necİp fazil ve bÜyÜk doĞu/ ali bİraderoĞlukekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 takdİm...

86
NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU Ali BİRADEROĞLU

Upload: others

Post on 09-Feb-2020

15 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU

Ali BİRADEROĞLU

Page 2: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

2

*Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları:12*Birinci Baskı: Kayseri / Ağustos2012*Tashih : Mustafa Cabat*Kapak : Mustafa İbakorkmaz*Baskı : Orka Matbaacılık

Page 3: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

3

TAKDİM

Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitaplakaydediniz.” buyruğunu yerine getirmek amacıyla birsüre önce başladığı kitap yayınlarına hız kesmedendevam etmektedir.

Vakfımız 12 numaralı yayınını AliBiraderoğlu’nun ; merhum Necip Fazıl’ın vefatınınaltıncı sene-i devriyesinde 1989’da Kayseri BüyükşehirBelediyesi Tiyatro salonunda vermiş olduğu konferansaayırmış bulunuyor.

Merhum Necip Fazıl’ı vefatından önce veya sonraele alan ; konumları ve şahsi hassasiyetlerini öneçıkararak değerlendiren eserlerin aksine , bu konferansmerhumu gerçek ve asli çizgileriyle ele alan nadir, belkide tek eser kıymetindedir.

Bu sebeple Vakfımızın ; her ne kadar yaptığı işkırtasiyecilik olsa da çok önemli bir görevi yerinegetirdiği kanaatindeyiz.

Manevi kültürün kaynağı kitaptır.Neslimizinvaroluşunun kitaplarla haşır neşir olmasına bağlıolduğuna inanıyor ve bugüne kadar bir düzine kitabıyayın hayatına kazandırmaktan mutlulukduyuyor,okuyucusunun hiç bitmemesini temenniediyoruz…

Mustafa Fikri TekelioğluKayseri Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı

Page 4: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

4

İçindekiler

İki Hatıra..……………………………...………………..5İşte İnsan..……………………………………...………..8Bir Düşmanlığın Psikolojisi………………………........14Necip Fazıl ve Büyük Doğu………………………........23Entelektüel Cephesi…………………………..……..... 28Aydın Tavrı………………………….…….……...........31Aykırı…………………………….…….………............40Büyük Doğu………………………….….………..........43Akıl………………………………………….…………46Teknik – Kültür………………………………………...49Büyük Doğu’nun Prensipleri……….…………….…....51Püf Noktası…………………………….………............55Eşitlik………………………………….…….………....60Aksiyon Metodu…………………………….…............68Genel Değerlendirme…………………………..…........73Olduğu Gibi İslam-Oldurulmak İstendiği………….......79

Page 5: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

5

İKİ HATIRA

İnsanın ana dilini tasarruf kabiliyeti ve buna etkieden faktörler gerçekten tartışılmaya değer bir konu...Şahsen bu konuya tüketici bir cevap verme gücünükendimde bulamıyorum. Fakat bunca yıllık ömrümde;mensup olduğum sosyal statü itibariyle münasebettebulunduğum, toplumun elit tabakası da dahil, hiçkimsede, Necip Fazıl Bey gibi ana dilini akıl almaz birmaharette kullanabilen bir insan tanımadım. Ona yıllarcahizmet etmiş bir kişi olarak onu hayatının hemen hemenher türlü faaliyeti içinde, özellikle çoğunda da doğrudandoğruya -intentio recta- tavrı içinde, görme şansına sahipoldum. Her türlü durumda onun ana dilini olağan üstü birşekilde kullandığını, kavramlardan eşsiz mimari eserleri,akıl almaz musiki besteleri meydana getirdiğini gördüm.Vakıf olanlarca, Üstad'ın Fransızca’yı da aynı maharetlekullandığı tarafımıza bir çok kereler ifade edilmiştir.Rahmetli Üstad'ın duygularını ifadede aciz kaldığı anlarhayatında belki de bir elin parmakları ile sayılabilecekkadar azdır. Ben de işte bu nadir anlardan birininşahidiyim;

Sene l964... Üstad Üsküdar'da kalabalık birüniversiteli gençlik grubuyla sohbet ediyor. Gençlerdenbiri Üstad'a günlük bir gazeteden kesilmiş kupür uzatıyor.Kupüre göz atan Üstad'ın renginin kül gibi olduğunu, ilkve son defa şahit olduğum gibi, konuşmaktan acizkaldığını görüyorum. O anda Üstad'da da, kavramların;insanda bir yaşantı olan duygusal oluşumu dilegetirmedeki aczine ilk kez şahit oluyorum.Yanılmıyorsam bu hal bir dakika veya biraz daha fazla

Page 6: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

6

sürüyor. Mesele şu: Örtülü ödenek parası ile kurulduğurivayet edilen bir dönmenin gazetesinde, sözüm ona birromancının sözüm ona bir romanının ilanı var. "CüceM...... " Peygamber Efendimizin has ismi... O andakiduygusal yaşantısında meydana gelen fırtınayı veçalkantıyı hiç bir fani kelimeye emanet etmeye gönlü razıolmayan Üstad; sonunda insanlığın aczini ciğerlerinekadar tadarak, bir kere daha, sanırım Allah'ı içindehissetmenin huzuruyla, kendisini toparlamaya çalışarak,gayet basit gündelik kelimelerle "Biz buna şu cevabıvereceğiz, onlar da bizi mahkemeye verecekler" dedi. Vedediğini yaptı, dediği şekilde de mahkemeye verildi.Haliyle bitmeyen çile... Gerçekten Üstad Allah veResulüne iliklerine kadar bağlı bir insandı.

Üstad özelliği olan bazı yazılarını okuduktansonra bana sorardı: "Nasıl, tehlikeli bir şey var mı?" Bende kendime göre yasal sakıncası olabileceğini sandığımkısımlarını değiştirmesi için kendisini iknaya çalışırdım.Her seferinde de şu cevapla karşılaştım:

-Allah hıfzetsin, Allah Rezzak’tır!.Bunları kendime pay çıkararak prestij devşirme

niyetiyle söylediğim sanılmasın. Goethe'nin de eserleriniilk defa arabacısına okuyarak onun tepkisini tespitetmeye çalıştığı erbabınca malum olduktan sonra...

Üstad nesli tükenmeye yüz tutmuş fikir namusunasahip nadir insanlardan biri idi. Sanki toplumu paranteziçine almış gibi hareket ederdi. Düşündüğünü,karşısındakine, nasıl bir etki yapacağını hesap etmeden,hatta bunu aklına bile getirmeden söylerdi. Sanki seslidüşünüyormuş gibi konuşurdu. Bu yüzden de çokların,pek çokların düşmanlığı sürekli bir biçimde artaraküzerinde yoğunlaşırdı. Örnek mi?...

Page 7: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

7

Sene l965... Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nda"Mehmet Akif'i Anma Günü". Konuşmacılar arasında birkaç Profesör ve Üstad. Üstad bir Türkoloji Profesörü ileyan yana oturuyor... Hemen arkasında da biz... Türkolojiprofesörü kalkıyor, konuşmasını yapıyor... Akif'izorlayıcı ve saptırıcı bir yorumlamayla günümüzün değeryargıları muvacehesinde şirin ve sevimli gösterme çabave telaşı içinde bir konuşma... Türkoloji profesörüsandalyesine otururken Üstad elini sıkıyor ve biz derhalkafamızı uzatıyoruz ne dediğini duyabilmek için;

"-Cehaletinizi tebrik ederim!..."Siz söyleyin! Çağımızda böyle bir insan sevilir

mi? Bunun için de adı geçen profesör Üstad'danbahsetme konusunda elinden geldiği kadar muktesitdavranmaya çalışmış, kanaatimize göre de bu konudaoldukça başarılı olmuştur. Bu noktada J. J. Rousseau'yuve "İlimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk”u nasılhatırlamazsınız.

Ama bütün bunlara rağmen onu sevebilecek ruhasaletine sahip, umduğumuzdan da fazla insan olduğunugörmenin şaşkınlığı içindeyiz.

Page 8: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

8

İŞTE iNSAN

Page 9: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

9

Pılate; başında dikenli taçla, kölelere mahsus cezaolan çarmıha gerilmek üzere Golgota denilen yere ikihırsız ile birlikte götürülen Hz. İsa sandıkları kişiyiYahudilere göstererek: "Ecce Homo - işte insan" diyordu.Ben de Necip Fazıl Bey'i; en yakınlarından biri, belki deen yakını olarak pratik hayatın değişik konteksleri içindegördüm. Ve her görüşümde "işte insan" yargısı fırladıvicdanımın derinliklerinden. O'nu en basit insanifonksiyonları gerçekleştirirken, bir sanat eserinin doğumsancısını çekerken, yeni değerler yaratırken, içindeyaşadığı toplumun ve tüm insanlığın kokuşmuşdeğerlerine baş kaldırırken, konferanslarında fikir öfkesiile kükrerken, mahkemelerde fikir efesi tavrı içindedantel gibi hukuk mantığı örerken, inandığı mukaddesölçülerin zerresi uğruna her şeyini feda ederken, kelamınşahikasına çıkarken gördüm. Ve "işte insan" dedim.

Hayatın değişik alanlarını kapsayan bütün bugözlemlerim, bu kişinin sıradan, sürüden, çoklardan, pekçoklardan biri olmadığını gösteriyordu bana.Nietzsche'nin dili ile konuşursak ruhu, kendini yiye yiyehayatının çok erken dönemlerinde "deve" ve "aslan"aşamalarından bir kuş gibi uçup, doğruca "çocuk"lukaşamasına ulaşmıştı. Yalnız bir farkla ki Nietzsche'ninsınır tanımayan "istiyorum"u, bütün değerlendirmelere"hayır" çeken tavrı, Necip Fazıl Bey'de inandığı dininmukaddes ölçüleri karşısında duruyor ve "yapmalısın"aalçakgönüllülükle boyun eğiyordu. Tabiat kanunlarıkarşısında bile zaman zaman "istiyorum" tavrı takınmayakalkışan böyle bir kişinin, inandığı mukaddes ölçülerekarşı bu tür boyun eğişi üzerinde okuyucuyu dikkatledüşünmeye ve değerlendirmeye davet ediyorum. Ama nevar ki bu boyun eğiş ölüm terlerinden, beyin zarına sülük

Page 10: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

10

gibi yapışan fikirlerden, sıcak yaraya kezzap gibi dökülendüşüncelerden, cinnete kıl payı yol kalmış iken meydanagelebilmişti.

Akrep nokta nokta ruhumu sokmuşMevsimden mevsime girdim böyleceGördüm ki ateşte cımbızda yokmuşFikir çilesinden büyük işkence.

...............Bildim seni ey Rab bilinmez meşhur.

Her an beynini ve kalbini yoluyor. Her an değeryargılarını didik didik ediyor, herkes için kabul edilendoğruları dahi tekrar tekrar o keskin, acımasız eleştirisüzgecinden geçiriyordu. Ufka doğru düşmek, özağzından kafatasını kusmak mantık çatlatıcı, akılparalayıcı düşüncelerin cenderesi içinde kıvrana kıvranagerçek oluşa doğru yol alırken, bir yandan da hastaçağımızın kokuşmuş, pörsümüş değer yargılarının yerineikame edilmek üzere, ihtilaçlar içinde kıvranan çağımızagöre çağ dışı, ölümsüz değerlerden şifa devşirme savaşıveriyordu.

Bütün değer yargılarını paramparça ederek, bu türbir başkaldırış içinde bulunan, asırlardır Doğu ve Batıdünyasının önüne çekilmiş olan tül perdeyi elinin tersiyleitip, bu değer yargılarına çıplak bir gözle bakabilmeçılgınlığına cesaret edebilen, koltuk değneğikullanmayan, bütün putları, idolleri yıkan böyle birdehanın akıbeti acaba inanmasaydı ne olurdu?

Bu sorunun kesin cevabını bugüne kadarbulabilmiş değilim. Ama Rimbaud, Mauppasant,

Page 11: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

11

Nietzsche v.b. dehaların akıbeti bize ışık tutabilir. Budurumda okuyucuyu; her an infilak halinde bir volkangibi titreyen, özgür oluşumlar içindeki böyle korkunç birdehanın, entelektüel fakültelerini disipline edebilen zatınve o zatın mensup olduğu dinin büyüklüğünü düşünmeyedavet ediyorum.

Çok kere şahit olmuşumdur ki; bu dehayı gerekinançta, gerekse amelde sadece İslam dininin emirlerizapt u rapt altına alabilmiştir. Ruhu doymamaktandünyaya küsen, ömür boyu solmayan renk, pörsümeyenyeni ve geçmeyen anı arayan, yaptığı her eylemden dahabaşlangıcında pişmanlık duyan, dünya nimetlerinden hiçbirini bütün benliği ile istemeyen, masivaya ait lütuflarınıstırabını duyan bu adam; sadece namazın her vaktiniçocuğun bayram heyecanı ile bekler ve namaz vaktinikaçırmamak için sürekli olarak namaza kaç dakikakaldığını sorardı. Demek ki bu tür dehalar ancakİslamiyet gibi bir hak din tarafından kuşatılabiliyor.Yoksa bunların dehaları uçsuz bucaksız bir çöldekılavuzsuz yolunu kaybeden bir insan gibi, kendi kendiniyiyip bitiriyor, mahvoluyor. Bu noktada "tüm dünyayı birdarbede ezip mahvetmek istiyorum... Akşam üzerleribasan mistik dehşetler yüzünden kendimi buzlararasındaki balık gibi hissediyorum" diyen Dostoyevski vebenzeri mustarip dehaların kısmetsizliğine ne kadarüzülsek az.

Hiç bir dehanın kaçınamadığı akıbet onu dayakalamıştı: Anlaşılamamak... Bir çeşit sosyalmeteorolog olarak olayların iç dinamizmini kavrayan,geleceği tahmin eden, eserlerini kendinden sonrası içinveren insanlar için bu çok tabii bir son... Ama insanlaronu tümüyle anlamasa da dehanın bir özelliği olarak

Page 12: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

12

herkes kendi imkan ve kabiliyetine göre ondan bir şeyleranlıyor, nasibini alıyordu. İşte biz de onu tümüyle anlamave anlatmanın imkansızlığı içinde, ilerde hakkında dahaciddi araştırmalar yapma vaadi ile, sadece başkalarıtarafından yakalanması güç, bazı yanlarını ortayakoymaya çalışıyoruz. Bu bakımdan mübalağa etmemeyegayret etmemize rağmen; o kendisini bile ancakkendisinin anlayabileceği ve anlatabileceği çapta bir dahiidi diyoruz.

Eserlerini her okuyuşta ve dinleyişte ilk defaduyuyor, okuyormuşsunuz hissine kapılır, her keresindeyeni şeyler anlar ve nasıl olup da daha önce bu manayıyakalayamadığınıza şaşar kalırsınız, ama bu şaşkınlık hiçbir zaman bitmez, sürer gider. Bu da onun, her zamanolup biten, zaman ve mekan üstü gerçekleri, inananlarınvarlık şartlarına ait fenomenleri yakalayabilmesinden ilerigeliyor.

Necip Fazıl Bey; eşya ve olaylara değişikyorumlar getiren, evrene yepyeni bir perspektiften bakan,kavramlara yeni anlamlar kazandıran, yeni değer yargılarıüreten ve bunları yapabilmek için de bazı sınırları aşmayahakkı olan nadir insanlardan biriydi. Her günkullandığımız sıradan kavramlar onunla yepyeni biranlam kazanır, defalarca duyduğumuz bir şiir yepyeni biryoruma erişir, yerli ve yabancı binlerce cücenin bir arayagelerek uydurduğu tarih yorumu onunla güldür güldüryıkılır, karanlık amaçlar uğruna bostan korkuluğu gibiortaya çıkarılan "sahte kahramanlar" onun gerçek aşkıylayanan eleştirici dehası karşısında yerle bir olur.

Onda amaçsız, fantastik bir şüphe yerine "metodikşüphe" vardı. Bu yüzden bir darbe ile tuz buz ettiği evreniyeniden kurabilmek gücünü gösterebilmiştir. O “arşa

Page 13: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

13

gebe” olan, bu yüzden de dev sancılar çeken cins bir kafaidi. O her türlü ucuzculuktan nefret eden mizacı gereği,kolay olan halkın düzeyine inmek yerine, halka seviyekazandırmak için ömür boyu savaşan bir insandı.

O "ikrarı da inkarı da belli olmayan iki ayaklısürülerin türediği" bir evrede "İnandığına inanan,inanmadığına inanmayan" bir insandı. Bu bakımdan ona"Son insan" demek geliyor içimden, ama mübalağakorkusuyla böyle bir tabir kullanmaktan kaçınıyorum.

O, dıştan haşin, kırıcı zannedilen bir mizaç içinde;çok şefkatli, rakik bir yürek taşıyordu. Onda; ancak onauzun yıllar hizmet etmiş olanların vakıf olabilecekleri,yakalayabilecekleri engin bir insan sevgisi ve merhamethissi vardı. l966 Büyük Doğu'larını çıkarırken yatmamiçin yazıhanenin içinde bir bölme yaptırmıştı. Bir gündahi Üstadımı bu bölmedeki somyada yatmaya razıedemedim. Gecenin geç saatlerinde ben bu bölmedekisomyama yatardım; kendisi ise bir süre daha çalıştıktansonra üzerine bir seccade çekerek kuru masanın üzerindeyatar, sabahleyin de erkence kalkardı. Defalarca şahitolduğum bu ve benzeri, başkalarının rahatını kendirahatına tercih ettiğini gösteren olaylar, onun engin şefkatve merhamet hissinin ispatı olduğu kanaatindeyim. Ogerçekten rakik-ül kalb bir zat idi.

Hayatında lüzumsuz sözden nefret eden, daimasöyleyeceğini en veciz bir biçimde ifade eden, bir kumtanesinin içine saraylar inşa edebilen bir kişi için bukadar laf köpürtmeye ne gerek var? Tek cümle: O öldü,Allah rahmet eyleye...

Page 14: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

14

BİR DÜŞMANLIĞIN PSİKOLOJİSİ

Pek çok şey gibi "Swann'ların Semtinden'in dahiyazarı Marcel Proust'un adını da ilk defa Necip FazılBey'den duymuştum. Bu ismi ilk defa duyduğumu

Page 15: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

15

söylediğim andaki, kendisine has, hayret ve dehşetini;hatırladığım her an, olayı aynı canlılıkla yaşar veutancımdan yerin dibine batarım. Ona göre, bir insanınböyle bir yazardan haberdar olmaması anlaşılır gibideğildi. Bu olaydan sonra derhal Proust'u okumayabaşladım ve Üstadımın ne kadar haklı olduğunu gördüm.

Marcel Proust'a göre sanat; "Hayat ve tabiatındoğrudan doğruya bir kopyasını yapmak, bir fotoğrafınıalmak değil, hayatın ve tabiatın içindeki esrarı meydanaçıkarmak, onlarla kendi ruhumuz arasında bir takım gizliyollar açıp, gizli köprüler kurup, varlıklarının esrarınıteşkil eden prensiplere kadar sokularak orada hakikatinasil cevherini elde etmek, yani kısaca hayatın ve tabiatıntefsirini yapmaktır. Marcel Proust bu sanat telakkisininışığı altında, (introspeksiyon)la şuur altının serbestoluşumlarını ve oraya ait, kendi kendimize bile itiraftançekindiğimiz, bir çok mahrem sırları başarıyla yakalamış,insan ruhunun gizli labirentlerinde büyük bir vukufladolaşabilmiş nadir sanatkarlardan biridir.

Marcel Proust; insanın içinde zaman zaman aynıanda yeşerip gelişebilen, barınabilen, çelişik çiftduygululuğu (sevgi ve nefret, düşmanlık gibi) somut birolayla yakalar ve bize aktarır. Proust ondört onbeşyaşlarındadır... Babası ve dedesi ile birlikte Parisyakınlarında bir yürüyüşten dönerken bir köy evininbahçesinde, elinde kürekle, kızıl saçlı bir köylü kızı görürve bir anda, bu kızın hayalini ölünceye kadar içindetaşıyacak bir biçimde ona aşık olur. Fakat kız bir keredahi başını çevirip ona bakmaz; hatta ağır bir hakaretmanası verilebilecek bir tavır takınır. O andakiduygularını şöyle dile getirir: "Onu delice seviyordum,biraz önce, onun gönlünü kıracak, onu incitecek, ona beni

Page 16: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

16

unutturmayacak bir şey yapamadığıma şimdi esefediyorum... Şöyle bağırmak istiyordum: - Sizi ne kadarçirkin, ne kadar kaba buluyorum, bilseniz! Ah, sizdentiksiniyorum!"

Ben de, fikir yelpazesinin neresinde yer alırsaalsın; ister ideolojiden, ister klikleşmeden, isterse kişiselsebeplerden kaynaklansın; Necip Fazıl Bey'e düşmanlıkbesleyenlerde, daha hafif bir ifade ile karşı olanlardaveya kayıtsız kalanlarda da bu ruh halinin bulunduğunainandım.

Sırf ideolojik taassup dolayısıyla "zaten 1943'teölmüştü, Büyük Doğu ona mezar oldu, çağ dışı birduyarlığı dile getirdi, Necip Fazıl Efsanesi yıkılmalıdır"diyenlerle; bazı dünyevi çıkar ve ihtiraslarına tersdüştüğü için insaf ve vicdanlarını zorla sürgün ederek "obunadı" diyebilenler de, kişisel tatminlerine primvermediği için onu beğenmeyenler de; yollarını tıkadığı,o olmasaydı veya yıkılabilseydi kendilerinin çok dahabüyük olabilecekleri vehmi içinde, kabiliyetleri sadecekendilerinden menkul, kendilerinden başkalarıncayeterince anlaşılamamış ‘muzdarip deha!’ların sözdekayıtsızlıklarında da aynı duygu birikimini buldum.

Hiç kimse onun dehasından şüphe etmedi. Fakatbunların hepsi, Üstadın kendileri gibi düşünmemesininhıncını taşıdı. Yüzyıllarda bile nadir gelebilecek böyle birdehanın kendi türkülerini çağırması hayaliningerçekleşmemesi içinde, ona karşı kinleri hep bilendi,bilendi. Bunlardan hiç biri; dehasını, fikir namusunu,dürüstlüğünü, büyüklüğünü, cesaretini kendivicdanlarında inkar edemedikleri bu insanın nesöylediğine bakmadılar. Bu dehanın ürünü olarak sunulanyepyeni bir dünya ve Türkiye muhasebesini derinliğine

Page 17: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

17

araştırıp, kavramaya çalışmadılar. Çünkü sunulan dünya;bu insanların hazırlop, çıkartma kağıdı, şablonlardanoluşan sahte dünyaları ile bağdaşmıyordu. Doğrusuinsanın alışkanlıkları ile meydana getirip; içinde ferahfahur yaşadığı bir dünyayı terk ederek, kendilerinesunulan böyle bir dünya ile hesaplaşmaya çalışması kolayolmasa gerek. Bu bakımdan bu insanlar, o kişinin dehasıile neler söylemesi gerektiğini planlamaya çalıştılar. Hepbu dehanın kendi türkülerini söylerse ne kadar eşsiz birmelodi çıkarabileceğinin hayali içinde yaşadılar. Bunlarıgörünce insan aşırı nefretle sevginin aynı olduğunu kabuleden halk yargısının ne kadar doğru olduğunu daha iyianlıyor. Psikolojinin de iki duygululuk (ambivalence)kavramıyla ifade etmek istediği; bir insanda aynı andaçelişik iki duygunun doğmasından kastettiği, herhaldehalkımızın irfanıyla tespit ettiği bu incelik olsa gerek!

Buraya kadar teorik bir biçimde ortaya koymayaçalıştığım düşüncelerimi, karşılaştığım birçok olaydansadece bir tanesini naklederek belgelemek isterim.

Üstadın konferansındayız... Yıl 1964... Kalabalıkarasında felsefe öğrencisi, sınıf arkadaşlarımdan birinigörüyorum. Bu arkadaş dünya çapında bir endüstri olanyabancı bir izm'e iman derecesinde bağlı... Soruyorum:

-Hayret niçin geldin?-Üstad'ı bugüne kadar hiç dinlemedim. Tanımak

istiyorum.Bu cevaba seviniyorum ve konferansı dinlemek

üzere ayrılıyoruz. Nihayet Pazartesi günü mektepte görüpsoruyorum:

-Üstad'ı dinledin, hakkında ne düşünüyorsun?-Bu adam samimi değil!-Niçin?

Page 18: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

18

-Böyle bir dehaya, hitabete, bilgiye, böyle birDoğu ve Batı kültürüne sahip bir insan, savunduğu budüşüncelerde samimi olamaz.

Hayretler içinde kalıyorum, cevap veremiyorum...Bir insanın dehasının, bilgisinin ve kültürünün;samimiyetsizliğine delil olarak gösterildiği dünyanınneresinde görülmüştür?

Duygu alanında normal karşılanabilecek böyle birtavrın, fikrî alana yansıması gerçekten üzücü bir durum.Biraz da bu hal, yanılmıyorsam, problemlerini duyguplatformunda çözmeye eğilimli biz Doğu'lulara has birözellik olsa gerek. Oysa ki fikrî alanda, sevgi ve nefrettenarınarak problemlerimizi çözmeye, değerlendirmelerimiziobjektif bir biçimde yapmaya çalışmamız gerekir. Niçinbir dehanın sonunun bu olacağı gerçeğini kabul yerine,dehanın tükendiği gibi zorlamalara girme ihtiyacınıduyuyoruz? Sizin istediğinizi terennüm ediyorsa o dehadevam ediyor, aksi halde sönüyor. Olmaz böyle şey!

Fakat Heistermann bu ruh haletinin temelindekimotivi ne kadar mahir bir biçimde yakalıyor: "Bir şeylesavaşıldığı sürece onun varlığı kabul ediliyor demektir."Onunla halen uğraşanlara; insanların kinlerini, hasetleriniyıkayıp ortadan kaldırması gereken ölüm vakıasınarağmen halen onun tükendiğini ispata çalışanlara,günümüz değer yargılarının bazı nirengi noktalarınınarkasına sığınarak onu casuslamaktan kendilerinialamayanlara bakarak, insan; bunları söyleyenlerin bilekendi söylediklerine inanmadıklarını anlıyor. Ve budurum bize; karşılığını bulamamış bir sevgi ve takdirinnefrete dönüşmesi gibi geliyor.

Burada asıl büyük facia; güya Üstad'dan sütemmiş bazı patolojik tiplerin hangi (sitüasyon)da

Page 19: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

19

meydana geldiği belli olmayan bazı olayları "hatıra" adıile ortaya sürerek, insafsızca prestij sömürücülüğünetenezzül etmeleridir. Bu anlatılanların çoğunun yanlış vesaptırılmış olduğu malum... Sonra "hatıra" naklindeönemli olan; söz konusu kişi ile ilgili bir olayı anlatarak,okuyucuya, o kişinin şahsiyeti ve dünya görüşü ile ilgilibir mesaj ulaştırmak mı, yoksa o insanın bazı özelanlarında söylediği bazı sözleri yanlış yorumlara meydanverecek bir biçimde naklederek, o kişinin ağzından kendideğerini ispat mı? Veya anlatacağımız bir olayla, o insanısözüm ona önemsemediğimizi göstererek, kendiyerimizin tayinini, o bizim gibi deha (!) sahibi, bizianlayabilen okuyucularımıza bırakmak mı?Davranışlarında kesinlikle hesabi olmayan, sıradaninsanın kafasının içindeki hesaplardan habersiz, seslidüşünür gibi konuşan böyle bir dehanın, değişik ruhhalleri içindeki bazı sözlerini alarak, bir insanın sözümona kendi değerini ispata ve ortaya koymaya çalışmasıizahı mümkün olmayan bir durum. Yine bu tiplerinyabancısı oldukları konularda Üstad hakkında ortayakoymaya kalkıştıkları ürkek, titrek bazı yargıların nekadar anlamsız olduğu ortada...

Bu tiplerin davranışlarının psikoloji ile izahınınmümkün olmadığına, konunun psikiyatrik boyutlaraulaştığına inandığım için durumun tespitini erbabınabırakıyorum.

Yalnız ben bir hatıramı anlatmadangeçemeyeceğim. Bir gün bu malum tiplerinriyakarlıklarını, tabasbuslarını Üstadıma örneklerleanlatmaya çalışırken inkisar içinde "Hatam dehamçapındadır." Diyerek, "Beni bir çocuk bile aldatır!"dediğini unutamıyorum. Ve rahmetli Üstad; her bir

Page 20: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

20

cücenin bir tel saçını bağlaması sonucu, Gülliver'incüceler tarafından hareketsiz bırakılabileceğinisöylemişti.

Bu tiplerden, bırakın İslamî bir hassasiyet tavrınıama; Marks'ın, Hegel'e gösterdiği kadirşinaslığı istemeyede hakkımız yok mu? Dizginlenmemiş bir üstün olma vehükmetme ihtirası ile motive olmuş bu tiplerindavranışları karşısında insan sadece "Edep Yahu"diyebiliyor.

Herkes onun bir mısraından, bir sözündenkalkarak, kendilerine ait olduğunu ispata çalıştı. Fakat herseferinde yanıldıklarını anlayarak; böyle bir zorlamanınmanasızlığı içinde, umutları düşmanlığa dönüştü. ÇünküÜstad muvazaa içinde bazı düşüncelerle birleşme yerine;yepyeni bir sentez otaya koyuyordu. Üstad'ın her türlüdeğer yargısını acımasızca eleştiri süzgecinden geçirip,kısmen kararlı bir dünya sağlayarak, daha sonramükemmel bir biçimde ortaya çıkacak evren tablosundanbazı ışık huzmelerinin ve pırıltılarının ortaya çıkar gibiolduğu dönemlerde, sanat ve fikir çevrelerinin çenesigöğsüne düşüyor, herkes hayretler içinde... Bu seslernereden geliyor, hangi cesaretle gün ışığına çıkıyor, buadama ne oldu?

Herkes Üstad'ın yeni tavrını değişik kavramlarlanitelemeye kalkışıyor. "İslam komünisti, İslam faşisti,Neo Müslüman " Rahmetli Üstad bu durumu ne güzeldeğerlendiriyor: "Bunlar beni değil İslamı hangi şartlakabul edebileceklerini ilan ediyorlar... ve katıksız,pazarlıksız İslamı anlamıyorlar..." Fakat işin ilgi çekiciyanı; hepsi de onu kabul etme ihtiyacı ile izah peşinde...Hiçbiri ondan vazgeçemiyor.

Page 21: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

21

Dünya edebiyatında nadir rastlanabilecek,problematik, mesele yüklü, çıldırtıcı, fakat sonundateslimiyetle, baş eğişle sonuçlanan o eşsiz şiirindeki;

"Yandı sırça saray, ilahi yapı,bin bir avizeyle uçsuz maddede "

Mısraını alan biri, onun maddeci olduğunu ispataçalışmadı mı? Onu kimler bugün baş tacı edip yarın ayakaltına almaya kalkışmadı ki?...

Onun hakkında övgüler dizenler bir anda ondanyüz çevirmedi mi? Üstad'ın; kendilerini yönlendirmeümidi içinde belirli bir oranda kendilerini desteklemetavrını tam bağlılık sanarak onu göklere çıkarıp dahasonra bu davranışını anlayınca onu yerin dibinebatırmaya kalkışmadılar mı? Onu sanki tanımıyormuşhissi veren bazı kariyer sahibi kişilerin, özelsohbetlerinde onun bir çok şiirini ezbere okuduğuna şahitolmuşum veya duymuşumdur.

Çeşitli sebeplerle, milletimizin fikir hayatındabütünleşmeyi ve sentezi sağlayabilecek bir dehayısağlığında zaman zaman karaladık. Onun gönlünükıracak, onu incitecek, ona kendimizi unutturmayacak birşeyler yapmaya çalıştık. Temenni edilir ki; hiç değilseonu, ölümünden sonra ideolojik yanıltmalardan uzak, hertürlü vasıta kıymetlerden, kinden arınmış olarakdeğerlendirelim ve gerçek yerine oturtalım.

Meseleleri kısır inhisarcı anlayışlar dışında, cihançapında kavrayabilen ve temellendiren böyle bir deha;her zaman birleştirici ve uzlaştırıcı olabilir. Çünkü bu türdehaların düşünce örgüsünde; yerli olan, Batı kültür

Page 22: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

22

şokuna karşı koyabilmiş her ülke insanı bir yanıylakendini bulabilir.

Page 23: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

23

NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU

GİRİŞ

"Her nefs ölümü tadıcıdır"[1] İlahi emri gereğiYunus Emre'nin de ifade ettiği gibi:

"Gelen geçer, konan göçer, nasibi oldukça yeriçer

Ecel ömre kefen biçer, anadır ölümün zinhar "

Evet bu aleme gelen "fanilik kadrosu tabiatınmerkezinde, ebedilik hamlesine memur büyük varlık olaninsan" bir gün, güneşe, dağa, taşa her türlü güzelliğe,servete, şöhrete, mevkiye, sevdiklerine gözlerinikapayarak, "tahta ata" binerek, tek başına "zorların zoruölümle", aslı olan toprağa dönüyor. Artık bundan sonraölenin ağzına kurt, sonsuz ihtirasın remzi ve büyüleyicigüzelliğin mevzu olan gözlerine kum dolacak, maddivarlığı böceklerin, yılanların, çıyanların yemi olacak.Ama ne var ki, yaratılış gayesine uygun yaşayandan"duvardaki ezik bir böcek" gibi gelip gidenler hiç bir izbırakmadan unutulurken, "pırıl pırıl tek damla kandakainatı süzen bir mercek" olanlar "geçmeyen an,pörsümeyen yeni ve solmayan renkten" bazı çizgilertaşıyanlar ise şu veya bu sebeple yaşamaya devamediyorlar. Nitekim mukaddes kitabımızda: "Allahyolunda öldürülmüş olanlar için ölüler demeyin! Bilakis

Page 24: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

24

onlar diridirler. Fakat siz iyice anlayamazsınız."[2]buyuruluyor.

Şüphesiz burada önemli olan; insanın inançları iletutarlı bir hareket tarzı içinde hakka ve halka yarayışlıişler yapıp, ürettiği olumlu hizmetler ile yaşamasıdır.Allah'ın rahmeti boldur. Bunun için rahmete vesiledikilen bir fidan olacağı gibi, hayırlı bir evlat, verilen bireser veya maya tutturulan bir gençlik olabilir.

"Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil."

Topluma yeni değerler getiren, milletlerinkültürlerinin biçimlenmesinde veya asli mecrasınayöneltilmesinde pay sahibi, fikir namusuna sahip,inandığı fikirlerin mücadelesini verip, çilesini çekmişbüyük insanlar, bazen sonsuza kadar hep başkalarınınbeyninde, başka kuşakların entelektüel hayatında yenidendünyaya gelirler. Getirdiği değerler pörsüyene, solana,yok olana kadar yaşarlar. Önemli olan böyle bir ölümleölebilmek... Yoksa;

"Ölüm güzel şey; budur perde arkasındanhaber

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?"

Nitekim bu dünyadan göçeli şu kadar yıl olmasınarağmen Üstad Necip Fazıl'ı rahmetle yad ederek anmaküzere toplanmış bulunuyoruz. Getirdiği yeni değerler,yeni yorumlar, billurlaştırdığı sentez, sanat verimleri,mücadele yöntemleri, çektiği çileleri, muhasebesi ve yolgöstericiliği ile her geçen gün yokluğu daha da derindenduyulmakta, ister istemez tekrar tekrar ona dönmekteyiz.

Page 25: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

25

Kuşkusuz bütün bunları ben-merkezli birdeğerlendirmeyle ileri sürüyoruz. Kaç kişinin düşüncesinitercüme ettiğimizin farkında değiliz. Ama ne var ki enazından, gerek ülkemizin, gerekse halkı Müslüman olanülkelerin onunla hesaplaşmaları gereğini vurgulayarakteklif ediyoruz. Çünkü Necip Fazıl'la hesaplaşmadan neülkemizin, ne de halkı Müslüman diğer ülkelerdeki İslamihareketleri anlamamıza imkan yoktur. Çünkü NecipFazıl’la hesaplaşırken göreceğiz ki; hiç değilse tefekkürplanında bir çok problem çözümlenmiş veya en azındanproblemler ortaya konmuştur. Necip Fazıl'la hesaplaşmakdüşünme hayatındaki kontinüte bakımından kaçınılmazbir zorunluluktur. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerekyok...

Bizim bugünkü gözlemlerimize göre rahmetliÜstad; hiç bir resmi ve özel gayret olmamasına, hatta hertürlü kayıtsızlığa, hiç bir grubun çabası olmamasınarağmen spontan bir biçimde yaşadığı dönemden daha çokgündemdedir. Çünkü ölüm; bazı duygusal davranışları,değerlendirmeleri, düşmanlıkları rahmet suyu gibiyıkayarak, bir çoklarındaki olumsuz davranışlarınyumuşamasına, hatta törpülenmesine yardım etmiş, doğrubir duruş, tavır kazandırmıştır. Ayrıca bunun yanındakendisinden sonraki zamana hitap eden Üstad gibidahilerin, anlaşılması, geçen süre içinde biraz daha imkandahiline girmektedir. Anlaşıldıkça da kabul edilebilirliğiartmaktadır. İnsanlar bilmediklerinin düşmanıdırlar...Tenzihen Antik Yunan filozofu Heraklietos'un şubenzetmesini aktarmak isterim: "Aptal insan her söz(logos) karşısında her zaman şaşkın şaşkın bakınır.Köpekler tanımadıklarına havlarlar."[3] Bunun yanındayapılan bu tür toplantılar, yazılan inceleme ve tartışmalar,

Page 26: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

26

bu tür dehaların hatırlanmasına vesile olmakta ve birazdaha anlaşılmalarına yardım etmektedir.

Fakat ne var ki, bizde anma günleri profesyonelbazı kişilerin konuşmalarına ve kendilerinigöstermelerine vesile olan toplantılar haline gelmiştir.Halbuki bizce anma günlerinin amacı; anılan kişiyi ogünkü egemen değer yargılarına göre bir takımzorlamalarla yorumlayarak sevimli kılmaya, o güne görehazmedilebilir veya kabul edilebilir duruma getirmeyeçalışmak olmayıp; anılan kişiyi gerçekten bilen, anlayan,kavrayan kişilerin, korkmadan gerçeğe iki kaşınınortasından bakarak, o kişinin hayatını, fikirlerinimücadelelerini kendi eserlerine dayanarak o güne göresevimli olsun olmasın dürüstçe ortaya koymak olmalıdır.Böylece aykırı kişilerin düşünceleri, o günkü günübirlikmoda değer yargılarına göre sevimsiz gibi, kabuledilemez gibi gözükse de; cari değerlerin yeniden gözdengeçirilmesine, kemikleşmiş bazı beyinleri hiç değilsebirazcık da olsa hayatiyet kazanmasına, buzlarınerimesine, yeni sentezlerin oluşmasına yol açabilir.

Aksi halde anılan kişiyi aktüel şablonlarınkalıbına uydurarak sevimli gösterebilmek için;düşüncelerini, kişiliğini eğerek, bükerek, törpüleyerek ogünün telakkilerine, zamanla sınırlı moda akımlarınauydurmak; o kişiyi bir daha dirilmemek üzereölümlülerin en fecisi, en acımasızı ile öldürmektir ki;buna fikir namusuna sahip hiç bir kişinin hakkı yoktur.

Rahmetli Üstad'ın, bilerek veya bilmeyerek,amaçlı veya amaçsız kişilerin düşüncelerininçarpıtılmasına, sevimli kılınmaya çalışılmasına büyüktepki gösterdiği herkesin bildiği bir gerçek...

Page 27: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

27

Yıl l965... Çapa Yüksek Öğretmen Okulunda"Mehmet Akif'i anma Günü" ... Konuşacaklar arasındabir kaç profesör ve Üstad... Üstad, şimdi hayattaolmayan, bazılarınca sahasında otorite bir Türkolojiprofesörü kabul edilen biriyle yan yana oturuyor. Adıgeçen profesör kalkıyor konuşmasını yapıyor. Akif'i,zorlayıcı ve saptırıcı, subjektif bir yorumlamaylagünümüzün değer yargıları muvacehesinde şirin vesevimli gösterme çaba ve telaşı içinde bir konuşma...Profesör yerine oturuyor. Üstad gayet nazik bir biçimdeelini sıkıyor ve:

-Cehaletinizi tebrik ederim, diyor.Kendisini üstün bir cemiyet mefkuresine adamış

kişiler için düzenlenen anma günlerinin amacı, o idealinanlaşılmasına, o idealin fikir ikliminin doğmasına, hattaözellikle bazı problematik yanlarının gündeme gelmesineve böylece bir tartışma ortamının oluşmasına yardımcıolmaktır.

Nitekim rahmetli Üstad şöyle hitap ediyor:"Gerçek Müslüman! Senin işin İslam’ın herkesçe bilinen,bilinmesi kolay olan, kolayca bilinmekle mahrumnasipler, üzerinde bir tesir bırakıp bırakmayacağı meçhulbulunan, umumi ve hususi bilgileri ezbere sıralamakdeğildir! Senin işin, bu bilgiler altında yaşayannamütenahi derin ruhu, tamamıyla İslamî ölçüler altında,ebediyet mikyasıyla zaman ve mekanı fethedici zamanmimarisini kurmaktır! Ebediyetin Rehberi belki de böylebir fiile şart tayin buyurmak için bazı İlahi tefekkürlerinbir saatine yetmiş sene namaz sevabımüjdelemişlerdi."[4]

Yine aynı konu etrafında Üstad şu tavsiyedebulunuyor: İşin kolay tarafından harcanacağınıza zor

Page 28: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

28

cephesinde heykelleşecek bir şahsiyet örmeğebakmalısınız kendinize. "[5]

Bu hitaba ehliyet sahibi olduğumuz için değil de;sadece layık olma dileğinde bulunduğumuz için, Üstad'ındüşüncelerimiz altındaki, derin ruhu, bazı noktalardakurcalamayı deneyeceğiz. Bütün değerleri alt üst eden,yıkan, yeni değerler getiren Üstad gibi bir insanın anmagününün de böyle olması gereğine inanıyoruz. BizÜstad'ın kişiliği hakkında doğru olduğuna inandığımızbazı temel noktaları tembih ettikten sonra, bunlarınverimi olan Büyük Doğu İdeolocyası’nı ana noktaları ilearz etmeye çalışacağız.

ENTELLEKTÜEL CEPHESİ

Her ne kadar Amerikan Bağımsızlık Beyannamesi"Bütün insanlar eşit olarak doğar." diyor ise de, bu ifadebir temenninin, dilin retorik gücünden yararlanılarak birgerçeklik yargısı halinde dile getirilmesidir. Halbuki reelhayatta insanların "ferdi farklar dediğimiz"; beden, zihinve şahsiyet bakımından farklı biçimlerde yaratılmışolduklarını görüyoruz.

Nitekim yapılan zeka testleri toplumlardakiinsanların zeka durumunu bir çan eğrisi şeklindegöstermektedir. Bu testlere göre bir toplum içindekiinsanların % 50'si normal zeka seviyesinde iken % 25'inormalin altında, % 25'i de normalin üzerinde yeralmaktadır.

Allah'ın bazı kulları da bu test nispetlerininüzerinde yaratılmış, dünya tarihinde sayılı entellektüelseviye ve özelliklere sahiptirler ki bunlara “Dahi”diyoruz. İşte biz yine ben-merkezli bir değerlendirmeyle

Page 29: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

29

Üstad Necip Fazıl'ı çok nadir gelen bu dahilerden biriolarak kabul ediyoruz. Bütün kavram analizleri netameliolduğu için, biz "Dahi" kavramının tanım ve tahlilinegirmeden sadece vurgulamakla yetiniyoruz. Bununyanında bir çok kişi de Üstad'ın dehasındanbahsetmişlerdir.

Bu yargının en objektif kanıtları verdiği eserleri,davranışlarıdır. Ayrıca subjektif, fakat bazıları için çokdaha geçerli kanıt olarak Efendisinin; "Keşke bu kadarzeki olmasaydın" sözü ile, kendisi de rahmetli olanMuhib Efendinin, "Necip ayrıldıktan sonra, arkasındanacib bir zeka, acib bir istidat." derlerdi... Rivayeti veşahadeti...

Bu tespitten sonra bir dahinin anlaşılmasının nekadar zor olduğunu ifade etmek durumundayız. Dahiler,eşya ve olayları o kadar derinden kavramaktadırlar ki, hiçbir zaman sahip oldukları yetenekler bu imajlarınıbaşkalarına da aynı yoğunlukta duyurmayayetmemektedir. Çünkü iç yaşantı, iç tecrübe sembolleriaşıyor. İster şair, ister ressam, ister müzisyen olsun...Hemen hemen hepsinde Dostoyevski örneğinde olduğugibi "Ah bir duyduklarımı anlatabilsem." feryadı ilekarşılaşmaktayız.

Nitekim Rahmetli Üstad da; (bak: 25 Nisan l947s. 11)

“Ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda,Söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda…”

demektedir.Hiç bir zaman içlerindeki duygu zenginliğini ve

şiddetini kalıplara dökemeyen, hep söyleyeceklerinin

Page 30: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

30

hasreti içinde ölüp giden bu seçkin insanların dünyalarınagirerek bütün gizli açık yanları ile, bütün entellektüeloluşumlarını kavrayarak, onları anlatmanın ne kadar zorolduğunu takdirlerinize sunarız.

Irwin Edman'ın naklettiğine göre; bir piyanistBeethoven'in bir sonatını çalar. Dinleyen müzik düşkünüarkadaşı bu sonatın anlamını, yorumunu sorar. Piyanistoturur, aynı sonatı bir kere daha çalar.[6] Bu dahileri yineen iyi kendileri yorumlar. Bunlarla duygudaşlık(einfühling) temin etmek çok zordur.

Dahileri anlamadaki bu zorluk dolayısı ile, bazenmaksatlı, bazen de maksatsız olarak yanlış yorumlarakonu olma, her dehanın şanssızlığıdır. Nitekim bir çokyayın organında şu veya bu vesile ile Necip Fazıl Bey'densöz edildiğine şahit oluyoruz. Fakat hemen hemen bütünyaklaşımların yanlış ve yorumların hatalı olduklarınıgörüyoruz. Bize göre bu durum, söz gelişi 100 kilometrekarelik bir Necip Fazıl posterinden bir kaç santimetrekare yırtan bir insanın, gerçek Necip Fazıl benim elimdedemesine benziyor. Halbuki bütün mesele Necip Fazıl'ıbir bütün olarak kavrayabilmekte...

Önce şunu tespit etmeliyiz ki: O tek başına nesanatkar, ne fikir adamı, ne de mücahade adamı olmayıp;belki de tek tek bütün bu özelliklerini imanı emrinevermiş bir dahi idi. En güçlü yanı veya güçlü yanlarındanbiri olan sanatı mutlak hakikati arama işi olarak kabuledip, fantazileri elinin tersi ile itmiş:

“Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış,Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış…”

diyerek sanatını davasının emrine vermiştir.

Page 31: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

31

Böyle bir sanatkarın bu tavrının doğru olupolmadığı sorulabilir. Dostoyevski, Tolstoy, Nietzsche veBaudelaire gibi örneklerin serencamını göz önüne alırsakolumlu ve olumsuz yanları ile “dahi”, ya teslim olupaklını kurtaracak, yoksa onu teslim edip kurtaracak... Buikilem, bu yol ayrımı şu veya bu dereceleri ile dehalarıntrajik bir sonu gibi geliyor bize. Bu çelişkiden kaçmak,kurtulmak yok. (Bu konuda İdeolocya Örgüsü s. 207.yebakılabilir. )

Başımıza ne geldiyse mütefekkirimiziyetiştiremediğimizden geldi ve gelecek dedikten sonra:"İşte açılmasını beklediğimiz ve herkesin kapısını birkere çalmasını istediğimiz tenkit yolu, içerideki büyüktefekkür ve kurtuluş geçidinin cümle kapısıdır. Sizetenkidi tavsiye ediyorum tenkidi."[7]

"Her şeyden şüphe ediyorduk; her şeyden...Gördüğümüz eşyadan, duyduğumuz sesten, aldığımızkokudan, tuttuğumuz maddeden, her şeyden... Hattaşüphe eden akıldan... O kadar şüphe ettik ki, nihayetşüphesizi bulduk... Ey şüphe eden ahmak, şüpheyibilseydin imanı anlardın..."[8]

AYDIN TAVRI

Her dahi aydın mıdır? Bilmiyoruz, tartışmaya açıkbir konu, fakat "evet" deme eğilimindeyiz. Nitekim ÜstadNecip Fazıl aydın bir dahi idi. Bütün kavramların alt üst,karmakarışık olduğu ülkemizde biz aydını, formel biryaklaşımla; bütün entellektüel faaliyetlerinin bağlı olduğutemel önermelerini uzun çileler ve eleştiriler sonucusağlayan, her türlü yargısının hesabını verebilen, her ankendi kendisi ile hesaplaşan, sürekli olarak kendi

Page 32: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

32

kendisiyle savaşan, koltuk değnekleri kullanmadan, kendiayakları ile yürüyebilen, kendi gözü ile görebilen; busüreç sonucu elde ettiği düşünceleri namusu bilen,ülkesine ve tüm insanlığa karşı görevlerini davranışsalolarak da yerine getiren kişi olarak tanımlıyoruz.

Bizim öngördüğümüz formel yaklaşıma göre;aydın olmanın ölçüsü, hangi düşüncelere sahip olunduğuolmayıp, bu düşüncelerin nasıl elde edildiğidir. Belirlilisteler tespit ederek şu listedeki düşünce kalıplarını veeylem planlarını kabul eden "aydın" diğer listedekilerikabul eden "yobaz" gibi bir ayrımı çok ilkel buluyoruz.

Aydın-yobaz ikilemini salt bilgi bazında almak taçok yanlıştır. Çünkü bilgi gerek, ama yeterli şart değildir.Bir büyüğün dediği gibi "İlim cehli izale eder amaahmaklığı değil..." Ayrıca yobazlığın bir sebebi de; eşyave hadiseler karşısında doğru bir tavır alamamaktan, fikirnamusuna sahip olamamaktan doğan oportünist biryaklaşım biçimidir.

İkinci sanayi devriminin ortaya çıkardığı büyükşehir olgusunun doğal bir sonucu olan milyonlarca insaniçinde yalnızlığa mahkum olmanın doğurduğu korkuyu,sıkıntıyı, ölüm endişesini, kıskançlığı bütün varlığı ileduyan, olağanüstü yaratıcı hayal gücü ile senteze sokanve bütün bunları telafi edeceğine inandığı anne şefkatini,insan sevgisini, hissettiklerini tercüme arzusunu, dünyaihtişamını, sevgili ve dost özlemini, megalopolisin remziolan kaldırımlara projekte edip süblime eden, sadecemetafiziğin hassasiyet sahibi, yirmi dört yaşındaki"Kaldırımlar"ın mistik şairi yavaş yavaş oluşan, lif liförgüleşen, yiv yiv derinleşen ve otuz yaşında şiirleşen, ilkismi ile "Senfoni" sonraki ismi ile "Çile" adlı eserinde;tümüyle yaşanmış, uzun ve çileli, hafakanlarla dolu bir

Page 33: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

33

dizi iç deneyimin olağanüstü izlenimlerinin zenginsonuçlarını içeren, buhranlı bir süreç sonunda metafizikaçmazlardan dini hassasiyete, oradan da İslami imananasıl ulaştığını şelale güzelliğinde bir ifade gücü ileanlatır. (Not: 12 Ağustos l949, s. 2)

Mükemmel bir (introspeksiyon) örneği olan buşiir; bir dahinin kendi kendisi ile korkunç çatışmasınıveya bir vücuttaki nefs-ruh mücadelesini harikulade birgüzellikle, gerçek bir saf şiir niteliğinde anlatır. Üstadşiirin eski baskılarının başına şöyle bir not koymuştur:"Allah'ı nasıl buldum?" (7 Kasım l947, Yıl: 2, C. 3, Sayı:71)

Fiziksel dünya ile değerler dünyasının bütünüylenasıl yıkıldığını, nasıl her şeyin bir kıyamet toz dumanıiçinde kaldığını ve bu facianın içinden bütün entellektüelfaaliyetlerinin üzerinde şekilleneceği temel önermelerininnasıl yavaş yavaş yeşerdiğini, filiz verdiğini, gür bir amaçhaline geldiğini anlayabilmek için Rahmetli Üstad'ın "Ençok sevdiğim şiir" diye nitelediği "Çile" yi baştan sona,yorumlayarak okumak gerekir. Ama fazla vaktinizialmamak için ben bazı kıtalarını sadece okumaklayetineceğim.

Yine kendi ifadesiyle "Gökte tam bir mesafeemniyetiyle uçarken birden bire duvara çarpmak gibi birhal...(...) İnandığım dünya bir anda elimden çıkıveriyorve kalemimi bırakıp dehşetler içinde başımı tutuyorum."

Ensemin örsünde bir demir balyozKapandım yatağa son çare diyeBir kanlı şafakta, bana çil horozYepyeni bir dünya etti hediyeBu nasıl bir dünya, hikayesi zor;

Page 34: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

34

Mekanı bir satıh, zamanı vehimBütün bir kainat muşamba dekor,Bütün bir insanlık yalana teslim

Nesin sen, hakikat olsan da çekil!Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!Otursun yerine bende her şekil,Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!

Akıl dişi o kadar şiddetle ağrımaktadır ki; hiç birşeyin üzerine basamamakta, bütün duyu organlarınagüvenini kaybetmiş... Ama bu dayanılmaz ağrı yavaşyavaş kamaşmaya dönüşüyor, yavaş yavaş hiç değilse birşeylerin eleştirisini yapma gücünü kazanıyor.

Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkınBenliğim bir kazan ve aklım kepçeDeliler köyünden bir menzil aşkınHer fikir içimde bir çift kelepçe

Niçin küçülüyor eşya uzaktaGözsüz görüyorum rüyada nasıl?Zamanın raksı ne, bir yuvarlakta?Sonum varmış, onu öğrensem asıl.

Artık ensesinin örsündeki balyozun etkisişiddetini yavaş yavaş kaybetmekte, sanki iptal edilen birtakım duygularını yeniden kazanmakta... Artıkçektiklerinin muhasebesini yapabilecek duruma gelmiştir.

Bir fikir ki sıcak yarada kezzapBir fikir ki beyin zarında sülük

Page 35: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

35

Selam selam sana haşmetli azap,Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.

Artık bilmecesine yol aramaya başlamıştır,kendisi de bir şeyler dilemekte, annesinin duasınasarılmaktadır:

Akrep nokta nokta ruhumu sokmuşMevsimden mevsime girdim böyleceGördüm ki ateşte, cımbızda yokmuşFikir çilesinden büyük işkence.

Bu çözümsüzlük, bu boşlukta kalış, bu sallantılıdurum dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Geçmeyen an,pörsümeyen yeni ve solmayan renk için tutku halinde biristek... Mutlak hakikati bulma isteği...

Evet, her şey bende gizli bir düğüm;Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,Yetişir, çektiğim mesafelerden!

Bu noktada ağır ağır bazı şeyler yerli yerineoturmaya başlamıştır. "Ben" kendisine sonsuz birgüvenden yola çıkmış, ama sonunda bir yerevaramayacağını kavramıştır. Ben'inden vazgeçen sonsuzgerçeği bulacaktır. Sormadan verene yepyeni bir dünyahediye edilecektir.

Gece bir hendeğe düşercesineBirden kucağına düştüm gerçeğinSanki erdim çetin bilmecesine

Page 36: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

36

Hem geçmiş zamanın, hem geleceğin

Açıl susam açıl! Açıldı kapı;Atlas sedirinde mavera dedeYandı sırça saray, İlahi yapıBinbir avizeyle uçsuz maddede

Atomlarda cümbüş, donanma şenlik;Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.İç içe mimari iç içe benlikBildim seni ey Rab, bilinmez meşhur!

Nizam köpürüyor, med vakti deniz:Nizam köpürüyor, ta çenemde su.Suda bir gizli yol, pırıltılı iz;Suda ezel fikri; ebed duygusu.

Kaçır beni ahenk, al beni birlik;Artık barınamam gölge varlıkta,Ver cüceye onun olsun şairlik,Şimdi gözüm, büyük sanatkarlıkta.

Öteler, öteler gayemin malı;Mesafe ekinim, zaman madenim,Gökte saman yolu benim olmalı;Dipsizlik gölünde inciler benim.

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!Heybem hayat dolu deste ve yumakSen, bütün dalların birleştiği kök;Biricik meselem, Sonsuza varmak...

Page 37: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

37

Kaldırımların yirmi üç yaşındaki şairi, otuzyaşlarında efendisi ile tanışmış, İslami gerçekler omübarek ağızdan bu çile dolu beyne akmaya başlamıştır.Bundan sonra da Necip Fazıl'da kavramlar, telakkiler,kısaca her şey, her şey değişmiş yepyeni bir dünyayasahip olmuştur. Onunla tanışmasının beşinci yılında da"Çile" yi yazmıştı. Bu bakımdan biz bu şiirde geçen;

Ve çevre çevre nur, çevre çevre nurBildim seni ey Rab, bilinmez meşhur.

Suda bir gizli yol, pırıltılı izSuda ezel fikri, ebed duygusu

….Artık barınamam gölge varlıkta

Öteler öteler gayemin malı…….

Ve benzeri mısraları, entellektüel yaşantısındakideğişme, o dönemde yazdığı düz yazı ve şiirler göz önünealınırsa tamamen İslami tahassüsle yüklü düşüncelerolarak kabul ediyoruz. Metafizik sorunlar zaman zamandepreşse de, İslami bir çözümle sona ermiştir. (Not: 12Ağustos 1949 s. 2)

Bütün insanlar için düşünce dünyalarının temeliolan ana önermeleri, mutlak hakikati bu kadar çileli birsüreç sonucunda elde eden Üstad; ondan sonra büyük birfatura karşılığı elde ettiği bu dünyadan hareketle, onunlatutarlı koskoca bir evren kurmuştur. (Yıl: 2, C.3, Sayı: 74,s. 2 - 2 Ocak 1948 "l00l Çerçeve", Hemen Değilse NeVakit )

Page 38: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

38

Fakat her türlü sosyal problemlere yaklaşım usulü,hep bu ana temellere bağlı kalarak, şüphecidir. İşte l948yılında yazdıkları;

"Evet, tepemizden güneşler doğup batıyor vezamanın inkılapları, doğru başlanmış bir cümleyi dahatamamlanmadan yanlış hale getirecek bir hızla akıpgidiyor." Yine 1944 yılında yazdıklarından; " Öyleysebizim yarınki dünyaya; bugünkü kıymetin bütün illet vemüessirlerini tartarak, tanıyarak, anlayarak ve bütün tarihseyri boyunca kendi nefs muhasebemizi bütünzaaflarımız ve kuvvetlerimizle tespit etmiş olarak,yepyeni bir ruh, mefkure ve nizam yekpareliği içindedoğmamız lazım!"[9] Yine hep aynı usul konusuetrafında l947'de yazdıklarından: "İslam vecd veimanının, ana sütünden daha beyaz ve daha temiz çarşafıüzerine yirminci asır dünyasına ait şifalı ve zehirli nekadar yemiş varsa hepsini silkeledikten sonra, bizdenolan her şeyi çekici ve bizden olmayan her şeyi itici birana kıyas vahidine sahip, sağ elimizde Allah'ın kulparmağı girmemiş biricik kitabı ve sol elimizdeinsanoğlunun olanca fikir ve iş kütüphanesi bir şahlanışlakendimizi bulmak!.."[10] Yine l947'de yazdıklarından,"Boyuna aramak, boyuna keşfetmek, boyuna değişmek,ermek, olmak ve hiçbir durakta kalmadan terakkietmek..."

Rahmetli Üstad, hiçbir zaman hiç kimseyi kolaya,ucuza, lüpçülüğe davet etmedi. Daima çileye, hepçiliğe,zora, "zehirle pişmiş˛ aşı yemeye" davet etti. İşi kolaytarafından harcayacağınıza, zor cephesindenheykelleşecek bir şahsiyet örmeğe bakmalısınızkendinize..[11]

Page 39: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

39

“Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor muzor

Çilesiz suratlara tüküresim geliyor.”

Üstadın eşya ve olaylar karşısında takındığı aydıntavır ve duruşun çok sayıda örnekleri verilebilir. Biz l949yılında yazdığı şu satırlarla bu konuya aydınlık getirmekistiyoruz:

"Efendiler! Ne sağ derken sağı, ne sol derken solutanıyoruz; ne severken niçin sevdiğimizi ne de tiksinirkenniçin tiksindiğimizi biliyoruz! Bütün felaketimiz bunoktada!.."[12]

Batı metodunun kurucularından Francis Bacon'agöre insanların kafalarında bir takım idoller, putlar vardır,bunlar kırılmadıkça insan doğru düşünemez, gerçeğibulamaz. İşte bu anlamda ve entellektüel planda NecipFazıl bir put kırıcıdır. İşte onun bu konudaki doğruduruşu kendisine yepyeni bir dünya ve Türkiyemuhasebesi yapabilme imkanı sağlamıştır.

Bir örnek olmak üzere; tarihimizin düğümütelakki ettiği Abdülhamid tezini hazır bulmamıştır.1930'larda Namık Kemal hakkında bir piyes yazmak içinaraştırmalar yaparken, Abdülhamid'le ilgili malumdüşüncelerle doludur zihni. Fakat bu süreç içinde eldeettiği vesikalar kendisini çıkış yolunun tam tersinegötürmüştür. Ama ne var ki aydın insan gerçeklerdenkorkmaz. Doğruyu kendi dünyasına zıt da olsa kabuledecek kadar geniş bir yüreği vardır.

Page 40: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

40

AYKIRI

Üstad'ın diğer bir özelliği de AYKIRI bir kişiliğesahip olmasıdır. Aykırı kavramını; beynini limon gibisıkarak, ölüm terleri dökerek kurduğu dünyaya vedeğerlere ödünsüz bağlanan, entellektüel planda herdurum ve safta bunun savaşını veren bir kişiliğikarşılamak üzere kullanıyoruz. Hatta aydın kavramınıniçinde şu veya bu oranda aykırılık vardır. Zaten aykırıolmayan insan, toplumdan korkan insan doğru bir duruşsahibi olamaz. Bu yüzden de doğruyu bulma şansınasahip değildir. Aykırı olmayan kişi toplumdan korkankişidir. İnsanlık bütün gelişimini bu aykırı kişilereborçludur. İşte şu veya bu örnekleri ile Doğu ve Batı...Bütün davranışları ile en büyük aykırı özelliğe sahip kişiHz. Peygamberdir. Her şeye, her şeye rağmen içindebulunduğu toplumun değer yargıları ile en ufak biruzlaşmaya girmemiştir. İçinde bulunduğu bu kokuşmuştopluma karşı tavrı "Sağ elime güneşi, sol elime ay’ıverseniz davamdan vazgeçmem!"

Yalnız Üstad'ın aykırı kişilik özelliklerini tamolarak kavrayabilmek için, onun arkaik şuur altındangetirdiği birikimleri incelemek gerekir. Fakat zamanımızelvermediği için böyle bir yolu takip etmeyeceğiz.Çocukluğunu bir kaç fırça darbesiyle çizmekleyetineceğiz.

İlk çocukluğu kendi öz bünyesi içinde vedışarıdan aldığı bin bir tesir altında, kendi ifadesi ileşöyle: "Marazi bir hassasiyet... Acıtan bir hayal kuvveti...Ve bu arada dehşetli bir korku... O yaşta bile anlıyordumki, ben başka türlü, ayrı yaratılışta bir insanım. Vehissettiklerimle öbür insanların duydukları arasında

Page 41: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

41

müthiş bir fark..." İşte çocukluğuna ait kendi kişiliğihakkındaki bu izlenimleri daha sonra karşılaştığıfaktörlerle birlikte şahsiyetini lif lif dokudu.

Zaten başkalarından, çoklardan, pek çoklardan,sürüden, sıradan insandan farklı olduğu şuuru içindeki buçocuk, zaman içinde evrensel çapta bir ideolojininmüellifi haline gelince; kendi dışında hazır bulduğuısmarlama dünyanın bütün değer yargıları ile kıyasıya birsavaşa başladı... Ve bu savaş hiç tavsamadan ölünceyekadar devam etti.

Psikanalitik kavramlarla: ego-süper ego çatışmasıçocukluğundan itibaren patolojik bir biçimde başladı.Sonuna kadar da daha bir muhteva kazanarak,şiddetlenerek devam etti. İşte bunun içindir ki o; herdevrin adamı olmak yerine her devrin mazlumu,mahkumu ve mahcuru oldu.

Size Üstad'ın l943 yılında çıkartmaya başladığıBüyük Doğu'nun serencamını kısaca arz edersem buaykırılık açık ve seçik bir biçimde ortaya çıkar. (Not: 19Ağustos l949, s. 1)

l943: Allah demek yasak... İlk Büyük Doğu... İlkhapis...

l944: Vekiller heyeti kararıyla kapanış.l946: Örfi idarece mühürleniş.l947: İkinci hapis.l950: Üçüncü hapis.l95l: Dördüncü hapis.1953: Malatya hapsi.1956: Örfi idare kapatmaları.1957: Altıncı hapis.

Page 42: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

42

1959: Bolu dağlarında katillere, hırsızlarauygulanan bir yöntemle yedinci tevkif.

1960: Sekizinci hapis. Bu arada beraatlasonuçlanan onlarca dava.

Nihayet seksen yaşının içinde onsekiz aylık enson hapis cezası...

O muhteşem insan Sokrat, sözüm ona insanlığınaltın çağı telakki edilen Antik Yunan'da ölüme mahkumedilir... İşte son nefesini verirken son sözü "Aiskhylos'abir horoz borcumuz var, versinler." olmuştur. Yirminciasrın eşiğinde de Üstad gibi bir iman savaşçısının sonsözünün: "Devlete on sekiz ay hapis borcumuz varyatsınlar" mı olması gerekirdi. Güneşler doğup batıyor,çağlar gelip geçiyor değişen ne var ki? (Not: 21. Yıl,Sayı: 1, 30 Eylül l964)

Gerçekten yüce bir ülkü uğruna adanmış,mücadelelerle dolu bir hayat Rahmetli Üstad'ın ki... Şuhayata, şu mücadeleye, çekilen bunca çileye rağmen onundüzenle uzlaştığı gibi bir iddia ileri sürülürse bunacevabımız sadece "Edep Yahu!" olacaktır.

Bütün bu katlanılan maddi ve manevimahrumiyetlere, çilelere rağmen insanı kahredentecelliler... 12 Aralık l952 cuma günü ToptaşıCezaevinden yazdıkları: "Ben din propagandasıyapmaktan hapse atılıyorum ya, beni teslim ettikleri polisde beş vakit namazında ve Hafız..."

Rahmetli Üstad yaşayışında toplumu paranteziçine almıştı. Fakat hangi toplumu? İşte şu beyitlersorunun cevabı:

Canım kurban, başı secdede,İki büklüm, Allah diyene!

Page 43: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

43

VeEllerime uzanan dudakları tepeyimAllah diyen, gel, seni ayağından öpeyim.

Bir de bu kişilik özellikleri yüzünden Üstadhakkında adam yetiştirmedi gibi bir iddia var. Fakat bizbuna katılmıyoruz. Kastedilen manada "adam" olmayalayık birini bulamadı ki Rahmetli Üstad yetiştirsin.

BÜYÜK DOĞU

Tekrar başa dönersek; aykırı ve aydın kişiliğesahip bu dahi; kronolojik olarak merdivenini otuzunadayarken, bir türlü özlediği aleme dayayamamanınızdırabı içinde kıvranmakta... İşte bu dönemde kendiifadesiyle kendisi: "Hiçbir şeyle doymayan, kanmayan,yetinmeyen ne şiirimdi, ne fikrim, ne kültürüm...Çocukluğumda görür gibi olup kaybettiğim çarpıcı renk,çekici ses, tılsımlayıcı eda... Buydu aradığım... Şiirin,fikrin, bilginin üstünde bir alemden, kapılarımıtırmıklayan, pencerelerimi zangırdatan işaretler almış veartık onları bir daha bulamaz olmuştum. Bütün dış hayat,bildiğimiz bütün olaylarıyla, başımın üstünde bir takımbasık tavanlardan ibaret... Onları bir bir yıktıkça, çıkanikinci katın tavanı da bana alçak geliyor ve ciğerleriminmuhtaç olduğu havaya bir türlü çıkamıyordum. Çatıyı dayıkamıyorum."[13]

Bu çelişkiler içinde kıvranıp dururken, nihayet birgün... l934 yılı bir kış akşamı, vapurda karşılaştığımeçhul bir şahsın tavsiyesi ile Ağa Camii'ne gidiyor. Veorada rehberini, efendisini tanıyor. Bundan sonra Üstad'ın

Page 44: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

44

kendi ifadesi ile "Gözleri, gözleri daima baktığı şeylerinilerisindeki bir görünmeze bakan gözleri." kendisinikıskıvrak yakalıyor. İşte Necip Fazıl'ı bu faktördensoyutlayarak anlamak imkansız. Bundan sonraanlatacaklarımız kısaca sözünü ettiğimiz tanışmadansonra.

l938 yılı başlarında kendisinden bir milli marşisterler. İşte bu marşı yazarken bir mısra nurla fışkırırruhunun derinliklerinden:

Doğsun BÜYÜK DOĞU benden doğarak!

Yine kendi ifadesiyle "Nelerden neler doğuyor ve nelernelere vesile oluyor?"

Böylece Büyük Doğu yavaş yavaş kendi içindepişerek, olgunlaşarak, oluşarak bir İdeolocya olmahaysiyetini kazanıyor. Nedir Büyük Doğu?

Hep kendi ifadesiyle:"Doğuş olmaya doğuş... Doğu olmaya doğu... En

doğrusu Doğunun doğuşu... Büyük Doğu, İslam içinde neyeni bir mezhep, ne de yeni bir içtihad kapısı... sadece"Sünnet ve Cemaat ehli" tabirinin mutlak ve pazarlıksızçerçeve içinde, olanca saffet ve asliyetiyle İslamiyete yolaçma geçidi; ve çoktan beri kaybedilmiş bulunan busaffet ve asliyeti yirmi birinci asrın eşiğinde eşya vehadiselere tatbik etme işi... Galiba işlerin de en değerli vepahalısı..."[14]

Bu açıklamalardan sonra "Efradını cami, ağyarınımani" bir tanımla Üstad'ın ifadesi ile Büyük Doğuyuşöyle tanımlayabiliriz: "Garp dünyasının müspetbilgilerden ibaret madde hakimiyetini ve akıl yolu ilemaddeyi istismar zaferini tam bir şahsiyet ve ehliyetle

Page 45: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

45

doğuya mal edip, Doğunun asli ruh vahidine eklemek;böylece Doğu'nun eksiğini Batı'da, Batı'nın eksiğiniDoğu'da giderici üstün cemiyet mefkuresinebağlamak."[15] Şimdi de bu tanımda geçen bazıkavramları açıklamaya çalışalım.

İlk çağlardan beri geçen zaman süreci içindedeğişik anlamlar kazansa da Doğu ve Batı ayrımlarıyapılmıştır. Büyük Doğu ideolocyasına göre Doğu,"İçeride Hint denizine doğru, bütün vecd ve hakikatinikaybetmiş, her türlü savunma kudretinden mahrum,sadece yılgınlar, bezginler ve kravatlı maymunlardanibaret ölü bir insanlık... Dışarıda da Atlas Okyanusunadoğru yalnız saldırıcı, dize getirici ve kendisini Doğu'yaörnek gösterdikçe büsbütün zehirleyici bir alem..."

Yapılan birinci ayrım Doğu ve Batı'dan sonra,ikinci ayrım ruh ve madde... Ruhun vatanı doğu,maddenin vatanı Batı... Batı maddeye dürbünün doğruyanıyla bakmış ve onu gerçek yerine oturtmuş, böyleceyumruğunu sıkarak onu sımsıkı yumruğunun içine almış,fakat ruha dürbünün tersiyle bakarak onu objektif olarakkavrayıp onu yerli yerine oturtamamıştır. Böylece ruhuyöneltici gerçek ruhi değerleri bulamadığı için hakimolduğu madde kendisini yönetmeye başlamıştır.

Doğu ise ruha dürbünün doğru tarafıyla bakmış,fakat maddeye dürbünün tersiyle baktığı için yumruğunuçözüp maddeyi büsbütün elinden kaçırmıştır. Genelolarak Doğu, hiçbir zaman maddeyi olduğu gibigörememiş her zaman onu mistikleştirerek, İslami telakkidışı; iç alemine saplanıp kalmıştır. Batı da ruhu tam ihmalederek maddenin dış kalıbına bağlanıp kalmıştır.----------------------------------(Not: Bak: 17 Mayıs l946, s. 2)

Page 46: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

46

AKIL

Batı, Doğu'dan en önemli farkı olan maddehakimiyeti ve maddeyi istismar zaferini; metod, sistem,akılla maddeye tahakküm sistemi, laboratuar tecrübesi,Yunanî ve hendesî zevkle elde etmiştir.

Adım adım ilerlerken Batı dünyasının maddeyiistismar zaferini akıl yoluyla gerçekleştirdiğinisöyleyerek, dünya düşünce tarihinin netameliproblemlerinin başında gelen akıla geliyoruz.

Akıl, hani şu, Antik Yunan dünyasının sonsuzrenklilikteki felsefi zenginliğinin belirli bir zaman kesitiiçinde çeşnisi olan, sonra uzun bir süre sürgün edilerekunutulan, nihayet 17. asırda Descartes'in eliyle prensesolarak tekrar tahta çıkartılan, daha sonra da Kanttarafından tahtından indirilerek, hesaba çekilip, belki degerçek yerine yakın bir yere oturtulan şu yetimiz... Bazengenel-geçer, tümel bilgilerin kendinde bulunulduğunainanılmış, bazen de derece derece şüphe edilerek reddekadar varılmıştır. Bu netameli meseleye Büyük Doğuİdeolocyasının yaklaşımı nasıldır? Aklı nereye koyuyor?Nitekim dıştan toptancı bir bakış sanki bir çelişki varmışzehabına kapılabilirse de bu sadece bir yanılgıdır.

Her şeyden önce şunu tespit edelim ki; akılAllah'ın insana bahşettiği mevhibelerden biridir. Ama nevar ki bütün incelik şu noktadadır ki; bir anlama aleti olanakıl, yine bizzat kendisini anlamaya çalışmalı, kendisinieleştiri süzgecinden geçirerek, imkan ve kabiliyetininsınırlarını tespit etmelidir. Akıl öyle bir yetimizdir ki; o

Page 47: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

47

olmayınca hiç bir şey yapamayız. Mükellef olmanınşartlarından biri de akil olmaktır.

Fakat aynı akıl kendisini her şey zannettiği, bütünvarlık biçimlerini bilebileceğini iddia ettiği, sınırlarınıaştığı anda insanı iki dünyada korkunç bir hüsranagötürür. Bunun içindir ki bu inceliği tasavvuf harikuladegüzellikte şu şekilde ortaya koymuştur: "Bu iş ne akıllaolur ne de akılsız." Üstad'a göre: " Derin ve gerçekmüminde ilahi nimetlerin en zenginlerinden biri olan akıl;şer'i isimlendirilişiyle SELİM AKIL şeriatı yegane vemutlak hakikat sayar ve bu mutlak nizamı ayrıca mizanaçekme kudretini nefsinde görmez..." Üstad devam ediyor:"Namütenahi ve esrarlı bir ruh feyziyle imana gelen,aklının dudaklarını kilitleyen, başını boynundan itibarenkesen, bu teslimiyetinden sonra iade edilen gerçek kafave büyük akıl ile o kişi "bilinebilir" olanın içinegirer."[16]

Üstad ikiye ayırdığı bu "bilinebilir"i yer yerdeğişik kavramlarla ifade etmiştir. Biz bu gnoseolojikayrımı kendi ifadeleri ile: MAVERA ALEMİ VE DIŞALEM olarak ifade edeceğiz. Mavera alemi ileanlatılmak istenen: Mutlak hakikatin, Allah ve üstünilliyetlerin[17] bulunduğu alemdir. İşte akıl dediğimizyetimiz; mavera alemine ait konularda yetki sahibideğildir. Ve bu noktada aklın en son aşaması bu alemdekigerçekleri anlayamayacağını anlamasıdır. Bu aleminbilgisi, gerçekleri; ancak imanla, aşkla, gönüllebilinebilir. Ancak sebep-sonuç bağı içinde gerçekleşenkozaliteye bağlı gerçekleri anlayabilen akıl, sebep-sonuçilişkisi dışında gerçekleşen mavera alemindeki olgularıkavrayamaz. Şüphesiz buradaki gerçekleri akıllaanlayamayacağımızı da akılla anlıyoruz. Fakat ne var ki

Page 48: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

48

bir şeyin kendini aşması için, kamil noktaya ulaşmasıgerekir. Ancak bu akıl sahipleri aklı aşabilir. Bir debabaannelerimiz o samimi cehaletleri ile...

Nitekim aklı temsil eden melek, Peygamberefendimizi "Sidretü'l Münteha" ya kadar taşıyabildi. Ve"bir adım daha ileriye geçemem, geçersem yanar, külolurum!" dedi. "Ya buradan ileriye nasıl geçilir?"sorusuna da "Aşkla!" cevabını verdi. (Not: Bak: Aşk, 18Ekim 1946, Sayı: 51, Vecdimin Penceresinden)

Hepiniz bilirsiniz; Miraçtan sonra Yahudilerkoştular Hz. Ebubekir'e geldiler. "Bak seninki ne diyor?Gökyüzüne gitmiş, gelmiş, daha yatağı soğumamış!" Hz.Ebubekir soruyor: "Kim dedi" Cevap: "O". karşılık:"Öyleyse inandım" İşte sıddıkiyet mertebesi... Üstad; Hz.Ali'nin Müslüman oluşunu anlatırken şöyle diyor:"Nihayet şimşeklerin şimşeği, seziş dediğimiz o akıl üstüyol gösterici, o alev, o kıvılcım, o nur, gönlünütutuşturuveriyor. Alemde güvenilecek tek idrak noktasıvarsa budur: Akıl ve hesap değil, seziş ve eriş...Yatağından fırlıyor Allah Resulüne varıyor: İnandım!İman ettim! Sen hak Peygambersin ve getirdiğin dinhaktır!"[18]

Ayrıca biz mavera alemine ait olağanüstü olayları;televizyon, radyo vb. aletlerle ispata çalışmayı enbasitinden absürd buluyoruz. Çünkü mucize ve kerametsebep-sonuç ilişkisinin bir an kesilmesidir. Halbuki gerekradyo ve gerekse televizyon, her türlü teknolojik aletsebep-sonuç ilişkisi içinde, tabiat kanununa uygun olarak,aynı prensiplerle çalışmaktadır.

Şu halde, böylece Allah ve üstün illiyetlerianlayamayacağını anlayan akıl, dış aleme yönelerek,sebep-sonuç ilişkileri içinde, tabiat kanunlarına göre

Page 49: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

49

oluşan olayları araştırmak genellemeler yapmak, yasalarhalinde ifade etmek borcundadır. İşte bu alandalaboratuar tecrübeleri yapılacak, gözlem yapılacak ve akılson sınırına kadar gerilecek, kullanılacaktır. Demek kibütün incelik aklı kullanacağımız alan ile, aklın yetkialanına girmeyen sınırları tam bir hassasiyetleçözebilmekte. İşte bu akıl: Batı'nın bugüne kadar kendiaklını kullanarak maddeyi kendi emelleri uğrunakullanmak için geliştirdiği teknolojiyi, kendi asli ruhvahidine ekleme savaşına girişecektir.

Doğunun asli ve ruh vahidinden de kastedilenyine Üstad'ın kendi ifadesi ile "tam pazarlıksız vemuvazaasız İslam." Demek ki insanoğlu her ne kadaröteleri fethetmek, Mavera alemine ait sırları keşfetmekiçin yaratılmış ise de; insanın önce bu dünyayı, dış alemifethetmesi veya diğer dünya fatihi milletlerin esiriolmaması için kendi elinde tutması gerekir ki; buna daancak müspet bilgiler yoluyla ulaşılabilir.--------------------------------Not: Avrupalı otomobili icat etti diye sen İslamlıktantiksindin. 27 Ağustos ya da Aralık l947, l00l Çerçeve,Yıl, 2, C. 4, Sayı: 73)

TEKNİK- KÜLTÜR

Kısacası İslam’dan zerre feda etmeksizin Batı'nınbütün teknik başarılarını ve onun insanlığa faydalıyanlarını devşirme davası... Yalnız kanaatimizce buradateknik-kültür ilişkisinin üzerinde durulması gerekir.Çünkü egemen teknoloji, kültürü ile birlikte geliyor.Nitekim biz Japonya örneğinin yanlış değerlendirildiğikanaatindeyiz. Amerikanizm ne Japon geleneği, ne de

Page 50: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

50

Japon kültürü bırakmıştır. Ama eğer gelenek görenekkültür dediğimiz kılıç-kalkan ekibiyle turist karşılamaksao bizde de yapılıyor.

Bu konunun ciddiyetle tartışılması gereğineinanıyoruz. Nitekim Prof. Dr. Sadıklar l97l de yazdığı birkitapta "Bugün Tokyo'yu ziyaret eden bir yabancı buşehri diğer büyük Batı şehirlerinden zor ayırt edebilir.Büyük binaları, tesisleri ve caddelerindeki kalabalığınkıyafetleri ile Tokyo gittikçe bir Paris, Newyorkmanzarasını almaya başlamıştır. Yeni gençlik, sıkıntılarıve hippileriyle Batı gençliğinin bir kopyası olmayolundadır." demektedir. Nitekim Japonya hakkında birkitap yazan Prof. Dr. Güvenç, "Kent merkezi Tokyo birbatı sahnesidir. Dekoru batılı, oyuncusu doğulu garip birsahne" dedikten sonra, Fransız ve ABD eğitimsistemlerinin alındığını, dolayısıyla eğitimin, ailenin,kıyafetin kısacası kültürün hızlı bir değişim içindebulunduğunu ifade ediyor. Bu değişimin edebiyatayansımasını da şöyle ifade ediyor: NATSUME Saseki,"Kokora" adlı romanında geleneksel Japon ruhununyittiğini ve toplumun geleceği hakkında karamsarlığınıifade ediyor. TANAZAKİ Çuniçiro "Moikoko Kardeşler"romanında soluğu kesilmiş bir toplumu anlatıyor.KAVAZAKİ (1976) maskesi düşürülmüş Japonya'yıyazıyor. MİŞİMA Yukio; (1975) o güzel Japon ruhununyittiği gerekçesiyle intihar ediyor, FUZUKAVA Yukiçibu değişimin gereğini savunuyor; "Fukuda"da.

Geleceği Allah'tan başka kimse bilemez. Fakateğer gelecekte Japonya dünyanın birinci ülkesi olursa, buyine Japon kültürünün Japonyası olmayıp Amerikanizminegemen olduğu bir Japonya olacaktır.

Page 51: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

51

Bu tür tesellileri alıkoyucu duraklar ve tuzaklarolarak görüyoruz. Bu konuda Üstad da bir şüphebeliriyor, fakat üzerinde fazla durmuyor. Şöyle diyor:"Yoksa bir Garp Cemiyeti içinde doğup yetişmeden veGarplı bir ailenin hassasiyet havasında yoğrulmadan veyabu havanın kendi memleketinde ocağını kurmadan garpahlakına tevarüs mümkün değildir. İlmine, fenninetevarüs belki..." l944'te yazdığı bir yazıdan...[19]

Garbın sadece ilmini, tekniğini almak görüşü çokrahatlatıcı, fakat bizce tatminkar değil. Öyleyse ne miyapmak lazım? Bilmiyoruz... Sadece kıyasıya tartışılmasıgereğine inanıyoruz. Belki de bir yere varabiliriz.

BÜYÜK DOĞUNUN PRENSİPLERİ

Amacı; İslamiyet’i saffet ve asliyetinden hiç birşey feda etmeksizin tam bir şahsiyet ve ehliyetle yenizaman ve mekana tatbik etmek olan Büyük Doğu'nundokuz temel prensibi vardır:

RuhçulukKeyfiyetçilikŞahsiyetçilikAhlakçılıkMilliyetçilikSermaye ve mülkiyette tedbircilikCemiyetçilikNizamcılıkMüdahalecilik

Page 52: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

52

Her biri kitaplık çapta izaha muhtaç bu temelprensiplerden biz sadece bir tanesini açıklamayaçalışırken aynı zamanda gündeme getirmeyi deneyeceğiz.

İslam’ın özünden süzülüp çıkarıldığınainandığımız; dolayısıyla zaman ve mekan üstü buprensipleri, özellikle bizim seçtiğimiz "Sermaye veMülkiyette Tedbircilik"i anlayabilmemiz için bugünhemen hemen dünyaya egemen olan determinant değeryargılarının etkisinden kurtularak objektif bir biçimdeyaklaşmaya gayret etmeliyiz.

Burada şunu demek istiyoruz ki; eskidenyüzyılların kendine özgü determinant değer yargılarındansöz edilirdi. Oysa çağımızda gerçekleşen baş döndürücüdeğişim, artık on yılların determinant değerlerindenbahsetmemizi gerekli kılıyor. Bugün sözünü ettiğimizdeterminant değer yargıları tamamen bizim dışımızda,hatta doğunun dışında; en küçük bir katkımız olmadanBatı uygarlığı içinde oluşmakta ve Doğulu okur yazartakımı da bu determinant değer yargılarını hiçbir eleştirisüzgecinden geçirmeden, modaya kapılarak kabuletmekte, hatta iman etmektedir. Batı uygarlığının kendidiyalektik süreci içinde kendi ana dinamiklerinin çelişkisisonucu oluşan bu uzlaşımsal düşüncelerin sihrinekapılarak, onlara iman ederek, taklit ederek milletimizinömrünü iki yüz senedir heba ediyoruz.

Biz, iki yüz yıldır, mistik bir yaklaşımla,yamyamların tamtam çığlıkları arasındagerçekleştirilmeye çalışılan Batı'yı tam taklitserancamından bahsederek vaktinizi alacak değiliz. Fakatkonuyu tümüyle açıklayabilmek için biz örnek olarak sonyirmi beş yıl içinde hepimizin şahit olduğu bu kontrolsüz,eleştirisiz, ruhuna inmeden, biçimsel taklide kısaca

Page 53: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

53

değinmek istiyoruz. (Not: Bak: İleri manada devletçilik,31 Mayıs l946)

Dünyamızın son kırk yıllık tarihine bir gözatarsak; altmışlı yıllarla birlikte Batı'da şu veya bu orandasosyal demokrat politikalar uygulanmaya başladı.İngiltere'de İşçi Partisi, Almanya ve Fransa gibi ülkelerdede sosyal demokrat partiler iktidara geldiler. Komünistpartilerin reyleri çoğaldı. Hatta bazı şehirlerde Komünistpartili adaylar Belediye Reisliklerini kazandılar.İtalya'nın Parma Belediyesi gibi.

Batı'daki bu yeni yapılanma, oluşum altmışlıyılların ortaları ile yetmişli yılların sonuna kadarülkemizde öyle bir taklid mevzu oldu ki; hemen hemenherkes şu veya bu oranda sosyal demokrat oldu. RahmetliÜstad bu durum karşısında hayretler içinde; "Komünizmakalelerinin ip merdiveninden başka bir şey olmayan birsosyalizma öksesi... Öyle ki, milliyetçi ve mukaddesatçıgeçinenlerde bile sosyalizmaya açık bir temayül..."[20]dedikten sonra durumu ancak bir benzetme ileaçıklamaya çalışıyordu.

Birinci Dünya harbi sonunda öyle bir uyuz salgınıortalığı kapladı ki, arabacısından paşasına kadar herkesbu hastalığa yakalandı, kimse kendini kurtaramadı. İştebu sosyalizma modası da uyuz gibi bir şey... İşçisi,işvereni, okuması yazması olmayanı, profesörü, küçükmemuru, büyük memuru herkes herkes elindengeldiğince şu veya bu oranda, şu veya bu kıvamdasosyalist oldu. Veya sosyalist olmaya gayret etti. Hattabir çoklarımız hatırlar, o tarihlerde aşırı diye nitelenen birsol parti en fazla oyu seçimlerde İstanbul'un Şişli, Adalargibi yüksek gelir gruplarının ikamet ettiği bölgelerdenaldı. Aydınlar öncülük görevlerini ve işlevlerini yerine

Page 54: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

54

getiriyorlardı (!) (Not: Aynı yıllarda bu anlayışınkarşısında ithal ikamesine dayalı sanayileşme.)

Geldik yetmişli yılların sonuna, yeni bir uyuzhastalığı yayılmaya başladı. Söylemeye gerek yok,mikrobun merkezi yine Batı... Serbest PiyasaEkonomisine Dayalı Kapitalizm...

Artık herkes serbest piyasa ekonomisinden yana,herkes onun savunucusu... Herkes herkes... Maaşı otuzkilo et veya peyniri alabilecek işçi de, memur da serbestpiyasa ekonomisi taraftarı; bu sistemin en tatlımeyvelerini toplayan kar, rant ve faiz sahibi de serbestpiyasa ekonomisi taraftarı, sağcısı da solcusu da...Müslüman’ı da Hıristiyan’ı da... Biri piyasa ekonomisiderken, öteki rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisidiyor, bir diğeri de sosyal piyasa ekonomisi diyor... Bukavramların analizini ne kullanan yapıyor, ne de dinleyenböyle bir açıklama ihtiyacı içinde. Herkes içi boşkavramlarla savaşıyor. Haliyle diyalektik bir fikirmücadelesi doğmuyor ve bir yere de varılamıyor.Piyasayı en çok savunanlar, piyasaya en çok müdahaleediyorlar. Zaten o zamanda biz hiç bir şey anlamamıştık.Daha da özgürlükçü demokrasinin ne olduğunuanlayamadık ya... Sanki özgürlüksüzü de olabilirmişgibi... Kısaca herkes bildiği veya bilmediği kavramlarlabir uygulamaya girişiyor, fakat her zaman Doğu'da neleryapılması gerektiğine karar veren ve bilen birileri var gibigeliyor bize...

Halbuki bir daha tekrar etmek borcundayız ki;Batı toplumu kendi ana dinamikleri üzerinde, diyalektikbir oluşumla, yeni zaman ve mekan da kendibünyelerinde ortaya çıkan problemlerine, sürekli olarakdantel örer gibi yeni sentezlerle çözümler üretiyor.

Page 55: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

55

Dolayısıyla en azından üretilen bu politikaların başkatoplumlarda da uygulanabilmesi için, bu politikalarıntaşıyıcısı olan grupların, sınıfların teşekkül etmiş olmasıgerekir. Yoksa hiç şakası yok, aklını başına almayantoplumları sömürücü özelliğe sahip Batı, kendi içindenbulduğu adamları vasıtası ile istediği yere götürür.

PÜF NOKTASI

Şimdi efendim, tekrar başa dönüyoruz. RahmetliÜstad, İkinci Cihan harbi sonunda daha l944 yılındaşöyle yazıyor: "Batı çevresinde doğan bu dünyada,arayanlar saf halde ne komünizma ve sosyalizmayıyerinde bulacaklar; ne faşizma ve nazizmayı, ne de eskiliberalizma ve kapitalizmayı..." dedikten sonra şöyledevam ediyor: "Komünizma kendi mekan çerçevesiiçinde, maddecilikten ruhçuluğa, (beynelmilel)cilikten(millet)çiliğe, içtimai toptancılıktan ferdi şahsiyetçiliğe,kemiyetçilikten keyfiyetçiliğe, mutlak devletçiliktenmahdut mülkiyetçiliğe geçerken; nazizma, hiç bir zamanve mekanda beşeri bir ideolocya haysiyetineulaştıramadığı kaba ve nefsani kuvvet psikolocyasının(Berlin)le beraber kül ve duman haline geldiğini görüyor;liberalizma ise, kendisine zıt her şeklin kötü taraflarınıtasfiye edip iyi taraflarını nefsine sindirmek, böylecekendi zayıf ve gerçek taraflarını besleyerek, içtimaimektepler arası yepyeni bir terkip kurmak ve bu terkibiliberalizma ruhuna uydurmak yolunda ilerliyor!"[21]

Bundan yarım asır önce yazılan şu satırlar nekadar yeni... Sanki bugün yazılmış gibi. Yarın da aynıtazeliğini koruyacak... Burada bir noktaya dahadikkatlerinizi çekmek isterim ki; Rusya örneği bize bir

Page 56: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

56

ideolojinin sadece devlete egemen olmasının yetmediğini,aynı zamanda hayata da egemen olmasının gerektiğiniaçık bir biçimde gösterdi. Temel soru yeni bir kültür, yenibir uygarlık yaratma işi. Rusya'da komünizm uzun birsüreç sonunda şu veya bu oranda, şu veya bu faturakarşılığı devlete hakim oldu. Ama hayata hakim olamadı.Bir komünist gibi duyan, düşünen; insana, hayvana,bitkiye, taşa, toprağa özel bir yaklaşım sahibi, bir tipyetiştiremedi. Bu yüzden de kısa zamanda çöktü gitti.

Demek ki Üstad'a göre dünya üzerinde saf birsistem yok; bütün sistemler bir bütünleşme çabasıiçindeler. Hele bu, günümüzde çok açık, daha açık birbiçimde görülüyor.

Bu açıklamaların ışığı altında Büyük Doğu'nuntemel prensiplerinden olan Sermaye ve MülkiyetteTedbircilik üzerine eğileceğiz. (Not: Yoksullar içinduyulan teenni....., l0 Mayıs l946, s. 5.)

Mülkiyet insanlığın en temelli ve en netamelimeselelerinden biri! Yaratılış sırrı, hikmeti... İnsanınvarlık yapısına ait bir fenomen... Temelde kemikmeselesi... Niçin onda varda bende yok?.. Varsa niçinonun kemiği yağlı da benimki yağsız? Nasıl nitelersekniteleyelim inkar edemeyeceğimiz bir olgu... HattaHobbes'a göre; insan her şeyden önce kendi varlığınıayakta tutmaya, koruyup sürdürmeye çalışır. Bu da insanıtabiat nimetlerinden elden geldiğince yararlanmayasürükler. Bu durumda bir şeyi iki ayrı insanınistemesinden ortaya savaş çıkar. Bunun sonucunda daherkesin herkesle savaşı ortaya çıkar. Fakat bu genelgüvenliğe aykırı olduğu için, insanlar devletikurmuşlardır.

Page 57: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

57

J. J. Rousseau için de; dünyada ilk adaletsizlik biradamın, bir toprağı çevirerek "Burası benim mülkümdür"dediği anda başlamıştır.

İnsanlığın temel meselelerinden biri olan ve birçok konunun dönüp dolaşıp kendisine vardığı mülkiyettelakkisi, birbirine zıt iki ekstrem düşüncede bulmuşturkendisini. Bu görüşlerden biri; her türlü kötülüğün,sömürünün sebebi olarak gördüğü mülkiyeti tamamenreddetmekte, Proudhon'un ifadesiyle "mülkiyethırsızlıktır". Diğer görüş tarzı ise; "mülkiyeti yanınavarılmaz, yan bakılmaz, eleştirilemez, sınırlandırılamaz,üzerinde düşünülemez bir put olarak görmektedir.

Mülkiyeti inkar eden birinci görüş; arkadaşınırahatsız eden sinekten kurtarmak için, alnındaki sineğeateş ederek, hem arkadaşını hem sineği öldürmeyebenziyor. İkinci yaklaşım ise; "Bir şey faydalı ise çoğudaha da faydalıdır" gibi demogojik bir (sillojizm) denkalkarak hasta bir sevdiğine kilolarca ilaç vererek onuöldürmeye benziyor.

Büyük Doğu İdeolocyası bu iki ekstrem görüşüşöyle değerlendirmektedir. "Ferdin hakkını çalancemiyet, komünizmle sosyalizm; cemiyetin hakkını çalanfert, liberalizma ve kapitalizma arasında kavşak noktasınıbulmak... Bütün dava burada..."

Bu kavşak noktasını bulmak borcundayız. Herşeyden önce adil bir devlet ne ferdin hakkını cemiyetinçalmasına, ne de cemiyetin hakkını ferdin çalmasına izinvermez. Bütün Müslümanlar kardeş olduğuna, birinintırnağına batan diken diğerinin ciğerini yaktığına göre,her insan Allah'ın halifesi olan diğer insanları düşünürkensonsuz bir hassasiyet ve merhamet sahibi olmakzorundadır...

Page 58: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

58

(Not: Hz. Ömer yoksulların halinden duyduğu teessürlemutlaka ölürdü....? l0 Mayıs l946, Sayı: 28, s. 5)

Eğer bir insan gerçekten Müslümansa Allah'ınrahim ve rahman sıfatları şu veya bu oranda şahsındatecelli eder. Artık şöyle demeye başlar:

“Kazanda su kaynasa sanki ben pişiyorum ;Bir kuş bir kuşu öldürse ben can

çekişiyorum…”

Büyük Doğu ideolocyasının sorumlulukduygusunun şiddetini ve sınırını, aklı gönüle dönüşenReis Bey ne güzel ifade ediyor: "Üzerimde hakkıolmayan tek insan göremiyorum bu dünyada..." ve devamediyor: "Dışımda ne arıyorlar; içime doğru suçluyumben... Yapmadıklarımın, işlemediklerimin de suçlusu...!"Bu hassasiyet maddi konularda öyle bir yere geliyor ki;işte Üstad'ın dili ile bu hassasiyetin ifadesi: "İçinde tek açolan sokak, tek aç olan semt, tek aç olan şehir baştanbaşahastadır."Bak: l00l Çerçeve, İktidar Bizde Olsa Ne olur? 12 Martl948, Yıl, 3, C. IV, Sayı: 84)

Gerçek ve derin Müslüman uyuz köpek karşısındarikkat hissiyle dolaşırken, bizim gibi bu gününMüslümanım diyenleri bu toz duman, bu sefalet içinde"nasıl bana ne!" der, nasıl sessiz kalır? Nasıl gönülhuzuru ile uyuyabilir? Bu soruların arkasına hemenekliyoruz, kalbi kararmışsa... Yalnız burada sefaleti; hemmaddi, hem de manevi anlamını da murad ederekkullanıyoruz. Ve hatta bize göre; çocuğuna ilaç parası

Page 59: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

59

bulamayan gecekondudaki bir babanın maddi sefaleti,maddi refah içinde olmasına rağmen inançta ve yaşayıştahakkı bulamamış bir insanın çektiği manevi sefalettendaha ağır, tahammülsüz ve daha sabır çatlatıcı değildir.Sefalet her şekli ile sefildir, hatta manevisi daha dasefildir.

Konunun İslami incelikleri mahfuz kalmakşartıyla bu ince psikolojiyi evrensel yanıyla Tolstoy negüzel yakalıyor Savaş ve Barış adlı eserinde. Levin 1812Napolyon Harplerinde esir düşer. Günlerce aç susuzyürümüş, saçı sakalı bir karış... Üstü başı yırtılmış... Hertarafı parçalanmış... Ayakkabısı kan içinde... O anda uzunuzun düşünüyor. Ve kendisi hakkında şöyle bir tesbittebulunuyor: "Şu anda, şu şartlardaki mutsuzluğum;malikanemde atlas yorganlar içinde yatarken, ipekçarşafımın kırışıklığının verdiği mutsuzluktan fazladeğildir..."

İnsan bu... Garip yaratık... Bir bilmece...Şimdi Üstad'ın mülkiyete bakışı nedir sorusuna

geliyoruz. Her şeyden önce Üstad'ın ifadesiyle "Mülkiyet,ferdin başlıca varlık şiarı, hak belgesi..." dir. Zaten zekat,miras gibi kurumlara sahip İslamiyet gibi bir dininmülkiyetin özünü reddetmesi düşünülemez. Mülkiyetinözünün insanın varlık sebebi olduğunu söyleyen Üstad;"Ferdi mülkiyetlerin nispetsizliklerini imkan dairesindedüzeltmek ve aradaki çatışmayı önleme..."nin de büyükbir dava olduğunu ifade ettikten sonra şöyle devamediyor: "Yuvarlandıkça kütlesi büyüyen ve kütlesibüyüdükçe yuvarlanması şiddetlenen kardan bir küregibi, bütün içtimai emek ve iş vahidini, birike birikeadaletsiz ve ölçüsüz, basit bir makine zaruretine esir edicibaşıboş ferdi sermaye sistemi, ne bizim dünya

Page 60: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

60

görüşümüzle barışabilir, ne de eşiğinde bulunduğumuzdünyanın şartlarıyla..."[22]

Büyük Doğu İdeolocyasına göre; Sosyalizma,Komünizma, Faşizma ve Nazizma; Liberalizma faciasınatepki olarak, onun olumsuzluklarını gidermek amacıyladoğmuştur. Fakat çare olamamışlardır. Bir Müslümanbunlardan hiç birisinin çözümünü kabul etmez, kendisiana esasları aynen muhafaza ederek bir çözüm bulmayaçalışır.

EŞİTLİK

Büyük Doğu İdeolocyası için insanların herbakımdan eşitliği gibi bir düşünce saçmadır. Yaratılışkanunlarına, eşyanın tabiatına aykırıdır. Suyunakabilmesi için de bir seviye farkı olması açık bir gerçek.Yoksa duran su kokar. Ama ne var ki; el birliği ileüretilenin, üretenler arasında adil bir biçimde dağıtılması,yani herkese hakkı olanın verilmesini istemekte birnamus borcudur.

Üstad şöyle diyor: "Bu sistemin tek cümle içindemadde ve ruh mekanizmasını belirtmek için, şehri subaskınına karşı korumak gayesiyle açılmış büyük kanalmisalini verelim: Şehirde nasıl her santimetre murabbanınçekeceği sudan fazlası bu kanala akacak, oradatoplanacak, istenilen istikamete sürülecek, böylece şehirsu baskınından kurtarılmış olacaksa, bizim cemiyetimizinferdi sermaye ve mülkiyet çevrelerinde belli başlımikyasları taşıyan kıymetler de ellerdeki ölçülü kalıplaragöre, kendi kendisine taşacak, cemiyet sarnıcına akacak,orada toplanacak ve devlet emrinde içtimai sermaye vemülkiyeti temsil edecektir."[23]

Page 61: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

61

İşte burada da Üstad gayet açık bir biçimde ferdisermaye ve mülkiyetin, belli başlı mikyasları aşmalarıhalinde içtimai sermaye ve mülkiyete konu olacağınıifade ediyor.

Her ne kadar Üstad; "Büyük Doğu idealininnakışlandırdığı cemiyette sermaye mü'mindir; yani patronmü'min..." diyor ise de, yine aynı yazı da "Bizde patronister devlet, ister şirket, ister fert..."diyerek patrondenince ille de kişi veya kişilerin anlaşılmasınınyanlışlığını vurguluyor.

Bütün bunlardan sonra konuyu toparlarsak;İslam’da mülkün gerçek sahibi Allah'tır. Fakat kişilerdesistemin kendi kuralı içinde -ki en göze görüneni faiz verüşvetin yasak oluşu- kazanmak şartıyla mülkedinebilirler ve belirli şartlarla zekatlarını verirler veölümlerinden sonra da kendine özgü kuralları içindemiras olarak intikal eder. Ama ne var ki İslam’a göremülkiyet put değildir, bizatihi bir kutsallığı yoktur.Yanına yaklaşılamaz, dokunulamaz mistik bir unsurdeğildir. Pekala eleştirilebilir, sınırları tartışılabilir, bazısınırlamalar getirilebilir, zararlarını önleyici tedbirleralınabilir. Başarısızlığa uğrayan komünizma vekapitalizma deneylerinden sonra dünya Üstad'ınifadesiyle: "Bu davanın tahakkuk vasatisini, sadece ferdisermaye ve mülkiyetin dehhameleşmesine mani tedbirlermanzumesinde bulacaktır."[24]

“Mal sahibi mülk sahibiHani bunun ilk sahibi ?Mal da yalan mülk de yalanGel biraz da sen oyalan…”

Page 62: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

62

Gerçekte olanca macerasıyla hikaye bu...(Not: Şahsi servet kara mazisi bakımından evvela

topyekûn devlete geçecek ve sonra oradan dağılacağışekilde milletin olacak. 12 Mart l948, Yıl: 3, C. 4, Sayı:84; l00l Çerçeve, İktidar Bizde Olsa Ne olur?)

Nitekim Hıristiyan Batı Ortaçağı o dönem için anaüretim aracı olan toprak üzerindeki sınırsız mülkiyethakkı yüzünden, insanların bir eşya gibi alınıp satıldığı,yargı gücünün bile senyörün elinde bulunduğu yüz karasıbir feodal düzen yaşamıştır.

Halbuki İslam-Osmanlı Ortaçağı bu feodalitefaciasını yaşamamıştır. Çünkü İslam-Osmanlı ortaçağı odönem için ana üretim aracı olan toprak üzerinden, bazıistisnalar dışında özel mülkiyet hakkını kaldırarak; tarihiorijini İslam’ın ilk yıllarına kadar dayanan miri arazisistemini uygulayarak insanın insanı istismar etmesineizin vermemiştir.

Nitekim Hz. Ömer, fethedilen Irak, Şam ve Sevadarazisini savaşçılara dağıtmamıştır. Rakabesi devletekalmak şartıyla alınan vergi karşılığı intifa hakkını eskisahiplerine vermiştir. Bu arazilerin taksimi için Hz. Ömerzorlanmışsa da "sizden sonra gelecek Müslümanlara nekalacak? Şayet size taksim edersem, aranızda su vebenzeri meselelerden anlaşmazlıklar çıkar. Asıl vazifemizolan dini yaymayı, savaşı bırakırsınız." demiştir. Hz.Osman, Hz. Ali ve pek çok hukukçu sahabe de Hz.Ömer'in fikrini desteklemişlerdir. Hz. Ömer, görüşünedelil olarak da Haşr suresinin fey ayetlerini (6 ve 7.ayet)göstermiştir.[25] Böylece daha ashab devrinde arazininmülkiyetinin Beytülmal’e, tasarrufunun üzerindeoturanlara ait olduğu konusunda icma-i ümmet vakiolmuştur.

Page 63: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

63

İslam’ın ilk devirlerinden mülhem Osmanlı toprakhukukunun temel telakkisi; Mülk Allah'ındır. Allahtasarruf hakkını padişaha vermiştir. Padişah bu hakkısahibü'l arza tevfiz eder, o da toprağı bir nevi daimikiracılık statüsü içinde reayaya verir. Bu toprak mirasolarak intikal etmez. Çünkü rakabesi devlete aittir. Amaölen kişinin çocukları tespit edilen standart özellikleresahipseler tercihen onlara verilir.

Bu sistem içinde insanlar; bağ, bahçe ve ev gibiözel mülk edinebilirler. Bir de bazı istisnai durumlardaocaklık ve yurtluk namıyla bazı araziler üzerindemülkiyet hakkına sahip olabilirler.

Batı'da feodalitenin zayıfladığı son dönem içinde,sanayileşme sürecinin başlamasıyla, senyörün yeriniburjuva, serfin yerini proleter almıştır. Dolayısıyla sınıflıbir toplum yapısına sahip Batı uygarlığı işlevinitamamlayan eski sınıfları tasfiye ederken, kendi dinamiğiiçinde yeni sınıflar yaratarak, bunların diyalektikçatışmasıyla toplumun en azından teknik ilerlemesinisağlamıştır. Batı burjuvazisinin, her türlü sömürücü veolumsuz özelliğine rağmen, daima toplumu ilerigötürücü, yenilikçi ve önder bir işlevi olmuştur.

Halbuki İslam-Osmanlı ortaçağı sınıfsız birtoplum yapısına sahiptir. Her türlü eylemin motoru İla-ikelimetullah için savaşan bir devlet ve devletin şahsındatecessüm ettiği "Haktan nizam-ı alemi temine gelen" birpadişah... Hatta İslam’ın özüne uygun olarak her türlüsoy sop zenginlik gibi maddi özelliklere dayalı, asaletsınıfının doğuşuna mani olmuşlardır. Hatta bu türasaletlere şuurlu bir düşmanlık beslemişlerdir. ÇünküAllah kutsal kitabında "Biriniz diğerinizden üstündeğilsiniz, meğer ki takva olmasın!" buyurmaktadır.

Page 64: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

64

(Not: Bak: Bir pırıltı binbir ışık, 25 Ekim l946, Sayı: 52,Ömer Lütfi Barkan, Türkiye’de Toprak Meselesi, s. 210,Sahih-i Buhari, C. 9, s. 212)

Haliyle böyle sınıfsız bir sosyo ekonomik yapıyasahip bu toplum kendi özüne uygun bir sanayileşmestratejisi üretemeyince; Batı'yı gözü kapalı taklid ederek,aynı şemayı uygulamaya kalkınca başarılı olamamıştır.Çünkü sınıflı bir toplum için doğru olabilecek olanpolitikalar, bu politikaların taşıyıcısı olan sınıflarınbulunmadığı toplumlarda tamamen yanlış ve başarısızsonuçlar verir. Hatta biz; Batı'yı sadece taklid de etseler,yaratıcı olamasalar da, Japonların hali hazır başarılarınıntemelinde feodal bir sosyo-ekonomik yapıdansanayileşmeye başlamalarının birinci derecede rolüolduğunu düşünüyoruz.

Bizde kalkınmanın motoru olacak burjuvayıyaratmak için iki yüz yıldır her türlü imkanımızı seferberetmiş durumdayız. Fakat henüz bu güne kadar büyükfaturalar ödememize rağmen Batı'daki burjuva tipiniyetiştiremedik. Çünkü o öyle nadir yetişen bir mahlukturki, Batı toplumu dışında yetiştiremezsiniz.

Batıda ortaya çıkan bu insanlar her şeyden öncemüteşebbis, bitmez tükenmez enerji sahibi, risk tutkunu,iktisadi-teknik alanda devrimci ilerlemeye tutku halindeyapışmış, başarıya tapan, tasarruf temayülü köklü veyüksek tiplerdi. Bunlar keşiflerde canını veren binlerin onbinlerin torunları idi.

Ayrıca Batı uygarlığının sömürücü özelliği gereği,Batı burjuvazisi millidir. Tüm dünyayı sömürür, anavatanına götürür. Böylece sermaye birikimi konusu

Page 65: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

65

büyük çapta çözülür, çözümlenir. Gerçekte bizdeanavatan kavramı yoktur. Sömürgemiz yok kianavatanımız olsun. Bu da sömürücü Batı uygarlığına aitbir kavramdır.

Bütün Asya ve Afrika'yı kaplayan bizim gibiiktisaden geri kalmış ülkelerdeki burjuva özelliğikazanamamış zenginler ise, Batı burjuvazisi ile işbirliğiyaparak kendi milletinin sömürülmesine vesile olur.Bütün bir milletin gece gündüz çalışmasıylagerçekleştirilen milli hasıla her dönemde şu veya buşekilde bu zümrelere aktarılır.

Bu noktaya gelince rızık, kazanç konusundaİslam’a yüzde yüz zıt bir telakkiye kısaca temas etmekistiyoruz. Bazı kişilerin, İslam adına; "Fakirlik Allah'ıntakdiridir, sabır etmek lazımdır" gibi bazı düşünceleriniduyuyor ve okuyoruz. Hemen şunu ifade edelim ki;Rahmetli Üstad'ın ifade ettiği gibi, bir Müslüman için herşey kulun iradesi yoluyla Allah'ın takdiri içindegerçekleşir. Dolayısıyla son tahlilde her şey Allah'ıntakdirine bağlıdır. Bu bakımdan bu telakkiyi sankiAllah'ın takdiri dışında oluşan bir şey varmış gibi birmantıksızlıkla suçluyoruz. Ayrıca bu tiplerin hamakatinide Allah'ın bir takdiri olarak kabul ederken, İslam adınakitleleri pasifize etmeye yönelerek birilerine hizmetetmeyi amaçladıklarını düşünüyoruz.

Şunu iyice bilelim ki; İslam'da kader itikadî birmeseledir, amelî değildir. Kaderin ne olacağınıbilmediğimiz için ona inanırız. Ama amelî olarak oyokmuş gibi hareket ederiz. Rahmetli Üstad şöyle diyor:"Bu vaziyette, insana ait hamle ve teşebbüs dehasını aslaköreltmeksizin ve her türlü adaletsizliği gidermeyolundan dönmeksizin, her şeyi ilahi murada bağlamakta

Page 66: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

66

ve ona rıza göstermekte, rahatlatıcı bir itminan payıvardır."

Hele hele kapitalist serbest piyasa ekonomisininuygulandığı ileri sürülen ülkelerde; yönetimin aldığı birkararla, gelir grupları arasında da bir anda büyük gelirtransferleri yapılırken, gittikçe emeğin payı düşürülüp,sürekli olarak sadece faiz, kira ve karın payı artırılırkenher halde bu tür oyunların farkında olan, bütünmü'minleri kardeş sayan bir inanan kişinin yapacağı ilkiş; toplumu bütün şubeleri ile, kendi özlemleridoğrultusunda şekillendirme savaşına girişmek olmalıdır.Yoksa İslam’ı kullanarak kitleleri uyutmak olmamalıdır.

Mülkiyet konusunda son olarak bir olayı nakiledeceğiz. Rahmetli Üstad'ın vefatından bir süre önce birarkadaş Üstad'a şu soruyu yöneltmiştir: " Üstadım!Ortaçağ Osmanlı toplumunda ana üretim aracı olantoprak üzerinden bazı istisnalar dışında mülkiyetinkaldırılmasından hareketle, aynı uygulama bugün anaüretim aracı olan sanayiye de uygulanabilir mi?" Üstad'ınilk tepkisi "İslam'da mülkiyet esastır." olmuştur. Sorusahibi(;) şüphesiz öyledir, fakat mülkiyette tedbirkonusunda soruyorum dediğinde Üstad şu cevabıvermiştir: "Bu soruya cevap vermek için ehl-i ilim ve ehl-i hal olmak lazımdır."

Ayrıca İslami sistem içinde bugünkü anladığımıznitelikte bireysel zenginliğin teşvik edilmediğinidüşünüyoruz. Nitekim İmam Gazali "ihtiyacından fazladünyalık edinen bilmeyerek helakini hazırlamıştır.Tabiatları, insanı Allah’tan alıkoyan şehvetleremeylettiği, servet de bunun aleti olup bunu kolaylaştırdığıiçin, servetin yeteceği kadarından fazlası mahzurlugörülmüş ve peygamberler servetin fazlasından Allah'a

Page 67: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

67

sığınmışlardır" demektedir. İmam Gazali İhya'da "Nerdeise fakirlik küfür olacaktı" hadisini naklettikten sonra;"Yazıklar olsun sana ey aldanmış, sen Abdurrahman İbn-iAvf'ın zenginliğinden bahsedersin. Böyle davranmanşeytanın seni aldatmasındandır. Senin dilinde bunlarısana konuşturur ve seni helak eder... Ne zaman kihelalinden servet edinmenin, serveti terk etmekten dahamakbul olduğunu sanırsan o zaman Resul-ü Ekrem'ihorlamış olursun... Ey gafil, sahabenin servetiyle senialdatmaya çalışan şeytanın bu hilelerinden aklını başınaalmak suretiyle kendini koru. Yazıklar olsun sana, senAbdurrahman İbn-i Avf'ın servet edinmesiyle delilçekemezsin. Abdurrahman bile kıyamet günü yalnız biryiyecek nafakası olup, başka bir şey olmamasını temenniedecektir." (Not: zenginliğin dereceleri; Sahih-i Buhari,C.7, s. 278, ayrıca C. 5, s. 87. )

Bir hadiste "Cenneti gördüm. Muhacir veMüslüman fakirlerinin koşa koşa Cennete girdiklerinigördüm. Zenginlerden kimseyi görmedim. YalnızAbdurrahman İbn-i Avf'ın emekleye emekleye onlarlacennete girdiğini gördüm."

Ayrıca zenginlikte izafi bir kavram. Bazı İslamuleması "Peygamber efendimiz zenginlere dilenciliğiyasak etmiştir. Zenginliğin derecesi kendisindensorulunca, sabah ve akşam yiyeceği, sabah ve akşam birgecelik nafaka" diye cevap vermişlerdir. Bir kısmı dazenginliğin derecesi zekat nisabına malik olmaktırdemişlerdir ki, bu da doksan altı gram altındır.

Biz sadece İslam’ın yönetime ve hayata egemenolduğu bir düzende teorik olarak iktisadi kurumların nasılşekilleneceği konusunu tartışmaya çalışıyoruz. Yoksaamacımız bunun dışındaki bir sistemde ezilen, horlanan

Page 68: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

68

istismar edilen insanlara teselli dağıtmak değildir. Busistemin dışındaki bir düzende bir Müslümanın nasılhareket etmesi gerekeceği bizi çok aşan bir problem.Yalnız kesin olarak doğru olduğuna inandığımız birprensip; İslam’da önemli olan kazanmadır, harcamadeğil. Çünkü haram para ne hayra ne de zekata sayılır.(Not: Ayrıca bak; l00l Çerçeve, 29 Eylül l950, Sayı: 28)

AKSİYON METODU

Hemen hemen yarım asırlık; tefekkür, gayret,maddi ve büyük çileler sonucu Rahmetli Necip FazılKısakürek tarafından bir ideoloji haysiyeti ilebütünleştirilen Büyük Doğu'nun aksiyon metodu nedir?Derin ve gerçek mü'min hangi yolu takip ederek budavayı hayata nakşedip yönetime egemen kılacaktır?

Önce şunu tespit borcundayız ki; Necip Fazıl Beykendi şahsi ahlakı veya mizacı ile kaim bir dava binaetmemiş, dolayısıyla da kimseyi böyle bir yola davetetmemiştir. Öyle ise Büyük Doğu ideolocyası için örnekşahıs ne şu ne de bu kişidir. 9 Ocak l948'te tamamenkendi ifadeleri ile kendileri "Tek müdafaa kelimesiolmayan ve şahsına ne kadar süfliyet çamuru atılıyorsahepsini gayesinin ulviyetinden bilen, buna rağmengerçekten süfli şahsıyla bu kadar şerefe layık olmayanbasit ve alelade adamcağız."[26]

Bu hareketin örnekleri doğrudan doğruya bizzatNecip Fazıl Bey'in ifadesi ile "İslam İnkılabı”nıkadrolaştırmaya memur gençlik, Sahabiler ve onlarıngerçek bağlılarından başka kendisine hiç bir ruhi örnekkabul etmeyecek; bu ruhu, baştan başa yepyeni, fakataslına uygun olarak, nefsinde ve dünyada maddeye nakş

Page 69: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

69

edecektir." Yine aynı konu etrafında şöyle söylüyor:"Sahabi bizim tek örneğimizdir. Sahabi bir aynadır, AllahResulü’nün nurunu aksettiren, O'nu temsil eden, gösterenayna, saffet dolu ayna..."

İslam inkılabını gerçekleştiren neslin örneğiniböylece belirttikten sonra, hemen şunu ifade edelim ki;bu davayı gerçekleştirme aksiyonunun temeli "Kanunizuhurdur". Üstad'ın ifadesiyle biraz daha açarsak;"Sadece ruhlarda ve düşünce çevresinde bir ihtilal veinkılap olan bu hareketin aletleri söz ve kalem..."

Bu söz ve kalemi kullanırken de; anayasanınkefaleti altındaki fikir hürriyetinin sınırlarına dikkatedilecek, kırmamak şartıyla sonuna kadar gerilecektir.Metod olarak saf fikirden başka vasıta ve alettanımadığımıza göre; yine Üstad'a bırakıyoruz sözü:"Kendimizi kanun namusunun kefaleti altında görüyor vebu güven duygusundan sonra başımıza hangi inkisar veıstırab gelirse gelsin, onu hiçe sayacağımızı o zaman dabelirteceğimiz misaldeki ibret payı noktasından en büyükhizmeti yerine getirmiş olacağımızı hak ve millethuzurunda ilan ediyoruz."

Anlatmaya çalıştığımız bu "Kanun yoluyla zuhur"yönteminin ahlakı ise, mefkureci ahlakıdır. Ve bu ahlakta"yıkılası hanede evlad-ı iyal var" mazereti ve endişesineyer yoktur. Ya bütün halinde cemiyetle birlikte ferdihanede kurtulacak, yahut içindeki evlad-ü iyalle birlikteviran olacaktır.

Bu davanın yöntemi hepçiliktir. (Ayrıca Bak: "Bizlüpçü değiliz Hepçiyiz", 1 Eylül l950, 6. Yıl, Sayı: 24)Yine Üstad'ın ifadesi ile "Bir hepçi yıkılacak olursa,çelikten bir putrel gibi bütün gövdesiyle devrilir; fakatvücudundan bir zerre bile koparılmasına, bir talaşçık bile

Page 70: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

70

yontulmasına tahammül edemez." "Ne mesuttur o insanki, devrilenlerin bile şeref ve haysiyet sahibi olduğuhepçilik davasında ezelden ebede kadar ayakta duracağınıbildiği sisteme bağlanmış ve onun muhasebesini "hep"üzerinde vermeyi borç bilmiştir."

"Hep"çilik özelliği çerçevesinde Üstad'ın özlediğigencin vasıfları şunlardır:

1-Aşk2-Sır idraki3-Nefs ve Kainat muhasebesi4-Eşya ve hadiselere hakimiyet ve gözü karalık5-En derin merhamet içinde en keskin şiddet6-Fedakarlık7-Samimilik8-Zerafet, Zevk ve Estetik [27]

(Not 1: Sahte Kahramanlar, s. 227; Ayrıca Büyük Doğu,8 Haziran l951, s. 2; 15 Haziran l951, s. 2; 22 Haziranl951, s. 2)(Not 2: Yandı canım hecr ile vasl-ı kuy-i yar isterem

Derd mend-i firkatem derman-ı didar isterem)

Rahmetli Üstad; söz ve kalemle, sürekli olarakyasaları sonuna kadar gererek fikri aksiyona davet ettiğihalde hiç kimseyi yasaların suç sayacağı, silahlı ve fiilimücadeleye çağırmadı, özendirmedi.

İşte l967 yılında öldürülen Müslüman bir gencianmak için, o günün bir gençlik teşekkülünde yapılantoplantıda kendisini dinleyen heyecan dolu gençlereÜstad şöyle sesleniyordu: "Onun intikamınıdüşünmeyiniz! Onu öldürenler, topyekûn yeni iman

Page 71: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

71

gençliğine kastetmişlerdir. Size düşen karşılığın da aynıçapta olması gerektiğine göre siz büyük inkişafınızıtamamlamaya bakınız!..."[28]

Fakat kendisi bu kadar çile çekmiş, hapisleredüşmüş, kendi ifadesi ile "Kuşların bile evinin üstündenuçmaya korktuğu" bir mücadele adamının, gençleri fiilitahrikten kaçındırması gerçekten çok ilgi çekici vekendisini iyi tanımayanlarca kavranamayacak birdurumdur.

Bu anlattığımız olay belki biraz daha onunmerhameti ve fikir namusu konusunda fikir verir. l980öncesi... Günde yirmi kişinin öldüğü, Büyük Doğu'yagönül verenlerin pasiflikle suçlandığı ve ne yapacaklarınışaşırdıkları bir dönemde, Üstad'ın ziyaretine giden, onabağlı bir arkadaş soruyor: "Üstadım bu içindebulunduğumuz durumda Büyük Doğucular olarak biz neyapacağız?" Cevap çok manalı ve inkisar dolu: "Namaz,niyaz ve gözyaşı içinde pörsümeden bekleyiniz!" Yineaynı arkadaş naklediyor: "Rahmetli Üstad aynı günlerde,içinde bulunulan durumun teşhis ve tespitini yaptıktansonra şöyle diyor: "Eğer ben birilerini silahlı mücadeleyedavet eder ve kendi çocuklarımı ellerinde tabanca ile enönde göndermezsem, benden de şüphe ediniz!"

Şu noktayı katiyen gözden uzak tutmamak gerekirki; her yöntemi kendi şartları içinde eleştirmek,değerlendirmek ve yargılamak lazım. Yoksa doğruyubulamayız. Şüphesiz anlatmaya çalışacağımız "Kanunizuhur" yöntemi emperyalist Rus çizmeleri altındakiAfganistan için çok manasız olurdu.

Bütün bu yöntem ve tartışmalardan sonra,Üstad'ın siyasi partilere bakışının kısaca da olsa üzerindedurma gereğine inanıyoruz.

Page 72: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

72

Üstad, hayatının hiç bir döneminde, partileri,davasını gerçekleştirecek birer ocak olarak görmedi.Nitekim bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla ömrüboyunca bu tutumunu muhafaza etmiştir. İşte bukonudaki yazıları ihtiva eden mecmualardan bazıları:

28 Haziran l9469 Şubat l95129 Haziran l951Temmuz l969Kasım l969l970, l97l ve l973'teki yazıları.İşte kendi ifadeleri ile: "Bizim partimiz yoktur ve

olamaz!"[29] Değişik bir tarihte de:"Hakikatte bizimpartimiz yoktur ve zaten parti mefhumuyla herhangi bir içmünasebet kurmamız imkansızdır." Başka bir tarihte:"Parti, vatanımıza, milli bir mahsul olarak değil, Avrupalıbir mamul olarak, Abdülaziz devrinde girer. Topkapısarayında , asil Bağdat köşkünün yanında (Barok) ve(Rokoko) biçimi Mecidiye Kasrının zuhuru gibi..."[30]Ve nihayet 70'li yılların şartları içinde şöyle diyor Üstad:"Manzara budur ve eğer bir gün ilk defa olarak Türk’ünruh köküne bağlı bir parti zuhur edecek olursa seçimitüm kazansak ve millet temsilcileri kadrosunu tek başınadoldursak bile, bu havada, Meclis kapılarından içeriyebırakılıp bırakılmayacağı ayrı bir meseledir."

Bu kadar nakil Üstad'ın partiye nasıl baktığınıanlatmaya yeter sanıyoruz.

Yalnız bütün net ve açık düşüncelerine rağmen;Üstad'ın zaman zaman bazı partilerle münasebet içinegirerek, düzenle bütünleştiği ileri sürülmüştür. Bununsebebi sorulursa; yine Üstad'ın kendi ifadesiyle şöylecevap veririz: "Bizim partimiz yoktur ve olamaz! Ancak

Page 73: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

73

bir takım ehven-i şer hesaplarımız olabilir ki, o daölümün peşinen kabullenilip zahmetsizini aramaktanbaşka bir şey olamaz!"

Kaldı ki Üstad'ın ehven-i şer tercihlerinde bazenyanıldığını söylesek dahi, bunu büyütmenin anlamsızolduğu kanaatindeyiz. Üstad bir fikir adamıdır, siyasideğildir. Ayrıca "Hatam deham çapındadır" diyen birinsanı bu tür konularda karalamaya çalışmakta bizceinsafsızlıktır.

GENEL DEĞERLENDİRME

Büyük Doğu İdeolocyasının merceğinden, içindebulunduğumuz zaman kesitine bakınca nasıl bir manzaragörüyoruz? İçinde bulunduğumuz zaman kesitini veolayları nasıl değerlendiriyoruz.

Batı Hıristiyan Ortaçağının geç skolastik dönemiiçinde eski otoritelerin yıkılmaya başlaması ve aklınistiklalini ilan etmesiyle birlikte, tabiat bilimleri degelişmeye başladı. Nihayet bu gelişme l8. asırda doruknoktasına ulaştı. Bu dorukta ortaya çıkan pozitivizmin tekamacı; hayatımızı bilimle temellendirmek, gözlem ve akılyürütme ile olaylar arasındaki değişmez ilkeleri, yasalarıbulmaktır. Önemli olan olayların benzerliği ve birbirininarkasından gelişleridir. İnsan mutlak'ı aramaktanvazgeçmiştir. Artık metafizik, mistik anlayışlar, hattasorular bile dünyadan kovulmuştur. Bilimin gelişmesiyle,korkunç bir materyalizmle birlikte, iyimserlik ortayıkaplamıştır. Bilim korkunç bir gelişim içindedir, yeniyeni icatlar yapılmakta ve bunlar hemen insanlığınfaydasına sunulmaktadır. Bilim her şeyi çözecektir. Genç

Page 74: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

74

bir delikanlı gibi kendine güvenmekte ve etrafına umutsaçmaktadır.

Fakat bu iyimserlik sonsuza kadar devamedemezdi. Üstad bunun sebeplerini şöyle dile getiriyor:"Batı adamı, l9. asrın son yarısında ve 20. asrınbaşlarında maddeye o türlü tahakküm istidadına geçti ki,bu tahakkümü ona denk bir ruh köküne bağlayamaması,üstelik eski ruh köklerinde de yavaş yavaş çözülmebaşlaması yüzünden maddenin tahakkümü altına girdi veböylece onun ruhu, belirsiz bir yırtıktan döküle döküle,tükenmeye yüz tuttu."[31]

Nitekim Üstad'ın işaret ettiği gibi; 1848 olaylarıile meydana gelen ruhi çöküntü, gelişmeye inanmış çağdailk şüphelerin doğmasına sebep oldu. İlk defa 1851yılında yazdığı kitapla Schopenhauer çağın batışduygusunun habercisi ve yorumcusu oldu. Ve arkasındanpesimist sanatçılar ve filozoflar sökün etti.

Yirminci yüzyıl ise; varlığımız için, bir dıştehlikenin bulunduğu gibi bir temel duygu ile başlar. Birçöküş felsefesi meydana gelir. Yıl l915... Rathenaus-Çağın Kritiğine Dair... l917... Spengler-Batının Çöküşü...l922... Karl Kraus- İnsanlığın Son Günleri... l948...Toynbee-Yargılanan Uygarlık...

Yine Üstad'ın ifadesiyle "Birinci Dünya Harbi;Batının yüz seneden beri için için mayalaşan ruhibuhranını heykelleştiriverdi." Bu savaş, insanoğlununbeynindeki bazı apseleri patlattı, bazı organları felç etti,bazı hastalıkların ortaya çıkmasına sebep oldu... Ve artıkdünyaya egemen olan ihtiyar kara Avrupa’sı değil;Amerika'dır. Amerikanizm’dir...

Amerikanizmi şöyle tarif ediyoruz: Yunan Aklı,Roma Nizamı ve Hıristiyan Ahlakının sentezinden

Page 75: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

75

meydana gelen, Batı uygarlığının Amerikan Pragmatizmiile izdivacından ortaya çıkan yeni sistem ve bu sisteminhayata geçirilmesi...

Amerikanizmin temel telakkisi "faydalı olan şeydoğrudur" anlayışı olduğu için, artık faydasızgevezeliklere, felsefe yapmaya, düşünmeye, teoriüretmeye gerek yoktur. Bütün amaç; hiç bir ideolojiksaplantının emri olmadan gözlem ve istatistikselaraştırma yoluyla somut gerçekleri yakalamak vetoplumu bu gerçeklere göre şekillendirmektir.

Rahmetli Üstad ortaya çıkan tipi şöyle tasvirediyor: "Amerikalı, eski bir kök ve şahsiyet damarınabağlı olmaktan uzaktır. Garbın milletler katışığındandoğma öyle bir melezdir ki, o milletlere ait ruh ukdelerinidibinden tıraş etmiş; ve meselesiz, devasız(davasız),dertsiz, ıstırapsız, yalnız madde hesaplarına bağlı ve beşhasse planında yaşar bir yeni insan tipi getirmiştir... Buyeni insan başıboştur, ilcalarına tabidir, her kayıttan veölçüden azadedir, manevi sulta ve disiplinboyunduruklarından hiç birinin hükmü altına giremez;hasılı tam manasıyla tabiat ve madde insanıdır."

Üstad'ın tasvirini yaptığı bu insan tipinde J. K.Galbraith'in ifadesiyle: "Kişisel çıkar bir din halinegelmiştir."

Bu yeni insan tipi tarafından oluşturulan, yaşananve taşınan Amerikanizm, dalga dalga dünyayı sarıyor.Hatta bir kaç on yıldan beri de gittikçe hızını artırarakotoriter ve totaliter Marksist diye nitelenen ülkeleri bileetkisi altına alıyor.

Tasvire çalıştığımız bu Amerikalı tipin elindegerçekleşen; ruhtan mahrum, sahibi olduğumuzteknolojik strüktür içinde insanoğlu bunalıyor, sıkılıyor,

Page 76: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

76

bir şeylerden korkuyor... Bu korkunun bazen sebebinibiliyor, bazen de "Angst" niteliğinde sebebi bilinmeyenkorku sıkıntısı çekiyor...

Bu korkunun bizce bilinebilen sebepleri arasındaşunları sayabiliriz:

Nükleer enerjinin çeşitli şekilleri.İnsanlığın yok olma tehlikesi .Çeşitli özellikleri ile çok ciddi boyutlara ulaşan

çevre sorunu.Bütün iktisaden kalkınmış ülkeleri de içine alan

işsizlik tehlikesi.Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı.Yaygınlaşan bir mücadele tekniği haline gelen

terörizm.Saydığımız ve benzer sebepler özellikle iktisaden

gelişmiş ülke insanlarını büyük ölçüde paniğe sevkediyor. İnsan kendi dışındaki evreni tanıma konusundaakıl almaz başarılar elde ederken, aynı başarıyı kendinitanımada gösteremiyor. Hayatına bir türlü anlamveremiyor, ayağını basabileceği sağlam bir zeminbulamıyor. Kendi kendisiyle, ailesiyle, toplumla arasıgittikçe açılmakta... İnsan bilime duyduğu güvenkonusunda hayal kırıklığına uğradı; bıkkın, güvensizyaratıcılıktan uzak ve yorgun...

İnsanın içinde bulunduğu trajik durumu ifadeetmek için sadece bir rakam vereceğim. Gerisinimuhayyilenize ve takdirlerinize emanet ediyorum.

ABD'de l978 yılında, sadece 14-34 yaşlarıarasında bulunan insanlardan 4.3 milyonu tek başınayaşamaktadır.

Sadece insanın dışında olup biten, iç varlığına hiçbir şey katmayan, tersine dengeyi bozan bir ilerlemenin

Page 77: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

77

anlamsızlığını ve boşluğunu lirik Alman şairi RainerMaria Rilke şöyle anlatıyor:

Şehirler ama sadece kendilerinin olanıistiyorlar

Ve çekiyorlar her şeyi kendi yollarınaKof bir tahta gibi hayvanları parçalayıpTüketiyorlar bir çok milletleri yakarakVe insanların hizmetleri kültürleridirVe düşüyorlar denge ve ölçüdenVe ilerleme diyorlar salyangoz izlerineVe daha hızlı gidiyorlar, yavaş gittikleri yerdeVe hissediyorlar ve ışıldıyorlar sokak kadınları

gibiVe gürültücüdürler madenden ve camdanSanki aldatan bir hayal onlarla her gün alay

ediyorArtık asla kendi kendileri olamıyorlarPara büyüyor, onların bütün kuvvetine sahipVe doğu rüzgarı gibi kocaman ve onlar

küçücükVe koflaşmış ve bekliyorlar ki şarapVe hayvan ve insan özünün bütün zehiriOnları gelip geçici uğraşmaları için

canlandırsın.

İşte bütün bu ifadeye çalıştığımız durum içinde;en "mutlak hakikatler", "titrek bir an" kadar sürüyor.Nietzsche'nin ifadesiyle bir "aşağı" ve "yukarı" kalmıyor.Üstad daha l944'te bu durumu şöyle ifade ediyor: "Cihanşu veya bu kıymetin değil de, bizzat kıymet ölçüsününçivili bulunduğu can evinden, ruhundan hastadır." Her

Page 78: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

78

şey ama her şey karma karışık. Ayna düşmüş, kırılmış,gökyüzü üzerinde paramparça... İyi-kötü, güzel-çirkin,doğru-yanlış...

Kendisini gereğinden fazla aşan, tedbirinialmadan tehlikeli bir şeyleri kurcalayan, zararlarındankorunamayacağı gizil güçlerin üzerine abanmasındanbunalmış, hiç bir reel fenomenden teselli bulamayan,ömrü kreşte başlayıp, kimsesizler yurdunda sona eren,kuralı ve kutsalı olmayan, bütün bunlara rağmen dinihtiyacından da büsbütün kurtulamayan etrafındaki saltmaddi bir evrene duyulan tepkiden kaynaklanan birtavırla bu insan; zaman içinde koyu materyalist yaklaşımıyavaş yavaş kaybederek metafiziğe, dine yönelmiştir. Birnevi dine dönüş başlamıştır. Hatta Alvin Toffler şöylediyor: "Herkes büyük bir tutkuyla, inanılacak bir şeyleraramakta... Ne olsa razı olacak..."

Yalnız biz burada bir dine dönüşten söz ederken;din kavramını kişinin kutsallık atfettiği değerlersisteminin bütünü olarak alıyoruz. Halbuki İslamiyet,Allah'ın kitabı ile Peygamberinin sözlerine, olduğu gibipazarlıksız inanmaktır. Dolayısıyla biz dine dönüşle,İslam'a dönüş arasında büyük bir fark, hatta birbirinidışlayıcı bir oluşum olduğunu düşünüyoruz. Bunun içinde gerek dünyada, gerekse ülkemizde İslam'ı da içinealan, İslam'ın alternatifi olan bir dine dönüş olduğukanaatindeyiz. Gözümüzün önüne yan yana üç tane havuzgetirelim. Materyalizmin her çeşidi, din ve metafizik,Müslümanlık... Biz iki uçtan ortaya doğru bir akınolduğunu gözlemlemekteyiz. Hatta falın her çeşidi vepiyango, toto-loto, spekülatör kazanç, köşe dönme, sporadüşkünlük...

Page 79: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

79

Bu noktada "İman ettik demeyiniz, Müslümanolduk deyiniz"[32] ayetini düşünmeye davet ediyorum.Nitekim "İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibiinanırsınız" hadisinin hikmeti de tecelli ediyor veyaşadığı gibi inanmaya başlayan bir Müslüman bir süresonra farkında olmadan koyu bir dindar olup çıkıyor.

OLDUĞU GİBİ İSLAM - OLDURULMAKİSTENDİĞİ GİBİ İSLAM

Üstad bu durumu şöyle tespit ediyor: "İslam’ızatından feda etmeden olanca saffet ve asliyetiylekucaklayabilecek ve nefslerinde yenileyecek nesillerinböylece köküne kibrit suyu dökülmeye başlanınca, Dinihtiyacından büsbütün kurtulamayan muvazaalı mizaçlarher tarafta işi reformculuğa dökmüş; ve olduğu gibi birİslam yerine oldurulmak istenildiği tarzda bir İslam’akapı açmaya bakılmıştır."

Nitekim Willfried A. Hofmann da bu psikolojiyiçok iyi yakalıyor ve diyor ki;" Tanrıya inanmaklaböbürlenen ama Tanrı yokmuşçasına yaşayan bir insan,sonunda inancından şüpheye düşer."[33]

Üstad'ın ifadesi ile "Bütün iş sahalarındaki İslamitutum ve güdüm" manasındaki muamelat çok önemlidir.Eskiler ameli, imanı koruyan fanusa benzetirler. Fanusolmazsa mum söner. Fakat nasıl olmuşsa, kimler hangihakla yapmışlarsa ameli sadece namaz, abdest, ve oruçgibi ibadetlerle sınırlamışlardır. Büyük günahlar birikerekimansızlığa sebep olur. İşte size "İman ve İslamAtlası"nda sayılan en büyük günahlardan bir kaçı:

Riba (faiz) yemekYalan yemin

Page 80: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

80

Yalancı şahitlikŞahitlikten kaçınmak...

İşte bir kaç büyük günah:Allah düşmanlarını taklit etmekZengini zengin olduğu için yüceltmekAhdini yerine getirmemekMuhtaçlara rahmet duymayacak derecede kalp

kasavetine uğramakKötülükleri, halka şerrinden korku verecek

dereceye getirmekAltun ve gümüş kaplarla yeyip içmekPerukaKadının iki tarafa salınarak yürümesiRiba (faiz) işlerinde şeriat hilesine sapmakMalı yemin ile satmakKomşuya eziyet vermekKadının evinden dışarısı için süslenmiş olarak

çıkmasıRüşvet almak vermek ve aracılık etmek...Demek ki; çeşitli günahların zaman içinde

gündelik hayatın olağan bir parçası olması mümininİslam’dan çıkmasına sebep olmaktadır.

Bu söylediklerimizi insaflı yargılamak ve elemekiçin Amerikanizmin dünya çapında bir endüstri halindekiyöntemine doğru teşhis koymak gerekir.

Bir kere Üstad'ın ifadesi ile "Batı'nın Haçlıseferlerinden namütenahi defa öldürücü olan ve onun ustaparmaklarıyla ruhumuza kakılmış bulunan bu sefilküçüklük “ukdesiyle" yine Üstad'ın ifadesiyle: "Kocavatan, kendi öz evinde ve öz eşyası içinde sürgün yaşayanboynu bükük insanlarla doldurulmakta" daha sonra da

Page 81: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

81

istedikleri her şey kültür şokuyla yavaş yavaş ruhlara zerkedilmekte. Fakat ustalıkla. Nasıl mı? Psikoloji'de yapılanbir deney vardır. Kurbağa, bir kabın içindeki normalsuyun içine konulur. Su yavaş yavaş ısıtılmaya başlanır.40, 41, 42, 80, 81 hasılı su l00 dereceye kadar gelipkaynadığında kurbağa kurtuluş için hiç bir gayrettebulunmadan ölür gider. Peki kurbağayı kabın içine nasılsokuyorlar? Bakırköy Akıl Hastanesi'nin kurucusu veBaşhekimi olan Mazhar Osman Uzman'a gelirler. "Amanhocam saldırgan deliler, zincirlerinden boşaldılar, çırılçıplak Bakırköy'ün sokaklarında dolaşıyorlar" derler.Mazhar Osman olay yerine gelir ki ne manzara! Hemenkendisi de deliler gibi soyunur ve en öne geçer; "haydintren tren oynayalım" der ve en öne geçer ve "çuh çuh"bütün delileri alır tımarhaneye sokar ve üzerlerini kilitler.

Toplumlar çocuklar gibi modern propagandateknikleriyle kandırılarak çeşitli araçlarla istenilen yönekanalize edilmektedir.

Büyük Doğu merceğinden bakarak tespiteçalıştığımız bu evren panoraması karşısında bir BüyükDoğucu, geleceği nasıl görür. Gelecek hakkındabeklentisi nedir? İnandığı değerlerin maddeye nakşıkonusundaki ümidinin derecesi nedir? (Not: Bak: SonÜmit, 6 şubat l948, Yıl.3, C. 4, Sayı: 79)

Bu netameli soruya cevabı, doğrudan doğruyaÜstad'da aradık... İşte bu soruya cevabı: "Arkadaş, hiç birümit yok, biliyoruz! Cihanın son moda yelkenlisi, gafletrüzgarına, küfür akıntısına, cehil haritasına, hamakatkaptanına göre yapılmıştır. Allah'tan mahrum devirlerinmanasını göstermek için bizzat Allah'ın resmettiği bumanzarayı silmek, neşeli neşeli dalgalar üstünde seken bugemiyi yolundan çevirmek kimin haddi? Ne sulh

Page 82: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

82

olmasını bekle, ne yabancı reçetelerden şifa ümit et!Hepsi masal, hepsi palavra!!. Bu devran, artık eşya vehadiselere yepyeni bir tahakküm nizamıyla hayat ispatedemeyen milletlere zindan olacaktır! Bu gidişe göreümit görünmüyor arkadaş; bunu görüyoruz!"[34]

Bir başka yazısında da: "Müşahhas eserler vetefsirler planında her şey bizi, ümitsizlikler vebedbinliklerin, efsane çapında en müthişleriyleçevrelemiştir. Yani biz, tedbirler alemine göre bedbinlikve ümitsizliğin son haddini çevreleyici şartlar içindeyiz."Başka bir yazısında da şöyle diyor Üstad: "Zahirde hiç birümit yoktur. Topyekun ümitsiz dünyanın ümitsizbucakları içinde bir bucaktayız."

Üstad bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi en ufakbir ümit ışığı görmemektedir. Ümitsizdir. Ama hangialemde? Dış alemde, tedbirler aleminde, imkanlaraleminde... Yani olayların sebep-sonuç ilişkisi içindegerçekleştiği iki kere ikinin dört ettiği dünyada...

Fakat Üstad'a göre bir de sebep-sonuç ilişkileriningeçerli olmadığı mavera alemi var... Orada üstün illiyetlergeçerlidir...[35] Her şey oranın takdirine bağlıdır. Bütünbu koyu ümitsizliğine rağmen Üstad hemen ekliyor:"Fakat biz müslümanız! Müslüman asılda ve prensiptebedbin olmasına, cesaretini kaybetmesine bilfiil imkanbulunmayandır... madem ki -sen ve ben- biz varız, orada ,nasıl ve ne zaman büyüteceğini Allah'ın bildiği bir cihanvardır... O adam ki Allah'a maliktir, neden mahrumdur;ve o adam ki Allah'tan mahrumdur, neye maliktirArkadaş?" [36] İşte yine kendi cümleleri: "Hasretvuslatın yarısıdır, istekli olun."

Yine Üstad'ın kendi ifadesiyle: "Ve buna rağmen,herkes her şeyden mahrum, fakat biz ümide malikiz. Zira

Page 83: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

83

Müslümanız ve Yaradana inanıyoruz. Elverir ki,ümitlerin eşekçelerine inanmayalım, kapılmayalım,içinde bütün insanlıkla beraber yol aldığımız zulmettünelini bilelim, hudutsuz bedbinlik pahasına kazanılacakbütün nikbinliğe talip olalım... İşte ümitsizlik içindeümidin sırrı bu noktada? Bu noktayı anlamanın ehliyetide muhakkak ki derin ve gerçek Müslüman’da... Böyleinsanlardan Kadıköy vapurunu dolduracak kadarbulunduğunu bilseydik, kendimizi şimdiden ümit içindekiümidin ilerisine geçmiş sayardık."[37]

Yine Rahmetli Üstad: "Berzahtan geçiyoruz "dedikten sonra şöyle devam ediyor: "İşte azizgönüldaşlar! Bu berzahın hayatı ister bütün ömrümüzcesürsün ve gerçek varlığa nailiyet ömrümüzün sonyıllarına inhisar etsin, isterse bütün ömrümüzü ve hattabizimkiyle beraber çocuklarımız ve torunlarımızın dahayatını kuşatsın; kim Allah ve Sevgilisi adına sonundahiç bir dünya saadeti vaat etmeyen, hatta her musibeteimkan belirten ve sadece divaneler gibi gökte nurdan birimzaya müncezip, muhale benzer bir ameliyeye çağıranberzah hayatını, cevr-ü cefaya tahammül ahlakını, sabırve rıza seciyesini tercih ediyorsa arkamızdan gelsin...Zaten bu davanın böyle olmayanlarla kazanılmasıimkansızdır. Onun içindir ki ne öylesine milyonlarıaşmaktan emniyet hissi duyabilir, ne de böylesine bir kaçkişi bulmaktan zaafa düşeriz. Yalnız böylelerini istiyor vegerisine günü birlik dünya menfaat ve huzuruna dönüplütfen bizi aldatmamalarını tavsiye ediyoruz. Onlarberzah geçildikten sonra aramıza katılmak ve sonradandavanın en hararetli bezirganı kesilmek üzere şimdilikbekleyebilirler! Elverir ki bizi bizden ibaret bıraksınlar vealdatmasınlar!"[38]

Page 84: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

84

Ve yine ümit konusu etrafındaki Üstad'ındüşünceleri: "Muhakkak ki, bir cemiyette büyük ferdizuhurun en diri anı, o cemiyetin en bitkin zamanıdır. Cançekişen cemiyet eğer ölmeyecekse, mutlaka rahmindebüyük ferdi zuhura yol bulacaktır."[39]

Herkesin beklemeye başladığı mutlaka gelir. İştebizim trajik sevinç dediğimiz budur...

Mehmedim sevinin başlar yüksekte!Ölsek de sevinin, eve dönsek de!Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

(Kayseri/ l989)

Dipnotlar:

[1]Hasan Basri Çantay, Kur'an'ı Hakim ve Meali Kerim,İstanbul, l952, C.I, s. 114.[2]Çantay, C.1, s. 442[3]Walter Kranz, Antik Felsefe, Çev: Suad Y. Baydur,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları,İstanbul, l948, s. 87.[4]Necip Fazıl Kısakürek, "İslam İnkılabı- Giriş ", BüyükDoğu, Sayı: 1, 14 Ekim l949, s. 2.

Page 85: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

85

[5]Necip Fazıl, Tanrı Kulundan Dinlediklerim,"Münekkit Olmaya Bakınız", Yıl: 1, Cilt, 2, s. 18, 11. 2.l944, s. 5.[6]Irwin Edman, Sanat ve İnsan, Çev: Turhan Oğuzkan,Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, l966, s. 79.[7]Necip Fazıl, 11. 2. l944, Yıl: l, C. 2, Sayı: 18, s. 5.[8]Necip Fazıl, Vecdimin Penceresinden, "Şüphe", 23Mayıs l947, Yıl: 2, C. 3, Sayı: 64, s. 5.[9]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 4. 2. l944, Yıl: 1, C. 2,Sayı: 17, s. 2.[10]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 18 Nisan l947, Yıl: 2, C. 3veya 4, s. 59.[11]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 11.2. l944, Yıl: 1, C. 2,Sayı: 18, s. 5.[12]Necip Fazıl, 20 Mayıs l949.[13]Necip Fazıl, O ve Ben, Büyük Doğu yayınları,İstanbul, l984, s. 73.[14]Necip Fazıl, İdeolocya Örgüsü, Büyük DoğuYayınları, İstanbul, l986, 5. Basım, s. 7-l0.[15]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 1 Temmuz, l949, s. 2.[16]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 16 Aralık, l949, 5. Yıl,Sayı: l0.[17]Necip Fazıl, Mümin Kafir, 1 Nisan l949, 5. Yıl, Sayı:4.[18]Necip Fazıl, Hz. Ali, Büyük Doğu Yayınları,İstanbul, l984, s. 17.[19]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 4. 2. l944, Yıl: 1, C. 2,Sayı: 17, s. 5.[20]Necip Fazıl, Hitabeler, Büyük Doğu Yayınları,İstanbul, l985, s. 44.[21]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 11. 2. l944, Yıl: l, C. 2,Sayı: 18, s. 2.

Page 86: NECİP FAZIL VE BÜYÜK DOĞU/ Ali BİRADEROĞLUkekvakfi.gen.tr/dosyalr/necipfazilbd.pdf3 TAKDİM Kayseri Eğitim ve Kültür Vakfı “İlmi kitapla kaydediniz.” buyruğunu yerine

86

[22]Necip Fazıl Büyük Doğu, 28 Haziran l946, Yıl, 1, C.II, Sayı: 35[23]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 28 Haziran l946, Yıl: 1, C.II, Sayı: 35[24]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 28 Haziran l946, Yıl: 1,C.II, Sayı: 35[25]Ali Şafak, İslam Arazi Hukuku ve Tatbikatı, Türdavyayınları, İstanbul, l977, s. 147.[26]Necip Fazıl, Büyük Doğu, l00l Çerçeve, 9 Ocak l948,Yıl, 2, C. 3, Sayı: 75, s. 2.[27]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 18 Ekim l946, s. 5[28]Necip Fazıl, Hitabeler -1985, s.134[29]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 28 Haziran l946, Kasıml969, Sayı: 6, 14. Devre[30]Necip Fazıl, Büyük Doğu, Temmuz l969, Sayı: 3, 14.Devre[31]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 8 şubat l946, 1. Yıl, C. 1,Sayı: 15, s. 2; İdeolocya Örgüsü, S. 78.[32]Hucurat Suresi-14. Ayet. Ayrıca bak: Sahih-i BuhariC. 1, s. 40.[33]Nato Dergisi, l987, Sayı, 3, s. 25.[34]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 11 Mart l949, 5. Yıl, Sayı:1.[35]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 1 Nisan l949, s. 1.[36]Necip Fazıl, Büyük Doğu, 11 Mart l949, 5. Yıl,Sayı:1[37]Necip Fazıl, Büyük Doğu, Ümitsizlik İçinde Ümit, 11Haziran l954, Sayı: 6,[38]Necip Fazıl, Büyük Doğu, l00l Çerçeve, Berzah, 16Mart l951, 7. Yıl, Sayı: 52.[39]Necip Fazıl, Büyük Doğu, l00l Çerçeve, Zuhur, 2Mayıs, l947, Sayı: 61