necmettİn erbakan’in ardindan dışı/2011... · erbakan'a allah'tan rahmet;...

115
DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM DÜBAM NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN

Upload: others

Post on 10-Sep-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

DÜBAM

[Yıl]

e

r

t

u

g

r

u

l

[

Ş

i

r

k

NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN

Page 2: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

2

Genel Yayın Yönetmeni

Akif Emre

Yayın Koordinatörü

Ertuğrul Aydın

Mayıs 2011

DÜBAM Yayınları

Küresel ĠletiĢim Merkezi

Barbaros Bulvarı, Balmumcu / BeĢiktaĢ

Tel: (0212) 274 80 21 – 274 80 22

www.dunyabulteni.net

Page 3: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

3

SunuĢ

Bir insan hakkındaki en samimi sözler kişi oğlu ebediyyete intikal ettikten sonra söylenir. Bu yüzden de

rahmetli Necmettin Erbakan hayatta iken hakkında yazılıp söylenenlerin vefatından sonra tartılabileceği

“samimi” makaleleri bu dosyada bir araya getirdik. DÜBAM olarak bunun bir vefa ve veda borcu

olduğunu da düşündük.

Hem merhum Necmettin Erbakan’a gönülden bağlı olanlara hem de yakın siyasi tarihin bu en önemli

öncü şahsiyetinin mirâsı ve İslamcılığın Türkiye’deki serüveni üzerine kafa yoranlara faydalı olmasını

umuyoruz.

Sonsuz rahmet üzerine olsun.

DÜBAM

Page 4: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

4

Ġçindekiler

Bir öncü Rabbine yürüdü – Yusuf Kaplan .................................................................................................. 6

Büyük siyasi öykünün önemli ismi – Ali Bayramoğlu ................................................................................. 8

28 Şubat 2011, Yenişafak ......................................................................................................................... 9

28 Şubat'ın ölümü ve Erbakan – Abdulkadir Selvi ................................................................................... 10

Erbakan: Siyaseti yeniden biçimlendiren bir siyasi kişilik – Küşat Bumin .................................................. 12

Dindar, vizyoner ve sivil lider Necmettin Erbakan – Bilal Sambur ............................................................ 14

AK Parti, Erbakan'a çok şey borçludur – Ali Saydam ................................................................................ 16

Bir örnek insan olarak Necmettin Erbakan – Fehmi Koru ........................................................................ 18

Erbakan: Sistem içi muhalif – Akif Emre .................................................................................................. 20

Erbakan'ı, büyük öncüyü uğurlarken – İbrahim Karagül .......................................................................... 22

Erbakan'da söz artık tarihçilerin – Osman Özsoy..................................................................................... 24

Erbakan Hoca'ya dair – Abdullah Muradoğlu .......................................................................................... 26

Bir mühendis-siyasetçi olarak Erbakan – Kürşat Bumin ........................................................................... 28

Sayın Bidon Kafa'nın Erbakan kini – Salih Tuna ....................................................................................... 30

Erbakan kimleri rahatsız etti? – Murat Yılmaz ......................................................................................... 32

Erbakan: "O gece ihtilal olurdu..." – Ali Bayramoğlu ............................................................................... 36

Erbakan’dan kalan – Taha Akyol ............................................................................................................. 38

Selamet... Fazilet... Saadet... Cennet? - Can Dündar............................................................................... 40

Erbakan Hoca nasıl biriydi? – Sedat Ergin ............................................................................................... 42

Sivil siyasetçi Erbakan – Mahmut Övür ................................................................................................... 44

Ne güzel - Ahmet Hakan ......................................................................................................................... 46

Erbakan’ın hayalleri, hayalperestliği – Hasan Cemal ............................................................................... 48

Selametle Erbakan Hoca – Mustafa Şahin ............................................................................................... 50

AKP, iktidarını Erbakan’a borçlu – Yalçın Doğan ...................................................................................... 53

28 Şubat ve gerçekler - Yalçın Bayer ....................................................................................................... 55

İslâmi hareket ve meşru zemin - Nazlı Ilıcak ........................................................................................... 57

Erbakan 28 Şubat’ı önleyebilir miydi? - İsmet Berkan ............................................................................ 58

Devridaim - Yılmaz Özdil ........................................................................................................................ 61

Erbakan’ın ittifak planı – Fikret Bila ........................................................................................................ 62

Page 5: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

5

28 Şubat’ın ve Erbakan’ın ardından – Osman Can ................................................................................... 63

Erbakan: Pes etmeyen politikacı – Metin Münir ..................................................................................... 66

Erbakan’ın ardından – Nuray Mert ......................................................................................................... 67

Merhumu nasıl bilirdiniz? - Nabi Yağcı .................................................................................................... 69

Erbakan'ın ardından – Orhan Miroğlu..................................................................................................... 71

Erbakan’ın Mirâsı – Quinn Mecham ....................................................................................................... 73

Erbakan Hoca’nın büyük ideali – Fikret Bila ............................................................................................ 76

Erbakan, bir çınar! – Ali Bulaç ................................................................................................................. 78

Erbakan Hoca – Ali Bulaç ........................................................................................................................ 80

Erbakan ne kadar 'Milli' idi? Ali Bulaç ..................................................................................................... 82

İslamcılık ve Milli Görüş – Ali Bulaç ......................................................................................................... 84

Geçmişimizi uğurlarken – Mümtazer Törküne ........................................................................................ 86

Erbakan'a veda! – Mustafa Ünal ............................................................................................................. 88

Necmettin Erbakan'ı ebediyete uğurlarken – Şahin Alpay ....................................................................... 90

Erbakan’ı sevmiştim – Hüseyin Goncagül ............................................................................................... 92

Erbakan Hoca ölümüyle ölüleri diriltti –Nurettin Şirin ............................................................................. 94

Erbakan emperyalizmi deşifre etti - Hasan Kösebalaban ......................................................................... 96

Erbakan Utancım – Ahmet Turan Alkan .................................................................................................. 99

Erbakan ve İslâmcılık - Yalçın Akdoğan ................................................................................................. 101

Türk-İslam sentezcilerine ne oldu? – Haşmet Babaoğlu ........................................................................ 103

Erbakan – Naci Bostancı ....................................................................................................................... 104

Erbakan'ın Günaydın Röportajı 1977 .................................................................................................... 107

Page 6: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

6

Bir öncü Rabbine yürüdü – Yusuf Kaplan

Erbakan, Rabbine yürüdü: O'nun rızası için,

"yol"unun önüne örülen engellerin aĢılması

için, Ġslâm'ın dünya tarihinin

Ģekillenmesinde yeniden kilit rol

oynayabilmesi için ortaya koyduğu yılmaz

ve sarsılmaz mücadele ve mücahedeyle,

ortaya koyduğu büyük ve çok yönlü mirasla

Rabbinin huzuruna çıktı. Allah taksiratını

affetsin, gayretlerini taltif etsin. Mekânını

cennet eylesin. Ġslâm dünyasının baĢı

sağolsun...

Erbakan, her Ģeyden önce, Türk siyasetinde

bir milattı; bir öncüydü: Türkiye'de, bütün

izleri hayattan silinen Ġslâm'ı yeniden

Türkiye'nin en temel görünür öznesi hâline

getirmiĢ; Türkiye'deki Ġslâmî siyasî bilincin

kitleselleĢmesinde öncü bir rol oynamıĢtı.

Bu açıdan, Türkiye'de, bir "Erbakan'dan

Önce" ve "Erbakan'dan sonra" sürecinin

varlığına dikkat çekmek gerekir: Erbakan,

geliĢtirdiği Ġslâmî söylemle, hem ülke için/de

imza attığı, hem de küre ölçekli boyutları ve

vaatleri olan projelerle yalnızca Türkiye'nin

siyasî ve sosyal anlam haritalarının yeniden

Ģekillenmesinde değil, dünyanın stratejik,

politik ve ekonomik haritalarının potansiyel

olarak yeniden çizilmesinde de öncü

projelere imza atmıĢ bir liderdi.

Erbakan'dan önce, bütün modernleĢme

tarihimiz boyunca bastırılan, yok sayılmaya

çalıĢılan Ġslâm, -ülkede her Ģeyin ona karĢı,

onu devre dıĢı bırakmak için yapıldığı- gizli

öznesiydi ülkemizin. Ama Erbakan'dan

sonra, bu gizli özne, açıkça su yüzüne

çıkmıĢ, hem bizatihî Ġslâm'ın kendisi, hem

de "Müslümanlar", Türkiye'nin açık, aktif

öznesi konumuna yükselmiĢti.

Ancak Erbakan'ın siyasî öncülüğünden ve

önaçıcılığından sonradır ki, Türkiye'de

Ġslâmî entelektüel, kültürel ve sosyal aktörler

vücut bulmaya, daha doğrusu topluma mal

olmaya baĢlamıĢtır. Elbette ki, özellikle

Necip Fazıl ve Sezai Karakoç'larla baĢlayan

Ġslâmî entelektüel söylem, Erbakan'ın siyasî

hareketinin söylemini derinden etkilemiĢ ve

beslemiĢti. Ama Ġslâmî söylemlerin

kitleselleĢmesi, Ġslâmî bir bilincin oluĢması,

Ġslâm'ın belirgin, aktif bir özne konumuna

yükselebilmesi, bizatihî Erbakan'ın öncü,

yılmaz ve sarsılmaz mücadelelerinden sonra

gerçeğe dönüĢebilmiĢtir.

Erbakan'ın baĢbakanlığı da bugün nedense

göz ardı edilen büyük iĢlere öncülük edilen

bir tecrübe olmuĢtu: Erbakan, 1908 yılından

itibaren ilk defa Anadolu insanının bütün iç

ve dıĢ baskılara, engellemelere rağmen bu

ülkeyi nasıl muazzam bir Ģekilde

yönetebileceğini göstermiĢti. Ayrıca da bu

ülkenin gerçek gücünün nerede yattığını da

geliĢtirdiği büyük küresel projelerle ispat

etmiĢti: Örneğin Erbakan'ın geliĢtirdiği ve

ancak birinci ayağını açıklamasına "imkân

bulabildiği" D-8 Projesi, Cumhuriyet

tarihinin hem en büyük projesidir; hem de

hâkim kapitalist dünya sisteminin

"alternatif"inin neden yalnızca Müslümanlar

tarafından geliĢtirilebileceğinin en önemli

göstergesidir: Bugün hükümetin ekonomide,

dıĢ politikada ve hatta iç politikada

uygulamaya çalıĢtığı, Türkiye'yi bölgenin ve

dünyanın merkez ülkesi hâline getirecek

projelerin hepsi Erbakan tarafından ya

dillendirilmiĢ ya da fiilen hayata geçirilmeye

çalıĢılmıĢtı.

Erbakan'ın "Ġslâm NATO'su"ndan, "Ġslâm

Dinarı"ndan, "Ġslâm BM'si"nden daha

1970'li yıllarda sözetmeye baĢladığını

unutmayalım; adına ne dersek diyelim; bu

projeler önümüzdeki 10-15 yıl içinde

gerçeğe dönüĢecektir.

Page 7: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

7

Eğer Erbakan, -o vakitler bütün sağcıların

eleĢtirdikleri- Ecevit'in CHP'siyle ittifak

yapıp da, "buzları eritmeseydi", Türkiye'de

Ġslâm, kolay kolay kitleselleĢen bir siyasî,

entelektüel ve sosyal özne konumuna

yükselemeyecekti çok uzunca bir süre.

Eğer Erbakan, gençlikle özellikle

ilgilenmeseydi, bugün Ġslâmî duyarlıkları

geliĢkin üçüncü, hatta dördüncü kuĢak bir

gençlik hareketi var olamayacaktı.

Dolayısıyla bugün Türkiye'nin siyasetine ve

geleceğine yön veren Abdullah Gül'den

Tayyip Erdoğan'a ve Bülent Arınç'a kadar

kilit isimler, Türkiye'nin önünü açacak bir

konuma gelemeyeceklerdi.

Belki de en önemlisi de, Eğer Erbakan'ın

öncü, yılmaz ve sarsılmaz mücadelesi,

mücahedesi ve çabası olmasaydı,

Türkiye'deki radikal BatılılaĢma

hareketinden ötürü siyasette, entelektüel

hayatta, kültürel hayatta ve sosyal hayatta

önü tıkanan bu ülkenin kimsesiz çocukları,

bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olabilecek

konuma gelemeyeceklerdi kolay kolay.

Özetle... Erbakan, hem insanî sermaye

bakımından, hem entelektüel sermaye

bakımından, hem de sosyal ve siyasî

sermaye bakımından Türkiye'nin dip

dalgasını harekete geçirmiĢ, bu dalganın

dalga dalga büyümesine imkân tanıyacak

küresel projeler geliĢtirmiĢ öncü bir liderdi:

O yüzden küresel sistemin lordlarının

baskısıyla siyasî hayatı bitirilmiĢti son 14

yıldan bu yana.

Ama onun açtığı yol, Türkiye'nin önünü

açacak büyük, esaslı ve köklü bir yolculuğa

çıkmamızı mümkün kılacak bütün

koridorları sonuna kadar açmıĢtır önümüze...

Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına,

ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı

diliyorum.

28 ġubat 2011, YeniĢafak

Page 8: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

8

Büyük siyasi öykünün önemli ismi – Ali

Bayramoğlu

28 ġubat'ta onun asli hedefi olmuĢ bir

siyasetçinin ölümü üzerine yazma

durumunda kalmak acı bir tesadüf...

Soğuk savaĢtan Berlin Duvarı'nın

yıkılmasına tam tekmil bir çağın, büyük bir

siyasi öykünün önemli isimlerindendi

Erbakan.

1990'larda ülkenin gidiĢatını etkileyecek

güce ulaĢtı.

BaĢında olduğu Refah Partisi 1994-1995'te

önce yerel yönetim seçimlerinden, ardından

genel seçimlerden birinci parti olarak çıkmıĢ,

seçkinlerin ve sistemin toplumun "çevresi",

"dıĢı" olarak tabir ettikleri bir kesimin,

Ġslami kesimin siyasi temsilcisi, o kesimi

arkasına alarak merkezin içine akmaya

baĢlamıĢ, yönetimine talip olmuĢtu.

Bu süreç Türkiye'nin demokrasi tarihinde de

önemli eĢiklerden, sınavlardan birisini

oluĢturacaktı.

Erbakan'la bu dönemde gazeteci olarak pek

çok kez karĢılaĢtım, pek çok kez

"yazılmamak kaydıyla" yaptığı sohbeti

dinledim. Ġslami çevrelerde tek önder olarak

değerlendirilmesinin derinliği ve anlamına

da yakından tanıklık ettim.

Bugün onun ardından siyaseten söylenecek

ilk söz, Erbakan'ın büyük "mobilizatör",

hitap ettiği topluluğu, toplumu tüm

kaynaklarıyla seferber etme yetisine sahip

bir karizmatik lider olduğudur.

Ama Ģunu eklemenden de yapamayız:

Erbakan aynı zamanda bir soğuk savaĢ

siyasetçisiydi. "Açık ilke kavgasını tercih

etmek, bu kavgayı vermek" yerine, "kriz

politikaları, gerginlik hamleleri, bunlar

üzerinden alan geniĢletme politikalarını"

tercih ederdi.

Bu, onun gücü kadar, zayıf noktası da

olmuĢtur.

Temsil ettiği kitlenin, onun da katkılarıyla ve

yol açmasıyla yaĢadığı hareketlilik ve

dönüĢüm, yeni sosyolojik zemin oluĢturmuĢ,

yeni aktörler, yeni talepler, çoğulculaĢma

sonunda Erbakan devrine son vermiĢtir.

"Katkıları ve yol açması" vurguları

sanıldığından önemlidir...

Nasıl?

ġöyle anlatmak belki en uygunu:

1990'ların baĢında 40 yaĢlarında taze bir

yazardım.

Refah Partisi'nin Türkiye'yi ĢaĢkına

çevirdiği, bu ĢaĢkınlık içinde Türkiye'nin

toplumsal olanı hissetmeye, toplumsal ile

siyasal arasındaki iliĢkiyi fark etmeye

baĢladığı, yeniyi, değiĢimi tartıĢmaya

soyunduğu günlerdi...

Benim kuĢağım ve meĢrebim bazı gazeteci

ve akademisyenler, bu dönemde, toplumsal

aktör ve hareketleri içinden anlamaya

çalıĢan, demokratlığı çok-kültürlülük ya da

kimlikler çokluluğu, çoğulculuğu içinde

tanımlayan, kültürel olanı merkeze alan, sağ

ve sol düĢüncenin ortak paydası yalıtılmıĢ

birey anlayıĢına mesafeli duran ve insanın

yeniden tanımlanmasını talep eden, ütopya

fikrini reddederek yarının belirsizliğini

mihenk taĢı yapan bir anlayıĢın önünü açıyor

ya da peĢinde koĢuyorlardı...

Erbakan ve temsil ettiği hareket, içinden

geldiği kesim, topluma dokunmanın bizzat

kendisini oluĢturuyordu bizim için...

Page 9: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

9

Dönem hem "çevre muhafazakarlığı"

dalgasının sosyolojik görünürlüğüne, hem

iktidara gelmesine, hem bu dalgaya karĢı

toplumun merkezinin ve askerin (ülkede

yeni otoriteleĢme çığırına yol açan) sert

tepkisine tanıklık yapıyordu...

Bu koĢullarda önce askeri olana,

askerileĢmeye ve askeri müdahaleye yüksek

sesle itiraz etmiĢ ve elden geldiğince sert

fikri bir mücadeleye giriĢmiĢtik.

Bunun yanında toplumun, basının

merkezinden yayılan zihniyet merkezli kötü

kokular tarafından kuĢatılmıĢ, bunlarla

kavga vermeye soyunmuĢtuk.

Derdimiz sadece siyasetin varlığı ve

meĢruiyeti değildi, dindar kesimin varlığı ve

meĢruiyetini savunuyor, din-toplum temasını

önemsiyor, ezber bozuyorduk.

Ancak en önemlisi, (bunu belki sadece kendi

adıma söylemem daha doğru olur) Ġslami

bagajı olan bir siyasi partinin iktidar

deneyimi yaĢaması gerektiğini, bunun hem

ülkedeki siyasi blokajı kıracağını, hem dini

duyarlılığı yüksek talepleri siyaset içine

akıtarak Ģiddet fikrinden uzaklaĢtıracağını

hem de Ġslami hareketi etkileyip

değiĢtireceğini söylüyordum.

Bunlar bir bakıma yaĢandı ve gerçek oldu...

Ancak bizimkisi iddia ve öngörüydü...

Erbakan'ınki ise bunları üreten bir

politikaydı.

Ne kadar kaotik ve çatıĢmacı olursa olsun,

onun politikaları dindar kesimin demokrasi,

hak, özgürlük gibi değerleri kendi bohçasına

katmasına, laik kesimin ise dindar korkusunu

yenmesine imkan vermiĢtir...

Allah rahmet eylesin...

28 ġubat 2011, YeniĢafak

Page 10: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

10

28 ġubat'ın ölümü ve Erbakan –

Abdulkadir Selvi

28 ġubat'ı yazmak üzere oturdum

bilgisayarın baĢına. Yazımı bir an önce

bitirip, BaĢbakan Erdoğan'ın Almanya

gezisine yetiĢmek durumundayım.

"28 ġubat Erbakan'sız yazılamazdı. Yazılsa

da eksik kalırdı" diye düĢünürken geldi

Erbakan'ın vefat haberi.

Önceki gün BaĢbakan Yardımcısı Cemil

Çiçek'le 28 ġubat'tan baĢlayarak darbelerin

bir bilançosunu çıkardık. Erbakan da bir 28

ġubat mağduruydu.

Sohbetimizin merkezinde Erbakan yoktu

ancak 28 ġubat vardı.

Siyasetin tecrübeli bir ismi olduğu için

Cemil Bey'den değerlendirmeler aktarmak

istiyorum.

O satırları yansıtırken, 28 ġubat'ın ünlü

isimlerinin bugün nerede ve ne yaptığına ıĢık

tutmak istiyorum.

"12 Eylül'de idamla yargılananlar daha sonra

milletvekili oldu, bakanlık, baĢbakanlık

yaptılar" dedi Cemil Çiçek. "12 Eylül'ün

devirdiği Demirel CumhurbaĢkanı oldu"

diye ilave ettik. Ama darbenin lideri Kenan

Evren yargılanmayı bekliyor.

Söz 28 ġubat'a geldi.

"28 ġubat kara bir tarihtir. Demokrasi

açısından ayıplı bir gündür" dedi Cemil Bey

ardından da ekledi: "Ama millet cevabını

vermiĢtir."

Geriye dönüp baktığımızda, demokrasi değil

sanki darbeler geçidi gibi bir tarihimiz var.

Ve bugün de demokrasi adına bir kara leke

olan 28 ġubat'ın yıldönümü.

Cemil Çiçek, "28 ġubat tek baĢına TSK

mensuplarının yaptığı bir iĢ değil. Buna

merdiven dayayan, çanak tutan siyasiler de

olmuĢtur" deyince, bugünlere ıĢık tutma

amacıyla "Bugün için de aynı Ģeyi yapanlar

var mı?" diye sorduk.

"Bugün de yapmak isteyenler vardır" dedi

Cemil Bey. "28 Nisan'da biz açıklama

yapana kadar, kimler hangi yayınları yaptı,

ne söyledi bir bakın" diye adres gösterdi.

28 ġubat ya da 27 Nisan yani darbeler ne

kadar çirkinse 28 Nisan günü muhtıraya

verilen yanıt da bir o kadar değerli.

Bir kırılma noktası.

28 ġubat'ta rejime müdahale var ama ne

yazık ki bir gün sonra ona verilen yanıt yok.

27 Mayıs'ımız var ama bir 28 Mayıs'ımız ya

da 13 Eylül'ümüz yok.

Bugün 28 ġubat'ın yıldönümünden bakınca

28 Nisan'ın önemi daha iyi anlaĢılıyor.

Sivil iradeyi temsil eden AK Parti iktidarı 28

Nisan günü o cevabı verebildiği için bugün

darbelerin hesabını sorabiliyor, darbecileri

yargılayabiliyoruz.

Bunları bir kenara bırakıp, 28 ġubat'ın

mimarları bugün ne yapıyor diye bir çetele

çıkardım.

28 ġubat'ta Batı ÇalıĢma Grubu'nu kuran

Orgeneral Çetin Doğan, araya ikinci bir

darbe planını sıkıĢtırdığı iddiasıyla, "Balyoz

Darbe Planı" sanığı olarak Silivri

Cezaevi'nde.

Genelkurmay BaĢkanı Orgeneral Ġsmail

Hakkı Karadayı'nın yakasına yapıĢacak

Page 11: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

11

kadar güçlü bir isim olan Çevik Bir,

cumhurbaĢkanlığa koĢarken, bir anda

kendini mütekaid paĢa olarak buldu. Ceyda

Eren'in CNR Fuarcılığı'nda görev yaptıktan

sonra, Ġsrailli silah Ģirketleri adına

Türkiye'den uçağa doldurduğu üst düzey

yöneticileri bu ülkeye taĢıdı. Ancak 28

ġubat'tan 28 ġubat'a hatırlanır oldu.

Dönemin Genelkurmay BaĢkanı Ġsmail

Hakkı Karadayı'yı Encümen-i DaniĢ

toplantıları ve seks Ģantajına konu olan

Büyük Kulüp'teki seçimler de olmasa

hatırlayanımız olmayacaktı.

Genelkurmay Genel Sekreteri Erol

Özkasnak, 28 ġubat sürecinde rütbesinin

ötesinde ön plana çıkan isimlerdendi.

Dönemin baĢbakanına posta koyan

açıklamaları, Fatih Çekirge baĢta olmak

üzere medyaya sarı zarf içinde sipariĢ ettiği

haberleriyle gündemdeydi.

Orgeneral olamadan kendisini emekliler

safında buldu. Bir süre oturduğu sitenin imar

sorununun çözümü için uğraĢtı. Ġmarla ilgili

pürüzleri giderip ruhsatı koparınca,

çevresine, "Bu Emin ÇölaĢan bizi yanlıĢ yere

Melih Gökçek aleyhinde doldurmuĢ. Melih

Gökçek meğer adam gibi adammıĢ" dediği

rivayet edildi.

BaĢbakanların faksına cevap verecek kadar

kudretli bir albaydı Hüsnü Dağ. 28 ġubat

sürecinde Genelkurmay Basın ve Halklar

ĠliĢkiler'den sorumluydu. General olmayı

beklerken albaylıktan emekliye sevk edildi.

YaĢadığı Ģoka tanık olanlar, ancak psikolojik

destekle ayakta durulur yorumunu yaptılar.

12 Eylül'ün yasaklısı olarak seçilmiĢ,

demokrasinin simgesi olarak Çankaya'ya

çıkmıĢtı Süleyman Demirel. 28 ġubat

sürecinde askerin yanında yer aldığı

demokrasi dersinde sınıfta kaldı. Milyonları

peĢinden sürüklerdi, Ģimdi milletin içine

çıkamayacak hale geldi.

28 ġubat'ın yasalarını, "Siyasi hayatıma da

mal olsa çıkaracağım" diyen Mesut Yılmaz

siyasi hayatının tek öngörüsünde haklı çıktı.

28 ġubat'ın baĢbakanı olmak siyasi hayatına

maloldu.

Bir de madalyonun diğer yüzü var.

Ġki ismi hatırlatmakla yetineceğim.

Herkes listesini buna göre tutsun.

28 ġubat'ın devirdiği hükümetin Bakanı olan

Abdullah Gül, bugün Türkiye

Cumhuriyeti'nin CumhurbaĢkanı.

BaĢbakanlık koltuğunda ise 28 ġubat'ın bir

Ģiir okudu diye Ġstanbul BüyükĢehir

Belediye BaĢkanlığı koltuğundan alıp

Pınarhisar Cezaevi'ne koyduğu Recep

Tayyip Erdoğan oturuyor.

Erbakan vefat etti, her nefis ölümü tadacaktır

hükmüne ram oldu. Hazreti Mevlana'nın

dediği gibi, "ġeb-i Arus"a yani sevgiliyle

buluĢmaya gitti. Mekanı cennet olsun. Ama

geriye dönüp baktığımızda asıl ölen kimdi

acaba? Bin yıl devam edeceği söylenen

ancak tüm sonuçlarıyla iflas eden 28 ġubat

sizce yaĢıyor mu?

28 ġubat 2011, YeniĢafak

Page 12: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

12

Erbakan: Siyaseti yeniden biçimlendiren

bir siyasi kiĢilik – KüĢat Bumin

Yazının baĢlığını tamamlayarak ilerleyelim:

Erbakan, Türkiye siyasetinin yeniden

biçimlenmesini sağlayan bir "öncü" idi..

"Siyasetin nasıl, ne yönde biçimlenmesinin

öncüsüdür?" derseniz, bu soruya en kısa

cevabım da Ģöyledir. "Siyaset"in doğruya

yakın bir biçimde anlaĢılması ve

yaĢanmasının yolunu açan bir "öncü".

Erbakan, bu anlamda, Türkiye'de CHP'den

doğmuĢ-türemiĢ siyasi partiler-hareketler

kümesi dıĢında kalan bir "siyasi söylem"

oluĢturabilmiĢ az sayıdaki siyasetçiden

birisiydi. Türkiye'nin yeni yeni tanıĢmaya

baĢladığı gerçek anlamda "siyaset"i, yani

içinde "çoğulluğu" barındıran (barındırmak

zorunda olan) siyaseti (bu konuda "bencil"

davranmıĢ olsa da) toplumla tanıĢtıran

Erbakan'dır diyebiliriz. Haksız mıyım?

Ülkedeki hangi siyasi hareket CHP'den sonra

iktidarı devralan DP, Adalet Partisi,

Doğruyol Partisi ve hatta ANAP gibi sağ

partilere sirayet eden ve gerçek anlamda

siyaseti bloke eden fikriyatın dıĢında bir

Ģeyler söylemeye ve yapmaya yönelmiĢtir?

Erbakan, beğenirsiniz-beğenmezsiniz o

baĢka bir konu- her zaman "farklı siyaset"in

en önde gelen siyasi figürlerinden birisi

olmuĢtur.

Hayatının son döneminde elinde tutabildiği

siyasi parti bugün son derece az sayıda

seçmenin tercihine mazhar olması

Erbakan'ın bu "öncü" rolünün etkisi

konusunda bizi yanıltmasın. Çünkü Saadet

Partisi bugün baraj çizgisinin çok altında bir

yerlerde seyretse de, Erbakan'ın çok genç

yaĢlarında yanına çağırdığı kurmayların

birisi bugün Çankaya'da, bir diğeri ise

hükümetin baĢındadır. Erbakan'ın 1970'de

kurduğu Milli Nizam Partisi olmasa idi, AK

Parti gibi bir siyasi partinin bugünleri

görebilmesi muhakkak ki -hiç değilse-

gecikecekti.

Erbakan'ın ülke siyasetini yeniden

biçimlendirdiğini söyledik. Peki bu yeniden

biçimlendirme, nasıl, toplumun hangi

kesimlerinin siyasete davet edilmesiyle

mümkün oldu? Cevabını biliyorsunuz bu

sorunun. Tabii ki sağ partilerin o zamana

kadar tamamen "araçsal" bir gözle baktıkları

ülkenin dindar Müslüman seçmenlerinin

devreye sokulmasıyla. Bu kesim Demokrat

Parti'den baĢlayarak iktidara bir biçimde

ortak olmuĢ diğer sağ partiler tarafından da

gözetiliyordu tabii ki. Ancak söylediğim gibi

asıl olarak bir "oy deposu" olarak, "araçsal"

olarak. Çok kısa ömürlü olan Milli Nizam,

arkasından Milli Selamet, Refah Partisi,

Fazilet Partisi derken karĢımızda AK Parti'yi

görmedik mi? Tabii ki birbirinden sırasında

az sırasında çok farklılıklar barındıran

biçimde.

Erbakan'ın kurucusu olduğu bu farklı çizgi

sırasında bize bayağı "utopyacı" görünse de

"ciddi" meseleler söz konusu olduğunda

bayağı "gerçekçi" idi. "Millilik",

"devletçilik", "kalkınmacılık" gibi

konulardan söz ediyorum. Bu çizgi sırasında

çok da "çıkarcı-oportünist" yönler de

sergiliyordu. MSP'nin 70'li yıllarda

"Milliyetçi Cephe" hükümetlerinin içinde

(koĢa koĢa) yer alması mesela... Hadi

diğerlerini anladık ama MHP gibi kendisinin

temsil ettiği yeni "siyasi damar"a en ufak bir

yakınlığı olmayan MHP ile aynı hükümette

yer alabilmek nasıl açıklanır? 1991'de Refah

Partisi'nin yine MHP ile "seçim ittifakı"

yapmasını da hatırlayın... 28 ġubat

hükümetindeki beraberliği de buna ekleyin...

Bütün bu tabii oymayan birliktelikler -

herhalde- Erbakan'ın iktidarda kısa bir süre

için bile yer almalarının ülkede büyük

yeniliklerin kapısının açılabileceğine

inancından kaynaklanıyordu. "Ütopyacı"

demem biraz da bundan.

Page 13: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

13

Erbakan'ı hatırlamaya yarın da devam ederiz.

Kendisine rahmet, yakınlarına baĢsağlığı

dilerim.

28 ġubat 2011, YeniĢafak

Page 14: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

14

Dindar, vizyoner ve sivil lider Necmettin

Erbakan – Bilal Sambur

Saadet Partisi Genel BaĢkanı ve Milli GörüĢ

Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan seksen

beĢ yaĢında Hakk'a yürüdü. Erbakan,

arkasında bir parti genel baĢkanı olmanın

ötesinde ulusal ve uluslararası ölçekte etkiler

bırakmıĢ bir hikaye bırakarak ömrünü

tamamladı. Erbakan'ın hikayesi sadece

kiĢisel bir hikaye değildir. O, kendi

hikayesine sayısız insanın hikayesini katmıĢ

özgün, sürekli ve ilkeli bir siyasi miras

bırakarak hepimize veda etti. Erbakan'ın

hikayesi, aslında Türkiye'nin, Ġslam

dünyasının ve insanlığın hikayesidir, çünkü

Erbakan kendi hikayesini Türkiye, Ġslam

dünyası ve insanlık temelinde yaĢayan

önemli bir Ģahsiyettir.

Erbakan, hayatı boyunca birçok insan gibi

yanlıĢ anlaĢılan ve kendisine haksızlıklar

yapılan bir liderdi. Muhalifleri, Erbakan'ı

topluma yanlıĢ sunmak için olağanüstü çaba

sarfettiler. Toplumda Erbakan'ı gayri ciddi,

sadece kendisine gülünüp ve eğlenilen,

mizah konusu yapılan bir siyasi figüre

indirgemek için sayısız yayın yapıldı. Bütün

bu yüzeysel sunumların ötesinde Erbakan

ulusal ve uluslar arası düzeyde görüĢleri ve

vizyonu olan önemli bir siyasi aktördü.

Erbakan, bütün siyasi hayatı boyunca hep

önemli bir aktör oldu, asla basit bir figüran

olmadı. Ġddiaları ve tezleri olan özgün bir

siyasi lider olarak Erbakan, hep ezberleri

bozdu. Statükonun standart lider tipinin

aksine Erbakan, söylem ve politikalarıyla

Türkiye'nin, Ġslam âleminin ve insanlık

durumunun tartıĢılmasını sağladı, dikkatleri

ulusal ve küresel sorunlara çekme

konusunda baĢarılı oldu.

ERBAKAN'IN FARKLILIĞI

Pozitivizmin resmi felsefe olarak zihinlere

enjekte edildiği, dinin ve dindarların

küçümsendiği yakın tarihimizde Erbakan,

makbul vatandaĢ tipinin aksine çok farklı bir

portre olarak karĢımıza çıktı. Varlıklı bir

aileye mensup olan, Almanya'da eğitim

gören, parlak bir akademik kariyere sahip

olan ve Türkiye'nin en seçkin

üniversitelerinden birinde öğretim üyeliği

yapan Erbakan, dindar bir hayat tarzına

sahipti. Pozitivist zihniyetle malul bir

dünyanın ürünü olan birçok kiĢi, dindarlık ve

bu kadar seçkin özelliğin bir kiĢide

toplanmasını yadırgadılar. Erbakan'ın

bilimsel ve siyasi birikiminden çok, onun

yaĢam tarzını küçümsediler. Modern bir

profesörün hiçbir Ģekilde dindar olamayacağı

yanılgısıyla hareket ettiler. Erbakan, dindar

bir akademisyen ve siyasetçi portresiyle hep

farklı oldu. Dindarlık, bilimsellik ve batılı

eğitimin bir insanda bir araya

gelebileceğinin mücessem örneği oldu.

Erbakan'ın hayatı hep zor zamanlardan

oluĢtu. TOBB BaĢkanlığı'na meĢru bir

Ģekilde seçilmesine rağmen cebir ve hile ile

baĢkanlık hakkı gasp edildi. Bu olay, her

Ģeyin sonu değil, bilakis baĢlangıcı oldu.

Erbakan bir grup arkadaĢıyla Milli Nizam

Partisi'ni kurdu, ancak bu parti kısa bir süre

sonra kapatıldı. Erbakan'ın kurduğu siyasi

partiler olan MSP, RP ve FP sırasıyla

kapatıldı. Ancak bütün bu kapatma ve

müdahalelere rağmen Erbakan,

mücadelesinden yılmadı. Kararlı bir Ģekilde

mücadele etmenin yeni yollarını aradı.

Erbakan'ın kararlı ve mücadeleci siyasi

hayatı ülkemize büyük katkılar sağladı.

Turgut Özal, Abdullah Gül ve Recep Tayyip

Erdoğan baĢta olmak üzere yakın tarihimizin

kilit politik Ģahsiyetleri, Erbakan'ın siyasi

vizyonundan etkilendiler ve yararlandılar.

Erbakan, siyasi parti genel baĢkanı olmanın

ötesinde siyasi bir ekol yaratmayı baĢaran

çok ender bir kiĢilikle karĢımıza

çıkmaktadır.

28 ġUBAT SERECĠNDE ERBAKAN

Page 15: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

15

Erbakan'ın ve ülkemizin hikayesinde 28

ġubat Süreci denilen karanlık bir sayfa çok

önemli bir yer tutmaktadır. Demokratik bir

Ģekilde iĢbaĢına gelmiĢ hükümete karĢı

statükonun güçleri, kirli ve karanlık bir

Ģekilde ittifak ettiler. Akla hayale gelmeyen

oyunlar, baskılar ve kampanyalar sonucunda

hükümet istifa etmek zorunda kaldı. 28

ġubat karanlık sürecinden toplum olarak çok

Ģey öğrendik. Bugün demokrasi üzerine

titriyorsak, toplumun ezici çoğunluğu

cuntacıların kirli oyun, tezgah ve

kampanyalarına yüz vermiyorsa, bugün

cuntacılık en itibarsız ve yüz kızartıcı

faaliyet haline geldiyse bunda 28 ġubat

Süreci'nden öğrendiklerimizin büyük payı

vardır. Erbakan, 28 ġubat müdahalesi

karĢısında soğukkanlılığını korudu ve

toplumun da soğukkanlı bir Ģekilde bu süreci

atlatmasına büyük katkı sağladı. Elli yıllık

siyasi mücadelesi boyunca Erbakan, hiçbir

Ģekilde Ģiddeti bir mücadele aracı olarak

tasvip etmedi. Erbakan, siyasi mücadele için

Ģiddetin gereksiz olduğunu, barıĢçıl ve

demokratik yolların hep kullanılması

gerektiğini kendi pratiğiyle ortaya koydu.

ġiddet ile Ġslam'ın özdeĢleĢtirildiği

günümüzde Erbakan, Ġslam ve Ģiddetin bir

araya gelemeyeceğinin mesajını verdi.

VĠZYONER VE ÇALIġKAN LĠDER

'Ağır Sanayi Hamlesi', 'Adil Düzen' ve 'Mili

GörüĢ' gibi söylemler Erbakan'ın değiĢik

zamanlardaki siyasi vizyonunu yansıtan

ifadelerdir. Söylem ve politikaları birçok

tartıĢmaya konu olmasına rağmen Erbakan'ın

siyasi vizyonunda hep 'yeni' olana vurgu

yapıldı. Erbakan, ülkenin sadece mutlu

azınlık için değil, bütün Türkiye toplumu

için yaĢanılır hale gelmesini istiyordu. Mutlu

azınlığa çok ciddi eleĢti-riler yöneltiyordu.

Erbakan, Ġslam dünyasının silkinmesini ve

kendisine gelmesini istiyordu. Ġslam

dünyasının mevcut durumuna çok Ģiddetli

eleĢtiriler yöneltiyordu. Özellikle mevcut

dünya sisteminin yetersizliğini ve

haksızlığını savunuyor, güç yerine hakkı

esas alan daha insani bir dünya özlemini

ifade ediyordu. Erbakan, siyasi söyleminin

merkezine Türkiye'nin, Ġslam dünyasının ve

dünyanın statükosunu bir eleĢtirisini

oturtuyor ve alternatif projeler öneriyordu.

D-8 Projesi, Erbakan için daha insani bir

dünyanın kurulması için atılan küresel bir

adımdı. Erbakan, insanlığın sorunlarını

kendisine dert edinen, açlık, esaret ve

sömürü felaketlerinin üstesinden nasıl

gelineceği konusunda düĢünceleri ve

projeleri olan vizyoner bir politikacıydı.

HĠKAYE DEVAM ETMELĠ

Erbakan, bireyin refah ve mutluluğunun esas

olduğunu hep vurgulardı. Bireyin önemine

yapılan vurgu, doğal olarak kendisiyle

beraber bir devlet eleĢtirisini de getirmiĢtir.

'Efendi devlet' değil 'garson devlet' söylemi,

Erbakan'ın politik söyleminde önemli bir

unsurdu. Devletin bireye hükmeden değil,

bireye ve topluma hizmet etmesi gereken bir

yapı olması gerektiği fikri, dindar kesimlerin

demokrasi ve sivilleĢmenin öneminin farkına

varmalarına çok ciddi katkıları olmuĢtur.

Erbakan, arkasında büyük bir hikaye bıraktı.

Ancak Erbakan, aramızdan ayrılmıĢ

olmasına rağmen arkasında sonlanmayan

devam eden bir hikaye bıraktı. Erbakan'ın

genel baĢkanlığını yaptığı Saadet Partisi ve

Milli GörüĢ fikrini benimseyen kitleler, bu

hikayenin devam edeceğini göstermektedir.

* Doç. Dr.; LDT Din ve Hürriyet

Araştırmaları Merkezi Direktörü

28 ġubat 2011, YeniĢafak (Yorum sayfası)

Page 16: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

16

AK Parti, Erbakan'a çok Ģey borçludur –

Ali Saydam

Bir devrin önemli simgelerinden biriydi.

Necmettin Erbakan'la beraber Türk siyaset

hayatında anlayıĢ ve uygulama olarak

sahnelerden birinin daha perdesi indi.

Allah'ın iĢine bakın ki vefatı, onun baĢrolü

oynadığı etkili siyaset oyununun kırılma

noktalarından birinin, belki de bugünleri

hazırlamıĢ olması nedeniyle en önemlisinin,

28 ġubat'ın bir gün öncesine denk geldi.

Erbakan'ı ve 28 ġubat'ı bugün doğru dürüst

kavramamıĢ olanlar bile ileride mutlaka

öğrenmek zorunda kalacaklar.

- - -

Milli Güvenlik Konseyi'nin (MGK)

28 ġubat kararlarını özetle hatırlayalım:

Laiklik için yasaların uygulanması istendi.

Tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve

MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz

eğitime geçilmeli, Kuran kursları

denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat

uygulanmalıydı. Tarikatlar kapatılmalı, irtica

nedeniyle ordudan atılanları savunan ve

orduyu din düĢmanıymıĢ gibi gösteren

medya kontrol altına alınmalıydı. Kıyafet

kanununa riayet edilmeli, kurban derileri

derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki

eylemler cezalandırılmalıydı...

- - -

1997'deki bu müdahale, Silahlı Kuvvetler'in

belki de son 'post modern' diye de anılan

darbesiydi. 1995 seçimlerinden birinci parti

olarak çıkmıĢ olan Refah Partisi, DYP ile

koalisyon yapmıĢtı. Erbakan BaĢbakandı,

Tansu Çiller de BaĢbakan Yardımcısı.

Erbakan önce imzalamak istemediği MGK

kararlarını 13 Mart'ta imzalamak durumunda

kaldı (kendisine göre bir ön yazı

imzalamıĢtı). Biraz da aralarındaki

dönüĢümlü BaĢbakanlık anlaĢmasına uyma

gerekçesiyle 18 Haziran'da BaĢbakanlıktan

istifa etti. Zamanın CumhurbaĢkanı

Süleyman Demirel ise hükümeti kurma

görevini Tansu Hanım yerine ANAP

BaĢkanı Mesut Yılmaz'a verdi.

Bu olayı ve 2002'de AK Parti'nin iktidara

gelmesiyle Türkiye'de yeni bir dönemin

baĢlaması arasında geçen beĢ yılı çok doğru

'okumak' lazım.

- - -

Erbakan, kendisini hırpalayan ve siyaseten

gerilemesine neden olan pek çok adımı

atarken aslında bünyesinden çıkacak ve

hatalardan öğrenerek ülkenin geleceğini

sahiplenecek, kamuoyu ve kamu vicdanında

kahir çoğunluğun desteğini alacak AK

Parti'nin yolunu açıyordu.

Erbakan bir ölçüde Recep Tayyip Erdoğan'ın

yürüyeceği yolları sağlamlaĢtırmıĢ,

hatalarıyla yeni BaĢbakan'ın önünü

aydınlatmıĢ, askerle girdiği son çatıĢmayla

tarihimize 28 ġubat olarak geçen

müdahaleye karĢı mücadeleyi bayrak

yaparak, üzerinde demokrasi söylemiyle

yeĢerecek tek parti iktidarının toprağını

mümbit bir hale getirmek için gereken tüm

çabayı göstermiĢti.

Siyaset, iletiĢim gibi uygulamalı bir bilim

alanıdır. AK Parti, fıtratını borçlu olduğu

Erbakan'dan baĢta hataları olmak üzere çok

Ģey öğrenmiĢtir. Arkasından ne kadar dua

etseler azdır.

- - -

Peki, Erbakan'la birlikte siyaset sahnesinde

inmekte olan perde hangisidir?

Türkiye Cumhuriyeti'ne bakacak olursak

siyasette gördüğümüz kırılma noktalarını

Ģöyle sıralayabiliriz: 1. Gazi Mustafa

Kemal'in 'Anadolu Ġhtilali' ve Türkiye

Cumhuriyeti'nin kurulması, 2. Ġsmet PaĢa ve

Milli ġef dönemi, 3. 1950 Demokrat Parti

iktidarı, 4. 1983 Anavatan iktidarı, 5. 2002

AK Parti iktidarı...

Bu kırılmalara paralel olarak bir de iĢi

basitleĢtirip Toffler çiftinin Üç Dalga'sını

tahlile dahil etmeye çalıĢalım: Tarım

Toplumu - Sanayi Toplumu - Bilgi

Toplumu... Birbiri peĢi sıra gelen fakat

üçüne birden (Türkiye'de olduğu gibi) sık sık

rastlanan üç üretim biçimi odaklı toplum

yapısı...

ĠĢte Necmettin Erbakan Hoca üçüncü kırılma

Page 17: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

17

döneminin ve sanayi toplumunun

liderlerindendi. Allah rahmet eylesin.

28 ġubat 2011, AkĢam

Page 18: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

18

Bir örnek insan olarak Necmettin

Erbakan – Fehmi Koru

Her insan bir hayat sürdürür, pek azımız o

hayata bir anlam katarız; Prof. Necmettin

Erbakan hayatına anlam katmıĢ o küçücük

azınlıktandı.

Ömrünün tamamını bir gaye uğruna

vakfetmiĢti.

Siyasi hayatının henüz baĢlangıcındayken,

1969 seçimi öncesinde, Ġzmir'de çıkan

'Tekyol' dergisi adına kendisine yönelttiğim

"Profesörlüğe kadar yükselmiĢ bir

bilimadamıyken Odalar Birliği'nde genel

sekreter ve sonra baĢkan oldunuz, Ģimdi ise

milletvekili olmak istiyorsunuz; neden?"

soruma verdiği cevap zihnimde hâlâ kazılı:

"Benim tek bir amacım var, Türkiye'yi saygı

duyulacak bir ülke haline getirmek..."

Esas mesajı ise Ģuydu: "Bunu önce salt ilim

yoluyla yapmak istedim; engel çıkardılar...

Ben de iĢadamlığına soyundum, yine engel

çıkardılar... ĠĢ dünyasında etkin hale

gelirsem belki durum değiĢir düĢüncesiyle

Odalar Birliği'ne genel sekreter oldum, engel

çıkardılar; baĢkan seçildim, engeller büyüdü.

Anladım ki, amacımı gerçekleĢtirebilmem

için tek yol, siyaset yapmak..."

Milletvekili oldu, parti kurdu, partisini

siyasete ağırlık koyar hale getirdi, baĢbakan

yardımcısı olarak koalisyonlara girdi,

sonunda baĢbakanlık görevini de üstlendi...

Dün kaybettiğimiz Prof. Necmettin

Erbakan'ın hayatının bütünü, yaklaĢık 40 yıl

önce bana verdiği o cevap akılda tutularak

daha iyi anlaĢılıyor. Ne yapmak istedi ve ne

kadarını yapabildiyse, hepsini, kendisini çok

aĢan tek bir gaye uğruna benimsedi

Necmettin Erbakan... Siyasi hayatta

karĢısına çıkmıĢ en keskin muhalifleri bile

onun bu yönünü teslim ederler. Etmezlerse,

gerçeklere ters düĢeceklerini bildikleri için...

Türkiye, zor bir ülke. 'El bebek gül bebek'

üzerine titrenecek nâdir özel insanlarını bile

pek çok çilelere muhatap edebiliyor. Bir

ceza mahkemesi reisinin oğluydu Necmettin

Erbakan... Aile fertlerinin her biri çok iyi

yetiĢmiĢ insanlardı; üçü kendi alanlarında

isim yapmıĢ birer profesör... ĠTÜ'de

akranlarından her zaman birkaç adım ileride

bir öğrencilik hayatı... Almanya'da

takdirlerin ve dikkatlerin üzerinde

toplanmasını getiren doktora... Çok genç

yaĢta elde edilen profesörlük unvanı...

Önünde ceketini iliklemesi gereken kiĢilerin

siyasi yanlıĢlıklarını nezaketle yüzlerine

vurduğu için hakaretlerine tahammül etmek

bile yeterince zor gelmiĢ olmalı. Üstelik 12

Eylül (1980) askeri darbesinin sebebi olarak

gösterilebildi Erbakan ve 28 ġubat (1997)

müdahalesiyle baĢbakanlıktan uzaklaĢtıracak

yolun yapı taĢları onun için döĢendi.

Akıl alır gibi değil.

Sadece "Siyaset böyle bir Ģey" deyip

geçemeyeceğimiz ciddiyette bir durum söz

konusu... Hayatının büyük bir bölümü

boyunca Necmettin Erbakan'ın önüne sürekli

engeller çıkartılmasını, aile bağlarıyla,

eğitimiyle, yetiĢme tarzıyla, hizmet

anlayıĢıyla açıklamak asla mümkün değildir.

Açıklayıcı tek nokta var: Ġnancı... Hayatının

bilinen her döneminde 'inançlı' ve 'inançları

istikametinde yaĢayan' bir insan olarak

tanındı Necmettin Erbakan...

Bu da onu bir kesimin gözünde 'sakıncalı'

kılmak için yetti.

Yakından tanıyanların vâkıf olduğu birçok

özelliği yanında, bir de doğru bildiği yolda

ısrarı, her karĢılaĢtığı engelde onu yıkmak

için hedef büyütmesi ve hemen her hedefini

sonunda elde etmesiyle hizmet aĢkıyla dolu

birkaç nesle örnek teĢkil etti; bundan sonra

da edecektir.

Page 19: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

19

Allah rahmet eylesin.

28 ġubat 2011, Zaman

Page 20: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

20

Erbakan: Sistem içi muhalif – Akif Emre

Erbakan'ı ilk gördüğüm günü çok iyi

hatırlıyorum. Henüz lise örgencisi iken

anonsları dikkatimi çekmiĢti. Ġsmini evdeki

Büyükdoğu koleksiyonlarından

hatırlıyordum. Hocanın Odalar Birliği'nden

zorla atılmasını ele alan kapaktaki Erbakan

resimleri zihnimde yer etmiĢ olmalı ki, ürkek

adımlarla taĢ sinemasındaki Milli GörüĢ

konferansını dinlemeye gitmiĢtim. Salon

dolmamıĢtı bile ama izleyicilerin profili

dikkatimi çekmiĢti. Sol görüĢlü bildiğim lise

hocalarından bazı tanıdığım simaların

olmasına fazla anlam verememiĢtim.

Aklımda kalan ilk resim, son derece Ģık ve

kibar görüntü içinde ama söze " esselamu

aleyküm" diyerek baĢlayan biri...

Toplum karĢısına Müslüman kimlikle

çıkmaktan utanan kesim için bu tavrın

psikolojik anlamı, etkisi daha sonra

anlaĢılacaktır.

Aynı mekanı paylaĢma anlamında bir arada

bulunduğum çok nadir sahnelerden biri,

belki de ilki, üniversite yıllarında gençlik

sorunlarıyla ilgili bir toplantıda olmuĢtu.

Sokağın hareketlendiği o dönemde Tayyip

Erdoğan da MSP gençlik kolları baĢkanı

olarak Hocanın yanında duruyordu.

Üniversite ve yurtlarından gelen

temsilcilerden oluĢan en fazla 20-24 kiĢilik

toplantıda gençlerin olanca heyecan ve

öfkelerini, eleĢtirilerini dinlerken en küçük

kızgınlık emaresi göstermeyiĢi aklımda

kalan bir diğer husus. Ve sonunda, sabırla

gençlik temsilcilerini dinlemiĢ ve gayet

kibarca teĢekkür ederek son derece kıvrak

bir manevrayla kendi gündemine taĢımıĢtı

toplantıyı.

Erbakan'ın Türkiye Ġslamcılığına ne kattığı

ile neler götürdüğü tartıĢması bugünün

konusu değil Ģüphesiz. Türkiye

Ġslamcılığının anlaĢılmasında en önemli

kavĢak noktalarından biri Erbakan'ın

anlaĢılması, yerli yerine oturtulması ile

alakalıdır. Bu da yaptıklarının hakkını teslim

etmek kadar nasıl yaptığının kritiğini de

getirir.

Erbakan çizgisi ile yüzleĢmek hem

Türkiye'nin kendisiyle hem de özelde

Ġslamcıların kendileriyle yüzleĢmeleri

anlamına gelir.

Benim zihnimde kalan Erbakan imajının

hatırlattığı iki boyut var; onun Ģehirli yanı ile

en radikalize tavırlar karĢısında sistem içi

kalmayı bilinçli olarak tercih ediĢidir.

ġehirli yanıyla, Anadolu'daki muhafazakar

kitlelerin müslümanlıklarıyla özgüven

duymalarını sağlayan bir alanın siyasetini

yürütmüĢtür. Odalar Birliği sürecinden

itibaren ekonomik ve sosyal olarak

bastırılmıĢ kitleleri bir yandan iktisadi

anlamda destekleyip cesaretlendiren bir

strateji izlerken Ġslamcılığa da yeni bir

söylem yüklemeye çalıĢtı. Ġçerik tartıĢması

bir yana; önce ahlak diyen, Ġslam birliğine

vurgu yaparak "lider ülke", " yeniden büyük

Türkiye" gibi söylemleri yükselten ve geniĢ

Anadolu kitlesine özgüven veren bir tarihi

derinlik aĢılamaya çalıĢtı.

Daha önce de bir kaç kez vurguladım;

Erbakan'ın en önemli iĢlevi, 70'li yıllardan

itibaren muhafazakar, Ġslami hassasiyeti olan

kitleleri sağ siyasetin içinde erimekten

kurtarmasıdır. Erbakan faktörü olmasaydı bu

kitlenin Demirel siyasetinin içinde himayeye

muhtaç temsili azınlık iĢlevinden öte bir

anlamı olmayacaktı. Bugün siyasal Ġslam

denilen siyasal aktörden bahsediliyorsa bu

durum Erbakan faktörü olmadan

açıklanamaz. Erbakan Ġslamcılığının

içeriğini, ideolojik temellerini tartıĢmak ayrı

bir yazı konusu. Genel çerçevesi ve

ütopyaları bakımından Türkiye'de yeni bir

ufuk geliĢtirdiğini kimse inkar edemez. Ve

bu ütopya soğuk savaĢ koĢullarında bile

Page 21: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

21

Ġslam dünyasında hatırı sayılır bir yankı

buldu.

Diğer tarafta biraz öfke, biraz isyan

havasında gençleri büyük bir nezaketle

dinleyiĢinin göstergesel karĢılığı ise; sağ

siyasetten bağımsızlaĢan Ġslamcılığın

radikalize edilmesini engelleyerek, bir

bakıma onları sistem içi mücadele sınırları

içinde tutmasıdır. 28 ġubat sürecinde, "bu

tarihin akıĢı içinde bir noktadır" sözü bu

çerçevede anlamlıdır.

Gelinen noktada Ġslami düĢüncenin politik

alanda ne kadar temsil edildiği sorusu da

ayrıca önemsenmelidir; Ġslamcı siyasetin

tekrar muhafazakarlaĢmaya evrilmesinde bu

çizginin rolü konusu meselenin odak

noktasıdır ve bu konu Erbakan

tartıĢmasından çok bir çizgi sorunu olarak

yeniden ele alınmayı beklemektedir.

Erbakan'ın siyaset tarzı bir yana, yola

çıkarken ortaya koyduğu sloganların içi

doldurulmasa da bugün gelinen noktada

yolun baĢına dönüldüğü de söylenebilir. Eski

kuĢak sağcılık yerine sağcılaĢmanın

neoliberal versiyonunun teslim aldığı bir

ortamda Erbakan çizgisi yeniden tahlil

edilmeyi bekliyor.

Kendine ve davasına bu denli "kesin inançlı"

liderliği ile Ģunu teslim etmekte yarar var:

Erbakan'ın Müslümanlığı pek çok kimseye

fazla geldi.

Cenazesine resmi tören istememesinin

sembolik anlamı onun hayat çizgisinde

sürdürdüğü muhalif tavrının ifadesi olarak

okunmalıdır.

Allah'tan rahmet diliyorum.

1 Mart 2011, YeniĢafak

Page 22: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

22

Erbakan'ı, büyük öncüyü uğurlarken –

Ġbrahim Karagül

Gözümüzü açtığımızda onu gördük. Onun

zihin dünyasına tanık olduk.

Çocukluğumuza Ģekil de verdi. Delikanlılık

çağımızda büyük bir derdimiz, davamız

olduğunu öğretti.

Kendimizin, ülkemizin, tarihimizin ders

notlarından farklı olduğunu, bugünümüzü ve

geleceğimizi Ģekillendirdiğini, hiçbir zaman

ondan kopamayacağımızı, kopmamamız

gerektiğini öğretti. GeçmiĢi ve geleceği

önümüze koydu.

Bir bilinç devrimiydi bize önerdiği.

Hararetle, büyük bir hasretle sarıldık.

Etrafımızı saran duvarların ötesinde bize ait

Ģeyler olduğunu gördük. Bizimle aynı dili

konuĢan, aynı kaygıyı paylaĢan, aynı amaca

yönelen milyonları farkettik.

Bizi Anadolu'ya hapsedenlere karĢı en büyük

meydan okumayı yapan oydu. Yirminci

yüzyılın baĢında düĢtüğümüz yerden

dirilmemiz gerektiğini, bizimle birlikte

Afrika'nın da, Asya'nın da dirileceğini salık

veren oydu.

Anadolu'yu çepeçevre kuĢatan duvarların

ötesinde zihin duvarlarımızı kırmamızı

öğütleyen oydu.

Malezya'dan, Endonezya'dan Atlantik

kıyılarına kadar yüreklerin birlikte

titremesini, ortak dili yeniden keĢfetmemizi

istiyordu.

Tarih ve coğrafya önümüze serilmiĢti.

Renkler ve coĢkular, acılar ve hüzünler

ortaktı.

KeĢfettik de... Farkettik ve öğrendik ki,

aslında üzerimizde proje üstüne proje

denense de çaresizler topluluğu değilmiĢiz.

GüçlüymüĢüz, çokmuĢuz.. Ayağa

kalktığımızda yer küre sarsılabiliyormuĢ.

Dünya yeniden ĢekillenebiliyormuĢ. Sınırsız

kudret sahiplerine karĢı savrulan, diz

çökmek zorunda olanlar topluluğu

değilmiĢiz.

Hepimizin alnında onun izleri var Ģimdi.

KeĢmir'in cennet görüntülü coğrafyasından

yağmur ormanlarına, Afrika'nın yalınayak

insanlarından Asya'nın bozkırlarına kadar

onun adı var Ģimdi.

Tayland sınırında bir köy camiinden

Cava'daki bir medreseye, Hindistan'dan

Moritanya'ya kadar her yerde onun için

hatimler indiriliyor, onun için dualar

ediliyor, onun için gıyabi cenaze namazları

kılınıyor, onun için göz yaĢı dökülüyor.

BaĢsağlığı mesajlarına, cenazeye katılmak

için Ġstanbul'a gelenlere, gelmeye çalıĢanlara

bakın. Bakın ki, onun inĢa ettiği Ģeyin ne

olduğu ortaya serilsin.

Bugün Türkiye'nin "büyük yürüyüĢ"ünü

baĢlattığı mirasın bu olduğunun idrakiyle

bakın. Onlarca yıl ilham kaynağı olduğu o

iklimlerde kendisini örnek alanların artık

aynı mirasa yatırım yapacak güce eriĢtiğini

görün. Endonezya'dan Fas'a uzanan geniĢ

kuĢakta, bir çok konuda aynı dil

kullanıyorsa, bunda o emeğin büyük payı

olduğunu bilin.

Büyük çöküĢten sonra iktidar sipariĢ

edilenlerin bugün ardı ardına devrildiği,

büyük çöküĢe direnenlerin bütün bu kuĢakta

iktidara yürüdüğü bir dönemde bu gerçeği

yeniden yorumlayın.

Bugün Fatih Camii'nin çevresinde yüz binler

olacak. Ġstanbul, bu toprakların yetiĢtirdiği

en büyük değerlerinden birini omuzlar

üzerinde Merkez Efendi'ye uğurlayacak. Her

büyük Ģok dalgasından sonra yeniden

Page 23: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

23

diriliĢin Ģekillendiği Anadolu büyük bir

önderi yolcu edecek. Arkada bıraktığı

milyonlar kaldığı yerden devam edecek.

ĠĢte o milyonlar, "bin yıl devam edecek"

denilen, bin yıllık bir birikime savaĢ

açanların zihinsel soykırım projelerini yerle

bir edecek. Etti de.

Hani nerde onlar? Nerde bu ülkenin

insanlarını mahalle mahalle, sokak sokak

birbirine düĢman edenler? Milletin yarısını

devlet düĢmanı ilan edenler?

Ġsrail aĢırı sağı ve ABD'nin neoconları ile bu

büyük ülkeye birilerine peĢkeĢ çekenler,

onlara selam duranlar, yüz milyarlarca

dolarını bir çırpıda hortumlayanlar nerde?

O veda etti. Ama yürüyüĢ devam ediyor. Bin

yıllık mücadelenin öncüleri her zaman

olacaktır.

Merhum Necmettin Erbakan'a, büyük

öncüye Allah'tan rahmet diliyoruz. Allah

ondan razı olsun...

1 Mart 2011, YeniĢafak

Page 24: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

24

Erbakan'da söz artık tarihçilerin –

Osman Özsoy

Pazar günü vefat eden Türk siyasetinin

duayen isimlerinden Prof. Dr. Necmettin

Erbakan'ın cenazesi bugün toprağa verilecek.

Haber kanalları canlı yayında iken dün bir

gazeteci, Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih

Erbakan'a, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK)

yayınladığı taziye mesajını hatırlattıktan

sonra, '28 ġubat süreci düĢünüldüğünde bu

mesajı nasıl değerlendiriyorsunuz?' diye

sordu.

Fatih Erbakan bu önemli soruya, 'O konulara

girmek bugün doğru olmaz' Ģeklinde cevap

verdi.

"Erbakan vefat etmeseydi, AK Parti'ye karĢı

oluĢturulacak ittifaklar konusunda bugün

kendisi ile hastanede randevum vardı"

iddiasında bulunan eski bakanlardan YaĢar

Okuyan'ın, geçmiĢ defterleri kurcalayarak

Gül ve Erdoğan'la ilgili bazı eski gazete

kupürlerini eline alıp dün CNN Türk

ekranlarında sallaması ne kadar abes bir

davranıĢsa, Fatih Erbakan'ın, gazetecinin

TSK ile ilgili sorusunu bu kadar dikkatli bir

Ģekilde geçiĢtirmesi ve siyasi yorumlara

girmemesi de o kadar doğru bir davranıĢtır.

TSK açıklamasından sonra, "Meğer askerler

gizliden gizliye Erbakan'ı takdir ediyorlarmıĢ

da, haberimiz yokmuĢ" diye düĢünen, ya da,

"askerlerde Erbakan merakı birden neden

depreĢti" Ģeklinde bir sorgulama içine

girenler de olacaktır. Fakat, Fatih Erbakan'ın

da ifade ettiği gibi, cenaze henüz tabutta iken

bu konulara girmek doğru olmaz.

Nitekim 'Ġrtica ile Mücadele Eylem Planı'

iddialarıyla ilgili yargılanan Albay Dursun

Çiçek'in de aralarında bulunduğu 7 sanıklı

davanın dünkü duruĢmasında Albay Çiçek,

vefat eden Saadet Partisi Genel BaĢkanı

Necmettin Erbakan'a Allah'tan rahmet,

yakınlarına ve millete baĢsağlığı diledikten

sonra, ülkenin ne kadar değerli bir

siyasetçiyi kaybettiğini söylemiĢ.

ġimdi biz bu taziyeden, farzımuhal Saadet

Partisi iktidarda, partinin genel baĢkanı

Erbakan da baĢbakan olarak görevde olsaydı,

Dursun Çiçek'in baĢında bulunduğu birimin,

hükümeti makasa almak ve yıpratarak

devirmek için, 'Ġrtica ile Mücadele Eylem

Planı' gibi saçma sapan ve anti demokratik

yollara asla tevvesül etmeyecekleri gibi bir

anlam çıkarabilir miydik?

Madem Merhum Erbakan bu kadar değerli

bir insandı ve ülke için çok yararlıydı da,

kurduğu 5 partiden 4'ünü, irtica gibi hayali

bir suçlamanın odağı olduğu gerekçesiyle

neden kapatma gereği duydunuz? Erbakan'ın

ardından ettiğiniz olumlu laflar, aslında

bugüne kadar öne sürdüğünüz iddialara

gerçekte sizin de inanmadığınız anlamına

gelmez mi?

Erbakan'ın kurduğu partilerin baĢına gelen

kapatma davası örneğinde olduğu gibi, AK

Parti'nin de kapatılmak istendiği ve siyaset

dıĢı odaklar tarafından vesayet gölgesi altına

alınmak istendiği düĢünülürse, bugün 'Ġrtica

ile Mücadele Eylem Planı' adı altında meĢru

hükümeti devirmek iddiası ile hazırlık

yaptığı iddia edilen odakların, gelecekte

bugünkü iktidarın arkasından da piĢmanlık

sözleri sarf edebilecekleri gibi bir sonuç

ortaya çıkmaz mı?

Tüm olan bitenler, içeride birbirimizle

uğraĢırken, gerçekte ülkeye zaman

kaybettirdiğimizi, bir yandan ülke insanı aç

ve açık kalırken, öbür yandan devletimizin

dünyada istenilen noktaya gelememesinde

uğradığı iç enerji kaybının etkisinin büyük

olduğunu göstermez mi? Artık kendi

insanımızı ve halkımız tarafından

benimsenen ülkemizin temel değerlerini

birer tehdit olarak görmekten vazgeçmek

Page 25: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

25

gerekiyor. Sadece kağıt üzerinde değil,

algılarda da...

Merhum Erbakan'ı toprağa verirken, bugüne

kadar toplumsal gerilim oluĢturmaya neden

olan sanal tüm savaĢ baltaları da bu vesile ile

toprağa gömülse iyi olur.

Netice-i kelam, merhum Erbakan, son

nefesini verdiği andan itibaren artık tarihe

intikal etmiĢ bir Ģahsiyettir. Ġlerleyen zaman

diliminde siyasi tarihçiler ve siyaset

sosyolojisi üzerine çalıĢan bilim insanları,

elbette kendisini daha derinlikli olarak analiz

edeceklerdir.

Ruhu Ģad olsun...

1 Mart 2011, YeniĢafak

Page 26: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

26

Erbakan Hoca'ya dair – Abdullah

Muradoğlu

Herhalde yakın siyasi tarihimizde "Erbakan

Hoca" kadar tartıĢılan bir lider olmamıĢtır.

Erbakan Hoca geleneksel Ġslami liderlik

kodlarına sahip bir siyaset adamıydı. Onun

bu özelliği ile kurulu düzenin baskıladığı

koĢullar arasında tam bir tenakuz vardı. Ele

aldığı siyasi konuları mizah diliyle halka

aktarmasının sanırım bir nedeni de buydu.

Herkesin biribirini kırdığı 1970'li yıllarda

Ģiddete dayanmayan bir dille konuĢması

Erbakan'ı diğer liderlerden ayıran en bariz

özelliği idi. Elinde pazar filesiyle yaptığı

konuĢmaları tebessümle hatırlıyorum. O

halde Erbakan Hoca'yı siyasete tebessüm

getiren bir lider olarak görmekte bir mahzur

yok.

1973'te Ecevit'li CHP ile kurduğu koalisyon

cumhuriyet ile dindarları buluĢturmak gibi

bir misyona tekabül ediyordu. Bu yüzden

"Erbakan merkez sağı bölüyor" suçlamasıyla

karĢılaĢmıĢtı. Oysa Süleyman Demirel'in

Adalet Partisi'ne oy vermek zorunda

bırakılan mütedeyyin kesimlerin elini

güçlendirmiĢti. Bu kesimlere yeni bir siyasi

kanal açarak seslerin duyurmalarını

sağlamıĢtı.

Farklı bir siyasi gelenekten gelen biri olarak,

Erbakan Hoca'ya Ģimdiden geriye doğru

baktığımda bir hakkı teslim etmeliyim.

Gençlerin birbirini boğazladığı bir ortamda,

"Milli GörüĢ" çizgisindeki gençlerin Ģiddet

ortamına savrulmalarına engel olmayı

baĢarmıĢtır.

* * *

Hoca'nın bir diğer özelliği de, siyaset

sahnesine dini değerleri taĢımıĢ olmasıydı.

Bu yüzden hasımları tarafından 'dini istismar

etmekle' suçlanmasına karĢın, daha

soğukkanlı bir değerlendirme yaptığımızda,

gerçeğin bir baĢka boyutunun olduğunu

söylemeliyiz.

Ġslami hayatı salt sosyolojik bir olgu

olmaktan çıkararak gözardı edilemeyecek

önemde bir siyasi olguya dönüĢtürebilmiĢtir

Erbakan. Siyasi aktörlere -deyim yerindeyse-

ayar vermiĢtir.

Erbakan Hoca'nın kimilerine göre abartılı

müslümanlık vurgusu gerçekte diğer siyasi

partilerin dinin toplumsallığı karĢısında

kendilerini gözden geçirmelerine ve yeni

tanımlamalar yapmalarına sebep olmuĢtur.

Takdir edersiniz ki bu da az bir Ģey değildir.

Erbakan Hoca dıĢarda veya kenarda

bırakılmıĢ, horlanmıĢ yahut içlerine

kapanmaya mahkum edilmiĢ mütedeyyin

kesimleri siyaset yoluyla öne çıkarmaya

çabaladı hep. Her türlü ithama rağmen bu

amacından vazgeçmedi. "28 ġubat" sürecini

daha az zayiatla geçiĢtirmek için yaptığı

manevraları- kimimiz cesurca bulmasak bile-

buna yormak lazım.

Öte yandan Erbakan Hoca, dikkatleri Ġslam

dünyasına çekmek suretiyle bir tür "Ġslam

Enternasyonalizmi"ni gündeme taĢımıĢtır.

Ulusal çapta düĢünmeye alıĢtırılmıĢ

kitleleleri daha büyük ölçeklerde düĢünmeye

sevketmiĢtir.

Dünyada olan-biten herĢeyin "soğuk savaĢ"

düzenekleri çerçevesinde olsa bile çift

kutuplu küresel bir sistem içerisinde

gerçekleĢtiğini düĢünürsek, bu da az Ģey

değildir. Zaten Hoca'nın "Milli GörüĢ"

dediği aslında Ġslam dünyasının tümüne

hitap eden bir söylemi içerisinde

barındırıyordu. Hoca'nın "siyasi ümmetçi"

olarak itham edilmesinin sebebi de, buydu.

* * *

Bir çoğumuz Erbakan Hoca'nın "28 ġubat

kararları" karĢısındaki görünürde pasif

Page 27: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

27

sayılan tutumunu eleĢtirdik ama, iĢte o

dönem de artık geride kaldı. Refah

Partisi'nin kapatılması üzerine yaptığı bir

konuĢmada Ģunları söylemiĢti:

"Bu vatan, bu ülke bizimdir. Olay aslında

tarihin akıĢı içerisinde fevkalade basit bir

olaydır. Bundan dolayı huzuru, sükuneti

muhafazaya her zamankinden daha fazla

riayet etmeliyiz. Bu hususta söyleyeceklerim

Ģunlardır: Bu alınmıĢ olan karar, bir kere

daha ifade ediyorum, tarihin akıĢı içerisinde

basit bir noktadır."

Hakikaten hiçbir Ģey olmamıĢ gibi Hoca

yoluna devam etti. 1970'lerin baĢından

itibaren kendi çizgisini siyaset sahnesinden

hiç eksik etmedi. "Nizam Partisi "kapatıldı,

"Milli Selamet Partisi"ni kurdu. MSP

kapatıldı, "Refah Partisi" kuruldu. Refah

kapatıldı, yerini "Fazilet Partisi" aldı. O da

kapatıldı, "Saadet Partisi" geldi.

"28 ġubat"ın 14. Yıldönümü'ndeyiz. ġimdiye

kadar Hoca 28 ġubat'ın arkaplanı hakkında

doğru dürüst konuĢmadı. Bir Genelkurmay

BaĢkanı "28 ġubat bin yıl sürer" demiĢti

hatırlarsanız. ġimdi ise Genelkurmay

BaĢkanı yaptığı taziye açıklamasında

Erbakan Hoca'nın hakkını teslim etti. Uzun

lafın kısası Erbakan Hoca Türkiye

siyasetinde derin izler bırakmıĢ kocaman

parantezdir. Allah'ın rahmeti ve bereketi

üzerine olsun.

1 Mart 2011, YeniĢafak

Page 28: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

28

Bir mühendis-siyasetçi olarak Erbakan –

KürĢat Bumin

Vefatı sonrasında çok hatırlatıldığı için

biliyorsunuzdur muhakkak. Erbakan,

gerçekten de "genial" (dahice) denebilecek

özelliklere sahip bir kiĢilikti. "Okul

hayatı"nın hikayesini okumuĢsunuzdur.

Ġstanbul Erkek Lisesi'ni birincilikle

bitirmesi, öğretimine devam etmek için

gittiği Almanya'da birçok baĢarılı iĢe imza

atması, Ġstanbul'a dönüĢünce 27 yaĢında

Türkiye'nin en genç doçenti unvanına sahip

olması, bugün hâlâ her yerde karĢımıza

çıkan "pancar motor"ları üreten "GümüĢ

Motor A.ġ."yi kurup faaliyete geçirmesi ve

diğerleri...

Ülkede eksikliği çekilmeyen "milli

değerler"in yanında açıkça "dini değerleri"

de siyaset dünyasına sokmayı baĢaran

Erbakan, "çevre"den gelen bir siyasi kiĢilik

değildi. Tam tersine, biyografisinin tanıklık

ettiği gibi "merkez"den geliyordu. Bir

dönem Türkiye'yi yönetmeye talip olmuĢ ve

yönetmiĢ Ġstanbul Teknik Üniversitesi'nde

ellili yıllarda öğretim görmüĢ kuĢağın belki

de en baĢarılı üyesi. Süleyman Demirel,

Turgut Özal, Recai Kutan ve diğerini

hatırlayın... Dolayısıyla Erbakan da

benzerleri gibi, bir zamanlar bir nevi

"asansör" iĢlevi görerek, sadece

yeteneklerini ölçüt alarak seçtiği ve ileride

ülke yönetiminin birçok alanında çok önemli

yerlere taĢıyacak olan "Cumhuriyet

Okulu"nun bir ürünüydü.

"Merkez"in tam da merkezinden gelen böyle

bir kiĢinin siyasette "çevre"nin hak

taleplerinin sözcülüğünü üstlenmesi

Türkiye'de daha önce karĢılaĢtığımız bir

durum değildi. Dikkat ederseniz, Erbakan

hareketinin değiĢmiĢ-dönüĢmüĢ hali olan

bugünkü AK Parti'nin kadrolarının büyük

bölümü bugün bile bu özelliğe sahip

değiller. Hatta bu bağlamda Ģunu da

söyleyebiliriz: Bugün AK Parti'nin ileri

gelenleri "çevre"den geldiklerini özellikle

öne çıkarmayı bilinçli olarak tercih eder

durumdadırlar da. Bu geliĢimi de tabii

karĢılamak gerekiyor. Çünkü "merkez"in ve

oradan gelmenin "defo"su hakkında çokça

konuĢuldukça, sanayicisinden bürokratına ve

eğitimcisinden siyasetçisine "çevre"den

gelmiĢ olmanın neredeyse tek baĢına bir

"erdem" kabul edildiği bir dönemden

geçiyoruz.

Öyle sanıyorum ki Erbakan'ın "merkez"den

geliĢi onun -40 yıldır hemen hiç değiĢmeyen

düĢüncelerinde- bu derece ısrarlı olmasının

baĢta gelen nedenlerinden birisidir. Tarhan

Erdem'in geçen günkü yazısının Ģu son

satırları Erbakan'ı bence de doğru anlatıyor:

"Son kırk yılın tarihinde görülmeden

geçilemeyecek Erbakan, içindeki çocuğu

öldürmeden yaĢlanıp bu dünyadan göç etti.

Her zaman bir iddiası, yaklaĢtığını sandığı

bir hedefi vardı. Kimseye kırgınlık

duymuyordu ve mutluydu sanıyorum."

Kafasındaki Türkiye ve dünya hayalinin

doğruluğundan da, "mühendislik"te açıkça

onaylanmıĢ yeteneği kadar emindi.

"Mühendislik"te sınanmıĢ olan "hedef" ve

"iddia", aynı kararlılıkla siyasette de

sürüyordu.

Erbakan'ın ortaya koyduğu iddialarına ve

hedeflerine iliĢkin yaklaĢık 40 yıl boyunca

sarsılmaz bir inanç beslemesinin nedenlerini

bir zamanlar çokça konuĢulan "mühendislik

ideoloji" çerçevesinde değerlendirebiliriz.

Sonuçta Erbakan da 50'li yılların Ġstanbul

Teknik Üniversiteliler kuĢağının Demirel ve

Özal örnekleri gibi bu ideolojinin

biçimlendirdiği bir mühendisti. Ġsterseniz,

söz konusu ideoloji hakkında, Nilüfer

Göle'nin neredeyse onbeĢ yıl önce

yayınladığı "Mühendisler ve Ġdeoloji"

baĢlıklı kitabının ikinci baskısına yazdığı

önsözden kısa bir alıntı yapalım:

Page 29: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

29

"Adalet Partisi'nin 1965 yılında iktidara

gelmesiyle birlikte, mühendis kökenli siyasi

seçkinlerin giderek parlamentoda yükseliĢine

tanık oluyorduk. Anavatan Partisi'nin 1983

yılında baĢlayan iktidar dönemi ise

mühendislerin siyasete damgalarını vurma

biçimlerinde bir dönüm noktası

oluĢturacaktır. (...) Mühendis ideolojisi

kavramı ilk bakıĢta yadırganabilir. Ancak,

bir meslek grubu olan mühendisler, üretim

süreci içindeki yerlerinin ötesinde toplumsal

geliĢme modellerinin savunucuları

olmuĢlardır. "

Bu bakıĢ açısından hareketle toparlayacak

olursam: Erbakan'ın -kendisini kısa bir süre

de olsa Odalar Birliği BaĢkanlığı'na kadar

götüren- "Milli GörüĢ"ü formüle ederken

Ġslami referanslardan hemen hiç söz etmeden

"sanayileĢme" temasına vurgu yapması ve bu

temayı hayatının sonuna kadar birinci planda

tutması onun da "mühendislik"e olan tutkusu

ve inancından gelmektedir. Bu anlayıĢ

çerçevesinde asıl hedef Türkiye'nin kendi

ağır sanayisini kurmasıdır. GeliĢmiĢ makine

sanayii ve tabii otomobili, tankları ve

uçakları ile... Bu hamle ile yükselecek olan

Türkiye, tabii olarak Ġslam Âlemi'nin

kurtuluĢu ve kalkınmasının da öncüsü

olacaktır.

"Sosyal" ve bununla bağlantılı olarak

"siyaset" ve"hukuk" gibi alanlar söz konusu

olduğunda Erbakan'da gözlediğimiz

"kayıtsızlık"ın nedeni de bu "mühendislik

ideoloji" olsa gerek. Hatta, gerek "Kıbrıs

BarıĢ Harekatı"nı değerlendirirken -yani

özetle asıl "Kıbrıs Fatihi"nin kendileri

olduğunu ileri sürmek- gerekse baĢka

vesilelerle TSK'dan söz ederken yaptığı

değerlendirmeler de bu "ideoloji"nin

sonuçları olarak görülemez mi? Özet olarak

"Güçlü bir Türkiye"; bağımsız biçimde

sanayisini kurmuĢ, tankını-uçağını kendi

üreten güçlü bir orduya sahip bir Türkiye...

Bilmem siz hatırlıyor musunuz? Kendi

adıma konuĢacak olursam, bu ülkede hemen

her siyasi hareketin elinde bir "Anayasa

Taslağı" olmasına rağmen, Erbakan'ın

baĢında bulunduğu siyasi oluĢumun ortaya

bu yönde ciddi bir çaba koyduğunu ben

hatırlamıyorum. Sanki anayasa ve genel

olarak hukuk üzerine düĢünmek-çabalamak

da boĢ bir uğraĢ. Hele bir baĢta ABD olmak

üzere Batı'ya ve Siyonizm'e meydan

okuyacak seviyeye gelen bir büyük

sanayimiz ve bu alanda üretimi

gerçekleĢtirecek Ġslam ahlakı referanslı bir

bir toplum çıksın ortaya, gerisi kolay nasıl

olsa... Nasıl olsa Kürtler de Müslüman,

Kıbrıslı Türkler de.... "Sosyal"in ve buradan

kaynaklanan "siyasal"ın mutlaka korunması

gereken çoğul yapısına dönüp bakmadan

"ahlakçı" olarak niteleyebileceğimiz bir

sanayi hamlesi... Bugünün dünyasına ne

derece hitap ediyor?

2 Mart 2011, YeniĢafak

Page 30: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

30

Sayın Bidon Kafa'nın Erbakan kini –

Salih Tuna

Sayın Bidon Kafa dünkü yazısında,

Erbakan'ın cenaze namazına iĢtirak eden

Fatih Camii avlusundaki "haziruna" vermiĢ

veriĢtirmiĢ.

Fatih Sultan Mehmet'i uzun uzun anlatmıĢ

evvela.

Yunanca el yazmalarını yalayıp yutan,

"Halieutika"yı hıfzeden, "Peripatosçuların"

ilkelerini çatır çatır tartıĢan müthiĢ bir

entelektüel, acayip bir tecessüs Ģeklinde

tasvir etmiĢ.

Öyle ki, Enis Batur yanında halt etmiĢ.

Noam Chomsky ile Habermas arası bir Ģey

diyeyim de anlayın.

Abartmıyorum; fazlası var, eksiği yok.

Hulasa, yere göğe sığdıramamıĢ Fatih'i.

Bu iyidir.

Osmanlı padiĢahları denilince (Ģimdiye

değin) kardeĢ katlinden, zevk-ü sefa içinde

sürdürülen saltanattan dem vururlardı.

Veya...

Atatürk'ün Nutuk'undan Ģuncağızı

zikrederlerdi: "Osmanoğulları zorla Türk

milletinin hakimiyet ve saltanatına el

koymuĢlardır. Bu tasallutlarını altı asırdan

beri idame eylemiĢlerdir. ġimdi de Türk

milleti bu mütecavizlerin hadlerini

bildirerek, hakimiyet ve saltanatı isyan

ederek kendi eline bilfiil almıĢ bulunuyor..."

Sayın Bidon Kafa mahut yazısında, bu

mütecaviz Osmanoğulları'nın en görkemli

padiĢahlarından Fatih hakkında, "Ġstanbul'un

fethini Truva'nın rövanĢı olarak görürdü.

Tıpkı, Mustafa Kemal gibi..." diyor.

Nerden nereye, değil mi?

Erbakan'ın cenazesi herkese bir Ģeyler anlattı

demek ki.

Sayın Bidon Kafa'ya bile.

Lakin daha öğreneceği çok Ģey var:

Fatih Sultan Mehmet tarikatçıdır. ġeriatçıdır.

En az Erbakan kadar da takunyalıdır.

Yani...

Sayın Bidon Kafa'nın anlayacağı, "yobazın

kralı"dır. Molla Gürâni'den AkĢemseddin'e

kadar bu böyledir.

Bir de diyor ki: "Din, millet ayırmazdı."

Yok ya!

Fatih'in Ģair olduğunu belirtmeyi madem

ihmal etmemiĢ, "Avnî" mahlasıyla yazdığı

Ģu mısraları hatırlatalım: "Ġmtisâl-i 'câhidû-

fi'llah' olupdur niyyetim / Dîn-i Ġslam'ın

mücerred gayretidir gayretim / Fazl-ı Hakk u

himmet-i cünd-i ricâlullâh ile / Ehl-i küfrü

serteser kahr eylemektir niyyetim..."

Sayın Bidon Kafa, elalemi sigaya çekmekten

evvel bu mısraları fehmetsin.

Bu kadar kelimeyi sırf onun için yakmadım

elbette.

Ertuğrul Beyciğim de dünkü yazısında,

Merhum Hocamızın mahdumu Fatih

Erbakan'ın "cihat" kelimesini

kullanmasından müthiĢ rahatsız olmuĢ.

Taha Akyol da öyle.

Page 31: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

31

Bir televizyonda yaptığı konuĢmada, "Hâlâ

mı cihat?" yollu isyan ediyordu.

Evet, hâlâ cihat... hâlâ gazi... hâlâ Ģehit...

hâlâ Ģahadet...

Çünkü hâlâ Kuran, hâlâ Allah var.

Yeryüzünde hangi ırk, hangi din, hangi

dilden olursa olsun hiçbir mazlumun

burnunun kanamasını istemeyen Erbakan

Hoca'nın "cihat telakkisini" Muhterem

Akyol bilmez değil ya!

Fatih Sultan Mehmet'in (mezkur Ģiirde)

"Niyetim Allah için cihat etmek, gayretim

Ġslam'ın gereğini yapmak; Allah'ın fazlı ve

'hak erenlerin' inayetiyle kafirleri baĢtan baĢa

bozguna uğratmaktır..." dediğini bilmez mi?

"Cihat" kavramını "Radikal Ġslam" veya

"Siyasal Ġslam" gibi entegrist anlayıĢlara mal

etmesinin mantığı var mı?

Son günlerde "Ġslam nereye?" gibi

"oryantalistik" baĢlıklar attığı için mi böyle

tuhaflıklar yapıyor, anlamadım gitti.

Hepsi bir yana da, Ertuğrul Beyciğimin,

tanımadığım için Erbakan hakkında

yazmadım demesi yok mu?!..

Hayatı boyunca itibarsızlaĢtırmaya çalıĢtığı

Erbakan'ı (cenaze töreni vesilesiyle millettin

ta kendisi olduğunu anlayınca) tanımazlıktan

geliyor!

"Erbakan Vermiyor" Ģeklindeki o edepsiz, o

Ģerefsiz manĢetleri atarken pekâlâ tanıyordun

kurnaz!

Ben sana ne diyeyim, bilmem ki.

ĠnĢallah Gandi Kemal gibi yürüyen

merdivene ters binesin desem, merdivene

yazık, ben sana ne diyiim?!

3 Mart 2011, YeniĢafak

Page 32: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

32

Erbakan kimleri rahatsız etti? – Murat

Yılmaz

Milli GörüĢ‟ün dönüĢümü ve 28 ġubat/ 1

Türkiye siyasi tarihinin temel siyasi

hareketlerinden Ġslamcılığın 1960'ların

sonundaki siyasi liderlerinden Necmettin

Erbakan 27 ġubat 2011 tarihinden kalp

yetmezliğinden vefat etti. Ġslamcı hareket

içinde Milli GörüĢ olarak bilinen yeni bir

siyasi ekol, parti ve hareketin mimarı olarak

temayüz eden Erbakan, Türkiye siyasi

kültüründeki yaygın lider kültlerinden birine

dönüĢtü. Mamafih bu külte rağmen Milli

GörüĢ hareketi içinden çıkan bilahare Adalet

ve kalkınma Partisi'nde bir araya gelen

Yenilikçiler kanadının varlığı, Milli GörüĢ

hareketinin lider kültünü aĢan sosyolojik

özelliklerine iĢaret etmektedir. Bu sosyolojik

özellikler anlaĢılmadan Necmettin

Erbakan'ın ve Milli GörüĢün anlaĢılabilmesi

mümkün olmayacaktır. Bu itibarla

Erbakan'ın ortaya çıkmasına, Milli GörüĢün

geliĢmesine ve dönüĢmesine zemin

hazırlayan sosyolojiyle iĢe baĢlamak yerinde

olacaktır.

1960'LARIN TÜRKĠYESĠ

1960'lar Türkiye'si, 1950'lerde baĢlayan

sanayileĢme, ĢehirleĢme ve karma ekonomi

içinde kapitalistleĢme sürecinin bir

devamıdır. 1950'lerden farklı olarak

1960'larda bu süreç 1961 Anayasasının

hazırladığı bürokratik vesayet ve yeni askeri

müdahale tehdidi altında devam ediyordu.

Bu itibarla süreç, devletin tek parti

döneminden beri mevcut ideolojik denetimi

ve tarafgirliği altında seyrediyordu. Adalet

Partisi ve Süleyman Demirel bu düzeni

değiĢtirmek yerine, bu düzen içinde temel

kararları bürokrasiye bırakarak bütçe,

tahsisler ve atamalar etrafında bir

kayırmacılıkla sınırlı siyaseti ve öğrenilmiĢ

çaresizliği kabul etti.

Ancak giderek farklılaĢan toplum bu vesayet

yapısının dıĢında arayıĢlara yönelmeye

baĢlamıĢtı. Bir yandan solda Türkiye ĠĢçi

Partisi diğer yanda sağda Milliyetçi Hareket

Partisi ve Milli Nizam Partisi bu arayıĢın

siyasi temsilcileri olarak ortay çıktılar.

Erbakan önce Türkiye Odalar ve Borsalar

Birliğindeki mücadelesiyle vesayet rejiminin

ortağı olarak davranan büyük sermaye

dıĢında kalan Anadolu sermayesinin sesini

temsil etmeye yöneldi. Erbakan bu temsili

Adalet Partisi çatısı altına taĢımak isteyince,

Süleyman Demirel tarafından engellendi.

Erbakan bunun üzerine önce Konya'dan

bağımsız milletvekilliği bilahare de müstakil

bir siyasi parti, Milli Nizam Partisi'ni

kurarak taĢra burjuvazisinin sıkıntısını

Ġslamcılık diliyle ifade etmeye yöneldi.

Bu dönem dünyada ve Türkiye'de yeni

düzen, düzenin değiĢmesi tartıĢmalarının

yaĢandığı bir dönemdi. Siyasal Ġslamcılık,

Türkiye'de ve dünyada esas itibarıyla

sosyalizmin etkisi altında devletçi bir

ekonomik düzen söylemini dile getiriyordu.

Milli GörüĢ de bu genel eğilimin dıĢında

değildi. Ancak Milli GörüĢ tabanında bu

söylemle bağdaĢmayacak yükselen bir taĢra

burjuvazisi ve eleĢtirel bir entelektüel

tabanın varlığı ilerideki farklılaĢmanın

tohumlarını içinde taĢıyordu.

MNP, 1971 askeri müdahalesini takiben

Anayasa Mahkemesi tarafından laikliğe

aykırı olmak iddiasıyla kapatıldı. Ġsviçre'ye

giden Erbakan kısa süre sonra yurda döndü

ve bu sefer Milli Selamet Partisi'ni kurdu.

MSP'nin kuruluĢu AP'nin tek baĢına iktidar

olmasını istemeyen çevreler tarafından da

kolaylaĢtırıldı.

AP; böylece 1970'ler boyunca tek baĢına

iktidar olacak bir çoğunluk yakalayamadı.

MSP'nin yanında MHP ve AP'nin içinden

çıkan Demokratik Parti sağdaki çoğunluğu

böldü. MSP 1973 seçimlerinde ĢaĢırtıcı bir

baĢarı gösterdi % 11'in üzerinde oy aldı,

Page 33: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

33

50'ye yakın milletvekili çıkardı. MSP artık

sembolündeki gibi 1970'lerin anahtar partisi

haline geldi. 1973 seçimlerinden sonra

ĢaĢırtıcı bir Ģekilde MSP sağ partilerle değil,

Bülent Ecevit'in CHP'siyle bir koalisyon

kurdu. Bu Ģekilde CHP tarafından rejim

karĢıtı olarak damgalanan ve Cumhuriyet

tarihi boyunca dıĢlanan siyasal Ġslamcı

hareket CHP ile iktidara ortak olacaktı. Bu

koalisyon, arkasındaki siyasi mühendislik

hangi hesaba dayanırsa dayansın Cumhuriyet

tarihinin meĢruiyet skalasını değiĢtirecekti.

Bu Ģekilde siyasal Ġslamcılık siyasal alanda

görünürlük kazanmanın ötesinde meĢru bir

siyasal aktör olarak tanınacaktır.

MSP ĠKTĠDARININ BAġARISI

MSP, daha sonra Milliyetçi Cephe

hükümetlerinde de koalisyon hükümeti

olarak siyaset dünyasının dört ana

aktöründen biri haline gelecektir. MSP'nin

koalisyon ortaklıkları bir yandan Ġslamcı

kadronun bürokratik seçkinler arasına

katılması diğer yandan da tahsis, kredi ve

teĢviklerden taĢra burjuvazisinin

yararlanmasına imkan veren kanallar

açmıĢtır. MSP iktidar imkânlarının yanında,

temsil ettiği kesimlerin dıĢlanmıĢlığından

kaynaklanan sivil toplum imkânlarını

kullanarak bir partinin ötesinde bir harekete

dönüĢmeyi baĢardı. 1970'lerin Ģiddet

ortamından uzak durarak hem kadrolarının

korunması hem de toplumdaki meĢruiyetin

artmasına katkıda bulundu. Bütün bu

baĢarılara rağmen söylemdeki ciddiyet

eksikliği, hakim medyanın aleyhteki tavrıyla

birleĢtiğinde 1970'lerde hala MSP'nin

karikatürize edilmesini engelleyemiyordu.

MĠLLĠ GÖRÜġÜN SĠYASALLAġMASI

12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında

sadece Milli GörüĢ hareketinde değil

dünyada ve Türkiye'de Ġslamcı hareket,

cemaat ve entelektüel gruplarda geliĢme

yaĢandı. Milli GörüĢün yeni partisi Refah

Partisi, kendisinin ve MHP'nin siyasetteki

etkisinin kırılması için konulan % 10

barajını, MHP'nin yeni partisi MÇP ve eski

Milli Mücadelecilerin yeni partisi IDP ile

ittifak yaparak aĢtı. RP'nin barajı aĢması

1990'lı yıllarda merkez sağ ve merkez solun

çöküĢü, Güneydoğu'daki Ģiddetin düĢük

yoğunluklu çatıĢmaya dönüĢmesiyle artan

iktisadi ve siyasi krizleri takip ediyordu.

1991'deki ittifak Milli GörüĢ geleneğinin 80

öncesindeki kapalı cemaat havası

değiĢtirecek ve yeni katılımların önünü

açacaktır. RP'nin MSP'den farklı olarak

cemaat yapılanmasından tamamen

vazgeçerek bir siyasi partiye dönüĢmesi de,

Milli GörüĢün büyümesinin önünü açacaktır.

1994 'deki belediye seçimlerindeki baĢarı ve

arkasından belediyelerdeki baĢarının da

etkisiyle RP'nin % 22 oyla birinci parti

olmasıyla devam eden kriz dönemi

baĢlayacaktır.

ERBAKAN'IN ÜRKÜTTÜKLERĠ

RP'nin belediye seçimlerini kazanmasıyla

beraber bürokratik vesayet kurumları ve

onlarla iĢbirliği yapan merkez sağ ve merkez

sol partiler ile MHP, RP'nin dıĢlanması ve

RP dıĢında bir koalisyon aranmasında ittifak

ettiler. 1994 yılında ilk defa RP dıĢındaki

büyük siyasi partilerin katıldığı bir

Cumhuriyet mitingi tertip edildi. Bu mitingin

sağ partilerin tabanında yarattığı reaksiyon

belediye seçimlerinde ortaya çıkmıĢtı. Bu

reaksiyon genel seçimlerde de devam etti.

Ancak bu mitingin siyaset dıĢı dinamikleri

siyaset üzerindeki askeri vesayetin

güçleniĢine iĢaret ediyordu. 1996

seçimlerinden sonra denene Ana-Yol

hükümeti yürümeyince RP'nin büyük ortak

olduğu Refah-Yol hükümetinin önünü açtı.

Necmettin Erbakan 54. hükümeti

kurduğunda Türkiye'de laiklik ekseninde

asker destekli bir psikolojik harp de baĢlamıĢ

oldu.

Page 34: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

34

Refah-Yol iktidarının "rant ekonomisine"

karĢı mücadele amacıyla havuz sistemi ve

denk bütçe uygulamalarının rahatsız ettiği

sermaye çevreleri ve medya, asker içindeki

cuntacı eğilimleri de kullanarak Refah- Yol

hükümeti üzerinde bir baskı oluĢturmaya

baĢladılar. Ordu içindeki farklı hiziplerin

yürüttüğü psikolojik harp neticesinde Refah-

Yol hükümeti dağıldı, BaĢbakan Erbakan

yerini Tansu Çiller'e devretmek üzere istifa

etti. Doğru Yol Partisi üzerinde yoğunlaĢan

baskılar sonucu partiden baĢlayan istifalarla,

Çiller'in baĢbakanlığı imkânsız hale geldi.

Erbakan'ın istifasına rağmen, Refah-Yol'un

baĢarılı performansı dikkat çekiciydi. Bu RP

için olumlu bir hava yaratmıĢtı. RP'nin daha

da baĢarılı olduğu alan ise belediyeler

olacaktı. Belediyelerdeki baĢarılar RP içinde

yükselen yeni elitin de ayak seslerini ifade

ediyordu. Bu arada RP kapatıldı.

Kapatmayla beraber 28 ġubat sürecindeki

politikalar baĢta olmak üzere kapatmadan

sonra neler yapılacağı sorusu, Milli GörüĢ

içindeki Erbakan ve arkadaĢları ile yeni elit

arasındaki görüĢ farklılıklarını arttırmaya

baĢladı.

FAZĠLET PARTĠSĠ'NDEKĠ AYRIġMA

RP yerine kurulan Fazilet Partisi giderek bu

farklılıkların geliĢtiği bir mecraya

dönüĢecekti. Bu arada 28 ġubat sürecindeki

darbe karĢıtı mücadele Milli GörüĢ içinde ve

çeperinde yer alan medya kuruluĢları ile

aydınlarda, demokratlaĢmaya ve

liberalleĢmeye yol açtı. Giderek dünyaya

açılan taĢra burjuvazisi de adil düzen

söylemi dıĢındaki bu demokratikleĢme ve

liberalleĢme söylemine kaymaya baĢladı. Bu

bileĢenlerden oluĢan Yenilikçiler, Fazilet

Partisi içinde Erbakan etrafındaki

gelenekçilerle mücadelesini az bir farkla

kaybettiler. Yükselen laikçi ve darbeci

histeri altında FP'nin de kapatılması

Yenilikçilere Milli GörüĢ gömleğini

çıkararak yeni bir yol ve parti deneme

imkânını verdi. Merkez sağın çöküĢü ve

devletle muhafazakâr seçmen arasındaki

tampon hüviyetini kaybetmesi de,

Yenilikçilerin hareket kabiliyetini

arttırıyordu. Nitekim Yenilikçilerin partisi,

Adalet ve Kalkınma Partisi kısa zamanda

Türkiye siyasetinde değiĢim ve yenilenme

isteyen çevrelerin siyasi aktörü haline

dönüĢtü. AK Parti, Milli GörüĢ'ün teĢkilat,

kadro ve yöntemlerini devralsa da Milli

GörüĢ gömleğini çıkardı ve söylemini terk

etti.

FP'nin yerine kurulan Saadet Partisi ise

geleneksel Milli GörüĢ geleneğini, siyasi

yasaklı olan Erbakan adına Recai Kutan'ın

genel baĢkanlığında devam ettirdi. AK Parti,

bir yandan 1990'ların baĢında ortaya çıkan

ama Özal'ın ölümüyle siyasi bir aktör

olmadığı için hayata geçmeyen iktisadi ve

siyasi reform projesinin sahibi diğer yandan

da 1999 sonrasındaki krizlerle çöken siyasi

partileri alternatifi olarak temayüz etti. % 34

oyla seçim barajlarının da yardımıyla tek

baĢına iktidar olan AK Parti'ye karĢılık SP

barajı aĢamadı. SP Milli GörüĢ çizgisindeki

muhalefetiyle AK Parti'nin ne kadar

değiĢtiğinin bir karinesi olmak dıĢında bir

varlık gösteremedi. Kayıp trilyon davası ve

bu dava karĢısında SP'nin tavrı, Milli

GörüĢ'ün AK Parti'ye gitmeyen kıymetli

kadrolarını da küstürdü.

AK Parti, Milli GörüĢ geleneğinin rakibi

olduğu merkez sağ alanı öylesine iĢgal etti ki

SP giderek marjinalleĢti. SP'nin ve

Erbakan'ın söylemi bu marjinalleĢmeyi göze

görünür hale getirdi. Taki SP içinde

gelenekçilerin yerine Ġstanbul Ġl

BaĢkanlığından gelen Numan KurtulmuĢ

genel baĢkan olana kadar. 2008'deki dünya

ekonomik krizinin Türkiye'ye yansımaları ve

Ak Parti'nin demokratik açılım dolayısıyla

yaĢadığı erozyon 2009 mahalli idareler

seçimlerinde SP'nin oylarını arttırdı. SP'nin

oylarını arttırmasının yanında KurtulmuĢ ile

arkadaĢlarının yeni siyasi söylem ve tutumu

da, AK Parti'nin diğer rakiplerinin

Page 35: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

35

baĢarısızlığı karĢısında dikkat çekiyordu.

Ancak bu durum, SP içinde KurtulmuĢ'un

elini güçlendireceğine gelenekçilerin

husumetini çekti.

Esasında bu husumet KurtulmuĢ'tan ziyade

AK Parti'ye yönelmiĢti. Çünkü AK Parti

SP'nin söylemini bırakırken sosyolojisini

alıp götürmüĢtü. Kalanların gelenekçi kanadı

Ģiddetle reaksiyoner, anti-emperyalizm adı

altında ulusalcı bir mevziye savruldu. Bu

60'ların sonlarındaki Milli GörüĢ haleti

ruhiyesine dönüĢü ifade ediyordu. Bu sefer,

söylem galip geldi çünkü Milli GörüĢ'ü

dönüĢtüren iktisadi ve entelektüel taban AK

Parti ile hareketi terk etmiĢti. Numan

KurtulmuĢ ve etrafındaki ekip, buna rağmen

SP kongresini kazanmayı baĢardı.

KurtulmuĢ'un SP'deki kongre zaferi, ancak

bir Pirus zaferi olabildi. KurtulmuĢ ve

arkadaĢları sözlü ve fiili saldırılar karĢısında

partiden ayrılmak zorunda kaldılar. Böylece

SP'nin ulusalcı ve küreselci olmayan sosyal

adaletçi demokrat bir kulvarda yeni bir

hüviyet kazanması Ģansı sona erdi.

KurtulmuĢ ve arkadaĢları bütün telkinlere

rağmen ulusalcı bir hattı ve ittifakı kabul

etmeyeceklerini belli olunca tasfiye

edilmeleri kayda değerdir. KurtulmuĢ ve

arkadaĢlarının ayrılmalarından sonra SP'nin

ve KurtulmuĢ'un kurduğu HAS Parti'nin güç

kaybetmeleri, ayrılma sürecinin yanında

ekonomideki düzelme, dıĢ politikadaki

geliĢmeler ve referandum sürecinin rolleri

dikkate alınmalıdır.

ULUSALCILIĞA ĠZĠN VERMEZ

KurtulmuĢ'un ayrılması ve Necmettin

Erbakan'ın yeniden Milli GörüĢ partisinin

genel baĢkanı olmasından sonra da, SP'de bir

güçlenme emaresi görülemedi. SP'deki

hareketlilik ittifak arayıĢları üzerinden

geliĢti. AK Parti'den ayrılan Türkiye Partisi

Genel BaĢkanı Abdüllatif ġener ve DP Genel

BaĢkanı Hüsamettin Cindoruk gibi isimlere

ittifakın konuĢulması ve AK Parti karĢıtı

cephenin SP'ye verdiği medya desteği SP'nin

ulusalcı safta görülmesine yol açtı. Siyasi

Ģuur ve tecrübesi ziyadesiyle olan Milli

GörüĢ tabanında bu tür bir ulusalcılığın prim

yapması beklenemezdi. Nitekim öyle de

oldu, bu istikametteki her söylenti SP'ye güç

kaybettirdi. Milli GörüĢ'ün kesin inançlıları

dahi bu geliĢmeleri Hoca'nın AK Parti'ye

desteği Ģeklinde komplocu yorumlarla

değerlendirmeyi tercih ettiler.

Erbakan Hoca'nın vefatı SP üzerindeki

karizmatik Ģemsiyeyi ve dolayısıyla bu tevil

yollarını da kapadı. SP tabanı artık siyasi

hatalar karĢısında daha duyarlı olacaktır.

Üstelik bu hatalar karĢısında, Hoca gibi

onları partiye bağlayan bir bağ da kalmadığı

için Milli GörüĢ içinden çıkan baĢka

partilere gitmeleri daha da kolay

olabilecektir. Daha cenaze ortadan

kalkmadan, Akbaba misali SP üzerine

çökenlerin yaptığı siyasi mühendisliklerin

eskileri gibi baĢarısızlıkla sonuçlanması

mukadderdir. Erbakan'ın vefatı önceki siyasi

mühendislik hatalarını hatırlatarak, geçmiĢte

her türlü iftira ve yalanla zarar verdikleri

harekete bu sefer güler yüzle vermeyi

planladıkları zararı bir kez daha faĢ etmiĢ

gibi görünüyor.

2 Mart 2011, YeniĢafak (Yorum sayfası)

Page 36: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

36

Erbakan: "O gece ihtilal olurdu..." – Ali

Bayramoğlu

Erbakan dün büyük bir "toplumsal tören"le

defnedildi.

28 ġubat'ta "canına kastetmiĢ"

genelkurmayın, onu, "büyük hizmetler

verdi" diyerek anması, cenazede üst düzeyde

temsil edilmesi nereden nereye geldiğimizi

gösteriyor.

28 ġubat'ta asker Erbakan'ı tasfiye etmiĢti.

Bugün Erbakan havzasından doğmuĢ bir

siyasi parti Türkiye'ye sivilleĢme süreci

yaĢatıyor.

Bu daha önce yaĢanamaz mıydı? Erbakan

daha ilkeli davranamaz mıydı? Daha dik

duramaz mıydı?

Dün gün boyunca televizyon programlarında

bu sorular soruldu.

O dönem Erbakan'ı ilkeli davranmamakla

eleĢtiren, asker karĢısında daha cesur

durması gerektiğini sık vurgulayan birisi

olarak söylemem gerekir ki, bu soruların

bugün sorulması yerinde değildir.

Dönemleri birbirinden koĢullar, güç

dengeleri, zihniyetler ayırır. Ġlkeler ve ilkeci

mantık siyasi ve toplumsal deneyimlerin

birikmesi sonucunda doğar.

Bizde de öyle oldu.

Ve Erbakan'ın bunda belki zaman zaman

kendisine rağmen, zihniyetini, beklentilerini

aĢan önemli bir rol oynadı.

Kimdi Erbakan ya da hangi Erbakan?

Tarih 8 Mart 1997.

28 ġubat toplantısının bir hafta sonrası.

Erbakan'ın davet ettiği bir grup gazeteciyle

birlikte baĢbakanlıktayız.

BaĢbakan malum toplantı sonrası ilk kez

konuĢacak...

Ertesi gün Yeni Yüzyıl'daki köĢemize Ģu

notları düĢmüĢüz:

"Toplatıyı Ģu sözlerle açtı Hoca:

'MGK toplantı baĢlarken komutanlarla

aramızda saygı ve sevgi vardı. Toplantı

sonrası bu daha da arttı. Krizi yaratan

medyadır. Bu suni krizden biz de rahatsızız,

ordu da rahatsız.

Biz, bir önceki toplantıda, laiklik, irtica gibi

konularda bir kavram kargaĢası var.

MGK'nin bir toplantısını bu konulara

hasredelim dedik. 28 ġubat gündemi bu

Ģekilde meydana çıktı. Bu konular enine,

boyuna konuĢuldu. Toplantı bunun için 9

saat sürdü...

Soru cevapların bir kısmı Ģöyledi:

-'Madem sorun yoktu, MGK kararlarını

imzalamak için neden 3 gün beklediniz?'

Erbakan: 'Karar yanlıĢ anlaĢılıp da orduya

halel gelmesin diye.'

-'MGK tarihinde ilk defa bu kadar uzun

açıklamanın yapılmıĢ olması, olağanüstü bir

durumun göstergesi değil mi?'

Erbakan: 'MGK'nın açıklaması medya

çarpıtmasın diye ilk kez uzun yapıldı...'

-'CumhurbaĢkanı'nın, ordunun rahatsızlığı

konusunda medyaya yaptığı açıklama ve

uyarılar hakkında ne diyorsunuz?'

Page 37: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

37

Erbakan: 'CumhurbaĢkanı'nı medya zorladı;

gündem oluĢturmak için kullandı; onun suçu

yok.'

-'Söylediklerinizden, Türkiye'de askerî

otoritenin sivil otoriteye bağlı olduğu

sonucunu çıkarabilir miyiz?'

Erbakan: 'Bu konularda askerî otoritenin

sivil otoriteye bağlı olduğunu kesinlikle

söyleyebilirim.'..."

Evet biraz "masal" gibi...

Ama aslı, ayak süren, yok sayan, gerginliği

tercih eden bir Erbakan politikası...

Ġki ay sonra...

6 Mayıs 1997...

Yine baĢbakanlık konutundayız...

ġöyle yazmıĢız ertesi gün:

"Basın sohbetinde Erbakan, bugüne kadar

kamuoyuna yaptığı taktik nitelikli siyasi

açıklamalarının dıĢına çıkıyor ve kendisi

açısından gerçekleri dile getiriyordu.

Toplantıdaki ilk sözü oldukça açıktı:

'Asker rahatsız, ancak askerî müdahale riski

yok...'

Ardından 8 yıllık eğitim, laiklik tanımı, 28

ġubat kararlarına kökten itiraza oturan

gerçek görüĢünü, asker-sivil iliĢkisi

hakkındaki 'sivil' fikirlerini tüm çıplaklığıyla

açıklıyordu.

Bunları neden askere karĢı ve 28 ġubat

MGK'sında dile getirmediği sorusuna ise Ģu

yanıtı veriyordu:

'Bunları MGK'da söyleseydik, o gece ihtilal

olurdu.'..."

Bu da "öteki", faydacı veya siyasetçi

Erbakan...

Erbakan'ın gözünden dönemin kısa özeti

biraz da böyledir...

Ve bu Erbakan'ın bizzat kendisidir...

2 Mart 2011, YeniĢafak

Page 38: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

38

Erbakan‟dan kalan – Taha Akyol

TARĠHĠN cilvesi, 28 ġubat‟ın 14.

yıldönümünde Erbakan vefat etti. Önce

kendisine rahmet, ailesine ve dostlarına

baĢsağlığı diliyorum.

Merhum Erbakan‟la yakınlığım olmadı.

Hakkında yazdığım zaman genellikle

eleĢtirdim.

Tek istisna 28 ġubat sürecidir. O dönemde

askerleri eleĢtirdim; askeri müdahaleye,

vesayete, kurumların militarize edilmesine

karĢı çıktım.

Bugün Erbakan Hoca‟yı saygı ve rahmetle

anarken, siyasi mirasının olumlu yönlerinden

bahsetmek istiyorum.

Evvela, Erbakan Ģüphesiz bir beyefendi idi,

yüzünden tebessüm eksik olmazdı. Öfke

saçan, kırıp döken, kaba saba tek tavrını

hatırlamıyorum. Bu özellik, sadece kiĢiliği

bakımından değil, Ġslamcı siyasetin

militanlaĢmasına meydan vermemek

bakımından önemlidir.

Ġslam ve Demokrasi

Erbakan‟ın siyasi tarihimizdeki diğer

olumlu bir mirası, yükselen Ġslamcılığı

demokratik parlamanter sistem içinde tutmuĢ

ve uzlaĢtırmıĢ olmasıdır.

1980 öncesinin silahlı çatıĢmalarına bir de

Milli GörüĢçüler katılsaydı ne olurdu, bir

düĢünün?!

Ġslam dünyasında Ġslamcı akımların yükseliĢi

aynı zamanda radikalleĢme anlamına

gelirken, Türkiye‟de Milli GörüĢ

demokrasiden ayrılmamıĢtır.

“RP tabanı silahlanıyor” yalanı, 28

ġubatçıların bir psikolojik harekat

sloganıydı.

Demokrasi ister istemez „dotkrin‟ kapılarının

açılmasını da gerektirecekti; baĢı açık

kadınların parti yönetiminde görülmesi

Erbakan zamanında baĢlamıĢtı.

Türkiye‟nin bütünlüğü

Erbakan‟ın olumlu bulduğum üçüncü

mirası, muhafazakar Kürtleri kazanması,

genel demokratik sisteme entegre etmiĢ

olmasıdır.

Askerlerin sevdiği, desteklediği, darbe

tehdidiyle koalisyon kurdurduğu bütün

partiler bölgede PKK partileri karĢısında

eriyip yok olurken, Erbakan katı laikliğe

yönelttiği eleĢtirilerle muhafazakar Kürtleri

kazanmayı, demokratik sisteme entegre

etmeyi baĢarmıĢtır.

28 ġubatçıların nasıl dar kafalı olduklarının

diğen bir kanıtıdır bu gerçek.

Erbakan‟ın akademik tarihçilik bakamından

çok yüzeysel olan ama siyaseten önemli bir

anlam ifade eden “Sultan Alpaslan, Sultan

Fatih” vurgulu sözleri ortak bir tarih algısı

yaratabilmiĢtir.

Sanayi toplumu

Diğer ülkelerdeki Ġslami akımlara göre

Erbakan hareketinin olumlu bir yönü de

“ağır sanayi” kavramıdır. Romantik,

hesapsız, kitapsız... Evet öyleydi ama

“sanayi, toplumu, kalkınma” kavramları

baĢlıbaĢına „seküler‟ kavramlardır ve

„makine‟ olarak kalmazlar, sosyal sonuçları

çok büyüktür.

Hemen ardından iĢletme, finansman, piyasa,

dıĢa açılma gibi daha büyük kavramlar gelir

kaçanılmaz olarak.

Ġslam düĢüncesinin modern üretim ve

organisyon zihniyetiyle tanıĢmasının, bu

anlamda rasyonelleĢmesinin anahtarlarıdır

bu kavramlar.

Nostaljik saygı Erbakan, Ġslami düĢüncede

demokrasi dahil bu kavramlara kapıyı

aralamıĢ, fakat sonuçları onu da ĢaĢırtacak

kadar büyük olmuĢtur; AKP karĢısında hiç

kimse Erbakan kadar ĢaĢırmamıĢ olsa gerek..

Özal reformları bütün Türkiye‟de öyle bir

değiĢim dinamiği yaratmıĢtı ki, Anadolu

kaplanları, mühendisler, aydınlar,

akademisyenler, tesettürlü kadın yazarlar ve

genelde “müslüman burjuvazi” içinde

Milli GörüĢ kökenli olanlar bile Milli

GörüĢ‟ü artık çok dar buluyor, ama Hoca‟ya

Page 39: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

39

nostaljik bir saygı duyuyor. 28 ġubat 2011,

Milliyet

Page 40: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

40

Selamet... Fazilet... Saadet... Cennet? -

Can Dündar

Gazeteciliğim onunla geçti. Ama birebir

konuĢma imkânını ancak 2,5 ay önce

bulabildim.

Babam ölmüĢtü.

Telefonda, “BaĢınız sağolsun muhterem

kardeĢim” diye lafa girdi.

Zihnimde, 30 yıllık bir ince sesti.

Ġlk ve son konuĢmamız o oldu.

* * *

70‟lerin sonlarında mizah yüklü basın

toplantılarını ve neĢeli bütçe konuĢmalarını

izlemeye giderdim.

Sonra onu 12 Eylül‟de Mamak‟ta izledim.

Meclis‟teki kadayıflı keyfinden eser

kalmamıĢtı.

DuruĢma salonuna siyah bond çantasıyla

gelmiĢti.

Yan yana sıralandılar:

Recai Kutan, ġevket Kazan, Oğuzhan

Asiltürk... vd.

Salon doluydu. DıĢarıdan, talim yapan

askerlerin sesi geliyordu. Hepimiz Hoca ne

diyecek diye bekliyorduk.

Mikrofona geldiğinde, herkese olduğu kadar

saygılıydı mahkeme heyetine de... Vaaz verir

gibi uzun cümlelerle savunmuĢtu kendini...

* * *

Her muhtırada ya sürüldü ya hapsedildi ya

yargılandı Erbakan...

Hep Ģeriatçılıkla, cihatla suçlandı; hep

reddetti.

Cemal Süreya onun bu temkinliliğini

“Kaleci Cihat‟ı bile görmezlikten gelir” diye

özetlemiĢtir.

Her darbede alttan aldı; her darbe sonunda

üste çıktı.

Türk demokrasisi, sistemin onu içine

çekmekle, dıĢına itmek arasındaki gidip

gelmelerinden ibarettir dense yeridir.

Bir MSP‟linin tabiriyle; “lastik gibiydi

Hoca”; her darbede ezildi sanılıyor,

bırakıldığında eski haline gelip yeniden

büyümeye baĢlıyordu.

28 ġubat‟ta Anıtkabir‟deki defteri

imzalarken döktüğü terler, bana 12 Eylül

duruĢmalarındaki hallerini hatırlatmıĢtı.

Zaten bende, hayatı boyunca sevmediği

kıyafetler içinde, inanmadığı metinleri

imzalamıĢ, lafını seçmeden konuĢabileceği

günler için bunlara katlanmıĢ bir lider

izlenimi bırakırdı.

* * *

Siyasal kilitlenmelerin anahtarını belinde

taĢımaktan hem nemalandı, hem de bu, ona

pahalıya patladı.

Yıllarca dıĢlanmıĢ mütedeyyin orta sınıfın

dini hissiyatı ile milli hassasiyetini iktidara

taĢıdı.

Bundan dolayı kimi ona Ģükran, kimi öfke

duyuyor:

Siyasal Ġslam‟ı legalize etti diye müteĢekkir

olan da var; “Cumhuriyet‟in altını oydu”

diye kızan da...

Kimin haklı olduğuna tarih karar verecek.

Ben, Ģimdilik beni etkileyen özelliklerini

yazayım:

41‟inde evlendi; 42‟sinde baba oldu, 70‟inde

BaĢbakan koltuğuna oturdu. Hep geç kaldığı

ve dıĢlandığı halde, her devriliĢinde inatla

yerden kalkıp en baĢtan baĢlamayı bildi.

Sapması olmayan, kesintili bir yol çizgisi

gibiydi hayatı:

Selamet... Fazilet... Saadet... Cennet?

Sollayanlar önüne geçip iktidar oldular;

istifini bozmadı.

Hastanedeki son görüntüsü, siyasetin

siyasetçiyi hayata bağlayan bir yaĢam ünitesi

olduğunu kanıtlıyordu sanki... KonuĢmaya

mecali yoktu, ama iktidara yürüdüklerini

söylüyordu. Siyaset, evvela hayal etmek ve

hayaline bizzat iman etmekti.

Asıl etkilendiğim, öldüğünde baĢucunda

olan kadroydu. Yan yana sıralanmıĢlardı:

“Recai Kutan, ġevket Kazan, Oğuzhan

Asiltürk... vd.”

Bir mücadeleyi 50 sene aynı kadroyla omuz

omuza sürdürebilmek, pek az lidere kısmet

oldu.

Page 41: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

41

Hele “Bizden kopan iktidar oluyor”

görüntüsünün olduğu yerde...

Hoca‟yı bu özellikleriyle ve galiba en çok da

nüktedanlığı ve mizaha tahammülüyle

özleyeceğiz.

Allah rahmet eylesin!

28 ġubat 2011, Milliyet

Page 42: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

42

Erbakan Hoca nasıl biriydi? – Sedat

Ergin

BULUNDUĞU ortama mutlak ağırlığını

koymak, gündemi kontrolü altında

tutmak anlamında muazzam bir otoritesi

vardı.

Ġpler hep onda olurdu.

KiĢiliğinin çok belirgin bir

parçası olan liderlik vasfını her durumda

hissettirir, her Ģeyi o dikte ederdi. Bazen hiç

soru soramadan, ağzınızı açma

fırsatı bile bulamadan sadece onu

dinleyip yanından ayrılırdınız.

Her seferinde muhataplarını bir

konu üzerinde ikna etme

çabası içinde olurdu. Bu haliyle

tartıĢmaktan, yeni argümanlar

bulmaktan bıkıp yorulmayan, sahneden hiç i

nme istemeyen

bir münazara heyeti baĢkanı gibiydi.

YÜKSEK HEDEFLER, BÜYÜK

HAYALLER...

Hep yüksek

hedefleri ve bu hedefleri sürükleyen büyük h

ayalleri vardı. Hayalleri bazen

gerçekliğin sınırlarını zorlama

noktasına kadar varabilir, hatta bazen bu

eĢiği geçtiği de olurdu. Siz “Bu kadar da

olmaz” diye

içinizden tepki verseniz de, o, atını son sürat

süren bir süvari gibi doludizgin

hayalinin peĢinden gitmeye devam ederdi.

Hedefleri bazen kendi çapında küresel

bir meydan okumaya dönüĢebilirdi; 1996‟da

BaĢbakan olarak çıktığı Uzakdoğu

seferinde Batı‟nın dünyadaki teknolojik ve e

konomiküstünlüğüne son vermek üzere

Müslüman ülkeler arasında D-8

örgütünün kurulması önerisini

ortaya atması gibi...

Bu meydan okumanın gerisinde kuĢkusuz

bilinçaltında da kuvvetli bir yer tutan Batı

dünyası ile hesaplaĢma, Batı‟yı alt

etme düĢüncesinin rolü inkâr edilemez.

Sıra dıĢı bir zekâsı vardı. Bulunduğu

ortamda zekâsıyla da üstünlüğünü

hissettirirdi. Hiçbir

görüĢüne katılmasanız da,

karĢınızda bulduğunuz zekâdan biraz

etkilenerek çıkardınız yanından. Zaten

kendisi de hiç mütevazı

değildi bu konuda; Radikal‟den Ezgi

BaĢaran‟a verdiği mülakatta

“Zekâ yaĢımı hiç

ölçtürmedim, çünkü benim zekâmı ölçmeye

makine dayanmaz” demiĢti.

SĠYASETTE MĠZAH ÜSLUBU

Onun huzurunda bulunmanın her zaman için

çok cazip bir tarafı vardı. Çok az Türk

siyasetçisine nasip olan bir hasletle sıkça

mizaha baĢvurur, komik benzetmeler yapar,

en zor durumlarda

olmadık esprili laflar üretip

iĢin içinden çıkardı.

Kendisinin yanına girerken sizi muhakkak

renkli bazı

sürprizlerin beklediğini bilirdiniz. Bu,biraz i

nsanları etkilemesinin de bir aracıydı.

Bir de en olmadık, duyulmadık birtakım lafl

arı bulup çıkarmakta mahirdi. Bu laflar

yanlıĢ tespitler içerse

de, siyasi literatüre yine de

çarpıcı çıkıĢlar olarak geçerdi.

Bir gün “gulugulu dansı” der, ertesi gün

“kadayıfın altının kızarmadığından”

dem vururdu.

Renk, kendisinin rahle-i tedrisinden geçmiĢ

siyasetçilere dönük eleĢtirilerinde de eksik

olmazdı. Örneğin, BaĢbakan Recep

Tayyip Erdoğan‟a dokunduracaksa,

“Biz dersimizi verirken bazıları

Page 43: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

43

arka kapıdan kaçıp bahçede

futbol oynamıĢ” sözleriyle öğrencisinin

üzerinde hakkı olan

bir baĢöğretmen konumuna geçebilirdi.

MÜCADELE AZMĠ

HER ġEYĠN ÖNÜNDE

Zaman zaman siyasi mücadelenin getirdiği

bazı sert çıkıĢlarına karĢılık, insani

iliĢkilerde nezaket ölçülerinden

ödün vermeyen bir tarafı vardı. Siyasi

hasımlarına, kendisiyle taban

tabana zıt görüĢe sahip olan insanlara

içselleĢtirilmiĢ bir

nezaketle yaklaĢırdı. Bu yönüyle

beyefendi bir insandı.

Kullandığı

siyasi üsluba bakıldığında, “Kanlı mı kansız

mı olacak görürsünüz” gibi bazı

talihsiz istisnalar bir tarafa bırakılacak

olursa, genel olarak köĢeleri

yumuĢatılmıĢ mutedil

bir üslup kullandığını söyleyebiliriz. En

azından 2011 yılında

Türk siyasetine hâkim olan hiddetli

üslubun uzağında biriydi.

Ve onun

lügatinde pes etmek yoktu... Herhalde en öne

mli özelliklerinden biri, en büyük

yenilgilerden sonra bile her seferinde azimle,

inatla mücadeleye kaldığı yerden devam

etmesiydi. Kurduğu partiler kapatıldığında, h

içbir zaman pes etmemiĢ, her seferinde

sıfırdan baĢlamıĢtı. 12 Eylül‟de

yasaklandıktan sonra Refah

Partisi‟ni kurup 1995seçiminde birinci parti

yapıp baĢbakanlık koltuğuna oturabilmesinin

gerisinde bu hırs vardı.

Ölümün kendisine en

çok yaklaĢtığını hissettiği anda

bile hastane odasında seçim

hazırlığı için kurmaylarıyla

toplandığına bakılırsa, mücadele

azmi fiziksel gücündeki çöküĢten

hiç etkilenmemiĢti.

Hayatında ilk kez önceki gün pes etti, o da

ölüme...

1 Mart 2011, Hürriyet

Page 44: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

44

Sivil siyasetçi Erbakan – Mahmut Övür

Türkiye'nin yarım asırlık siyasi tarihinin

önemli aktörlerinden biriydi Prof. Dr.

Necmettin Erbakan...

Sadece akademik dünyada değil siyaset

dünyasında da adı daha çok "hoca" olarak

anıldı.

Hoca, Cumhuriyetin demokrasiyle buluĢması

mücadelesinde, vesayet rejiminin

ötekileĢtirdiği, dıĢladığı dindar kesimleri

merkeze taĢıyarak, güçlü bir siyasi aktör

olduğunu gösterdi.

Bunu da 1960'larda Anadolu sermayesinin

fitilini ateĢleyerek baĢlattı. Ardından 1969

yılında siyasete atıldı.

Anormal olan Cumhuriyet rejimine "nizam"

vermek için yola çıkmıĢtı. Daha ilk adımda

kurduğu Milli Nizam Partisi kapatıldı. 1973

yılında "Milli GörüĢ" eksenin de ülkeyi

"selamete" ulaĢtırmak için Milli Selamet

Partisi'ni kurdu ve o yıl yapılan seçimlerde

48 milletvekiliyle Ecevit hükümetinin ortağı

oldu.

1974 çıkartmasında Kıbrıs'ın tamamını

almak isteyen siyasi lider olarak bilindi.

Sonrasında Demirel'in kurduğu "milliyetçi

Cephe" hükümetlerinde de kilit partiydi.

Ama tüm bunlar, partisinin ve kendisinin

"siyasal Ġslamcı" veya "irticacı" olarak

nitelenmesini engellemedi. Oysa o, "Milli

GörüĢ"ü yeni bir siyasi sistem olarak

formüle etmiĢti. Türkiye toplumunun önemli

bir siyasi damarı sayılacak, dindarlarla

siyaset yaptı ama bırakın "ġeriat Düzeni"ni,

"sofuluk"la bile siyaset arasına bir mesafe

koydu.

Cumhuriyeti kuran parti içinden çıkmayan

sivil bir siyasetçiydi. Temsil ettiği kitleyi ve

örgütlerini kritik olan 70'li yıllarda bile

Ģiddetten uzak tutmayı baĢardı.

Belki de bu nedenle partileri, her darbenin,

en önemlisi de 28 ġubat postmodern

darbesinin gerekçesi sayıldı.

12 Eylül darbesinden sonra siyaset

yasaklarının 87 referandumuyla

kalkmasından sonra, Erbakan Hoca, toplumu

"refaha" ulaĢtıracak yeni bir parti kurdu;

Refah Partisi...

Bu noktada birkaç Ģeyin altını çizmek

gerekiyor. Erbakan Hoca ve ekibi, Türkiye

siyasetinde çok farklı dinamikleri harekete

geçiren ilklere imza attılar. Sağ iktidarlarla

yerel yönetimler arasında yeni bir iliĢki

kurdular.

Örgütlenmede ve siyasal çalıĢmada

teknolojiyi devreye soktular. Partilileri,

seçmen sandık baĢlarında aktif görev

yapmayı baĢlattılar. Bu yaklaĢımlarla 1991

seçimlerine MHP ve Millet Partisiyle birlikte

girdi ve iktidara giden süreç baĢladı.

Sonraki yıllar siyaseten önemliydi ama zor

yıllardı. Milli GörüĢ hareketi baĢta Ġstanbul

ve Ankara olmak üzere yerel yönetimleri

kazandı ve kazandığı yerlerde toplumla

güçlü iliĢkiler kuran yeni bir model hayata

geçirdi.

Yerel yönetimlerdeki baĢarı merkezi iktidarı

getirdi. ĠĢte Milli GörüĢ çizgisinin

yükseliĢiyle düĢüĢü de bu noktada baĢladı.

89 Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra

yeni bir dünya kuruluyordu. Mevcut

statükocu sistem Refah Partisi'nin iktidarını

içine sindiremiyor ve tuzaklar kuruyordu.

Refah yönetimi ise süreci iyi yönetemediği

gibi küresel dünyayı anlamakta da geç kaldı.

Böylece vesayet rejiminin baskısı ve küresel

sürecin dayatmasıyla refah içinde bir

"fazilet" arayıĢı baĢladı.

O geleneğin ilk yol ayrımıydı bu... Fazilet

Partisi sonrası "Milli GörüĢ" hareketi iki hat

üzerinde geliĢti. Biri dünyayla, demokrasiyle

buluĢmaya çalıĢan, öteki sadece "milli"

kalan.

Saadet ikinci yolu, AK Parti ise birinci yolu

izledi. Ve 2002'deki iktidarıyla Türkiye'nin

dindar, muhafazakar kesimlerini merkeze

taĢıdığı gibi, toplumun büyük çoğunluğunu

da ortak bir demokrasi anlayıĢında bir araya

getirdi.

Erbakan Hoca, sadece Türkiye ölçeğinde

değil dünya "Siyasi Ġslam"ı açısından hem

dikkate alınan, hem de laik demokratik

sistem içinde siyaset yapma yeteneğiyle

Page 45: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

45

izlenen bir liderdi.

O siyasi çizgi Türkiye'nin ana damarlarından

biriydi ve kendini yenilemeyi bildi. Bu

nedenle de iki cumhurbaĢkanı, dört baĢbakan

çıkarmayı baĢardığı gibi bugün Ġslam

coğrafyasıyla batı arasında da siyasi model

durumunda. Erbakan Hoca belki

Cumhuriyetin demokrasiyle buluĢmasını

baĢaramadı ama baĢarılması için önemli bir

siyasi zemin hazırladı. Bugün Türkiye'nin

bölgesinde laik, demokratik, hukuk devleti

olarak anılıyorsa ve bu özelliğiyle güven

veriyorsa bunda Erbakan Hoca'nın önemli

bir katkısı var.

Kendisine rahmet, sevenlerine sabır

diliyorum...

1 Mart 2011, Sabah

Page 46: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

46

Ne güzel - Ahmet Hakan

CumhurbaĢkanı‟ndan BaĢbakan‟ına devletin

üst düzeyi, Erbakan‟ın vefatı dolayısıyla

abartısız ve özenli bir ilgi içinde... Ne güzel!

- MHP Lideri Bahçeli ile CHP

Lideri Kılıçdaroğlu,Erbakan‟ın vefatını habe

r alır almaz programlarını

yarıda kesip Erbakan‟ın evine

koĢmuĢ. Fotoğraflara bakıyorum: Her

iki liderde ellerini açmıĢ dua ediyor.

Ne güzel!

- Genelkurmay BaĢkanı Org. IĢık KoĢaner,

Erbakan için bir taziye

mesajı yayınlamıĢ. Bir tür 28 ġubat‟ın

özrü gibi... Ne güzel!

- Erbakan‟ın siyasi

hayatında en fazla çatıĢtığı isim Süleyman D

emirel, Erbakan‟dan kısa bir süre

önce helallik aldığını söylemiĢ. Ne güzel!

- 1980 öncesi

Erbakan tarafından kıyasıya eleĢtirilen eski

bakanlardan Ġsmet

Sezgin,Erbakan‟ın kendisine hediye

ettiği kravatı anlatıyor, büyük bir

Ģefkatle... Ne güzel!

- En azılı Erbakan karĢıtları bile “Merhumu

iyi bilirdik” diyorlar. Ne güzel!

-

TOBB BaĢkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “YaĢay

an en eski baĢkanımızı kaybettik”

diyerek vefa örneği sergiliyor. Ne güzel!

- Ölümün üzerinden bir

saat bile geçmeden “Oylar size mi gider?”

sorusuyla muhatap

olan Numan KurtulmuĢ, “ġimdi bunun zama

nı değil. ġimdi acımız var” diyerek

Ģahane bir cevap veriyor. Ne güzel!

-

Biricik karikatüristimiz Latif Demirci, Erbak

an‟ı bir tepsi kadayıfla gökyüzünde

bir melek olarak çizmiĢ. Ne güzel!

-

Eski bakanlardan Agâh Oktay Güner, Erbaka

n‟ın naifliğini vurgulayan güzel bir

hapishane anısı anlatmıĢ. Ne güzel!

- Zaman‟da Ahmet Turan

Alkan, nefis bir Erbakan yazısı yazmıĢ. Ne g

üzel!

- Milliyet‟te Taha Akyol, en

soğukkanlı ve en bilimsel Erbakan analizi

yapmıĢ. Ne güzel!

- Milliyet‟inden AkĢam‟ına, Sözcü‟sünden

Yeni Çağ‟ına gazetelerimizde bir

tane bile incitici,saygısız, cenaze ortadayken

yapılmaması

gereken adapsızlık yok. Ne güzel!

- Televizyon kanallarımız “Türkiye‟nin baĢı

sağ olsun” havasını en baĢtan

beri zerre kadar bırakmadı. Ne güzel!

-

Yeni ġafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmen

i Yusuf Ziya Cömert, yazısına “Hepimiz

Erbakan‟ın paltosundan

çıktık” diye süper bir baĢlık

atarak hakkı teslim etmiĢ. Ne güzel!

* * *

Kısacası Türkiye, ölüsünü hayırla yâd

ediyor.

Türkan Saylan öldüğünde uygulamadığımı

z buyruğu, Erbakan öldüğünde

uygulayabildik.

KeĢke bunu bir itiyat haline getirebilsek...

Hiç sevmediğimiz biri öldüğünde

Page 47: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

47

de, pek sevdiğimiz biri

öldüğünde de “Ölülerinizihayırla yâd edini

z” buyruğuna bağlı kalabilsek.

Galiba hakiki dindarlığın

da, hakiki uygarlığın da yolu

buradan geçiyor.

Unutturamadığım ĢapĢal asparagas

YILLAR önceydi: O dönem Cem Uzan‟a

ait olan Star Gazetesi‟nin birinci sayfasını

olduğu gibi kaplayan bir haber!

Haberde

“Ahmet Hakan, Erbakan‟ın kızını istedi” den

iyordu.

Noktası, virgülü

dahi gerçeği yansıtmayan bin türlü uydurma

detayla süslü oya gibi iĢlenmiĢ

bir haber... Yalancılığın daniskası. Aklın ucu

ndan bile geçmemiĢ bir olayın

ballandırılması...

Aradan Ģunca zaman geçti.

Hakkımda söylenmemiĢ söz,

atılmamıĢ iftira,

edilmemiĢ hakaret, yapılmamıĢ kalleĢlik

kalmadı...

Ve bunların hepsi unutuldu gitti ama bu yala

n hariç.

Artık nasıl bir yalansa, bugün bile her gittiği

m yerde “çapkınca bir gülüĢ” eĢliğinde ve

arsız bir cüretkârlıkla “Bir Ģey

soracağım... Siz gerçekten de Erbakan‟ın

kızını istemiĢ miydiniz? Hi hi hi...”

diye soruluyor. Her fırsatta yalanladım, her

fırsatta “Ayıp oluyor ama”

dedim, her fırsatta “Yok öyle bir Ģey” dedim

ama nafile!

Öyle güçlü bir fitneye, öyle

tahrik edici bir fesada, öyle silinmez

bir gıybete maruz kalmıĢ olmalıyım ki,

sanırım mezara kadar beni takip edecek.

Bir tek

dileğim var: Allah, beni bu iĢe bulaĢtıranları

n baĢına da bu türden bir bela açsın. Amin.

Erbakan‟a dair iki husus

Erbakan, “Kanlı mı kansız mı

olacak” demiĢti. “Patates dini” lafını da

etmiĢti. Ama “Ġmam hatipler arka

bahçemiz” dememiĢti. Bu cümlenin

öyküsü Ģöyle: Erbakan karĢıtı bir siyasetçi,

“Erbakan imam hatiplileri arka bahçesi

olarak görüyor” demiĢti. Bu söz, döndü

dolaĢtı “Erbakan imam hatipler arka

bahçemiz dedi” Ģekline dönüĢtü.

ĠTĠBARSIZLAġTIRMA

Bugünlerde sıkça iĢittiğimiz

bir laf oldu “itibarsızlaĢtırma” lafı.

Çok duyuyoruz.

Herkes“itibarsızlaĢtırma operasyonları” falan

diyor. Oysa itibarsızlaĢtırmanın kralı,

vaktiyle

Erbakan için yapılmıĢtır. Adını “Abdestsiz n

amaz kıldı”ya çıkardılar. “Kadın eli

sıkmaz” diye haberler yaptılar. Karikatürize

ettiler.

Acımasızca itibarsızlaĢtırmaya çalıĢtılar

Erbakan‟ı.

1 Mart 2011, Hürriyet

Page 48: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

48

Erbakan‟ın hayalleri, hayalperestliği –

Hasan Cemal

Erbakan Hoca‟yla Cumhuriyet gazetesinin

Ankara temsilcisi olduğum 1979 yılında

tanıĢmıĢtım.

Hoca o tarihte MSP‟nin lideriydi.

BaĢbakan Demirel‟in baĢkanlığındaki azınlık

hükümetini de dıĢarıdan destekliyordu.

Hoca‟nın o zamanlar Cumhuriyet‟e sempati

beslediği söylenebilirdi. Bu sempatinin

altında ise o zamanki Cumhuriyet‟in

Amerikan karĢıtı, antiemperyalist havası,

ekonomideki devletçiliği ve tabii AP lideri

Demirel‟e muhalif yayın çizgisi yatıyordu.

Erbakan Hoca, Uğur Mumcu‟yla beni ara

sıra Ankara‟daki evinde öğlen yemeğine

çağırırdı. Ayakkabılarımızı çıkartır,

terliklerimizi giyer, huzura kabul edilirdik.

Rahmetli Uğur Mumcu‟yu sık sık gülme

krizi tutardı bu yemeklerde.

Çünkü Hoca, o keskin zekâsıyla çok iyi

espriler çıkartır, Demirel olsun, Ecevit olsun

kendi neslinden siyasetçileri ince ince

doğrardı.

Ve bunu son derece ciddi bir yüz ifadesiyle,

milimetrik tıraĢlanmıĢ modernize badem

bıyığını kıpırdatmadan yapabildiği için de

hepimizi daha beter güldürürdü.

Çok hoĢ bir insandı Hoca.

Yalnız zeki değil kurnazdı da.

Ama „diyalog‟dan hazzetmezdi.

Ayrıca konuĢmayı çok severdi.

Bir baĢladı mı pek araya giremezdik.

Hele Türkiye‟nin emperyalizm-siyonizm

ikilisi tarafından nasıl sömürüldüğünü

anlatmaya baĢladığı vakit bazen daraldığımız

olurdu.

Hoca hiç aldırmaz, bildiğini okurdu.

Ara sıra tahtanın baĢına geçerek, bir hortumu

Amerika‟dan, bir hortumu Ġsrail‟den çizer,

onları Avrupa üzerinden Türkiye‟ye getirir,

„hortum düzeni‟ni basite indirgediğine

inanırdı.

Erbakan Hoca „ekonomide devletçi‟ydi.

Rekabete açık pazar ekonomisi konusunda

itirazları vardı. Belki „Batı tahakkümü‟ne yol

açtığını düĢündüğü için pek sevmezdi

„piyasa düzeni‟ni. Kim bilir belki de „Batı

taklitçiliği‟nin içine koyardı „piyasa‟yı da...

Erbakan Hoca‟nın aynı nedenlerle „Batı

demokrasisi‟ne de kuĢku beslediği

söylenebilirdi.

Siyasette Milli GörüĢ çizgisini savunurken,

her zaman dıĢarı vurmasa da, demokrasinin

küfür düzeni, hatta Yunan yutturması

olduğuna dair bir zamanlar beslediği duygu

ve düĢüncelerinden yakın çevresi haberdardı.

Böyle olmakla birlikte, demokrasi oyununu

kuralına göre oynamaktan baĢka çare

olmadığını görebilecek kadar da deneyim ve

birikime sahipti.

Türkiye‟deki yerleĢik sisteme iliĢkin haklı

eleĢtirileri vardı.

Bunların baĢında otoriter laiklik anlayıĢı

geliyordu.

„Asker‟in sistem içindeki, seçilmiĢ sivil

otoritenin tepesindeki yerinden de demokrasi

adına haklı olarak Ģikâyetçiydi.

Hoca‟nın kurduğu ve liderliğini yaptığı

siyasal partiler, askeri darbe ve

müdahalelerle tam dört kez kapatılmıĢtı.

Kendisi hapse atılmıĢ, siyaset yapmasına

yasak konulmuĢtu.

Ama Ģurası da ilginçti:

Askerden çok çekmiĢ olmasına rağmen

kamuoyu önünde askere yönelik herhangi bir

eleĢtirel çıkıĢını anımsamıyorum. 28 ġubat

sonrasında bile askere eleĢtiri getirmedi.

Belki daha doğru deyiĢle, Erbakan da asker

sorunu konusunda bu ülkenin klasik

siyasetçi çizgisinden sapmadı.

Bunun gibi Kürt sorunu konusunda da

genellikle suskun kaldığı, bu meseleye pek

öyle damardan girmediğini söyleyebilirim.

BaĢbakanlığı döneminde Susurluk‟u fasafiso

nitelemesine gelince, bu büyük bir talihsizlik

olmuĢtu Hoca açısından...

Demirel, Ecevit ve Özal‟dan özel

sohbetlerinde Erbakan‟la ilgili görüĢlerini

dinlemiĢtim. Hepsi de Hoca‟yla siyaset

yapmanın, koalisyonda birlikte çalıĢmanın

zorluklarını anlatmıĢlardı.

Page 49: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

49

Belki bir yandan Hoca‟nın bu Nuh deyip

peygamber demeyen tarafı, diğer yandan 28

ġubat tecrübesidir ki, Refah‟ın içinden

Tayyip Erdoğan‟la Ak Parti‟yi tarih

sahnesine çıkarmıĢ oldu.

Erbakan Hoca bir liderdi.

Siyasetin bir maraton koĢusu olduğunu bilen,

kendi doğru bildiğini sonuna kadar sabırla

götürebilen, inatla savunabilen bir lider...

Milli GörüĢ‟ü Ģiddetin dıĢında, demokrasi

oyununun içinde tuttu. Ġslam ve demokrasi

bakımından önemli bir olaydı bu...

Ve siyaset meydanımızda artılarıyla

eksileriyle derin iz bırakan bir lider oldu

Erbakan Hoca...

Kendisini rahmetle anıyorum, ailesinin,

yakınlarının derin acısını paylaĢıyorum.

1 Mart 2011, Milliyet

Page 50: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

50

Selametle Erbakan Hoca – Mustafa ġahin

Mekanınız cennet, ruhunuz Ģâd olsun hocam.

Hayırla yâd ederiz ve Ģimdiden özleriz sizi.

ġahitlik ederiz ki siz avazınızı bu gök

kubbeye “Davut gibi” saldınız ve seksen beĢ

yıllık bereketli hayatınızda bütün tel

örgülere, engellere rağmen bu ülkede, bu

âlemde nice hoĢ sedalar bıraktınız. Bu eski

kubbe çökmedikçe illa ki o sedalar burada ve

seslendiğiniz dünyanın baĢka ülkelerinde,

baĢka coğrafyalarında yankılanacaktır.

Yankılanıyor da nitekim. Yarım asırdır en az

seçim bölgeniz Konya kadar önemsediğiniz,

zorba yönetimlere karĢı bütün muhalefet

liderlerini defalarca çağırdığınız, akıl

verdiğiniz, nasihat ettiğiniz ve en çetin

ihtilafların arasına hakem ve arabulucu

olduğunuz Ġslam ülkelerinin baĢkentlerinde,

meydanlarında bugünlerde tarihi bir rüzgâr

esiyor.

1970‟li yıllardı. ġiddete bürünen siyaset

ortaokulları bile sarmıĢtı. Gecekondudan,

varoĢtan, leyli meccaniden ürkek bakıĢlarla

kenarından kıyısından Ģehre hayata

sokulmaya çalıĢıyorduk. Nasıl bir

organizasyon olduğunu, sahiplerinin kimler

olduğunu bilmiyorduk Ģehrin. ġehir büyüktü,

kalabalıktı ve güvenliksizdi. O kadar.

Devlet vardı tabii, ama polis ve karakol

olarak vardı. Biz bir an önce büyümek

isteyen gençlerse okulda, yurtta, kantinde

her yerde boğaz boğaza, gırtlak gırtlağaydık.

Nedenlerini bilmiyor, aksi bir hayatın

mümkün olabileceğini aklımızdan

geçiremiyorduk. EĢkıya bütün yolları

tutmuĢtu. Hiçbir yer emniyetli değildi ve her

bölge kurtarılmıĢtı. Her gün bir yerde

„karakollar taranır”, her gün birkaç yerde

yağmurda karda birkaç “militan ölürdü”.

Kenarda, varoĢta bekliyorduk

O karanlıkta küçük öykülerimize akacak bir

mecra bulmak için çırpınırken ve sağdan

sola, soldan sağa savrularak örselenirken biz

„çıkıĢ yolu var‟ dediğinizi, bir üçüncü yol

önerdiğinizi duyduk ama sesiniz çok az

geliyordu hocam, çok az. Seçimden seçime

radyoda beĢ ya da on dakika sizi dinlemek

yol bulmamıza, güzergâh çizmemize

yetmiyordu. Neyse ki “önce ahlak ve

maneviyat” cümlenizi anne babalarımızla

birlikte net olarak anlamıĢtık. Sesinize,

çağrınıza dikkat kesildik ama bu sesi

çoğaltmak bizim için çok zordu. Zira hem

kuzeyde batıdan rüzgâr çok sert esiyordu

hem de henüz temyiz kabiliyetimiz yoktu.

Uzun zamanda, tek tek, adam adam, kadın

kadın, ikna ola ola, damla damla, usul usul

birikecekti. Öyleydi hocam, o hengâmede

izinizi sürmek kolay iĢ değildi. Soldan

bakınca kavgadan kaçmaktı, sağdan bakınca

„yeĢil komünistliğe‟ razı olmaktı sizi

izlemek. Cepheden, yani devlet

penceresinden bakınca ise „mürteci‟ sarığını

bürünmekti. Sizse uzun yıllar batıcılar

karĢısında ne meĢruiyet krizine düĢtünüz ne

de ısrarla çeliğe su vermekten, çağrıdan geri

durdunuz. Müslüman‟ca konuĢmaktan hiçbir

zaman yüksünmediniz ve hüviyetimizden

hiçbir zaman utanmadınız.

Bize bir dil, bir tasavvur miras bıraktınız

hocam. Bir ülke, bir millet ve bir dünya

tasavvuru. Allah ebeden razı olsun sizden.

Siz o Ģemsiyeyi açmasaydınız, Ģiddetten

kaçacak yer bulamazdık. Sizin

himayenizdeki o sığınma evleri, o saçaklar

olmasaydı çoğumuz Ģehre hayata dahil

olamazdık. Millet tasavvurunuz ısrarlı

çağrınızla maya tutmasaydı o soğuk savaĢ

yıllarında bizim de ruhumuz dikiĢ tutmazdı

ve Ģimdiye paramparça bile olabilirdik. Ġyi

hatırlıyoruz, çoğumuz kör ideolojilerin

kenarındaydık ve sürüye sayılmamamıza az

kalmıĢtı. „Selamet der kenarest‟ dercesine

bizi kavgadan, kasaturadan, silahtan kenara

çektiniz. Ġslam milleti aidiyetimizin altını

çizmeseydiniz yeryüzüne bakıĢımız farklı

olurdu ve ya ulusalcı bir hapishanede ya da

kavmiyetçi, kabileci bir çadırda çürürdük.

Bizi kenara çektiniz ya hocam biz zaten

Page 51: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

51

varoĢta kenarda bekliyorduk. Sizse her

zaman adalet, hak ve hakkaniyeti iĢaret

ettiniz. Ve siz her zaman korkularımızın

üstüne gittiniz.

Parti baĢkanından fazlası...

Besmele ile baĢlardı her sözünüz ve dua ile

biterdi daima. Hastanedeki son mesajınızda

da dua istemiĢsiniz. Dualarımız sizinle

hocam. Sizi hiçbir zaman sadece bir parti

baĢkanı olarak düĢünmedi sevenleriniz.

Liderliğiniz, iddianız ve davanızın bir parti

tüzüğüne sığmadığını ve sığmayacağını

bilirdi cümle âlem. „Umut‟, özellikle umut

bitmez tükenmezdi sizde. Seksen beĢinizde,

ölüm döĢeğinizde, nefesiniz yetmediğinde

bile sizde bir damlası bile azalmamıĢ,

eksilmemiĢti umudun. Güler yüz, tebessüm

ve merhametle bakıyordunuz ya dünyaya,

sizi herkes biliyor, görüyordu. Çattığınızda

bile kaĢlarınızı sizden kimseye zarar

gelmeyeceğini biliyordu muarızlarınız dahil.

ġartlar ne uzun kıyam ve secdelerinizi

kısalttı ne de ümitvar coĢkunuzu azalttı

hocam. Siz hep ufka baktınız ve hep ufku

iĢaret ettiniz.

Ödünç alınmamıĢ bir lisan

Herkeste bir öz, bir cevher olduğuna

inanıyor, kimseyi ötelemiyor, karamsarlığa

en zor Ģartlarda bile zerre kadar prim

vermiyordunuz. Evet, en zor Ģartlarda bile.

Mamak‟ta yargılanırken de, siyasi

yasaklıyken de, hükümet mührü zorbalıkla

elinizden alınırken de ümitsizliğe,

karamsarlığa, kaygıya, endiĢeye zerre kadar

prim vermiyordunuz. Mücadeleye sıfırdan,

sil baĢtan baĢlamak zorunda kalırken de

milyonlar peĢinizdeyken de duruĢunuzu

değiĢtirmediniz. Pratik siyaset sanki esas

oyununuz için yalnızca bir dekordu.

Cenazenize „devlet töreni‟ istemeyiĢiniz de

davanızı bütün siyasi mücadelelerin, töre ve

törenlerin üstünde tuttuğunuzun tescili oldu

ki bu sizi sevenlerin çok hoĢuna gitti hocam.

Keza, cenaze namazınızın kılınacağı Fatih

Camii ile dünyadaki son menzil olarak size

seçilen Merkez Efendi‟nin sembolize ettiği

mâna da Erbakan Hoca‟nın yarım asır sadece

siyaset yaptığı iddiasını boĢa çıkarıyor.

Siyasal mücadeleye, katılıma, sandığa, oy

kullanmaya büyük önem veriyor ama bu

mücadelenin meyvesinin sayısal üstünlükle

elde edilmeyeceğini söylüyordunuz.

Mühendistiniz ve tasavvufa bağlıydınız.

Yani sayılar/nicelik sizin için hem önemli

hem değildi. Sizce önemli olan ödevini

yapmaktı ve vurgunuz hep onaydı. Hava

alanından Ġstanbul‟da konferans vereceğiniz

yere sizi biraz yavaĢ götürdüğünde

Ģoförünüze „bu hızla gidersen Ġslami

hareketin menziline ulaĢmasını elli dakika

geciktireceksin” diye uyarırdınız. Yani

arabanızın hızı bile davanıza ayarlıydı. Son

nefesinize kadar adanmıĢtınız. „Hoca‟ydınız.

„Hoca‟ sıfatı son bir kaç yüzyılda hiç kimse

için bu kadar Ģümullü bir kullanıma sahip

olmadı. Muazzam bir özgüveniniz vardı.

Davayı yeryüzünde omuzlayacak bir kiĢi

varsa mesele sizce tamamdı. Üç kiĢi varsa

karĢınızda bir orduya hitap eder gibi seslenir

ve muhataplarınızın her birine biricik

olduğunu hissettirirdiniz.

Bir lisanınız vardı sizin hocam: ödünç

alınmamıĢ bir lügatiniz, bir grameriniz.

Rakipleriniz çağdaĢlıklarını, modernliklerini

vurguladıkça siz ısrarla Malazgirt kapısından

içeri doğru ve bin yılın içinden

konuĢuyordunuz. En az bin yılda

yoğrulmuĢtu cümleniz, diliniz. Hükümet

kurduğunuz ve BaĢbakan olduğunuz günün

gecesi üzerinizdeki bütün meraklı bakıĢlara

rağmen hükümet programından söz eder gibi

Ġbn-i Arabi‟nin Futuhat-ı Mekkiye‟sinden

söz ederdiniz. Yani takviminiz farklıydı ve

miladınız de bin dokuz yüz yirmi değildi.

Reddi mirası reddediyor, selefiniz Sultan

Abdulhamit imiĢ gibi konuĢuyordunuz.

Sultan Abdulhamit‟ten, Sultan Fatih‟ten ya

da Sultan Alpaslan‟dan söz ederken

Page 52: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

52

kesintisiz bir tarih içinden kuruyordunuz

cümlenizi. Arızi durumlar, mesela andıçlar,

darbeler bile ne cümle kurgunuzu ne mantık

örgünüzü değiĢtiriyordu. Bir mihrak

noktanız vardı hocam, ayağınızı

sabitlediğiniz bir yer. Oradan bakardınız

dünyaya ve herkesi mümkünse oraya

çağırırdınız. Gelenleri bağrınıza basardınız;

gelmeyenler, hareketinize katılmayanlar size

sorulduğundaysa “eli kulağında, çağırırsanız

onlar da gelecekler” derdiniz.

„Millet‟ olduğumuzu öğrendik

Çok bariyer aĢtınız, çok düĢtünüz, çok

kalktınız. “DüĢmez kalkmaz bir Allah”. Diz

kapaklarınız belki çok kanadı ama hiçbir

zaman meĢruiyet krizine düĢmediniz. En

yakınınızdan biri meĢruiyet krizine ya da

endiĢeye kapılsa, mesela “faizi toptan

kaldıramayız hocam” dese “senin bir ayağın

neden baĢka galakside?” diye sorardınız.

Gerek duymanız halinde ironiyi bir yatağan

kılıcı gibi, mizahı ısırgan gibi kullanırdınız.

Bu ülkenin gençlerine düĢ kurmayı siz

öğrettiniz. Büyük düĢünmeyi de büyük

ölçüde siz. Millet kavramının asli manasını

bu millet, milletimiz sizden öğrendi hocam.

Keza rüya görmeyi, iz sürmeyi de. Büyük

düĢünmeyi, bize öğretilenlerle yetinmemeyi

de siz öğrettiniz. Dil, Tarih ve Coğrafya

hapishanelerimize anlatılmayanları sizden

duyduk. Bir büyük tarihimiz ve bir büyük

coğrafyamız olduğunu da. Bir lügatçeniz

vardı hocam. Mümkün oldukça ecnebiceyi

almadığınız. „Ev sahibi‟ olduğumuzu, kiracı,

mülteci, sığınmacı, olmadığımızı sizden

öğrendik. Mekanınız cennet olsun hocam...

1 Mart 2011, Star

Page 53: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

53

AKP, iktidarını Erbakan‟a borçlu –

Yalçın Doğan

TÜRKĠYE‟nin sanayileĢmesiyle ilgili

büyük projesi:

“Yüz bin tank, yüz bin motor...”

Mitingde toplanan üç yüz, dört yüz

kiĢiye karĢı:

“Bizi dinlemeye gelen, Milli GörüĢe iman

eden siz on binlerce kardeĢimizin...”

1974 Kıbrıs BarıĢ Harekatı sırasında CHP-

MSP koalisyonunda:

“CHP kaçtı, Kıbrıs‟a çıkmaya

biz karar verdik...”

28 ġubat darbesiyle iktidardan düĢtükten

sonra:

“Komutanlar bana

teĢekküre geldiler. Onlarla bir seans yaptık,

yanlıĢ yerde durduklarını anladılar, iki seans

daha yapsaydık, hepisi (hepsi değil, hepisi)

Milli GörüĢe gelecekti”.

Türk siyasal yaĢamının en

renkli simalarından Necmettin

Erbakan‟ın değiĢmeyen

özelliklerinden biri hayalciliği, diğeri

bol bol nasihat vermesi. Gerçek ve onun gör

üĢüçoğunlukla birbirini tutmuyor.

CHP ĠLK ATILIM

Üçüncü bir özelliği

var ki, inatçılığı Türkiye‟yi

bugünlere getiriyor.

Ġlk partisi, Milli Nizam ile aldığı yüzde 7-

8‟lik oy oranı, MSP ile yüzde 12‟lere, Refah

Partisi ile yüzde

19‟lara çıkıyor. Daha sonra gerçeklerden iyic

e kopuyor. Partisi her seferkapatılıyor.

Ama, onun inatçılığı Siyasal Ġslam‟ın

Türkiye‟de yükselmesinde büyük rol oynuyo

r.

1973‟te CHP Erbakan‟la hükümet kurarken,

koalisyonun mimarlarından Deniz Baykal‟ın

gözlemi önemli:

“Ayrı dünyaların insanlarıydık. Temel dünya

görüĢlerimiz farklı olsa da, biz birbirimizi

hiçbir zaman ötekileĢtirmedik. Bizim kurduğ

umuz koalisyon Türkiye‟de dinci siyaset

anlayıĢı ile Cumhuriyet

kültürünün uzlaĢmasında ilk denemedir.

Farklı içerikte de olsa, CHP de,

MSP de ulusal bağımsızlık çizgisinde bir ara

ya geldi.

Birbirini reddeden iki siyaset ĢaĢırtan

bir ortaklık kurdu.”

Ecevit‟in daha sonra “tarihsel yanılgı” olarak

tanımladığı ortaklık, Türkiye‟de Siyasal

Ġslam‟ın ilk büyük atılımına yol açıyor.

KENDĠ KADROLARI

Doksan yıllık

Cumhuriyet‟te Ġslam‟ın siyasette temel

rollerden birini oynamasında

Erbakan‟ın muhteĢem katkısı unutulmaz.

Kendisi

gerçeklerden koparken, onun öğrencileri, bu

günkü AKP yönetimi, o katkıyı daha

rasyonel bir çizgiye oturtuyor. Nasıl?

Kendi sermaye

sınıfı, kendi iĢçi sınıfı ve kendi kadrolarını ol

uĢturarak. Kendileri dıĢında

herkesi ötekileĢtirerek. Sosyal devlet anlayıĢı

ile birlikte. Askeri siyaset dıĢı bırakarak.

Günümüzde ciddi kalıp değiĢiklikleri ile

beraber, Erbakan‟ın mirasını yaĢıyoruz.

„Sen yerine otur‟

28 ġubat sürecinde BaĢbakan Erbakan partisi

nin gurubunda kararları imzalayacağını

söylüyor. Salonda bir

genç adam ayağa kalkıyor, Erbakan‟a:

“Ġmzalamayın efendim, imzalarsanız, yanlıĢ

yaparsınız.”

Erbakan kızıyor:

“Kabadayılık yapma, otur oturduğun

yerde. Ġlla bir Ģey söylemek istiyorsan, git

ormanda söyle.”

Bu kısa gerginlik, ilerde büyük ayrılığa

yol açacak kapıĢmanın ilk adımı.

MGK kararlarına

karĢı Erbakan‟ı uyaran, Erbakan‟ın da

kızdığı genç adam kim?

O sırada Ġstanbul BüyükĢehir Belediye

Page 54: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

54

BaĢkanı Recep Tayyip Erdoğan.

En garip açıklama

ERBAKAN‟ın ölümü

üzerine en garip açıklamalardan biri Genelku

rmay‟a ait:

“Değerli bilim ve siyaset adamı

olarak ülkemize yaptığı büyük

hizmetler daimahatırlanacaktır.”

Yirmi yıla yakın

Ankara‟da gazetecilik yaptım. O yılların bir

bölümünde Erbakan‟ın MSP‟siCHP ile

koalisyonda, bir bölümünde

Erbakan yine iktidar

ortağı. Tanık olduğum tümkonuĢmalarda

askerler Erbakan‟ı sürekli eleĢtiriyor. Birebir

tanıklık bir yana, 28 ġubatdarbesi doğrudan

Erbakan ve ekibini iktidardan

düĢürmeye yönelik.

Madem büyük hizmeti

vardı, neden devirdin? Madem devirdin,

Ģimdi büyük

hizmetiyleövmek ihtiyacı neden?

Çünkü, bizde hayata veda edenlerin

arkasından konuĢulmaz.

„Bunlar kasımda çöker‟

AKP iktidarının ilk günleri. O sırada

BaĢbakan Abdullah Gül.

Erbakan bir yandan yeni siyasal

ittifaklar peĢinde, bir

yandan da kendi yetiĢtirdiğiAKP‟ileri

eleĢtirmekten geri kalmıyor. Aylardan Ağust

os, Erbakan:

“Bunların ekonomik politikası çöktü, bunlar

fazla

dayanamaz, Kasım‟da düĢerleriktidardan.”

Erbakan‟ın tahmini üzerinden sekiz

tane Kasım ayı geçiyor. Sonuç ortada.

1 Mart 2011, Hürriyet

Page 55: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

55

28 ġubat ve gerçekler - Yalçın Bayer

Aziz Naci Doğan, 28 ġubat‟ı yazıyor: “28

ġubat 1997‟deki tarihsel MGK toplantısı ile

baĢlayıp dört ay kadar sonra dönemin

baĢbakanı Necmettin Erbakan‟ın Çankaya

KöĢkü‟nde CumhurbaĢkanı Süleyman

Demirel‟e hükümetinin istifasını sunmasıyla

son bulan „28 ġubat süreci‟ne iliĢkin

acımasızca yürütülen bilgi kirliliği

kampanyası karĢısında, bazı gerçeklerin

açıkça dile getirilmesinde yarar görüyorum.

Ġslamcı siyasal kimliğe sahip RP ile merkez

sağda bulunduğu varsayılan

DYP‟nin kurduğu

koalisyon hükümeti Refahyol,

söylem ve eylemleriyle laik demokratik

Cumhuriyet‟in temellerini sarsıp

demokrasiyi de

ortadan kaldırabilecek keyfi ve anayasa dıĢı

bir çizgi izlemeye baĢladı.

Tarikat ileri gelenlerine BaĢbakanlık‟ta

verilen iftar, 10 Kasım günü resmi törenlerde

dönemin RP‟li

Kayseri Belediye BaĢkanı‟nın „Burada kerhe

n bulunuyorum, aman yanlıĢ

anlamayın... Müslümanlar; içinizden kini,

nefreti eksik etmeyin!‟ demesi, RP‟li Sincan

Belediye BaĢkanı‟nın ev

sahipliğinde yapılan ve o dönemdeki

Ġran Büyükelçisi‟nin istenmeyen kiĢi ilan

edilmesine de yol

açan Ģeriatçı kalkıĢma provası görünümünde

ki

„Kudüs Gecesi‟, haber yapmak üzere orada b

ulunan Star TV muhabiri IĢın Gürel‟in

saçlarından tutularak yerlerde

sürüklenmesi ve daha bir dizi baĢka

Ģoke edici geliĢme,toplumda büyük bir

gerilime, güvensizliğe yol açtı.

Muhalefet partilerinden, iĢçi sendikalarından

, meslek kuruluĢlarından, yargıdan, basın

yayın organlarından gelen yapıcı yöndeki

uyarı ve

eleĢtirilere Refahyol yetkilileri hiç kulak

asmıyordu.

Ulus‟ta gerilimin doruğuna vardığı 1997‟nin

Ģubat

ayı MGK toplantısında asker kanat,kapsamlı

bir irtica dosyasını masaya

koydu. Eksiksiz imzalarla yayımlanan 18

maddelik bildiride,

irtica tehdidini kaynağında kurutacak hukuks

al düzenleme ve yaptırım önerileri

sıralanıyordu.

Refahyol hükümeti bu gerilimi dört ay kadar

taĢıyabildi. Haziranda KöĢk‟te sunulan

istifanın ardından yeni hükümeti kurma

görevi CumhurbaĢkanı‟nca Meclis‟te 3. parti

durumundaki ANAP‟ın Genel BaĢkanı

Mesut Yılmaz‟a verildi. ANAP,

DSP ve (Hüsamettin

Cindoruk baĢkanlığındaki merkez

sağ bir diğer parti olan) DTP‟nin bir araya ge

lmesiyleoluĢan Anasol-D hükümeti,

hükümet dıĢından CHP‟nin de desteğiyle „8

Yıllık Zorunlu ve

Kesintisiz Ġlköğretim Yasası‟nı -

o da belirgin biçimde ayak sürüyerek-

yaĢama geçirip MGK

bildirisinin diğer maddelerindeki önerileri ve

uygulama hedeflerini tümüyle görmezdenge

ldi. Merkez sağ ve merkez sol partilerin

irtica bataklığına demokratik hukuk devleti

otoritesiyle eğilmeye

bir kez daha yanaĢmayan ilkesiz tutumu

yüzünden, bağlayıcı bir devlet belgesi

niteliğindeki 28 ġubat MGK

kararları ortaya çıktı.

Ġlerleyen aylarda Anayasa

Mahkemesi‟nce „laiklik karĢıtı eylemlerin

odağı haline geldiği‟

gerekçesiyle temelli kapatılan RP‟nin

kadroları içinden

AKP doğdu...AKP, sözde „liberal aydın‟

bir kesimin açık desteğini de

alarak, yolsuzluk ve yoksulluğun

kıskacındaki topluma

seçenek gibi gösterildi.”

Page 56: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

56

Artık gerisini yazmaya gerek var mı?

28 ġubat‟ı

anlamak için, MGK‟nın yayınladığı 18 madd

eyi iyice okumak gerekiyor.

Atatürk‟e saygısızlık

MUĞLA kentinin tam ortasındaki Atatürk h

eykelinin

yanına direk dikip MOBESE kameralarıyerle

Ģtirdiler. Heykelin bulunduğu

yer geniĢ bir meydan

olup kameraları koymak için uygun pek çok

yer vardır. Kameraların daha uygun bir

yere konması sağlanamaz mı?

Erol BALOĞLU

„Manevi otorite‟

NECMETTĠN Erbakan‟ın siyasette Ģifreleri

vardı. Bunlar kurduğu partilerin isimlerinde

gizliydi. Milli Nizam Partisi, Milli Selamet

Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi, Saadet

Partisi... Ona göre, Müslüman

iyi insan demekti. Milli Düzen teorisi

de, insanlığa hizmetiamaçlıyordu. Zeki, kara

rlı, üretken, esprili ve örgütçüydü. Siyasi lite

ratüre birçok sözcük kazandırdı.

Erbakan, sermayeden mi

emekten yana mı politika izledi; bunun

cevabı verilmedi.

Siyasete, Odalar Birliği‟nden

uzaklaĢtırılınca ĠTÜ‟den arkadaĢı Demirel‟e

tepki için girdiği söylenir. Türkiye‟de

„siyasetin dinsiz‟ yapılmayacağını bütün lide

rlere gösterdi. Aslında bilim

adamıydı; „motor‟cuydu. Recai

Kutan, “Türkiye‟yi özüne döndürdü; bu tarih

i bir hizmettir”

der. Amacını sürdürmek için beĢ parti kurma

sı, onun bu azminin göstergesidir.

Her „hareketi‟ne sıfırdan baĢladı; hedeflerind

e engel tanımadı. Ve bugünkü kadroları

yetiĢtirdi.

Belirli konulardaki

tepkisini gerektiğinde topluma ağır eleĢtiriler

yönelterek gösterdi; “Gulu gulu dansı.. Fasa

fiso... GeçiĢ dönemi kanlı mı

kansız mı olacak, buna halk karar verecek...

Kadayıfın altı

kızarınca” dedi, laik kesimi “Sizi gericiler

sizi, sizi fosiller sizi..” diye de

aĢağıladı. Bazen güldürdü, bazen

kızdırdı. Kim ne derse desin Türkiye‟de Ġsla

mcılığıyönlendiren en önemli „manevi otorit

e‟ oldu.

Bazı sözleri ve yarattığı etkiler unutulabilir

mi?

“Hak geldi, batıl zail oldu”, D-8, Çevik

Bir, Konya Kudüs Mitingi,

GümüĢ Motor, ĠTÜ, “RP iktidara gelecek.”

28 ġubat...

Eyüp Sultan, “Tayyip‟i severim ama ülkemi

daha çok sevdiğim için onu değiĢtireceğim

ve ülkeme faydalı bir hale

dönüĢtüreceğim.”(2010),

Aachen Teknik Üniversitesi, Kayıp Trilyonl

ar Davası, “Siyaset yapmak ibadettir.”, “Ġlk

ezanı Kayseri‟de daha okula gitmezken,

beni hamama götürürlerken, Konak

Camisi‟nde duydum.” “Biz Siyonizm‟e

karĢıyız, milliyiz, Anadolu‟yuz,

Osmanlı‟yız. Milli GörüĢçüyüz.” “Ġttihat ve

Terakki zihniyeti,

Batı‟yı üstün gören ve Batımedeniyetine sahi

p olalım, zihniyetini taĢıyordu.” Abbate göm

lekleri...

Sonuçta, millici ve ulusalcı

tarafı da ağırlıklıydı. Askere açıktan tepki

göstermedi.

1 Mart 2011, Hürriyet

Page 57: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

57

Ġslâmi hareket ve meĢru zemin - Nazlı

Ilıcak

Türkiye'deki Ġslâm anlayıĢının Arap

ülkelerindeki gibi radikalleĢmemesinin,

uçlara savrulmamasının farklı sebebleri var.

1950'den beri demokrasiyle yönetilmenin ve

hiçbir zaman yabancı bir ülkenin sömürgesi

olmamanın yanı sıra, Necmettin

Erbakan'ın Milli GörüĢ hareketi.

BaĢka ülkelerin boyunduruğu altına giren

Müslüman devletlerde, ister istemez Ġslâm,

ulusal kurtuluĢ mücadelesi içinde

yoğunlaĢıyor; Batı düĢmanlığı derinleĢirken,

Ģiddet gündeme gelebiliyor. Evet Türkiye,

tarihinin hiçbir döneminde

sömürgeleĢtirilmedi. Ama, gene de eğer

Erbakan, kitleleri meĢru demokratik zeminde

tutmasaydı, Ġslâmcılık daha radikal bir

çizgiye kayabilirdi.

Türkiye, 1950'de kansız, darbesiz ve hilesiz

iktidar değiĢikliğini baĢardı."Ġslâmcılar", o

tarihte Demokrat, sonra da Adalet Partisi'ne

oy verdi. Erbakan da, aynı çizgiyi devam

ettirip, Adalet Partisi bünyesinde siyaset

yapmak istedi ama, Süleyman Demirel'in

vetosuna uğrayınca Konya'dan bağımsız

aday oldu ve seçildi. Konya'daki bir yurttaĢ,

kendisine, "Bir çiçekle bahar

olmaz" dediğinde, o, "Ama her bahar önce

bir çiçeğin açmasıyla baĢlar" cevabını

vermiĢti. Öyle de oldu. Milli GörüĢ mayası

tuttu. Kapatılıp ad değiĢtiren partiler,

seçmenden hep teveccüh gördü.

1979'da Ġran devrimiyle Humeyni'nin baĢa

geçmesi ve Ġslâm Cumhuriyeti'ni kurması,

dünyada bir dalgalanma yarattı. 12 Eylül

1980 sonrası, Milli Selâmet Partisi'nin de

kapatılmasıyla, insanlar, derin bir hayal

kırıklığı yaĢadı. Milli GörüĢ gençliği, Ġran

örneğini de göstererek, "Bu iĢ sandıkla

olmuyor, devrim yapmalıyız" demeye

baĢladı. Ama Erbakan, bu çağrılara

kulaklarını tıkadı; Refah Partisi'ni kurdu;

iktidar kavgasını hiçbir zaman yasadıĢı bir

çizgide yürütmedi. Sistem onu dıĢlamaya

çalıĢtı fakat, o, demokratik sistemin bir

parçası olarak kalma ısrarını sürdürdü.

Bence Versace marka çok renkli

kravatlarıyla, "Müslüman modern

olabilir" mesajını vermek istiyordu. Eğer

Erbakan kravat takmasaydı, belki de Arap

ülkelerinde benzerlerini sıkça gördüğümüz

kravatsız siyaset adamlarıyla karĢı karĢıya

kalacaktık. BaĢörtüsü kavgasına, bir

ihtimal, "kravat kavgası" da ilave olacaktı.

1 Mart 2011, Sabah

Page 58: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

58

Erbakan 28 ġubat‟ı önleyebilir miydi? -

Ġsmet Berkan

BUGÜN Ġstanbul‟da toprağa verilecek olan

Necmettin Erbakan‟ı ve onun siyasi

mücadelesini bir köĢe yazısına sığdırmak

imkansız.

Onu ve temsilcisi olduğu siyasi akımı

sevmeseniz de, bence bir hakkı teslim

etmek gerek:

Erbakan uzun yılların mücadelecisiydi ve bu

mücadelesiyle de Türk

siyasetine ciddi anlamda damga vurdu.

Baktığınızda, 40‟lı yıllarda Ġstanbul

Teknik Üniversitesi‟nde

okuyan ve mühendis çıkan bir kuĢak pek

çok bakımdan Türkiye‟de belirleyici oldu.

Bu kuĢaktan siyasetçiler, devlet

adamları, yüksek bürokratlar ve iĢadamları çı

ktı.

Necmettin Erbakan da, aynen Turgut

Özal ve Süleyman Demirel gibi (ve nice

baĢkaları gibi) o

kuĢağın mensuplarındandı. O sebeple de

yolu sık sık Turgut Özal‟la da, Süleyman

Demirel‟le de kesiĢti.

Aynı kuĢağın mensuplarından Korkut

Özal‟ın bir iddiası var: 1969

milletvekili genel seçiminde Adalet

Partisi lideri Süleyman Demirel,

eski dostu Necmettin Erbakan‟ı

milletvekili adayı yapsaydı, belki de

„Milli GörüĢ‟ün ilk partisi olan Milli Nizam

Partisi hiç

kurulmaz, böyle bir bağımsız siyasi

akım olmazdı.

Tabii tarihte

geri gidip öyle değil de böyle olsaydı

diyemeyiz, o yüzden Korkut Özal‟ın

iddiası bana ne kadar geçerli gözükürse

gözüksün, sonuçta bir fantezi.

Bugün izninizle bir fantezi de ben

yapacağım:

Acaba Necmettin Erbakan, 28 ġubat müdaha

lesini engelleyebilir miydi?

Cevabı peĢin vereyim, evet engelleyebilirdi.

Aralık 1996‟da, CumhurbaĢkanı Süleyman

Demirel, Genelkurmay karargahında bir

brifinge katıldı.

Burada Demirel‟e iç ve dıĢ tehditler, bu

arada irtica tehlikesi de anlatıldı.

Demirel giderken neyle

karĢılaĢacağını biliyordu, o yüzden kendince

bir oyun planı

içindeydi zaten. Gidip brifingi dinleyince, ke

ndi mühendis kafası ve keskin zekasıyla,

anlatılan Ģeyler içinden retoriği ve boĢ propa

gandayı ayıkladı, tuttuğu

notlara bakarak“Ben” dedi, “Bana anlatılanla

r içinde üç tane somut Ģey gördüm.”

Ardından da saydı bu üç somut Ģeyi. Askerle

rin koca brifinginde somut, hukuki anlama

indirgenebilir bulunan üç Ģey,

esasen son derece

sıradan olaylardı. Demirel‟in

özetlemesine askerlerden bir itiraz gelmedi.

Bunun üzerine

CumhurbaĢkanı makamına döner dönmez

BaĢbakan Necmettin Erbakan‟a bir

mektup yazdı, askerlerin sıkıntı

olarak ilettiği üç konuyu aktardı ve bu konul

arda çözüm istedi.

Erbakan, bırakın mektupta dile getirilen

Ģikayetleri

gidermeyi, cevap bile vermedi. Verse,mektu

pta dile getirilen üç görece önemsiz konuyu

çözüme kavuĢtursa, hatta göz boyasa,tarih fa

rklı Ģekilde akabilirdi.

O zamana kadar hem askere

Page 59: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

59

hem kamuoyuna karĢı hükümet için

„demokratik sabır‟ isteyen

CumhurbaĢkanı Demirel‟in tutumu bu olayd

an sonra değiĢmeye baĢladı. Demirelaskerin

darbe yapıp

tümüyle yönetime el koymasından çekiniyor

du, onları Milli Güvenlik Kurulu zeminine,

görece daha legal bir zemine çekmek ve

hükümete zaman kazandırmak

için çalıĢmaya baĢladı.

28 ġubat tarihli Milli Güvenlik

Kurulu toplantısına gidilirken asker açık

açık konuĢmaya baĢlamıĢtı.

Mesela Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven

Erkaya, adıyla demeçler veriyordu.

ĠĢte o günlerde CumhurbaĢkanı Demirel

bir giriĢimde daha bulundu, gazeteci Ġlnur Ç

evikaracılığıyla BaĢbakan Erbakan‟a mesaj

gönderdi. Ama Erbakan bu mesajı da ciddiye

almadı, “Benim askerle aram çok

iyi, asker bizi seviyor” dedi.

Dün Taraf gazetesi bir kez daha

yayımladı, 28 ġubat toplantısından hemen so

nra yapılanilk Bakanlar Kurulu‟nda da Erbak

an bu bildirinin kendisine ve

hükümetine karĢı olduğunu anlamamıĢtı,

“Ġrtica kötü bir Ģeydir” diyor, 28 ġubat kararl

arını bakanlarına karĢısavunuyordu.

ġimdi dönüp bakıldığında bana 28 ġubat‟ın

önlenebilir bir Ģey olarak gözükmesi boĢuna

değil.

Elbette bu

askeri müdahalenin bütün suçunu Erbakan‟a

yıkıyor değilim, sonuçta o bu müdahalenin

mağduru. Müdahaleyi önleme

görevi de tek baĢına ona değil bütün sivil

siyasete ait bir görevdi.

12 Mart‟ta yapılan benzer

bir müdahale sonrası „normalleĢme‟ ilk

genel

seçimdeyaĢanmıĢtı. 28 ġubat sonrası ikinci g

enel seçime, hatta 2007‟deki üçüncü

seçime kadar beklememiz gerekti. Bunun

sebebi de, „sivil‟ olması gereken siyasetin „si

vil‟ olmak yerineasker kucağında

olmayı daha kolay bulmasıydı kuĢkusuz.

Erbakan, gecikerek de olsa demokrasiyi ve si

vil siyaseti korumak için elinden gelen

gayreti göstermiĢ ama dönemin „sivil‟

liderlerinden destek bulamamıĢtı.

28 ġubat kararları sonrası seçim ilan etmek

bile askerin girĢimini yarıda bırakmaya

yeterdi.

Bakın 2007‟de 27 Nisan

sonrası seçim ilan edildi,

askere de susup oturmak kaldı.

28 ġubat da öyle bitti zaten.

Akraba siyasi akımlar ve Erbakan

NECMETTĠN Erbakan, AP kendisini

milletvekili adayı yapmayınca

1969‟da Konya‟dan bağımsız

milletvekili oldu ve böylece „Milli

GörüĢ‟ akımı doğdu.

Bağımsız, ayrı bir siyasi akım gibi gözükür

ama özü itibarıyla Türk sağının bütün klasik

söylemleri Milli GörüĢ‟ün içinde

vardır. Kalkınmacılık, milliyetçilik, dindarlık

, anti-komünizm...

Erbakan bir sohbetimiz

sırasında 70‟li yıllarda AP‟yle rekabet etmen

in zorluğunuanlatırken, “Hepimiz anti-

komünisttik, üç aĢağı beĢ yukarı

aynı cümleleri söylerdik, din elden

gitmesin, derdik ama

hep Süleyman Bey önde olurdu, oyları o

alırdı” demiĢti.

Baktığınızda DP-AP-ANAP-DYP-RP-

AK Parti, hepsi

aynı çizginin etrafındaki biraz farklı

tonlara sahip siyasi partiler.

Page 60: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

60

Siz siz olun,

„Merkez sağ‟ efsanelerine inanmayın, hepsi

aynı siyaset, hepsi akraba

partiler bunların. O partileri birbirinden ayıra

n tek Ģey, liderlerin egoları.

1 Mart 2011, Hürriyet

Page 61: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

61

Devridaim - Yılmaz Özdil

Erbakan rahmetli oldu.

Deniyor ki:

“Bir devir kapandı.”

Süleyman Demirel...

Menderes‟in DSĠ Müdürü‟ydü.

Bülent Ecevit...

Erbakan‟ın hükümet ortağıydı.

Kenan Evren...

Demirel, Erbakan‟la hükümet kurdu,

kara kuvvetleri komutanını görevden aldı,

üçüncü ordu komutanını kara kuvvetleri

komutanı yapmak istedi, kriz çıktı, birinci,

ikinci ve üçüncü

ordu komutanı emekliye sevk edildi, emekli

olmasına kesin

gözüyle bakılan Ege OrduKomutanı Kenan

Evren “tarihi sürpriz”le kara kuvvetleri

komutanı, sonra genelkurmay baĢkanı oldu.

Turgut Özal...

Demirel‟in DPT müsteĢarı.

Erbakan‟ın milletvekili adayı.

Evren‟in baĢbakan yardımcısıydı.

Yıldırım Akbulut...

Özal‟ın bakanıydı.

Mesut Yılmaz...

Özal‟ın bakanıydı.

Tansu Çiller...

Demirel‟in bakanıydı.

Necmettin Erbakan...

Ecevit‟in hükümet ortağı.

Demirel‟in hükümet ortağı.

Özal‟ın genel baĢkanıydı.

Abdullah Gül...

Erbakan‟ın yardımcısı, bakanı.

Tayyip Erdoğan...

Erbakan‟ın belediye baĢkanıydı.

Son 9 senedir...

2 bakan Erbakan‟ın bakanı.

9 bakan Erbakan‟ın milletvekili.

4 bakan Özal‟ın bakanı.

6 bakan Özal‟ın milletvekili.

1‟i Demirel‟in milletvekili.

1‟i Özal‟ın belediye baĢkanı.

1‟i Evren‟in valisi.

2‟si Erbakan‟ın belediye baĢkanı.

1‟i Erbakan‟ın müsteĢarı.

Son 9 senedir TBMM BaĢkanı...

1‟i Erbakan‟ın milletvekiliydi.

1‟i Demirel‟in bakanıydı.

1‟i Erbakan‟ın belediye baĢkanı.

Ve, Erbakan‟ın milletvekiliydi.

16 senedir Ankara Belediyesi...

Özal‟ın belediye baĢkanı.

Erbakan‟ın milletvekili.

Ve, Erbakan‟ın belediye baĢkanıydı.

16 senedir Ġstanbul Belediyesi...

1‟i Erbakan‟ın belediye baĢkanıydı.

1‟i Özal‟ın ilçe baĢkanı.

Ve, Erbakan‟ın belediye baĢkanıydı.

1‟i Erbakan‟ın belediye baĢkanıydı.

Hâlâ deniyor ki:

“Bir devir kapandı.”

Söyleyeyim ben size kapananı...

Vatan Caddesi!

1 Mart 2011, Hürriyet

Page 62: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

62

Erbakan‟ın ittifak planı – Fikret Bila

Türk siyasi yaĢamının simge isimlerinden

Necmettin Erbakan, dün, ebedi yolculuğuna

yüz binler tarafından uğurlandı. Milli GörüĢ

adını verdiği, siyasi yaĢamın ana

akımlarından birisi haline gelen hareketin

liderini uğurlayanlar arasında

CumhurbaĢkanı Abdullah Gül ve BaĢbakan

Recep Tayyip Erdoğan gibi yüzlerce

öğrencisi vardı.

Erbakan, kendisi için siyasi kulislerde

sürekli söylenen ve neredeyse slogan haline

gelen “Kendisi muhalefette, fikirleri

iktidarda” ifadelerine rağmen, son nefesine

kadar yılmadan, iktidar savaĢını sürdürdü.

Numan KurtulmuĢ‟la parti yönetimi

konusunda düĢtüğü fikir ayrılığı,

KurtulmuĢ‟un ekibiyle birlikte ayrılarak

HAS Parti‟yi kurması, 86 yaĢındaki liderin

yeniden Saadet Partisi Genel BaĢkanlığı

koltuğuna oturmasına fırsat yaratmıĢtı.

Ölümünden sonra, hastane odasında

geçirdiği günlerde, 90‟lı yıllardakine benzer

bir ittifakla çıkıĢ hazırlığı yaptığı da

anlaĢıldı.

Kutsal ittifak

Erbakan, siyaset yasağının 1987‟de

kalkmasının ardından genel baĢkanı olduğu

Refah Partisi‟ni Meclis‟e taĢıyabilmek için,

1991‟de Milliyetçi ÇalıĢma Partisi Genel

BaĢkanı Alparslan TürkeĢ ve Islahatçı

Demokrasi Partisi Genel BaĢkanı Aykut

Edibali ile ittifak yapmıĢ ve baĢarılı olmuĢtu.

Yüzde 10‟luk seçim barajı, “kutsal ittifak”

diye de anılan bu ittifakla delinmiĢ, Erbakan,

Meclis‟e girmeyi baĢarmıĢtı.

Yeniden ittifak

Açığa çıkan bilgiler, Erbakan‟ın Saadet

Partisi Genel BaĢkanlığı koltuğuna

oturduktan sonra benzer bir “sağ” ittifak

formülüyle barajı aĢmayı tasarladığını ortaya

koyuyor.

Yapılan açıklamalar, Erbakan‟ın, Namık

Kemal Zeybek‟in genel baĢkanlık koltuğuna

oturduğu Demokrat Parti ile ilkeler

düzeyinde anlaĢtığını, Abdüllatif ġener‟in

lideri olduğu Türkiye Partisi ile de anlaĢma

zeminini yakaladığını gösteriyor. Erbakan„ın

planının, bu ittifaka milliyetçi oyların

MHP‟den sonraki adreslerinden Büyük

Birlik Partisi‟nin de katılması ve böylece

geniĢ eksenli bir cephenin kurulması olduğu

belirtiliyor.

Gelen bilgilere göre, Erbakan 27 ġubat‟ta

vefat etmeseydi, BaĢbakanlık koltuğunu

bırakmak zorunda kaldığı sürecin miladı

olan 28 ġubat‟ın 14. yıldönümünde, ittifak

çalıĢmalarına son Ģeklini verecekti. Türk

siyasetinin en önemli ve renkli liderlerinden

biri, son nefesine kadar bu çalıĢmalarını

sürdürüp, iktidar kavgası vererek perdeyi

kapattı.

Ġttifak kurulur mu?

Ancak ölümünden sonra bu siyasi

partilerden gelen açıklamalar, Erbakan‟dan

sonra da ittifak çalıĢmalarının son

bulmayacağını gösteriyor. Saadet Partisi‟nin

öncelikli problemi haline gelen “genel

baĢkanlık” sorununu çözmesinin ardından,

tek baĢına yüzde 10 barajını aĢma ihtimalleri

son derece düĢük olan bu partilerin temasları

devam edecek. Erbakan‟ın ölümünden sonra

Saadet Partisi‟nin KurtulmuĢ döneminde

yakaladığı ivmeye benzer bir çıkıĢ yakalayıp

yakalayamayacağını göreceğiz. Ancak

Erbakan‟ın kafasındakine benzer bir ittifakın

oluĢturulamaması halinde, 12 Haziran‟da bu

partilerden hiçbirinin TBMM‟ye 4. parti

olarak giremeyeceği de ortada.

Yüz binler tarafından uğurlanan Erbakan‟ın

ölümüyle, Türk siyasi yaĢamı, 1970‟lerden

bugüne siyasi yaĢama yön veren en önemli

aktörlerinden birini kaybetti. Yaptığı son

planın yaĢama geçip geçmeyeceği, geçerse

sonuç verip vermeyeceği ise ilerleyen

dönemde belli olacak.

02 Mart 2011, Milliyet

Page 63: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

63

28 ġubat‟ın ve Erbakan‟ın ardından –

Osman Can

Siyasi yaĢamımızın en renkli, en azimli ve

muhtemelen en fazla sistem tarafından

haksızlıklara uğratılmıĢ aktörlerinden

Necmettin Erbakan 27 ġubat günü vefat etti.

Bir gün sonrası ise gerek kendisi, gerekse

Türkiye için karanlık bir hareketin, yani 28

ġubat post modern darbesinin 14.

yıldönümüne denk geliyor.

Medya, üniversite ve bürokrasi ayağı

bulunan bu karanlık hareketin yargı ayağı

Erbakan‟ı “gaflet, dalalet ve hatta hıyanet”

içinde bulunan siyasiler olarak etiketleyip

“Dünya durdukça var olacak” ittihatçı-

cuntacı düzen ihtiraslarına kurban verme

vecdi ve huĢusu içinde kapatmak için

harekete geçmiĢ ve sonuç doğurmuĢtu.

Cunta liderlerinden biri büyük bir mutlulukla

“28 ġubat 1000 yıl devam edecek” diye

buyurmuĢtu.

Onun temsil ettiği siyasi hareketi yok etmek

için önce kendi gerçekliğinden

uzaklaĢtırmak gerekecekti. 28 ġubat‟ın kendi

muarızı bir partiyi kapatmak için onu “kan

içen vampirler” gibi daha karanlık ve

korkunç bir etiketle sunmak yararlı

olabilirdi. Bu etiketin „hukuk‟ yoluyla

vurulması „vicdanı‟ rahatlatabilirdi. „Hukuk‟

denilenin cuntacıların ürettiği „norm‟lar

yığınından baĢka bir Ģey olmadığını henüz

Türkiye öğrenmemiĢti.

Muhtemelen Erbakan da bilmedi. Bu

nedenle hayatı boyunca darbe yargısı

karĢısında kendini hep bu „hukuk‟ ile

savundu.

Akademisyenliğinin ötesinde, siyasal alana

iliĢkin itirazları vardı ve bunu dile getirmek

için siyasete girmeye karar verir.

ĠĢte ilginç bir mücadele baĢlar. Adalet

Partisi‟ne baĢvurur.

Varlığını 27 Mayıs Cuntası‟yla “iyi

iliĢkilere” borçlu olan Demirel‟in bu ittifakın

gereği olarak Adalet Partisi‟ni „aĢırı‟lara

kapatma tercihi nedeniyle bağımsız olarak

Meclis‟e girer. “27 Mayıs mağdurları için

öngörülen siyaset yasağını” kaldırmayı

amaçlayan anayasa değiĢikliğini Cumhuriyet

Senatosu‟nda engellemek adına cansiperane

çabalar gösteren

Demirel ile uzlaĢması çok zordu.

Demirel ile uzlaĢamaz

Demirel Senato‟da baĢarılı olamaz, ancak

Anayasa Mahkemesi gereken tedbiri alır.

Anayasayı ihlal ederek “27 Mayıs” ruhuna

aykırı görülen bu ilk anayasa değiĢikliğini

iptal eder. Yassıada figürlerinden biri olan

Salim BaĢol dahi, “bu kadarı da fazla”

demek zorunda kalır. Mahkeme ile

Demirel‟in aynı cenahta buluĢtukları

enteresan anlardan biridir bu.

Meclis‟e girdikten sonra Erbakan Milli

Nizam Partisi‟ni kurar.

12 Mart Darbesi‟nin ardından Milli Nizam

Partisi Anayasa Mahkemesi tarafından

kapatılır. Çok daha önemli bir saptama da Ģu

ki, yargıçlar muhtemelen Erbakan‟ın ve

partinin iĢine geldiğinden dolayı, davada

uygulanacak bir kuralı iptal ederler. Yargı

eliyle siyasal yaĢamın formatlanma süreci

böylece ilk defa Erbakan‟ın siyasi yaĢamı

üzerinden uygulamaya geçirilmiĢ olur. 27

Mayıs‟la tesis edilen üniforma ve cüppe

kardeĢliği etkisini gösterir.

1973‟te kurulan Milli Selamet Partisi‟nin ise

tüm diğer partilerle birlikte faaliyetleri 12

Eylül 1980 darbesinin ardından askıya alınır.

1981 yılında kapatılır. 1982 Anayasası‟nın

yürürlüğe girmesiyle birlikte Geçici 4.

Madde gereği siyaseten yasaklı hale gelir.

Kendisi de yasaklı hale gelen Demirel‟in

anayasa perspektifiyle 1982 Anayasası‟nın

Page 64: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

64

özgürlük rejimi ve temel kurumlar itibariyle

uyuĢuyor olması da baĢka bir ilginç nokta.

87 Referandumu‟yla yeniden siyasetle

buluĢan Erbakan‟ın kur(dur)duğu diğer parti

ise siyasi hayatımızda en derin izlerden

birini bırakacak olan Refah Partisi‟dir. Bu

parti periferide yer alan birçok partiyle

ittifak kurarak 1991 seçimlerinde Meclis‟e

girer. 1995 seçimlerinde Türkiye‟nin en

büyük partisi haline gelir. 1991‟den itibaren

ülkeyi adım adım faili meçhul cehennemine

çeviren aktörler 1995‟de hükümet kurmasını

engeller. Ancak Refahyol Hükümeti kurulur.

Erbakan Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanı

olur. Türkiye‟de 28 ġubat süreci de baĢlamıĢ

olur. KuĢkusuz bu süreç 27 Mayıs

Koalisyonu gibi bir koalisyona ihtiyaç duyar.

Ġçinde kimi siyasi partilerin, asker ve sivil

bürokrasinin, yargının ve her zamanki gibi

medyanın bulunduğu bir koalisyon: 28 ġubat

Koalisyonu...

Üniforma cübbe kardeĢliği

Düğmeye basılır. Medya harekete geçer.

Devletin âli sahipleri Türkiye‟nin özel

koĢullarından söz eder. Tanklar yürütülür.

Bu siyasi hareketi “kan emici vampirler”

olarak gören savcı harekete geçer. Anayasa

Mahkemesi Refah Partisi‟ni laikliğe aykırı

eylemlerin odağı haline geldiği gerekçesiyle

kapatır. 11 kiĢilik heyetin 9‟u kapatılmasını

ister. Kapatırken tarih tekerrür eder. Partinin

kapatılmasını zorlaĢtırabilecek yasa

maddeleri iptal edilir. Ve büyük bir iĢtahla

cunta anayasası ve cunta yasalarının verdiği

yetkiyle cuntadan alınan icazetle cuntanın

hazzetmediği Refah Partisi kapatılır.

Üniforma ve cüppe kardeĢliğinin

Türkiye‟deki karanlık yüzü yine kendini

gösterir. Bu süreçte Demirel, koalisyonun

öncülerinden ve Anayasa Mahkemesi

üyelerini atayan bir cumhurbaĢkanıdır.

Erbakan ise siyaseten yasaklı hale gelir.

Refah Partisi‟nin devamı olan Fazilet Partisi

hakkında da “habis bir ur” nitelendirilmesi

yapılarak, aynı gerekçelerle dava açılır.

Savcı yeniden üniforma ve cüppe

kardeĢliğinin gereğini yerine getirir. Parti

sırf “baĢörtüsü bir özgürlük kullanımıdır”

dedi diye kapatılır. Ancak o kararlılığını hiç

yitirmez. Vefat ederken Saadet Partisi‟nin

baĢkanıdır.

Onun temsil ettiği siyasi gelenek sürekli

olarak yok edilmeye, mahkûm edilmeye ve

öcü olarak gösterilmeye çalıĢıldı. Ancak bu

siyasi gelenekten gelenlerle Türkiye

toplumunun sağduyuya dayalı iletiĢimi,

Türkiye‟de demokratik bir devrimin

imkânını yaratmıĢ durumda.

Erbakan‟ın ittihatçıların ve cuntacıların

etiketlediği gibi, gerçekten gerici ve Ģeriatçı

olduğu tartıĢılır. Halkın bu konuda kararını

verdiğini görüyoruz. Ancak Erbakan‟ın

ittihatçı ve cuntacı zihniyetle bağdaĢmadığı

ise çok açık. Ve aynı ölçüde açık olan diğer

bir husus ise, gericiliğin ve karanlığın

ittihatçı ve cuntacı zihniyette temsil ediliyor

oluĢudur. Halk bu konuda da kararını vermiĢ

durumda.

28 ġubat Koalisyonu

Erbakan‟ın vefatı, 28 ġubat Koalisyonu‟nun

esaslı figürlerini üzmüĢe benziyor.

Bu anlaĢılabilir bir durum. Zira bu siyasal

hareket, hak etmediği halde, yerleĢik algılar

nedeniyle cuntanın her defasında kendini

orta sınıfa „kurtarıcı‟ olarak sunabilmesinin

de imkânını yaratıyordu. Çağın gerisinde

kalmıĢ bu cuntacıların ardılı olan yeni parti

karĢısında aynı etkiyi yaratabilmesi mümkün

değildi. Parti kapattırılamadı.

2010 Referandumu ile birlikte, ittihatçılar

artık operasyonel silahlarından mahrum

kaldılar.

Page 65: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

65

Tarihlerinde ilk defa iktidardan düĢtüler.

Üzüntünün hüzne tekabül ettiği ve tarihin

gerisinde kalmıĢlığın psikolojisini

yansıttığını söylemek yanlıĢ olmaz

herhalde...

Kendisine Allah‟tan rahmet ve yakınlarına

sabır diliyorum.

2 Mart 2011

Page 66: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

66

Erbakan: Pes etmeyen politikacı – Metin

Münir

Necmettin Erbakan 1974‟te Bülent Ecevit‟in

kabinesinde baĢbakan yardımcısı olduktan

birkaç hafta sonra, Ankara‟da bir basın

toplantısı yaptı.

Salonda dev bir Türkiye haritası asılıydı.

Haritanın üzerinde Erbakan‟ın devlet eliyle

kurmayı tasarladığı düzinelerce fabrika,

rafineri, petro-kimya tesisi, liman, otoyol

vardı. BoĢ alanlar dolmuĢ, tarım ülkesi

Türkiye, Erbakan‟ın eğitiminin bir

döneminde bulunduğu Almanya gibi,

endüstriyel bir ülke olmuĢtu.

Finansmanı nereden sağlayacağı

sorulduğunda gülümsedi. Para hazırdı. Pek

yakında, hepimiz görecektik.

Basın toplantısından kısa bir süre sonra

Erbakan, Anadolu yollarına düĢtü ve

haritada gösterdiği tesislerin temellerini

atmaya baĢladı.

Ama temellerin üzerinde hiçbir Ģey

yükselmedi. Ne proje vardı, ne de

finansman. Zaten koalisyon da kısa ömürlü

oldu; Erbakan‟ın kırk yıldan uzun siyasi

hayatında kurduğu bütün partiler, üyesi

olduğu bütün hükümetler gibi.

Erbakan, dünyaya realite ile iplerini keserek

gelmiĢti. Ġmkânsız rüyalar görüyordu ve bu

rüyaları son nefesine kadar görmeye devam

etti.

Hem onun hem de Türkiye‟nin Ģansı

Ġktidarda kalıĢları hep kısa oldu. Bu hem

onun, hem de Türkiye‟nin Ģansıdır. Dini

inançlar ve önyargılarla boyanmıĢ görüĢleri

hem ekonomide, hem dıĢ politikada dünya

gerçeklerine ters düĢüyordu. BaĢarısız

olmaya mahkûmdu.

Ama hiç ara vermedi. Yılmadı. Hayatının

son aylarında kendi gücüyle ayağa kalkacak

takate sahip değildi ama, yanında ihtiyar

yoldaĢları, kazanamayacağı bir seçime

hazırlanmaya devam etti.

Hepsi bu olsaydı onu ciddiye almamak

mümkün olabilirdi. Ama bir baĢka gerçek

daha var ki, Erbakan‟ı yakın tarihimizin en

önemli politikacılarından biri yapıyor. Bu da

onun din temelli politikayı ilk defa Meclis‟e

sokması ve AKP‟yi iktidara getirecek yolu

kırk yıl boyunca inatla açık tutmuĢ

olmasıdır.

AKP‟nin önde gelen simalarının hepsi, Gül,

Erdoğan, Arınç, Erbakan‟ın çömezi idiler.

Onun himayesinde politikaya girdiler ve

yükseldiler. AKP, Erbakan kayasından

kopan bir parçadır.

Ne kurduğu partilerin kapatılması, ne hapis,

siyaset yasağı, ne ordu tarafından devrilmek

Erbakan‟ı pes ettirmedi. Siyasette dini açıyı

hep canlı tuttu. Ama bu çabanın meyvelerini

o değil, daha genç ve gerçekçi, daha örgütçü

ve gözü kara, daha pragmatik ve modern

olan Erdoğan ve arkadaĢları toplayacaktı.

Erbakan‟ın yaptığı belki de en büyük iĢ,

siyasi Ġslam‟ı silahtan uzak tutmak oldu.

Kendine zorbalık uygulandığı zaman bile

zorbalaĢmadı. Türkiye, 1980 öncesinde,

solcular ve milliyetçiler tarafından kan

gölüne çevrilirken, dinciler de silaha sarılmıĢ

olsalardı ne olurdu, insan düĢünmek bile

istemiyor.

Bundan dolayı Türkiye‟nin ona bir teĢekkür

borcu var.

Onu artık cennette, pırıl pırıl beyazlar içinde,

önüne çıkan her meleğe, hak gelince batılın

nasıl zail olacağını anlatırken hayal

edebilirsiniz.

2 Mart 2011, Milliyet

Page 67: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

67

Erbakan‟ın ardından – Nuray Mert

Her ölüm, insanın uzun boylu bir

„muhasebe‟ yapmasına vesile olur veya

olmalıdır. Hakkında kim ne düĢünürse

düĢünsün, önemli bir siyasi aktörün ölümü,

siyasi bir muhasebeyi de gerekli kılıyor.

ġimdilerde doğal olarak, Erbakan‟ın

ardından da bu yapılıyor. Ben de aynı Ģeyi

yapmaya çalıĢacağım.

Erbakan‟ın önderlik yaptığı siyasi söylemi

her zaman çok sorunlu bulan, ama bu söylem

etrafında siyaset yapanların maruz

bırakıldığı haksızlıklara büyük öfke duymuĢ

biriyim. 28 ġubat ve Refah Partisi‟nin

kapatılması süreci bu ülke için kara bir

lekedir. Bu düĢünce ve duygu ile, Erbakan‟ı

yalnız bırakıp, kendilerine „yenilikçiler‟

diyerek yol açmak isteyenlere, ağır eleĢtiriler

yönelttim. 9 Ocak 2001 tarihli „28 ġubat

Yenilikçileri‟ baĢlıklı yazım (Radikal),

bunlardan biriydi. Ardından Fazilet

Partisi‟nin kapatılma kararı kâbusun devamı

oldu. O sırada, Ege sahillerinde bir tatil

kasabasındaydım, „Beyaz Türk‟ dünyasının,

kendinden baĢkasına bu ülkede yaĢama

hakkı tanımakta azimli, küstah tavrı o

civarlarda daha derinden hissedilebiliyordu.

Bir Ģekilde o dünyanın bir üyesi olmaktan

çok ama çok utandım ve „Utanıyorum‟

baĢlıklı bir yazı yazdım (Radikal, 26 Haziran

2001). Bu olayların ardından, Ģimdilerde

demokrat geçinen pek çok ismin de

aralarında olduğu bir „ara rejim‟cilik ortalığı

sardı. (Ara rejimcilik, 17 Temmuz 2001,

Radikal)

Mahkûmiyet ve isyan

Bu ortamda ve bu duygularla, Milli GörüĢ

Hareketi ve Fazilet Partisi içindeki

bölünmeden çıkan Adalet ve Kalkınma

Partisi‟ni, tam bir „siyasi pragmatizm‟ örneği

olarak gördüm. Erbakan‟ın cenazesine

katılan iktidar partisi mensuplarını izlerken,

o günleri hatırladım. Ancak, çok tuhaf bir

Ģey oldu. Bu çevreye, zamanında liderlerine

„vefasızlık‟ etmiĢ gözüyle bakmak yerine,

bazı konularda „haksızlık‟ etmiĢ olduğumu

düĢündüm.

ġöyle ki; ortada pragmatizm, oportünizm,

uluslararası konjönktür, vs. diye

nitelendirilebilecek pek çok emare vardı,

ama olay bundan ibaret değildi. Her Ģeyden

önce, beğenin beğenmeyin, bir hareketin,

davanın çok çilesini çekmiĢ olanların

liderlerini geride bırakan arayıĢ ve „isyanı‟nı

daha fazla dikkate almak gerekiyordu.

Siyasette, sadece pragmatizm değil, öncü

vasfına sahip olan liderlerin kendi bakıĢları

etrafında çizdiği katı sınırlar, ardından

gelenlerin önüne duvar gibi dikilebiliyor,

siyaset alanlarını daraltabiliyor. „Öncü‟lere

vefa, ardından gelenler için bir mahkûmiyet

halini alabiliyor. Bu mahkûmiyete karĢı

„isyan‟ı, her tür pragmatizm ve oportünizm

için kılıf yapanlara karĢı çıkarken, „isyan‟ın

haklı olabilecek sebeplerini göz ardı

etmemek gerekiyor.

GannuĢi dikkat çekmedi

O „isyan‟ olmasaydı, bu çevre belli ki daha

uzun süre hırpalanmaya devam edecekti.

KuĢkusuz, „Ġktidar oldular da iyi mi oldu?‟

diyenler çıkacaktır. Bu çevrenin iktidarının

„iyi‟ olup olmaması, iktidar politikalarının

sorgulanması baĢka Ģey, bir çevrenin iktidar

olmaması için her türlü haksızlığa mahkûm

edilmesi ayrı Ģey. Bu çevrenin, onca

haksızlık ve yok saymanın ardından iktidara

yürümesi „adaletli‟ bir sonuçtu. Gerisini

zaten halen tartıĢıyoruz. Kısaca, ne geçmiĢte

yaĢanan haksızlıklar bugünkü haksızlıklara

kılıf olarak, ne de bugünkü haksızlıklar

geçmiĢteki haksızlıkları temize çıkarma aracı

olarak kullanılmalı. Maalesef, halihazırda

siyasi tartıĢmayı, büyük ölçüde bu iki tavır

belirliyor.

Erbakan‟ın ölümü ve cenazesi bana bunları

düĢündürdü. Ölüm, hepimizi derin

muhasebelere sürüklemesi gereken en büyük

ders.

Erbakan‟ın cenazesine Tunus‟tan islamcı

lider RaĢit GannuĢi‟nin katılmıĢ olması fazla

dikkat çekmedi. Oysa bugünlerde

Page 68: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

68

GannuĢi‟nin Nahda hareketi Tunus‟un

siyaset sahnesinde daha fazla öne çıkıyor.

3 Mart 2011, Milliyet

Page 69: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

69

Merhumu nasıl bilirdiniz? - Nabi Yağcı

Cenaze namazında hoca katılan cemaate

sorar, "Merhumu/merhumeyi nasıl

bilirdiniz?", onu hiç tanımamıĢ olanlar da

içinde, cemaat hep birlikte "iyi

tanırdık" yanıtını verir. Bu durum bana hiç

de aykırı görünmez hatta derin bir

anlam bulurum. Bu dünyanın bunca kahrını

çekmiĢtir giden, yalnızca bu, ona saygı

için yeterlidir. Bu nedenle tanımayanların

bile "iyi bilirdik" yanıtı hiç de

sahte değildir.

Genelkurmay BaĢkanı IĢık KoĢaner , "Ģahsı

ve TSK adına" yayınladığı bildiride

"Değerli bilim ve siyaset adamı olarak

ülkemize yaptığı büyük hizmetleri daima

hatırlanacaktır" diyor. Bu bildirinin ardından

Fatih Camii'ne devlet töreni

olmadığı halde -halk töreni diyelim- 28

ġubat darbecilerinden Kıvrıkoğlu'nun

yeğeni 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hayri

Kıvrıkoğlu ve bir grup asker de katıldı.

Yani TSK, "merhumu nasıl bilirdiniz"

sorusuna "iyi bilirdik" yanıtını verdi.

Süleyman Demirel, Deniz Baykal, Tansu

Çiller, Mesut Yılmaz, Mehmet Ağar, CHP,

TÜSĠAD, 28 ġubat ĢakĢakçısı basın, tüm bu

çevreler bugün hep birlikte "merhumu

iyi bilirdik" dediler. Tam da 28 ġubat

darbesinin 14. sene-i devriyesinde. ġu

cilveli sakallının iĢine bakın siz...

Kim konuĢturuyor bu insanları böyle?

Tarihin aklı. Tarihin aklı zamanın ruhudur.

Bu görünümü askerin normalleĢmeye

çekiliyor olması, siyasetin, siyasi kültürün

modernleĢmesi, insanileĢmesi olarak

elbette bir kenara not etmeliyiz. Ama bu

yetmez vicdani ve ahlaki samimiyet

testinden de geçmeliyiz. Böyle yapmalıyız

çünkü, "ört ki ölem" kötü geleneğimizi

asla ve kat'a unutmamalıyız. Bir ülke ki,

baĢbakanını idam sehpasında

sallandırır sonra adını havaalanına verir,

Adnan Menderes diye bir havaalanımız

olur, caddelere adını asar. Nâzım Hikmet'i

"vatan haini" ilân eder, yurtdıĢına

kaçarak canını zor kurtaran büyük Ģairi

öldükten sonra "milli Ģair" olarak

bağrına basar. Ahmet Kaya, Said Nursi ve

diğerleri öldükten sonra gün gelir

kıymete biner.

ĠĢte ört ki ölem kültürü budur. Ġki yüzlü,

riyakâr, samimiyetsiz. Ġnsanı iki

kere öldüren.

ġeriat geliyor gerekçesiyle yapılmamıĢ

mıydı 28 ġubat? Erbakan baĢbakanlıktan bu

nedenle apar topar indirilmemiĢ miydi,

MGK muhtırasını, yani kendi idam

fermanını imzalamak zorunda bırakılan kiĢi

Erbakan değil miydi? Tarih öncesinde

değil daha 14 yıl önce oldu bütün bunlar.

Hani Ģeriat geliyordu?

Elde bayrak Cumhuriyet mitinglerine

koĢanlar acaba Ģimdi vicdanlarının bir

köĢesinde ufak da olsa bir sızı duymaktalar

mı, akıllarının çengeline "acaba

aldatılmıĢ mıydık" sorusu asılmıyor mu? Son

on yıldır "Ģeriat geliyor" diye

inanılmaz biçimde toplumu kutuplaĢtırarak

bu ülkeye zaman ve güç kaybettirenler

acaba kendileriyle bir iç muhasebeye

giriĢmeyecekler mi?

"Ne Ģeriat ne darbe", diyenler "Ne Refahyol-

Ne hazırol" gibi parlak sloganlar

keĢfedenler, demokrasiyi "sollayanlar", bu

kafayı eleĢtirdiğimiz için o

tarihlerde bizlere saldıranlar acaba Ģimdi

sivil demokrasi üstüne yeniden

düĢünecekler midir?

Bu kenar süsünü bıraktıktan sonra asıl

konumuza geleyim.

Necmettin Erbakan'ın vefatı üstüne

gösterilen bu büyük ilginin pek çok nedeni

var ve bunlar üstünde durmak gerekecek.

Yukarıda değindiğim gibi zaten AKP

Page 70: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

70

üstüne düĢüncelerimi aktaracağım

yazılarımın da içinde yer alacak bu konu.

AK Parti'nin, Erbakan ya da Milli GörüĢ

çizgisinden kopuĢu Ġslami radikalizmden

kopuĢ olarak yorumlanıyor ki bana göre

doğru değil bu yorum. Ġslami

radikalizmden kopuĢ aslında Necmettin

Erbakan ile baĢlar. Erbakan'ı anlatmak

için çok Ģey söylenebilir ama bana göre onun

üstlendiği misyon, sistem dıĢında

duran Ġslami muhalefeti sistem içine çekmesi

yani siyasallaĢtırması veya aynı

Ģey demek olan demokrasi mücadelesinin

bileĢeni haline getirmeyi baĢarmasıdır.

Necmettin Erbakan siyaseti sırtında taĢıyan

adamdı. Nur içinde yatsın.

3 Mart 2011, Taraf

Page 71: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

71

Erbakan'ın ardından – Orhan Miroğlu

Nur içinde uyusun, Necmettin Erbakan,

Türkiye siyasi tarihinin en önemli

liderlerindendi.

Ölüm döĢeğinde bile siyaset düĢündü,

siyaset konuĢtu.

Dünyada, onun kadar vefalı ve koĢullar ne

olursa olsun, kendine güveni hiç

sarsılmayan bir siyasi lidere az rastlanır.

Ama Hoca'nın kendine duyduğu güven ve

siyasi kimliğinin diğer güçlü vasıfları,

28 ġubat'ın post-darbeci generalleri

karĢısında maalesef bir iĢe yaramadı.

Necmettin Erbakan, 28 ġubat'a giden

yıllarda, Cumhuriyet'in kuruluĢundan

baĢlayarak, siyasal Ġslam'ın devletle yaĢadığı

"birbirini karĢılıklı

değiĢtirme-dönüĢtürme" alanında siyaset

yapmayı yeterli bulmayıp, farklı bir

alana ilgi duymaya baĢladığında, bu ilgi,

onun siyasi hayatının da sonu oldu.

O farklı alanda ise tahmin edebileceğiniz

gibi, Kürt meselesi yer alıyordu.

Ona ilgi duyanların, ve ordunun kurduğu

egemenliğe rağmen, sivil bir çözüme kafa

yoranların hiç iflah etmediği Kürt meselesi..

Kürtçe televizyon fikrini ilk ortaya atan,

Erbakan'dır.

"Kanı durduracağım, Güneydoğu sorununu

çözmek boynumun borcu" diyordu Erbakan.

Özal-PKK diyalogu ve sonrasında olanlar

çokça tartıĢılıyor, ama Erbakan'ın,

savaĢı sona erdirmek için baĢlattığı giriĢim

her nedense pek hatırlanmıyor.

Ares Yayıncılık'tan çıkan, Cüneyt Alphan-

YaĢar Albayrak'ın o döneme ait birçok

kaynağı tarayarak hazırladıkları Erbakan'ın

Gizli PKK Zirvesi'-Zirve'nin Kilit

Ġsmi Ġsmail Nacar adını taĢıyan kitabı

okuduğunuzda 28 ġubat'ın aslında en

önemli gerekçesinin, Erbakan Hoca'nın Kürt

sorunu konusundaki tutumu olduğunu

görürsünüz.

O kadar ki, CumhurbaĢkanı Demirel, 9

Ağustos 1996'da Fatih Çekirge'ye yaptığı

açıklamada, "PKK ile temas çabasından

devletin ve kendisinin rahatsız olduğunu

ve Erbakan'ı uyardığını" açıklıyordu.

Refah Partisi, 1992-1996 yılları arasındaki

dönemde, bu sorunun sadece güvenlik

önlemleriyle çözülemeyeceği üzerinde

durmuĢ ve askerî çözümü eleĢtirmekten

kaçınmamıĢtı.

Bingöl Milletvekili Hüsamettin

Korkutata'nın yaptığı konuĢmada, partinin

görüĢü

Meclis tutanaklarına Ģu sözlerle geçmiĢti:

"Bu meselenin halledilmesi mümkündür;

ama, bu yükün tamamıyla askere

yüklenmesiyle meselenin halledilmesi

mümkün değildir. Biz, müteaddit defalar

yine burada söyledik; bu sorunun

çözümünde askerin payı ancak yüzde 25'ler

nispetindedir, yüzde 75'ler ise, ancak

hükümetin siyasal ve ekonomik

kararlarıyla halledilebilir. ... asker üzerine

düĢeni yapmıĢ, hatta üzerine

düĢenden daha fazlasını yapmıĢtır, baĢka

türlü de muvaffak olması mümkün

değildir." (TBMM, Tutanak Dergisi, 27

Haziran 1995, s: 38)

Ve Oğuzhan Asiltürk'ün Ģu sözleri:

"Olağanüstü Hâl ilan edilince, bir nevi

iktidarlar, siyasi sorumluluktan kendilerini

kurtarıyorlar. Tam olmamakla

birlikte bu iĢ orduya ihale ediliyor, ĠĢte ordu

var, ordu bu iĢi yapmak için

çalıĢıyor deniliyor ve böylece iktidarların

siyasi sorumluluğu yarı yarıya belki

de daha fazla ortadan kaldırılmıĢ gibi bir

hava veriliyor." (TBMM TD, 1993, s:

301)

O dönemde, Erbakan ile Abdullah Öcalan

Page 72: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

72

arasında, çatıĢmaların durdurulması ve

meselenin çözümü için barıĢçıl, demokratik

adımların atılması bakımından,

birtakım görüĢmelerin yapıldığı ve bu

görüĢmelere Ġsmail Nacar'ın aracılık

yaptığı yolunda basında haberler çıkıyordu.

Derken, askerler, irticanın, aslında

bölücülükten bile daha tehlikeli olduğunu

fark ettiler!. Genel Kurmay tarafından

hazırlatılan raporlarda, "din eğitimli

seçmen kitlesindeki yükseliĢ eğrisi" ne iĢaret

ediliyor "RP'nin 2000 yılında

yüzde 34 oyla tek baĢına iktidar olacağı,

2005 yılında ise yüzde 64 oyla Anayasa

değiĢikliği yapabilecek duruma geleceği"

tahmini yapılıyordu. (Hikmet Çiçek,

Ġrticaya KarĢı Genel Kurmay Belgeleri,

Ġstanbul, Kaynak Yayınları, 1997, s: 9)

Bu koĢullarda gerçekleĢen 28 ġubat Post-

modern Darbesi, ordunun siyaset

üstündeki vesayetinin tazelendiği bir darbe

oldu.

RP bugün yok. Ama onun mirasından

beslenen AK Parti ve bu partiyi yöneten

Hoca'nın öğrencileri, yüzde 64 oy oranına

dayanmasa da, yüzde 50'lere ulaĢan oy

oranlarıyla, gerçekten de Anayasa'yı

değiĢtirebilecek güce ulaĢtılar.

Erbakan Hoca; bu gücün elde edilmesinde,

yolu açan siyaset adamı olarak tarihe

geçecek ve Türkiye'de Kürt sorunu eğer

çözülecekse, Hoca'nın temelini attığı

siyasi geleneğin eliyle çözülecek.

Erbakan Hoca'yı diğer siyasilerden farklı

kılan ve onu her zaman hatırlatacak

olan da, Hoca'nın bu ayrıcalıklı yeridir.

3 Mart 2011, Taraf

Page 73: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

73

Erbakan‟ın Mirâsı – Quinn Mecham

Necmettin Erbakan Türkiye‟nin en sevilen

siyasetçisi değildi ama 84 yaĢındayken vefat

ettiği 27 ġubat tarihi pek çok kiĢi tarafından

ciddiyetle not edilmiĢtir. 27 ġubat tarihi, çok

daha fazla kiĢi için de Türkiye demokrasisi

üzerinde ve Erbakan‟ın siyasi manĢetleri

belirlediği 1970‟lerden beri Türk siyasetinin

esaslı evrimi üzerinde derinlemesine

düĢünme vesilesi olacaktır. Türkiye,

Erbakan‟ın siyasi mirası sayesinde ve dahi

ona rağmen çarpıcı bir biçimde değiĢmiĢtir.

Hakikat, Türk siyasetinin bugünkü durumu,

Erbakan‟ın Türk siyasi sistemine

yaptıklarının dolaylı, birçok açıdan

niyetlenilmemiĢ sonuçlarıdır.

Akademisyenlik ve makine mühendisliği

geçmiĢi olan Erbakan kırklı yaĢlarında

Konya‟dan milletvekili seçildi. Aynı yıl,

siyasi ideolojisini tanımlayan “Milli GörüĢ”

adlı bir belge yayınladı; Türkiye‟nin

sanayileĢmesi ve ekonomik bağımsızlığıyla

ilgili vizyonunu bu belgede ortaya koydu.

Dikkate değerdir, Avrupa‟yla derin bağlara

karĢı uyarıda bulunmuĢ, Türkiye‟nin Ġslam

dünyasına yakınlığı ve onunla olan dini

bağlarına odaklanmıĢtı.

Erbakan, bihakkın Ġslamcı parti olarak

adlandırılabilecek ilk Türk partilerinin

kurulmasına liderlik etti; önce Milli Nizam

Partisini, ardından da halefi Milli Selamet

Partisi‟ni kurdu. Milli Selamet Partisi küçük

çapına rağmen 1970‟lerde Türk siyasetinde

önemli bir aktördü; bunun nedeni en çok da

parçalı parti sisteminin koalisyon

potansiyeline sahip küçük partilere oy

dağılımlarının da fevkinde bir güç

vermesiydi. Erbakan‟a bağlı Ġslamcılar

koalisyon hükümeti tecrübesini 1970‟lerde

edinmiĢlerdi, ki 1990‟lardaki hükümet

ortalığının habercisi olacak bir tecrübedir.

Dramatik 1980 askeri darbesinden sonra

zamanın diğer siyasetçileriyle birlikte

Erbakan‟a da siyaset yasağı kondu. Yasak

1987‟de kaldırıldığında, Erbakan Refah

Partisiyle siyasete döndü; RP önemli bir dizi

belediyeyi kazandı. Refah Partisi 1980‟lerde

ve 1990‟larda Türk siyasetinde esaslı

yeniliklere öncülük etti; Ģöyle ki taban

desteğini seferber etmekte çok daha etkin

olduğunu ispatladı ve mahalli hizmetleri

seçkinlerin güdümündeki parçalı merkez sağ

veya merkez sol‟dan çok daha etkili bir

Ģekilde sundu.

Refah Partisi 1990‟larda toplam oyların

yüzde 20‟sinden biraz daha fazlasını alarak

meclisteki en büyük parti olduktan sonra

sıçrama yapıp Türk siyasi sisteminin

tepesine kondu. Erbakan‟ı iĢin dıĢında tutma

çabalarına rağmen o 1996‟da merkezci

rakibiyle kurulan koalisyonda en nihayet

baĢbakan da oldu. Erbakan‟ın baĢbakan

olarak geçirdiği yıl baĢarıdan daha çok

yanlıĢ siyasi adımlar atma tehlikesiyle ve

ona neredeyse hiçbir manevra alanı

bırakmayan ordunun ve laik partilerin

baskılarıyla hatırlanır.

Ortadoğu‟daki diplomatik bir çaba

yurtiçinde baĢarısızlık olarak algılanıyor,

sivil grupların ve devletin sergilediği direnç

Erbakan‟ın yurtiçi gündemini felce

uğratıyordu. Siyasi bir skandala bulaĢmıĢlık

algısı, hareket edemeyen hükümetin aczini

daha da artırıyordu. Ġçinde tutulduğu siyaset

kutusu çok acı verecek denli kısıtlayıcı

olmaya baĢladı ve baĢbakanlık koltuğuna

oturduktan sadece bir yıl sonra askeri baskı

neticesinde istifa etti. Anayasa Mahkemesi,

laik Türk anayasası ihlal edildiği

gerekçesiyle Refah Partisini kapattıktan

sonra Erbakan siyaseti terke zorlandı.

Erbakan, Refah Partisi üyeleri arasında, hem

geniĢ kabul gören ama yeterince temsil

edilmeyen görüĢlerin gözüpek savunucusu

hem de esnek davranmayan ve yer yer

otokratik bir parti lideri olarak tanınmıĢtır.

Örgütçü dehası, Refah Partisi yıllarında

Page 74: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

74

geniĢ bir yelpazeye yayılan siyasi

yetenekleri cezbetmiĢ, pek çok yeni simanın

önemli yerel yönetim mevkilerinde Türk

siyasetine girmesine imkân tanımıĢtır. Bu

kiĢiler arasında en tanınmıĢı, 1994 yılında

Refah Partisi‟nin Ġstanbul Belediye BaĢkanı

olan ve Ģu an baĢbakanlık koltuğunda oturan

Recep Tayyip Erdoğan‟dır. Ancak Erbakan,

Refah‟ın mesajında mündemiç olan esnekliği

ve potansiyel câzibesini ve de Refah

Partisi‟nin genç ve dinamik çekirdek

kadrosunun kariyer emellerine destek

vermenin önemini takdir edemedi. Refah

Partisi yasaklandıktan sonra kurulan Fazilet

Partisi, Erbakan liderliği ve partinin stratejisi

üzerinde dönen gerilimlerin sahnelendiği bir

forum oldu.

Erbakan‟a konan siyaset yasağı, ona sâdık

kalan kiĢileri Fazilet Partisinin meselelerini

Erbakan‟ın arzularına göre yönlendirmekten

alıkoymadı. Bununla birlikte, geleceği parlak

liderlerden gelen meydan okumalar,

Erbakan‟ın parti hareketi üzerindeki

ideolojik ve stratejik kontrolü, bölünmeleri

gitgide görünür kıldı. 2001 yılında Fazilet

Partisi de selefi gibi Türk laikliğini çiğnediği

gerekçesiyle yasaklandığında, Erbakan‟la

yaĢanan anlaĢmazlıklar Ġslamcı parti

hareketinde kopuĢa neden oldu. Bu kopuĢ,

eski Ġstanbul belediye baĢkanı Erdoğan

liderliğinde Adalet ve Kalkınma Partisi‟nin

kurulmasıyla, Erbakan ve onun en yakın

arkadaĢlarının gitgide marjinalleĢmeleriyle

neticelendi. Erbakan‟ın hapis cezası, onun

siyasi emellerini tüketmedi ve rakibi AK

Parti tarafından 2002 seçimlerinde gölgede

bırakılacak olan Saadet Partisi‟nin, Ģahsi bir

aracın, kurulmasına önayak oldu.

Erbakan‟ın BaĢbakanlık süresi tartıĢmalarla

sakatlandı; ve siyasi mirası marjinaldir.

Benzer Ģekilde, mecliste sandalyesi olmayan

Saadet Partisi‟ni yönlendirdiği son yılları

onun doğal sempatizanları olduğunu ileri

sürebileceği dindar muhafazakârlar arasında

bile ne denli tecride düĢtüğünü gösterdi.

Doğrudan mirâsı, siyasi emellerinin ve

büyük ideolojisinin çok gerisinde kalır.

Onun mirâsı, 1990‟larda baĢbakan olarak

hizmet verdiği Türkiye‟den çok daha baĢka,

en yakın rakipleri olan ilk arkadaĢlarının

büyük ölçüde yeniden Ģekillendirdiği bir

Türkiye‟dir.

Birincisi, Erbakan Türkiye‟de siyasi partinin

ne demek olduğunu yeniden târif etmiĢtir.

Ġslam‟ın sosyal, eğitim ve hizmet rolü

hakkındaki anlayıĢı, partilerin vatandaĢları

seferber etme potansiyeliyle ilgili

düĢüncelerini etkilemiĢ, ĢekillendirmiĢtir.

Erbakan‟a göre bir parti, bir hareketin rolünü

de oynayabilirdi; ve bir hareket, Erbakan‟ın

partilerinin sürekli olarak karĢı karĢıya

geldiği yasal meydan okumalardan daha

dayanıklı çıkabilirdi. Refah Partisi kapı kapı

dolaĢtı, kamu hizmetleri götürdü, üyelik

teĢvikleri sundu ve rakiplerinin beceremediği

Ģekilde teĢkilatlanma çalıĢmaları yürüttü.

Parçalı merkez sağ ve merkez sol liderleri

ise sosyal tabanı zayıf, Anadolu‟nun derin

ekonomik sorunları ve sosyal kaygılarını

değil de Ġstanbul seçkinlerinin küçük

çekiĢmeleriyle daha meĢgul görünen

partilere liderlik ettiler.

Ġkincisi, Erbakan Türk Ġslamcılığına onu

zamanla yeniden Ģekillendirecek katılımcı

bir yolda baĢladı. Gerçi diğer partiler

Erbakan daha Türk siyasetine girmeden

önceleri Ġslam‟a sempatilerini sunmuĢlardır

ama Türkiye bağlamında Ġslamcı hareketin

keyfiyetini belirleyen Erbakan oldu. Ġslamcı

hareket demek, ideolojik rakiplerle

koalisyon kurmak dâhil laik siyasete

doğrudan katılım da demekti. Erbakan‟ın

katı bir laik anayasa çerçevesinde siyaset

yapma istekliliği Türk Ġslamcılarının siyasi

stratejileri ve davranıĢları - ideolojik tavizler

karĢılığında seçimlerde baĢarı Ģanslarını

artıracak Ģekilde- zaman içerisinde

değiĢtirmeyi öğrenmeleri anlamına

geliyordu. Ġroniktir, bu ilkeyi ilk kez

uygulayan Erbakan iken, bu ilkeden kazanç

Page 75: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

75

elde edenler – hatta ki Erbakan pahasına -

AK Parti‟deki daha genç rakipleriydi;

nitekim merkez Türk siyasetine hâkim

olmuĢlardı.

Üçüncüsü, Erbakan Avrupa-Ortadoğu

arasındaki konumundan ve halinden çok

daha memnun bir Türkiye bırakmıĢtır;

Türkiye‟yi Avrupa‟dan uzak tutma ve

Ġsrail‟le iliĢkilere direnme uyarısı Ģu anki

hükümet dâhil tüm hükümetler tarafından

önemsenmemiĢ olmasına rağmen,

Türkiye‟nin bölgesel rolü zaman içerisinde

önemli derecede güçlendi. Türkiye‟nin dıĢ

iliĢkilerinin ardındaki politikalar Erbakan‟ın

yapabileceğinden çok daha pragmatiktir ve

ideoloji daha azdır ama, doğrusu,

Türkiye‟nin komĢularıyla zengin iliĢkileri

Erbakan‟ın “Milli GörüĢünü”

yansıtmaktadır. Türkiye Avrupa karĢısında

hissettiği aĢağılık duygusundan uzaklaĢıp

zamanla bölgede nüfuzunu artırmasını

sağlayan güçlü yanlarını görmeye baĢladı.

En nihayetinde Erbakan bugünün

Türkiyesi‟ni asla yaratamazdı. 21. Yüzyılın

sunduğu fırsatlar ve tehditler karĢısındaki

Türkiye‟ye öncülük yapamayacak kadar

kutuplaĢtırıcı, ideolojik ve

eğilmez/esnemezdi. Bununla birlikte,

bugünün Türkiyesi Erbakan olmaksızın da

olamazdı. Onun mirâsı sayesinde Türkiye

bugün hem daha demokratiktir hem de daha

bölünmüĢtür ve Türkiye liderleri halkın

ihtiyaçlarına hitap etme ve toplumsal

koalisyonlar kurma konusunda onun

öğrettiklerine çok Ģey borçludur; Erbakan‟ın

siyasi katılım ve rakiplerle iĢbirliği modeli

de Ġslam‟ın Türk parti sisteminde

oynayacağı yapıcı bir rolü olduğu Ģeklindeki

beklentileri ĢekillendirmiĢtir.

Türk siyasetçileri, Erbakan‟ın Türk

siyasetindeki merkezi ayrıĢma hatlarından

birine çevirdiği Türkiye‟nin dini ve bölgesel

kimliği üzerindeki ihtilafta halen mücadele

veriyorlar. Maalesef, Erbakan ile laik ve

asker rakipleri arasında 1990‟larda yaĢanan

gerilimler çağdaĢ Türk siyasetindeki gerilim

tırmandırma politikalarında halen görünür

bir haldedir. Erbakan‟ın kasıt olmaksızın

bıraktığı mirâs Ģudur: Onun benimsediği

katılım modeli Türk Ġslamcılarını ideolojik

ılımlılığa ve pragmatizme sevketmiĢtir.

Erbakan yolun sonunda merkezci

rakiplerinden uzak durmuĢsa da onun

Ġslamcıları artık merkezle evlendiler, öyle ki

Türkiye‟nin geliĢtireceği kimlik çözümleri

her ne olursa olsun, demokratik süreçler

çerçevesinde olacaktır.

Kaynak: Foreign Policy

Yazar hakkında: Middlebury College

Siyaset Bilimi profesörü.

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan

Balcı

Page 76: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

76

Erbakan Hoca‟nın büyük ideali – Fikret

Bila

Necmettin Erbakan Hoca 80‟inden sonra

yeniden Saadet Partisi‟nin liderlik koltuğuna

oturdu. CHP‟de fırtınanın koptuğu gün

Hoca, aralarında benim de bulunduğum

birkaç gazeteciyi öğle yemeğine davet etti.

ĠlerlemiĢ yaĢına karĢın Hoca‟nın kafası saat

gibi çalıĢıyor. Siyasete yeni atılmıĢ bir genç

kadar heyecanlı. Büyük idealleri var.

Dünya “Saadet”i

Erbakan Hoca‟nın ideali Türkiye‟yle sınırlı

değil. Hedefini Ģöyle açıkladı:

“Osmanlı‟nın dünyayı yönettiği döneme bir

saadet dönemi diyoruz. Siyonizmin dünyayı

yönettiği döneme ise zulüm dönemi. ĠnĢallah

dünyada yine saadet dönemini kuracağız.”

Hepsi düzen partisi

Erbakan Hoca, seçimlerde de çok iddialı.

Seçimlerin AKP, CHP ve SP arasında

geçeğine inanıyor. “MHP‟yi saymıyor

musunuz?” diye sorduğumuzda, “Bunlar

arasında o sayılmaz” diyor. Sonra AKP ile

CHP‟yi de aynı kefeye koyup Ģu yorumu

yapıyor:

“Bunlar ikiz kardeĢtir. Ġkisi de AB‟ci. AB de

neymiĢ yahu? Biz aralarında yaĢadık; bu

adamlar daha yüzlerini yıkamayı bilmezler.

Niye D-8 etrafında bir birlik kurulmuyor da,

AB‟ye girmeye çalıĢıyoruz. ġimdi bakın

Türkiye‟de 61 tane parti var. Peki, bunlar

arasında düzeni mesele yapmıĢ bir parti var

mı? Saadet Partisi dıĢında yok. Hepsi

düzenin partisidir. Hiçbirinden saadet

gelmez. Bu nedenle seçimde hezimete

uğrayacaklar.”

“Kendilerini kurtarsınlar”

“ġimdi diyeceksiniz ki” diyor Erbakan Hoca,

“Yahu bu çocuklar sizin talebeniz. Herkes

bunları övüyor. Ġyi kötü Türkiye‟yi

yönetiyorlar. Bunlarla zorunuz ne Allah

aĢkına? Siz kıskandığınız için hükümeti

eleĢtiriyorsunuz?”

“Hayır efendim” diye kendi sorusunu

yanıtlıyor:

“Daha fazla zulüm etmesinler diye bunları

söylüyoruz. Bu hükümettekilere biz çok ders

verdik ama anlamamıĢlar. Bunlar bizim

evladımız, Ģefkat ile kendilerini kurtarsınlar

diye söylüyoruz. Bizim sorunumuz dünya

siyonizmiyle.”

5 koldan taarruz

Erbakan, Batı dünyasının AKP‟nin seçimi

kazanması için uğraĢtığını, asıl

korktuklarının ise Saadet Partisi olduğunu

belirterek, devam etti:

“AKP seçimi kazansın diye uğraĢıyorlar.

Saadet Partisi seçimi almasın diye tedbir

alıyorlar. Biz ne yapıyoruz? Biz de 5 koldan

taarruz ediyoruz. Biz öyle Avrupa kapısına

boynu zincirle bağlanacak bir devlet değiliz.

Önümüzdeki 7 ayda göreceğimiz çok Ģey

var. KarĢımızda dayanamayacaklar.”

Gül de Erdoğan da ararlar

Erbakan Hoca‟ya CumhurbaĢkanı Abdullah

Gül ve BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan‟ın

zaman zaman arayıp aramadıklarını

sorduğumuzda Ģu yanıtı verdi:

“Ararlar. Bayramlarda, kandillerde Abdullah

Bey de Tayyip Bey de ararlar. Hatırımızı

sorarlar.”

“Eylemsizlik kararı”

Erbakan Hoca, her geliĢmeyi siyonizmle

iliĢkilendiriyor. “Her Ģeye 300‟ler meclisi

karar verir” diyor. PKK‟nın eylemsizlik

kararını sorduğumuzda da aynı yanıtı verdi:

“PKK‟nın eylemsizlik kararı siyonizmin

planının bir parçasıdır. Ġktidarın yeniden oy

alması için bu kararı aldırdılar.”

ġener‟le iĢbirliği

Erbakan Hoca, Türkiye Partisi Genel

BaĢkanı Abdüllatif ġener‟le yaptığı

görüĢmenin bir seçim ittifakına iĢaret edip

etmediği sorusuna ise Ģu karĢılığı verdi:

“Her konu konuĢulmuĢtur. Türkiye

meseleleri, dünya meseleleri. Tabii iĢbirliği

Page 77: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

77

konusu da bunların içindedir. O konu da

konuĢulmuĢtur.”

Fatih‟in babasının partisi

Hoca, oğlu Fatih Erbakan‟ın, “SP babamın

partisi” sözü anımsatıldığında ise yanıtı Ģu

oldu:

“Doğru, babasının partisi ama Fatih‟in

babasının malı değil. Babasının canını

verdiği parti. Fatih‟e bırakacağım diye de bir

Ģey söz konusu değil.”

7 Kasım 2011, Milliyet

Page 78: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

78

Erbakan, bir çınar! – Ali Bulaç

ġu ilahi hikmete bakın, 28 ġubat postmodern

darbenin yıldönümünde darbenin en büyük

mağduru Prof. Dr. Necmettin Erbakan vefat

etti.

28 ġubat sürecini çok iyi yaĢamıĢ, yakından

takip etmiĢ biriyim. O günlerde Erbakan

Hoca bizi Ankara'ya davet etmiĢti. Süreç

hakkında bilgilendirdi. Bugün hayli yüksek

makamda bulunan bir zat, gece saat 2'de beni

kenara çekti ve "Erbakan Hoca'yı ikna edin.

Yine inadı tuttu, bildiğini okuyor. Çok

tehlikeli bir süreç bu, hepimize felaket

getirecek" dedi. Bu zatın istediği, Erbakan

Hoca'nın MGK toplantısında alınacak

kararlara direnmemesi, askerlerle diyalog

içinde olması ve hatta ne istiyorlarsa yerine

getirmesiydi. Ben toplantıda bu zatın

taleplerini dile getirdim, Erbakan Hoca,

MGK'nın hazırladığı paketin asla kabul

edilmeyeceğini, ancak fazla gürültü-patırtı

çıkarmadan, Türkiye'yi tehlikelerin içine

atmadan bu badireyi atlatmaya çalıĢacağını

söyledi.Bu, Erbakan Hoca'nın, "28 ġubat

kararlarını paĢa paĢa imzaladı" yolunda

yerleĢmiĢ bir kanaatin tamamen yanlıĢ

olduğunu gösterir, bu yanlıĢ olaya tanıklık

etmiĢ biri olarak tashih etmeyi görev

biliyorum. Erbakan Hoca, hiçbir zaman

korkmadı, salt iktidarı muhafaza etme

düĢüncesiyle de MGK'nın skandal kararlarını

imzalamadı. O, askerleri ikna edebileceğini,

imzalasa bile tatbikatta empoze edilen

hüküm ve kararları etkisiz hale getireceğini

düĢünüyordu.

Erbakan Hoca'nın o süreçte oynadığı rolün

ne kadar doğru olduğunu son on yılın siyasi

tecrübesi açıkça göstermektedir. O isteseydi

milyonları sokağa dökebilirdi. Partisinin 4

milyon 100 bin kayıtlı üyesi vardı, 6

milyonun üzerinde oy almıĢtı. Ucuz ve

yanlıĢ yola sapmadı, Türkiye Ġslamcılarının

araziye aĢina olan geleneksel yöntemini

takip etti ve o tarihî konuĢmasını yapıp

Ģunları söyledi: "Bu olay (28 ġubat) bizim

yolumuzda bir virgül hükmündedir. Kimin

canı sıkılıyorsa, kim bağırıp çağırmak,

rahatlamak istiyorsa ormana gitsin bağırsın."

Sonraki siyasi olaylar Erbakan Hoca'nın o

günkü isabetli teĢhis ve hatt-ı hareketinin

doğruluğunu açıkça ortaya koymuĢ

bulunmaktadır.Erbakan Hoca dostlarına

vefası olan bir insandı, bu bazen sorunlara

yol açacak kadar süren bir vefaydı. Hiçbir

zaman bizim gibi yazar, aydın ve

gazetecilerden utanmadı, her kritik dönemde

çağırdı, fikir sordu, gezilerine davet etti,

önemli medya toplantılarına aldı. Devletin

gizli kayıtlarında "makbul olmayan kiĢi"

diye sicil kaydı olanları onore etmekten

çekinmedi, onlarla bir arada olmaktan sarf-ı

nazar etmedi.Bir baĢka özelliği, düĢünce ve

ideallerinde çok kararlı olmasıydı. Hiçbir

zaman asli ideallerinden Ģüphe etmedi. O,

sosyal ve siyasal hayatın tanziminde kendi

içten bağlı olduğu referans çerçevesinin ve

ihtiva ettiği hükümlerin tayin edici gücüne

iman derecesinde bağlı kaldı, Ġslam Birliği

idealinden kuĢkuya düĢmedi. Bu yüzden

sadece Türkiye'de değil, bu referans

çerçevesine ve ideallere bağlı Ġslam

dünyasında da büyük bir saygı gördü, lider

olarak kabul edildi. Ġslam dünyasının vefatı

dolayısıyla büyük bir üzüntü duyduğunda

hiç kuĢku yok.

Bundan birkaç ay önce kendisiyle görüĢme

fırsatım oldu. Yine takım elbisesi, kravatı

üzerindeydi. Her sabah, sanki o gün

BaĢbakan olacakmıĢ gibi hazırlanır, güne

böyle baĢlardı. Son derece disiplinliydi.

Nüktedandı, yerine göre ayağa kalkmıĢ

sinirleri yatıĢtırmak üzere mizah yapardı,

ama ciddi bir insandı, iĢlerini tesadüflere

bırakmazdı.Siyasi kimliği ve mücadelesi

dıĢında o bir misyon adamıydı. Diğer

hocaefendiler ve hocalar gibi bu toprakların

yetiĢtirdiği büyük bir çınardı. Bu çınar

büyük bir medeniyetin, kerim bir geleneğin,

zengin bir tefekkür, bilgi ve irfan mirasının

Page 79: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

79

sularıyla sulanmıĢ, bereketli topraklarda

neĢvü nema bulmuĢ kutlu bir çınar. Erbakan

Hoca'nın Türkiye siyasetini, toplumsal ve

kültürel algılarını bir Ģekilde etkilediğinde

hiç kuĢku yok. YaĢadığı tecrübeden herkes

istifade edecek.

Güzel, yoğun ve anlamlı bir hayat yaĢadı,

her fani gibi süresi dolunca Rabb'ine doğru

yürüdü. Hepimiz O'ndan geldik, O'na

döneceğiz. Allah rahmet etsin, nur içinde

yatsın.

28 ġubat 2011, Zaman

Page 80: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

80

Erbakan Hoca – Ali Bulaç

Dolu dolu 85 yıllık bir hayatı geride bıraktı

ve Rabbine doğru yürüdü.

Allah rahmet etsin, nur içinde yatsın.

Milli GörüĢ hareketinin lideri Erbakan

Hoca‟nın vefatı sadece Türkiye‟de değil,

Ġslam dünyasında da büyük bir üzüntüyle

karĢılandı. Afganistan‟dan Mısır‟a, Suudi

Arabistan‟dan Bosna‟ya kadar Erbakan

Hoca‟nın vefatına üzülenler olduğunu

düĢünüyorum.

1969‟dan beri yakından takip ettiğim bir

lider. Azminden, kibarlığından ve disiplinli

çalıĢmasından hiçbir Ģey kaybetmeyen baĢka

bir lider göstermek çok zor. Bundan birkaç

ay önce yayınlanan „Göçün ve Kentin

Ġktidarı –Milli GörüĢ‟ten Muhafazakar

Demokrasi‟ye AK Parti-“ kitabıyla ilgili

ESAM‟da konuĢma yapmak üzere

Ankara‟ya gittiğimde, akĢam Hoca ile

konuĢma fırsatını buldum. Evinde yine her

zamanki gibi takım elbisesi ve kravatıyla

bizi karĢıladı. Masasının üzerinde kabarık

dosyalar vardı. Gayet kibar ve kararlı

üslubuyla tarih, Ġslam dünyası, yakın

dönemin siyaseti, bugünkü iktidar, Milli

GörüĢ ve SP konusunda uzun bir konuĢma

yaptı. Defalarca dinlediğim argümanları,

analiz ve görüĢleri bir daha dinledim.

Neredeyse ağzından çıkacak bir sonraki

cümleyi kelimesi kelimesine tahmin

edebiliyordum. Ama samimiyetle itiraf

edeyim, hiç sıkılmadım, tam aksine kendim

de kendime hayret ederek zevkle dinledim.

Çünkü öylesine kararlı, öylesine inanmıĢ ve

davasına dört elle sarılmıĢ bir lider profili

vardı ki karĢımda, hayranlık ve saygı

duymamak elde değildi.

28 ġubat postmodern darbe süreci, bugüne

nasıl geldiğimiz konularında birtakım

belgeler gösterdi. 28 ġubat müdahalesinin

arkasında Amerikan‟ın varlığına kesin olarak

inanıyordu. Bana göre de, Amerika 28

ġubat‟ın perde gerisindeki önemli

mimarlarından biriydi.

Erbakan Hoca, bir liderdi. Davasına

bağlıydı, azimliydi ve baĢarılıydı.

Bugünden geriye dönüp baktığımızda ben

Erbakan Hoca‟nın siyasi mücadelesinde

baĢarılı olduğunu düĢünüyorum. Bunu

rahatlıkla iddia edebiliyorum.

Milli GörüĢ çizgisi Türkiye siyasetini

derinden etkiledi. Bugünün siyaseti onun

etkisinden kopuk düĢünülemez. Bu çizgide

siyasi hayata atılanlardan ikisi

cumhurbaĢkanı, dört baĢbakan çıktı.

Kapatılan her partisinden sonra hiç yılmadan

yenisini kurdu. Bir defasında kapatılan her

partiden sonra kurulacak partilerin isimlerini

belli bir mantık içinde çok önceden tespit

ettiğini söylemiĢti. Parti isimleri onun siyasi

kiĢiliğini çağrıĢtırıyor: Milli Nizam, Milli

Selamet, Refah, Fazilet ve en son Saadet.

Zannedersem SP de kapatılacak olsaydı, bir

sonra kurulacak partinin isimi Huzur Partisi

(HP) olacaktı.

Milli GörüĢ çizgisine ve Erbakan‟ın siyasi

geleneğine, dil ve yaklaĢımına bağlı 5 parti

çıktı, ama AK Parti ve HAS Parti‟yi de

eklemek icap ederse bu sayıyı 7‟ye

çıkartmamız gerekir. Arada neredeyse siyasi

çerçeveye iliĢkin temel yaklaĢım farkları

olsa da, iddia, talep ve ana yönelimin aynı

zemine oturduğunu söyleyebiliriz. Ana tema

merkez kaç güçlerin bürokratik merkeze

karĢı siyasi bir mücadele vermesine dayanır.

Din bu mücadelede kimi zaman meĢruriyet

çerçevesidir, kimi zaman bir motivasyon ve

mobilizasyon kaynağıdır.

Erbakan Hoca‟nın iki özelliğine daha iĢaret

etmek gerekir:

O hiçbir zaman dinin ana referans

çerçevesinden, Münzel Hükümlerin

bütününden en ufak bir taviz vermedi,

akideyi ve fıkhi çerçeveyi esnetecek

Page 81: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

81

herhangi bir söyleme veya fikre hem

teĢebbüs etmedi hem teĢebbüs etmek

isteyenlere açıkça karĢı koydu. Bu son

derece önemliydi. Ġmanının bir sonucu

olarak siyasi görüĢlerini ve ideallerini

formüle etmiĢti.

Diğeri Erbakan Hoca, ümmetin gücüne,

Ġslam Birliği‟ne bütün kalbiyle inanıyordu.

Belki “Türkiye‟nin liderliğinde bir Ġslam

Birliği”ni düĢünüyordu. Bin yıllık tarihten

söz ediyordu. Her zaman “Yeniden Büyük

Türkiye”yi kurmadan bahsediyordu. Bunlar

doğru. Ama bu idealleri kendi inancına,

ümmet bütünlüğüne aykırı görmüyordu. Bu

sloganlar veya siyasi hedefler tabii ki kritik

edilmeli, edildi de.

Ancak iyi anlatıldığında bazı görüĢlerini

zaman içinde tadil edebiliyordu. Benim

kendisine uzun uzadıya anlattığım bir konu

vardı. Bunu ilk defa yazıyorum. Birgün bizi

çağırdığı bir toplantıda kendisine sıkça dile

getirdiği “Bin yıllık tarihimiz” söyleminin

her ne kadar Türklerin Ortaasya‟dan

Anadolu‟ya geliĢini ifade etmek üzere

kullanılıyorsa da, aynı zamanda “

Anadolu‟nun MüslümanlaĢması”nı da ifade

ettiğini hatırlattım. Buysa Güneydoğu

Anadolu‟da yaĢayan Kürt ve Arapları

rencide ettiğini, çünkü bu bölgenin çok

erken bir zamanda Hz. Ömer ve Hz. Osman

zamanında fethedildiğini, 1400 senedir

bölgenin Müslüman olduğunu anlatmaya

çalıĢtım. Beni dikkatle dinledi, hak verdi ve

sonraları bunu kullandığına Ģahit olmadım.

Benim çok sevdiğim, hürmet ettiğim bir

liderdi.

Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun.

28 ġubat 2011, Zaman

Page 82: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

82

Erbakan ne kadar 'Milli' idi? Ali Bulaç

Yüzbinlerce insanın cenaze namazına

katıldığı rahmetli Necmettin Erbakan‟ın

vefatı dolayısıyla TSK bir mesaj yayınladı.

Dahası TSK adına cenazeye bir çelenk

gönderildi ve TSK‟yı temsil etmek üzere

Ġstanbul 1. Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu

Fatih Camii‟ne geldi.

Bu ne anlama gelir?

TSK‟nın Erbakan Hoca‟nın vefatına

gösterdiği bu ilgi üç Ģekilde yorumlandı:

1)Askerler yine siyaset yaptı. Ġki dönemdir

iktidar olan ve önümüzdeki Haziran-2011

seçimlerini de kazanacağı belli olan R. Tayip

Erdoğan‟a karĢı Necmettin Erbakan‟a vurgu

yaptılar, bu aslında Erbakan‟ın Ģahsında

onun “millici” vasfına, bunun da üzerinden

“ulusalcı”lığa göndermede bulunmaktı.

2) Askerler, Necmettin Erbakan‟ın değerini

anlamıĢ ve ona karĢı 28 ġubat 1997‟de

postmodern darbe tertip etmek suretiyle

haksızlık yaptıklarını kabul etmiĢ

bulunmaktadırlar.

3) Askerler, Türkiye‟nin 12 Haziran

2007‟den beri baĢlattığı Ergenekon darbe

süreci ve yürüyen dava eĢliğinde artık

siyasete müdahale etmek istemediklerini,

„darbe dönemleri‟nin sona erdiğini ifade

etmek istediler.

Üzerinde durulmaya değer 1. ve 3. görüĢtür.

Hangisinin daha doğru veya isabetli

olduğunu belki önümüzdeki günlerde

anlayacağız. Ama ben burada 1. görüĢ

çerçevesinde dile getirilen Erbakan‟ın

“milli” ve “millici” vasfı konusu üzerinde

durmak istiyorum, çünkü belli ki birçok

insanın zihni bu konuda karıĢık.

Belirtmek gerekir ki, rahmetli Necmettin

Erbakan‟ın sadece siyasette değil, gündelik

hayatında, olaylara bakıĢında ve geleceğe

iliĢkin geliĢtirdiği ideallerinde referans

çerçevesi Ġslam‟dı, yani birinci derecede

Kur‟an ve Sünnet, sonra sahabe içtihadı,

geleneksel fıkhi literatür ve tarihsel

tecrübemizdi. Söz konusu referans

çerçevesine ne kadar sadık kaldığı, günün

siyasetini –stratejisi, taktikleri ve

operasyonel vecheleriyle- bu çerçeveye tam

olarak ne kadar oturtabildiği ayrı bir

konudur. Bu alanda çok tartıĢma yapılmıĢ,

yazılıp çizilmiĢtir. Ancak Hoca‟nın niyeti,

iddiası ve davası Ġslam‟dan baĢkası değildi.

Buradan hareketle Erbakan‟ın Milli GörüĢ

çizgisinin Ģu üç esas üzerinde Ģekillendiğini

söylemek mümkün:

1)Dinini ciddiye alan insanın siyasi,

toplumsal ve kamusal alanlarda görünür

olması; siyaset yapar ve kendi ülkesinin

iktidarına meĢru (kanuni) yoldan talip

olurken dinini, asli referanslarını gizlemeye,

baskı altına almaya, varoluĢsal referanslarını

inkar etmeye zorlanmaması; buna kendisini

mecbur edenlere karĢı mücadele etmesi. Bu

bir ölçüde sağlandı. Milli GörüĢ veya

Türkiye Ġslamcılığının karakteristik özelliği,

demokratik zeminde kalıp kanuni siyaset

yolunu denemesi, seçimle iktidara –ve

belediyelere- gelip yine seçimle gitmeyi

benimsemesi. Bu Türkiye Ġslamcılığını kesin

ve açık bir biçimde Ģiddet, terör veya radikal

yöntemlerle arasında mesafe koymasını

sağlamıĢtır.

2) Bütün heterojen yapısı ve çoğulluğuyla

“toplumsal merkez”in sosyal, kültürel, ticari,

ekonomik ve politik varlığının bürokratik

merkeze; siyasete, bürokrasiye ve kamu

bütçesine el koyan küçük bir zümreye,

imtiyazlı bir azınlığa karĢı savunulması.

Türkiye özelinde Anadolu‟yu, geniĢ yoksul

kesimleri ve orta sınıfıyla Ġstanbul‟u ve

Trakya‟yı Ankara‟nın bürokratik merkezine,

geleneksel sistemin sert çekirdeğine karĢı

Milli GörüĢ ve ondan türeyen partiler

savunmaktadır.

Page 83: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

83

3) Türkiye‟nin aktif rol alıp inisiyatif sahibi

olduğu bölgesel entegrasyonun

gerçekleĢtirilmesi. Erbakan‟ın

terminolojisinde bunun adı Ġslam Birliği, ilk

büyük adımı D-8‟lerdir. Bu 150 sene

öncesine dayanan değiĢmez bir idealdir.

Buna “Ġttihad-ı Ġslam” veya “Ġttihad-ı anasır-

ı Ġslam” adını veriyoruz.

Bu üç değiĢmez ideal Ġslam‟ın asli

hedefleridir. Belki Erbakan Hoca

“Türkiye‟nin liderliğinde Ġslam Birliği”

düĢünüyordu, bu, birçok Müslüman cemaat

ve grubun bilinç altında yatar ve bu, bir

yönüyle bu düĢüncede olanları bir parça

“milli” yapar.

KiĢisel olarak ben bunun hem Ġslami

bakımdan doğru olmadığını, hem

gerçekleĢme Ģansı bulunmadığını

düĢünüyorum. Benim kanaatime göre

Müslüman dünya, baĢlangıçta Türkiye, Ġran

ve Mısır‟ın önayak olması ve aralarında

geliĢtirecekleri iĢbirliğiyle bir bölgesel

entegrasyona doğru gidecek, diğer ülkeler de

bu çekirdek ülkeleri takip edecektir. Fakat

böyle bir birliğin ne özel bir milli devleti, ne

bir mezhep grubu veya bölgesi patronajı

olmayacaktır. Ortaya çıkması gereken ve

beklenen Ģanı yüce Allah‟ın “Bu sizin

ümmetiniz tek bir ümmettir” buyurduğu

“Ġslam ümmeti”dir. Bu ümmette ulus

devletlere, ırkların, kavimlerin, mezheplerin

üstünlüğüne yer yoktur.

Bu üç noktayı ana ideal kabul edecek

olursak, günün Ģartlarına göre takip edilen

politikaların, strateji, taktik ve yöntemlerin,

kavram ve sloganların değiĢtiğini görüyoruz.

Bunlar Ģeylerin arazıdır, cevheri değildir.

Nitekim mesela 1998‟de “Ġslamcılık bitti”

dediğimizde, kast ettiğimiz arazda ortaya

çıkan ve dönemsel hareket ve politikalara

bağlı olan gelip geçici retorikler, politikalar

ve yöntemlerdir. Yoksa Ġslam gibi

Ġslamcılığın da idealleri, davası ve iddiası

sona ermez. Yine FP‟den AK Parti‟nin,

SP‟den HAS Parti‟nin kopmasıyla “Milli

GörüĢ bitti” dendiğinde, bittiği söylenen

1969‟dan beri bu hareketi var kılan ana

idealler, yani Ġslamcılığın ruhu ve asli

cevheri değil, o güne ait politikalar,

yaklaĢımlar, retorikler ve siyaset

yöntemleridir.

Bu elbette, yöntemin içeriği dönüĢtürme

gücüne sahip olmadığını veya usulün esastan

önemsiz olduğu fikrini telkin etmez. Aksine

esas kadar usul önemlidir, nitekim Fıkıh

usulünde Ģöyle denmiĢtir: “Usul esasa

takaddüm eder.” Belki de bütün saf

ideallerimize, temiz niyetimize rağmen

baĢarısızlığa uğramamızın sebebi usulü

yeterince önemsemememiz, yani doğru bir

usul takip etmememizdir. Ancak bu niyet ve

ideallerin safiyetine halel getirmez.

Benim nazarımda Necmettin Erbakan Hoca

ve onun baĢlattığı “Milli GörüĢ çizgisi”

“millici” değildi, “Ġslamcı ve ümmetçi” idi.

“Milli” sıfatını yasal, yani zorlayıcı hukuki

mevzuat dolayısıyla “dini” olanın yerine

ikame ederek kullanıyordu. ġartlar müsait

olsaydı “Ġslami görüĢ” derdi.

4 Mart 2011, Dünya Bülteni

Page 84: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

84

Ġslamcılık ve Milli GörüĢ – Ali Bulaç

Necmettin Erbakan Hoca'nın vefatından

sonra gündemde "Milli GörüĢ hareketi ne

olacak?" sorusu var.

Bu suali soranlar, genellikle SP'nin bundan

sonraki durumunu merak edenlerdir. Çünkü

10 senedir Milli GörüĢ'ten ayrılıp bugün

iktidar olanların, yani AK Parti'de toplanan

siyasilerin zaten bu çizgiyle aralarına derin

bir mesafe koyduklarını düĢünmektedirler.

KuĢkusuz hem AK Parti hem yeni kurulan

HAS Parti kendilerine özgü bir siyasi çizgi

geliĢtirmiĢ bulunuyorlar. AK Partililer,

daha kuruluĢ aĢamasında "Milli GörüĢ

gömleğini çıkardıklarını" açıklamıĢlardı.

Bu doğrudur. Bir kopuĢ yaĢandı. Ne var ki

söz konusu kopuĢ hangi seviyede vuku

buldu? Bu soru önemlidir. Partileri insana

benzetecek olursak, insan gömlekten ibaret

değildir. Bedeni ve ruhu da vardır.

"Gömlek" adını verdiğimiz nesne, gerçekte

aktüel politikalar, kavramlar, yaklaĢım tarzı

ve siyasi mücadelede kullanılan yöntemleri

ima eder. Politik stratejiler bedene, asli

idealler ise ruha karĢılıktır. Ben en temelde

yani siyasetin ruhu olarak gördüğüm

idealler çerçevesinde AK Parti ve HAS

Parti'yi kitlelerin vicdanında meĢru ve

makbul kılan ideallerin Milli GörüĢ

ideallerinin ta kendisi olduğunu

düĢünüyorum. Söz konusu idealleri üç ana

noktada toplayabiliriz:

1) Dinini ciddiye alan insanın siyasi,

toplumsal ve kamusal alanlarda görünür

olması; siyaset yapar ve kendi ülkesinin

iktidarına meĢru (kanuni) yoldan talip

olurken dinini, asli referanslarını

gizlemeye, baskı altına almaya, varoluĢsal

referanslarını inkâr etmeye zorlanmaması;

buna kendisini mecbur edenlere karĢı

mücadele etmesi. Bu bir ölçüde sağlandı.

2) Bütün heterojen yapısı ve çoğulluğuyla

"toplumsal merkez"in sosyal, kültürel,

ticari, ekonomik ve politik varlığının

bürokratik merkeze; siyasete, bürokrasiye

ve kamu bütçesine el koyan küçük bir

zümreye, imtiyazlı bir azınlığa karĢı

savunulması. Türkiye özelinde Anadolu'yu,

geniĢ yoksul kesimleri ve orta sınıfıyla

Ġstanbul'u ve Trakya'yı Ankara'nın

bürokratik merkezine, geleneksel sistemin

sert çekirdeğine karĢı Milli GörüĢ ve ondan

türeyen partiler savunmaktadır.

3) Türkiye'nin aktif rol alıp inisiyatif sahibi

olduğu bölgesel entegrasyonun

gerçekleĢtirilmesi. Erbakan'ın

terminolojisinde bunun adı Ġslam Birliği, ilk

büyük adımı D-8'lerdir. Bu Cemaleddin

Efgani'den Mustafa Kemal'e ve bugün

Ġslamcılara kadar uzanan nihai bir idealdir.

Mustafa Kemal, günün birinde Müslüman

kavimlerin Ģartlar tamam olursa bir araya

gelip birleĢeceklerini söylemiĢti.

Milli GörüĢ'ü, esasta bu üç ideale

indirgemek mümkünse, Milli GörüĢ'ün

değil sona erdiğini, tam aksine Türkiye'nin

ve Ortadoğu'nun tam da bu mecrada akmak

üzere dipten gelen bir nahda ile harekete

geçtiğini söyleyebiliriz. Kimsenin kuĢkusu

olmasın, nahdanın kırdığı fay hatları zemin

üzerinde Batı emperyalizminin ve

postkoloniyalist yapıların sonunu

getirecektir. Ortadoğu'da yaĢanan toplumsal

ve siyasi patlamaları -dıĢarıdan yapılmak

istenen manipülasyonlara rağmen- bu

ideallerin (Ġslamcılık ve Milli GörüĢ)

beslediğini de söyleyebiliriz. Bunlar sadece

"siyasi mücadele veren Müslümanlar"ın

değil, "sosyal ve kültürel alanda var olma

mücadelesi veren Müslümanlar"ın da

idealleridir. Aydınlarımız Ortadoğu

olaylarını yorumlamaya çalıĢırlarken, bir

anda Batılılarla beraber paniğe kapıldılar,

Page 85: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

85

"Eyvah, acaba Ġslamcılar mı geliyor?" diye

kaygıya düĢtüler. Allah'tan her zamanki

gibi Batılı Ġslamologlar imdatlarına yetiĢti,

mesela bu konudaki hatalı tespitleri ve

taraflı gözlemleriyle öne çıkan Oliver Roy

sahneye girdi ve "Postislamcılık"

kavramıyla onları rahatlattı. Roy ve bizdeki

öğrencileri, Ġslamcı gelenekten gelen parti

ve grupların takip ettikleri politik

yöntemlerine, günün aktüel diline ve moda

yaklaĢımlara bakıp Ġslamcılığın veya Milli

GörüĢ'ün bittiğini ilan ettiler. Partiler gelip

geçer, giyimde her gün moda değiĢir,

piyasaya yeni gömlekler gelir. Aslolan

bedenin sağlığı; ruhun enerjisini ve

ideallerini büyük bir azimle devam

ettirmesidir. Allah'ın dediği olur!

3 Mart 2011, Zaman

Page 86: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

86

GeçmiĢimizi uğurlarken – Mümtazer

Törküne

Erbakan'ı, sanki evimizden biri gibi

uğurlayacağız. Uzun bir geçmiĢin iniĢlerini

çıkıĢlarını birlikte yaĢadığımız bir aile ferdi

gibi.

Birlikte yaĢadıklarımıza, birlikte

tükettiklerimize, birlikte aradıklarımıza,

onun bir yerde dururken açtığımız yeni

sayfalarımıza bir yekûn çizgisi çekeceğiz.

Onu uğurlarken kalın bir defterde yüklü bir

hesaptan geriye kalanları göreceğiz.

YaĢ ne kadar ilerlese de, son nefes

verilmeden bu hesap yapılamıyor. Üstelik

Erbakan, musalla taĢına bir siyasî partinin

baĢında oturan bir lider olarak kaldırılıyor.

Bu dünyadan bir Necmettin Erbakan

geçmemiĢ olsaydı, geçmiĢte bıraktıklarımız

ve önümüzde gördüklerimiz bugünkü gibi

olmayacaktı. Her zaman bir kiĢi bir ülkenin

kaderini değiĢtirebilir. Kimi kelebeğin kanat

çırpması ile fırtınalara yol açarak, kimi de

elindeki çekiçle granit gibi sert taĢlara biçim

vererek. ġayet bizim, bugün ayaklanan Arap

halklarından farklı bir tarihimiz, farklı bir

siyasî tecrübemiz oldu ise Erbakan bu

binanın ana mimarlarından biri olduğu

içindir.

Türkiye'nin Erbakan üzerinden tecrübe ettiği

yanlıĢları bile, bugünün doğrularının varlık

sebebidir. O yanlıĢlar yapılmasaydı ve

tüketilmeseydi doğru yolu nasıl bulabilirdik?

Ġddia sahibi olmadan, o iddialardan çıkan

umutların peĢine düĢmeden, cesaret edip öne

atılmadan, deneyip boyunu ve ağırlığını

ölçmeden nasıl ilerleyebilirdik?

Türkiye tıpkı diğer Ġslâm toplumları gibi

radikalleĢebilir; ütopyalarla acımasız dikta

rejimleri arasında nefesini tüketebilirdi. Tek

partinin saygısız ve kibirli diktasından

çıktıktan sonra her Ģey mümkündü.

Bediüzzaman Said Nursi, toplumun

enerjisini siyasî kavgalarda tüketmek yerine

biriktirip geliĢtirmenin yolunu yöntemini

gösterdi. Erbakan ise inatla demokrasi

içinde, ezilenlerin kendisine bir hayat

kurabileceğini söyledi. Kurabildiler mi? Çok

zayiat verildi. Ama Erbakan'ın ısrarı, suyun

damlaya damlaya taĢı delmesi gibi jakoben

rejimin duvarlarında gedikler açtı. Kabına

zarar verecek gibi yerinde duramayan keskin

enerjilerden faydalı iĢler devĢirdi. Sınırları,

çareleri demokrasi çerçevesine uydurdu.

Bugün hükmünü icra eden halk iradesinin

geliĢip serpilmesine, ülke yönetecek bilgi ve

beceri kazanmasına hizmet etti.

Bizler imparatorluk varisiydik. Dik durmaya

alıĢmıĢtık. Yenidünyanın labirentleri

arasında dar geçitlerden geçerken eğilmeyi,

uçurumlardan atlarken zıplamayı, tabiata

uygun davranmayı onunla öğrendik.

Etrafa dehĢet saçan mahallenin kabadayısı

ellerine kelepçe takılı, polislerin arasında

sokağımızdan geçiyor. Kemal Kılıçdaroğlu

da dahil hiç sesi çıkmayanlar bugün, süklüm

püklüm duran eski belalıya doğru hamle edip

yüksek perdeden 'tutmayın beni' diye

bağırıyor. Aradan 14 yıl geçti. Süngüler

düĢtü. Süngülerin üstüne taht kuranların

saltanatı sona erdi. ġimdi herkes konuĢuyor.

Ölçüyü, o gün aynı kiĢilerin Necmettin

Erbakan için söylediklerine göre koymamız

lâzım.

Uzun bir hayat yanlıĢsız olmaz. Olsun.

Birçok Ģey farklı olabilirdi. Ama Necmettin

Erbakan isimli bir fani bu hayattan gelip

geçmeseydi, bugün sahip olduklarımızın

çoğu ellerimizden kayıp giderdi.

Tıpkı bir aile büyüğümüz gibiydi. BaĢımıza

gelenler, sahip olduklarımız ve

tükettiklerimizde payı büyüktü. Yekün

Page 87: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

87

dediğim iĢte bu. Allah razı olsun. O

olmasaydı, bugün birçok Ģey farklı olurdu.

En azından aradan 14 yıl geçtikten sonra 28

ġubatçılara dönüp mangalda kül

bırakmayanlar bu kadar cesur laflar

edemezdi. O, zorbaları teskin etmek için

aramızdan kurban olarak seçtiğimiz kiĢiydi.

Hakkımız helâl olsun.

1 Mart 2011

Page 88: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

88

Erbakan'a veda! – Mustafa Ünal

Fatih Camii'nin önünde içeri girenlere

bakıyorum.

Protokolün yöneldiği güney kapısının hemen

giriĢindeyim. Bu noktaya polis barikatlarını

aĢarak güçlükle ulaĢabildim. Caminin içi ve

avlusu erken saatte dolmuĢ, girebilmek

mümkün değil. Sürekli hoparlörden, "Lütfen

geriye doğru gidin!" uyarıları yapılıyor. Belli

ki içeride izdiham tehlikesi var.

Gökyüzü kara bulutlarla kaplı, sadece cami

ve çevresine değil havaya da hüzün egemen,

yağmur belli belirsiz çiseliyor. Namaz vakti

yaklaĢtıkça yoğunluk artıyor. Hep tanıdık

simalar... Siyasetin ve toplumun değiĢik

kesimlerinden insanlar camiye doğru

akmaya baĢlıyor. Yol boyunca üzerlerinde

Saadet Partisi'nin amblemini taĢıyan

heyecanlı gençler coĢkuyla tekbir getiriyor.

Kapıya doğru üniformalı bir grup yaklaĢıyor.

Herkesin gözü onların üzerinde... Çok

geçmeden kim oldukları anlaĢılıyor; Birinci

Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu ve kurmay

heyeti. Her birinin omzunda rütbesini

gösteren bolca yıldız var. Askerleri gören

Saadet Partili gençler yüksek sesle tekbir

getirmeye baĢladı. Tepkilerini bu Ģekilde

ortaya koydular. Tepkinin nedenini anlamak

zor değil. Bir partili, "PaĢaları burada

görmek güzel de, biraz geç kalmadılar mı?"

dedi.

Erbakan'ın vefat ettiği gün Genelkurmay'ın

yaptığı açıklama sürprizdi. IĢık KoĢaner hem

Ģahsı, hem de TSK adına taziye mesajı

yayımladı. Doğrusu askerden böyle bir jesti

kimse beklemiyordu. 28 ġubat sürecinde

asker doğrudan Erbakan'ı hedef aldı.

Ġktidardan uzaklaĢtırmakla kalmadı, önce

Refah'ı ardından da Fazilet Partisi'ni kapattı.

Askerin kurumsal olarak Erbakan'ın siyaset

tarzına, Milli GörüĢ çizgisine tepkili olduğu

sır değil, herkesin malumu.

Taziye açıklamasının ardından Ġstanbul'daki

en üst düzey askerî yetkilinin cenaze

namazına katılması neresinden bakılırsa

bakılsın çok ama çok anlamlı. Bir özür mü?

Evet, bir özür... 28 ġubat sürecindeki

kabahatin özrü. Bu özür sadece Erbakan'ın

Ģahsına değildir herhalde. Onun Ģahsında o

değerlere yakın duran herkesten özür. Kısaca

milletten özür...

Ġade-i itibar da diyebilirsiniz. Açıkça

Genelkurmay'ın baĢındakiler 28 ġubatçılarla

aralarına mesafe koydu. O süreci

onaylamadığını gösterdi. Kaderin cilvesi...

Erbakan'ın cenazesine katılan isim '28

ġubat'ın 1000 yıl süreceğini' ilan eden eski

Genelkurmay BaĢkanı Hüseyin

Kıvrıkoğlu'nun kuzeni, Hayri Kıvrıkoğlu.

Hüseyin Kıvrıkoğlu '1000 yıl sürecek' dedi,

kuzeni sürecin 10 yılda tarih olduğunu

anlamak istemeyenlere, Erbakan'ın

cenazesine bizzat katılarak anlattı. Hüseyin

Kıvrıkoğlu bu yaĢananlardan hoĢnut

olmamıĢtır herhalde.

Camiye girerken MHP lideri Devlet

Bahçeli'yi gördüm, ağır adımlarla yürüyordu,

üzüntüsü yüzüne yansımıĢtı. YurtdıĢından

gelenlerin sayısı da epey fazla... Pakistan'dan

Gazi Ahmet Hüseyin geçiyor. Ardından

yerel giysiler içinde dikkat çeken baĢka

simalar. DeğiĢik Ġslam ülkelerinden

geliyorlar. Birçoğuyla Erbakan'ın özel

hukuku vardı.

CHP'nin eski Genel BaĢkanı Deniz Baykal

bir grup arkadaĢıyla camiye doğru yürüyor.

"Erbakan'a son görevimi yapmaya geldim..."

diyor. 1975 koalisyon hükümetinde birlikte

çalıĢtılar. Refahyol'dan ortağı Tansu Çiller

de son vazife için camiye koĢanlardan...

Yanında Demokrat Parti BaĢkanı Namık

Kemal Zeybek var. Uzun yıllar Erbakan'la

Page 89: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

89

yol arkadaĢlığı yapan CumhurbaĢkanı

Abdullah Gül, BaĢbakan Recep Tayyip

Erdoğan ve HAS Parti Genel BaĢkanı

Numan KurtulmuĢ... BaĢbakan Yardımcısı

Bülent Arınç, "Avluda izdiham vardı. Allah

herkese böyle ölüm nasip etsin!" dedi.

Cenaze namazının ardından Fatih

Camii'nden gökyüzüne 'Helal olsun' sesleri

yükseldi. Bu, Diyanet ĠĢleri BaĢkanı'nın

"Hakkınızı helal ediyor musunuz?" sorusuna

siyasetin ve toplumun değiĢik kesimlerinden

gelenlerin verdiği cevaptı.

2 Mart 2011, Zaman

Page 90: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

90

Necmettin Erbakan'ı ebediyete

uğurlarken – ġahin Alpay

Bugün Türkiye siyasetinin en renkli

simalarından biri, eski baĢbakanlardan ve

Saadet Partisi genel baĢkanı Prof. Dr.

Necmettin Erbakan'ı ebediyete uğurluyoruz.

1982-2001 arasında tam zaman gazetelerde

editörlük ve yazarlık, 2002'den itibaren

Zaman'da yazarlık yaptığım halde rahmetli

Erbakan ile hiç tanıĢmadım. Rahmetli ile tek

dolaylı temasım, hakkında yazdığım bir

eleĢtiri yazısından dolayı açtığı hakaret

davası oldu. Onunla hiç tanıĢmayıĢımın

siyasi görüĢlerine yakınlık duymamıĢ

olmamla, Erbakan'ın Ġslamcılığıyla ilgisi

yoktur. Rahmetli Turgut Özal'ın görüĢlerine

hayli yakınlık duyardım, ama onunla da el

sıkıĢmak nasip olmadı. Bu eksiklerim,

önemli ölçüde benim gazeteciliğin habercilik

yanıyla fazla ilgili olmayıĢımdan

kaynaklanabilir.

ĠĢ, hele siyaset yapan herkesin olumlu ve

olumsuz, baĢarılı ve baĢarısız, desteklenecek

ve eleĢtirilecek yönleri vardır. Kiminde

birinci yönler ağır basar, kiminde diğerleri.

Bu da hiç Ģüphesiz söz konusu siyasiye

hangi açıdan baktığınıza bağlıdır. Üstelik

siyasileri içine doğdukları ortamın

koĢullarıyla değerlendirmek gerekir.

Rahmetli Erbakan'a veda ettiğimiz bugün

ben onun olumlu, baĢarılı ve desteklenecek

yönleri üzerinde durmak istiyorum.

Erbakan, 1960 sonrası Türkiye siyasi

hayatının en önde gelen, en etkili olmuĢ

kiĢiliklerinden biridir. Erbakan'ı anlamadan,

günümüz Türkiyesi'ni anlamak imkânsızdır.

Erbakan'ın en büyük hizmeti, Milli GörüĢ

Hareketi'ne öncülük ederek, otoriter laiklik

uygulamalarından muazzep olan dindar

kesimlerin taleplerini demokratik sürece

dâhil etmesidir. Bu durum, elbette tümüyle,

onun Ģahsi eseri değildir. Vesayet altında da

olsa Türkiye demokrasisi, denetimli bir

Ģekilde ve hayli gecikmiĢ olarak da olsa, en

azından 1970'lerden itibaren Ġslamcı akıma,

siyasetin kapısını açma basiretini

göstermiĢtir.

Bu kapıdan siyasete giren Erbakan ve

arkadaĢları, demokrasiye bakıĢlarında

eleĢtirilecek yanlar olsa da, her zaman

demokratik çerçeveye bağlı kaldılar, hiçbir

zaman Ģiddeti teĢvik etmediler. (Erbakan, en

baĢarılı eseri olan Refah Partisi, Anayasa

Mahkemesi tarafından kapatıldığında,

taraftarlarını sokağa dökmedi, protestoya

çağırmadı; karar aleyhine Avrupa Ġnsan

Hakları Mahkemesi'ne baĢvurdu. AĠHM'nin,

kapatma kararında sözleĢmeyi ihlal

görmeyiĢi, muhakkak ki almıĢ olduğu en

tartıĢmalı kararlardan biridir.) Erbakan'ın

kendisi ve özellikle dava arkadaĢları

hatalarından ders çıkarmakta ve izledikleri

politikaları halkın bir kısmının değil

bütününün taleplerine uygun olarak

yenilemekte hayli baĢarılı oldular.

Erbakan'ın baĢka bir önemli hizmeti, Fazilet

Partisi'nin kapatılması üzerine Adalet ve

Kalkınma Partisi'ni kuracak olan siyasi

kadronun "hoca"sı olmasıdır. Bu kadro,

birçok bakımdan Erbakan'ı aĢmayı baĢardığı

için üst üste seçim kazanıyor ve Türkiye'nin

kaderini değiĢtiriyor.

Erbakan, garip bir raslantıyla, artık ciddiye

alınacak kimsenin takdirle anmadığı 28

ġubat 1997 askeri müdahalesinin 14.

yıldönümünden bir gün önce, 27 ġubat'ta

vefat etti. Bugün çok daha iyi anlaĢıldığı

üzere, ne Erbakan "28 ġubat süreci" ya da

"post-modern darbe" ile baĢbakanlıktan

istifaya zorlanmayı, ne de Refah Partisi

kapatılmayı hak etmiĢti. Refahyol hükümeti,

eğer halkın taleplerine cevap vermeyi

baĢaramasaydı, muhakkak ki, seçimle tasfiye

olacaktı. Baskı ile iktidardan düĢürülmesi,

Page 91: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

91

demokratik sürecin raydan çıkmasına ve

bunun sonucunda Türkiye'nin gerek

ekonomik, gerekse siyasi alanda yeni

badirelere sürüklenmesine yol açtı.

Erbakan'ın en yakın çalıĢma arkadaĢlarından,

Ģimdi BaĢbakan Yardımcısı Bülent Arınç 14.

yıldönümü dolayısıyla 28 ġubat

müdahalesini değerlendirirken Ģunları

söylemekte haklıdır: "Siyasi olaylarda

çözümü de, hakemliği de halka bırakmak

lazım. Halk bunu siyasi karar ve tercihlerle

çözdü. 28 ġubat'ı bir daha dirilmemek üzere

gömdü... 28 ġubat yargılansaydı bundan

daha büyük sonuç ortaya çıkmazdı. 28

ġubatçılar vicdanlarda yargılandı ve

mahkum oldular..."

2 Mart 2011, Zaman

Page 92: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

92

Erbakan‟ı sevmiĢtim – Hüseyin Goncagül

Erbakan'ı sevmiĢtim. Çünkü benim henüz

Ġmam Hatip okulu öğrenciliği dönemime

denk düĢen zamanda Millî GörüĢ hareketinin

baĢlangıcında baĢta ben olmak üzere Türkiye

müslümanlarına Ġslami siyasette bir kiĢilik

ve kimlik sahibi olmayı öğretiyordu. Yıllarca

rejim yandaĢı medya ve büroksisince

horlanan, ezilen müslümanlara yeni kimlikle

dik durmayı öğretmiĢti o. Daha tıfıl bir

öğrenci iken en yakın akraba ve sosyal

çevremde okulumdan dolayı 'gerici'

önyargısıyla bakanlara Millî GörüĢ'ün

siyasal ve ekonomik hedeflerini sayarak

aslında müslümanların bu ülkenin

kalkınmasında Ġslam'ın engel değil bilakis

motor olduğunu anlatıyordum.

1972 Millî Selamet Partisi Üsküdar

TeĢkilatıyla tanıĢmamla baĢlayan mahalle

temsilciliğim 1980 askeri darbesiyle

Selimiye ve Maltepe Askeri cezaevlerinde

sekiz ay tutukluluk dönemini yaĢadığımız

siyasi rejimi biraz daha yakından tanımama

vesile olmuĢtu. Tabir yerindeyse derin

devleti biraz daha yakınen tanımama sebep

oldu. Sağolasın Hocam. Hâlâ dün gibi

hatırımda yaĢadıklarımız...

Erbakan Hoca vefat ettiğinde nedense birden

zihnimde bazı sloganlar tekraren canlanmaya

baĢladı: 'Önce Ahlak ve Maneviyat, Devlet

Millet KaynaĢması, Sanayide Millî Hamle,

Yüzbin Tank vs.'... Tabii tüm bunlar

1973lerde hafızama kazınmıĢ belki binlerce

kez gerek mitinglerde gerekse toplantılarda

söylediğimiz sloganlardı. Aslında bunlar

slogan değil her biri ayrı bir proje olan

gerçekleĢecek hedeflerdi. Hele ki bir de

delikanlı idealist yaĢtaysanız bunlar birer

ülkü idi sizin için. Erbakan Hoca'nın

eğiticiliği, ders vericiliği sloganlarında,

meydan mitinglerinde bile devam edici

nitelikteydi.

1974 Kıbrıs BarıĢ Harekatı yılları aynı

zamanda CHP-MSP koalisyonu döneminde

Hoca'nın her zaman iftiharla anlattığı en çok

Ġmam Hatip okulunun açıldığı dönemdi. Biz

de solcularla fakültede koalisyon halinde

olup davamızı daha rahat anlattığımız dönem

idi. Gerçi bu kez de diğer muhalifimiz olan

mason destekli renksizler de bize yeĢil

komünist yaftası vuruyorlardı. Ama ne gam.

Sağolasın hocam sayesinde, hizmete devam

herkese selam...

Ġmam Hatipler konusunda kendisinin

duacısı, minnetdarı oldum. KardeĢlerim,

yeğenlerim onun sayesinde her yerde Ģubesi

olan bu okullarda okuyarak dini ilimlerini

öğrenmiĢler, maneviyat sahibi olmuĢlardı.

En son olarak Mücahit Yanılmaz'ın

Ankara'da çocuğunun sünnet düğünü

davetinde hocamızla teĢerrüf ettik. Sezgin

Maden ile sahne alıp programı bitirdikten

sonra ellerini öperken bize memnuniyetini

ifade edip dua etti.

1992 Sultanbeyli Belediyesi Millî GörüĢ

belediyeciliğinin Ġstanbul'da ilk kalesi.

Erbakan hocamızın teĢrifiyle ilk Ģenliğinde

biz de sunuculuk ve konser vermek üzere

katılıyoruz. Ancak o yıllarda aynı zamanda

Üsküdar Özel Fazilet Lisesi'nde Ġngilizce

öğretmenliği yapıyoruz. O büyük coĢkunun

ardından ertesi gün gazeteler Hoca'nın gövde

gösterisini manĢet yaparken biz de

sayfalarda boy gösterince sağolsun o

zamanki ülkücü müdürümüz bizi makamına

çağırıp gazete fotoğraflarımızı önümüze

koyunca hesabımızı kesip ihracımız vesile

olmuĢtu sekiz yıl emek verdiğimiz okuldan...

Ama onda da hayır vardı. Çünkü aynı yıl

Türkiye'de TRT dıĢında özel radyo ve Tvlere

yayın serbestliği çıkınca ben de hemen ilk

göz ağrımız olan merhum Esad Hoca

Efendi'nin AKRA radyosuna baĢlamıĢtım.

Ancak oradaki sıkıntı da daha sonra Millî

GörüĢ belediyeciliğinin zirvesi olan

BüyükĢehir alınınca hizmetlerini mikrofonda

Page 93: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

93

dile getirince sıklıkla radyo müdürümüz

Hüseyin Emin Öztürk çağırır radyomuzun

siyaset üstü bir çizgisi olduğunu hatırlatırdı.

Kanal 7 Erbakan Hocamızın insanımıza

kazandırdığı ilk Millî görüĢ çizgisindeki

televizyonumuzdu. Hatta ilk baĢörtülü hanım

spikerlerin ekranlara çıktığı kanal olma

özelliğindeydi. Tabi bir televizyonun ayakta

durması maddi olarak hiç de kolay değildi

eğer arkasında güçlü bir holding yoksa. ĠĢte

Hocamız bu konuda da adeta bir Millî

seferberlik ilan etmiĢ ve hayırsahibi

iĢadamlarına bir yemek daveti vererek benim

de tanık olduğum Kanal 7'ye destek

toplantısında Eresin Otel'de toplanılmıĢtı.

Hocamızın o toplantıda yaptığı konuĢmada

hiç unutamadığım cümlesi Ģu idi:

'Acıyıncaya kadar vereceksiniz!'... ĠĢte o

hayır sahipleri mallarından öylesine

acıyıncaya kadar vererek gün geldiğinde 28

ġubata direnecek tek kanal olarak var olan

televizyonu ayakta tutmuĢlardı.

Ne bileyim, insan bazan hani dertlenince

teselli olsun diye oradan buradan

konuĢurmuĢ ya. Benim ki de o kabil oldu

herhalde. Birden film Ģeridi gibi bazı

hatıralar canlandı zihnimde. Ne diyelim?

ġairin o güzel sözüyle bitirelim: "Yadında

mıdır doğduğun zamanlar, sen ağlarken

gülerdi alem. Öyle bir ömür yaĢadın ki

öldüğün zaman herkes ağlarken sen

gülüyordun"... Ġnna lillah ve inna ileyhi

raciun..

5 Mart 2011, Milli Gazete

Page 94: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

94

Erbakan Hoca ölümüyle ölüleri diriltti –

Nurettin ġirin

Bugün hâlâ daha cenazesinin nerede olduğu

bilinmeyen Üstad Bediüzzaman'ın "Benim

ölümüm baĢınızda bir bomba gibi

patlayacaktır" sözü ve aynı Ģekilde "Benim

ölümüm hayatımdan daha ziyade Ġslam'a

hizmet edecektir" müjdesi, hayat içinde bir

hakikat olarak tecelli etmiĢ, Ġslami kimliği,

kiĢiliği ve gayreti dolayısıyla hapishanelerde

çürütülmek istenen bir Ġslam aliminin

dillendirdiği ilahi değerler ilahlık taslayan

tağutların putlarını ve diktalarını alaĢağı

etmiĢtir.

Üstad Bediüzzaman'ın bu anlam dolu

sözlerinin taĢıdığı derin manayı bütün

boyutları ve azameti ile Milli GörüĢ lideri

Prof. Dr. Necmeddin Erbakan'ın cenazesinde

gördük.

KıĢın ayazında ve hafta içinde Ġstanbul'un

Fatih Camii'ne sel gibi akan milyonlar,

tekbirler getirip "mücahid Erbakan" diye

haykırırken, ülkenin cumhurbaĢkanı,

baĢbakanı, meclis baĢkanı ve hatta silahlı

kuvetlerden bazı generallerinin tevhid

bayrağına sarılı tabutu omuzlarken, bir ucu

Fatih Camii'nde diğer ucu ise kilometrelerce

uzakta Zeytinburnu'ndaki Merkez Efendi

Kabristanı'nda olan insan seli Türkiye

Müslümanlarının kalbindeki ilahi aĢk ve

sevdayı en azametli bir Ģekilde ortaya

koyuyordu.

Adına "Ġstiklal mahkemeleri" denen katliam

tezgahlarının kurularak âlimlerin boğazlarına

yağlı kementlerin takıldığı, ezanın Arapça

okunmasının, Kur'an'ın öğretilmesinin,

baĢörtüsünün bağlanmasının yasaklandığı,

dindar insanların baskı altına alınıp

aĢağılandığı, insanların Allah yolundan

uzaklaĢtırılarak her türlü Ģeytani tuzaklara

sürüklendiği, batı emperyalizmin payandası

haline getirilen ülkenin siyonistlerin

çiftliğine dönüĢtürüldüğü bir döneme karĢı,

ilahi değerler ekseninde yeni bir dünya

kurmanın meĢalesini tutuĢturan Erbakan

Hoca, ölümüyle bile bir inkılab

gerçekleĢtirdi.

Erbakan hocanın ayağa kalkıĢı nasıl bir

inkılab idiyse, mele-i alaya hicreti de

öylesine bir inkılab oldu.

Sahih-i Müslim'de yer alan bir hadis-i

kudsi'de Ģöyle buyrulur:

"Allah bir kulunu sevdiği zaman, Cibril'i

çağırıp "ben falan kulumu seviyorum, sen de

onu sev!" der. Cibril de onu sever ve sonra

gökyüzünde Ģöyle seslenir: "Allah, falan

kimseyi seviyor, siz de onu sevin!" bundan

sonra göklerdeki bütün melekler onu sever.

Sonra o kul yeryüzünde de herkes tarafından

sevilip kabul görür."

Acaba, buz gibi bir havada ve hafta içinde

milyonlarca insan Ġstanbul'da görülmemiĢ bir

mahĢeri tablo oluĢturuyorsa, böylesine

muazzam bir görüntü yukarıdaki hadis-i

kudsi'nin müĢahhas bir delili değil midir?

Bu ülkede baĢbakanlık yapan ve bir ömür

boyu siyaset sahnesinde yer alan bir Ģahsiyet

sabah vaktinde Ankara Hacıbayram

Camii'nden Ġstanbul Fatih Camii'ne

tekbirlerle getirilip milyonların omuzlarında

tevhid bayrağına sarılı tabutuyla hakka

uğurlanıyorsa, resmi ideolojinin ve çağdaĢ

cahiliyyenin putlarının devrildiği anlamına

gelmiyor mu?

Siyaset sahnesine çıktığı ilk andan son

nefesini verdiği ana kadar Ġslam Birliği'ni

savunan, batı emperyalizmi ve siyonizmin

askeri, siyasi, kültürel ve ekonomik sultasına

karĢı Ġslami değerler ekseninde yeni bir

dünya, hak ve adalet nizamı kurmanın

kararlı mücadelesini veren, özellikle de

siyonist odakların tüm baskı ve komplolarına

karĢı bir an olsun eğilmeksizin siyonizm

putunu deviren Erbakan Hoca'nın savunduğu

Page 95: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

95

değerlerin bu ülkede ne kadar da güçlü ve

köklü olduğunu göstermiyor mu?

Erbakan Hoca'nın son Ġran ziyaretini

organize eden Dr. Abdullah Velihah,

hocanın vefatı münasebetiyle Türkiye'ye

gelip cenaze merasimine katıldığında

gördüğü manzara karĢısında duygularını

Ģöyle dile getirmiĢti:

"Erbakan hoca Ġran'a geldiğinde onun nasıl

bir Ġslami Ģahsiyet olduğunu yakından

görmüĢtüm. Fikirleri, hedefleri, o yaĢına

rağmen enerjisi ve dünya Müslümanlarının

esenliği için olağanüstü gayreti hepimizi

etkilemiĢti. Özellikle de siyonizme karĢı

küresel bir Ġslam cephesi oluĢturma çabası

bizim için çok güzel bir örnek oluĢturmuĢtu.

ġimdi burada onun cenazesine gelen bu

insanları gördüğümde, Erbakan hoca'nın

tanıdığımızdan da büyük olduğunu anladım.

Gerçekten de çok müstesna bir Ģahsiyet.

KeĢke Ġslam ümmeti böyle Ģahsiyetlere daha

çok sahip olabilseydi."

Erbakan hocanın vefatının ardından medya

organlarında yapılan tartıĢmalar, yazılan

yazılar ve televizyon programları, hocanın

ölümüyle birlikte bir hakikat patlaması

gerçekleĢtirdiğini herkes itiraf ediyor.

Bu da Üstad Bediüzzaman'ın "Benim

ölümüm baĢınızda bir bomba gibi

patlayacaktır" sözünü bir kez daha

hatırlatıyor bize. Evet bu bir bomba

patlaması idi. Ancak bazı devletlerin sahip

olduğu nükleer silahlardan daha etkili ve

güçlü, fakat, gücünün kaynağını Alemlerin

Rabbi olan Allah'tan alan, beĢeri tağuti

güçlerin karĢısında çaresiz kaldığı manevi

bir bombaydı bu.

Hapishanelerin, prangaların, yasaklamaların,

kısıtlamaların, engellemelerin, tuzak ve

komploların patlamasını önleyemediği bir

bombaydı bu...

Ve sonuçta, Erbakan Hoca'nın yokluğu yeri

doldurulamayacak bir boĢluk açtıysa da,

onun ölümü yeni bir diriliĢin, yeni bir

ĢahlanıĢın habercisi oldu.

Acaba bu hakikati teslim ve takdir etmeyen

pak bir yürek, özgür bir vicdan olabilir mi?

Erbakan hocayı elbette çok özleyeceğiz, ona

olan sevgi ve muhabbetimiz kalbimizde

sönmeyen bir alev olarak yanıp duracak.

Ancak bu özlem ve muhabbetin yanısıra,

Erbakan Hoca'nın bu ümmete ve Türkiyeli

müslümanlara gösterdiği hedefleri

gerçekleĢtirmek, ve sonuçta özgür Kudüs'ten

Erbakan Hoca'yı selamlayıp Kudüs'ün

fethini müjdelemek için daha çok çalıĢacak,

mücadelemizi daha çok artıracak ve

günlerimizi daha fazla Erbakan'laĢtıracağız

inĢaallah.

"Ey Mutmain olan nefis! Allah senden razı,

sen Allah'tan razı, dön Rabbine! Gir

cennetime, gir kullarımın arasına."

7 Mart 2011, Milli Gazete

Page 96: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

96

Erbakan emperyalizmi deĢifre etti -

Hasan Kösebalaban

Necmettin Erbakan yalnızca Türk siyasi

hayatının değil, Ġslam dünyasının da yakın

dönemdeki en önemli liderlerinden biriydi.

Erbakan Ġslam dünyasında bugün yaĢanan

geliĢmelerle ön plana çıkan hareket ve

partiler üzerinde ciddi tesirler bıraktı... Bu

açılardan Erbakan sadece yakın Türk siyasi

tarihine damgasını vurmakla kalmadı, Ġslam

dünyasının geleceğini de etkileyecek bir

miras bıraktı.

Vefatını müteakip Erbakan hakkında yapılan

yorumlar genellikle 28 ġubat dönemindeki

tecrübeye dayanıyor. 28 ġubat Türk siyasi

tarihinin yakın dönemde geçirdiği en büyük

siyasi travmalardan biriydi. Erbakan'ın bu

sürecin hazırlanmasında herhangi bir katkısı

olmadı, seçildiği koltuktan dıĢ destekli bir

operasyonla silah zoruyla indirildi. Tıpkı

kendisinden önce üç/defa yaĢandığı gibi.

Ancak Erbakan'ın siyasi hareketi daha uzun

bir döneme uzanıyor, 28 ġubat onun için

kendi ifadesiyle sadece bir virgül hükmünde.

Bu belki Erbakan'ın önünü tıkadı ancak

kendi eliyle tesis ettiği hareketin önünü açtı.

Erbakan'ın Türk siyasi tarihi ve

demokratikleĢme süreci açısından çok temel

iki katkısından bahsetmek gerekiyor. Milli

GörüĢ ile Erbakan, daha önce genellikle bir

sağ partiye oy verme eğiliminde olan sosyal

Ġslami oluĢumlardan farklı olarak

mütedeyyin kitlelere bağımsız bir siyasi

kimliği kazandırmayı Ve hedef tayin etmeyi

baĢardı. Bu bağımsız siyasi kimlik ve iktidar

talebi, siyaseten edilgen dindar kitlelere

kendi kaderlerinin tayin edilmesinde aktör

olma (agency) hüviyeti kazandırdı.

Ġkinci katkı olarak, Erbakan atlatılan bütün

badirelere ve uluslararası etkilere rağmen bu

talepleri legal bir platformda tutmaya özen

gösterdi ve bunda baĢarılı da oldu. 1970'li

yılların giderek kutuplaĢan ve radikalleĢen

siyasi ortamında Erbakan'ın taraftar kitlesi

Ģiddete tevessül etmeyerek, Ģiddetin hedefi

de olsalar yasal mücadele çizgisinden

çıkmadılar. Bağımsız Ġslami hareketi parti

zemininde hareket etmeye sevketmesi,

radikal Ġslamcı zeminlerde eleĢtiri konusu

yapılmıĢsa da gelinen nokta itibarıyla bu

vizyonun mütedeyyin kitleleri sisteme ve

yasal mücadele platformuna dahil etmek

suretiyle ülkeyi tahmin edilemeyecek

badirelerden koruduğu bir vakıadır. Bu

tavrın bir yansıması olarak Erbakan, 28

ġubat sürecini sabırla atlatılması gereken bir

geçici engel olarak gördü. Sürecin hiçbir

noktasında bir çatıĢma ortamı arayıĢında

olmadı ve kendi taraftar kitlesini sokağa

sürme yoluna gitmedi. Sadece bu açıdan

dahi Erbakan'ın demokratikleĢme sürecine

inkar edilemeyecek derecede önemli

hizmetleri oldu. Yine bu minval üzere,

Erbakan'ın Türkiye'nin farklı etnik

unsurlarını birbirine bağlayan, etnik

milliyetçiliğe karĢı kardeĢliği öne çıkaran bir

üslup geliĢtirerek toplumsal kaynaĢmaya çok

önemli bir katkı yaptı. O Türkiye'nin doğusu

ile batısı arasında bir köprü kurdu. Bugün

Türkiye'nin her köĢesinden oy alabilen

partilerin tamamının onun bıraktığı mirastan

filizlenmiĢ olmaları not edilmesi gereken bir

gerçektir...

Erbakan savaĢ sonrası Alman sanayileĢme

modelini yakından tecrübe etmiĢ, hatta bu

modele katkıda bulunmuĢ, bunun neticesinde

devleti ve ağır sanayii ön plana çıkaran bir

ekonomik kalkınma vizyonu geliĢtirmiĢti...

Erbakan'ın kazandırdığı dinamizmle Milli

GörüĢ Hareketi kendisini zamanın Ģartlarına

göre yenileme noktasında beceri

göstermiĢtir. Buna mukabil, Türkiye'deki

diğer siyasi hareketler, özellikle Kemalizm,

kendisini dönüĢtürmek için gerekli

dinamizmi gösteremedi, 30'lu yılların zihni

kalıplarını aĢamadı ve sırtını halka değil

militarizme dayanmayı tercih etti.

Page 97: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

97

Erbakan'ın en çok önem verdiği konuların

baĢında dıĢ politika geliyordu. En baĢından

beri Erbakan Ġslam dünyasının birliğini,

Filistin'in dramını vurgulayan bir söylemin

savunucusu olurken, onunla birlikte Ġslami

kesimlerde ortaya çıkan antikomünist

söylemden uzaklaĢıldı. Erbakan bu arada bir

Hıristiyan projesi olarak gördüğü Avrupa

entegrasyon sürecine de Ģiddetle karĢı çıkma

tavrını sonuna kadar korudu. 70'li yılların

iktidar ortaklığı döneminde bu vizyonunu

gerçekleĢtirebileceği tek alan olarak

karĢısına Kıbrıs sorunu çıkmıĢ ve Kıbrıs

harekatı kararına doğrudan müdahil

olmuĢtur. 1993'te Turgut Özal'ın vefatıyla

Türk siyaseti ve dıĢ politikası yeniden askeri

vesayet altına girerken geleneksel bürokratik

çizginin dıĢında dıĢ politika söylemini dile

getiren tek isim olarak Erbakan kalmıĢtı.

1995 seçimlerinde Refah Partisi'nin birinci

parti olarak çıkması uluslararası sistem

açısında bir deprem etkisi yapmıĢtı.

Seçimlerden sonraki bir yıl içinde birinci

parti olmasına ramen RPiktidar dıĢında

tutuldu. Bu oyalama döneminden sonra ise

nihayet Tansu Çiller'le birlikte Refahyol

Hükümeti kuruldu. Batı ile iliĢkileri

düzenleme görevini baĢbakan yardımcısı ve

dıĢiĢleri bakanı olarak Çiller üstlenmiĢti.

Erbakan ve ekibi ise enerjilerini ekonomik

kalkınmaya ve onun hayalini kurduğu Ġslâm

ülkeleri ekonomik birliği projesini

gerçekleĢtirmeye sevketti. Ġslam dünyasının

reel durumu ve uluslararası konjonktür her

ne kadar onun düĢlediği çapta bir

birlikteliğin kurulmasını engellese bile

sadece bir çağrı ile Asya ve Afrika'nın en

önemli sekiz Müslüman ülkesini D8

platformunda bir araya gelmeye ikna etmiĢ

olması baĢlı baĢına bir olaydır...

Erbakan, böyle bir birlikteliğin mümkün

olabileceğini göstermiĢti ve onun bu hamlesi

dıĢ politikada bir mitin yıkılmasını sağladı.

Türkiye Ģimdiye kadar neo-Oryantalist bir

havayla küçümsediği coğrafyanın lideri

olabilme potansiyeline sahip yegane ülkeydi.

Ġslam Ülkeleri Konferansı ile birlikte, D8

Türkiye'nin içinde bulunduğu ve Batı

onayını almayan tek çok taraflı birlikteliktir.

Bu giriĢimle Erbakan adeta uluslararası

sisteme meydan okumuĢ ve sistemin

Türkiye'ye biçtiği rolün ne kadar sınırlı

olduğunu deĢifre etmiĢti. Medyanın bir

kısmında bu giriĢim DonkiĢot'un D'si olarak

yaftalansa bile Türkiye'nin sahip olduğu ve

tarihi mirasından kaynaklanan olağanüstü

kültürel gücünün bir ispatıydı. Erbakan

küresel güç dengelerini kaale alma

anlamında realist değildi ve bunu fazla

önemsemedi. D8 kendisine ait olan yumuĢak

gücün farkında olmayan ve Kıbrıs ve AB

süreci gibi konularda burnu fazlasıyla

ezilmiĢ bir ülkenin sahip olduğu gücün

kaynağını gösteriyordu. Hükümetin

yıkılmasına malolsa bile bu giriĢim adeta bir

sırrın deĢifre olmasıydı. Tarihin Türkiye'ye

yüklediği özel bir anlam ve misyon vardı.

Türkiye bu misyona sahip çıktığı ölçüde

güçlü bir ülke olabilirdi.

Erbakan Türkiye siyasetinin geçirdiği bütün

zor zamanları tecrübe etmiĢti ve Batı'nın

Türk iç siyasetinde harekete geçirebileceği

unsurların yine farkındaydı. Ancak bir tavır

olarak, belki sahip olduğu inancın verdiği

özgüvenle, o bunları notralize edebilecek dıĢ

bağlantılar kurma yoluna gitmedi. 28 ġubat

kendisinden önceki bütün askeri müdahaleler

gibi dıĢpolitika bağlantılı olarak devreye

sokulmuĢ bir operasyondu. Kendisine

yönelik baskı ve haksızlığa karĢı geleneksel

tavrını koruyan Anadolu seçmeni sabırla

önlerine gelecek fırsatı bekledi.

Erbakan Türk siyasi tarihinin son elli yılına

siyaset dıĢında ve içinde damgasını vurmuĢ

bir Ģahsiyettir... Bununla birlikte o siyasette

medeni ve seviyeli üslûbunu kendisine karĢı

saygısızlık gösterenlere karĢı dahi korudu.

Nezaketiyle, sevecenliğiyle,

mütedeyyinliğiyle, Ġslam alemine yönelik

alaka ve muhabbetiyle, Batı sömürgeciliği ve

Page 98: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

98

emperyalizme karĢı bakıĢıyla Erbakan,

gerçek bir Osmanlı beyefendisiydi.

7 Mart 2022, Star

Page 99: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

99

Erbakan Utancım – Ahmet Turan Alkan

- O günlerde, mahalli gazetede yazı iĢleri

müdürüyüm (BaĢka müdürlük de görmedik

zaten!).

Sağda-solda hayli anlattım; müdürlük

haricinde herĢeyle uğraĢıyorum gazetede;

haber, köĢe yazısı, mizanpaj, tashih okuma,

soba yakma, ortalığı süpürme, odun kırma,

misafir ağırlama vesaire... Mesleki tatmin

açısından mutlu günler; akĢamları koca

kazanlı Heidelberg'in karnından çıkan ilk

nüshayı katlayıp alelacele eve yürümenin

keyfi unutulmaz.

1977 Haziranı'nda genel seçimler yapılacak.

Bütün siyasi liderler sırayla Ģehre gelip

miting yapıyorlar. Bizim gazetenin

patronları Adalet Partili; buna mukabil baĢta

ben olmak üzere çalıĢanların çoğunun gönlü

daha millici bir partiden yana. Patronlarla

ortak yanımız Ecevit'in CHP'sine ve

Erbakan'ın Milli Selamet'ine karĢı olmak.

O gün miting sırası Milli Selamet'te ve

Hoca'nın bölgede büyük ağırlığı var. Ġki

muhabirimiz mitinge gitti, ben birinci

sayfayı çizip mitinge ayırdığım yeri boĢ

bıraktım, arkadaĢlar gelecek, haberi

yapacağız ve evimize gideceğiz. AkĢama

yakın saatlerde gazetenin AP'li

patronlarından biri büyük bir heyecan ve

telâĢla gazeteye geldi; halbuki pek

uğramazdı.

-Duydun mu Ahmetçiğim dedi, "Mitingde

pankart açmıĢlar. Peygamber Erbakan

yazıyormuĢ, bunu da yaptılar, olur mu

kardeĢim, olur mu bu?.." Gazeteciyim diye

böbürleniyorsam da, Ģurada üç-beĢ aylık bir

mâzim var meslekte. 23 yaĢındayım, toyum,

safım: "Vay canına öyle mi; hemen sayfayı

yıkalım öyleyse. Haberi kim getiriyor,

fotoğrafını çekmiĢler mi pankartın?"

Küçümser, ayıplar gibi bir bakıĢ, "Bu da

sorulur mu, nasıl gazeteci olacaksın sen, vah

vah vah..." meâlinde...

-Elbette var, bizim ... çekti; Ģu anda alelacele

banyoya götürdüler filmi; rica ettim, bir

kopya da bizim için basacak. Merak etme

sen. Hadi gel gazeteyi yapalım!

Ömrümün büyük utançlarından biriydi o;

tam hatırlamıyorum (ArĢivde vardır ama),

manĢeti Ģöyle çektik: "Milli Selamet'in

mitinginde 'Peygamber Erbakan' pankartı

açıldı." Ardından "Ne kadar ayıp, herkes

lânetledi vb..."

Bu arada bekliyorum, ne gelen var ne

giden... Bir ara muhabirlerden biri geldi,

sordum, "Ben görmedim, çok kalabalıktı"

dedi. Patron ağabeyimiz, "Fotoğrafı geliyor,

yolda diyorum size" diye üsteliyor.

Uzatmayalım; sayfayı yaptık. Gazeteyi

bastık; nedense o gün baskı sayımız,

mûtadın yirmi-otuz katı fazla tutuldu; meğer,

birtakım kara propaganda çalıĢmaları için

köylerde dağıtılacakmıĢ!

Ertesi sabah telefonlar iĢlemeye baĢladı. Güç

durumdayım. Ġnsanlar haklı olarak protesto

ediyor, ağızlarına geleni söylüyorlar. Ben ise

çaresizce fotoğraf bekliyorum. Yok, yok,

yok. Gelmiyor ve asla gelmedi!

Haber baĢtan sona yalandı; kurmacaydı.

Politik, kirli ve ucuz bir tertibin parçasıydı.

Milli Selametçiler küplere binmiĢti;

haklıydılar. Ardından tehdidler geldi, birkaç

gün gazete civarında polis arabası bekletildi.

Tekzip yayınladık, özür diledik ama iĢ iĢten

geçmiĢti...

Hâlâ utanırım:Allah taksiratımı

affetsin...kandırıp o haberi yaptıran

patronum da çoktan rahmetli oldu. Politik

hırs bu kadar mı göz karartır? Allah onu da

affetsin.

Geçenlerde merhum Erbakan'ın ardından

"Hakkım varsa helâl olsun" diye yazmıĢtım;

Page 100: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

100

bir okuyucu da, "Ya onun sizde hakkı

varsa?" diye sormuĢtu da oradan hatırladım,

içim sızladı.

7 Mart 2011, zaman

Page 101: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

101

Erbakan ve Ġslâmcılık - Yalçın Akdoğan

Erbakan, siyasette yeni bir kulvar açmıĢ,

siyasete yeni bir soluk getirmiĢ, farklı bir

üslup kazandırmıĢtır. Erbakan, Ġslamcı bir

siyasi hareketi demokratik rejim içinde

ortaya çıkarmıĢ, büyütmüĢ, iktidara

taĢımıĢtır.

Türk siyasetinin son 40 yılına damgasını

vuran önemli liderlerden biri daha aramızdan

ayrıldı. Ozal'ın ve TürkeĢ'in cenazelerinde

gördüğümüz tablonun bir benzerini Saadet

Partisi Genel BaĢkanı Necmettin Erbakan'ın

cenaze töreninde de gördük. Partisi yüzde

3'lerde olan bir Genel BaĢkan vefat etti,

arkasından yüzbinler gözyaĢı döktü,

milyonlar üzüldü.

Erbakan, Türk siyasetinin dev çınarlarından

biriydi. BaĢbakan Erdoğan'ın dediği gibi o

sadece bir genel baĢkan değil, mücadelesiyle

ve açtığı çığırla kendisini ispat etmiĢ bir

liderdi...

Erbakan'ın beyefendi kiĢiliği ve mücadele

azmi, not edilmesi gereken bir meziyettir.

Erbakan, siyasette yeni bir kulvar açmıĢ,

siyasete yeni bir soluk getirmiĢ, farklı bir

üslup kazandırmıĢtır. Erbakan, Ġslamcı bir

siyasi hareketi demokratik rejim içinde

ortaya çıkarmıĢ, büyütmüĢ, iktidara

taĢımıĢtır. Erbakan'ın en büyük baĢarısı

toplumsal kesimlerle organik bağ kurabilen,

kent yoksullarını ve Anadolu sermayesini

peĢine takabilen Refah Partisi gibi bir partiyi

büyüterek iktidar ortağı yapabilmesidir.

Ġdeolojiler çağı olan 20'inci yüzyılda Ġslam'ın

ideoloji formatında gündeme getirilmesi

birçok ülkede Ġslami hareketleri

doğurmuĢtur. Ġslamcılık bir dini yenilenme,

diriliĢ, canlanıĢ ve ideolojileĢme sürecine

iĢaret etmekteydi, islamcılık, ekonomiden,

kültürel hayata ve siyasete kadar hayatın

farklı alanların' da örgütlenen, faaliyet

gösteren oluĢumlar üretmiĢtir. Türkiye'de de

islamcılık, sosyal, kültürel ve siyasal alanda

varlık göstermiĢtir. Bir çok Ġslam ülkesinde

siyasal Ġslamcılık denilince radikal, marjinal

örgütler, silahlı gruplar akla gelirken,

Türkiye'de demokratik bir parti öne

çıkmıĢtır.

Erbakan, siyasal Ġslamcılığı demokratik

zeminde ortaya koymuĢ, islamcılığın siyasal

taleplerini demokratik rejim içinde

tutmuĢtur. Bölgede Ġran devrimiyle yükselen

Ġslamcı enerji, Erbakan'ın çalıĢmalanyla

sistem içinde tutulabilmiĢtir. Bugün

Mısır'da, Tunus'ta, Libya'da muhalif siyasi

partilerin olmamasını Türk demokrasisinin

geliĢmiĢliğine vurgu yapanlar, Erbakan'ın bu

süreçteki katkısını ifade etmek

durumundadırlar. Erbakan, batılı anlamda bir

siyasi parti kurarak, sisteme yönelik

muhalefetini sistem içinde kalarak

sergilemeyi baĢarmıĢtır.

Erbakan, MNP, MSP, RP çizgisiyle klasik

sağ ile yollarını ayırmıĢ, Türk siyasetinde

Ġslamcılığı yeni bir kulvar haline getirmiĢtir.

Siyasal Ġslamcılık çözümü devlette gören,

değiĢimi, devlet marifetiyle yukarıdan

aĢağıya doğru tasarlayan, hayat alanlarını

dini değerlere göre tanzim etmeye çalıĢan bir

siyasal tasavvurdu. Erbakan'ın kendisine ait

bir hedefi, bir nevi kızıl elması veya ütopyası

vardı. Bu hedef, 'Adil Düzen' Ģeklinde ifade

ediliyordu. Adil Düzen'in merkezinde ise

toplum değil, devlet vardı. Siyaset, bu

düzeni devlet üzerinden kurgulamaya dönük

bir fonksiyon görüyordu. Devletçiliğin

yanında ikinci karakter 'millilik'ti. Erbakan

anti emperyalist, yerli, milli bir tasavvura

sahipti. Milli GörüĢ kavramı dini eğilimlerle

Ģekillense de merkezinde millilik yer

alıyordu...

20'inci yüzyıl sonunda islamcılık devletten

topluma ve bireye doğru kaymaya, farklı

dinamikler üzerinde yükselmeye baĢladı.

Kimlik mücadelesinin içeriği hak ve

özgürlüklerle, demokrasiyle, hoĢgörüyle

Page 102: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

102

doldurulmaya baĢladı. Artık bir arada

yaĢamak, çoğulcu bir toplum modeli

üretmek, diğerlerini anlamak daha

önemliydi...

Erbakan Türk siyasetinde farklı bir figür

olarak çok önemli bir yere sahiptir. Allah

hayırlı hizmetlerini kabul etsin, rahmet

eylesin...

8 Mart 2011, Star

Page 103: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

103

Türk-Ġslam sentezcilerine ne oldu? –

HaĢmet Babaoğlu

Vefatından bu yana Necmettin Erbakan

hakkında yazılanları, anlatılanları dikkatle

takip ettim.

Milli GörüĢ'ün "milli" yanı, Kemalizmle

çatıĢması, modernist Ġslamcı düĢünceyle

iliĢkisi ve tabii ki 28 ġubat bol bol tartıĢıldı.

Ama sanki çok önemli bir nokta atlandı

gibi geldi bana!

Erbakan ve arkadaĢları siyaset sahnesine

çıktığı sırada sağ siyasete hem ideolojik hem

de insan kaynağı olarak Türk-Ġslam

sentezcileri hâkimdi.

Güçlü ve gösteriĢliydiler. Devletin en derin

yerlerinden destekliydiler.

Dünya durdukça bu akım da gücünü

sürdürecek gözüyle bakılırdı onlara!

ġimdi kimse Türk-Ġslam sentezciliği lafını

bile hatırlamıyorsa, bunda Milli GörüĢ

çizgisinin büyük payı var.

Milli GörüĢçüler yavaĢ yavaĢ Ġstanbul

aydınları tarafından cilalanmıĢ Türk-

Ġslam sentezciliğine karĢı TaĢra'nın

muhafazakâr sesini yükselttiler.

BaĢtaki dostluk görüntüsü giderek tasfiyeye

dönüĢtü.

Yakın tarihimizin belki demokratik ve

sosyolojik yollarla gerçekleĢmiĢ tek siyasal

tasfiyesidir bu.

Sosyal bilimcilerin dikkatine sunarım.

10 Mart 2011, Sabah

Page 104: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

104

Erbakan – Naci Bostancı

Hayata dair her Ģeyin hızlı bir akıĢla yittiği,

"katı olan her Ģeyin daha miadını

doldurmadan buharlaĢtığı" günümüzde bile,

bize bu duyguyu yaĢatan nadir insanlar

oluyor. Rahmetli Erbakan böyle bir isimdi.

Son kırk yılın siyasetini onsuz düĢünmek

mümkün değil. Elbette onunla birlikte ismi

öne çıkan baĢkaları da var. TürkeĢ, Demirel,

Ecevit aynı kuĢağın aynı Ģekilde etkisi olan

insanları. Dörtlüden hayatta kalan sadece

Demirel. "Bir devrin kapanıĢı" duygusunu

doğuran sadece bildik isimlerin sahneden

çekiliĢi değildir. Siyasetin her parlak ismi

aynı zamanda belli bir tavrın, dilin, tutumun

etkin temsilcisi, karakteristik kiĢisidir.

Kayıtlı oldukları belli tarihi ve toplumsal

Ģartlar vardır. Kapanan, aynı zamanda iliĢkili

oldukları dönemdir. Bu dört isim mütekabil

bağlarla hem kendilerini siyaseten takdim

etmiĢler hem de ötekilerin üzerinde önemli

tesirler sağlamıĢlardı. Rakiptiler, ancak

farkları, yaĢadıkları toplumsal Ģartların

sınırları nispetindeydi. Siyasetin sandıktan

çok elitlerin uhdesinde olduğu bir zamanda

bu sınırların çok uç noktalara uzanmayacağı

ortadadır.

Erbakan altmıĢlı yılların sonunda Milli

Nizam Partisi'ni (MNP) kurarak siyasete

atıldığında en azından belli bir çevrede

büyük bir heyecan doğurmuĢtu. Bu insanlar,

küçük-orta ölçekli esnaf, tüccar kesimi,

okumaları üzerinden gelenekle modernliğin

arasına sıkıĢmıĢ olan entelektüeller, her

nasılsa bürokraside orta düzey konumlara

yükselmiĢ ancak egemen anlayıĢın kenarına

düĢmüĢ teknik-bürokrat kadro, nihayet

slogan düzeyinde bile olsa Ġslamî

terminolojiye karĢı derin bir hassasiyetle

davranan halk katındaki insanlardı.

Modernliğin Ģartlarında kendine yöntem

bulmaya yol çizmeye çalıĢan Ġslam vurgulu

yeni bir siyasal dil doğmaktaydı. Bu dilin

birinci vurgusu "ahlak ve maneviyat",

ikincisi ise ağır sanayi idi. Ahlak ve

maneviyat, hızlı değiĢim dönemlerinde

değerlerde yaĢanan istikrarsızlığa karĢı bir

duruĢu temsil ediyordu. Ağır sanayi ise,

Ġslam'la Batı arasındaki iliĢkilerin yakın

tarihe dair okumasında, niçin geriledik, niçin

kaybettik, türünden sorulara bir mukabele,

telafi edilmesi gerekene yönelik bir

açıklamaydı. Ağır sanayiyi geliĢtirmeli,

fabrika yapan fabrikalar kurulmalıydı. Ġslam

coğrafyası Batı karĢısında düĢmüĢ olduğu

zilletten ancak fenne, tekniğe, sanayileĢmeye

yatırım yapmakla kurtulabilirdi.

MNP, bırakın Ġslami bir siyaset okumasını

ve pratiğini, Ġslami terminolojiye ait her tür

kelimeye karĢı alerjiyle davranan, onun

kamusal alanda görünür hale gelmesini

laikliğe meydan okuma olarak değerlendiren

elitist hegemonyayı harekete geçirdi. Parti

kapatıldı. Eğer bir siyasetin toplumsal temeli

varsa parti kapatmanın ancak tabela

indirmek olabileceği burada da görüldü.

PeĢinden Milli Selamet Partisi (MSP)

kuruldu ve 1973 seçimlerinde büyük baĢarı

elde etti. Aynı Ģekilde, sırtındaki

alıĢılageldik elbiseyi çıkartarak yeni bir

perspektifle sahne alan Ecevit ve onun

partisi CHP ile koalisyon kurdu. Genel

manada sağ ve sol olarak adlandırılan

kesimler arasındaki uçurum derinleĢirken

MSP-CHP koalisyonu hayli ĢaĢırtıcı bir

iĢbirliği olarak görüldü. "Memleketi

hükümetsiz bırakmamak için elini taĢın

altına koyma" gibi sözlerle koalisyon

meĢrulaĢtırılmaya çalıĢılsa da gerçekte

aradaki çeliĢkiler kadar bağlar da

sanıldığından daha derindi. MSP de o

dönemde tıpkı CHP gibi orta, orta alt

sınıflara ilgi duyuyor, onların temsilini

yerine getiriyor, aynı zamanda dıĢ politikada

belirgin bir millici çizginin sahipliğini

yapıyordu. Kısa ömürlü koalisyon alt

sınıflara yönelik büyük hamleler

gerçekleĢtiremese de millici dıĢ politikanın

ürünü olarak, her türlü riski hesap edip

Kıbrıs harekâtına karar verebildi.

Page 105: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

105

12 Eylül'e kadar olan dönemde AB karĢıtı,

Ġslam ülkeleri dayanıĢmasını öne çıkartan,

adil bölüĢüme vurgu yapan, daha yoğun bir

Ġslami terminoloji ile siyaseti bütünleĢtiren

bir MSP vardır. Erbakan, kullandığı siyasal

dili bakımından engellerle dolu olan

müzakere alanında üslubuyla yer tutmaya

çalıĢtı, yumuĢak ifade biçimiyle rakiplerini

ĢaĢırttı. 12 Eylül'le birlikte ise siyasi

rakipleriyle aynı kaderi paylaĢtı. Ġki merkez

partisinin lideri kısa bir tutukluluğun

ardından serbest bırakılırken merkezkaç

siyasetlerin temsilcileri Erbakan ve TürkeĢ

hayli uzun bir süre tutuklu kaldılar.

Bir davaları olan siyasiler, Ģartlara bakarak

hareket etmezler. Aksine tutkuyla bağlı

oldukları davalarını her Ģartta var etmeye,

eğer engeller iterek, omuz vurarak

yıkılmıyorsa kafalarını vura vura o engelleri

ortadan kaldırmaya çalıĢırlar. 91

seçimlerinde ittifak ve onun üzerinden

Meclis'te temsil imkânını bulma, böyle bir

anlayıĢın ürünüdür. Sonrasında ise artık ismi

Refah Partisi (RP) olan Erbakan'ın partisi,

milli görüĢ ve adil düzen gibi parolaları

muhafaza etmekle birlikte siyasal

yaklaĢımını radikal bir Ģekilde revize etti.

Ġslami vurgudan muhafazakârlığa geçilirken

her açıdan modern bir dil benimsendi.

Neticesi, 95 seçimlerinin ardından iktidar

oldu. Milli görüĢteki değiĢimi yeterince

kavrayamayan, siyasal zaferini yerleĢik

iktidar iliĢkilerini dönüĢtürecek bir meydan

okuma olarak gören elitler 28 ġubat'ı

gerçekleĢtirdiler. Erbakan, bir kez daha

siyasetin arka sıralarına itildi. Ġki binli

yıllarla birlikte ise Saadet Partisi ile yoluna

devam etti. Türkiye'deki toplumsal dönüĢüm

ile siyaset arasındaki bağları baĢarıyla kuran

ve Erdoğan'ın karizmatik liderliğinde bu

alanı bütünüyle kapsayan, temsil eden

AKP'nin varlığı Erbakan'a hareket alanı

bırakmamıĢtı. O da siyasal dil olarak

geleneksel repertuar ile yetindi, iktidar

eleĢtirisi üzerinden yol ve yön aradı.

Erbakan'ın siyasetimiz ve toplumsal

hayatımız üzerindeki iki büyük tesiri; çileli

bir yolculuk sürecinde Ġslam'la devleti

barıĢtırması, Batı karĢısında beliren zayıflık

güçsüzlük duygusu yerine meydan okuyucu

bir duruĢa kuvvet vermesidir. BaĢta

sanayileĢme olmak üzere çeĢitli konularda

"Biz yapamayız, bizim harcımız değil"

türünden gerçekçilik zannedilen tavrın

yerine "Biz çalıĢır ve azmedersek her Ģeyi

baĢarabiliriz"in yerleĢmesine mihmandarlık

etti.

Doksanlı yılların ortalarına doğru Balgat'taki

RP binasının da bulunduğu yerdeki camiye

cuma namazı için gitmiĢtim. Cemaat

kalabalıktı, bahçede de saflar tutulmuĢtu.

Tam namaz baĢlarken Erbakan geldi. Öne

geçmek ya da camiye girmek gibi hiçbir

harekette bulunmaksızın safların en arkasına

geçti ve bir köĢede namaza durdu. Üstünde

jilet gibi ütülü bir takım elbise ve parlak sarı

renkte kravat vardı. Namazdan sonra

herkesle tek tek tokalaĢtı. Bunların arasında

sarıklı ve Ģalvarlı birkaç genç de vardı.

Onlarla Erbakan'ın tokalaĢması ilginç bir

kontrast oluĢturmuĢtu. Erbakan o gençler

için her bakımdan lider ve örnek kiĢiydi

ancak sanki kıyafet bu örnek olma halinde

paranteze alınmıĢ gibiydi. Onlar Erbakan'ın

tiril tiril takım elbisesine bakarken ne

düĢündüler, rahmetli onlar hakkında

aklından neler geçirdi, bilemiyoruz. Ancak

bir büyük davaya yaslanan her siyasi

harekette öyle anlaĢılıyor ki bazen kimi

fanteziler, hayaller, kurmacalar lideri aĢkın

bir çizgide ilerleyebiliyor ve bunu yapanlar

aradaki uçurumu kim bilir ne tür

meĢrulaĢtırıcı söz dağarıyla dolduruyorlar.

Bugün Türkiye'de devletle millet, siyasetle

toplum arasındaki mesafe önemli ölçüde

kapatılmıĢ ve bağlar sıkılaĢtırılmıĢsa bunda

hiç Ģüphesiz Erbakan'ın haklı bir yeri var.

Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Page 106: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

106

16 Mart 2011, Zaman

Page 107: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

107

Erbakan'ın Günaydın Röportajı 1977

Gazete: “Diğer parti liderlerinin geçmiĢi

hakkında herkesin az buçuk bir fikri vardır.

Fakat biz, gazeteci olmamıza rağmen MSP

Genel BaĢkanı Sayın Prof. Dr. Necmettin

Erbakan‟ın gençliği ve özel hayatı hakkında

kâfi bilgimiz yoktu.. Kendisinden bu

mevzuda bizi aydınlatmasını rica ettik.

Ricamızı kabul eden Sayın Erbakan,

müsaade ettiği zamanlarda 360 dakika, yani

6 saat zaman alan teypler doldurdu… Bu

teypler, Erbakan‟ın çocukluğundan bu yana

olan özel hayatı ile politikaya atılıĢını ve

siyasi mücadelesini kendi ağzından

yansıtmaktadır. Biz bu teyp konuĢmalarına

ne bir kelime ilave ettik, ne de bir kelime

çıkardık” diye baĢlıyordu.

-Hocam teyp hazır sizi dinliyoruz.

-Efendim bizim dedelerimiz kozan

oğullarındandır.

Kozan oğulları bugünkü Fethiye ile Adana

arasındaki sahil bölgesinde hükümrandılar.

Selçuklu Türklerindendir. Osmanlılara asker

ve vergi vermekle beraber kendi içiĢlerine

müstakil kalmıĢlardır. Bu hal Cennetmekân

Sultan Hamit zamanına kadar sürmüĢtür.

Sultan Hamit bu beyliğe son verildiğinde

büyük dedemin ağabeyi son kozan beyi idi.

Beylik son bulduktan sonra büyük dedem ve

ağabeyi Sultan tarafından Ġstanbul‟a

getirilmiĢlerdir. Rahmetlik babam Mehmet

Sabri Bey Ġstanbul‟da bulunduğu zaman

hukuk tahsili yapmıĢtır. O zamanın hukuk

tahsili tabii… Kadı olarak göreve

baĢlamıĢtır. Ve ilk görevi MuĢ‟un genç

kazasında olmuĢtur. Balkan harbi falan

sırasında olabilir. Çünkü seferberlikte

Erzurum‟daydı. (Rus ve Ermeni saldırıları

sırasında) O acıları yaĢamıĢtır. Kendisi

bundan sonra takriben 40 sene Türkiye‟nin

muhtelif yerlerinde kadılık ve ağır ceza

reisliği olarak görev yapmıĢtır. Evet, 40 yıl

bu görev esnasında Bingöl Genç‟den

baĢlayarak, Türkiye‟nin çeĢitli yerlerini

dolaĢmıĢtır, bu meyanda Kastamonu‟da

bulunmuĢtur. Tekirdağ‟da bulunmuĢtur.

Erzurum‟da bulunmuĢtur. Sinop‟ta

bulunmuĢtur. Afyon, Kayseri, Trabzon…

Buralarda kadı ve ağır ceza reisi olarak

görev yapmıĢtır. Sinop‟tayken, 29 Ekim

1926 yılında ben doğmuĢum. Sinop‟tan

sonra Kayseri‟de, Trabzon‟da ve kısa bir

süre de Afyon‟da bulunduk. Benim nüfus

kütüğüm afyon‟a kayıtlı idi. Oradayken

nüfusa kaydedilmiĢ bulunuyor idik.

KardeĢlerinden hiçbiri baba mesleğini

seçmiyordu

Biz 6 tane kardeĢiz. En büyük kardeĢim

Ankara‟da cilt ve deri hastalıkları

profesörüdür; Nizamettin Erbakan. O‟nun

küçüğü Ġzmir‟de göz profesörüdür;

Selahattin Erbakan. Ben 3 numarayım. 4

numara Kemalettin Erbakan, Ġstanbul‟da diĢ

tabibidir. 5 numara kız kardeĢimdir.

Eczacılık Fakültesini bitirmiĢtir, ismi Atıfet

Aydın, evlidir. Ondan sonra 6 numara

mühendislik tahsil etmiĢtir ve serbest olarak

çalıĢmaktadır. Ġsmi Akgün Erbakan„dır.

Görüldüğü gibi ailede büyük çoğunluk tıp ve

mühendislik tahsili üzerindedir ve hiçbir

tanesi de baba mesleğine intisap

edememiĢtir. Hâlbuki rahmetli Pederim çok

arzu ederdi…

Ġlk ezan sesini 4 yaĢındayken duyuyor ve

ruhuna iĢliyordu

Sinop‟tan sonra Kayseri‟ye geldik,

Kayseri‟de 5 sene oturduk.

Çocukluğumuzun ilk dönemiyle ilgili

hatıraların mekânı Kayseri‟dir. O yıllardan

hatırladığımız hadiseler Laleli Cami‟siyle

ilgilidir. Bu bir Selçuklu Camisidir.

Çocukluğumuz laleli cami‟sinin avlusunda

oynayarak geçmiĢtir. Ve ramazan günleri

camide birçok yaĢlı insanların sükûnet ve

vakar içinde camiye girip çıkıĢlarını hala

hatırlarım. Ve yine Kayseri‟de ilk defa bir

Page 108: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

108

Cuma günü ezan sesini duyduğumu

hatırlıyorum. 3 veya 4 yaĢında idim.

Bir sene önce Kayseri‟ye gittiğimiz zaman,

çocukluğumuzda oturduğumuz evler

duruyordu. Bu evleri gezdik. O vakitler

oturduğumuz ev, hacı Ġbrahim Efendi

isminde bir muhterem zatındı. Asıl ev

kısmını bize vermiĢti… Kendisi onun

yanındaki kulübe gibi kısmında oturan çok

değerli bir insandı. ġimdi onun torunu bizim

oturduğumuz evde oturuyor. Gittiğimiz

zaman o genç çocuk bize evi gezdirdi. Fakat

evin içerisindeki her noktayı benim ondan

çok bilmeme hayret etti. Meselâ evin

merdivenin altında bizim, söğüt dallarından

yaptığımız düdükleri koyduğumuz taĢın

oyukları vardı. Tabii, o oyukları adamcağız

ne bilsin, Ģurada Ģunlar var, Ģunun arkasında

Ģunlar var, dedikçe ĢaĢırıyordu.

Babam 40 yıllık hizmetten sonra

Trabzon‟dan emekli oldu

Kayseri‟de en fazla 6 yaĢına kadar kaldım.

Bunlar çocukluğumuzdaki hatıralardır.

Kayseri‟de Cumhuriyet Ġlkokulu‟na

baĢladık. Ve Cumhuriyet Ġlkokulu‟nda

takriben 1 ay kadar okuduktan sonra

Trabzon‟a gittik. Rahmetli peder Trabzon‟a

nakledildiği için… Trabzon‟da Gazi PaĢa

Ġlkokulu‟nda okuduk. 5 sene de Trabzon‟da

kaldık. Ġlkokulu orda bitirdik.

Rahmetli peder 40 senelik bir hizmet

devresinden sonra, Trabzon‟dan emekli oldu.

Ġstanbul‟a yerleĢtik. Fatih‟e… Ecdattan

kalma bir evimiz vardı. Orada oturduk. Lise

ve ortaokul olarak Ġstanbul Erkek Lisesine

gittik.

Ġstanbul Erkek Lisesi‟ni birincilikle

bitirdikten sonra Teknik Üniversite

baĢlıyordu

Ġstanbul Erkek Lisesi‟nden sonra Teknik

Üniversite‟ye girdik. Aslında Ġstanbul Erkek

Lisesi‟ni birincilikle bitirmiĢtik. Teknik

Üniversiteye isterseniz imtihansız

girebilirsiniz dediler. 30 kiĢi imtihansız

girmiĢti. Ben bunu kabul etmedim, imtihana

girdim. Bu imtihana aĢağı yukarı 2 bin talebe

girmiĢ idi. Ġlk 10 kiĢinin arasında derece

aldık, bu 2 bin kiĢinin içerisinde…

-Süleyman Bey de mi o yıl girmiĢti Teknik

Üniversiteye?

-Hayır, Süleyman Bey benden bir sene önce

girmiĢti. Süleyman Bey ilk 100 kiĢinin

içinde, 100‟üncü falan girmiĢtir. 120 kiĢi

alınıyordu zaten mektebe.

-Aynı sınıfta okuduğunuza göre Süleyman

Bey bir sene kaldı mı efendim?..

-Hayır, Süleyman Bey 1. Sınıf‟a girmiĢti,

ben ise doğrudan ikinci sınıfa girdim. O da

2. Sınıfta idi, böylece 2. Sınıfta buluĢtuk.

-Lâkabı neydi efendim Süleyman Bey‟in

mektepte?

Süleyman Demirel aslında sessiz, silik bir

çocuktu

-Süleyman Beyin lâkabı falan yoktu. Aslında

sessiz, silik bir çocuktu, yani, koridorlarda

tek baĢına gider gelirdi. Teknik Üniversitede

böylece beraberce, birleĢtik. Ve 1948

senesinde teknik üniversiteyi aynı devrenin

elamanı olarak bitirdik. Yalnız biz 1948

Haziranda mezun olduk, Süleyman Bey

bütün sınıfı ile beraber ġubat ayına ikmale

kaldı. Ve O, 1949 senesinin Ģubatında mezun

oldu.

- Yani Demirel sizden bir yıl önce

baĢlamasına rağmen, 1 yıl sonra

bitirebildi?...

Page 109: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

109

Bizim sınıfımız aĢağı yukarı bütün Ģubelerle

beraber 200 kiĢilik bir sınıftı. Yani 50 tane

kadarı makinadaydı, 100 tanesi kadarı

inĢaattaydı.. Elektrik ve mimari kısımları

vardı. 4 tane fakülte olmak üzere, 4

fakültenin yekûnu takriben 200 kiĢi

tutuyordu. Bu 200 kiĢi ile beraber tabii 2.

Sınıfta dersleri beraber okuduk. Zaten bizim

zamanımızda Teknik Üniversite 6 senelik bir

mektepti.

Ġlk 3 sınıfında bütün fakülteler bir arada

okurdu. Sonra ihtisas ve meslek derslerine

ayrılırdı. Onun için 2. 3. Sınıflarda bütün

dersleri beraberce okuduk. Bu beraberce

okumuĢ olduğumuz derslerde, analitik

geometri, analiz gibi riyaziyeye ait derslerde

hocalar imtihan notlarını sınıfta okurdu. Bu

imtihan notlarında biz hep on numara

alıyorduk. Ve ikinci sınıfa girdiğimiz halde,

onların içerisinde en yüksek numarayı

alıĢımız, tabii dikkatlerini çekiyordu. Biz

onların sınıfına bir sene sonra geldik.

Aslında bu bir sene sonra geliĢ dolayısıyla 1.

Sınıf derslerini okumadığımız halde büyük

muvaffakiyetti bu.

Süleyman beye eğe dersleri ağır geldiğinden

inĢaata geçiyordu

Süleyman Bey makineci olarak girmiĢtir

üniversiteye. Eğe dersleri ona ağır geldi…

Bu yüzden ikinci sınıfta inĢaata çevirdi.

-Neden ağır geliyordu?

-Çünkü eğe dersleri hakikaten zordu. Bir

usta gibi 4 saat eğe sallamak vardı.

Biz girdiğimiz zamanlar o inĢaat Ģubesine

kendisini intikal ettirmiĢti. Ama

arkadaĢlardan duyardık ki, bilhassa bu eğe

dersleri Ona zor gelmiĢ bu yüzden

makinadan inĢaata geçmiĢ…

Erbakan Almanya‟da, Leopard

tanklarının motorlarını yapan fabrikaya

baĢmühendis oluyordu

Almanya‟da 3 yıl kaldıktan sonra 1954

yılının mayıs ayında askere gittim. Vatani

görevimi Ġstanbul‟da Kâğıthane‟deki

Ġstihkâm Okulu‟nda motor hocası olarak

yaptım

Nitekim biz ikinci sınıfta bu tesviyecilik

derslerine devam ettik, makine Ģubesi

talebesi olarak… 4 saat eğe sallanmaktaydı,

ondan sonra da kontrolde kabul edilmesi

lazımdı. Zor bir derstir. Yani, insan nefsine

güç gelen bir derstir. Eğe sürmesini

bileceksiniz. Koskocaman bir demiri

yontacaksınız ve onu diğer bir altıgen

demirin içerisine girecek hale getireceksiniz.

Böyle ıĢığa baktığınız zaman hiçbir tarafı

fazla eğelenmiĢ olmayacak. Tam makineden

çıkmıĢ gibi olacak…

-1948 senesinde Teknik Üniversiteden

mezun olduk.. 1948 senesinden sonra 1951

yılına kadar geçen 3 senelik bir zaman

zarfında ben mezun olur olmaz Motorlar

Kürsüsü‟ne asistan oldum. Zaten Motorlar

Kürsüsünden Öğretim Üyeleri beni

bekliyorlardı.

Haziran‟da mezun oldum. 1 Temmuzda

asistan olarak öğretim üyeliğine atandık.

Yani imtihanların hemen hemen bittiği gün,

aynı fakültede Hoca olarak göreve baĢladık.

(Bu bir ilk sayılırdı)

Deutz Motor Fabrikası tarafından

Almanya‟ya çağrıldım

Prof. Selim Palavan‟la beraber ikimiz

üniversitede motor dersi vermeye baĢladık.

Sonradan o gemi fakültesine geçti. Onunla

beraber kürsü arkadaĢı olarak dersleri

bölüĢerek verdik. O makine dinamiği

kısmını veriyordu, ben motor derslerini

veriyordum. Ve bir yandan da tabii

Page 110: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

110

tezlerimizi hazırlıyorduk. Bu tezler 1951

senesinde tamamlandı. Çok baĢarılı bir tez

oldu. Ve bunun arkasından üniversite

tarafından Almanya‟ya gönderildik.

Almanya‟da 3 sene kadar kaldık. 1954‟de

tekrar döndük. Bu kalıĢımız esnasında bir

yıllık bir devrede, Almanya‟da 3 tane tez

hazırladık. 1 - O gün size söylediğim doktora

tezi, 2- Teknik Üniversiteden Doçentlik tezi

ve 3- Alman Ġktisat Bakanlığı‟na

“motorlarda ekonomi” hakkında bir tez.

Bu tezler Almanya‟da neĢredildi. Klockner

Humboldt Deutz A.G.”KHD” motor

fabrikasının umum müdürü bizi, davet etti.

Motorlar hakkında tezimizi okumuĢ, çok

beğenmiĢ ve hayret etmiĢti.

Leopard tanklarının motorlarını yapan

fabrikaya baĢmühendis atandım

Almanya‟daki motor mecmualarında çıkan

makalemiz dolayısıyla direktör Flatz,

KHD‟nin umum müdürü olarak beni davet

etti. O zaman Almanya leopard tanklarının

motorlarını hazırlıyordu. Bu tank motorları

inkiĢaf bakımından teknik problemleri çok

güç olan sorunlu bir motor idi. Bizim

doktora tezimizdeki çalıĢma mevzularıyla

ilgili olduğu için orada bana araĢtırma

baĢmühendisliği teklif ettiler. Ve ben Teknik

Üniversite‟ye dönüp doçentlik imtihanlarımı

verdikten sonra orada araĢtırma

baĢmühendisi olarak görev yaptım.

1953 senesinde, takriben 1 yıl kadar çalıĢtım.

Sonra 1956 senesinde tekrar Almanya‟ya

aynı araĢtırmalar için davet ettiler. Bir kere

daha 1956 yılında 6 ay kadar kaldım.

27 yaĢında Teknik Üniversite‟nin en genç

doçenti unvanını kazandım

-1953 yılında doktor olduk. 53 yılının

baĢında, Mart ayında doktora imtihanlarını

verdim, 53 yılının Mayıs ayında Teknik

Üniversite doçentlik imtihanlarını verdik.

Bunlar ayrı ayrı iki tezdir, biri baĢkadır,

diğeri baĢkadır.

1 Mayıs 1953‟ten itibaren Almanya‟daki

“KHD”de araĢtırma baĢmühendisi olarak

baĢladık. O sırada, Teknik Üniversitede

doçentlik imtihanlarını da baĢarıyla

tamamlamıĢtık. Ve ondan sonra teknik

üniversitede, esasen ilkokula küçük yaĢta

gittiğim için, 6 yaĢında, 17 yaĢında teknik

üniversiteye girdim. 5 senede bitirince 22

yaĢında çıktık. Bütün bu tezlerin hepsinin

hazırlanması da 5 senede olduğu için 27

yaĢında doçent oldum. Bu Teknik

Üniversite‟nin en genç doçenti olmak

demektir.

Aynı zamanda Almanya‟da da en genç

doktorasını yapan kimse idim. Teknik

Üniversitede de en genç doçent oldum ve

Teknik Üniversite‟de doçent olup

Almanya‟da bu motor sahasında 1 sene

çalıĢtıktan sonra tekrar geldim.

Teknik Üniversite‟deki doçentlik vazifesine

birkaç ay devam ettikten sonra askere gittim.

1954 senesinin Mayısının sonuydu galiba…

Askerliğimi istihkâm olarak Ġstanbul‟da

yaptım

1.5 yıl askerliğimizi istihkâm olarak

tamamladık. Ġstanbul‟da, Kâğıthane‟de 6

aylık kısmını okulda yedek subay olarak

yaptık. Onu yaptıktan sonra, 1 yıl müddetle

hem Kâğıthane‟deki okulda motor hocalığı

yaptık, hem de Kâğıthane‟deki okulun

emrinde dördüncü kademeyle görevli

bulunan Ġstihkâm Bakım Birliği‟nde teknik

müdür olarak görev aldık.

-Hatırladığınız askerlik arkadaĢınız var mı?

-Askerlik arkadaĢımız çoktur. Bizim

askerlikten arkadaĢımız, Baki ÖniĢ var. Ben

çavuĢ idim o on baĢım idi. Baki ÖniĢ, Yusuf

Ziya ÖniĢ vardır ya, ĠĢ Bankası umum

Page 111: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

111

müdürü, onun oğlu… Askerlik arkadaĢım

çoktur, fakat siyasete atılanların içinde fazla

bir kiĢi sayamayız. Batının en geliĢmiĢ

tankı “Leopard”ların ateĢleme sistemini

yeniden programladım

Bugün, Batı Blokunun en geliĢmiĢ tankı olan

Leopard tankının yüksek savaĢ

etkinlikleriyle, en ağır Ģartlarda bile görevini

yerine getirmeleri, olumlu Ģöhretinin

doğruluğunu ortaya koymaktadır. 40 ton

ağırlığında, 2 metre 62 santim yüksekliğinde

6 metre 94 santim uzunluğunda ve 3 metre

25 santim eninde olan leopard tankları 65

kilometre sürat yapabilmektedir. Top

menzili 5.500 metredir. Motoru 4 zamanlı

sıvı soğutuculu ve değiĢik tip yakıt yakan

V10 tipidir. 4 vitesli hidrolik devirli olup

elektro-hidrolik diĢlidir. (Almanların 1.

Dünya SavaĢında Rusya hücumu sırasında

bu tankların yakıtları donduğu ve

çalıĢmadığı için, leopardların en zor hava

Ģartlarında, üstelik hem benzin, hem mazot,

hem gazyağı hem de gerekirse zeytinyağı ile

bile çalıĢacak Ģekilde, bunların ateĢleme

sistemlerini Erbakan yeniden icat ve dizayn

etmiĢtir)

Çok çalıĢkan olduğu için üniversitede

“KUġ” lakabı takılıyordu

Yazılı ve sözlü imtihanlardan hep 10

numara alıyordum

-ġimdi kendi sınıfımdayken sınıf

arkadaĢlarıma hocalık yapmak baĢka, bir

sınıfın en çalıĢkanı olmak baĢkadır. Çünkü

arkadaĢlarına hocalık yapmak gibi bir

hususiyet vardır. Bu hususiyet bende daha

küçük yaĢlarda baĢlamıĢtır. Mesela; Ġstanbul

Erkek Lisesi‟ne devamda 1 ay kadar geç

kalmıĢtık. Biz Trabzon‟dan geldiğimiz

zaman, o bir ay esnasında hocaların anlattığı

konularda bulunamamıĢtık 1 ay sonra

müzakere yapmaya baĢladıkları zaman,

hocalarımız hemen ilk günlerden itibaren

“sınıfın en çalıĢkanıdır” unvanını takmıĢtır.

Hatta ortaokulun 2. sınıfında tabiat bilgisi

derslerini, fizik derslerini, hocamız diĢ

tabibiydi, kendisi çok meĢgul olduğu için

vermediği dersleri, bana hazırlattırıp,

anlattırırdı.

Ortaokulun son sınıfında bütün derslerden

10 numara alarak geçmiĢizdir. Onlar bitirme

imtihan‟ı idi, yani müsabaka Ģeklinde

yapılırdı, kapalı kâğıtlarla.

“Ne bir kelime fazla, ne bir kelime eksik”,

Hocaların anlattığı ve kitapların yazdığını

aynen tekrarlıyordum

Bilhassa matematik derslerinde, birçok

problemleri kaldırıp çocuklara anlattıran 7.

sınıftaki riyaziye hocamız ki bu Sulhi

Dönmezer‟in babasıydı.

-“Bak dikkat ediyor musunuz bir tek kelime

fazla söylemiyor, bir tek kelime eksik

söylemiyor. Ben anlatsam bunu böyle

anlatamam” diye sınıfta takdir hisselerini

ifade ettiğini hatırlıyorum.

Evet, kendisi eski demiryolu subaylığından

emekli olmuĢtur. Ve Ġstanbul Erkek

Lisesinde matematik hocalığı yapardı,

Fatih‟te otururdu. Bütün matematik

hocalarının, hepsinin bir hususi alakası

olmuĢtur bana.

“Sıfırcı Avni‟den hayatında ilk defa 10

tam notu ben alıyordum”

Ha, unutmadan söyleyeyim meĢhur “sıfırcı

Avni” hayatında ilk tam notu, yani on

numarayı bana vermiĢti. Lise bir, yani

dokuzuncu sınıfta bize matematiğe geldi.

Ben hevesle beni derse kaldırsın diye bekler

dururum. Meğersem hocanın birisi ona

benim hakkımda bir Ģeyler fısıldamıĢ. Bekle

bekle, hoca beni derse kaldırmıyor. Herkesi

derse kaldırıyor basıyor sıfırı.

Page 112: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

112

Ġlk defa bir yazılı imtihan yaptığı zaman, bir

on numara verdi ve ertesi gün geldi, notları

okurken, dedi ki:

-“Ben hayatımda ilk defa bir iĢ yaptım,

Necmettin‟e 10 numara verdim Hâlbuki

bugüne kadar ben 10 numarayı hep kendime

saklardım. Fakat sorduğum suallere vermiĢ

olduğu cevapları gördüğüm zaman bu

adetimi bozmak mecburiyetinde kaldım”

Tabii 11‟inci sınıfa gelince fizik hocası,

kimya hocası ve matematik hocaları bana

ayrı ders vermeye baĢladı. Yani bilhassa

matematik hocası, Fransa bakaloryalarında

sorulan sualleri bana sorardı. Mesela bütün

sınıfa baĢka ödev verirdi, ama bana baĢka

ödev hazırlardı. Sen Ģunu yap derdi. Ve bu

ödevler üniversite seviyesinde ödevler idi.

“Hocamız Hasan Fehmi 3 bin kiĢinin

içinde benim kapalı yazılı kâğıdımı

tanıyordu”

Ve, 11‟inci sınıfta bitirme sınavlarında

riyaziye hocamız heyet halinde imtihan

kâğıtlarını okurlarken, bakınız ben bu kâğıdı

açmıĢ değilim, fakat (Bütün Ġstanbul‟daki

özel okullar da bizim okulda imtihan

oluyordu ki, aĢağı yukarı 3 bin kiĢilik falan

bir imtihandır bu.) 3 bin kiĢinin kâğıdının

içinde, “bu mutlaka Necmettin‟in kâğıdıdır”,

demiĢ muallimler meclisinde, riyaziye

hocamız Hasan Fehmi. Ġltimas olmasın diye

isim, soyadı ve mektep numarası köĢede

katlı ve görünmez vaziyette idi.

O zaman liselerde iftihar kitapları çıkardı.

Tabii o zaman, bütün o iftihar kitaplarına

geçmiĢizdir. O imtihan kitaplarını

bulursanız, oradaki sınıflar ait o küçük

yaĢtaki fotoğraflarımdan da bulmak

mümkündür. Ġftihar kitabı bütün Türkiye‟nin

iftihar kitabı diye basılıyordu o zaman. Biz

8. sınıfta iken baĢladı. Son sınıfa kadar

devam etti..

-Bir de efendim bu çalıĢkanlık yüzünden,

öğretmenleriniz veya arkadaĢlarınız size bir

isim bulmuĢlar mıydı o zaman?

-Efendim Teknik Üniversitede tabii ismimiz

kuĢ‟tu. KuĢ; orda çok çalıĢkanlara (koĢarak

değil, uçarak iĢ yapanlara) verilen isimdir.

Lisede böyle bir isim takma giriĢimi

olmamıĢtır. Yalnız lisede bir matematik

kulübü kuruldu. Bütün sınıflar arasında.

Ġstanbul Erkek Lisesi Büyük bir lisedir.

O zaman aĢağı yukarı 6 adet son sınıf vardı,

3 tane edebiyat, 3 tane fen. Bütün bu

sınıfların arasında bir matematik kulübü

teĢkil edildi. Ve oraya baĢkan olarak beni

seçtiler.

“Kimya hocası Refik Bey ders anlatıĢıma

hayret ediyor ve hayranlığını

belirtiyordu”

Kimya hocamız Refik Bey çok kıymetli bir

kimyacıydı. Refik Bey gayet sert bir insan,

kimseye 4 ve 5 numaradan fazla vermez,

diye adı çıkmıĢ bir hocaydı. Ġlk günü bir ders

anlattı. ġimdi bunu kim anlatacak, dedi…

Tabi arkadaĢlar bizi gösterdiler, kalktık.. O

bir tek çözüm Ģekli göstermiĢti. Bu “kimya

denklemlerinin kat sayılarının tayini”

hakkındaydı. Biz ise bunu Ģöyle yapabiliriz,

böylede yapabiliriz” diye iki üç türlü

kendisine izah ettiğimiz zaman, tabii

hayretler içinde kalmıĢtı. Dedi ki ben eski

senelerdeki usullerimi bozacağım galiba…

Çünkü benden 5‟den 6‟dan fazla numara

kimse alamazdı. Ama Ģu anlatma karĢısında

bu arkadaĢınız bana usullerimi

bozduracaktır” dedi. Böylece benimle ilk

defa tanıĢtı.

“Sınıf arkadaĢlarıma bedava ders

veriyordum”

Bu arada, Lisede iken,, birçok dersleri diğer

arkadaĢlara anlatıyorduk. Ve bizim

günümüzün yarısı arkadaĢlarımıza özel ders

Page 113: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

113

vermekle geçiyordu. Birçokları bir kısım

dersleri anlayamazlardı. Bilhassa lisenin son

sınıfında. Sınıfın 20 kadar talebesine adeta

Cumartesi Pazar günleri özel ders

veriyorduk.

-Bedava mı hocam?

-Tabii bedava.. Sınıf arkadaĢımız bunlar.. O

zaman mütalaa sınıfları vardı. Mütalaa

sınıflarında herkesin kendi kendine çalıĢması

lazımdı. Amma hocalar benim ders vermeme

müsaade ederdi. ArkadaĢlar benim yanıma

gelirlerdi, o zaman biz, sabahleyin derste

hocaların anlattıklarını, kavranmayan

kısımlarını bir kere daha tercüme ederek

anlatmaya çalıĢırdık. Böylece sınıf

arkadaĢlarımıza bir nevi hocalık yapardık.

Siyasi hayatı ve kısa hatıraları

Erbakan Hoca milletine, memleketine ve

tüm Ġslam ve insanlık âlemine en hayırlı ve

kalıcı hizmetleri yapabilmek üzere siyasete

atılmıĢ, dünyalık nimet ve etiketleri hiçe

sayarak tarihi bir mücadeleye baĢlamıĢtı.

Onun bu giriĢimi en çok din ve milliyetçilik

istismarcılarını telaĢlandırmıĢtı.

MSP‟ ye girmek isteyen TürkeĢ‟in

yardımcısını komandolar kaçırıvermiĢti

ĠĢte o günkü bir gazete haberi:

“MHP‟ den ayrılan 6 kiĢi otomobille MSP

merkezindeki katılma törenine giderken,

ikinci otomobilde bulunan Faruk Akküllah

ve Yüksel Serdengeçti komandolar

tarafından kaçırıldı. Serdengeçti bulundu

Akkülah‟ı ise polisler arıyor.. MSP genel

merkezinde düzenlenen transfer törenine

gitmek üzere iki otomobille yola çıkan altı

MHP‟liden ikisi kaçırılmıĢtır. MHP genel

baĢkan yardımcılığından bir ay önce istifa

ettiği öne sürülen ve önceki gün kaçırılan

Faruk Akkülah henüz bulunamamıĢtır.

Öğrenildiğine göre MHP‟den ayrılan altı

kiĢi, MSP genel merkezinde yapılacak törene

katılmak üzere 1969 yılında MHP genel

sekreterliği yapan eski milletvekili Ġsmail

Hakkı Yılanlıoğlu‟nun Gazi OsmanpaĢa

Nenehatun Caddesi Kargöz Sokaktaki

evinde bulunmuĢlardır.” (o günkü gazeteler)

ġeyh ġamil‟in torunu MSP‟den

milletvekili oldu

MSP‟li parlemanter adaylarının çoğunluğu

ilahiyatçı, tüccar ve mühendislerden

oluĢmaktaydı.

Milli Selamet Partisi‟nden 5 Haziran

seçimleri için Millet Meclisi ve Cumhuriyet

Senatosu üyeliğine aday adayı olanların

adları Çankaya sinemasında düzenlenen bir

toplantıda açıklanmıĢtır. Adları açıklanan

adaylar arasında ġeyh ġamil‟in torunu Sait

ġamil de vardı. [1]

Tarihin ilk ayakkabılı eylemi Erbakan‟ın

milli sanayi mücadelesiyle yapılıyordu

Dünya da ilk ayakkabılı protestonun patenti

de bize ait çıktı. Hem de tam 50 yıl önceki

bir olaydı.

Peki, ayakkabıyı fırlatan ile muhatap olan

kim olmaktaydı?

Yıl 1961. Yer Ankara... Birinci Otomotiv

Sanayi Kongresi yapılmaktaydı. Kongre'ye

katılanlar arasında iĢadamları, bürokratlar,

mühendisler, gazeteciler vardı. Kongre'nin

öncülüğünü yapan isimse daha sonra

Türkiye'nin siyasi hayatına damgasını

vuracak olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'dı.

Erbakan,1956 yılında daha 30 yaĢında iken

GümüĢ Motor Fabrikasını kurarak

Türkiye'nin ilk büyük sanayi hamlesini

gerçekleĢtirmiĢ, yine 1960 yılında Ankara'da

yapılan Sanayi Kongresi'nde ilk kez

"Türkiye'nin kendi otomobilini

üretebileceği" fikrini ortaya atmıĢtı. 1961

yılındaki Otomotiv Kongresi bu çabaların bir

Page 114: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

114

sonucu toplanmıĢtı. Kongre salonu oldukça

kalabalık ve heyecanlıydı. Salonda

Türkiye'nin kendi otomobilini

üretebileceğinin inancı ile heyecanlanan

mühendislerin yanı sıra, yerli otomobil

fikrine karĢı çıkan iĢbirlikçi Masonlar da

bulunmaktaydı.

Bunlardan biri de, Bernar Nahum'dur.

Bernar Nahum, Lozan gizli

danıĢmanlarından olan ve Türkiyenin adım

adım Ġslam‟dan uzaklaĢtırılmasını, her

yönden zayıflatılıp parçalanmasını

amaçlayan Siyonist Yahudi planın fikir

babası Haham Hayim Nahum takımındandı.

Bernar Nahum, Koç Otomotiv Grubu'nun

temsilcisi olarak toplantıdaydı.

Parantez açalım: Vehbi Koç ile Bernar

Nahum 1944 yılında tanıĢmıĢ, bu tanıĢma

Koç Grubu için tarihi bir dönüm noktası

olmuĢ, . Grup hızla büyümeye ve küresel bir

Ģirket olmaya baĢlamıĢtı. Koç ile Nahum

ortaklaĢa Otokoç'u kurmuĢ ve baĢına da

Nahum atanmıĢtı. Bir iddiaya göre Bernar

Nahum, Lozan anlaĢmasının mimarı meĢhur

Hayim Nahum'un oğlu olmaktaydı. Bir

iddiaya göre de Koç grubu'na ait, BEKO'nun

BE'si Bernar'dan, KO'su Koç'tan alınmaydı.

Gelelim ayakkabılı eyleme:

Bernar Nahum, Birinci Otomotiv

Kongresi'nde konuĢurken salondaki hava

giderek elektriklenmeye baĢlamıĢtı. Çünkü

Otokoç'un ortağı ve yöneticisi Nahum,

salondaki heyecanın aksine otomotiv

sanayinin zorluklarından bahsetmekte ve

yerli otomobil fikrine karĢı çıkmaktaydı.

O sırada ön sıralarda oturan genç bir

mühendis, bir kürsüde konuĢan Bernar

Nahum'a, bir de ayakkabılarına

bakmaktaydı. Makina Kimya Endüstrisi'nde

(MKE) çalıĢan Erbakan‟ın Millici ekibinden

olduğu anlaĢılan mühendisin ayağında

kurumun yeni dağıttığı postallardan vardı.

Nahum konuĢmasına devam ederken ön

sıradaki genç ise, postalının bağcıklarını

çözmeye çalıĢmaktaydı. Çünkü öfkesi iyice

kabarmıĢtı.

Nahum; "Bursa'da Ģeftali üretmek

otomotiv üretmekten hem daha kolay hem

daha kazançlıdır" dediği anda da ortalık

karıĢmıĢtı. Nahum'un "otomotiv yerine

Ģeftali üretmeyi" önermesine dayanamayan

genç mühendis ayağından çıkardığı postalı

kürsüye fırlatmıĢtı.

Postal, Nahum'un alnına çarparken, MKE'li

vatansever: "Bize otomobili siz

ürettirmiyorsunuz, sizler bizi batıya mahkûm

ve mecbur ediyorsunuz" diye bağırmaktaydı.

Ve bu genç mühendis te Erbakan gibi, milli

ve yerli kalkınma sevdalısıydı.

Herkes unutmuĢ olsa da iĢte bu olay ilk

ayakkabılı protestoeylemi olarak tarihe

geçmiĢ bulunmaktadır.

Artık yazmak zorundayız. Her Ģeye rağmen

Türkiye'nin ilk yerli otomobili "Devrim"i

yapma fikri bu kongre'nin sonucunda ortaya

çıkmıĢtır. YapılmıĢtır da... Ama biliyorsunuz

benzin koymayı unuttukları() için

yürümemiĢ ve öylece kalmıĢtır.

Oysa, Erbakan ilk yerli otomobil fikrini 50

yıl önce ortaya attığında, ne Kore'nin

Hyundai'ı, Ne Ġran'ın Samand'ı, ne

Hindistan'ın Tata'sı, ne Çin'in Cherry'si

vardı. Ne kadar acıdır ki, Ģimdi sokaklarımız

Hyundai, Tata, Cherry ile dolup taĢmaktadır.

Son bir not: Türkiye'ye "Otomobil yerine

Ģeftali üretilmesini" öneren Bernar Nahum

hakkında bakın Rahmi Koç yıllar sonra ne

buyurmuĢlardı:

"Koç'un otomotiv sanayi iĢine girmesini,

büyümesini ve kâr etmesini sağlayan Mösyö

Bernar'dır. Vehbi Bey'in büyük itimadını

Page 115: NECMETTİN ERBAKAN’IN ARDINDAN Dışı/2011... · Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve Ġslâm dünyasına da baĢsağlığı diliyorum. 28 ġubat 2011, YeniĢafak

DÜNYA BÜLTENİ ARAŞTIRMA MASASI - DÜBAM

115

kazanmıĢ biriydi ve Vehbi Bey, o ne derse

kabul ederdi. Bernar Nahum eldeki paranın

daima otomotiv iĢine yatırılmasını

istemiĢtir." (Capital Dergisi-2008)