kalpte hem zihinde ve hem de dilde ola-

bilece ini söylemeye çalı ıyoruz. Elbette kalp, zi-

hin ve dilin birlikteli i ile yapılan zikir en etkili ve

faydalı olanıdır. Ancak zikir nasıl yapılırsa yapıl-

sın, itibar sonucadır. Yapılan zikir sonuçta, biz-

de Allah’ın azameti, celâl ve cemâli kar ısında de-

rin bir hu û ve saygı hissi uyandırmıyorsa, onun

vahyin nuruyla aydınlanmı saf akıl sahiplerine

özgü bir sıfatın tezahürü oldu unu söylemek zor-

dur. Bu açıdan yukarıda alıntıladı ımız âyetin so-

nunda, yapılan zikrin sahicili ini belgeleyen so-

mut bir kanıt olarak söz konusu akıl sahiplerinin,

“Rabbimiz! Sen bunu bo una yaratmadın. Seni

tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!”

eklindeki duaları dile getirilmi tir. Bu her e-

yin yaratıcısının ve sahibinin sonsuz ilim, hik-

met ve kudret sahibi olan Allah oldu u bilinciyle

yapılmı bir duadır. Bu duanın açık anlamı u-

dur: Bu uura eren bir mü’min, kendisini cehen-

neme sürükleyebilecek her kötü ve yasak eylem-

den uzak duracak ve bu konuda da sürekli olarak

Rabbi’nden yardım dileyecektir. Burada konu-

Page 68: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201068

muzun oda ına yerle en temel

fi kir, derin dü üncenin besledi-

i zikirle gelen yüksek uurdur.

Bu uur, her eyin sahibi, bir ve

tek olan Allah’tan sakınma uu-

rudur. Bu uur, ancak yaratılı

hakkında derin derin dü ünen

ve bunu sürekli olarak tekrarla-

yan akıl sahiplerinde bulunabi-

lir. Bu akıl, vahyin nuruyla ay-

dınlanmı olan saf bir akıldır.

Bu aklın olu abilmesi için,

Hubble Teleskopu’ndan uza-

yın derinliklerine bakarak ora-

lardaki milyarlarca yıldız, ga-

laksi ve nebulaların ekilden

ekle, renkten renge girerek

gösterdikleri ve tam bir âhenk

ve uyum içinde sergiledikle-

ri manzaraları hayranlıkla iz-

leyebilmek art de ildir. Çıplak

gözle bile ba ımızı tekrar tekrar

gö e çevirmek yeterlidir. Orada

bir kusur bulmak, bir düzensiz-

li e ve kaosa rastlamak isteyen

göz, yorgun ve bitkin dü ecek-

tir.3 Çıplak bir gözle etrafını

dikkatli bir ekilde gözlemle-

yen kimse, çok rahatlıkla, tan

yerini a artan, geceyi bir din-

lenme zamanı, ay ve güne i va-

kitlerin ölçüsü kılan Birisi’nin

var oldu unu ve bu Birisi’nin

her eyden üstün sonsuz bir

bilgiye sahip bulundu unu an-

layabilir.4 Bu kavrayı düzeyi-

ne eri ebilmek için astronom

ya da jeolog olmaya gerek yok-

tur. Bazen bir astronom ya da

jeolog, Yüce Yaratıcı’nın gökler

ve yerdeki hârikulâde fi illerini

gördü ü halde bu uur ve kav-

rayı düzeyine eremez de, da -

daki bir çoban yüre i, aklı ve

tüm benli iyle “Rabbimiz! Sen

bunu bo una yaratmadın. Seni

tesbih ederiz.” diyebilir. Bu ör-

nekle elbette bilginin de erini

küçümsemek istemiyoruz. An-

cak en az bilgi kadar bakı taki

niyetin de ne kadar önemli ol-

du una vurgu yapmaya çalı ı-

yoruz. Niceleri vardır ki, onlar

her eyi çok iyi bildikleri halde

bile bile inkâr ederler.5 Zira an-

cak Allah’tan korkan kimseler

gördüklerinden ibret alır.6 Bu

korku da ancak vahyin nuruy-

la aydınlanmı olan saf aklın

derin tefekkürü sayesinde olu-

ur. Bu yüzden Kur’an, yalnız-

ca Allah’tan gere i gibi korkan-

ları gerçek âlimler olarak görür.

Çünkü yalnızca onlar, Allah’ın

göklerde, yerde ve kendi nefi s-

lerinde bulunan açık kanıtları-

nı görebilir ve onlardan ders çı-

karabilirler.7

Sonuç olarak söylemek ge-

rekirse, sırf spekülatif bir çaba

ve entelektüel bir haz olarak

kalan; bizi Allah’tan korkmaya,

O’nun azameti, celâl ve cemâli

kar ısında saygıyla e ilmeye

sevk etmeyen dü üncenin biz-

lere pek bir faydası yoktur. Yal-

nızca yaratılı ın gayesini idrak

edip Allah’tan sakınmaya sevk

eden derin dü ünce, vahyin nu-

ruyla aydınlanmı olan saf akıl

sahiplerinin temel özelliklerin-

den birisidir.

* Prof. Dr.

1 3/Âl-i mrân, 191.2 78/Nebe’, 9-11.3 67/Mülk, 4.4 6/En’âm, 96.5 3/Âl-i mrân, 70-71.6 79/Nâziât, 26.7 35/Fâtır, 27-28.

Dipnot

Ahm

et G

ENCA

L

Page 69: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

69

GENÇL M

Sanki doludizgin küheylan gibiGençli im son sürat geçti gitti ah!Vurulmu yaralı bir ceylan gibiDa ların ardına kaçtı gitti ah!Eyvah!

Gerçek sandı göz boyama sihiriVirâne eyledi mamur ehiriAltın kâse ile çıkla zehiriBal erbeti diye içti gitti ah!Eyvah!

Kapıldı i vaya yöneldi hırsaFazlasıyla dü kün ya adı forsaSa duyu adına cümle ne varsaBilinçsizce bayrak açtı gitti ah!Eyvah!

Hayatın yaldızlı süsüne kandıTozpembe rengine nasıl aldandıBirden alevlendi tutu tu yandıEtrafa kıvılcım saçtı gitti ah!Eyvah!

Gayrı bu zıpırlık yeter demediBu güç bu güzellik biter demediKâmile danı ıp söz dinlemediKargayı kılavuz seçti gitti ah!Eyvah!

Dü ünce gür saçlarına kıra ıHatırladı inece i dura ıÇaresiz topladı tası tara ıDü künler yurduna göçtü gitti ah!Eyvah!

Ahmet Süreyya DURNA

Page 70: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201070

Tarihsmail ÇOLAK

II. MURAD’IN, GELECE N FAT H’ NE

“Ey o lum! Adaletten hiç ayrılma! Çünkü Allah âdildir ve âdil olanı sever. Bir bakıma

sen O’nun yeryüzündeki halifesisin. O, sana lütuflarda bulunmu ve kullarının

ba ına serdar eylemi tir, bunu unutma.”

NAS HAT

Page 71: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

71

Sultan II. Mu-rad, o lu ehza-de Mehmed’e,

onu “Fatih”li e hazırlaya-cak keyfi yetteki, derin ma-nalar içeren u nasihatlerde bulunmu tur:

“Ey benim sevgili o lum!Bütün varlıkların kulluk ey-ledi i yüce Rabbim, sana verdi i üstün meziyetleri artırsın.”

“Ey o lum! Ben, hayat-larını do ruluk üzere ge-çirenlerin âhiret âleminin sonsuz nimetlerine kavu-acaklarına inanıyorum.

Bunun için Rabbime kar ıyaptı ım ibadetleri, sami-mi bir ekilde can-ı gönül-den yaparım. Ben çekti imsıkıntıların kar ılıklarının,Allah tarafından verilece-

ine inanıyor ve bu hususta O’na iltica ediyorum. Ayrı-ca O’nun takdirinin benim için büyük bir safa oldu u-nu dü ünüyorum.”

“Ey o lum! Her söyle-nene inanıp aldanmaktan uzak durmak, her duru-mun içyüzünü ö renip dü-ünmek ve kendi gerçe ine

yakla mak gerek.”

“Ey o lum! Ara sıra ec-dadımı hatırlarım. Benden sonraki neslimizin akıbetihakkında dü üncelere da-larım. Elhamdülillah bu-

güne kadar hürmet ve ba lılık görerek geldik, bu-günden sonra da aynı ekil-de devam etmemizi arzula-rım. Nasıl do up geldiysek yine öylece gidelim iste-rim... unu iyice bilesin ki herhangi bir eyin devamı,yalnız kaba kuvvet, kılıç ve kahramanlık zoruyla müm-kün de ildir. Akıl, tedbir, sabır, ileriyi görme ve yoru-cu tecrübeler çok mühim-dir. Birinci yol, her zaman geçerli olmadı ı gibi, mah-zurları da çoktur. kinci yol da tek ba ına i e yaramaz. Büyük muvaffakiyetler için her ikisini de bir arada yü-rütmek gerek! Unutma ki yüce ecdadımızın büyük zaferleri, görünü te kılıcıngölgesinde olmu sa da ha-kikatte akıl, mantık ve mu-habbet güçleriyle gerçekle-ebilmi tir.”

“Ey o lum! Adaletten hiç ayrılma! Çünkü Allah âdildir ve âdil olanı sever. Bir bakıma sen O’nun yer-yüzündeki halifesisin. O, sana lütufl arda bulunmuve kullarının ba ına serdar eylemi tir, bunu unutma.”

“Ey o lum! Bu dünyada üç türlü insan vardır: Birin-ci grup, akıl ve fi kirleri ye-rinde, istikbali az çok gören ve dü ünen, hiçbir gayr-i tabiilikleri olmayan kimse-lerdir. kincisi, hangi yolun

do ru veya e ri olup olma-dı ını bilmekten uzak kim-selerdir. Ancak bu duruma kendi istekleriyle de il, et-rafl arının tesiriyle dü mü -lerdir. Nasihat edildi in-de do ru yola gelip hakikati kabul eder ve söz dinlerler. Bununla birlikte ço u za-man da duyduklarına uya-rak ya arlar. Üçüncüsü ise, ne kendileri bir eyden ha-berdardır ne de yapılanikaz ve nasihatlere kulak asarlar. Sadece kendi arzu-larına uyar ve her eyi bil-diklerini zannederler. Bun-lar en tehlikeli olanlardır.”

“Ey o ul! Yüce Allah, e er seni ilk sırada say-dı ım kimselerden yarat-mı sa sevinir, Rabbim’e ükrederim. Yok, e er ikin-

cilerden isen, sana yapılannasihatlere kulak verme-ni tavsiye ederim. Sakınüçüncülere dâhil olmaya-sın! Onlar, ne Allah’a ne de insanlara kar ı iyi bir du-rumdadırlar.”

“Ey o ul! Padi ahlar, el-lerinde terazi tutmu kim-selere benzerler. Ancak asılpadi ah odur ki elindeki te-raziyi do ru tuta. Sen pa-di ah olunca teraziyi do -ru tutmanı tavsiye ederim. O zaman Yüce Allah da se-nin hakkında hayır murad eder, seni sâlihlerden kı-lar...”

Page 72: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201072

Sahabe AlbümüBünyamin ERUL*

ÂM R B. RABÎAAdı : Âmir

Künyesi : Ebû Abdillâh

Do um yılı : Tespit edilemedi

Do um yeri : Muhtemelen Mekke

Baba adı : Rebîa b. Mâlik el-Anzî el-Adevî

Anne adı : Tespit edilemedi

E (ler)i : Leyla bint Ebî Hısme

Akrabaları : Cahiliye döneminde Hz. Ömer’in

babası Hattâb’ın evlâtlı ıydı ve Âmir b. Hattâb el-

Adevî diye anılırdı. Hz. Peygamber (s.a.v), onu

Medine’de Yezîd b. Münzir el-Ensâri ile karde

yaptı.

O ulları : Abdullah, Abdurrahman

Kızları : Tespit edilemedi

Kabilesi : Benî Anz

slam’a giri i : E iyle birlikte hayli erken, Hz.

Ömer’den önce

Sohbet süresi : Tahminen 20 yıl

Rivayeti : 22

Ya adı ı yer : Mekke, Habe istan, Medine

Mesle i : Askerlik

Hicreti : E iyle beraber iki defa

Habe istan’a, sonra da Medine’ye hicret etti.

Sava ları : Peygamberimizin bütün sava la-

rına ve seriyyelere katıldı.

Görevleri : Câbiye’ye giderken Hz. Ömer

(r.a)’in bayraktarlı ını ya ptı, Medine’den hacca

giden Hz. Osman (r.a)’a vekâlet etti.

Fizikî yapı : Tespit edilemedi

Mizacı : Sabırlı, dayanıklı biri. Nazarı de-

ermi .

Ayrıcalı ı : Hz. Peygamber (s.a.v)’in ziyaret

etti i ailelerden, Medine’ye ikinci hicret eden ki i.

Ömrü : Tahminen 60-70 arası.

Ölüm yılı : H. 35’te Hz. Osman (r.a)’ın öldü-

rüldü ü günlerde. Hz. Osman (r.a) muhasara edi-

lince evine kapanmı ve ölünceye kadar hiç çık-

mamı .

Ölüm yeri : Medine

Ölüm sebebi : Ya lılık

Hakkında : Oldukça beyaz tenli bir sahabi

olan Sehl b. Huneyf’i banyo yaparken görünce na-

zarı de mi , Hz. Peygamber (s.a.v)’e haber veri-

lince ona: “Sizden biri ne diye karde ini (âdeta)

öldürüyor. Ho una giden bir ey gördü ünde

“mübarek oldun!” deseydin ya!” buyurmu tur.

Hadisleri : “Biriniz, kendisinde yahut karde-

inde ho una giden bir ey gördü ünde onun be-

reketli olması için dua etsin. Zira nazar (göz) de -

mesi haktır.”

* Prof. Dr.

Kaynaklar: sâbe, II. 249; Üsd, III. 121-122; D A, III. 66;

Ahmed b. Hanbel, Müsned, III. 444-447; Hakim, Müsted-

rek, IV. 240; Nübelâ, II. 333-335.

Page 73: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

73

KırkHadis

YirmidokuzuncuHadis

Yorum

“Vallahi iman etmi olmaz. Vallahi iman etmi olmaz. Vallahi iman etmi olmaz.” “Kimdir o yâ Rasûlallah” diye sorulunca

“Kom usunun zararından emin olmadı ı kimse” cevabını verdiler.”

(Buhârî, Edeb, 29)

Türkçe Açıklaması

Tezhib:ehnaz Ö

zcan

( eyh Hamid-i Veli, Kırk Hadis, (Haz: Prof. Dr. Enbiya Yıldırım), Nasihat Yayınları, 2007.)

eyh Hamid-i Veli Hz. (Somuncu Baba)

“Kom una kom u olursan, kom un da kom usu olmayana kom u olur. Kim Erhamurrâhimîn’in kom ulu unda azmedip

durursa, Allah onunla kullarına rahmet eder ve onu mahlûkatına yönelik rahmet gölgelerinden bir gölge yapar.”

Page 74: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201074

Çocuklar büyükleri-

nin bir ifadesi ola-

rak 3–4 ya ların-

dan itibaren çok soru sorarlar.

Her konuda oldu u gibi Allah’la

ilgili sorular da sorarlar. Bu

konuda çocukların sordukla-

rı sorular kısa, anla ılır ve se-

viyelerine uygun bir ekilde ce-

vaplandırılmalıdır.

Çocukların sorularına cevap

verirken soyut zekâlarının da

dikkate alınarak, nedenlerden

çok sordu u eylerin faydaları

ve amaçları hakkında, seviyesi-

ne uygun kısa ve öz bir ekilde

verilmeli.

Nelerden Kaçınılmalı

Bazı çocuklar mizaçları ge-

re i korkmaya fazla meyilli-

dir. Bu çocuklara kar ı özellikle

Allah’ı anlatırken daha çok dik-

kat edilmeli. Evde aile bireyle-

ri kendi aralarında ve çocuklara

kar ı beddua etmekten kaçın-

malı.Çocukların asi olmasına

sebep olacak haram lokma ye-

dirmekten kaçınılmalı.

Çocuklara “Allah ta yapar,

Allah çarpar, cehennemde ya-

kar... v.b” gibi beddua ve bed-

duaya benzer sözlerden kaçı-

nılmalı.Çocukların her konuda

oldu u gibi dinî konularda da

yaptı ı hatalar abartılmamalı

ve a ırı tepki verilmemeli.

Çocuklara kar ı acizli imi-

zi Allah’tan korkutarak yapma-

malı. Çocuklara söz dinletme

adına onlara beddua etmemeli.

Çocukların hatalarına ve olum-

suz davranı larına kar ı onla-

rı cehennem ve Allah’la kor-

kutmamalı. Anne babalar

kendilerinin yaptı ı olumsuz

davranı ları normal görüp ço-

cukların yaptı ı davranı lara

kar ı dini olumsuz araç olarak

kullanmamalı.

Olumsuz davranı gösteren

çocukları Allah’la korkutmak

yerine çocuklara kötü örnek ol-

du umuzdan mı yoksa ileti i-

me dayalı sevgi eksikli inden

mi diye bir özele tiri yapılmalı.

Neler Yapmalı

Aileler her konuda oldu u

gibi dinî konularda çocuklara

iyi bir model olmalı. Bu konu-

da anlatılanlarla davranı lar ar-

sında tutarlılık bulunmalı.

Nasıl ki, okulda çocuklar

sevdikleri ö retmenlerin ders-

E itimM. Emin KARABACAK

ANLATMALI?ÇOCUKLARA ALLAH’I NASIL

Page 75: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

75

lerine korktukları ö retmenle-

rin derslerinden daha fazla çalı-

ırlarsa i e kendinizi sevdirerek

ba lamalı.

Çocuklara Allahu Teâlâ, ce-

hennem ve azap yönüyle de il

de cennet ve ma fi ret eden yön-

leriyle anlatılmalı.

Çocuklar anlatılan her eye

kolayca inanacaklarından

Allah’la ilgili anlatılan bilgile-

ri do ru ve sa lam kaynaktan

verilmeli. Çocuklar da di er in-

sanlar gibi kendinden güçlüye

inanma ve sı ınma ihtiyacı his-

sederler. Bunun Allahu Teâlâ

oldu u bilinci verilmeli.

Çocuklara Allahu Teâlâ, ce-

zalandırıcı olarak de il; esir-

geyen, koruyan ve seven

olarak anlatılmalı. Çocuk-

lara ya ve seviyelerine uy-

gun dualar ö retilmeli. Ço-

cuklara ö retilecek dua ve

bilgiler sevdirerek ve oyun

ekilde verilmeli.

Çocu un kendisini güvende

hissetmesi için zor durumlarda

sabretmesi ö retilmeli.

Çocuklar ailenin manevî de-

erlerini benimsemeleri için

gerekli ö retimler yapılmalı.

Dinî gün ve bayramlarda aile

büyüklerinin oldu u gibi ço-

cukların da günü kutlanmalı,

hediye alınmalı ve kutsal yer-

ler imkânlar ölçüsünde gezdi-

rilmeli.

Sonuç olarak, bu dünyada

ci erpâremiz olarak gördü ü-

müz çocuklara dinini, kitabı-

nı anlatmadan önce kendimizi

sevdirmemiz gerekir. Çünkü in-

san sevdi inin sözünü tuttu u

gibi onun yolundan gider.

Çocuklara bu konuda da

sevgiyle yakla ıp sevdirerek ve

uygun model olarak anlatmalı.

Çocukların anlatılanlardan çok

anlatana baktıklarını unutma-

mak ve “hayırlı evlatlar” yeti -

tirmek dile iyle…

Page 76: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201076

1970’in güz ba ıydı. Derin

Hatun uzakta kalan köyle-

rine bakarken gözünde biri-

ken ya ları tülbendinin ucuyla sil-

di. Ali, koluyla kendinden bir ya

büyük ablasını dürterek nenesini

gösterdi: “Sana dememi miydim

nenem istemiyor göçmemizi diye.

Bak i te nasıl a lıyor.”

“A lar tabii, geride dedem, em-

mim, anam, karda ım, kendi bacı-

sı… Daha birçok yakını kaldı.”

Onlar böyle konu urken, Derin

Hatun yemek çıkınından peynir-

li sıkmaçlarla, i edeki sütü çıkar-

dı. Sütü beyaz melamin bardak-

lara koyup Zehra ile Ali’ye uzattı.

Birer tane de sıkmaç verdi. “Hay-

di, güzel güzel yiyin. Yolumuz uzun

daha. Sonra camdan dı arıyı izle-

yen üç ya ındaki Harun’u kuca ı-

na aldı, sıkmaçtan bölerek yedir-

meye ba ladı. Çocuklar acıkmı tı.

Büyük bir i tahla yerken Derin Ha-

tun efkatle baktı. Gelini, Harun’u

do ururken ölmü tü. O günden bu

yana onlara daha büyük bir efkat-

le ba lanmı tı. ki senedir durum-

ları iyice kötüleyince Hızır “Ana!

stanbul’a göçelim diyorum. Ba -

ka çare kalmadı. Orada asker arka-

da ım Cenap vardı bilirsin. Bizden

haber olunca evi tutacak. Gidince

de bir i bakaca ım artık. Olmadı

seyyarcılık yaparım.”

Derin Hatun, o lunu o kadar

kararlı görünce kar ı çıkmadı. Yal-

nız köyden ayrılacakları güne ka-

dar kimseye belli etmeden çok

a lamı tı. Son gün yakınlarının

mezarı ba ında onlara veda eder-

ken, gözya larıyla topraklarını su-

lamı tı sanki.

Uzun ve yorucu bir yolculuk-

tan sonra Haydarpa a’ya ula tılar.

Ali ile Zehra gardaki kalabalıktan

ürküp, birbirlerinin ellerini sıkıca

tuttular. Cenap onları kar ılamaya

gelmi ti. Hızır’la sarılıp ayaküstü

ho be ten sonra “Haydi yorgunsu-

nuz bir an önce eve gidelim.”

“Sa ol Cenap garda ! Sana da

bir sürü zahmet verdik.”

“Kırk yılın ba ı bir i in dü mü ,

zahmeti ne ola ki?”

Cenap’ın Fatih’te tuttu u eve

yakla tıkça çocuklar iyice heyecan-

lanmı tı. Özellikle Haydarpa a’dan

arabalı vapurla Sirkeci’ye geçer-

ken, denizden gözlerini alamadılar.

Eve vardıklarında ise Cenap anah-

tarla kapıyı açacakken, içerden ses-

ler duydular ve merakla zile bastı-

lar. Kapıyı orta ya lı bir adam açtı.

Kapı aralı ından görüldü ü kada-

rıyla yeni ta ınmı lar, yerle me-

ye çalı ıyorlardı. Cenap “Burayı biz

tutmu tuk.” deyince evde oturan-

lar “Biz de yeni kiraladık. Bak i te

bu da kontratımız .” diyerek ev sa-

hibi ile imzaladıkları belgeyi gös-

terdiler. Ev sahibinin adı farklıydı.

O zaman anladılar ki Cenap kandı-

rılmı tı ve verdikleri depozitle bir

aylık kira gitmi ti. E yalar da gel-

mek üzereydi. Di erleri kadar Ce-

nap da çok üzülmü tü, ama yapıla-

cak bir ey yoktu. Olan olmu tu.

Cenap, onları kendi evine gö-

türdü. Oraya yakındı. Karısı iyi

kar ıladı, ama ne Hızır ne de Derin

Hatun yük olmak istemiyorlardı.

SO UK SUB R KOVA

HikâyeRaziye SA LAM

Page 77: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

77

O geceyi rahatsız bir ekilde geçir-

diler. Hızır ev aramak için erken-

den çıktı. Sokaklarda dola ıp, kira-

lık ev baka baka, Kadınlar Pazarına

kadar geldi. Hiç bo ev yoktu. Yo-

ku tan a a ı inmeye devam ederek

Saraçhane’ye oradan da Vefa’dan

geçerek Süleymaniye’ye vardı. Bir

iki tane dı ında hiç bo ev yoktu.

Onlar da çok pahalıydı. Hızır kar-

ılıklı eski ah ap konakların oldu-

u bir soka a girdi. Konaklar çok

yüksekti ve bazıları neredeyse yı-

kılmak üzereydi. Biraz daha iler-

ledi. Nispeten dar bir soka a gir-

di. Orada da büyükçe bir konak

vardı. Hızır bakarak yürürken bir-

den çok acıktı ını hissetti. Kö ede

eski usul bir galeta fırını vardı. Gi-

rip tezgâh üzerinde büyük tepsiler-

de duran susamlı galetalar ile bir

de çatal aldı. Çıkıp eski bir kona ın

basamaklarına oturdu. Galetanın

birini ısırdı. Büyük bir ne e ve gü-

rültü içinde oynayan çocukları iz-

lerken bir taraftan sürekli “Bu gün

bir ev bulmalıyım, bir gece daha

Cenaplarda kalmak istemiyorum.”

diye kendi kendine söyleniyordu.

O, böyle dalmı ken, oturdu u bi-

nanın üst katındaki ah ap pence-

re hızla açıldı ve Hızır gayr-i ihtiya-

rı kalkıp yukarıya baktı. O anda bir

kova su, ba ından a a ıya dökül-

dü. Suyu döken ya lı kadın bir ta-

raftan da ba ırıyordu:

“Size kaç defa söyledim! Burada

oynayıp gürültü yapmayın diye.”

Çocuklar arsız arsız gülerken

bir taraftan da ya lı kadına “Soka-

ın tapusu sende mi teyze…” diye

alay ediyorlardı. Hızır ise soka ın

ortasında ba tan a a ı ıslanmı bir

ekilde durup kadına bakıyordu.

Çocuklar bakıp gülerken ya lı ka-

dın fark etti onu. Sinirini ondan al-

mak istercesine “ kindi gölgesi gibi

ne dikiliyon orda?

Hızır a kınlı ı geçince “Hiiç!

Ben kiralık ev bakıyorum da.” “Ki-

ralık ev mi? Git ba ka bir yere bak.

Burada kiralık miralık yok.”

Onların sesine, insanlar pence-

relere çıkmı , Hızır’ın ba tan a a ı

ıslanmı hâline gülerek bakıyorlar-

dı. Kendi aralarında “Zümrüt Tey-

ze ıslatacak birini bulmu gene.”

“Sorma adama bak ne kadar da

zavallı duruyor.”

Hızır, kadının ya ına hürmeten

kötü bir ey demeden sadece “Ku-

sura bakma teyze.”

nsanların alaylı bakı ları ara-

sında ba ı önde hızlı adımlarla

uzakla ırken, ardından yine bir ses

duydu. “Yine ba ıma bir hal gele-

cek!” dü üncesiyle hızlı hızlı yürü-

meye devam etti. Ses susmuyordu.

“Duur! Dursana bee! Yeti ece im

diye nefes nefese kaldım.” Çare-

siz dönüp bakınca gelenin, bi-

raz önce ba ından a a ı bir kova

suyu boca eden ya lı kadın oldu-

unu gördü. Merakla yakla ması-

nı bekledi. Kadın gerçekten de ne-

fes nefese kalmı tı. Hızır kolundan

tutarak yakındaki bir evin kaldırı-

mına oturması için yardım etti. Ka-

dın “Sen ev mi arıyon?” diye sert-

çe sordu.

“He teyze .”

“Benim alt kat bo , ama bazı

artlarım var: Her eyden önce ço-

cuk gürültüsü istemem. Evime iyi

bakılmasını isterim. Bir de kira-

nın geciktirilmesinden hiç ho lan-

mam.”

Hızır kamyonda bekleyen e -

yalarını ve Cenaplarda hiç de ra-

hat etmeyen anasını dü ünerek

“Teyze ne artın varsa hepsini ka-

bul ediyorum. Yalnız hemen bu ak-

am ta ınabilir miyiz?” “Kirayı ve-

rirsen olur tabi.” Hızır cebinden

Zümrüt’ün dedi i miktarı çıkarıp

verdi. Sonra da omuzlarından tu-

tup hafi fçe sıkarak “Allah senden

razı olsun teyze. Ben hemen gide-

yim de e yalarla anamları getire-

yim.” diyerek ayrıldı Zümrüt’ün

yanından. Zümrüt ardından bakar-

ken “Tuhaf, ama iyi birine benzi-

yor. Bana da can yolda ı olurlar.”

diye dü ündü.

Hızır, Süleyma-niye’den Fatih’e

varmak için ko arcasına yürümeye

ba ladı. Arada iki kez yolunu kay-

bedip birilerine sordu, ama sonun-

da Cenaplara ula tı. Annesi ev bul-

du unu duyunca çok sevindi. Bir

yandan hazırlanırken “O lum nasıl

buldun evi hemen?” diye sorunca

ba ından a a ı dökülen bir kova su

aklına geldi ve gülümseyerek “Bir

kova so uk su sayesinde ana.”

Page 78: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201078

KültürSuna CEN

nsan ne için ya ar?

A k mı, hikmet mi, vuslat mı?

Sordunuz mu hiç kendinize,

alıp da vermenin verip de almanın garantisi ol-

mayan bir nefeslik ömrümüzde nedir ya ama se-

bebim diye? sterseniz en ba tan ba layalım ha-

yat hikâyemize…

nsan halefi ydi kâinatın. Da lar ta lar, yükü

kim ta ır dendi inde geri çekildiler ve insan kal-

dı bir tek e ref-i mahlûkat sıfatıyla yükün kar-

ısında. Aklı vardı, iradesi vardı ve cesurdu.

Sahiplendi yükü, omzunda iz bırakaca ını bil-

meden. te onun en büyük

acziyeti buydu: Ya amadan

hiçbir eyi bilemezdi ki!

ARAYI INSANIN ANLAM

“ nsan halefiydi kâinatın. Da lar ta lar, yükü kim ta ır dendi inde geri

çekildiler ve insan kaldı bir tek e ref-i mahlûkat sıfatıyla yükün kar ısında.

Aklı vardı, iradesi vardı ve cesurdu.”

Page 79: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

79

Görevi devralı ının üzerinden yıllar, yüzyıllar

geçti. Acılar katmerlendi, sevdalar karardı…

imdi aynayı size çevirelim.

Kaç yıl ya adınız? 20, 25, 30… Kaç günün do-

umuna ebelik ettiniz ve kaç mehtapta tekrarını

bir daha asla göremeyece iniz güne veda ettiniz.

Geride bıraktı ınız hatıralarınız, ya anmı lıkları-

nız, çıkarttı ınız dersleriniz, ibretlikleriniz, unu-

tamayacaklarınız… Bakalım neler var heybeniz-

de?

Ya ama te et geçen hayaller mi biriktirdiniz

gönül kilerinizde?

Aç kaldınız demektir bir ömür boyu!

Beyniniz ve gönlünüz arasında fi kirlerinizle

mekik mi dokudunuz? El eme i, göz nuru bir oya

hayat bulmadıysa bo a çekti iniz çile!

Varlık anlam bulmuyorsa varlı ınız kar ısın-

da, sancılar, serzeni ler, pi manlıklar ve ke keler

birer kor olup dü er gönül meydanınıza.

Her ke ke dedi inizde hayat duvarınızın sıva-

sı biraz daha dökülür. Her bo ver dedi inizde gö-

nül ayinesi bu ulanır, göstermez olur hakikat gü-

zelinin çehresini.

Bananeler, amanlar, beyhude serzeni ler el-

aman dilemedikçe Yaradan’dan geçmez bu varlık

sancısı; süründürür, kıvrandırır ama öldürmez.

A k… Tek hece ama söylendi i kadar kolay ya-

anmıyor herhalde. Yürek her zamanki yerinde

ama daha hızlı çarparken yârim dedi inin gözle-

rinde bulamıyorsan Hakk’ın hakikatini, inan na-

fi le çekti in gönül sancısı. Geçer oda geçer. Cen-

netten kovulmu lu un acısı, utancı, pi manlı ı

sinesindeyken insano lunun, onu da unutur. Za-

ten bir tek gönlünü acıtıyor, ruhuna sirayet etmi-

yorsa a k, ben â ı ım deme! Mecnun’dan hayâ

et, ben â ı ım deme! A kın ate i duman olup tüt-

müyorsa ba ında, Leyla’nın ahı tutar, ben â ı ım

deme! Bırak a k, u runa gözünü, sevdasını ve

bahtını karartanlara kalsın. Öyle kolay de il, acı-

ya bedellenmek. Öyle kolay de il, kader mürek-

kebiyle alın yazısına “â ık” yazdırmak.

Ve hikmet, bulunmaz nimet! “Arayanlar bu-

lamazlar ancak bulanlar yalnız arayanlardır” de-

di i gibi Gazali’nin. Hakkında manaları aciz bı-

rakan, kelimelere önünde ba ını e direcek kadar

hükmeden hikmet. Sözün sustu u yerde asıl ma-

rifet üphesiz diyebilmektir, vardır bunda da bir

hikmet!

Ya ölüm! Ölmek için ya ar mı insan? ahit ol-

du u tüm örneklerindeki gibi. Ba ı belli sonu bel-

li bir yolun yolcusuyuz hepimiz. Kimi ortasın-

dan gitmi , kimi de kenarından hayat yolunun.

Ba ı belli sonu belli: Do um ve ölüm. Ama yolcu-

luk boyunca yüre inizde biriktirdi iniz muhab-

bet kadar sarılırsınız vuslat anında Yaradan’a.

te size yolculu un sırrı! imdi sinenizi da layan

sözcükleri azat edin. Ve bir gün -ki o bugün ol-

sun- dönüp bakın yangın yerine dönen gönlünüz-

de iz bırakanlara. En derin izler kime ya da neye

ait? Ve imdi tekrar dü ünün ve söyleyin… nsan

ne için ya ar?

Page 80: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201080

Cumhuriyet devrimizin önde gelen a-

irlerinden Faruk Nafi z Çamlıbel, Er-

zurum ve Erzurum’un insanı hakkın-

da öyle enteresan bir kanaat ta ırdı: “Anadolu

ehirlerinin garip bir hususiyetleri vardır. En bü-

yü ünü, en mükemmelini altı saat içinde anla-

mak kabildir. Bununla beraber, Erzurum’u iki üç

günde gezmek mümkün olduysa da, anlamak ka-

bil olamadı. Erzurumlular, ihtiva etmi oldukla-

rı manayı, sükûtlarıyla en iyi ekilde ifade eden

kimselerdir.”

Sosyologlar, Erzurum’da dada (aksiyoncu),

hanedan (misafi rperver, yardımsever), nüktedan

ve veli (gönül adamı) olmak üzere dört tip insan

oldu unu ileri sürerler. Yine onlara göre, dada -

ların varlı ını, Erzurum’un geçi , yani birçok ci-

hangir orduların u rak yeri olmasına, hanedan-

ların varlı ını pek Yolu üzerinde bulunmasına,

nüktedanların varlı ını Erzurum’da kı mevsi-

minin uzun sürmesine, velilerin varlı ını ise, bu

ehrimizin alperenlere, babalara, dervi lere ilk

kapı olmasına ba larlar.

Asırlardır her karı ı Müslüman canı ve ka-

nıyla yo rulmu Erzurum topraklarında binler-

ce evliya yatmaktadır. smi bilinen bilinmeyen bu

Hak dostu insanlar zamanla bu toprakları eref-

lendirmi , Erzurum’a feyiz ve bereket getirmi ,

Erzurum’un manevî havasını artırmı lardır. eh-

rin birçok yerinde hâlen Allah dostu insanların

türbelerini görmek mümkündür.

Abdurrahman Gazi

Sahabe-i kiramdan olan Abdurrahman Gazi

Hazretleri Erzurum’un fethi için gelen slâm Or-

dularının Sancaktarıdır. Yapılan muharebe sı-

rasında ba ı vücudundan ayrılır, fakat o elinde-

ki sanca ı en yüksek yere Palandöken Da ı’nın

üst yamaçlarına dikmek ister. Rivayete göre ke-

silen ba ını koltu una alan Abdurrahman Gazi

slâm’ın Sanca ı’nı Palandöken’ine dikmek üze-

re da a do ru ko maya ba lar. Bu günkü türbesi-

nin bulundu u yere gelince kem göze gelir ve ol-

du u yere dü er kalır.

Büyük hürmet ve tazim gösterilerek, türbesi

özellikle Cuma günleri ziyaret edilen Abdurrah-

man Gazi Hazretleri manevî ahsiyetiyle Erzu-

rumluların daima gönlünde ya amı tır. Türbe-

si E erli Da ı (Sı ve) yamacında, Abdurrahman

Gazi Camisi’nin yanındadır.

Örnek Hayat Yusuf HALICI

ERZURUMVEL LER

Page 81: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

81

brahimHakkı

Erzurumî

brahim Hakkı Hazretleri

on sekizinci yüzyıl Osmanlı âlimi

ve büyük velilerindendir. Erzurum’un

Hasankale kasabasında do du Siirt’in Til-

lo kasabasında vefat etti. Babası Osman Efen-

di olup, evliyadan bir zat olup annesi Hanife Ha-

tun da Peygamber Efendimizin soyundandır.

Küçük ya ta annesini kaybeden brahim Hak-

kı Hazretleri, ilk tahsilini babasından görüp, on-

dan tefsir, hadis, fıkıh gibi zahiri ilimleri ö rendi.

Babasının arkada ı Muhammed Sıhrânî Hazret-

lerinden de, astronomi, matematik gibi fen ilim-

lerini etti.

brahim Hakkı Hazretle-

ri çok yönlü bir âlimdir. O

hem bir air, hem bir ya-

zar, hem bir tasavvufçu,

hem de pozitif bilimler-

le u ra an ça da manada

bir bilim adamıdır. Kendi-

si bu sahaların hepsinde

de azami derecede muvaf-

fak olmu tur. En önemli

hususiyeti, söylediklerini

öncelikle ya amı olması-

dır. Bu da onun geni kit-

lelerce sevilip okunmasına zemin hazırlamı tır.

Tasavvufî e itimini babasının da eyhi olan

Siirt’in Tillo Buca ı’nda bulunan smail Fakirul-

lah Hazretlerinden almı tır. Mür idi smail Faki-

rullah ile ilk kar ıla ı ını kendisi öyle anlatır:

“Ben 9 ya ındaydım. Ali amcam, beni Tillo’ya

götürdü. Bir ikindi vaktinde Tillo’ya girdik.

Dergâha vardı ımızda babam ile mür idi namaz

kılıyorlardı. lk bakı ta smail Fakirullah’ın mü-

barek yüzü bana babamdan daha yakın geldi. O

anda yüzünün cazibesine kapıldım. Aklım onun

güzelli ine, duru undaki heybete ve olgunlu a

hayran kaldı. Babam

beni kendi odasına gö-

türdü ancak ben hasta

kalbime ifa verecek olan

kılavuzumu bulmu olmanın

sevinci içindeydim.”

eyhinin himayesinde tasavvufî

ilimler sahasında tahsilini ikmal eden

brahim Hakkı Hazretleri Hocasının vefa-

tından sonra, dergâhın ba ına geçerek onlar-

ca talebe yeti tirmi tir.

Hayatında hiçbir zaman okumayı ve okutmayı

elden bırakmayan brahim Hakkı hazretleri, ide-

al insan tipi olarak, arif insanı göstermi tir. Ken-

disi de bu ölçü içinde kalmı tır. Ona göre, arif;

gönülle ve akılla bilendir. Fakat gönülle bilmek

arifi n yegâne hususiyetidir.

Bu yüzdendir ki o, gönüle,

eserlerinde büyük yer ver-

mi tir.

brahim Hakkı Haz-

retleri denilince, aklımıza

ilk olarak onun o me hur

Mârifetnâme isimli eseri

gelir. De i ik konuları ih-

tiva eden bu ansiklopedik

eser, uzun yıllardan beri

sevilerek okunmaktadır.

Hayatını ilim ö renmek, ö retmek ve kitap yaz-

makla geçiren brahim Hakkı hazretlerinin bu-

nun dı ında, onlarca eseri daha vardır.

brahim Hakkı; gönül sahibi olan, fen ve sa-

nata yer veren büyük bir âlim, hakka rıza göste-

ren bir velidir. Eserlerinin ismine ve mahlasına

bakınca, zaten bütün bunların hepsi görülür.

Alvarlı Efe Hazretleri

Muhammed Lütfi Efendi Hazretleri,

Erzurum’un yeti tirdi i önemli ahsiyetlerden

biri olup halk arasında “Efe Hazretleri” ya da kı-

Page 82: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201082

saca “Efe” ola-

rak bilinir. Al-

varlı Efe Hazretleri

Hasankale’nin Kındı ı kö-

yünde dünyaya gelmi tir. lk

tahsilini babası Hoca Hüseyin

Efendi’den tamamlayarak 22 ya ında

iken Hasankale’de Sivaslı Camii’ne imam

oldu. Bu imamlı ı esnasında ilmî yetene i ve

güzel ahlâkıyla âlimlerin, e rafın ve bütün hal-

kın takdirini kazanan Alvarlı Efe, aynı yıl baba-

sıyla birlikte Bitlis’e giderek Hoca Pir–i Küfrevî

Hazretlerine intisap etti. Bir müddet sonra da

Küfrevî Hazretlerinin seçkin bir halifesi olarak

Hasankale’ye döndü.

Buradan Erzurum’un Di-

narkom Köyü’ne gitti ve ora-

da Birinci Cihan Harbi’ne

kadar kaldı. Bilahare vazi-

fesini Yavi Nahiyesi’ne ora-

dan da ana vatanı olan

Hasankale’ye nakletti. Ken-

disine Hasankale Müftülü ü

teklif edildi ise de kabul et-

medi. Hasankale’ye bir saat

mesafede olan Alvar Köyü halkının istirhamı üze-

rine oraya giderek bu köyde yirmi dört sene va-

zife yaptı. 1939 yılında tedavi için Erzurum’a git-

ti. Mehdi Efendi Mahallesi’nde bir evde ikamet

ederek 16 sene de burada olmak üzere 88 senelik

ömrünü, insanlara slâm’ı anlatma, onları soh-

bet ve iirleriyle ilme, do rulu a, takvaya davet

ve ir ad etme yolunda geçirdi. 1956 tarihinde ve-

fat etti. Na ı Alvar Köyü’nde pederleri Hüseyin

Efendi’nin yanına defnedildi.

Ta kesenli Ahmed Efendi

Anadolu’da yeti en büyük velilerden olup

Bingöl’ün Karlıova ilçesine ba lı Hacılar Köyün-

de do du. Babası, o yörede sevilen âlim ve fa-

zıl bir zat olan Molla Mahmut Efendidir. Ailesi,

Hülagu’nun Ba dat’ı i gal ederek Abbasi Halife-

li ine son verdi inde Ba dat’tan ayrılarak am’a

oradan da on yedinci

asırda Ba dat civarın-

dan gelip Hacılar Köyü-

ne yerle mi tir. Dedelerinin

hepsi âlim olup, ömürlerini in-

sanlara do ru yolu anlatmakla ge-

çirmi lerdir.

Küçük ya larda iken ilme yönelen eyh

Ahmet Efendi, muhtelif medreselerde zahiri

ilimlerde tahsil görüp icazet aldı. Tasavvufî e iti-

mini ilk olarak Seyyid Sıbgatullah Arvâsî’den alma-

sına ra men bu yolda icazetini eyhinin vefatından

sonra yerine geçen Abdurrahman-ı Tâgî’den aldı.

Bundan sonra mür i-

di onu ir ad hizmetlerinde

bulunması için Erzurum’a

gönderdi. Erzurum’da yü-

rüttü ü ir ad faaliyetleri

sonucunda pek çok talebe

yeti tiren Ta kesenli eyh

Ahmet Efendi hayatı bo-

yunca kendisini sofulu a

vermi ve halk tarafından

bu yönü ile tanınmı tır.

öhretin her türlüsünden hayatının her dönemin-

de iddetle kaçınan bu büyük zat, Erzurum ve çev-

resinde maddî ve manevî ilimleri ile insanlara üs-

tün hizmetler vermi tir.

1909 yılında Erzurum’da vefat eden eyh Ahmet

Efendinin türbesi Erzurum Merkezde bulunan Ta -

kesenli Camii haziresindedir.

Erzurum’da bulunan di er türbe ve ziyaret yer-

lerinden bazıları da unlardır;

Ebu shak Kazirunî: Ulu Camii kar ısın-

da kale burcunda bulunmaktadır. Rabia Hatun Türbesi: Hasan Basri Mahallesindedir. Emir

eyh Türbesi: Emir eyh Camiinin biti i inde-

dir. eyh Osman Efendi : Esat Pa a Camii ha-

ziresindedirler. eyh Zeki Hoca Efendi: Ta -

kesenli Camii haziresindedir.

Page 83: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

83

Az söylemeyi tercih etÖz söylemeyi tercih etUz söylemeyi tercih etYa hayır söyle ya da sus

Sözün hası ö üt verirRuhta eker gibi erirNice hayırlar göverirYa hayır söyle ya da sus

O uz der ki fikir gerekDilde duâ, zikir gerekYaradan’a ükür gerekYa hayır söyle ya da sus…

Bekir O UZBA ARAN

YA HAYIR SÖYLE YA DA SUS

Konu mak insana mahsusYa hayır söyle ya da susOnunla yol bulmakta usYa hayır söyle ya da sus

Sorulmayınca söylemeTâlibi olmazsa demeYalanlar îcat eylemeYa hayır söyle ya da sus

Dil insanı mutlu ederDil insanı kutlu ederYarından umutlu ederYa hayır söyle ya da sus

Dil mutluluk kayna ıdırDü üncenin ota ıdırBilginin barına ıdırYa hayır söyle ya da sus

Câhillikten tez inmeli Bilgi atına binmeliYumu ak huy edinmeliYa hayır söyle ya da sus

Dilin yararı da vardır Dilin zararı da vardırDilin kararı da vardırYa hayır söyle ya da sus

Page 84: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201084 Mayıs 201084

Gönülden kramlar Mesude SARI

Sultan MantısıMalzemeler750 gram kıyma, 3 adet yufka, 1 adet orta boy kuru so an, 1 kahve fincanı antepfıstı ı, 1 tatlı ka ı ıkırmızıbiber,1 çay ka ı ı karabiber, 2 su barda ı sıcaksu, Yarım su barda ı sıvı ya , Tuz, yo urt, bir disarımsak, Ya lı fırın kâ ıdıÜzeri için: 2 çorba ka ı ı tereya ı, 1 çay ka ı ıkırmızıbiber

Hazırlanı ıKuru so anı incecik do ruyoruz. Kıymayı, baharatla-rı, tuzu ve antepfıstı ını ekleyip yo ururarak harç haline getiriyoruz. Sıcak suyun içerisine sıvıya ı koyup karı tırı-yoruz. Tezgâhın üzerine yufkanın bir tanesini seriyoruz. Hazırladı ımız ya lı sudan bir kepçe alıp yufkanın her ta-rafını ıslatıyoruz. Üzerine di er yufkayı seriyoruz. Serdi-imiz 2. kat yufkayı da aynı ekilde ıslatıyoruz. Üçüncü

kat yufkayı da aynı ekilde ıslatıyoruz. Birbirine yapı anyufkaları ortadan ikiye bölüyoruz. “D” ekline getirdi-imiz yufkanın geni tarafına kıymalı harçtan koyup uç-

larını katlamadan sıkı ekilde sarıp rulo yapıyoruz. Sar-dı ımız yufkaları iki parmak kalınlı ında kesiyoruz. Ya lıfırın kâ ıdı serdi imiz tepsiye kesti imiz ruloları dik e-kilde diziyoruz. Önceden ısıtılmı fırında üzeri pembele-ene kadar pi iriyoruz. Üç su barda ı yo urt ile bir di

sarımsa ı dövüp karı tırıyoruz. ki tane kayık taba a yo-urtlu karı ımdan döküyoruz. Üzerlerine fırından çıkar-

dı ımız ruloları dik ekilde diziyoruz. Son olarak eritti-imiz kırmızıbiberli tereya ını sultan mantısının üzerine

gezdirip servise sunuyoruz.Afiyet olsun.Not: Üzerine döktü ümüz tereya lı sosu mantı sosu gibi de hazırlayabilirsiniz. Arzu ederseniz kıyma harcıyerine patatesli harç da kullanabilirsiniz.

Bekir SARI

Page 85: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

85

Page 86: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201086

SEMPOZYUM: 18 Haziran 2010 – Cuma, DARENDE

Somuncu

KÜLTÜR

SEMPOZYUM (2. BÖLÜM)

Saat : 14:30 – 16:30

Yer : Özel Birgül Lisesi Konferans Salonu

3. Oturum : Osman Hulûsi Efendi (k.s.)’nin

Dîvân’ı ve Edebî Yönü

4. Oturum : Anadolu’da Yayıncılık ve

Somuncu Baba Dergisi’nin Önemi

SEMPOZYUM (1. BÖLÜM)

Saat : 09:00 – 12:00

Yer : Özel Birgül Lisesi Konferans Salonu

1. Oturum : Somuncu Baba /

eyh Hâmid-i Velî (k.s.) ve Tesirleri

2. Oturum : Osman Hulûsi Efendi (k.s.)’nin

Tasavvufî ve Edebî Yönü

Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No:71 Darende 44700 MALATYA T. (422) 615 15 00 – 615 28 95 F. (422) 615 28 79M. (533) 551 66 03 – (544) 715 28 95 – (505) 769 23 01W. www.hulusiefendivakfi.org.tr - E. [email protected]

Page 87: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

87

Z YARET VE KUR’AN-I KER M T LAVETSaat: 10:00 - 11:30 Yer: Somuncu Baba Camii Kur’an-ı Kerim Tilaveti: Hafız Suat GÖZÜTOK

R, TÜRK TASAVVUF MUSIK S VE SEMA GÖSTER SSaat: 17:00-21:00 Yer: Darende Güre Sahası

Türk Tasavvuf Musıkisi DinletisiSami Savni ÖZER

iir DinletisiSerdar TUNCER

ETK NL K: 19 Haziran 2010 – Cumartesi, DARENDE

Baba ve Hulûsi Efendi

ETK NL KLER

DARENDEBELED YES

Somuncu Baba Bulvarı No:88 Darende 44700 MALATYA T. (422) 615 10 39 F. 615 13 76 W. w w w. d a r e n d e . b e l . t r

Page 88: RAHMETÏNDEN ÜMÏT KESMEM - Somuncu Baba Dergisi · 2017-01-05 · Allah’ın sevgisinden bahsetmek ve Allah’ın sevgisini anlatmak benim için ve benim duygu ve düýüncelerimi

Mayıs 201088

Som

uncu

Bab

a De

rgisi

’nin

Ücr

etsiz

Eki

’dir.

Ayl k Somuncu Baba Çocuk Dergisi - Aral k 2009

Y l: 3 Say : 36

ço u dilindendir. hadis-i eriftekullar ndansöyler, o söze ahu Teâlâ o ükseltir. Ve r olarak e hem de meyereko kim-cesini

olsunöyle-m-e”

cuuukkk Dergisi - Ar

Dergisi Hediyesi...

Do rulukKurtulu tur

AdaletDengedir

A R A L I K 2 0 0 9

Fiyat : 7 TL

AYLIK L M-KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

Dergisi Hediyesi...

Do rKurtu

AdaAdaldaletetetDDeDengDengedir

AAYYLLIIKK L M-KÜLTÜR VE

Dergisi Hediyesi...

Gönül

Ne Umar?

VefâE itimi

O C A K 2 0 1 0

Fiyat : 7 TL

AYLIK L M-KÜLTÜR VE EDEB YAT DERG S

Derginizin elinize sa lıklı bir ekilde ula abilmesi için yukarıdaki alanları eksiksiz bir ekilde doldurunuz.

Adı / Soyadı:

Kurum Adı:

Ünvan:

Dergi Teslim Adresi:

Posta Kodu: ehir:

Telefon: ( )

Faks: ( )

E-posta: @

Türkiye : 70 TL Avrupa : 72 Euro ABD: 102 USD

Banka / Posta çeki hesabınıza yatırdım. Dekont li iktedir.

Posta Çeki Hesap No: 1361068Ziraat Bankası Darende ubesi : 26798480-5001

Faturayı adıma kesiniz

Faturayı irket adına kesiniz

Vergi Dairesi:

Vergi No:

Abone Ba langıç Tarihi:

mza

Visan ktisadi letmesiZaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende MalatyaTel: (422) 615 15 00 Faks: (422) 615 28 79 [email protected]

Çocuk ekiyle birlikte yıllık abone bedeli

70 TL

2010 yılında aboneli inizi yenilerken, yakınlarınızı da Somuncu Baba’nın ilim ve kültür dünyasına katın.

Onların da abone olmasını sa layın.