Ülkemizi amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 ada na os ma ni ye do ğum lu ta -...

54
Amerika, uşaklarınla birlikte defol! Bu Vatan Bizim! Ülkemizi Amerika yönetiyor İşte Clinton’un karşısında hizaya geçenler: Cumhurbaşkanı Başbakan Dışişleri Bakanı CHP Genel Başkanı MHP Milletvekili TÜSİAD MÜSİAD TOBB Patrik Futbol Federasyonu Kürt Sorununun Çözümü ‘Demokratik Özerklik’te Ya Da Başka Bir Yerde Değil, Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’ndadır! Dersim’de 45’inci Gün! Çayan’da 69’uncu Gün! Direniyoruz! [email protected] www.yuruyus.com [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 278 24 Temmuz 2011 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com

Upload: others

Post on 25-Feb-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Amerika, uşaklarınlabirlikte defol!

Bu Vatan Bizim!

Ülkemizi Amerika

yönetiyorİşte Clinton’un

karşısında hizaya geçenler:

Cumhurbaşkanı Başbakan

Dışişleri Bakanı CHP Genel Başkanı

MHP Milletvekili TÜSİAD MÜSİAD

TOBBPatrik

Futbol Federasyonu

Kürt Sorununun Çözümü ‘Demokratik Özerklik’te Ya Da Başka Bir Yerde Değil,

Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’ndadır!

Dersim’de 45’inci Gün! Çayan’da 69’uncu Gün! Direniyoruz!

info

@yu

ruyu

s.com

www.yuruyus.com

[email protected]

Haftalık Dergi / Sayı: 27824 Temmuz 2011

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Page 2: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Sahibi: Halit GüdenoğluSorumlu Yazıişleri Müdürü: Eda ARIAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

4 Ağustos2003’te İstan-bul’da bulundu-ğu evde bir ka-zayla silahın ateşalması sonucuyaralandı ve has-tanede yaşamını

yitirdi. Devrimci bir liseliydi.

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

31 Temmuz1980'de Or-du'nun Aybastıilçesi Kaba-taş’ta, faşistlertarafından kat-ledildiler. Yusuf1925, Adem

1941, Fatma 1945 doğumluydu.

30 Temmuz - 5 Ağustos

“Öyle yaşamalı ki, son saniyesine kadar mücadeleyisoluyarak düşmek, düşerken bile düşmana tokat atmak gerek.”

ALİ TARIK KOÇOĞLU

YusufTECİM

FatmaÖZÇELiK

AdemTECİM

31 Tem muz 1993’te Mer sin Si lif ke kır -sal ala nın da jan dar ma ile çı kan ça tış -ma da şe hit düş tü ler.

1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta -rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de lesaf la rı na ka tıl mış tı. Son ra sın da on yıl -lık tut sak lık sü re ci var dı. 1991’de tah li -ye ol du, şe hit düş tü ğün de Ak de niz Böl -

ge si si ya si so rum lu suy du. 1970 Der sim do ğum lu Mus ta fa Se fer, ço cuk de ni le bi le cek yaş tamü ca de le ye ka tıl dı. 1990’da kamp ça lış ma la rı nda ye r al dı. 92’detut sak düş tü. 93 Şu batı’n da Nev şe hir ha pis ha ne sin den öz gür lükey le miy le çık tı. Şe hit düş tü ğün de ko mu tan yar dım cı sı idi.

Ali TarıkKOÇOĞLU

1960 doğumludur. Emekçi bir ailenin emekçi bir ço-cuğuydu. Hayatını çalışarak kazanan ve devrimci ha-reketten başka hiç bir amacı olmayan, harekete bağlı-lığı ve kendisine verilen görevleri harfiyen yerine ge-tiren disiplinli-militan bir arkadışımızdı.

1 Ağustos 1979’da “Emperyalizme, Faşizme, Pahalı-lığa ve İşsizliğe Karşı Mücadele” kampanyasında

yağ kamyonunun kaçırılarak yağların yoksul halka dağıtılması ey-leminde polis tarafından vurularak katledildi.

Hüseyin TAŞ

MustafaSEFER

Her tutsağın özgürlük düşü, savaşmaarzusuyla birleşince tükenmez bir tutkuyadönüşür. Bülent bu tutkuyu doruktayaşayan biriydi. Ve bu tutkuyu yaratıcı ze-kâsıyla birleştirerek düşmanın bile hay-retler içerisinde kaldığı özgürlük eylem-lerinin mimarı oldu. İstanbul, Ankara veBuca hapishanelerinde ortaya çıkan veçıkmayan özgürlük eylemlerinin örgütlen-mesinde onun belirleyiciliği, yaratıcı-lığı tartışılmaz. Bülent bu alanda adeta birefsane haline gelmiştir. Onun beyninde,istedikten sonra aşılamayacak hiçbir en-gel yoktur düşüncesi hep yaşamıştır. ...

Tutsaklığı sona er-diğinde, yeniden sıcak

savaşın içerisindeydi.“Hareketimden bir gün-lük kopuk kalsam kendi-

mi öksüz kalmış gibi tek başıma hissede-rim” derdi. Onun her şeyi hareketiydi. Ai-lesi dâhil düzenle hiçbir bağı yoktu.1990 atılım yılımızdı. Bu atılımın bir par-çası olarak şehirde ve kırda gerilla sa-vaşını geliştirmek için Ortadoğu’daoluşturmak istediğimiz kampın ilk kadro-larındandır. Sınırlı sayıdaki insanla kam-pı inşaa edecek ve eğitim verecektik. Bü-lent bir avuç arkadaşıyla gecelerini gün-düzlerine katarak, “bir yılda bitiremezsi-niz” dedikleri kampı üç ayda eğitime ha-zır hale getirdi. Kampta eğitmenlerden birioldu. '91 Temmuz’unda bir miktar silah

ve cephane ile ülkeye geri döndü. Yeni-den tutsak düştü. Kısa bir tutsaklıktan son-ra '92’de Ege dağlarında gerillayı örgüt-lemekle görevlendirildi. '93’de Ege’de tut-sak düştü. Savaş devam ediyordu. Dev-rimcilikte yorgunluğa, yılgınlığa yeryoktu. Tutsaklığı kader olarak kabuledemezlerdi.

17 Temmuz 1995’de üç yoldaşıyla bir-likte Buca Hapishanesi'nin duvarlarınıaşarak Sivas dağlarına ulaştı. Ali Hay-dar’ın komutasında savaşıp şehitdüştüğünde Parti-Cephe tarihinin heraşamasında savaşmış, olumsuzluklaradüşse de inatla yeniden ayağa kalkması-nı bilerek, bütün devrimci yaşamını sa-vaşla doldurmuş bir tarihi, bir kişiliği bizemiras bırakmıştı.

Anıları Mirasımız

OkanYILDIRIM

İs tan bul Çe lik te peSa na yi Ma hal le -si’nde 4 Ağus tos1980’de Fa şistTe rö re Kar şı Mü -ca de le Kam pan -ya sı çer çe ve sin deger çek leş ti ri len

bir ey lem sı ra sın da şe hit düş tü.

A.TurgutYILMAZ

27 Temmuz 1978’de Kütahya-Domaniç’tedoğdu. 1996 ortalarında devrimci mücade-leye katıldı. 1996 ölüm orucu, onu o dö-nem en çok etkileyen gelişmelerden biriy-di. Bir süre Kurtuluş Dergisi’nin muhabir-liğini ve temsilciliğini yaptı. 3 Şubat1998’de tutuklandı, bir süre tutsak kaldı.Tutsaklığının ardından mücadelesini sür-

dürdü.

Kartal Özel Tip Hapishanesi Ölüm Orucu 6. ekibindeyer alıyordu. 28 Temmuz 2001’de başladığı ölüm orucueyleminde, 30 Temmuz 2002’de, açlığının 367. gü-nünde şehit düştü.

SemraBAŞYİĞİT

1988 yılında İngiltere’ye geldi. Ölümünekadar 13 yıl boyunca Anadolu değerleriyleyaşadı. Yurtdışındaki halkımızın devrimcidemokratik mücadelesi içinde yer aldı.Londra’da Anadolu Halk Kültür Merkezikurumunun yöneticilerinden biriydi. 30Temmuz 2001’de intihar ederek aramız-dan ayrıldı

HaydarAKDEMİR

Kardeşim Ali Yıldız’ın cenazesini almak için Dersim mey-danında başlattığım süresiz açlık grevinin 40. günündeyim.

Bir mezara sahip olmak herkesin hakkı değil midir?Kardeşim Ali Yıldız 14 yıldır kayıptı. 5 ay kadar önce Çe-

mişgezek’teki toplu mezarda olduğu ortaya çıktı. 3 Şubat 2011tarihinden itibaren Çemişgezek Cumhuriyet Başsavcılığı’naoradan, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, oradan da Di-yarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’ne derken oyalandık ve hukukyolları yüzümüze kapanarak, bir mezar herkesin hakkı değildenilmiş oldu.

Bu tablo neden açlık grevinde olduğumun da cevabıdır. Tümbaşvurularımıza rağmen talebimiz karşılanmadı. Benim, aile-min tankı topu yok. Yasalar çıkarma, karar verme gücümüz deyok. Bedenlerimiz var. İşte ben de bedenimi mücadele silahıyapıp, açlık grevine başladım. Çünkü başka bir silahım yok.

Avukatım Taylan Tanay ve Tunceli Milletvekili HüseyinAygün konuyu Adalet Bakanı Sadullah Ergün’le de görüş-

tüler. Bakanın konuya olumlu yaklaştığını belirtip, konuyla il-gileneceğini söylemesine rağmen geçen sürede henüz bir ge-lişme olmamıştır.

AKP iktidarı, çadırda hiç yanımdan ayrılmayan 75 yaşın-daki annemden ve hasta yatağında yatmakta olan 80 yaşında-ki babamdan bir mezarı esirgeyerek, direnişimizi görmezlik-ten geli- yor. Sakat kalmamı mı bekliyorlar ya da ölmemi mi?Cenazemizi almanın bedeli neyse ben onu ödeyeceğim. Ve bu-nun sorumlusu “demokrasi” kelimesi dillerinden düşmeyenAKP iktidarı olacaktır.

Dirisini değil, ölüsünü isteğimiz kardeşimin cenazesini almave toplu mezarların açılması için verdiğimiz mücadelede se-simize ses katmanızı istiyorum. Bunu iki çocuk babası, bir abiolarak istiyorum.

Ali Yıldız’ın abisi Hüsnü Yıldız

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NAİnsanlarımızı katledenler, onlara bir mezarı dahi çok görüyorlar. Dersim, Mutki, Nevala Kasaba.... nereyi kazsanız ölülerimiz

çıkıyor.

Ali YILDIZ, Dersim Çemişgezek’te tam 14 yıl önce katledildi. Onu katledenler cenazeyi vermediler. Ali YILDIZ şimdiÇemişgezek’te bir toplu mezarda yatıyor. Adli tıp uzmanları ve arkeologlar eşliğinde mezarımızın açılmasını istedik. Başvurulararağmen cenazemizi vermiyorlar. Bir mezara sahip olmak herkesin hakkıdır.

İMZA KAMPANYASINA SİZ DE KATILIN! Toplu Mezarlar Açılsın talebine destek vermek isteyen herkes bulunduğu yerden imza föyüneimza atabilir, imza toplayabilir veya http://toplumezarlaracilsin.com/ sitesine imza verebilir.

AYDIN, SANATÇI, YAZAR VE GAZETECİLERE MEKTUBUMDUR!

Page 3: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

İ ç i n d e k i l e r

4 Kürt sorununu çözebilecek teksistem, sosyalizmdir

6 AKP en iyi bildiği şeyi yapıyor:İnkar, şovenizm, katliam,kışkırtıcılık!

7 Meşru olan halktırMeşru olan vatanseverlerdir

10 Türkiye’yi Tayyip, Davutoğlu,Koşaner değil, Obama,Clinton, Petraus yönetiyor!

Amerika yönetiyor!

12 Öğretmenimiz: Mahalledekimler yaşar? Yaşamnasıldır? Sorunlar

nelerdir?

13 Gençlik Federasyonu’ndan:Özel üniversiteler; dahafazla rant ve burjuvaziyevasıflı eleman kapısı...

14 Gençliğin Gündemi’nden:Soygun yetmiyor, öğrencinincebindeki tek kuruşu bilenasıl alırımın hesabıyaz okullarıyla yapılıyor

37 Devrimci Memur Hareketi:Tatil: Birlikte düşünmek,

birlikte üretmek

38 Kıdem tazminatının kaldırılması...Torba Yasa’nın çıkarılması...Belediyelerde 51 bin işçininsürgün edilmesi... emperyalisttekellerin talimatıdır

40 TAYAD’lı Aileler “insan kalma”derdinde olanlara soruyor:Neredesiniz?

42 Çayan'daki çadır adalet çağrısıdır!

44 "Demokrasi ve adalet her insan için

zorunlu bir ihtiyaçtır"

47 Haberler...

48 Hatay'da 30 bin kişi geleneğinesahip çıktı! Grup Yorum 30 bin

kişinin sahnedeki sesiydi

50 Avrupa’da Yürüyüş

52 Avrupa’daki Biz: Öldürmeyedevam ediyorlar ve biz susuyoruz!Biz ne zaman bu kadar vurdumduymaz olduk!

53 Yeni değinmeler...

54 Cepheli: Cepheli yaptığı işten zevkalır, sonsuz bir enerjiyle çalışır

54 Yitirdiklerimiz

Kürdistan,Kürt halkınındır!

15 Cenazemizi alacağız!Bedel isteniyorsabedel ödeyeceğiz!Gücümüz kararlılığımızdır!

20 Kontrgerilla dünyanınher yerinde aynı yönteme baş-vuruyor!

22 Dersim’de 10 bin yürektik10 bin Ali’ydik

10 bin “devrim” diyendik

24 Halk komiteleri kurmalıyız

(6. Bölüm)

27 AKP’nin 61. hükümetkabinesini tanıyın!Hırsız, katil, linçci, dolandırıcı...Bizi bunlar yönetemez (2)

29 Halk Düşmanı AKP:

AKP işkencecidir...

30 Bu parlamento halktan yanaolabilir mi? (2. bölüm)

31 Nasıl Bir Yaşam: Futbol:Sevsek mi Sevmesek mi?

32 Devrimci Okul: Eğitimimiz...

34 TMMOB AKP’nin hedefinde

36 Savaşan Kelimeler:Katılımcılık

Ülkemizde Gençlik

Ankara TAYAD’lı Ailelerden ÇağrıToplu mezarların açılması ve Ali Yıldız'ın

cenazesinin ailesine verilmesi içiniki günlük destek açlık grevine giriyoruz.

Evladımızı o çukurdan çıkaracağız.

Her Cuma saat 18.00'de Yürüyüş Dergisi çalışanlarının

serbest bırakılması için, Sakarya Caddesi’ndeyiz!

Ankara Halk Cephesi

İZMİR ÖZGÜRLÜKLER DERNEĞİ

TELEFON DEĞİŞİKLİĞİ

Telefon: 0538 596 45 92

Cenazemizi istiyoruz!

Yer : Yüksel CaddesiTarih: 26-27 Temmuz 2011

ALİ YILDIZ’IN CENAZESİNİ İSTİYORUZ!

Mahkemeye Çağrı19 Aralık 2000’de

Bayrampaşa Hapishanesi’ndekatledenler cezalandırılsın

Yer : Bakırköy 13. Ağır Ceza MahkemesiTarih: 27 Temmuz 2011, Çarşamba

Page 4: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

İktidar “Kürt açılımı” toplantıları düzenleyip, TRT Şeş’iaçınca; Kürt sorunu konusunda çok dar düşünen aydın

küçük-burjuva kesimler, “AKP Kürt sorununu çözecek”beklentisine girdiler. Ancak AKP’nin üç-beş ayda bir de-ğişen Kürt sorunu açıklamaları, bu beklentileri boşa çıka-rıyor. Nitekim, Tayyip Erdoğan’ın son açıklaması (“Bu ül-kede artık Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır”)AKP’den çözüm bekleyenler için yeni bir hayal kırıklığıyarattı. Fakat burada sorunun önemli yanlarından biri, biz-zat Kürt yurtsever hareketin de AKP’nin sorunu çözeceğibeklentilerine ortak olmasıdır.

Kürt yurtevser hareketin politikalarında kendini göste-ren istikrarsızlık ve tutarsızlığın bir kaynağı da budur.

“Çözüm”, düzen içi beklentilere hapsedildiğinde, düzen güç-lerinin politikalarının peşinde sürüklenmek de kaçınılmazdır.Bir bakıyorsunuz, “çözümün eşiğindeyiz” deniyor; fakat,kısa süre sonra, “onların tek amacı tasfiyedir” şeklindetamamen tersi yönde bir açıklama da yapılabiliyor. “Mut-luyuz umutluyuz” düşüncesiyle, “değişen hiçbir şeyyok” düşüncesi çok çabuk yer değiştirebiliyor.

Bütün bunlar, ulusal sorunda devrimci bakış açısının dı-şında, Marksizm-Leninizmin dışında milliyetçilik ze-

mininde politika yapmanın sonuçlarıdır. Milliyetçi bakış açı-sı Kürt yurtsever hareketini düzeniçi bir zemine getirmişve o zeminde yürütülen politikalar da çoktan tıkanmıştır.Bu nedenle tutarsızlık, istikrarsızlık belirleyici hale gelmiş,günü birlik politikalar üretilmeye başlanmıştır.

Kürt yurtsever hareketin tıkanıklığa bulduğu son çözüm,“Demokratik Özerklik İlanı”dır. Şurası açıktır ki,

“Demokratik Özerklik İlanı”, stratejik bir bakış açısınınsonucu değil, tıkanıklığın bir sonucudur. Günübirlik çö-zümlerin akıbeti, demokratik özerklik için de geçerlidir. De-mokratik Özerklik İlanı, ne Kürt yurtsever hareketin tı-kanıklığını çözecektir, ne de Kürt sorununun çözümü an-lamında tarihsel bir rol üstlenebilecektir.

Bunları kahinlik yaparak değil, soruna bilimsel bir te-melde ve tarihsel bir açıdan bakabildiğimiz için söy-

lüyoruz. Bilimsel temelimiz Marksizm-Leninizmdir. Ta-rihsel bakış açımızın ufkunda ise, 1917’den bu yana, on-larca ülkede hayata geçirilen sosyalist çözümler vardır. Buçözümün adı da Ulusların Kendi KaderininTayin Hakkı’dır.

Ulusal sorunların çözümü konu-sunda, bugüne kadar yeryüzünde

sosyalizmin başardıklarını başarabilenbaşka bir sistem, başka bir anlayış,başka bir ideoloji yoktur. Tüm sos-yalist ülkeler, halklara bu konuda çokzengin deneyimler, zengin bir miras bı-raktılar. Ulusal sorunun devrimci çö-zümünün ustaları Lenin ve özel olarakda Stalin’dir. Özerklik üzerine dezengin bir teorimiz vardır. Daha Sov-

yet devriminin ilk yıllarında “Ezilmiş ulusların devlet özerk-liği, halkların kardeşliğinin en güvenilir ön koşuludur”diyen devrimin önderleridir.

Şunu söyleyenler de onlardır: “Değişik kökenlerden ge-len halk, fiili olarak tek ve aynı devlet yapısı içinde aynı

hukuki konuma sahip olacak. Yeni, bağımsız politik ilişki-ler, insanların yaşamını ve bilincini hızla dönüştürecek."(Yönetmeyi Nasıl Öğrendik, Lenin’den Anılar, s. 208-209)

Burada esas olan şudur; bu tartışmalar, öngörüler, dev-rimci bir iktidar altında yapılıyor. Özerklik gibi bi-

çimler, ancak halkların devrimci iktidarı altında, devrim-ci, demokratik bir çözüm rolü üstlenebilirler.

Dünyanın ezilen halkları, ulusal sorunun çözümü ko-nusunda da, barış ve silahlı mücadele konusunda da

bir daha aldanmayacak kadar büyük deneyimlere sahiptirler.Bu tarihte Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı anlayışıve bunun pratiği var. Bir yanda da kapitalizmin, “barış”lar-la burjuvaziye havale edilen “çözüm”lerin sonuçları. Bu de-neyimler yok sayılırsa, evet, o zaman tekrar tekrar yanıl-mak, aldatılmak kaçınılmazdır. Metin Yeğin’in “Gerillanınbarışı” adlı kitabı, “barış” ve “silah bırakma” konusundadünya halklarının 1990’lardan sonra yaşadığı deneyimle-rin bir özetidir. Silahlar susmuş ama hiçbir şey çözülme-miştir. Sonucun en özlü ifadesi budur. Silahlı bir mücade-leye başlama gereğini doğuran tüm nedenler, olduğu gibivarlığını korumaktadır. Burjuvazinin dayatması ve re-formist (veya reformistleşen) önderliklerin düzeniçileş-mesiyle imzalanan barış anlaşmalarından halklara sadeceaçlık, işsizlik, hayal kırıklığı ve en önemlisi umutsuzluk kal-mıştır. Mücadele ederken hiç olmazsa umudumuz vardı, bir-şeylerin değişeceğini düşünüyor ve onun için mücadele edi-yorduk diyor Latin Amerika’nın aldatılmış halkları. Şim-di artık o da yok; artık umutları da yok.

Guatemala'lı bir genç, ülkemizdeki “barış” politikala-rına da atıf yaparak şöyle diyor: "Umarım Türkiye'deki

barışta birden bir uyuşturucu savaşına dönmez ve bizim du-rumumuza benzemezler. Yoksa burada barış filan yok."

Bir başkası anlatıyor: "Biz gerillada bir değişim için, dev-rim için mücadele ediyorduk. Ne varsa hepimiz için-

di. Şimdi kapitalist sistem içindeyiz. Zenginler daha zen-gin, yoksullar daha yoksul, çok kötü, hiç-bir şeyleri yok."... Sadece Guatemala’dadeğil; El Salvador'da da "barıştan" son-ra bir genç şunları anlatıyor: “O zaman-lar bir mücadele vardı, bu mücadelekapitalist sisteme karşıydı. Yani yoksul-ların bir mücadelesi vardı. Şimdi yok-sulluk hala var ama yoksulların böyle birmücadelesi yok.”

Özerklik “ulus ve milliyetler soru-nu”nda çözüm biçimlerinden biridir.

Ama nasıl bir toplumsal sistem içinde?

Kürt Sorununu Çözebilecek Tek Sistem, Sosyalizmdir

Ulusal sorunların çözümükonusunda, bugüne kadar

yeryüzünde sosyalizminbaşardıklarını başarabilen başkabir sistem, başka bir anlayış,

başka bir ideoloji yoktur. Özerklik, “ulus ve milliyetler

sorunu”nda çözümbiçimlerinden biridir. Ama nasılbir toplumsal sistem içinde?

Aslolan önce budur.

4

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Page 5: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Aslolan önce budur. Sovyet SosyalistCumhuriyetler Birliği, özerkliğin çokçeşitli boyutlarda uygulandığı son de-rece başarılı örnekler yaratmıştır. Ora-sı bir sosyalist cumhuriyettir. BugünKürt yurtsever hareketin ilan ettiği “de-mokratik özerklik” ise, “oligarşikdiktatörlük” altında, faşizmle yöne-tilen bir ülkede, faşist devlet yöneti-minin altında öngörülen bir özerklik-tir. Böyle bir demokratik özerklik ol-maz. Yerel yönetimlere hangi yetkile-ri verirseniz verin, bu “demokratik”bir muhtevada olamaz. Merkezi ola-rak faşizmle yönetilen bir ülkede yerel yönetimlerin de-mokratik olması, eşyanın tabiatına aykırıdır. Faşist yöne-timler de şu veya bu nedenle biçimsel anlamda “özerklik-ler” tanıyabilirler; ama bu özerk yönetimler, demokratikbir muhtevaya sahip olamaz.

Büyük bir aldatmaca da anayasa konusunda geliştiri-liyor. AKP’nin gündeme getirdiği yeni anayasanın

“Kürt sorununun çözümünü içermesi” talep ediliyor. Ya-nılgı, “demokratik özerklik” meselesini ele alışla aynıdır.Oligarşik diktatörlüğün bir partisinin yapacağı, faşizmle yö-netilen ve emperyalizme bağımlı bir ülkede, “demokratikbir anayasa” olabilir mi?

Demokrasi, 20. ve 21. yüzyılda, bağımsızlık olmadanolmayacak bir yönetim biçimidir. Emperyalizmin

yeni-sömürgesi olup da demokrasiyle yönetilen bir ülke ör-neği yoktur.

Demokratik Özerklik İlanı konusunda KCK (Koma Ci-vaken Kurdistan) tarafından yapılan açıklamada da

şöyle denilmektedir: “Kürt özgürlük hareketi, Demokra-tik Özerklik temelinde Türkiye’yi demokratikleştirme he-defiyle yeni bir mücadele ve demokratikleşme hamlesi baş-latmıştır.” Yanılgı devam ediyor. Emperyalizme karşı ba-ğımsızlık için hiçbir şey içermeyen herhangi bir programın,demokrasiyi kazanması mümkün değildir. Kürt yurtseverhareket, öncelikle faşizm ve emperyalizme bağımlılık ger-çeğini esas almalı, buna göre politika üretmelidir. Bunla-rı yok sayan her politika, oligarşik diktatörlüğün ve em-peryalist düzenin kabulü ve meşrulaştırılması anlamına ge-lecektir.

Kürt halkının talepleri sürekli geri çekilmiş, muğlak-laştırılmış, istikrarsızlaştırılmıştır. Bugün de bir “sta-

tü”den söz edilmektedir. “Kürt halkı statüsü olmayan birhalktır, Kürt halkına bir statü istiyoruz.” Peki o statününkarşılığı nedir? O statünün içinde emperyalizme karşı ba-ğımsızlık var mı? O statünün içinde halk için demokra-si var mı? O statünün içinde halkın iktidarı var mı?

Değilse, bu statü, mesela Belçika’da farklı uluslara ve-rilen türde bir statü mü? Almanya’daki, Ameri-

ka’daki gibi bir eyalet sisteminin, yerel yönetimlerin güç-lendirilmesi statüsü mü?.. Daha önce Kürt yurtsever hareketitarafından bu “modellerin” Kürt sorununu çözebileceği söy-lenmişti. Ancak Belçika’da, Almanya’da, Amerika’da ka-

pitalist bir sömürü sistemi olduğu bu tar-tışmalarda yok sayılıyor. Oralardaki“azınlık” ulusların, “özerklik”, “eyalet”veya başka isimler altında sömürülüp so-yulduğu gerçeği yok sayılıyor. Bu çö-zümler, halkların değil, burjuvazinin çö-zümleridir. Abdullah Öcalan, geçenhafta İmralı’dan yaptığı açıklamada, De-mokratik Özerklik meselesini kendi açı-sından yorumlarken, “kapitalizme kar-şı sosyal piyasa ya da komünal ekono-mi” önerdiğini belirtiyor. Kapitalizminkarşısına konulabilecek tek şey sosya-lizmdir. Bunun dışındaki öneriler, eko-

nomik, sosyal ve tarihsel karşılığı olmayan önerilerdir. Baş-ka bir şey yok; ya kapitalizm, ya sosyalizm! Bunda netle-şilmedği sürece, her şey bir belirsizlik, çarpıklık içinde kal-maya mahkumdur. Ve bunlarda ne ulusal soruna, ne sınıf-sal soruna çözüm yoktur.

Belki genç insanlarımız bilmez. Bir hatırlatmayla biti-receğiz yazımızı: Tarih 1991’in Nisanı. Milli Güven-

lik Kurulu toplanıyor ve bir karar alıyor: "Kürtçe serbest".Evet evet, bu kararı oligarşi, tam 20 yıl önce almıştı. 12 Ey-lül faşist cuntası tarafından 2932 sayılı yasa ile konulan Kürt-çe yasağının 12 Nisan 1991'den itibaren yürürlükten kal-dırıldığı açıklandı. Gazeteler, “Artık Kürtçe serbest” man-şetleriyle çıktılar. Turgut Özal önderliğinde Kürt sorunu çö-zülüyordu! Kürt yurtsever hareketi de yine aynı beklenti-deydi. Ama yine o günlerde, Özal iktidarlarının faşist ba-kanlarından Oltan Sungurlu, bu manevraların anlamını şusözlerle en iyi biçimde özetlemişti: "Eskiden çıplak yum-rukla vuruyorduk, şimdi eldivenle."

Oligarşi cephesinde bu yaklaşım o günden bu yana hiçdeğişmemiştir. Nitekim o günden sonra yaşananlar bi-

liniyor. İşbirlikçi bir oligarşik diktatörlüğün hükmetmek-te olduğu bir ülkede, faşist devletle nasıl bir “barış konseyi”,“güvenlik konseyi” kurulabiliyor? Ortada bizzat Kürtyurtseverlerin de dile getirdiği gibi bir aldatma, bir oyalamaolduğu son derece açıktır.

Oligarşi cephesinde “Kürt sorununun çözümü” diye birgündem yoktur. Emperyalizm ve oligarşi cephesinin

gündeminde sadece ve sadece bu hareketin tasfiyesi var-dır. Tasfiyenin silahla mı, siyasi manevralarla mı olacağıonlar için ikincil bir konudur. Kürt yurtsever hareketi dezaman zaman bu amacı görüyor ve dile getiriyor. Ama gör-mek yetmiyor. Bu biline biline, gereken tavır alınamıyor.Sorunun temelinde elbette emperyalizmin Ortadoğu dü-zenine itiraz etmeyen milliyetçi bakış açısı yatıyor. Amaşunu kesinlikle söyleyebiliriz ki; milliyetçilik, halkların hiç-bir sorununu çözemez. O bakış açısı sadece yeni tıkanık-lıklar üretir ve o tıkanıklıklar da ne pratik karşılığı ola-mayacak “demokratik özerklik”lerle, ne “demokratik ana-yasala”larla çözülemez. Tıkanıklığı aşmak, köklü tercihigerektirir. Sorun, düzen içinde kalmakla, düzeni redde-dip emperyalizme karşı bağımsızlık, faşizme karşı de-mokrasi, kapitalizme karşı sosyalizm için mücadele arasındabir tercih sorunudur.

Emperyalizmebağımlılık, oligarşik

diktatörlük ve faşizmsürüyorken, bu sistem

içinde “demokratik” birözerlik mümkün değildir. Merkezi olarak faşizmleyönetilen bir ülkede yerelyönetimlerin demokratikolması, eşyanın tabiatına

aykırıdır.

24 Temmuz2011

5

Yürüyüş

Sayı: 278

Page 6: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Kürdistan Kürt Halkınındır

Demokratik Toplum Kongresi(DTK), 14 Temmuz’da Diyarbakır’dayaptıkları bir açıklamayla “demok-ratik özerklik” ilan etti. DTK adınaAysel Tuğluk tarafından okunan ka-rarda şöyle denildi.

“Uluslararası insan hakları bel-gelerinin tanımladığı haklar ışığındaortak vatan anlayışı temelinde toprakbütünlüğüne ve demokratik ulus pers-pektifi temelinde Türkiye halklarınınulusal bütünlüğüne bağlı kalarak,Kürt halkı olarak demokratik özerk-liğimizi ilan ediyoruz.”

Aynı gün Silvan’da 13 askerin öl-düğü bir çatışma yaşandı.

“Demokratik özerklik ilanı” ve 13askerin ölümüne, AKP iktidarı, en iyibildiği yöntemlerle cevap verdi: Ope-rasyonlar, infazlar ve şovenist kış-kırtma.

Önce BDP Ankara İl binası kontr-gerilla tarafından yakıldı. Bunu, birgün içinde Mersin, Bursa ve Elazığ ilve ilçelerinde BDP binalarına dönüksaldırılar izledi. Ardından hiç kuşku-suz AKP’nin bilgisi dahilinde linç gü-ruhları sokağa salındı ve birçok yer-de linç girişimleri yaşandı.

Şovenist hezeyan, İstanbul CazFestivali’nde Kürtçe şarkı söyleyenAynur Doğan’a saldırıya kadar uzan-dı.

Saldırıyı başlatan Tayyip Erdoğan’dır

“Demokratik özerklik ilanı” ve 13askerin ölümü sonrasında BaşbakanTayyip Erdoğan’ın yaptığı açıkla-ma, saldırıların başlatıcısı olduğugibi, Tayyip Erdoğan’ın üç beş de-magojik sözüne büyük önemler, de-ğerler atfederek ondan “Kürt sorununaçözüm” bekleyenlere de bir cevapniteliğindedir. Bu anlamdadır ki, bi-raz uzunca da olsa, Tayyip Erdo-ğan’ın, AKP’nin şovenizmini, Kürtsorunundaki inkarcılığını, ilhak ve asi-milasyonu dayatmaya devam eden po-

litikasını belgelemek açısından buradabu sözlerini aktaracağız.

Evet, şu üç dikkat çekici açıkla-mayı yaptı Erdoğan:

– “Bu ülkede artık Kürt sorunuyoktur, PKK sorunu vardır”.

– “Çok açık ve net söylüyorum.Bu kötü niyetli davranışlar bizden hiç-bir yerde, asla iyi niyet beklemesin.Onlar da siyasi uzantıları da. Bizonların siyasi uzantılarına da çok iyiniyet gösterdik. ... demokratik alan-da mücadelelerini sürdürmeleri içinher türlü zemini hazırladık. Hiçbir za-man... onların bu gayrı samimi tek-liflerine, bir masaya oturacak değiliz.”

– “Şu 4 temel ilkemiz değişmez;tek millet, tek bayrak, tek vatan, tekdevlet. Biz bununla bu yola devamedeceğiz. Bunun dışında herhangibir düşüncemiz yoktur. Burada kim-se bizden geri adım beklemesin''.(16 Temmuz 2011, Akşam)

İnkar, asimilasyon, yoketme; Erdoğan’da başka bir şey yoktur

Tayyip Erdoğan’ın sözleri, yo-rum gerektirmeyecek kadar açıktır. Busözlerin çıktığı beyinde Kürt sorununadair bir çözüm, demokratik bir yak-laşım yoktur.

Bugüne kadar “yaptıklarını” da (kiyapılan birkaç açılım toplantısı veTRT Şeş’ten başka bir şey değildir)adeta bir lütuf olarak, bir hakkın ta-nınması değil de “iyi niyet gösterisi”olarak görmektedir.

Tayyip Erdoğan defalarca “Kürtsorunu vardır, bizim sorunumuzdur,devletin yaptığı hataları telafi ede-ceğiz...” tarzında açıklamalar yap-mıştır.

Aynı Erdoğan defalarca da “Kürtsorunu yoktur... yok sayarsanız yokolur” diye, yukarıdaki sözlerin ta-mamen tersi olan açıklamalar yap-mıştır.

Tutarsızlık bu kadar açıktır.

Böyle bir tutarsızlığı sürdürebil-mesi, karşısındaki güçlerin, hemen herseferinde bu manevraların etkisi al-tında kalmasının sonucudur.

Bu tutarsızlık biline biline, her se-ferinde söylediği demagojik sözlerebüyük anlamlar yüklenebilmektedir.

Her şey bu kadar açıkken, hala ye-min krizinde veya anayasa mesele-sinde “sadece yapacağız diye söz ve-rilsin yeter” tarzındaki açıklamalar,AKP gerçeğini görmemekte ısrar et-mekte başka bir anlama gelmez.

Oysa, karşımızda emperyalizminve oligarşinin bir partisi vardır. Attı-ğı ve atacağı her adım, emperyalizminve oligarşinin çıkarlarına uygun ola-caktır. İşte herkes görüyor; planları-nı bozan en ufak bir gelişme karşı-sında, dağlarda ölüm mangalarını,şehirlerde linç güruhlarını hareketegeçiriyor. Şovenizmi pervasızca tır-mandırıyor.

Herkes şunu bilmeli ki, şovenistkışkırtmalar ve linç girişimleri kar-şısında soyut “kardeşlik” çağrıları-nın bir anlamı yoktur.

AKP işbirlikçilerinin kardeşlikçağrılarının hiçbir anlamı yoktur.

Kardeşliği savunmak, AKP ikti-darına karşı mücadele etmektir. Kar-deşliği savunmak, şovenizmin asıl sa-hiplerine, emperyalizme ve oligarşi-ye karşı mücadele etmektir. Kardeş-liği savunmak, linç saldırılarının kar-şısına çıkmaktır. İşte bu yüzden kar-deşliği gerçek anlamıyla yalnız dev-rimciler savunuyor. Biz diyoruz ki:

“Halk lar eşit tir. Hiç bir hal kın birdi ğe ri ne üs tün lü ğü yok tur. Hiç birhal kın de ğer le ri, öte kin den da ha kut -sal, da ha yü ce de ğil dir. Eğer bu top -rak lar üze rin de ya şa yan bir tek hal -kın bi le di li, kül tü rü ya sak la nı yor sa,bun dan bu top rak lar da ya şa yan herhalk ra hat sız ol ma lı. Kar deş lik bu -dur.”

Bunu diyemeyenlerin dilindekikardeşlik, riyakarcadır, iğretidir.

AKP en iyi bildiği şeyi yapıyor: İnkar, Şovenizm, Katliam, Kışkırtıcılık!

6

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Page 7: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Libya'ya NATO saldırısı devamediyor. Libya halkını içerden, dışar-dan kuşatan emperyalistler ve işbir-likçileri Libya halkını teslim almakiçin her yolu zorluyorlar.

Emperyalistler ve işbirlikçiler"Libya Ulusal Geçiş Konseyi"ni ta-nımak için sıraya girdiler.

Kimdir, nedir "Libya Ulusal Ge-çiş Konseyi"? Libya'nın Karzaileri-dir. Libya'nın UÇK'sıdır. Libya'nınMalikileri'dir. Yani emperyalistlerinkuklaları, işbirlikçileridir.

Bu işbirlikçileri "tanıyarak" Kad-dafi yönetiminin meşruluğunu yok et-meyi ve onun üzerinden siyasal, psi-kolojik baskıyı güçlendirmeyi amaç-lıyorlar. Artık "her şey bitti" demek is-tiyorlar.

Geçtiğimiz günlerde "Libya TemasGrubu Toplantısı" adı altında bir top-lantı yapıldı Türkiye'de. Libya'nın,Libya halkının geleceğini tartıştı em-peryalistler ve işbirlikçileri.

Tıpkı işbirlikçi, kukla Geçiş Kon-seyi'ni tanımaları gibi sözkonusu top-lantı da benzer şekilde Kaddafi yö-netiminin meşruluğunu ortadankaldırmanın, Libya halkının gele-ceğini ve kaderini kendi ellerine al-manın adımlarıdır.

Bir yanda Libya üzerine bomba-lar yağdırıyorlar, diğer yanda Libya’yıkurtarmak (!) için toplantılar düzen-liyorlar.

Tüm bunlar halkları teslim al-mak, işbirlikçileştirmek için. Tümbunlar kendi denetimlerinde Libya'yıyağmalamak, Libya halkının kanınıemmek için.

Daha önceki sayılarımızdayazmıştık. Libya'da işsizlik sı-fır. Eğitim, sağlık, barınma üc-retsiz. Petrol zengini Libya'dahalk temel insani haklardanparasız yararlanabilen durum-da. IMF borcu yok.

Şimdi bunları yağmalaya-caklar. Emperyalistlerin dene-timinde, kukla yönetimlerinelinde, yeni sömürgeleştiril-

miş bir Libya'da bunları göremeye-ceğiz. Bunların yerine kapitalizmin az-gın sömürüsünü göreceğiz. Her şeyinparalı olduğu bir sistem. Hastanekuyruklarında ölen insanlar. Parasıolanın okuduğu, eğitimin halka, hal-kın çocuklarına verilmediği bir sistem.Açlık, yoksulluk, sefalet tablosu yani.

Emperyalistlerin yapmak istedik-leri bu. Olacakları görmek için ya-şanması gerekmiyor.

Ahlakları, zihniyetleri, işbirlikçiruhları tüm gerçekliğiyle ortaya çı-kıyor. Yaşanan gerçeklik bir kez dahabağımsızlık ne, vatanseverlik ne, iş-birlikçilik ne sorularını gündeme ge-tiriyor.

"Vatanını Sat, Halkını Sat, Teslim Ol" Diyorlar

Emperyalistler ve onların sözcü-leri, uşakları başından beri bunu söy-lüyorlar, Kaddafi'ye "iktidarı terk et"çağrıları yapıyorlar.

İşkencecilerin klasik oyunudur.Biri "cellat" rolündedir, biri ise "pa-paz"... "Cellat" olan ağzından salya-lar akıtır, tehditler savurur, saldır-gandır, korku yayar. "Papaz" olan isealabildiğine yumuşak, ılımlı, "insan-cıldır". "Kendini ezdirme boşuna"der. "Tatlı dille" ikna etmeye çalışır.Ancak yöntemleri FARKLI olsa daher ikisinin amacı da AYNIdır. "Kur-banları"nın iradesini kırmak, onu tes-lim almak, çözmek...

Libya örneğinde halk düşmanla-rının papaz, cellat oyunu gözler önü-

ne seriliyor.

Emperyalizmin celladı NATO Lib-ya halkı üzerine bombalar yağdırıyor,kadın, yaşlı, çocuk demeden katledi-yorlar. Emperyalistler ambargo ka-rarları alıyor.

Bunlar olurken emperyalizminpapazları da boş durmuyor:

"Bu noktada yapılması gereken,Libya'da Trablus'ta yönetimi elinde tu-tan Muammer Kaddafi'nin derhal ik-tidarı bırakması, üzerindeki tarihisorumluluğu insani ve vicdani so-rumluluğu derhal yerine getirmesidir.Muammer Kaddafi, Libya'nın gele-ceği, Libya'nın toprak bütünlüğü,Libya'nın barış ve huzuru adına bu ta-rihi adımı artık atmak zorundadır."

Devam ediyor papaz:

“Libya'da akan kan, kardeşlerinkanıdır. Kan üzerine, hele hele kar-deş kanı üzerine istiklal, istikbal, ba-rış ve adalet asla tesis edilemez. Do-layısıyla, Libya liderinin, daha fazlakana, gözyaşına, yıkıma sebebiyetvermeden, kendisi için, ülkesinin ge-leceği için derhal Libya'dan uzak-laşmasını ve yönetimden çekilmesiniarzu ediyoruz."

Bu sözlerin sahibi Tayyip Erdoğan.Bakın şu sözlere, kardeş kanından, is-tiklalden, barıştan, vicdandan, ada-letten söz ediyor. Ülkenin halkın ge-leceğinden bahsediyor. Daha fazlagözyaşı, kan olmasın diyor emper-yalizmin papazı.

Bu kardeş kanının, gözyaşının so-rumlusu kendileri değilmiş gibi; ba-rışı yok eden, savaşlara yol açan, ada-

leti ayaklar altına alan, ulusalonuru çiğneyen, halkın iradesiniyok sayan kendileri değilmişgibi; Libya halkı üzerine bom-balar yağdıran, ambargolar uy-gulayan, Libya halkı içinde iş-birlikçi kuklalar çıkartarak böl-meye çalışan kendileri değilmişgibi; büyük bir utanmazlık, piş-kinlik içinde halkıyla birlikte di-renen, kendi topraklarına sahip çı-kan Kaddafi'yi yaşanan kan ve

MEŞRU OLAN HALKTIR, MEŞRU OLAN VATANSEVERLERDİR

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

7

Yürüyüş

Sayı: 278

Page 8: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Kürdistan Kürt Halkınındır

vahşetten sorumlu tutuyorlar.

Gözü dönmüş emperyalizm veonun celladı NATO için savaşınkendisi de bir sömürü ve pazar ko-nusu; yani ticaret ve kâr. Bununiçin bombalar yağdırıyorlar. Busaldırılardan birinde de Kaddafi'nintorunları, çocukları katledilmişti.

Papaz ne kadar vicdan sahibiolduğunu, ne kadar insancıl oldu-ğunu, Libya'yı ve halkını ne kadarçok düşündüğünü, Kaddafi'nin acıla-rına ne kadar ortak olduğunu şu söz-leriyle ortaya koymuştu:

"Evlat acısı, torun acısı gerçektençok çok büyük bir acıdır. Bir baba ola-rak, bir dede olarak Kaddafi'nin de buacıyı yaşadığını biliyoruz. Aynı acı-yı Libya halkının da yaşadığını gör-mesini, daha fazla acının yaşanma-ması için artık bu adımı atmasının ka-çınılmaz olduğunu hatırlatmak isti-yoruz.”

İşte işbirlikçilik, işte vatan hainli-ği, işte halk düşmanlığı, işte emper-yalizm uşaklığı: Ülken yağmalan-sın, toprakların bombalansın, halkın,çocukların, torunların katledilsin sesçıkarma, boyun eğ, teslim ol: "İktidarıbırak ve çek git".

Bunun karşılığında çok da cö-mertler doğrusu: “Kaddafi'nin, böy-le bir adım atması, durumunda, ken-disini misafir edecek bir ülkeye gidi-şi ve güvenliğinin sağlanması müm-kün olabilecektir."

Vatanını sat, halkını sat, güvenli-ğini sağlayalım, seni misafir edecekbir ülke bulalım diyorlar. İşbirlikçininahlakı, ruhu bu kadardır.

En son Libya Temas Grubu top-lantısında gündeme getirilen Türkiyeönerisinin özü de budur. Kaddafi'yi,direnenleri tecrit edip, ayırıp direni-şi bitirmek. Açıkça Kaddafi'yi yalnızbırakın rüşvetiniz hazır diyorlar.

Bunlara en iyi cevabı şu sözleriy-le veriyor Kaddafi:

"Bana Libya'yı terk et diyorlar,bu çok komik. Atalarımın toprakla-rını terk etmeyeceğim gibi, kendisi-ni benim için feda eden halkımı daterk etmeyeceğim... Halkım için ken-dimi feda etmeye hazırım ve İtalyan

ve İngiliz sömürgecilere karşı sava-şan atalarımın kanlarıyla sulanmışbu toprakları da terk etmeyeceğim...Bingazi'de, Misrata'da, batıdaki dağ-larda halkımızı rehin aldılar... 5milyon Libyalı üzerlerine yürüyecekve işgal altındaki bu kentleri kurta-racak.''

Bombaların Demagojilerin Ardındaki Gerçek, Libya'yıYağmalamak, Halkı AzgıncaSömürmek İstedikleridir

Bugün Libya halkının direnişiKaddafi'nin tutumunda somutlanı-yor. Emperyalistler ve işbirlikçileribunu kırmaya uğraşıyorlar.

Obama: "Bir lider, iktidarda kalmakiçin tek yol olarak kendi halkına şid-det kullanıyorsa meşruiyetini yitirmişdemektir. Ve hemen ayrılarak ülkesiiçin en doğru olanı yapmalıdır" diyor.

Bir başka emperyalist efendi Sar-kozy de, "Kaddafi, barışın tesisi içinne yapması gerektiğini gerçekten iyibiliyor. 41 yıllık diktatörlükten son-ra artık görevi bırakmanın ve Libya-lılar’ın demokratik bir şekilde kendigeleceklerini belirlemelerinin zama-nı geldi" diyor.

Yaşananlardan bir kez daha görü-lüyor ki, meşruluk direnmekten ge-çiyor. Direnmeyenler, teslim olanlarne kadar haklı olurlarsa olsunlar biranlamda meşruluklarını da kaybe-derler. Direniş ise kendi meşruluğu-nu yaratıyor ve tüm emperyalist yay-gara ve saldırganlığın üzerine çıkıyor.

Emperyalistler ve işbirlikçilerineden Libya'ya saldırıyorlar? Tümsöylemleri, demagojileri ve yalanla-rı bir yana, Libya'nın zenginliklerini

yağmalamak istedikleri, gerçekamacın bu olduğu kimse için sırdeğildir.

"Biz Libya'da birilerinin yap-tığı gibi petrol kuyularını değil, ye-rin üstündeki canları görenlerdenolduk. Libya'nın, bölge için arz et-tiği önem ve Libya'nın bazı ülke-ler için iştah kabartan zenginliği,bu ülkeye yönelik tavrımızın bü-yük bir hassasiyet içinde belir-lenmesini gerekli kıldı."

Tayyip Erdoğan bu sözleriyle biranlamda Libya'ya neden saldırıldığıgerçeğini kendi ağızlarından itirafediyor.

'90'ların başında sosyalist sisteminyıkılmasıyla birlikte emperyalistler veonların sözcüleri bağımsızlığın, ba-ğımsızlık mücadelelerinin modası-nın geçtiğini vaaz ettiler. Dünyamızartık “global bir köy” olmuştu. Sınırlarortadan kalkmıştı.

Gerçek hiç de böyle değildi. Busöylemlerle ifade edilen şey; emper-yalist yağma ve sömürü için hiçbir sı-nırın kalmayacağıdır. Emperyalistyağma ve talana sınır koyanlar ise am-bargolarla, NATO ile engel olmaktançıkartılacaktı.

O günden bugüne yaşanan da bu-dur. Yugoslavya, Afganistan, Irak...Şimdi de Libya ve Suriye...

Vatanseverlik ve bağımsızlıkemperyalist yağma ve sömürü önün-de büyük engeldir. Bunun için bu kav-ramları modası geçmiş kavramlarolarak ilan ettiler. Bunun mücadele-sini vermeyi "çağdışılık" olarak, "taşdevrinde kalmak" olarak ilan ettiler.Yüreklere korku salarak, beyinleri bu-landırıp teslim alarak yağma ve sö-mürünün önünü düzlemek istediler.

Bağımsızlığı elinden alınmış, em-peryalizmin sömürgesi haline gel-miş bir ülkede, halkın ve ülkeningeleceği emperyalist tekellerin elin-dedir artık. Orada halka ait her şey yokedilir, yok edilecektir.

Yer altı ve yer üstü zenginlikleriyağmalanır.

Kazanılmış haklar ortadan kaldı-rılır.

İnsanca, onurlu yaşamın yerini

8

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Page 9: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

İstanbul’da 15 Temmuz’da Lib-ya halkına yönelik saldırı kararlarıiçin toplanan emperyalistler ve iş-birlikçileri yeni kararlar aldılar.

Aldıkları kararların içinde, NATOsaldırılarının üç ay daha uzatılması,Ramazan ayı ve bayram içinde deLibya halkının bombalanmasına de-vam edilmesi var.

Oysa birkaç ay önce, emperya-listler, halkların inançlarına çok say-gılı imişçesine “Ramazana kadarbu işi bitirmeliyiz” diyorlardı. Amadirenişi kıramayınca, ne Ramazan’ıdüşünüyorlar, ne halkın inançlarını.

Emperyalistler ve işbirlikçileri,Libya halkının inançlarını, ramazan

ayını, bayramı hiçe sayarak, katlet-meye devam edecekler. Biz bu pra-tiğe, bu zihniyete hiç yabancı deği-liz. Afganistan’da, Irak’ta, kaç ra-mazandır ve kaç bayramdır işkeceler,katliamlar devam etmiyor mu?

Libya Temas Grubu adı verilensaldırganlar ittifakında, “Ramazanayında da bombalamaya devametme” kararı alınırken, o toplantıda,her fırsatta dini inançları sömüren, is-lam konusunda ahkam kesen Dışiş-leri Bakanı Ahmet Davutoğlu davardı. Kendilerine islamcı diyen birçok ülkenin bakanları vardı.

Hiçbiri, sadece “Ramazan ayıboyunca” bile olsa bombalamanındurdurulmasını istemedi. Müslü-manlıkları, islamcılıkları bu ka-dardı işte! Emperyalistlerin ve yerliişbirlikçilerin inançlara saygı duy-duklarını söylemeleri koca bir ya-landır. Emperyalist efendi Oba-

ma’nın zaman zaman islam ülkele-rinin halklarına yönelik yaptığı“inançlara saygılıyız” açıklamasıemperyalistlerin iki yüzlülüğüdür.

Emperyalistler, sürekli politikalarıolarak halkları, onların değerlerini,inançlarını aşağılarken, zaman zamanda demagojik “inançlara saygı”kampanyaları açarlar. “Bütün din-lerin kardeşliğinden” söz ederler.Böylelikle halkların değerleri karşı-sındaki düşmanlık ve saygısızlıkla-rını maskelemek isterler. Ama işte te-kellerin çıkarları söz konusu olunca,maske düşer, makyaj bozulur.

Bir yanda bu yalanlar, diğer yan-da “Ramazan’da da bombalama-ya devam” diyen Libya kararları!

İşbirlikçi AKP, “Ramazan’dada bombalamaya devam” kararınaverdiği onayla, riyakarlığını, takiy-yeciliğini, Amerikancılığını bir kezdaha kanıtlamıştır.

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

kölece bir yaşam, sefalet, açlık, yok-sulluk, yozlaşma alır.

İşbirlikçi bir ülke yaratılır. NATOiçine dahil edilerek başka halklara, ül-kelere saldıran bir güç haline getiri-lir.

Halkın, ülkenin değerleri, kültüreltarihi mirası çürütülür.

Bunların biri için bile mücadele et-mek vatansevercedir. Tayyip gibi iş-birlikçi ruha sahip olanlar, ulusalonurunu yitirmiş olanlar bunları an-layamaz. Onlar emperyalist efendileriadına bu değerler için savaşanlara"teslim ol, bırak git" çağrıları yapar-lar.

Libya'da, Suriye'de dökülen kan-da sorumluluğunu ve emperyalizminhesaplarını görmeyenler de anlaya-mazlar vatanseverlik ve bağımsızlıkmücadelesini. "İnsan hakları derler","Kaddafi diktatörlüğü, Esad dikta-törlüğü" derler.

Meşru olan halklardır, meşru olanvatanseverlerdir. Meşru olan emper-

yalist sömürü ve yağmaya karşı di-renmektir.

Anadolu Toprakları İşbirlikçilerin Yatağı Olmayacak

Ülkemizde Libya Temas Grubutoplantısı düzenliyorlar. Suriyeli iş-birlikçiler de topraklarımızda top-lantılar gerçekleştiriyor. Ülkemizde iş-birlikçiler cirit atıyorlar.

Bu toplantılarda yeni katliam plan-ları yapılıyor. Halkların geleceğininnasıl yok edileceğinin, ülkenin nasılyağmalanacağının hesapları yapılıyor.

Ve buna ev sahipliğini ülkemiz ya-pıyor.

Oysa bu topraklar zalime, zulmekarşı Anadolu halklarının ayaklan-malarıyla, isyanlarıyla doludur. Ana-dolu halkları 1920'lerde Kurtuluş Sa-vaşı'yla emperyalistleri ülkemizdenkovdu. Dünya halklarına ulusal kur-tuluş savaşlarının ilk muzaffer ör-

neklerinden birini sundu.

Anadolu halkları işbirlikçileri de,vatan hainlerini de, emperyalistleri deiyi tanır.

Anadolu halklarının anti-emper-yalist geleneği Mahirlerle, Denizler,İbolarla daha da büyütüldü. Gerçek va-tanseverlerin, tutarlı anti-emperyalist-lerin devrimciler olduğu gösterildi.

Bu topraklar işbirlikçi kabul etmez.Bu topraklarda direnişin, ihtilalin ta-rihi yazıldı.

Şimdi ülkemiz topraklarında iş-birlikçilerin cirit atması, emperyalistefendilerle birlikte katliam planları ha-zırlamaları bu tarihi unutturamaya-caktır.

Ülkemizi işbirlikçilerin yatağı ha-line getirmek vatan hainliğidir, em-peryalizm uşaklığıdır.

Anadolu halkları, devrimciler buuşaklığın hesabını soracaktır. İşbir-likçileri kovmak, emperyalistleri ül-kemizden defetmek ülkemiz halkla-rının bir onur mücadelesidir.

Emperyalistlerin inançlara saygısı:

Ramazan’da da bombalayalım24 Temmuz

2011

9

Yürüyüş

Sayı: 278

Page 10: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Ellerinde Irak, Afganistan, Lib-ya, Suriye halklarının, tüm ezilenhalkların kanı olan ABD Dışişleri Ba-kanı Hillary Clinton, geçen hafta ül-kemizdeydi; Amerikancı hükümet,Amerikancı basın-yayın ve tüm düzengüçleri tarafından alkışlarla, övgülerle,utanç verici bir şekilde karşılandı.

Clinton’un, ülkemizde kaldığı ikigün boyunca, tüm devlet, tüm düzenpartileri, Cumhurbaşkanı’ndan Baş-bakan’a, tekellerin temsilcilerindenmuhalefet liderlerine, Patrik’ten Fut-bol Federasyonu Başkanı’na kadarhepsi, Clinton’un karşısında sıraya di-zildi.

Clinton, bu görüşmelerde, mu-hataplarını hemen her konuda; İsra-il ile ilişkilerden, Libya’ya, işbirlik-çi tekellerin isteklerinden, futbolda-ki tutuklamalara kadar sorular sordu,sorguya çekti.

İşbirlikçilere efendilerinin karşı-sında başları öne eğik, o görüşmeyekaç dakika ayırdıysa, minnet duyupbir ilkokul çocuğu gibi sorduğu tümsoruları cevaplandırdılar. Kimine, birhal hatır sorulacak kadar süre ayırır-ken, kimine yarım saat, kimine bir bu-çuk saat süre ayırdı.

Clinton, İstanbul Conrad Otel’degörüştüğü Kemal Kılıçdaroğlu’nayarım saat bile ayırmazken düzen par-tilerinin liderleri Clinton’la görüş-meyi onur saydılar.

Öyle ya, emperyalist efendi ne is-tiyorsa öyle yapabilirdi. Ona hiçbiruşak karşı çıkamazdı.

Clinton, iktidarı da, düzen muha-lefetini de hizaya çekti. Talimatları-nı vererek gitti.

60 yıldır işbirlikçilerle yönettiler!

“Ülkemizi Amerika yönetiyor”;bunu bir kez daha Hillary Clin-ton’un, iki gün boyunca işbirlikçilerleyaptığı görüşmelerde işbirlikçilerin ta-vırlarında gördük.

Türkiye’yi Clintonlar’ın yönet-mesi gerçeği, ülkemizin bir yeni-sö-mürge ülke haline getirilmesinden buyana diyebiliriz ki, 65 yıldır hiç de-ğişmedi.

Bu 65 yıl boyunca, onlarca düzenpartisi ülkemizi “yönetti”. Cumhur-başkanları, başbakanlar, bakanlar,milletvekilleri, Genelkurmay Baş-kanları değişti. Eskileri gitti, yenile-ri geldi.

Adına “çok partili demokrasi” de-dikleri sömürge tipi faşizmin gizli ola-rak sürdüğü dönemler yaşandığı gibi,12 Mart 1971, 12 Eylül 1980’dekiaçık faşizm dönemlerinde yaşandı.

Ancak yönetimdeki tüm bu “de-ğişikliklere” karşın tek bir gerçek de-ğişmedi; o da her dönem ülkemiziAmerika’nın yönetmesi gerçeğidir.

Kuşkusuz Amerika ülkemizi yö-netirken, açıktan hükümetleri kur-muyor. Ya da her zaman göstere gös-tere bakanları doğrudan isim vererek“seçmiyor”lar. Ya da Obama, tele-fonla her gün doğrudan yönetmiyor.

Ama gerçekte bunların daha faz-lasını yapıyorlar. Bir Amerikalı’yısömürge valisi olarak gönderip yö-netmedikleri kalmıştır. Fiilen ülkemiziAmerika’nın bir eyaleti gibi yönet-mişlerdir çoğu kez.

Yeni-sömürge ülkelerde tüm düzen

partileri biliyor ki, iktidar olmanınyolu Amerikan işbirlikçiliğinden geç-mektedir. Amerika’nın çıkarlarınıkorumayanların, Amerika için kılıçsallamayanların iktidar olma veyabelli koşullarda olsa da iktidarda kal-ma şansları yoktur.

Onun içindir ki, yeni bir düzenpartisi kurmak isteyenler, iktidaraaday olanlar, önce Amerika’ya gidiporadan onay alırlar. İlk sınavı oradaverirler. Emperyalizme nasıl hizmetedeceklerini anlatıp, onların desteği-ni almaya çalışırlar.

Clinton, işbirlikçileri hizaya soktu

Amerikan emperyalizminin Dış-işleri Bakanı Hillary Clinton’un ül-kemize adı “Libya Temas Grubu” ola-rak açıklanan ama aslında “Lib-ya’ya saldırı grubu” olan bir top-lantıya katılmak için geldi. O top-lantıda Libya ve Suriye halkına kar-şı yeni saldırı kararları çıkarttılar, an-cak Clinton bunun dışında da hemenher konuda görüşme yaptı, talimatlarverdi.

Örneğin Abdullah Gül ve Erdo-ğan ile yaptığı görüşmelerde, “İsra-il’le ilişkilerin düzeltilmesi”ni ve“Ermenistan ile ilgili sorunlarınaşılması”nı aleni bir talimat şeklindeistedi.

Patrikhane’nin sorunlarından, fut-bolda yaşanan tutuklamalara, düzenmuhalefetinin mecliste “yemin et-memesi”, Kürt sorununa kadar hemenher sorunla ilgilendi. Sordu, soruş-turdu, sorguya çekti, talimatlar verdi.

Bunun adı yönetmektir. Bunun adı

Türkiye’yi Tayyip, Davutoğlu, Koşaner değil,Obama, Clinton, Petraus yönetiyor!

Amerika yönetiyor!

Kürdistan Kürt Halkınındır10

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Page 11: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

bir ülkenin tüm politikalarına müda-hale edip, yönlendirmektir. Bunun adıtalimat verip, istediklerini yaptır-maktır. Bunun adı çıkarlarını dayat-maktır.

Bu doğrudan yönetmektir! Bugerçekten dolayı “ülkemizi Clin-tonlar yönetiyor” diyoruz.

Bugüne kadar ülkemize sayısızkez gelen IMF, Dünya Bankası,NATO, AB yetkilileri, istedikleri her-kesle görüşmüş, hesap sormuşlardır.Türkiye oligarşisinin temsilcilerineneler yapacaklarını söylemişlerdir.Onların söyledikleri emir kabul edi-lerek gereği yapılmıştır.

IMF, Dünya Bankası, NATO, çokaçık ki, Amerika’nın talimatları ile ha-reket etmekte, onun adına, hareketedip, emirler vermektedirler.

Clinton, iktidarı muhalefeti ileAKP’den faşist MHP’lilere, CHP’denBDP’ye kadar hemen herkes ile ko-nuşup, ilişkilere bir şekil verdi.

Düzen muhalefetini dışlamayıptersine, onlara da desteğini verirken,istediklerini dikte ettirmiştir.

Clinton, işbirlikçilere desteğini su-narken şunları belirtti; “ABD, müt-tefikimiz Türkiye'nin bölgesel istik-rarını tehdit edenlere karşı her za-man yanında olacaktır. Türkiye'yedesteğimiz kaya gibi sarsılmazdır.Bağlarımız sağlam, dostluğumuzemin ve köklüdür.”

Efendi, AKP iktidarından sada-kat isterken, arkasında olduğunu daözel olarak belirtmiştir. AKP’nin hal-ka karşı pervasızlığının nedenlerindenbirisi de bu destektir.

“Afrika’ya, Ortadoğu’ya gidin!”

Dışişleri Bakanı Ahmet Davu-toğlu, Clinton ile Sait Halim PaşaYalısı'nda, Abdullah Gül, Clinton'laHuber Köşkü'nde görüştü. Uşaklarefendilerini köşklerde, yalılarda ağır-ladılar.

Clinton, TÜSİAD, MÜSİAD,TOBB, Coca Cola Türkiye Başkanıolmak üzere işbirlikçi tekellerin tem-silcileriyle de ortak bir görüşme yap-tı. Söz konusu emperyalistler oluncaTÜSİAD ile MÜSİAD arasında bir

fark olmuyor, bir araya gelebiliyorlar.

Clinton, işbirlikçi tekellerin tem-silcileri ile görüşmeden önce ABDDışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ro-bert Hormats'ın katıldığı toplantıdatekeller sınava çekildi.

Emperyalistlerin temsilcisi Hor-mats şunları söyledi:

“ Türkiye, başta Kuzey Afrika veOrtadoğu olmak üzere İslam dün-yasına girişimciliğin geliştirilmesiiçin birçok açıdan örnek olacak du-rumdadır. ABD ile Türkiye'nin or-tak çalışma alanının sadece ikiliilişkileri değil, üçüncü ülkelerde deişbirliğini kapsaması gerekir.” (Ha-berTürk, 18 Temmuz 2011)

Emperyalistler, asıl yağmayı ken-dileri yaparken, Türkiye oligarşisinede kalan kırıntıları gelin alın diyorlar.Bir de Türkiye’nin islami ve Türkkimliğinden dolayı işbirlikçi tekel-lerle, Amerikan tekelleri buralaradaha kolay girip, yağmalayacaktır.Bunu istiyorlar.

İstiyorlar, durmadan istiyorlar veülkemizin işbirlikçi yönetimleri, Ame-rika’nın isteklerini talimat sayarakyönetmeye devam ediyorlar.

Öğrendik! Hillary Clinton “sevgi doluymuş!”On binlerce Irak’lı çocuğu, binlerce Afganistan’lıyı, Libya’lıyı katlettiren

halkların düşmanı ABD emperyalizminin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’uhalkımıza sevdirmek için CNN Türk ekranlarına çıkardılar. Özel seçilmişsorularla “insancıl bir Clinton” portresi çizerek emperyalizmin suçlarınıörtbas etmeye, ülkemizi onların yönettiğini gizlemeye çalıştılar.

Konuşmanın yapıldığı yere gelen iki kedi karşısında Clinton’un tepki-leri ile “ne kadar sevgi dolu” olduğu ekranlara yansıtıldı. Kedilere sevgigösterisinde bulunan bu eli kanlı halk düşmanı bugün Irak’ta, Libya’da, Af-ganistan’da halkları katlettirmektedir. Çocukları babasız, annesiz bırak-maktadır. 60 yıldır çocuklarımızın açlığının sorumlusu onlardır!

Onlar kırmızıhalılarla karşıladılar;biz ise halklarınöfkesi ve lanetiyle...

Bu topraklarda sadece emper-yalizmin işbirlikçi uşakları yok. Ana-dolu toprakları esas olarak işgalci em-peryalistlere karşı savaşılarak emper-yalistlerin kovulduğu topraklardır.

Anadolu’da anti-emperyalist mü-cadele hiç eksik olmadı.

Ülkemize gelen emperyalist yöne-ticiler hiçbir zaman kendilerini gü-vende hissetmediler. Amerikan Bü-yükelçisi Commer gibi, kimisinin ara-basını yakıp ters çevirdik. Kimisinibombalarla karşıladı devrimciler. KimiAmerikan ajanları, tabutlarla yollandıülkesine.

Menderesler, Demireller, Ecevitler,Özallar, Çillerler, Erbakanlar, Tay-yipler, Koçlar, Sabancılar, Amerikan

başkanlarını, bakanlarını, hatta me-murllarını el pençe divan karşılarken,devrimciler, onları “Amerika defol”haykırışlarıyla karşıladılar.

Bu ülke bizim. Amerika’nın ve iş-birlikçilerinin değil.

İşbirlikçiler, ülkemizi Amerika’nınyönetmesini isteyebilir. Ama biz bunaizin vermeyeceğiz.

Ülkemizin bağımsız olduğunu id-dia edenler, bu tabloya baksınlar. Ül-kemiz bağımlıdır. Ülkemizi Amerikayönetiyor. Bundan dolayı, bugünanti-emperyalist bir savaş vermekzorundayız. İşte bundan dolayı, ül-kemizde vatansever olmak, anti-em-peryalist olmaktır; emperyalizme kar-şı savaşmaktır.

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

11

Yürüyüş

Sayı: 278

Page 12: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Kürdistan Kürt Halkınındır

-1. Bölüm-

Mahallerde halkın hemen her ke-siminden insanlar yaşarlar. İşçi, işsiz,memur, esnaf; küçük üretici, öğrenci,emekli, dul, yetim, yaşlı- genç, kadın-erkek, milyonlarca insan mahallerdebirçok ortak sorunla karşı karşıyadır.Meslekleri, yaşları, cinsiyetleri neolursa olsun aynı sorunları göğüsle-mek zorundadırlar.

Mahallerde yaşanan sorunlar çokceşitlidir. Bir kısmı tüm ülkede yaşa-nan sorunların bir parçası ve yansı-masıdır; örneğin pahalılık gibi, ya dapolis baskısı gibi... Bir kısmı ise ma-halleye özgüdür ve hemen tüm ma-halleliyi ilgilendirmektedir; örneğinmahalledeki yol, su, elektrik, yı-kım sorunları gibi... Bunun dı-şında esnafın, ev kadınlarının,mahalle gençliğinin özel sorunlarıda ayırdedilebilir. Sorunlar isterkısmi olsun, ister genel, değiş-meyen ve değişmeyecek olan tekgerçek vardır. O da sorunlarınkaynağının aynı yer olmasıdır; so-runların doğrudan sistemden kay-naklanmasıdır.

Her mahallede, her bölgede aynısorunlar ilk sırada yer almayabilir.Kimi mahalle- bölge acil olarak su so-runu yaşamaktadır, bir diğeri açısın-dan ise bu sorun daha alt düzeyde olupbaşka bir sorunu, örneğin gecekonduyıkımları sorununu daha yakıcı olarakyaşamaktadır. Ama neticede ortada birsorunlar yumağı vardır:

- Yollar kışın çamurdan, yazıntozdan görünmez haldedir. Dar ve bo-zuk yollar araç trafiğine de elverişsizolduğundan ambulans, itfaiye gibiacil ihtiyaç duyulan araçlar çoğu du-rumda mahallelere girememektedir. Yada çok büyük zorlukla girebilmekte-dir. Üst geçitlerin olmayışından ya dayetersizliğinden dolayı her yıl onlar-ca insan trafik kazalarında can ver-mektedir.

- Bütün halkın yaşadığı toplu ula-

şım sorunu yoksul gecekondumahallerinde daha üst boyuttayaşanmaktadır. Belediye oto-büsleri ya hiç uğramamakta yada tahsis edilen araç sayısınınyetersizliğinden dolayı insanlar

saatlerce duraklarda beklemektedir.Binilebilen araçlarda ise yolculuktam anlamıyla balık istifi yapılmak-tadır.

- Yoksul gecekondu bölgelerindeyaşanan en önemli sorunlardan bir ta-nesi su sorunudur. Pek çok bölge yahiç su bulamamakta ya da pis, sağ-lıksız sularla yaşamını sürdürmekte-dir.

- Zengin semtler ve iş merkezle-rinin bulunduğu bölgeler ışıl ışılken,emekçi semtleri karanlıklara hapse-dilmektedir. Varolan elektriğin devoltajı düşük olduğundan zorluklaalınan elektrikli cihazlar sık sık bo-zulmakta, aileler ek masrafla karşı kar-

şıya kalmakta, tesisatlarının eskili-ğinden, düzensizliğinden dolayı da ka-zalar olmaktadır.

- Mahallelerde insanlar genelliklesağlıksız binalarda yaşamak zorun-dadır. Isınma ve havalandırma koşul-ları yetersiz olan bu evlerin her biriayrı bir hastalık davetçisidir. Çatısıakar, kışın ayaz olur, yıkılma, çökmetehlikesi vardır. Bunları göze alıp buevlerde yaşayanlar ise "belediye ne za-man gelip kondumu yıkacak?" veya"ev sahibi ne zaman sokağa atacak?"tedirginliğini taşımaktadırlar.

- Ciddi sağlık sorunları tüm ma-halleleri tehdit eder haldedir. Çoğun-da lağımlar akar. Çöpler toplanmaz.Pek çok hastalığın nedeni sağlıksız ya-şam koşullarıdır. Emekçi halk, para-sı olmadığı için sağlık hizmetlerindenmahrumdur. Emekçi semtlerinde sağ-

lık kuruluşları ya hiç yoktur ya ye-tersizdir, ya da "binası olup doktoru ol-mayan" kurumlar durumundadır. Çokbasit hastalıklar nedeniyle insanlarınöldüğü, sakat kaldığı binlerce örnekbulmak mümkündür.

- Okullar yetersizdir. Ya hiç yok-tur, ya ilkokulu var, ortası, lisesi yok-tur. Çocuklar, okula gidebilmek için,çeşitli semtlerde hergün kilometrelerceyürürler. Varolan okullarda ise ço-cuklar bireyci, bencil, halkına, vata-nına, ailesine, ana- babasına hayırsızevlatlar olarak yetiştirilir, halkın tümdeğerleri ayaklar altına alınır. Tam bireşkiyalık örneği sergilenerek, güya ya-sak olmasına rağmen kayıt haraçlarıalınır, kitap parası, forma parası, sporparası, yakacak parası adı altındaemekçi halk resmen soyulur.

- Özellikle kışın yoksul emekçi ev-lerinin ısınma- yakacak sorunu vardır.Halkın ısınma- yakacak sorunları tüc-

carların, üçkağıtçıların insafınabırakılmış durumdadır. Hem eko-nomik yetersizlik hem de kalitesizyakacak nedeniyle ortaya çıkanısınma sorunu özellikle çocukla-rının sağlığını tehdit etmektedir.

- Gençler uyuşturucu, fuhuş,kumar bataklığına çekilerek gele-cekleri karartılmaya çalışılmaktadır.Uyuşturucu, fuhuş, kumar gibi pis-likler sadece gençler için değil,

genel aile yaşantısı içinde ciddi bir teh-like oluşturmaktadır.

- Gençlerin ve genel olarak emek-çilerin faydalanacakları spor alanlarıyoktur. Var olanlar ise seyire yönelikve kar amaçlıdır.

- Yaşam şartlarından dolayı çalış-mak zorunda olan çocuklar ve genç-ler çıraklık ve kalfalıkla ilgili pek çoksorun yaşamaktadır. Ücretlerin ye-tersizliği yanında, çalışma koşulları daoldukça elverişsizdir.

- Mahallerde yaşayan milyonlarcainsan sosyal, kültürel imkanlardanmahrumdur. Tiyatro, sinema, kütüp-hane gibi olanaklara sahip mahallelerneredeyse hiç yoktur. Olsa bile, dar ge-lirli insanların bunlardan yararlana-bilmesi mümkün olmamaktadır.

- Genç kızlarımız TV, radyo, boyalı

Mahallelerde Kimler Yaşar?

Yaşam Nasıldır? Sorunlar Nelerdir?

ÖğretmenimizÖğretmenimiz

12

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Page 13: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

basın gibi iletişim araçlarının etkisialtına alınarak ailesine yük haline ge-tirilmeye, asalaklaştırılmaya çalışıl-maktadır.

- Devlet daireleri (özellikle bele-diyeler) halkın aşağılandığı yerler ha-line getirilmiş, rüşvetsiz iş yapılamazhale gelmiştir.

- Mahallelerdeki polis ve jan-darma karakolları da aynı durumdaolup halka işkence yapılan, bölge es-nafını çeşitli yollarla haraca bağlayanzulüm merkezleri durumundadır.Zorunlu bir işi nedeniyle karakola gi-rip hakarete, işkenceye uğramadan çı-kanlar kendilerini şanslı saymaktadır.

- Devlet eliyle örgütlenen ve po-lis korumasında dolaşan faşist çete-ler mahallelerde terör estirmekte-dir. Lümpen ve serserilerden oluştu-rulan bu çeteler, esnafı, gençleri teh-dit etmekte, dövmekte, genç kızlara,kadınlara sarkıntılık yapmaktadır-lar. Ülkü Ocağı, Bizim Ocak dergi-si, Milli Gençlik Vakfı gibi adlar al-tında yerler açan bu halk düşmanla-rı, esnafın da yaka silktiği, haraç ver-mekten bıktığı baş belaları duru-mundadır. Bu faşist çeteler halkısindirmek amacıyla geceleri sağa-sola ateş açmakta, emekçilerin iş-yerlerini, evlerini kundaklamakta-dır. Devletin provokasyon ve katliamsaldırılarının figüranları da yine busivil faşistlerdir.

- Halk, düzenin krizi ve ekonomikpolitikaları sonucunda sürekli yok-sullaştırılmakta, alım gücü her geçengün daha da düşürülmektedir. Halktüpten şekere, ekmeğe zamla yatıpzamla kalkar hale gelmiştir.

- Mahallelerde çok sayıda kim-sesiz, özürlü, bakıma muhtaç insanda yaşamaktadır. Bunlar arasındabaşını sokacak bir barınağı dahi ol-mayanlar vardır.

Daha sayılabilecek onlarca, yüz-lerce genel ve özel sorunlar vardır el-bette. Bunlar ilk akla gelenlerdir.

BU SORUNLAR KARŞISIN-DA NE YAPACAĞIZ?

ÖRGÜTLENECEĞİZ.

Devam edecek

Ülkemizde Gençlik

Türkiye, üniversite sayısı ve yüksekmiktarda eğitim ücretleriyle dünyada başıçekiyor. Akademik ölçütler dikkate alın-dığında ise tersine son sıralardadır. Ülke-kemizde 130 özel üniversite var. Sayı, dün-ya ile kıyaslandığında oldukça yüksek. Buaynı zamanda, milyonlarca öğrenci, mil-yarlarca dolarlık dev bir ekonomi de-mek… Eğer eğitimin temel ölçütleri bu ol-saydı, Türkiye dünyada sayılı ülkeler ara-sına girerdi. Ne var ki, akademik ölçütlerdikkate alındığında tablo oldukça vahim.

Para listesinde önlerde yer alan Tür-kiye’nin özel üniversiteleri, akademik öl-çüt listesinde ilk 1000’in içine dahi gire-miyor. Özel üniversiteler yeni dönem fi-yatlarına yüzde 27’yi bulan oranlardazam yaptı. Ülkemizde son bir yılda hiç-bir hizmette bu denli yüksek fiyat artışı ol-madı. Giriş ücreti yıllık 9 bin dolardanbaşlayıp, 26 bin dolara kadar çıkıyor. Üs-telik bu fiyatın içine sosyalist ülkelerde,hatta bazı kapitalist ülkelerde bile birçoküniversitede ücretsiz olan yurt, yemek, ula-şım, sportif ve kültürel hizmetler dâhil de-ğil. Bunlar da dikkate alınırsa Türkiye’deözel üniversitede okumanın bedeli 11 bindolardan başlayıp 40 bin dolara kadaryükseliyor. İşte eğitimdeki ürkütücü tab-lo tam da paranın bittiği bu noktada baş-lıyor. ODTÜ URAP Laboratuarları’nda ha-zırlanan üniversitelerin Akademik Per-formansa Dayalı Genel Sıralaması so-nuçlarına göre, Türkiye’nin en iyi 10üniversitesinin içinde hiçbir özel üniver-site yok. Dünya sıralamasında ise ilk1000’in içine dahi girebilen bulunmuyor.Sadece ilk 2000 üniversitenin içinde 10tane özel üniversite yer alıyor. İngilteremerkezli Times Higher Education’ın heryıl yaptığı bir uluslararası listedeki 200 üni-versitelik araştırmaya göre ise sadeceBilkent var (112. sırada). Dünyadaki 19 binüniversiteyi dikkate alarak bir sıralama ya-pan İspanya merkezli Webometrics Ran-king of World Universitesi’nin listesindeise ilk 500’de yine ülkemizde hiçbir özelüniversite yer almıyor. Sadece 321. sıra-da ODTÜ bulunuyor. Özel üniversitelerinilk 500’e girebildiği tek sıralama Hollan-dalı Leiden’in listesi. İlk 500’de 410’un-cu sıralarda Koç ve Sabancı var. Puanla-

ması nasıl yapılıyor? URAP dünya sıralamasında 2000, Tür-

kiye sıralamasında ise 125 üniversite yeralıyor. Sıralamada kriter olarak makale sa-yısı, öğretim üyesi başına makale sayısı,öğretim üyesi başına atıf sayısı, toplam bi-limsel doküman sayısı, öğretim üyesi ba-şına düşen bilimsel doküman sayısı, dok-tora öğrencisi sayısı, doktora öğrenci ora-nı ve öğretim üyesi başına düşen öğrencisayısı dikkate alınıyor. Tüm bu ölçütler-de en yüksek puanları toplayan üniversi-teler AAA kategorisinde değerlendiriliyor.2000 üniversite puan kaybına bağlı olarakAA, BBB, BB ve son olarak B kategori-sinde yer alıyor

Yani bu rakamlarla, karşılaştırmalarla si-zin de anladığınız gibi özel üniversitelerinözelliği, eğitimi daha yüksek düzeyde ver-meleri değil, daha yüksek düzeyde rant eldeetmenin ve burjuvazinin kendine vasıflı ele-man yetiştirme yerleri olmasıdır.

Paralı eğitim burjuvazinin savunduğugibi kaliteli eğitime değil; başta fırsat eşit-sizliği olmak üzere, eğitimde bilimin yeri-ne rantın, gericiliğin, bireyci eğitim,üretim ve yaşam tarzının geçmesine ne-den oluyor. Emperyalizm ve işbirlikçileribilimin sadece kendi tekellerinde olması-nı istiyor. Eğitimin paralı olmasını iste-melerinin en önemli nedeni budur. Yoksulköylerdeki, mahallelerdeki halk çocuklarıiçin gerekli eğitim sadece o zenginlere hiz-met edecek bilgi-beceriden ibaret tutuluyor.Ayrıca tıpkı dünyanın yuvarlak olduğugerçeği, bin yıllık öğretisine ters olduğu içinKilisenin 1500’lü yıllarda bunu savunan-ları engizisyon mahkemelerinde yargılamasıgibi günümüzde de sadece işlerine yarayanbilgi ve buluşla ve sadece kendi zengin-liklerini artırmak için bilimle uğraşırlar.

Devrimci Gençlik olarak 42 yıldırsürdürdüğümüz parasız eğitim mücade-lemiz bu çarkı kırmak içindir. Halk için bi-lim, halk için parasız eğitim ülkemizdekive dünyadaki eğitim sorununun tek çö-zümüdür. Eğitimin her kademesinde ol-duğu gibi üniversitelerde de paralı ve ge-rici eğitime karşı hepimizin yapabilece-ği bir şey var; örgütlenmek, birlikte mü-cadele etmek. Gelin hep birlikte Dev-Genç'in bu onurlu mücadelesini büyütelim!

13

ÖZEL ÜNİVERSİTELER; DAHA FAZLA RANT VEBURJUVAZİYE VASIFLI ELEMAN KAPISI

Gençlik Federasyonu’ndan

Page 14: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

14

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

Ülkemizde Gençlik

Yaz okulları birçok üniversitede varolan ve üniversite öğrencilerinin büyükçoğunluğunun gitmek zorunda kaldığıyerlerdir. Yaz okulları, öğrencilere, dersnotlarını yükseltmek, ortalamalarını yük-seltmek ve sınıfı geçebilmek için sunu-lan bir fırsatmış gibi gösterilir. Oysa işinözü hiç de göründüğü gibi değildir. Yazokulu sistemi de düzenin tüm uygulamalarında olduğu gibiçıkar amacıyla “nasıl daha fazla para kazanırız” mantı-ğıyla yapılan bir uygulamadır.

Öğrencilere iyilik yapıyormuş, fırsat veriyormuş gibigözüken üniversite yönetimleri ve YÖK'ün asıl amacı öğ-rencilere daha fazla yük bindirerek, hem onlardan parakazanmak hem de okulun olmadığı yaz aylarında da öğ-rencileri derslerle boğarak öğrencileri çevreden ve gün-demden koparmaktır.

Milyonlarca üniversite öğrencisinin olduğu ülke-mizde yüz binlerce öğrenci yaz okullarına kalıyor. Özel-likle başta özel üniversitelerde olmak üzere, üniversite-lerde öğrencilerin notları bilinçli olarak düşürülerek öğ-rencilerin yaz okuluna kalması sağlanıyor. Bu durum dadüzenin eğitim üzerinden nasıl bir ticari kaygı güttüğü-nü apaçık gösteriyor.

Yaz okulu uygulamasının olmadığı okullarda ise şuanda bütünleme sınavları adında bir uygulama yapıl-maktadır. Bu uygulamada öğrenciler, giremedikleri sı-navlarına ya da kaldıkları derslerin sınavlarına tekrar gi-rebiliyorlar. Bu sınavlar için ise ek bir ücret ödenme-mektedir. İşte bu durumdan rahatsız olan üniversite yö-netimleri de, yaz okulu uygulaması olmayan üniversite-lerde, bu uygulamaya geçebilmek için 'canla başla' ça-lışmaktadırlar. Çünkü bütünleme sınavları ceplerini dol-durmamaktadır.

Örneğin geçtiğimiz yıl Marmara Üniversitesi'nde

bunun bir örneği yaşandı. Üniversite yönetimi bütünle-me sınavlarını kaldırmak istedi. Bunun üzerine üniver-site öğrencileri de bir platform oluşturarak tepkilerini gös-terdiler.

Peki, neden yaz okulu sistemine geçmek istiyorlar yada bu sistemin maddi boyutu nedir? Birkaç örnekle bu ko-nuyu açıklayabiliriz.

Genel olarak üniversitelerde yaz okulu parası kredi ba-şına hesaplanır. Her sene sonunda kredi fiyatları açıkla-nır ve öğrencinin alacağı ders kaç krediyse fiyat o sayıylaçarpılır. Örneğin Boğaziçi Üniversitesi'nde kredi başına60 lira gibi bir fiyat belirlenmiştir. Derslerin çoğunluğuda iki krediden aşağı olmadığı için yaz okuluna yatırı-lan para kişi başına en az 120 liradır. Bu fiyatın 300'lü ra-kamlara çıktığı da olur. Bine yakın kişinin yaz okulunagittiği Boğaziçi Üniversitesi'nde ne kadar bir para kazancıolduğu basit bir hesapla ortadadır. Bazı farklı fiyat ör-nekleri olsa da çoğunluk olarak devlet üniversitelerindebu fiyatlar aynıdır.

Bu ve bunun gibi çoğaltabileceğimiz tüm örnekler bizeşunu gösteriyor ki ülkemizdeki eğitim sisteminin her uy-gulaması tekellerin cebini doldurmakta, öğrencinin ise ce-bini boşaltmaktadır. Yani okul tatile girse bile öğrenci herzaman müşteridir bu sistemde. Üniversite yönetimlerive YÖK ticari hesaplarla her gün eğitimden “nasıl dahafazla kazanç sağlayabiliriz”in hesaplarını yapmakta, te-kellere daha fazla hizmet etme aşkıyla öğrenci düşman-lıklarını ortaya koymaktadırlar.

24 - 30 Temmuz Temmuz 1968: 6. Filo

askerleri, Dev-Genç'lilerin ön-cülüğünde Dolmabahçe'ye ya-pılan kitlesel yürüyüşten sonradenize döküldü. Daha sonra-sında polis tarafından öğrencilerekarşı gerçekleştirilen saldırıdaVedat Demircioğlu İTÜ Gümü-suyu Yurdu'nun 2. katından atı-

larak katledildi.

28 Tem muz 1997:Küba’da düzenlenen 14.An ti-Em per ya lizm, Da -

ya nış ma, Ba rış ve Dost luk İçinDün ya Genç lik ve Öğ ren ci Fes -ti va li Kü ba'nın baş ken ti Ha va -na'da ya pıl dı. Festivale Dev-Genç'li ler de ka tıl dı. 5 Ağus tos'aka dar sü ren fes ti val de 13 bin ki -şi dün ya genç li ği nin ve halk la -rı nın em per ya liz me kar şı da ya -nış ma sı ve kar deş li ği için bi ra -ra da oldular.

gençliğin tarihinden

Şili’de eğitimsisteminin ticarileş-tirilmesine karşı ya-pılan protestolar0gün geçtikçe artı-yor. 14 Temmuz’daBaşkent Santiago'dabir araya gelen 80bin öğrenci, devletbaşkanlığı binasınadoğru yürüyüşe geç-

ti. Bir süre sonra po-lis barikatı ile karşı-laşan öğrenciler, ba-rikata yüklendi veçatışma çıktı. Saat-lerce süren çatışmasonucunda 54 öğ-renci gözaltına alın-dı, 2'si ağır olmaküzere 32 polis yara-landı.

Öğrencilerden-Öğretmenlerden

GençliğinGündeminden

Soygun Yetmiyor, Öğrencinin CebindekiTek Kuruşu Bile Nasıl Alırımın Hesabı

Yaz Okullarıyla Yapılıyor…

NASIL EĞİTEBİLİRİMİN, CEBİNDEKİNİNDAHA FAZLASINI NASIL ALIRIMIN

HESABININ YAPILDIĞI ÜNİVERSİTELERDEN;

BİLİM DE, HALK İÇİN EĞİTİM DE ÇIKMAZ!

Page 15: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Dersim’de, Sanat Sokağı’ndakidireniş çadırı 45. gününe geldi. Hüs-nü Yıldız, kardeşi, şehidimiz Ali Yıl-dız’ın cezanesini toplu mezardan çı-kartabilmek için başlattığı açlık gre-vine kararlılıkla devam ediyor.

İnsanların birbirinin kuyusunukazmasının öğütlendiği bir düzendeyaşıyoruz. Aynı karından çıkan kar-deşler bile birbirini tanımıyor yeri gel-diğinde. Yoksulluk yozlaşmayı geti-riyor. Herkes kendi evinin ekmekderdine düşsün, başka bir şey dü-şünmesin isteniyor. Birlik ve daya-nışma değil; bencillik dayatılıyor.

Dersim’deki çadır, düzenin tüm buyozlaştırmalarına karşı bir okuldur.Bırakın yaşayan birisini, CENAZE-MİZİ almak için 45 gündür direni-yoruz. Hüsnü Yıldız, tüm değerleri-miz gibi, şehidimizin cenazesi için deen başta direnmemiz gerektiğini öğ-retiyor.

Devlet katletti! Devlet toplu me-zara gömdü. Ama biz çıkartacağız!Şehidimizin tırnağını bile bırakma-yacağız onlara. Biz değerlerimizesahip çıkmazsak, cenazemize sahipçıkmazsak, bu halk için savaşanlarınumudunu da almış oluruz.

Bu yüzden Dersim’deki çadırumudumuzdur! Umudumuzu büyüt-mek için Ali’mizi alacağız. Bizim ce-nazemizi alma kararlılığımızı devletde çok iyi biliyor. Başladığımız işi bi-tiririz çünkü biz...

“SAVCILIĞA BİR DİLEKÇEVERİP SESSİZ KALABALIĞAKARIŞABİLİRDİM...AMA CENAZELERİMİZESAHİP ÇIKMALIYIZ”

Hüsnü Yıldız’ın çadırını, direnişin34. gününde yurtsever bir Dersimli zi-yaret ediyor.

Yıldız’a, bir noktadan sonra sağ-lığının ciddi boyutta bozulacağınısöyleyip, farklı yöntemler olduğunuöğütlüyor. Yıldız, “Oturduğum Ak-deniz’de güneş ve denizin tadına va-rabilirdim. Bir dilekçe verip savcılı-ğa sessiz kalabalığa karışabilirdim. Sizde hapiste kalmışsınız, ağır yaşam ko-şullarını bilirsiniz. Oradaki tutsakla-rı nasıl sahipleniyorsak en güzel de-ğerlerimiz diye, cenazelerimize deöyle sahip çıkmalıyız ki bu bizleringörevidir. Ben de kardeşimi sahiple-niyorum, devrimci olduğu için de say-gı duyuyorum.” cevabını veriyor.

13 Temmuz günü, “Kardeşimizincenazesini alma mücadelemiz bizimde mücadelemizdir. Saylı Ailesi” ve“Mücadelenizi destekleriz. Hep be-raber başaracağımıza olan inancı-mızla. K. Akaygun” imzalı iki adet çi-cek getiriyor aileler.

Jericho Hareketi’nden gelen da-yanışma mesajına cevap yazıyor Hüs-nü Yıldız; “Tüm bu saldırılara karşıdünya halklarının da kendi ülkelerindebaşlayarak örgütlenip savaşması ge-rekmektedir. Yoksulların özgürlüğüyoktur, hakları yoktur. Cezaevleri

sadece demir parmaklıklardan ibaretdeğildir. Ülkeleri, şehirleri cezaevle-rine dönüştürmüşlerdir. Açlığın dili,dini ve vatanı yoksa direnişin de ol-mamalıdır. Her alanda, iş yerinde, fab-rikalarda, sokaklarda, cezaevlerindegeleceğimiz için daha iyi bir yaşamiçin örgütlenmeliyiz. Bir cenazeye sa-hip olmak herkesin hakkıdır... Sizle-rin ve bizlerin bu haklı mücadele-mizde kazanma umudumuzu koru-yarak selam ve saygılarımı yolluyo-rum.” diyor.

Direnişin 35. gününde Avustur-ya’dan ziyaretçiler geliyor çadıra.Anadolu Radyo ile canlı telefonbağlantısı yapılıyor. Aynı gün, TaylanTanay, Dersim milletvekili HüseyinAygün’le birlikte Adalet Bakanı’ylagörüşüyorlar. Oral Çalışlar, 15 Tem-muz tarihli Radikal’deki köşesinde ça-dırla ilgili yazı yazmış.

Fransa Dersim Kültür Merke-zi’nden arayıp başarılar dileyip, ora-da da kampanya yürüteceklerini söy-lüyorlar. Avrupa’nın birçok ülkesin-den aramaya devam ediyorlar.

İmza kampanyası için açılanwww.toplumezarlaracilsin.com sitesinesaldırı yapılıyor. Site üzerinden veri-len imzaların 480 kadarı siliniyor. Fa-şizm; sivil- resmi her yerden gerçek yü-zünü, tahammülsüzlüğünü gösteriyor.

Sincan 1 No’lu F Tipi’nden, Ba-kırköy Kadın Hapishanesi’nden, Sin-can Kadın Hapishanesi’nden 40 mek-tup geliyor. Ali’yi almaktaki kararlı-

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

15

Yürüyüş

Sayı: 278

GÜNLER İLERLİYOR... CENAZEMİZİ ALACAĞIZ!BEDEL İSTENİYORSA BEDEL ÖDEYECEĞİZ!

GÜCÜMÜZ KARARLILIĞIMIZDIR!KİMSE BİZİ YOLUMUZDAN DÖNDÜREMEZ!

DERSİM

Page 16: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

lık hepsinin ilk cümlelerinde bayrakbayrak dalgalanıyor. Fiziken buradaolmadıkları için üzgünler ama yü-rekleri ve kalpleriyle direnişimizebüyük katkı sunuyorlar. Tutsaklarımız,yaratıcılık ve el emeklerini, göz nur-larını, yetenekleriyle birleştirip Ali-miz’i çizdikleri, boyamış oldukları re-simleri yolluyorlar.

16 Temmuz’da, İngiltere’de des-tek açlık grevi yapan Halk Cephe-si’nden 20 kişi telefon ediyor.

18 Temmuz’da ise Fransa, Al-manya, Hollanda’dan ziyaretçiler ge-liyor çadıra. İlgiyle dinliyorlar, Av-rupa’daki derneklerin adreslerini is-tiyorlar. Daha önce Avusturya’dan te-lefon eden iki kişi, çadıra geliyor bukez. Tutsaklara mektup yazma sözü-nü vererek ayrılıyorlar çadırdan.

Direnişin 40. gününde, Dersim İnşaVakfı Başkanı, Hüsnü Yıldız’la röpor-taj yapıyor ve bunu internet sitesindenyayınlıyor. Tiram dergisinden gelenbir kişi de röportaj yapmak istiyor, ya-pılıyor. CHP Dersim milletvekili Hü-seyin Aygün, çadırı ziyaret ederek, 20Temmuz’da Malatya Savcılığı’na uğ-rayacağının haberini veriyor.

DERSİM, TAYAD’LIAİLELER: “EN İNSANİHAK OLANCENAZEMİZİİSTİYORUZ”

14 Temmuz Perşembe günü Der-sim’de Kültür Sokağı önünde TA-YAD’lı Aileler eylem yaptı. Ali Yıl-dız’ın cenazesinin teslim edilmesiisteğinin yinelendiği açıklamada ko-nuşan Malik Zereyak, katliama ortakolan AKP iktidarının toplu mezarla-rı neden açmadığını anlattı. Zere-yak, “Güler Zere şahidimizdir ki, di-rimizi nasıl aldıysak, cenazemizi deöyle alacağız! Başta Ali Yıldız’ınağabeyi ve annesi olmak üzere bizlerTAYAD’lı Aileler, katledilen ve top-lu mezar çukurlarına atılan evlatları-mıza sahip çıkıyoruz. En insani hakolan cenazemizi istiyoruz.” diye ko-nuştu.

“Toplu Mezarlar Açılsın” pan-kartının açıldığı eyleme BDSP, İHD,Halkevleri, ESP ve EMEP de destekverdi.

TAYAD’lı Aileler, 18 Temmuzgünü de, her Pazartesi günü direniş ça-dırı önünde yaptıkları eylemin biryenisini gerçekleştirdiler. Eylemde“Toplu Mezarları Yaratan Katilleriİstiyoruz” pankartı açılırken; “AliYıldız’ın Cenazesini İstiyoruz” dö-vizleri taşındı. “Ali Yıldız Ölümsüz-dür, Anaların Öfkesi Katilleri Boğa-cak, Bedel Ödedik Bedel Ödeteceğiz,Cenazelerimizi İstiyoruz Alacağız”sloganlarıyla başlayan eylemde yapı-lan konuşmada: “Bugün bu çadırda ikiirade çatışıyor. Birincisi toplu me-zarları yaratanların iradesidir, ki bugayri meşruluğu temsil eder. Sömü-rünün, adaletsizliğin devam etmesi,kimsenin buna ses çıkarmaması içinher türlü zulmü halka reva gören ko-kuşmuş düzenin iradesidir. İkincisi isedevrimcilerin iradesidir. Haklılığı vemeşruluğu temsil eder. Adalet arayanhalkın iradesidir. Gelecek güzel gün-lerin, inancın iradesidir. Ve er geç ka-zanacak olan da bu iradedir.” denildi.

Açıklamada, Hüsnü Yıldız’ın 39gündür hücre hücre eridiği belirtilir-ken, “Eriyen bu beden bir çağrıdır. Buçağrı Anadolu insanının bir gelene-ğinin sahiplenmesi çağrısıdır. Bu

çağrı adalet çağrısıdır. Tüm halkımı-zı direnişimizi sahiplenmeye çağırı-yoruz.” denildi. Eylem atılan slo-ganlarla bitirildi.

İSTANBUL, TAYAD’LIAİLELER: “ALANAKADAR DİRENECEĞİZ!”

Kardeşinin cenazesini almak içinDersim’de direnişe geçen Hüsnü Yıl-dız’ ın sesine açlığının 39. gününde İs-tanbul’dan bir ses daha eklendi.

18 Temmuz günü TAYAD’lı Ai-leler İstanbul’da, Şişli Meydanı’ndabir eylem yaparak Dersim’de açlıkgrevinde olan Hüsnü Yıldız’a destekverdiler. “Ali Yıldız’ın Cenazesini İs-tiyoruz / TAYAD’lı Aileler” pankar-tının açıldığı eylemde, “Ali YıldızÖlümsüzdür”, “Toplu Mezarlar Açıl-sın”, “Katil Devlet Hesap Verecek”,“Adalet İstiyoruz” sloganları atıldı.TAYAD’lı Aileler adına konuşan Hü-seyin Kaşkır, “Bizler TAYAD’lı Ai-leler olarak Hüsnü Yıldız’ın haklı vemeşru mücadelesinin yanındayız. Di-reniş ne kadar uzarsa uzasın cenaze-yi alacağız. Bunun için Adalet Ba-kanlığı’na faks, açlık grevi direnişindeolan Hüsnü Yıldız'a da kart gönderi-yoruz.” dedi. Ali Yıldız’ın iki abla-sının da katıldığı eylem, Şişli PTT’yegiderek faksın va kartların gönderil-mesiyle son buldu.

İSTANBUL,BAHÇELİEVLERHAKLAR DERNEĞİ: “SAHİP ÇIKMAYA DEVAM ECEĞİZ”

Bahçelievler Haklar Derneği, AliYıldız’ın cenazesini istediklerini be-lirten 19 Temmuz tarihli yazılı biraçıklama yaptı.

Açıklamada, “AKP iktidarı sayısıztoplu mezarların, sayısız katliamlarındestekçisi ve sürdürücüsüdür. Başta AliYıldız’ın ailesi ve TAYAD’lı Aileler ol-mak üzere bağımsız, özgür bir ülkedüşleyenler toplu mezarların açılma-sı ve başta Ali Yıldız yoldaşımız olmaküzere tüm katliamların ve zulmün he-sabını sormak için Dersim’de açlık gre-vindeler. Bizlerde Bahçelievler Hak-lar Derneği olarak şehitlerimize, de-

16 Kürdistan Kürt Halkınındır

İSTANBUL/ ŞİŞLİ

MERSİN

DERSİM

Page 17: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

ğerlerimize ve Ali Yıldız'ımızın nez-dinde halk kurtuluş savaşını sürdür-meye ve sahip çıkmaya devam ede-ceğiz.” denildi.

MERSİN TAYAD’LIAİLELER: “TOPLUMEZARLAR AÇILSIN,ALİ YILDIZ BULUNSUN,KATİLLERCEZALANDIRILSIN”

Mersin’de TAYAD’lı Aileler, top-lu mezarların açılması ve toplu me-zarların içinde olduğu öğrenilen AliYıldız’ın bulunup cenazesinin ailesineverilmesi için başlatılan mücadeleyedestek vermek için eylem yaptılar. 18Temmuz günü Mersin Haklar Derneğiönü Hastane Caddesi’nde yapılaneylemde, “Toplu Mezarlar Açılsın”pankartı açıldı. Saat 18:00’de yapılanaçıklamada “Toplu Mezarlar AçılsınAli Yıldız Bulunsun, Halkız HaklıyızKazanacağız” sloganları atıldı.

Yoldan geçen halkın yoğun ilgi-sinin olduğu açıklamayı TAYAD’lıAileler adına Niyazi Harnuboğluyaptı. Harnuboğlu şunları söyledi:

“Bir anne, çocuğu akşam eve gel-mekte gecikti diye sağa sola koşup ço-cuğunu aramaya başlar. Bir düşünün,14 yıldır evladının nerede olduğunubilmeyen bir anne ne haldedir? Ki ar-tık Ali Yıldız’ın 75 yaşındaki annesievladının bir toplu mezarda olduğu-nu öğrendi. ‘Evladımı sağ göremedimhiç olmazsa kemiklerini bana ver-sinler, oğlumun bir mezarı olsun’ di-yen bir anne çok şey mi istiyor?Hangi insanlığa sığar, hangi inanç-larda vardır, katlederek, kaybederek,toplu mezarlara atarak ailelerini acı-lar içinde bırakmak. ...Bir gün Ali Yıl-dız’ın annesinin yerinde siz de ola-bilirsiniz. Çocuğunuz kaybedilip birçukura atılabilir. Bu katliamlarınönünde durabilmek için hep berabersesimizi yükseltelim! Toplu mezarlaraçılsın katiller cezalandırılsın!”

ADALET BAKANISÖZ VERDİ,SÖZÜN PEŞİNDEYİZ

13 Temmuz 2011 Çarşamba günü,TBMM’de, Tunceli CHP milletvekili

Hüseyin Aygün ve Av. Özgür Yılmaz,basın toplantısı düzenlediler. Saat11.30’da yapılan toplantıda, Dersim'dekisüresiz açlık grevi ve toplu mezarlarınaçılması talebi anlatıldı.

14 Temmuz 2001 günü ise, Çağ-daş Hukukçular Derneği İstanbulŞube Başkanı Av. Taylan Tanay veCHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Ay-gün, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’legörüştüler.

Ankara’da saat 11:00’de yapılangörüşmede, toplu mezarlar ve Hüse-yin Yıldız’ın 35. gününe giren açlıkgrevi konuşuldu. Av. Taylan Tanay,Bakan Sadullah Ergin’e, tespit edilentoplu mezarların Minnesota Protokolüçerçevesinde, usulüne uygun bir şe-kilde, konunun uzmanı olan arkeolog,adli tıpçı ve avukatların katılımıylaaçılması taleplerini dile getirdi.

Yaklaşık bir saat süren görüşme so-nucunda Adalet Bakanı Sadullah Er-gin toplu mezarlar konusunun mutla-ka çözüme ulaştırılacağı, bu konudagerekli girişimlerde bulunulacağı ve aç-lık grevinin 35. gününde olan HüsnüYıldız’ın talebi noktasında da hareketegeçileceğinin sözünü verdi.

AKP’nin daha önce verdiği başkasözleri de biliyoruz. AKP’nin sözünedeğil, kendi kararlılığımıza, inancı-mıza güveniyoruz biz. Bu nedenle deAdalet Bakanı bilmelidir ki, sözününpeşindeyiz. Mücadelemizi kazana-cağımızın kararlılığı ile hareket edi-yoruz. O mezarı açtıracağız. Bunu bi-zim direnişimizin gücü başaracak.

AVRUPA’DA DESTEKAÇLIK GREVLERİ YAPILDI

Ali Yıldız’ın cenazesini alma ka-rarlılığı Avrupa’da da açlık grevleriylegösterildi.

***FRANSA

Fransa’da, Nancy ÖzgürlüklerKomitesi, 15-16-17 Temmuz tarihle-rinde üç günlük destek açlık greviyaptı. Nancy Anadolu Kültür ve Sa-nat Evi'nde (NAKSE), öncelikle te-mizlik ve düzenleme yapılarak, açlıkgrevine hazırlanıldı. Derneğin birduvarına Türkçe ve Fransızca yazılı,

“Ali Yıldız Ölümsüzdür” pankartıile “Dersim'de Toplu Mezara Gö-mülen Ali Yıldız'ın Cenazesini Aile-sine Verin. Bu Zulme Son Verin”,“Türkiye Ali Yıldız'ın CenazesiniAilesine Vermeli” dövizleri asıldı.

Nancy Özgürlükler Komitesi, des-tek açlık grevi yaparak, AKP'ninadaletsizliğini ve zulmünü anlatma-ya devam edeceklerini, Ali'mizin is-mini ülkemizde, Avrupa'da ve dün-yada, herkese duyuracaklarını açık-ladılar.

Şehidimizin cenazesini alıncayakadar Fransa’da çalışmalarına de-vam edeceklerini ifade eden NancyÖzgürlükler Komitesi, 3 günlük aç-lık grevinin amacı ve talepleri hak-kında Fransa genelinde pek çok ku-ruma, partiye, sendikaya vb. tüm ke-simlere dosya gönderdi. Fransızca veTürkçe 300 bildiri dağıtıldı. 100 ci-varında çağrı ve duyuru asıldı. 64imza toplandı. Esnaflar ve pazar yer-leri gezilerek bilgi verildi. Birliktefilmler izlendi, Hüsnü Yıldız’a tele-fonlar edildi.

3 günlük destek açlık grevi,Nancy’nin Place Maginot meyda-nında yapılan bir basın açıklamasıy-la bitirildi ve ardından NAKSE’nin lo-kaline geçip burada hepbirlikte çor-ba içildi.

İNGİLTEREİngiltere Halk Cephesi, Toplu

Mezarlar Açılsın talebiyle Dersim’debaşlayan süresiz açlık grevine destekvermek ve eylemi halka duyurmakamacıyla 15-17 Temmuz tarihleriarasında 3 günlük açlık grevi yaptı.

21 kişinin katıldığı açlık greviboyunca, Türkiyeliler’in de yoğun ol-duğu merkezi bölgelerde standlaraçılıp, Türkçe ve İngilizce bildirilerdağıtılıp, kahvehaneler ve esnaflar zi-yaret edilerek halk bilgilendirildi.

Dersim’deki açlık grevi çadırına,Sakine anaya ve Hüsnü Yıldız’a 19kart yazıldı. Ailelerimiz ve gençler te-lefonda duygu ve düşüncelerini pay-laştılar.

Açlık grevinin bitiminde hep bir-likte içilen çorbalardan önce, yolda-şımız Ali Yıldız nezdinde tüm dünya

24 Temmuz2011

Yürüyüş

Sayı: 278

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

17

Yürüyüş

Sayı: 278

Page 18: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

devrim şehitleri için 1 dakikalık say-gı duruşu yapıldı.

Saygı duruşu sonrasında yapılankonuşmada, “Ali Yıldız’ı oligarşininkazdığı toplu mezar çukurundan çı-kartmak için başlattığımız direnişin,ülkemiz ve dünyada olduğu gibi İn-giltere’de, biz de bir parçası olmanıngurunu yaşıyoruz. Bizler inanıyoruzki, bir kez daha güç olduğumuzugöstereceğiz. Bizler inanıyoruz ki, birkez daha kazanmanın yolunun di-renmekten geçtiğini göstereceğiz dos-ta, düşmana. Nasıl ki destansı büyükdirenişimizle, nasıl ki Elin Altında1230 gün direnerek demokrasi mü-cadelesine yeni bir halka eklediysek,nasıl ki “Gülerimiz’i zulmün elindençekip aldıysak. Canımız, evladımız,kardeşimiz, yoldaşımız, şahanımız,Alimiz’i de karanlık kör kuyulardançekip alacağız.” denildi.

18 Temmuz’da Londra’da, Türki-ye Büyükelçiliği önünde eylem yapıldı.İngiltere Halk Cephesi’nin düzenlediğieylemde, İngilizce bildiri okundu. Is-lıklar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde atı-lan sloganlardan sonra Türkçe olarakda kısa bir konuşma yapıldı.

Türkçe ve İngilizce bildirilerindağıtıldığı eylemde yapılan konuş-mada, “Biz yoldaşımızı zulmün körkaranlık kuyularından alma kararlı-ğıyla, ülkemizde ve dünyanın heryerindeki halklara, faşist sistemi teş-

hir etmeye devam edeceğiz. Her yer-de iki elimiz yakanızda olacak. Direnedirene kazanacağız.” denildi.

Atılan sloganlar ve Gündoğdumarşının öfkeyle ve coşkuyla söy-lenmesi ile eylem bitirildi.

ALMANYAToplu mezarların açılması, Ali

Yıldız'ın cenazesinin verilmesi tale-biyle, Hamburg TAYAD Komitede, Hamburg Ekin Sanat Evi'nde 2günlük açlık grevi yaptı.

Hamburg TAYAD Komite’nin, 16-17 Temmuz tarihlerinde yaptığı açlıkgrevine 15 kişi katıldı. Açlık grevi sü-resince çeşitli basın kuruluşları da di-renişçileri ziyaret ederek bilgi aldı.TAYAD Komiteliler ayrıca 17 Tem-muz’da Sternschanze’de, Hüsnü Yıl-dız’ın neden açlık grevi yaptığına vetoplu mezarlara ilişkin bilgilerin yer al-

dığı 500 adet Almanca bildiri dağıttılar.Hüsnü Yıldız ile de telefon görüşmesiyaparak destek mesajlarını ilettiler.

Hamburg TAYAD Komite ey-lemleriyle ilgili yaptığı yazılı açıkla-mada, “Toplu mezarlar faşizmin hal-ka ve devrimcilere gözdağıdır... Tür-kiye devleti, özellikle 90’lı yıllar bo-yunca bu yöntemleri devrimcilerekarşı aralıksız kullandı: belirsizliği, bi-linmezliği ve korkuyu her yere ya-yarak halkı, devrimcileri teslim al-maya, sindirmeye çalıştı. Bugün AKPiktidarı ise cenazelerimizi verme-yen, toplu mezarları yaratan katille-ri koruyan ve bu politikayı sürdü-rendir. Toplu mezarları yaratan ka-tilleri istiyoruz!” ifadesinde bulundu.

BERLİN

Berlin Halk Cepheliler “Ali Bizimde Kardeşimiz, Ali Bizim de Yolda-şımız” sloganıyla, Dersim'deki dire-nişi sahiplenmek, en geniş kesimle-re duyurmak için çalışmalarına baş-ladı. Bu amaçla 17 Temmuz Pazargünü bir günlük sembolik açlık gre-vi yaptılar. Hazırladıkları, “Dersim'deToplu Mezara Gömülen Ali Yıldız'ınCenazesini Ailesine Verin” yazılıpankartı, aynı gün saat 17.00'de Kre-uzberg meydanına astılar. Hüsnü Yıl-dız'la telefon konuşması yapıldı. Kah-veler ve işyerleri dolaşılarak, hazır-lanan bildiriler dağıtıldı.

Berlin Halk Cephesi, “Faşizminkatlederek bir çukura attığı şehidimizi,direniş ve mücadelemizle çıkarıpalacağız. Bizler de Berlin'de ‘AliYıldız'ın Cenazesini Ailesine Verin,Bu Zulme Son Verin’ sloganını en ge-niş kesime duyurmaya çalışacağız.”açıklamasında bulundu.

DÜSSELDORF

TAYAD Komite, Almanya’nınDüsseldorf kentindeki Türkiye Kon-solosluğu önünde, 19 Temmuz 2011Salı günü, “Toplu Mezarlar Açıl-sın!” ve “Alı Yıldız'ın Cenazesini İs-tiyoruz!” talebiyle bir saat süren ey-lem düzenledi.

“Ali Yıldız'ın Cenazesi AilesineVerilsin! TAYAD Komite” yazılı pan-kart ve Ali Yıldız'ın resimlerinin bu-

18

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

Ali

Şahandır

Ve sesi

Toprağın derinliklerindenkanatlanıp

Buradayım demektedir

Buradayım…

Ali

Candır

Ve sesi

Kalbimizin içinde şahakalkıp

Bizi çağırmaktadır

Çağırmaktadır…

Ali

Yıldız’dır

Ve Munzur şahittir

Ya Ali’ye ulaşacağız

Ya Ali’ye

Ulaşacağız…

Özgür tutsak Ümit İlter’in, Ali için yazdığı şiir:

ALMANYA / DÜSSELDORF

AVUSTURYA / INNSBRUCK

Page 19: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

19

Yürüyüş

Sayı: 278

lunduğu dövizlerin taşındığı eylem-de yapılan açıklamada, Dersim’dekidirenişin sadece şehit ailesinin değil,hepimizin sorunu olduğu vurgula-narak, “Şehidimizi toplu mezardan çı-karmak boynumuzun borcudur.” de-nildi. Saat 13.00'te başlayan eylem,“Devrim Şehitleri Ölümsüzdür; Top-lu Mezarlar Açılsın, Cenazemizi İs-tiyoruz; Halkız Haklıyız Kazanacağız;Ali Yıldız'ın Cenazesini Alacağız!”sloganları eşliğinde saat 14.00'dasona erdi.

AVUSTURYA Anadolu Federasyonu Avusturya

(AFA) da toplu mezarların açılması,Ali Yıldız’ın cenazesinin alınmasıamacıyla, 15-16 Temmuz tarihlerine2 günlük açlık grevi yaptı.

14 Temmuz günü ise Türkiye

Konsolosluğu önünde protesto eyle-mi yapıldı. Saat 11.00'de başlayan ey-lemde, "Dersim'de Toplu Mezarlaragömülen Ali Yıldız'ın cenazesi aile-sine verilsin. Bu Zulme Son Verin"yazılı pankartı açılarak, Ali Yıldız veailesinin fotoğraflarının da bulundu-ğu, "Sakine ana oğlunun cenazesini is-tiyor" yazılı ve Hüsnü Yıldız'ın açlıkgrevini anlatan dövizler taşındı.

Bir saat süren eylemde AnadoluFederasyonu'nun bu konuyla ilgili ha-zırladığı bildiri Türkçe ve Almancaokundu ve konsolosluk binasına gi-rip çıkan, yoldan geçen insanlara da-ğıtıldı. Eylemde sık sık “Ali YıldızÖlümsüzdür”, “Toplu Mezarlar Açıl-sın”, “Kahrolsun Faşizm YaşasınMücadelemiz” sloganları atıldı.

Eylemin ardından, açlık grevininyapılacağı kültür merkezine geçildi.

Açlık grevinin sona erdiği Pazar sa-bahına kadar sohbetler edildi, filmlerizlendi. 14 kişinin katıldığı açlık gre-vi Pazar sabahı yapılan kahvaltıylasona erdi. Kahvaltıdan sonra toplu birşekilde Hüsnü Yıldız aranarak mü-cadelesi ve direnişinin yanında olu-nacağı söylendi.

AVUSTURYA /INNSBRUCK

Bir başka destek açlık grevi Inns-bruck’da gerçekleşti. Innsbruck Ana-dolu Kültür Merkezi’nde 15 TemmuzCuma akşamından 17 Temmuz Pazarakşamına kadar devam eden açlık gre-vine 7 kişi katıldı. İki gün boyuncadernek lokalini ziyaret edenlere ey-lemin nedenleri ve gelişmeler anla-tıldı. Hüsnü Yıldız aranarak “AliYıldız bizim de kardeşimiz, bu davadasonuna kadar yanındayız” denildi.

ALİ YILDIZ'ASen yine vursan sazına, tek telli olmasına aldırmasan...

Sonra dönüp dönüp merakla baksan "Çalabiliyorumdeğil mi?" diye sorsan...

Sokaklarda yürürken selam versen insanlara... Ço-cuklara takılıp, önünde yuvarlanan topa vursan, gülüp geç-sen oradan, buradan...

Gençliğe, mahalleye yardıma koşsan... Darbecilik sür-cinde bir avuç kalınan bir bölgede harketi savunsan, ara-nırken bana mısın demeden yola devam etsen...

Az, öz konuşup her şeyin yapılması için çok işe koş-san...

Çok konuşup her şeyi sorunlu gören memnuniyetsizgeçinenlere önce anlatıp, sonra eleştirsen...

Zaman zaman "bunalıp" kızsan, "yapamıyorum"diye isyan edip sonrasında yeniden dört elle işlere sarıl-san...

Çember daralmışken ve her daim dardayken ille de'dağlar' desen...

Gözaltına alınmadan gitmek, doruklarda gezinmek,şahan olmak diye bir ayağını hep kırlarda tutsan...

Yolda yürürken çevirmeye denk gelsen "dur!" diye ses-lenenlere koşarak cevap versen... Ardından kurşunlar ya-ğarken, "nasıl atlattık" desen...

Sabolar’ın kasetini koysan arabanın müzik setine veo coşkuyu her daim, an be an yaşasan...

Tutsaklar açlık grevinde iken sen de dışarıda destekaçlık grevleri örgütlesen, pikniklerde, sohbet ortamlarında

hep devrimi anlatsan, katıldığın ve katılamadığın 1 Ma-yıslar’ın coşkusunu yaşasan...

Ve sonra dergide yer alan fotoğraflarla son kez şehirlerebaksan, "üzerimdeki kazak oldu mu?" desen... Yeni bot-larında yürürken "bununla nasıl kaçarız ama" diyerek gü-lüp geçsen...

Sonunda muradına ersen..

Mürsül GÖLELİ'nin cenazesinde ilk kez ezberlenipsöylenen "Dersim'de Doğan Güneş" şarkısını bizzat ye-rinde yaşasan...

Munzur çağlasa, Ali Boğazı ses verse, Kutu Deresi'ninpatikaları, Zel dağının etekleri, Geyik tepesi, Ceylan pı-narı, o ince söğüt dalları arasında soluklanan kahra-manlarla konuşsan...

Patikalarda yolu şaşırmasan... Şaşırıp kavuşmalar içinyeniden yollara düşmesen, yol düşerdi senin peşinden...

Şimdi anne, abin, büyük ailen düşüyor senin peşine...

14 yıl önce bir Haziran günü almıştık haberini...

14 yıl sonra bir Haziran günü yazıyoruz haberini...

"Ölmek bir şey değil, feci olan yaşamamak" diyor yabir düşünür... Ki, ölürken bile yaşabilmenin yaşarken deölümü yenmenin tarihini yazıyorduk bir bakıma...

Nasıl kaybedilmek istenen bedeninde saklıysa gülü-şün... Kaybedilemeyecek olanda da atıyor yüreğin...

Sen yine vursan o tek telli sazına, söylesek hep bikr-likte "Dersim'de Doğan Güneş"i ve çoban ateşinde bir çaydemlesek...

Ve ille de kavuşacağız desek, yine parlar değil mi göz-lerin...

Bir yoldaşın...

Page 20: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Dünyadaki pek çok yeni-sömürgeülkede, özellikle askeri cunta dönem-lerinde uygulanagelen ya da bu dö-nemlerde hız kazandırılan kaybetmepolitikası, ülkemizde daha çok 1990’lıyıllarda, 12 Eylül’ü sürdüren hükü-metlerin iktidarında artış gösterdi.

2. Paylaşım Savaşı sonrasında biz-zat ABD'nin ya da NATO'nun deneti-mindeki ordular yeniden şekillendiri-lirken, daha kısa vadeli projelerle iç sa-vaşa diğer bir deyişle, halkın gerilla sa-vaşına karşı "Özel Güçler"in oluştu-rulması gündeme geldi. NATO üyesiülkelerde kurulmaya başlanan bukontrgerilla örgütlenmesinin ülke-mizdeki ilk adı "Seferberlik Tetkik Ku-rulu" idi. Direkt CIA'ya bağlı bir ku-rum olarak çalışan bu örgütün adıdaha sonra 1965'lerde "Özel HarpDairesi" olarak değiştirildi. Şekli, ismine olursa olsun, bu örgütler tek bir adlaanılırlar: Kontrgerilla.

Başlangıçta fazla bir işlevi olma-yan ve özellikle de ordu ve polis için-deki personelden oluşan bu örgütler,1970'li yıllarda sivil faşist ve dinci ör-gütlenmelere açıldı. Resmisi siviliy-le kontrgerilla, 1970'lerin sonları ve'80'li yıllarda sınıflar mücadelesine ak-tif olarak katıldılar. Çeşitli isimler al-tında legal, illegal, karşı-devrimcimilis teşkilatlarıyla yaygınlaştırıldılar.Ülkemizde bu teşkilata sivil olarak,Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)kaynaklık etmiştir.

Kontrgerilla, 12 Eylül cuntası son-rası süreçte politikayı belirleyen ve uy-gulayan asıl güç durumuna geldi.Devlet politikalarıyla, kurumlaşma-sıyla, yasadışı örgütlenmeleriyle, tümdüzen kurumlarının kontrgerilla poli-tikalarına tabi kılınmasıyla, bir kontr-gerilla devleti haline geldi. Artıkkontrgerilla sadece “yasadışı” bir ör-gütlenmenin adı değil, oligarşinin yö-netim tarzı olmuştu. Gelişen Kürt ulu-

sal mücadelesi vedevrimci mücadelekarşısında kontrge-rilla, etkinliğini, ku-rumlaşmalarını ve

halka dönük saldırı örgütlerini arttır-mıştır. Bu örgütlenmeler görünürdedevletin hiçbir kurumuna bağlı değil-lerdir. Kendi yasa ve kurallarıyla ça-lışırlar. Ancak gerçek şuydu ki, kontr-gerilla politikaları ve örgütlenmeleri,bizzat MGK ve hükümetler tarafındankararlaştırılıp uygulanıyordu.

Dünya halklarının baş düşmanıAmerikan emperyalizminin okulla-rında eğitimden geçirilen, zamaniçinde programından teçhizatına ka-dar tüm ihtiyaçları bu merkezlerdenkarşılanan bu infaz mangaları, doğalolarak dünyanın hemen her yerindeaynı mantık ve çok benzer yöntem-lerle çalışıyorlar.

Kayıplar, faili meçhuller, toplumezarlar, itirafçılaştırma, bu yön-temlerin her yerde başvurulan en bi-linenleriydiler. Katil Mehmet Ağar,Susurluk kazasından sonra “Ne yap-tımsa devlet adına yaptım. ... 1000operasyon yaptık.” demişti. Kaçırma,işkence, katletme, toplu mezarlaragömme... bunların hepsi BİN OPE-RASYON kapsamındadır.

Kollarını BacaklarınıKırıp Tekneye Koyup Batırdılar

Bu eğitimi alanlardan birisi de,DHKC tarafından Çankırı Hapisha-nesi’nde cezalandırılan kontrgerillaTuran Ünal’dı. JİTEM elemanı olanÜnal, suç ortaklarıyla birlikte, 31Mart 1998’te, Neslihan Uslu, MetinAndaç, M. Ali Mandal ve Hasan Ay-doğan’ı kaçırıp işkence yaptılar ve İz-mir Seferihisar açıklarında, kolları ba-cakları kırılmış ve uyuşturulmuş ola-rak bir tekneye bindirip, tekneyi bom-ba ile batırıp katlettiler.

Çeşme ALAÇATI’dan kaçırılandört devrimci, Foça’da askeri alan içe-

risindeki kontrgerillaya ait binalardaişkenceli sorguya alınıyor. Sonra Ha-tay Üçkuyular semtinde kontrgerillayaait binada 3-4 gün tutuluyorlar. Nisansonunda ağır işkenceden çıkmış, kol-ları kırık ve hap ile uyutulmuş bir hal-de İzmir Seferihisar kıyısında küçükkamarası olan bir balıkçı teknesinebindirilip batırılıyorlar.

Ünal ayrıca, JİTEM’in, işkencey-le katlettiği devrimcilerin bir kısmınınAnkara’da Bayrak Garnizonu’nunarazisine, Haşemoğlu İnşaat’ın yap-tığı devlet -çoğu polis- binalarının te-mellerine gömüldüğü; bir kısmının isedevlete ait ya da devletle ilişkisi olanasit kullanan petrol yan ürünlerinin iş-lendiği fabrikalarda asit kazanlarındaeritilip yokedildiği bilgisini verdi.

123 Mezarda 2000 ÖlüKontrgerilla, katlettiği devrimci-

leri, yurtseverleri ülkenin değişikyerlerindeki toplu mezarlara gömüyor.Başkent Ankara’dan Dersim’e, Ela-zığ’dan Siirt’e, Hakkari’ye kadaryüzlerce toplu mezarda gömülü kim-liği belirsiz binlerce ceset var.

Türkiye’de, tespit edilebilen 123toplu mezar var. Bu 123 mezardayaklaşık 2000 kişinin cesedi var. Bumezarların 26’sı açıldı ve 171 ceset çı-kartıldı.

Bilinen en eski toplu mezarlardanbirisi Siirt’te Newala Qasaba’dadır(Kasaplar Deresi). 1989 yılında, böl-gede yaşanan çatışmalarda ölen PKKgerillalarının cenazeleri, asker göze-timinde ANAP’lı Siirt Belediyesi’ninkepçeleriyle Kasaplar Deresi mevki-inde açılan toplu mezarlara gömüldü.Aynı yılın Mart ayındaki yerel se-çimlerin ardından yerel yönetimindeğişmesiyle, 22 Nisan 1989 günü be-lediye çalışanlarının yer göstermesi so-nucunda Kasaplar Deresi kazıldı. Ka-zıda bulunan cesetler ve kemiklersavcılık, polis ve MİT gözetiminde be-lediye tarafından kent mezarlığınagömüldü... Toplu mezardan 73 kişininkemikleri çıkmıştı.

Emperyalizmin SavaşAraçlarından Biri:

3

KONTRGERİLLA DÜNYANINHER YERİNDE AYNI

YÖNTEME BAŞVURUYOR!

20

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

Page 21: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Açığa Çıkan 26 TopluMezar

İHD Diyarbakır Şubesi tarafından11 Şubat 2011’de açıklanan bir ra-porda, bugüne kadar açığa çıkartılantoplu mezarların listesi verildi. 171 ki-şinin cesedinin çıkartıldığı 26 toplumezardan bazıları şöyle:

*1993 - Diyarbakır Kulp İlçesiAlacaköy Kepre Mezrası: 4 Kasım2004 tarihinde açılan mezarda 11köylünün cesedi bulundu.

*1994 – Diyarbakır Kulp İlçesiBağcılar Köyü Düzpelit Mezrası Kev-rêkok mevkii: 9 Mayıs 2003 tarihindeaçılan mezarda 8 ceset bulundu.

*10 Haziran 1994 – Şırnak Silopiİlçesi Çukurca (Kortûk) Köyü Boza-mir Deresi: İtirafçı Abdulkadir Ay-gan’ın tarifi üzerine, JİTEM tarafındankaçırılarak kaybedilen Murat Aslan’ıncenazesi Nisan 2004 tarihinde çıkarıldı.

*28 Mayıs 1994 – Diyarbakır’ınLice İlçesi Yalımlı (Xosar) Köyü:Bahri Budak (61) ile torunu Metin Bu-dak’ın (14) kemikleri Mayıs 2005’teortaya çıkarıldı.

*Şırnak Silopi ilçe mezarlığında90’lı yıllarda kaybedilerek öldürülen50’ye yakın halktan insandan 4’ününcesedi çıkartıldı.

*3 Haziran 1994 – Urfa Suruç İl-çesi Bilgen Köyü Akdoğan (Xerem-sar) mezrası: Gözaltına alındıktansonra kendisinden bir daha haber alı-namayan Mustafa Saygı’nın cenaze-si, 11 Aralık 2009 tarihinde defineci-ler tarafından bulundu.

*21 Haziran 1995 – Mardin’in Sa-vur İlçesi ile Midyat İlçesi arasında-ki Dereiçi mevkiindeki kireç kuyusu:Çatışmada katledilen 7 PKK milita-nının cenazesi bulundu.

*1995- Batman’ın Gerçüş İlçesiYayladüzü Köyü Bahavi mevkii: 9Haziran 2010 tarihinde açılan me-zarda, 11 PKK gerillasının kemikle-rine ulaşıldı.

*1995 – Elazığ kimsesizler me-zarlığı: JİTEM tarafından kaçırılanHasan Ergül'ün cenazesi Nisan 2009tarihinde ortaya çıkarıldı.

*1997 - Diyarbakır'ın Lice İlçesiDibek Köyü: JİTEM tarafından göz-

altına alınan Sadık Ulumaskan ve oğluSeyithan Ulumaskan’ın cenazeleriTemmuz 2009’da ortaya çıktı.

*26 Aralık 1997 – Diyarbakır Bis-mil Kefnecal (Alabal) Köyü mezarlı-ğı: Kaçırılarak kaybedilen Mehmet Öz-demir’e ait olduğu iddiasıyla açılan me-zarda 1 kişiye ait kemikler bulundu.

*Diyarbakır Mardinkapı Mezarlı-ğı: 4 kişinin kemikleri bulundu.

*1988-1997 - Bingöl'ün Genç İl-çesi: Çatışmalarda katledilen 38 PKKmilitanının cenazeleri 11 Ekim 2009tarihinde ortaya çıktı.

*Bitlis’in Mutki İlçesi askeri çöp-lük alanı: 90’lı yıllarda meydana ge-len çatışmalarda katledilen 36 PKKmilitanın toplu halde gömüldüğü ikitoplu mezarda 18 kişinin kemikleri-ne ulaşıldı.

*2000 yılında, İstanbul, Diyar-bakır, Tarsus, Konya, Ankara, Batmanve Cizre’de Hizbullah’ın mezar ev-lerinden 54 kişiye ait cesetler çıktı.

Oligarşi Katlediyor, Toplu Mezara Gömüyor, MezarlarınAçılmasını Engelliyor

“Katlederim, gömerim, kemiklerinidahi alamazsınız...” diyor devlet.Halka düşman olmanın sınıfsal birtavrını gösteriyor oligarşi. Ailelerin ço-cuklarıyla, yakınlarıyla son kez ve-dalaşmalarını bile çok görüyor. Kat-liamların üzerini örtmekse bunun biramacı, diğer bir amacı da devrimci-leri, yurtseverleri korkutmaya, sin-dirmeye çalışmaktır. Bu nedenle, top-lu mezarların açılmasını engelliyor.

Jandarma karakollarından toplumezarlar çıkarken; Genelkurmay EskiBaşkanı Org. İlker Başbuğ, “Toplumezar iddiaları, AİHM’den tazminatalmak için profesyonelce hazırlanmışorganizasyonlardır.” diyor.

Katiller yalan söyleyedursun, top-raklarımız gerçekleri söylüyor. Başla-rı kesilmiş gerilla cesetlerini, bir sabahvakti köyünden alınıp bir daha geridönmeyen köylülerimizin kemikleri-ni yeryüzüne fırlatıyor topraklarımız.

Yol kenarlarından çöplüklere, ka-

rakol bahçelerinden, belediye me-zarlıklarına kadar çeşitli yerler toplumezar olarak çıkabiliyor karşımıza.Buraların kazılıp, cesetlerden geriyekalanların incelenmesi, sorumlula-rın bulunması gerekirken, AKP ikti-darı bunların yapılmasını engelliyor.

- Toplu mezarların açılması içinBirleşmiş Milletler tarafından hazır-lanmış olan Minnesota Otopsi Pro-tokolü’ne uyulmuyor.

- Toplu mezarlar kazıldığı zamankepçelerle kazılıyor. Deliller yok edi-liyor.

- Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygu-lama Yönetmeliği’nin 10. maddesinegöre, toplu mezarlardan çıkartılan kim-sesiz cesetlerin kimliklerinin belirle-nebilmesi için 15 gün süre tanınması-na rağmen, bu prosedür uygulanma-makta, çıkartılan kemiklerin kime ait ol-duğu teşhis edilmeden, gömülmektedir.

- Ailelerin sürece katılımı engel-leniyor.

Oligarşi, Ülkemizi Kan Gölüne Çevirdi. Bu Kan Gölünde Boğulacaklar!

Toplu mezarların yerini devletçok iyi bilmektedir. Oligarşinin or-dusu, kontrgerillası açıyor bu mezar-ları. Katlettikleri insanları toplu me-zarlara gömüp saklayacaklarını sanı-yorlarsa yanılıyorlar. Aradan on yıl-lar da geçse, aynı Ali Yıldız örneğindeolduğu gibi, bir gün mutlaka açığa çı-kacak, çıkartacağız. Şehidimizin ke-miklerini almadan bırakmayacağız.

Biz ancak bu kararlılığı gösterirsektoplu mezarların önüne geçebiliriz.Bir kuyunun dibindeki yapayalnız birkemik olarak kalmayacak şehitlerimiz.Bizim sahiplenmemiz oligarşinin ka-yıplar, toplu mezarlar politikasına durdiyecektir. Toplu mezarlar açılmalı, ka-tiller yargılanmalıdır!

-Bitti-

Kasaplar Deresi’ndençıkarılan cesetler

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

21

Yürüyüş

Sayı: 278

Page 22: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

22

Yürüyüş

Kürdistan Kürt Halkınındır

10 Temmuz günü bir başkaheyecanlıyız. Bir aydır yürüt-tüğümüz konser çalışmaları-mızın ürününü göreceğiz. İlçeilçe, köy köy, mahalle mahalle,sokak sokak, kapı kapı gittiği-miz halkımıza devrim yürüyü-şümüzün sürdüğünü anlattık.Afişlerimizle, bez pankartları-mızla, bildirilerimizle, sesli du-yurularımızla... Seyid Rızalar’ı,Mahirler’i, Dayılar’ı… Der-sim topraklarında şehit düşenşahanlarımızın davalarını an-lattık. Bu davanın sürdüğünü vekazananın er geç bizler olaca-ğını, halkımız olacağını anlat-tık. İşte heyecanımız bundandı.Çünkü devrim yürüyüşümüzünbir parçası olacaktı konserimi-ze gelen her insan.

Bir gün önce alanda sabah-lamıştık. Yine sabahtan koşuş-turmaca başlamıştı. Biliyordukki konser bittiğinde de yineorada kalanlar bizler olacaktık.Öğleden sonra görevlilerinGrup Yorum önlükleri alandakızıl noktalar oluşturmaya baş-lamıştı. Sırayla pankartlarımı-

zı asmaya başladık.

“BİZ O PANKARTLARİÇİN ÖLÜRDÜK”

Rüzgârın şiddetinden kay-naklı, “Devrim YürüyüşümüzSürüyor” pankartını bir türlüsahne arkasına asamıyorduk.En son astığımızda ise sahnegörevlileri platform böyle riskegiriyor deyince, farklı çözüm-ler aramaya başladık. “Ali Yıl-dız’ın Cenazesini İstiyoruz”pankartımızı ve Dersimli şe-hitlerimizin pankartını neysekidayanaklar bulduğumuz içinsahneye asabildik.

Her iki pankart da birbirin-den güzeldi ve biz o pankartlariçin ölürdük. Ali Yıldız’ın ge-rilla fotoğrafı ve “Şehitleri-mizle Umudu Büyütüyoruz”yazısı bizim için hayal değil,gerçekti. Umut, şehitlerle bü-yüyordu ve Ali Yıldız, umudubüyüten bir gerillaydı. Ve stadınprotokol bölümünde oturacakşehit ve tutsak ailelerimizin he-men üst bölümüne, evlatları

Grup Yorum’un Dersim konseriöncesi yayınladığı bildiride dediğigibi; Dersim dağlarına, Munzur'ahaykırdılar özlemlerimizi ve kavgaçağrımızı...

Dedikleri gibi, yeni bir coşkuylasöylediler türkülerini, marşlarını...Yürekler devrim özlemiyle yandıbir kez daha... İnönü’deki,Bakırköy’deki halk denizinekatıldı Dersim de... “Buz dağı”nınbir kısmı daha çıktı gün yüzüne...Daha çıkacağından gayri...

Demişti ki Grup Yorum;17 Nisan'da İstanbul'da yüz ellibin yüreğin haykırdığı türkülerDersim toprağına karışacak...Karıştı türküler Dersim’in kanlı,toplu mezarlarla dolu toprağına...

Dersim’in onurlu tarihine,o onurun türkülerle, marşlarlasavunulduğu yeni bir sayfa dahaeklendi.. Söylenenin yapıldığı birsayfa...

Dersim’de 10 Bin Yürektik10 Bin Ali’ydik

10 Bin “Devrim” Diyendik

DEVRİM YÜRÜYÜŞÜMÜZ SÜRÜYOR

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Page 23: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

23

Yürüyüş

Sayı: 278

olan “Halk Savaşçımız Gerillamız AliYıldız’ın Cenazesini Oligarşinin Me-zarında Bırakmayacağız” pankartı-mızı astık. O pankartın altında bir kaleolan şehit ailelerimiz, analarımız be-yaz başörtüsü ve kızıl bantlarıylaoturacaklardı. “Yaşasın Sosyalizm,Dersime Sefer Olur Zafer Asla” pan-kartlarını iki yana astık. Sonra fla-malarla dört bir yanı dolandık. Dö-vizlerimizi astık. Standların kurulmasıve o son dakika işleriyle uğraştık.

Biz burada binlere konser vere-cektik ve onun için güvenlik bizimaçımızdan önemliydi. Bir olay dahiyaşanmamalıydı. Herkes konserdenbu anlamda memnun ayrılmalıydı.Festivallerde yaşanan kavgalar, gü-rültüler burada olmamalıydı. Bizeyaraşan bir konser olmalıydı. Bu dü-zenlemelerimizi yaparken polis ka-pımıza dayandı. Çekim yapmak iste-diklerini, izinleri olduğunu söyledi.Kim vermişti bu izini? Halkın böylebir izini yoktu. “Kamera çekimi yap-tırmayacağız. Biz izin vermiyoruz.”

dedik. Tutmadı yoklamaları. “Neysemobeselerimiz var” diyerek çekipgitmek zorunda kaldılar.

Kapıları en sonunda açmıştık. Veinsanlar hemen ön sıraları doldurmayabaşladılar. Sürekli insanlar gelmeyebaşlayınca bizim heyecanımız dacoşkuya dönüşmeye başladı. Dersimküçük bir şehir ve bir dolmuş hattı var.Dolmuşların sürekli ring yapması veşehir merkezinde dolmuş bekleyen in-sanların fazlalığı nedeniyle konser ge-cikmeli başladı.

İşte, “Dağlar Sözümüz Var” ileGrup Yorum sahnedeydi. Sözümüzvardı ve söz bizim için her şeydi. Gü-leycan, Munzur, Başeğmeyen, Ma-denciden, Çeşmi Siyahım… bir birtürküler, alkışlar ve sloganlar eşliğindesöyleniyordu.

“Benim kardeşimDHKP-Cgerillasıydı.”

Bir konuşma yapılarak Ali Yıl-dız’ın annesi ve 31 gündür açlık gre-vinde olan abisi Hüsnü Yıldız sahneyedavet edildi. Evet anamız ve direniş-çimiz Grup Yorum’la aynı sahneyipaylaşacaktı. Onlarla birlikte Ali-miz’in gerilla fotoğrafının altındaoturacaktı. Ve dimdik oturdular. Hüs-nü Yıldız’ın konuşması birçok seferalkışlandı. Heyecanlıydı. Bu her ha-linden belliydi. Ama zayıflamış be-deni kardeşinden ve şehitlerimizdengüç alıyordu. 14 yıl önce 17 PKK’live 2 DHKP-C gerillasının katlediliptoplu mezara atıldığını söylediktensonra, “Benim kardeşim DHKP-C ge-rillasıydı.” deyince stadyumdaki her-

kes alkışladı. Ve konserin en büyük al-kışını bu dört kelime aldı.

Evet, bu halk, yiğitlerini her zamansahiplenmiştir. Ve bir kez daha bunugöstermiştir. Alacağız! Halkımızdan,şehitlerimizden, ideolojimizden al-dığımız güçle Güler Zere yoldaşımı-zı aldığımız gibi, Ali yoldaşımızı daoligarşinin çukurunda bırakmayaca-ğız. Sloganlarımız cenazemiz için:“Cenazemizi İstiyoruz Alacağız!”

Konser, türkülerimiz, Hasan ba-bamız ve bir abimizin “Bir imzada sizverin” çağrılarıyla devam ediyor.1200 imza toplamışız. Fidel ve yol-daşlarının Che’nin cenazesini Bo-livya’yı karış karış arayarak nasılbulduğu örneğini anlatan Grup Yorum“Hasta Siempre” ile devam ediyor…“Defol Amerika” ve “Çav Bella”’dansonra kısa bir ara verilen konser“Haziran’da Ölmek Zor” ile sürü-yor… “Uğurlama” hep birlikte söy-lenirken “Bir Görüş Kabini”ndensonra ölüm orucu şehidi iki kardeşolan Canan ve Zehra Kulaksız’ınbabası Ahmet abimiz sahneye çıkıyor.Dersim ve Karadeniz dağlarıyla kur-duğu bağ ile Dersimliler’e sesleniyor.Dersimliler’in yüreğinde coşkulu ko-nuşması ile yer ettiği aldığı alkışlar-dan görünüyor. Marşlar ve halaylar-la devam eden konserin sonunda“Hernepeş, Cemo ve Halkıyız Kaza-nacağız” söyleniyor. Herkes birbiri-ne soruyor kaç kişiydik diye... 10 binyürektik o alanda. 10 bin Ali’ydik. 10bin “devrim” diyendik. Ve yarın yüzbinler, milyonlar olacağımıza inançladevrim yürüyüşümüz sürüyor. Ta kikazanacağımız güne kadar diyoruz.

Page 24: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Yazı dizimizin 5. bölümünde Vi-etnam, Batı Sahra ve Filistin’dekiHalk Komiteleri ve taban örgütlen-melerini anlatmaya çalıştık. En zor-lu koşullarda; işgal altında, çölünegemen olduğu işgal edilmiş toprak-larda devrimcilerin yaratıcılığını,halkın gücünü gördük.

Bu sayımızda ise ülkemizde ya-rattığımız örnekleri, 1980 öncesi vesonrası mücadele içinde kurduğu-muz halk komitelerini, İstanbul’daNurtepe Çayan ve Küçükarmutlu’dayaratılan örnekleri anlatmaya çalı-şacağız.

***

Ülkemizde yaratılan halk örgütlenmeleri

Devrimci hareket, birçok alandaolduğu gibi halk örgütlenmeleri ko-nusunda da ilklerin yaratıcısı olmuş-tur. Yoksul halkın barınmasorunu sahiplenilmiş, kocakoca mahalleler kurulmuş-tur.

Halkın talepleri için mü-cadele sürdürülürken, biryandan da halk örgütlen-meleri konusunda ciddiadımlar atılmıştır. Özellikle12 Eylül 1980 öncesi yoksulhalkın oturduğu mahalle-lerde oluşturulan Halk Komiteleri ilehalk, kendi yaşamını örgütleyip, ma-hallesini yönetmiş, yönetmeyi öğ-renmiştir.

Oligarşinin, on yıllarca aşağıladı-ğı, “insan yerine koymadığı”, poli-tika dışına ittiği, adeta bir “sürümuamelesi” yaptığı yoksul halk, buörgütlenmelerle politika yapmayı öğ-rendi. Politika yapabileceğini gördüve gösterdi.

Halk barınma sorununu çözmeyen,su, yol, okul gibi taleplerini karşıla-mayan oligarşi karşısında devrimci-ler öncülüğünde örgütlenerek bir güçolduğunu görmüş, taleplerini kendimücadelesi ve örgütlenmesi ile sa-

hiplenmiştir.

Yoksul mahallelere, okul, yol, su,elektirik getirmeyen devletin sadeceyıkım ekipleri ve polis ile geldiğinigörmüş, saldırıları yaşamış, devleti ta-nımıştır.

Devrimci Hareket, Devrimci Sololarak yoksul gecekondu mahallele-rinde örgütlenmeye başladığı süreç-ten itibaren halk komiteleri kurmayabaşladı. Bu komiteler, daha sonraHaklıyız Kazanacağız’da şöyle de-ğerlendirilmişti.

“Oluşturulan ‘Halk Komiteleri’,halkın sorunlarını kendi gücüyleçözmesi ve bu yönde örgütlenmesi-ni sağlamak yanında, halkın bilin-çlenmesi ve sorunların gerçek kay-nağını görebilmesi açısından daönemli işlev gördüler.” (HaklıyızKazanacağız, cilt: 1, syf: 91)

1990’lı yılların ikinci yarısında,yoksul gecekondu mahallelerindeHalk Meclisleri kurulmaya başlan-mıştır. Halk Meclisleri ile yoksul ge-cekondu halkı kendi sorunlarını sa-hiplenmiştir. Yozlaşmadan, yoksul-luğa, çetelerin saldırısından, ulaşımsorununa kadar halkı ilgilendiren hersorun Halk Meclisleri’nin alanına gir-miştir.

Oluşturulan halk örgütlenmelerisadece o an için kurulmuş, sonra dabir kenara bırakılmış örgütlenmelerdeğildir. Mücadele sürdükçe, halkörgütlenmeleri mücadelenin ayrıl-maz bir parçası olarak hep gündem-de olacak pratik adımlar ise koşulla-

ra bağlı olarak şekillenecektir.

Halk Komiteleri ile halk gerçek gücünü gördü

Devrimci Sol, halk komitelerine“halkın kendi sorunlarını, kendigücüyle çözmesi” ve halkın örgüt-lenmesi perspektifiyle yaklaştı. Buçerçevede bu nedenle, 12 Eylül1980 öncesi bir çok yerde halk ko-miteleri oluşturdu.

Halk komiteleri pratiği içindehalk, sorunların “gerçek kaynağını”ve çözümün yolunu görerek öğren-miştir. Bu pratiğin içindekiler, devleti,devrimcileri tanımış, bilinçlenme açı-sından büyük sıçramalar kaydetmiş-lerdir.

Devrimci Sol, mahallelerde, yok-sul gecekondu bölgelerinde sınırlı, de-mokratik, politik, askeri birçok ör-

gütlenme yarattı o yıllarda. On-larca demokratik dernek, tüketimkooperatifleri kurarak, bu alan-da birçok yeni örgütlenme oluş-turdu.

Devrimci Sol, varolan der-nekleri yeni bir anlayışla elealarak, halk kitlelerinin sorun-larına çözüm bulmaya çalıştı.Halkın temel sorunlarını sahip-

lenerek, bu tür örgütlenmelerle halkınçözüm üretmesini sağladı. Yoksulhalk, birleştiğinde, örgütlü olduğun-da başaramayacağı hiçbir şey ola-mayacağını gördü.

Bu, halkın kendine güvenini ar-tırdı. Örgütlü olmanın anlamını kav-ramasını sağladı. Özellikle, halk ko-mitelerinin örgütlü olduğu bölgeler-de halk gerçek gücünü gördü.

Reformizm ve oportünizm, yıl-lardır silahlı mücadeleyi temel alandevrimci hareketin, “kitleden ko-puk”, kitlesellikten uzak olduğu spe-külasyonunu yapmıştır. Oysa tamtersine, devrimci hareketin en çoküzerinde durduğu konulardan biri

6

Altıncı Bölüm: Yoksul gecekondularda

Halk Komiteleri

24

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

“Örgütlenmek, daha çokörgütlenmek ve halk kitlelerinindoğrudan söz ve karar sahibioldukları halk örgütleriniyaratmak ve halkı savaştırmak,

savaşı halklaştırmak bugünküvazgeçilmez sorunumuzdur.” (Dayı)

Page 25: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

halkın örgütlenmesi, halk örgütlü-lüklerinin yaratılmasıdır. Halk ko-miteleri ve daha sonra da Halk Mecl-isleri bu anlayışın ürünüdür ve soldabenzerini yaratan da yoktur esasolarak.

Halk komiteleri sadece ekonomiktaleplerin sahiplenilmesi ve çözümüile kendisini sınırlandırmamıştır.

Komiteler, kuruldukları yerlerde,bir taraftan, yol, su, kanalizasyon,elektrik, sağlık hizmetleri, barınma so-runu gibi her mahallenin genel ve ken-dine özgü altyapı sorunlarının çözü-mü için tek tek her eve giderek yay-gın bir çalışma yürütürken, diğeryandan da halkı politikleştirecek top-lantılar, seminerler örgütlemiştir.

Halk Komiteleri’nin temel ilkele-rinden biri, sorunlara dair neyin na-sıl yapılacağı tartışmasına kitleyi kat-mak, çözümleri birlikte üretmek, ka-rarları birlikte almaktır. Halk Mecl-isleri pratiği de aynı anlayışla şekil-lendirilmiştir. Daha 1980 öncesinde-ki Halk Komiteleri’nden başlayarakbu doğrultuda pratik adımlar atıl-mıştır.

Yoksul mahallelere hizmet için uğ-ramayan belediyelerin yapacağı şey-ler o günkü örgütlülük ile yapılmayaçalışıldı. Su, elektrik, kanalizasyon altyapısını halk bizzat kendi örgütlü-lükleriyle, kendi emeğiyle yaptı. Bupratik çalışma, halkın yönetmeyi de,örgütlemeyi de öğrendiği bir pratik-tir. Halk Komiteleri tüm bu yanlarıylaelbette halk için, halk önderleri içinbir okul niteliği de taşımaktadır.

Diğer yandan yine devrimcilerinönderliğinde, Halk Komiteleri aracı-lığıyla kitleye yönelik olarak yürü-tülen siyasi çalışmalar, seminerler, eği-tim çalışmaları ile örgütlenmeler, bi-rer halk eğitim okuluna dönüştürüldü.Her yaştan halkın eğitildiği halkokulları oldu buralar.

Çayan Mahallesi: 33 yıllıkmücadele dolu bir tarih

İstanbul’un Kağıthane ilçesi ileAlibeyköy arasında kalan, bir dö-nemler mısır ekilen, o zaman bir ya -nı ha zi ne ara zi si, bir ya nı as ke ri böl -ge olan boş topraklar üzerinde bugünkoca bir mahalle yükseliyor.

Kuşkusuz bu mahalle sadece bi-nalardan, caddelerden oluşmuyor.Aynı zamanda bu mahalle kurulma-ya başlandığı 1978 yılından bugüne,33 yıllık bir mücadele tarihini de ken-di içinde barındırıyor. Kuruluşundadevrimci hareketin önderinin bizzatyer aldığı, bu gün Nur te pe ola rak daad lan dı rı lan, dev rim ci le rin ver di ğiadıy la asıl adı “Çayan Ma hal le si”olan ma hal le, bir çok bakımdan an-latılabilir. Biz burada konumuz iti-bariyle, daha çok halk komiteleri ya-nıyla Çayan Mahallesi’ni anlatacağız.

İstanbul’a göç lerin sürdüğü 1978yı lın da kurulmaya baş la nan Çayanmahallesinin ilk yerleşimcileri,Kars'tan, Er zin can'dan ve Der sim’denzorunlu olarak göç edip İstanbul’a ge-len yoksul halktır. Çayan mahallesi,devrimciler tarafından yoksul halk ilebu tarihten itibaren kurulmaya baş-landı. Bir mahallenin kurulması, biryaşamın örgütlenmesi demekti. Ör-gütlenme ise öncülük ve iradilikti. Oöncülük ve iradiliğin o günkü adıDevrimci Sol’du.

Çayan’ın kurulduğu dönem, oli-garşinin, sivil faşist hareket aracılı-ğıyla halka saldırılarını yoğunlaştır-dığı bir dönemdir. Ülke çapında sal-dırıların Maraş gibi büyük katliam-larla sonuçlandığı bir dönemde dev-rimci hareket bir yandan halkın cangüvenliği talebine sahip çıkıp, anti-fa-şist mücadele sürdürürken bir yandanda yoksul halkın barınma sorunununçözümü için adımlar atmıştır.

Devrimciler sadece bir mahallekurmakla kalmamış ay nı za man dahal kın barınma sorununa na sıl sa hipçık ılması gerektiğini de so mut olarakgöstermişlerdir. Çayan ve diğer yok-sul mahallelerin devrimciler önderli-ğinde kurulması, oligarşinin yok sulhalkın ko nut so ru nu nu çöz me di ği ni veçö ze me ye ce ği ni gösterirken, alter-natifi de somutlamıştır.

Çayan Mahallesi’nin kuruluş, ora-da halkın ihtiyaçları temelinde yeni bir

yaşamın örgütlenmesi, kurulan halkkomiteleri, oligarşinin o yıllardadevrimcilere yönelik “amaçsız biravuç anarşist-terörist” demagojile-rine de bir cevaptı. Devrimci hareket,mücadelesi, eylem anlayışı, halkın ta-leplerine sahip çıkması ile bir halk ha-reketi olmanın temelini böyle böyleoluşturdu.

Halk Komiteleri nasıl oluştu? Nasıl çalıştı?

Devrimci hareketin önderi, bizzatiçinde yer aldığı Çayan Mahalle-si’nin kuruluşu çalışmalarında, halkınve Devrimci Sol militanlarının önü-ne öncelikle halk örgütlenmeleri kur-mak görevini koymuştur. Yokluklariçinde halkın yaratıcılığına dayanıla-caktır. O yaratıcılığı açığa çıkaracakolan ise taban örgütlenmeleriydi.

Yaşamı örgütlemek için ön ce halkko mi tesi ku rul ma lıy dı. Halk Ko mi tesi,halkla ko nu şa cak, tar tı şa cak, ihti -yaç la rı çı kar ta cak, iş bö lü mü ya pa -caktı. Çalışmalar da, yaşam da ken-diliğinden değil, bir iradeye göre, birprogram dahilinde yürütülecekti.

Çok geçmeden Halk Ko mi tesikurularak, işe baş lan dı. Mahalle hal-kından oluşuyordu komite. Sorunla-ra en duyarlı olan, sorunların çözümüiçin en çok çaba harcayan insanlardanseçilmişti.

Halk ko mi tesi, halk la top lan tı laryap maya başladı. Bu toplantılar gi-derek periyodikleşti. Hem mahalleyeilişkin sorunlar tartışılıyor, buna iliş-kin çözümler üretiliyor, hem de ya-şama dair kimi kurallar belirleniyor-du.

Yoksul hal ka ilk ar sa lar 1978 yı -lın da da ğı tıl dı. Arsa dağıtımını Dev-Genç’li ler yap tı lar. Dağıtılan arsalar,kurulacak evler üç çocuklu bir aile te-mel alınarak, 120 metre kare olarakbelirlendi.

Arsalar, rastgele değil, ihtiyaçla-rı olanlara, evi olmayanlara dağıtıldı.Torpil, kayırma, hemşericilik yoktudağıtımda.

Mahalle planlanarak yapılırken,mahallenin tam ortasına bir de dernekbinası yapıldı.

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

25

Yürüyüş

Sayı: 278

Page 26: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Zamanla hem ihtiyaçlar çoğaldı,hem sayı arttı. Örgütlenme için yeniaraçlara ihtiyaç vardı. Bunun için1979 yı lın da ilk dernek ku rul du. Der -nek, Dersimlisi, Erzincanlısı, Karslı-sıyla tüm halkı kucakladı, kaynaştır-dı. Bölgecilik, hemşericilik gibi hal-kı bölen geri eğilimlerin önüne geç-ti.

Halkın sorunlarının tartışıldığı,çözümler üretildiği toplantılar, eğitimçalışmaları artık dernekte yapılıyor-du. Bir yandan halk komitesi, bir yan-dan kurulan dernek ile halk kendi so-runlarını sahiplenerek, tartışarak,kendi çözümlerini üretti. Özellikle, ev-lerin yapılması ve temel alt yapı so-runlarının çözümünde halk seferberoldu. Halk burada örgütlülüğünün,birliğinin ve gücünün farkına vardı.Bunlar halkı eğitti, politikleştirdi.

Yaşadığı ülkeyi tanıdı. Sömürü ne-dir, nasıl kurtulunur sordu, tartıştı, öğ-rendi, mücadelenin ve örgütlü ol-manın anlamlarını kavradı. Giderekdaha çok insan mücadeleye ve ör-gütlenmeye katıldı.

Küçükarmutlu halkı 23 yıldır örgütlülükle iç içe

23 yıldır oligarşinin yıkmaya ça-

lıştığı Küçükarmutlu, 1988’de Ana-dolu’nun çeşitli şehirlerinden İs-tanbul'a göçeden işsiz ve yoksul hal-kın devrimciler önderliğindeki mü-cadelesi ile kuruldu.

Küçükarmutlu’nun tarihinin biryanını yıkımlar ve yıkım tehditlerioluşturmaktadır. Başlangıçta polisve faşist arazi mafyasına karşı mü-cadele edilerek kondular korunabildi.

Devrimci hareket, Anadolu’dangöç etmiş yoksul halkın barınma so-rununu çözerek, örgütlenmenin ilkadımını attı. Mahallede oluşturulanHalk Komitesi ile yaşam örgütlen-meye çalışıldı. Halk toplantıları ya-pılarak, mahallenin sorunları tartışıl-dı, çözümler üretildi.

Yıkım saldırı ve tehditlerine kar-şı devrimci hareket yoksul halkı ör-gütleyerek yıkımlara karşı mücadeleyive dayanışmayı yükseltti. Kondularyıkıldığında yeniden bir gecede ortakbir biçimde yapıldı.

Küçükarmutlu yıkım saldırılarınakarşı ilk şehidini 1990 Temmuz’un-da Küçükarmutlu’ya yönelik saldırı-ya karşı barikatlar kurup direndiğin-de verdi. Hüsnü İşeri katledildiğin-de halk kararlılığıyla polise geri adımattırdı. Mahallenin etrafındaki ku-şatma kaldırılması sağlandı.

Yıkım saldırıları büyük ölçüdepüskürtüldükten sonra mahalleninalt yapı sorunları çözülmeye çalışıl-dı. Bunun için çeşitli taleplerle aylarsüren mücadelelerle yeni kazanımlarelde edilerek mahallenin sorunları çö-züldü.

Devrimci hareket, 23 yıl boyuncaKüçükarmutlu’da oluşturduğu ör-gütlenmelerle yoksul halkın müca-delesini, dayanışmasını örgütledi. Si-yasi, kültürel çalışmalar ile yozlaş-maya karşı mücadeleler yürüttü. Oncasaldırıya, örgütlülüğü dağıtmak içinyapılan operasyonlara karşı Küçü-karmutlu hep örgütlü oldu.

23 yıldır devrimcilerle birlikteolan Küçükarmutlu, büyük ölüm oru-cu direnişi döneminde de tarihsel birrol oynadı. O yanıyla 23 yıllık tarihdolu doludur.

- devam edecek -

33 yıl önce Çayan’ı ku-ranlar, bugün de mücadeleleriile, halk örgütlenmeleriyle yaşatı-yorlar. Aşağıda Çayan Mahallesi’ninkuruluşuna dair anlatımdan bölümaktarıyoruz:

“Sa tı la maz dı, ör ne ğin ev ler, ki ra -ya ve ri le mez di... Kâr-ki ra de ğil, ih -ti yaç be lir le yi ciy di.

Ar sa da ğı tı mı, ge ce kon du ya pı mısü rer ken plan la ma da ona gö re ya -pıl dı. Bir ba kı ma ilk ev ler, kent leş -me nin ilk nü ve siy di ler.

Ör ne ğin yan gın çık tı ğın da, yan -gı na na sıl mü da ha le edi le bi le ce ği negö re he sap lan mış tı ev yer le şim le ri veyol lar ona gö re plan la mış tı... Ev lerbah çe li ol ma lıy dı.

Ya ni ma hal le bir pla na, bir plan -

la ma ya gö re ku rul mak tay dı.

Ev ler tek kat lı ol ma lıy dı. Bah çe -le re seb ze ler eki le bil me li, ağaç lar di -kil me liy di. Ev le rin tek kat lı ve bah -çe li ol ma sı dev rim ci le rin ter cih veplan la ma sıy la ol du.

Dev-Genç’li ler okul da öğ re ni yor,kü tüp ha ne de ça lı şı yor, ho ca la rı na so -ru yor, bir mü hen dis lik ha ri ka sı ol ma -sa da YA ŞANABİLİR BİR MA -HAL LE ku ra bi le cek le ri ko nu sun daken di le ri ne gü ve ni yor lar dı.

Ge ce kon du lar ku ru lur ken ai le lerbir bir le ri ne yar dım edi yor du. Er kek -ler, ka dın lar, genç ler, ço cuk lar, dev rim -ci ler el bir li ği et miş ve ma hal le yi yok -tan ya ra tı yor lar dı.(...)

Ör ne ğin in şa at lar için su so -run du. Su so ru nu mu var, he mençö zül me liy di. Çö zül müş tü de.İn şa at lar da kul lan mak için su

ku yu la rı açıl mış tı he men. Ve ta bi i,ku yu la rın gü ven li ği de sağ lan mış -tı.(...)

El bet te, ev le rin ya pı mı çok hız lıve der me çat may dı. 1-2 gü nü geç me -di hiç bir za man.

ÇA YAN’ın ilk ku ru lu şu, ilk ev -le rin ya pı mı 1978 yı lın da baş la dı.1979-80 yıl la rın da hız lı bir bi çim debi ti ril di. Asıl ku ru luş bu yıl la ra da -ya nır. (...)

Ve yi ne Da yı var dı, di re ni şin ba -şın da. Di re ni şin, adım adım örül me -sin de Da yı var dı. “ (Emperyalizme veOligarşiye Karşı Yürüyüş, sayı:5, 2Kasım 2008)

Çayan Mahallesi’ni kuranirade bugün de yaşatıyor!

26

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

Page 27: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

27

Yürüyüş

Sayı: 278

AKP yalakalarının "ustalık kabi-nesi" diye göklere çıkarttıkları 61. hü-kümet kabinesini önceki sayımızda ta-nıtmaya başlamıştık. Kaldığımız yer-den devam ediyoruz.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ:

Milli Görüşçü. Babası Milli Se-lamet Partisi’nden milletvekili adayıolmuş. Dördüncü dönemdir AKP ik-tidarında Sağlık Bakanlığı yapacak.

Onun en önemli icraatı “Sağlık’taReform” adı altında sağlık hizmetle-rini özelleştirerek insan sağlığını ticaretmalı haline dönüştürmesidir. Aşağıdakişu örnek Akdağ’ın halka bakışının öze-tidir: Bursa Devlet Hastahanesi’nde çı-kan yangında yoğun bakım ünitesin-deki 8 hasta dumandan boğularaköldü. Recep Akdağ, “Ölenler beyinölümü beklenen kişilerdi” diye açık-lama yaptı.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek:

Emperyalist tekellerin yetiştir-mesi ve onların güvenini kazanmış birişbirlikçidir. Yüksek lisansını İngil-tere'de University of Exeter'de yaptı.ABD Büyükelçiliği'nde ve Deutsc-he Menkul Kıymetler’de kıdemliekonomist olarak çalıştı. Bir süreUBS Bankası Hisse Senedi AnalizBirimi'nde görev yaptıktan sonrauluslararası emperyalist finans kuru-

luşu Merrill Lynch'te stratejist ola-rak çalıştı. 60. Hükümet'te Devlet Ba-kanlığı ve sonrasında Hükümette ya-pılan değişiklikle, Maliye Bakanlığıyaptı. En büyük meziyeti emperya-lizmin ekonomi politikalarını hayatageçirmesidir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik:

Bursa Yüksek İslam Enstitüsümezunu. AKP’nin Kurucular KuruluÜyesi. 60. Hükümet'te Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanı idi. Bakan-lığı döneminde emekçilerin iş gü-vencesi, sağlık güvencesi, örgütlen-me hakları bir bir gasp edildi. İşçile-ri, memurları köleleştiren Torba Yasaçıkartıldı. Şimdi de emekçilerin ka-zanılmış en önemli hakkı olan KI-

DEM TAZMİNATLARI ellerindenalınmak isteniyor. Çelik, emekçiler-den alıp patronlara peşkeş çekiyor.

Enerji ve TabiiKaynaklar Bakanı Taner Yıldız:

22. ve 23. Dönem Kayseri Mil-letvekilliği, 60. Hükümet'te Enerji veTabii Kaynaklar Bakanı olarak görevyaptı.

Bakanlığı dönemindeki madenkazaları karşısındaki tavrı unutul-madı. Elbistan’da Turgay Ciner’inmaden ocağında göçük altında kalanişçiler hala çıkartılmadı. 13 kişinin öl-düğü Balıkesir’deki Şentaş MadenOcağı’ndaki kazada yaptığı ilk açık-lama “maden ocağında bir kusur ol-madığı” oldu. Suçlu kim? İşçiler yada “takdiri ilahi”... Taner Yıldız da te-

AKP’nin 61. HükümetKabinesini Tanıyın!

AKP dönemindeki yağma ve ta-lan bütün Cumhuriyet tarihindenkat kat daha fazladır.

� 1923-2004 yıl la rı ara sın da1500 ma den ara ma ruh sa tı ve ril -irken, AKP iktidarında 43 bin 500ruh sat veril di. 81 yılda 1500 ruhsat,8 yılda 43.5 bin ruhsat; düşünün ta-lanın büyüklüğünü!

� AKP, Tür ki ye’nin yü zöl çü -mü nün üç te bi rinden daha büyük biralan ı, yani 780.917 ki lo met re ka re

olan Tür ki ye top rak la rı nın 282.898ki lo met re ka re sini, verdiği “ara maruh sat la rı”yla, em per ya list te kel -lerin ve iş bir lik çi le rinin yağma ve ta-lanına açtı.

� AKP, madencilikle hiçbiralakası bulunmayan Kay se ri İlBaş ka nı Mah mut Ca bat’a Ya lo -va ili nin 28 ka tı bü yük lü ğün de11.281 ki lo met re ka re lik bir alan-da 254 adet ma den ara ma ruh -sa tı verdi.

Taner Yıldız; emperyalist talanın bakanı

(2)

Page 28: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

kellerin dostu halkın düşmanıdır.Elektrik borcunu ödeyemediği için 6milyon 633 bin 481 abonenin elek-triğini kestirdi.

Soruyoruz halk düşmanı AKP’ninEnerji Bakanı’na; elektrik faturasınıödeyemeyen yoksul halkın elektriğinikestiğiniz gibi milyonlarca lira bor-cu olan tekellerin elektriğini de ke-sebiliyor musunuz? Hayır, kesmi-yorlar! Kesmek şöyle dursun tekel-lerin borçları için af çıkartıyorlar.

Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan:

AKP, halkın değil tekellerin par-tisidir. Ekonomi Bakanı Zafer Çağ-layan da işbirlikçi burjuvazinin tem-silcilerindendir. 1987'de Ankara Sa-nayi Odası'nda Oda Meclisi Üye-si oldu. 1995'te Yönetim KuruluBaşkanı oldu ve 2007'ye kadar bukoltukta oturdu. Türkiye Odalar veBorsalar Birliği'nde üç dönem Baş-kan Yardımcılığı yaptı. TOBB olarakher dönem iktidarın destekçisi oldu.Köylünün, esnafın hak arama ey-lemlerine karşı çıktı. 23. DönemAnkara Milletvekilliği yaptı. 60. Hü-kümet'te Sanayi ve Ticaret Bakanıolarak atandı. Son hükümette DevletBakanlığı’na getirildi.

Tekellerin temsilcisi olan Çağla-yan elbette halkın hangi koşullardayaşadığını düşünmeyecek, tekellerinçıkarı için çalışacaktır.

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün:

Kocaeli Refah Partisi İl Başkanvekilliği ve Derince Belediye Baş-kanlığı yaptı. 22. ve 23. Dönem Ko-caeli Milletvekilliği, 60. Hükümet'teSanayi ve Ticaret Bakanlığı yaptı.

Nihat Ergün emekçi düşmanıdır.2008 1 Mayıs’ındaki polis terörüneilişkin meclisteki görüşmelerde GrupBaşkanvekili olarak AKP adına yap-tığı konuşmada “Türkiye’nin gerçekgündemi bu değil...” diyerek, 1 Ma-yıs terörünün tartışılmasını bile iste-miyordu. “Bu güvenlik önlemleri

nedeniyledir ki, 77’de olan provo-kasyon olmamıştır” diyerek, faşist te-rörü savundu.

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz:

Amerikan yetiştirmesidir. 12 Ey-lül öncesinin gerici faşist örgütlen-mesi Milli Türk Talebe Birliği için-de yer aldı. Yüksek lisansını ABDDenver Üniversitesi’nde yaptı.

Başbakanlık Devlet PlânlamaTeşkilatı'nda Planlama Uzman Yar-dımcısı, AB ile İlişkiler Genel Mü-dürlüğü gibi görevlerde faşist devlete‘hizmetleri’ vardır. Sümerhalı Yö-netim Kurulu üyeliği gibi koltuklarlada hizmetleri ödüllendirilmiştir. 23.Dönem Bingöl Milletvekiliği ve 60.Hükümet'te Devlet Bakanlığı yaptı.

Çevre ve Şehircilik Bakanı ErdoğanBayraktar:

Milli Görüş’ün eski kadroların-dandır. Refah Partisi Eminönü Be-lediye, ilçe ve Büyükşehir Meclisüyeliği yaptı. Erdoğan BayraktarTayyip Erdoğan’ın Büyükşehir Be-lediye Başkanlığı döneminde KİP-TAŞ Genel Müdürü idi.

2000-2001 yıllarında Ankara Bü-yükşehir Belediyesi Metropol İmarA.Ş.’de Genel Müdürlük yaptı.2001–2002 yıllarında Ankara Bü-yükşehir Belediyesi PORTAŞ GenelMüdür Danışmanı yapıldı. 2002-2011 arasında ise, Başbakanlık Top-lu Konut İdaresi (TOKİ) Başkan-lığı yaptı. Bu yıllar boyunca “Kent-sel Dönüşüm” adı altında yoksulhalkın gecekondularını başına yıktı.Onun TOKİ başkanlığı dönemindetam 54.218 gecekondu yıkıldı. Ge-cekondu sahiplerine verilen sözler ye-rine getirilmedi. Gecekondu arsala-

rı gasp edildi. Trilyonluk rantlar ya-ratıldı, AKP yanlısı tekellere peşkeşçekildi.

O, “nitelikli” bir dolandırıcıdır.Hakkında trilyonluk yolsuzluk dos-yaları var. TOKİ Yasası'ndaki "kamukurumları, kaynaklarını kamu ban-kalarında tutar" ilkesini çiğneyerek,TOKİ’nin 280 trilyon lirasını AKPyanlısı dinci finans kurumu Asya Fi-nans'a aktardı.

Son olarak “Kentsel dönüşüm”adı altında bir milyon gecekondununyıkılmasını içeren bir yıkım saldırı-sı başlattı. Bu saldırıyı daha sistem-li sürdürebilmek için emperyalistle-rin ve işbirlikçi tekellerin isteğiyle“Çevre ve Şehircilik” bakanlığı kur-durularak Bayraktar da bu bakanlığagetirildi.

Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış:

O da Amerikan yetiştirmesi bir iş-birlikçi uşaktır. The Baruch Collegeof The City University of New Yorkİşletme Fakültesini bitirdi. ABDNew York'ta Turkish Link Danış-manlık, Emlak ve Tercüme Büro-su’nu kurdu. Türk Amerikan Der-nekleri Federasyonu Başkanlığıyaptı. AKP’de Dış İlişkiler Danış-manlığı'nda bulundu. İtalya’dan Dev-let Nişanı aldı. 22. ve 23. Dönem İs-tanbul Milletvekili. 22. Dönem'deTürkiye-ABD Parlamentolar ArasıDostluk Grubu Başkanı, NATO Par-lamenter Asamblesi Türk GrubuBaşkan Yardımcısı ve TransatlantikKomitesi Başkanlığı yaptı. İşbirlik-çiliği ve uşaklığı ödüllendirilmeye de-vam ediliyor. Şimdi de yeni kurulanAvrupa Birliği Bakanlığı’na getiril-di.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç:

AKP’nin gerici, faşist kadrola-rından. Avrupa Milli Görüş Teşki-latları eski Genel Başkanı Ali Yük-sel’in damadıdır.

22. ve 23. Dönem Samsun Mil-letvekili, 23. Dönem'de KaradenizEkonomik İşbirliği Parlamenter

61. Hükümet, halkındeğil, emperyalist

tekellerin veişbirlikçilerinin

kabinesidir.Bunlar bizi yönetemez!

28

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

Page 29: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Asamblesi (KEİPA) Türk Grubu Üyesi oldu. Yalaka-lığı, yalancılığı, demagogluğuyla AKP içinde yüksel-meye adaydır.

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz:

AKP, Sivas milletvekili. 22 Temmuz 2007 genel se-çimleri öncesi tarafsız (!) Ulaştırma Bakanı olarak gö-rev yaptı. Öncesinde Ekim 2007’den beri, Kültür veTurizm Bakanlığı Müsteşarı idi. 61. hükümetin MilliSavunma Bakanlığı’na getirildi. Yeteri kadar tanın-mayan bir bakan olsa da, şimdiden söyleyebiliriz: Ame-rika’nın, NATO’nun isteklerinin dışına asla çıkmaya-caktır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin:

AKP Gaziantep milletvekili. AKP’nin Kadın Kol-ları’nda önce teşkilattan ve sonra da siyasi işlerden so-rumlu genel başkan yardımcılığı yaptı. Şimdi atandı-ğı Bakanlık, kadınların sorunlarına çözüm bulmak ama-cıyla kurulan bir bakanlık olmayıp kadınların AKP zih-niyetiyle örgütlenmesine hizmet edecek bir bakanlık-tır. Fatma Şahin’in görevi de bu olacaktır.

Kültür Bakanı Ertuğrul Günay:

O bir dönektir. Eski CHP Genel Başkan adayla-rından, eski “68'li sosyalist”, CHP’nin sol kanat li-derlerinden ve son olarak da “müslüman sol” hareke-tin örgütleyicilerindendi Ertuğrul Günay. Onun geçmişikendini inkarlarla dolu. 2007 genel seçimlerinde kol-tuk kapmak için geçmişteki tüm düşüncelerine ihanetedip sözde zıt görüşlere sahip olan AKP’ye geçmiş vemilletvekili olmuştur. Dönekliğinin ödülü olarak daAKP, Günay’ı Kültür Bakanı yapmıştır.

Bakanlığı boyunca tam bir Tayyip Erdoğan yala-kası oldu. Erdoğan’ın sanata düşmanlığını bile “öyledeğil şöyle demek istemişti” diye “yumuşatmaya” ça-lıştı. Günay tüm dönekler gibi kendini ispatlamak içindaha çok yalakalık yaptı. Yalakalığının ödülü olarak61. hükümete de Kültür Bakanı yapıldı.

***

Erdoğan’ın “ustalık” kabinesi bunlardır. Özetlersek:

61. Hükümet kabinesi:

Bir; Amerikan uşaklığında ve tekellere hizmette us-talaşmışlardır.

İki; Hırsızlıkta, yalanda, talanda ustalaşmışlardır.

Üç; Halka karşı politikalarda, sömürüde, baskı veterörde ustalaşmışlardır.

Sonuç olarak; AKP’nin 61. Hükümet Kabinesi hal-kın değil, emperyalist tekellerin ve işbirlikçilerinin ka-binesidir. Bizi bunlar yönetemez.

“Türkiye artık işkencelerle,faili meçhullerle, yargısız in-

fazlarla anılan bir ülke değil.Şunu tekrar övünerek huzurunuzda

söylüyorum; 2010 yılında bir tane bile işkence id-diasıyla bir dava, iddia söz konusu olmamıştır. Artık Tür-

kiye işkenceyi gerçekten sıfırlamıştır.”

Bu sözlerin sahibi, Ankara’da düzenlenen valiler toplan-tısında konuşan İçişleri eski Bakanı Beşir Atalay’dır. FakatAKP’nin 8 yıllık iktidarı döneminde yaşananlar, bu sözlerinyalan ve çarpıtmadan ibaret olduğunu gözler önüne seriyor.Çünkü AKP, iktidara geldiği günden bugüne işkenceler de oldu,kayıplar da oldu, katliamlar da oldu. Türkiye İnsan Hakları Vak-fı (TİHV)’nin 2010 yılına dair hazırladığı raporda “2010 yı-lında işkence iddiası ile 363 başvuru yapıldı, bunlardan 161’iise 2010 yılında işkence gördü.” bilgisi veriliyor. TİHV, ra-porunda verdiği rakamların, sadece kendilerine başvuranlarıyansıttığını, onun dışında işkence gördüğünü saklayanları, ken-dilerine başvurmayanları kapsamadığı bilgisini de veriyor.

AKP’nin 2002-2011 yılları arasında iktidarda olduğu dö-nemde, gözaltında, işkencede, hapishanelerde, tecrit hücre-lerinde, dağlarda, şehirlerde devrimciler, yurtseverlerAKP’nin polisi ve ordusu tarafından katledilmiştir. Onlar-ca demokratik kurum, dernek geceyarıları basılmış ve göz-altına alınanlar işkenceyle gözaltına alınmıştır.

Daha yakın zamanda, 10 Mayıs 2011’de Okmeyda-nı’nda devrimci kurumlara yönelik baskınlar düzenlenmiş;Gençlik Federasyonu’ndan gözaltına alınan 15 yaşındaki genç-lerimize dahi işkence yapılmış, sakat bırakılmışlardır.

Verilen adalet ve hukuk mücadelesiyle polis ve ordununişkence yaptığı ve katlettiği belgelendiği zaman, yapılan iş-kenceler, tek tek kişilerin üzerine yıkılır. İşkence ve katliamlar“münferit” açıklamasıyla kişiselleştirilir. Oysa ki işkence-ler “münferit” değil, devletin resmi politikasıdır.

Gerçeklerin üzeri “işkence yok” iddialarıyla kapatılma-ya, AKP iktidarı, aklanmaya çalışılıyor. Oysa ki işkence Tür-kiye’de sistematik bir devlet politikasıdır. Amaç, devrimcilernezdinde hakkını arayan tüm halk kesimlerini susturmak, sin-dirmek, kişiliğinden ve kimliğinden arındırmaktır. İktidar-larını koruyacak bir politikadır. Bunun içinde ülkemizde neişkenceyi sıfırlamak için bir çaba sarfedilir, ne de işkence-yi yapanlar yargılanır. Yargılanan, işkencede katledilendevrimciler, yurtseverlerdir.

İşkenceyi, halka yönelik terörünün bir parçası olarak kul-lanan AKP, işkenceyi sıfırlayan değil, aksine arttırarak de-vam ettirendir. İşkenceler, kayıplar, infazlar, faili meçhulle-rin sorumlusu olduğu için de katillerden hesap soramaz, yar-gılayamaz, cezalandıramaz. Çünkü işkence yapan, katledenDEVLETTİR!

AKP İŞKENCECİDİR

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

29

Yürüyüş

Sayı: 278

DüşmanıHalk

AKP

Page 30: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Oligarşinin parlamentosunda bulu-nan milletvekillerinin büyük çoğun-luğu her zaman hırsızlardan, sahte-karlardan, katillerden, halka düşmanemperyalizmin uşağı ve işbirlikçioligarşinin temsilcileri olmuştur.

Oligarşinin parlamentosunda kim-ler var, örnekler vererek anlatmayadevam ediyoruz.

Kayıpların, failimeçhullerinsorumlularındaneski OHAL ValisiNecati Çetinkayaparlamentoda...

AKP, kayıpları, faili meçhulleriaydınlatacaktı! Ama bunun sorumlu-larını meclise taşıyor.

AKP Adana MilletvekiliMehmet Necati Çetinkaya 67 binkorucu ordusunun oluşturulduğu,2 bin 700 köyün yakılarak boşal-tıldığı, yüzlerce faili meçhul cina-yetin işlendiği, 1990’lı yıllardaOlağanüstü Hal Bölge (OHAL)Valiliği yaptı. Oligarşi adına üst-lendiği görev, halk düşmanlığınınbelgesidir.

Adana AKPmilletvekili AliKüçükaydın: O dabir katliamcı!

Faili meçhullerin, kat-liamların, kayıpların en üstboyutta çıktığı, işkencenin

dizginsiz sürdüğü ‘90’lı yıllardaDiyarbakır ve Gaziantep ValiYardımcılığı yaptı.

İnfazların İçişleri BakanıAbdulkadir Aksu yine buparlamentoda...

1987’den beri Anavatan Partisi(ANAP), Refah Partisi (RP), FaziletPartisi (FP) ve AKP milletvekili ola-rak oligarşinin parlamentosunda yer

alıyor. ANAP ve AKP dönemlerindeİçişleri Bakanlığı ve çeşitli görevler-de bulundu. Oligarşinin ondan vaz-geçmemesinin tek nedeni onun katık-sız halk düşmanı, katliamcı olmasın-dandır. 12 Eylül öncesinin gericifaşist kadrolarındandır.

111 kişinin katledildiği 1978Maraş katliamı sırasında Maraş’taVali vekili olarak bulunuyordu.

İçişleri Bakanlığı dönemindekiyüzlerce infazın, kayıbın, şubelerde-ki işkencelerin doğrudan sorumlusu-dur. Hizbullah’ı kullanma politika-sının kurmaylarından biridir.

Wikileaks belgelerinde Aksu hak-kında “eroin kaçakçılarıyla bağlantı-larının olduğu ve genç kızlara düş-kün” olduğu yazıyordu.

Aksu, İçişleri Bakanlığı sırasındaTürkiye Jokey Kulübü hakkında ince-leme başlattı. Sonra ne olduysa oldu;Türkiye Jokey Kulübü BaşkanlığınaAksu’nun oğlu getirildi.

Mezar evlerikazan HizbullahsanığıAbdurrahimAkdağ AKPMardinmilletvekili ola-

rak bu parlamentoda...İnsanları işkence ederek katle-

den, bazılarını canlı bir şekilde evle-rin bodrumlarına gömen, oturdukla-rı evleri mezar evlere dönüştürenHizbullah’a üye olmaktan yargılananAbdurrahim Akdağ, AKP’den Mardinmilletvekili oldu. Milli Türk TalebeBirliği (MTTB) Mardin Şube yöne-timinde de yer alan Akdağ’ınHizbullah’ın yöneticilerinden olduğuiddia ediliyordu.

İşbirlikçi Kürtburjuvazisindenmüteahhit, AKPDiyarbakırmilletvekili MehmetGalip Ensarioğlu

Demirel ve TansuÇiller’in liderliğindeki Doğru YolPartisi’nin (DYP) iktidarda olduğu,Diyarbakır sokaklarında binlerce ‘fai-li meçhul’ cinayetin işlendiği, yoksulKürt halkının köylerinin yakılıp göçettirildiği dönemde DYP Diyarbakırİl Başkanı olan Galip Ensarioğlu,bugün AKP’den Diyarbakır millet-vekili oldu. O Kürt halkının sorunla-rını çözmek için orada değil, AKP’niniktidar olanaklarından yararlanıpmüteahhitlik işlerini büyütmek, Kürthalkını gerici AKP’ye yedeklemekiçin o mecliste bulunuyor.

Silah tüccarları da buparlamentoda...

AKP Diyarbakır Milletvekili Cumaİçten, 1990’larda Refah Partisine gir-di. İstanbul’da yaşayan İçten,Türkiye’deki en büyük silah tüccarla-rından biri. Kürt çocuklarının asimi-lasyonuna hizmet eden Gönül KöprüsüDerneği’nin yönetim kurulunda yeralan İçten, Kürtleri aşağılayan ırkçı dizi-lerden Kılıç Günü, Kurtlar VadisiPusu ve Samanyolu TV’de yayınlanan‘Tek Türkiye’’nin sponsorluğunuyapmaktadır. İçten, Silah Üreticileri,Satıcıları ve Sevenleri DerneğiBaşkanlığı da yaptı.

İhaleye fesatkarıştırmanın ödülüolarak, eski Milli EğitimBakanı Hüseyin Çelikyineparlamentoda

Milli Eğitim Bakanlığı, 7 Haziran2004’te, 135 ilköğretim okulu inşaa-tı için 62 ihale açtı. Ancak bu ihale-lerde yapılan yolsuzluklar nedeniyleMili Eğitim Bakanı Hüseyin Çelikhakkında Kamu İhale Kurumu soruş-turma açılmasını istedi. Ancak AKP'limilletvekilleri tarafında soruşturma-ya izin verilmeyerek Çelik korundu.

30 Kürdistan Kürt Halkınındır

Oligarşininparlamentosunda

kimler var?

Bu parlamento halktan

yana olabilir mi?

Oligarşinin parlamentosundakileribir bir anlatmaya devam ediyoruz

Necati Çetinkaya

M. Galip Ensarioğlu

Ali Küçükaydın

Abdurrahim Akdağ

Page 31: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

31

Yürüyüş

Sayı: 278

Başlıkta sorduğumuz sorunun ce-vabını doğru verebilmek için önce birsoru daha sormalıyız; kimin futbolu?Egemenlerin hizmetinde, halkın yal-nız seyirci olduğu “endüstriyel fut-bol” mu, yoksa çocuklarımızın so-kakta, gençlerimizin ve orta yaşlı ha-fif göbekli abilerimizin mahalle sa-hasında ya da halı sahada oynadığıfutbol mu?

Halkın futbolundan bahsediyorsakeğer, cevabımız evet olacaktır. Çün-kü insanları tuttuğu takımın renkle-rine göre ayrıştırmayan, takım ol-manın, alınterinin ve yeteneğin de-ğerli olduğu, arada bir camlarımız kı-rılsa da çocuk sesleriyle sokaklarımızışenlendiren bir oyundur halkın fut-bolu.

Halkın yalnız tribünde ve ekranbaşında seyirci olmaya mahkumedildiği futbol ise, sömürücüler ve

zulmedenler için bir tür narkoz işl-evi görmektedir. Loto-Toto oyunla-rıyla halka zengin olma hayallerininpompalandığı, milli maçlar aracılı-ğıyla şovenizmin körüklendiği bir“futbol”dur onlarınki. Tribünlerden,spor malzemeleri satışından, şifrelikanallardan paralar akar tekellerin ka-sasına. Halk futbol fanatikliğiyleesir alınıp, soyulur... Mafya ilişkile-riyle, para aklama tezgahlarıyla kir-li işler döner perde arkasında. Ha-kemler, futbolcular alınıp satılır, şikeyapılır; bahislerden, kumardan büyükparalar elde etmek için.

Spor yapmak bizim için, beyni-mizin sağlıklı çalışmasını, vücudu-muzun güçlü olmasını sağlamak vearkadaşlarımızla birlikte eğlenebil-menin bir aracıdır. Spora salt spor diyekapılmamalı; sporu, devrimci eğitimingenel görevlerine bağımlı kılmalıyız.

Bizim hangi futbolu seveceği-miz, daha doğru sevmemiz gerektiğibelli elbette. Ancak emperyalizmin veişbirlikçilerinin bol yaldızlı, şatafat-lı, her gün ekranlardan taşıp evleri-mize, beyinlerimize giren futbolu,günden güne daha etkin bir apoli-tikleştirme aracı olarak kullanıl-maktadır. Doğu ve Güneydoğu’ya“futbol çıkarması” düzenlenmesi,ev kadınlarına kadar futbol taraf-tarlığının yayılmaya çalışılması bo-şuna değildir.

Öyle bir hal almıştır ki bu “taraf-tarlık”, devrimci ilişkiler içerisindedahi hâlâ kendini takım taraftarlığı iletanımlayanlar, “fanatiğim” diyenlervardır(!) Oysa az çok dikkatli bir göz-le baktığımızda o gollerin kime atıl-dığını da görebiliriz.

Futbolu sevebiliriz elbette amahangi futbolu? Biz kendi futbolu-muzu oynayalım, turnuvalar düzen-leyelim ama bizi ezenlerin, sömü-renlerin oyununa gelmeyelim!

FUTBOL: Sevsek mi Sevmesek mi?

İstanbul Küçükarmutlu’da haf-talardır süren film gösterimi, 16 Tem-muz Cumartesi günü ”Kibar Feyzo”filmi ile devam etti. Köydeki ağalıksistemini, halkın yaşadığı sorunları vebu sorunlar karşısında yaşanan baş-kaldırıyı mizahi bir şekilde anlatan fil-me 40’a yakın kişi katıldı.

Bu düzenin halkı yozlaştırmada-ki en büyük aracı kitle iletişim araç-larıdır. Televizyonda gösterdiği dizi-lerle, filmlerle yaşamımızın her ala-nına sokmuştur burjuva ideolojisini.Her dönem amaçları doğrultusundafilmler, diziler çıkartmışlardır. Bazenliseli, üniversiteli gençliği bencilliğe,ahlaksız ilişkilere kısacası yozluğaiten diziler göstermişlerdir, bazen dedevletin katliamcı yüzünü örten dev-rimcileri karalayan filmler çıkart-mışlardır. Düzen, kültür-sanat alanı-nı halkı kandırmak için, kendine za-rarsız insanlar yetiştirmek için kul-lanmaktadır.

Bizler her zaman, her alanda dü-

zene alternatif olduğumuzu söylüyo-ruz. Bu, kültür-sanat alanı için de ge-çerlidir. Filmler bizim için bir eğitimaracıdır. İşte bu yüzden Armutlu’da-ki film gösterimleri haftada iki güneçıkarıldı. Cumartesi günleri yapılanfilm gösterimine bir de Çarşambagünü yapılacak olan çocuk filmlerigösterimi eklendi.

ADANA'DA KUNG-FU PANDA

FİLMİ İZLENDİ

14 Temmuz Perşembe günü Ada-na’nın Akdeniz Mahallesi'nde, ço-cuklara yönelik olarak Kung-Fu Pan-da animasyon filmi gösterildi. Bece-riksiz olduğunu düşünen bir pandanın,istediği zaman bir savaşçıya dönüşe-bileceğini anlatan film, bunun içinözel bir sır gerekmediğini vurguluyor.

Daha çok Arapların yaşadığı ma-hallede, açık alanda sinevizyon şek-linde yapılan film gösterimi saat20.30’da başladı ve 2 saat sürdü. 23kişinin katıldığı ve beğeniyle izlenen

filmin bitiminde, bu tür faaliyetlerinher hafta yapılacağı duyuruldu.

ANKARA'DA DA KENDİ

SEÇTİĞİMİZİ İZLEDİK

Ankara'da İdilcan Kültür Merke-zi, 16 Temmuz 2011 Cumartesi günüsaat 20.30'da Natoyolu TekmezarParkı'nda film gösterimi düzenledi.Önceki hafta ilki yapılan film göste-rimlerinde bu hafta “Şellale” filmi iz-lendi. Semir Aslanyürek'in yönettiğiŞellale filminde, Antakya'da yaşayanve iki farklı partiye oy veren, birbirineakraba iki ailenin yaşadıkları anlatı-lıyor. Stalin'den sevgiyle söz edilenfilmde halkımızın farklı gelenekleri-ne dair örnekler de vardı.

Filmi 80 kişi izledi. Film göste-rimleri her hafta cumartesi günleri saat20.30 'da yapılmaya devam edecek.

DÜZENİN SEÇTİKLERİNİ DEĞİL

KENDİ SEÇTİKLERİMİZİ İZLEYECEĞİZ

Küçükarmutlu

Page 32: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Bugün mücadelemizin geleceğinibelirleyecek temel sorunumuz halkıörgütlemek ve savaştırmaktır. Halkagitmek, kalıcı ilişkiler kurmak, halkıeğitmek zorundayız. Yoğun saldırılaraltındayken binlerle on binleri, on bin-lerle yüz binleri kucakladık ve mutlakamilyonları kucaklayıp devrimimiziyapacağız. Hiçbir güç bizi bu yoldandöndüremez ve hiçbir saldırı bizidevrim hedefinden vazgeçiremez.Hiç şüphesiz ki bizim bu inancımızın,bu iddiamızın en önemli kaynakla-rından biri eğitimimiz, eğitim anlayı-şımızdır.

��Eğitimimiz Devrimcileş-mek Ve Halkı Devrimci-leştirmek İçindir

Eğitim öğrenmenin, değiş-menin, değiştirmenin temelidir.Her şey eğitime, eğitimimizebağlıdır diyebiliriz. Çünkü bil-ginin, gerçeklerin olmadığı yerdeinanç da, irade de, umut da olmaz.Emperyalizmi öğrenmeden, sömü-rüyü, faşizmi öğrenmeden, devrimi,sosyalizmi öğrenmeden devrimci olu-namaz, mücadele yürütülemez.

Savaşta ustalaşabilmek için eğitimgereklidir. Eğitim, örgütün sağlamlı-ğını, dayanıklılığını, saflığını korumakiçin zorunludur. Örgütün savaşmagücünü daha yükseğe çıkarmak içinde zorunludur.

Eğitimin zorunlu ve gerekli olmasıkonusunda belirgin bir kavrayış so-runu yaşamasak da eğitimimizi dü-zenli ve ihtiyaca cevap verecek dü-zeyde gerçekleştirmede sorunlar ya-şıyoruz. En belirleyici sorunumuzda, “zaman yokluğunun” ve “koşul-ların eğitim yapmaya uygun olmadı-ğının” gerekçe haline getirilip eğiti-min aksatılmasıdır. Sorunun asıl kay-nağı; eğitim ve mücadelenin, müca-dele ve eğitimin içiçe yürütülmesi ge-

rektiği bilincinin, iş-leyişimizin, kültürü-müzün kafalarda otur-mamasıdır.

İşlerimiz yoğun-laştığında hemen ilkertelenen eğitim çalış-ması olmamalıdır.

Güçlükler, zamansızlık, iş yığılmasıhep olacaktır, bunlar bilmediğimizşeyler değildir. Ama tam da bu so-runları çözmek için eğitim gereklidir,zorunludur.

Çünkü; tam o anda, yani güçlükanında bilgilerimizi tazelemeye, yenibilgilere ihtiyacımız vardır. Eğitim ol-mazsa yerimizde sayarız.

��Yaşamın Her Anı Okuldur

Eğitim konusunda belirleyici olandevrimin ve ihtiyaçların kavranma-sıdır. Bizim devrim anlayışımızdateori ve pratik içiçedir ve birliktegelişen, birbirini besleyen bir bütün-

lük oluşturur. Teori ile pratik arasın-daki aralıksız, kesintisiz değişim, alışveriş, her çeşit eskimeye karşıdır;hep ilerletir. Teori halkın içine girdi-ğinde maddi bir güce dönüşür.

Dolayısıyla eğitimi ve mücadele-yi birbirinden ayırmak, eğitim için ayrızaman, ayrı koşul aramak tamamenyanlış bir anlayıştır. Eğitimin aksatıl-masına dair temel gerekçe uygun za-man ve uygun koşulların olmadığı çer-çevesindedir. Yani özcesi pratik faali-yetler ve eylemler nedeniyle eğitiminihtiyaca cevap verecek düzeyde yapı-lamadığı ifade edilmektedir. Elbetteeğitim gruplarımız, eğitim çalışmala-rımız, derslerimiz, seminerlerimiz,bireysel eğitim programlarımız daolacak ancak bizim eğitim anlayışımız,programımız yalnızca bunlarla sınır-lı olmamalıdır. Biz yaşamın her anınıokul haline getiren bir kültür ve işle-yişi, mücadelemizin, ilişkilerimizinodağına yerleştirmeliyiz.

Eğitimimizde elbette teorimizi,ideolojimizi öğrenmek önemlidir an-cak bizim eğitimimiz devrimci de-ğerleri, gelenekleri, devrimci yaşamınilke ve kurallarını, devrimci savaşıntüm pratik bilgisini de içerir. Dahadoğrusu bizim öğreneceğimiz, öğre-teceğimiz teori, ideoloji, kültür, tümbunları içerir.

Eğitimi ve mücadeleyi iç içe ge-liştirmek, yürütmek ancak yaşamın heranını okul haline getirerek başarılabilir.Ve biz başarmak istiyoruz. On binle-ri, yüz binleri kucaklamanın coşku-suyla milyonları örgütlemek, eğit-mek savaşmak, savaştırmak istiyoruz.

Evet, yaşamın her anını okula çe-virip eğitim yapabilir, her şeyden ve her-kesten öğrenebiliriz. Bizim yaşamı-mız mücadelemizdir. Halka gitmektir;örgütlemektir, eylemdir, direniştir.

��Halktan Öğrenmeliyiz

Eğitimimizin temellerinden biri dehalkı tanımaktır. Halkı tanı-madan ne kendimizi tanıya-biliriz ne de halkı örgütleyipmücadeleyi büyütebiliriz. Hal-kı tanımak devrimciliğimizin,kültürümüzün, değerlerimi-zin kaynağını tanımak, halk

sevgimizi, halka inancımızı, güveni-mizi büyütmektir. Halkı tanımadan ka-lıcı ilişkiler kurmak, eğitmek, örgüt-lemek mümkün değildir. Halktan öğ-renerek, halka öğreteceğiz.

Halk en zengin bilgi kaynağımız-dır. Halka bu bilinçle gitmeliyiz. Hal-kı dinlemeli, sorular sormalı, ondan öğ-rendiğimizi, ilgimizi, değer verdiğimizihissettirmeliyiz. Halkın yaşamını, iliş-kilerini, kültürünü, değer ve gelenek-lerini, dini inançlarını yakından göz-lemlemeli ve öğrenmeliyiz. Halklaher karşılaşmamızı, bir merhabamızı,sohbetimizi, dergi vermemizi, imza top-lamamızı yani halkla birlikte olduğu-muz her anı eğitim olarak düşünmelive değerlendirmeliyiz. Halkın olum-lulukları kadar olumsuzluklarını, geriyanlarını da görmeli ve öğrenmeliyiz.Olumsuzlukları, önyargıları, geriliklerive yozlaşmanın düzeyini öğrenme-den halkı eğitemez ve değiştiremeyiz.İlişkilerimizde, pratiğimizde öğren-

YAŞAMIN HER ANIOKULDUR

32

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

Ders: Eğitimimiz

Page 33: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

me ve öğretme iç içe olma-lıdır. Halktan yoksulluğunu,yaşadığı açlığı, acıları, yoz-laşmayı, türlü sorunları öğ-renirken; halka bunlarınkaynağını, çareyi, çözümyollarını öğretmeliyiz.

��Eylemlerimizden,DirenişlerimizdenÖğrenmeliyiz

Eylemlerimizle, direnişlerimizletuğla tuğla büyütüyoruz, adına devrimdediğimiz yapımızı. Emperyalizm veoligarşi karşısında baş eğmemenin, za-fere yürümekten vazgeçmemenin,halka umut olmanın, çağrı olmanın,kazandıklarımızı korumanın, dahafazla mevzi kazanıp ilerlemenin, bü-yümenin somut ifadesidir eylemleri-miz ve direnişlerimiz. Ve bizim her ey-lemimiz, direnişimiz kendimizi, in-sanlarımızı eğittiğimiz birer okuldur.

2000-2007 Büyük Ölüm Orucu di-renişimizi düşünelim. Bugün on bin-leri, yüz binleri bu direnişte öğren-diklerimizle kucaklıyoruz. Ve hiçşüphesiz öğrenmeye de devam edi-yoruz. 7 yıllık büyük destanımız veonun yaratıcısı kahramanlarımız dünve bugün yolumuzu açtığı gibi ya-rınlara, büyük zafere de onlardan öğ-rendiklerimizle ulaşacağız. Destanı-mız, halka da uzun soluklu direnişin,vazgeçmemenin, tek başına bile ka-lınsa sonuna kadar deyip tüm bedel-leri göze alanların mutlaka kazana-cağının okulu olmuştur.

Her eylemimiz, her direnişimizdevrimcilik anlayışımızın, ideolojimi-zin, kültürümüzün, disiplinimizin oku-lu olmalıdır. İnsanlarımız, halkımız

bizi biz yapan inancımızı, kararlılığı-mızı, feda bilincimizi eylem ve diren-işlerimizle görürler ve eğitime çevir-diğimiz oranda da öğrenir ve kavrarlar.

Aynı şekilde halk düşmanlarınınsaldırıları karşısındaki direniş tavrımız,barikatlarımız, işkencecilere ifadevermememiz, kurumlarımızı, insan-larımızı sahiplenmemiz, hepsi on yıl-ların birikimini içinde taşıyan birerokuldur ve bizim eğitimimizin birerparçasıdır.

Gençliğin, TAYAD’lıların Ankarayürüyüşleri birer okul olmuştur aynızamanda. Ya da 1 Mayıslar, konser-lerimiz, anma ve kutlamalarımız, pik-niklerimiz hepsi birer okul; genişkitleleri eğittiğimiz eğitim süreçleri,programlarıdır. Mücadele ve eğitimilişkisini böyle ele almalı ve geliştir-meliyiz. Bu anlayış ve kültür eğitimiçin zaman ve mekân sorununun ke-sin çözümüdür.

Ve elbette yaşamımızda yalnızbaşarılar ve zaferler yoktur. Hata veeksikler, olumsuzluklar, operasyonlar,darbeler, yenilgiler de mücadele ve ya-şam gerçekliğimizin içinde vardır,olacaktır. Biz bunları da eğitime, der-se dönüştürüp mücadeleyi büyütme-nin geleneğine sahibiz. Başarısızlık-larımızdan, hata ve eksiklerimizdenders çıkarmak, eğitime dönüştürmekhafife alınacak bir konu değildir. Biz

düşmandan öğrenerek, düş-mana darbeler vurmalıyız.Düşmandan öğrenip onunsilahlarını ona çevirmeli, sal-dırılarına karşı tedbirler al-malı, saldırılarını, planlarınıboşa çıkarmalıyız. Bu iradesavaşı da eğitimimizin te-mellerindendir.

Eğitim, neden ve kim için savaş-tığımızı öğretmelidir. Zaferin kesin ol-duğunu bilince çıkartmalıdır.

��Eğitimi İradileştirmeli,Kültür Haline Getirmeliyiz

Yaşamımızın her anını okul hali-ne getirmeyi, öğrenme ve öğretmeyikişiliğimizin, kültürümüzün doğalbir parçası haline getirmeliyiz. Yeni-lenmek, yeni bir bina inşa etmek gi-bidir. Bilgi ile inşa edilen bir bina.Doğru düşünmeyi öğrenmeli, duy-gularımızı eğitmeliyiz.

Eğitimi belli zamanlarda uygula-nan programlara, okumaya sıkıştırmakyaşadığımız zaman, mekân, koşulsorununun da kaynağıdır. Bunu aşmakmücadele ve eğitimi iç içe yürüt-mek, eğitimi yaşamda iradi hale ge-tirmektir. İradilik yaşamın her anındaher şeyden ve herkesten öğrenmek veöğrendiğini yoldaşlarına, halka öğ-retme çabasıdır.

İradi olmak, her adımımızı, herilişkimizi, her faaliyetimizi aynı za-manda bir eğitim haline getirmektir.Derneklerimizi, meydanlarda kurdu-ğumuz çadırları, izlediğimiz bir filmi,çocuklara izlettiğimiz çizgi filmi,yürüyüşü, açlık grevini kısaca tüm ya-şamımızı devrim okulumuz halinegetirmeliyiz.

Antalya Özgürlükler Derneği, 16 Temmuz Cumartesigünü saat 17.30’da dernek binasında, 12-14 Temmuz şe-hitleri için anma düzenledi. Saygı duruşu ile başlayan prog-ram, 12-14 Temmuz şehitlerini anlatan sinevizyon göste-risi ile devam etti. Ardından konuşmalar yapıldı. Konuş-malarda, 1991’den bugüne emperyalizmin ve devrimcile-rin geldiği durum anlatılarak; 12 Temmuz sonrası atılan

“Bellerini kırdık, yok ettik.” naralarına karşı, dev-rimcilerin siyasi zaferi kazandığı söylendi.

Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın, 12 devrim-cinin cesetlerini Türkiye'yi ziyeret eden ABD Baş-

kanı George Bush’a hediye ettiği söylenerek; ABD'nin dün-ya halklarının baş düşmanı olduğu anlatıldı. 12 Temmuz'un,ABD'nin dünyayı sömürme politikalarına, “sosyalizmöldü” çığlıklarına karşı direnen devrimcilere yönelik bir kat-liam olduğu; ama başarıya ulaşmadığı belirtildi.

12 Temmuz şehitlerinin öğrencileri mücadele bayrağı-nı daha da yükseklere taşıyor.

12 Temmuz Şehitlerinin BayrağıElimizde, Daha Yükseğe Taşıyacağız!

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

33

Yürüyüş

Sayı: 278

Savaşta ustalaşabilmek için

eğitim gereklidir. Eğitim, örgütün

sağlamlığını, dayanıklılığını,

saflığını korumak için

zorunludur. Örgütün savaşma

gücünü daha yükseğe çıkarmak

için de zorunludur.

Page 34: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

AKP iktidarı yağma ve talanadoymuyor. Dahası emperyalist te-kelleri doyurmak, onlara verdiği söz-leri tutmak için yeni saldırılar gün-deme getiriyor. Devletin elinde ne kal-mışsa tasfiye etmek, zenginliklerimiziyağmalamak, sömürüyü daha artırmakve bunları emperyalist ve işbirlikçi te-kellere sunmak amaçlanıyor.

Bunu yaparken denetimi tümüylekendi tekeline alıyor. Önlerinde hiçbiryasal engel, hiçbir ayak bağı olsun is-temiyorlar. Bunun temel bir boyutu ör-gütlülükleri tasfiye etmektir. Halkınörgütlenmeleri; devrimci, ilerici, yurt-sever, demokrat örgütlenmeler, onlariçin en büyük ayak bağıdır.

AKP iktidarı seçimler öncesindeKanun Hükmünde Kararname (KHK)çıkarma yetkisi alarak seçim sonrasınıdahi beklemeden yeni saldırılarınadımlarını attı. 6 Nisan 2011 tarihliTBMM oturumunda "Kamu Hiz-metlerinin Düzenli, Etkin ve Ve-rimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağ-lamak Üzere Kamu Kurum ve Ku-ruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yet-kileri İle Kamu Görevlilerine İlişkinKonularda Yetki Kanunu"nu kabulederek Hükümete 6 ay süreliğineKanun Hükmünde Kararname (KHK)çıkarma yetkisi vermiştir.

TBMM’den geçen YETKİ KA-NUNU cumhurbaşkanının onayıylauygulamaya geçti.

Meclis çalışır durumdayken, AKP,mecliste, emekçilere yönelik saldırıyasalarını rahatlıkla geçirebilecekdurumdayken neden böyle bir YET-Kİ KANUNU’na ihtiyaç duydular?

Bir, saldırı yasalarını halkın gün-deminden kaçırmak, varolan tepkile-ri daha baştan engellemek.

İki, kamunun tasfiyesini bir bütünolarak tamamlamak uzun ve zahmet-li olduğundan bunu kısa, hızlı ve ken-di denetimlerinde gerçekleştirmek.

Ortada adeta olağanüstü bir durum,

bir savaş durumu varcasına iktidartüm yetkileri elinde topluyor, herşe-yi denetimine alıyor, kendi meclisinidahi işletmiyor.

Evet emperyalistler ve yerli işbir-likçileri halka ve devrimcilere savaşaçmış durumdadırlar.

Bu bir yağma ve talan savaşıdır.Bu, sömürünün büyütülmesi savaşı-dır. Emperyalist tekeller ve yerli iş-birlikçileri açısından bu kanun, kâr-lılık oranı yüksek hizmetlerin piyasayaaçılması çalışmalarının sonlandırıl-ması ve sermayelerin büyütülmesi,başka bir ifadeyle sömürünün büyü-tülmesi anlamına gelmektedir.

Bu, halkın örgütlü güçlerinintasfiyesi savaşıdır. Böylelikle em-peryalistler ve işbirlikçileri devrim-cilerin, ilerici ve yurtseverlerin, yanihalkın direnme gücünü, direnme hak-kını elinden almak istiyor. Bunun dayasal, yasal olmayan adımlarını atıyor.

Yetki Kanunu'nun amacı, tek cüm-leyle kamu hizmetlerinin, yeraltı-yerüstü zenginliklerimizin emper-yalist tekellerin hizmetine sunul-masıdır. Düzenin emek ve emekçidüşmanı yüzünü de çok açık görebi-liriz bu kanunda. Kanun ve kanunundayandırıldığı düzenlemeler emekçi-lerin nasıl daha etkin ve verimli tarz-da sömürüleceğinin düzenlenmesidir.

Kanunun uygulayıcısı AKP ikti-darıdır. Emperyalist ve yerli tekelle-rin savunucusu AKP iktidarı...

Saldırı Örgütlenmelerimize,Saldırı Kazanılmış Haklarımızadır

AKP’nin seçimler öncesinde aldığıYETKİ KANUNU ilk olarak 636Sayılı KHK ile “çevre yönetimi”ndekullanıldı.

AKP’nin hükümet programındaÇevre, Orman ve Şehircilik Ba-kanlığı’nın kurulacağı belirtiliyor-

du. AKP 636 Sayılı KHK ile bu ba-kanlığın görev, amaç ve kapsamını dü-zenledi. Buna göre:

“Görev alanı ile ilgili meslekihizmetlerin ve bu meslek mensupla-rının kayıtlı oldukları meslek oda-larının mevzuatını, norm ve stan-dartlarını hazırlamak, geliştirmek, uy-gulanmasını sağlamak, ilgililerin ka-yıtlarını tutmak.” (Çevre, Orman veŞehircilik Bakanlığı’nın görevleri,Madde 2/a)

Yine aynı KHK’de adı geçen Ba-kanlık içinde kurulacak Mesleki Hiz-metler Genel Müdürlüğü’nün, "yer-leşmeye ve yapılaşmaya yönelik mü-hendislik, müşavirlik, müteahhitlikhizmetlerine ilişkin düzenleme yap-mak, mesleki yeterlilik, yetkinlik ça-lışmalarının yanı sıra mimarlık mü-hendislik meslek kuruluşlarına iliş-kin mevzuat düzenlemeleri yapmak,denetlemek" (Madde 12/a) görevle-rini yerine getirmesi öngörülmüştür.

Bu maddenin tanımı çok açık.Anayasa’nın 135. Maddesine göre“kamu kurumu niteliğindeki meslekkuruluşları” kapsamına girenTMMOB, 636 Sayılı KHK ile yenikurulan Çevre, Orman ve ŞehircilikBakanlığı’na bağlanıyor. Böyleliklekısmi özerkliğini, demokratik niteli-ğini tümüyle kaybediyor.

636 Sayılı KHK’ya göreTMMOB’un mevzuatını ve standart-larını artık üyeleri değil iktidar be-lirleyecek. İktidarın düzenleyeceğimevzuatın nasıl olacağını, kime hizmetedeceğini tahmin etmek zor değildir.

İktidarın TMMOB’a yönelik budüzenlemeyle neyi amaçladığını aynısayılı yasa içinde görmek mümkün:

“Yerleşmeye, çevreye ve yapı-laşmaya dair imar, çevre, yapı veyapım mevzuatını hazırlamak, uy-gulamaları izlemek ve denetle-mek...” (Madde 2/a)

Yani özcesi şu: iktidar çevre ile il-

34

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

TMMOB AKP’nin Hedefinde DAHA ÇOK YAĞMA DAHA ÇOK

TALAN İÇİN ÖRGÜTLENMELERİMİZİ YOK ETMEK İSTİYORLAR!

Page 35: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

gili herşeyi denetimi altına alıyor.TMMOB gibi bu konuda engel çıka-rabilecek bir kurumu da etkisizleşti-riyor. Çevreyi, ormanı, suyu, toprağıherşeyiyle emperyalist ve yerli te-kellerin yağma ve talanına sunuyor.

İktidar kendi anayasa ve yasala-rını çiğnemekte hiçbir sakınca gör-müyor. Anayasa’nın 135. Maddesi’ndemeslek örgütlerinin organlarının ken-di üyeleri tarafından seçilecek, kamutüzel kişilikleri olduğu belirtilmekte-dir. Anayasa’nın 124. Maddesi’negöre de kamu tüzel kişilikleri, kendialanlarıyla ilgili yönetmelik çıkarmayetkisine sahip kılınmışlardır.

Buna göre TMMOB ayrı bir tüzelkişiliğe sahiptir, idari ve mali yöndendevlet karşısında özerktir, faaliyetle-rinin finansmanını sağlayacak bütçe-ye sahiptir, teşkilatın yönetimi vefaaliyetlerin yürütülmesinde söz sa-hibidir, merkezi hiyerarşik gözetim vedenetime tabi değildir.

AKP iktidarı yağma ve talanda tü-müyle önünü düzlemek istiyor,TMMOB’u denetimi altına almasınınnedeni de budur.

Emperyalist ve yerli tekellerin çı-karları sözkonusu olunca kendi yasa-larını çiğnemekte sakınca görmezler.

Saldırı örgütlü güçlerin tasfiyeedilmesi saldırısıdır. Varolan güçlerikendine yedekleme saldırısıdır. Böy-lelikle demokrat, ilerici, devrimci,yurtsever mimar, mühendis ve şehirplancılarının elindeki TMMOB ör-gütlülüğü yok edilecektir.

“Kentsel Dönüşüm Projesi” ilesadece İstanbul’da 1 Milyon Ev Yı-kılacak! İnşaat sektörünün şimdi yeni“Çılgın Proje”lerle nasıl bir rant pa-zarına dönüştürüldüğü, ve AKP’ninkendi yakınlarına ve destekçilerine na-sıl rantlar sağladığı hiç kimse için sırdeğildir. Şimdi inşaat sektörünü deaşan bir bütün olarak çevresel alanı te-kellerin hizmetine açan düzenleme-lerle karşı karşıyayız.

İşte böylesi koşullarda meslek ör-gütlerinin haklarının gasbedilmesi,tasfiye edilmek istenmesi, yasalarla yet-kileri belirlenmiş demokratik kurum-lara pervasızca, yasaları çiğneyerekaçıktan saldırılması tesadüfi değildir.

Saldırının kapsamı, niteliği kimseiçin sır da değildir. Sorun bu saldırı-ya karşı ne yapılacağıdır. Bu saldırı-nın nasıl püskürtüleceğidir.

TMMOB’un önceki açıklamala-rında “TMMOB çalışmalarında üye-sine ve topluma karşı sorumludur” de-niyordu. Bu saldırı aynı zamanda busorumluluğun da yokedilmek isten-mesidir. Şimdi TMMOB ve bağlıodalar bu sorumluklarına nasıl sa-hip çıkacaklardır?

AKP’nin saldırısı karşısında yapı-lan açıklamalarda “TMMOB’un iktidarve çıkar odaklarından bağımsız olarakkamu yararı gereği gösterdiği muha-lif kimliği törpülenerek, devlet hiye-rarşisine tabi, söyleyecek sözü olma-yan, etkisiz bir örgüt haline getirilmesihedeflenmektedir” deniliyor.

Peki buna karşı TMMOB ve onabağlı odalar ne yapacaklar?

Sivil Toplumcu, Düzeniçi Anlayışla Bu Saldırılar Püskürtülemez! Birleşik Örgütlü Mücadelemizle Kazanacağız

Hiç kuşkusuz iktidarın saldırı he-define aldığı TMMOB, bugünkümevcut TMMOB yapısı değildir.TMMOB bu haliyle iktidar için cid-di bir tehlike teşkil etmiyor. O haldeneden TMMOB hedeflenmiştir?

Birincisi, iktidar her türlü muha-lefete karşıdır ve tahammülsüzdür.Bugün saldırının hedefinde olan sa-dece devrimciler değildir. Düzeniniçindeki çeşitli güçler de oligarşi içiçatışma ve pay kapma savaşındankaynaklı hedef durumundadır.

TMMOB etkin yönetimi refor-mist bir anlayışa sahiptir. İktidar ‘re-formist de olsa’ çatlak ses istemiyor.

İkincisi ve asıl olarak iktidar sal-dırısını bugünle sınırlı ele almamak-ta, daha uzun vadeli düşünmektedir.Dolayısıyla TMMOB’un özerk, de-mokratik yapısıdır asıl hedeflenen.Bugün hakim reformist anlayış ne-deniyle bu yapının işletilmemesi, ik-tidar karşısında etkili bir güç olama-ması, demokrasi mücadelesinin birparçası durumunda olmaması belir-

leyici değildir. TMMOB’un devrim-cilerin, devrimci politikanın hakimi-yetine geçtiğinde kendisi için önem-li bir tehlike oluşturacağının bilin-cindedir iktidar.

İşte bu nedenle şimdiden bu teh-likenin önüne geçmek, TMMOB’udevrimcilerin elinde meşru bir güç ol-maktan çıkarıp kendi denetimlerine al-mak istemektedirler.

TMMOB’u hedef almak,TMMOB’un geçmiş onurlu tarihini,yarattığı gelenekleri hedef almak,bunları yok etmek istemektir.

TMMOB’u hedef almak, dev-rimci, ilerici, yurtsever, demokratyüzbinlerce mimar, mühendis, şehirplancısını örgütsüz bırakmaktır. Di-renme hakkını elinden almaktır.

Örgütsüzleştirme saldırısıTMMOB’la, mimar, mühendis, şehirplancılarıyla sınırlı değildir. Örgütsüz-leştirme saldırısı emperyalistler ve iş-birlikçilerinin genel bir saldırı politi-kasıdır.

Taşeronlaştırma, güvencesiz ça-lışma dayatmasıyla işçi ve kamuemekçilerinin örgütsüzleştirilmesidüşünüldüğünde;

öğrenci gençliğin hak arama ey-lemlerine yönelik saldırılar düşünül-düğünde;

yoksul halkın yaşadığı mahalle-lerde estirilen polis terörü düşünül-düğünde;

saldırının kapsamı daha iyi anla-şılacaktır. Ve bu saldırıya karşı durmakiçin daha büyük bir ciddiyet, daha bü-yük bir kararlılık, daha büyük bir mü-cadele gerektiği görülecektir.

F Tiplerinin yapılma nedeniniaçıklarken; halkı teslim almak isti-yorlar demiştik. İktidar tüm halka per-vasızca saldırabilmek için önce dev-rimcilerden başladı. En ileri olanlarıetkisizleştirdiklerinde, diğerlerini ko-layca susturmayı hesapladılar. F Tip-lerinde özgür tutsakları teslim ala-madılar. Ama şimdi yasalarla yetkileribelirlenmiş kurumlara saldırıyorlar.Her şeyi tekellerine alıp rahatça ülkeyiemperyalizme satabilmeyi istiyorlar.

Açıktır ki, saldırı yasal başvuru-larla, uluslararası mahkemelerden

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

35

Yürüyüş

Sayı: 278

Page 36: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

medet ummakla, basın açık-lamalarıyla boşa çıkartıla-maz.

Ve açıktır ki, halk güçle-rine, devrimcilere yöneliksaldırıları “kendi dışında”gören, “bizim gündemimizdeğil” diye bakan bir anla-yışla da saldırı boşa çıkartı-lamaz.

İşte şimdi bizzatTMMOB’un kendi günde-midir. Doğrudan kendi ör-gütlenmesini ilgilendirenbir sorundur. Şimdi ne ya-pılacak?

Halkta ve mimar, mü-hendis, şehir plancılarındaörgütlenme korkusu yara-tanlar; devrimci olan her-şeyden uzaklaşan ve uzak-laştıranlar; devrimcileri bu-lundukları her yerde tecrit vetasfiye etmeye yönelenler;saldırılarda devrimcileri yal-nız bırakanlar, seyirci olan-lar; Şimdi örgütlenmeleri-mize saldırılan bu koşul-larda örgütlenmelerimizi sa-hiplenececek midir?

Devrimcilerin kararlılığı,özgür tutsakların ölümünedirenişlerindeki haklılık,meşruluk, halk ve vatansevgisi gösterilecek midir?

Kazanılmış haklara,TMMOB’un geçmiş değerve geleneklerine, bugünekadar ki yarattıklarına sahipçıkılacak mıdır?

Halkın mimar, mühendisve şehir plancıları sorumlu-luğu ve bilinciyle emperya-list saldırganlığa karşı hal-kın saflarında olunacakmıdır?

TMMOB’un ve müca-delesinin demokrasi müca-delesinin bir parçası olduğusöylemden öte pratik olarakortaya konulacak mıdır?

Onyıllardır başına çö-reklendiği TMMOB’u, re-formizmin batağına batıran;

demokratik kitle örgütünü si-vil toplum kuruluşu halinegetiren; halkın mücadele-sinden koparan; üyelerinişirket elemanı ve sahibi,TMMOB’u ticari bir şirketnoktasına getiren ÖDP an-layışı, TMMOB’u isteyerekya da istemeyerek adım adımAKP’ye kolay yem halinegetirmiştir. Şimdi bunun mu-hasebesi pratikte yapıla-cak mıdır?

İşte AKP’nin düzeni;halka karşı emperyalist te-kellerin hizmetinde... vata-nı peşkeş çekmekte pervasızve sınırsız. Halk düşmanı vevatan haini. Ahlaksızlıkta,kuraldışılıkta, yasadışılık-ta, keyfiyette, sömürüde sı-nır tanımıyorlar. Halkı yok-sulluğa, açlığa, sefalete, yoz-laşmaya mahkum eden birdüzen. Şimdi bu düzenekarşı savaşılacak mı, yoksadüzeniçi hesaplarlaTMMOB’un bakanlığa bağ-lanmasına sessiz seyirci ka-lınıp AKP’nin memuru muolunacaktır?

Tercih açık ve net olarakhalktan yana, demokrasi vebağımsızlıktan yana olmaklaemperyalizm ve işbirlikçi-lerinin düzeninin bir parça-sı olma tercihidir.

TMMOB yönetimi, mi-mar, mühendis, şehir plan-cıları, tercihlerini halktanyana yapmalıdırlar.

Bu, gerçek ciddi, kap-samlı bir mücadele progra-mını önümüze koymayı;tüm devrimci güçlerle, halkgüçleriyle birleşik bir mü-cadelenin örgütlenmesinigerektirir.

Bu, tarihsel, ahlaki, po-litik bir sorumluluktur. Ye-rine getirilmelidir. Devrimcimimar, mühendis, şehirplancıları bu sürecin ön-cüsü olmalı ve tüm güçle-ri birleştirmelidir.

36 Kürdistan Kürt Halkınındır

Bu kelimeyi sol’dan sıkça duyar, dergilerinde, gaze-telerinde okuruz... “... panele, ... eyleme ‘katılımcı’ ola-rak katılındı.” denir.

Eylem ve etkinlikleri düzenleyen olsalar da, kendile-rini asli olarak değil, “katılımcı” olarak gösterirler.

Özellikle reformizm ve oportünizm sıkça bu kelimeyikullanır. Eyleme, toplantılara, panellere vb. sadece “katı-lımcı”lık düzeyinde yaklaşım vardır; önerilerde bulunma,eylemin muhtevasını zenginleştirme, sorumluluk alma, emekverme yoktur. “Katılımcı”lıktan anladıkları izleyici bir “tes-limiyet”tir aslında.

Peki bu pratik, niçin düşüncelerini paylaşmak, birlikteortak çaba harcamak, kolektivizmi işletmek değil de, “ka-tılımcı”lık olarak ifade edilir?..

Hiç şüphesiz bunun nedeni, ideolojik bakış açısında-ki çarpıklıktır. Her türlü etkinliğe katılmayı, “katılımcı”lığaindirgemektir. Eylemin, etkinliğin oluşmasında herkes-ten beklenen emekten kaçmaktır...

Bu nedenle bizler, “katılımcı” kelimesini kullanmama-lıyız. Bizler, ortak eylem ve etkinliklerin örgütlenmesinde“katılımcı” olmayı değil, o etkinliğin asli unsuru olmayı ter-cih ederiz... Kendimizin de dâhil olduğu programları özüm-seme, kendimizi olayın dışında görmeme olmalıdır tavrımız.

Bizlerin organize etmediği bir faaliyeti, mesela bir pa-neli düşünelim. Bu panele davet edilmişiz. Kendimizi pa-nelin sıradan bir izleyicisi olarak anlaşılan “katılımcı”sıolarak mı göreceğiz?

Kesinlikle hayır!

Soru-cevap bölümünde konuya dair düşüncelerimizipaylaşıp, değerlendirmelerimizi -bir panelist gibi- yapıp,bize doğruların ifade edilmesini bekleyen sorularımızı so-rup, cevaplarımızı almaktır, bizim tavrımız...

Zaten etkinliği düzenleyenler çeşitli kaygılarla ken-dilerini “asli unsur”, başkalarını da izleyici statükosun-da “katılımcı” olarak görmek isterler. (Etkinliği düzen-leyenin inisiyatifini kıracak veya öyle anlaşılabilecek mü-dahaleler, bu tartışmanın dışındadır.)

Bizler ise, katıldığımız tüm etkinliklerle düşüncele-rimizi paylaşmalı, düşünceleri almalı ve elden geldiğin-ce katkı sunmalıyız...

Ve elbette, kolektivizmi ön plana çıkartmalıyız...

“Katılımcı”lığın kendini her türlü etkinliğin dışında gör-mek, emek vermekten, sorumluluk almaktan kaçmak ola-rak anlaşıldığı bilinmelidir... Ancak kolektivizmi işletir-sek “katılımcı” kalmayız.

Bizlerin pratiği “katılımcı” olmadığından dolayı, di-limizde de “katılımcı”lık olmamalıdır.

SavaşanKelimeler

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

“KATILIMCILIK”

Page 37: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Yaz aylarını yaşıyoruz. Yaz deyince özellikle eğitimemekçileri için tatil geliyor akla. Fakat salt eğitim emek-çileri için değil, bütün kamu emekçileri için yaz ayları ta-til yapılan zamanlar oluyor. Tatil deyince yediden yetmi-şe herkesin aklına zaman geçirmenin farklı yolları geliyor.Kimimiz köyümüzde, kimimiz deniz kenarında, kimimizyaylada, kimimiz yaşadığımız şehirde geçiriyoruz tatili.Hepsi için söylenebilecek ortak amaç dinlenmek. Ama na-sıl?

Tatil boş zaman mıdır?Toplumdaki yaygın anlayış tatili bir “boş zaman” ola-

rak görme yönündedir. Boş zamandan anlaşılan da yan ge-lip yatmaktır. Oysa en genel anlamda hayatı değiştirmekgibi bir hedefi olanların sözü edilen anlamda boş zaman-ları yoktur. Boş zaman bir hedefsizlik ifadesidir olsa olsa.Hedefsiz bir insan ise belki de bütün zamanını boşa har-cıyordur. O, bu durumun farkında bile olmayabilir. Bir ide-al durumdan söz ediyor değiliz burada. Ama açık ki, he-defleri olmayanın bir programı da yoktur. Bu durumda boşzamanı alabildiğine çoktur. O halde tatili boş zaman ol-maktan nasıl çıkarabiliriz? Bunu tartışalım.

Cevap tartışmanın kendisinde var zaten; hedefli ve prog-ramlı olmak. Ama bundan daha temel ve öncelikli olanı,ideallere sahip olmaktır. Günlük yaşamımızda somut-lanacak olan hedefleri, o idealler verir bize zaten.

İdeallerimizde net ve kararlı olduğumuzda, artık ha-yatımızda bir boşluk da olmaz. Genel olarak yaşamımız-da olması gereken hedefler yazın ya da herhangi bir tatilsürecinde rafa kalkmamalı. Tatili nerede geçireceğimizdenhangi koşullarda yapacağımıza kadar hedeflerimiz çer-çevesinde programlamalıyız. Yaşamı bir bütün olarak dü-şünmemiz gerekiyor bu noktada. Tatil yapıyoruz diye prog-ramsız bir dönem geçirmemeliyiz. Ya da tatilden önce prog-ramladığımız işlerimizi ertelememeliyiz.

Bununla birlikte tatile özel programlar da yapmalıyız.Örneğin yıl içinde yeterince zaman ayıramadığımız kişi-sel eğitim faaliyetlerini ihtiyaçlarımızdoğrultusunda oluşturacağımız birkitap okuma programıyla gerçekleş-tirebiliriz. Günlük, periyodik işe git-me zorunluluğunun olmamasındandoğan zamanı, eksiklerimizi tamam-layabileceğimiz, kitap okumaya yo-ğunlaşacağımız bir zaman olarak de-ğerlendirmeliyiz. Değilse, bazı bur-juva köşe yazarlarında moda olduğugibi, kitap tatilde okunur diye bir an-layış bizden uzak olmalıdır.

Tatil üretimden uzaklaşmak mıdır?Çalışma içinde belli bir üretimde bulunan emekçilerin,

mekanik bir bakışla tatili üretim dışında kalmak olarak al-gılamaları sık karşımıza çıkan bir durumdur. Yıl içinde ka-pitalist düzene artı değer üretirken kendisine zaman ayı-ramadığından şikayetçi olan emekçi, tatilde bir üretimsizlikiçinde buluyor kendisini. Çünkü kapitalist tüketim anla-yışı, ona tatili de nasıl geçireceğini söylemektedir. Tatilinalabildiğine tüketici boyutlarda yaşanması gerektiğini vaazeder. Oysa devrimci kamu emekçileri, salt tatilde değil ça-lışma sürecinde de tüketici bir yaşamın dışında kalabil-menin, deyim yerinde ise devrim için üretebilmenin, za-manı böylesine programlamanın yollarını aramalı, bul-malıdır. Bir kolektif kamp programı, bir okuma-eğitim prog-ramı bizi tatilde de asgari bir üretim süreci içinde tutacaktır.

Örgütlülüğü, kolektivizmi, dinlenmeyi, üretmeyi, eğlenmeyi birleştiren bir tatil!

Kamu emekçileri, küçük burjuva karakterli bir yakla-şımla kendilerini halktan soyutluyorlar genellikle. O ka-dar ki, bazen kendilerinin de değişmesi ve değiştirilmesigereken halkın bir parçası olduğu gerçeğini unutuyorlar.Oysa devrimci kamu emekçileri için durum böyle olma-malıdır. Özellikle tatiller, emekçilerin çalışma sürecinin me-kanikliğinden sıyrılabildikleri, bürokratik davranış kalıp-larından kurtulabildikleri dönemler olması itibariyle halkgerçeğini -yani aslında kendimizi- daha yakından tanımazamanları ve zeminleri olmalıdır. Yaşadığımız kentte, köy-de, deniz kenarında nerede olursak olalım, ilişkilerimiziböyle şekillendirmeliyiz. Keza gittiğimiz yerdeki devrimcikamu emekçilerini mutlaka bulmalı, tanışmalı, deneyle-rimizi paylaşmalıyız.

Tüm bunları en iyi yerine getirebilmenin koşulu, tati-lin en azından bir bölümünü, kolektif bir kamp içinde de-ğerlendirmektir. Bilindiği gibi, devrimci memurların böy-le bir geleneği de vardır.

Bu anlamda kendimizi, yakınları-mızı, arkadaşlarımızı aynı zamandaböyle bir kampa katmaya çalışmalıyız.Kuşkusuz çocuklar için tatilin anlamıbizim tatile bakışımıza ve tatili de-ğerlendirişimize paralel olarak geli-şecektir.

Kapitalist düzenin hedefinde olançocuklarımızın gözünde tatilin anla-mını, biz, üretken, kolektif, örgütlü vehalk kültürü ile iç içe bir tatil geçire-rek somutlamalıyız.

TATİL: BİRLİKTE DÜŞÜNMEKBİRLİKTE ÜRETMEK

İdeallerimizde net vekararlı olduğumuzda, artıkhayatımızda bir boşluk da

olmaz. Tatiller de boş zamandeğildir. Üretmek,

dinlenmek, eğlenmek,paylaşmak, kendimizi

yenilemek, geliştirmektirbizim için tatil.

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

37

Yürüyüş

Sayı: 278

Devrimci MemurHareketi

Page 38: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Seçimlerin ardından AKP iktida-rı emekçilere yönelik en kapsamlı sal-dırılarından birini başlattı: Saldırınınhedefinde, işçilerin tam 75 yıllık birkazanamı var: Kıdem tazminatları.

AKP iktidarı, bu saldırısıyla, pat-ronların onlarca yıllık bir özlemine ce-vap veriyor. Kıdem tazminatı uygu-lamasının kaldırılması, patronlarınonlarca yıldır belki de en fazla is-tedikleri şeylerden biriydi.

Çünkü “kıdem tazminatı yü-künden kurtulmak” patronlariçin, işçiler karşısında mutlakbir üstünlük ele geçirmek de-mekti!

Emekçilerin haklarını buda-yan 12 Eylül cuntası bile kaldır-mamıştı kıdem tazminatını. AKP,bu saldırısıyla gelmiş geçmiş en

patron yanlısı, emperyalist tekel-lerin en azgın savunucusu olduğu-nu bir kez daha kanıtlıyor.

Ve saldırıyla birlikte öyle bir havayaratılıyor ki, kıdem tazminatlarınınkaldırılmasının önünde hiç kimseduramaz. Kimse buna karşı diren-memeli. İktidar ne diyorsa boyuneğilmeli, memleket için de, işçiler içinde en hayırlı olanı budur. İşçiler,sendikaların yapması gereken ikti-darın “kıdem fonu” önerisini destek-lesin. Aksak yanları varsa öneride bu-lunsunlar... Hayır, kıdem tazminatla-rının kaldırılması hiçbir koşulda ka-bil edilemez. Bu emekçilerin kaza-nılmış tüm haklarının gaspıdır. İşçi-lerin, memurların, sendikaların ikti-darı bu saldırıdan vazgeçirmek dışındatartışacağı hiçbir seçeneği olamaz.

Emperyalistler istedi, AKP yapıyor

Kıdem tazminatı, belli bir süre ça-lıştıktan sonra, işten çıkarılan işçiye,patron tarafından çalıştığı süreyeorantılı olarak ödenmek zorunda olu-nan paradır.

Kıdem tazminatı, bu yüzden pat-ronların keyfi biçimde işçi çıkarma-larının önündeki en temel engeldi.

Kıdem tazminatı uygulaması 1936yılında başlamıştır. Tazminatın oranıdönemlere göre değişmiştir.

1975 yılından bu yana süren uy-gulamaya göre patron, 1 yıldan faz-la süredir işyerinde çalıştırdığı işçiyi(sebepsiz olarak) işten çıkardığında

veya işçinin emeklilik süresi doldu-ğunda, işçinin çalıştığı her bir yıl için30 günlük giydirilmiş bürüt ücreti taz-minat olarak öder.

Patronlar işte bu “yük”ter kurrta-rılıyor şimdi.

Kıdem tazminatının kaldırılması,Dünya Bankası ve IMF belgelerindeuzun süredir ortaya konulan bir istekzaten. Bunun adını da koymuşlar:“Easy hire-Easy fire”

Türkçesi: “KOLAY AL KOLAYÇIKAR”...

Kıdem tazminatının kaldırılma-sıyla, patronlar açısından böyle ola-cak. İşçileri kolayca çıkarabilecekler.“Esnek Çalışma” dedikleri de bu za-ten. Kıdem tazminatının kaldırılma-sı, bunun sadece bir parçası. Emek-çilerin haklarına saldırı sürecek. He-men yakında gündemdeki saldırılarşunlar:

1) Bölgesel asgari ücret uygula-masına geçilecek.

2) Patronların ücrete bağlı sigor-ta ve vergi mükellefiyetleri azaltıla-cak.

AKP ve yandaşları demagoji yapıyor

61. Hükümet programında kıdemtazminatı konusunda şöyle deniyor:“İşçilerin büyük çoğunluğunun ala-madığı, işletmelerin üzerinde ödemebaskısı oluşturan, çalışma hayatınınen önemli sorun alanlarının başındagelen kıdem tazminatı sorunu, kaza-

nılmış hakları koruyan ve bütünişçilerin kıdem tazminatı garan-ti altına alan bir fon oluşturula-rak çözülecek.”

Maddenin sonunda “ÇÖZÜ-LECEK” denilmiş. Aslında doğ-rusu oraya “KALDIRILACAK”diye yazmalıydılar.

Doğrusu budur. Kağıt üstün-de kalsa da fiiliyatta kalkacak.

AKP DİYOR Kİ: “Kıdem taz-

Kıdem Tazminatının Kaldırılması... Torba Yasa’nın ÇıkarılmasıBelediyelerde 51 Bin İşçinin Sürgün Edilmesi

EMPERYALİST TEKELLERİN TALİMATIDIR

Kıdem Tazminatı GüvencemizdirKıdem Tazminatı Emeğimizdir

Kıdem Tazminatı Geleceğimizdir

Güvencemizi Yok Ettirmeyelim!Emeğimizi Gasp Ettirmeyelim!Geleceğimizi Çaldırmayalım!

� İktidar işçileresaldırıyor; kazanılmışhakları gasp ediyor.

� Son saldırı hedefiişçilerin KIDEMTAZMİNATLARI!

� Bu saldırıyla işçilerinhiçbir iş güvencesikalmayacaktır.

� Bu saldırıyla işçilerasgari ücretin de altındaçalışmaya mahkum edilecektir.

� Bu saldırıyla esnekçalışma, tamamen hakimkılınacaktır

� Saldırı püskürtülemezse,emekçilerinköleleştirilmesinde patronlar büyük bir mevzikazanmış olacaktır!

38

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

Page 39: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

minatı kaldırılmıyor. Tam tersi,istifalar nedeniyle işveren tara-fından ödenmeyen kıdem tazmi-natları devlet garantisi altınaalınıyor.”

YALAN!

Ortada henüz garanti edilenbir şey olmadığı gibi, sorununesası gizleniyor. AKP tarafındanhazırlanan, “Kıdem TazminatıFonu Kanun Taslağı”na göre,kıdem tazminatları için bir fonoluşturuluyor. Fonun gelirleri,patronlardan kesilecek yüzde3’lük gelirden oluşacak.”

Peki sonra?

Asıl iş sonrasında.

Taslakta diyor ki:

“10 yılın üzerinde çalışanlarkıdem tazminatlarını istemelerihalinde fondan tahsil edebile-cekler.”

Diyorlar ki, kıdem tazminatınıkaldırmadık:

Evet, görünürde kaldırmadı-lar.

Ama bugün BİR YIL çalışa-rak kazanılan kıdem tazminatıhakkı,

AKP’nin yeni yaptığı düzen-lemeye göre, en az 10 YIL çalı-şarak kazanılacak.

Ki, patronların bu durumda onyıl kesintisiz hiçbir işçiyi çalış-tırmayacağı da açıktır.

İşte bu nedenle, kıdem taz-minatı kağıt üstünde kaldırılma-mış gözükse de, FİİLEN KAL-DIRILMAKTADIR.

Kıdem tazminatını kaldıra-rak, patronların rekabet gücünüarttıracaklarını söylüyorlar.

Doğrudur; işçiyi kayıt dışıçalıştırarak, sigortasız çalıştırarak,“kolay alıp kolay çıkararak”,maliyetler düşürülür ve rekabetgücü artar.

Patronların rekabet gücü art-sın diye, işçiyi köleleştirenler,İŞÇİ DÜŞMANIDIR, EMEKDÜŞMANIDIR, HALK DÜŞ-MANIDIR. AKP, EMEKÇİNİNDÜŞMANIDIR.

Artık tartışılmayacak kadar açıktırLafla, sözle, “görev savmak” kabilin-den yapılan “temsili” eylem ve açık-lamalarla AKP’nin saldırıları püskür-tülemez.

Adım adım taşeronluk sistemi ça-lışma hayatının tamamına yayıldı. Onyıllardırb ü y ü kbedellerödeyereksahip ol-duğumuzhaklarımız bir bir elimiz-den alındı. Şimdi AKP, birişçinin yaşamı boyuncaen önemli güvencesi olan“Kıdem Tazminatımız”ael koymanın hazırlıkları-nı yapıyor. Torba yasaylabirlikte çıkan 166. mad-deyle belediyelerde çalı-şan 51 bin kadrolu işçisürgün edilecek. Açlık sı-nırının altındaki asgariücret bile çok görülüyor.Tekeller bölgesel asgariücret uygulaması istiyorve AKP bunun hazırlık-larını yapıyor.

HAK-İŞ gibi iktidar yanlısı,TÜRK-İŞ gibi devlet sendikası bile sonsaldırıların kapsamının işçiler için “kö-leleştirme” olduğunu söylüyor.

Peki ne yapılacak? Daha gerisi varmı? Nasıl bu noktaya gelindi? Hiçbirşey birden bire olmadı. İktidarlar herdönem saldırdı. Sahip olduğumuz hak-ları bir bir gasp ettiler. Bu saldırılar kar-şısında sendikalar ne yaptı?

Yıllardır DİSK’in, son yıllardaKESK’in sonuç alıcı tek bir eylemi, di-renişi var mı? İktidarlar yıllardır saldı-rıyor, püskürtülebilen tek bir saldırı, at-tırılan tek bir geri adım var mı? YOK!

Geri adım atan hep sendikalar oldu.İşçiler hep oyalandı. Her geri adımdansonra iktidarlar saldırılarında daha dapervasızlaştılar. Çünkü, iktidarlarınsaldırılarını durduracak iki şey vardır.Birincisi, kitlesellik. İkincisi, mili-tanlık... Ve bu ikisinin esas olarak da bir

arada bulunması gerekiyor.

Bu ikisi “olması gereken ne-dir”in cevabıdır. Ama bunlaryapılmadı. İktidarlar pervasızcasaldırırken sendikalar ya sendi-

ka binalarında yaptıkları basın toplantı-larıyla ya da üç-beş yönetici ve işyeritemsilcisinin katıldığı “temsili” eylem-lerin ötesine geçmedi. Sendikalar, örgütlüolduğu kendi kitlesine dahi gitmedi.Kitleleri eyleme çağırmadı. Bir çok sal-dırıda, “temsili katılımlarla”, sendika-

cıların katı-lımlarıyla ya-pılan eylem-ler yeterli gö-rüldü...

Sendika-lar, “tamam kıdem taz-minatı kaldırılsın amaşöyle kaldırılsın”, “166.Madde uygulansın amaşu gözetilsin” tarzındakiicazetci, teslimiyetçi tu-tumlara da kesinlikle primvermemelidirler. Bu, mü-cadelenin ve hakların baş-tan kaybedilmesidir.

“Kıdem Tazminatını”soran gazetecilere Çalışmave Sosyal Güvenlik Ba-kanı Faruk Çelik, “hal-letmemiz gereken önce-

likli sorun ‘Sendikalar Yasası” diyor.AKP, sendikaları da bitirmek istiyor.

Artık “temsili mücadele”nin ömrüdolmuştur. Çünkü ortada “temsili mü-cadele” verecek bir örgüt kalamayacak.

Saldırıları püskürtmek için geçerli vegerekli tek yol; kitlesel ve militan mü-cadeledir... Bu saldırılar karşısında kit-lesel, güçlü bir direniş barikatı oluştur-mak zorundayız. Direnmenin tek müm-kün yolu ise işçileri örgütlemektir!

Milyonlarca işçiyi, hatta bütün hal-kı ilgilendiren bu saldırılar üç-baş sen-dikacının “temsili mücadelesi”yle püs-kürtülemez. İşçilere gitmeliyiz. Ba-kın iktidara; kıdem tazminatının kal-dırılmasını bile işçiler için kazançlı birşeymiş gibi anlatıyor. Gerçekleri biz an-latamazsak AKP yalanlarıyla halkıkandıracaktır. Kitlelere gitmeliyiz vekitleleri mücadeleye katmalıyız. Sal-dırıları ancak kitlesel bir direnişle geripüskürtebiliriz.

Devrimci İşçiHareketi

Boyun eğmek; köleleşme ve

sefalet; direnmek; onurlu

ve insanca yaşamdır.

Emekçilerinönünde “iki yol”yok. Emekçiler

için bugündirenmek, hayati

bir sorundur.

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

39

Yürüyüş

Sayı: 278

‘Temsili mücadele’nin

Ömrü Dolmuştur

Page 40: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

TAYAD'lı Aileler, 12 Temmuz Salıgünü saat 14.00'te İstanbul, OkmeydanıSağlık Ocağı önünde, tutsakların sağlık du-rumuyla ilgili eylem yaptılar. Eylem sı-rasında “Hapishanelerde 10 Yılda 1758Ölüm. Tecrit Can Almaya Devam Ediyor.Siz Neredesiniz” pankartı taşındı.

Şair Ruhan Mavruk tarafından yapılanaçıklamada, adlarını ve sağlık durumlarınıdahi bilemediğimiz bir sürü hasta tutsakolduğu söylendi. AKP hükümetinin, ba-ğımsız tıp kurumlarının hapishanelerdeciddi bir sağlık taraması yapmasına izinvermediğini belirten Mavruk, hapishane-lerin ölüm ürettiğini vurguladı.

Yaşanan hak ihlallerinden örneklerinverildiği açıklamada: “Tutsaklar halen ha-pishanelerde ölümcül sağlık sorunları ya-şamaya devam etmektedir.

- Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishane-si’nde kalmakta olan Mehmet Ali Uğurlukanser tedavisi görmekte iken tutuklan-mıştı. Şimdi tedavisi durmuş durumdadır.Hastaneye götürülmemekte, hastalığı iler-lemektedir.

- Hakan Özek’in hastalığının teşhisi ko-nulamamıştır.

- Tip 1 diyabet hastası Ufuk Keskin'inilaçları düzenli verilmemekte, ilaçlarının ve-rilmesinin önüne engeller çıkarılmaktadır.

- Hasan Tahsin Akgün, ciddi sağlık so-runları yaşamasına rağmen Tekirdağ F TipiHapishanesi’nde tek kişilik hücredetutulmakta ve günde 1 saat havalan-dırmaya çıkarılmaktadır.

- Ümit İlter, bacağında bezelerçıkmış olmasına rağmen hastaneyegötürülmemekte, oyalanmaktadır.

- Ali Osman Köse, yüksek tan-siyon hastası olmasına rağmen tek ki-şilik hücrede tutulmaktadır.” denildi.

AKP'nin tutsakları tecritte öldür-düğüne değinen sanatçı Mavruk“AKP tutsakların sağlık sorunlarıiçin hiçbir şey yapmayacaktır. Çün-

kü hastalıkların nedeni tecrittir. AKP tecri-ti sürdürendir. Bu nedenle tutsakların sağ-lığı bizim ellerimizdedir. Mücadelemizle on-ları biz iyileştirebiliriz. Yeter ki örgütlene-lim, örgütlülüklerimizi büyütelim. Tutsak-ların AKP tarafından tecritte katledilmele-rine izin vermeyelim” diye konuştu.

TAYAD'lı Aileler 19 Temmuz 2011 Salıgünü yine aynı yerde ve aynı saatte bir ba-sın açıklaması yaparak hapishanelerdekitecrit ve işkenceye karşı insanları duyarlı ol-maya çağırdı. Bugün ki açıklamada iseÖzellikle Özcan Bayram'ın Tekirdağ F TipiHapishanesi'nde saldırıya uğramasına ayrı-ca dikkat çekildi. Ve cilt kanseri olan Meh-met Ali Uğurlu'nun hala tutsak olduğu, tut-saklığı devam ettirilerek katledilmeye çalı-şıldığı belirtildi.

Tutsaklar Hapishanelerde Ciddi Sağlık Sorunları İleÖlüme Her Gün Daha da Yaklaşıyorlar

TAYAD'LI AİLELER “İNSAN KALMA” DERDİNDE OLANLARA SORUYOR:

NEREDESİNİZ?

Tecritve

işkence devam ediyor!

TAYAD’lılar AKP’ninzulmüne

sessiz kalmıyor!

SUSMUYOR!

HER İMZA KARARLILIĞIMIZINNİŞANIDIR

TAYAD'lı Aileler, 15-16 Temmuz tarihle-rinde de, Taksim Galatasaray Lisesi önünde“Hapishanelerde Tecrit ve İşkence Sürüyor.Sohbet Hakkı Uygulansın” pankartı açarak tec-ritin kaldırılması için imza topladılar. 16.00-18.00 saatleri arasında açılan imza masasındaimza toplanılıp bildirler dağıtılırken; bir yan-dan da hapishanelerde yaşanan hak gaspları, iş-kenceler anlatıldı.

40 Kürdistan Kürt Halkınındır

Page 41: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Şikenin bahaneyapıldığı tasfiyeoperasyonunda tu-

tuklanan Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu, “Et-kin Pişmanlık Yasası”ndan faydalanmak istiyormuş.Keza aynı operasyonda gözaltına alınanlardan Ali Kıratlıve Bülent İşçen de yasadan yararlanmak istediklerini sav-cıya bildirmişler.

Satan satana.

Bunları normal zamanlarda görseniz muhtemelen ha-valarından, kurumlarından yanlarına yaklaşılmıyordur. Ya“büyük işadamı”, ya “mafya babası”dırlar. Onlar gelir gi-derken hizmetçilerin önden koşup binecekleri arabalarınkapılarını açtıkları, yanlışını gördükleri personellerine sa-bah akşam fırça atan, emretmeye alışmış tiplerdir...Ama işte polisin iki hotzotu, ve hücrelerde yatma ihtimali,hepsini birer zavallıya çevirmiş; zavallılaşmakla kalmayıp,

kendilerini kurtarmak için hemen arkadaşlarını satmayasoyunmuşlar. İhanet onlar için çekirdek çitlemek gibi birşey demek ki... Kapitalizmin bencilleştirdiği, güçsüz-leştirdiği insandan başka ne çıkabilir?

Ergenekon, Balyoz davasındaki anlı şanlı generalle-rin çoğu da aynı durumda değil mi? Bir teki yok yaptı-ğını savunan, bir teki yok iktidara meydan okuyan...

Eee, kolay değil. Kapitalizmzmde kirlenmeden kal-mak mümkün değildir. Ve faşizmle yönetilen ülkelerdeboyun eğmemek, bedel ödemeyi göze almayı gerektirir.

İşte bu yüzden; kirlenmeyen, boyun eğmeyen, sat-mayan yalnız devrimcilerdir. Çünkü çürüten kapita-lizmle uzlaşmadan yaşayan, bundan dolayı da bencilli-ği reddedip fedayı yaşam felsefesi yapabilen sadece dev-rimciler vardır. İşte bu yüzden, Aziz Yıldırımlar, AlamutKalesi’ni kırk defa okusalar da, tırnaklarını dahi feda ede-mezler.

HAPİSHANELERDE TECRİTVE İŞKENCE SÜRÜYOR.

ÖZCAN BAYRAM TEKİRDAĞF TİPİ HAPİSHANESİNDESALDIRIYA UĞRADI.

CİLT KANSERİ OLMAKÜZERE OLAN MEHMET ALİUĞURLU'NUN TEDAVİSİYAPILMIYOR.

“Hapishanelerde tecrit ve işkencesürüyor” soyut bir slogan değil, tut-saklarımızın yaşadıklarını en özlüanlatandır. İşte iki ayrı F tipi hapis-hanesinden iki ayrı örnek:

Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapis-hanesi'nde tutulan Özcan Bayram30 Haziran 2011 tarihinde gardi-yanların saldırısına uğradı. Arama içingelen gardiyanlar Özcan Bayram'ınhücresinde bulunan radyosunun an-tenini almaya çalıştılar.

Aylardır, yıllardır hücrede bulunanantenin alınmaya çalışılması elbettekeyfi bir uygulamaydı ve ÖzcanBayram anteninin alınmasını engel-lemeye çalıştı. Bunun üzerine hüc-rede Özcan Bayram'ı döven gardi-yanlar anteni de zorla gasp ettiler.Aramanın bitiminden sonra da hava-landırma kapısını kilitleyerek gittiler.

Havalandırma kapısının kilitlen-mesi üzerine Özcan Bayram kapıdövme eylemi yapınca tekrar saldırangardiyanlar Özcan Bayram'ı döverek“süngerli hücre” olarak tanınan hüc-reye kapattılar. İşte F tipi gerçeği bu-

dur. Hak aramak yasaktır. Hakkınıaramaya kalkarsan en ağız saldırıla-ra uğrar, cezalar alırsın.

- Aylardır, yıllardır duran antenşimdi niçin alınmak istenmiştir?

- Değişen ne olmuştur ki birdenbire antenin hücrede bulunması yasakeşya haline gelmiştir?

- Hücrede bulunan ve radyonunçekmesini sağlayan antenden idareniye rahatsız olmuştur?

- Yoksa kendileri radyo dinleme-

mekte, TV izlememekte midiler?

- Ne zamandan beri keyfi saldırı-lara direnmek suç olmuştur ki ÖzcanBayram kendisine dayatılan keyfili-ği kabul etmediği için dövülmüş,süngerli hücreye kapatılmıştır?

Bu cezalandırma ile Adalet Ba-

kanlığı'nın bir yalanı da tekrar orta-ya çıkmıştır. Adalet Bakanlığı süngerlihücrelerin “psikolojik durumu ağır,kendisine ve çevresindekilere zararveren” hastaların kapatılması içinyapıldığını açıklamıştı. Oysa sün-gerli hücreler 11 yıldır cezalandırmaiçin kullanılmaktadır. Yani Bakanlıkyalan söylemiştir.

Ankara Sincan 1 No'lu F TipiHapishanesi'nde tutulan Mehmet AliUğurlu cilt kanseri olmak üzere olanbir hastadır. Hastalığı dışarıda iken er-

ken tespit edilmiş ve tedaviyebaşlanmıştır. Böylece hastalı-ğının kansere çevrilmesi önlen-miştir. Tedavisi bitmek üzereiken tutuklanmıştır ve şimdi te-davisi yapılmamaktadır. Has-taneye götürülmemekte, ilaçla-rı alınmamaktadır. Şimdi hasta-lığının kansere dönüşme ihtimaliyüksektir. İşke bu da AKP'nintutsakları tecritte imha etme po-litikasının devamıdır. Tutsak-lar hastaneye götürülmemekte,muayeneleri engellenmekte,ilaçları alınmamakta ve hasta-lıklarının ilerlemesi sağlan-maktadır. Güler Zere iyileşebi-

lecek bir durumda iken SESSİZİMHA ile tecritte katledilmiştir. Şim-di de Mehmet Ali Uğurlu katledil-meye çalışılmaktadır. Mehmet AliUğurlu'yu katletmeye çalışanlar baş-ları ağrıdığında Amerika'ya koşan-lardır, rüyalarında Cleveland'ı görüporadaki hastanelere koşanlardır.

AKP iktidarı tecritle tutsaklarıkatletmeye devam ediyor.

Tecrit hapishanelerinde hastatutsakların sessiz imhası

sürüyor. � 2000 yılından 2011 Ocak

ayına kadar 1758 olanhapishanlerde katledilen tutsaksayısı 2011 Nisan ayı itibariyle

1850 olmuştur.

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

41

Yürüyüş

Sayı: 278

Satan satana!

Page 42: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Çayan Mahallesi'ndeki direniş tüm hızıyla sürüyor. İs-tanbul'un orta yerine kurdukları çadır, adalet çağrısı oluyor.

Bu çağrı bir taraftan zulmedenlere; "Adalet İstiyoruz"diye haykırırken, diğer taraftan ezilen halkı güçlerine güç,seslerine ses katmalarını istiyor.

Onların "Adalet İstiyoruz" sloganları zulmedenlerdenbir istek değil, tabii hesap sormadır.

Her adalet istiyoruz dediklerinde, zulmedenlere, "buyaptıklarınızın hesabını er geç soracağız" diyor Ça-dır'daki direnişçiler. Her gün öfkeleri, her gün kinleri birkat daha artıyor.

Her gün sesleri daha güçlü çıkıyor, her gün direnişle-rinin doğruluğu bir kez daha kanıtlanıyor.

Bizim de günümüz gelecek elbet, diyorlar.

Çayan halkı, Halk Cepheliler yanlarında sürekli des-tekçi buluyorlar, hiç yalnız kalmıyorlar. İstanbul'un yok-sul semtlerinden, Anadolu'nun farklı yerlerinden desteğe,çadıra geliyorlar.

16 Temmuz Perşembe, direnişin 60. günü Dicle HaberAjansı'ndan bir muhabir röportaj yapmak için geliyor. Onaamaçlarını, neden açlık grevinde olduklarını anlatıyorlar.

Anadolu'nun başka yerlerinden Halk Cepheliler destek içingeliyorlar. Panolarla ilgileniyor, bir taraftan da mahalleningençleriyle, Anadolu'dan gelenlerle sohbetler ediyorlar.

Diğer TAYAD'lı Aileler direniştekilerin ziyaretinekalabalık şekilde gelip, yol arkadaşlarını yalnız bırakmı-yorlar.

BU MAHALLEYİ KORUMAK DA,ZÜLME KARŞI DİRENMEK DEBU MAHALLEYE EMEK VERENBİRÇOK DEVRİMCİYE VEFABORCUMUZDUR.ZULME KARŞI DİRENECEĞİZ!

15 Temmuz Cuma, direnişin 61. günü ise tutsaklaramektuplar yazıyor direnişçiler ve Nurtepe PTT'sinden 6mektup postalıyorlar tutsaklara. Tutsak olan Nadir Çınar,Fikret Akar ve Gülay Efendioğlu'ndan da onlara mektuplargeliyor. Direnişte 5 kişiler bugün.

Akşam meşaleli yürüyüş ve programları oluyor. Önce-sinde programın duyurusunu yapmak üzere Çayan'dagençler sesli çağrıya çıkıyor, halkı programa davet ediyorlar.

Bir yandan program hazırlığını sürdüren, bir yandan dameşaleleri hazırlayan direnişçiler programı 20.30'da GrupYorum'un Korosu'nun söylediği ezgilerle başlatıyorlar.Halk türküleri halka birlikte, hep bir ağızdan söyleniyor.

21.30'da ise Hüseyin Aksoy Parkı'nda “Biz DoğurdukTecrite Ezdirmeyeceğiz” pankartı arkasında, ellerde me-şalelerle yürüyüş başlıyor. “Tecrite Son”, "Keyfi Tutuk-lama Zulmüne Son", "Çayan Faşizme Mezar Olacak","Halkız Haklıyız Kazanacağız" ve "Mahir Hüseyin UlaşKurtuluşa Kadar Savaş” sloganlarının atıldığı yürüyüşteArkadaş Cafe'nin yanında basın açıklaması Ayşe Gülen Eyitarafından okunuyor.

Açıklamanın ardından yine sloganlar ve meşalelerle Ça-yan'ın içinden Hüseyin Aksoy Parkı'na yürüyüş devam edi-yor. Saat 22.00'de program başladığı yerde, Park'ta sonaeriyor.

SLOGAN SESLERİ GELİYOR; HERKESİN GÖZÜ SESLERİN GELDİĞİNOKTAYA ODAKLANIYOR;GELEN DEVRİMCİ MEMURHAREKETİ'NDEN EMEKÇİLER!YALNIZ GELMİYORLAR;YANLARINDA DÜŞMANA ÖFKELERİ,YOLDAŞLARINA SEVGİLERİ VEGÜZEL GÜNLERE OLAN ÖZLEMLERİVAR...

Çayan'da direnişin 62. günün de de ziyaretçiler eksikolmuyor. Akşam 18.00'de parkta direnişçiler desteğe ge-lenlerle birlikte otururken birden "Devrimci Tutsaklar Onu-rumuzdur", "Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz" slo-ganları duyuluyor. Gümbür gümbür sesler geliyor. Her-kes merakla sesin geldiği yöne bakıyor. Gençler herhan-gi bir durum var mı diye bakmaya koşuyor. Slogan sesiduyan birkaç kişi de, parka gelip; "bir durum mu var" diyebakıyor. Kim geliyor, kim slogan atıyor, diye merak edi-lirken Mühendislik Mimar ve Planlamada Artı İvme ça-lışanları "Keyfi Tutuklama Zulmüne Son" pankartlarıy-la, Devrimci Mücadelede Emekliler ise "HapishanelerdeTecrite Mahallelerimizdeki Keyfi Tutuklamalara Son" pan-kartlarıyla yüzleri, sesleri umutlu bir şekilde ziyarete ge-liyorlar. Onları görünce herkesin yüzü gülüyor ve slo-ganlarına eşlik ediyor parktakiler. Bir anda kalabalıklaşıyorçadırlarının önü. Taşınan pankartlar çadırlara asılıyor. Öteyandan Grup Yorum çalıyor durmadan. Parkta her yaştan,her kesimden insan bir araya geliyor. Slogan sesleri ve ka-labalığı merak eden halk pencerelerden bakıyor.

Bir halka oluşturup oturuyorlar. Kampanyanın amacını,Çayan'a saldırıların nedenini, direnişle neyin hedeflendiğinianlatıyor Çayan halkı.

Konuşmaların ardından Emekli-Sen Korosu "Gün-

42

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

ÇAYAN'DAKİ ÇADIR ADALET ÇAĞRISIDIR!ÇAYAN MAHALLESİ'NDE HALKIN SESİ, DEVRİMCİLERİN SESİNE KARIŞIYOR!

HER GÜN SESLERİ DAHA BİR GÜR ÇIKIYOR!

O SES; "BİZİM DE GÜNÜMÜZ GELECEK ELBET" DİYOR!

Page 43: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

doğdu" ve "Haklıyız Kazanacağız" marşlarını söylüyor.Emekli-Sen'den bir kişi Nazım Hikmet'in şiirlerini oku-yor. 2 saat boyunca kalıyorlar parkta, sonra yavaş yavaşdağılmaya başlıyorlar. Gece 24.00'e kadar Devrimci Me-mur Hareketi'nden 15 emekçi çadırda kalıyor.

Akşam 21.30'da Gerillanın Barışı filmi beraber izle-niyor.

DEVRİMCİLER OLMASAYDIÇAYAN OLMAZDI!

Çayan Mahallesi’de direnişin 63. günü olan 17 Temmuztarihinde Çayan’ın kuruluşunu anlatan bir seminer yapıldı.

Seminere konuşmacı olarak her biri mahallenin ku-ruluşuna tanıklık eden mahallenin emektarlarından olanİbrahim Göçebe, Nizam Koçak, Fahri Çelik ve Kemal Çe-lik katıldı. Sırayla mahallenin devrimciler öncülüğündekomitelerle nasıl kurulduğu anlatıldı. Seminere dinleyi-ci olarak katılan mahalle halkı da söz alarak konuştu. Ça-yan’ın sorunlarının dile getirildiği seminerde çözümün, da-yanışmayı sağlayarak aşılabileceği vurgulandı.

Çayan'da şu anda mücadeleyi omuzlayan gençler desöz alarak Çayan'da olmaktan büyük onur duyduklarını,burada çocukların diğer mahallelerdeki gibi misket oy-nayarak değil, devrimci- polis oynayarak, umudun slo-ganlarıyla büyüdüklerini anlattılar.

Fırat Selçuk Taşkara: 19 yaşında. İşsiz. Ok-meydanı'nda gözaltına alındı.

Sergen Solak: 19 yaşında. İşsiz.

Umut Daşdemir: Üniversiteye hazırlanıyor.

Fırat Selçuk Taşkara: Okmeydanı Haklar ve Öz-gürlükler Derneği'nin yürüttüğü kampanyalarda yeraldı.

Sergen Solak: Okmeydanı Haklar ve Özgürlük-ler Derneği'nin çalışmalarına katıldı. Grup Yorum'un Ba-kırköy Meydanındaki “Bağımsız Türkiye” ve İnönü kon-serinin çalışmalarında yer aldı.

Umut Daşdemir: Tutuklu TAYAD'lılara destekeylemlerine ve Türkan Albayrak'ın direnişine destek ver-di.

Fırat Selçuk Taşkara: Okmeydanı halkının so-runlarına sahip çıktığı için. 26 Nisan 2011’den beri Te-kirdağ 2 No'lu F Tipi hapisahanesi'nde tutsaktır.

Sergen Solak:Demokratik eylemlere katıldığıiçin 26 Nisan 2011’den beri tutsaktır.

Umut Daşdemir: Tecrite karşı çıktığı için, hak-lar mücadelesinin içinde yer aldığı için tutuklandı.

Mesut Yavuz: 28 yaşında. Mardin doğumlu. İs-tanbul Gülsuyu Esenkent mahallesinde oturmaktadır. Bil-gisayar teknik servisinde çalışmaktadır.

Muharrem Zengin: 45 yaşında. Tokatlı. Gül-suyu'nda oturmaktadır. Ve ahşap palet imalatıyla uğ-raşmaktadır.

Hasan Gürbey: 30 yaşında, Dersim doğumlu.Gülsuyu'nda oturmakta. İşsiz. Mesleği börekçiliktir.

Mesut Yavuz: Mahallesini sahiplenmiş, sorun-larına sahip çıkarak, gençliğin yozlaştırılmasına karşı çık-mıştır.

Muharrem Zengin: Aynı zamanda Gülsuyu-Gü-lensu Haklar Derneği'nin Yönetim Kurulu Saymanıdır.Yoksul halkın sorunları ile ilgilenmiştir.

Hasan Gürbey: Gülsuyu-Gülensu Haklar Derneğiüyesidir. Derneğin faaliyetlerine katılmıştır.

Mesut Yavuz: Demokratik faaliyetleri nedeniy-

le.

Muharrem Zengin:Derneğin çalışmalarına ka-tıldığı için.

Hasan Gürbey: Mahallesini sahiplendiği için.

Kimdiler?Kimdiler?

Ne yapt�lar?

Ne yapt�lar?

Neden tutukland�lar?Neden tutukland�lar?

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

43

Yürüyüş

Sayı: 278

Page 44: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Yürüyüş dergisi çalışanlarınınserbest bırakılması talebiyle, hercuma günü saat 18.00'de Ankara'daSakarya Caddesi'nde eylem yapaca-ğını duyuran Ankara Halk Cephe-si, 15 Temmuz 2011’de SakaryaCaddesi'ndeydi. Eylemde yapılanbasın açıklamasında, aylardır evlere,derneklere yapılan baskınlar hatırla-tılarak, AKP'nin sözde “ileri de-mokrasi”si teşhir edildi. Eylem sıra-sında, Halk Cephesi imzalı “Der-neklerimizi Ve Dergimiz Yürüyüş’üSahiplenmeye Devam Edeceğiz” ya-zılı pankart taşınarak; “Yürüyüş Der-gisi Çalışanları Serbest Bırakılsın","Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Müca-delemiz", "Adalet İstiyoruz!” slo-ganları atıldı.

Açıklamada, “24 Aralık 2010'danberi tutuklu bulunan Yürüyüş dergi-

si çalışanlarının serbest bırakıl-ması için başlatılan kampanyadabirleşmeye ve adalet talebimizibüyütmeye çağrıyoruz.” denildi.Basın açıklamasından sonra masaaçılarak, Yürüyüş dergisi satışı vetanıtımı yapıldı. Bir saat süren ta-nıtım ve satışta, tutuklu Yürüyüşçalışanlarının serbest bırakılmasıtalebini dile getiren bildiriler dedağıtıldı.

Antalya ÖzgürlüklerDerneği: ArkadaşlarımızSerbest BırakılıncayaKadar Buradayız

Antalya Özgürlükler Derneği, 15Temmuz’da, dernek başkanları Meh-met Ali Uğurlu ve Yürüyüş çalışan-larının serbest bırakılması için basınaçıklaması yaptılar.

Saat 19.30’da Kışlahan havuzyanında yapılan açıklama öncesinde,saat 15.00’te Kışlahan’da imza stan-dı açılarak 111 imza toplandı. Masadaayrıca Akit gazetesinin komplosuda teşhir edildi.

“Siz Akit gazetesinin yanında mı-sınız, karşısında mısınız anlayama-dım” diyen birine, Akit’in komplo ha-beri, kupürü ile birlikte gösterilerekanlatıldığında, kişi “Ya öyle mi?” di-yerek masadan uzaklaştı.

Basın açıklaması sırasında çev-redeki insanlardan açıklamaya katı-larak destek verenler oldu. Yapılanaçıklamada, “Mehmet Ali Uğurlu44 yaşında, esnaflık yapan, işi iyi git-mediği için serbest çalışan devrim-ci bir insandır. Uğurlu, aynı za-manda bir demokratik kitle örgütüolan Antalya Özgürlükler Derne-ği’nin başkanıdır. Adı ne uyuşturu-cu, ne kaçakçılık, ne dolandırıcılık iş-lerine karışmış bir insan değildir. Va-tanını ve halkını ölesiye sevip, em-

peryalizmin işbirlikçilerine karşı mü-cadele ettiği için 7,5 aydır, mahke-meye dahi çıkarılmadan tecrit hüc-relerinde tutukludur. Uğurlu’nun,aynı zamanda dışarıda tedavisi baş-lamış olan cilt kanseri evresine gel-miş bir hastalığı bulunmaktadır. Bu-nun dışında da kalp ve dolaşım so-runları vardır." denildi.

Açıklamada ayrıca, Akit gazete-si ve Haber3 sitesinin komplo habe-ri anlatıldı. Açıklamanın devamındaise; “AKP iktidarı... emperyalizminve kendilerinin çıkarlarında engelgördükleri herkese kendi adaletleri-ni uygulayarak saldırıyorlar. MehmetAli Uğurlu ve Yürüyüş dergisinin ça-lışanlarının yaşadığı da bu adalet-sizlik ve saldırıdır.

Tecrit hücrelerinde 11 yıldır sağ-lıklı insan nerede ise kalmadı... Sağ-lıklı bir insan dahi o hücrelerde kısabir süre sonra hastalık sahibi ol-maktadır. Mehmet Ali Uğurlu gibihastalıkları olan insanların durumuise dönüşü olmayan seviyeye gel-mektedir. Uğurlu ve hasta tutsaklarserbest bırakılmalıdır.” denildi.

“Arkadaşlarımız serbest bıra-kılana kadar bu meydanlarda ol-maya devam edeceğiz.” denilerekbitirilen konuşmanın ardından, “Dev-rimci Tutsaklar Onurumuzdur, Meh-met Ali Uğurlu Serbest Bırakılsın,Yürüyüş Dergisi Çalışanları SerbestBırakılsın, Faşizmin Borazanı Akit

44

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

Yürüyüş Dergisi Çalışanlarının Serbest Bırakılması İçin Her Cuma Sakarya Caddesi'ndeyiz

"Demokrasi Ve Adalet Her İnsan İçin Zorunlu Bir İhtiyaçtır"

Kaan Ünsal, Halit Güdenoğlu,Naciye Yavuz, Musa Kurt,Cihan Gün, Remzi Uçucu,Mehmet Ali Uğurlu, Necla

Can ve Gülsüm Yıldız’a

Yürüyüş çalışanlarına ve üç devrimciye özgürlük!

Page 45: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

24 Temmuz2011

45

Yürüyüş

Sayı: 278

Yürüyüş’ü halka ulaştırmaya de-vam ediyoruz. Israrla, yorulmadan,usanmadan; yaz-kış demeden kapıkapı dolaşıyoruz. MahallelerimizdeYürüyüş satanları görmeyen kimseyoktur. Evinden içeri davet edenler,derginin yolunu gözlediğini söyle-yenler çabamızın karşılıksız kalma-dığını gösteriyor. Bu şevkle, En-gin’in ciddiyetiyle Yürüyüş satışınadevam ediyoruz.

ADANA’DA İKİ MAHALLEDEYÜRÜYÜŞ SATIŞI YAPILDI

Adana’nın Hadırlı Mahallesi’nde,14 Temmuz’da, 3 Yürüyüş okurudergi satışı yaptı. 26 kişiye dergininulaştırıldığı satış sırasında halkın il-gisi çok güzeldi.

Bir aile, Yürüyüş okurlarını çay iç-meye ve sohbete çağırdı. Aile, “Sololarak neden CHP’de birleşmiyo-ruz. O zaman daha güçlü oluruz.”şeklinde bir soru ile şikayetini belirtti.Yürüyüş okurları, kurtuluşun CHPveya başka bir düzen partisinde, se-çimde olmadığını; halklarımızın ya-şadığı sorunların çözümünün birlik-te örgütlü mücadelemizde, kendi gü-cümüzde olduğunu anlattılar. Tekrargörüşme dilekleriyle okurlar misafiroldukları evden çıkarak dergi tanıtı-mına devam ettiler. Yürüyüş tanıtımı2 saat sürdü.

Adana’nın Meydan Mahalle-si’nde de 18 Temmuz’da Yürüyüş sa-tışı yapıldı. 4 Yürüyüş okuru, Dum-lupınar Caddesi’nde 17 dergiyi halkaulaştırdı.

Yürüyüş satışı sırasında, esnaflarlayapılan sohbetlerde, AKP’nin politi-kalarına karşı bir şey yapamamaktanve ekonomik sıkıntıdan şikayetçi ol-dukları görüldü. Yürüyüş, halkın buşikayetlerini dile getiren bir dergi.Ama sadece şikayet ederek bir şey ya-pamayacağımızı da anlatıyor Yürü-yüş. Halka gerçekleri ulaştıran der-gimizin satışı 17.00-18.00 saatleriarasında yapıldı.

İZMİR’DE 90 DERGİ HALKAULAŞTIRILDI

Yürüyüş dergisi 16-17 Temmuz ta-rihlerinde İzmir’in gecekondu ma-hallelerinde yürüyüşüne devam etti.16 Temmuz’da Cennetçeşme ve Ya-manlar’da; 17 Temmuz’da ise Har-mandalı’nda dergi tanıtımı ve satışıyapıldı.

Halka, toplu mezarlar ve kardeşi-nin cenazesini almak için açlık gre-vinde olan Hüsnü Yıldız anlatıldı. Ya-pılan sohbetlerde bir teyze, “Bu na-sıl bir vicdansızlık, anneye oğlununcenazesini neden vermezler? Bunla-rın hiç mi dini imanı yok?” diyerektepki gösterdi. Yine pazarcı esnafın-

dan biri, “Ben sağ görüşlüyüm amasize çok saygı duyuyorum. Siz dü-şünceleriniz için çok uğraşıyorsu-nuz.” dedi. İki gün sonunda toplam 90dergi halka ulaştırıldı.

“YÜRÜYÜŞ’Ü HER YERDEGÖRÜYORUM, BURADA DAGÖRDÜĞÜMEÇOK SEVİNDİM”

İstanbul’da 1 Mayıs Mahalle-si’nde, Yürüyüş dergisi okurları ta-rafından 16 Temmuz’da saat 19.00’daeylem yapıldı. Yürüyüş’e yönelikbaskıların protesto edildiği eylem“Yürüyüş Dergisi Susturulamaz!”sloganı ile başladı. Yapılan basınaçıklamasında, emperyalizmin biryandan Ortadoğu’yu işgal projeleriiçin halkları katledip komplolar kur-duğu; diğer taraftan da işbirlikçileriaracılığıyla, direnenleri terörist ilanederek teslim olmayı dayattığı anla-tıldı.

Açıklamanın devamında, “Hal-kımız, işte kendi topraklarımızdaürettiğimiz bir lokma ekmeği çalan,suyumuzu satan, hırsızlığı ve uyuş-turucuyu yayan, mahallelerimizdebunlara karşı direnen onurlu evlatla-rımızı gece yarısı baskınlarla işken-celerle hapishanelere atan işbirlikçiköpekler bunlardır... Onlar ki; halkiçin dağlarda şehit düşen Ali Yıldız-lar’ın cenazesini kaybeden, bir mezarı

BİZ ENGİN’İZ, YÜRÜYÜŞ DERGİMİZ,PRATİĞİMİZ SÖZÜMÜZ

1 MAYIS - İSTANBULİZMİR

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

Page 46: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

bile çok gören katillerdir. Onlar ki;halkın onuruyla yaşamak için yaptı-ğı gecekondularını yıkan, çalışan iş-çiyi işten atan parababalarıdır.AKP’dir ve onun yerli efendileri Sa-bancılar’dır.

Onların özgürlük dedikleri, adaletdedikleri yalanlardan başka bir şey de-ğildir... Ve gerçekler halkların engüçlü silahıdır. Yalnızca gerçekleriulaştırmak için gece gündüz çalışanYürüyüş dergisinin ve onu kapı kapıdolaşarak halka ulaştıran okurlarınınevlerinin basılması, işkence görüp tu-tuklanmaları da bu yüzdendir.” de-nildi.

Basın açıklamasının ardındanmarşlarla birlikte mahallenin sokak-larına giren 18 Yürüyüş okuru, giy-dikleri Yürüyüş dergisi önlükleri vehalka hitaplarıyla toplu dergi dağıtı-mı yaptılar. Saat 21.00’e kadar devameden dergi dağıtımı boyunca 50 der-gi halka ulaştırıldı.

Yürüyüş okurları, 17 Temmuz’daKadıköy Boğa Meydanı’ndaydılar.Saat 14.30’da başlayan toplu dergi da-

ğıtımı bir saat sürdü. 7 kişinin katıl-dığı dergi dağıtımında toplamda 20dergi halka ulaştırıldı. DağıtımdaYürüyüş dergisini alan genç bir kız,“Yürüyüş dergisini her yerde görü-yorum. Sizi burada da gördüğüme çoksevindim.” dedi.

DEVRİMİN YOLU DEVRİMŞEHİTLERİNE SAHİP ÇIK-MAKTAN GEÇER DİYEREKYÜRÜYÜŞ’ÜMÜZ SÜRÜYOR

Mersin’de Yürüyüş dergisinin ta-nıtım ve satışlarına bu haftada devamedildi. 19 Temmuz günü yapılan ta-nıtım ve satışta Menteş Mahallesi'negidilerek devrimin yolunun devrim şe-hitlerine sahip çıkmaktan geçtiği gös-terildi. Devletin toplu mezarlar poli-tikasının, halka gözdağı vererek kor-kutmak ve köleleştirilen bir halk ya-ratmak için olduğu anlatıldı. Der-sim’de gerilla Ali Yıldız’ın ailesininevlatlarının toplu mezardan çıkarıla-rak cenazesinin verilmesi için baş-lattıkları açlık grevinin TAYAD’lıAileler’in desteği ile devam ettiği an-

latıldı. Bu direnişin Türkiye genelineyayıldığı ve er ya da geç Ali Yıldız’ında karanfil bırakılacak bir mezarıolacağı anlatıldı. Yapılan tanıtım vesatışta halka 17 dergi ulaştırıldı.

İstanbul’da, Armutlu’nun sokak-larında Emrah Doğan. Her yerdeonun afişi, onun ismi: “EMRAHDOĞAN’A ÖZGÜRLÜK!”

Bundan 2 ay önce Okmeydanı’nayapılan operasyon kapsamında Ar-mutlu’dan alınan ve tutuklanan Em-rah Doğan için yapılan özgürlükkampanyası kapsamında, Armut-lu’nun meydanında ve cemevininbahçesinde masa açıldı.

16 Temmuz Cumartesi günü,11.00-18.00 saatleri arasında cemevibahçesinde 18.00-20.30 saatleri ara-sında ise Armutlu meydanında açılanmasada, Emrah için mektuplar yazıldı.Emrah’ın ismini duyan mahalle genç-leri, mektuplarında yazdıkları satır-larla yeni Emrahlar’ın hep var ola-cağını, düşmanın saldırmakla, göz-

altılarla, tutuklamalarla onları bitire-meyeceğini göstermişlerdir.

Mektuplarda yer alan bazı satırlarşöyleydi:

“… Abi seni çok özledik. Sanmaki teksin, sanma ki yalnızsın, bizhep senin yanındayız, senin müca-deleni destekliyoruz…”

“…Mahallede huzursuzluk çokoluyor, elimizden geldiği kadar seninyerini doldurmaya çalışıyoruz. İn-şallah sayılı günler çabuk geçer…”

“…Nasılsın iyi misin? Belki senbeni tanımıyor olabilirsin ama biz se-nin hep arkandayız…”

17-18 ve 19 Temmuz günlerindede yine aynı saatlerde, cemevi bah-çesinde ve Armutlu meydanında açı-lan masada Emrah için mektuplar ya-zıldı.

Emrah Doğan, mahallesini, hal-kını, vatanını sevdiği için tutuklananbir genç. Kardeşimiz, abimiz, dostu-muz Emrah. Tanıyan tanımayan her-kes saygı duyuyor, sahipleniyor. Hepbir ağızdan “EMRAH DOĞAN'AÖZGÜRLÜK” diyoruz. Çünkü bili-yoruz Emrah onurlu ve namuslu biryaşam istediği için tutuklandı.

Bir mektupla yıkıyor koca tecritiArmutlu. İsmi küçük kendisi büyükArmutlu.

“Mahallede huzursuzluk çok oluyor,elimizden geldiği kadar senin yerinidoldurmaya çalışıyoruz.”

Kürdistan Kürt Halkınındır

Sayı: 278

24 Temmuz2011

Yürüyüş

46

1 MAYIS - İSTANBUL

İZMİR

Page 47: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

47

Yürüyüş

Sayı: 278

Elazığ’da, bizzat Elazığ EmniyetMüdürlüğü ve Valiliği eliyle, halka yö-nelik saldırı düzenlendi. Faşistlerinkullanıldığı saldırı yapılan eylemleprotesto edildi.

Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde ya-şanan ve asker ölümleri ile sonuçla-nan olayları bahane eden sivil faşist-ler, 15 Temmuz 2011 Cuma günündenitibaren polis desteği ile linç saldırı-sı örgütlemeye çalıştılar. Halkın di-renişi ile karşılaşan faşistler geri püs-kürtülünce, devreye yine bilindik se-naryo ile giren polis, halka bibergazı ve TOMA aracıyla saldırdı.

Polisin saldırısı da halkın direni-şini kıramayacınca, bu sefer de olayyerine Elazığ Valisi geldi. Olaylarıkendi dışında göstermeye çalışanVali, bir itirafta bulunuyordu aslında.

Vali, “Ben biliyorum ki bu linç sal-dırısını düzenleyen ve yönlendiren po-listir. Emniyet’e müdahalede yetersizkaldığımız yerler oluyor. Eylem yapangurubun buraya yönlendirilmesi gü-venlik zaafiyetidir.” diyerek sorumlu-luğu üzerinden atmaya çalıştı.

15 Temmuz Cuma günü sabahsaatlerinden itibaren Hozat Garajıpolis ablukasına alındı. Ayrıca olay ye-rine kameralar da getirildi. Cumanamazı zamanı, üzerine Türk bayra-ğı sarılı bir faşist, BDP il binası önü-ne giderek, 15 dakika süreyle küfür-ler savurdu. Ancak ne gariptir ki, sa-bah saatlerinden beri her tarafı ablu-

ka altına alan polis, pervasızca sus-kunluğunu devam ettirdi ve sadece iz-lemekle yetindi.

BDP’lilerin aşağı inip uyarmasıüzerine bu faşist, BDP’lilere saldırdı.Ancak halkın sahiplenmesi sonucu po-lis saldırganı uzaklaştırmak zorundakaldı. 20 dakika sonra polis eşliğin-de tekrar daha kalabalık gelen güruh,halkın direnişiyle geri püskürtüldü.

Bunun üzerine polis, direnen hal-kı tehdit ederek, tek tek insanlara“Seni tanıyoruz, kim olduğunuzu bi-liyoruz, hemen terk edin burayı yok-sa sizin için kötü olur.” diyerek, mey-danı linçciler için boşaltmaya çalış-mışsa da halk geri çekilmeyip iş yerive dükkânlarını korudu.

17 Temmuz Pazar günü ise, pos-tane meydanında toplanan faşistler,önce Öğretmen Evi’ne sonrada askerişehitliğe yürüme bahanesiyle polis eş-liğinde tekrar Hozat garajına yönel-diler. Bu defa hedef, Hozat garajındabulunan esnaftı. Bunu fark eden halkhemen toplanarak ve hep birlikte di-renişe başladı. Yine püskürtülen fa-şistler kaçmak zorunda kalınca, polistekrar halka saldırdı. Halkın kararlı-lığı polisi de durdurdu.

Kafelerden, kendilerine saldıran fa-şistlerin üzerine pet şişe, bardak fır-latarak karşılık veren insanların üze-rine, kafenin camından içeri polistarafından gaz bombası atıldı. Kafe-nin ve birçok iş yerinin camları fa-

şistlerin attığı taşlarla kırıldı. Faşist-lerin kendilerine yönelik saldırılarınınilk olmadığını, eğer direnmezlerse sonda olmayacağını bilen Hozat garajı es-nafı faşistlere sopalarla taşlarla karşılıkverdi,

Bu saldırıların ardından, 18 Tem-muz Pazartesi günü Hozat garajı es-nafı yaptığı eylemle faşist saldırılarakarşı sessiz kalmayacaklarını hay-kırdılar. Alkışlarla saat 11.00’de baş-layan eylemde Hozat garajı esnafı,“Bizi yalanlarınızla kandıramaya-caksınız.” dedi.

Yapılan saldırının anlatıldığı açık-lamada, Emniyet ve Valiliğin saldırı-lara karşı önlem almak zorunda ol-duğu; eğer önlem almazlarla halkın dakendisini korumak için her şeyi ya-pabileceği söylendi. “Hozat Garajı Es-nafı” adıyla yapılan eyleme 250 kişikatıldı. Eylemde “Baskılar Bizi Yıl-dıramaz, Faşizme Karşı Omuz Omu-za” sloganları atıldı. Eyleme CHPDersim milletvekili Hüseyin Aygün dekatılarak destek verdi.

Sloganlarla sona eren eylemin ar-dından esnaflar ve Hüseyin Aygün,Valiliğe giderek Valiyle görüşme yap-tılar. Valinin, “Bu saldırılarda polisinpayı var. Emniyet hakkında adli so-ruşturma başlatacağım. Bunları Em-niyet yönetiyor.” diyerek insanlarıbaşından savmak istemesi saldırılarakarşı direnmekten başka çözüm ol-madığını bir kez daha gösterdi.

HOZAT GARAJI ESNAFI, FAŞİST SALDIRIYA KARŞIBİRLEŞTİ, FAŞİSTLERİ PÜSKÜRTTÜ

Malatya’da mahkemeye katılım çağrısı yapıldı:

İnsanca, adil bir yaşam istemek,bunun için mücadele etmek suç olamaz!Asıl suç bunların gaspedilmesidir!

3 Haziran günü Malatya, Elazığ veDersim’de yapılan operasyonlarda15 devrimci gözaltına alınmış ve10’u tutuklanmıştı.

Halk Cepheliler, 19-20 Temmuzgünü Malatya’da Paşaköşkü Mahal-

lesi’nde bildiri dağıtımı ve afişlemeyaparak, tutuklanan arkadaşlarınınserbest bırakılmasını istediler. “Hak-lıyız Kazanacağız” önlüklerinin gi-yildiği çalışmalarda, 21 Temmuz Per-şembe günü 10 devrimcinin yargıla-

nacağı mahkemeye katılım çağrısı ya-pıldı. “Komploları Boşa Çıkartacağız,Tutuklu Devrimciler Derhal SerbestBırakılsın” yazılı dövizler de duvar-lara yapıştırıldı.

Page 48: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Kürdistan Kürt Halkınındır

Hatay’ın Samandağ ilçesinde heryıl temmuz ayında düzenlenen EvvelTemmuz Festivali bu yıl da coşkuylakutlandı. 9-15 Temmuz tarihleri ara-sında yapılan festivalde yine renkli gö-rüntüler vardı. Hatay Halk Cephesi,Umut Veren ASİ gazetesinin katkıla-rıyla festivalin iki gününü organize etti.

Halk Cepheliler sokak sokak, ma-halle mahalle, köy köy dolaşarak afiş-lemeler yaptılar, el ilanları dağıttılar,halk ile sohbetler ederek halk festiva-linin amacını ve programını anlattılar.Festival çalışmalarına katılan Cephe-liler, güçlü bir festival ortaya çıkartmakiçin canlarını dişlerine takarak çalıştılar.Halk Cephelilerin yüzünden ter ve te-bessüm hiç eksik olmadı.

Uzunbağ, Fidanlı, Yaylıca, Teke-başı, Tavla, Tomruksuyu ve Saman-dağ merkezinde yaygın bir şekildefestival çalışmaları sürdürüldü. Ayrı-ca Antakya merkezine bağlı Harbiye,Gümüşgöze beldeleri ile Sümerler veArmutlu mahallelerinde el ilanları veafişlemeler yapılarak Evvel TemmuzHalk Festivali’ne çağrılar yapıldı.

10 Temmuz günü düzenlediği HalkSofrası ile festivale başlayan HalkCephesi, 15 Temmuz günü de GrupYorum konseri ile kapanış yaptı.

Festival süresince Halk Cephe-

si’nin standı her gün açıktı. Stanttasergilenen Yürüyüş dergisi, kitaplar veGrup Yorum DVD’leri çok yoğun ilgigördü. Standa gelen insanlara, toplumezara konulan halk savaşçısı AliYıldız anlatıldı. Annesinin, kardeşi-nin ve yoldaşlarının Ali Yıldız’ıntoplu mezardan çıkartılması için aç-lık grevine başladıklarından bahse-dilerek, imza toplandı. Bunun aka-binde İstanbul’da yüzlerce insanın tu-tuklanması sebebiyle Nurtepe-Ça-yan Mahallesi’nde yaklaşık 2 aydırsüren açlık grevi anlatılarak, AKP hü-kümetinin zorba, yalan politikala-rından bahsedildi.

Festivalin ilk gününden başlaya-rak, Grup Yorum konserinin el ilan-ları dağıtıldı. El ilanı alan insanlarGrup Yorum’un konserine mutlakageleceklerini söylediler. Hatta bazılarıel ilanını okumasına rağmen, Cep-helilere “Grup Yorum mu geliyor,öyleyse tüm arkadaşlarımızı alıp ge-leceğiz.” dediler.

15 Temmuz Cuma günü konser ala-nında son çalışmalar yapıldı. Öncelikle,beş gün boyunca alanda bulunan, hal-kın kültürü yerine burjuvazinın yozkültürünü yansıtan Tuborg Efes stant-ları kaldırıldı. Daha sonra alana,“Yürüyüş Dergisi Çalışanlarına Öz-gürlük”, “Halkız Kültürümüzle Va-rız! Yozlaşmaya Karşı Birleşelim”,“Emperyalistler ve İşbirlikçiler Or-tadoğu’dan Kanlı Ellerinizi Çekin”pankartları asıldı.

Konserden önce saat 17.00’de“Ortadoğu’da Yaşananlar ve Tür-kiye’ye Yansımaları” konulu bir söy-leşi düzenledi. Konuşmacı olarak ka-tılan FHKC (Filistin Halk KurtuluşCephesi) sorumlusu Ömer Murat, Fi-listin ve Ortadoğu’da yaşananlara de-ğindi. Murat, Filistin’de yıllardır sürenkatliamın sorumlularının Amerikanemperyalizmi ve Siyonist İsrail oldu-

ğunu söyledi. Daha sonra, sadece Fi-listin’de değil tüm Ortadoğu’da yaşa-nan emperyalist savaşa karşı birliktemücadele etme çağrısında bulundu.

Ömer Murat’tan sonra mikrofonuAv. Behiç Aşçı aldı. Aşçı, Ortado-ğu’da yaşanan emperyalist savaşıTürkiye cephesinden değerlendirdi.Söze, 21. yüzyılın emperyalizminsonu olacağını söyleyerek başladı.Daha sonra Ortadoğu’da ve tüm dün-yada emperyalizmin halka teslimiyetidayattığını söyledi. Amerikan em-peryalizminin “demokrasi götürü-yorum” bahanesiyle gittiği her yerekan ve gözyaşı götürdüğünü ifadeeden Aşçı, Amerikan emperyalizmi-nin kanlı tarihini anlattı. Emperya-lizmin yalanını şu sorularla ortayakoydu: “Amerika kime sordu da Af-ganistan’a, Irak’a, Libya’ya saldırdı?Saldırmadan önce gidip Irak halkınasordu mu?”

Av. Behiç Aşçı; Ortadoğu’da ya-şananlardan emperyalizmin işbirlikçisi,kuklası, Ortadoğu’nun jandarması ro-lünü üstlenen AKP iktidarının da so-rumlu olduğunu anlatarak, “AKP, Or-tadoğu ve Türkiye halkına yalan söy-lüyor. Arap halkının emperyalizme tes-lim olmasını istiyor.” dedi.

Söyleşi başladığında üç sivil po-lis,“Yaptığınız bu panel yasa dışı,hakkınızda işlem yapacağız.” diyerekiçeri girmek istediler. İçeriye alınma-yan polisler tehditlerine devam etti. Pa-nelin yapıldığı yer olan Akdeniz Ka-fe’nin sahibini tehdit etmeye çalıştılar.Kafe sahibinden, belgelerini getirme-sini isteyerek bu sefer de zabıtalığa so-yundular. Halk Cepheliler bu durumada müdahale ederek kafe sahibinin bel-gelerini verdirtmediler. Polise, “Yap-tığınız keyfi bir uygulamadır. Sorunizin alınıp alınmaması değildir.” de-nildi. Daha sonra polisler kafenin ka-pısından içeriye giremeden çekip git-

HATAY'DA 30 BİN KİŞİ GELENEĞİNE SAHİP ÇIKTI

GRUP YORUM 30 BİN KİŞİNİN SAHNEDEKİ SESİYDİ

EVVEL TEMMUZ BAYRAMINEDİR?

Evvel Temmuz, Rumi takvimegöre Temmuz ayının 1. günüdür. ( 14Temmuz-Evvel Şehr) 13 Temmuzakşamı Rumi takvime göre Haziranayının son günü başlayan bayram-laşma, 14 Temmuz günü de devameder. Evvel Temmuz’un geçmişiMilattan Önce 3 binli yıllara kadardayanmaktadır. Evvel Temmuz’un 5bin yıllık bir tarihi olduğu söylen-mektedir.

48

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Page 49: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

ti. 80 kişinin katıldığı söyleşi saat19.00’da sona erdi.

Konser saati yaklaşıyordu. Biryandan standlar düzenleniyor, biryandan görevliler yerlerini alıyordu.Konser saat 20.30’da açılış konuş-masıyla başladı. Sahneye ilk olarak ye-rel gruplardan Grup Umuda Yolculukçıktı. Daha sonra Epik Tiyatro Top-luluğu “Amerika Katil” adlı oyununusergiledi. İlgiyle izlenen oyunun ar-dından Grup Yorum “Türküler SusmazHalaylar Sürer” sloganı ile sahneye

çıktı. On binler bir aradaydı.

İçki ile alana girilmesine izinvermeyen Halk Cepheliler renkligörüntülerle karşılaştılar. Kimisi buuygulamadan memnun kalırken; ki-misi “Beş gündür alanın ortasındanalıp içiyorduk bugün niye yasak?” di-yerek tepkisini gösterdi. Halk Cep-heliler neden içkiye karşı olduğunuanlattıklarında, bira şişesini ters çe-virip dökenler de vardı. Grup Yorumtürkülerini hep bir ağızdan söyleyenon binler, “Mahir Hüseyin Ulaş Kur-

tuluşa Kadar Savaş”, “Kurtuluş Kav-gada Zafer Cephede”, “Toplu Me-zarlar Açılsın”, “Halkız HaklıyızKazanacağız”, “Yaşasın HalklarınKardeşliği” sloganlarını attılar.

Konserin bitmesine yakın saatle-re kadar halkın gelmeye devam etti-ği festivalde, alana giremeyen yüz-lerce kişinin trafiğin yoğunluğundandolayı arabasından bile inemediğigözlendi. Saat 24.00’te sona erenkonsere 30 bin kişi katıldı.

Mersin'de, Kazanlı Halk Kültü-rünü Yaşatma ve Dayanışma Derne-ği, bu sene ikincisini düzenlediği Ev-vel Temmuz Festivali’nin hazırlık ça-lışmalarına devam etti. 14 Temmuzgünü Kazanlı merkezde “HalkımızınEvvel Temmuz Bayramını Kutlu-yoruz” pankartı asılarak Kazanlı hal-kının Evvel Temmuz bayramı kut-landı. Aynı gün Kazanlı'da 160 afişasılırken, broşür de dağıtıldı.

16 Temmuz günü de Kazanlımerkezde ve mahallelerde broşürdağıtımı yapılarak akşamki eyleme deçağrılar yapıldı. Tek tek gezilen ev-lerin çoğu, içeriye davetler yapıldı.Evlerinin önünde ekmek pişirenler,evlerine davet ederek sıcak ekmek ik-ram ettiler. Köy meydanında ayrıcahalka sesli çağrılar yapıldı.

Akşam yapılan açıklamaya ka-dınlar ve çocuklar yoğun olarak ka-tıldılar. “Yozlaşmaya Karşı GücümüzBirliğimizdir” pankartının taşındığıeylemde, dernek adına Hüseyin Za-yıf konuştu. Zayıf, “Bizler KazanlıHalk Kültürünü Yaşatma ve Daya-nışma Derneği olarak geçtiğimiz yılilkini gerçekleştirdiğimiz bu güzelkültürümüzü yaşatmak istedik. Yoz-laşmaya inat dayanışmayı anlatan bugeleneklerimizi korumamız gerekti-ğine inandık. Ve başladık çalışmala-rımıza. Biliyoruz ki yozlaşma her şey-

den önce kendi kültürüne yabancı-laşmadır. Biliyoruz ki ancak hep be-raber olursak bunun üstesinden ge-lebiliriz.” diye konuştu.

“Halkız Haklıyız Kazanacağız,Yaşasın Halkların Kardeşliği” slo-ganlarının atıldığı eylem, alkış ve zıl-gıtlarla sona erdi.

Festivalin tanıtım çalışmaları 18Temmuz günü de devam etti. Mersinçarşı merkezinde halka seslenilerektoplu bir şekilde Evvel Temmuz Fes-tivali için çıkarılan el ilanları dağıtıldı.Yapılan çağrıda, “Hep beraber bin-lerce insanla beraber omuz omuzakardeşlik halayları çekelim, halkla-rın kardeşliği için, yoz kültüre karşıkültürel değerlerimizi korumak için,Evvel Temmuz Festivali'nde GrupYorum’la hep beraber binlerce kişi-lik halk korosuyla türkülerimizi söy-leyelim.” denildi. DMH’nın da des-tek verdiği dağıtım sırasında GrupYorum amblemli sarı kırmızı ön-lüklerin de giyilmesi büyük ilgi çek-ti. Halkımızın, el ilanı dağıtanlarlabirlikte fotoğraf çektirmek istemesikonsere ilginin büyüklüğünü göste-riyordu. 7 kişinin coşkuyla yaptığı da-ğıtımda duraklardaki otobüs ve dol-muşlara, esnaflara ve çay bahçeleri-ne girilerek yaklaşık 5.000 adet el ila-nı dağıtıldı.

15-24 Temmuz 2011 tarihleri ara-sında Mersin ili Kazanlı Belediye-si’nde yapılacak Evvel Temmuz Fes-tivali ile ilgili olarak 19 Temmuzgünü Adana’da yerel yayın yapanRadyo Akdeniz’de bir program ya-pıldı. Programa, Adana ÖzgürlüklerDerneği Başkanı Mehmet Bıldırcınkatıldı. Bıldırcın, Evvel Temmuz’unhasat, bolluk, bereket bayramı oldu-ğunu, Adana-Mersin-Hatay bölge-sindeki Arap-Nusayri Alevilerininen büyük bayramlarından biri oldu-ğunu, beş bin yıllık bir tarihi oldu-ğunu anlatarak, 24 Temmuz’da ya-pılacak Grup Yorum konserine katı-lım çağrısında bulundu. Mersin’deKazanlı futbol sahasında yapılacakolan konsere, Adana’dan otobüslerkaldırılacağının duyurusu da yapıldı.30 dakika süren program, tüm halk-ların, mezheplerin, milliyetlerin kül-türüne, gelenek-göreneklerine sahipçıkmalarının önemine değinilerekbitirildi.

YOZLAŞMAYA KARŞI EVVEL TEMMUZ BAYRAMINA SAHİP ÇIKACAĞIZ

MERSİN

49

Page 50: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Hollanda Anadolu Gençliği, 11Temmuz Pazartesi günü, Türkiyeli-ler’in yoğun olarak yaşadığı Rotter-dam şehrinde, polis tarafından kara-kolda öldürülen gencimiz İhsan Gürziçin bildiri dağıtımı yaptı. Rotter-dam'ın kuzey ve doğu bölgelerindeyapılan bildiri dağıtımında, yaklaşıkolarak 400 tane bildiri dağıtıldı.

Yoğun olarak esnaflara yapılan bil-diri dağıtımı saat 17.30’da başlayıp19.00’da sona erdi.

Anadolu Gençliği, 15 TemmuzCuma günü de bildiri dağıtımına de-vam etti. Saat 20.30’da başlayan bil-diri dağıtımına saat 22.00’de ara ve-rilerek; İhsan Gürz'ün amcası ve ak-rabalarına başsağlığı ziyaretine gidildi.Aileden durum ile ilgili ayrıntılı bil-giler alındı. İhsan’ın amcası, İhsan’ındövülerek götürüldüğü gecenin, dük-kan kamerasının kayıtlarının bir bö-lümünün karalanmış oluğunu söyle-di. Karalanmış olan noktanın tam daİhsan’ın dövüldüğü an olduğunu söy-leyen akrabaları, bu konunun çokdikkat çekici olduğunu söylediler.Anadolu Gençliği, Hollanda basını-nın İhsan'ı suçlu göstermeye çalıştı-ğını, İhsan’ın suçlu veya suçsuz ol-masının önemli olmadığını, polisin hiçkimseyi işkence ile öldürme hakkınınolmadığını anlattılar. Yaklaşık birbuçuk saat süren sohbetten sonra

Anadolu Gençliği, evlerin posta ku-tularına bildiri dağıttı. Bildiri dağı-tımları Heemskerk şehrinde de ya-pıldı. Heemskerk Camisi’ne de gidenAnadolu Gençlik, orada bildiri dağıttıve 17 Temmuz günü yapılacak mi-tinge çağrı yaptı. Heemskerk'te, 750Hollandaca ve yaklaşık 200 tane deTürkçe bildiri dağıtıldı.

BİZİ KORKUTMAKİSTEYECEKLER,KORKMAYACAĞIZ;UNUTTURMAK İSTEYECEKLER,UNUTMAYACAĞIZ!

Hollanda’da, İhsan Gürz için 17Temmuz Pazar günü saat 13.30’daHeemskerk polis karakolu karşısındamiting düzenlendi. Hollanda Alevi Fe-derasyonu'nun düzenlediği mitingedemokratik kitle örgütleri ile Anado-lu Gençliği de katıldı. Yaklaşık 500 ki-şinin katıldığı ve 2 saat süren mitingdeyapılan konuşmalarda, İhsan’nın po-lis tarafından KATLEDİLDİĞİ vur-gulandı.

Çok sayıda yabancı basının da iz-lediği mitingde, Anadolu Gençliği debir konuşma yaptı.

“Bizi korkutmak isteyecekler,korkmayacağız; unutturmak isteye-cekler; unutmayacağız!” diyerek bukatliamın takipçisi olacaklarını söy-

leyen Anadolu Gençliği, başsağlığı di-lekleri ile konuşmasını tamamladı.

Miting bittikten sonra, AnadoluGençliği "Siyah Pazar" diye adlan-dıran Beverwijk pazarına bildiri da-ğıtımına gittiler. Bildiri dağıtımındansonra, İhsan Gürz’ün annesinin ve ba-basının taziyeleri kabul ettiği HacıBektaş Alevi Derneği'ne giderek baş-sağlığı dilediler, sohbet ettiler veYürüyüş dergisi dağıttılar.

SONUÇLAR BİR KEZ DAHADOĞRULUYOR Kİ: İHSANİŞKENCEDE KATLEDİLDİ!"BİR İNSAN ELMACIK KEMİĞİNİ,KAMURGA KEMİKLERİNİ KENDİSİNASIL KIRABİLİR? ÖZELLİKLE DE ELLERİ VEAYAKLARI KELEPÇELİ İKEN?"

Hollanda Anadolu Gençlik, Be-verwijk şehrinde 1 Temmuz’u 2 Tem-muz’a bağlayan gece, kavga ettiği ge-rekçesiyle dövülerek gözaltına alınanve ailesine ölü olarak teslim edilen İh-san Gürz’ün nasıl öldürüldüğü ile il-gili bir araştırma yaptı. Bu araştır-manın sonucu bildiri haline getirile-rek, binlerce insana Türkçe ve Hol-landaca olarak ulaştırıldı.

18 Temmuz Pazartesi günü de, İh-san Gürz ile ilgili gelişmeleri basınaanlatmak için televizyon ve gazeteleriziyaret etmek istediler. Bu konudaRTV Noord-Holland, De Telegraaf,Spits ve Metro gazetecileri ile tema-sa geçildi. Yalnız sonuç olumsuzdu.Hepsi de polis kaynaklı haber yapmış,hiçbir araştırma yapmadan polisin ver-diği bilgiyi kabul etmişlerdi. MeselaDe Telegraaf gazetesinden biri “Biz,İhsan Gürz konusunu kapattık bile.”diyebiliyordu. Onlara göre her şeymeşruydu.

Anadolu Gençlik’in ısrarla:� “…Polis işkence yapmamış mı sizce? Birinsan elmacık kemiğini, kaburga ke-miklerini kendisi nasıl kırabilir?Özellikle de elleri ve ayakları kelep-çeli iken?” sorularına, gazetelerinkimisi telefonlarını kapatarak, kimi-

Av ru pa’daPOLİSİN KATLİAMI ÖRTBAS

ETMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ

İhsan Gürz

Kürdistan Kürt Halkınındır50

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Page 51: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

si “bu konuyu sizinle konuşmayaca-ğız” gibi kaçamak cevaplar vererek,düpedüz gerçeklerden kaçtılar.

ANADOLU GENÇLİK’İN YAPTIĞIARAŞTIRMA SONUÇLARIŞÖYLE:

“İhsan Gürz’ün tutuklamasını gö-ren iki tanık var. İkisi de Hollandalıolan gençlerin isimleri Mick Jonkmanve Donny Barrera. Hollandalı bu ikigencin gördüklerine göre, İhsan’ınüzerine 6 polis birden saldırmış ve yereyatırmışlar.

Donny: “6 polis birden İhsan’a ba-ğırıp saldırdılar. Gerçekten çok kötü veetkileyici görüntülerdi.”

Mick: “Arkadaşımın dediği gibi 6polis birden İhsan’a saldırıda bulundu.Ayrıca dışarıda 5 polis arabası bir desivil polis arabası duruyordu. Polis, İh-san’a sakince soru sorabilirdi, başka biryaklaşım gösterebilirdi. Ama onlarİhsan’ı etkisiz hale getirmek için dizdarbeleri ile vurdular.”

Olay yerinde bulunan güvenlikkameraları aile tarafından izlenmiş,daha sonra bu görüntülere tekrardanbakıldığında, görüntüde normalde po-lis minibüsün içinde İhsan’ın kafası-na diz darbelerinin vurulduğu bölümünkarartılmış olduğu görüldü. Bu gö-rüntüler neden karartılmış? Kim yap-mış?

Polisler 3 hastane gezip İhsanGürz’ün cesedini hastaneye teslim et-mek istiyorlar. Hastaneler kabul et-miyor. Neden etmiyor? Çünkü polis-ler, İhsan’ı hastaneye sağ teslim et-tiklerinin belgelenmesini istiyorlar.İhsan ölü olduğu halde, polis nedenböyle bir rapor istiyor hastaneden?Daha sonra morga bırakılıyor ailesininhaberi olmadığı halde. Neden ailesineİhsan’ın öldüğüne dair haber vermi-yorlar? İhsan’ın annesi polisi arıyor veöğreniyor durumu.

Basına göre İhsan Gürz’ün ölümsebebi uyuşturucu ve alkol kullanımı.İhsan’ın ailesinde İhsan’ın cesedininresimleri var. Resimlerde İhsan’ın el-macık ve göğüs kemiklerinin kırık ol-duğu çok belli. Vücudundaki morlukizleri de bu olayda işkence yapılmış ol-duğunun ispatıdır...”

Tutsaklarımızı sahiplenmeye devam ediyoruz. Alman faşizmi, tutsakla-rımızı yalnız zannediyorsa yanılıyor. Her türlü faşist uygulamaya karşı mü-cadele ettikleri için hapsedilen devrimci tutsaklar bizim onurumuzdur.

Anadolu Federasyonu, Alman hapishanelerinde ve mahkemelerindedevrimi, sosyalizmi ve mücadeleyi savunan; bedelini ödeyen devrimci tut-saklar Nurhan Erdem, Cengiz Oban, Ünal Düzyar, Faruk Ereren ve Şadi Öz-polat'ın sesini insanlara ulaştırmaya devam ediyor.

Almanya’nın başkenti Berlin'de, her hafta kurulan tutsaklarla dayanışmastandı, 7-15 Temmuz Cuma günleri, saat 16.00-18.00 arası Kruzberg HalkPazarı önünde kuruldu. Standın açık olduğu süre boyunca Grup Yorum'unmarşları çalındı. Birçok insan, müziğin de etkisiyle standa gelip, standın açı-lış amacıyla ilgili bilgi aldı ve imza attı. Standlarda 55 imza toplanırken, 500tane Türkçe ve Almanca bildiri dağıtıldı.

Özgürlük Komitesi çalışanları Alman-ya’nın Duisburg kentinde, her hafta sürecekolan imza masası çalışmalarına başladılar.

15 Temmuz 2011 Cuma günü, şehrinKönig-Heinrich meydanında, üzerindeAlmanca ve Türkçe “Tecrite Yüzbin KereHayır!” yazılı pankartın asılı olduğu ma-sada, Alman emperyalizmini ve Türkiye fa-şizmini teşhir eden 100 bildiri dağıtıldı.Saat 16.00'dan 18.00'e kadar süren eylemdeonlarca imza toplandı.

16 Temmuz 2011 Cumartesi günü Özgürlük Komiteliler, Türkiyeli göç-menlerin çokça yaşadığı, şehrin Hamborn pazar meydanında, üzerinde Al-manca ve Türkçe “Tecrite Yüzbin Kere Hayır!” yazılı imza standı açtılar. Saat11.00'de başlayan eylemde halka, “Ekmek ve adalet uğruna, halk ve özgürvatan için Türkiye faşizmine karşı mücadele ettikleri; Avrupa’daki Türkiyeligöçmen halkı 'Emeğimizle Varız, Hakkımızı Alacağız!' şiarıyla Alman em-peryalizmine karşı örgütlendikleri için tutuklanan beş Türkiyeli devrimci Fa-ruk Ereren, Cengiz Oban, Şadi N. Özpolat, Ünal K. Düzyar ve Nurhan Er-dem’in, tecrit koşullarında tutuldukları anlatıldı. Saat 14.00’te sona eren ey-lemde 200 bildiri dağıtıldı ve onlarca imza toplandı. Eylemin her hafta de-vam edeceği duyuruldu.

“TECRİTE YÜZ BİN KERE HAYIR”SLOGANI DUİSBURG’TA HAYKIRILDI!

Duisburg

Berlin

Çözüm Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’dır

24 Temmuz2011

51

Yürüyüş

Sayı: 278

ALMAN FAŞİZMİNİN TECRİTHÜCRELERİNDEKİ TUTSAKLARIMIZYALNIZ DEĞİLDİR!

Page 52: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

Daha, İhsan Gürz’ünHollanda’da polis ta-rafından katledilmesi-nin üzerinden bir haftageçmişken; bu hafta daİsveç’te bir gencimizikatletti polis. Ellerinisoğutmak istemiyor ka-tiller. Peki biz daha nezamana kadar susaca-ğız, ne zaman kafamı-zı kaldıracağız? NEZAMAN?

Annesi bekledi ama oğlu gelmedi.Oğlunun cansız bedenini getirdi İsveçpolisi.

SUÇU NEYDİ! OTOBÜS ŞO-FÖRÜ İLE TARTIŞMAK.

Almanya’da polise yardım almakiçin giden bir çocuğumuz da bu şekildeöldürülmüştü. Birileri tarafından takipedildiğini düşünüyordu ve bu yüzdenpolise gitti. Polis ne yapıyor? Öldü-rüyor. Türkiye’deki otopside gerçek-ler açığa çıkmasın diye de, Alman-ya’daki otopsi sırasında beyni alınıyor.

Danimarka’da gardiyanla tartış-manın cezası ölüm.

İsveç’te otobüs şoförü ile tartıştın,polis çağır, sonuç ölüm.

Polis tarafından öldürülen gençleri-mizin çoğu bu tür sebeplerle karakola gi-diyorlar ve karakoldan ölüleri çıkıyor.Daha yüzlercesini de yazabiliriz. Avru-pa’nın diğer ülkelerini yazabiliriz; Fran-sa, Belçika… Bu liste böyle uzar gider.

Avrupa’daki gençlerimiz için söy-lenenler hep şöyledir: Çok agresifler,şiddet yanlısı, uysal değiller, hemenparlıyorlar. Peki neden böyle! Bizimde anne ve babalarımız gibi olmamızisteniyor. Karşılarında sesimizi çı-kartmayalım, her dediklerine “haklı-sınız” diyelim. Haksızlıklar karşısın-da el pençe divan duralım istiyorlar.Gençlerimiz tepkiselse, bu onlarınsayesindedir. Şiddete başvuruyorlarsaonların sayesindedir.

Sadece rengimizden kaynaklı,gittiğimiz mağazalarda hırsız mua-melesi görebiliyoruz. İş başvurularındanotumuzun önemi olmuyor. Okul baş-vurularında kontenjan doldu denilerekalınmıyoruz. Otobüste, kafede ya-bancı olduğumuz için ters bakışlar,ırkçı imalarla karşı karşıya kalıyoruz.En pis işlerinde ailelerimizi çalıştırı-

yorlar ve aşağılayarak...

Gençlerimiz evet tepkisel oluyorlar.Ama haklı olarak. Kimsenin sizin kar-şınızda kuzu olmaya niyeti yok. Bizi öl-dürerek de boyun eğdiremezsiniz.

Dünyaya kan ve gözyaşı götürenülkelerdir bunlar. Afganistan’a, Filis-tin’e, Libya’ya, Irak’a, Pakistan’a,Suriye’ye bombalar yağdırıp çoluk ço-cukları katledenlerdir. Ortadoğu’yudize getirmek istiyorlar. “Bana boyuneğeceksin” diyorlar, ülkelerin zen-ginliklerini ele geçirmek istiyorlar.

Peki böyle elleri kanlı olanlar, bi-zim gençlerimize nasıl “şiddet yanlı-sı” diyebiliyor? Çocuklarımızın elle-ri onlarınki gibi kanlı değildir. Onlargibi başkalarının vatanlarına da gözdikmemişlerdir.

Dünyaya demokrasi dersi veren ül-keler bunlar. Hangi demokrasi? Biz ta-nımıyoruz kendilerini.

Hollanda’da öldürülen gencimi-zin ölüm sebebi için kalp krizi denil-miş; İsveç’te öldürülen çocuğumuziçinse kendini astı... Diğerlerinin deölüm nedenleri hep böyle açıklandı.

Nedenleri bu şekilde de olsa -ki bizbuna inanmıyoruz- karakolda bir insanölüyorsa suçlu o kurumdur. Peki suç-lu onlar değilse kim? Annesi mi ko-ruyacaktı karakoldaki çocuğunu? Şim-diye kadar kendini asmayan birisi, ne-den karakolda asar, NEDEN? Bunla-rın hepsi yalan tabii ki.

Ama artık onların katil yüzlerindenöte bizim ne yaptığımız önemli.

Kaç tane gencimiz polis tarafındanöldürüldü. Onlarca evimiz yakıldı.Biz ne yapıyoruz? Biz bu kadar ben-cilleştik mi? Ne zaman bu kadarvurdum duymaz olduk?

Bize karşı yapılan tüm saldırılarakarşı, birey olarak hiçbir şey yapa-mayız. Örgütsüz olan insanlarımızbu gücü kendilerinde göremezler. Bir-

lik olmalıyız, birimiz he-pimiz için hepimiz biri-miz için diyebilmeliyiz.

“Dünyanın neresindebir tokat atılsa onu yü-reğinde hissedendir dev-rimci.”

Peki hissediyor muyuz?Yanı başımızda, gencecikinsanlarımız öldürülüyor.Peki ne yapıyoruz. Kendi-mizi mi koruyoruz? Kim

sahip çıkacak bu çocuklarımıza? On-ları sahipsiz mi bırakacağız? Buna hak-kımız var mı? Bir devrimci, halkınıntokat yediği yerde önüne geçer, en-gel olur. O tokadı kendisi yer.

Yarın içimizden birinin çocuğu oto-büs şoförü ile tartışabilir ve karakola dü-şebilir, şansı varsa sağ çıkabilir.

Karayılan’ın hikayesini iyi belleyinkafanızda. Taşın altındaki kara yılanıbulan kurşun bir gün gelir hepimizi bu-lur. Korkunun ecele faydası yok.

Unutmayın, biz sustukça dahaçok üzerimize gelecekler. Sustukçadaha çok çocuğumuzu katledecekler.

Avrupa’daki halkımız!

Boyun eğmeyin, bulunduğunuzher yerde tepkinizi dile getirin! Nere-ye kadar sessiz kalacaksınız? ANA-DOLU HALKININ GELENEĞİ,yanı başındaki acı çekerken o acıyıiçinde hissetmektir. O acının hesabı-nı sormaktır. Ölenler sizin çocuğunuzolabilirdi.

SESSİZ KALMAYALIM!

Neler yapabiliriz, herkes bunukendisine sormalı. Ama bizden bir kaçöneri;

Onlarca insanımız davalar açabilirmesela. Adalet Bakanlığı ve karakol-lar aranıp protesto edilebilir. Geldik-leri her yerde karşılarına çıkalım. Sizkatilsiniz, çocuklarımızı öldürüyor-sunuz diyelim. Okulların önlerindegösteriler yapalım. İşyerlerimize si-yah kurdeleler asalım. Yüksek seslemüzikler dinleyelim.

Katiller hesap vermeli. Katledip ge-çip oturuyorlar, o kanlı elleriyle ço-cuklarını sevebiliyorlar. Buna İZİNVERMEYELİM, BİZİM ÇOCUK-LARIMIZ ÖLDÜKLERİ İLEKALMAMALI.

AVRUPA’dakiBİZ

ÖLDÜRMEYE DEVAM EDİYORLAR VE BİZ

SUSUYORUZ!BİZ NE ZAMAN BU KADAR

VURDUM DUYMAZ OLDUK!

52

Yürüyüş

24 Temmuz2011

Sayı: 278

Kürdistan Kürt Halkınındır

Page 53: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

değinmelerdeğinmeleryeni

Çizgiyle

SÖZ: “Zafere kadar mücadeleyi sürdürmekkararındayız. Bunu ülkemizin bağımsızlığı, bir-

liği ve gelecek kuşaklar için istiyoruz. Sosyalizm davası-na, halkların ulusal özgürlük davasına ve dünya barışıdavasına katkıda bulunmuş olmaktan şeref duyuyoruz.”

Vo Nguyen Giap

söz

HALKI SOYANLAR İKTİDARDA, BÖCEK KAÇIRANLAR YAKALANDI!

Türkiye tarihinin şimdiye kadarki en bü-yük böcek kaçakçılığı 13 Temmuz günü or-taya çıkartıldı.

Kutular içine gizlenmiş uğur böceği, si-nek, arı, ağustos böceği gibi 48 türe ait top-lam 6 bin 14 adet böcek sınırı geçmek üze-reyken yakalanmışlar. Polis, böceklerin izi-ni sürmede büyük bir ustalık göstererek,halkımızı büyük bir soygundan kurtarmışoldu. Az kalsın 6 bin 14 böcek Kapıkule sı-nır kapısından ellerini kollarını sallaya sal-laya geçecekti!

Olayı incelemek üzere bir de bilirkişi ku-rulu oluşturulmuş. Kılavuzu polis olan, bi-lirkişi heyetinin üyesi, Trakya Üniversite-si Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr.Murat Yurtcan da, “Bilimsel amaçla bile olsaülkenin biyolojik varlıklarının, resmi bir ku-rumdan izin alınmadan veya bilimsel biraraştırma kurumuyla ortak çalışma protokolüyapılmaksızın yurt dışına çıkarılmasının suçolduğunu...” söylemiş.

Halkı soyabilirsiniz, toprağımızı-su-yumuzu kirletebilirsiniz ama BÖCEKLE-RİMİZİ ÇALAMAZSINIZ!

BİLİP DEYAPMAYAN,GÖRÜP DESUSAN...

Burhan Ayeri, 11 Temmuz 2011 tarihli Ak-şam Gazetesi’ndeki köşesinde şöyle yazmış:“CNN TÜRK'ün eski-yeni yarışması Ne Ha-ber'i dehşetle izledik. Üniversite mezunu,kariyer sahibi adamların TBMM'de 550 mil-letvekili olduğunu bilmemesine ne demeli?Öbür taraftan, magazin ve dış dünyayla ilgi-li gözlemlere maşallah.”

Ayeri, bu tespiti yaparken, kendisinin deiçinde yer aldığı medyanın, nasıl da tekelle-rin elinde düzenin silahı olduğunu yazmıyor.Medya, tekellerin elindedir. Halkımızın be-yinlerini uyuşturmak istedikleri için bilinçliolarak magazin yayını yaparlar. Eğitim siste-mi ise bir kandırmacadır. Özünde bilgi diyebir şey öğretilmez...

Halkımız aptal değildir. Her şeyin en iyi-sini bilir ve yapar. Faşist düzen halkı eğitim-siz bıraktığı için böyledir. Eğitim aldığını zan-neden Ayeri gibileri de halkı aşağılamakla meş-gul olurlar. Asıl bilip de yapmayan, görüp desusan suçludur... Ayeri’ye bizden söylemesi...

GAZETECİLERİNBULMACA HESABI

Rupert Murdoch isimli medyatekelinin sahip olduğu, İngilte-re’de yayın yapan News of theWorld isimli gazete, yasadışı te-lefon dinledikleri için kapandı.Habercilik adı altında, daha fazlakâr için insanların telefonlarınıdinleyen gazetenin kapatılması,medya patronunu etkilemezken;200 gazete çalışanı işsiz kaldı.

Gazete yönetimi, işsiz kalan ça-lışanların herhangi bir protestosunakarşı özel bir ekip oluşturarak, ga-zetenin son baskısını satır satır ta-radılar. Bir şey bulamayınca da ga-zeteyi bastılar.

Ama yaratıcılık sansürü deldi.200 çalışan, medya patronunu,bulmacaya gizledikleri mesajlaprotesto ettiler.

İSRAİL’İ BOYKOTETMEK YASAK!

İsrail Parlamentosu, 12 Tem-muz günü, İsrail'e ve Batı Şe-ria'daki yerleşimlere yönelik boy-kot çağrısı yapanların cezalandı-rılmasını öngören bir yasa tasarı-sını kabul etti. Ekonomik, kültü-rel ve akademik tüm boykotlar ya-saklandı. Buna göre,

- İsrail'e karşı yapılan birboykotu destekleyen herhangi birşirket, devlet ihalelerine katıl-maktan men edilecek.

- Sivil toplum kuruluşları ise,vergi ayrıcalıklarını kaybedecek.

- Yasaya karşı gelenler hak-kında hukuki işlem başlatılacak vemaddi tazminat cezası verilecek.

Yasaklar, duvarlar, silahlarhiçbir haklı davanın önüne setoluşturamazlar!

53

Page 54: Ülkemizi Amerika yönetiyoryuruyus.biz/pdf/pdf/278.pdf · 1961 Ada na Os ma ni ye do ğum lu Ta - rık Ko çoğ lu, 12 Ey lül ön ce si mü ca de le saf la rı na ka tıl mış

5 Ağustos 1895

Tüm yaşamı boyunca, teorisiyle, pratiğiyleproletaryanın, ezilen halkların mücadelesineönderlik etti. İlk komünist örgütlenme, ilkEnternasyonal, Marks’la birlikte onun ese-riydi. 1820’de Almanya’da dünyaya gelenEngels, yaşamı boyunca, barikatlardan bari-katlara koşarken, Anti-Dühring, AileninÖzel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni,Doğanın Diyalektiği gibi eserler verirken,

“sınıfsız ve özel mülkiyetsiz yeni bir toplumun kurulması”amacına sadık kalarak ölümsüzleşti. Lenin’in deyimiyle o,“sosyalizmin meşalesi”ydi. Meşale hala yanmaya ve yolumuzuaydınlatmaya devam ediyor.

Friedrich ENGELS

5 Ağustos 1997’de bir görevle git-tikleri Ordu Fatsa Çöteli Köyüyakınlarında oligarşinin askeri güç-leriyle çıkan çatışmada şehit düştü-ler. Karadeniz Recai Dinçel KırSilahlı Propaganda Birliği’ndegörevliydiler. Ali Haydar Çakmak,Gazi ayaklanmasının genç önderle-

rinden biri, Bülent Pak, mücadelesi 1974’ten itibaren devrimcihareketin tarihiyle içiçe geçmiş bir devrim emekçisidir.

Ali Haydar Çakmak, 1973 Malatya Arguvan doğumluydu.Gazi’nin gecekondularında büyüdü. Liseli Dev-Genç’te görev-ler aldı. Gazi ayaklanmasının genç önderlerinden biri oldu.Bülent Pak, 1958 Eskişehir doğumluydu. Mücadelesi 1974’tenitibaren devrimci hareketin tarihiyle içiçe geçmiş bir devrimemekçisiydi. Yıllarca tutsak kaldı. Son olarak 1995’te üç yol-daşıyla birlikte Buca Hapishanesi'nin duvarlarını aşarak Sivasdağlarına ulaştı. Ali Haydar ve Bülent Pak, gerillayı ülkemizintüm dağlarına yaymak için Karadeniz dağlarındaydılar.

Ali HaydarÇAKMAK

BülentPAK

4 Ağustos 1994’teİstanbul Bağcılar’dakuşatıldıkları üste ölü-mü tilililerle karşıladı-lar. Kuşatma altındaumudun adını duvarlarakanlarıyla yazdılar.Teslim olun çağrılarına

“Asıl siz halkın adaletine teslim olun!” cevabını verdiler. 6 saatsüren direnişleriyle destanlar yazarak ölümsüzleştiler.

Hüseyin, 1972’de Sivas’ın Za ra il çe sin de doğ du. Mu ha se be -ci lik, so ğuk de mir ci lik, pa zar la ma cı lık gi bi bir çok iş te ça lış tı.90’da DEV-GENÇ’le ta nış tı. 91’de İs tan bul’da ma hal li böl ge -ler de gö rev al dı. 1993 ya zın da SDB üye si oldu, son ra da Bir likko mu tan lı ğı na atan dı.

Gü ner ŞAR 1969 do ğum lu dur. As len El bis tan lı dır. 1988-89’da DEV-GENÇ’li ola rak il le gal fa ali yet yü rüt tü. 90’daDEV-GENÇ Be şik taş Böl ge Ko mi te si’nde, 91’de TÖ DEF yö -ne ti min dey di. 93 ya zın da SDB’le rde is tih dam edil di.

Öz lem KI LIÇ 1975 Sivas do ğum lu. 1992’de 17 ya şın da An -ka ra Li se li DEV-GENÇ yö ne ti ci le ri ara sın day dı. 93’de İs tan -bul SDB’le rin de sa vaş çı ola rak gö rev al dı.

HüseyinASLAN

GünerŞAR

ÖzlemKILIÇ

Devrimcilik, gönüllülük temelinde yapılır. Kimse bize zorla dev-rimcilik yaptıramaz, zorla devrimciliğimizi bitiremeyeceği gibi...Gönüllülük esas olduğu için; yaptığımız iş, sorumluluklarımız bize yükdeğil, aksine mutluluk kaynağıdır.

Günde 20 saate yakın çalışıp da mutlu olan bir işçi gördünüz mü?Aç kalıp da, şevkle insanlara bir şeyler anlatmaya çalışan birisini... Pekibir de devrimcileri düşünün… En zor işi yaparken bile ne kadar mut-lu ve huzurludurlar. Örneğin; feda eylemine hazırlanan bir devrimciyiağlarken gördünüz mü? Halbuki birkaç dakika sonra hayatını, elindekitek şeyi verecektir… Ama ne kadar mutlu ve onurludur…

Cepheliler, düzenin dayatmalarını tepetaklak ederler. Onlar kat-lanmayı, zoru dayatır; biz gönüllüğü, işlerimizden zevk almayı esasalırız.

Bunun için özel olarak sevdiğimiz bir iş olmasına da gerek yoktur.Cepheli, devrimi büyütecek olan her işi bir sıra neferi gibi omuzlayıpyapabilir. Bilmediği işi de hızla öğrenebilir. Bunun için okula gitme-sine, diploma almasına da gerek yoktur üstelik. İşi bilen başka bir yol-daşından veya koşullar el vermiyorsa bizzat kendisi deneyerek öğre-nir. İhtiyacımız neyse odur belirleyici olan.

Cepheli kendisini, fabrikada ücretle çalışan bir işçi ya da amiri nediyorsa yapan bir memur olarak görmez. Üstelik yaptığı işler için parada almaz. Hatta paraya ihtiyaç varsa, onun yaratması gerekir bazen...Cepheli, yaptığı işe devrimci ruhunu koyar. Hangi idealler için çalış-tığını bilir. Bunun bilinciyle coşkuyla, şevkle çalışır. Yaptığı işten zevkalır.

Yorgunluk, tatlı bir mutluluktur bizim için. Emeğimizin sonucu-nu görürüz, çünkü emeğimize değer verildiğini görmüşüzdür.

İşte bu yüzden bir Cepheli açlık grevi yaparken mutludur.Burjuvazinin düşünce sistemini yıkar bu anlamıyla. Burjuvazi açısın-dan mantıksız gibi gelebilir ama açlık grevi yaparken, onur duyarız,gurur duyarız kendimizle. Bedenimize söz geçirebildiğimiz, irademizehükmedebildiğimiz içindir mutluluğumuz. Cepheli’nin sonsuz bir ener-jisi vardır. Bataryayı şarj eden elektriktir. Cepheli’ye enerjisini verenise inancıdır. İnanç nedir; bilgi ve gerçeğin bir araya gelmesiyle orta-ya çıkan bir duygudur.

Sınıfsal kinidir enerjisinin kaynağı. Devrimcileşen bilincidir.Oflamayan, puflamayan, yeni insan olma yolundaki neferdir Cepheli.

Burjuvazi, emeğine yabancılaşmayı öğretir. Bir işçi fabrikada vidaüretir, ama ürettiği vidanın buzdolabının kapısını sıkmaya yaradığı-nı bilmez. Bilmediği için de, kendini tekrar eden sıkıcı bir işe dönüşür.Buzdolabını satın almaya parası da yetmediği için, yani üretimine kat-kıda bulunduğu malı kendisine alamadığı için mutsuzdur. Çalışmakonun açısındın karın doyurmak için bir zorunluluktur.

Cepheli ise, emekle yoğrulur. Emeğinin nereye gittiğini bilir. 2 saatmahallede dergi satışı yapıp, 1 dergi satıyorsa; en azından bir eve ulaş-tığını bilir, harcadığı emekten dolayı hayıflanmaz.

Cepheli’nin enerjisi bitmez; çünkü kolektif çalışır. Bütün yük tekkişinin omuzlarında değil, komitenin omuzlarındadır. Bilen bilmeyeneöğretir. Parası olan olmayana verir. Sağlam olan hasta olana bakar.Tutsak düşen dışarıdakinin eksiklerini tamamlamaya çalışır, dışarıdakide içerdekinin ihtiyaçlarını gözetir. Sahiplenme ve paylaşım coşkuyu,zevkli çalışmayı getirir. Emeğinin kıymetli olduğu bir örgütlenme için-de olmak enerjiyi büyütür... Cepheli için bu yüzden kolektif çalışmatarzı ve emek önemlidir.

Cepheli iktidarı hedefler ve bilir ki küçük büyük iş yoktur. Çünküher iş iktidarı daha da yakınlaştırır.

Aynı ailenin üyeleri olmak, tek bir yumruk olmak, hayattan zevkalmamızı, yaptığımız işi sonsuz bir enerji ve zevkle yapmamızı getirir.

CEPHELİ YAPTIĞI İŞTEN ZEVK ALIR,SONSUZ BİR ENERJİYLE ÇALIŞIR

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

54