o zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam...

16
HAZAL UZUNER 1989 yılında Vakfıkebir’de doğdu. İlkokul ikinci sınıfa kadar Trabzon’un küçük bir sahil kasabası olan Beşikdüzü’nde okudu ve öğretmen olan annesinin tayininin çıkmasıyla birlikte İstanbul’a taşındılar. Annesi ve babası ona sürekli kitap okuduğu için okumayı erken yaşlarda öğrendi. O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında kitap okumak geliyor. Büyüyene kadar geceleri uyumadan önce son düşündüğü gezegenler ve uzay oldu. Özellikle Satürn gezegenini çok sevdi. Üniversiteye gidene kadar voleybol oynadı. Bu yüzden ilk üniversitesi de Marmara Üniversitesi Spor Akademisi oldu. Ama zaman geçtikçe asıl istediğinin bu olmadığını anladı. Bunun üzerine yazarlık ve edebiyat üzerine eğitim almaya karar verdi. Şimdi ise sosyoloji okuyor, çocuk kitapları yazıyor ve editörlük yapıyor. ZEYNEP ZEZE 1986 yılında İstanbul’da doğdu. Çocukluğu üç katlı bir evin bahçesinde bisiklet sürerek ve karıncaları izleyerek geçti. Resim yapmak kendisini ifade etmesinin en güzel yollarından biri oldu her zaman. Çünkü renkler hayattaki en güzel şeylerdi. Lisede çocukları çok sevdiği için çocuk gelişimi okudu. Bir süre anaokulunda sanat öğretmenliği yaptıktan sonra üniversitede bu alanda eğitim almak istedi. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde okudu. Çizimle ilgili pek çok alanda çalıştıktan sonra artık sevdiği iki şeyi birleştirdi: çocuklar ve resim yapmak.

Upload: others

Post on 21-Feb-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

HAZAL UZUNER

1989 yılında Vakfıkebir’de doğdu. İlkokul ikinci sınıfa kadar Trabzon’un küçük bir sahil kasabası olan Beşikdüzü’nde okudu ve öğretmen olan annesinin tayininin çıkmasıyla birlikte İstanbul’a taşındılar. Annesi ve babası ona sürekli kitap okuduğu için okumayı erken yaşlarda öğrendi. O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında kitap okumak geliyor. Büyüyene kadar geceleri uyumadan önce son düşündüğü gezegenler ve uzay oldu. Özellikle Satürn gezegenini çok sevdi. Üniversiteye gidene kadar voleybol oynadı. Bu yüzden ilk üniversitesi de Marmara Üniversitesi Spor Akademisi oldu. Ama zaman geçtikçe asıl istediğinin bu olmadığını anladı. Bunun üzerine yazarlık ve edebiyat üzerine eğitim almaya karar verdi. Şimdi ise sosyoloji okuyor, çocuk kitapları yazıyor ve editörlük yapıyor.

ZEYNEP ZEZE

1986 yılında İstanbul’da doğdu. Çocukluğu üç katlı bir evin bahçesinde bisiklet sürerek ve karıncaları izleyerek geçti. Resim yapmak kendisini ifade etmesinin en güzel yollarından biri oldu her zaman. Çünkü renkler hayattaki en güzel şeylerdi. Lisede çocukları çok sevdiği için çocuk gelişimi okudu. Bir süre anaokulunda sanat öğretmenliği yaptıktan sonra üniversitede bu alanda eğitim almak istedi. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde okudu. Çizimle ilgili pek çok alanda çalıştıktan sonra artık sevdiği iki şeyi birleştirdi: çocuklar ve resim yapmak.

Page 2: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

Ayrıntı: 1232Dinozor Çocuk: 56

Dünyamıza Ne Olmuş?Hazal Uzuner

Dizi EditörüNihal Ünver

© Hazal Uzuner, 2018

ResimleyenZeynep Zeze

Son OkumaAyten Koçal

Kapak TasarımıGökçe Alper

DizgiHediye Gümen

Bu kitabın Türkçe yayım haklarıAyrıntı Yayınları’na aittir.

Baskı ve CiltKayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.

Merkez Efendi Mah. Fazılpaşa Cad. No: 8/2 Topkapı/İstanbulTel.: (0212) 612 31 85 - 576 00 66

Sertifika No.: 12156

ISBN 978-605-5648-57-2SERTİFİKA NO: 10704

Birinci Basım: Eylül 2018Baskı Adedi: 2000

AYRINTI YAYINLARIBasım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.

Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.: 3 Cağaloğlu - İstanbulTel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11

www.ayrintiyayinlari.com.tr & [email protected]

twitter.com/dinozorcocuk facebook.com/dinozorcocuk instagram.com/dinozorcocuk

Page 3: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

Hazal Uzuner

Dünyamıza Ne Olmuş?

DİNOZOR çocuk

Page 4: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden
Page 5: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

Her şey sudan türer, yine suya dönerThales

Page 6: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden
Page 7: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

7

1

3550 yılında dünya artık sarı bir toz bulutundan ibaretti. İnsanlar fanuslarla yaşıyorlar, fanuslarının te-pesindeki lambalar sayesinde birbirlerini görebiliyor-lardı. Nüfusu iyice artmış olan dünya bildiğimizden çok farklı, çok kuraktı. İnsanlar fanusları olmadan ne-fes alamıyorlar, içme suyu yerine ürettikleri bir sıvı-yı içiyorlar, güneşi, ayı, yıldızları göremiyorlardı. Gün-düzler çok kısaydı. Güneş yüzünü doğru düzgün gös-termediği gibi kısacık bir bakışın ardından saklanı-

Page 8: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

8

yor, sanki küsüyordu. Dünyadaki tüm su yok olmuş-tu. Ağaçlar, hayvanlar, sebzeler, meyveler, hiçbiri yok-tu. Dışarı çıkmak küçük çocuklar için sakıncalı oldu-ğundan evde eğitim görüp okula on sekiz yaşından sonra gidebiliyorlardı ancak. Dünyayı yönetenler ta-rafından belirlenmiş bir kural vardı: Geçmişteki gü-zel dünya hiçbir şekilde çocuklara anlatılmayacaktı. Evlerde, okullarda eski dünyadan bahsedilmiyor, ders-lerde bu konular hakkında hiç konuşulmuyordu. Ço-cuklar tüm o güzellikleri bilirse üzülebilirlerdi. En önemlisi de şu an yaşadıkları dünyayı istemeyebilir-lerdi, böyle açıklamışlardı insanlara. Bu yüzden Nili ve Orbi hiçbir şeyden haberleri olmadan kafalarında-ki fanuslarla, toz bulutunun içinde oynamaya çalışı-yorlardı.

Nili isyan etti: “Of! Bu fanusun içinde yaşamaktan çok sıkıldım. Hem kaşındırıyor hem de sıcaklıyorum. Keşke çıkarabilsem.” Orbi de aynı duyguları paylaşı-yordu Nili’yle. “Evet, ben de çok isterdim ama kural-ları biliyorsun.” Nili çok sıkılmıştı fanusla yaşamak-tan. Ama yaşadıkları bu kirli dünyanın en önemli ku-rallarından biriydi: Sokağa fanussuz çıkmak yasaktır! Her gün bir saatliğine sokakta oynamaya izinleri var-dı. Fanusla bile olsa küçük çocukların uzun saatler dı-şarıda durması sakıncalıydı çünkü.

Page 9: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

9

Orbi heyecanla Nili’ye döndü: “Biliyor musun, dün gece rüyamda fanuslar olmadan oyun oynadığımızı gördüm. O kadar güzeldi ki! Sabah kafamda bu koca-man şeyin olduğunu fark ettiğimde çok üzüldüm.” Ni-li Orbi’nin fanusuna dokundu; “Sence dünyada insan-lar fanussuz yaşamışlar mıdır gerçekten?” “Bilmiyo-rum,” dedi Orbi. “Baksana her yer gri ve siyah. Nasıl nefes alabilirler ki?” İkisi de ellerinde çubuklarla yü-rümeye başladılar. “Acaba dünya hep böyle gri ve si-yah mıydı?” dedi Nili. “Belki de önceden başkaydı, da-ha güzeldi.”

Biraz yürüdükten sonra bir tepeciğin önünde durup orayı eşelemeye başladılar. Etraf çok kalabalık değildi. Anneleri özellikle diğerlerinin evlerinde olduğu saat-lerde sokağa çıkmalarına izin veriyordu. Tepeciğin al-tından sesler gelmeye başladı. İkisi de şaşkınlıkla bir-birlerine baktılar. “Duyuyor musun?” dedi Nili. “Evet,” diye yanıtladı Orbi. “Yerin altından sesler geliyor!” İki-si de eğilip dinlemeye başladı. Yerin altında bağırışlar vardı: “Neler oluyor?” “Deprem mi oluyor yine?” “Ka-çın çabuk!” Nili ve Orbi kazmaya devam ettiler. Bir sü-re sonra karşılarına üç küçük su damlası çıktı. Nili ba-ğırdı: “Hiiiiii! Siz de nesiniz?” Su damlaları önce kaç-maya çalıştılar. Fakat Nili ve Orbi’yi gördükten sonra duraksayıp onlara yaklaştılar. Orbi dokunmak için eli-

Page 10: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

10

ni onlara doğru uzattı. “Hiç böyle bir şey görmemiş-tim.” Su damlaları Orbi’den kaçmaya çalıştılar. Nili Orbi’nin elini tuttu. “Yapma Orbi, korkuyorlar baksa-na.” Orbi geri çekilince su damlaları tekrar onlara yak-laştı. “Merhaba,” dedi Nili. “Bizden korkmanıza gerek yok. Yukarıda oyun oynuyorduk, seslerinizi duyduk ve merak ettik. Rahatsız ettiysek özür dileriz.” Tepeciğin altında üç tane su damlası vardı. Diğerlerinden daha küçük olan su damlası hemen öne atıldı. “Bize kimsi-niz deyip duruyorsunuz? Asıl siz kimsiniz ve bizim evi-mizde ne yapıyorsunuz?” Orbi ve Nili su damlalarının bu tepkisine şaşırmışlardı. “Biz biraz ileride yaşıyoruz,” dedi Orbi. “Benim adım Orbi, bu da arkadaşım Nili. Sizin adınız var mı?” “Var tabii ki,” diye atıldı küçük olan. Diğerleri onu durdurmaya çalışıyordu. Ama çok umursuyor gibi görünmüyordu küçük su damlası. “Ben Dere damlası. Yanımdaki Deniz damlası, buysa Okya-nus damlası.” Duydukları karşısında ağızları açık ka-lan Nili ve Orbi bir birbirlerine, bir su damlalarına ba-kıyorlardı. Diğer su damlaları Dere damlasını yanları-na çekip “Şşşşşt! Yeter artık!” dediler. “Su damlası ne demek?” diye sordu Nili. Bu soru üzerine su damlala-rı duraksadılar. “Ne yani,” dedi Deniz damlası, “bizi bilmiyor musun?” “Hayır,” dedi Orbi. Daha önce hiç su damlası görmemişlerdi. Görmedikleri gibi duyma-

Page 11: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

11

Page 12: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

12

mışlardı da. Yaşadıkları bu kirli dünyada hiç su yoktu. Bu yüzdendi şaşkınlıkları.

Okyanus damlası diğerlerinden daha iriydi, söze atıldı: “Siz bilmiyorsunuz ama biz çok önemliyiz. Biz olmadığımız için şu an dünyada pek çok şey yok.” Di-ğer su damlaları onu onaylarcasına kafalarını salladı-lar. “Nasıl?” diye sordu Nili. İkisi de on bir yaşınday-dı. Hayatlarında daha önce su damlalarıyla ilgili hiç-bir şey duymamışlardı.

Dere damlası, “Mesela sen o kafandaki olmadan ya-şayabilir misin?” diye sordu. Nili ve Orbi ağız birliği yapmış gibi cevap verdiler: “Hayır!” “İşte,” dedi Dere damlası, “biz artık olmadığımız için siz kafanızda fa-nuslarla gezmek zorundasınız.” Nili ve Orbi su dam-lalarının sözlerinden hiçbir şey anlamamışlardı. “Na-sıl yani?” diye sordu Orbi. “Oturun da anlatalım,” de-di Okyanus damlası. “Aslında biz çok kalabalıktık. Ama zaman içinde siz insanlar bizi tükettiniz ve biz de bu kadar kaldık. Çok eskiden dünyanın her tarafınday-dık. Hatta dünyanın dörtte üçünü biz oluşturuyorduk. O kadar fazlaydık.” Diğer su damlaları Okyanus dam-lasını onayladılar. “Nasıl yani,” dedi Nili, “dünya çok mu büyük?” Nili ve Orbi dünyanın ne kadar büyük ol-duğunu bilmiyorlardı. Çünkü yaşadıkları şehrin dışı-na hiç çıkmamışlardı. Su damlaları gülüştüler. “Büyük

Page 13: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

13

elbette, ne sandın?” dedi Dere damlası. “Aslında hepi-mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme-diniz. Kendinizden başka hiçbir canlıya saygı duyma-dınız. Öyle ki bir süre sonra kendinize olan saygınızı da yitirdiniz. Bu yüzden doğal kaynaklarınızı kaybet-tiniz.” Nili ve Orbi duydukları karşısında çok üzülmüş-lerdi. “Yani şimdi tüm bunlar bizim hatamız mı? An-lamıyorum ne yaptık ki biz?” dedi Orbi. “Hayır, tabii ki sizin hatanız değil,” dedi Dere damlası. “Büyükleri-nizin hatası. Onların doğayı yanlış kullanmasından kaynaklanan sonuçlar hepsi.” Nili hemen söze atıldı. “Peki, dünya nasıldı önceden? Daha güzel miydi?” O sırada Nili’nin annesinin sesi duyuldu: “Niliii, Orbiii hadi eve dönün, birazdan etraf kalabalıklaşmaya baş-lar!” Su damlaları Nili’nin annesinin sesini duyunca kuytuya saklanmışlardı. Orbi heyecanla, “Şimdi git-memiz gerekiyor. Yarın tekrar gelsek devamını anla-tabilir misiniz? Dünyanın eskiden nasıl bir yer oldu-ğunu çok merak ediyoruz,” dedi. “Tabii ki,” dedi Ok-yanus damlası. “Yalnız üzerimizi kapatmayı unutma-yın. En önemlisi de burada olduğumuzu kimseye söy-lemeyin, olur mu?” Orbi ve Nili su damlalarının üzer-lerini örttüler dikkatlice. Sonra da koşarak evlerine döndüler.

Page 14: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

14

Orbi’nin ailesi akşam yemeği için Nililerin evine gelmişti. Orbi de, Nili de yemek masasında çok ses-sizlerdi. Nili’nin annesi, “Sizin neyiniz var? Neden bu kadar sessizsiniz?” diye sordu. İkisi de birbirlerine bak-tılar. Su damlalarını asla ailelerine söyleyemezlerdi. Su damlalarına kimseye bir şey söylemeyeceklerine dair söz vermişlerdi. Bu her şeyden önemliydi, aralarında böyle anlaşmışlardı. İkisi bir ağızdan “Hiiiiiiç!” diye bağırdılar. Sonra gülmeye başladılar. Orbi’nin babası, “Siz bir şeyler saklıyorsunuz gibi görünüyor ama ney-se,” dedi.

Tozlu dünyada aileler daha sıkı ilişkiler kuruyorlar-dı. Nüfus arttığı için insanlar kalabalık aileler halinde yaşıyorlardı. Orbi’nin anneannesi ve dedesi onlarla birlikte yaşıyordu. Nili’nin de anneannesi ve babaan-nesi onlarla kalıyordu. Çabucak yemeklerini bitiren ikili, sofradan kalkıp Nili’nin odasına koştu. Odaya gi-rer girmez Nili bağırdı: “İnanamıyorum! Az kalsın an-layacaklardı.” “Nasıl anlasınlar?” dedi Orbi. “Bence anlamadılar. Yarın gittiğimizde orada olacaklar mı sen-ce?” “Bence olacaklar,” dedi Nili. “Çok merak ediyo-rum, acaba dünya nasıl bir yerdi önceden. Anneme sormuştum ama o da bilmiyor. Anneannem ise pek hatırlamıyor. Çok küçükmüş, öyle diyor.” Nili heye-candan yerinde duramıyordu. Orbi ise düşünceliydi.

Page 15: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

15

“Neden böyle üzgünsün?” diye sordu Nili. “Bizim do-ğaya hiç saygı duymadığımızı söylediler,” dedi Orbi. “Ama bunu bizim için söylemediler ki. Geçmişteki in-sanlar için söylediler,” diye cevap verdi Nili. Heyeca-nını hiçbir şeyin bozmasını istemiyordu. Orbi’yi de neşelendirmeye çalışıyordu. “Düşünsene,” dedi Nili, “mesela ne olabilir geçmişte?” Orbi düşündü. “Bilmi-yorum ki, eve geldiğimizden beni ben de bunu düşü-nüyorum ama aklıma bir şey gelmiyor.” O sırada Orbi’nin annesinin sesi geldi aşağıdan: “Orbiiii, hadi eve gidiyoruz.” İkisi de aşağı indiler. Orbi kapıdan çı-karken Nili onun kulağına, “Unutma, yarın yine aynı saatte,” diye fısıldadı.

Page 16: O zamandan beri de en sevdiği şeylerin başında …...mize yetecek kadar büyük,” diye devam etti Okyanus damlası, “ama siz dünyayı bizimle paylaşmak isteme - diniz. Kendinizden

16

2

Ertesi gün olduğunda Nili yerinde duramıyordu. Kahvaltısını yapmak için fazla heyecanlı olduğundan annesine “Bugünlük kahvaltı etmesem olur mu?” di-ye sordu. Annesi, “Hayır Niliciğim. Maalesef kahval-tı tozunu yemeden evden çıkman mümkün değil, bu-nu sen de biliyorsun,” diye cevap verdi.

Tozlu Dünya’da yiyecek yoktu. Onun yerine fabri-kalarda üretilen besin tozlarıyla besleniyorlardı. Ba-zen tozları su yerine üretilen sıvıyla karıştırıp bulamaç yiyorlar, bazen de tavada pişirip krep yapıyorlardı. Ni-li bulamacını yemesi gerektiğini biliyordu elbette ama şansını denemek istemişti. Kahvaltı masasına oturdu ve zorla da olsa yemeğini yedi.