pazartesi oykuleri iı - alphonse daudet

Upload: haha

Post on 03-Mar-2016

316 views

Category:

Documents


3 download

TRANSCRIPT

  • Nakkal Elektronik Yaynclk

    Copyright 2012

    Tm Haklar Sakldr.

    Kitabn ilk dzenlenme tarihi: Temmuz 2012

    Daha fazla kitap ve bilgi iin iletiim adresimiz:

    www.enakkal.blogspot.com ~ www.nakkal.net

    Eksikler ve bilgi iin:

    [email protected]

    Yasal Uyar

    Sitemiz zerinden yklenen e-kitaplar 5846 Sayl Kanunun "altnc Blm-eitli Hkmler " b"EK MADDE 11. e istinaden grme zrl kardelerimiz iin hazrlanmtr. Ekran Okuyucu, BrailSpeak sayesinde hazrlanan kitaplar dinletmekteyiz. Amacmz yaynevlerine zarar vermek deildir.

    Bu e-kitaplar orjinal kitaplarn yerini tutmayaca iin eer kitab beenirseniz kitaplardamanz ya da online satn alma yolu ile edinmenizi neririz. Yaync kurumlarn ve yazarlarn lif haklarnn ihlal edilmemesi iin indirilen dkmanlarn 24 saat iinde silinmesi gerekmektedir. Aksi takdirde kitabi basan firmann urayaca zarardan hibir ekilde SORUMLU deiliz. Sitemizin amac sadece kitap hakknda bilgi edinip, belli bir fikir sahibi olmanz ve hounuza giderse kitab almanz iindir. Sitemizin burada yaynlanan e-kitaplardan herhangi bir ticari kar ya da herhangi bir kurulua zarar verme amac yoktur. Bu yzden edinilen dkmanlar fikir alma amal olarak 24 saat sreli kullanabilirsiniz. Daha sonras sizin sorumluluunuza kalmtr.

  • ALPHONSE DAUDET:PAZARTES YKLER II

    Bu kitabn hazrlanmasnda, Pazartesi ykleri'nin MEB Fransz Klasikleri dizisinde Pazartesi Hikyeleri adyla yaynlanan ilk basks temel alnm ve eviri dili gnmz Trkesine uya

    Prof. Sabri Esat Siyavugil tarafndan Franszca'dan evrilmitir.

    Ekim 1

    * * *

    II

    * * *

    GELGE HEVESLER VE ANILAR BR KAYIT YAZMANI

    Adam, ayan sokaa atar atmaz:

    - Brrr... Bu ne sis! dedi. Hemen yakasn kaldrd, boyun atksyla azn kapad, elleri arkarinde, ban eerek, slk ala ala, dairenin yolunututtu.

    Gerekten ortal yle bir sis basmt ki, sokaklarda pek belli olmuyordu. Byk kentlerin gis, kardan ok kalmaz. Sisi atlar paralar, duvarlar emer. Kaplar aldka evlere girip your; merdivenleri kayganlatrr ve trabzanlar nemlendirir. Arabalarn gidip gelii, sokaklardan geenler, o sabahleyin ivedi ivedi, zavall zavall sokaklara dklenler, sisi para para eder, alp gtrr ve datrlar. O, ipince ve darack iyeri giysilerine, maazalarda alatlarna, prsm kk peelere, muambadan byk apka kutularna taklr kalr. Ama, henz kyda, rmakta, ar, koyu ve kprtsz bir sis vardr ve gne Notre-Dame'n arkasndan, yu bir idare lambas prltsyla ykselir.

    Yele karn, sise karn, bizimki, iyerine gitmek iin rhtm boyunu, hep rhtm boyunu izliya bir yoldan da gidebilir; ama, sanrm ona gre rman gizemli bir ekicilii var: Parmaklkboyunca yrmek, amasz dolaanlarn dirseklerine, anm rampa talarna srtnmek houna g byle bir havada gezinenler pek az. Ama yine, ara sra, kolunda amar sepeti, parmakla arkasn verip dinlenen bir kadna ya da dirseklerini dayayp skntl skntl suya eilmi btgeliniyor. Her seferinde de bizimki geriye dnyor, bunlar merakla szyor ve sonra da, sanki kafasnda gizli bir dnce bu insanlar rmaa kartryormugibi, suya bakyor.

    Bu sabah rmak, hi de neeli deil. Dalgalarnn arasndan ykselen bu sis, onu arlatrmaranlk atlar, suya yansyan, rmakta birbirine giren ve duman tten btn o uzunlu ksal,k borular, sanki Seine'in dibinden btn dumann Paris'e sis olarak savuran i karartc birbrika duygusu veriyor. Bizimkine gelince, o bunu yle pek zc bulmua benzemiyor. Islaklk her yanndan iine iliyor; giysisinde kuru bir tek iplik bile kalmyor. Ama o yine, du

  • daklarnn ucunda rahat bir glmsemeyle, slk ala ala, yoluna gidiyor. Seine'in sislerine zamandan beri alm artk! Hem sonra iyerine gelince, ii tyl scack terlikleriyle oktobasna ve her sabah stnde kahvaltsn hazrlad scakdemir kapana kavuacan biliyoraamlar bir kecikte geen o klm zavall varlklarn tan olabilecei memur keyifleri erindendir.

    Ara sra:

    - Elma almay unutmayaym, diye syleniyor, yine slk alyor ve ivedi admlarla yryor. ibi keyifle giden kimse grmemisinizdir.

    Rhtm boyu, hep rhtm boyu, sonra bir kpr. imdi artk Notre-Dame'n arkasndadr. Adann sis, her yerdekinden daha koyu. Her yandan birden geliyor, yksek kuleleri yarya kadar silmi ve sanki bir ey saklamak istiyormu gibi kprnn kesine ylm. Adam duruyor:

    Bir takm garipglgeler, bir ey bekliyormu gibi yaya kaldrmna melmi insanlar ve hastan parklarn parmaklklarnda olduu gibi dizi dizi biskvi, portakal, elma sergileri, hayal meyal fark ediliyor. Ah ne gzel elmalar! Buular iinde yle taze, yle krmz ki... Ayaklaangalna uzatm titreyen satc kadna glckler yaparak ceplerini dolduruyor, sonra sisler bir kapy itiyor, atlar koulu bir arabann durduu kk bir avludan geiyor. Geerken de:

    - Bizim iin bir eyler var m? diye soruyor. Srlsklam bir arabac: - Evet, Msy, diyor, he pek irin bir ey.

    O zaman hemen brosuna giriyor.

    te oras scak ve pek rahat. Bir kede harl harl soba yanyor. i tyl terlikleri yerliltuu, pencerenin yannda, aydnlk iinde, kendisini bekliyor. Camlara perde gibi inen sisten yekpare ve tatl bir k geliyor. Srtlar yeil ciltli kayt defterleri, raflarnda dznm. Tam bir noter brosu.

    Adam rahat bir soluk alyor. Artk kendi evindedir. e balamadan nce byk bir dolap ayorden alpak kolluklarn kararak, zenle kollarna geiriyor; kk bir krmz toprak kap ve den toplanma birka para eker de karyor ve honut bir biimde evresine baknarak,elmalara balyor. Dorusu bundan daha i ac, daha kl, daha dzenli bir bro bulunamaz. Yalnzda var, o da her yandan duyulan, sanki bir gemi kamarasndaym gibi insan sarmalayan u su grlts. Aada Seine rma homurdana homurdana kprnn kemerlerine arpyor, kpkl hta, kazk ve ykntlarla dolu ucunda atlatyor. Binada bile, bronun evresinde testi testioalan bir su arlts, byk bir ykama grltsdr gidiyor. Neden yalnzca sesini duymaklani donduruyor, bilmiyorum. Suyun kat bir zemin zerinde aklad, kendisini bir kat daha souk gsteren geni malta talar ve mermer masalar zerinde zplad duyumsanyor.

    Bu garip evde byle ykanacak ne var ki? Ne silinmez leke bu? Ara sra bu su boanmas kesilince, orada ta dipte, tpk buzlar erimeye baladnda ya da yein bir yamurdan sonra olduibi, birer birer damlalar dyor. Sanrsnz ki damlar ve duvarlar stnde toplanan sis, sobascaklyla erimi de boyuna tp tp damlyor.

    Bizimkinin btn bunlara aldr ettii yok. Btn dikkatini krmz kapta hafif bir ada kokua balayan elmalarna vermi. Bu gzel trt, suyun grltsn, o i karartc su grlts

    Dipteki odadan ksk bir ses:

    - Ne zaman isterseniz, yazman! diyor. Bizimki elmalarna yle bir gz atyor veistemeye istemeye gidiyor. Nereye gidiyor? Bir an aralk kapdan saz ve bataklk kokan tatsz ve souk bir hava giriyor ve ipler zerinde kuruyan bir sr eski psk, solmu nlkler, gmleklelarndan boylu boyunca aslm, sular damlayan, boyuna damlayan bir basma entari grlyor.

    Bu i de bitti. Yeniden brosuna giriyor. Masasnn zerine srlsklam olmu bir takm teberr ve souktan kpkrmz kesilen ellerini stmak iin titreye titreye sobaya yaklayor. Srt iinde:

  • - Byle bir havada... nsan zr deli olmal! diyor. Bunlara byle ne oluyor, kuzum?

    yice snp ekeri de kabn kysnda incilenmeye balaynca, masasnn bir kesinde kahvaltan karnn doyururken, bir yandan dakayt defterlerinden birini ayor ve keyifle sayfalarn viriyor. Bu kocamankayt defteri ne de gzel tutulmu! Dzgn satrlar, mavi mrekkeple yazlmar, yaldzl rh parltlar, her sayfada bir kurutma kd, bir zen, bir dzen ki sormayn.iler pek yolunda gidiyor. Bizimki, pek iyi gemi bir yl sonu bilanosu karsnda keyif duy bir sayman kadar honut. Defterinin sayfalarn evirerek tadn karrken, yandaki salonun r alyor ve bir kalabaln malta talarnda yanklar yapan ayak sesleri duyuluyor. Kilisedbi alak sesle konuuyorlar.

    - Ah ne kadar da gen... Ne yazk!

    Herkes birbirini itiyor, birbirine bir eyler fsldyor. Gen olmasndan ona ne? Rahata, elmalarn bitirirken, az nce getirdii te beriyi nne ekiyor. Kum dolu bir yksk, iinde bik bulunan bir para antas, paslanm kk bir makas; ylesine paslanm ki, artk hibir ieibir ie- yarayamaz. Sonra yapraklar birbirine yapm bir ii kz czdan; kle haline gnmi bir mektup. Ancak birka szc okunabiliyor:

    - ocuk... Paraszlk.. Stninenin ayl...

    Kayt yazman:

    - Bilinen eyler... der gibi omuz silkiyor. Sonra kalemini alyor ve kocaman defterinin zerine dm ekmek krntlarn bir bir flyor, elini iyice dayamak iin bir devinimdee en gzel yazsyla, slak czdann zerinde skt ad yazyor:

    Flicie Rameau, kuma boyacs, on yedi yanda.

    GIRARDIN'N BANA SZ VERD YZ BN FRANKLA!

    Evinizden, sanki seker gibi, iiniz ak kp da Paris'te iki saat dolatktan sonra, nedensibir zn, ne olduu bilinmeyen bir skntyla keyfiniz kam, bitkin bir durumda eve dnddi kendinize:

    - Neyim var?.. dersiniz. Fakat istediiniz kadar kafa yorun, bir ey bulamazsnz. Btn ziyaretleriniz iyi gemitir, kaldrm kurudur, gne scaktr; ama yine de iinizde, yreiniz yac verici bir bountu duyarsnz.

    nk halkn kendisini gzden rak ve bamsz duyumsad u koca Paris'te, zerinize srayaamgasn basan herhangi bir koyu yoksullua arpmadan bir adm atamazsnz. Yalnzca, bilinen ilgi duyulan talihsizliklerden, biraz da bizim paymza den ve anszn karlanca "vicdaibi yreimizi yakan dost dertlerinden ya da bir kulamzdan girip br kulamzdan kt kszn bizi zen, rastgele tandk yaknmalarndan sz etmiyorum. Tmyle yabanc, geerken, kn kouturmas ve sokan karmakarkl arasnda bir an beliriveren aclar sylemek istiyo

    Bunlar araba sarsntlaryla kopmu konuma paralar, kendi kendine ve yksek sesle sylenen ve kr kayglar, dk omuzlar, lgnca davranlar, ateli gzler, gzyayla imi sapsar henz dinmemi taze yaslardr. Sonra akp geen, belli belirsiz ayrntlar! Fralanm, ypu ve glgelik yer arayan bir ceket yakas, bir kemerin altnda boa dnen, sesi kmaz bir kerna, kambur bir kadnn arpk omuzlar arasnda insana zn veren bir dzgnlkle boynuna br kordele... Btn bu bilinmeyen zavalllk grnmleri abucak gelip geer. Siz onlar daha ynutursunuz. Fakat dertlerinin size srtndn duyumsamsnzdr, peleri sra srklediklerilemitir ve gnn sonunda siz de btn bir znt ve ezincin kmldandn duyarsnz. nkmecinde, bir kapnn eiinde, btntalihsizlikleri balayan ve ayn sarsntyla canlandran o iplie siz de taklmsnzdr.

    Geen sabah -nk Paris, zellikle sabahleyin, yoksulluklarn gsterir-, srtna admlarn ve doallkla btn devinimlerini pek ar gsteren darack bir palto giymi, nm sra giden

  • damcaz grnce, btnbunlar dndm. ki bklm olmu, sert yele tutulmu aa gibi salla Ara sraeli arka ceplerinden birine dalyor ve kk bir francaladan paralar koparp, sokak yemekten utanyormu gibi, gizlice azna atyordu.

    Duvarclarn, yaya kaldrmlarna oturarak, taze okkalklarn orta yerinden dilediklerini g suyu akar. Kk memurlarn, kulaklarnda kalem,azlar dolu dolu, ak havada karn doyurma honut, koa koa ekmekiden brolarna dnmelerine de pek imrenirim. Ama nmdekinde, asl ayumsanyordu. Bu zavallcn cebinde ufalad ekmei ancak byle krnt halinde yemeyi gzeekler acsyd.

    Peine taklal bir sre gemiti ki, anszn, bu yolunu arm varlklarda sk sk grldirdi ve geriye dnnce benimle yzyze geldi:

    - Ah, siz misiniz?

    Rastlantya bakn ki, kendisini biraz tanyordum. Paris kaldrmlarnda biten benzerleri gibi, giriimcilerden, bulu yapanlardan biriydi. Sonu gelmeyen gazeteler karm, bir sre epey reklam yapm, basn dnyasnda grlt koparm ve ay nce de byk bir balklamayla ortade birka gn sren bir kpklenmeden sonra, yeniden dmdz olmu, eski durumuna dnm ve adaedilmez olmutu. Beni grnce biraz ard ve herhangi bir soruya yol amamak ve sanrm bakbir meteliklik ekmeinden uzaklatrmak iin olacak, abuk abuk ve yapmack bir neeyle konu balad... leri pek, hem de pek yolundaym... Bana gelenler, bir duraklamadan baka bir lmi. u anda pek iyi bir i kovalyormu... Resimli, byk bir sanayi gazetesi... Para bol, her yerden ilan yayormu!...Konuurken yzne bir canllk geliyordu. Beli doruluyordu. Yava bir kayrc edas taknd ve sanki ynetim yerini kurup da yerlemi gibi, benden makale biltedi. Utku kazanm gibi bir tavrla:

    - Biliyor musunuz? dedi. Bu i salam bir itir... Girardin'in bana sz verdii yz bin frala balyorum!

    Girardin!

    Bu tr dlemcilerin azndan hi dmeyen bir add. Bu ad ne zaman nmde sylense, yepyeni m yapm bitmemi dev yaplar, paydalar ve yneticilerinin izelgesiyle taze baslm gazetelebi olurum. Ka kez, akla hayale smayan tasarmlar dolaysyla:

    -Bundan Girardin'e sz etmeli! dendiini duymuumdur? Ona da, bu zavall adama da, bu iten Girardin'e sz etmek dncesi gelmiti. Belki de btn gece tasarsn hazrlam, rakamlarsokaa km ve yrrken, ii iine smayarak, i zihninde yle tavna gelmiti ki, karlaisinden yz bin frang esirgeyebilmesi olanaksz grnmeye balamt. Bu parann kendisineni sylemekle zavall adamcaz ktr atmyordu, yalnzcad grmeyi srdryordu.

    O bana sorunu anlatrken, sokaktan geenler sadan soldan bize arpmlar, duvarn dibine kadar itmilerdi. Borsadan bankaya giden, aceleci, dalgn, gzleri ilerinden baka bir ey grmeyen adamlarla, senetlerini ekmeye koan kaygl dkknclar, geerken birbirlerine rakamlar fan gzleri yerde borsa araclaryla dolu kalabalk sokaklardan birinin yaya kaldrm zerindeik. Bu kalabaln arasnda, sanki talih oyunlarnn ivecenlii ve canll duyumsanan bu borlesinde, btn bu gzel tasarmlar dinlemek, denizin ortasnda bir batma yks dinliyormuumsrtm rpertiyordu. Bu adamn bana btn anlattklarn, ykln baka yzlerde, cokun uerekten gryordum. Birdenbire nasl yanma yaklamsa, ylece anszn benden uzaklat ve bcidd bir tavrla "i dnyas" dedikleri o lgnlk, d ve yalan burgacna kendisini kapp k

    Be dakika sonra kendisini unutmutum; ama akam evime dnp de sokaklarn tozuyla birlikte gnn btn dertlerini de zerimden silkince, o tell ve solgun yz, o bir meteliklik franc o gsterili:

    - Girardin'in bana sz verdii yz bin frankla!.. szlerine elik eden el kol iaretleri yeden gzmde canland.

  • ARTHUR

    Birka yl nce Champs-Elyses'de, Douze-Maisons pasajnda, kk bir odada oturuyordum. O pekouk, pek sessiz, ancak arabayla geilebilir duygusunu veren byk kibar caddelerinin ortasna skm, yitmi, kyda kalm bir semt kesi dnn. Nasl bir mal sahibi keyfi, nainsan kuruntusuyla, o gzel mahallenin gbeinde, bu arsalar, bu kfl bahecikler, dtan mervenleri, ipe aslm amar, tavan kmesi, sska kedi ve insana alkn kargalarla dolu tahta bu arpk, bir katl evler srklenip kalmt, bilmiyorum. Burada ii aileleri, kk bir ar, birka sanat -nerede aa kalmsa oradan eksik olmazlar-, son olarak da, yoksulluk iin, gelip geen kuaklarla irkeflemi gibi, iren grnl iki pansiyon vard. evrede ein grkemi ve grlts, srekli bir araba ak, bir koum ve rahvan ayak tkrts, kt diyei kaplar, kemerleri sarsan kaliskalar, sesi ksk piyanolar, Mabille'in kemanlar, ak renipek perdeleriyle farkllam camlar, zerinde kollu amdanlarn yaldz ve bahvanlarn azri ykselen yksek buzlu camlaryla, yuvarlak keli, sessiz, byk konaklardan bir ufuk...

    Ucunda bir tek sokak feneri bulunan bu karanlk ve darack Douze - Maisons soka, evresindeki gzel dekorun kulisi gibiydi. Bu lks iinde incik boncuk olarak ne varsa, hep buraya snmaya gelirdi. Srmal kapc pantolonlar, palyao mayolar, ngiliz at bakclar hane binicisi, ikiz midillileri ve afileriyle Hipodrome'un iki kk at bakc yama, kei karabalar, kuklalar, klh biiminde biskvi satan kadnlar, sonra alr kapanr iskemleler, aeonlar ve ellerinde sadaka kutularyla akamlar dnen kr topluluklar. Ben pasajda otururken, bu krlerden biri evlenmiti. Onuruna, btn gece grkemli bir klarnet, flt, akordeon ve laterna konseri dinlemitik. Konserde, deiik ezgileriyle btn Paris kprlerinin geit yardu. Genellikle pasaj olduka sessizdi. Bu sokak srtkleri, ancak akam karanlnda, pek yorgun dnyorlard! Yalnzca cumartesileri, Arthur haftaln alnca, curcuna balyordu.

    Arthur benim komumdu. Bizim odayla, onun karsyla birlikte oturduu pansiyonarasnda, stne tel gerilmi alak bir duvardan baka bir ey yoktu. Bu nedenle, istemeye istemeye, yaamnn benimkine kart oluyordu ve her cumartesi, bu ii ailesinde oynanan o Paris'e zg korkum, hibir ayrntsn karmadan, dinliyordum. Dram, hep ayn biimde balyordu. Kadn, akar; ocuklar da evresinde dnyordu. Bir yandan onlarla tatl tatl konuuyor, bir yandan da ordu. Saat yedi oluyor, sekiz oluyor. Gelen, giden yok... Zaman getike kadncazn sesi deiiyor, hkrkl ve sinirli oluyordu. Karn ackan, uykusu gelen ocuklar mzmzlanmaya ba bir trl grnmyordu. Onsuz yemee oturuluyordu. Sonra, ocuklar yatp da uykuya dalnca, kahta balkona geliyordu. Onun alak sesle hkra hkra:

    - Ah edepsiz! Ah edepsiz! diye sylendiini duyuyordum. Evlerine dnen komular, kendisini balkonda gryorlar, durumuna acyorlard:

    - Siz de gidip yatsanza, Madam Arthur. Biliyorsunuz ki, bugn haftaln almtr, erken gel

    Sonra da tler, akl retmeler:

    - Sizin yerinizde olsaydm, bakn neler yapardm... Niin patronuna yaknmyorsunuz?

    Btn bu acmalar, onu bir kat daha alatyordu. Fakat umudunda, beklemekte direniyor, sinirleniyor, kaplar kapanp da pasaj sessizlie gmlnce, kendisini yalnz sanarak, orada, dirsekleri balkona dayal, btn zihnideimez bir dnceye taklm, yaamlarnn yars hep soaa sola pek aldr etmezliiyle,kendi kendineyksek sesle dert yanyordu. Kira yine ge kalmacakllar, ekmeki veresiyeyi kesmiti... Yine parasz dnerse, ne yapacakt? Sonunda ge kalanlarn ayak seslerine kulak kabartmaktan, saatleri saymaktan bkp usanyor, ieriye giriyordu. Fakat aradan epey zaman geip de, ben artk her eyin bittiini sandmda, yanbamdakonda birisinin ksrdn duyuyordum. Zavall kadn, merakndan, yine eski yerine gelmi, o daranlk sokaa baka baka gznn nurunu tketiyor, ama kendi yoksulluundan baka bir ey greu.

  • Saat bire, ikiye doru, kimileyin daha ge, pasajn ucundan bir ark sesi geliyordu. Bu, evine dnen Arthur'du. ounlukla yanna birini takm, "Gelsene be yahu... gelsene be yahu!"larla arkadan kapya kadar srklyordu. Dahas, kapnn nne gelince de, evde kendisini ni bildii iin, bir trl ieriye giremiyor, bir aa, bir yukar dolayordu... Merdivendenykuya dalan evin sessizlii iinde yanklanan kendi ayak sesi, onu vicdan azab gibi skyordu. Kendi kendine, yksek sesle syleniyor ve her kapnn nnde durarak:

    - yi akamlar Madam Weber... yi akamlar Madam Mathieu! diye syleniyordu. Yant verilmezse, svp saymaya balyor; sonunda btn kaplar, btn pencereler alp tepesine ilenler yastedii ey de buydu. Sarho olunca, ekimeler, kavgalar houna gidiyordu. Hem sonra, bylece kzyor, tepesi atm geliyor ve eve dnmek kendisini yle korkutmuyordu.

    Hele o dn, korkuntu...

    - A, ben geldim..

    Kadnn talkta plak ayak seslerini, kibrit akmalarn ve adamn ieriye girer girmez, hepl kekelemeye baladn duyuyordum. te, efendim, arkadalar kendisini gtrm... Filanca,... Demiryollarnda alan filanca. Kadnn dinledii yoktu:

    - Hani para?

    Arthur'un sesi:

    - Kalmad, diyordu.

    -Yalan sylyorsun!..

    Gerekten de yalan sylyordu. Dahas, meyhanede az kzt zaman bile, pazartesi akntsirka para saklard. te kadn, haftaln bu artn elinden koparmaya abalyordu. Arthur

    - Hepsini araba verdim, dedim ya; diye baryordu. Kadn, yant vermeksizin, btn dargnliliiyle adama kskvrak yapyor, onu tartaklyor, stn ban aryor, ceplerini kartrarann yere dp yuvarlandn, kadnn da bir baar kahkahasyla, ufakln zerine atld

    - Ah, ite grdn m?

    Sonra bir svg, arkasndan da bir sr pat kt... Artk sarho, cn alyordu. Bir kez dayakad m, bir trl sonunu getiremiyordu. O pis kenar mahalle arabnda ne kadar ktlk, krp hepsi beynine sryor ve ortaya kmak istiyordu. Kadn, l basyor, karanlk odann so oluyor, uykularndan srayarak uyanan ocuklar korkudan alyorlard. Pasajda pencereler ave herkes birbirine:

    - Yine Arthur'un marifeti! diyordu.

    Kimi zaman kaynbaba, komu pansiyonda oturan yal bir paavrac, kznn yardmna geliyorduArthur, i g srasnda rahatsz edilmemek iin, kapy kilitliyordu. O zaman, arada kap, kala damat, korkun bir az dalana giriiyorlard. Neler duymuyorduk!

    Yal adam:

    - ki yl hapiste yatmaktan akln bana gelmedi mi, haydut? diye baryordu. Sarho da yksetarak:

    - ki yl hapiste yatmsam, ne olmu? diyordu. Ben, hi olmazsa, topluma borcumu dedim... Sen de borcunu demeye bak!..

    Onca bu iin de sz m olurdu, sanki. Evet, almt. Onlar da kendisini hapse atmlard. Armulard... Ama yal adambu konuda yine pek drdr ederse, Arthur artk dayanamayarak kapy kaynbabann, kaynanann, komularn zerine ullanyor ve kukla oyunundaki Pulcinella gibi, h

  • kesi dayaktan krp geiriyordu.

    Ama yine kt bir adam deildi. ounlukla pazarlar, bu azgnlklarn ertesi gn, meyhaneye paras kalmayan sarho, artk yatm, btn gnn evde geiriyordu. Odalardan iskemleler eber, Madam Mathieu, btn pansiyon halk balkona yerleiyor ve syleiye balyordu. Arthur'di incelii grmeyin! Akam derslerine giden o rnek iilerden biri sanrsnz. Konuurken ses bir tatllk, yle bir holuk veriyordu ki, sormayn. ilerin haklaryla, anamalclarn basgiliuradan buradan toplanm dnce krntlaryla syleve balyordu. Geceleyin yedii dayavall kars, kendisine hayran hayran bakakalyordu. Hem hayran kalan, yalnzca o deildi. Madam Weber de iini ekerek:

    - Ah u Arthur, eer istese! diye mrldanyordu. Sonunda kadnlar, Arthur'a ark syletiyorl. O da M. de Blanger'nin Krlanglar'n okuyordu. Ah, yapmack hkrklarla dolu o boazdas, o aptal ii duyarl!... Katranl kttan rm sundurmann altnda asl paavralarlack mavi gkyz grlyor ve kendilerine gre lkye susam btn bu ayaktakm, yal gzle

    Btn bunlar Arthur'u bir dahaki cumartesiye haftaln yiyip karsn dvmekten alkoymuyordonra bu izbede, haftalklarn yiyip karlarn dvmek iin babalarnn yana gelmeyi bekleyehur da vard.. Dnyay bu sr ynetecek ha!.. yle olacaksa, pasajdaki komularmn dedii gi olsun!"

    UYARI

    Eer Thiers Baba bize verdii zlgtn bir ie yaradn sanyorsa, Paris halkn tanmyor ddeilse, bana Blisaire, u elimdekine de rende demesinler! Bakn, Msy, istedikleri kadar bizi yn yn kuruna dizsinler, srgne gndersinler, lke dna atsnlar, Satory'den allar, dubalara sardalya gibi sralasnlar, Parisli devrime baylr ve hibir ey onu bu zevkten yoksun edemez. Can kar, huy kmaz. Ne yaparsnz? Asl houmuza giden ey, politikann g iliklerin kapanmas, toplanmalar, babo dolamalar, sonra ne olduunu benim de bilmediim r eyler.

    Bunu iyi anlamak iin, benim gibi, Orillon Soka'nda, bir marangoz iliinde domu olmak, sekiz yandan on be yana dek raklk etmek, ii tala dolu ekek arabasyla kenar mahalledek gerekir. Hey gidi hey! O dnemde bu kuru kafa ne devrimler grd. Daha pek kk, iki karoyundayken, Paris'in neresinde bir patrt olsa, beni kesinlikle orada grrdnz. Hemen her zaman, patrt kopacan nceden bilirdim. Kenar mahallede iilerin, yaya kaldrmn geni kolkola dolatklarn, kadnlarn kap nlerinde, ellerini kollarn oynata oynata ene aldkalabaln Oktava snrndan aa indiini grnce, tala dolu arabam ekerek, kendi kendim

    - Yaadk! Yine bir eyler var... derdim.

    Dediim de hep doru kard. Akam, dkkna dnnce, ierisini tklm tklm bulurdum. Babamsinde siyasetten konuurlar, komular babama gazete getirirlerdi. nk o zamanlar, imdi olduu gibi bir metelie gazete yoktu. Ayn evde oturup da haberleri okumak isteyenler, aralarnda para toplayp bir gazete alrlar, gazete de btn katlar dnenirdi... Her eye karbrakmayan Blisaire Baba, haberleri dinledike, hncn rendesinden alrd. Pek iyi anmsarmerde sofraya oturmadan nce annemiz bize:

    - Aman ocuklar, uslu durun... Yine siyaset ileri yznden babanzn keyfi yerinde deil, demeyi hi savsaklamazd.

    Ben, elbette, o mbarek ilerden bir ey akmazdm. Ama ne de olsa, dinleye dinleye, kimi deyimlerin kafama girdii de olurdu. rnein:

    - u Gand'a giden Guizot keratas! gibi.

  • Ne Guizot'nun kim olduunu, ne de Gand'a gitmenin ne anlama geldiini bilirdim. Ama ne kar ki! Ben de tekiler gibi:

    - Guizot keratas!.. Guizot keratas! diye sylenir dururdum. Kafamda onu Orillon Soka'nn kesinde duran ve bizim tala arabas yznden bana ektirmedii kalmayan iriyar, edepsiz bekiyle kartrdm iin, o zavall M. Guizot'ya bsbtn can ve gnlden kerata diyordum...atl herifi mahallede seven yoktu! Kpekler, ocuklar, herkes ona di biliyordu. Yalnzca arap, ara sra adam yumuatmak iin, dkknnn aralndan ona bir kadeh arap uzatrd. K oral deilmi gibi, yaklar evrede bir st var m yok mu diye, sana soluna bakar, sonralp! Bir kadeh arabn bu kadar el abukluuyla temizlendii grlm ey deildi. Kurnazlk, havaya kalkt zaman gzetlemek ve o anda arkadan yaklap:

    - Aman avu! Subay geliyor! diye barmakt.

    te Paris halk byledir. Beki ve polis mi, vur abalya. Herkes bu zavalllardan nefret etmeye, onlara kpek gzyle bakmaya alktr. Bakanlar trl rezillikler yapar, cezalarn kollu. yle az tadyla bir devrim oldu mu, bakanlar Versailles'da, kollukular dakanalda soluu alr...

    Neyse sz uzatmayalm. Paris'te bir eyler oldu mu, haberini nce bizler alrdk. O gnler, mallenin btn yumurcaklar, birbirimizle szleir ve hep birlikte semtten aa inerdik. Gelipeenler:

    - Monmartre Soka'nda... Hayr! Saint-Denis Kaps'nda! diye barrlard. Oralarda ii gc ol bulup geemedikleri iin, fkeli fkeli geri dnerlerdi. Kadnlar frnlara koard. Ana kapanrd. Btn bunlar bizi bsbtn azdrrd. ark sylerdik, geerken kk sokak satclarerde yaptklar gibi, abucak iportalarn, sergilerini toparlayp giderlerdi. Kimileyin kanala vardmzda, kprler alm olurdu. Binek ve yk arabalar orada durakalrd. Arabaclark meraka derdi. Oysa biz, o zamanlar semti Temple Soka'ndan ayran o basamakl byk geitkoa koa kar ve bulvarlara gelirdik.

    Karnaval ve bakaldr gnlerinde bulvarlar pek elenceli olurdu. Hemen hi arabaya rastgelinmezdi. Koca yolun ortasnda, gnlmzn diledii gibi koturup dururduk. Bu mahallelerdeki dclar, bizim getiimizi grnce, iin iinden ne kacan bilirler ve hemen maazalarn kapenkleri indirdikten sonra da, kaplarnn nnde, yaya kaldrmnda dururlard. nk Parislik, her eyden stndr.

    Sonunda kara bir yn halinde halk, kalabal grdk. Hah ite oras!.. Yalnzca iyi grmeka gemek gerekirdi. Aman Allah, ensemize ne tokatlar inerdi... Ama yine, sa solu ite kaka, bacaklarn arasndan kayarak sonunda ne geerdik... Herkesin nnde yer bulunca, rahat birer soluk alrdk, koltuklarmz kabarrd. Dorusu seyir de bu glklere deerdi, hani.

    Belindeki earbyla komiserin yolun ucundan skn edip bo alanda ilerlediini grnce yreimard ki, ne Msy Bocage, ne de Msy Mlingue'in nnde bylesini duymammdr. tekiler:

    - Komiser! Komiser! diye barrlard.

    Ben hi sesimi karmazdm. Korkudan, zevkten, daha bilmem neden, dilerimi skar ve kendi kendime:

    - Komiser geldi, derdim. Aman dikkat, neredeyse, sopa fasl balar. Ama yine asl beni coturan sopa fasl deil, siyah elbisesinin zerindeki earb ve bir sr ako ve keli kendisine ziyarete km grnmveren kocaman silindir apkasyla o eytan herifti ve yrei nce bir trampet alnr, arkasndan da komiser bir eyler mrldanmaya balard. Bizden epeyolduu iin, derin sessizlie karn sesi havaya gider ve biz de:

    - Mn... mn... mn...lardan baka bir ey duymazdk. Ama sokak toplantlaryla ilgili yasay biz de onun kadar bilirdik. Sopa faslna geilmeden nce, uyarya hakkmz olduundan haberivard. Onun iin ilk uyarda kimse yerinden kmldamazd. Herkes, elleri cebinde, olduu yerde

  • rahat rahat kalrd... Ama ikinci trampette, frrt! Sanki bir keklik srs havalanyormu gi, barmalar, rmalar, bir nlk, apka ve kasket uumasdr giderdi. Sonra geride, sopae balard. Vallahi, bize bu kadar coku verecek bir tiyatro oyunu yoktur. Tam bir hafta bakalarna anlatacak ey kard. Hele:

    - nc trampeti duydum! diyebilenlerin koltuklarna karpuz smazd. Ancak unu da sylemeliu oyunda kimileyin kafa gz yarld da oluyordu. rnein, bir gn Sainte-Eustache dolaylarnkomiser hesabn nasl yapt bilmiyorum;daha ikinci trampette, kollukular ellerinde sopalarla halkn iine dalverdiler. Elbette ki yanma dek gelmelerini beklemedim. Ama, kck baclarm istediim kadar aaym, bu izbandutlardan biri beni gzne kestirmi olacak ki, peimi ad. yle sktrd, yle sktrd ki, birka kez sopasnn yelini duyumsadktan sonra, sonpeme yedim. Aman Allahm o ne sopayd! Donanmann bylesini hi grmemitim... Kafam yarlm,eve ylece gtrmlerdi. Ama uslandm m sanki; ilgisi yok!.. Bizim zavall anack, bama s koyduka, ben daha:

    - Su bende deil, diye barp duruyordum. O komiser keratas bizi aldatt... Yalnzca iki ketrampet aldrd...

    BR LK GSTER AKAMI YAZARIN ZLENMLER

    Tam saat sekizde balayacak. Be dakika sonra perde alacak. Makinistler, ynetmen, sahne gerelerine bakan adam, herkes yerli yerinde. lk sahnenin oyuncular yerlerine geiyor, durumlarn alyorlar. Son kez olarak perdenin deliinden bakyorum. Salon hncahn. Anfiter eklinde sralanm k iinde glen, kprdanan bin be yz kafa. lerinden birkan ybana deimi gibi geliyor. Bunlar tepeden bakan, kaba saba, hk mk dinlemeyen suratlar. Gzlkler perdeye evrilmi, imdiden tabanca gibi bana nian alyor. Bir kede, beklemenin srengi umu, birka dost yz de var. Fakat ilgisizler; bit yenii arayanlar o kadar ok ki! B bu insanlarn dardan getirdikleri eyler; o kayg, dalgnlk, ura, gvensizlik yn...u skntl, ktlk bulatrc havay yarp gemek, bu yzlerce varl bir tek dnceye baibi sert baklar yaamyla klandrmadan yaayamayacan dndke ok kt oluyorum... n kalkmasna engel olmak istiyorum. Ama gemi ola. Yere kez vuruldu bile. Orkestra da almaya balyor... Sonra derin bir sessizlik ve kuliste kulama gelen bouk, uzak, salonun genilii iinde yitmi bir ses. Demek bizim oyun balad. Ah zavall, bu da m bana gelece

    Ne korkun dakika! nsan nereye gideceini, ne yapacan bilemiyor. i iine smazken, bir reine yaslanarak, oradan kulak m kabartsn? nsan kendisi o kadar yreklendirilmeyi gereksinirken, oyuncular m yreklendirmeye alsn? Ne dediini bilmeden mi sz sylesin? Kafaserlere takld, baklarnn danklndan belliyken, kalkp da glmsesin mi? Adaam sen dve tehlikeye kardan bakmak, hepsinden iyi.

    Alt kat localarndan birine gizlenip, sanki iki ay sreyle yaptmn evresinde bu sahnenin btn tozlarnn dalgalandn gren, btn bu el kol devinimlerini, btn bu sesleri, kapla tutunuz da havagaznn ayarna kadar en kk bir sahne dzeni ayrntsn dzenleyen ben deilgisiz, soukkanl bir izleyici kalbna girmeye alyorum. Bu ok tuhaf oluyor. Dinlemek iorum, fakat dinleyemiyorum. Her ey beni skyor, rahatsz ediyor. Loca kaplarnn anahtarla tr atr almas, taburelerin takrdamas, birbirini kkrtan, birbirine yant veren ksr ardndan fsldamalar, ipekli kumalarn hrts; ksaca bana pek byk gelen bir sr ufakdevinimlerdeki, tavrlardaki dmanlk, pek holanm grnmeyen srtlar, sklmlarn yayl gibi olan dirsekleri.

    nmde, burundan takma gzlkl bir delikanl, cidd cidd not alyor ve: - ocuka! diyor.

    Yandaki locada yava sesle konuuluyor:

    - Biliyorsunuz ki yarn bu i olacak.

  • - Yarn m?

    - Evet, kesinlikle yarn.

    Yarnn bu adamlar iin pek nemli olduu grlyor. Oysa ben, yalnzca bugn dnyorum!...imden hibiri, hedefini bulamyor, insann iine ilemiyor. Oyuncularn sesleri ykselecek, salonu dolduracak yerde, rampaya gelip dayanyor, cretli alklarn aptalca amatas arasndaadak, suflrn deliine dyor... u yukardaki adam da niin kzyor, bilmem ki! Dorusu korrtk gidiyorum.

    Dardaym. Yamur yayor, ortalk zifiri karanlk, ama ben ayrmsamyorum. Ikl kafalaryriler, daha gzlerimin nnde dnyor. Ortada da sahne, devinimsiz bir nokta gibi parlak, ben uzaklatka kararyor. stediim kadar yryeyim, silkineyim, bouna, hep onu, o lanetli eyi gryorum ve ezbere bildiim oyun, beynimin iinde ac ac oynamay, srklenmeyi srdrykorkulu bir d yklenmi gidiyorum ve karabasana, bana arpp geen insanlar, sokan irkekatyorum. Bulvarn dnemecindbir slk sesi duyuncaduruyorum; elim ayam titriyor. Hay koca budala! Oras atl otobs dura... Yine yryorum. Yamur bir kat daha yeinleiyor. Bana ylr ki, orada da, oyunun stnde yamur yayor, her ey bozuluyor, srlsklam oluyor ve utananvraya dnen kahramanlarm, havagaz ve suyla parl parl olmu kaldrmlarda bata ka ardm sr.

    Bu kt dnceleri kafamdan atmak iin bir kahveye giriyorum. Bir eyler okumaya alyorum.fler birbirine giriyor, dans ediyor, uzuyor, kaynayor. Artk szcklerin ne anlama geldiini anlamaz oluyorum. Hepsi bana garip, anlamsz grnyor. Bu durum, birka yl nce, deniz se, frtnal bir gnde, bir kitap okuyuum vard, onu anmsatyor. Su iinde kalm baaltndam, elime de bir ngilizce dilbilgisi almtm. te orada, dalgalarn ve krlan direklerin tehlikeyi dnmemek, gverteye devrilip yaylan o yeilimtrak su ynlarn grmemek iin, ilizce'deki "th" sesinin incelemesine vermeye abalyorum. Ama istediim denli yksek sesle okuyaym, szckleri yineleyeyim, bara bara syleyeyim, denizin ulumalar ve frtnanin yukarsndaki keskin slklaryla dolup ien kafama hibir ey girmiyordu.

    u anda elimdeki gazete de, bana ngilizce dilbilgisi kitabm gibi anlalmaz geliyor. Ama yine, nme serdiim byk sayfaya gzlerimi dike dike, ksa ve skk satrlar arasnda, yarin serpilip aldn ve dikenli allarla ac mrekkep dalgalar arasnda zavall admn uyorum...

    Birdenbire havagaz kslyor; kahveyi kapyorlar. Ne de abuk!

    Acaba saat ka?

    .....Bulvarlar pek kalabalk. Tiyatrolardan halk boanyor. Sanrm oyunumu gren insanlarla karlayorum. Sormak, renmek istiyorum ve ayn zamanda yksek sesle sylenen grleri veas konumalarn iitmemek iin, hzl hzl yoluma gidiyorum. Ah, imdi evlerine dnen ve oyan insanlar, nasl da mutlu... Yine tiyatronun nndeyim. Her yan kapal, karanlk. Anlald gece bir eyler renemeyeceim. Ancak slak ilanlar ve henz kapda gz krpan sra sra fenrsnda iim ezilir gibi oluyor. Az nce, btn u bulvar kesine grlt ve k olarak yay km gibi sessiz, karanlk, ssz ve srlsklam.... Haydi, artk bitti. Alt aylk almamut, her ey yand, bitti; bir gecenin havagaz alevinde uup gitti.

    PEYNR ORBASI

    Beinci katta kk bir oda, yamurun dama alan pencerelerin zerine dikine yad ve -imde olunca- damlarla birlikte karanln ve borann iine karma benzeyen o at aralarndan yine pek iyi, pek rahat. eri girilince, insana sert yelin grlts ve oluklarda parldayan

  • yamur sularyla bir kat daha artan, ne olduunu bilmediim bir rahatlk ve alma duygusu geliyor. nsan kendisini byk bir aacn tepesinde scak bir yuvada sanyor. imdilik yuva bombodann sahibi ierde yok. Fakat neredeyse gelecei ve odada sanki her eyin onu bekledii duyumsanyor. Kl balam gzel bir atein stnde kk bir tencere rahat rahat, honut bir mDorusu bir tencere iin, zaman epey ge. Nitekim bu da, alev gre gre kararm kenarlarna bca ie alkn olduu anlalyor, ama yine de ara sra sabrszlanyor ve buunun gcyle kapiinden itah ac bir scaklk ykseliyor ve btn odaya yaylyor.

    Ah o peynir orbasnn gzel kokusu!

    Kimileyin de kll ate biraz canlanyor. Ktklerin arasndaki kller kyor ve kk bir al da her eyin yerli yerinde olup olmadn yokluyormu gibi, oday alttan aydnlatarak taban htalar zerinde sekiyor. Evet, dorusu, her ey yerli yerinde; efendi, ne zaman can isterse, gelebilir. Pencerelerin Cezayir ii incecik perdeleri ekilmi, ayn tller karyolay pek gzel evrelemi... te orada, ocan yannda byk bir koltuk uzanyor. Bir kede sofra hemen yaklmaya hazr bir lamba, bir kiilik tabak, kak ve atal, taban yannda da tek baaya oturanlarn yolda bir kitap... Nasl tencere ateten kararmsa, tabaklarn iekleri de sararm, kitabn kylar burumu, her eye bir alkanln biraz yorgun sevgisi sinmi. Ee eve pek ge dnd ve her dnnde iin iin pien ve oday misk gibi kokulu ve scak tutaazr bir akam yemei bulmaktan holand anlalyor.

    Ah o peynir orbasnn gzel kokusu!

    Bu bekr odasnn dzenini grnce, sahibinin bir memur, btn yaamlarna tam vaktinde daireyek alkanlyla etiketli dosya dzeni sinmi o titiz insanlardan biri olduunu kestiriyorum.le ge dnmesi iin de, sanrm posta ya da telgrafta gece iinde alyor olmal. Onu buradaarmakln arkasnda, alpaka kolluklar ve kadife takkesiyle, mektuplar pullayarak, ayrarak, telgraflarn mavi eritlerini makaralarndan kararak, uykuya ya da elenceye dalan Paris'e btn ertesi gnk ileri hazrladn gryorum. Ama hayr, byle deilmi. Ocan kk aslm kocaman fotoraflar aydnlatyor. Karanlktan hemen, yaldzl ereveler iinde, grkee brnm imparator Auguste, Muhammed, Roma valyesi ve Ermenistan valisi Flix, talar, mier, kefiyeler ortaya kyor, btn deiik balklarn altnda hep ayn arbal ve dik ba, diye bu misk kokulu orbann scak kller stnde iin iin piip kaynad o mutlu soylunun

    Ah o peynir orbasnn gzel kokusu!

    Kukusuz deil; o, posta memuru filan deil. O bir imparator, bir dnya egemeni, haftann her gecesinde Odon'nun kubbesini n n nlatan ve:

    - Korumanlar, yakalayn unu! deyince, onlarn hemen buyrua uyduklar, o Tanr'nn sevgili kullarndan biri. u anda, orada rman br yakasndaki saraynda bulunuyor. Ayanda yksek harmani, stunlar arasnda dolayor, iirler okuyor, kalarn atyor ve trajedilerin sylevcan sklm gibi harmanisine sarnyor. Gerekten bo sralar nnde oynamak yle zc ki! erinde Odon salonu pek geni, pek souk oluyor!.. Harmanisinin altnda yar donmu imparator, birdenbire, btn vcudunda scak bir soluun dolatn duyumsuyor. Gz parlyor, burun ... Eve dnnce, odasn henz scak, sofray kurulu, lambay hazr ve btn o kk yuvasn,deki biraz savruk durumlarnn acsn karmak isteyen sanatlarn o kentsoylulara zg titili bulacan dnyor. Tencerenin kapan kaldrdn ve iekli tabana orba doldurduu

    Ah o peynir orbasnn gzel kokusu!

    Artk o andan sonra bsbtn baka bir adam oluyor. Harmanisinin dzgn kvrmlarnda, mermer enlerde, stunlarn katlnda kendisini skan hibir ey kalmyor. Canlanyor, oyununa hz vay hzla sonuca gtryor. Dnn bir, ya ate snverirse... Zaman getike, gznde tten geliyor ve kendisine yle bir g veriyor ki. alacak ey! Odon'un havas snyor. Orkestarnda uyuukluktan kurtulan gedikli izleyiciler, bu Marancourt'un, zellikle son sahnelerde, gerekten olaanst olduunu gryorlar. Pek doru, oyunun sonunda, hainlerin hanerl, prenseslerin evlendirildii o kesin dakikalarda, imparatorun yz yle garip bir erin ve mutluluk iinde ki. O denli coku ve tiratla karn bsbtn ackm, kendisini odasnda, kturmu sanyor ve peynir orbas tam kvamnda piip de scak scak sofraya gelince, kaa ta

  • m beyaz iplikleri daha imdiden gryormu gibi, baklar tatl bir glmsemeyle Cinna'dan Ma gidip geliyor.

    SON KTAP

    Merdivende biri bana:

    - ld!.. dedi.

    Aslnda oktan beri bu kt haberi iiteceimi duyumsuyordum; gnn birinde bu kapda byle birle karlaacam biliyordum. Ama yine de bu lm beni beklenmedik bir eymi gibi etkiledi.ulmu, dudaklarm titreye titreye, bu alakgnll yazar evine girdim. alma odas en geni lyordu. nceleme ve aratrma, bask kurarak evin btn rahatn, btn aydnln kendisine

    Pek alak, kk bir karyola zerine uzanm yatyordu. Ktla dolu masas, sayfalarn ortas kesilivermi iri yazs, henz hokkann iinde duran kalemi, lmn nasl anszn geldiini garyolann arkasnda, karalamalar ve dank ktlarla tklm tklm dolu mee aacndan byktnde aralk duruyordu. evrede hep kitap, kitaptan baka bir ey yok. Her yerde, raflarn zerinde, iskemlelerin zerinde, yaz masasnn zerinde kitap, karyolann ayak ucuna varncaya dek, her kede, yerde st ste yl kitaplar. O, urada masasna oturmu, yaz yazarken bu t danklk, baklara ho gelebilirdi. nk o zamanlar bu danklkta yaam, alma neesiodasnda, insann iini burkuyordu. Yn yn ken bu zavall kitaplarda, kalkp gitmeye, rtrmalara, rhtm boyundaki dkkn nlerine dalm, yelin ve amasz dolaanlarn kartrditmeyebir hazrlan grlyordu.

    Onu yatanda pm, o ta gibi soukve ar alnn dudaklarma demesiyle sarslarak, ayakta kordum. Birdenbire kap ald. eriye ykl, soluk solua bir kitap ra neeyle girdi vebasmevinden km bir paket kitap koydu.

    - Bachelin gnderiyor! diye bard; sonra karyolay grnce, geriledi, kasketini kard ve ssedasz ekilip gitti.

    Kitap Bachelin'in bu bir ay gecikmi, hastann sabrszlkla bekleyip de ancak lsnn elintap paketinde rktc bir alay vard... Zavall dost! Son kitabyd, en ok gvendii kitab.manlar ateten titremeye balayan elleri, ne byk bir titizlikle taslaklar dzeltmiti! Basn ilk kitab grebilmek iin nasl da ii titremiti. Son gnlerinde, artk sz sylemeye gc gzleri hep kapya dikili kalyordu. Basmevi iileri, kalfalar, ciltiler, bir kiinin yapbtn o kalabalk, bu ac ve bekleyi dolu baklar grm olsayd; zamannda, yani bir gn n ekiene, taze kitap kokusunda ve harflerin temizliinde, kafasnn iinde daldn ve kai duyumsad o dnceye yeniden kavuma sevincini vermek iin, eller ivedi davranr, harflerak sayfa, sayfalar da cilt olurdu.

    Dahas, sapasalamken de, bu, yazarn asla bkmayaca bir mutluluktur. Yaptnn ilk kopyasnnu artk, hep biraz belirsiz bulunduu beynin o byk kaynamasnda deil de, kitapta, kabartma halinde grmek, ne ho bir izlenimdir! Genlikte bu, insann gzlerini kamatrr. Bana gibi harfler, mavi, sar aylalarla yansr. Daha sonralar, bu yaratc sevincine biraz da znsylemek istenen szleri sylememi olmak yazklanmas karr. imizde yaattmz yapt, bmuz yapttan daha gzel gelir. Kafadan kalkp ele varan bu akta, neler neler yiter gider! Kitabn z, dlemin derinliklerinde grlecek olursa, Akdeniz'in sular iinde, yzen ki dolaan o gzel deniz analarna benzer ki, kumsala dtler mi, birazck sudan, yelin anndauruttuu rengi gitmi birka damladan baka bir ey deildir.

    Ne yazk, zavallcn payna, son yaptndan ne byle bir sevin, ne de byle bir dlem kr devinimsiz ve ar ba, yannda da, vitrinlerde grnecek, sokan grltsne, gnlk hayatgeenlerin, baln yazarn adyla o belediye dairelerinin znl defterine gemi, ama a

  • o kadar yze glen, o kadar i ac duran ayn adla birlikte yle bir gz atp okuyacaklar,lerinin iinde alp gtrecekleri bu yepyeni kitab grmek, insann yreini szlatyordu. Ruhn bilmecesi, btnlyle buradayd; topraa gmlecek ve unutulacak olan bu kaskat kesilmi gzle grlen, canl, belki de lmez bir ruh gibi ondan ayrlan u kitap arasndayd:

    Yanbamda alamakl bir ses, yavaa:

    - Bana bir kitap vereceine sz vermiti... dedi. Hemen dndm ve altn gzlklerin altnda taparlak, fldr fldr iki gz grdm. Tandk diyorum ama, yaz yazan dostlarm, o hepinizin tmeraklsdr. Bir yaptnzn kt duyurulunca, evinize gelip kapnz, kendisi gibi utangaf vurula alan adamdr. Glmseyerek, kamburunu kararak ieriye girer, evrenizde pervane gdner, size "Sevgili stat" der ve son kitabnz alp gtrmeden gitmez. Yalnzca son kitabnsinde teki kitaplarnzn hepsi vardr da, yalnzca sonuncusu yoktur. Herifi savmann bir yolu? yle tam zamannda gelir, sizi, szn ettiim sevincin ortasnda, kitap gndermelerin, sunyazlarn yazmann kendinizden gemiliiniz srasnda yle bir kstrr ki! Ah o inanlmaz atrl almayan kaplar, ne o buz gibi souk karlamalar, ne yel, ne yamur, ne uzaklk, hib yldramaz. Ona sabahleyin Pompe sokanda, Passy'nin o saygdeer yalsnn kk kapsn Akam, koltuunun altnda Sardou'nun yeni bir dramyla Marly'den dnd grlr. Bylece herde, her gn birinin peindedir. Hibir ey yapmadan mrn, bir metelik harcamadan da kitaplurur.

    Dorusu, ta bu lm deine dek gelebilmesi iin bu adamda kitap tutkusunun rktc boyutta ekti.

    Sonunda sabrm yitirerek, kendisine:

    - Pek iyi, aln kitab! dedim. Kitab almad, sanki yuttu. Kitab iyice cebine daldrdktan sonra, hi kmldamadan, konumadan, boynunu bkerek, zgn bir edayla gzlklerinin camlarn solduu yerde kald... Acaba ne bekliyordu? Kendisini alkoyan neydi? Belki biraz utanma, hemen kalkp gitmenin gl, sknts. Sanki yalnzca bunun iin gelmemi miydi?

    yle deilmi!

    Masann stnde, yar alm sarma kdnn iinde, tam amatr ii, kaln ciltli, ular keskli, ssl birka kitap gzne ilimiti ve dalgn bir durumda olmasna karn akl, dncesi Zavall, neredeyse a olacakt!

    Hibir eyi gzden karmamak takana, ne bel eymi!... Ben de sanki zntmden syrlm, dokunakl kk komediyi, gzyalarmn arasndan izlemeye balamtm. Merakl, yavaa, hi la masaya yaklat. Elini sanki rastgeleymi gibi, ciltlerden birinin stne koydu, kitab evirdi, at, kdn yoklad. Gittike gzleri parlyor, yanaklarna kan geliyordu. Kitap byiyordu... Nihayet dayanamayarak, kitaplardan birini ald, bana yavaack:

    - Msy de Sainte-Beuve iin! dedi, tel ve aknlk iinde, elinden alrlar korkusu ve belke Sainte-Beuve'e gtrmek iin aldna beni iyice inandrmak amacyla, pek arbal, anlatlir ciddilikle:

    - Fransz Akademisi yelerinden!.. diye ekledi ve gzden uzaklat. SATILIK EV

    Kapnn stne, geni aralndan kk bahenin kumuyla yolun topra birbirine karan, yeri bir kapnn stne, epey zamandan beri, yaz gnei altnda devinimsiz duran, gzn sert yellee sarslan, rpnp duran bir levha aslmt:

    SATILIK EV

  • evrede ylesine bir sessizlik vard ki, bu levhadan evin bombo olduu anlam da karlabili Ama, yine de evin iinde oturanlar vard. Duvar biraz aan tula bacadan szlen birazck mamtrak duman, tpk bu yoksul ateinin duman gibi gizli, ekingen ve znl bir var oluu a Sonra kapnn sallanan kanatlar arasndan, bir ak artrmay, bir g gsteren o bakmszlarklk yerine, pek dzgn sralanm taflanl yollar, stleri yuvarlak kesilmi tneller, h sulama kovalar, eve dayal bahvan gereleri grnyordu. Ev, kk bir merdivenle o bayr e dengesini bulmu, birinci kat glgeye, yer katysa gnee gelen bir ky evinden baka bir eildi. Gneli yanndan baklnca, bir limonlua benziyordu. Basamaklar zerinde stste durafanuslar, bo, devrilmi iek sakslar, scak ve ak kumun stne sralanm mine iei ve iki byk narn alt dnda, btn bahe gne iindeydi. Dallar demir tellerle yelpaz ardaa sarlm yemi aalarnn, meyveler daha irilesin diye, biraz yapraklar budanmtr, nohutlar da vard. Btn bunlarn arasnda, bu dzen ve bu sessizlik iinde, btn gn bahda dolaan, sabahn serin saatlerinde tarlalara su veren, dallar ve kenarlar kesen ve ayklayan, hasr apkal, yal bir adam.

    Bu adam, kyde kimseyi tanmyordu. Kyn biricik sokanda her kapda duran ekmekinin arabasbaka, kendisini ziyarete gelen yoktu. Hepsi de pek verimli, meyve bahesi olmaya pek elverili byle bayr st toprak peinde koan baz kimseler, ara sra, levhay grnce dur kapy alyorlard. nce, evden ses seda kmyordu. kinci alta, bahenin dibinde bir taaklayor ve yal adam, kzgn kzgn, kapy aralyordu:

    - Ne istiyorsunuz?

    - Ev satlk m?

    Adamcaz kendini skarak:

    - Evet... diyordu. Satlk; ama haberiniz olsun ok para istiyorlar. Hemen kapy rtmeye hazr eliyle de, ieriye girmesinler diye, yolu kapyordu. Baklar o kadar fkeli oluyordu ki, daha gzleriyle sizi kovuyor ve bir ejderha gibi sebze tarlalarna ve kum deli kk avlusuna bekilik ederek, kap aralndan uzaklamyordu. O zaman alclar, nasl bir deliye attkini satla karmann, hem de aman alc kmasn diye zerine titremenin ne biim bir delilyollarna koyuluyorlard.

    Bir gn, bu iin asln rendim. Kk evin nnden geerken, pek cokulu bir konuma, bir ta

    - Satmalsnz baba, satmalsnz... Bize sz verdiniz... Yal adamn sesi titreye titreye:

    - Elbette, ocuklarm, benim istediim de o... Elbette! te, levha bile astm.

    Bylece, Paris'te kk birer dkkn sahibi olan oullaryla gelinlerinin, kendisini bu pek seii yeri elden karmaya zorladklarn rendim. Neden? Bilmiyorum. Yalnz u var ki, bunlar srncemede kald kansna varmlard. O gnden sonra, dzenli olarak her pazar gelip zavardii sz tutsun diye zorlamaya baladlar. Topran bile btn bir hafta srlmekten, ekilmegun dp dinlendii pazar gnlerinin o derin sessizliinde, olup bitenleri sokaktan pek gzel duyuyordum. Dkknclar, bir yandan kuka oynarken, bir yandan da aralarnda konuuyorlar, tartmaya dalyorlard. Bu crlak seslerde para szc, birbirine arpan kaydrak talar gm olunca, herkes gidiyordu. Yal adam onlar uurlamak iin yolda birka adm birlikte yrdonra, hemen geri dnyor, tam bir hafta rahat edeceini dnerek, keyifli keyifli, kocaman kapsn kapyordu. Bir hafta sreyle, ev yine sessizlie gmlyordu. Gnete yanan kk bahtnda ezilen ya da trmkla dzeltilen kumlarn trtsndan baka bir ey duyulmuyordu.

    Ama yine haftadan haftaya yal adam, biraz daha sktrlyor, biraz daha skntya sokuluyoar her yola bavuruyorlard. Adamcaz kandrmak iin, kk ocuklarn birlikte getiriyorla

    - Elbette ev satlnca, gelip bizimle birlikte oturacaksnz, bykbaba. Greceksiniz, hep bir arada ne gzel gnler geireceiz!

    Arkasndan da gizli kapakl fiskoslar, bahe yollarnda bir trl bitmek bilmeyen gezintiler, yksek sesle hesap kitaplar. Bir seferinde kzlardan birinin:

  • - Kulbe, on para etmez... Ykcya vermekten baka bir eye yaramaz, diye bardn iittimsesini karmadan dinliyordu. Kendisinden, sanki lm gibi, evinden de, sanki ykcya verilmibi, sz ediyorlard. O, gzleri ya iinde, kamburunu kararak, geerken alkanlkla koparir dal, urasna burasna dokunulacak bir yemi arayarak, dolayordu. Yaamnn bu kk topr sald o kadar akt ki, hi kimsenin hibir zaman kendisini bu yerden skp koparmaya gckti. Nitekim, ne derlerse desinler, yola kma gnn hep erteye brakyordu. Yazn, henz ham kokan, biraz mayho meyvalar, kirazlar, frenk zmleri olgunlamaya yz tutunca, kendi kendine:

    - rn bekleyelim, diyordu... Sonra hemen evi satarm. Fakat rn alnnca, aalarda kiraz ka, eftalilere, sonra zmlere, zmlerden sonra da, hemen hemen kar altnda toplanan o gzelim mumulalara sra geliyordu. Derken k bastrd. Krlar kapkara, bahe bombotu. Artk ne ge ne de alc. Dahas, pazar gnleri, dkknclar bile uramyordu. Yamur ve sert yelle ters yo anlamsz levha yol stnde sallana dursun, yal adamn nnde, rahat rahat tohumluunu hazak, yemi aalarn budayacak koca ay vard.

    Sonunda sabrlar tkenen ve babalarnn alclar karmak iin elinden geleni yapt kansir kar yol buldular. Gelinlerden biri gelip eve yerleti. Bu, daha sabah sabah sslenip pslenen, alverie alkn kimseler gibi gler yzl, yapmacktan holanan, dalkavukasnar dkknc karsyd. Sanki yol onunmu gibi, kapy ardna kadar ak tutuyor, yksek sesle klip geenlere:

    - Buyurun bakn, satlk ev var! demek istiyormu gibi glmsyordu. Artk zavall yal adamdhuzur kalmamt. Kimi zaman, kadnn orada olduunu unutmaya alarak, bir ayaklar ukurda korkusunu bastrmak iin tasarlar dnmekten holanan kimseler gibi, sebze tarhlarn belli yeniden tohum atyordu. Dkknc kadn, peini hi brakmyor ve adamcazn bann etini yi

    - Aman, neye yarar ki?.. Eller iin mi bu kadar zahmete giriyorsunuz? Yal adam yant vermiyor ve artc bir direnle, iine sarlyordu.

    Baheyi kendi haline brakmak, onu gzden karmak, dahas, elden karmaya balamak demekti. an dolay, ne yollarda bir avu ot, ne de gl fidanlarnda bir tutam arsz brakyordu.

    Zaman geiyor, eve bir trl alc kmyordu. Sava zamanyd. Kadn istedii kadar kapy adar yola gz szsn, g arabalarndan baka bir ey gemiyor, ieriye tozdan baka bir ey giGn getike, kadn biraz daha huysuz oluyordu. Paris'te iinin bana dnmesi gerekiyordu. Kaabasna pek ac sitemlerde bulunduunu, onunla kavga eder gibi konutuunu, kaplar kttedek padn duyuyordum. Yal adam, hibir ey sylemeden boynunu bkyor, bezelyelerinin filiz v"SATILIK EV" levhasnn hep ayn yerde olduunu grerek kendini avutuyordu.

    ... Bu yl, yazla gelince, evi yine eski yerinde buldum. Ama ne yazk ki, levhadan eser kalmamt. Yrtlm, rm duyurularsa duvar boyunca sarkp duruyordu. Artk i bitmi, koca kapnn yerinde, yuvarlak tepeliiyle henz yeile boyanm bir kap, aradan bahe grn kafes oymal bir kap bulunuyordu. Artk o eski yemi bahesinden eser kalmamt; ortada kenoylu beenisine uygun bir iek tarh, imen ve elale dankl vard. Merdiven sahanlndensel bir byk yuvarlak, btn bu grnm yanstyordu. Bu yuvarlakta bahe yollar i rene dnmt ve iki yayvan figr, alabildiine geniliyordu. Bir bahe koltuuna gmlm, ter ibir adamla, bahe kovasn kaldrarak:

    - Knaieklerine on drt kova su verdim! diye baran, soluk solua, dev anas gibi bir kadn

    Evin stne bir kat daha kmlar, bahe duvarlarn yenilemilerdi. Henz boya kokan, bu ona biri piyanoda, btn gcyle tannm kadriller ve dans polkalar alp duruyordu. Yola dklzun toz bulutuna karan ve dinlemesi insan terleten bu dans havalar, bu kocaman iekler ve kocaman karlar curcunas, bu takn ve baya nee yreimi burkuyordu. u bahede ylesinesine dingin dolaan zavall adamcaz dnyor ve gelini kk ticaretevinin geliri olan paii yepyeni bir tezghn arkasnda alm satarken, onun Paris'te hasr apkas ve yal bahva can skkn, utanga, dokunsanz alayacak gibi, dkknn i yannda drt dndn dlyor

  • NOEL YKLER

    I

    MARAIS'DE BR NOEL YEME

    Marais'de "Seltz suyu" reticisi Msy Majest, Royale Alan'nda oturan dostlarnn evindeki noel yemeinden km, hafiften ark syleyerek kendi evine dnyor... Saint-Paul kilisesinin ikiyi alyor. Adamcaz kendi kendine:

    - Vakit amma da gemi ha! diyor ve admlarn hzlandryor. Ancak kaldrm talar kayyor, anlk ve arabalarn pek az olduu dnemden kalma bu Tanr'nn bels eski mahallede, bir sr bucak, kap nlerinde ata binenler iin binek talar var. Btn bunlar, zellikle noel yemeikadeh kaldrmaktan insann bacaklar biraz arlap gzleri de evreyi sememeye balaynca, engel oluyor... Sonunda M. Majest, evine varyor. Sonradan yeniden boyanm armasyla taze yaldz srlm bir levhann aynda parldad ssl ve byk bir kapnn nnde duruyourumuna getirmitir:

    ESK NESMOND KONAI GEN MAJESTE SELTZ SUYU FABRKATR

    Bylece retimevinin btn sifonlarnda, bordrolarnda, balkl ktlarnda Nesmond ailesiniparl parl yanyor.

    Ana kapdan sonra avlu geliyor, havadar, aydnlk, gndzn alnca btn soka a boan binde, pek eski byk bir yap, kapkara, ilemeli, ssl duvarlar, yuvarlak demir balkonlar, stunlu ta balkonlar, ok yksek, stleri tepelikli, balkl, en yksek katlara ykselerek ri atda birer kk at olarak beliren pencereler, sonra atnn stnde, arduvazlarn orta, pek gzel, birer ayna gibi krlentlerle evrili kk pencereler. Sonra yamurla anm ve balam byk bir ta merdiven, yukarda, tavan arasnn krna aslm sallanan ip kadarlara trmanan sska bir asma. Her yanda, ne olduunu bilmediim bir eskimilik, bir dertlilik... Buras eski Nesmond konadr.

    Gndzn konan grnm deiir. Her yerde, eski duvarlar stnde kasa, depo, iliklere burazlar yaldzla parlar ve duvarlar canlandrr, genletirir. Demiryollarnn ar yk arabalrsar; iiler, gelen mallar teslim almak iin, kulakta kalem, ta merdivene gelirler. Avlu sandklar, sepetler, saman ve uvalla tklm tklmdr. nsan bir retimevinde bulunduunu p duyumsar... Ancak geceleyin, o derin sessizlikte, glgeleri kark at ynlarna yanstp kartran o k dolunaynda, Nesmondlarn eski kona, yeniden saray oluyor. Balkonlar tenteentenedir; i avlu byyor, eski merdivene yle blk prk klar dyor ki, bo oyuklar belirsiz basamaklaryla, bir katedralin ke bucan andryor.

    zellikle bu gece M. Majest'ye, evi pek kurumlu geliyor. Bombo avludan geerken kendi ayak sesleriyle couyor. Merdiven ona pekbyk, zellikle klmas pek g grnyor. Sanrmkisi olacak... Birinci kata varnca, soluklanmak iin duruyor ve bir pencereye yaklayor. Eh, tarihsel evde oturmak, ne demekmi, anlasn! M. Majest air filan deildir, estafurullah. Ama yine, dolunayn mavi ktan bir rt yayd bu gzel, soylu avlusuna, kardan kukuri altnda kendinden gemi atlaryla ml ml uyuyor gibi grnen bu eski derebeyi konayaya gidiyor:

    - Ha? Ya Nesmondlar geliverirse...

  • O srada rkn bir ngrak sesi duyuluyor. Ana kapnn iki kanad da birden alyor, hem ylikle ki, sokak feneri snyor. Birka dakika, orackta, kapnn karanlnda, ne olduu belirr srtnme ve fsltdr gidiyor. eriye girmek iin tartmalar, itiip kakmalar oluyor. , dolunayda prl prl, her yan aynal saltanat arabalar, kapnn hava akmna arpnca canle arasnda sallana sallana giren tahtrevanlar. Gz ap kapayncaya dek avlu tklm tklm d. Ancak merdiven ayanda bu karklk duruluyor. Arabadan inenler birbirlerini selmlyorlare evi biliyorlarm gibi konua konua ieriye giriyorlar. Sahanlkta bir ipek hrts, bir or. Her yerde pudrayla donuklam ve arlam apak salar; her yerde birazck titrek, crlaesler, ksk glmeler, hafif ayak sesleri. Btn bu insanlarn yal, pek yal bir grnmlaklar, lgn mcevherler, deiik parlaklklarla rengi tatllam mealelerin nda canan eski diba kumalar. Btn bunlarn stnde, kllar ve kocaman kasnaklar yznden birazck usunu veren o gzelim reveranslarn her birinde, balarn zerine bklm bklm oturtulmu saselen ince bir pudra bulutu dalgalanyor... ok gemeden, btn evi cinler basm gibi oluyor. Mealeler pencere pencere dolayor, merdivenlerden dne dne inip kyor. at aras pencer bile onlarn enlik ve yaam kvlcmlar parldyor. Btn Nesmond Kona, onlarn gz alc tutumu gibi aydnlanyor.

    M. Majest kendi kendine:

    - Aman Tanrm! diyor. Ya evi atee verirlerse!.. Sersemlii gemi, bacaklarnn uyuukluunu rmeye alyor ve ivedilikle, uaklarn byk bir ate yaktklar avluya iniyor. M. Majest ymlara sz sylyor. Uaklar yant vermiyor ve gecenin dondurucu karanlnda, azlarndan birile kmazszn, kendi aralarnda konuuyorlar. M. Majest bundan hi honut deil. Yalnzca b birazck su serpiyor. O da u: alevi, dimdik bu kadar ykseklere kan bu mthi ate, scakln bir alev, parlayan ama yakmayan tuhaf bir ate. Bu ynden ii rahat eden adamcaz, sahanlktan geip depolara giriyor.

    Giri katndaki bu depolar, eskiden pek gzel birer kabul salonu olmal. Daha btn kelerde rarm yaldz paralar var. Mitologyayla ilgili resimler tavanda fr dnyor, aynalarn evrearyor ve gemi yllarn ans gibi belirsiz ve biraz donuk renklerle, kaplarn stnde dalgNe yazk ki, artk ne perde kalm, ne de eya. Sepetlerden, kalayl bal sifonlarla dolu kocan sandklardan ve camlarn arkasndan kapkara ykselen, dallar kurumu, yal bir leylak fiddan baka bir ey yok. M. Majest ieriye girince, deposunu k iinde ve kalabalk gryor. riyor, ama kimsenin aldrd yok. Kendilerine elik edenlerin koluna girmi kadnlar, saten kapl krklerinin altnda, kibar kibar naz ve cilvelerini srdryorlar. Herkes geziniyor, birbiriyle konuuyor, uraya buraya dalyor. Gerekten btn u yal markiler, kendi evlerind davranyorlar. Kk ve titrek bir glge, zerine resim yaplm bir duvarn nnde duruyor:

    - Demek ben buymuum! imdi u durumuma bakn! Ve duvar kaplamalarnda beliren, alnnda bir hilal, ince ve pembe bir Diana'ya glmseyerek bakyor.

    - Nesmond, gel de arman gr! Herkes, altnda Majest adyla bir uvaln zerine resmedilmi Nndlarn armasna bakarak kahkahay koparyor.

    - Hah, hah, hah!.. Majest mi? Fransa'da artk Majest filan kald m? Ardndan da cokun bir nee, flt sesine benzeyen gevrek kahkahalar, havaya kaldrlan parmaklar, cilveleen azlar... Anszn birisi baryor:

    - ampanya! ampanya!

    - Yok canm!

    - Evet, evet, ampanya bu... Haydi Kontes, yle hafif bir yemek yiyelim. ampanya sandklar ey, Msy Majest'nin Seltz suyu. Yalnzca havasn biraz kam buluyorlar. Ama ne kark gzel iiyorlar. Bu zavall glgeciklerin kafas pek o kadar dayankl olmad iin, o Seltn kp, yava yava onlar neelendiriyor, keyfe getiriyor, dans etmek istei veriyor. Menue dzenleniyor. Nesmond'un getirttii drt usta kemanc, Rameau'nun hep lemelerden oluan, kaklna karn ince ve karaduygulu bir havasn almaya balyorlar. Btn bu yalkadnlarne sras gelince tempoya uyarak cidd bir edayla selam vermeleri, grlecek ey! Taklarna, s

  • rine bir genlik geliyor; srmal yelekleri, diba giysileri, elmas tokal ayakkablar da genleiyor. Duvarlardaki panolar da, bu eski havalar duyunca, canlanma benziyorlar. ki yz yldan beri duvarn iine tklp kalm eski ayna da, bunlar anmsyor. Her yan izik izikmasna karn, yavaa aydnlanyor ve her dans edene, bir yazklanmayla ii yanm gibi, bira kendi yansmasn gsteriyor. Btn bu inceliklerin ortasnda Msy Majest rahatsz oluyor. rkasna bzlyor ve izliyor...

    Sonunda ortalk yava yava aarmaya balyor. Deponun caml kaplarndan avlunun aydnlandpencerelerin stleri, daha sonra salonun bir yan aaryor. Ik geldike yzler siliniyor, biirine karyor. Biraz sonra Msy Majest bir kede gecikmi iki kk kemancdan baka bir . Gn dokununca, onlar da uup gidiyor. Avluya baknca, yine bir tahtravan, ama pek belz bir tahtravan biimi, zmrtlerle ssl pudral bir ba, uaklarn kaldrm talar zerinein, ak ana kapdan byk bir grltyle ieri giren bir yk arabasnn tekerlekleriyle karlan son kvlcmlarn gryor.

    NOEL YKLER

    II

    LAHSZ AYN

    I

    - Mantarl iki hindi dolmas ha, Garrigou?..

    - Evet, saygdeer peder, mantarla tka basa doldurulmu iki tadna doyulmaz hindi. Biliyorum, nk doldurulurken ben de yardm ettim. Derileri o kadar gergindi ki, kzarrken az kalsn atlayacakt...

    - Aman Tanrm! Ben de mantara baylrm!.. abuk ver u benim hrkay Garrigou... Hindiden bautfakta daha neler grdn?..

    - Ah, trl trlnefis eyler... leden beri boyuna sln, il, yaban horozu yola yola bir hak. Her yanda tyler uuuyordu. Sonra efendim, glden ylan balklar, prl prl sazan balklar geldi. Daha...

    - Alabalklar iri miydi, Garrigou?

    - Nah bu kadar vard, saygdeer peder... Koskocaman!.. - Aman Tanrm! Gzmn nne geldi... ere arab koydun mu? - Evet, saygdeer peder, ibriklere arab koydum... Ama, dorusu bu ar nerede, az sonra gece yars ayininden knca ieceiniz araplar nerede? atonun yemek saloa, her renkten araplarla alev alev yanan btn o srahileri grseniz! Ya o gm sofra takml ilemeli kaplar, o iekler, o amdanlar... Byle noel yemei dnyada bir kez olur... Marki cenaplar, evredeki btn mlk sahibi soylular ard. Naiple mahkeme yazmann hesaba katmaa en az krk kii olacaksnz... Ah saygdeer peder, byle bir sofrada bulunmanz, ne byk mk!.. O gzelim hindileri bir koklaym dedim, o mis gibi mantar kokusu bir trl burnumdan gitmez oldu... Aman Tanrm!..

    - Hadi olum, hadi. Sakn oburluk edip de gnaha girmeyelim. Hele sa'nn doduu bir gecede... Sen hemen git, mumlar yak, ayinin ilk ann al. Bak neredeyse gece yars olacak. Ge kalyalm.

    Bu konuma, sa'dan sonraki bin alt yz u kadarnc ylda, bir Noel gecesi, nceleri bir Bart manastrnda bakeiken imdi Trinquelage atosu'ndaki kilisede aylkl papazlk eden saygBalagure ile kk mezi Garrigou, daha dorusu hazretin kendi mezi Garrigou olduunu sand

  • asnda oluyordu. Byle diyorum, nk ileride greceiniz gibi, eytan o akam, saygdeer pedakll kandrp korkun bir oburluk gnahna sokmak iin, ablak ve akn yzl gen mezin ke Garrigou (h, h!), malikne kilisesinin anlarna var gcyle aslrken, saygdeer pedere srma ilemeli gsln giymekteydi. Kafas daha imdiden, btn o yemek betimlemeleriylek olmu, giyinirken boyuna sylenip duruyordu.

    - Kzarm hindiler... Prl prl sazan balklar... Nah bu kadar byk alabalklar!....

    Darda gecenin yeli, anlarn mziini data data esiyor ve tepesinde Trinquelage atosu'uleleri ykselen Ventaux dann yamalarnda, karanln iinde bir takm klar beliriyordu yars ayinindebulunmak iin atoya aileleriyle birlikte gelen renberlerdi. Elinde feneriyle baba nde, kadnlar koyu renkli harmanilerine brnm, ocuklar birbirlerine sokularak annelerinin eteine snm, ilahiler okuya okuya, be alt kiilik kmelerle bayra trmanyozamana ve soua karn btn bu babacan insanlar, ayinden knca, her yl olduu gibi, mutfaendileri iin kurulan sofralara keceklerini dnerek, keyifli keyifli yryorlard. Ara srik yokuta, nnde mealecileriyle bir soylu arabasnn camlar ay nda parlyor ya da birallaya sallaya tin tin gidiyordu. Renberler, evresi dumanl fenerlerin nda, naiplerini nyorlar ve nlerinden geerken kendisini selamlyorlard:

    - yi akamlar, iyi akamlarMatre Arnoton.

    - yi akamlar ocuklarm, iyi akamlar.

    Gece aydnlkt; yldzlar souktan canlanm gibiydi. Poyraz kasp kavuruyor, ince ince yaan slatmadan giysilerin zerinde kayarak, karl noel geceleri geleneini yaatyordu. Bayrn ttepesine, kuleleri, sivri atlar, kilisesinin koyu mavi gkyzne ykselen an kulesiyle by yn halinde ken ato, topluluktan, bir hedef gibi grnyor; kck klar, dizi dizi, yor, btn pencerelerde yanp snyor ve yapnn karaltsnda, kt yannca kllerin arasnda.. Kiliseye gitmek iin, asma kprden ve sur kapsndan sonra, mealelerin atei ve mutfaktan darya vuran alevlerle gndz gibi olmu, arabalar, uaklar, tahtrevanlarla tklm tklm dan da gemek gerekiyordu. Dnen kebap ilerinin tkrts, tencerelerin grlts, kartrlarn krts duyuluyordu. stelik kark salalara konulan keskin kokulu otlarla et kzartbir buu, papaza, naibe, herkese dedirttii gibi, iftilere de:

    - Aman efendim, ayinden sonra ne gzel yemekler yiyeceiz, dedirtiyordu.

    II

    ngr, ngr, ngr, ngr!..

    Gece yars ayini balyordu. atonun bir katedral yavrusu olan kilisesinde, birbirine gemi kemerlerle mee kaplamalarna, duvar boyunca ilemeli perdeler ve hallar aslm; btn mumlaklmt. Aman ne kalabalkt! Aman ne tuvaletler vard! Bakn, nce ilahicilerin bulunduu yeesinde oymal tahta koltuklara kurulmu, toz pembe taftadan giysisiyle Trinquelage atosu'nun sahibi, yannda da btn soylu arllar. Karda Marki'nin ate renginde dibadan bigiymi yal annesiyle Fransa sarayndaki son modaya gre bana kabartmal danteladan yksek hotoz geirmi gen kars, kadife kapl ncil sehpalarnn arkasnda bulunuyorlard. Daha aaiyinmi, geni ve sivri ulu perukalar, tral yzleriyle naip Thomas Arnoton ve mahkeme yazn adil Matre Ambroy, gz alc ipeklilerle srmal yardmclar, araba uaklar, vekilharlartarlarn ince gm bir halkayla belinden aa sallandrm Barbe Kadn geliyordu. Dipteki sar, hizmeti kadnlar ve aileleriyle birlikte iftiler vard. Daha tede de, usulcack ap klar kapnn nnde, i g arasnda ara sra bir sofu edas taknmaya gelen ve o kadar mumun havas lnan kiliseye yemek kokular getiren a yamaklar...

    Acaba a yamaklarnn kk beyaz takkeleri mi papazn akln bandan almt? Yoksa bu ii mihrabn altnda:

    - Aman abuk olalm, aman abuk olalm... Ne denli erken bitirirsek, yle erken sofraya otururuz, der gibi olanca hzyla nlayp duran o azgn kk ngrak yapm olmasn?

  • Yalnz u var ki, ne zaman o lanet olas ngrak nlasa, papaz duay unutuyor ve lenden badnemiyor. Gzlerinin nne eli ayana dolaan alar, demirci oca gibi harl harl yanaencere kapaklarndan kan buu ve bu buunun iinde, tka basa doldurulmu, gergin, kat kat mtarl iki grkemli hindi geliyor...

    Ya da imrendirici buularla aylalanm tabak tabak yemek tayan yardmclarn dizi dizi getie onlarla birlikte, kendisinin de leniin oktan hazrlanm byk salona daldn grr gine grnm! Kendi tyleriyle sslenmi tavuslar, kzl menevili boz kanatlarn am slnlesrahiler, yeil dallar arasnda prl prl meyve ynlaryla bezenmi yle gz alc bir soayor. Ya Garrigou'nun (evet, evet, o Garrigou!) sz ettii o olaanst balklar! Sanki hendan km gibi pullar sedef sedef, o kocaman burun deliklerine birer tutam kokulu yeillik sokularak, rezene otlarnn zerine yatrlm bu olaanst grnmn dlemi ylesine canl nefis yemekleri mihrabn ilemeli rts zerine, kendi nne konmu sanyor ve iki kez "Discum!" diyecei yerde azndan bir "Benedicite" karveriyor. Bu kk yanlmalar dnda, bm, bir tek satr atlamadan, bir tek eilmeyi savsaklamadan, duasn harfi harfine okuyor. Birinci duann sonuna dek her ey olduka yolunda gidiyor. Ancak bilirsiniz ki, Noel gn ayn papazn birbiri ard sra dua okumas gerekir.

    Papaz rahat bir soluk alarak, kendi kendine:

    - kr, biri bitti, diyor; sonra bir dakika bile yitirmeden, mezine, ya da mezi sand k iaret ediyor.

    ngr, ngr! ngr, ngr!..

    Artk ikinci ayin ve ayinle birlikte de Dom Balagure'in gnah balyor. Gerrigou'nun elindeki ngrak, kulana cyak cyak:

    - Aman, elini abuk tut, diye baryor; bu kez zavall papaz, yakasn bsbtn oburluk eytarak, dua kitabna saldryor ve aha kalkm itahnn hrsyla sayfalar gertiyor. lgncayamalak istavroz karp eiliyor; bir an nce bitirip de kurtulmak iin, btn hareketleri kuiriyor. Kollarn ncil'e uzatp uzatmad, Confiteor blmnde gsn yumruklayp yumruklamPapazla mezi arasnda kim daha abuk brbr edecek diye bir yartr balyor. Ayetlerle karolanyor, birbirini omuzluyor. Zaman almasn diye, az amadan, yars grltye giden szckz mrltlar olarak sona eriyor.

    Oremus Ps... Ps... Ps...

    Mea culpa... Pa... Pa...

    Her ikisi de, fda ayaklaryla araplk zm ezen baclar gibi, her yana zifos sratarak desini habire kartrp duruyorlar.

    Balagure:

    Don... Scum!.. diyor.

    Garrigou da:

    - Stutuo!.. diye yant veriyor. Sonra, drtnala gitsinler diye posta arabalarnn atlarna taklan ngrak gibi nlayp duran o lanet olas ngrak da hep kulaklarnn dibinde... Buiz bir ayinin ne abuk hakkndan gelineceini artk siz dnn.

    Papaz soluk solua:

    - kr, ikincisi de bitti, diyor; soluk bile almadan, kan ter iinde, kendisini mihrabn basamaklarndan aa atyor ve...

    ngr, ngr! ngr, ngr!..

  • Ayinin nc duas da balyor. Artk sofraya oturmaya ne kald? Ancak, ne yazk ki, yemek zalatka, umarsz Balagure kendisini bir sabrszlk ve oburluk cinnetine kaptryor. Gzlerimler bir kat daha canlanyor: O prl prl sazan balklar, o kzarm hindiler sanki nnde; elini uzatp... Aman Tanrm!.. Yemeklerin duman ttyor, araplar mis gibi kokuyor ve kk azgn azgn:

    - Aman, elini biraz daha abuk tut, diye baryor. Ama elini daha nasl abuk tutsun? Dudaklarn kprdatr gibi yapyor.

    Artk szckleri tam olarak sylemiyor. imdi artk Yce Tanr'y dalavereye getirip duay el la atlatmaktan baka kar yol kalmad; zavall bu halt da yiyor!..

    Gittike eytana uyarak, nce bir,derken iki ayet atlamaya balyor. Derken Tevrat'taki sureyi pek uzun bularak sonunu getirmiyor. ncil'e yle bir dokunuyor, Crado'nun nnden geiyor, Pater'i atlyor; nsz'e uzaktan bir merhaba diyor ve bylece, sraya atlaya, kendisini lanetin deryasna atyor. Arkasndan da hep o uursuz Garrigou (ktlnelanet), ne de gzeanlayla kendisine tempo tutuyor, ayin gsln dzeltiyor, yapraklar ikier ikier evire arpyor, ibrikleri deviriyor ve hi durmadan, o kk ngra, gittike daha gl, gittiduruyor.

    Kilisede bulunanlarn aknln grmelisiniz! Bir szcnbile iitmedikleri ayini papaza zlemek zorunda kaldklar iin, kimi kalkarken, kimi diz kyor; kimi otururken, kimi ayakta duruyordu. Bu garip ayinin btn aamalar, trl trl durumlarla saflar birbirine katyore, gkyznn yollarnda kk ahra doru szlen Noel yldz , bu grlt patrty grnce

    Yal Markiz, akn akn hotozunu sallayarak:

    - Papaz pek ivedi okuyor; yetiemiyorum, diye mrldanyordu. Maitre Arnoton, elik ereveli kocaman gzlkleri burnunda, acaba nereye geldik diye boyuna dua kitabn kartrp duruyor. a gerekte, akllar dnceleri hep lene taklp kalan bu babacan insanlar, ayinin byle poas hzyla yaplmasna hi de kzmyorlard. Sonunda Dom Balagure, gler yzle toplulua dn missa est" diye barnca, btn kiliseden yle neeli, yle akrak bir "Deo gratias" yant ki, insan kendisini, sanki Noel sofrasna oturmu da ilk kadehi parlatyor sanr.

    Be dakika sonra soylu takm, ortalarnda papaz, byk yemek salonunda oturmulard. Batan bnanan ato, arklar, haykrmalar, glmeler, grltlerle n n nlyordu. Saygdeer Danadna saplyor ve iledii gnahn vicdan azabn, kadeh kadeh yuvarlad papann arabylanda eritiyordu. Bu kutsal adam, yle ok yiyip iti ki, daha o gece "tvbe ve istifara" zaman bulamadan, birdenbire gverdi. Sonra sabah sabah, henz geceki enliklerin grltsylelanan cennete varnca, nasl karlandn artk siz dnn.

    Evrenlerin sahibi olan Tanr ona:

    - Ykl karmdan, dedi, seni gzm grmesin, gnahl adam. Suun yle byk ki, erdemle geirmaya yeter... Benden bir gece duas alarsn ha?.. Peki yleyse, yerine senden yz dua isterim. Bu yz Noel ayinini kendi kilisende, senin yznden ve seninle birlikte gnaha girenlerin huzurunda tamamlamadka sana cennete girmek yok.

    ... te, Dom Balagure'in gerek sylencesi bu... Zeytinler lkesinde bunu byle anlatrlar. gn Trinquelage atosu'nun yerinde yeller esiyor; ama kilisesi, Ventoux dann ta tepesinde, yemyeil bir mee korusu iinde, hl dimdik duruyor. Yel, rezeleri dm kapsn at atlar brmtr. Mihrabnn kelerinde, renkli camlar oktan dklm yksek pencerelerinin r vardr. Ama yine, anlatlanlara baklrsa, her yl Noel'de, bu ykntlar arasnda, ne oldumeyen bir k dolar dururmu. Kyller de, akta, dahas yel ve kar altnda yanan gze grlatt bu kilise hayaletini uzaktan izlerlermi. Siz isterseniz gln, ama o evrenin bacla, her halde Garrigou'nun torunlarndan Garrigue adl biri, bana unu anlatt: Bir Noel gecesi, fazlaca karm da, Trinquelage taraflarnda, da banda, yolunu arm. Bakn nelere dek bir ey olmam. Her yer ssz, snk ve dinginmi. Gece yarsna doru, anszn, an kinde anlar almaya balam. Ama yle lgn, yle bitkin bir an sesi ki, on fersahlk yerden sanki. Arkasndan bizim Garrigue, tepeye kan yoldan, klarn titretiini, belirsiz glge

  • kmldandn grm. Kilisenin kaps nndeki dehlizden kulana ayak sesleri ve yle fs

    - yi akamlar, Matre Arnoton!

    - yi akamlar ocuklarm, iyi akamlar!

    Herkes ieriye daldktan sonra, bizim gzpek bac yavaa yaklam, krk kapdan baknca tden geip kiliseye giren btn o adamlar, sanki eski sralar hl varm gibi, ilahicilere ayr yerin evresinde, kilisenin iine sralanmlar. Tentene hotozlaryla dibalar giymi gzel haar, tepeden trnaa srmalar iinde soylular, tpk dedelerimizin giydii gibi iri iekli pannlaryla kyller... Hepsi de yal, solgun, tozlu, bitkin bir durumda... Ara sra, kilisenin allm konuklar olan gece kular, bu ktan uykular kaarak, sanki tlbent iinde yani dimdik, ama belirsiz kan byk mumlarn arasnda uuuyorlarm. Garrigue'in en ok tuhaf, burnunda elik ereveli iri gzlkleri bulunan birinin durumuymu. Gece kularndan biri ad kocaman siyah perukasnn stnde, ayan kseye kaptrm gibi, dimdik durur ve boyuna sessz kanat rparm; adam da ikide bir ban sallarm.

    Dipte srmas kararm cbbesiyle bir papaz, bir szc bile iitilmeyen dualar okuyarak, mih gidip gelirken, ocuk boyunda kck, yalbir adam, ilahicilere ayrlan yerin ortasnda dizma kopuk, sesi kmayan bir ngra srekli sallar dururmu... Hi kuku yok, bu papaz, uyan bizim Dom Balagure olacak.

    PAPA LD

    ocukluumu, pek tk tk, pek kpr kpr bir rman ikiye bld byk bir tara kentinn, kendimi gezi isteklerine, su zerinde yaama hevesine kaptrdm. zellikle Saint-Vincent kprs yannda bir rhtm kesi vard ki, bugn bile iim titremeden anmsayamam. Bir serevilenmi, "Cornet'den kiralk kayklar" levhas, slaklktan kaypak ve kapkara, bir ucu sulara dalan kk merdiven, gz alc renklerle yeni boyanm, klarna ak harflerle yazl Sinei gzel adlarla hafiflemi gibi, borda bordaya yavaa sallanarak iskelenin altna dizilen kk kayklardan oluan filo, hl gzlerimin nndedir.

    Sonra, ive dayal kurumakta olan, stbeten prl prl uzun kreklerin arasnda, boya kovas fralar, kara yaz, atlak, serin rzgrl bir akam st, rmak gibi binlerce kk ukurla dolaan Cornet Baba... Ah o Cornet Baba! O benim ocukluumun eytan, ac tutkum, gnahm,icdan azabmd. O kayklaryla beni ne gnahlara sokmutu! Okuldan kayordum, kitaplarm sat leden akama kadar kaykla gezebilmek iin neleri satmazdm ki!

    Btn defterlerim kayn dibinde, ceket km, apka enseye itilmi, salar sudan gelen meltzesiyle karmakark, kendime eski bir deniz kurdu ss vermek iin kalarm atarak, krekleum. Kent snrlar iinde kaldm srece her iki kydan ayn uzaklkta bulunuyor, rman tamyordum. Eh, ne olur ne olmaz, belki kylarda bu eski deniz kurdunun kim olduunu tanyanlar kar diye. Yan yana gelen, birbirinden yalnzca ince bir kpk eridiyle ayrlarak arpn kurtulan kayklarn, sallarn, yzen ktklerin, atanalarn o korkutucu akna katlmak, b byk bir sevinti. Aknty arkasna almak iin dnen ar gemiler de vard. Onlarn bu dnderdi.

    Anszn bir vapurun arklar yan bamda sular kartrmaya balard ya da ar bir glge zir elma gemisinin ba yanma sokulurken ksk bir ses bana:

    - Varda yumurcak! diye seslenirdi. Ben de, sokak yaamnn, kreklerimin altna atl otobs dini seren btn o kprleriyle, btn o geitleriyle srekli kestii o rmak yaamnn karlr dker, rpnr dururdum. Kpr ayaklarnda aknt pek yaman olurdu. Hele ters akntlar, budatan lm kuyusu! Btn bunlarn arasndan, dmende kimse olmakszn,on iki yan kolgcyle le ufak tefek bir i de deildi.

  • Kimileyin talihim olur, "zincir"e rastgelirdim. Hemen, arkasna takt dizi dizi mavnalarn en sonundakine ip atar, krekler devinimsiz, szlen kanatlar gibi gergin, rma uzun kritleriyle kesen ve her iki kynn aalarn, rhtmlardaki evleri arkaya doru koturan o s kendimi brakverirdim. nmde, uzaktan, pek uzaktan pervanenin o durmakszn dn, alak bincecik bir duman ykselen bir mavnadan da bir kpek havlay kulama gelirdi. Btn bunlar e uzun bir yolculuk, gerek bir gemi yaam kuruntusunu yaratrd.

    Ne yazk ki zincirepek seyrek rastlardm. ou kez gnein alnnda krek ekmek, boyuna kreklmak gerekirdi. Ah o rmaa kurun gibi dikine ken le vakitleri. O gne beni imdi bile yabi gelir bana. Her yer yanar, her ey prldard. Sularn stnde dalgalanan ve her kmldann bu gz kamatrc ve ses verici atmosferde, rmaa hemen dalp kan kreklerim, yedekilersklam ektikleri ipler, yze cilal gm parlaklnda klar karrd. Gzlerimi yumarak , harcadm gce bakarak, kaymn altndan suyun nasl kaydn duyumsayarak, pek hzl gierimi ap da bam kaldrnca, karmdaki kyda hep ayn aac, hep ayn duvar grrdm.

    Sonunda scaktan kan ter iinde, yorgunluktan bitkin derek kentten kmay baarrdm. Irmak plajlarn, amarc gemilerinin, iskele dubalarnn grlts azalrd. Genileyen kylarda D mahallelerin birka bahesi, bir fabrika bacas, uzaktan uzaa sulara yansrd. Ufukta yeadalar titreirdi. Artk gten derek, kyya, uultulu sazlarn arasna gelip yanardm. Ogunluktan, yldz yldz sulardan kocaman sar iekler karan o ar scaktan sersemleyen esurdunun saatlerce burnu kanard. Btn gezilerimin sonu byle olurdu. Ama ne yaparsnz? O kadar houma giderdi ki!

    Asl korkuncu, kente dn, eve dnt. stediim kadar alakrek dneyim, hep ge kalrdm, onra gelirdim. Ortalm karardn duyumsamak, alaca karanlkta ilk havagaz fenerleri, herk evine dn; her ey, duyduum korkular, vicdan azabn artrrd. Rahat rahat evlerine dnak onlar kskanrdm. Kafam arlam, gnele, suyla dolmu, kulaklarmn iinde deniz kabusyleyeceim yalann kzll yzme vurmu, tabana kuvvet koardm.

    nk her seferinde, kap aralnda beni bekleyen o korkun: - Nereden geliyorsun? sorusuna y bulmam gerekiyordu. Beni en ok korkutan ey de, dnteki bu sorguydu. Hemen orackta, kapn nnde, ayak st yantlamam, her zaman bir masal hazrlamam, syleyecek bir eyler bulmam gekliydi. Hem yle artc, yle akllara durgunluk verici eyler bulup sylemem gerekiyordu ki sorguya ekenlerin az bir kar ak kalsn da sorgulamay srdremesinler. Bylece ieri oluk alacak zaman bulabiliyordum. Bunun iin de kvrmadm yalan kalmyordu. Afetler, ayaklanmalar, rkn eyler, kentin bir blmnn yanmas, tren kprsnn rmaa kmesi; neler nelkat uydurmalarmn en zorlusu yle oldu:

    Bir akam eve pek ge dnyordum. Bir saatten beri beni bekleyen annem, merdivenin banda yolumu gzetliyormu. Beni grnce:

    - Nereden geliyorsun! diye bard.

    Bir ocuun kafasnda meer ne eytanlklar olurmu! Hibir ey dnmemi, hibir ey hazrlairden bire kafama lgnca bir dnce geldi. Anneciimin pek dindar, Romal bir kadn gibidinbir katolik olduunu biliyordum. Kendisine byk bir heyecanla soluk solua kalm gibi:

    - Ah anneciim... Bilseniz? dedim.

    - Ne olmu? Yine neler oldu?

    - Papa lm!

    Zavall anneciim:

    - Papa lm! diye yineledi ve beti benzi utu; duvara dayand. Baarmdan ve yalann byklkerek, hemen kendi odama getim. Ama yine yalanmda sonuna kadar ayak diremek gzpekliini gsterdim. O gecenin ili bir yas gecesine dndn anmsarm. Babam pek dnceli, annem pi... Sofrada herkes alak sesle konuuyordu. Bense hep yere bakyordum. Bu genel zntiinde

  • bizim haylazlk ylesine gme gitmiti ki, kimse banahesap sormay dnemiyordu.

    Herkes o zavall IX. Pio'nun iyi ynlerini anlatmaya can atyordu. Sonra konuma yava yava papalar tarihinin iine dald. Rose Teyze VII. Pio'dan sz etti. Onu, evresinde jandarmalar, bir posta arabasnn iinde Gney'den geerken grdn pek iyi anmsyordu. mparatorgeen o nl Commediante!.. tragediante! sahnesi bir daha anlatld. Bu olaanst sahneyi, heayn alalp ykselen seslerle, hep ayn el kol sallaylarla, o aile geleneklerinin kuaktan aktarlan ve manastr ykleri gibi ocuka ve yerel, srp giden o basma kalpl iinde, tdinliyordum.

    Ama ne olursa olsun, yk bana hi bylesine ekici gelmemiti. ki yzl bir itenlikle iimisorular sorarak, yapmack bir ilgiyle dinliyor ve hep kendi kendime:

    - Yarn sabah papann lmediini renince yle sevinecekler ki, kimse beni paylamak istemeyecek, diyordum.

    Ben bunlar dnrken, gz kapaklarm kendiliinden kapanyor ve gzlerimin nne, Sane rmayle mavi boyal kk kayklar, her yne frt frt kouan ve cam gibi suyu elmastra gibi i su rmceklerinin kocaman ayaklar geliyordu.

    YEMEK TABLOLARI - BALIK ORBASI (BOUILLABAISSE)

    Madeleine adasna doru, Sardunya kylarn izliyorduk. Bir sabah gezintisi. Krekiler yavaalyorlard. Kayn yanndan eilerek bir kaynak gibi saydam, ta dibine dek gn nn ilem. Deniz analar, deniz yldzlar yosunlarn arasna uzanmlard. Kocaman bcekler, uzun ks kuma yaslam, kprtsz uyuyorlard. Btn bunlar onsekiz yirmi ayak derinlikte, sanki kriir akvaryum iindeymi gibi gryordum. Kayn banda, ayakta, elinde uzun ve ortasndan yaram tutan balk, krekilere:

    - Piano, piano diye iaret ediyor ve anszn, kamnn yarna geirdii gzel bir bcei haek, henz uykulu bir korku iinde kskalarn uzatyordu. Yanbamda bir baka gemici, oltasna brakveriyor ve lrken bin bir parlak ve menevili renk balayan olaanst kk balklau, bir prizmann iinden grlen bir can ekime sanki.

    Balk tutma ii bitince, boz renkli yksek kayalklar arasna yanalyor. Hemen, gnein alti solgun kan bir ate yaklyor. Krmz renkte kk toprak anaklara kocaman ekmek dilimle ve herkes, burun delikleri alm, anan uzatarak, tencerenin evresine diziliyor. Acaba m, ktan m, o gkyz ve deniz ufkundan m, bilmiyorum ama, yaammda o bcek orbasndanlan bir ey yememiimdir. Sonra kumsalda ne nefis bir uyku! Denizin salntsyla dolu bir uyku, kapanan gzlerde hl binlerce kck dalgann pul pul prldayarak titretii bir uyku

    AIOLI

    nsan kendini neredeyse Sicilya denizi kylarnda, Thocrite zamannn bir balk kulbesindk. Oysa yalnzca Provence'da, Camargue adasnda bir balk kolcusunun evindeydik. Kamtan bir kulbe, duvarlarda asl alar, krekler, tfekler, bir tuzaknn, bir kara ve su avcsn gibi bir eyler. Esen yelle bir kat bym geni bir ova grnmn ereveleyen kapnn ni diri, canm ylan balklarn temizliyordu. Balklar, gnein altnda rpnyorlard ve teak nda sska aalar, yapraklarnn solgun yann gstererek eiliyor, insana kaacaklarmataklklar, krlm bir aynann paralar gibi, yer yer, sazlarn arasndan parldyordu. Bire, kvlcml, uzun bir izgi ufku kapatyordu. Oras Vaccares glyd.

    Boumlu ktklerin parlak parlak, trdaya trdya yand kulbede kolcu, dindarca bir tavmsak dvyor ve iine de damla damla zeytinya aktyordu. at arasna kan merdivenin en lad bu darack kulbede, kk bir tahta masann evresinde, arkalksz uzun iskemlelere ot

  • n balklarnn yan sra aioli yedik. Darack odann iinde yellerin, ivedi ivedi g eden ku geip gittii ok geni bir ufkun varl duyumsanyordu. Kulbeyi saran uzaklklar, at ve skimileyin n n ten, kimileyin de uzaklarda hafifleyen ve bir mistral esintisiyle savrularak, ancak dank ve bouk notalar gibi gelen ngrak sesleriyle llebiliyordu.

    KUSKUS

    Cezayir'de, Chlif ovasnda bir aann konuuyduk. Aann evi nnde bizim iin kurulan byk mli bir gn batmnn erguvan renginin karardn, eflatunumsu kara bir yar yas gecesinin eindiini gryorduk. Gecenin serinliinde, aralk adrn ortasnda, hurma aacndan Kabil iikollar ucunda, titremeksizin dikine ykselen alevler, gece bceklerini, rkek kanat rpnlndilerine doru ekiyordu. Hasrlarn zerine epeevre bada kurmu, sessiz sessiz yemek yiy Sofraya bir srn ucunda getirilen, prl prl ya iinde btn koyunlar, balla yaplm t ve kocaman bir tahta anak iinde, nar gibi pimi, tepeleme dolu kuskus pilav zerine konmu pililer geldi.

    Bu aralk gece iyice bastrmt. evreyi saran tepelerin stnden, iine bir yldz girmi bii ykseliyordu. adrn nnde, akta byk bir ate yanyordu. Oyuncular ve algclar ateina eski bir hafif piyade alay pantolonu geirmi, btn adrn zerinde glgeler koturarak gibi bir zenciyi bugn bile anmsyorum... Bu yamyam dans, abuk bir tempoyla soluk solua o kk arap darbukalar, ovann her yanndan birbirine seslenen akallarn crlak havlamalardainsan kendisini yabanllar diyarnda sanyordu; ama, yine adrn -gebe kabilelerin sabit r diree akl bir yelkene benzeyen bu barnann- iinde aa, beyaz ynden bornozuna sarnmarn bir canlanmas gibi grnyor ve ciddi bir edayla kuskusunu yerken, bu ulusal Arap yemeinin KutsalKitap'ta sz geen "kudret helvas" olabileceini dnyordum.

    POLENTA

    Bir kasm akam, Korsika kysndayz. Korkunbir yamur altnda, tmyle ssz bir yere yana kmrcler, bize atein yannda yer veriyorlar. Sonra yerli bir oban, srtna teke postu ge bir tr yaban, bizi kulbesine polenta yemeye aryor.Eilerek, bzlerek, iinde ayakta duyacak denli bask bir kulbeye gidiyoruz. erdeki duman kulbenin tavanndaki delie doru yiyor, sonra yamur ve yel bastrnca yeniden ieri yaylyor. Kk bir lamba -bir Provence kai- bu boucu havada, rkek rkek gzn ayor. Duman biraz hafifleyince, bir kadnla ocuklara kyor ve ta dipte, bir domuz homurdanp duruyor. Odada deniz kazalarndan kalma dkntlergemi paralaryla yaplm bir sra, stnde bir tama irketinin harfleri bulunan tahta bir r gemi burnundan kopma, deniz suyunda bir hayli alkanm, boyal tahtadan bir denizkz ba.

    Polenta pek kt bir ey. yi ezilmemi kestaneler kf kokuyor. Sanki uzun sre aa altnda kr yemiler gibi. Arkasndan, serseri keileri dndren yabanl kokusuyla ulusal yemek bruccigeliyor... Biz burada koyu bir talyan sefillii iindeyiz. Ev yok, barnak var. klim o kadar gzel, geim o kadar kolay ki! Sel gibi yamur yaan gnlerde byle bir kovuk yeter. Dam alt hapishane demekse ve insan ancak gnein alnnda hoa yaayabilirse, dumana, l gz an lambaya kim aldr eder?

    DENZ KIYISINDA HASAT

    Sabahtan beri, Brtanya kylarnn o girintili kntl yerleri, burunlar, yarmadalar iiden kaan denizin peine dm, ovada dolap duruyorduk.

    Ara sra ufukta, daha koyu ve daha devingen bir gkyz paras gibi lacivert bir ke alyousu ve Chouannerie anlarn uyandran bu dolambal yollarn keyfi yznden, bir an grnen oer yeniden gzden yitiyordu. Bylece sokaklar karanlk, Cezayir sokaklar gibi dar, gbre, kaz, kz ve domuz yavrularyla tkanm, eski ve kaba saba bir kye vardk. Evler, yukars yk, yanlar apak, stlerinde kirele yaplm birer ha iareti bulunan alak kaplar ve ancak

  • esen yerlerde grld gibi uzun bir apraz ubukla pekitirilmi pancurlaryla, birer kulbiyordu. Ama yine bu kk Brtanya ky pek kuytu, havasz ve sessizdi. nsan kendisini denizd yirmi fersah uzakta duyumsuyordu; ama kilise alanna knca kendimizi gz kamatrc bir hava akm, sonsuz bir dalga grlts iinde bulduk. Karmzda Okyanus, o usuz bucaksz, selu kokusu, meddin kyya her atlan dalgadan kard o gl soluuyla snrsz Okyanus vard orada ykseliyor ve dalgakran, birka balk kaynn demirli bulunduu kk bir limana ddu. Kilise, an kulesini bir nbeti gibi dalgalarn yanna dikmi; evresini de, bu toprak parasnn sonu olarak, erilmi halar karmakark, yabanl otlar ve ta sralarn dayandlk sarm.

    Gerekten, kayalklar arasnda yitmi, hem denizci, hem ifti grnmylepek ekici olan bu k gzel, daha kyda kede kalm bir yer bulunamaz. Hepsi de ya balk ya ifti olan bura hek isteksiz, pek kaba karlyor, kimseyi evlerinde konuk etmeye yanamyorlar; tam tersi... Ama, yine de yava yava insana alyorlar. Bu ask yzl karlamalardan sonra karmzdayrekli insanlar grnce, aknla dmemek elden gelmiyor. Bunlar, yrelerine, o talk ve r gne altnda bile bakr ya da kalay parltlaryla pul pul olmu, kapkara bir renk balayadar madensel topraa pek benziyorlar. Bu kayalk topra aa vuran ky, pek sert, acmasz diken. kntler, yaln ve dik yalyarlar, denizin oyup da iine dald ve kkredii maarlince, gz alabildiine, karaya vurmu dev amber balklar gibi, dalgalar arasndan parlak ve kpkle aklam canavar srtlarn karan kayalar grlyor.

    Garip bir kartlkla, kydan ancak iki adm tede, it boyunda ve brtlenlerle yemyeil kbirinden ayrd buday ve kaba yonca tarlalar, balar uzanyor; yksek yalyarlardan, talaalanm iplerle iine inilen o uurumlardan, kpkl dip kayalarndan insann ba dnnce, gdzeliinde, sevimli ve cana yakn doada dinleniyor. Keiyolu dnemelerinde, atlarn aralauvarlarn gediinde, dar bir yolun ucunda hep karlalan denizin mavimtrak yeil fonu stnlik yaamnn en nemsiz ayrnts bile byyor. Horozlarn t daha keskin, sanki daha uzakAma en gzeli, rnn deniz kysnda bek bek olmas, mavi dalgalarn stnde altn sars hrin tempoyla indii baak demetleri ve dik kayalklarda, yelin estii yne dnerek, adeta byapar gibi el kol devinimleriyle, havaya kaldrdklar ellerinin arasndan budayn samann saran o kadn kmeleriydi. Deniz yeli saman gtrp havada uururken, buday taneleri dzenli vbir yamur gibi yere dyordu. Kilise alannda, rhtmda, gzeklerine deniz bitkileri sarlmalarnn serilerek kurumakta olduu dalgakranda bile harman savruluyordu.

    Bu srada kayalarn altnda, denizin vakit vakit basp boaltt o yansz alanda bir baka haplyor. Bu, deniz yosunu hasatyd. Kyya yaylan her dalga, trl yosunlardan ve deniz bitkinden, eimli bir izgi oluturan izini brakyor. Yel esince, yosunlarbtn kumsal boyunca f yuvarlanyor ve denizin kayalklardan ekildii en uzak yerlere dek, bu uzun ve slak sa yr yapp kalyor. Bunlar ar demetler yaparak topluyorlar ve demetleri de kyya, len balan bitkinin o artc menevileniiyle, denizin btn renklerini koruyan koyu, meneke moru ynlar olarak stste koyuyorlar. Bu ynlar kuruyunca yaklyorlar ve soda elde ediliyor

    Bu artc hasat, deniz sularnn ekildii srada brakt o binlerce kk ve duru gln Kadn erkek, oluk ocuk, ellerine uzun trmklar alarak, o kaygan kayalarn arasna giriyorlar. Yollar zerinde, rken yengeler kayor, pusuya giriyor, yere yamanyor ve kskalarn saydam karidesler de bulank suyun renginde gzden yitiyor. Trmkla ekilen ve toplanan yosunlar, kz koulmu arabalara ykleniyor. Boyundurua vurulmu kzler, balarn ee ee, toprak zerinde arabay glkle ekiyorlar. Ne yana dnseniz, hep bu tr arabalar grrsnz.ek sarp keiyollarndan geilerek varlan, hemen hemen iine girilmesi olanaksz yerlerde, sarkk ve srlsklam bitkilerle ykl bir beygiri dizginindenekerek gtren bir adam ortaya klarn da sedye gibi tadklar apraz srklar stnde bu deniz hasatndan ne toplamlarsa ini grrsnz. Btn bunlar, karaduygusal ve insana coku veren bir grnm oluturur. rkenbararak yumurtalarnn evresinde uarlar. Deniz, hep kardan korkutmaktadr. Bu grntnnn ey, tarlalarda olduu gibi dalgann brakt izlerde yaplan bu hasat srasnda da sessizli sk ve bakaldran doann karsnda bir yn halkn emeiyle dolu eylemli bir sessizlik sra da kzlere baran birinin sesi; maaralarn iinde n n ten keskin bir "trrr"; itr bunlardr. nsan kendisini,Trappist tarikatnn cemaati arasnda, "srekli sessizlik kural"ylaak havada allan o manastrlarn birinde sanr. Arabalar srenler, siz geerken balazlar bile. Yalnzca kzler, o kprtsz kocaman gzlerini size diker. Bununla birlikte, bu ianlar hi de yaama kskn deildir. Pazar gn gelince, neelenmesini ve el ele verip eski Br

  • ya havalaryla dans etmesini bilirler. Akam saat sekiz sularnda, kiliseyle mezarlk arasndaki rhtm boyunda toplanlr. Bu mezarlk szcnde insana rknt veren bir ey vardr mezarl grseniz, hi byle bir korku duymazsnz. Ne imiri, ne taflan, ne de mermeri vael ve grkemli bir zellii de yoktur. Yalnzca halk birbiriyle akraba olan btn kk yerleduu gibi, biroklarnn stnde hep ayn adlar grlen halar, her yerdekinin ayn yksek otlarn oyun oynarken stne kabilecekleri, cenaze gnlerinde diz ken halkn dardan grleodur duvarlar bulunur.

    Yallar bu alak duvarlarn dibine, gnee kar oturup balk a rmeye ya da o bakmsz ve denizin gezgin sonsuzluu arasnda uyumaya gelirler...

    te genlerin pazar akamlar dans etmeye geldikleri yer, bu mezarlk ndr. Henz dalgakraa sulardan bir para k ykselirken, gen kz ve delikanl kmeleri birbirine yaklar. El earak halka yaplr, nce ince bir ses, tek bana, arkasndan koroyu ararak, sradan bir rirkya balar:

    Kalayl kabn avlusunda...

    Btn sesler hep birden alr:

    Kalayl kabn avlusunda...

    Hora canlanr; apak balklar, yanlardan kelebek kanatlar gibi aralklanarak, fr dner. Hemen her zaman, denizden esen yel, szlerin yarsn frp gtrr:

    ... u