new evrendeki olası yaşamın kaynağı dünya olabilir mi? evrene … · 2010. 12. 5. · suya ve...

6
BiLiMveTEKNiK Temmuz 2008 46 Eğer bir gün uzayda yaşam bulunursa, bu kuşkusuz insanlık tarihindeki en büyük keşiflerden biri olacak. Peki, ya bu canlılarla ortak bir kökenimiz olduğunu keşfedersek? Bu her ne kadar ilginç bir varsayım olsa da gerçek olması olanaksız değil. Yaşam yeryüzünde ortaya çıkmış ve tohumları buradan Güneş Sistemi’ne, hatta evrenin başka yerlerine serpilmiş olabilir. Evrene Yaşam Tohumları Evrendeki Olası Yaşamın Kaynağı Dünya Olabilir mi?

Upload: others

Post on 11-Oct-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: New Evrendeki Olası Yaşamın Kaynağı Dünya Olabilir mi? Evrene … · 2010. 12. 5. · suya ve yaşamı oluşturabilecek çeşitli kimyasal bileşiklere rastlanıyor. Yalnız-ca

BiLiMveTEKNiK Temmuz 200846

Eğer bir gün uzayda yaşam bulunursa, bu kuşkusuz insanlık tarihindeki en büyük keşiflerdenbiri olacak. Peki, ya bu canlılarla ortak bir kökenimiz olduğunu keşfedersek? Bu her ne kadarilginç bir varsayım olsa da gerçek olması olanaksız değil. Yaşam yeryüzünde ortaya çıkmış ve

tohumları buradan Güneş Sistemi’ne, hatta evrenin başka yerlerine serpilmiş olabilir.

Evrene YaşamTohumları

Evrendeki Olası Yaşamın KaynağıDünya Olabilir mi?

evrenYasam:Layout 1 6/27/08 6:23 PM Page 46

Page 2: New Evrendeki Olası Yaşamın Kaynağı Dünya Olabilir mi? Evrene … · 2010. 12. 5. · suya ve yaşamı oluşturabilecek çeşitli kimyasal bileşiklere rastlanıyor. Yalnız-ca

BiLiMveTEKNiKTemmuz 2008 47

Yaşamın yeryüzünde birtakım kim-yasal olaylar sonucunda ortaya çıktığıvarsayılır. Biliminsanları buna “abiyo-genez” adını veriyor. Üstelik bu varsa-yım çok da yeni değil; bundan birkaçbin yıl öncesine dayanıyor. Elbette, es-ki düşünürler için yaşamın cansız mad-deden ortaya çıktığı düşüncesi, çok şa-şırtıcıydı. Öyle ki bazıları bunu bir bü-yü gibi görüyordu. O zamanlar bunuaçıklamak o kadar zordu ki bazıları ya-şamın Dünya’ya başka bir yerden gel-miş olabileceğini öne sürüyordu.

Günümüzden 2500 yıl önce yaşa-mış Yunanlı bilgin Anaksagoras’a göreyaşamın kaynağı evreni oluşturan kü-çük tohumlardı. Anaksagoras yaşayantüm varlıkların, evreni oluşturan çokküçük tohumlardan yapıldığını öne sü-ren bu varsayıma “panspermia” adınıvermişti.

O zamandan bu yana birçok düşü-nür ve bilim insanı, bu varsayımı des-tekleyen düşünceler geliştirdi. Bunlararasında ünlü İngiliz fizikçi Lord Kel-vin, İsviçreli kimyacı Svante Arrheniusve DNA’nın yapısının keşfinde büyükkatkısı olan Fransis Crick de var.

Bu varsayım oldukça gelişmiş bir bi-çimiyle günümüzde de varlığını sürdü-rüyor. Hatta şu sıralar Güneş Siste-mi’nde bulunan diğer gezegenlerdekiaraştırmalar yaşam olasılıkları üzerineyoğunlaşmışken konu iyice gündemde.Panspermia varsayımı, modern yaklaşı-mıyla ele aldığımızda yaşamın nasılolup da cansız maddeden var olduğu-nu değil, yeryüzüne nasıl gelmiş olabi-leceğini açıklamaya çalışıyor. Üstelikyalnızca bununla da sınırlı kalmıyor.

Gezegenimizin, oluştuktan kısa bir sü-re sonra (jeolojik ölçekte elbette) yaşa-ma ev sahipliği yapmaya başladığını bi-liyoruz.

Evrene Tohum SerpmeGüneş Sistemi özellikle ilk zaman-

larında pek de tekin bir yer değildi. Ge-zegenleri oluşturan irili ufaklı birçokgöktaşı ve “gezegenimsi” olarak adlan-dırılan Ay büyüklüğündeki gökcisimle-ri sık sık gezegenlere çarpıyordu. Za-manla bu gökcisimlerinin sayısı azal-dıkça çarpışmaların sıklığı da azaldı.Ancak günümüzden yaklaşık 3,8 milyaryıl öncesinden başlayarak çarpışma sık-lığının hemen hemen kararlı bir düzey-de sürdüğü düşünülüyor. Dinozorlarlabirlikte çoğu canlı türünü yok eden çar-pışma gibi bir olayın, yaklaşık her 100milyon yılda bir yinelendiği, bundan da-ha küçük çaplı çarpışmalarınsa çok da-ha sık olduğu biliniyor.

65 milyon yıl önceki bu çarpışma sı-rasında püsküren ve sayısı milyarlarıbulan kaya parçaları atmosferin dışınakadar savruldu. Bunların yaklaşık üçtebiri, Jüpiter ve öteki dev gezegenlerceGüneş Sistemi’nin dışına yollanmış ol-malı. Geriye kalanların büyük bir bölü-mü milyonlarca yıl içinde Dünya’ya, birbölümü de öteki gezegenlere düşmüşolabilir. Bu göktaşlarının, yeryüzünde-ki birtakım mikroorganizmaları, ölü yada diri, bir şekilde çıktıkları yolculuktayanlarında taşımış olduğuna kesin gö-züyle bakılıyor. Astrobiyologlar bu yeniyaklaşıma “ters panspermia” diyor.

Henüz yeryüzü dışında yaşamın iz-

lerine rastlanmış değil. Ancak uzayaraştırmaları gösteriyor ki Güneş Siste-mi önceden sandığımız kadar yaşanmazbir yer değil. Hiç beklenmedik yerlerdesuya ve yaşamı oluşturabilecek çeşitlikimyasal bileşiklere rastlanıyor. Yalnız-ca Güneş Sistemi’nde değil, uzaklarda-ki yıldızların çevresinde bile… Bu ne-denle ters panspermiayı, yani evrende-ki olası yaşamı Dünya’nın tohumlamışolmasını göz ardı edilemeyecek bir ola-sılık olarak görmek gerek.

65 milyon yıl önce dinozorları yokeden çarpışmada uzaya saçılan göktaş-larından birkaçı, 5 milyon yıl içindeMars, Jüpiter’in uydusu Europa ve Sa-türn’ün uydusu Titan’a ulaşmış olmalı.Bu gökcisimleri, Dünya dışı yaşam ko-nusunda önde gelen adaylar. Bu bü-yüklükteki çarpışmaların ortalama her100 milyon yılda bir yinelendiğini dü-şündüğümüzde, milyarlarca yıllık geç-mişi olan gezegenimizden çok miktar-da “tohum”un uzaya serpildiğini söyle-yebiliriz.

Titan’a YolculukYukarıda sözünü ettiğimiz türden

bir uzay yolculuğu, bir bakteri için bilekolay değil. Elbette böyle bir yolculuğaçıkabilmek için büyük şans gerekiyor.Her bakterinin yakınına 100 km’lik birkrater açabilecek bir göktaşı düşmüyor.Eğer bir bakteri değilseniz, zaten hiçşansınız yok. Hatta sıradan bir bakte-riyseniz bile şansınız çok sayılmaz. Böy-lesi bir yolculuk için zor koşullarda“endospor” yani uzun süreli bir uykudöneminde koruyucu, sert bir kabuk

Yeryüzünde hiç beklenmedik yerlerde canlılara rastlanıyor. Işığın ulaşmadığı, besinin son derece az olduğu okyanus tabanlarında, yeraltından gaz ve lav çıkışı olan böl-gelerde ilginç türler bulunuyor. Başka gezegenlerde ve uydularında da benzer yaşam türleri gelişmiş olabilir.

evrenYasam:Layout 1 6/27/08 6:23 PM Page 47

Page 3: New Evrendeki Olası Yaşamın Kaynağı Dünya Olabilir mi? Evrene … · 2010. 12. 5. · suya ve yaşamı oluşturabilecek çeşitli kimyasal bileşiklere rastlanıyor. Yalnız-ca

BiLiMveTEKNiK Temmuz 200848

oluşturabilen bakterilerin şansı en yük-sek görünüyor.

İşin en korkutucu yanı, yolculu-ğa başlamak için dev boyutlardabir göktaşının yeryüzüne çarp-ması ve bu çarpışmanın etki-siyle en azından 10 cm çaplıbir kaya parçasının içindeuzaya savrulmak gerekiyor.Kayanın boyutu önemli; çün-kü çıkılan uzun yolculuktaonun korumasına gerek du-yulacak.

Dünya’dan kopan kaya par-çalarının yerçekiminden kurtu-lacağı büyüklükteki bir çarpışmasırasında yeryüzünde en azından100 km çapında bir krater açılır. Kra-terin içindeki sıcaklık 2700 dereceyi,basınçsa okyanus tabanındaki basıncın100.000 katını bulabilir. Ancak çarpış-ma yerinin yakınında, yüzeyde durankayaların içinde sıcaklık ve basınç buderece hissedilmez. Çünkü çarpan gök-taşı toprağı belli ölçüde yararak yerinaltına girer ve asıl patlama burada olur.Bu patlama her yöne yayılan bir basınçdalgası yaratır. Yerin altındaki kayalardalganın neden olduğu sıkışmayla ısı-nır ve erir. Ancak yüzeydeki kayalar sı-kışmak yerine havaya fırlar. Bu durumda kayaları erimekten kurtarır. Dün-ya’dan kaçış için gereken hıza, yerçeki-

minin yaklaşık 2 milyon katı ivmeyle(2.000.000 g) karşı karşıya kaldıkların-da ulaşabilirler. Böylesine güçlü bir iv-melenmeyi akılda canlandırmak bilezorken hücre boyutunda olsa dahi her-hangi bir canlının buna dayanması çokzor.

İngiltere’deki Kent Üniversite-si’nden bir grup astrobiyolog, topraktabulunan bakterilerin böyle bir ivmeyene ölçüde dayanabildiğini sınamak için

bir deney ortamı hazırlamış. Bir gaz ta-bancasıyla fırlatılan bakterileri bir je-

le çarptırarak 2 milyon g’ye ulaş-tırmayı başarmışlar. Şaşırtıcı bir

şekilde, deneyden sağ çıkanbakteriler olmuş. Her100.000 bakteriden yalnızcabiri sağ çıksa da bir avuç do-lusu toprağın yaklaşık birmilyar bakteri içerdiğini dü-şündüğümüzde sonuç ümitverici. Yeryüzündeki canlıtürlerinin çoğunu yok ede-

cek güçte bir patlamada birbakteri kolonisinden sağ çıka-

cak çok sayıda bakteri olacaktır. Yolculuğa başlamak işin en zor

bölümü gibi görünüyor. Peki, yolcu-luğun bundan sonrası nasıl olacak? Bukadar ateşli olmasa da pek kolay olma-yacak. Yerden kurtulmak için gerekensaniyede 11 km hızla uzaya doğru iler-leyen bir kayanın içindeki bakterininbaşına neler gelebilir?

Genelde “boş” olarak düşündüğü-müz uzay, aslında pek de o kadar boşbir yer değil. Güneş’ten ve yıldızlarara-sı ortamdan kaynaklanan morötesi ışı-nım, X-ışınımı, gama ışınımı gibi yüksekenerjili ışınım türleri, hücrelerinDNA’sını ve yaşamsal önemi olan başkabileşenlerini parçalar. Bunun yanı sıra,Güneş ve gölge arasındaki aşırı sıcak-lık farkı, hücrenin taşıdığı suyun bir do-nup bir erimesine neden olur; bu da do-kuların zarar görmesine ve suyun bu-harlaşarak kaçmasına yol açar.

Bazı mikroorganizmalar çok zor ko-şullara dayanabilir. NASA gibi bazıuzay ajansları dayanıklı olduğu bilinenbazı bakteri türleri üzerinde denemeleryapıyor. Örneğin, NASA’nın Surveyor3 iniş aracıyla Ay’a gönderilen Strepto-coccus mitis bakterilerinin 100 kadarıüç yılın sonunda hala yaşamını sürdü-rüyordu. Üstelik bu bakterilerde en-dospor da yok. 1984’te Alman astrobi-yolog Gerda Horneck, endosporla ko-runan bir grup bakteriyi NASA’nınuzay araçlarından birinin dış panelineiliştirdi. Uzayda 11 ay kalması planla-nan araç, 1986’daki Challenger UzayMekiği faciasından sonra uzay uçuşla-rının askıya alınması sonucunda nere-deyse altı yıl uzayda kaldı. NASA, mik-roorganizmaları yeryüzüne getirdiğin-de birçoğu yaşama geri döndü.

Aslında bir mikroorganizma için enönemli gereksinim zararlı ışınıma karşı

10 cm çapındaki bir kayanın kesiti... Ge nel de “boş ” ola rak düşün düğü müz uzay, hüc re le rin DNA’la rı n ve ya -şam sal öne mi olan baş ka bi leşen le ri ni par ça layabilecek ışınımla doludur. 10 cm ça pın da ki bir ka ya par ça sı,

çoğu birçok ışınım tip i ne kar şı ye ter li ko ru ma sağ lar. Koz mik ışınımsa ken di ba şına za rar lı olmasının yanı sıra,ka yay la et ki le şi me gir diğin de or ta ya çıkan ikin cil par ça cık lar bakteriler için da ha da za rar lı ola bi li r.

DNA

Helyum çekirdeği

Elektron

Göktaşını oluşturan atomİkincil ışınım

Morötesi ışınım

X ve gama ışınımları

Morötesinin etkin olabileceği derinlik

Proton

Yüklü parçacıklar

Dendrococcus radiodurans

Dendrococcus radiodurans

evrenYasam:Layout 1 6/27/08 6:23 PM Page 48

Page 4: New Evrendeki Olası Yaşamın Kaynağı Dünya Olabilir mi? Evrene … · 2010. 12. 5. · suya ve yaşamı oluşturabilecek çeşitli kimyasal bileşiklere rastlanıyor. Yalnız-ca

BiLiMveTEKNiKTemmuz 2008 49

korunmadır. Güneş kaynaklı morötesiışınım ve X-ışınımı ince bir kalkanla en-gellenebilir; ancak Güneş rüzgârıyla ta-şınan atomaltı parçacıklar için iyi birkalkan gerekiyor. Bir uzay gemisininmetal dış kabuğu koruyucu oluyor. Birbakteri söz konusu olduğunda küçükbir kayanın içi, bu tür ışınıma karşı ye-terince güvenlidir.

10 cm çapındaki bir kaya parçası,söz konusu ışınımlara karşı yeterli ko-ruma sağlar. Ancak gama ışınımı içinbu kalınlık yeterli olmayabilir. Aslındadurum burada biraz karışık. Kozmik ışı-nım kendi başına zararlıdır; ancak birkayayla etkileşime girdiğinde ortaya çı-kan ikincil parçacıklar daha da zararlıolabiliyor. Yani kayanın kalınlığı arttık-ça risk belli ölçüde artıyor. Elbette, bel-li bir büyüklüğün üzerindeki kayalarıniçine ikincil parçacıklar da ulaşamıyor.

1950’li yıllarda keşfedilen bir bakte-ri türü besinleri mikroorganizmalardanarındırmada kullanılan ışınıma dayana-biliyor. Deinococcus radiodurans adı ve-rilen bu bakteri bilindiği kadarıyla ışını-ma en dayanıklı bakteri türü. Öyle kinükleer reaktörlerin içinde bile yaşaya-biliyor. 2000’de İsveç’te yapılan bir araş-tırmanın sonuçları, bir milyar D. radio-durans 1,5 m çaplı bir kayanın içinde 14milyon yıl süren bir yolcuğa çıksa bile,yaklaşık 1000 kadarının bundan sağ çı-kabileceğini gösterdi. Kuşkusuz bundandaha büyük kayaların içindeki bakteri-lerin yaşama şansı daha da yüksek ola-caktır. Ancak her 100 milyon yılda bir

gerçekleşen büyük çarpışmaların, bun-dan daha büyük kaya parçalarını uzayagöndermesi pek olası görünmüyor. Bu,ancak Güneş Sitemi’nin oluşumundansonraki kısa süreçte olabilir. Neyse kiartık bu denli büyük çarpışmaların ya-şanma olasılığı çok daha düşük.

Gezegenimizin yaklaşık 4 milyar yıl-dır canlılara ev sahipliği yaptığını veher çarpışmada uzaya gönderilen kaya-ların her birinde canlı 100 bakteri ol-duğunu düşünürsek, günümüze kadarsayısız bakteri Güneş Sistemi’nde yol-culuğa çıkmış demektir. Peki, bunlarbaşka dünyalara sağ salim ulaşmış ola-bilir mi?

Alman astrobiyolog Horneck’in de-neyinde bakterilerin uzayda altı yıl ge-çirdikten sonra yaşama dönmeleri şa-şırtıcı. Ancak Titan’a yapılan bir yolcu-luk bu şekilde milyonlarca yıl sürebilir.Peki, bu mikroplar böyle uyku duru-munda ne kadar kalabilir? Bu sorununyanıtı da şaşırtıcı. Çünkü bazı bakteri-lerin tuz kristallerinin içinde yaklaşık250 milyon yıl uyku durumunda kaldı-ğı bulunmuş. Bu süre bu bakterilerinyalnızca Güneş Sistemi’ni değil, yakını-mızdaki başka yıldız sistemlerini de zi-yaret etmeleri için yeterli olabilir.

Kimyasal tepkimeler ve birtakımbaşka etkenler, canlıların hücrelerinde-ki DNA’ları giderek yıpratır. Bazı ona-rıcı enzimlerle bu yıpranma yavaşlatıl-maya çalışılır. Ancak bekleme duru-mundaki bir bakteri, metabolizmasınıtümüyle durdurur. Dolayısıyla onarıcı

enzimler de çalışamaz. Bunun sonu-cunda da yaşamsal önemdeki molekül-ler yüksek enerjili ışınım yüzünden da-ha kolay bozulur. Bu koşullar altındadüşündüğümüzde, en iyi kalkanla bilebir bakterinin Titan’a hatta belki deMars’a artık işe yaramaz bir genetik bil-giyle ulaşması söz konusu olabilir.

Ancak uzaydaki bazı koşulların yı-kıcı etkisi olurken, bazılarının da koru-yucu etkisi olabiliyor. Bir mikrobungenlerinin bozulması, zamana ve çev-resel etkilere bağlı. Oksijen ve su, bo-zulma hızını artırıyor. Uzayın kuru so-ğuğuysa bundan korunmak için idealbir ortam sunuyor. Bu ortamdaki birbakterinin genetik kodunun ne kadarsüreyle dayanabileceği tam olarak bi-linmiyor. Ama bazı çalışmalar bununbir milyar yıl kadar olabileceğini göste-riyor. Elbette, bir milyar yıl çok uzunbir süre. Modeller, yeryüzünden ayrılan10 cm çaplı bir taşın, bir milyon yıl için-de Titan’a ulaşabileceğini gösteriyor. Ti-tan’a göre çok daha yakın olan Mars’ınya da Jüpiter’in uydusu Europa’nın şan-sı daha da yüksek.

Bakteriler, çok küçük ve dayanıklıolmaları ve küçücük bir taşın içindeçok sayıda bulunmaları sayesinde tümbunlara, yani “dinozor katili” bir çar-pışmaya, 2 milyon g ivmeye, bol mik-tarda ışınım içeren uzun bir uzay yol-culuğuna dayanabiliyor. Belki çok kü-çük bir bölümü yaşanacak bir ortambulduğunda yeniden serpilme şansınıyakalıyor …

Solda: NASA’nın Surveyor 3 iniş aracıyla Ay’a gönderilen Streptococcus mitis bakterilerinin 100 kadarı 3 yılın sonunda hâlâ yaşamlarını sürdürebilir durumdaydı.Sağda: 1984 yılında, bir grup bakteri NASA’nın uzay araçlarından birinin dış paneline iliştirildi. Başlangıçta uzayda 11 ay kalması planlanan araç, neredeyse altı yıl

uzayda kaldıktan sonra yeryüzüne getirildiğinde üzerindeki bakterilerin birçoğu yaşama dönmeyi başardı.

evrenYasam:Layout 1 6/27/08 6:23 PM Page 49

Page 5: New Evrendeki Olası Yaşamın Kaynağı Dünya Olabilir mi? Evrene … · 2010. 12. 5. · suya ve yaşamı oluşturabilecek çeşitli kimyasal bileşiklere rastlanıyor. Yalnız-ca

BiLiMveTEKNiK Temmuz 200850

Ve İniş…Şimdi koltuklarınızı dik, tepsileri-

nizi kapalı konuma getirin ve kemerle-rinizi bağlayın; çünkü inişe geçiyoruz...

Böyle bir yolculuğun inişinin depek yumuşak olması beklenemez. İnişher durumda biraz sert olacak ama bu-nun derecesi nereye inildiğine bağlı.Yolculuğumuz Titan’a olduğuna göresaatte 40.000 km hızla uydunun at-mosferine gireceğiz. Bu, çok yüksek birhız; ama neyse ki Titan’ın Dünya’nınki-nin 10 katı kalınlıkta bir atmosferi var.Atmosfer taşı iyice yavaşlatacak ve taş3000 km hızla yere inecek.

Bunun sert bir iniş olduğunu dü-şünüyorsanız, bir de Mars inişine ba-

kalım. Mars atmosferi, Titan’ınkinintersine çok incedir. Bu nedenle gök-taşları üzerindeki frenleyici etkisi deçok az olur. Hesaplamalar, Mars’la çar-pışmanın saatte yaklaşık 30.000 kmhızla olacağını gösteriyor. Durum, Eu-ropa için daha da kötü. Dev Jüpiter’inkütleçekimiyle hızlanan göktaşının sa-atte 89.000 km hızla uydunun yüzeyi-ne çarpacağı hesaplanıyor.

Bizler için korkunç görünen butablo, bakteriler söz konusu olduğun-da farklı olabilir. Bir insanın böyle birçarpışmaya dayanması olanaksız amabir bakteri bunu atlatabilir. Araştırma-cılar, bu konuda birtakım deneyler ya-pıyorlar. Bu deneylerden birinde, bak-

terileri saatte 18.000 km hızla buzunüzerine fırlatmışlar. Deneyin sonucun-da 100.000 bakteriden biri hayatta kal-mış. Bu durum gösteriyor ki bir Titaninişi görece emniyetli olabilir amaMars ve Europa inişleri bir bakteri içinbile çok tehlikeli. Ancak yine de olası-lık her zaman var.

Titan’ın yüzeyi de pek konukseverdeğil. Burada sıcaklık -180 dereceyekadar düşebiliyor. Atmosfer büyükoranda metan, etan ve evimize deter-jan olarak kullandığımız kimyasalmaddelerden oluşuyor. Ancak uydu-nun yüzeyinde biraz daha ılıman yer-ler de var. NASA’nın Satürn’ü ve uy-dularını incelemek üzere gönderdiği

Europa, Güneş Sistemi’ndeki en ilginç uydulardan biri. Yüzeyindeki derin çatlakların kabuğun çatlaması ve alt katmanlardaki suyun yüzeye çıkarak donmasıyla oluştuğudüşünülüyor. Uydunun buzdan kabuğunun altında, kilometrelerce derinlikte su katmanı olduğu sanılıyor. Uydunun yüzeyine saatte 90.000 km hızla çarpan bir göktaşı,

Dünya kaynaklı mikroorganizmaların kabuğun altındaki okyanusa kavuşmasına yol açmış olabilir.

Titan’ın olağanüstü kalın bir atmosferi var. Yüzeyiyse pek konuksever bir yer değil. Buradaki sıcaklıklar -180°C’ye kadar düşebiliyor. Atmosferse büyük oranda metan,etan ve evimize deterjan olarak kullandığımız çeşitli kimyasal maddelerden oluşuyor. Ancak, uyduda su buzunun yüzeye çıktığı bölgeler de bulunuyor.

İlkel yaşam burada yeryüzündekinden çok değişik bir şekilde evrimleşmiş olabilir.

evrenYasam:Layout 1 6/27/08 6:23 PM Page 50

Page 6: New Evrendeki Olası Yaşamın Kaynağı Dünya Olabilir mi? Evrene … · 2010. 12. 5. · suya ve yaşamı oluşturabilecek çeşitli kimyasal bileşiklere rastlanıyor. Yalnız-ca

BiLiMveTEKNiKTemmuz 2008 51

Cassini uzay aracı, Titan’da su buzu-nun yüzeye çıktığı bazı yerler saptadı.Bilim insanları, bu bölgelerde sıvı hal-de de su bulunabileceğini öne sürü-yor.

Mars’ta da durum şimdilik pek iyideğil. Gezegenin çok ince bir atmosfe-ri var ve yüzey sıcaklığı da çok düşük.Hepsinden önemlisi, son uzay araştır-malarında birtakım ipuçları bulunmuşolsa da yüzeyde sıvı halde su bulun-muyor. Mars, bu haliyle soğuk bir çölgörünümünde. Ancak gezegenin geç-mişte farklı koşulları olduğunu göste-ren ipuçları da var. Belki gelecekte ko-şullar yine değişecek ve gezegen yaşa-ma elverişli duruma gelecek. Çünküşimdilik çok kararlı görünse de GüneşSistemi sürekli değişiyor. Güneş’in ev-rimine bağlı olarak gelecek birkaç mil-yar yıl içinde gezegenler giderek ısı-nacak. Dünya da bundan payına düşe-ni alacak ve bazı canlı türleri yeni du-ruma ayak uyduramayıp yok olacak.

Yeryüzü için yıkım olabilecek bugelişme, başka gezegenlerde yaşamiçin uygun ortamlar yaratabilir. Gü-neş’e yakınlığından dolayı, Merkür’ünnerdeyse hiç şansı yok. Venüs, belki deeskiden çok daha ılıman koşullara sa-hipti. Ancak bugünkü durumuna ba-kınca buna inanmak çok zor. Çünküyüzeyindeki sıcaklık 500°C’yi buluyor.Yine de atmosferinin üst katmanların-da en azından mikrobiyolojik yaşamıdestekleyecek bir ortam bulunduğunudüşünen bilim insanları yok değil.

Bu konuda en iyi durumda olangezegen Mars. Güneş’in sıcaklığını art-tırmasıyla yavaş yavaş ısınacak. Bu sı-

rada toprağın altında ve kutup bölge-lerinde buz halinde bulunan suyun enazından ekvator yakınlarında sıvı hal-de bulunacağı düşünülüyor. Gaz dev-leri için durum belirsiz. Bu gezegen-ler, küçük bir çekirdeği çevreleyen sı-vılar ve onların da üstünde çeşitli gazkatmanlarıyla kaplı. Bu gezegenleringaz katmanlarının arasında yaşama el-verişli olabilecek katmanlar bulunabi-leceği varsayılıyor.

En büyük adaylardan Jüpiter’in uy-dusu Europa ve Satürn’ün uydusu Ti-tan birkaç milyar yıl içinde daha yaşa-nır yerler olacak. Güneş, bu uydularışimdikine göre daha çok ısıtacak. On-lar da belki günümüzdekinden dahafarklı görünecekler.

Uyku durumundaki bir bakteri,ulaştığı gezegende ya da uyduda uy-gun koşulların ortaya çıkmasını bekle-

yebilir. Mars’ta toprağın altında, Eu-ropa’da da buzun içinde... Hatta şim-diden Europa’nın kalın buzdan kabu-ğunun altında bulunan derin okya-nusta, Dünya’dan göçen bakterilerinevrimleşmesiyle yeryüzündekindençok farklı canlı türleri ortaya çıkmışolabilir.

Şimdilik başka gezegenlerde yaşa-ma rastlanmadı. Ancak Carl Sagan’ında dediği gibi, eğer evrende yaşanabi-lecek yerler varsa, ki araştırmalar bu-nun olduğunu gösteriyor ve bu yer-lerde yaşayan canlılar yoksa, tüm bun-lar boşa harcanmış demektir. Yaşamınevrenin başka bir yerinde ortaya çıktı-ğı ve yeryüzündeki yaşamın ilk to-humlarının uzaydan geldiği düşüncesiheyecan verici. Bunun yanı sıra, ev-rende en azından kendi sistemimizde-ki olası yaşam biçimlerinin Dünya’dantohumlanmış olabileceği düşüncesi,“uzaylılarla” ortak bir kökenimizinolabileceğini düşündürüyor.

Her iki olasılığı düşünmek de bizifarklı bir yere koyuyor. Yalnızca bu ge-zegenle sınırlı kalmadığımızı, gerçek-te evrenin bir parçası olduğumuzu du-yumsatıyor bize. İleride, belki de yakınbir gelecekte Mars’ta ya da başka birgezegende yaşam bulunursa, o yaşambiçimleriyle akraba olup olmadığımız,DNA testleri sonucunda ortaya çıka-caktır.

Alp Akoğlu

KaynaklarCull, S., Seeding Life in the Solar System, Sky and Telecsope, Ocak

2007Warmflash, D., Weiss, B., Did Life Come from Another Planet?, Sci-

entific American, Kasım 2005http://solarsystem.nasa.gov/http://astrobiology.nasa.gov/

Bakteriler İçin1. Sınıf Yolculuk

Bir bakterinin doğal yollarla başka geze-gene yapacağı yolculuk çok çetin koşullardageçer. Ne var ki bir olasılığı da göz ardı et-memeliyiz: Bazı bakteriler ister istemez saye-mizde, üstelik çok daha konforlu yolculuklaryaparak Güneş Sistemi’nde çeşitli yerlere ta-şınmış olabilir. Son elli yılda Mars’a ondançok uzay aracı gönderildi. Bunların birkaçı ça-kıldıysa da bazıları başarılı inişler gerçekleş-tirdi.

Aslında başka gezegenlere gönderilenuzay araçlarının dikkatli bir şekilde sterilizeedilmesi gerekiyor. Ancak bu araçların yakla-şık yarısının neredeyse hiç sterilize edilmedi-ği düşünülüyor. NASA’da görevli mikrobiyo-

log Kasthuri Venkateswaran’ın açıklamasınagöre uzay koşullarına dayanıklılığıyla bilinenBacillus genus türünden bakteriler Mars’agönderilen yüzey robotları Spirit ve Opportu-nity’nin elektronik devreleri arasında Kızıl Ge-zegen’e gitti. Doğal yollarla ulaşıp ulaşma-dıklarına emin olamadığımız bu mikropları

kendi elimizle gezegene göndermiş olduk.Bunların en azından bir bölümünün yaşamadönebilecek durumda olduğu tahmin ediliyor.

Benzer şekilde, Titan’a da bakteri yolla-dık. ESA’nın (Avrupa Uzay Ajansı) gönderdiğiHuygens sondası Titan yüzeyine yumuşak sa-yılabilecek bir iniş yaptı. ESA, aracın üzerindebulunan bakterilerin Titan’daki çetin koşulla-ra dayanamayacağını düşündüğü için çok zorve pahalı olan aracın tümüyle sterilize edil-mesi işlemini yapmamıştı. Bu işlem, yüzeyselbir şekilde yapılmıştı.

Yaşama en elverişli gökcismi adaylarındanMars, Europa ve Titan arasında, uzay araçla-rıyla bakteri bulaştırmadığımız bir Europa kal-dı. NASA, Jüpiter ve uydularını incelemek üze-re gönderdiği Galileo uzay aracını, 16 yıl gö-rev yaptıktan sonra uydulardan birine çarp-maması için Jüpiter’e düşürdü.

Europa’nın kabuğundaki çatlaklar

Opportunity

evrenYasam:Layout 1 6/27/08 6:23 PM Page 51