n ahihac ' mehmet akif'e armaganisamveri.org/pdfdrg/d194933/2011/2011_akpinara.pdf · 2019. 3....

28
n ahi h aC "' . MEHMET AKiF'E """ ARMAGAN 2011 MEHMET YI LI VE VEFATININ 75. YIL DÖNÜMÜ ONURUNA

Upload: others

Post on 28-Jan-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • n ahih aC cıacırn ı "' .

    MEHMET AKiF'E """ ARMAGAN

    2011 MEHMET AKİF YILI VE VEFATININ 75. YIL DÖNÜMÜ ONURUNA

  • Editör: Prof. Dr. Mehmet Bayyiğit

    Editör Yardımcısı: Doç. OL Ahmet Çaya

    Tasarım:

    Minyatü®k

    Düzelti: İbrahim Demirci

    Baskı:

    Ennan Ofsec

    ISBN 978- 605-62054-0.S

    Konya, Nisan 201 1

    Bu eserin bütün haklan sal

  • Mehmet Akif 'in Kur'an Tasavvuru

    Ali Akpınar

    Pcof. Dr., Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.

  • özet

    Milli şairimiz Mehmet Akif, Cumhuriyetimizin ilanından sonra, Türk

    halkının Kur'an'ı anlayarak okuyabilmesi adına Kur'anın Türk diline tercü-

    mesi ile meclis tarafından görevlendirilen şairimizdir. Başarıya ulaş (a) mayan

    bu görev yanında Nıiehmet Akif, Kur'an hakkında müstakil şiirleri ve maka-

    leleri olan, Kur'an lıyetlerini şiirle ifade eden, şiirlerinde Kur'an temalarını

    işleyen bir Kur'an şairidir.

    Biz bu yazımızda, Mehmet Akif in, şiirlerinde Kur'an ayetlerini kul-lanması ile ilgili o!Jrak yapılmış tez, makale ve kitap düzeyindeki çeşitli çalışmalardan da yola çıkarak onun Kur'an tasavvurunu ortaya koymaya çalışacağız. Bu meyanda onun Kur'an ile ilgili yazdıklarını inceleyerek, yap-

    tığı Kur'an tercümeslnin akıbeti hakkında bilgileri verdikten sonra, onun

    Kur'an ile ilgili şiirlerini, Kur'an ile ilgili yazıp söylediklerini değerlendirip

    Kur'an tasavvurunu tespit etmeyi deneyeceğiz.

    İnanıyoruz ki şiir ve yazılarında işlediği konularla günümüz insanına ışık

    tutmaya devam eden Mehmet Akif'in Kur'an anlayışı da insanunızın yolu-

    nu aydınlatıcı ve ufuk açıcı niteliktedir.

    Mehmet Akif ve Kur'an

    Mehmet Akif. Hicri 1290 Şevval/ Miladi 1873 Aralık'da İstanbul'da doğmuş; 63 yıllık çileli ve bereketli bir ömür sürdükten sonra 27 Aralık

    1936 da İstanbul' da vefat etmiştir. Akif, Çocukluğumda, evet, bahtiyar idim cidden/Har'im-i ô.ileııin farkı yoktu cennetten' diye tasvir ettiği bir ailede ye-

    tişmiştir. Babası Fatih medresesi müderrislerinden Hoca Tahir Efendi,

    Osmanlının kuruluşundan itibaren her Ramazan ayında sarayda yapılan

    Düzdağ. Safalıat Tam Metitt ve Safahat Dışmda Kalmış 54 Şiir, 'Sanatkar', (Hz: M. Ertuğrul Düz-dağ), İstanbul, 2006, s, 502.

  • tefsir dersleri demek olan Huzur Derslerine katılmış bir kimsedir. 2 Akif kendisi hakkında benim hem babam, hem hocamdır. Ne biliyorsam kendi-

    sinden öğrendim3 derrajtir. Dolayısıyla Akif, Kur'an sedalarının hiç eksik

    olmadığı Kur'anlı bir evde doğup büyümüştür.4 Zamanının en yüksek fen

    okulu Baytarlık Mektebini okurken Kur'an'ı elinden hiç düşürmemiş ve

    Yirmi yaşından sonra hıfzını tamamlamışcır. Ö mrünün sonlarına doğru

    bu hususu kendisi şöyle anla~ır: Talısil-i aliyi bitirdikten sonra hafız oldum.

    Fakat ondan evvel Kur'an'ı okuya okuya gayet pişkin bir hale getirdiğim için

    zaten hıfz ile aramda bir mesafe yokıu. Az bir müddet içinde Kur'an'ı ezber-

    leyiverdim. 5

    Akif, sekiz yaşında başladığı hıfzını altı ayda ikmal etmişti (1894).

    Hıfzı, hacimle namaz kıldıracak düzeyde olup o demir hafızdı. Onun

    Arap edebiyatındaki kuvveti bu Kur'an hıfzından kaynaklanıyordu ...

    Derslerde o, Kur'an ayetleri ile istişhad ederek tartışmaları bitirirdi.6

    Sebflürre~ad Dergisinin tefsir kısmının Akif'e verilmesi istenince o,

    bu benim işim değil, bunun usul ve kaidesi var ki benim onlarla fazla ilgim

    yok diye itiraz etmiş; buna karşılık böyle olması daha iyi, kavaid ve nakil-

    lerden ziyade doğrudan doğruya Kur'an'dan anladığınızı, duyduğunuzu yazı

    nız, ayetlerin size ilhamları bizce en mükemmel tefsirdir7 denilerek bu görev

    kendisine verilmiş, o da dergirıin 183. sayısından itibaren zamanın mese-

    leleriyle ilgili ayet ve hadisleri açıklayan kısa Tefsir yazıları yazmıştır. Bu

    yazıların adedi, on sekizi manzum olmak üzere elli yedidir.8 Akif, İslam'a

    bağlı olduğunu kabul eden bir devlet ve millette Kur'an ruhunu canlan-

    dırmak, toplumun Kur'an'ın hidayetinden faydalanabilmesi için başya

    zarlığını yaptığı bu derginin her sayısında ictimdi tefsir diye adlandırılan

    metotla tefsir yazılan yazıyordu. O, bu yazılannda ilim, teknik, tarih ve

    toplum hayatına temas eden ayetleri ele alarak, onlardan çıkacak pratik

    Düzdağ. Safahat Tam Metin ııe Safahat Dış111da Kalmış 54 Şiir, Giriş, İstanbul, 2006, s, 25. Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 'Hakkın Sesleri', s, 189. Şengiller, M. A. Kiilliyatı, X, 39-42. Düzdağ. Safahat Tam Metin ııe Safahat Dışmda Kalmış 54 Şiir, Giriş, s, 28-30. Cündioğlu, Bir Kur'ıin Şairi, s, 24-25, 29, 35-36. Eşref Edib, Mehnıed Akif, 1, 27. Düzdağ. Safahat Tanı Metin ııe Safahat Dış111da Kalmış 54 Şiir, Giriş, s, 43; Dücane Cündioğlu, Bir Krır'ıin Şairi, s, , 425, 442.

  • sonuçları sunarak Kur'an kültürünü topluma mal etmek ve tefsir ilmini

    ihya etmeyi hedefliyordu. Çünkü Akife göre felaketler içinde kıvranan

    milletin bu duruma düşme sebebi Kur'an'ın hayat veren ruhundan ve

    buyruklarından uzaklaşmaku. Zira Kur'an'ın toplumu ıslah eden pren-

    siplerini tatbik etmeyen Müslüman, onu mezarlık kitabı, fa l, muska veya

    musiki vasıtası haline getirmişti ... O Kur'an'ı Rabbin kullarına gönderdi-

    ği bir mektup olarak bildi, onu yalnızca hatim indirmek için değil , mana-

    sını anlayıp gereklerini yerine getirmek için okumak gerekiyordu ... Akif

    bu fikirlerini mecmua sayfalarında mensur ve manzum olarak yazmakla

    kalmıyor, diyar diyar dolaştığı Anadolu'daki cami kürsülerinden de hal-

    ka anlatıyordu ... Kur'an'ı, adeta yeni iniyormuşçasına okumaya çalışmış,

    kendini ve toplumunu Kur'an'ın asıl muhatabı olarak görmüş ve böylece

    Kur'an'dan büyük feyz almış, onun dinamizmini yaşatmıştır ... Düşünüp

    yazdıkları Kur'an'a ma'kes olduğu için eserleri ebediliğe namzet olmuş

    tur.9 O, şiir, yazı ve söylemlerinde Kur'an ayetlerine dayanıyor, ayetleri

    kendi döneminde iniyormuşçasına olaylara uyarlıyor, Kur'an kahraman-

    larıyla kendini ve toplumunu özdeşleştiriyor ve sosyolojik tefsir ekolü

    içerisinde onları şiir diliyle yorumluyordu. Çünkü ona göre Kur'an , her

    şeyin çaresini göstermişti. ıo

    Mehmet Akif Ersoy bütün ömrünü, bütün varlığım Kur'an'a bağlayan

    bir adamdı. Kur'an, onun hem semavi kitabı idi, hem ahlakı ve ruhani

    ülküsü idi. Onun için bütün yaşayışını bu kitaba uydurmuştu .. Hayatın

    da yazdığı ve neşrettiği ilk şiir 'Kur'an'a Hitab'dı ve bu hitap onun genç

    ruhundan semaya yükselen sonra bütün ömrünce onun ruhuna sağa

    nak sağanak feyiz yağdıran bir rahmetti. Gençliğinde ve olgunluğunda

    ona daima Kur'an rehber oldu .. Ezberinde olan Kur'an'ı gece gündüz

    okurdu .. Mısır'a çekildiği zaman bütün zevki Kur'an'ı daha iyi yaşamak

    ve Kur'an'ın bütününü hafızasında ve ruhunda canlandırmaktı. Buna o

    derece muvaffak olmuştu ki, namazlarını hatimle kıldmyor ve tanrı buy-

    ruğuna sarılarak tanrının huzurunda yükseliyordu. Bu, onun miracı idi. 11

    Bkz. Yıldırım, 'Mehmed Alrifi11 Kur'ıirı Anlayışı', Al Ü. İ.F.D, Erzurum, 1988, Sayı VTO, s, 1-17. ıo Bkz. l

  • O, bitirdiği halde bir türlü tam göremediği meal çalışması ile ilgili olarak

    şunları söyler: Kur'an tercemesini hakkıyla yapamadığıma kaniim. Bundan

    dolayı neşr etmedim. Mamafih hu çal~ma benim Allah ile pazarlığımda çok

    semereli oldu. Halimde büyük değişiklikler oldu. Kimseye bir şey vermedim.

    Fakat ben çok şeyler aldım. Duyduğum nevi feyz çok büyüktür. 12 Özetle söy-

    lemek gerekirse Kur'an Akif'in gönlüne ve beynine taht kurduğu gibi,

    sözlerine ve yaşayışına da ~ksetmişti. Onun his ve duygularını, fikir ve

    düşüncelerini Kur'an şekillendiriyordu. Süleyman Nazif'in dediği gibi

    Akif, Hakka, Hz. Peygambere, Selefin büyüklerine, cemiyete, insaniyete ve

    özellikle de insaniyete ilan-ı aşk etmiş kamil bir mümindi. 13 Akif, özellik-

    le mensur tefsir yazılarında klasik tefsir metodunu izlemiştir. Sözgelimi

    o, bir ayeti tefsir ederken, ayetle ilgili başka ayetleri zikretmiş, zaman

    zaman hadislere yer vermiş, sebeb-i nüzul bilgileri vermiş, dilbilimsel

    açıklamalara değinmiş, Arap şiirini kullanmış, İslam tarihinden örnekler

    vererek açıklamalarını desteklemiştir. 14

    Kur'an tefsiri ile ilgili olarak Abduh'tan Tefstru Sureti'l-Asr'ı

    (Sırat-ı Müstekim 1909), Tefstru Cüz'i Amme'den muhtelif sureleri

    (1912) tercüme edip Sebilüreşad'da yayınlamıştır. 15 Abdülaziz Çaviş'in

    Esraru'l-Kur'an adlı tefsirinin yarım kalan çevirisini Akif yapmış ve

    Sebilürreşad'da yayınlamıştır. (1919-1924)

    Abdülaziz Caviş'den tercüme edilip Sebilürreşad'ın 1915-1924 yılla

    n arasındaki sayılarında yayınlanan Esrtir-ı Kur'tin adlı eserin önemli bir

    kısmını Akif tercüme etmiştir. Şöyle ki eserle ilgili yayınlanan yüz yirmi

    kadar yazının son elli beş tanesi Akif tarafından çevrilmiştir. 16

    Ömrünün sonlarına kadar Kur'an ile ilgili çalışmaları takip etmeye

    gayret etmiş ve okuduklarını değerlendirmeye devam etmişti r. Örneğin

    hasta yatağında kendisine gönderilen Ömer Rıza'nın İslam Tarihi'ni ted-

    kik etmiş ve Kur'an ile ilgili yazdıkları ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi

    11 Eşref Edib, Melımed Akif, I, 197. 11 Çantay, Alciftıame, s, 26 " Bkz. Aydar, 'Bir Kur'an Müfessiri Olarak Melııııet Akif, Diyanet tlm1 Dergi, Ankara, 1996, Sayı iV,

    s, 25-50. 11 Cündioğlu, Bir Kur'an Şairi, s, 55. 16 Düzdağ, Safalıat Tam Metin ve Safalıat Dış111da Knl1111ş 54 Şiir, Giriş, s, 65.

  • yapmtştır: Ömer Rıza'nın Kur'an'ın yedi harfle indirildiği hakkında tedkikatı

    çok kıymetli olup şimdiye kadar böyle kapsamlı bir şeyin yazıldığını zannet-

    miyorum. 11

    1. Dünya savaşı yıllannda Kamil Miras ile beraber Tefsir ve Hadis

    Usulü okuyan Akif, Celaleyn tefsirini, Kelam-ı Kadim gibi sürekli ve tek-

    rar tekrar okuduğunu, 1920'de Kastamonu'da yaptığı ve Sebilüreşad'ın

    muhtelif sayılarında yayınlanan vaazlarını yaptığı suada yanında Tefslr-i

    Celaleyn'in olduğunu, onu yanından hiç ayırmayıp sürekli okuduğunu bu

    meyanda on sekiz kere hatmettiğini ve on dokuzuncu hacmine devam

    etmekte olduğunu bizzat kendisi söyler.18

    Kur'an'ın tercüme işi ile görevlendirilmeye layık görülmüştü . O, bu

    taltifi, sahip olduğu engin bir Tefsir, Arapça ve Türkçe bilgisi ile hak

    etmişti. Eşref Edib'in dediği gibi, o isteseydi Kur'an'ı nazmen tercüme

    edebilecek bir seviyede idi. 19

    1925'te TBMM' de Diyanet İşlerinin bütçesi görüşülürken kendisine

    Kur'an'ın tercümesi görevi verildi. Akif, bu görevi, adına meal denilmesi ve Elmalı'nın tefsiri ile bir arada basılması kaydıyla kabul etti. Mısır'da

    1926'da başladığı meal çalışmasının müsveddesini 1929'da bitirdi. An-

    cak Türkiye'deki Türkçe ibadet tartışmaları üzerine mealini gönder-

    mekten vazgeçmiş ve anlaşmayı iptal etmiş ve aldığı ücreti iade etmiştir

    (1931). 1932'de Mısır'a giden Eşref Edib meali okumuş ve İstanbul'a gö-

    türüp basmak istemişse de Akif, henüz tam olarak bitmediğini, bazı tashih-

    leri yapması gerektiğini, bazı ayetlere müfessirlerin verdiği farklı manaları da

    mealin dipnotlarına koymak istediği.ni ve mealin bir ilim heyetine incelettikten

    sonra basılabileceğini söylemiştir. 1936'da hastalanarak yurda döndüğün-

    11

    18

    19

    Eşref Edib, Melımed Akif, 1, 1, 22-23. Özellikle müsteşriklerin çokça dillerine doladıkları bu ko-nuya dair yaphğı açıklaınalannda Ömer Rıza, Kur'an'ın yedi harf üzere yani, yedi arap leh-çesine göre inmesinin Hicri sekizinci yılda Mekke'nin fethinden sonra söz konusu olduğwıu, bunun bu dönemden sonra İslaın'a giren ve farklı lehçelerde Arap dilini konuşanlara bir ko-laylık sağlamak amaoyla tanınmış geçici bir ruhsat olduğwıu, bu farklı okumalann Kur'an'ın birkaç kelimesinin farklı okunuşları ile alakalı olduğwıu, zira bu ruhsattan önce Kur'an'ın yüzde doksanının Kureyş lehçesi üzerine~ olduğwıu, Hz. Osman'ın Kur'an Mushaflarını çoğalhrken Kuı'an'ın sayılı bazı kelimelerinin farklı lehçelerde okunmasına dair bu ruhsab kaldırarak ümmet arasında birliği sağladığını delilleriyle izah eder. Bkz. Ömer Rıza, İslam Ta-rilıi, X, 228-258. Düzdağ. Snfalıat Tnm Metirı ve Safahat Dışırıda Kalmış 54 Şiir, Giriş, s, 73-75; Cündioğlu, Bir Kur'dtı Şairi, s, 34. Cündioğlu, Bir Kur'ı!rı Şairi, s, 17-18.

  • t c

    de meali müderris İhsan Efendi'ye dönersem alırım, dönmezsem yakarsın

    diyerek teslim etmiştir. Akif çalışması hakkında tercüme güzel oklu, hatta umduğumdan daha iyi. Lakin onu verirsem, namazda okutmaya kalkacaklar.

    Ben o zaman Allah'ımın huzuruna çıkamam ve Peygamberimin yüzÜne baka-

    mam20 demiştir. Akif in vefatı üzerine İhsan Efendi meali yakmaya kıyamamış, hatta kendisi de bir nüsha yazarak ciltlemiş, daha sonra 1961 de

    vefatının ardından Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin oğlu İbrahim

    Efendi tarafından hem Akif'in nüshası, hem de İhsan Efendi'nin istin -

    sah ettiği nüsha yakılmıştır. ıı

    20 Düzdağ. Safalıat Tam Meti11 ve Saftılınl Dışmdn Kalmış 54 Şiir, Giriş, s, 95. 11 Düzdağ. Snfalınt Tam Metin ve Snfalınt Dışmda Kalmış 54 Şiir, Giriş, s, 92-96; Şengüler, M. A. Kül-

  • Akif in üç yıl müsvedde, dört yıl temize çekip düzeltmeler yapa-

    rak yedi yılda tamamladığı bu meal,22 bizzat Akif'in ve dostu İhsan

    Efendi'nin vasiyeti üzerine Şeyhulislam Mustafa Sabri Efendinin oğlu

    İbrahim Sabri Bey'in ısrarı ile İhsan Efendinin oğlu Ekmeleddin Bey,

    Osman Saraç, Ali İhsan Okur ve İ. Hakkı Şengüler'in hazır bulundu-

    ğu bir yerde yakılmışnr.23 Akif'in yakılma vasiyetinin ardında genellikle

    Türkçe ibadet tartışmalarının yoğun olarak yaşandığı o dönemlerde na-

    mazlarda mealinin Kur'an yerine okutulma endişesi gösterilmiştir. An-

    cak Akif bundan daha ziyade mealinin mükemmel olmasını istemekte,

    bunun için de acele etmemektedir.24 Nitekim o, meclisin kendisine ver-

    diği görevi 1931 'de iade etmiştir. Türkiye' deki Türkçe ibadet denemele-

    ri ise 22 Ocak 1932'de Hafız Yaşar Okur'un Yerebatan Camiinde Cemil

    Said'in Kur'an çevirisiyle okumaya başlamasıyla başlamış ve daha sonra

    bu projeden vazgeçilmiştir. Akif'in tercümeyi teslim etme tereddütleri

    ise t928'lerde başlamış ve Akif 1936'da yurda dönerken mealini tek-

    rar gözden geçirme niyetini açıkça belirtmiştir. Bu yüzden Türkiye'deki

    Türkçe ibadet tartışmaları Akif'in tereddütlerini artırmışsa da mealini

    tamamlamaktan bütünüyle vazgeçirmemiştir.

    Kur'an hakkında yazmanın mesuliyetirıi Kur'an dinlemek ala, Kur'an

    okumak iyi, lakin Kur'an yazma yok mu, ~te o müşkil, dalıa doğrusu müdlıiş

    bir sa'y. Bakalım Allah tevfikını lütuf buyuracak mı?25 Beni tatmin etmeyen

    bir terceme, başkasını nasıl tatmin eder26 diyerek dile getiren Akif, 1925

    de Meclis'in kendisine ısrarla verdiği Kur'an tercüme görevirıi, istemeye

    istemeye kabul edip gönüllü sürgün olarak Mısır'a hicret etmiş ve meal

    çalışmasını orada yapmıştır. 27 Ülkesirıi çok seven ve milleti için yazdığı

    İstiklal Marşında Canı, cananı, bütün vanmı alsın da Hüdai Etmesin tek

    vatanımdan beni dünyada cüda diye inleyen Akif, Türkiye'deki yeni dö-

    liyatı, X, 215 vd. ıı Cündioğlu, Bir Kur'ıiıı Şairi, s, 132. 2l Şengüler, M. A. Kiilliyatı, X, 230-236; Cündioğlu, Bir Kıır'611 Şairi, s, , 146-161, 425-428. 14 Eşref Edib, Melımed Akif, 1, 187-205; Cündioğlu, Bir Kıır'ılıı Şairi, s,, 137-146. ıs Şengüler, Açıklamalı Melmıed Akif Kiilliyatı, /X, 404; Cünctioğlu, Bir Kur'fiıı Şairi, s, 130. 16 Çanta, Akifname, s, 40. 17 Cündjoğlu, Bir Kıır'llıı Şairi, s, 121.

  • nem tartı§malarından uzak kalmak için İslam Coğrafyasının aklı dediği28

    Mısır'a yerleşmişti. O, bu tercihi ile yeni kurulan Anadolu'daki sosyal ve

    siyasi çatışmalar yerine, ilim ve akıl çevrelerinin içerisinde olmayı yeğ

    lemi§ti. Afif, Allah kelamının tercümesinin çok büyük bir iş olduğunun

    farkında olarak ilahi kelamın ruhunun bütünüyle çevirisinin imkansız

    olduğunu açıkça söylerdi.

    Nitekim Zulmedenler ise nasıl bir akıbete uğradıklarını anlayacaklar29a-

    yetiyle ilgili şunları söylüyordu: Bu cümle Kur'an'ın en heybetli, en şiddetli

    parçalarındandır. Üzülerek söyleyelim ki onu, aslındaki şiddet ruhuna uygun

    olarak dilimize aktarmak mümkün değildir. 30

    Öte yanda Akif'in şairliği hatırlanarak onun meal çalışmasının şiir

    §eklinde olacağı çoğu kişinin aklına gelmektedir. Oysa Akif'in Kur'an'ı

    manzum olarak çevirme niyeti hiç olmamı§tu. Elmalılı'nın bazı ayetleri

    §iir gibi çevirme meyline Akif karşı çıkmış ve hatta meal çalışması yaptı

    ğı sıralarda şiire bütünüyle ara vermi§, yazmayı düşündüğü şiirleri mealin

    tamamlanmasından sonraya ertelemi§tir. O, bu eğilimini 1926-1928 ta-

    rihlerirıde dostlarına yazdığı mektuplarında şöyle dile getirir:

    18 Biliniz ki İngilizlerin nauırmda İslam Aleminin düşünen kafası Mısır'dır. Hisseden kalbi Hindistan 'dır. Çalışan, çabalayan eli kolu da Osmanlı saltanatıdır ... Şimdi biz Miisliimanlarm göğsüne-Hindistan'açullandık. Kafasını- Mısır'ı- demir pençemiz içine aldık. Şimdi sıra bu vücudun elini, kolutıu-Osmaıılı hiikümetini- kıskıvrak bağlamaya geldi. Zira bu el, bıı kol hareket kabiliyetini muhafaza ettikçe biz istik-balden pek o kadar emin olamayız! Abdülkadiroğlu, M. Akif in K. Kerim Tefsiri, s, 178.

    " 26 Şuara 227. J-O Abdülkacliroğlu, M. Akif in K. Kerimi Tefsiri, s, 45.

  • Arok 'haza firaku beyni ve beynek' (Bu benimle senin aramızın ayrıldığı

    andır)31 diye şairliğe veda ettim ... İşin garibi Halife Abdülmelik, Kur'an'ı elin-

    den bırakırken bu ayeti okurmuş, ben ise (şiiri bırakıp tercüme için) Kur'an'ı

    elime alırken okuyorum ... Elimdeki tercüme işinden dolayı şiirle uğraşamıyo

    rum... Benim tercüme de yavaş yavaş ilerliyor. Dua et de şairliğim bitmeden

    bitsin.32 O, Mısır'da Kur'an tercümesinden yoruldukça Mesnevi okuyarak

    dinleniyordu. 33

    Akif'in Abdülaziz Çaviş'in Esraru'l-Kur'an adlı eserinden yaptığı ter-

    cümelerden ve Elmalılı'ya gönderdiği tercüme parçalarından anlaşılaca

    ğı üzere o, ayetleri bir solukta okunacak şekilde, geniş pasajlar halinde

    yaptığı tercümesine birtakım zorlamalarla Kur'an'ın secili üslubunu yan-

    sıtma yerine, söyleniş biçiminden ziyade söyleneni önemseyerek ifadeye

    çalışmıştır. Bu konuda Elmalılı'ya da ters düşmüştür.34

    Eşref Edib, 1932'de Mısır'a gittiğinde Akif!in Kur'an mealini baştan

    başa okuduğunu, çalışmanın son derece sade ve ahenkli olduğunu, ayet-

    ler arasındaki münasebetleri son derece mahirane bir üslupla gösterdi-

    ğini, ş iir gibi yorulmadan okunacak bir çalışma olduğunu, okunduğunda

    okunan şeyin Allah kelamı olduğunu okuyucuya hemen hissettirdiğini

    >ı 18 Kehf 78.

    n Şengüler, Açıklamalı Melımed Akif Külliyah, IX, 368-369, 392, 394; Cünctioğlu, Bir K ur'ôıı Şairi, s, 285.

    il Cündioğlu, Bir Kıır'lin Şairi, s, 76. H Cünctioğlu, Bir Kur'liıı Şairi, s, 124-127

    N

    "' "'

  • söyler, Kur'an'ın Türkçeye tercüme işini layığı ile yapacak yeryüzünde

    Akif'ten başka kimse olmadığına iyice kanaat getirdiğini sözlerine ekler

    ve Süleyman Nazif in Akif hakkında söylediği şu sözü tekrar eder: Eğer

    Allah, Kur'dn'ı Türkçe inzal etseydi, Akif'in lisanıyla inzal buyururdu!35

    Akif1n Kur'an'a Vukufiyeti

    Kur'an ehli bir ailenin Kur'an sedalı evinde yetişen Akif, kuvvetli hıfzı ve Kur'an dilindeki yetkinliği-ile kendini gösteriyordu. O, ilim ehli arkadaş

    larıyla yaptığı tartışmalarda sıkça Kur'an ayetlerine başvururdu. Sözgelimi

    Kur'an' da ahlfım kelimesinin karına karışık rüyalar anlamına kullanıldığı gibi

    akıllar anlamına da kullanıldığını söylemiş ve buna yoksa onlara bunu akıllan

    rru emrediyor36 ayetini örnek göstern1iştir.37

    Bir başka ilin1 meclisinde amed kelimesinin müzekker mi yoksa mü-

    ennes mi olduğu sorulduğunda, hiç tereddüt etmeden o müennestir de-

    miş ve buna (Fi amedirı mümeddede)38 ayetini delil olarak getirmiştir.39

    Akif'irı Kur'an'a olan vukufiyetini anlatması açısından şu örnekler de

    oldukça manidardır:

    Mahir İz'e yazdığı mektubunda o nun Fransızcayı başlayıp başlayıp

    bırakışını, bırakıp bırakıp başlayışını şöyle nüeliyor:40 Senin bu 4in pek

    hoşuma gitmedi. Boşanma iki defadır. Bundan sonra ya iyilikle tutmak, ya

    güzellikle salıvermek vardır.4 1

    Pir-i fani mübarek bir zattan bahsederken fe sübhane men yuhyi'l

    ızame ve hiye ramim diyerek42 men yuhyi'l ızame ve hiye ramim/şu çürümüş

    kemiklere hayat verecek olan kim43 ayetinden iktibas yapmıştır. Fonograf ve

    radyo gibi cihazlardan yola çıkarak sarf edilen seslerin kaybolmadığını,

    bir gün gelip onların tespit edilebileceğini , bu meyanda Peygamberimizin

    Kur'an okuyuşunun ve sözlerinin de tespit edilebileceğini söylemiş ve bu

    ıs Eşref Edib, Mehmed Akif, l, 193-194. ıe 52 Tilr 32. ıı Eşref Edib, Melımed Akif, 1, 291. ıe 104 Hümeze9. 19 Eşref Edib, Melımed Akif, 1, 323. "° Şengüıer, Açıklamalı Melımed Akif Kiilliyatı, TX, 433. " 2 Bakara 229. " Eşref Edib, Melımed Akif, l, 337; Şengüler, Açıklamalı Melımeıl Akif Külliyatı, IX, 397. " 36 Yastn 78.

  • tezine "İşte bu yüzünüze kar~ı gerçeği söyleyen kitabımızdır. Çünkü biz yap-

    tıklarınızı kaydediyorduk.44 ,ayetini delil getirmiştir.45 Onun bu yaklaşımını

    bir nevi bilimsel tefsir olarak niteleyebiliriz. Yine o bu konuda bilimsel

    gelişmelerin ve zamanın Kur'an'ı tefsir edeceğirıi, bunun için çalışma

    nın kaçınılmaz olduğunu şöyle ifade ediyordu: Kur'an ve Hadiste bitmez

    tükenmez hakikatler var. Onlar nasıl meydana çıkar? Tabi ki ilim ve irfanla.

    Bundan üç dört yüz sene evvel hakkıyla an~ılamayan bazı ayetlerden bu-

    gün sayısız hikmetler çıkıyor. Ne kadar bilinmeyen gerçek gün yüzane çıkıyor.

    Eğer Kur'an şu gördüğümüz milletlerden birisinin elinde olsaydı, görürdünüz

    ne hakikatler çıkarırlar, bütün dünyayı Müslüman yaparlardı!46

    Akif1n Kur'an'ı Tanımlayan Şiirteri

    11 240 mısralık şiirlerin sahibi olan Milli şairimiz Mehmet Akif yirmi

    beş yaşlarında iken yazdığı (2 Mart 1311/14 Mart 1895) şu dizeleriyle

    Kur'an'ı tanımlamaya çalışır, ardından Kur'an'ı anlayarak okumanın ge-

    reğine ve önemine dikkat çeker. Bu şiir onun, Kur'an'a olan hayranlığı

    nı, düşkünlüğünü göstermesi bakımından önemlidir. Akif'e göre Kur'an

    İslam'ın kitabı, İslam ise o kitabın en güzel yorumudur.47

    Kur'an'a Hicab Ey nüsha-i cfuu ehl-i dinin!

    Ey nasıh-ı §anı münkirlnin!

    Ey meş'al-i hikmet-i ilahi!

    Ey mecma-ı feyz-i bt-tenahi!

    Takd1r-i meziyetinde efkar

    Heyhat eder mi kudret izhar?

    Sen cilvegah- ı cemal-i Haksın,

    Ayine-i Hak desem ehaksın. Tenzil-i celil-i kibriyasın,

    Burhan-ı celalet-i Hudasın.

    Feyz aldı cihan senin yüzünden,

    Bir barika-i kemalsin sen,

    Bir barika kim bekaya mazhar,

    Her lem'ası ta zaman-ı mah§er,

    ., 45 Casiyc 29. 45 Eşref Edib, Me/ımed Akif, 1, 245. 46 Abdülkadiroğlu, M. Akifiıı K. Kerimi Tefsiri, s, 114. il Abdülkadiroğlu, M. Akifiıı K. Kerimi Tefsiri, s, 71.

    /

    ~ > ""' ~

    -9 Si > e z ~ c ~ > z ~ er. > :§ c ;:o c N ~

    ~

  • N Bir şu'le-i intifa masunsun.

    '° Her an bu §erefle rG numOnsun. N Ettin bizi feyı-i Hak'tan agah,

    Ey nur-i mübin tebarekaUah!

    Mahluk değil kelam-ı Haksın,

    Aıi-i sunuf-i ma-halaksın.

    * Furkan ki kitab-ı Mustafadır, Bir mucize-i Hüda-nüni'ddır.

    Olmakta ulü'n-nil1aye a'len,

    Bin harika her bir ayetinden.

    Kur'an'ı görüp dühat-ı urban,

    Hep kalmadılar nu lal ü hayran?

    Furkan ki zahir-i müminlndir, Misbah-ı Münir-i müminindiı:

    Şehrah-ı Hüda onunla mekşaf,

    MechOI kalır, o olsa meksOf.

    Ya Rab, bu nasıl Kitab-ı ali'?

    idrake sığışmıyor meali. Ulviyetin eyleyenler inkar,

    Bir mislini eylesinler ızhar.

    Elhak o kitab-ı bi nazire, Meydana getirmeden nazire,

    Çiz bu ciharuyyan aciz,

    Kim muktedir, insü can aciz?

    Madem ki iktidar yoktur,

    Tanzire de ictisar yoktur.

    ** Ahmed ki nebiyy-i bi gümandır, Kur'an ile feyz-yab-1 şandır.

    Fe'tu ... diyerek Resul-i Ekrem,

    Eylerdi muannidini mülzem.

    Fe'rQ ... denilince ehl-i inkar,

    Kabil mi eylesinler ısrar.

    Davaya mahal kalır mı artık?

    Gavga ve cedel kalır mı arttk?

    *** Ey zi'ver-i dest-i ilınramım!

    Alemde muhassalü'l-meramın1, P"ıraye-i hafızam sen oldun.

  • Sensin hele ey kitab-ı a'zem

    Ha§a buna hiç tereddüt etmem,

    Dünyada refik ü hemzebanım,

    Ukbada mu'tn ü müsteanım.48

    Şiirin nesir §eklinde sadele§tirilıni§ hali: Ey dindarların canı, inkarcılann şanını haııralardan silen!

    Ey ilahl hikmet meşalesi, ey sonsuz feyz kaynağı! Senin meziyetlerini lıakkıyla ıakılir etmek ne mümkün!

    Sen, Hakl

  • Sülil.ı E~ıil Belmele ... Nesilı Esmilü'l-Hüsrul, Har: A. Erol D.ınıneı. Tezlıip: Ersan Perçem-Betili Ôz

    1

  • Ey sonsuz saygı duyduğum ve dünyadııki büıiin arzum, söylediklerini gerçekleş

    cirmekıen ibaret olan ilahf kelam! Sen benim hafızamın en değerli ve tek varlığısm. Senin en yüce kiıab olduğunda hiç ~p/ıem )'Ok. Sen benim dünyada dost ve fikir~ım. alıireue yardımcım ve yo/daşımsm.

    Akif, bu dizelerinde Kur'anın en temel özelliklerine dikkat çekiyor. Buna göre Kur'an, Yüce Yaratıcının isim ve sıfatlarının tecelli ettiği Allah kelamı,

    ilahı me§ale, apaçık nfirdur. O, inananların her §eyi, rehberi, yol gösterici-

    si, yardımcısı; inkarcıların davasını yok eden kitaptır. Kur'an, insan cin hiç

    kimsenin bir benzerini getiremediği eşi benzeri olmayan ilahi kitaptır. O'nun

    eşsizliği mah§ere kadar sürecektir. Kur'an, mah!Qk değil, Kelamullahtır. O,

    son peygamberin Allah katından getirdiği son kitaptır. Onun mealini hak-

    kıyla ifade etmek de imkansızdır, onun bir benzerini getirmek de. Nitekim

    o, ayetleriyle insan ve cinlere meydan okumuş, ama hiç kimse onun bir

    benzerini getirememi§tir. Kur'an, Akif gibi tüm müminlerin iman ve fikir kaynağıdır, O dünyada müminlerin rehberi, dostu olduğu gibi; ahirette de

    şefaatçisidir.

    Kur'an'ı Okuyup Anlamanın Gereği

    Akif, Allah kelamı Kur'an'ı doğru okuyup arılama üzerinde ısrarla durur. Ö nce halkın öncelikleri arasına Kur'an'ın girmediğini söyler ve onu okuyup

    anlama işine önem verilmediği tespitini yapar. Nesir yazılarında sık sık Aman

    Ya Rabbi! Kur'an ne söylüyor, biz ne anlıyoruz!49 Bugün Kur'an'ı manasını hiç

    d~ünmeden sadece okuyup geçmekteyiz .... Evet bizler ~imdiye kadar Allah'ın

    Kitabını tedebbür ederek yani her sayfasındaki, her ayetindeki hükümleri, ib-

    retleri her birimiz kendi ilmi, kendi idraki derecesinde anlamak isteye isteye

    okusaydık İslam alemi hiçbir zaman böyle per~an olmazdı50 ... Artık uyanın!

    Memleket mahvoluyor, din de beraber gidiyor/Size Kur'an, bakınız sade uzak-

    tan mı diyor?51 diye sızlanarak halkın Kur'an'ı anlamadığını, eksik yahut

    yanlı§ anladığını, Kur'an'ın söyledikleri ile sergilenen hayatın farklı oldu-

    ğunu dile getirir. Bu konuda şunları terennüm eder:

    49 Abdülkadiroğlu, M. Akif in K. Kerimi Tefsiri, s, 83, 63, 116. 50 Abdülkad.iroğlu, M. Akif in K. Kerimi Tefsiri, s, 161. 11 Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Süleyman iye Kiirsüsii11de, s, 152.

  • Öyle bir kavim ki ;\şık Ömer'i ezberler, Sonra Kur'an'ı sıkılmaz da yüzünden heceler. 52

    Çünkü biz bilmiyoruz dini. Evet, bilseydik,

    Çare yok, gösteremezdik bu kadar sersemlik.

    "Böyle gördük dedemizden!" diye izmihlali

    Boylayan bir sürü milletlerin olsun hali

    İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de!

    Yoksa bir maksat aranmaz mı bu ayetlerde?

    Lafzı muhkem yalınız, anlaşılan, Kur'an'ın,

    Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın:

    Ya açar nazm-ı celilin bakarız yaprağına;

    Yahut üfler, geçeriz bir ölünün toprağına.

    İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin,

    Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!

    Bu havalidekiler pek yaya kalmış dince;

    Öyle Kur'an okuyorlar ki: sanırsın Çince!53

    Kur'an Mesajını Çağa Taşımanın Gereği

    Mehmet Akif, Kur'an'la çağı yakalama hedefine §öyle dikkat çeker:

    Doğrudan doğruya Kur'an' dan alıp ilhamı,

    Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı.54

    Akif, bu çağrısı ile asla reformist değildir. Aksine o, kökü mazide

    olan bir atinin pe§indedir. Kıyamete kadar açık olan ictihad kapısının

    Kitab'ı, Sünneti, İcma'ı sağlam anlayacak/ Hilafı yoklayacak, ihtiyacı kol-

    l.ayacak55 ilim ehline açık olduğunu; yoksa çoğu müslüman bile olmayan,

    cahil üç be~ kopuk, kılkuyruk kimselerin elinde oyuncak olamayacağını özel-

    likle vurgular.

    Akif1n Asır Suresi Yorumu

    Şu dizeler de Mehmet Akif'in engin manalı·Asr suresini tercümesini-

    teliğindedir:

    Halık'ın na-mütenahi adı var, en başı: Hak.

    Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak!

    Hani Ashab-ı Kiram, ayrılalım, derlerken,

    Mutlaka 'Sure i ve'l-Asr'ı okurlarmış, bu neden?

    sı Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 'Hersekli Arif Hikmet', s, 545 53 Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Siileymaniye Kürsiisiinde, s, 158-159. 54 Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Asını, s, 402. 51 Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Ffitih Kürsüsiinde, s, 253.

    /

  • .:

    Çünkü meknun (gizli) o büyük surede esrar-ı felah:

    Başta iman-ı hakiki geliyor, sonra salah, Sonra hak, sonra sebac. İşce kuzum insanlık. Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran arok.56

    Alemin üstadı diye nitelendirdiği çok yönlü ilim adamlığı ve dona-

    nımlılığı ile me§hur büyük müfessir Fahrüddtn er-Rd

  • Müslümanlık mı dedin? Tevbeler olsun, ne demek!

    Hani Kur'an'daki ruhun şu heyı1lada izi,

    Nasıl İslam ile birle§tiririz kendimizi? 59

    Ayetlerle durum tesbiti yapıyor:

    İlahi, 'Malike'l-mülk'(ı()üm diyorsun ... Doğru amenna.

    Hakiki bir tasarruf var mıdır insan için? Asla!

    Alan sensin, veren sensin, senin hükmündedir dünya.

    İlahi, en as11 akvamı alçaltırsın istersen;

    Dilersen en zelil eşhasa izzetler verirsin sen!

    Bu haybetler, bu hüsranlar bütün senden, bütün senden!

    Cihan kanun-i sa'yin, bak, nasıl bir hisle münkadı !

    Ne yaptın? 'Leyse li'l-insani illa ma sea'61 vardı!62

    Ayetleri kendi dönemine taşıyor:

    Bu ıssız aşiyanlar63 bir zaman candan muazzezdi;

    Bu darrılar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi.64

    Ayetlerden yola çıkarak uyarmaya devam ediyor;

    Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?65

    Olmaz ya tabi't... Biri insan, biri hayvan!66

    Ayetlerle ümit aşılıyor:67

    Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak ... Alçak bir ölüm varsa, eminim, budu ancak.68

    Kur'an ayetlerini günümüze uyarlayarak tercüme ve tef sır ediyor:

    Bir zamarılar biz de millet, hem nasıl milletmişiz;

    Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!

    Emr-i bi'l-ma'nıf imiş ihvan-ı İslam'ın işi;

    Nehy edermiş, bir fenalık görse kardeş kardeşi.

    Kimse haksızlıktan etmezmiş tegafül ihtiyar; ·

    Ferde raci' sadmeden efrad olurmuş lerzed§r.69

    ,. Mehmet Akif Ersoy, Safıılıat,'Asım', s, 392-393. 60 3 Aıu 1mran 26. 61

    6l

    61 .. 61 .. 67 .. 69

    İnsan için ancak çalışıp kazandığından başka bir şey yoktur. 53 Neon 39. Mehmet Akif Ersoy, Safa!ıat, 'Hakknı Sesleri', s, 183-185. 2.7 Neml52. Mehmet Akif Ersoy, Safıılıat, 'Hakkın Sesleri', s, 186. 39Zümer9 . Mehmet Akif Ersoy, Safa!ıat, 'Hakkın Sesleri', s, 199. 12 Yusuf82. Mehmet Akif Ersoy, Safa!ıat, 'Hakkın Sesleri', s, 194. Mehmet Akif Ersoy, Safıılıat, 'Hakkın Sesleri', s, 202-203, (2 Bakara 11-12.)

    N

    $

  • Çık da seyret baharın cuş-i rengarengini;

    Nefh-i SGr'un dinle mevca mevc olan ahengini!

    Bir yeşil kan, bir yeşil can yağdırıp, kudret yere;

    Yemyeşil olmuş feza; gömgök kesilmiş dağ, dere.

    En kısır toprak doğurmuş, emzirir bir çok nebat;

    Fışkırır bir damlaetk ottan, tutup sıksan, hayat!

    Dün, kemikten külçe halindeydi her çıplak fidan;

    Bak ne. sağlam kan, bugün dolgun yüzünden damlayan!

    Bir nestm olsun ilahi... Canlanır kanlar bütün.

    Nev-baharm ruhu etsin bir de bizlerden zuhur ...

    Yoksa, artık SOr-i İsraftl'e kalmıştır nüş0r!7°

    Ayetlerden yola çıkarak tevekkülü tammlıyor:

    Cenab-ı Hak ne diyor bak Resul-i Ekremine:

    "Bütün serairi kalbin ihata etse, yine,

    Danış sahabene dünyaya ait işler için;

    Rahim ol onlara ... Sen, çünkü rCıh-i rahmetsin.

    Hata ederlerse aldırma, affet, ihsan et;

    Sonunda herkes için gufran-ı rahmet et.

    Verip karan da azm eyledin mi ... Durmayarak,

    Cenab-ı Hakka tevekkül edip yol almaya bak."71

    Ayetleri Çağn~ran Beyitler

    Şu beyitlerinde de ayetleri tefsiri bir tercüme yahut ayetlerden alıı10

    cümlelerle terennüm ediyor:

    70

    71

    7l

    7J

    7•

    Eşbaha mı kurbun olacaktır cevelengah?

    Ervah bütün mündehiş-i 'sümme radednab.72'73

    Asumandan nefret indirsin demektir bir melek!

    'Leyse li'l insani illa ma sea'74 derken Hüda,

    Anlamam hiç meskenetten sen ne beklersin daha.

    Davran artık karbarun arkasmda dum1a koş!

    Mahv olursun bir dakikan geçse hatta böyle boş.

    Mehmet Akif Ersoy, Safalıat, 'Hakk111 Sesleri', s, 205-206, (30 Rum 50) Mehmet Akif Ersoy, Safalıat, 'Vaiz Kürsüde', s, 247, A//ıllı'111 rahmeti scbebiyledir ki, seıı onlara yıımıışak davra11d111. Eğer kaba, kah yürekli olsaydın, çevre11de11 dagılır, giderlerdi. Öyleyse 011ların kıısıırlar111da11 geç, 011/ar içi11 mağfiret dile. İşiııi onlara daııış, karar verince de Allalı'a daya11; çii11kii Allı1h ke11di11e dayanıp güvenenleri sever. (3 Alu lmran 159). So11ra oıııı aşagıların aşagısma çevirdik. 85 lın 5. Mehmet Akif Ersoy, Safa/ıat, Tev/ıid', s, 14. İnsana çalışmasında11 başka bir şey yoklıır. 53 Neon 39.

  • Yer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan orur!

    Bunlann hakkında bilmem bir bahanen var mı? Dur!

    Masiva bir §ey midir, boş dunnuyor Halil< bile:

    Bak tecelli eyliyor bin §e'n-i gı1nagı1n ile.

    Ey, bütün dünya ve mafilıa ayaktayken, yatan!

    Leş misin, davranmıyorsun? Bari Allah'tan utan!75

    Gönüller ayn oluş, sineler bir olsa bile ...

    Nifak alameti bunlar, kuzum tamanuyle.76

    Diyor ki Kitab- ı İlahi: 'O fitneden korunun,

    Ki sade sizdeki erbab-ı zulmü istila

    Eder de, suçsuz olan değil kurtulur asla! 77

    Fakat bu beste-i lahut nerden aksediyor,

    Ki 'Ellezt halaka'l mevte ve'I/ hayate . .'78 diyor?79

    Ey millet uyan! Cehline kurban gidiyorsun!

    İs lam'ı da 'batsın' diye tutmuş, yediyorsun!

    Lakin, ne demek bizleri Allah ile iskat?

    Allah' tan utanmak da olur ilm ile ... Heyhat!80

    İşte ' la havfe aleyhim'81 diye Kur'an-ı Haktrn,

    Bu veli zümreyi etmektedir ancak tekrtm. sz

    Sonuç

    Osmanlı-Cumhuriyet dönemi aydınlarından olan Mehmet Afif, bay-tarlık mesleği yanında Arap dilini ve Kur'anı çok iyi bilen bir düşünür, edib,

    yazar ve şair; iyi bir hatip, iyi bir gözlemci seyyah, siyasetçi ve halk adamıdır.

    ıs

    76

    ll

    78

    .,. 80

    81

    82

    Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 'Dıırmayalım', s, 24-25. Söz konusu edilen ayetlerde şöyle buyuru-lur: "Giineş de yörüııgesiııde yiiriiyiip gitmektedir. Bıı, giiçlii ve bilgin olaıı AllaJı'm laınımudıır. Ay için de somırıda kıını bir hımna dalma döııeceği konaklar tayin etmişizdir. Aya erişmek giiııeşc diişıııez. Gece de giiııdiizli geçemez. Her biri bir yörüngede yüzerler.• 36 Yasin 3840. Yüce Allah'ın her gün bir iş/eylemde olduğunu bildiren ayet ise şöyledir: "Her giiııllıer ıin bir işte olan" 55 Rahman 29. Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 'Vaiz Kiirsüde', s, 262. Keııdi aralarında şiddetli ayrılık vardır. Seıı onla-rı toplu saııırsııı, ama /aılpleri dağırııktır. Öyledir, çıiııkii onlar diişiinmez bir toplulııktur. 59 Haşr 14. Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 'Vaiz Kiirsüde', s, 263. Öyle bir fitneden sakımn ki, aranızdaıı yal111z haksızlık edeıılere erişmekle /aılmaz. Biliıı ki Allalı'ın azabı çetindir. 8 Enfal 25. O, haııginiziıı daha giizel iş yapacağınızı denemek için öliimii ve hayatı yarattı. O, iistiiııdür, bağışlayandır. 67 Mül.k 2 . Mehmet Akif Ersoy, Safahat, 'Mezarlık', s, 39 . Mehmet Akif Ersoy, Safahat, "Hakkın Sesleri', s, 200. 011/ara hiçbir korkıı yoktur ... 2 Bakara 38. Mehmet Akif Ersoy, Safahat,' Asım', s, 403.

  • N ..... N

    O, bizzat halkının içerisinde yaşamış, onların dertleriyle hemdert olmuş, fi-

    kirleriyle kişiliğini bütünleştirmİ.§ bir düşünürdür.

    Kur'an'lı bir evde yetişmiş biri olarak Akü; hayan boyunca Kur'an oku-mayı, anlamayı, onun gereklerini yaşamayı ve onu başkalarına anlatmayı

    kendisine iş edinmiş birisidir. Bu meyanda o, Kur'an ile ilgili pek çok ko-

    nuşma yaprnış, pek çok şiir ve yazı yazmışor. Akife göre Kur'an, toplumun

    yaşadığı problemlerin teşhisiffi yaptığı gibi, onlara çözüm önerileri de gös-

    termekteydi. Müslümanların bölünmüşlüğü, gerilemesi ve zillet içerisinde

    kıvranması Kur'an'ı doğru anlamamak ve onun gereklerini yerine getirme-

    mekten kaynaklanmaktaydı. Çözüm ise Kur'an'ı iniş gayesi doğrultusunda

    doğru bir şekilde anlamak ve onu hayat rehberi edinmekti. Bunun için Akü; durmadan dinlenmeden yazıp söylediği şiir -nesir yazılan ve etkili konuş

    maları ile Kur'an mesajını insanlara aktarmaya çalışıyordu. Akif, Kur'an ile

    ilgili olarak yazıp söylediği ~ür; ~a ve yazı/annda Kur'an'ı okuyup anlama-

    nın, Kur'an merkezli düşünüp konuşmanın ve yaşamanın, Kur'an mesajını

    çağımıza taşımanın gereğine vurgu yaprnıştır. O , bu çağrılarında geleneği

    tümüyle reddeden bir reformist değil, kiikü mazinin derin/iklerirıd, yüzü ise

    dtinin yüceliklerinde bir yerıiJi4i profili çizmiştir. Akif, Kur'an merkezli düşünüp söylemek için ilmi bir alt yapıya sahip olmanın ve bu konuda ilmi çev-

    relerce yapılllll§ çalışmalara muttali olmanın gereğine dikkat çekmiştir.

    Akü; Kur'an hakkında konuşma ve yazmanın sorumluluk gerektiren bir iş olduğunun farkında idi. Bu yüzden, ilınl ve resınl çevrelerce Kur'an

    mealini yazmakla görevlendirilmek istendiğinde, önce bu görevi almakta

    tereddüt göstermiş, görevi aldıktan sonra ise, çok sevdiği şairliğe veda etme

    pahasına meal üzerinde yıllarca çalışmış, ancak bir türlü tamamlandığına

    kani olamamış ve bu nedenle eseri neşredip bizlere intikal ettirememiştir. O,

    Kur'an üzerinde yazıp söylemenin bu ağır sorumluluğu altında ezilmemek

    için, Allah Kelarru hakkında y~ bir~ söylerim yahut Kur'an benim mealimle

    y~ ~/ere alet edilir endişesiyle 3-5 yıllık göz nuru, beyin nuru emeğinin

    yakılmasını istemişti.

    Akif in mealinin günümüze intikal etmemiş olması, onun bu konuda yetersiz olduğu anlamına asla gelmez. Zira Akü; bu görevi almadan yıllar

  • _ı\-' '!.\;J.:. .:..,.ı ~~.P :-' ~~~ .. ~ ;:._;.·;. ·Jr='l'~~

    ;;.w..~-:;.T:~ltr. • t}l .:.\.:...~.; ·., -4..t~· ... --

  • §İar edinmişti. Ayet meallerinin zorlama nazun kalıplarına dökülmesine bir

    §air olarak karşı çıkmaktaydı. Zira o, şiiri, nesri, sanatı fıkirlerine araç olarak

    kullanan bir ki§i idi.

    Akif in büyük emek mahsulü Kur'an meali, onun ölümünden yirmi be§ yıl sonra yakılmıştır. Ancak onun Kur'an üzerinde yaptığı meal, tefsir çalış

    malarından pek çok şey bize intikal etmi§tir. Bugün biz, onun nesir ve şiirle

    rinde pek çok ayetin meali.nj. onun üslubundan okuma imkanına sahibiz.83

    Akif, gençlik yıllannda Kur'an hakkında yazdığı uzun şiirinde özetle

    şunları söylüyordu: Özellikleri kelimelere sığmayan Allah'ın Kelamı Kur'an,

    eşsiz lafız ve sonsuz manalarıyla kıyamete kadar insanlığın yolunu aydınlat

    maya, insanları gerçeklere çağırmaya devam edecektir. Kur'an, müminlerin

    iman ve fikir kaynağı, onların dünya ve ahretteki sadık dostudur.

    Pek çok şiir ve nesir yazılan, bu çalışmalarında serdettiği fikirleri ,

    farklı ve çarpıcı bakış açılan, en önemlisi de inandığı gibi yaşama azmi

    ve bu doğrultudaki macera dolu duruşu/pasif direni§i ile inceleme ve

    araştırılmaya değer olan Kur'an Hafızı, Kur'an Muhafızı, Kur'an Uzmanı

    ve Kur'an Şairi olan Akif günümüze de ışık tutmaya devam etmektedir.

    81 Örnek olarak Cündioğlu onun çeşitli yerlerde yayınlanan yazıla.rında geçen 500 kadar ayetin mealini derlemiştir. Bkz. Cünctioğlu, Bir Kıır'llıı Şairi, s, 187-234.