ortak dersler atatÜrk İlkelerİ ve İnkilap t arİhİ...

10
1 Milli Mücadele Döneminde Askeri Gelişmeler 10 ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I Öğr. Gör. Dr. Ahmet AKŞAR

Upload: others

Post on 04-Nov-2019

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP T ARİHİ Iportal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2014-2015/G5i/ATI101/ATI101_unite10/ATI... · ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede

1

Milli Mücadele Döneminde Askeri Gelişmeler

10

ORTAK DERSLER

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ IÖğr. Gör. Dr. Ahmet AKŞAR

Page 2: ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP T ARİHİ Iportal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2014-2015/G5i/ATI101/ATI101_unite10/ATI... · ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede

2

İçİndekİler10.1. Güney ve Güneydoğu AnAdolu Cephesi .................................................................................... 3

10.1.1. Maraş savunması .............................................................................................................................................................. 310.1.2. urfa savunması .................................................................................................................................................................. 410.1.3. Antep savunması ............................................................................................................................................................ 510.1.4. Adana ve Çevresinin Kurtuluşu .............................................................................................................................. 5

10.2. doğu Cephesi ..................................................................................................................................................... 610.3. BAtı Cephesi ......................................................................................................................................................... 7

10.3.1. trakya türk Müfrezeleri’nin yunan işgaline direnmeleri ve Mücadeleleri........................................ 9

10.4. KAynAKÇA ............................................................................................................................................................10

Öğr. Gör. Dr. Ahmet AKŞAR

Ünite: 10MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE ASKERİ GELİŞMELER

Page 3: ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP T ARİHİ Iportal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2014-2015/G5i/ATI101/ATI101_unite10/ATI... · ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede

3

Milli Mücadele Döneminde Askeri Gelişmeler

10

10.1. GÜNEy vE GÜNEyDoğu ANADoLu CEphESİİtilaf Devletleri, Mondros Mütarekesi ile ve I. Dünya Savaşı sırasında kendi aralarında yaptıkları gizli anlaşmalar gereği Osmanlı Devleti’ni paylaşmaya karar vermişlerdi. Bu sebeple özellikle İngiltere ve Fransa, dünyayı yeniden şekillendirme projesini hayata geçirmek için kendi aralarında bir dizi konferanslar ve toplantılar tertip ettiler. Bu toplantılardan ilki 18 Ocak 1919 yılında Paris’te yapıl-dı. Paris Barış Konferansında İtilaf devletleri bir dizi görüşmeler gerçekleştirmiş ve burada alınan kararlar gereği daha önceden gizli anlaşmalarla İtalyanlara vaat edilen İzmir ve civarı Yunanlılara verilmiştir. Aynı şekilde İngiltere ve Fransa arasında da Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki toprakla-rının paylaşılması hususu tam olarak karara bağlanamamıştı. Paris Barış Konferansından başlayarak 15 Eylül 1919 Suriye Anlaşması’na kadar bu iki devlet Anadolu’nun güneyindeki verimli toprakları kendi aralarında paylaşma çabasını sürdürmüşlerdir.

İngilizler Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesine dayanarak daha Mütarekenin imzalanmasının üzerinden 72 saat geçmeden Musul’u işgal etmişlerdi. Bu işgal aslında Güney Doğu Anadolu’nun işgalinin ön çalışmasıydı. Nitekim bir hafta içinde yani 9 Kasım’da İskenderun İngilizler tarafından işgal edilmişti. Hareketlerini Adana, Maraş ve Antep yönünde ilerleten İngilizler, Başbakanları Llyod George’un deyimiyle bu işgalleri I. Dünya Savaşı’nın doğal bir sonucu olarak görmüş ve işgallerin haklı olduğunu savunmuştur. Fransızlar da 11 Aralık 1918’de Dörtyol’a asker çıkarmışlar ve Çukuro-va bölgesi bir anda İtilaf Devletlerinin işgali altında kalmıştır.

I.Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ni paylaşma anlaşmalarından Sykes-Picot’a göre Fransızlar Anadolu’nun güneyinin kendilerine vaat edildiğini ve kendileri ile bu bölgenin tarihi bağları bu-lunduğunu iddia ederek İngilizlere başvurmuşlar ve aralarında yaptıkları Suriye Anlaşması ile (15 Eylül 1919) İngilizler Güneydoğu Anadolu’dan çekilmeyi kabul etmişti. Bu bağlamda işgaller Fran-sızlar tarafından devam ettirilmiştir. Yer altı kaynakları bakımından zengin Musul’u İngilizlere veren Fransızlar, kendi deyimleriyle Alp Dağları’nın ve bereketli Nil Deltası’nın bulunduğu Çukurova’yı sömürgeleştirmeyi planlamıştır. Fransız kuvvetleri, 17 Aralık 1918’de Mersin’i, 21 Aralık 1918’de Adana’yı ve 27 Aralık 1918’de Pozantı’yı işgal ederek aslında Anadolu’nun güneyinde kalıcı olacak-larını göstermeye çalışmış, ancak Türk Milletinin insanüstü gayreti ve vatan sevgisi onların bu plan-larını altüst etmiştir. Fransızlar ayrıca kendilerine yardımcı olmak için bölgede yaşayan Ermenileri de kışkırtmaktan ve kullanmaktan geri kalmamıştır.

Fransızlar tüm güney ve güneydoğu Anadolu’da yaşayan halkı işgal karşısında sindirebilmek ve böl-geyi kolayca idare edebilmek için bir takım önlemler almaktan da geri durmamıştır. Fransız işgal kuvvetleri komutanı General Queratte’in (Keret) bölge halkına yayınladığı bildiri Fransız zulmünün ne derece şiddetli olduğunun anlaşılması açısından önemlidir.

Bu bildiriye göre;• Niçin taşıdığına bakılmaksızın üzerinde tabanca bulunan herkesin anında kurşuna dizilmesi• Herhangi bir kargaşalık anında ölen veya yaralanan bir Fransız’a karşı yerli halktan iki kişinin

kurşuna dizilmesi ve bunun kur’a ile tespiti• Herhangi bir evden silah atılırsa o evin yakılması• Osmanlı Hükümeti memurlarının, böyle bir durumun ortaya çıkması halinde idare haklarının

elinden alınması ve sokakların mitralyöz, bomba ve gazlı mermilerle ateş altına alınması.

Görüldüğü gibi Fransızlar, Türk halkını bölgeden kaçırmak ve burada bir Ermeni Devleti kurabilmek için her türlü baskıyı ve şiddeti kullanmışlar ve bu tutum bölge halkının Kuva-yı Milliye birlikleri şeklinde örgütlenmesine neden olmuştur.

10.1.1. Maraş SavunmasıMaraş, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra altlaşmanın 7. maddesine dayanılarak İn-gilizler tarafından 22 Şubat 1919’da işgal edilmişti. İlk işgal sırasında kente gelen İngiliz askerlerinin sayısı Maraş mutasarrıfına göre yaklaşık altıyız kişi idi. İngilizler işgal sırasında ve sonrasında bölge-de yaşayan Maraşlı ve Zeytin’li Ermenilerini de kullanmaktan çekinmemişlerdir. Aslında Ermeniler daha İngilizler kente girmeden onları şehir dışında karşılamak için bir bando bile teşkil etmişlerdi. Bu davranış bölgede zaten mevcut olan Türk –Ermeni mücadelesini daha da keskinleştirmiştir.

Page 4: ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP T ARİHİ Iportal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2014-2015/G5i/ATI101/ATI101_unite10/ATI... · ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I

4

110

İngilizler ve Fransızlar arasında 15 Eylül 1919’da yapılan Suriye Antlaşması gereği İngilizlerin, Gü-neydoğu Anadolu’yu Fransızlara bırakmayı kabul etmesi bölgede yaşayan Müslüman Türk ahali üzerinde derin tesir bırakmış ve işgalin kabul edilmeyeceği Maraş halkı tarafından tüm dünyaya adeta haykırılmıştı.

Fransızlar 29 Ekim 1919’da Maraş’a bir kısım kuvvetle geldiler. 30 Ekimde kenti İngilizlerden teslim aldılar ve 1 Kasım’da İngilizler Maraş’tan ayrıldılar. Böylece bu bölgede işgali artık İngilizler değil, Fransızlar organize edecekti. Mustafa Kemal Paşa işgalin protesto edilmesi için yurdun her yerine protesto mitingleri düzenlenmesi gerektiğini bildiren telgraflar çekerek milli bilincin uyanmasına yardım etmiş ve yörede kurtuluş ümidinin organizasyonuna yardım etmişti.

Maraş’ta halkı kurtuluş yolunda ateşleyen ilk gelişme Fransız askerlerinin ve Müslüman Türk aha-li üzerinde büyük baskı kuran Ermenilerin taşkınlıkları olmuştur. 31 Ekim 1919’da sarhoş birkaç Ermeni’nin sokakta yürüyen bir kadına saldırmaları üzerine orada bulunan ve asıl adı Ali olan ancak yaptığı meslek ile anılan Sütçü İmam’ın masum Türk vatandaşına saldıran Ermenilerden birini öl-dürmüştür. Sütçü İmam’ın olay yerinden hemen uzaklaşması ve buradan Elbistan’a geçmesi üzeri-ne Fransız askerlerinin Müslüman Türk vatandaşları üzerindeki baskıyı arttırmaları şehirdeki havayı büsbütün germiş ve bu olay Maraş’ın kurtuluşu için tetikleyici bir rol oynamıştır.

Maraş’ta kurtuluşa giden yolda önemli bir olay da yaşanan bayrak olayıdır. 27 Kasım tarihinde Fransız işgal kuvvetleri komutanı Yüzbaşı André Ermeni Agop Hırlakyan’ın evinde verdiği davette ev sahibinin kızı Helena ile dans etmek istemiştir. Helena’nın Fransız ve Ermeni bayraklarının bulun-madığı yerde dans etmeyeceğini bildirmesi üzerine Maraş kalesinin üzerinde dalgalanan Türk Bay-rağı Fransız kumandanın emriyle indirilmiştir. Sabah kalede Türk Bayrağı yerine Fransız Bayrağının dalgalandığını gören Maraş halkı duruma tepki göstermiştir. Cuma günü Cuma Namazı kılmak için kentin en büyük camisi olan Ulu Cami’ye toplanan halktan “bayraksız namaz kılınmaz” itirazlarının yükselmesi üzerine cami imamı Rıdvan Hoca şu açıklamayı yapmıştır: “Hürriyeti elinden alınmış bir millet Cuma namazı kılamaz.” Bunun üzerine halk Maraş kalesine doğru yürüyüşe geçmiş ve kale-ye Türk bayrağı tekrar dikilerek açıkça Fransızlara meydan okunmuştur. Bunun üzerine Fransızlar, kentin ileri gelenlerini çıkan olayların sorumlusu olarak tutuklamışlar ve bu tutum Türk Milleti üze-rinde derin tesirler bırakmış ve şehrin kurtuluşu için büyük bir mücadele başlatılmıştır. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin bizzat organize ettiği direnişte Mustafa Kemal Paşa, Kılıç Ali, Yörük Selim ve Cemil Cahit Beyi bölgeye göndererek halkı Kuvayı Milliye olarak örgütlemiştir. Neticede Fransız kuvvetleri 11/12 Şubat 1920 gecesi Maraş’ı boşaltmak zorunda kalmış ve böylece yaklaşık bir yıl Fransız işgalinde kalan şehir kendi başına ve yine kendi gücüyle kurtulmayı başarmıştır. Fransızların Maraş’ı terk etmesi üzerine onlara çok güvenen ve bölgeden Türk Milletini atabileceğini zanneden Ermeniler de Fransızlarla birlikte kenti terk etmiştir.

10.1.2. urfa Savunması24 Mart 1919’da İngilizler tarafından işgal edilen Urfa, 15 Eylül’de yapılan Suriye antlaşması gereği Fransa’ya devredilmiştir. 30 Ekim’de kente giren Fransız askerlerinin çok az bir kısmı kendi askerle-rinden oluşmakta, geri kalan asker ihtiyacı da bölgede yaşayan Ermenilerden karşılanmıştır. Silahlı Ermenilerin halka karşı kışkırtıcı davranışları sebebiyle Jandarma Komutanı Ali Rıza Bey ve belediye başkanı Hacı Mustafa’nın önderliğinde kurulan Urfa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Fransızlara karşı halkı örgütlemeye çalışmıştır. Urfalılar 15 Ocak’ta Kuva-yı Milliye teşkilatını kurarak örgütlenmişler-dir. Namık Bey ve Ali Saip Bey’in başkanlığında yaklaşık üç bin kişilik bir birlik kuran Urfa halkı, 7 Şu-bat 1920’de Fransızlara şehrin 24 saat içerisinde boşaltılması yönünde bir ültimatom vermişlerdir. Zaman kazanmaya çalışan Fransızlar, birliklerini güçlendirerek Kuva-yı Milliye birliklerini yenmeyi planlamıştır. 8/9 Şubat gecesi kente giren Türk birlikleri Fransız birliklerini kuşatmışlar ve Urfa’da 9 Şubatta çarpışmalar şiddetlenmiştir. Nihayet Fransızlar 8 Nisan 1920’de mütareke yapmayı kabul etmişler ve 11 Nisan sabahı kenti terk etmeye başlamışlardır. Ali Saip Bey, 11 Nisan’da Heyet-i Temsiliye başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya çektiği telgrafta Fransızların kenti terk ederken Müslü-man ahaliye karşı saldırıda bulunmaları üzerine Fransız birliklerine yetişilerek tekrar bir çarpışma yaşandığı ve çarpışma sonucunda Fransız komutan ve subaylarının öldürüldüğü, yüz kadar askerin esir edildiği bilgisi verilmiştir.

Maraş’tan sonra Urfa yenilgisi de Fransız kamuoyunda geniş yer bulmuş ve o günün gazeteleri “Urfa’da ne arıyorduk”, “Urfa’da yani Küçük Asya’nın göbeğinde bir Fransız Garnizonunun işi neydi” gibi başlıklar atarak Türk Milletine karşı yapılan bu haksız işgalleri en azından kamuoyu nezdinde sorgulamaya açmıştır. 11 Nisan itibariyle Urfa için 5 ay 10 gün sürmüş olan Fransız işgali sona er-miştir.

Page 5: ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP T ARİHİ Iportal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2014-2015/G5i/ATI101/ATI101_unite10/ATI... · ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede

5

Milli Mücadele Döneminde Askeri Gelişmeler

10

10.1.3. Antep Savunması Antep şehri, Ortadoğu ve Anadolu’ya giriş kapısı olması sebebiyle stratejik açıdan çok önemli bir noktadadır. Bu önemli kavşak noktası üzerinde bulunması sebebiyle 15 Ocak 1919 yılında İngilizler tarafından işgal edilmişti. Fransız ve İngilizlerin kendi aralarında yaptıkları Suriye Antlaşması ile kent İngilizler tarafından 29 Ekim 1919’da Fransızlara devredilmiştir. Kenti o tarihte teslim alan Fransız işgal kuvvetleri, bölgenin Osmanlı Devleti tarafından kendilerine devredildiğini ve herkesin yayınlanan emirlere uymaları gerektiği yönünde bir bildiri yayınlamışlardı. Fransızlar askeri kuv-vetlerinin azlığı sebebiyle şehirde bir Ermeni alayı kurmuşlar ev bu şekilde Türk halkını sindirmeyi amaçlamışlardı. Mustafa Kemal Paşa’nın, Antep Maraş ve çevresinin işgalinin protesto edilmesi için yaptığı çağrı bölgede yankı bulmuş ve 10 Kasım 1919’da kentte olaylar çıkmıştır. Antep halkı haklı davalarını tüm dünya kamuoyuna duyurmak için mitingler düzenlemiştir. 21 Ocak 1920’de Mehmet Kamil Ermeniler tarafından şehit edilmiş bunun üzerine halk teşkilatlanmaya başlamıştır. 1895 yılında kurulan Maarif-i Mahalliye cemiyeti çatışmalar başladığında Cemiyet-i İslâmiye olarak faaliyet göstermiş, daha sonra bu cemiyet Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne dönüşmüştür.

Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulmasıyla Antepliler daha organize bir şekilde hareket etme-ye başlamışlardır. Bu bağlamda cemiyet savunma işleri için her üyeden bir miktar para, silah ve cephane temin etmesini istemiştir. Antep halkının Fransızlara yiyecek ve içecek satmayarak onları şehirden kovma planları Fransızların yiyeceklerini Kilis üzerinden getirmeye itmiştir. Bunun için An-tep-Kilis yolunun derhal kapatılması düşünülmüş ve bu işe Şahin Bey memur edilmiştir. Şahin Bey ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede Kilis üzerinden gelen bütün yiyecek ve silah taşıyan Fransız konvoylarına saldırmış ve onları Kilis’e geri püskürtmüşlerdir. 3 Şubat’tan başlamak üzere Kilis Antep yolunun Kuva-yı Milliye birlikleri tarafından kesilmesi Fransızları zor durumda bırak-mıştır. 26 Mart tarihinde Fransızların daha büyük bir kuvvetle yolu açma teşebbüsleri Şahin Bey’in kuvvetlerinin yenilmesi ve Şahin Bey’in şehit olması ile neticelenmiştir.

28 Mart günü Antep’e giren Fransızlar kentteki durumlarını güçlendirmişlerdir. 1 Nisanda kentteki çatışmalar hızlanmış ancak asker ve mühimmat sayısının azlığı sebebiyle Türk halkı istenen başa-rıyı gerçekleştirememiştir. Fransız kuşatmasının aşılamaması sebebiyle Antep halkı büyük bir açlık felaketi ile karşı karşıya kalmıştır. 6/7 Şubat 1921 gecesi Antep’ten çıkmak için bir taarruz hareketi deneyen milli kuvvetlerin bir kısmı şehirden çıkmayı başarmıştır. 8 Şubatta Şeyh Camiinde toplanan Antep’in ileri gelenleri şehri Fransızlara teslim etme yönünde Antep halkından yetki almışlar ve Antep Fransızlara teslim edilmiştir. Uzun bir açlık ve yokluk dönemi geçiren Antep halkının çektiği acıların bir göstergesi olarak Büyük Millet Meclisi 6 Şubat 1921 tarihinde aldığı bir kararla Antep adını Gaziantep olarak değiştirmiştir. 20 Ekim 1921 tarihli Ankara İtilafnamesi’nin imzalanmasıyla Fransızların bölgeden çekilmeyi kabul etmesi üzerine 25 Aralık 1921 tarihinde Gaziantep düşman işgalinden tamamen kurtulmuştur.

10.1.4. Adana ve Çevresinin Kurtuluşu I. Dünya Savaşı’nda işgale uğramayan Çukurova bölgesi, savaş bittikten sonra Sykes-Picot Anlaşması’nı uygulamaya koymak amacıyla Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesine dayanılarak işgal edilmiştir. İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edilen bölge ekonomik ve siyasi sebeplerle çok önemli bir konumdaydı. İngilizlerin, bakış açılarını Anadolu’nun doğusuna yani Musul tarafla-rına çevirmesi sebebiyle bölgeye Fransız kuvvetleri egemen olmuştur. Fransızlar, 11 Aralık 1918’de Dörtyol’u, 17 Aralık’ta Mersin’i, 19 Aralık’ta Tarsus’u ve 21 Aralık 1918’de Adana’yı işgal ettiler. Kısa süre içerisinde işgal kuzeye doğru yayılım göstermiş, Pozantı, Ceyhan, Kozan ve Osmaniye’yi de içi-ne almıştır. İstanbul Hükümeti’nin bölgeyi gözden çıkardığının anlaşılması ve özellikle Ermenilerin faaliyetleri yüzünden bölgede yaşayan Müslüman ahali kuzeye doğru yani Toros Dağlarına ve İç Anadolu’ya doğru göç etmiştir. Fransızlar tarafından bölgede görev yapan Osmanlı mülki memurla-rının görevlerinden alınması ve yerlerine Ermeni memurların atanması bölgede kalan ahaliyi daha da bunaltmıştır.

Fransızlar bölgede yaşayan Ermenileri kullanarak işgali genişletmeye ve bölgeyi sömürgeleştirmeye çalışmıştır. Esasen Ermenilerin Fransızlara destek vermesinin altında yatan neden eskiçağda Kilikya olarak bilinen Çukurova’da bir Ermeni devleti kurmaktı. Ermeniler nüfus yoğunluğunu değiştirmek için Fransızların bölgeyi işgalinden sonra buraya yoğun bir Ermeni göçü başlamıştır. Gelen Ermenilere yer bulmak ve isteklerini gerçekleştirmek için Müslüman ahaliye akla hayale gelmeyen işkenceler ve saldırılar düzenlenmiştir. Bu Ermeni ve Fransız tazyiki ve saldırıları da halk arasında birlik ve beraber-lik duygusunu geliştirmiş ve bölgede işgale karşı büyük bir direnç oluşmuştur. İstanbul’da Kilikyalılar Cemiyeti adı altında bir cemiyet kurularak işgale karşı siyasi bir tepki oluşturulmuştur. Bölgede yaşa-yanlar tarafından Karaisalı teşkilatı kurularak silahlı mücadele yapılması için ilk adım atılmıştır.

Page 6: ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP T ARİHİ Iportal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2014-2015/G5i/ATI101/ATI101_unite10/ATI... · ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I

6

110

Fransızların dayanılmaz zulmüne karşılık tüm dünyaya bazı gerçeklerin açıklanması için Mustafa Ke-mal Paşa Refet Paşa’ya İtalyan Ajansı’nda yayınlanması için 31 Mart 1920’de bir yazı göndermişti. Bu yazıda özellikle Ermeni komitacıların Müslüman ahaliye karşı giriştikleri yıldırma, korkutma ve öldürme eylemlerinin büyük boyutlara ulaştığı ve buna müsaade edilmemesi tüm dünyaya duyu-rulmaya çalışılmıştır. Bir yandan işgale karşı protestolar sürerken bir yandan da Kuva-yı Milliye bir-likleri kurulmaya ve teşkilatlanmaya çalışılmıştır. Fransız işgalinin Pozantı’ya kadar genişlemesi ve 11 Nisan 1920’de Pozantı’yı işgal etmeleri üzerine 11. Tümene bağlı Kuva-yı Milliye birlikleri kenti kuşattı. Kuva-yı Milliye’nin bölgede bazı başarılar kazanması ve içinde Fransız komutan Ménile’in bulunduğu bir taburu esir alması gibi sebeplerle Fransızlar yirmi günlük geçici ateşkes talebinde bulunmuştur. Mustafa Kemal Paşa Fransız işgalinin derhal sona ermesini istemiş ancak Fransız he-yetinin bunu kabul etmemesi ve Misak-ı Milli’nin tüm dünyaya duyurulmak istenmesi sebebiyle 28 Mayıs tarihinde de yirmi günlük bir ateşkes imzalanmıştır. Ancak Fransızların Karadeniz Ereğlisi’ne ve Zonguldak’a asker çıkarması ateşkesin bozulmasına neden olmuştur.

Anlaşmanın bozulmasıyla Ermeniler Adana’nın çeşitli yerlerinde Türk halkına saldırıya başlamış-lar, bunun üzerine 4 Temmuz 1920’de kentte sıkıyönetim ilan edilmiştir. Türk kuvvetleri 20–21 Haziran’da Kozan’ı Fransızlardan almayı başarmışlardır. Mustafa Kemal Paşa’nın cepheleri ziyaret için geldiği Pozantı’da 8 Ekim 1920’de Pozantı Kongresi yapılmıştır. Bu ziyaret ve sonrasında gerçek-leşen kongre tüm Çukurova’da büyük bir sevinç ve moral kaynağı olmuştur. Türk kuvvetlerinin çetin bir savaş sonunda 16 Ekim’de Saimbeyli’yi (Haçin) Ermenilerin elinden kurtarması ve Fransızlara karşı halkın direncinin artması Fransızların bölgede tutunamayacağını anlamasına sebep olmuştur. 20 Ekim 1921 tarihli Ankara İtilafnamesi ile Fransızlar bölgeden çekilmeyi kabul etmiş ve bu çerçe-vede 5 Ocak 1922 tarihinde son Fransız askeri de bölgeyi terk etmiştir.

10.2. Doğu CEphESİMondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla birlikte Doğu Anadolu’da Ermeni olayları yeni bir boyut kazanmış, bu durum Türk Milleti’nin ve Türk Ordusu’nun buraya yeni bir cephe açmasıyla sonuç-lanmıştır. Hatırlanacağı üzere 1877–1878 Osmanlı Rus Harbi sonucunda Ruslar, Doğu Anadolu’da Erzurum’a kadar olan yerleri işgal etmişlerdi. Rusların sıcak denizlere inme politikasının bir so-nucu olarak da bölgede tutunabilmek için bölgenin nüfus yapısını değiştirmek için Müslüman Türk ahaliyi Anadolu’nun içlerine sürerek ve buraya Ermenileri getirdiler. Rusların bu tutumu Os-manlı Devleti’nin bölgedeki hâkimiyetini sarsmış ve devleti yönetenleri tedbir almaya itmiştir. Bu çerçevede Osmanlı Devleti Ermenileri 1915 yılında tehcire (göç) tabi tutmuş ve onları Osmanlı Devleti’nin daha güneyde bulunan topraklarına yani Suriye’ye yerleştirmişti. I. Dünya Savaşı sürer-ken Rusya’da iç isyan sonucunda 1917 yılında Çarlık yönetimi devrilmiş, yerine Bolşevikler iktidar olarak Rusya’nın siyasi yapısını değiştirmiştir. Rusya’nın iç işlerine yoğunlaşması Osmanlı askerle-rinin bu bölgede daha kolay bir şekilde hareket etmesini sağlamıştı. Bolşevikler 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk Antlaşması’nı imzalayarak savaştan çekilmiş, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin Elviye-i Selase dediği Kars, Ardahan ve Batum’u da boşaltmıştı. Yaklaşık kırk yıl Rus yönetiminde kalan bu üç yerde yapılan halkoylaması sonucunda bölge halkı Osmanlı Devleti’ne katılmayı kabul etmişti. İşte Rusların boşalttığı Doğu Anadolu bölgesi 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros ateşkes Antlaşması’nın 11. maddesi bahane edilerek İngilizlerin desteklediği Ermeniler tarafından işgal edilmeye başlanmıştır. İngilizlerin, Osmanlı Devleti’nin 1914 öncesi sınırlara çekilmesi konu-sundaki ısrarı bölgede ordu komutanı olarak bulunan Yakup Şevki Paşa’yı bölge halkını teşkilatlan-dırmaya yöneltmiştir.

Yakup Şevki Paşa’nın desteğiyle 17-18 Ocak 1919’da kurulan Güneybatı Kafkas Geçici Milli Hükü-meti kısa süre içinde İngilizler tarafından dağıtılmış, hükümet üyeleri yine İngilizler tarafından tu-tuklanıp Malta’ya sürgüne gönderilmiştir. Bu tutumdan da anlaşılacağı üzere bir Ermeni Devleti’nin kurulması için İngilizler her bahaneyi ustalıkla kullanmışlardır.

Kafkasya’daki bu durumu Mayıs 1919’da XV. Kolordu’ya komutan olarak atanan Kazım Karabekir yakından takip etmiş, bölgenin İngilizlerden ve Ermenilerden kurtarılması için ordusunu sürekli ha-zır halde bekletmiştir. Ancak imzalanan Mondros Ateşkesi Kazım Karabekir’in ve ordusunun sürekli savunma durumunda kalmasına neden olmuştur. Bu sebeple bölge halkı 1919 ve 1920’de çok acı çekmiş ve Ermeni saldırıları sonucunda bölgede yaşayan Müslüman ahalinin bir milyondan fazlası ölmüştür. Ermeniler kendilerine vaat edilenden daha fazlasını elde etmek için Paris Barış Konfe-ransına temsilciler göndermişler ve Trabzon’dan İskenderun’a kadar Doğu Anadolu’nun tamamını

Page 7: ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP T ARİHİ Iportal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2014-2015/G5i/ATI101/ATI101_unite10/ATI... · ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede

7

Milli Mücadele Döneminde Askeri Gelişmeler

10

istemişlerdir. Buralara sahip olabilmek için de Müslüman ahaliye insanın aklına dahi gelmeyecek eziyetler etmişlerdir. ABD olayları yerinde gözlemletebilmek için General Harbord başkanlığında 46 kişilik bir heyeti bölgeye göndermiş, yapılan incelemeler sonucunda yazılan raporda bölgede olup bitenler tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiştir. “Buralarda bir Ermeni Devletine izin verilecek olursa, mutlu bir azınlığın mutlak çoğunluğa hükmetmesine sebep olunacağı” ve bölgede Türklerin çoğunluğu oluşturduğu belirtilmiştir. Ancak İngiltere’nin burada uydu devlet oluşturma düşüncesi Sevr Antlaşması’nda da belirmiş ve burada yani Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurmak için antlaşmaya “Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurmak” maddesini koymuştur. İşte bütün bu İngiliz çabaları ülkesini seven ileri görüşlü aydınlar tarafından sezilmiş ve bölgede milli teşekküller vücuda getirilmiştir.

Kazım Karabekir Paşa bölgedeki Ermeni faaliyetlerine karşı Mart 1920’de Erivan Cumhuriyetine bir nota vermiş ve Müslüman ahaliye karşı yapılan zulmün durdurulması ve zararlarının tazmin edilmesini istemiştir. TBMM’nin açılma sürecinde ne yazık ki Ermeniler ile gerekli şekilde mücade-le edilememiş, bu da bölgede bulunan Ermeni komitacıları daha da cesaretlendirerek Erzurum’a kadar ilerlemelerine neden olmuştur. Sevr Antlaşması ile Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti’nin kurulmasının öngörülmesi ile artan Ermeni vahşetinin durdurulması için Ankara’da bulunan ba-kanlar kurulu Doğu Cephesi Komutanlığına saldırıların durdurulması ve karşı harekâta geçilmesi emrini vermiştir. Bunun üzerine Doğu Cephesi komutanı Kazım Karabekir ordusuyla 28 Eylül’de ileri harekata başlamış, 29 Eylül’de Sarıkamış’ı, kurtarmıştır. 28 Elim’de tekrar harekete geçilmiş ve 30 Ekim’de Kars kurtarılmıştır.

İtilaf Devletlerinin kendilerine olan desteğine güvenen Ermeniler 1 Kasım 1920’de TBMM’nin kendilerine sunduğu barış teklifini reddetmiştir. Barış teklifinin reddedilmesi ile Türk Ordusu 7 Kasım’da Gümrü’ye girmiştir. Ankara’nın barış şartlarını kabul etmemekte direnen Ermeniler, Türk Ordusu’nun yeni bir ileri harekâtı karşısında fazla direnememişler ve 17 Kasım’da mütarekeye razı olmuşlardır. 18 Kasım’da başlayan mütareke görüşmeleri 3 Aralık 1920’de sona ermiş ve Gümrü Antlaşması imzalanmıştır.

Bu antlaşma ile bugünkü Doğu Anadolu’da Ermenilerle olan sınırımız saptanmış, Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğu Ermenilerce kabul edilmiştir. Doğu Anadolu’da yaşamış fakat oradan ayrılmış bulunan Ermenilerden isteyenlerin 3 yıl içerisinde geri dönebileceği belirtilmiştir. Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı hiçbir düşmanca harekette bulunmayacağı ve eğer isterse TBMM Hükümeti’nin kendisine askeri ve siyasi yardımda bulunacağı kararlaştırılmıştır. Gümrü Antlaşması TBMM’nin imzaladığı ilk siyasi antlaşma olması bakımından önemlidir. Bu antlaşma ile Milli Mücadelenin Doğu Cephesi başarı ile kapanmış ve TBMM’nin uluslar arası saygınlığı daha da artmıştır. Doğu Cephesi’nin kapanması ile burada bulunan asker ve askeri mühimmat batı cephesine kaydırılarak Batı Cephesinde Yunanlılara karşı Türk Ordusu daha da güçlendirilmiştir.

Doğu Cephesi’nde mücadeleler sadece Ermenilere karşı değil, aynı zamanda Ardahan ve Artvin bölgesinde Gürcülere karşı verilmiştir. 19 Şubat 1921’de Bolşeviklerin Gürcistan’a savaş açmalarını fırsat bilen Kazım Karabekir, Gürcü Hükümetine bir nota vererek Ardahan ve Artvin’in derhal boşal-tılmasını istemiştir. Sovyet Ordusu ve Türk Ordusu arasında sıkışan Gürcistan Hükümeti 23 Şubatta Ardahan ve Artvin’i Türk Ordusu’na terk etmiştir. Gürcüler tarafından boşaltılan bölge kısa sürede Türk Ordusu’nun denetimine girmiş, hatta Türk Ordusu 11 Martta Batum’a girmeyi başarmıştır. Ancak TBMM ile Sovyetler arasındaki siyasi dengeler göz önünde bulundurularak 28 Martta Türk Ordusu Batum’u boşaltmıştır.

10.3. BAtı CEphESİ1829 Edirne Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını kazanan Yunanistan, Avrupalı bü-yük devletlerin kendisine verdiği destekle sınırlarını hep Osmanlı Devleti aleyhine genişletmiştir. Özellikle Yunanistan anakarasının yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından verimsiz olması onları bu genişlemeye iten neden olmuştur. Yunanlılar bu genişlemeye tarihi bir bağ kurmayı da ihmal etmemiş buna Megalo İdea (Büyük Hedef) demiştir. I. Dünya Savaşı’ndan Osmanlı Devleti’nin yenik çıkması ile Yunanlılar kendilerine İngiltere gibi büyük bir koruyucu bulmayı başarmış ve bu koru-yucu sayesinde kendini Batı Anadolu’ya atmayı başarmıştır. Yunanlıların 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali ile başlayan bu serüveni Türk Milleti için bir var olma savaşına dönüşmüştür. İşte Yunanlılar ile Türk Milletinin bu büyük mücadelesi en kanlı çarpışmaların yapıldığı Batı Cephesi’nin açılması ile

Page 8: ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP T ARİHİ Iportal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2014-2015/G5i/ATI101/ATI101_unite10/ATI... · ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I

8

110

sonuçlanmıştır. Yunanlıların Batı Anadolu’ya asker çıkarmaları özellikle Batı Anadolu’dan başlamak üzere Türk Milletini büyük bir infiale sürüklemiştir.

İzmir’in işgal edilmesini takip eden günlerde Yunanlılar Urla Yarımadası’nı da işgal etmişler ve 18 Mayıs tarihine gelindiğinde İzmir’in ve yakın çevresinin işgalini tamamlamışlardı. İzmir’den sonra işgallerini iki yönde yani Gediz Vadisi ve Menderes Havzası istikametinde genişleten Yunanlılar 26 Mayıs’ta Manisa işgal edilerek ileri harekat için mevziler elde edilmiştir. Takip eden günlerde Tur-gutlu, Saruhanlı, Tire Yunanlıların eline geçmiştir. Manisa’dan sonra işgal istikametini Aydın olarak belirleyen Yunanlılar, İngilizlerin onayıyla 27 Mayıs’ta Aydın’ı işgal ettiler. Daha sonra Umurlu, Köşk ve Sultanhisar’ı ve 4 Haziran’da Nazilli’yi işgal eden Yunanlılar özellikle buralarda bulunan yerli Rumların yardımıyla işgal ettikleri yerleri elde tutmaya çalışmışlardır.

Türk Milleti Yunanlıların bu zulmüne ve işgallerine seyirci kalmamıştır. Mütareke koşullarına aykırı bir şekilde gerçekleştirilen bu işgaller halkın bir araya gelerek Kuva-yı Milliye’yi oluşturmasına ve cemiyetler kurulmasına neden olmuştur. Daha 29 Mayıs’ta Denizli’de Reddi İlhak Cemiyeti kuru-larak gönüllü asker yazımına başlamış, bu askerler ve Batı Anadolu’da diğer noktalarda oluşan gö-nüllü birlikler Yunanlılara karşı silahlı direnişin çekirdeğini oluşturmuşlardır. Muğla, Burdur, Denizli ve civar bölgelerden gelerek oluşan ve sayıları yaklaşık 2500 kişiyi bulan bu birlik 27 Haziran’da Umurlu’da toplanmıştır. Özellikle İngilizler Türk Ordusu’nun Aydın’a karşı bir harekat düzenleme-sini Türklerin aleyhine olacağını bildirerek adeta Yunanlıları orada tutabilmek için Türk Milleti’nin gözünü korkutmaya çalışmıştır. İngilizlerin bu tehdidini önemsemeyen Kuva-yı Milliye komutanları Yunanlılara Aydın’ın boşaltılması talimatını vermiştir. 29 Haziran’da da kente yaptıkları ani bir ta-arruzla Yunanlıları yenmişler ve 30 Haziran’da Aydın Kuva-yı Milliye birliklerinin eline geçmiştir. Düzenli olmayan birlikler olması sebebiyle Kuva-yı Milliye birlikleri Aydın’ı sadece 4 gün elde tuta-bilmişler, kaçan Yunan askerleri takip edilemediği için bu askerler toplanarak bu sefer daha güçlü olarak geri gelmişler ve Aydın 3 Temmuz günü tekrar Yunanlıların eline geçmiştir. Yunan işgalinin bu evresi Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye ruhunu daha da alevlendirmiş, Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe, Sökeli Ali Efe, İsmail Efe, Mestan Efe gibi efeler bizzat kendi emirlerindeki adamlar ile vatan savunmasına katılmışlardır.

Yunanlılar Batı Anadolu’da bir yandan Aydın – Denizli istikametinde ilerlerken diğer yandan da İzmir’in kuzeyine yani Ayvalık’a doğru yol almışlardır. Bu çerçevede Yunanlılar ve İngilizler 26 Mayıs tarihinde Ayvalık sahillerinde bir keşif seferi yapmışlar ve 29 Mayıs tarihinde Ayvalık Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Yunanlıların Ayvalık’a asker çıkarmasının ardından bölgede bulunan 172. Alay Komutanı Yarbay Ali Bey (Çetinkaya) ilk düzenli ordu direnişini burada başlatmıştır. Soma’dan, Kırkağaç’tan, Balıkesir’den ve civar yerlerden gelen gönüllü birliklerin yardımıyla burada bir cephe kurularak Yunanlıların daha içeri girmeleri önlenmeye çalışılmıştır. Ancak ne yazık ki bölgede bu-lunan yerli Rumların taşkınlıkları ve silahsız halka karşı giriştikleri katliam ile uğraşan bu birlikler Yunan işgaline karşı koyamadılar. 5 Haziran’da Akhisar ve 13 Haziran’da Bergama’nın işgal edilmesi üzerine Akhisar, Bergama, Soma bölgesinde düşmana karşı yeni bir cephe açılmıştır. 61. Tümen Komutanı Albay Kazım Bey (Özalp) ve eşraftan sözü geçen vatanseverlerin gayretleriyle açılan bu cephe gönüllülerden kurulmuştur. 15/16 Haziran gecesi bu gönüllü birliklerin Bergama’ya yaptık-ları ani bir saldırı ile kentte bulunan Yunan askerleri Bergama’yı terk etmek durumunda kaldılar. Baskından son anda kurtulan Yunanlılar belki de Bergama’yı terk etmenin verdiği başarısızlık algı-sını diğer yerlerde katliam yaparak yok etmeye çalıştılar. Örneğin Menemen’de 17 Haziran tarihin-de başlarında kaymakamın da bulunduğu pek çok masum sivil işte bu Yunan askerleri tarafından katledilmiştir. İzmir’den gelen yardımcı Yunan askerleri sayesinde 19 Haziran’da Bergama tekrar Yunanlıların eline geçmiştir.

İşgalin genişlemesi direnişin de artmasına neden olmuştur. Düşmanı Bergama Akhisar mıntıka-sından daha kuzeye geçirmemek için kurulan yeni cepheler Kuva-yı Milliye birlikleri sayesinde sa-vunulmuştur. Ödemişten Balıkesir’e kadar bir alanda savunma yapan bu birlikler değişik kişilerin idaresi altında bulunmaktaydı. Ödemiş civarında İsmail Efe, Bayındır bölgesinde Gökçen Efe ve Sa-lihli, Alaşehir, Uşak civarında Çerkez Ethem kurmuş oldukları birliklerle düşmana karşı mücadele etmiştir. Çerkez Ethem yaklaşık 5, 6 bin kişilik Kuva-yı Seyyare denilen birliklerle Batı Anadolu’da düşmana pek çok kayıp verdirmiştir. Ayrıca Ethem Bey’in Kuva-yı Seyyaresi Anadolu’da çıkan iç isyanların da bastırılmasında son derece kritik rol oynamıştır.

Yunanlıların işgal ettiği Batı Anadolu’da direnişin çok sert olması İngilizleri kaygılandırmaya baş-lamıştı. İngiliz General Milne, Paris Barış Konferansı’na katılan delegelere çatışmaların daha da şiddetleneceği uyarısında bulunmuş, Türkler ile Yunanlılar arasına bir hat çizilmesi gerektiğini be-

Page 9: ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP T ARİHİ Iportal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2014-2015/G5i/ATI101/ATI101_unite10/ATI... · ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede

9

Milli Mücadele Döneminde Askeri Gelişmeler

10

lirtmişti. Bu teklif İtilaf Devletleri temsilcileri tarafından olumlu karşılanmış ve General Milne tara-fından 3 Kasım 1919’da Ayvalık’ın kuzeydoğusundan başlayarak Akhisar’dan İzmir’in güneyine bir sınır çizgisi belirlenmiştir. Tüm stratejik noktaları Yunanlılara bırakan bu sınır genel olarak Osmanlı Hükümeti ve Yunanlılar tarafından benimsenmiştir. Kuva-yı Milliye adı altında vatanını kurtarmak için gayret gösteren vatanseverler böyle bir sınırı tanımayacaklarını, mücadelenin vatanın kurtul-masına kadar devam edeceğini bildirmiştir.

Kasım 1919’dan Haziran 1920 tarihine kadar Yunanlılar bulundukları mevzilerden dışarı çıkmadı-lar. San Remo Konferansından çıkan sonuçların hem Osmanlı Hükümeti, hem de Türk Milleti’nin tepkisini çekmesi ve ayrıca 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılması İtilaf Devletlerini tedbirler alma-ya yöneltti. İtilaf Devletleri, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’daki otoritesini kırmak ve anlaşma maddelerinin kabul edilmesini sağlamak için Yunanlılara bulundukları mevziden çıkmalarına izin verdiler. 22 Haziran 1920’de başlayan bu ağır Yunan taarruzu sonucunda Balıkesir, Bandırma, Bursa ve İznik’i işgal ettiler. Amaçları Ankara’ya kadar ulaşıp Milli Mücadeleyi kalbinden vurmak, böyle-likle Türk Milletinin kurtuluş ümidini yok edip Sevr Antlaşması’nın tam anlamıyla uygulanmasını sağlamaktı. Gerek Yunan askerinin yorgunluğu, gerekse Yunanistan’da başlayan siyasi kriz onları Bursa’da kalmaya mecbur etti. Yunanlılar Çerkez Ethem’in isyanına kadar Bursa’daki mevzilerinden çıkamadılar.

10.3.1. trakya türk Müfrezeleri’nin yunan İşgaline Direnmeleri ve MücadeleleriYunanlılar Megalo İdea çerçevesinde sadece Batı Anadolu’da değil, aynı zamanda Doğu Trakya’yı da topraklarına katmak istiyorlardı. Yunanistan Başbakanı Venizelos Paris Barış Konferansı’nda “Akdeniz’de Meis Adası’ndan başlamak üzere Bandırma’ya çizilecek hattın batısında kalan Doğu ve Batı Trakya topraklarının Yunanistan’a bırakılmasını istemişti. İtilaf Devletleri de Venizelos’un bu isteğini reddetmemişler, Çatalca’ya kadar Yunanlılara vermeye razı olmuştu. Yunanlıların Doğu Trakya topraklarını ele geçirmeye çalışacağını bilen Türk halkı örgütlenme yoluna gitmiştir. Aslında örgütlenme daha 1918 yılında başlamış ve sonraları adını Trakya-Paşaeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti olarak değiştirmiştir.

Cemiyet Ocak 1920’de I. Edirne Kongresi’ni, 31 Mart 1920’de Lüleburgaz Kongresi, II. Edirne Kongresi’ni de 9 Mayıs 1920’de toplayan cemiyet üyeleri Trakya’nın savunulması kararını almıştır. İstanbul’un işgal edilmesiyle Anadolu ile bağları kopan Trakya-Paşaeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri ve yerel birlikler Trakya’yı kanlarının son damlasına kadar savunmak yoluna gitmesine rağ-men 3 tümen ile işgale başlayan Yunanlılar durdurulamamış ve 27 Temmuz 1920’de Trakya Yunan işgaline uğramıştır.

Page 10: ORTAK DERSLER ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP T ARİHİ Iportal.uzem.omu.edu.tr/dersler/2014-2015/G5i/ATI101/ATI101_unite10/ATI... · ve emrindeki gönüllü birlikler bu çerçevede

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I

10

110

10.4. KAyNAKÇA• Atatürk, M. Kemal, Nutuk (1919–1927), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1991, (Bu-

günkü Dille Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ)• Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I, I/1, II (Bozkurt, G., Çağan, N., Ergün, M., Genç, N., Güneş, İ.,

Kürkçüoğlu, Ö., Taşdemirci, E.), YÖK Yayınları, Ankara, 1995• Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, (Çakmak, M.A., Dönmez, C., Hayta, N., Safran, M., Şahin, M.,

Turan, R.), Okutman Yayıncılık, Ankara, 2009• Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, (Arslanhan, İ., Bahadır, Ö., Eken, H., Ünlü, H., Yerebasmaz, A.),

Marmara Yayınları, Bursa, 1998 • Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, (Ed. Ertan, T. F.), Siyasal Kitabevi, Ankara, 2001• Armaoğlu, F., 20. YY Siyasi Tarihi (14. Baskı), Alkım Yayınları, İstanbul, 2005 • Kinros, L., Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Altın Kitaplar, İstanbul, 2006• Milli Mücadele Tarihi Makaleler, (Akbulut, D.A., Balcıoğlu, M., Konukçu, E., Önsoy, R., Özkaya, Y.,

Tanfer, V.), Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2002• Tansel, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar III, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Yayınları,

Ankara, 1973 • Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, (Akbıyık, Y., Akbulut, D.A., Avcı, C., Balcıoğlu, M., Eraslan, C., Kös-

tüklü, N., Süslü, A., Tural, M.A., Turan, R., Yalçın, D.), Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2000

• Türk İnkılap Tarihi ve Atatürk İlkeleri, (Ekincikli, M., Gedikli, Ş., Turan, M., Yalçın, S.), Siyasal Kitabevi, Ankara, 2003