octavio paz - turuzturuz.com/storage/shiir-2018/3352-qartal_mi_gunesh... · 2019. 4. 28. · el...
TRANSCRIPT
-
OCTAVIO PAZ
KARTAL MI, GÜNEŞ Mİ?
-
VERSO YAYINCILIK •
Birinci Baskı : ARALIK 1984 İkinci Baskı : EKİM l 990 OçOncO Baskı: KASIM 1990
VERSO YAYINCILIK.. A.Ş. P.K.: 359 Yenişehir/ANKARA
Genel Dağıtım ve Pazarlama: SCG LTD. ŞTİ. Konur Sokak 8/6' Kızılay-ANKARA
� 1179747
Kapak DOzenl: VE Reklam MacDlzgl: Atölye Seven, 286 54 51 Baskı: Maya Matbaacdık, ll8 Ol 53
-
OCTAVIOPAZ
KARTAL MI •• •
GUNEŞ MI SEÇME ŞİİRLER
Türkçesi Ali Cengtzkan
v YAYINLARI
-
Octavlo Paz'uı şiirlerini ille kez Ülkü Tamer çevirisiyle tanıdun (Sanat Olayı . s. 8, Agustos 1981). Daha sonra Tomris Uyar , Onat Kutlar , Gürhan Uçkan, Adnan Ôzer ve ben, bazeıi. aynı ama çogunlukla farklt ş iir leri çe virerek Octavlo Paz'ı 'Iürk okuruna tanıtmaya çalıştık. Bu kttabı oluşturan şiirler (Octavlo Paz, Selected Poems. A Ba ingual Editlorı, ed.. b'y Ch. Tomltnsorı. Pengutn Books, l 979) adh k itaptan çe vrUdL Çe viri açısından lngUtzce metne bagh kalmakla birlikte , öze llikle ses , cümle yapısı ve bazen de anlam açısından lspanyo lca özgün metni de gözönü.n.de •bulundurdum. Sanırun bunun belirgin sorruçlan ortaya çıktL Kitabuı aduıı 'seçme ş iir ler, 'seçUm(Ş şiirler' gibi genel bir başhk yapmak yerine , Uerlde Sen6r Paz'ın da katkısıyla başka çeviriler de yapılabilir düşüncesiyle , bu toplamı da bir anlamda karşılayan ve ayrıca kitapla�an bir inin adı o lan 'Kartal Mı , Güneş Mi?' koymak bence daha dognıydu. Derledtgim yaşamôyküsü ve küçWc sözlük ise, umarun şiirlerle koşut okundı..ıgunda anlam kazanır ve kazandırır. Son olarak, bu şiir lerin şairine ve onlan 'Iürkçe söyleyen dtger şairlere, bin selam.
Ali Cenglzkan Ankara, Aralık 1984
-
Senôr Paz 1 Nisan 1985'te tmzaladıgı kitaplarda "hiç konuşmadıgun ve gömıedigim, eski arkadaşıma" diyordu, "aramızdak i uzaklık çok fazla ama şiir birleşttrtr biz i". "Başka ufuklardan bir selam!" Con un saludol Yent kitaplara/
All Cenglzkan. Ankara, Ekim 1990
-
19 14'te Mekslko'da doğan Octavlo Paz, yalnız Mekslka'nın değil Latin Amerika ve Avrupa'nın da sayılı şairlerinden birisidir. Çok erken yaşlarda şiire başlamıştır. Uk şUrlerinde Quevedo, Gong6ra ve Sor Juana Ines de la Cruz gibi şairlerle geleneksel biçimlerin etkisi sezlllr. l 937'de iç savaştaki 1spanya'nın Cumhuriyetçi kesimine gitmiş, dönüşünde Mekslko'da, donemin Meksikalı ve İspanyol şairlerini blraraya toplayan Taller dergisini yayınlamaya başlamıştır. 1943-45 yıllan arasında yeni başladığı diplomatik gorev nedeniyle ABD'nde bulunmuş, bundan sonra da ardarda diplomatik görevlerle pek çok ülkeye gitmiş, Paris'te, aralannda Andre Breton, Henri Mlchaux ve diğer şair ve sanatçıların bulunduğu bir arkadaş grubuyla birlikte olmuştur. 1949'da, Onemli ilk şllr toplamı olfln Ubertad bajo palabra'ı yayınlamış, 1950'de ise Meksika insanı üzerine antropolojlk/sosyo-kOltOrel çalışması olan El lablrento de la soledad (Yalnızlık Dolambacı, Türkçesi: 8. Güvenç) çıkmıştır. l 956'da şllr üzerine denemelerinden oluşan El arco y la lira yayınlanmış, aralarında TÜrkçe de olan pek çok dile çevrilen Pfedra de sol (Güneş Taşı) adlı uzun şiiri ise 1957'de yayınlanmıştır. 1962' de başlayan Hindistan elçlllğl gorevl onun doğu kültürleriyle tanışmasına ve giderek de La.dem este kitabındaki Hinduizm ve Şaktlzm etkisi altındaki şUrlerl yazmasına yolaçmıştır. Antropoloji , estetik ve politika üzerine dOzyazılannı Corrlente altema ve Conjunctones y disyuncfDnes adlı kitaplarda toplayan Paz, Meksika hükümetlnln Meksiko'da giriştiği Oğrencl katliamı nedeniyle 1968'de Hindistan BüyQkelçlllğl görevinden istifa etmiştir. 1970'de Cambridge Onlversltesl'nde öğretim üyeliği yapan Paz, 197l'de Meksiko'ya dönmüş ve
9
-
Latin Amertka'nın kılltılrel yaşamında yankılar yaratan etken sanat/yazın/eleştlrl/polltlka dergisi Plural'I yayınlamaya başlamıştır. Şiir yazmayı sılrdılren paz, Neıval, Hôlderlln, Baudelatre, Rimbaud ve Başa gibi şairleri İspanyolca'ya çevirmiş, bu arada çok verimli bir biçimde dılzyazı ılrılnlerl de ortaya koymuştur. Hılkılmetln baskısı nedeniyle l 976'da Plural'den çekilen Paz ve yazı kutulundaki arkadaşları, Vuelta adlı yeni bir aylık dergi çıkarmaya başlamışlardır. 1980'de Haıvard Oniversltesl'nde doktorası alan, 198 1 'de Ceıvantes, 1982'de Neustadt ôdıl.hlnıl kazanan Octavlo Paz, l 987'de Aradaki Agaç adlı son şiir kitabını yayınlamıştır. 1 1 Ekim 1990'da Nobel Edebiyat ôdıllOnQ almıştır.
Şilr Kitaplan Luna Sllvestre ( 1933) , Bajo tu Clara y Otras Poemas so
bre Espana (1937) , Raiz de Hombre ( 1937), Entre la Piedra y la Flor (1941), A l Orilla del Mundo ( 1942), Llbertad bajo Palabra ( 1949) , Aguila o Sol? ( 1951) , Semillas Para un Hlmno ( 1956), Pledra de Sol ( 1957), La Estaclon Violenta ( 1958), Libertad bajo Palabra (1960-1935/57 arası toplu şllrler) , Salamandra (1962), Viento Entero ( 1965) , Blanco ( 1967), Discos Visuales ( 1968) , Ladera Este ( 1969) , La Centena ( 1969), Topoemas (1971) , Renga ( 197 1) , Pasado en Claro ( 1975) , Vuelta (1976) , Poemas (1935-1975).
Düzyazı Kitaplan El Labirente de la Soledad ( 1950) , El Arca y la Lira
( 1956), Las Peras del Olma (1957), Cuadrlvlo ( 1965) , Los Signos en Rotacl6n ( 1965) , Plertas el Campo (1966), Corrlenta Altema (1967) , Claude Levi-Strauss o el Nuevo Festin de Esopo ( 1967) , Marcel Duchamp o el Castillo de la Pureza (1968), Conjunciones y Disyunciones ( 1969) , Postdata(l970) , El Mono Gramatlco (197 1), La'.s Cosas en su Sltlo ( 1971) , Traducclôn: Llteratuva y Uteralidad ( 1971), El Signo y el Garabato ( 1973), Los Hljos del Umo ( 1973), Marcel Duchamp: A parencia Desunda ( 1978), Xavier Villarrutla en Persona y en Obra (1978) , El Obro Fllantroplco ( 1979), in Mediactones ( 1979).
10
-
ŞÜRVETARİH
Her şiir, tarihle şiiri şiirin yaranna bir uzlaştırma girişimidir. Şair kendini içinde yaşadığı toplumla tanımladığında ve 'çağın akıntısı' denilen şeyi paylaştığında bile, -modem dünyada giderek daha az düşlenebilir olan bir uç durum-, tarihin zorba egemenliğinden sakınmaya çalışır. BQtQn bQyQk şiir deneyleri -bGyQIQ formülden ve epik şiirden otomatik yazıya kadar-, şiirin, içinde tarih ile şiir, gerçek ile söylence, konuşulan dil ile imgelemin, biricikliği olan günlerle şenliğin, capcanlı bir ganle gizli bir verimliliğe adanmış olanın bir yeni donem başlatmak Qzere sürekli dôndQğQ bir ergitme potası olduğunu savlarlar. Şiiı1n doğası Bayraın'ın doğasına benzer, ki o da takvimde bir tarih olmanın yanında, zaman diziminde bir kınlma ve dQn ya da yann olmaksızın sürekli olarak geri dönen bir şimdiye saldındır. Her şiir bir Bayram'dır, mutlak zamanın bir tortusu.
insanlarla tarih arasındaki ilişki bir kölelik ve bağımlılık ilişkisidir. ÇQnkQ eğer bir kez tarihin baş klşllerlysek. aynı zamanda onun hammaddesi ve kurbanlanyızdır da; o bizim pahamıza gerçekleştirilebilir. Şiir bu ilişkiyi köktenci biçimde değiştirir; şiir ancak tarihin pahasına gerçekleştirilebilir. Şiir bu ilişkiyi köktenci biçimde değiştirir; şiir ancak tarihin pahasına gerçekleşt1rilebilir. BQtQn QrQnlerl -kahraman, katil, aşık. allegorl, yazıt parçalan, nakarat, yemin; oynayan çocukların dudaklanndakl istençsiz çığlık, suçlu bulunan zanlı, ilk kez sevişen bir kız, rüzgarda dünyaya gelen bir camlecik, bir parça ağlayış- batan bunlar eskimiş sözler, yeni kullanılmaya başlayan sözler ve alıntılarla birlikte, kendilerini hiçbir zaman OIQme ya da duvara çalınmaya bırakmayacaklardır. En sona ulaşmaya, en astan olana varmaya eğilimlidirler. Kendilerini nedenlerden ve etkilerden kurtannaya çalışırlar. Kendilerini kurtaracak ve kendilerini kendileri. kılacak şiiri beklerler. Tarih olmadan şilr
11
-
olamaz ama şllrin biricik görevi de tarihi dönQştQnnekten başka birşcy değildir. Onun içindir ki gerçek devrimci şUr vahiy gibi olan şUrdir.
Şiir, tarihle toplumun özQ olan biricik şeyle, dille yapılır. Fakat şllr, konuşma dilini ve mantıksal dQşQnceyl yöneten yasalardan başka yasalarla dili yeniden yaratmaya çalışır. Bu şllrsel dönQştQrme dilin en gizli kapaklı yerlerinde belirir. camleciktlr dilin çekirdeği, en basit ögesi, yalıtılmış söz değil. Bir söz diğer sözler, bir cQmleclk diğer cümlecikler olmadan varolamaz.
Demektir ki, her cQmle bir başkasına gizli bir başvuru kaynağıdır ve bir başkasının açıklamasından da kolayca etkilenir. Her cQmlecik 'birşey söyleme isteğl'nl kendi ötesinde blrşeye başvurarak gösterir. Dil, herbirl gidilmekte olan 'yönQ' gösteren hareketli ve aralarında değiş-tokuş yapabilen simgelerin bir birleşimidir. Bu yolla anlam ve iletişim sözcaklertn 'amaçlılığına' ciayandınlırlar. Fakat şUr onlara dokunur dokunmaz sözler ritmik birimlere ya da imgelere dönQşürler: kendi kendilerine ayakta dururlar, kendi kendilerine yeterler. Sözler birden hareketliliklerini yltlrlrler; dQzyazıda birşeyl söylemenin pek çok yolu vardır, şiirde bir tek yolu. O, birşey söyleme istegi değil, geri dönülmezcesine söylenmiş bir şeydir. Bir başka deyişle, 'blrşeye doğru gidiş' değildir, şundan bundan 'konuşmak' da değildir. ŞUr dehşetten ya da aşktan sözetmez: gösterir anlan. Geri alınamaz ve yerinden oynatılamaz olan şllr sözcükleri, kendi kendileri dışında açıklanamazlar. Anlamları artık onların ötesinde değil içindedir, imge anlamın 'içindedir'.
Şiirsel imgenin doğru işlevi, bize çelişkin ve indirgenemez görQnen gerçeklikleri bir bütünde eritmektir. Ve bu işlem.� yolaçtığı ve yeniden yarattığı bütQnlükler arasındaki çelişki ve karşıtlıkları kaldırmadan ya da feda etmeden gerçekleşir. Şiirsel imgenin, sözcüğün kesin anlamıyla, açıklanamaz oluşunun nedeni budur. Şimdi şiirsel dil, gerçekliğin bize kendini belirttiği belirsizliği paylaşır. imge dili dönQştQ�ürken yalnızca gerçekliğe kapı açmaz, aynı zamanda onu soyar ve bize sonul bütünlüğü içinde gösterir. Cümlecik bir imge olmuştur. Şllr tek bir imgedir ya da parçalanamaz bir imgeler burcudur. Gerçeklik dediğimiz şeyin yokoluşuyla
12
-
doğan boşluk, ahenksizllklerini kaçınılmaz bir biçimde bir imalar sistemine dönOştOrmek isteyen ayrışık ya da çelişik görOntQler kalabalığıyla dolar - şiir: donuk, ayartılablllr ama onlara dokunmak isteyen dudaklar olduğunda alev alıp yanabilen sözcükler evreni. Belll zamanlarda, bazı konuşmacıların ağzında, cQmleclk değirmeni gerçek hakkında kanıt sunan ve sergileme aramayan kaynağa dOnQşQr. O zaman biz, zamanın doluluğuna aktanlmış oluruz. Şair, dlll son damlasına kadar sömürerek onu aşar. Tarihi vurgulayarak onu soyar ve ne olduğunu gösterir bize: Zaman.
Tarih bizi, bunun amaçsız ve sonu olmayan bir hayaletler geçidi olduğundan kuşkulandırdığında, dilin belirsizliği daha One çıkar ve herhangi bir gerçek diyaloğu Onler. Sözler anlamlannı yitirirler, dolayısıyla iletişim güçlerini de. Tarihin yalnızca bir olaylar dizisine indirgenmesi , dlll de bir cansız simgeler toplamına indirger. Tam insanlar aynı sözleri kullanır ama birbirlerini anlamazlar. Ve insanlar için sözcüklerin anlamı Qzerlnde 'anlaşmaya varmayı' denemek boşunadır. Dil bir anlaşma kurallan toplamı değil, insanların ondan kopanlamayacakları bir boyuttur. Her sözel serüven bir batandOr; insan kendisini ve yaşamını bir sözQn karşı kefesine koyabilir. ôyleyse, yeni bir diyaloğu gerçekleştirebilecek tek kişi de şairdir. Şairin yazgısı, hele bizimki gibi bir dönemde 'donner un sens plus pur aux mots de la trtbu'dur. Bu, sözcüklerin ganlak dilden köklenip bir şiirde yeniden dünyaya geldiklerini gösterir. Modem şUrin slmyacılığı denen şey bu gerçekten kaynaklanır. Fakat sözcükler insanlardan ayrılamazlar. ôyleyse, şUr etklnlllnl şairin dışında şiirin karşıladığı bayola nesnede varolamaz; tersine, deneyiminin merkezine insanın kendisini almıştır. Karşıtlar insanın kendinde de erirler, yalnızca şiirde değil . İkisi de birbirinden ayrılamaz. Rlmbaud'nun şiirleri Rlmbaud'nun kendisidir; QstOne sözOn indiği bir vahşiye çevirme girişimlerine karşın, o, parlak kOfOrlerle savrulan bir delikanlıdır. Hayır, şair ve sözü birdir. Şu son yoz yıldır uygarlığımızın en boyok şairlerinin yineledikleri sOz bu oldu. YQzyılımızın en son bayok hareketi olan gerçekastocalağon anlamı da daha farklı olmadı. Şair adına layık hiçbir şairin kayıtsız kalamayacağı bu girişimlerin boyokloğo, bizi parçalayan ikilemi
13
-
bir kezllğlne ve sonsuz olarak ·ortadan kaldırmaya çabalamasındadır, bu umutsuz çabada. Şiir blllnmeyene doğru atılır, yoksa bir hiçtir o.
Bugılnkıl koşullarda, şllrln aşın savlarına başvurmak gıllılnç görılneblllr. Tarihin egemenliği hiçbir zaman şimdiki kadar bılyılk olmamıştı, 'olayların' baskısı hiçbir zaman bu denli boğucu değildi. 'Bundan sonra ne yapmalı'nın zorbalığı glttlkçe daha dayanılmaz olmakta, yapılanlar için hiçbir zaman bizim olurumuz alınmadığı ve yapılanlar insanın yokedllmeslne yöneldiğine göre de, bununla oranlı olarak şilrsel etkinlik de daha gizil ve yalıtılmış olmakta ve seyrek gerçekleşmekte. Daha dıln, şilr yazmak ya da aşık olmak yıkıcı eylemlerdi, ikili özelllğlnl ortaya çıkararak toplumsal ·dil� zenle uzlaşmanın bir biçimiydi. Bugün, o dılzen kavramı ylUnniş durumda ve onun yerini güçler, kitleler ve direnişlerin bir toplamı doldurmuş. Gerçeklik sahte giysilerini bir yana koydu ve çağdaş toplum olduğu gibi görıllebllmekte: Birbirlerinden ancak kullandıkları sertliğin derecesiyle ayırt edilen grupların yönelttiği propaganda ya da kırbaç zoruyla 'tılrdeşleştlrllmlş' şeylerin 'ayrışık' bir toplamı. Bu koşullarda şiirsel yaratı saklanıyor. Şiir Bayram'sa eğer, mevsim dışında, sıklıkla gidilmeyen yerlerde yapılan bir yeraltı şenliğidir.
Fakat şilrsel etkinlik. tam eski yıkıcı gaçlerlnl clnselllk ve blllnmezllğln verdiği işte bu güçle, daha seçik biçimlenmediği için daha az kargınmış da olmayan, bir aforoz kaldırma savaşımına dönüşmekte. Dan evrensel topluluğun özgür havasını içimize çekmek için gerekil olan şllr, bugan bizi gılcün ve sayıların büyılsünden korumaya yarayan bir cin kovma duası olma niteliğini sılrdürılyor. Dinliyor ki şilr, yaşamımızı bozmakla yetinmeyip vicdanlarımızı da yönetmek isteyen tam güçle'te karşı modem insanın Hayır demesinin yollarından biridir. Fakat bu olumsuzlama kendi içinde kendinden bQyılk bir Eı.ıet1 de barındırır.
(Meksika Şilrl Antolojisl'nden (Anthology of Mextcan Poetry), Thames and Hudson, 1959)
14
OCTAVIOPAZ
-
LA ESTACION VIOLENTA'DAN (1948-57)
-
YIKINTILAR ARASINDA İLAHİ
Slcllya denizinin k6pOklendlQI yerde •.. G6ngora
TOylerini seriyor ortaya kendiyle taçlanmış gün. Tiz ve san bir çığlık kaynar blr fışkırma, ortasına tarafsız, i�lksever bir goğünl Görünüşler gazel onlann bu anlık gerçeğinde. Deniz kıyıya tırmanır kayalar arasına tutunur, gozalan blr OrOmcek; dağda morarmış bir yara ışıldar; blr avuç keçi blr taş sürüsü olur; güneş altın yumurtasını yumurtlar denize. Herşey tanrıdır. Bir kınk heykel ışığın kemirdiği sütunlar OlümOn yaşadığı blr dünyada canlıdır yıkıntılar!
Gece iniyor Teotthuacdn'a.
Piramidin tepesinde oglanlar marihuana çekiyor,
yutıcı gitar seslerL
Hangi ot, hangi şıfah su can uerecek bize, nerede kazıp çlkaracagız s
-
GOzler gOn1r, eller dokunur. Burada birkaç şey yeter. Kaynana dili, dikenli mercan gezegeni, başlıklı incirler, yeniden dünyaya gelme tadındaki QzQmler, midyeler, o dlkkafalı gençkızlar, tuz, tereyağı, şarap, ganeşln ekmeği. Adalı bir kız bana yukarıdan, esmer gazelllğlnln
doruğundan bakıyor, ışıktan giysileriyle ince bir katedral. Bir tuz kulesi, sahilin yeşil çamlarının OnQnde, teknelerin beyaz yelkenleri yaksellyor. Işık tapınaklarını kuruyor denizin Qzerlne.
New York, Londra, Moskova.
Gölge hayalet sarmaşı!Jıyla örtüyor ovayı.
egılen ve ateşli bttkllerlyle,
fare kürküyle ve sıçan sürüleriyle.
Zaman zaman btr kansız güneş titriyor.
DUrı. kent olan daglara dirseklerini dayayarak
Polifemo esniyor.
Altta, hendeklerin arasında btr insan sürüsü sürilkleniyor.
Yakın zamanlara kadar insanlar kirli hayvanlardan
saydı anlan
GQnQn o gazelim biçimlerini gonnek, onlara dokunmak. Işığın nabzı, oklar ve kanatlar. Masa ortasandekl şarap lekesi kan kokuyor. Mercanın dallarını suya çarpışı gibi Duygularımı bu yaşayan saate uzatıyorum: an, kendisini san bir uyumla gerçekleştiriyor. Gün ortası, dakikalarla ağırlayan başak. sonsuzluğun taşmakta olan kabı!
18
-
Düşüncelerim Ociye aynlrp dolanıyor, dü.gümlentyor, yeni baştan başlıyor sonra, ve sonunda hız kesiyor, agzı olmayan umaklar, kan deltası. göz kupmayan bir güneş altında. Ve herşey bu bayat suyun çupıntısında mı bitmeliydi?
Gıln, her tam bir gıın, ytrmidôrt parçalı parlak portakal, tek bir san, şekerli tadı Akıl biçimlerde varlık bulur, iki dtlşman bir olur uzlaşarak vicdan aynası sıvılaşır, bir kez daha bir efsaneler çeşmesi: insan, gorıınto.ler ağacı, çiçek olan sözler edim olan meyvalar olur şimdi.
Napoll, 1948
19
-
KIRIK KÜP
içe bakış açılır, bulantı ve alevden bir danya doğar daş görenin şakaklarında:
mavi ganeş, yeşll razgar girdapları, nar yıldızlarını dartap açan ışıktan gagalar,
ve tek başına ganebakan, yanık bir sırtın ortasında dönen bir altın göz,
ve çınlayan blllur ormanları, yankı ve yanıt ve dalga ormanları, bir saydamlıklar diyaloğu,
ve razgar, ve bir fıskiye boynunun sonsuz duvarları arasında suyun dörtnalı,
ve at, kuyrukluyıldız, gecenin yQreğlnl delen roket, ve tayler ve dağlar,
ttlyler, meşalelerin, mumların, kanatların birden çlçeklenlşl, beyazlığın kaplaması her yanı,
ada kuşları, daş görenin şakağında şarkı söyleyenler!
Gözlerimi açtı�. gökyazane baktım, ve gecenin yıldızlarla nasıl kaplandığını gördam:
canlı adalar, yalımlı adalardan bilezikler, yanan ve nefes alan taşlar, canlı taş öbekleri,
ve batan o çeşmeler ve berrak ışıklar, karanlık bir omuz astande uzun saç laleleri,
ve o denli çok ırmaklar, ve uzaktan belll belirsiz sesi ateş yanındaki suyun, gölge yanındaki ışığın!
Harplar, harp bahçeleri.
20
-
Fakat tek başımaydım tarlada: kaktOstO, ve dlkenlert, ve ganeşte yanlan bQyQk kayalar. Çekirgeler sessizdi. Kirecin ve yanık tohumların farklı kokusu havada, köy sokaklan, kuru yağmur dereleri, ve haa ayrılırdı bin parçaya birt bağırsa: Kim var orada? Çıplak tepeler, sönmüş bir volkan, taş ve o denli gorkemln
altında nefes nefese bir ses, ve kuraklık, tozun tadı, tozda çıplak ayakların hışırtısı , ve tarlanın ortasında
taşlaşmış bir fıskiye gibi duran bir ağaç!
Anlat bana, kuraklık, anlat bana, yanık toprak, OğOtQlmQş kemiklerin topraği, anlat bana, acı çektlrtlen ay:
su yok mu, yalnızca kan, yalnızca toz, yalnızca çıplak tabanlar mı var
dikenler Ozertnde, yalnızca paçavralar ve böcekler için besin, ve kafir ayın
altındaki uyuşukluk, o altın şef mi? Kişneyen atlar yok mu, ırmağın kıyısında dazgon ve parlak
bayOk taşlar arasında, durgun suda, yaprakların yeşil ışığı ve şafakta yıkanan kadın
ve erkeklerin bağrışmaları altında? Tanrılar nerede, tahıl tanrısı, çiçek tanrısı. kan tanrısı,
Bakire. hepsi de Oldo mQ, hepsi de uzaklaştı mı, tıkanmış pınarın
kenarında kınk su kOplert? Yalnızca OdlQbağa mı yaşamakta? Yalnızca gri-yeşil OdlQbağa mı yanıp parlamakta Meksika
gecelerinde?· Yalnızca şişko reis Cempoala mı OlQmsQz?
21
-
Kanla sulanmış ilahı yeşim ağacının altında boylu boyunca uzanmak, iki genç köle kendisini yelpazelerken,
bayok halk topluluklanna yol göstermek. haça dayanarak: silah ve baston,
savaş glysllerl içinde, taştan bir m�ske arkasında, ateş eden mafrezelerln dumanlannı değerll bir esans gibi içine
çekerek. ya da haftasonlannı uzatarak kıyıdaki müstahkem evinde
metresi ve onun neon takılanyla? Yalnızca Odlabağa mı yaşamakta?
Bıçak ve kırık camlardan oluşan kuyruğuyla soğuk yeşil öfkeye bak.
uyuz gibi uluyan köpeğe bak. suskun nilüfere, dikenlerini dlkleştlren kaktQse, yaralanan
ve kanayan çiçeğe bak, keskin, acunaz geometrisi bir işkence aracı olan çiçeğe,
uzun dişleri ve amansız gözleriyle geceye bak, görOnmez bir taşla deri yozen geceye,
takırdayan dişleri dinle, kemik kıran kemikleri dinle, insan derisinden davula vuran kalça kemiğini, göğQs davulunu ezen öfkeli ökçeyi,
davul zanmızın tam-tamlannı çalan çılgın gılneşl, san bir kral gibi yükselen ve herşeyl kökleyen ve tek başına
danseden ve daşen toza bak, kökleri birden kuruyan bir ağaç gibi, ilk fiskeyle yıkılan
bir kule gibi, daşen ve kalkan ve toz yutan ve yine de sQrQnen adama
bak. kayayı delen ve yQzyıllan delen ve dişlerini gıcırdatarak
ışığı ısıran insan göceğtne, kırılmış kayaya, kırılmış insana, kınlmış ışığa bak.
22
-
Gözlerimizi açtığımızda ve kapadığunızda aynı şeyler midir?
DOşQnce yanar bizim iç kalelerimizde, bir başkası onun yerine yQkselsin diye, yalımlar ve gözalm parlaklık
içinde, kafatasım çatlatan bir ağaca bOyQyen imge tohumu, kendisini söyleyecek dudaklar arayan söz. BOyQk taşlar engel oldu eski insan pınarına, taştan yılzyillar,
kayraktaşlanndan yıllar, cansıkıcı taş dakikalar yığılı durur insan pınarının Ozertnde.
Anlat bana, kuraklık. dişsiz zamanın, dişsiz açlığın parlatıp dOzelttlğl taş,
açlık olan yQzyıllar, ve yQzyıl olan dişler tarafından öğQtOlen toz,
anlat bana, toza bulanan kınk kop, anlat bana, kemik kemiğe, insan insana, açlık açlığa sOrtsOn diye mi
doğdu ışık. kıvılcun ve ağlayış, söz fışkırıncaya ka�ar sonunda, su akıncaya ve firuze renkli geniş yapraklı ağaç ayağa
kalkıncaya kadar sonunda?
GOzQmOz açık uyumalı, ellerimizle dOş görmeliyiz, kendi yatağını arayan ırmağın, kendi dOnyasını dOşleyen
gOneşln dOşlertnl görmeliyiz, yQksek sesle dOşlemell, şarkı kök salıp gövde, dallar, kuşlar
ve yıldızlara dönQşQnceye kadar şarkı söylemeliyiz, kadınca suyu, içeceğimiz ve kendimizin ayırdına varacağunız
ve kendlmlze geleceğimiz kaynak. bize insan olduğumuzu söyleyen kaynak, gecede yalnız
başına konuşan ve bizi adunızla çağıran su,
23
-
ben, sen, o, biz diyen sözlerin kaynağı, bOyQk ağacın, yağmurun yaşayan heykeli altında,
kendimizi tanıyarak ve adlanmıza gavenerek o gazel adılları sôyledlğlm!z yeıde,
geriye doğru kaynağa doğru gitmeli daşlerlmlz, yQ.zyıllara gerisin geri kOrek sallamalı,
bebeklikten Ote, başlangıçtan Ote, vaftiz sularından Ote, insanla insan arasındaki duvarlan yıkmalı, ayrılan ne varsa
birleştirmeli, yaşam ve Olılm karşı danyalar değil, biz çift çiçekli bir sapız, yitik danyayı bulmalıyız, içeriden .ve dışandan daşlemell, gecelerin dOğmelerlnl deşifre etmeli, Oğle Qzerlyle yQzytlze
gelmeli ve maskesini yirtmalı onun, ganeşln ışığında yunmalı ve gecenin meyvasını yemeli ve
yıldızlarla Jrmaklann nakışlarını çOzmell, ve kanın, gelgitin, yeryazanan ve govdenın soylediklerlnl
anımsamalı, ve kalkış noktamıza geri dOnmeli, ne içeride, ne de dışanda, ne yukanda ne de aşağıda, batan
yolların başladığı dOrtyol ağzında, çanka ışık bir su sesiyle tarkalenlyor, su yapraklann
sesiyle, ve şafak meyva yakla, gece ve gandaz sakin bir ırmak gibi
uzlaşma içinde akarlar, gece ve gandaz aşık bir erkekle kadın gibi okşarlar
birbirlerini, mevsimler ve tılm insanlık bitimsiz bir ırmak gibi
, yQ.zyıllann kemerleri altından akar, çıkışımızın canlı merkezine doğru, sondan ve başlangıçtan
Otede.
Mekslko, 1955
24
-
IRMAK
Huzursuz kent kanımda dolanır bir an gibi. Ve yakınıp duran bir inlemeyi uzun bir S gibi izleyen u�ak,
uzak köşelerde kıvrılıp kalan tramvaylar, birisinin plaza'da geceyarısı silkelediği gocenlkllkle
yQklenmlş şu ağaç, yQkselen ve parçalanan ve yitip giden ve kulakta kıvır kıvır
donen bir sır fısıldayan sesler, karanlığı açarlar., a'lann ve o'lann uçurumlarını, suskun
seslilerin tQnellerlnl, gözlerim bağlı aşağıya doğru koştuğum dehlizler, uykulu
abece bir mQrekkep ırmağına benzeyen çukura dQşer, ve kent gidip gelir ve taştan gövdesi tapınağıma ulaşırken
parçalanır, bQtQn gece, teker teker, heykelden heykele, çeşmeden
çeşmeye. taştan taşa, tQm bir gece boyunca, kırık parçalan alnımda birbirlerini ararlar, bQtQn gece
boyunca kent benim ağzımdan konuşur uykusunda, nefesi kesik bir söylev, suların kekeleylşl ve tartışan taş,
onun oykQsQ.
Bir an kıpırtısız durmak. gidip gelen, gidip gelen ve hiçbir şey söylemeyen kanıtnı durgunlaştırmak,
bir incir ağacının golgeslnde oturan yogacı gibi QstQme kurulan, ınnak kenarındaki Buda glbL an'ı durdurmak,
tek bir an, zamanın kenanna kurulan, benim uykusunda konuşan ve hiçbir şey söylemeyen ve beni kendisiyle birlikte sorokleylp taşıyan ırmak imgemi silmek için,
25
-
kıyıda ırmağı durdurmak için, an'ın kilidini açmak, onun şaşkın odalarına girerek suyun merkezine ulaşmak için oturmuş,
çeşmeden su içmek, taş dudaklardan dökülen mavi hecelerin çağlayanı olmak.
kendi kenarına oturan Buda gibi gecenin kıyısına oturmak, kapaklı an'ın titrek ışığı olmak,
yanışı ve çözülOşO ve doğuşu an'ın, zamanın kenarında koşuşturan derin soluğu gecenin,
ırmağın söylediğini söylemek, dudaklara benzeyen uzun bir söz, hiçbir zaman bltmeyenm uzun bir söz,
zamanın taştan cümlelerle söylediklerini söylemek, suların kapladığı dünyaların geniş el-kol hareketleriyle.
Şiirin ortasında bOyOk bir umarsızlık çöker OstOme, herşey terkeder beni,
yanımda hiç kimse yok, arkamda yazdıklarıma dikilen o gözler bile,
ne arkamda, ne de önOmde, hiç kimse, kalem isyan eder. ne başlangıç var. ne de son, atlayabilecek bir duvar ne de,
ıssız bir promenad'dır şiir, söylenen söylenmemiştir, söylenmeyen de söylenemez zaten,
kuleler, yıkılmış teraslar, asma bahçeleri, siyah tuzdan· bir deniz, kör bir krallık.
Hayır, kendimi durdurmak, susmak, göz kapaklarımdan bir yeşil
filiz uçverene kadar gözlerimi kapalı tutmak, bir güneşler mızı.
ve abece görOşOn rOzgan altında uzun uzun sallanır ve akıntı bir dalgaya yuvarlanır ve dalga bendi yıkar,
kağıt, yıldızlarla ve şiir karmakarışık sözler ormanıyla kaplanıncaya kadar beklemek.
Hayır,
26
-
söyleyeceğim hiçbir şey yok, kimsenin söyleyeceği bir şey yok. hiçbir şey ve hiç kimse, yalnızca kan,
kanın bu geliş gidişi dışında hiçbir şey, yazıların QstQndekl yazının, şllrln ortasında yinelenen aynı sözcQğQn dışında,
zamanın heceleri, parçalanmış harner, mürekkep lekeleri, gidip gelen ve hiçbir şey söylemeyen ve beni de kendisiyle sQrQkleylp taşıyan kan.
Ve konuşurum, yazam kağıda eğilmiş ve yanımda birisi yazar kanım gidip geldikçe,
ve kent kendi kanında gider ve gelir. bir şey söylemek ister, zaman bir şey söylemek ister, gece konuşmak ister,
batan gece boyunca adam tek bir sOzcak söylemek ister, söylevini vermek sonunda, ufalanmış taşlardan yapılmış
ve ben kulak keslllrlm, adamın söylediklerini duymak. sQrQklenen kentin söylediklerini yinelemek isterim,
batan gece parçalanmış taşlar birbirlerini ararlar,·
elyordamıyla alnımda, bQtQn gece su taşa karşı savaşır, sözler geceye karşı, gece geceye karşı, donuk savaşçıyı hiçbir
şey aydınlatmaz. sllahlann vuruşlan taşa tek bir parça ışık bile koparamaz,
geceye bir kıvılcım, kimse bir erteleme bağışlamaz, ölQmsQzler arasında ölQmQne bir savaştır, geri çekilmeyi
sunmak. kan ırmağını, mürekkep ırmağını durdurmak için, ·
sözler ırmağını durdurmak için, akıntı yukarı geri gitmek için, ve gece altın yalımlı iç organlannı kendi kendine sergilesin diye, ·
su göstersin yüreğini, bir boğulmuş aynalar öbeği, camdan bir ağaç razgann köklediği,
(ve ağacın her yaprağı kanat çırpar ve parlar ve zalim bir ışıkla yiter, nasıl yiterse şairin imgesinin sözleri)
27
-
zaman kalınlaşabllsln ve yarası gorOnmez bir yani. izi olsun, dOnyanın derisi Ozertnde gorOlor goralmez ince bir çizgi,
bırakın sözler sllahlannı bıraksınlar ve şiir tek bir sıkı dokulu sôz olsun, ilerleyen amansız bir ışınım,
ve Un yangından kararan çayır olsun.denizin taşlaşan ve hiçbir şey yansıtmayan ay parçası goğso,
yayvanlaştınlmış boyut dışında, genişleme, kendi Ozerine uzanan uzam, alablldtğlnce geniş açılmış kanatlar,
ve herşey kendini keserek ve dondurarak saydam barsaklar kayasına katabilen yalım gibi olabilsin,
bOyOk sert alevler şimdi blllur, barışçıl bir berraklıkta karar kılsın.
Ve ırmak akıntı yukarı geri gider, yelkenlerini toplar, gorantOlerinl teker teker kaldırır ve kendi içinde kıvnlır kalır.
Cenevre, 1953
28
-
AGUILA O SOL?'DAN (1949-50)
-
ŞAİRİN ÇALIŞMALARl'NDAN
Vll Alacakaranhğın masası QstOnde yazarım, kalemim onun neredeyse yaşayan, lnileyen ve doğumunun ormanını anımsayan göğsOne bOtQn ağırlığıyla çöker. Siyah mQrekkebln geniş kanatları açılır. Lamba patlar ve kınk camlardan bir pelerin sözlerimi örter. Keskin bir ışık kıymığı sağ elimi kesip atar. Gölgeden filizler sOren bu kOtOkle yazmayı sQrdQrQrQm. Gece odaya girer, karşıki duvar bOyQk taş dudaklarını buruşturur, bOyQk hava kalıplan kalemimle kağıdımın arasına girerler. Basit tek bir hece dOnyayı havaya uçurmaya yeteri Fakat tek bir söze daha yer yok bu gece.
Xlll Yıllar önce, çakıltaşlanndan, çöp ve otlardan kurdum Ttlantlan'ı. Duvarı parmaksı işaretiyle sarı kapılarını, gorOltOcQ bir halkın doldurduğu kokuşuk sokaklarını, yeşil HOkOmet Sarayı'nı, ve beş bOyQk tapınağıyla el gibi açılan kırmızı Adak Evl'nl, onun sayısız şosesini, anımsarım. Tllantlan, beyaz kayanın dibindeki gri kent, toprağın çivi ve dişlerle kavradığı kent, toz ve duaların kenti. Yaşayanlar -kolyutmaz, meraslmsever ve tutkuyla aşık- onları yapan Ellere tapar, fakat onları yokedebilecek Ayaklardan korkarlardı. inançları ve ilklerin sevgisini satınalmayı, ikincilerin lylnlyetlnl sağlamayı amaçlayan taze kurbanları, sağ ayağımın, onları ve tarihlerini, sert huylu aristokratlarını, ayaklanmalarını, kutsanmış dillerini, halk şarkılarını ve seyirlik oyunlarını ezdiği o mutlu sabahtan eslrgeyemedl onları. Rahipleri, Ayaklar ve Ellerin aynı tanrının uzantıları olduğundan hiçbir zaman kuşkulanmamışlardı.
31
-
xıv Bayak zorlukla, her yıl mlllmetrelerce ilerleyerek, kayadan bir yol oyanın. Bin yıllardır dişlerim harcandı ve tırnaklanın kınldı oraya Vamıak için, Obar yana, ışığa ve açık havaya. Ve şimdi ellerim kanar ve dişlerim takırdar, kararsız, susuzluk ve tozun çatlattığı bir oyukta, durur ve çalışmamı yeniden dılşQnQrQm: Yaşamımın ikinci bOlOmılnQ taşlan kırarak. duvarlan_ delerek, kapılan dağıtarak ve yaşamımın birinci bolamande kendimle ışık ·arasına yerleştirdiğim engelleri kaldırmak için kullandım.
XVI Yol veren barsaklarla karşı duran kemikler arasında bir geçit açarak ilerleyen acı gibi, bizi yaşama bağlayan sinirleri tOrpQJeyen bir tOrpQ gibi, evet, fakat aynı zamanda ani bir sevinç gibi, denize açılan bir kapıyı açmak gibi, aşağıdaki cehenneme bakmak gibi, doruğa erişmek gibi, kapıyı OğQten elmas ırmağı gibi ve bQst ve beyaz tapınakların yerkaymasında dOkıllen mavi çağlayan gibi, yakselen kuş ve düşen yıldırım gibi, kanat çırpışı meyvayı yırtan ve sonunda kınp açan gaga gibi! Sen, haykınşım, ateş taylerlnln fıskiyesi, çınlayan ve bir yıldızın govdeslnl yanp çıkan gezegen gibi geniş yara, bir yankılar goğande bltlmslzce daşen, seni yineleyen bir aynalar goğande dQşen ve seni yokeden. ve yeniden yapan, sayısız, bitimsiz, isimsiz.
32
-
KARTAL MI, GÜNEŞ Mİ?'DEN
BAHÇE VE ÇOCUK
Kararsızlıkla, içeri girerim. Koridorlar, bir otel odasına, bir Onleme, bir kentsel çOle açılan kapılar. Ve esneme ile terk.ediş arasında, sen, el sOro.lmemlş, o kadar OlQmle kuşatılmış yapraklar, bahçe bu gece yine goro.no.r. Yüksek kerpiç duvarlar arasında, duygudan yoksun ve açık düşler, geometri ve çılgınca sayıklamalar. Çamdan çardak, her zaman ayakta, duruşlarını değiştirmeyen, giysilerini, suskulannı değiştirmeyen sekiz tanığı çocukluğumun. İç savaş yQzQnden yanın kalan pavyonun yığılı taşlan, melankoli ve kertenkelelerin sevdikleri yerler. Gizleri, sıcak yeşil yumuşaklıklan, korkuyla gizlenen ve korkutan böcekleriyle yüksek çayırlar. Masallanyla incir ağacı. Karşıtlar: Beyaz lambalanyla nar ağacının onondekl manolya, kızgın ganeşte yanan kırmızı mocevherlerle bOyQk şamdan. Ayva ağacı ve sabah havasıyla içini çeken esnek dallan. Lekesiz, o denli beyaz duvar O.zerinde begonvillerin ağır şarap lekesi. Kutsal yer, rezil yer, monoloğun köşesi: Bir Oğleden sonranın OksOzlOğO, bir sabahın l�hlleri, sessizlikler, goro.lovertp paylaşılan o cennet gono.
Yukarıda, dalların sıklığında, gokyOzOnOn boşluklanyla kesişen yeşiller arasında, Oğle sonrası saydam kılıçlarla dovoşor. Yağmurla yeni ıslanan yeryOzQne basanın, kokular keskin, otlar canlı . Sessizlik dikelir ve sorgular beni. Fakat ileri doğru gider ve kendimi belleğimin ortasına ekerim. Gelecek şeylerle yokla bu havayı derin derin solurum. Geleceğin dalgalan yaklaşır, ele geçlrlşlertn soylentlleri, keşfedlşlerln ve bilinmezin işgallerini kolaylaştıran o birdenbire beliriveren boşluklar. Dişlerimin arasından ıslık
33
-
çalanın, ve ıslığım, saatin bu Ovaiesi berraklığında, kanatlan uyandıran ve OngOnllerin uçuşmasını sağlayan bir mutlu kırbaç şaklamasıdır. Ve ben onların oraya, gomlekli bir kambur adamın, kızgın duraklamalar arasında, uçurumun tepesinden şu birkaç elvedayı hiç durmadan yazdığı yere, Ote yana doğru yola çıkışlannı izlerim.
OVA
Ka_nnca yuvası paskanır. Açık yara fışkırır, kOpaklenir, genişler daralır. Ganeş bu zamanlarda kan pompalamayı hiç bırakmaz, tapınaklar şlşer, yazleri kırmızı. Ergenliğin bir köşesinde kendisini ateşin ve bir vicdan sorununun beklediğinden habersız olan oğlan, karınca tepesinin derisi yazalmQş ağzına kaçak bir taş yerlt!ştlrir. GOneş, çop dağlarını ezerek, mızraklarını ovanın hôrgaçlerine gömer. Kınından sıyrılan parıltı, bir kırpıntılar piramidi astandekl boş teneke kutunun yansımaları uzamın her köşesinin içine işler. Göma arayan çocuklar ve başıboş kopekler çanımenln sarı ışınunında ltlşlp kakışırlar. Bin· ayak ötede, San Lorenzo kilisesi onlkl cemaatini çağırır. İçeride, sağd.aki mihrabın Ozerine, mavi ve pembeyle boyanmış bir azız vardır. Sol gozanden grt kanatlı böcekler akar, daz bir çizgi OstOnde kubbeye doğru uçar ve toz halinde yere dOşerler, goneşin dokunduğu zırhın sessiz yer kayması. Fabrika kulelerinde dOdOkler öter. Boynu vurulmuş falluslar. Birkuş, kara giysili, daire biçiminde uçar ve ovadaki biricik canlı ağaca konar. Ve sonra . . . Sonra yoktur. fleriye giderim, bayak kayalarına girerim yılların, bılyOk kOtleleri sıkıştırılmış ışığın, bOyOk kum madenlertnin dehlizlerine girerim, kendi Ostlertne granit dudaklar gibi kapanan kortdorlardan geçerim. Ve ovaya dönerim, her zaman öğle olan ovaya, hareketsiz bir doğa Ozerinde tıpkısı bir ganeşin kıpırtısız parladığı yere. Ve oniklyi vuran çanlar hiçbir zaman durmaz, ne de sineklerin vızıltısı, ne de hiçbir zaman geçmeyen, yalnızca yanan ve hiçbir zaman geçmeyen şu anın patlaması.
34
-
YİÖİTNOTA Cesur nota, kar ve kanatlann Olkeslnde ilerliyorsun, uçurumlar ve yıldızlann bıçaklarını biledikleri doruklar arasıda, yalnızca kadife kuyruğunun ağır mınltısının arkadaşlığıyla nereye gidiyorsun? Kara tavuk. gagan kayalan patlatır. Peçeli krallığın, demir ve gonebakan, kaya ve kuş, ateş ve diken arasındaki govenllmez çizgiyi yanıltıcı sayar. YOkseklerden, yanmakta olan yanıtlar kopanrsın. Cam boyunlu ışık ikiye parçalanır ve kara zırhın saf soğuk kıvılcımlannı atar. Saydamlıklar içindesin bile ve beyaz sorgucun bir anda bin yerde birden dalgalanır, kendi beyazlığında boğulan kuğu. Dorukta yerleşir ve şimşeğini çakarsın aşağıya. Ve sonra, eğilerek, kraterin donmuş dudaklannı öpersin. Zamanıdır gökyOzOnde uzun bir yara izinden başka bir iz bırakmayacak olan bir patlayışa yolvermenln. MOzlk korldorlannı geçer ve serplUp gelişen borular arasında yltersln.
HAVADAKİ KALE Bazi öğle sonralan gartp varlıklar yolumu keser. Onlara yalnızca sOrOnOp geçmek bile dertyl, gözleri, lçgodoyo değiştirmeye yeter. Ve sonra, tepllmemlş yollara dOşme cesaretini gösteririm. Sağımda, içine girilemeyen maddeden boyok kOtleler: solumda, bir dizi gırtlak. Daha tırmanınm, tıpkı çocukluğun bir gOn onunla yOzyQne kalmaktan başka yol olmadığını farkedeceğlmlz güne kadar bizi korkuttuğu ya da eğlendirdiği gibi bir sabit fikre nasıl tırmanırsam. Doruklan taçlandıran kale bir şimşek çakışından yapılmıştır. Bir balta gibi ince ve basit, dik ve yalımlı, vadiye doğru yanaşır onu ikiye bömle niyetiyle. Tek parçadan bir kale, reddedilemez lavlann önerlsll İçeride şarkı söylerler ml? Sevişirler mi yoksa boğazlaşırlar mı! ROzgar başıma velveleyi yığar ve gök gnrlemesl tahtını köklendirir kulaklanmda. Eve gitmeden önce çatlaklar arasında büyüyen küçük çiçeği �opannm, siyah çiçeği, şu ışınımla yananı.
35
-
MEKSİKA VADİSİ
Saydam gövdesini açar glln. GQneş taşına bağlı, ışık bayak görOnmez çekiçleriyle döver beni. Bir duraklamayım yalnızca, bir titreşimle diğeri arasında: Yaşama noktası, birbirini yoksayan ve içimde buluşan iki bakışın kesişmesindeki keskin, sessiz nokta. Antlaşma mı? Saf uzamım ben, bir savaş alanı. Gövdemin içinden, diğer gövdemi göraram. Taş kMlcım saçar. GOneş gözlerimi yanp çıkanr. İki yıldız boş göz yuvalarımda kırmızı taylerlnl dazeltlrler. Görkem, kanatların sarmalı ve bir vahşi gaga. Ve şimdi gözlerim başlar şarkıya. UgUen bu şarkıyla, kendini ateşe at.
-
SALAMANDRA' DAN (1958-61)
-
ŞAFAK
Soğuk çevik eller Çekerler geriye birer birer Karanlığın sargılarını Gözlerimi açarım
Hala Yaşıyorum
Ortasında Hala taze bir yaranın
BURADA
Bu sokaktaki adımlarım Çınlar
Bir diğer sokakta Ki orda
Dufcmm adımlarımı YQrQyen bu sokak boyunca Ki orda
Gerçek olan sistir yalnızca.
39
-
BİLİCİ
Gecenin soğuk dudakları Bir sôz mırıldanır Bir keder sQtunu Söz yok fakat taş Taş yok fakat golge Buğulu dOşQnce Buğulu dudaklarım arasından gerçek su Doğru sôz Yanlışlarımın ardındaki neden ôlOmse yalnızca onunla yaşanın ben Yalnızlıksa ona hizmet ederek konuşurum Bellektir ve hiçbir şey anımsamam Ne dediğini anlamam ve kendimi ona teslim ederim Yaşadığını bilmek gibi Nasıl bildiğini unutmak gibi Zaman, gozkapaklarını yarıya kadar açan Ve gören bizi, kendini gOrOnQr kılarak
40
-
ARKADAŞLIK
Beklenen saattir Masanın Qzertne dQşer Bitmez tQkenmez Lambanın yaygın sai;;ı Gece pencereyi DönQştQnlr bir genişliğe Burada kimse yok Adı olmayan bir varlık Çevreler beni.
KESİNLİK
Eğer gerçekse bu beyaz ışık Bu lambadan gelen, gerçekse Yazan el, gerçek midir Yazdıklarıma bakan gözler?
Bir sözden ötekine Söylediklerim gözden yiter. Bilirim yaşadığımı iki parantezin ortasında.
41
-
PEYZAJ
Kaya ve uçurum, Taştan çok. zaman, bu zamansız madde.
Yaralarını kapatan zarlardan Hareket etmeden dök0h1r SOrekli bakir su.
Genişlik burada dinlenir Kaya kaya Ozerinde, Kaya havanın yukarısında.
DOnyanın bildirisidir Olduğu gibi: Bir goneş Yerinden oynamayan, cehennemde.
Başdönmesinin ölçeği: Kayalık uçurumların ağırlığı Gölgelertmizinkinden fazla değil.
DOKUNUŞ
Ellerim Varlığının perdelerini açar
Seni daha derin bir çıplaklıkla giydirir Gövdenin gövdelerini ortaya çıkarır Ellerim Gövden için başka bir gövde yaratır.
42
-
USTICA
Yazın birbirtni izleyen ganelert Güneşin ve onun yazlarının birbirtni izleyişi, Batan ganeşler Birtclk, ganeşlertn güneşi Şimdi, dikkafalı ve esmer kemik olur Fırtına öncesi karanlığı soğutulmuş maddenin.
Taştan yumruk. Lavdan kozalak, Kemik dolu sandık. Toprak değil Ada da değil Kayalık yüzeyden kopan kaya. Sert şeftali, Taşlaşan güneş damlası.
Geceler içinden duyar insan Sarnıçların solumasını, Temiz suyun nefes nefese kalışını Deniz tarafından ırgalandıkça. Saat geçtir ve ışık, yeşlllenmektedlr. Sürahilerde uyuyan Şarabın belirsiz gövdesi Daha karınlık ve sertn bir güneştir.
Burada dertnllklertn gala Bir bayak. şamdandır pembe damarlardan
Denizin yatağında tutuşturulmuş. Kıyıda, ganeş söndürür onu, Soluk, tebeşlrlmsi gerdanlık Sanki istek ölüme çalışmış gibi.
43
-
Kılkılrt renkli kayalıklar, YOksek, haşin taşlar. Yanımdasınız. DQşOncelerlm kara ve altın renkli. Bir el uzatış Bir Obek dokunulmamış gerçeği toplamaktır. Aşaıda, kıvılcımlanan kayalar arasında Gidiş-gelişi kollarla dolu bir denizin. Başdonmelerl. Işık hızla atılır boylu boyunca. Senin yazane bakarım, Cehennemin içini gOrQrQm: ôlam saydamlıktır.
Kemik dolu sandık: Cennet KOklerlmlz, dOğOmlO Cinsellikte, açılmamış ağzında GOmQIQ Ana'nın. Akraba zinasının ağaçları Nın oluşturduğu bir bahçe ôlaierln egemenliğinde
.ki toprakta.
44
-
LADERA ESTE'DEN (1962-68)
-
KUTSAL İNCİR AGACI
Razgar, Meyva hırsızları
Dallan arasında bir bQyO.k ağacın (Maymunlar, kuşlar) Saçarlar tohumlan.
Yeşil ve çınıltılı, Yukarıda uçan büyılk kupa Güneşlerin içinden içUği Bir barsaktır havada.
Tohumlar Yarılıp açılırlar,
Bitki tutunur Boşluğa,
Başdônmesini Orer Ve içinde dhndik büyılr ve eğilir ve ürer. Yıldan yıla düşer
Dik bir çizgi halinde. Düşüşü
Suyun taklasıdır Buz olur taklada: Taş kesilen zaman. Yolunu sezer,
Uzun kökler salar Ve bükülen dallar,
Kara Birbirine geçen şıvgınlar,
Sütunlara,
Tırmanır
Nemli boşluklar kazar içinde yankının parlayıp öldüğü, Bakırımsı titreşim
Sarsılmaz durgunluğunda
47
-
Her geçen gan karbona indirgenen gQneşin. Kollar, bağlar, yılzılkler,
Dolanır birbirine Direkleri ve halatlan, karaya vuran şalupanın. Serseri kôklerl
Tırmanırlar Ve kıvrılırlar birbiri içine.
Bir eller demetidir. Bir gövde ararlar, toprağı değil: Bir kucaklaşmayı dokurlar.
Ağaç Canlı canlı gömaimaştar.
Gövdesi Ytlz yıl ister çarameye.
Tepesi: Çıplak kafa, bir geyiğin kırık boynuzlan.
Meşin glbı yapraklardan bir manto altında Şarkı söyleyen bir dalga dtlzen verir
Pembeden sanya yeşile Kendt dağamlerlnde yakalanarak
tklbin yıl boyunca İncir ağacı saranar, yukarı bayar, kendini boğar.
YAZARIN NOTU
Sözü geçen aQaç, banyan aQacının (Flcua benghalenıla) birinci yeQeni olan bo aQacıdır (Flcua rellgloaua). ikisi de "genellikle kuşların, sincapların, maymunların ya da meyva-yiyici yarasaların hurma aQaçları ya da diQer yerel aQaçların yüksekliklerinde dışkıladıkları bir tohumla yaşama başlarlar. Kökler, destekleyici bitkinin gövdesine tutunarak aşaQıya doQru büyürler, ancak asalak deQildirler ... Alçalan ve çemberler çizen kökler sonunda büyük ölçüde ya da bOtOnOyle birbirlerine katışıp bir sahte-gövde
48
-
HÜMAYUN'UN ANIT MEZARI
Yabananlannın tartışmasına Eşeklerin diyalektiğine 1statlstlğln cıvıldayışına Karşı çıkar
(GQJ.Qn yQksek alevi Taştan ve havadan ve kuşlardan biçimlenen Suyun QsUlnde dinlenmekte zaman)
Sessizliğin mimarisi
LODİ'NİN BAHÇELERİNDE
Mutlak mavinin içine Anıt mezarın kubbeleri
Ctaudı Eıtıban'ı
-Karanlık. her yandan kendi daşOncelertyle çevrili-
Fırlatırlar birden ileriye Kuşlar.
boşluQu bırakırlar ortada, ki hurdan ya oıa ya da ölmekte olan evsahibi aQaç geçer. Bu nedenle boğucu denir bu biçimde bOyOyen incir aQaçlarına ... incir aQaçlarının kökleri OstOnde yaşadıkları yapı ve duvarların yarık ve çatlaklarına girdiklerinden ciddi bir yıkım oluşturabilirler." (Encyclopaedla Brlıannlca). Budistler bo aQacını kutsal sayarlar ve aQaca heykellerde, resimlerde, şiir ve dinsel şarkılarda sık sık rasdanır. Onun gölgesinde, Guaıama gerçeQi algılamış ve Buda (ermiş) olmuştur. Bu yOzden aydınlatan ağaç (boh ya da bohdl) denir ona. Hindular da kutsal sayarlar bu inciri. Krişna mezhebiyle ilişkilendirilir aQaç: Tanrı Jamuna'da yıkanan çoban kızlarının giysilerini onun dallarına asmıştır, ki bu da şair, ressam ve heykeltraşların gözde konularından birisidir.
49
-
GÜNDOGUMU
ROzgann elleri ve dudaklan Suyun yOreğt
Bir okallptO.s Bulutların kamp yeri Her go.n do.nyaya gelen yaşam Her yaşam do.nyaya gelen oıo.m
GOzlerlml oğuştururum: GOk toprakta yQrOmekte
ÖTEKİ
Bir yQz buldu kendine. Arkasında
Yaşadı, OldO. ve yeniden doğdu Pek çok kere.
BugQnyQzQ Kırışıklarını taşıyor o yQzO.n. Kırışıklarının yo.zo. yok.
50
-
KOMORİN BURNU DOLAYLARINDA
Arızalı bir land-rouer'de Taşkın altındaki tarlalann ortasında. boyunlanna kadar suda ağaçlar Yeni doğan bir gOğQn altında Ve beyaz, soğuk yaradılışlı kuşlar KOçOk balıkçıl kuşları ve balıkçıl, kirlenmemiş BOtQn bu dramatik yeşillik arasında. Çamura gomolo, ipek gibi parlak, kafasız yaban sığırlan, Ayakta uyuyarak. Yiyiyorlar nilOferleri.
Bir Dilenci maymun takımı. inanılmaz Dengesi sarı bir keçinin Sivri bir kayanın Ozerinde. Keçinin yukarısında Bir kuzgun. Ve goralmez Ama sabit, varlığı paniğin: Kobra ya da OrOmcek değil, Adlandırılamayan, Evrensel boşvennişlik Temel biçimin ve tanrısal olanın içinde goçlendiği ve birbirini yadsıdığı: Boşluk sOrOleri. Uzamın serinliğinde çifte nabız: GOneş ve ayın birleşimi. Ortalık kararıyor. Yalıçapkını anlık bir parlamasıdır Safirtn. Karbon egemen. Suda boğulan doğal gOrQnOm ertr. Ben yitik bir tin mi, yoksa serseri bir govde miyim? Saplanıp kalan land-rover erimekte benzer bir biçimde.
51
-
HERAT'TA MUTLULUK
Buraya geldim Bu satırları yazar gibi, Rastgele lçhnde: Bir mavi-yeşil cami,
Carloı Pelllcer'ı
Tepeleri uçurulmuş altı minare, 1kl ya da aç tOrbc, Bir şalr-azaln anılan, Timur ve soyunun adlan.
Yaz ganan rüzgarıyla karşılaştım. Kum serdi batan gecelerin astatıe. Şakaklarımı kamçıladı, goz kapaklanmı kavurdu.
Şafak: Kuşların dağılışı
Ve taşlann arasında suyun sesi Köylanan ayak sesi olan (Fakat su toz tadındadır) Orada mırılWar, GOrOnaşler
Gözden yltlşler San rüzgar girdapları Daşancclertm gibi gerçekdışı. DOnayor ve donayorlar Otel odasında, tepelerde: Bu diyar bir deve mezarlığı Ve dOşOnap taşındıkça. Her zaman aynı iç parçalayıcı yüzler: YıkınWarın beyi, rüzgar �dır Biricik ustam? Aşınmalar: Eksi olan bQyQyor, bOyılyor.
52
-
Azlz'in tOrbeslnde Bir çivi çaktım Kurumuş ağacın derinlerine,
Değil ôtekUer gibi, kem göze karşı: Kendime karşı. (Bir�eyler dedim-Rılzgann alıp götardağo sözler.)
Bir Oğle sonrası yaksekllkler toplandı. Kavaklar çevrede dolandılar
Kıpırtısız durmaktayken. ParlaWmış kiremitlerde goneş
Birden bahar havalan. Hanımlar Bahçesi'nde Firuze kubbeye tırmandım. Yazılarla döğmelenen minareler: Şu küfi yazı seçikleşU Anlamının ötesinde. İmgeleri olmayan görOşlertm olmadı . Biçimle� yitinceye dek dönmesini görmedim Hareketsiz bir berraklıkta, Dervişin tözsOz varoluşunda. Çokluğu yokluk içindeyken içmedim Ne de otuz iki imini gördOm Bodisatva'nın elmas bedeninin. Mavi bir gök ve mavinin tonlarını gördOm Ve beyazdan yeşile Kavakların açılmış yelpazesini Ve çam ağacının ucunda, kuştan çok hava. Siyah-beyaz ardıç kuşu. DOnyanın kendi kendine yaslanışını gördOm. GOrOnOşlert gördOm.
·
Ve adlandırdım o yarım saati: ÔlOmlO olanın kusursuzluğu.
53
-
VAFTİZ EDİLMENİN ETKİLERİ
Genç Hasan Bir hırtstlyanla evlenebilmek için Vaftiz oldu.
Sanki bir Vlklng gibi, Papaz Ona Erik adını taktı.
Şimdi İki adı var Ve yalnızca bir kansı.
HAYAL
İnsan toz ise Ovadan geçmekte olanlar lnsan olmalı
KÖY
Taşlar zamandır ROzgar
Y"Qzyıllık rtızgar Ağaçlar zamandır
İnsanlar taştır ROzgar
Kendi Qzerlne döner ve çöker Taştan gane GOnQn gOzlertnl parlatacak su yok burada
54
-
VRİNDABAN
Geceyle kuşatılmış Sınırsız ormanı nefes alınanın BOyQk. ele gelmez perdeler Mınltılar
Yazarım
Yazanın Dururum
(Herşey öyledir ve değildir Ve herşey sayfanın Qzerlnde dağılır Sessizlik içinde)
Az önce Bir araba hızla indi caddeden Işıklan sOnmQş evler arasından
Hızla geçtim Aydınlık dQşQncelerlmln arasından Yukarıda yıldızlar .
ôyleslne sessiz bahçeler Bir ağaçbm ve konuştum Yapraklar ve gozlerle kaplanmışbm ileriye iten sOylentlydlm Bir imge sQrQsQ (Bir-iki çiziktirdim şimdi EğrlbQğrQ siyah yazıyla
Beyaz Minik harf bahçesinin Ozertne Lamba aydınlığında yetişmiş) Hızla ilerledi araba Uykudaki banliyölerden
Hızla geçtim DQşQncelerlml izlemek için
Benimkini ve başkalarınınkini Ansımalar Bırakılanlar Kuruntular
55
-
Adlar Kmlcım artıkları Geç saat toplantılarındaki kahkaha Saatlerin dansı Burçlann yQrQyQşQ
Ve diğer ortak alanlar insana inanır mıyım
Ya da yıldızlara? fnanınm
(Burada bir dizi noktayla)
GörQrQm
Hava koşullarının direklerini :fıprattığı bir revak Vebanın yonttuğu heykeller İki sıra dilenci vardır
KOtQ koku Bir kral tahtında
Kuşatılmış GOzelkokuların geliş-gldlşleriyle Sanki cariyeleri lmlşceslne Saf.neredeyse bedensel dalgalanma Sandal tahtasından yasemine, Ve gorantolerlne
Biçimlerin ateşine Zamanın ateşine
Kendinden geçiren birleşimlerle TQm bir evren tavuskuşunun kuyruğu Onblnlerce goz
Diğer gozler, yansıtan Hafifletilmesini, yankılanmasını te� bir gozon Tek başına bir goneş
Saklanmış Saydamlıklar kumaşının arkasında
56
-
Hartkalannın zamanı arkasında Herşey yalımlıydı
Taşlar kadınlar su Herşey yontulmuş
Renklerden biçime Biçimden ateşe
Herşey yok.oluyordu Ahşabın ve metalin mQzlğl Tanrının hOcreslnde
Tapınağın rahminde İkiye ayrılmış gOneşler gibi mQztk
MQztk RQzgarla suyun kucaklaşması gibi Ve QstOnde birbirine karışmış inlemelerinin Maddenin
İnsan. sesi Öğle Qzert sıcakta bir ay Bedenden ayrılan ruhun yakınması (Bilmeden yazıyorum sonuçlarını Yazdıklarımın
Satır aralanna bakarım. Lamba gorantomdür
Yanan Gecenin ortasında)
Şarlatan Mutlak olanın maymunu
Koykuyla çömelen
Tencere kancası Solcun kOllerle kaplı
Bir sadu bana bakarak güldQ Seyrederek beni Ote kıyıdan
Çok maktan çok U7.aktan
57
-
Seyrederek beni, hayvanlan ve azizleri nasıl seyrederse Çıplak bakımsız bulaşık
Sabit bir ışınım madensi bir parıltı gözleri Onunla konuşmak istedim Yanıtladı barsaklann gambortOsOyle
Nereye? Varlığın hangi yöresine
Hangi varoluşa
Geçti geçti
Hangi donyalann açık havalanna Ne kadar sOreyle?
(Yazanm Her harf bir tohum öZO
Bellek Onaylatır yOkselıneyt Ve yineler kendi gon ortasını) Geçti geçti
Aziz alçak aziz Açlık ya da ilaçların kutsal mutluluğunda Belki Krlşna 'yı gördO
Mavi kıvılcımlı ağaç Kuraklığın ortasında su suçratan karanlık fıskiye Belki bir çatlaktakl taşta Bir kadının biçimini kavradı
Kirası Biçimi olmayan baş dönmesi
Bundan ya da şundan Ololert yaktıkları gat'ta yaşar
Yalnız caddeler Evler ve gölgeleri Herşey aynıydı ve herşey farklı Araba hızla sQrdQrdQ yarışını
Suskundum
58
-
F1rart daşancelerimin ortasında (Geçti geçti Aziz soytan aziz dilenci kral kargınmış Aynı
Her zaman aynı Aynının yareğinde
Her zaman yQreğlnde olmaktır kendinin Aynıya kapatılmış
Kendine kapatılmış Kırılmış put)
Geçti geçti Seyretti beni Ote kıyıdan
Seyreder beni Sonu gelmeyen Oğlesinden Ben gezinti saatindeyim Araba hızla geçer evlerin arasından Bir lamba ışığının altında yazanın Mutlaklar sonsuzluklar Sınırlar dışında kalan bOlgelert
Benim konum değt.l Ben açım yaşam ve de olam için Blldiğlml bilirim yalnız ve onu yazarım An'ın bedenleşmesi
Eylem içinde bQtQn varlığın Yontulduğu ve yokedlldiğl hareket Bilinç ve saati kavramak için eller Ben bir tarihim
Kendini yaratan bir bellek Tek başıma değlllm hiç Senlnle konuşurum her zaman
Sen benlmle konuşursun her zaman Karanlıkta hareket eder ve lmler dikerim
59
-
HİMAYAL PRADEŞ (3)
5 lt:QçQk yasak gorO.len, lşltllen, çiğnenen:
Akbabaların ziyafeti. O denli çok yediler k1 ağırlıktan uçamıyorlar. Kopmuş bir kayanın Ozcrtnde fazla uzakta değil topal bir kartaldan bekllyor leş artıklarını.
Nagpur'un resmi savcısı asılır yabancıya posta kOşkOnQn verandasında ve önerir ona ağdalı bir tnglllzceyle, gocenik, bir sepet erik kendi bahçesinden, bir hartta, bir tutam bahar, bölgenin govenlllr haberleri, kendine has bir manzarası olan kendi evinin balkonu . . . Kansı izlemekte onu sinsice, ve Hintçe kOfOrler mırıldanarak.
60
-
Şimdi, hava almak ya da şaşırtmak bırakışmanın o anını yanın ay gerçek ten beyaz ve gOneş hA!a gOneşken, iki tatlı yaşlı adam belirir. Heyecanlanırlar, yeniden yaratırlar şiddetli bir böcek hırsını Kuru tohumlann takırtısı: Karşılıklı yakınmalara ayrılmış bir saat.
KulObOn lobisinde altı okaliptOs nefes nefeseler kararsız, şurup gibi ışıkta, Qç İngiliz, Raj'dan sağ kalan Sidney'deki laiket maçını yorumlamakta. bir Sikh'le Hintli zengin dullar briç oynamakta, bir paıya. çömelerek Yıkamakta döşemeyi ve çıkmakta siyah bir yıldız parlar peynimde bir elbombası (P.ARİS'te YAKIYORLAR BORSAYI, KAPİTALİZMİN TAPINAÔINI) çamlar tepeyi golgelemekte.
Toz ve kuş çığlıkları yanık akşamOStOnde. Bu rezil satırlan yazm�tayım.
61
-
ŞAİRİN TÜRBESİ
Kitap Bardak
Yeşil belli belirsiz bir sap Plak
Ml1ztktenyatağında uyuyan güzel Kendi adlarında boğulan şeyler Onlan gozlerle söylemek
Nerede olduğunu bilmediğim bir ötede Bağla onlan yere
Lamba kurşunkalem portre Şu bu gordılğılm
Onu yere bağlamak için Yaşayan bir tapınak gibi
Dik onu Bir ağaç gibi
Bir tann gibi Taçlandır onu
Bir adla ÔlılmsOz
Dikenlerden alaycı bir taç Konuşmak!
Sap ve beklenen çiçeği GOneş-cinsiyet-gOneş
Gölgesiz çiçek !=Jlr ôtede, ki onsuz olunduğunda
Açar Ufuk gibi
Açar
62
-
Kusursuz genişleme Nesneleri koruyan saydamlık DQşmQş
Kaldınlınış Bakışıyla
Bir yansımaya Asılı
Aylar· çoğalmış Steplerde
DOnyalar demeti Anlar
Korlaşan salkımlar Hareket eden yıldız ormanları Dolaşan heceler Sonsuzcasına kayan binlerce kum tanesi
Gel-gtt Zamanın her anında
OLMAK Bir saniye kırıntısı
Lamba kurşunkalem portre Nerede olduğunu bilmediğim bir hurdalıkta
Bir ad Başlar
Yapış ona, dik kendini, söyle onu DOşQnen bir tahta gibi
Etlendir onu Bir soy başlar
Bir adda Bir adem
Yaşayan bir tapınak gibi Gölgesiz bir ad
Çarmıha gerilmiş Bir tann gibi
Bir burada, kl onsuz olunduğunda
63
-
Konuşmak! Ben susanın onun başladığı yerde
Bu dediğimde Susanın
OLMAK Anlık bir adın golgesi
BAÖLARIMIN ÇôZOLOŞONDEN HABERİM OLMAYACAK
64
-
ÇIGLIK
Kıpırtısız Dalın üstünde değil
Havada Havada değil
Bir anda Kollbıi kuşu
UZAK KOMŞU
Dün gece bir dişbudak Tam demek üzereydi klSôylemedi ama
65
-
TIPKISI
(Anton Wıbtm, 1883·1945)
Uzamlar Uzam
Merkezi olmayan ne üstte ne de altta Yutar ve doğurur kendini ve bitmez Uzanım girdabı
Ve dökülür bir yüksekliğe
Uzamlar Açıklıklar, mücevher köşeli
Sarkmakta Gecenin inceliğinden
Siyah bahçeleri kaya blllurunun Çiçeklenen bir duman dalı boyunca Havada patlayan beyaz bahçeler Uzamlar
Açılır tek bir uzam Çiçek-yüzlü
Ve çözülür Uzam içine uzam Herşey hiçbir yerdir Elle tutulamaz düğünlerin yeri
66
-
YAZI
Bu harfleri yazanın Nasıl gan gorantalertnı çizer Sonra Qflerse onlan
Ve geri dönmezse
UYGUNLUK
Yukanda su Aşağıda koru
Yollarda razgar
Kuyu dingin Kova kara Su durgun
Su alçalıyor ağaçlara GOk yQksellyor dudaklara
GENÇLİK
Dalganın sıçrayışı Daha beyaz
Her saat Daha yeşll
Her gan Daha genç
ôhlm
67
-
DÖRT BİR YÖNDEN RÜZGAR
Şimdi zaman kıpırtısız Dağlar kemikten ve kardan Başlangıçtan beri buradalar sanki ROzgar henaz doğmuş
Ya..,ı yok Işık ve toz gibi
Seslerin uır yeldeğlrmenl Pazaıyerl On1yor renklerini
Çanlar motorlar radyolar Kara eşeklerin yer titreten tırısı Birbirine karışan şarkılar ve yakınmalar Tacirlerin sakallan arasında Çekiç darbeleriyle kırpılan uzun ışık Sessizliğin açıklarında
Oğlanların haykırışları Patlarlar
Paçavralar içindeki prensler işkence edilen ırmağın kıyısında Dua eder acı çeker dılşQnllr
Şimdi zaman kıpırtısız
-
Yılın taşma kapaklan açılır
Akik taşı DüşkOn kuş
Gün parlar dışarıya
Montalambert sokağıyla de Bac sokağı arasında Bir kız
Çekinik Bakışlardan oluşan bir uçurumun kenarında Su ateşse
Alev Gözalan
Küresel bir saatin merkezinde Kırmızımsı kahve bir kısrak
Yürüyen bir kıvılcımlar taburu Gerçek bir kız
Arasında düşsel evlerin ve insanların Varlığı bir gerçeklik çeşmesi Dışarı baktım gerçekdışı yanlarımdan Elini tuttum
Birlikte geçtik Dört çeyrek uzamı ·lç zamanı Yüzen yansımalar aşireti Ve döndük başlangıç günümüze Şimdi zaman kıpırtısız
69
-
Haziran'ın 2 1 'i Bugon yazın başlangıcı
İki aç kuş Bir bahçe yaratırlar
Okursun ve şeftali yersin Kırmızı kanepede
Çıplak Cam sQrahideki şarap gibi
BQyQk bir karga sQrQsQ Sant=\ Domingo'da kardeşlertmiz OlOyor 'Cephanemiz olsaydı
Siz hurda olmayacaktınız şimdi' Tırnaklarımızı dirseklerimize kadar kemiririz
Kendi yazlık kalesinin bahçelerinde 1lpu Sultanı Yakoben ağacını dikti Sonra kırık cam oarçalannı dağıttı Tutsak ettiği İngiliz subaylanna Ve emretti onlara sofinet dertlerini kesmelerini Ve yemelerini
Şimdi zaman kıpırtısız
70
-
GQneş gogaslertnln arasında uyuyakalmış Kırmızı kapak kara ve karanyor Ne gezegen ne de pırlanta
Meyva Adın bu
GQnQn tarihi Datia
Bırak -Bırakabutrsen- Kalesi
Yumuşablmaz taşın QstO.nde Koridorlar
Teraslar
Kızıl leke
Merdivenler Giysileri çıkarılan gerdek odaları Akrebin
Yankılar yinelemeler Saatin erotik. bilinmeyen çalışması
Zamanın Oteslne Geçersin
Acımasız Oğle sonrası altında suskun avlularl Senin eldeğmemlş omuzlarında iğnelerden bir manto Ateş su ise
Sen bir saydam damlasın Gerçek kız
DOnyanın saydamlığı Şimdi zaman kıpırtısız
71
-
Dağlar Dörde bôlOnnnlş goneşler
Taşlaşan topraksansı fırtına ROzgar kırbaçlıyor
Gônnek incltlyor GOkyOzO bir başka derin cehennem Salang Geçtunin Boğazı Kara kaya OstOnde kara bulut Kan topağı vurur
Taştan kapılara Yalnızca su insansı Bu çok sarp yalnızlıklarda Yalnızca senin insan suyu gözlerin
Yarıkta İstek seni Orter iki kara kanad�yla Gözlerin hızla açılıp kapanır
Orada aşağıda
Fosforlu hayvanlar Orada aşağıda
Kızgın kanyon Uzanıp kırılan dalga
Bacakların ayrık Suya dalan beyazlık
·
Terkedtlmtş kOpOğıl govdelertmtzin
Şimdi zaman kıpırtısız
72
-
Münzevi türbesini suladı azizin Sakalı bulutlardan daha beyaz Yüzt1 dut ağacına dönük
Akıntının ağrısında Adımı yinelersin
Hecelerin dağılışı Yeşil gozlü bir delikanlı sana Bir nar sundu
Amu-Deıya'nın Ote yakasında Duman yükseldi Rus kulübelerinden Bir Özbek flütünün sesi Bir başka ırmaktı görünmez ve daha berrak Saldaki kayıkçı piliçleri boğazlıyordu Kır bir açık eldir
Çizgileri Kınk bir abecenin imleri
İnek iskeletleri ovada Baktria
Kırık dökük bir heykel Tozdan kazıyarak çıkardım Bu düşkün hecelerin yanında Kararmış bir nann tohumları
Toprak ve rüzgarım, yeminle Dönerek
Kemiklerinizin üstünde Şimdi zaman kıpırtısız
73
-
Gece iner ağaçlarıyla Elektrik böceklerinin, ipek devlerin gecesi ôlo.Icrt Orten otların gecesi Çok uzaklardan gelen suların karışması Hışırtılar
Evrenler çevreye saçılmış �lr dQnya dOşer
Bir tohum alev alır Her soz dOver
Gölgede' yılrek çarpıntım duyarım Kum saati biçiminde bir elek
Uzam yaşayan uzamlar Anlına mundf
Anaç toz
Kadın uykuda
Her zaman kendinden koparılmış Her zaman senin boş rahmine daşerek
Anlına mundf
GOçebe aşiretlerin anası Anası ganeşlertn ve insanların
Uzamlar dOner Şimdi zaman kıpırtısız
74
-
DOnyanın tepesinde okşar blıblrlnl Şlva ve Paıvatl
Her okşayış yaz yıl sarer Tann ve insan için
Bir Ozdeş zaman Bir eşdeğer hır-gar
Lahor Kırmızı ırmak siyah tekneler
Çıplakayaklı bir kız iki Hint hurması arasında
Ve onun zamanOtesl bakışı Bir Ozdeş çarpıntı
ôlam ve doğum GOkle toprak arasında asılı Bir grup kavak ağacı Yapraklann tltreşlylnden çok ışığın Orperlşl
Yaksellrler mi, dQşerler mi? Şimdi zaman kıpırtısız
75
-
Çocukluğuma yağmur yağıyor Sıtmalı bahçeye yağmur yağıyor Çakmaktaşı çiçekler duman ağaçlan Bir incir yaprağında yozersln
Yağmur seni ıslatmaz Suyun yalırnısın
Şakağımda
Ateşin saydam damlası Gôzkapaklanma dökülen Dışarı bakanın gerçekdışı yanlarımdan Aynı gon başlıyor
Uzam dôner Dünya köklerini yukarı bük.er Gôvdelerhnlz
Uzanmış Şafaktan daha ağır değil
76
-
MADRİGAL
Daha saydam Damlayan bu sudan Asmanın sanlı parmaklan içinden Düşüncem bir kOprü uzatır Senden sana
Kendine bak Yaşadığın govdeden daha gerçek Aklımın ortasına çakılı
Bir arada yaşamak Qzere doğmuştun
SUYUN ANAHTARI
Rlşlkeş'ten sonra Ganj hala. yeşil. Camdan ufuk doruklar arasında kırılır. Billurlar Qzertnde yürürOz. Yukarıda ve aşağıda büyük kOrfezlert sakinliğin. Mavi uzamlarda beyaz kayalar, kara bulutlar. Dedin ki:
Le pays est pletn de sources. o gece ellerimi goğsOnde yıkadım.
77
-
ELEFANTA ADASINDA PAZAR GÜNÜ
llençleme
MQslQman ve Portekizliler tarafından biçimi bozulmuş, YQce heykellerin ayaklan dibinde, Kalabalık çöplerini bırakmış arkasında, Kargaların ve itlerin pOcnlk yemeği. Binlerce tinin clsimlenlşlne kahrediyorum, Her biri bir gQbre yığınında
Aynı diğerleri gibi, Sonsuz tinler nasıl, yaşayan etten yontuluı'Sa, Heykellerin yQzlerinl bozanlar için cehennemde.
Annma duası
Şlva ve Paıvatl: Tapıyoruz size
Tanrılar gibi değil GOrQntQlert gibi
insanın tanrısallığının. Sen insanın yaptığısın ve Olacağı değil Emeğin karanna uyduğunda.
78
-
Şlva: Dört kolun dört ınnaktır,
Dört kaynak. TQm varlığın bir çeşme
Sevgili Parvatl'nln içinde yıkandığı, Zartf bir tekne gibi içinde kımıldadığı. GQneşln altında nabzı atar denizin: Şlva'nın gOlQmseyen dolgun dudaklan; Deniz uzun bir alev tabakası: Suyun Qzerlnde Parvatl'nln adımlan. Şlva ve Parvatl:
Benim kanın olan kadın Ve ben,
Sizden blrşey istemem, istemem Ote dOnyadan:
Yalnızca Denizin astande ışık. Denizin QstOnde çıplakayak ışık ve toprak uykuda.
79
-
İKİ BAHÇENİN MASALI
Bir ev, bir bahçe, Yer değildirler:
Dönerler, gelir ve giderler. Göıünümlerl
Açılır uzaında Diğer uzamda
Zamanın içindeki diğer zamanda.
Tacını terketme sayılmaz: Kararmalan
Kavrulacaktık Şu anlardan birisinin yaşayan yalımıyla Bir an daha sürse.
Yargılı Zamanı öldürmeye:
Azar azar Ôlaıüz.
Bahçe bir yer değildir: Koyu kırmızı bir patikadan
İçine gireriz Bir su damlasının,
Onun merkezinde içeriz Yeşil açıklıkları
Çıkarız Saatlerin sarmalıyla
Yukan GOnışığının doruğuna
İneriz Aşağı
Oruç gOnlerlnln tamamlanması. Gecede ırmaklar:
Bahçeler alçalır gel-gıtte.
80
-
Mlxcoac bahçesi bir cesetti Yaralarfa kaplı;
Bir mlmart Neredeyse tekerlenlverecek.
Koçak bir oğlandım Ve bahçe bOyQkbabam gibiydi, Onun yeşlllikll bacakları çevresinde dolarurdım, Bilmeyerek direkleri olduğunu bir geminin Karaya oturmuş.
Bahçe billrdl: Yokedllmeslnl bekledi bir hak.omlo nasıl Baltayı beklerse.
incir ağacı Ana'ydı Ve Tannca:
Kızdınlmış böceklerin vızıltısı, Sağır davulları kanın,
Goneş Ve onun tokmağı,
Sayısız kolun yeşil kucaklaşması, Ağaç gövdesindeki yarılma.
DQnya yan açık: inandım ölomo gördoğome
GOrdOğOmde Varolmanın öteki yazono,
Boşluk: Değişmez, özelliksiz parlaklık.
81
-
Ajusco'nun şakağında Gruplaşır
Beyaz konfederasyonlar Herşey yalnızca bir
Mor kOtle oluncaya: Sağanağın kara dOrtnalı
Kaplar boton ovayı. Lavların Ozertne yağar yağmur.
Meksika: Kanla lekelenmiş �ın Ozertnde
Aynaların ayları. Karınca yuvası,
Onun toprakaltı merasimleri:
Danseder su.
Zail� ışığa daldırılan Benim, karınca yuvası gövdem temizlendi,
ama pusuya yattı orada Kalıntılarunın ateşli yapısı.
Kanallan , Ve keskin şarkıların bôceğln
Tırpanladı kuru otları. Işık, ışık:
Zamanın toza ve yaratıları. Mineralin kaktOsO,
cıva kertenkeleler Kerpiç kulObelerde,
Kuş. Uzamı delerek,
Susuzluğu, can sıkıntısını, kum fırtınalarını: ROzgarın dokunulmaz tannsal belirişi. Çamlar bana kendimle konuşmayı Oğrettl. . O bahçede Oğrendlrn allahaısmarladık demeyi.
82
-
Ondan sonra bahçe olmadı hiç. Bir gô.n,
Dônmekteymişlm gibi, Evime değU de,
Başlangıcın Başlangıcına,
Geniş Kurulmuş
Bir açıklığa ulaştım,
Işık ve suyun kızıştırılmış oyunu için. Dağılmalar, bağlaşımlar:
Yeşllln cıvıltısından Daha nemll maviye Közler arasındaki griye
Daha yaralı gale . Kazılarak çıkan altına Yeşil yeşilliğe. O gece yQzyllze geldlm nfm ağacıyla.
Omuzlarında Batan barbar pırlantalarıyla gokyaza.
Is ı Çok yQksek ve kapanan bir eldi.
lşıteblllrdln .Köklerin nefes nefese kalışını,
Uzamın açılışını, Yılın ağır ağır ufalanışını.
Tozdan bir maskeyle, Sessizlikle zırhlı,
Ağaç boyun eğmedi. Bayaklağa bir sabır anıtı gibiydi. Adaleti anlarla yQzyıllan tartan bir terazi. Sincaplar evi, karatavuklar hanı.
Ve kollan Pek çok ayın yuvası.
83
-
K.uwet Sadakattir:
GOç, onaylayış: Hiçbiri kendinde bitmez
Her biri bir bOtOn Başka bir bOtOn içinde,
Bir başkası içinde:
.Koc;a nim biliyordu minlclkllğlnl. . Burçlar .
Ayaklarının dibinde Canlı olduğumu öğrendim,
ÔlOmOn kendimizi genişletmek Ve kendini yadsımanın bOyOme olduğunu öğrendim. Oburlukla onur arasında Yaşama açlık duymak
Ya da ölOmOn çeklclllğl, Bir ara ortam .
.Ağaçların kardeşliğinde Kendimi uzlaştırmayı öğrendim,
Kendimle değil ama: Beni yukan kaldıran, yukanda tutan ve dOşmemi sağlayanla
Bir kızla karşılaştım. Antlaşması
Yazın gOneşlyle gOzOn goneşlnln: GOzlert. Akrobat, astronom ve deve sOrOcOlerlnl seven. Bense denlzfenerl bekçilerini, mantıkçıları, sadukderl. Gövdelerimiz konuştu, ve birleşti, ve ayrıldı. Onlarla biz de aynldık
Muson zamanıydı: Ağır bir çayırdı gök:yOzQ
Ve rOzgar kucaktaydı Her dörtyol ağzında.
84
-
Benzeterek masaldaki kıza, Fırtınanın çalkandırdığı goldeki tayfa-kıza, Almendrita adını verdim ona. Bir ad değil:
Korkusuz bir filika. Yağmur indi,
YeryQzQ giyindi ve böylece soyundu, Yılanlar deliklerinden kaydı dışarıya, .
Ay Sudan yapılma.
Cennet saçlarinı çOzdQ, Bukleleri
ÇOzlllmt1ş ırmaklardı, Irmaklar köyleri yuttu,
Ôblm ve yaşam bir oldu, Çamur hamuru ve gQnışığı.
Bol kOsnQUQk ve salgın mevsimi, Yıldırım mevsimi,
Sandal ağacının Qzertnde,
ÇQrQyen, Dirilen
Yırtılınış, cinsel yıldızlar
Senin dOlyolunda, Hindistan Ana,
Kız Hindistan, Bitki OzQ ve ersuyuyla
O zehirli sMlarla ıslak. Ev terazilerle tomurcuklandı.
Almendrita: Çelenklerle ani razgarlar arasında elsQrQlmemlş yalım, Muz yapraklarnın gecesinde
Yeşil koz Hamadıyad,
Yahşt: Sık çalılıkta. kahkaha.
85
-
Karanlık orman ortasında bir beyaz dQğQm,
MOzlk. Mllzikten çok kuşJann uçuşu,
Kuştan çok kadın: GQneş karnın,
GQneş suda, GQneşin suyu tesUde,
Gövdeden çok
GOğsQme dikUğlm bir gQnebakan çekirdeği, . Akile taşı
Aslan sansı, Kemik bahçesinde yanan bir tahıl başağı.
Chuang Tsu gOkyQzQnden parlak yıldızlan dilendi, Rllzgardan zlllertnl,
Kendi cenaze alayı için. Biz nim ağacına blzl evlendlrmesl için yalvannz. Bahçe bir yer değildir:
Bir geçlşlindir, Bir tutku:
Nereye gıtUğlmlzl bllmeylz, Zamanın geçmesi yeterlldir,
Zamanın geçmesi kalmak. BaşdOndQrQcQ bir hareketslzllk.
Mevsimler BQyQk kralların blrblr1nl izlemesi gibi,
Her kış Açılan yılın llzerinde yQksek bir teras.
lyi huylu ışık. Sesin şiddetlenmesi, saydamlıklar,
Havanın heykelleri SOylendlği anda gidiveren,
Heceler, Talihli adalar!
Çayırda kabuk bağlamış
86
-
Kedi Demosten Kpr halinde kOmOrdOr,
Dişi kedi Semiramis bir ejderi kovalar, ·
Yatarak bekler Gölgeleri, yankılan, yansımalan,
Başımızın QstQnde: Kargalann alaycı sOzlerl,
Beç horozu � tavuğu: Kaderine razı sOrgQn prensler,
HOfh.Ot kuşu: Gagası � sorgucu sQslQ bir takı gibi, Yeşil, gozalıcı topçu papağanlar, Uçurtmanın kıpırtısızlığı
Siyah Engel oluşturmayan gokyQzQnde.
Göksel geometriler,
GQnQn yılksckllğlnde çevik burçlar. Şu an
Kıpırtısız Dalganın kcnan QstQnde:
Bir anlık yokolan serpinti kulesi. Dwban'dan uzakta değiliz.
Bir albatros,
(Orada çalışb Pesaoa.) Bir tankeri geçeriz.
Mombasa'ya doğriı yol almak.ta, Adı bir meyva adı olan limana
(Kanımda Gemilerin dOmen sularının toplamı:
Camoens, Vasco de Gama ve diğerleri.)
87
-
Bahçe gerilerde kaldı. Geride mi, ileride mi?
İçimizdekiler dışında başka bahçe yok. Ne bekler bizi öte kıyıda?
·
1\itku geçlşlmdlr: - ôte kıyı burada.
Işık kıyısız havada: Parajnaparamtta,
ôte Kı}rıdaki Kadınımız, Sen Kendin,
Masaldaki kız, Bahçenin öğrencisi.
Nagaıjuna ve Dharmaklrti'yt unuttum GOğsQnde,
Ağlayışında rastladım onlara:' Matt�a.
İki olmak birde, Bir olmak tOmde,
Issız ftr&ıllık,
TQm hiçbir şeyde, Sımyata,
Kalçaların gibi yuvarlak boşluk! Gölgeler dönmekte Bir JŞ,ık havuzu OstQnde Karabataklar ve balıklar?
Onyedt heceli pervaneler Denizde tasarlanmış
Başo· tarafından değil: GOzl�rim. gQneş ve kuşlar tarafından,
BugQn DOrt dolaylannda,
Moritanya yılkseklerlne.
88
-
Bir dalganın şaplağı: Tuzdan kelebekler:
Tıpkı olanın başkalaşımı. Aynı saatte
Delht ve kırmızı taşları,
Yokoluşlar.
Onun karanlık ırmağı. Karanlık kubbeleri,
Parçalanmış yQzyıllan, GOnlmlm değiştirdiler:
Ağırlıksız mimariler, Billurlaşmalar ·
GOrO.nO.şte beyinsel, Ayna karşısında kibirli başdOnmelert.
Saydamlıklar sarmalı. Bahçe
Dalar kendi ·cehennemine, Kendi adı
Ya da toza. olmayan Bir kişiliğe.
imlerin QstQ çizilmiş: GOZO.mQ dikerim berraklığa.
89
-
VUELTA'DAN (1976)
-
KUŞBAKIŞI
Kızgınlıkla Hızla döner
Bir yansımanın yukarısından DOşer
Daz bir çizgide Kesin bltlşll
Beyazlık YOksellr
Gaga şimdi kan kırmızı Savrulmuş tuz
zar-zor bir çizgi DO şerken
pamc1az Bakışın
Bu sayfanın Ozerlnde Eridi
93
-
GALEANA CADDESİ BOYUNCA
Çekiç hızla ezer orada yukanda toz edilmiş sesleri
Öğle-sonrasının tepesinden yapıcılar doğru aşağıya gelirler
Arasındayız maviyle iyinin, iyi akşamlar burada başlar boş arsalar
Soluk bir harç birden alevlenir kollbrtnln gölgesi ona kıvılcım çakan
Uk evlere erişirken yaz oksitlenir
Birisi kapısını kapatmış birisi kendi gölgesiyle konuşmakta
Daha kararır hava Şimdi caddede kimse yok şu kOpek bile
Oradan yalnız geçmeye İnsan kendi gözlerini kapamaya korkar
Mllclllro, 11 Hazlıln 1171
-
NESNELER VE HAYALLER
Tahta ve cam hegzahedronlar azıcık bQyQk kundura kutusundan, gece ve ışıklan için yeterli yerleri de var.
Her uğrağın anıtları, her uğrağın reddedişi, kullanılmış: sonsuzluk için kafesler.
Misketler, dOğmeler, yoksOkler, 7.arlar, iğneler, pullar ve cam boncuklar: zamanın masalları.
Bellek yankılar dokur ve çözer: kutunun dOrt kOşesinde saklambaç oynuyor golgeslz kadınlar.
Aynaya gomoıo ateş, ak1kte uyuyan su: Jenny Colon ve Jenny Lind'in soloları.
'İnsan bir resmi işlemeli', demişti Degas, 'tıpkı bir cinayeti işler gibi'. Fakat kutuları şeylerin kendi adlanndan kaçıştıkları yere kurdun.
95
-
GôrQşOn slot makfnası konuşmaların yoğunlaştırıcı barutluğu, kriket ve burçların oteli.
KOçQk, tutarsız parçacıklar: Tarlh'iJı karşıtı, yıkıntılann yaratıcısı, yıkıntılardan ortaya çıkardın yaratılannı.
Tfnlertn tiyatrosu: kişilik yasalannı çemberden geçiren nesneler.
Hayaller açıktır, govdelert ışıktan daha hafif, bu cQmlcclk sOrdOğO kadar sorcn.
Grand Hotel Couronne:blr ufak şişe, kulOplertn OçQ ve, · çok şaşınnış, Almendrtta yansımanın bahçelertnde.
Tarak bir harptır bakışıyla tımbırdattığı kOçOk. bir kızın · doğuştan dilsiz.
İçsel gôzQn yansıtıcısı manzarayı parçalayıverir: Tanrı yapayalnız, Qstande, sônmQş bir dQnyanın
Hayaller berraktır govdefert ışıktan daha hafif, sorcrler bu cQmleclk sQrdQğQ kadar.
Joscph Comell: kutularının içinde sozcaklcrtm bir an için goranar oldu.
Clntxldge, ........_, 12 0Cllı 1174
96
-
SİYAH BEYAZ TAŞ
Sima bir taşı eker
ha Vaya
taş yılkscllr İçinde
bir yaşlı adam uyumakta GOzleİ1nl açarsa
taş patlar gagalann ve kanatlann girdabı
bir kadının OstOnde akarak giden
gozon sakallan arasında Taş dQşcr
. yanarak gOzOn plazasmda
çlçcklenerck
97
-
elinin ayasında konuşaral,_t
sarkarak gogo.slerlnln arasında
suyun dilleri Taş olgunlaşır
içeride tohumlar şarkı söylemekte
Yedi kızkardeş yedi engerek
Yedi dala yeşim taşı yedi SOzcllk
Uykuda
Yedı tane
camdan bir ırmak yatağında Yedi su daman
ortasında taşın
bakışın çatlatıp açtığı
YAZARIN NOTU: Sima, ressam, Çek doQumlu.
98
-
GÜNLÜK ATEŞ
Jıaı Gan:lıı Pcınce'ı
Hava nasıl kurar ya da yıkarsa.
jeoloji sayfalannda, QstQ dQz tepelerinde gezegenlmlzln, kendi gorO.nmez yapılarını:
Dlll az-çok bir tohum ama.
insan.
uzamııi ayasında yanan.
Heceler akkordurlar. Bitkldirler de:
kökleri sesslzllği parçalayan,
dallan sesten evler kuran.
Heceler: bağlarlar çözerler,
oynarlar benzerlik ve benzeşmezllkte.
99
-
Heceler: şakaklarda olgunlaşır,
ağızlarda çlçeklenlrler. Kökleri
geceyi içer, ışığı yer. Diller:
akkor ağaçlan yağmurdan yapraklarla.
Yıldırım bitkileri, yankıların geometrileri: bir kağıt Ozertnde şiir kendini kurar
gQn nasıl kendini ın.amın ayasında kurarsa.
100
-
BU CÜMLECİGİN ORTA NOKTASINDA
Dtlnyanın tepe dalgasında değilim. Şu an
tepesinde yaşayanın sOtunu değil, zaman
ayaklanmdan yQksellyor, kafatasımın içinde saçılmıyor
dilsiz bir patlamasında abanozun, kOrlOğOn tıpkısı bir berraklık. Ben bir altıncı kattayım,
ben zamandan sarkıtılan blrkafeste.
Altıncı kat: sulann yQksellşl ve patırtı.
çarpışan metaller, aşağıya yetiştirilen kırık cam,
makineler, öfkeleri şimdiden insana benzeyen. Gece
kendini yokeden bir yaygara, . bir gövde
her kendini kucaklayışta kendini parçalayan. Körcesine
101
-
tutar, el yordamıyla, parçalannı, toplar
kmlmış adlannı, ve yeniden yayar onlan. Aynk pannak uçlarıyla kent kendine dokunur dOşlerinde.
Dört yol ağzında değilim: Seçmek
yanbş . başlamaktır. Ben
şu camlecfğfn orta noktasındayım. Nereye yonlendinnekte beni?
SOzcQkten sôzcOğe yanla, edimler ve tartbler,
doğumum: Kendi gOnlertnf yırtıp atan takvim
belleğimin boşluğunda. Ben kendi golgelertmfn torbasıyım.
anamın gevşek gclğQslertne doğru. Kırışık tepedipleri,
yıkanmış lavlar, yakınmalar dOzlQğQ,
kirecin şenliği. İki işçi çukuru açar.
Parçalanmış tuğla ve harç ağzı.
ye ora�
İniş
tabut yanlmış parçalara: ·.:: İki ayrık tahta arasından
gQınOş-grt o şapka.· bir çift papuç,
102
-
avukatın siyah cQbbesl. Paçavralar, dQğmeler, kemikler:
birden bir öbek toz ışığın ayaklarında.
Dokunulmamış soğuk ışık, · neredeyse uykuda,
şafak ışığı tepelerden henQz dönQşQ,
ölQlertn çoban kızının. Babam olan şey
sığar o yelkenbe? ' torbaya bir işçinin bana uzattığı
annem ıstavroz Ç,ıkanrken. Bu yapılmadan önce
görQntQ dağılıp gider: Ben orta noktasındayım
bir kafesle sarkıtılmış, sarkıtılmış bir .imgenin içinde.
Çıkış noktası geri çekilir, varış noktası yokolur.
Ne son vardır ne de başlangıç: Ben duraksamadayım,
ne biterim ne de başlarım, dediklerimin
ne ayakları ne de kafası var. Kendi içimde döner dönerim
ve her zaman rastlarım yine aynı adlara,
aynı yQzlere
103
-
ve rastlamam hiç kendhne. Tarihim benhn değil:
O kınk cOmleclğir). bir hecesi doiıgosel baygınlığında
kentin yeniden, yeniden söylediği
Kent, benhn kentim: Hakaret edilen dikili taş,
onursuz taş, tOkOrO.len ad.
Senin OykOn Tarth'tlr: erek
OzgQrlOk gibi maskelenmiş, yıldız
rotası ya da yOrOngesi olmayan, oyun
kurallannı umursamadan oynadığımız, kimsenin kazanmadığı oyun,
kuralsız oyun , çıkarcı bir tannnın boş kaprisi,
kekeleyen bir tann oldu. · insan
ôngoralertmlz sOzQ dumura uğramışlann söylevi,
peygamberlerimiz gozIOklertyle gorebilenler anca.
Tarih: gel ve gtt, sonsuz, kaynaksız.
104
-
Kimse gitmedi oraya. kimse
çeşmedeı;ı içmedi, kimse
zamanın taştan gözkapak.lannı aralamadı, kimse
ilk sOzQ işitmedi, kimse son sOzQ işitmeyecek.
onu söyleyen ağız mınldaruyor kendi kendine,
evrenlerin boşluğuna girmedi, kimse
goneşlertn gQbre yığınından gert gelmedi.
Tarth: gQbre yığını ve gökkuşağı.
Terazi yukanya. yQksek teraslara doğru:
Yedi nota berraklıkta eriyip glttl.
Gölgesiz sözler. İşitmedik onları, yadsıdık,
kimse
varolmadıklarım söyledik: gQrQltılyQ seçtik.
Altıncı kat: Bu cOrnlecl.ğln orta noktasındayım:
Nereye . götQrQyor o beni?
Biçimi bozulmuş dil. Yazıtların bahçıvanı: Şair.
105
-
DÖNÜŞ
Köye geri dönmemek daha iyidir,
attOst «!imiş ctınnet sessiz
şarapnelin kırık parçalarında.
RAMÔN LÔPEZ VELARDE
Sesler köşe başında sesler
goneşln açık eli içinden neredeyse sM
golge ve ışık Marangoz ıslık çalar
dondurmacı ıslık çalar ıslık çalar
ılç dişbudak ağacı alanda Bılyılyor
gOrılnmez yapraklan seslerin yılksellyor
Zaman çatıların tepesinde kurumak için uzanan.
106
-
Mlxcoac'dayım MektupJar çQrQr
posta kutularında Begonviller
duvann beyaz kireci önOnde gOneşle dOzlenmtş
bir leke bir mor tutuklu elyazısı
gQneş tarafından yazılan Geriye yQrQyorum
geriye bıraktığım şeylere ya da beni bırakan şeylere
Bellek cehennemin kenan
balkon boşluğun QstOnde
yQrQyor ve ileriye gitmiyorum Kent tarafından kuşatıldım
havasızım gövdem yok yastık ve döşek olan taş yok bulut ve su olan ot yok nn dışan çıkar
ôğle ışığın ezicl yumruğu Bir bQroda yıkılmak
ya da kaldırıma hastaneye gitmek
böyle flmeı:ıın acısı acının kendisine değmez
Geriye bakıyorum geçip gitmekte ·01�
sisten başka blrşey değil şimdi
107
-
Karabasanlann filizlenlşl cQzzamlı imgelerin zarar verişi göbekte beyinlerde ciğerlerde kolej ve tapınağın cinsel organlannda sinema salonlarında
isteğin hayalet kalabalığı hurda ve şurdakl toplanma yerlerinde bu ve şu
dilin dokuma tezgahlarında bellekte ve onun oturduğu yerlerde tırnaklı ve slvrldlşli dılşılnceler doğurmak bıçak biçimle gerekçe sılrıllerl plaza'da yeraltı mezarlığında mılnzevlnln kuyusunda aynalann yatağında ve jiletlerin yatağında uykusunda yılrılyen lağımlarda . nesnelerde dükkan vltrlnlnde bakışların tahtına kurulmuş
Afetlerin bitkileri toprak altında olgunlaşır
Yakıyorlar milyonlarca milyonlarca eski kağıt parayı Meksika Bankası'nda
KOş_elerde ve alanlarda kamusal alanların geniş tabanlannda Sivil Klllse'nln pederleri şeytan kuklalann sessiz bir meclisi ne kartal ne de jaguar
şahin avukatlar çekirgeler
mılrekkebln kanatlan kesici çeneler
108
-
vantrtlog çakallar golgeden seyyar satıcılar
saygıdeğer yurttaşlar rakuun
tavuk hırsızı çıngırak ve yılanının anıtı mavzere ve m.açet'e kurban taşı apoletli Cayman'ın tarbesl çimentodan camleclklerle oyulan tumturaklı soz
Felç edici mimari kenarlanmış mahalleler
kokuşan belediye parka