millî iradenin zaferi: 15 temmuz 2016 - tpb · temmuz 2016 gecesi ülkemiz bir büyük badire...
TRANSCRIPT
Eylül 2016 //// HAKİMİYET MİLLETİNDİR
9 772147 661000
3 9ISSN 2147-6616
39
Meclis’in bombalandığı kara gece...36
Demokrasi nöbeti Yenikapı’da taçlandı...112
TBMM tek yürek, tek vücut...44
Millî iradenin zaferi: 15 Temmuz 2016...06
YAPIM
Büyükharf Bas. Yay. Tan. Dan. ve Org. Ltd. Şti.Uğur Mumcu Cad. 89/8 Çankaya/ANKARAT: 0312 446 15 72 F: 0312 446 15 82www.buyukharf.com.tr
BASKI
Özel MatbaasıBasım Yeri: Matbaacılar Sanayi Sitesi 1514. Sokak No: 6İvedik/Ostim/ANKARAT: 0312 395 06 08Basım Tarihi: 01.09.2016
Eylül 2016 Sayı: 39Fiyatı: 20 TL/Kurum ve kuruluşlar için: 30 TL
Yerel süreli yayınISSN 2147-6616
Yayımlanan yazıların hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir. Makul alıntılar dışında izinsiz iktibas yapılamaz.
Büyükharf Bas. Yay. Tan. Dan. ve Org. Ltd. Şti. adına TPB Parlamento Dergisi Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Eren Safi
Yayın Koordinatörü Erbay Kücet
Editör Songül Baş
Yazı İşleriBurçin ArmutluÇağla TaşkınElif ErdemEnver UygunGökçe DoruNehir ÖztürkNeşe SarıdoğanNil ÖzbenOrhan GülenayPınar ÇavuşoğluSena KılıçZeynep Yiğit
Katkıda BulunanlarDr. Ahmet TetikHakan ArslanbenzerDr. Polat Safi
TasarımEvrim UluçaySinan Günçiner
Genel Koordinatörİsmail Demir
YAYIN KURULU
Yahya AKMAN 21, 22, 23, 24. Dönem Şanlıurfa Milletvekili
Cahit BAĞCI23, 24, 25. Dönem Çorum Milletvekili
Kadir Ramazan COŞKUNGenel Sekreter19. Dönem İstanbul Milletvekili
İlknur İNCEÖZAksaray Milletvekili
Alpaslan KAVAKLIOĞLUNiğde Milletvekili
Ömer Faruk ÖZGenel Sayman23. ve 24. Dönem Malatya Milletvekili
Ramazan Kerim ÖZKAN22, 23, 24. Dönem Burdur Milletvekili
TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ GENEL BAŞKANNevzat PAKDİL22, 23, 24. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili
İÇİNDEKİLEREYLÜL 2016
26 TBMM Başkanı Kahraman:15 Temmuz gecesi Meclisimizi açarak birlik ve beraberlik içinde demokrasiye sahip çıktık
20 Cumhurbaşkanı Erdoğan:Milletimizin dik duruşu nesiller boyunca takdirle anlatılacak
06
30 Başbakan Yıldırım:Bu aziz milletin bir ferdi olmaktan bir kez daha gurur duydum
36 MECLIS’IN BOMBALANDIĞI KARA GECE
MİLLÎ İRADENİN ZAFERİ15 TEMMUZ 2016
4 BAŞKAN’IN MESAJI
62 SAAT SAAT MİLLÎ ZAFER
66 MİLLETVEKİLLERİNDEN 15 TEMMUZ DEĞERLENDİRMELERİ
70 DARBE GECESİNİ BÖYLE YAŞADILAR
77 VATANDAŞLAR NE DİYOR?
84 CAHİT BAĞCI: BÜTÜNLEŞTİK, MİLLET OLDUK
86 O GECEYE TANIKLIK EDEN HABERCİLER
93 VATANDAŞLAR NE DİYOR?
94 MİLLETVEKİLLERİNDEN 15 TEMMUZ DEĞERLENDİRMELERİ
104 YAŞAR KARAYEL: MİLLETİMİZ DEVLETİNE VE DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMIŞ, HALKIN GÜCÜ TANKIN GÜCÜNÜ YENMİŞTİR
122 SOSYAL MEDYA GÜNLÜKLERİ
54 TPB GENEL BAŞKANI NEVZAT PAKDİL: MİLLET İRADESİNE EL KOYMAK KİMSENİN HAKKI VE HADDİ DEĞİLDİR
78 SİYASİ PARTİ GRUPLARI DARBE GİRİŞİMİNİ KINADI100 TÜRK DEMOKRASİSİNE İNEN İLK DARBE: 27 MAYIS 1960
44 TBMM TEK YÜREK,TEK VÜCUT...
DEMOKRASİ NÖBETİ YENİKAPI’DATAÇLANDI
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. MEHMET GÖRMEZ İLE SÖYLEŞİ
112108
4
15 Temmuz 2016 gecesi ülkemiz bir büyük badire
atlattı. “Peygamber ocağı” dediğimiz, canımı-
zı emanet ettiğimiz ordumuzun içinde yuvalanmış
bir grup terörist, milletin alınteriyle alınmış silahları
milletin sinesine doğrulttu. Balkan Savaşları’nda,
Cihan Harbi’nde, Yunan işgalinde düşman ordularının
bile sivil halkımıza yapmadığı muameleyi Fetullahçı
Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)
mensupları gözlerini kırpmadan gerçekleştirdi. Meşru
hükümeti devirerek Türkiye’yi dış güçlerin emrindeki
sözde liderlerine teslim etmek isteyen caniler, demok-
rasiye sahip çıkmak üzere meydanları dolduran silahsız
insanlara ateş etti, tankları üzerlerine sürdü, havadan
bomba yağdırdı. Darbeci askerlerin kanlı saldırılarını
sürdürdüğü kara gecede milletimiz ve onun iradesinin
DARBE KARANLIĞINDAN DEMOKRASİ AYDINLIĞINA
BAŞKAN’IN MESAJI
tecelligahı Gazi Meclisimiz ise asırlarca unutulmayacak bir destan yazdı.
Ne var ki yaşanan acılar akla Kurtuluş Savaşı’nın ardından İstiklal Marşı’nı
yeniden yazması teklif edilen merhum Mehmet Âkif’in şu sözünü getiriyor:
“Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın.”
Türkiye, ne yazık ki, caddelerde tankların yürüdüğünü, askerî uçakların alçak
uçuş yaptığını daha önce de gördü. 27 Mayıs 1960 sabahı çoğunluğunu düşük
rütbeli subayların oluşturduğu bir cuntanın ele geçirdiği tanklar sokağa çıkmış,
askerler seçimle gelmiş hükümeti devirmiş, TBMM’yi kapatmış, böylece ülke-
miz askerî darbelerle tanışmıştı. 27 Mayıs’ın sonuçları çok ağır oldu. Demokrasi
getirdiğini söyleyen ve Başbakan Adnan Menderes’i diktatörlükle suçlayan
darbeciler, Başbakan’la birlikte Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri
Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu idam etti. Demokrasimize çalınan bu kara lekeyi
unutmayan milletimiz darağacında can veren şehitlerini her zaman gönlün-
de yaşattı. 12 Mart 1971’de askerler bu kez silahlı müdahale tehdidiyle dikildi
demokrasinin karşısına. Meşru hükümeti istifaya zorlayan muhtıra maalesef
yüce Meclis’in kürsüsünde okundu. TBMM içinden hükümet kurulmasına
izin vermeyen askerlerin atadığı bakanlarla oluşmuş kabineler Türkiye’de
kalkınmanın ve istikrarın önüne set çekti. Bu süreçte ilan edilen sıkıyönetimle
binlerce kişi takibata uğradı, haksız cezalara çarptırıldı, işinden edildi, işkence
gördü. 12 Eylül 1980’deyse izleri yıllarca silinmeyecek acılara sebep olan darbe
yaşandı. Yine TBMM kapatıldı, insanların temel hak ve özgürlükleri kısıtlandı,
basın susturuldu, devlet mekanizması işlemez hale geldi. 2014 yılında yargı-
lanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı ve TBMM’yi ortadan kaldırmaya,
Meclis’in görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan müebbet hapis
cezasına çarptırılan ve orgenerallik rütbesinin erliğe düşürülmesine karar ve-
rilen Kenan Evren’in hafızalardan çıkmayan “Asmayalım da besleyelim mi?”
söylemi ve “bir sağdan, bir soldan” prensibiyle onlarca mahkum idam edildi.
Gözaltında kaybolan, işkencede hayatını kaybeden yüzlerce vatandaşımızın
yanı sıra bir neslin travmalarla yetişmesine neden olan 12 Eylül’den 17 yıl sonra,
28 Şubat sürecinde tanklar tekrar sokağa çıktı. “Demokrasiye balans ayarı”
yapıldığı söylenerek dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan istifaya zorlandı.
27 Nisan 2007’ye gelindiğinde, kendilerini meşru hükümetin üzerinde gören
güçler, silahlar çekilmeden ama aba altından sopa göstererek yine demokrasiyi
gölgelemek istedi.
Nevzat Pakdil Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı22, 23, 24. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili
15 TEMMUZ, MİLLETİMİZİN DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMASI AÇISINDAN BİR MİLAT OLMUŞTUR. DİRENİŞİMİZİN, BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİN SEMBOLÜ HALİNE GELEN BU GÜN, ASIRLAR BOYU UNUTULMAYACAKTIR.
5
Darbeye direnme kültürü
Demokrasi tarihimizde askerî vesayetin ortadan kaldırılamaz olduğuna ilişkin inanç 2000’li
yıllarla birlikte yıkılmıştır. Bu dönemdeki hükümetlerin çalışmaları, TBMM’de kabul edilen
kanunlar, sivil toplum örgütlerinin girişimleri, medya organlarının duyarlılıkları sayesinde
darbelere ve darbe girişimlerine karşı bir bilinç oluştuğunu söyleyebiliriz. 27 Mayıs’ta ve
12 Eylül’de siyasilerin darbe karşısında teslim olan, 12 Mart ve 28 Şubat’ta hükümetten
çekilen tavrının aksine 27 Nisan 2007 e-muhtırası karşısında o dönem Başbakanlık görevini
yürüten Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dik duruşu bir kırılma noktası olmuş-
tur. Tehditten çekinmek yerine onun üstüne giden, Meclis’i ve meşru hükümeti yalnızca
millete hesap verme konumunda gördüğünü dile getiren Erdoğan’ın bu yaklaşımı siyaset
kültürümüzdeki yerini almıştır. Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz gecesindeki daveti üzerine
halkın meydanlara çıkıp canını düşünmeden tankların önüne dikilmesini hazırlayan sürecin
arka planında, son yılların demokratik kazanımlarıyla yerleşen yeni siyasi kültürün olduğu
da hatırlanmalıdır.
15 Temmuz akşamı yaşananları birkaç kelimeye sığdırmak gerekirse, FETÖ mensupları,
Türkiye’nin can damarlarını, TBMM’yi, Polis Özel Harekat’ı, Millî İstihbarat Teşkilatı’nı,
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni uçaklardan bombaladılar. Adı artık 15 Temmuz Şehitler Köp-
rüsü olan Boğaziçi Köprüsü’nde halkın
üzerine ateş açtılar, darbe girişimini
engellemek isteyen masum insanları
şehit ettiler. Hiçbir düşman ordusunun
veya darbeci zihniyetin aklından geçir-
meye bile cesaret edemediği şekilde
Gazi Meclis’e Türk uçaklarından bomba
yağdırılması, TBMM’de temsil edilen
tüm partiler tarafından şiddetle kınan-
dı. Milletimizi ve devletimizi karanlığa
sürüklemek üzere yola çıkan hainler,
ilk silleyi milletten yedi. Meydanlarda
halk, TBMM çatısı altında başta Meclis
Başkanımız İsmail Kahraman olmak
üzere milletvekillerimiz o gece darbe-
cilere geçit verilmeyeceğini gösterdi.
15 Temmuz, milletimizin demokra-
siye sahip çıkması açısından bir milat
olmuştur; direnişimizin, kurtuluşumu-
zun, birlik ve beraberliğimizin sembolü
haline gelmiştir. 15 Temmuz, şehitler
günümüz olmuştur. 21. yüzyılda böyle-
si hain bir darbe girişimine kalkışanlar,
Meclisimizi devre dışı bırakarak dev-
leti ele geçirmeye çalışanlar lanetle
anılacaklardır. Darbe girişimini kanıyla
canıyla engelleyen sivil vatandaşları-
mız, Emniyet ve Silahlı Kuvvetler men-
suplarımız ebediyete kadar şükranla,
minnetle yâd edileceklerdir. Darbe
teşebbüsü sırasında hayatlarını kay-
beden şehitlerimize Allah’tan rahmet,
yaralılarımıza acil şifa diliyorum.
6
MİLLÎ İRADENİN ZAFERİ15 TEMMUZ 2016
7
TÜRKIYE’NIN 27 MAYIS, 12 MART, 12 EYLÜL VE 28 ŞUBAT’LA YARALANMIŞ DEMOKRASISI, ÜLKEMIZI GERI DÖNÜŞÜ OLMAYAN BIR KARANLIĞA SÜRÜKLEMEK ISTEYEN FETÖ/PDY TARAFINDAN BIR KEZ DAHA ASKIYA ALINMAK ISTENDI. 15 TEMMUZ 2016 GECESI CUMHURBAŞKANI, TBMM, HÜKÜMET, VATANSEVER ASKER VE EMNIYET GÜÇLERI ILE VATANDAŞLAR EL ELE VEREREK HAINDARBE PLANINI BOŞA ÇIKARDI. TÜRK MILLETI BIRLIK VEBERABERLIK IÇINDE BIR DEMOKRASI DESTANI YAZDI.
ENVER UYGUN
8
Dünya demokrasi tarihi, derebeylerine, krallara, diktatörlere
karşı canını hiçe sayarak sokaklara dökülen insanların tarihi-
dir. O güne dek örgütlü halde bulunmasalar bile bıçağın kemiğe
dayandığı an hak ve özgürlükler için ayağa kalkan halk kitleleri,
bugün birer destan olarak okuduğumuz mücadeleleri koyar ortaya.
Antik Yunan’daki köle ayaklanmalarından İngiltere Kralı’na Magna
Carta’nın imzalatılmasına, Fransız İhtilali’nden Macar gençlerinin
Sovyet tanklarının önüne yatmasına kadar çeşitli olaylarda mil-
letlerin “yönetim”le ilgili son sözü söylediğine tanık oldu dünya.
Halkın meydanlara çıkarak sesini yükselttiği, millet iradesine
el koymak isteyenlere cesaretle karşı durduğu örnekler arasına
15 Temmuz 2016 gecesi, asırlar boyu unutulmayacak biri daha
katıldı. Bundan yaklaşık 100 yıl önce, vatanını düşmandan kurtar-
mak için canını ortaya koyan Türk milleti, bu kez bir iç düşmana
karşı birleşti.
Kamu kurumlarına sızarak devlet mekanizmasını ele geçir-
meyi hedefleyen, başını Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan
Fetullah Gülen’in çektiği Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet
Yapılanması’na (FETÖ/PDY) yönelik tasfiye operasyonlarının bir
süredir gündemde geniş yer tuttuğu Türkiye’de örgütün zararlı
faaliyetleri hakkında bir kamuoyu kanaati oluşmuştu. 17-25 Aralık
sürecinin ardından Emniyet Teşkilatı’ndaki yuvalanmanın üzerine
giden siyasi irade, çok sayıda FETÖ mensubunu görevden alarak
adalete teslim etti. Yüksek yargı ile birinci derece mahkemelere
sızmış örgüt üyelerinin tespiti ve temizlenmesi sürerken araştır-
maların diğer kurum ve kuruluşlara uzanacağı da konuşuluyordu.
Özellikle Ağustos ayı sonunda gerçekleştirilecek Yüksek Askerî
Şura’da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesine kadar
yükselmiş terör örgütü bağlantılı kimselerin görevlerine son
verilip haklarında soruşturma başlatılacağı biliniyordu. Bu ge-
lişmeler karşısında köşeye sıkıştığını anlayan FETÖ, 15 Temmuz
2016 tarihinde milletin parasıyla alınmış silahları milletin bağrına
doğrultarak bir darbe girişiminde bulundu.
Acı deneyimlerden ders almak
Türkiye, ne yazık ki, darbe kavramını bilen, geçmişte askerî mü-
dahalelerin acısını yaşamış bir ülke. Tankların caddelere çıktığını
en son 1997 yılında, 28 Şubat sürecinde görmüş, silah kullanma
tehdidiyle hükümet ve parlamento üzerinde baskı kurulduğuna
tanıklık etmiş halkın alçaktan uçan uçaklar ve asfaltta yürüyen
9
paletlerle karşılaştığında en hafif ifadeyle tedirgin olması olağan-
dır. Türkiye’nin yakın geçmişi hakkında bilgi sahibi olanların veya o
dönemi yaşayanların her köşe başında bir askerin beklediği, kişisel
hak ve özgürlüklerin rafa kalktığı 12 Eylül günlerini düşünmesi
veya 27 Mayıs’tan sonra bir yandan basın yoluyla “demokrasi”
propagandası yapılırken öte yandan ülkenin seçilmiş başbakanının
idam edilmesini akla getirmesi de...
Atatürk’ün sağlığında iki kez denenmesine rağmen dönemin
şartlarından dolayı hayata geçirilemeyen çok partili sistem, ilk kez
1946 yılındaki milletvekili genel seçimiyle gerçekleşmiş, Demokrat
Parti muhalefet partisi olarak TBMM’de temsil hakkı kazanmıştı.
1950 seçimlerinde ise Cumhuriyet tarihinde ilk kez iktidar sandık
yoluyla değişmişti. Ne var ki, 27 yıllık Tek Parti Dönemi’nde asker
ve sivil bürokrasinin milletin ve vekillerinin hizmetinde bulundu-
ğu, devlet kurumlarının sahibi değil emanetçisi olduğu görüşü
tam olarak oturmamış, bu nedenle kimi çevreler kendilerini veya
bulundukları makamı devletin bizatihi kendisi saymayı alışkanlık
edinmişti. Halkın oylarıyla oluşmuş parlamentoyu hiçe sayan,
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde örgütlenmiş, çoğu düşük rütbeli bir
grup subay 27 Mayıs 1960 tarihinde ülke yönetimine el koydu.
Kurtuluş Savaşı gazisi, İstiklal Madalyası sahibi Cumhurbaşkanı
Celal Bayar ve Bakanlar Kurulu üyeleri başta olmak üzere çok
sayıda yönetici tutuklandı. 14 Ekim 1960-15 Eylül 1961 tarihleri
arasında görülen, tarihe “Yassıada Duruşmaları” adıyla geçen 202
oturum sonunda Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan
Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı
Hasan Polatkan oy birliğiyle; aralarında faaliyetleri durdurulan
TBMM’nin son başkanı Refik Koraltan ve darbe gerçekleştiği sı-
rada Genelkurmay Başkanı olan Rüştü Erdelhun’un da bulunduğu
11 kişi oy çokluğuyla idama mahkum edildi. Menderes, Zorlu ve
Polatkan’ın cezaları 16-17 Eylül 1961 tarihinde infaz edildi. Ülke-
nin demokratik rejime döndüğünü kanıtlamaya çalışan askerî
TÜRKİYE, NE YAZIK Kİ, DARBE KAVRAMINI BİLEN, GEÇMİŞTE PEK ÇOK KEZ ASKERÎ MÜDAHALEYLE KARŞI KARŞIYA KALMIŞ BİR ÜLKE. 27 MAYIS 1960’LA BAŞLAYAN DARBE VE MUHTIRA DÖNEMLERİ NİCE ACI OLAYLA DOLU.
10
yönetimin belirlediği genel seçim tarihi bundan yalnızca bir ay
sonrasıydı. Türkiye’nin darağacı gölgesinde gittiği seçimde, De-
mokrat Parti geleneğini sürdüren Adalet Partisi ve Yeni Türkiye
Partisi, DP’nin 1957’de ulaştığı oy oranını yakaladı. Henüz çok
genç yaştaki Türk demokrasisinde askerî müdahale karşısında
milletin tepkisi maalesef darbe sırasında değil, normalleşme
sürecinde geldi.
27 Mayıs’ın Türk siyasi hayatına etkisi, demokrasiye indirdiği
darbe ve getirdiği kurumlarla sınırlı kalmadı. Silahlı gücün millet
iradesiyle oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun bünyesin-
den çıkan hükümet üstünde denetleyici, hatta buyurucu bir ko-
num alması bu darbeyle başladı. Açılan yol, 12 Mart 1971, 12 Eylül
1980 ve 28 Şubat 1997 tarihlerinde demokrasinin bir kez daha
ağır hasar görmesine neden olarak ülkemizin ekonomik ve sos-
yal gelişimini de derinden etkiledi. 2000’li yılların başına gelene
kadar siyasi görüşleri dolayısıyla darbelerden doğrudan etkilenen
kesimler dışında, askerî müdahaleleri engelleme yolunda bir siyasi
veya sivil iradenin varlık gösterdiğini söylemek oldukça zor. Yaşa-
nan acılardan dersler çıkaran siyaset kurumu ve halk kitleleri artık
seçilmiş hükümete karşı girişilecek bir silahlı hareketi engelleme
kudretine sahip olduğunu 2016 yılında gösterdi.
Silahlı Kuvvetler’in kalbinde çatışma
15 Temmuz 2016 Cuma akşamı başta Ankara ve İstanbul olmak
üzere birçok ilde hayatın olağan akışına aykırı bir hareketlilik baş
gösterdi. Saat 20:30 sularında Başkent semalarında alçak uçuş
yapan uçaklar vatandaşın dikkatini çekti. Yaklaşık bir saat içinde
uçuş sayısındaki artış insanları tedirgin etmiş, herkes elindeki
15 TEMMUZ AKŞAMI BAŞTA ANKARA VE İSTANBUL OLMAK ÜZERE BİRÇOK İLDE HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI BİR HAREKETLİLİK BAŞ GÖSTERDİ. BAŞKENT SEMALARINDA ALÇAK UÇUŞ YAPAN UÇAKLAR DİKKAT ÇEKERKEN İSTANBUL’DA TANKLAR KÖPRÜLERİ TRAFİĞE KAPATTI.
11
imkanları kullanarak olup biteni öğrenmeye
çalışmaya başlamıştı. Basın-yayın organları
ve sosyal medya üzerinden haberleşmeyi
deneyenler arasında “darbe” sözcüğünün
dolaşması gerginliği bir kat daha artırdı. Bu
sırada Silahlı Kuvvetler ve Emniyet mensup-
ları ile siyaset dünyasından kişilerin içeriden
aldığı, yakın çevrelerinden başlayarak halka
yaydığı bilgilerle, seçilmiş hükümete karşı bir
askerî darbe girişiminin söz konusu olduğu
ortaya çıktı. Saatler 22:00’yi gösterdiğinde
Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde durumu
protesto etmek, ne pahasına olursa olsun
darbeyi engellemek için toplanan bir kala-
balık bulunuyordu. Daha önce benzeri görül-
memiş şekilde Genelkurmay Başkanlığı’ndan
silah sesleri yükselirken bir helikopter de
dışarıda toplanan insanların üzerine ateş
açtı. Görgü tanıklarının ifadelerine göre kimi
subaylar da Genelkurmay bahçesinden dışarı
ateş emri verdi, emre uymayan erleri darp
etti. O karanlık gecede Ankara’da en çok sivil
kaybının bu bölgede yaşandığı tespit edildi.
Genelkurmay Başkanlığı’nın dışındaki ha-
reketin, aslında içerideki son derece vahim
karmaşanın bir yansıması olduğu daha sonra
ortaya çıktı. Kalkışmayı yöneten generallerin
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı
hazırladıkları darbe bildirisine imza atması
için iknaya çalıştıkları, Akar’ın bu ihanetin
içinde yer almaya direnmesi sonucu onu
kelepçeleyerek rehin aldıkları saat 23:30
sularında öğrenildi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
emir-komuta zinciri içinde yönetime el koy-
duğu görüntüsünü yayabilmek için Orgeneral
Akar’ın ya zorla bildiriyi imzalaması ya da
devreden çıkarılması gerekiyordu. Darbeci
subaylar Akar’ın boynunu kemerle sıkmak
dahil fiziksel baskıyla amaçlarına ulaşama-
yınca Genelkurmay Başkanı’nı darbe girişi-
minin harekat merkezlerinden Akıncı 4. Ana
Jet Üssü’ne götürdüler.
Aynı saatlerde İstanbul’da da kaygı ve-
rici gelişmeler yaşandı. Bir grup asker zırhlı
araçlarla Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet
köprülerini trafiğe kapattı. Yalnız İstanbul’un değil Kafkas-Balkan hattının en önemli
noktalarından boğaz geçişinin kapatılması, darbe girişiminin geniş kitlelerce öğrenil-
mesinde etkin rol oynadı. Bir yandan köprülere bağlanan yollarda tankları engellemek
üzere evlerinden fırlayan vatandaşlar, bir yandan emir-komuta zincirinin hilafına hare-
ket eden sözde meslektaşlarını bu ihanetten döndürmek için silaha sarılan askerler, bir
yandan da emniyet güçleri olaya müdahale etmek için yoğun çaba harcadı. Tankların
üzerine çıkarak veya onları taşlayarak kalkışmanın karşısında duran vatandaşlara
zırhlı araçlardan ateş açıldı. Tanklar, önüne çıkanları genç-yaşlı, kadın-erkek demeden
paletlerinin altına alarak ilerlemeye devam etti. Buna rağmen Boğaziçi Köprüsü
darbe karşıtı vatandaşlarca terk edilmedi. 25 Temmuz 2016 günü toplanan Bakanlar
Kurulu’nda köprünün adının “15 Temmuz Şehitler Köprüsü” olarak değiştirildiği Baş-
bakan Binali Yıldırım’ın şu sözleriyle duyuruldu: “İstanbul ve Ankara'da birer şehitler
anıtı kurulması bugünkü Bakanlar Kurulu’nda kararlaştırdığımız diğer bir konudur.
Darbecilerin ilk hedefi olan ve vatandaşlarımızın şehit edildiği Boğaziçi Köprüsü’nün
adının 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değiştirilmesine de karar verilmiştir.”
Başbakan canlı yayında açıkladı
Ankara ve İstanbul’un kritik noktaları ile Anadolu’nun çeşitli yerlerinde görülen olağa-
nüstü hareketliliğin neden kaynaklandığı büyük merak konusuyken bu durumla ilgili
ilk açıklamayı Başbakan Binali Yıldırım yaptı. Yıldırım telefonla bağlandığı bir televiz-
12
yon yayınında, özellikle Boğaz köprülerinin kapatılması üzerine
akla gelen PKK veya DAİŞ kaynaklı bir terör saldırısının olup
olmadığı sorusuna, “Bir kalkışma ihtimali üzerinde duruyoruz.
Bir kalkışma olduğu doğrudur. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti iş
başındadır. Bunun iş başından gitmesi ancak milletin kararıyla
olur. Bu çılgınlığı yapanlar da en ağır şekilde bedelini ödeyecektir.
Asla pabuç bırakmayacağız. Güvenlik güçleri harekete geçmiştir”
cevabını verdi. Saat 23:05’te gerçekleştirilen bu canlı yayının ar-
dından sokaklara çıkan vatandaş sayısında artış olduğu gözlendi.
Televizyonları başında olan biteni takip eden halk, Türkiye’nin
meşru güçlerine karşı illegal bir hareketin yürütüldüğünü, Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin tamamının değil, suça bulaşmış küçük bir
bölümünün bu ihanete kalkıştığını öğrendi. Bu anlarda Genel-
kurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın darbeci bir grup asker
tarafından rehin alındığı duyuruldu.
Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamasını takip eden dakika-
larda Ankara Gölbaşı’nda bulunan Polis Özel Harekat Eğitim
Merkezi’nde patlama meydana geldi. Yenimahalle’deki Millî İstih-
barat Teşkilatı (MİT) yerleşkesine askerî helikopterden ateş açıldı.
MİT personeli saldırıya karşılık verdi. Kalkışmacıların Türkiye’nin
sinir uçları sayılan bu iki stratejik kurumu hedef alması, amaçla-
rının ülkemizi içte ve dışta zayıf düşürmek olduğunu ortaya ko-
yuyordu. Nitekim hainler ilerleyen saatlerde gerçekleştirecekleri
başka alçakça eylemlerle de niyetlerini gösterdiler.
TRT ekranlarında korsan bildiri
Güvenlik kaynakları 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece
yarısı askerî darbe girişiminin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel
Devlet Yapılanması tarafından gerçekleştirildiğini duyurdu.
Yapılan açıklamalarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bütünüyle bu
kalkışmanın içinde olmadığının altı çizildi. Saatler 00:13’ü gös-
terdiğinde Ankara Or-An’da bulunan TRT Genel Müdürlüğü’nü ele
geçiren kalkışmacı askerler devlet televizyonunun yayın akışını
değiştirdi. “Yurtta Sulh Konseyi” adlı terörist yapının hazırladığı
bildiriyi spiker Tijen Karaş’ın, sesinin titremesine engel olmaya
çalışarak okumasına canlı yayında milyonlarca vatandaş şahit
oldu. Hainler sözde bildiride, kendi suçlarını itiraf edercesine
“Türk Silahlı Kuvvetleri dahil olmak üzere devletin tüm kurumları
GÜVENLİK KAYNAKLARI 15 TEMMUZ’U 16 TEMMUZ’A BAĞLAYAN GECE YARISI ASKERÎ DARBE GİRİŞİMİNİN FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ/PARALEL DEVLET YAPILANMASI TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİNİ DUYURDU.
13
ideolojik saiklerle dizayn edilmeye başlanmış ve dolayısıyla görev-
lerini yapamaz hale getirilmiştir” dedi. Halk tarafından seçilmiş
Cumhurbaşkanı ile meşru hükümet hakkında tahkir edici ifadelere
yer veren düzmece metnin, daha önceki darbelerde, özellikle 12
Eylül askerî müdahalesinde okunan bildiriye son derece benzediği
dikkat çekti.
Bildirinin okunmasından kısa bir süre sonra, Türkiye’de radyo
ve televizyon yayınlarının altyapısını sağlayan TÜRKSAT, dar-
becilerin kara propaganda yaparak halkta bezginlik yaratmasına
izin vermemek amacıyla TRT yayınını durdurdu. Darbeci askerler
tesise gelerek TRT dışındaki tüm kanalların yayınının durdurulma-
sını istedi. TÜRKSAT personelinin darbecileri oyalayarak milletin
olaylardan haberdar olmasını sağlaması, kalkışma gecesinin
önemli hadiselerindendi. Darbeciler yayınları durdurmak için uydu
antenlerini bombaladı, TÜRKSAT binasına girmek için silahlarına
sarıldı. Çıkan çatışmada hayatını kaybeden siviller oldu.
Türkiye’nin büyük acılar yaşamasına neden olan 27 Mayıs
ve 12 Eylül darbeleri, o tarihlerde tek yayıncı kuruluş olan TRT
mikrofonları ve ekranlarından halka duyurulmuştu. Kalkışmacı
askerler, TRT dışındaki yayınları engelleyerek tek kanal üzerinden
darbe girişiminin başarıya ulaştığı algısını yaratmak istedi. FETÖ
mensupları, propaganda üstünlüğüyle askerî harekatın başarıya
ulaşması arasındaki bağı doğru hesaplamışlardı, ancak milletin
iradesi ile vatanına bağlı asker ve polislerin bu çabayı boşa çıka-
racağını kestirememişlerdi. 1962 yılında, Kara Harp Okulu Komu-
tanı iken darbeye kalkışan, girişimi başarısızlıkla sonuçlandıktan
sonra emekliye sevk edilen Albay Talat Aydemir’in, 1963 yılında
tekrar denediği ve kendisini darağacına sürüklediği kalkışmada
yaşananların bir benzeri 15 Temmuz 2016 gecesi tekrarlandı.
Aydemir’e bağlı askerler TRT Ankara Radyosu’nda hakimiyet
kuramayıp mikrofonu darbe karşıtı subaylara kaptırınca girişi-
min emir-komuta zinciri içinde planlanmadığı anlaşılmış, sahte
emirlerle sokağa çıkan askerî birlikler harekata devam etmemişti.
Kalkışma bastırıldıktan sonra görülen davalar sonucu Aydemir ile
Binbaşı Fethi Gürcan idam edilmiş, yüzlerce genç subay ve Harp
Okulu öğrencisinin orduyla ilişiği kesilmişti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde TRT yerleşkesi, emniyet güçlerinin
operasyonları ve Or-An’a akın eden halk kitlelerinin iradesiyle
darbeci askerlerden temizlendi. Kalkışmacı çemberini yararak
stüdyoların bulunduğu bölüme gelenler arasında Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu ile TRT Genel Müdürü
Şenol Göka da vardı. Saat 03:00 sularında olağan akışına dönen
TRT’nin ilk canlı yayınında Soylu ve Göka’nın mesajlarının yanı
sıra sözde bildiriyi okumak zorunda kalan Tijen Karaş’ın yaşadığı
korku dolu anlar da millete aktarıldı. Karaş, metni silah zoruyla
okuduğunu açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Milletimizi meydanlara davet ediyorum
Darbeci askerlerin TRT’de korsan bildiri okuttuğu dakikalarda
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tatilini geçirmek üzere
bulunduğu Marmaris’teki otelden ayrıldı. Ankara’ya gitmeyi
düşünen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, telefonla görüştüğü 1’inci
Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar’ın aktardığı bilgilerden
14
hareketle İstanbul’a uçmaya karar verdiği öğrenildi. Orgeneral
Dündar’ın, 1’inci Ordu’da hakimiyet sağlandığını, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın İstanbul’a inmesinin daha güvenli olacağını söylediği
kaydedildi.
Saat 00:26’da, darbe girişiminin seyrini değiştiren tarihî bir
gelişme yaşandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan özel bir
televizyon kanalının canlı yayınına sesli ve görüntülü bağlanarak
açıklamalarda bulundu. Yaşananların Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
içindeki bir azınlığın kalkışması olduğunu belirten Erdoğan,
“Paralel yapılanmanın teşvik ettiği, üst akıl olarak onların kul-
landığı bir harekettir. Ülkemizin birliği, beraberliği, bütünlüğüne
yönelik bu harekete karşı, inanıyorum ki milletçe vereceğimiz
güzel bir cevapla bunlar gerekli olan cezayı alacaklardır” dedi.
Konuşmasına, kalkışmada bulunanların milletin imkanlarıyla
ortaya konmuş tankı, topu, uçağı, helikopteri kullanarak milletin
üzerine gelmesinin bedelinin ağır olacağını kaydederek devam
eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu konuda gerek Cumhurbaşkanı
olarak, gerek Başbakanımız, Hükümetimiz olarak bizler atılması
gereken adımlar neyse dik durmak suretiyle bu adımı atacağız.
Yani bunun bedelini asla bizler farklı bir şekilde yorumlamayız ve
meydanı da onlara bırakamayız. Şu anda yapmış oldukları işgali
de çok kısa zamanda ortadan kaldıracağımıza inanıyorum. Kararlı
bir şekilde de bu işin üzerine gideceğimizi özellikle bildirmek isti-
yorum. Ve bu konuda bu kararlılığımızı kimsenin test etmeye de
gücü yetmeyecek” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajının can alıcı
noktası halkı darbe girişimine karşı meydanlara çağırmasıydı.
Erdoğan, “Milletimizi illerimizin meydanlarına davet ediyorum,
havalimanlarına davet ediyorum ve milletçe meydanlarda, ha-
valimanında toplanalım ve o azınlık grubu, tanklarıyla, toplarıyla
gelsinler, ne yapacaklarsa halka orada yapsınlar. Halkın gücünün
üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar hayatımda, bundan
sonra da zaten böyle bir şey tanımamız söz konusu değil” ifadele-
rini kullandı. Darbe girişiminin kesinlikle emir-komuta zinciri içinde
işlemediğini vurgulayan Erdoğan, “Zaten bu ülkede cumhurun
başı olarak ben Cumhurbaşkanıyım ve Başkomutanım aynı za-
manda. Başkomutan olarak benim haberimin olmadığı böyle bir
adımı atanlara da yargı zaten hemen cevabını verdi, gereği neyse
bunu da zaten yapacağız, yapılacaktır, bundan kimsenin endişesi
olmasın” dedi. Erdoğan sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ben kesinlikle
bu darbecilerin başarılı olacağına inanmıyorum. Tarih boyunca
darbeciler başarılı olamamıştır, er veya geç onlar yok olmuşlardır,
bunu da böyle bilmeniz lazım.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın milleti darbeyi engel-
lemek üzere meydanlara çağırması ânında karşılık buldu. Nefesini
tutmuş, ekranlara kilitlenmiş vatandaşlar Erdoğan’ın kararlı ifa-
delerinden güç alarak sokaklara indi. Etnik köken, mezhep, siyasi
görüş ayrımı olmaksızın demokrasiye sahip çıkma iradesi göste-
ren millet karşısında darbeciler ihanetlerini bir kat daha artırdı.
Haksız olmaktan doğan baskın çıkma dürtüsü vatan hainlerinin
15
vatan evlatlarının canına kastetmesine yol açtı. Gecenin ilerleyen
saatlerinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’ten İstanbul’a
hareket etmeden önce kaldığı otele helikopterden ateş açıldığı
öğrenildi. Helikopterlerden inen yüzleri maskeli, ağır silahlarla
donanmış darbeci askerler oteli ablukaya aldı. Çıkan çatışmada 2
polis şehit oldu. Takip eden günlerde “Cumhurbaşkanı’na suikast
timi” olarak adlandırılan bu gruba mensup askerlerin 37 kişi oldu-
ğu belirlendi. Dağlık bölgelere kaçan darbeciler güvenlik güçlerinin
yürüttüğü operasyonlarla gruplar halinde yakalandı.
Milletin kalbine bomba
23 Nisan 1920’de, Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin işgal güçle-
rinden kaçabilen üyeleri ile milletin yeni temsilcilerinden oluşan
Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin kurtuluş mücadelesini yönet-
mesiyle dünyada eşi benzeri olmayan bir başarıya imza atmıştı.
Bin yıllık vatanını düşman askerine bırakmamaya kararlı olan
millet, I. Dünya Savaşı’ndan yenik ve yorgun çıkmış ordusunun
yaralarını sardı. Olağanüstü şartlarda yeniden bir ordu tesis et-
meyi, bu orduyla Anadolu’yu namahremden temizlemeyi başardı.
Milletin özgürlük ve bağımsızlığının kazanıldığı savaşı yöneten
parlamento Gazi Meclis olarak anıldı. Kurtuluş Savaşı’nda Yunan
ordusunun, 27 Mayıs ve 12 Eylül’de darbecilerin fiziki saldırıyı
akıllarından bile geçiremedikleri TBMM binası, 15 Temmuz kalkış-
masında askerî uçaklardan atılan bombaların hedefi oldu. Milletin
hafızasından asla silinmeyecek bu ihanetin yaşandığı dakika-
15 TEMMUZ GECESİ TARİHİNDE İLK KEZ BOMBALARA HEDEF OLAN TBMM BİNASINDA BÜYÜK HASAR MEYDANA GELDİ.
16
larda milletvekilleri Genel Kurul Salonu’ndaydı.
Kalkışmayı haber alır almaz Meclis çatısı altında
olmayı görev bilen milletvekilleri can güvenliklerini
düşünmeden yola çıktı. TBMM Başkanı İsmail
Kahraman’ın açtığı Genel Kurul’da bazı bakanlar
ve çok sayıda milletvekili bir araya geldiğinde saat
01:39’u gösteriyordu. Bu dakikaya kadar helikop-
terden taciz atışına maruz kalan Gazi Meclis’e ilk
bomba saat 02:42’de atıldı. 02:49’da düşen ikinci
bombadan sonra milletvekilleri ve TBMM perso-
neli sığınağa inmek zorunda kaldı.
22 Nisan 1920 gecesi civardaki okul ve evler-
den getirilen malzemelerle inşaatı tamamlanıp
23 Nisan günü Hacıbayram Camii’nde okunan
duaların ardından törenle açılan Birinci Meclis,
1924 yılında hizmete giren İkinci Meclis ve yapı-
mına 1939’da başlanıp 1961 yılında açılışı yapılan
bugünkü TBMM binası aynı ruhu temsil eder.
15 Temmuz gecesi bomba yağdırılan yapı hem
bu ruhun taşıyıcısı hem de bir kültür varlığıdır.
Dünyaca ünlü mimar Prof. Dr. Clemens Holzmeister
tarafından, her unsuru Türk kültüründen bir ögeye,
demokrasi kavramının açılımlarına tekabül edecek
şekilde tasarlanan bu anıtsal bina milletin kutsalları
arasındadır. Böyle bir yapının saldırıya uğraması,
demokrasi açısından bir faciaya işaret etmenin yanı
sıra kültürel alanda da vandallık olarak tanımlanır.
Çatısında, bahçesinde, kulis bölümünde ve çeşitli
birimlerinde maddi hasar oluşan TBMM’ye saldırı,
darbecilerin asıl hedefinin milletin ta kendisi oldu-
ğunu ortaya koydu. Milletvekillerinin daha önceki
darbelerde görülmedik şekilde askerî müdahaleye karşı dik duran tavırları da
tarihe altın harflerle yazıldı.
Yeni güne demokrasi ışığıyla uyanmak
15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece saat 02:00’den itibaren kalkışmacı
askerler gözaltına alınmaya başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademe-
sindeki çok sayıda generalin televizyon kanallarına bağlanarak açıklamalarda bu-
lunması, ortadaki bilgi kirliliğinin önüne geçti ve vatansever askerlerin darbeciler
tarafından kandırılmasını önledi. Ancak bu durum iki silahlı grubun çatışmasını
da gündeme getirdi. Bir yanda devletin silahlarını devlet aleyhine kullanan FETÖ
mensupları, diğer yanda, göreve başlarken ettiği yemine sadık kalan askerler
ile emniyet güçleri bulunuyordu. Darbeci askerler, amaçlarına ulaşmak için gece
yarısından sonra eylemlerinin şiddetini artırmaya yöneldi. Gölbaşı’nda bulunan
Özel Harekat Daire Başkanlığı havadan hedef alındı. Yıllardır terörle mücadelede
yüzlerce şehit vermiş, özel eğitimli personelden oluşan bu birimin vurulması,
Türkiye’nin zayıf düşürülmesi bakımından sinsice planlanmış bir hareketti. Yapılan
saldırıda çok sayıda Özel Harekat polisi hayatını kaybetti.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi de darbecilerin hedefleri arasındaydı. Saat 02:30’da
Külliye’ye girmeye çalışan kalkışmacı askerlerden 13’ü gözaltına alındı. FETÖ
mensupları artık sonlarının yaklaştığını anladıkları 06:45 sularında Külliye yakın-
larına uçaklardan bomba attı. 07:00’de ise Külliye civarındaki Jandarma Kavşağı
bombalandı.
Sabaha karşı, Başbakan Binali Yıldırım, resmî sosyal medya hesabından darbe
girişimi içinde yer alan bir generalin öldürüldüğü bilgisinin geldiğini ve aralarında
albayların da bulunduğu 130 askerin gözaltına alındığını açıkladı. İlerleyen saat-
lerde söz konusu generalin Tuğgeneral Semih Terzi olduğu ve onun öldürülme-
sinin darbe girişiminin bastırılmasındaki önemi ortaya çıktı. Ankara Gölbaşı’nda
bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı ele geçirmek üzere bir grup FETÖ men-
subu askerle birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) karargahına gelen Terzi,
komutanın artık kendisinde olduğunu söyleyerek birliği teslim almak istedi.
Darbecilerin geldiğini Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı’dan
Şehit Piyade Astsubay Kıdemli BaşçavuşÖmer Halisdemir
17
telefonla öğrenen ve ne pahasına olursa olsun karargahı onlara teslim etmeme emri
alan, Aksakallı’nın emir astsubayı Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir, tereddüt et-
meden Semih Terzi’yi alnından vurdu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin strateji ve muharip
yetenek bakımından en donanımlı birliklerinden olan Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın
darbecilerin emrine girmesi Türkiye’yi felakete sürükleyecek bir gelişme olacaktı.
Kahraman Astsubay Halisdemir’in eğitimi ve vatan sevgisi sayesinde saniyelerle ifade
edilecek bir zaman diliminde uygulamaya koyduğu karar 15 Temmuz gecesinin kırılma
noktalarından oldu. ÖKK gece boyu darbecileri etkisiz hale getirme görevini sürdürdü.
Bu birliğin ele geçmesi, kalkışmanın emir-komuta zinciri içinde olduğu algısını yarata-
cağı gibi darbenin önlenmesinde önemli paya sahip iyi yetişmiş çok sayıda askeri de
saf dışı bırakacaktı. Ömer Halisdemir ÖKK bahçesinde çıkan çatışmada, düne kadar
silah arkadaşı saydığı teröristlerce açılan ateş sonucu şehit oldu.
16 Temmuz sabahı saat 06:30’da Ankara ve
İstanbul sokaklarında büyük oranda hakimi-
yet sağlandı. Darbecilerin elindeki bir helikop-
terin düşürüldüğü ve çok sayıda kalkışmacı
askerin yakalandığı bilgisi de bu dakikalarda
paylaşıldı. Boğaziçi Köprüsü’nü işgal eden as-
kerlerin de teslim olmasıyla darbe girişiminin
bastırılmasındaki son aşamaya gelindi. Saat
06:52’de Genelkurmay Başkanlığı’na 1’inci
Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar’ın
atandığının açıklanmasından yaklaşık bir
buçuk saat sonra Orgeneral Hulusi Akar, rehin
tutulduğu Akıncı 4. Ana Jet Üssü’ne düzenle-
nen bir operasyonla kurtarıldı.
Ankara’nın Kazan ilçesinde bulunan Akıncı
4. Ana Jet Üssü, FETÖ mensubu askerlerin
darbe girişimini yönettiği merkez konu-
mundaydı. Millet iradesine darbe vurmak
isteyen uçakların buradan havalandığını
öğrenen Kazan halkı 15 Temmuz akşamı bu
ihanet şebekesini çökertmek üzere sokaklara
döküldü. Kazan Belediye Başkanı Lokman
Ertürk’ün girişimiyle üssün elektriği kesil-
di. Halk hoparlörlerden yapılan anonsların
ardından darbecilerin bulunduğu bölgeye
doğru harekete geçti. Bu sırada kalabalığa
ateş açıldı. Kazanlılar, uçakların kalkışını
engellemek üzere, tarlalarda henüz hasadı
yapılmamış ürünleri yakarak havada duman
bulutu oluşmasını sağladı. Belediye kamyon-
larıyla taşınan lastikler de aynı amaçla ateşe
verildi. Helikopterden ateş açılarak yıldırıl-
maya çalışılan halk, darbeye direnerek üsse
girmeyi başardı. Kalkışmanın ilk saatlerinde
25 uçağın havalandığı pistten saat 02:00’den
sonra ancak 1 uçak ile 3 helikopter kalkabildi.
Demokrasiye ve vatanına sahip çıkan Kazan
ÖZEL KUVVETLER KOMUTANI TÜMGENERAL ZEKAİ AKSAKALLI’NIN EMİR ASTSUBAYI KIDEMLİ BAŞÇAVUŞ ÖMER HALİSDEMİR, HİÇ TEREDDÜT ETMEDEN DARBECİ TUĞGENERAL SEMİH TERZİ’Yİ ALNINDAN VURARAK OLAYLARIN SEYRİNİ DEĞİŞTİRDİ.
18
halkının kahramanlığı, FETÖ mensuplarının amaçlarına ulaşmasını
engelleyen önemli etkenler arasındaydı. Kalkışmayı bastırmaya
çalışan Kazanlılardan 8’i açılan ateş sonucu şehit olurken 82 kişi
de yaralandı.
16 Temmuz sabahı, Genelkurmay Başkanlığı’ndaki askerlerin
teslim olduğu ve kalkışmacıların elinde bulunan Jandarma Genel
Komutanlığı’nın Özel Harekat polislerince teslim alındığı bilgileri
art arda geldi. Hava Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Akın Öz-
türk ile Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Muhabere
ve Destek Eğitim Komutanı Korgeneral Metin İyidil başta olmak
üzere çok sayıda yüksek rütbeli asker hakkında vatana ihanet
suçundan işlem başlatıldığı, tüm hakim ve savcıların izinlerinin
iptal edildiği ve yurt çapında çok sayıda gözaltı işlemi yapıldığı
duyuruldu. Saat 10:00’dan itibaren artık darbecilerin saldırıları
yerine bu ihanet hareketine katılanların tespiti ve yakalanması
söz konusuydu.
OHAL ilan edildi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman, 16 Temmuz
2016 günü TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırdı. Genel Kurul
toplantısından önce Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü’nde
bir basın açıklaması yaparak 15 Temmuz kalkışmasıyla ilgili kamu-
oyunu bilgilendirdi. Başbakan Yıldırım’a Adalet Bakanı Bekir Boz-
dağ, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Millî Savunma Bakanı Fikri Işık ve
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar eşlik etti. Başbakan
Yıldırım, basın mensuplarına “Bu kalkışma bastırılmıştır, toplam
161 şehidimiz, şu ana kadar 1440 yaralımız vardır” açıklamasını
yaptı. İlerleyen günlerde şehit sayısı 246’ya yükselirken yaralı
sayısı da arttı.
Başbakan Yıldırım, darbe girişiminde hayatını kaybeden gü-
venlik güçlerini ve sivil vatandaşları rahmetle, minnetle, şükranla
andığını, yaralılara Allah’tan şifa dilediğini belirterek başladığı
açıklamasında, “Vatanını, milletini seven, bayrağını seven ve bu
alçakça girişime asla prim vermeyen değerli komutanlarımızı,
subaylarımızı tebrik ediyorum” dedi. Olayların başladığı ilk andan
itibaren meydanları dolduran sivil toplum kuruluşlarına, vatandaş-
lara ve siyasi partileri destekleyenlere teşekkürlerini ileten Yıldırım
şunları söyledi: “Bu yaşadığımız olay bir şeyi ortaya koymuştur.
Türk milletinin demokrasi konusunda ne kadar engin bir tecrübeye
sahip olduğunu, demokrasinin ve millî iradenin ülkemizin bağım-
19
sızlığı için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha bütün dünya gördü. Hele hele köprüyü
kesen, yolları kesen, binalara girmeye çalışan tankların önüne yatan, o tankların üzerine
çıkan o aziz vatandaşlarımızı, canını bu uğurda veren o şehitlerimizi bu büyük millet asla
ve asla unutmayacak. Bu zor günümüzde bizi arayarak dayanışma isteklerini ortaya koyan
dost ülkelere de teşekkür ediyorum. Bu paralel çete mensupları artık yüce Türk adaletinin
elindedir. Müstahak oldukları her türlü cezayı, karşılığı göreceklerdir. Milletimiz bu olayda
çok büyük bir basiret göstermiştir ve bu basiret Türkiye’de millî iradenin kesintiye uğrama-
sının önüne geçmiştir. Dolayısıyla bu kalkışmayı yapanlar bir kez daha şu gerçeği anlama-
lıdır, hiç kimse bu büyük milletin iradesiyle oyun oynayamaz, demokrasi aşkıyla, özgürlük
umdesiyle asla ve asla boy ölçüşemez. Vatandaşlarımızın bugün normal hayata dönmüş
olması erdeminin bir göstergesidir. Devletin silahıyla, parasıyla, tankıyla, bombasıyla,
uçağıyla, helikopteriyle bu ülkenin vatandaşlarının üzerine ateş açanlar PKK teröründen
daha da aşağılık bir terör örgütüdür. Asla ve asla bu millet, bu hain çeteyi unutmayacaktır.”
20 Temmuz 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında
art arda gerçekleştirilen Millî Güvenlik Kurulu ve Bakanlar Kurulu toplantılarında darbe
girişiminde bulunan terör örgütünün tüm unsurlarıyla bertaraf edilmesi amacıyla 3 ay
süreyle Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edil-
mesi kararlaştırıldı. Kararı kamuoyuna
duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu
uygulama kesinlikle demokrasiye, hukuka
ve özgürlüklere karşı değildir. Tam tersi-
ne bu değerleri koruma ve güçlendirme
amacına yöneliktir” dedi. OHAL kararı 21
Temmuz’da TBMM tarafından onaylandı.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, 10 Ağustos
2016 tarihinde bir televizyon kanalına
yaptığı açıklamada Fetullahçı Terör Ör-
gütü ile mücadele kapsamında görevden
uzaklaştırılan kamu personeli sayısının
76 bin 100 civarında olduğunu belirterek,
“Gözaltına alınan ve şu anda gözaltı iş-
lemleri devam edenlerin sayısı 5 bin 171,
tutuklu sayısı ise 16 bin 899” dedi. Ala,
tutuklananların 3 bin 83’ünün polis, 7 bin
248’inin asker, 2 bin 288’inin hakim ve
savcı, 119’unun mülki idare amiri, 4 bin
161’inin ise sivil olduğu bilgisini aktardı.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ise 12 Ağus-
tos 2016 tarihinde yaptığı açıklamada
devlet ve vakıf üniversitelerinde toplam
6 bin 792 akademik ve idari personel
hakkında işlem başlatıldığını, bunların 5
bin 342’si ile ilgili görevden uzaklaştırma
kararı alındığını belirtildi. Öte yandan,
Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan
açıklamada darbe girişimine katılan FETÖ
üyesi askerî personel sayısının 8 bin 651
olduğu belirtildi. Kalkışmada 24’ü muha-
rip 35 uçak, 8’i taarruz tipi 37 helikopter,
74’ü tank 246 zırhlı araç, 3 gemi, 3 bin 992
hafif silah kullanıldığı tespit edildi.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, OHAL KARARINI “BU UYGULAMA KESİNLİKLE DEMOKRASİYE, HUKUKA VE ÖZGÜRLÜKLERE KARŞI DEĞİLDİR. TAM TERSİNE BU DEĞERLERİ KORUMA VE GÜÇLENDİRME AMACINA YÖNELİKTİR” SÖZLERİYLE DEĞERLENDİRDİ.
20
MILLETIMIZIN DIK DURUŞU NESILLER BOYUNCA TAKDIRLE ANLATILACAK
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN:
21
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYIP ERDOĞAN, GÖZLERINI KIRPMADAN MILLETIN ÜZERINE ATEŞ EDENLERIN HALKIN KORKACAĞINI VE EVLERINE ÇEKILECEĞINI SANDIĞINI IFADE EDEREK, “AMA MILLETIMIZ, ÜZERINE AÇILAN ATEŞLERE, ATILAN BOMBALARA, YÖNELTILEN TEHDITLERE, GÖZLERININ ÖNÜNDE VURULAN INSANLARA RAĞMEN ASLA GERI ADIM ATMAMIŞ, MEYDANI DARBECILERE BIRAKMAMIŞTIR” DEDI.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ/PDY tarafından
gerçekleştirilen darbe girişiminin ardından bir video mesaj ya-
yımlayarak 15 Temmuz’da yaşananlarla ilgili değerlendirmelerde
bulundu. “Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde saat 22:00 civarında
başlayan ve ertesi gün öğle saatlerine kadar devam eden bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır” diyen Erdoğan, mesajına şu
sözlerle devam etti:
“Esasen ülkemiz yaklaşık üç yıldır, millete, millî iradeye rağmen
devleti ve hükümeti ele geçirmeye yönelik farklı biçimlerdeki teşeb-
büslerle karşı karşıya bulunuyordu. 15 Temmuz’da bu teşebbüsler
silahlı darbe girişimi halini alarak, hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın
Türkiye’nin farklı mahiyette bir terör saldırısıyla karşı karşıya oldu-
ğunu ortaya koymuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emir-komuta
zinciri dışında, çeşitli sınıflardan ve rütbelerden, Fetullahçı Terör
Örgütü üyesi bir grup askerin başlattığı bu darbe girişimi, sınırlı ama
ellerindeki silahların gücü sebebiyle tehlikeli bir boyutta cereyan
etmiştir.
Boğaziçi Köprüsü’nün tanklarla kapatılması, savaş uçaklarının
Ankara ve İstanbul başta olmak üzere çeşitli şehirlerimizde alçak
uçuş yapmaya başlamaları ve bazı şehirlerimizde tankların sokak-
lara çıkması bu darbe girişiminin ilk işaretleri olmuştur. Ankara’da
Genelkurmay Başkanlığı karargahı ve Jandarma Genel Komutanlığı
binası bu grup tarafından ele geçirilmiş, MİT yerleşkesi, Emniyet
Teşkilatı’nın çeşitli binaları, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi gibi stratejik yerlere hunharca ve alçakça saldırılar
düzenlenmiştir. Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı bina-
larına yönelik bombardımanda 47 polisimiz hayatını kaybetmiştir.
Boğaz köprülerinin girişini tutan tanklardaki üniformalı teröristlerin
açtıkları ateşler sebebiyle çok sayıda vatandaşımız hayatını kay-
betmiştir. Ankara’da, Genelkurmay Başkanlığı’nın önü başta olmak
üzere, çeşitli yerlerde, açılan ateşler ve yapılan bombardıman neti-
cesi yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiş veya yaralanmıştır.
TRT Genel Müdürlüğü binasını işgal eden bir grup, silah zoruyla
ekranlardan, eski darbelerin özentisiyle hazırlandığı anlaşılan korsan
bir bildiri okutmuştur. Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinden
de benzer bir bildiri korsan olarak yayımlatılmıştır. Yine az sayıdaki
askerle İstanbul’daki bir medya grubunun binası, kısa bir süre de olsa
işgal edilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi önündeki çatışmada
çok sayıda vatandaşımız ve belediye personeli hayatını kaybetmiş-
tir. Darbe girişiminin başlamasının ardından, Sayın Başbakanımız,
saat 23:00 civarında medya aracılığıyla kamuoyunu bilgilendirmiş
ve hükümetin iş başında olduğunu açıklamıştır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri de, tüm partilerden milletvekillerinin katılımıyla millî
iradenin tecelligahı olan Gazi Meclis’in darbe teşebbüsü karşısındaki
tavrını ortaya koymuşlardır. Bu toplantı devam ederken Meclis,
darbe teşebbüsü yapan grup tarafından savaş uçakları ve helikop-
terlerle bombalanmıştır.
Bu gelişmeler karşısında derhal harekete geçtik. İlgili birimlerimize
talimatlar verdik ve darbe girişimini durdurmak için gereken adımları
attık. Milletimizi, ülkesini, vatanını, milletini seven herkesi mey-
danlara çıkmaya, devletini ve demokrasisini sahiplenmeye davet
ettik. Hemen arkasından da, tüm tehditlere ve tehlikelere rağmen
İstanbul’a hareket ederek, milletimle birlikte darbecilere karşı kararlı
duruşumuzu ortaya koyduk. Milletimizin ülkesine ve iradesine kararlı
bir şekilde sahip çıkması karşısında, darbecilerin ne silahları, ne tank-
ları, ne helikopterleri, ne uçakları işe yaramamıştır. Onların tankları,
topları, uçakları varsa, sokaklardaki o milyonlarca vatandaşımın
imanı vardı. Emirleri komutanlarından almayan, millete ve devlete
hizmet etmek yerine iradelerini Fetullahçı Terör Örgütü’nün başına
teslim eden şer çetesi mensuplarının teşebbüsleri, milletin iradesi,
tüm kurumlarıyla devletin kararlılığı karşısında başarısız olmuştur.”
“Milletimiz, gece boyunca sayısız kahramanlık destanı yazmıştır”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gözlerini kırpmadan milletin
üzerine ateş edenlerin halkın korkacağını ve evlerine çekileceğini
22
sandığını ifade ederek, “Ama milletimiz, üzerine açılan ateşlere,
atılan bombalara, yöneltilen tehditlere, gözlerinin önünde vurulan
insanlara rağmen asla geri adım atmamış, meydanı darbecilere
bırakmamıştır” dedi. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Milletimiz, Emniyet Teşkilatımızın mensuplarıyla ve darbecilere
karşı harekete geçen Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla el ele vere-
rek bu darbe girişimine karşı tarihî bir duruş sergilemiştir. Tankların
etkisiz hale getirilmesi başta olmak üzere, asker görünümlü terö-
ristler karşısındaki dik duruşlarıyla memleketine ve geleceğine sahip
çıkan milletimiz, gece boyunca sayısız kahramanlık destanı yazmış-
tır. Bıyıkları henüz terlememiş gençlerden 70 yaşındaki ihtiyarlara,
işçisinden patronuna, köylüsünden şehirlisine kadar milletimizin tüm
fertleri parti, meşrep, siyasi görüş farkı gözetmeksizin darbeciler
karşısında tek vücut olduk. Darbe teşebbüsünde bulunan hainlerin
karşısına dikilen vatandaşlarımız önlerinde, arkalarında, sağlarında,
sollarında onlarca kişi vurularak yaralanmasına, şehit olmasına rağ-
men sabaha kadar yerlerini terk etmemişlerdir.
15 Temmuz darbe girişimi, tüm milletimizle birlikte Türk Silahlı
Kuvvetlerimize karşı da yapılmış bir ihanettir. Genelkurmay Başka-
nımızı, Kuvvet Komutanlarımızı, pek çok subayımızı silah zoruyla
rehin alan ve görev yapamaz hale getiren bu örgüt mensupları,
üzerlerindeki üniformanın izzetine ve şerefine gölge düşüren terö-
ristlerdir. Üzerlerinde üniforma olması, bu teröristlerin gerçekten
bir ihanet çetesinin mensupları olduğu gerçeğini asla değiştirmez.
Tıpkı üzerlerindeki üniformaya ve cübbeye rağmen aynı ihanet
çetesine hizmet eden hakimler, savcılar, emniyet mensupları gibi,
diğer kurumlardaki benzer kişiler gibi, ordumuz içinden de hainler
çıkabilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Mehmetçiklerimiz bizim
gözbebeğimizdir. Bu darbe girişimi vesilesiyle, ülkemizin her kurumu
gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerimize de sirayet etmiş olan bu kanser
hücreleri süratle temizlenecektir. Esasen, bu temizliğin hazırlıkları
zaten başlatılmıştı. Bugüne kadar, haksız yere kimseyi mağdur
etmeme anlayışıyla, hukuk devleti titizliğiyle yürütülen çalışmaları
zafiyet sanan terör örgütü üyeleri, bu girişimle kendilerini alenen
ortaya çıkarmışlar ve bir anlamda işimizi kolaylaştırmışlardır. Yargı
ve Emniyet Teşkilatı başta olmak üzere, diğer kurumlarda zaten
yürütülmekte olan çalışmalar, bu gelişmenin ardından hızlandırıl-
23
mıştır. Bir örümcek ağı gibi, hepsi aynı merkeze bağlı pek çok kanaldan oluşan bu terör
örgütünün artık gizlenecek, saklanacak, takiye yapacak durumu kalmamıştır. Dolayısıyla
15 Temmuz darbe girişiminden hareketle Mehmetçiğimizi zan altında bırakacak, ona
zarar verecek hiçbir hareketi, hiçbir ithamı asla kabul etmiyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emir-komuta zinciri, bu darbe girişimine karşı çıkarak
demokrasi ve hukuk devletine olan bağlılığını ispat etmiştir. Çoğu da yalan-yanlış olan
birtakım görüntülerden hareketle, 15 Temmuz darbe girişimini meşrulaştırmaya, üni-
formalı teröristleri ve onların arkalarındaki güçleri mağdur göstermeye çalışanlar sadece
ve sadece darbe destekçileridir. Türkiye, 15 Temmuz’da, hiçbir istisnası, hiçbir izahı, hiçbir
farklı açıklaması olmayan bir yol ayrımıyla karşı karşıya kalmıştır. Bir tarafta, Fetullahçı
Terör Örgütü mensupları ve onları destekleyenlerin ülkemizi, milletimizi, geleceğimizi
teslim almaya yönelik girişimi vardır. Diğer ta-
rafta ise iradesine, demokrasisine, istiklaline ve
istikbaline canı pahasına sahip çıkan bir millet
vardır. Darbe teşebbüsçüleriyle millet arasında
gri bir alan oluşturmaya çalışanlar ise hükmen
terör örgütü mensubudur; çünkü ortada böyle
tereddütlü bir alan yoktur. Yapılan teşebbüsün
adı vatana ihanettir. Dünyanın her yerinde
vatana ihanetin cezası ne ise bu terör örgütü
mensupları da aynı cezaya maruz kalacaklardır.”
“Siyaset kurumu, 15 Temmuz’daki duruşuyla onuruna sahip çıkmıştır”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15
Temmuz gecesinden itibaren her partiden, her
görüşten, her hayat biçiminden vatandaşın,
iradesine, demokrasisine ve geleceğine sahip
çıkmak için bir araya geldiğine işaret ederek şu
değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, tüm siyasi
partilerin ortak imzasıyla, tek yürek, tek vücut
olarak darbe teşebbüsüne karşı millî iradeye
sahip çıkılmıştır. Kendisini bu ülkenin bir ferdi,
bu milletin bir evladı olarak hisseden herkes bu
darbe girişiminin karşısında yer almıştır. 1960
darbesinde Menderes ve arkadaşlarına, 1980
darbesinde ‘bir sağdan, bir soldan’ anlayışıyla
darağaçlarına gönderilen gençlerine sahip çı-
kamamanın yıllardır acısını yaşayan milletimiz,
15 Temmuz 2016’da bu gidişe ‘dur’ demiştir.
Ülkemiz tarihinde ilk defa, bu çapta bir silahlı
darbe teşebbüsü, bizzat millet tarafından
engellenmiştir. Türkiye, demokrasi ve hukuk
devletine olan bağlılığın, sadece yazıda, sadece
sözde kalmayan, gerektiğinde vatandaşlarının
canı pahasına bu değerlerin hayata geçirildiği
bir ülke olduğunu tüm dünyaya göstermiştir.
“TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ VE MEHMETÇİKLERİMİZ BİZİM GÖZBEBEĞİMİZDİR. BU DARBE GİRİŞİMİ VESİLESİYLE, ÜLKEMİZİN HER KURUMU GİBİ, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİMİZE DE SİRAYET ETMİŞ OLAN BU KANSER HÜCRELERİ SÜRATLE TEMİZLENECEKTİR.”
24
Bizim tarihimiz dışarıdan gelen saldırılara ve içeride yapılan ihanetlere rağmen milletin
vatanına ve devletine sahip çıkmasının örnekleriyle doludur. 15 Temmuz şanlı direnişi, bu
muhteşem tarihin en başında yerini alacaktır. Milletimizin, bu üniformalı teröristlerin elindeki
silah ve tank namlularının, uçak ve helikopter bombalarının karşısında gösterdiği dik duruşun
nesiller boyunca takdirle anlatılacağına inanıyorum. Yaptığım çağrıyla birlikte meydanlara,
sokaklara çıkan vatandaşlarımın her birine şükranlarımı sunuyorum. Tankların önüne kendini
siper edip hedeflerine ulaşmalarını engelleyen, bunun için hayatını riske atan, yaralanan, şe-
hit olan her bir vatandaşımız için ne desek minnettarlığımızı ifade edemeyiz. Sokağa çıkma
imkanı bulamayıp da sabaha kadar evinde duasıyla, yüreğiyle, gözyaşıyla darbe teşebbüs-
cülerine buğzeden vatandaşlarımın her birine teşekkür ediyorum. Geçmişteki darbelerin
ve darbe teşebbüslerinin aksine, 15 Temmuz darbe girişimine karşı tepkisini süratle ortaya
koyan, yayımladıkları bildiriyle temsil ettikleri milletin şerefine, onuruna, haysiyetine sahip
çıkan milletvekillerimizin her birini tebrik ediyorum. Siyasi partilerimizin genel başkanlarına,
olması gerektiği gibi, demokrasinin, millî iradenin safında güçlü bir duruş sergiledikleri için
şükranlarımı sunuyorum. Siyaset kurumu, 15 Temmuz’daki duruşuyla onuruna sahip çıkmıştır.
İş makinelerini, otobüslerini, ellerindeki tüm araç ve gereci darbe girişimini engellemek için
sahaya süren belediyelerimize, kurumlarımıza, şahsi araçlarını aynı amaçla kullanan vatan-
daşlarımıza teşekkür ediyorum.
15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğramasında en çok katkısı olanların başında
hiç şüphesiz Emniyet Teşkilatımız ve polislerimiz geliyor. Darbe teşebbüsünde bulunan
ihanet çetesinin ilk hedefi, kendilerine müdahale etme potansiyeli gördükleri Emniyet
Teşkilatımızın kritik birimleriydi. Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığımızı uçakla
bombalayıp kahraman polislerimizi şehit ettiler. Ankara Emniyet Müdürlüğü binasını
aynı şekilde bombaladılar. İstanbul Emniyet Müdürlüğümüze saldırmaya çalıştılar. Buna
rağmen polislerimiz büyük bir fedakarlıkla, Türkiye’nin her yerinde görevlerinin başından
bir an olsun ayrılmadılar. Ellerindeki tüm imkanları kullanarak, milletimizle birlikte ihanet
çetesi mensuplarının girişimini boşa
çıkarmak için çalıştılar. Bu darbe girişi-
minin başarısızlığa uğramasında büyük
katkısı olan Emniyet Teşkilatımızın her
bir mensubuna en kalbi şükranlarımı
sunuyorum.
15 Temmuz darbe girişiminin kahra-
manlarından biri de medyamızdır. Med-
yamızın neredeyse tamamı darbecilerin
karşısında yer almış, demokrasinin ve
millî iradenin safında net bir tavır sergi-
lemiştir. Silah tehdidine rağmen darbe
teşebbüsünde bulunan terör örgütü
mensupları karşısında son derece net
ve sağlam bir duruş sergileyen medya
mensuplarımızın her birini şahsım ve
milletim adına tebrik ediyorum.
Elbette en önemli teşekkürlerden bi-
rini, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, darbe
teşebbüsüne karşı çıkan, emirlerindeki
kuvvetleri bu alçak girişimin dışında
tutan komutanlarımız ile baskılara
rağmen bu ihanete ortak olmayan
askerlerimiz hak ediyor. Herhangi bir
örgütün veya şahsın esiri değil, milletin
ordusunun mensupları olduklarını gös-
teren tüm subaylarımıza, askerlerimize
şükranlarımı sunuyorum. Bu süreçte,
gerek bizzat arayarak, gerek mesaj
göndererek, gerek medyaya açıklama
yaparak Türkiye’deki meşru yönetime
destek veren ülkelere, devlet ve hü-
kümet başkanlarına, dost ve kardeş
toplumlara da teşekkürlerimi ifade
ediyorum.”
“Tüm terör örgütlerine, tüm yapılara karşı amansız bir mücadele yürütülecektir”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
“Her gecenin nihayetinde bir sabah, her
zorluğun sonunda bir kolaylık olduğu gibi,
bu tür acı hadiselerin ardından da yeni im-
kanlar ortaya çıkar” ifadesine yer verdiği
mesajında sözlerine şöyle devam etti:
25
“Millet olarak, Anadolu coğrafyasındaki bin yıllık varlığımız bo-
yunca bu tür sayısız tehditle, saldırıyla, teşebbüsle karşı karşıya
kaldık. 100 yıl önce, artık ayağa kalkamaz denilen milletimizin
Çanakkale’deki, Kutü’l-Amâre’deki şahlanışından aldığımız güçle
İstiklal Harbimizi verdik ve başarıya ulaştırdık. Cumhuriyet tarihi
boyunca da ülkemize ve milletimize yönelik saldırılar, tuzaklar,
ihanetler durmadı, hep devam etti. Türkiye ne zaman bir hamle
yapacak olsa, darbeyle, cuntayla, ekonomik, siyasi, sosyal krizler-
le önü, gücü, takati kesilmeye çalışıldı. Ülkemiz, geçtiğimiz 14 yıl-
da elde ettiği istikrar ve güven ortamı sayesinde ekonomik den-
gelerden yatırımlara, savunma sanayiinden ihracata kadar her
alanda yeni bir şahlanış dönemine girdi. Bölgesinde ve dünyada
söz sahibi olmaya başlayan, sesi gittikçe daha gür çıkan Türkiye
fotoğrafının birilerini çok rahatsız ettiğini biliyoruz. Şunu da çok
iyi biliyoruz ki, ülkemizde faaliyet gösteren tüm terör örgütleri, ki
buna Fetullahçı Terör Örgütü de dahildir, proje ürünüdür ve belli
amaçlarla üzerimize salınmıştır. Bu topraklarda, kendi milletinin
üzerine tankla, uçakla, helikopterle saldıracak alçaklar asla yetiş-
mez. Bunların hepsi, uzun yıllar boyunca, sinsi bir planın parçası
olarak özel olarak yetiştirilmiş, eğitilmiş, beyinleri iğfal edilmiş
mankurtlardır. Gözleri olup görmeyen, kulakları olup işitmeyen,
dilleri olup konuşmayan bu insanlara ne anlatsanız boş.
Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden taviz vermeden, mil-
letimizin ve devletimizin geleceğini tehdit eden tüm terör örgüt-
lerine, tüm yapılara karşı amansız bir mücadele yürütülecektir.
Birliğini, beraberliğini, kardeşliğini güçlü tutan bir Türkiye’de
huzurun, istikrarın, kalkınmanın önünde hiçbir engel olamaz.
Geçmişte, millete rağmen milleti idare etme anlayışının bedelini
çok ağır şekilde ödedik. Artık kimsenin, hangi söylemle ve hangi
amaçla olursa olsun milletimize bedel ödetmeye hakkı yoktur.
Türkiye’nin sadece büyümeye, güçlenmeye, kalkınmaya,
refahını artırmaya, savunmasını tahkim etmeye, eğitimini,
sağlığını, adalet sistemini, altyapısını güçlendirmeye ihtiyacı
vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doğrudan milletin oyuyla
iş başına gelmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak tek amacım işte bu
Türkiye’yi inşa etmektir. Cumhurbaşkanı olarak, Meclisimizle,
Hükümetimizle, siyasi partilerimizle, sivil toplum kuruluşlarımız-
la, Türkiye’ye destek olan herkesle birlikte ülkemizi 2023 hedef-
lerimize ulaştırma kararlılığıyla yolumuza devam edeceğiz.”
“MECLİSİMİZLE, HÜKÜMETİMİZLE, SİYASİ PARTİLERİMİZLE, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARIMIZLA, TÜRKİYE’YE DESTEK OLAN HERKESLE BİRLİKTE ÜLKEMİZİ 2023 HEDEFLERİMİZE ULAŞTIRMA KARARLILIĞIYLA YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ.”
26 SÖYLEŞI
15 TEMMUZ GECESI MECLISIMIZI AÇARAK BIRLIK VE BERABERLIK IÇINDE DEMOKRASIYE SAHIP ÇIKTIKSÖYLEŞİ VE FOTOĞRAFLAR: SONGÜL BAŞ-NEŞE SARIDOĞAN
TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN:
27
DARBE TEŞEBBÜSÜ SIRASINDA KENDI KARARIYLA MECLIS’I AÇTIĞINI IFADE EDEN TBMM BAŞKANI ISMAIL KAHRAMAN, MECLIS’IN BOMBALANMASINI “ÇILGINLIK” OLARAK NITELENDIRIYOR. DARBE TEŞEBBÜSÜNDEN BIR GÜN SONRA, 16 TEMMUZ 2016 TARIHINDE TBMM’YI OLAĞANÜSTÜ TOPLANTIYA ÇAĞIRDIĞINI BELIRTEN KAHRAMAN, MECLIS’E YENI BIR SIĞINAK YAPILACAĞINI, BOMBANIN DÜŞTÜĞÜ ALANLARIN ISE MÜZE OLARAK DÜZENLENECEĞINI IFADE EDIYOR.
Darbe girişimi olduğunu ne zaman ve nasıl öğrendiniz?
15 Temmuz akşamı Meclis Konutu’nda yemek yiyordum. O sırada
alçak uçuş yapan bir F-16 sesi duydum. Hemen televizyonu açtım.
Baktım, Boğaziçi Köprüsü’ne tank giriyor. “Eyvah, yazık, bir darbe
hareketi bu” dedim. Yemekten kalktım, abdest aldım ve hemen
Meclis’e geldim. Dört siyasi parti grubuna birer yazı gönderdim;
“16 Temmuz Cumartesi günü saat 14:00’te Meclis’i olağanüstü
toplantıya çağırdığımı” bildirdim. Daha sonra Çankaya Köşkü’ne
Hükümet’le görüşmeye gittim; orada bazı bakanlar, mesela Ça-
lışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Millî Eğitim Bakanı İs-
met Yılmaz, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan vardı. Çankaya Köşkü’nde
bazı milletvekilleri de bulunuyordu. Meclis’e gitmek üzere hareket
ettik. Meclis’e geldik, kapıyı açtık,
ana salona girdik, ışık ve ses ter-
tibatını açtırdık.
Herhangi bir yerden teklif, tel-
kin, talep olmaksızın Meclis’i aç-
tım. Tatil olmasına, milletvekilleri
seçim bölgelerinde bulunmasına
rağmen, Ankara’daki milletvekili
arkadaşlarımız Meclis’e geldi-
ler; hatta bazıları gittikleri yer-
den geri dönerek Genel Kurul’a
ulaştılar. O akşam Genel Kurul
Salonu’nda toplam 97 milletvekili
vardı. Üç partinin grup başkanvekilleri; AK Parti’den Mehmet Muş,
CHP’den Özgür Özel, MHP’den Erkan Akçay Başkanlık Divanı’nda
yer aldılar. HDP yoktu. HDP’den Mithat Sancar ve İdris Baluken
arayarak “Yolda ya da orada bir provokasyona sebep olmayalım
diye gelmiyoruz. Bizi orada sayın. Yarınki olağanüstü toplantıda
bulunacağız” dediler. Diğer üç parti ise parti rozetini bir tarafa
bırakıp ay yıldızlı rozetin altında çok güzel bir şekilde bir araya
geldiler. Milletvekilleri ve Bakanlar Genel Kurul’da konuştular. O
akşam kadınların cesaretinin çok yüksek olduğunu gördüm. Mesela
Balıkesir Milletvekili Sema Kırcı oğluyla birlikte geldi. İki rekat sefer
namazı kılıp helalleşerek Meclis’e gelmişler.
Milletvekilleri Genel Kurul’un açıldığını nasıl öğrendi? Birbirleri-
ne haber mi verdiler?
Evet, herkes birbirini çağırarak bir araya gelindi. CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu partili milletvekillerine Meclis’e gitmeleri için
davette bulundu. Ben inanıyorum ki, tatil nedeniyle milletvekilleri
seçim bölgelerinde olmasaydı bütün arkadaşlarımız Meclis’e gelirdi.
Yine de o akşam Genel Kurul’da bir arada olduğumuz milletvekil-
lerinin sayısı hiç de az değildi.
TBMM İdare Amiri Ahmet Gün-
doğdu beni arayıp “Başkanım,
darbe oluyor, ne yapacağız?”
dedi. “Meclis’teyim, bekliyorum,
gel” dedim. İlk gelenlerden biri
de odur. Ayrıca, yollar kesilince
Meclis’e gelemeyip Külliye’ye
gidenler de oldu.
Siz Genel Kurul Salonu’ndayken
Meclis’e bombalar atıldı. Sığına-
ğa inmeye nasıl karar verildi?
O gece Meclis’e üç büyük bomba ve ses bombası atıldı. Helikopter-
ler devamlı kurşun yağdırdılar. Genel Kurul Salonu’nda bulunduğu-
muz sırada düşen ikinci bomba nedeniyle salon sallandı, içeride toz
bulutu oluştu. Buna rağmen orada kalmaya ve konuşmalarımıza
devam ettik. Ancak tam anlamıyla hayati tehlike söz konusu olunca
sığınağa indik.
28 SÖYLEŞI
Sığınak yeterli miydi?
Sığınağın birçok eksiği olduğunu gördük. Meclis’in
projesi Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister tara-
fından 1954’te yapılmış. Bu sığınak, o günün şartlarına
uygun olabilir, ama bugün için aynı şeyi söylemek
mümkün değil. Su deposu, sağlık odası yok, çıkışlar so-
runlu. Sığınakta tek tuvalet var. 730 kişinin girebileceği
odalar ve yanlarda iki mekan daha bulunuyor. Geniş
mekanlardan bir bölümü mutfak deposu, bir bölümü
kütüphane arşivi yapılmış. Onların hepsini boşalttık.
Tuvalet eklentisi yapıyoruz. Fakat bize bugünün sivil
savunma normlarına uygun bir sığınak lazım. İnşallah
onu yapacağız. O gece sığınağa indiğimizde oturacak
yer olmadığını, tuvalet, su ve gıda yokluğunu gördük.
Sığınak illa darbelerde lazım değil. Allah korusun, harp,
sel, deprem olur, sığınağa ihtiyaç duyulur.
15 Temmuz gecesi Genel Kurul’un açılması ve Meclis’in tek yürek oluşu darbe
girişiminin önlenmesinde etkili oldu. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Darbe teşebbüsünün olduğu gece büyük bir badire atlattık. O süreçte parti farkı
gözetmeksizin milletvekili arkadaşlarımızla yan yana gelmemiz çok önemliydi.
Hepimiz Türkiye’nin mutluluğunu, refahını, huzurunu, iyi bir geleceğe sahip ol-
masını ve demokrasiden vazgeçilmemesini istiyoruz. O halde niye hasım olalım.
Fikirlerimizi söyleyeceğiz, birbirimize tahammül edeceğiz ki doğruyu bulalım.
O gece ve arkasından Yenikapı mitinginde bütün Türkiye bir araya geldi, birlik
ve bütünlük sağlandı.
Siz Genel Kurul’u açtığınız anlarda neler hissettiniz?
Kaptanlar gemilerini terk etmezler, gemiyi ilk terk edenler farelerdir, kaptanlar
sonuna kadar gemide kalırlar. O akşam hiçbir dünyevi düşünce, korku olmadan
hemen harekete geçerek Meclis’i açtım. Eski tecrübelerime dayanarak, darbe
karşısında tarihî sorumluluğumun ve manevi inancımın gereği Meclis’e gelmem
ve TBMM’yi açık tutmam gerekiyordu. Vazifemi yaptım.
1960’tan itibaren darbeleri biliyorum. Darbelerde paniğe kapılmamak, dik
durmak gerekir. Dik durduğunuzda ve milletin iradesini güçlü bir şekilde ortaya
koyduğunuzda, darbecilerin başarıya ulaşması mümkün olmaz.
O gece Meclisimiz tarihinde ilk kez bombalandı…
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bomba atıyorsunuz. Bu ne şuursuzluk, ne hain-
lik. Genel Kurul’da toplantı halindeyiz. Başkanlık kürsüsündeyim. O sırada atılan
bomba şayet 15 metre beriye düşmüş olsaydı hepimiz şehit olmuştuk. Meclis
bombalanmaz, harplerde bile böyledir. Bu ne çılgınlık! Biz şimdi Başbakan’ın
odasının bulunduğu, bomba atılmış o kısmı bir müze halinde saklayacağız. Bir
başka bombanın düştüğü bahçeye giden, “demokrasi yolu” dediğimiz yolun
kenarına ise camekan yapılacak. Gelenlere bunu gösteriyoruz. Şunu da ifade
etmek istiyorum; bizim büyümemizi istemeyen devletler hâlâ darbeyi kötüle-
miş, telin etmiş değiller.
Biraz önce belirttiğiniz gibi, geçmişteki darbe dönemlerini yaşamış birisiniz.
Bu darbe girişiminin diğerlerinden farkı nedir?
Türkiye’de 27 Mayıs 1960 darbesi, tabiri caizse bir sel yatağı meydana getirdi.
Ormanda ağaçlar suyu emerler, sele mâni olurlar. Şiddetli bir yağmur yağıp
sel yatağı oluştuktan sonra eski yağmurların çok daha azı da yağsa artık o
yataktan yeni seller başlar. 1960’tan günümüze 16 darbe vardır; neticelenmiş,
“15 TEMMUZ’DA MİLLET DARBEYE ‘DUR’ DEMİŞTİR.ARTIK HİÇ KİMSE ‘ELİMDE SİLAH VAR’ DİYE MİKROFONU ALIP, EKRANA ÇIKIP ‘BEN DARBE YAPTIM’ DİYEMEYECEKTİR.DARBELER TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE ATILMIŞTIR.”
29
neticelenmemiş, gizli kalmış, açığa çıkmış… Me-
sela 27 Mayıs 1960 bir darbedir. 22 Şubat 1962’de
Talat Aydemir’in yaptığı bir darbe teşebbüsüdür.
O teşebbüs, anlaşma sağlanması üzerine sona
erdirilmiştir. Talat Aydemir 21 Mayıs 1963’te
yeniden darbeye kalkışmıştır. Bu sefer yeğeni
Fethi Gürcan’la beraber 1964’te idam edilmiştir.
Yine 1971’de bir darbe teşebbüsü vardır. Doğan
Avcıoğlu’nu Türkiye’nin başbakanı yapacaklardı.
Türkiye’de sistem değişikliği yani ihtilal olacaktı.
İhtilaller sosyal, siyasi, hukuki, ekonomik yapıyı
değiştiren hareketlerdir. 1789’da Fransız İhtila-
li, 1917’de Bolşevik İhtilali gibi, ihtilaller bütün
sistemi değiştiriyor. İdareyi değiştirip başkasını
idareye getirmeye ise darbe denir. Talat Aydemir
darbe yapmak istedi, kalıcı bir askerî idare geti-
recekti, 1962 ve 1963’te başarılı olamadı, darbe
teşebbüslerini hayatıyla ödedi. 9 Mart 1971’de
yapılacak olan bir ihtilaldi, ama önlendi, 12 Mart
1971 muhtırasına dönüştü. Süleyman Demirel’e
dediler ki, “Rusya’da Yeltsin tanka çıkıp darbeyi
önledi, sen şapkanı aldın gittin.” Süleyman Bey’in
şöyle bir cevabı var: “Tank vardı da mı çıkmadık?”
15 Temmuz’daki darbe teşebbüsünde Cumhur-
başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tanka
değil, uçağa bindi ve İstanbul’a indi. Kendisine
Marmaris’te kaldığı otelin sahibi tarafından “5 da-
kika sonra uluslararası alandayız, 10 dakika sonra
da Yunan adasındayız” diye teklif yapıldı. Cum-
hurbaşkanımız gereken cevabı verdi ve İstanbul’a
geldi. Halkın ona güvenmesi ve meydanlara çıkma
davetine karşılık vermesiyle Türkiye bir büyük ba-
direden kurtuldu. Bu darbe teşebbüsünün önlen-
mesindeki bir numara Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan’dır. Milletimiz ve basınımız
da bu süreçte çok güzel bir imtihan vermiştir.
Biraz önce ifade ettiğim gibi, 1960’tan günü-
müze neticelenmiş, neticelenmemiş, gizli kalmış,
açığa çıkmış 16 darbe vardı; bundan böyle 18’incisi
olmayacak. 15 Temmuz’da millet darbeye “dur”
dediği için, millete rağmen bir hareket olamaya-
cağı için artık hiç kimse “Elimde silah var” diye
mikrofonu eline alıp, ekrana çıkıp “Ben darbe
yaptım” diyemeyecek, buna inanıyorum. Darbeler
tarihin çöplüğüne atılmıştır.
Bu darbe girişimi şimdiye kadarkiler içinde en organize olanı idi. 27 Mayıs’ta
İstanbul’da darbeyi tek başına Davutpaşa’daki zırhlı tugay yapmıştı. Geçmişte
küçük kuvvetlerle harekete geçiyorlardı. Şimdi ise Hava Kuvvetleri, Zırhlı Birlikler,
Deniz Kuvvetleri, Jandarma… Bir büyük güç. Anlaşılıyor ki çok uzun zamana yayı-
lan bir hazırlık yapılmış. Bir diğer farklılığı da, darbelerin yapıldığı zamandan önce
harekete geçilmesidir. Darbeler saat 03:00’te, herkes uykudayken yapılırdı. Sabah
kalktığınızda bir bakardınız ki idare değişmiş. 15 Temmuz’da darbe teşebbüsünün
erken başlaması, “darbe yapılacağının haberi ulaştı” paniği ve korkusuyla oldu. O da
çok iyi oldu. Halk daha ayaktayken başladı. Millet “Darbeye hayır” dedi. Demokrasiyi
özümsediğini ortaya koydu. 15 Temmuz’un diğer darbelerden bir farkı da budur.
Geçmişte halk organize değildi; sayı çoktu ama bağ yoktu. Mesela 1960 darbesi
olduğunda Demokrat Parti’nin en az yüzde 70 taraftarı vardı. Karşı koyamadı, mey-
dana çıkmadı. Niye? Çünkü bugünkü iletişim ve bilgilendirme yok, organizasyon yok.
15 Temmuz’da halkımız demokrasiyi özümsediğini, birlik ve beraberlik içinde
olduğunu gösterdi. Dünya ve hepimiz şunu gördük; milletimizin mayası o kadar
sağlam ki, yeri geldiğinde kimliğini, şahsiyetini ortaya koyuyor. Tankın önüne çıkı-
yor, helikoptere uzanıyor; “indireceğim seni” diye. Önündeki düşüyor, o yine devam
ediyor. Şehit ailesinin evine gidiyorsunuz, ağlamak yok, “Vatan sağ olsun” diyor.
Yaralılar aynı durumda. Allah rahmete kavuşanlara rahmet eylesin, onlar ebediyete
şehit olarak gittiler, Peygamber Efendimize komşu olmuşlardır inşallah. Milletimi-
zin başı sağ olsun. Yaralılara acil şifa diliyorum. Cenab-ı Hak bir daha böyle günler
göstermesin. Milletimize, devletimize zeval vermesin.
Bu vesile ile bu şanlı mücadelede desteğini esirgemeyen ve eli kanlı darbecilere,
asker kıyafeti giymiş teröristlere, gülenizm taraftarlarına karşı ayağa kalkan, vakur
tavırlarıyla, tavizsiz davranış ve dik duruş sergileyen değerli milletvekillerimize bir
kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.
30
BU AZIZ MILLETIN BIR FERDI OLMAKTAN BIR KEZ DAHA GURUR DUYDUM
BAŞBAKAN YILDIRIM:
31
BAŞBAKAN BINALI YILDIRIM, 15 TEMMUZ GECESITÜRKIYE’NIN BÜYÜK BIR FELAKETIN EŞIĞINDEN DÖNDÜĞÜNÜ BELIRTEREK, “SILAHLI, KANLI BIR DARBE GIRIŞIMI MILLETIMIZIN DIRENCIYLE, HÜKÜMETIMIZIN VE CUMHURBAŞKANIMIZIN DIRAYETIYLE BAŞARISIZ HALE GETIRILDI VE ÜLKEDE IŞLER NORMALE DÖNDÜ” DEDI.
Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe gi-
rişiminin ardından ulusal ve uluslararası televizyon kanallarına
verdiği röportajlarda o geceyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
15 Temmuz’da Türk halkının darbe girişimine karşı dimdik durdu-
ğunu belirten Yıldırım, “Bu aziz milletin bir ferdi olmaktan bir kez
daha gurur duydum” dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz gecesi uçakların alçak uçuş
yaptığı, köprülerin kapatıldığı saatlerde bir televizyon kanalının
yayınına bağlanarak “Bir
kalkışma ihtimali üzerinde
duruyoruz. Belli ki emir-
komuta zinciri olmadan
asker içerisindeki bazı kişi-
lerin kanunsuz bir eylemi
söz konusu. Vatandaşlar
şunu bilsin ki demokrasiye
zarar getirecek hiçbir fa-
aliyete izin verilmeyecek”
dedi. Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti’nin iş başında ol-
duğunu ifade eden Yıldırım,
“Bu kalkışmayı yapanlar,
bu çılgınlığı yapanlar, en ağır şekilde bedelini ödeyecektir. Asla bu
tip kalkışmalara pabuç bırakmayacağız. Asla bu ve buna benzer
çılgınlıklara müsaade etmeyeceğimizi bilsinler” diye konuştu. Baş-
bakan Yıldırım, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ise
“Demokrasiye ve millî iradeye kalkışma var. Buna izin vermeyeceğiz.
Demokrasiden asla taviz verilmeyecek. Yapanlar en ağır bedeli öde-
yecek. Bunların kim olduğunu, hangi amaçla hareket ettiklerini kısa
sürede anlayacağız ve gereğini yapacağız. Milletimiz rahat olsun,
asla ve asla yasa dışı, demokrasiyi kesintiye uğratacak faaliyetlere
müsamaha göstermeyeceğiz. Bazı önemli binalara abluka gözlendi.
Emniyet güçlerimiz harekete geçti. Misliyle karşılık verilecek. Ucun-
da ölüm dahi olsa gereken yapılacak” değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yıldırım, darbe girişiminden sonra bir televizyon kana-
lına verdiği röportajda o gece bir kalkışma olduğu kanaatine nasıl
vardığını şöyle anlattı: “Biz köprüden geçtikten kısa bir süre sonra
köprüyü tuttular. Yani bizim oradan geçeceğimiz hesap edilerek köp-
rüye inilmiş, yoksa köprünün ilk anda tutulması gereken bir stratejik
hedef olması çok anlamlı değil. Ama orada o zamanlamayı tuttura-
madılar, Cenab-ı Hak yardım etti ve biz geçmiş olduk. Tuzla’da konu-
ta varınca, zaten varmadan
öğrendik bir gariplik oldu-
ğunu, hemen Genelkurmay
Başkanı’nı aradık, telefo-
nu çalıyor, cevap vermiyor.
İçişleri Bakanı’nı arıyoruz,
telefonu kapalı; daha sonra
öğrendik, uçaktaymış o
anda, Erzurum’dan geliyor-
muş. Kimi arasak ses yok.
Bu sefer tabii biraz daha
işin ciddi olduğu kanaati
bizde hasıl oldu ve hemen
orada şunu yaptık; Ankara
Valisi’ni, Ankara Emniyet Müdürü’nü, İstanbul Valisi’ni, İstanbul
Emniyet Müdürü’nü aradım, oralardan aldığım bilgilerden sonra
şöyle bir sonuca vardım: Bu bir kalkışma ve bu kalkışma Silahlı
Kuvvetler içerisinde bir grubun işidir, bunun Silahlı Kuvvetler ko-
muta kademesiyle, onların iradesiyle bir ilgisi yok, o iradenin dışında
gelişen bir iştir.”
“Türk demokrasisi adına karanlık bir gece yaşadık”
Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz gecesinde vatandaşların mey-
danlara çıkmaya davet edilmesiyle ilgili olarak şu bilgileri paylaştı:
“15 Temmuz gecesi çok uzun bir gece oldu, aynı zamanda da çok
32
karanlık bir geceydi. Türk demokrasisi adına, millî irade adına, mil-
letin geleceği adına uzun ve karanlık bir gece yaşadık. O gece olay
meydana geldiği anda eşim, ben, yakın çalışma arkadaşlarım hemen
kısa bir istişare ettik. Dedik ki, bu milletin emanetini yere düşürme-
yeceğiz, gerekirse canımızla ödeyeceğiz, ama asla ve asla bunlara
pabuç bırakmayacağız. Daha sonra Cumhurbaşkanımızı aradık,
kendisiyle görüştüğümüzde aynı kanaatte olduğunu gördük. Ve bir
karar verdik Sayın Cumhurbaşkanımızla, bu işle biz mücadele ederiz,
ama şu anda güçlerimiz orantılı değil, onlar devletin tankını, tüfeği-
ni, uçağını gasp etmişler ve milletin üzerine acımasızca saldırıyorlar.
Bizim elimizde ne var? Bizim elimizde tank yok, uçak yok, tüfek yok,
bizim elimizde Polis Teşkilatımız var, Özel Harekatçılarımız var, bu
kadar, ama onların göremediği bir güç daha var, o da millet. Milletle
savaş yapılmaz. Milletle savaş yapıp da galip olan dünyada hiçbir
ülke görülmemiştir. Dedik ki, biz mücadelemizi vereceğiz, ama işin
sahibini de haberdar edeceğiz, meydanlara davet edeceğiz. Ve ora-
dan çağrımızı yaptık, Cumhurbaşkanımız da, biz de; ‘Türkiye büyük
bir silahlı darbe girişimiyle karşı karşıyadır, iş başa düşmüştür, lütfen
herkes üzerine düşeni yapsın.’ Bu yetti zaten, akın akın insanlar o
bombalara, o mermilere, o tanklara meydan okuyarak, önüne du-
rarak, üstüne çıkarak, ‘Benim bedenimden geçmeden geçemezsin’
diyerek meydanlara indi.”
Başbakan Yıldırım, o gece yaşadığı ve kendisini oldukça sinir-
lendirdiğini ifade ettiği bir olayı ise şöyle anlattı: “Şimdi, tabii
havadan taarruz var, Ankara, İstanbul ağırlıklı, helikopterler so-
kakları tarıyor, uçaklar bombalar bırakıyor, tanklar önüne geleni
ezip sürükleyip götürüyor. Yani tanklara karşı vatandaş göğsünü
siper ediyor da, yukarıdaki uçak ve helikoptere bir şey yapamıyor.
Tabii Hava Kuvvetleri Komutanı’nı da derdest ettikleri için kendi-
sine ulaşamıyoruz. Ne yapalım? Hava Savunma Komutanlığı var
Eskişehir’de, orayı aradık, dedik ki, ‘Kardeşim, bir şeyler yapın, şu
“15 TEMMUZ GECESİ ÇOK UZUN BİR GECE OLDU,AYNI ZAMANDA DA ÇOK KARANLIK BİR GECEYDİ. TÜRK DEMOKRASİSİ ADINA, MİLLÎ İRADE ADINA, MİLLETİN GELECEĞİ ADINA UZUN VE KARANLIK BİR GECE YAŞADIK.”
33
uçakları durdurun, şu helikopterleri durdurun, bunlar insanların
üzerine ateş açıyorlar, bu vahşete seyirci kalmayın.’ ‘Efendim,
işte Erzurum’dan gelecek uçaklar, yüklü değil, yüklenmesi 2 saat
alır...’ Bir sürü böyle mazeret, mazeret. Tabii bizim de canımız
sıkılmış, bağırıyoruz çağırıyoruz. Ondan sonra, ‘Efendim, yazılı
emir verin.’ Öyle deyince benim tepem attı, ağzıma geleni söyle-
meye başladım. ‘Bak dedim, kardeşim, bu telefonda konuştukla-
rımız yazılı emirdir, bunu ya şu anda uygularsınız yahut da sonra
bunun hesabını verirsiniz. Vurun kardeşim, vur emri veriyorum ve
mazeret istemiyorum.’ ‘Efendim, işte şehrin üzerinde uçuyorlar,
vurursak şöyle olur...’ ‘Ya, onlar insanları vuruyorlar, öldürüyorlar
insanları. Orada vurmayın, önüne çıkın, taciz edin, dışarı çıkarın,
orada vurun, onu da ben mi öğreteceğim?’ ‘Yani artık çok sinir-
lenmişim, her şeyi söylüyorum. Gecikmeler oldu, ama yaptılar,
emri yerine getirdiler.”
“Büyük bir felaketin eşiğinden dönüldü”
Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz gecesi Türkiye’nin büyük
bir felaketin eşiğinden döndüğünü belirterek, “Maalesef silahlı,
kanlı bir darbe girişimi milletimizin direnciyle, Hükümetimizin ve
Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle başarısız hale getirildi ve ülkede
işler normale döndü” diye konuştu. Bütün gece boyunca büyük
bir mücadele verildiğini kaydeden Yıldırım, “O alçakça darbe giri-
şimine karşı dimdik duran, başta milletimiz olmak üzere herkese
şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Bu aziz milletin, aziz Türk
milletinin bir ferdi olmaktan bir kez daha gurur duydum. Bütün
medya kuruluşlarımıza, yargıçlarımıza, savcılarımıza, valilerimi-
ze, kaymakamlarımıza, kahraman polisimize, yurtsever asker-
lerimize, subaylarımıza teşekkür ediyorum. Velhasıl bu belanın
defedilmesinde emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyorum”
dedi. Yıldırım, “Milletimizin yanında olduklarını açık ve seçik
ortaya koydular. Bütün vatandaşlarımızı demokrasiye, ülkeye
sahip çıkmaya davet ettiler” sözleriyle muhalefet partilerinin
liderlerine de teşekkür etti.
Darbe girişimine sebep olanların bu işten kolay kurtulmala-
rını kimsenin beklememesi gerektiğine işaret eden Başbakan
Yıldırım, “Çünkü 246 şehidimiz, binlerce yaralımız var, bunların
hesabı sorulacak. Hesap sorarken intikam duygusuyla hareket
etmeyeceğiz, adaletle hareket edeceğiz. Türkiye bir hukuk
devleti. Hukuk devletinin gereği neyse o yapılacak. Burada ne
kadar derine gider, hangi düzeyde olur, bunu yargı belirler, bizim
belirlememiz söz konusu değil. Biz sadece yargının işini yapması
için gerekli desteği vereceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
34
Türk milleti 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece şanlı
geçmişindeki destanlara bir yenisini daha ekledi. FETÖ men-
subu askerler tarafından gerçekleştirilen darbe girişimini canı
pahasına önleyen Türk halkı, türlü yiğitlikler göstererek vatanına
sahip çıktı ve toplum hafızasında yer edecek bir kahramanlık
öyküsüne imza attı.
Darbeci Tuğgeneral Semih Terzi’yi alnından vurarak öldürdük-
ten sonra şehit düşen Piyade Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer
Halisdemir, Atatürk Havalimanı’nda tankın önüne yatarak cunta-
cı askerlere geçit vermeyen Metin Doğan, tankları durdurmak için
kendi kullandığı kamyonla Taksim’e çıkan Şerife Boz, Malatya’da
darbecilerin bıraktığı zırhlı aracı kullanarak operasyona destek
veren Mustafa Özbey, İstanbul’da darbecilerin açtığı ateş sonucu
yaralanan Orçun Şekercioğlu ve daha nicesi… O gece milyonlar ce-
saretleriyle adlarını demokrasi tarihimize altın harflerle yazdırdı.
15 Temmuz’un kahramanlarından Metin Doğan o gece yaşadık-
larını şu sözlerle anlatıyor: “Araçlar ilerlemiyordu, hayat durmuş
gibiydi. Bir motosiklet sürücüsüne rica ettim, beni havalimanına
götürdü. Tankların ilerlediğini gördüğüm ilk anda kendimi hemen
paletin önüne attım. Asker şaşırdı, benim yattığımı görünce
durmak zorunda kaldı.”
Darbeci askerlerin vurma tehdidinde bulunarak etkisiz hale
getirmeye çalıştığı Doğan, o gece hiç korkmadan “Ben Türk
askeriyim, siz kimsiniz?” tepkisini veriyor. Bu ülkeye gönülden
bağlı olanların 15 Temmuz gecesi Vatan Caddesi, Genelkurmay
Başkanlığı, Özel Kuvvetler Komutanlığı gibi yerlerde kahramanlık
hikayeleri yazdığını ifade eden vatansever, bu milletin baskı ve
zorbalığa her zaman karşı çıktığını vurguluyor.
BURÇİN ARMUTLU
BAŞBAKAN YILDIRIMDESTAN YAZANKAHRAMANLARLA BULUŞTU
35
15 TEMMUZ, DAHA ÖNCE PEK ÇOK KEZ DARBE TALİHSİZLİĞİ YAŞAMIŞ MİLLETİMİZİN YENİ BİR DARBEYİ BÜYÜK BİR CESARETLE ÖNLEDİĞİ GÜN OLARAK TARİH SAYFALARINDAKİ YERİNİ ALDI. O GECE ÇOK BÜYÜK BİR DESTAN YAZILDI VE HER DESTANDA OLDUĞU GİBİ BU OLAĞANÜSTÜ HİKAYENİN DE BİR KAHRAMANI VARDI: “TÜRK MİLLETİ”
“Vatan, millet için seferber olduk”
Türk halkı ülkenin dört bir yanında meydanlara çıkıp demokrasi nöbeti tutar-
ken, Malatya’da Mustafa Özbey adlı bir vatandaş da gecenin kahramanları
arasındaki yerini alıyor. 15 Temmuz’da, darbecilerin bıraktığı ve polis tarafın-
dan el konulan ZPT’yi (Zırhlı Personel Taşıyıcıları) kullanan ve gönüllü olarak
operasyonda yer almayı isteyen Özbey, polislerin “Vatan, millet için seferber
olduk. Sen de geldin seferber oldun. Allah razı olsun. Biz bu araçla içeri gi-
receğiz. Sen bu olayda şehit ya da gazi olabilirsin. Ne diyorsun?” şeklindeki
sözlerine “Vatan ve millet için ölümü bile göze alırım, siz yeter ki bana ne
yapacağımı söyleyin” karşılığını veriyor. Aracı Malatya Emniyet Müdürlüğü’ne
götüren Özbey, o geceyle ilgili olarak şunları ifade ediyor: “Bu ülkede hedef-
lerine ulaşamayacaklar. 1980 darbesini, sokağa çıkma yasağını, insanların
ekmek, su bulamadığı günleri bize anlattılar. Biz Allah’ın izniyle o dönemlere
geri dönmeyeceğiz.”
O gecenin simge isimlerinden biri de darbe girişiminin önlenmesinde Türk
kadınının gücünü ortaya koyan Şerife Boz. Kendi kullandığı kamyonla Taksim’e
çıkarak komşusu ile birlikte darbecilere karşı duran Boz, o geceyi şöyle anla-
tıyor: “Eşim gittikten sonra kamyonu alarak ‘Acaba götürebilir miyim?’ endi-
şesiyle, iman gücüyle aracı oraya götürdüm. Komşumu, kızlarımı, torunlarımı
yanıma alarak yola çıktım. Zaten ondan sonra herkes araca bindi, herkes bana
yardım etti ve Taksim Meydanı’na indim. Orada bir
kargaşa oldu. Ne yaptığımın hiç farkında değilim.
O kadar duyguluydum ki hiç kimseyi ve hiçbir şeyi
fark etmedim. Vatanımı, toprağımı düşündüm.
Gençlerin geleceği için, toprağım için oradaydım.
Onun için gözüm hiçbir şey görmedi.”
Başbakan Yıldırım: Sizler adınızı
tarihe altın harflerle yazdırdınız
Başbakan Binali Yıldırım, o kara bulutlarla kaplı
gecede ortaya koydukları cesaretle adlarından söz
ettiren kahramanlardan üçünü Çankaya Köşkü’nde
kabul etti. Metin Doğan, Mustafa Özbey ve Şerife
Boz ile görüşen Yıldırım, “O gece her bir vatanda-
şımız birer kahramandı. Direnişin simgesi haline
gelmiş kahramanlarımızla bir arada olmaktan
büyük mutluluk ve onur duyuyorum. Sizler adınızı
tarihe altın harflerle yazdırdınız. Her biriniz Anado-
lu kadınının ruhunu, Anadolu insanımızın asilliğini
ölümsüz hale getirdiniz” diye konuştu.
36
MECLIS’IN BOMBALANDIĞI KARA GECE
37
BUNDAN 96 YIL ÖNCE BINBIR EMEKLE, AZIMLE VE NICE ZORLUKLA KURULAN TBMM, TARIHINDE ILK KEZ 15 TEMMUZ 2016’DA BOMBALARIN HEDEFI OLDU. DARBECILERIN TÜM SALDIRILARINA, BASKILARINA VE TACIZLERINE RAĞMEN ÇALIŞMASINI SÜRDÜREN GAZI MECLIS, GÖSTERDIĞI CESARETLE MILLÎ DIRENIŞE EN BÜYÜK DESTEĞI VERDI.
PINAR ÇAVUŞOĞLU
38
1920’lerin başında en taze umutları yeşerten, en büyük güveni
hak eden, tek kurtuluş yolu olarak görülen bir oluşumdu Büyük
Millet Meclisi. I. Dünya Savaşı sonrası işgalci devletlerin toprakla-
rımıza göz diktiği dönemde, tam bağımsızlık için belirlenen yolun
dayandığı temel “millî irade”ydi. Meclis, I. ve II. İnönü Savaşları,
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, Sakarya Meydan Muharebesi,
Başkomutanlık Meydan Muharebesi gibi pek çok kritik savaşı
başarıyla yönetmiş, millî irade şanlı Türk ordusuyla el ele vererek
ülkemizi düşmanlardan temizleyen çok önemli bir güç olmuştu.
Oldukça zor şartlarda kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Batı’yı gücü ve kararlı duruşuyla susturmuştu. Ancak demokra-
sinin ve millî egemenliğin simgesi TBMM’ye, kuruluşundan 40 yıl
sonra indirilen darbe bir yabancı gücün ordusunun değil, bizzat
bu ülkenin sözümona “devrim”cilerinin eseriydi. 1960 ve 1980
darbeleri seçilmiş hükümetlerin görevine son vererek Türkiye’yi
askerî idareye teslim etti. Bu zor günlerin olumsuz sonuçları ve
ülkemizi sürüklediği kötü koşullar ortadayken, darbelerin yaraları
aradan yıllar geçmesine rağmen tam olarak sarılabilmiş değilken,
yeni bir askerî müdahaleye kalkışmak ancak vatan hainliği olurdu.
Tıpkı 15 Temmuz gecesindeki gibi...
12 Eylül askerî darbesinden 30 küsur yıl sonra, 15 Temmuz 2016’da
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yuvalanmış bir grup terörist darbe
teşebbüsünde bulundu. Kendilerine eylemleriyle tezat oluşturan
bir isim seçen “Yurtta Sulh Konseyi” halka ateş açmış, TBMM’yi
bombalayarak aslında millî iradeyi hedef almıştı. O gece milletin
seçtiği mebuslar direndi, dolayısıyla halk direndi. 96 yıl sonra TBMM
yine yalnızca millî iradenin değil, millî direnişin de sembolü oldu.
Milletin vekili görevinin başında
Türkiye en uzun gecelerinden birini 15 Temmuz’da yaşadı. Ço-
ğunlukla 30 Ağustos, 29 Ekim gibi millî günlerde, bir kutlamanın
parçası olarak görmeye alışık olduğumuz jet uçakları gökyüzünde
tur atıyordu. Asabi uçuşları, bunun bir gösterinin parçası olma-
dığını apaçık ortaya koyuyordu. Jet uçaklarının alçak geçişleri ve
adeta sağır eden sesleri Ankaralıları tedirgin ediyordu. İstanbul’da
Boğaz köprülerinin tanklar tarafından kapatılması ortada bir terör
saldırısı olabileceği ihtimalini düşündürüyordu.
Herkes gibi milletvekilleri de olaylardan habersizdi. Başbakan
Binali Yıldırım’ın “Kalkışma ihtimali üzerinde duruyoruz” şek-
lindeki beyanatının ardından kafalardaki sorular yanıt bulmaya
başladı ve milletvekilleri ülkenin bu en zor gecelerinden birinde
millî iradeye sahip çıkma adına TBMM’ye doğru yol aldı.
MİLLETVEKİLLERİ ÜLKENİN EN ZOR GECELERİNDEN BİRİNDEMİLLÎ İRADEYE VE DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMAK İÇİNTÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BİR ARAYA GELDİ.
39
Milletvekillerinin Meclis’e girebilmesi kolay olmamıştı. Dikmen
ve Çankaya kapıları güvenlik gerekçesiyle önüne otobüsler yığ-
mak suretiyle kapatılmıştı. Zira tankların Meclis’e girme çaba-
ları olmuştu. Araçlarından kapı girişlerinde inmek zorunda kalan
milletvekilleri Ana Bina’daki Genel Kurul Salonu’na yaya olarak
geldiler. Bu esnada helikopterlerden açılan ateşlere maruz kalan
milletvekilleri oldu.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman, bazı bakanlar ve milletve-
killeri Genel Kurul Salonu’nda bir araya geldi. Farklı partilerden
milletvekilleri kucaklaşarak birbirlerine destek verdi. Herkes bir
diğerini orada görmekten memnundu. Milletvekilleri darbeyi
kınayan konuşmalarını gerçekleştirirken Türkiye’nin darbeler,
hatta savaş tarihinde daha önce görülmemiş bir olay yaşandı ve
bağımsızlığın sembolü, millî iradenin tecelligahı TBMM cuntacıla-
rın elindeki uçaklardan biri tarafından bombalandı. Bombardıman
sürerken Genel Kurul’da bir hareketlilik yaşandı. Bazı milletvekil-
leri sığınağa inilmesi gerektiğini dile getiriyordu. Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın yanına giderek,
“Genel Kurul’u kapatıp aşağı inersek bu millet meydana çıkmaz.
‘Meclis, darbecilerden korktu’ der. Bizim yapacağımız şey bura-
da ölmektir” dedi. Daha sonra kürsüye çıkarak milletvekillerine
hitaben konuşan Bozdağ, “Darbeciler bu halka hesap verecek”
dedi. Eliyle yukarıyı işaret ederek cuntacılara seslenen Bozdağ,
MİLLETVEKİLLERİ DARBEYİ KINAYAN KONUŞMALARINI GERÇEKLEŞTİRİRKEN TÜRKİYE’NİN DARBELER, HATTA SAVAŞ TARİHİNDE DAHA ÖNCE GÖRÜLMEMİŞ BİR OLAY YAŞANDIVE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BOMBALANDI.
40
“Bomba da atsanız buradayız. Sizi yargının önüne çıkaracağız,
millete hesap vermenizi sağlayacağız” diye haykırdı. O sırada
TBMM’yi vuran uçağın düşürüldüğü bilgisinin gelmesi üzerine
milletvekilleri hep bir ağızdan “Darbeciler halka hesap verecek”
nidasını tekrarladı.
TBMM’nin güvenlik bürokrasisi, bombaların hayati tehlike arz
ettiğini belirterek Genel Kurul Salonu’ndakileri sığınağa yönlendir-
di. Saat 03:00 sularıydı. Sığınaktan çeşitli televizyon kanallarına
telefonla bağlanarak edindikleri bilgileri aktaran, bunun yanı sıra
milletin yalnız olmadığı yönünde mesaj veren milletvekilleri halkı
da yüreklendirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmaris’te kaldığı
otelden ayrılarak İstanbul’a ulaştığı sıralarda sığınaktaki mil-
letvekillerine moral verdi. Erdoğan, AK Parti Grup Başkanvekili
İlknur İnceöz’ü telefonla arayarak milletvekillerine, “Hiçbir endi-
şeniz olmasın, bu darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanacaktır.
Size buradan sesleniyor olmaktan duyduğum derin üzüntüyü
iletiyorum. Meclis’in hedef olmasından duyduğum üzüntüyü
dile getiriyorum. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, Türkiye
bundan çok güçlü şekilde çıkacaktır” şeklinde seslendi.
O gece TBMM Başkanı, bazı bakanlar ve milletvekilleri sığınak-
ta sabahladılar. Ertesi gün ise Meclis olağanüstü toplandı.
41
Millet iradesine hain saldırı
O geceyle ilgili olarak daha sonra yapılan açıklamalarda Meclis’e
pek çok kez saldırı gerçekleştirildiği, atılan üç bombanın ağır
tahribata neden olduğu bilgisi verildi. Meclis’in üzerinde tur atan
ancak uzun bir süre müdahalede bulunmayan jet uçakları ve he-
likopterler ilk saldırılarını milletvekillerinin televizyon kanallarına
bağlanarak tüm partilerin darbeye karşı ortak hareket ettiğini
vurguladıkları konuşmalarından sonra gerçekleştirdi. Belli ki
birlik ve beraberlik sergilenmesi FETÖ mensuplarını rahatsız
etti. Darbecilerin saat 02:42’de Meclis’e attığı ilk bomba Basın,
Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı ile Ziyaretçi Kabul Salonu’nun
bulunduğu binanın bahçesine düştü. Sivil ve polis pek çok kişi
yaralanırken binanın tavan ve duvarlarında çökme meydana geldi.
Dikmen Kapısı’nın yakınındaki bahçede yaklaşık iki metrelik bir
çukur oluşturan bomba, çevredeki ağaçları devirdi, civar evlerin
camlarını kırdı ve pek çok araca zarar verdi. Bu sırada Ana Bina’nın
lokantanın bulunduğu cephesindeki camlar parçalandı.
İlk bombanın ardından ön bahçeye inmek isteyen helikopterle
Meclis’in güvenlik güçleri arasında silahlı çatışma yaşandı. Meclis
polislerinin canlarını hiçe sayarak darbecilere karşı verdikleri mü-
cadele sonucu helikopteri püskürtmesi, millî iradenin tecelligahına
asker postalı bastırmaması, şüphesiz olayların gidişatını FETÖ
mensuplarının aleyhine değiştirdi.
Kısa bir süre sonra, saat 02:49’da TBMM hedef alınarak bir bom-
ba daha atıldı. Başbakanlık makamının yakınına isabet eden bu
bomba çevredeki yapılara ve iç bahçeye de büyük zarar verdi. Bom-
banın isabet ettiği noktadaki koridorların kolonları büküldü, tavanı
çöktü. Başbakanlık makamındaki kapı ve camların kırılmasının yanı
sıra neredeyse tüm eşyalar kullanılamaz hale geldi. Oluşan yüksek
basınç kulis koridorlarını, iç bahçeye açılan mekanlardaki kapı ve
pencereleri patlattı; bu mekanların tavan ve duvar kaplamaları
da döküldü. Yaklaşık 1 saat sonra darbeciler TBMM’ye üçüncü bir
bomba attı. Muhalefet kulisi üzerinde yer alan çatıya isabet eden
bomba tavan betonunu çökertti, kiriş ve kolonları tahrip etti.
TBMM HEDEF ALINARAK ATILAN BOMBALARDAN BİRİ BAŞBAKANLIK MAKAMININ YAKININA İSABET ETTİ. BOMBA NEDENİYLE BİNADA AĞIR HASAR MEYDANA GELDİ.
42
FETÖ mensupları eylemlerini yalnızca bomba atmak suretiyle
gerçekleştirmiyordu. TBMM yerleşkesi üzerinde uçan, zaman
zaman alçalarak Meclis’i tarayan helikopterler Ana Bina ve Yeni
Halkla İlişkiler Binası ile Ziyaretçi Kabul Salonu’nun bulunduğu
binaya zarar verdi.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman sonraki günlerde yaptığı
açıklamalarda Meclis’in zarar gören yerlerinin onarılmayacağı, bir
demokrasi müzesi olarak korunacağı bilgisini verdi. Kahraman,
darbe girişiminin ardından TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve
beraberindeki heyeti kabulünde konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“O bombanın düştüğü yeri göreceksiniz. Başbakanımızın ofisinin
bulunduğu yer. Orayı saklayacağız. Bir ‘demokrasi müzesi’ diye
muhafaza edeceğiz. İlanihaye kalsın, bir ders versin diye. Ezilen
arabamız var, bir de çukur var, bunu oraya taşıyacağız, camekan-
layacağız. Müzeci arkadaşlarımız bu çalışmayı yapacaklar. ‘Hafıza
çabuk unutur’ derler... Maziyi unutmayacaksınız.”
TBMM’ye ziyaretçi akını
Millî iradenin tecelligahına bomba atılması tüm yurtta büyük
tepkiyle karşılandı. Meclis, bu tepkilerini dile getirmek isteyen zi-
yaretçilerin akınına uğradı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, rektörler, sendika konfederas-
yonu, vakıf, meslek kuruluşu ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri
de TBMM’yi ziyaret ederek bomba atılan yerlerde incelemelerde
bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis’in bombalanmış halini
görünce büyük bir hüsran yaşadığını belirterek, “Bu teşebbüste
bulunanların bu milletin evladı olması mümkün değil. Bunlar
sadece askerî kılık kıyafet içerisinde, buna bürünmüş çok açık ve
net teröristlerdir” dedi. Başbakan Binali Yıldırım ise 16 Temmuz’da
gerçekleşen Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’nda TBMM’nin
bombalanmasıyla ilgili olarak, “Türkiye Büyük Millet Meclisimiz,
Gazi Meclis 23 Nisan 1920 sonrasındaki en zor, en uzun, en sıkıntılı
gecesini yaşadı. İşgal kuvvetleri Polatlı’ya kadar gelmişlerdi ama
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, MECLİS’İN BOMBALANMIŞ HALİNİ GÖRÜNCE BÜYÜK BİR HÜSRAN YAŞADIĞINI BELİRTEREK,“BU TEŞEBBÜSTE BULUNANLARIN BU MİLLETİN EVLADI OLMASI MÜMKÜN DEĞİL. BUNLAR SADECE ASKERÎ KILIK KIYAFET İÇERİSİNDE, BUNA BÜRÜNMÜŞ ÇOK AÇIK VE NET TERÖRİSTLERDİR” DEDİ.
43
bu Meclis’e dokunamadılar, dokunmadılar. 1960’ta darbe yapanlar millî iradeye, Meclis
ruhuna saldırsalar bile Meclis’in bedenine saldıramadılar. 12 Eylül cuntacıları Meclis’i
bombalamadılar. 28 Şubat darbecileri Meclis’e dokunmadılar. Ancak dün gece öyle ca-
nice, öyle alçakça, öyle pervasızca bir saldırı gerçekleşti ki millet iradesinin tecelli ettiği
Meclis’in hem ruhunu hem de bedenini hedef aldılar. Bunlar asker değil, bunlar asker
kılığında teröristlerdir, canilerdir!” dedi. Milletin evine dokunanın evinin yanacağını,
ocağının söneceğini ifade eden Başbakan Yıldırım, “Bugün burada tarihe bir not düş-
mek isterim. Bundan sonra elli yıl, yüz yıl, bin yıl bu milletin evine, millî iradenin tecelli
ettiği bu Meclis’e kim el uzatırsa akıbeti aynı olacaktır. Hiçbir darbe, hiçbir darbe girişimi
yapanların yanına kâr kalmadı, bundan sonra da kalmayacak” diye konuştu.
Saldırının ardından TBMM’yi ziyaret eden
538 sendika konfederasyonu, vakıf, meslek
kuruluşu ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi
ortak bir bildiriyle darbe teşebbüsünü kına-
dı. TBMM Tören Salonu’nda okunan bildiride
“Meclisimiz, geçen Cuma demokrasiye kas-
teden alçakça saldırıların hedefi oldu. Vatan
hainleri tarafından tarihinde ilk defa bom-
balandı. Kahramanca direndi. Gazi unvanını
bir kez daha hak etti. Açıktır ki, demokrasi
ve hukuk devleti yoksa sivil toplum kuruluş-
ları da yoktur. Bugün burada bir araya gelen
bizler, ülkemizin geleceği için demokrasi
dışında bir seçenek görmüyoruz” sözlerine
yer verildi. Türkiye’nin demokrasi sınavını
başarıyla geçtiği belirtilen bildiri, “Geleceğe
ve çocuklarımıza daha güçlü, daha huzurlu,
daha müreffeh, daha demokratik bir ülke
bırakmak hepimizin görevidir. Bu nedenle
hızla, hep birlikte çalışmaya odaklanmalıyız”
ifadeleriyle sonlandı.
Bombaların yıkamadığı cesur yürekler
15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimin-
de 246 kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi
yaralandı. Yaralananlardan biri, AK Parti Ha-
tay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’ydu.
Kızı ve eşiyle birlikte o gece Meclis’e gelen
Türkoğlu Ana Bina’ya birkaç metre kala
saldırıya uğradıklarını, atılan bombanın
etkisiyle yaralandıklarını ifade etti.
Cuntacıların darbe girişimi sırasında ger-
çekleştirdiği tüm saldırılara rağmen millet-
vekili olarak yalnızca bir kişinin yaralanması
büyük bir şanstı. Ancak bu kara gün pek çok
insanın kalbinde görünmez yaralar açtı. Tüm
Türkiye gibi milletvekilleri de yaşam ile ölüm
arasındaki belki de en kritik günlerinde Tür-
kiye Büyük Millet Meclisi’nin şanına yaraşır
bir duruş sergileyerek hem meydanlardaki
halkı yüreklendirdi hem de dünyanın hiçbir
parlamentosunda daha önce görülmemiş
bir cesarete imza atarak adlarını tarihe
yazdırdı.
44
TBMM TEK YÜREK,TEK VÜCUT...
45
TBMM BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN’IN ÇAĞRISIYLA DARBE GİRİŞİMİNİN ERTESİ GÜNÜ OLAĞANÜSTÜ TOPLANARAK BU HAİN TEŞEBBÜSÜ KINAYAN MİLLETVEKİLLERİ, SİYASİ GÖRÜŞ AYRIMI YAPMAKSIZIN ADETA KENETLENDİ. MECLİS’TE TEMSİL EDİLEN DÖRT SİYASİ PARTİNİN ORTAK HAZIRLADIĞI BİLDİRİYLE DE BİRLİK VE BERABERLİK MESAJI VERİLDİ.
46
Darbe girişimi sırasında tarihinde ilk kez bombalara hedef olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 16 Temmuz 2016 günü saat
17:00’de olağanüstü toplandı. TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın
çağrısıyla gerçekleşen toplantı başlamadan evvel darbe girişimini
engellemek isterken şehit düşenler için bir dakikalık saygı duru-
şunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman konuşmasına İstiklal Marşı’nın
on kıtasını okuyarak başladı. Millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un
yazdığı bu şiirin bir manifesto olduğunu; toplumun ruhunu, işti-
yakını, düşüncesini ve kanaatini haykırdığını belirten Kahraman,
milletvekillerinden büyük alkış aldı.
Konuşmasında bu darbe teşebbüsünün Türkiye’de ve dünyada
yaşanan gelişmelerden kopuk bir hareket olarak değerlendiril-
memesi gerektiğini vurgulayan Kahraman, “Türkiyemizin iç me-
selelerinde, kendi halkına, manevi ve millî değerlerine, tarihine,
medeniyetine ve kültürüne sadık kalmaya çalışması, Türkiye’yi
güdülecek, yönlendirilecek, politikalar dikte edilecek bir kukla ülke
olarak görmek isteyen birtakım dış güçleri rahatsız etmektedir”
dedi. Türkiye’nin dış politikaya ilişkin meselelerde tarihine, manevi
ve millî değerlerine yakışan bir duruş sergileme çabası içinde oldu-
ğunu söyleyen Kahraman, bu çabadan da bazı güçlerin rahatsızlık
duyduğunu belirtti.
İsmail Kahraman, Türkiye’nin ilerleme, kalkınma ve güçlenme
yolunda harcayacağı insan kaynaklarını, maddi-manevi güç ve
birikimini, potansiyelini ve müktesebatını iç çekişmeler, iç kavga-
lar ve güvenlik sorunlarıyla heba etmesini sağlamak isteyenlerin
hedefine yönelik bu darbe girişiminin siyasi partiler, sivil toplum
kuruluşları, devlet kurumları, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin darbeye
prim vermeyen millî ruh sahibi büyük çoğunluğu, Türk milleti, Gazi
Meclis ve milletvekillerinin onurlu direnişi sayesinde başarısızlıkla
sonuçlandığını söyledi.
TBMM’nin bombalanmasına da değinen Kahraman, bunun çok
üzücü bir hadise olduğunu dile getirdi. Darbecilerle ilgili, “Devle-
timizin ve milletimizin korunması, güvenliğin, hak ve hukukun
payidar kılınması için ellerine verilmiş olan silahları devlete ve
millete yöneltmişlerdir. Milletin büyüttüğü, beslediği, eline silah
verdiği unsurlar milletin bağrına silahlarını dayamışlardır. Bir
yabancı güce, bir işgalciye saldırıyormuş gibi halka saldırılmıştır”
değerlendirmesinde bulunan Kahraman, bunun bir tür terör oldu-
ğunu, darbe teşebbüsünde bulunanların hukuk kuralları dahilinde
cezalandırılacağını kaydetti.
Konuşmasında bu olumsuz koşullarda birlik ve beraberliğin öne-
mine vurgu yapan Kahraman, “Şimdi metanetimizi, sükûnetimizi,
sağduyumuzu koruyarak, kararlılığımızdan hiçbir şey yitirmeden
bu meseleyi kökünden etmek için çalışma zamanıdır, birlik ve be-
raberlik zamanıdır, yaraları sarma zamanıdır. Bu millet tarihinde
pek çok kötü badire atlatmış ve feci nitelikteki muhataralı günler
yaşamıştır. Bu günler de geçecektir. Biliyoruz ki zorlukla birlikte
kolaylık vardır. Hoşumuza gitmeyen bazı şeyler hakkımızda hayır
da olabilir. Dün akşam Büyük Millet Meclisi burada bir demokrasi
nöbetinde bulundu. Hiçbir parti farkı gözetmeksizin, aynı ruh, aynı
duyguyla bir arada olundu” dedi.
Kalkışma sırasında hayatını kaybeden resmî görevli ve sivil
tüm vatandaşlara rahmet dileyerek konuşmasını sonlandıran
47
Kahraman, Cumhurbaşkanı’na, parlamenterlere, sivil toplum
kuruluşlarına, güvenlik güçlerine, her ilde meydanları doldurarak
demokrasi nöbeti tutan vatandaşlara teşekkür etti.
“Milletimizden sonra en büyük övgüyü Gazi Meclis hak ediyor”
Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’nda TBMM’de temsil edilen
siyasi partilerin genel başkanları da birer konuşma yaptı. İlk konuş-
mayı Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Binali
Yıldırım gerçekleştirdi. Konuşmasına darbe teşebbüsü sırasında
hayatını kaybedenlere rahmet dileyerek başlayan Yıldırım, “Dün
gece milletin bağımsızlığını, namusunu korumak için sokağa çıkan,
tankların önünde birer kahraman olarak dikilen, o mübarek kan-
larıyla bayrağının hürriyetini, milletinin istiklalini muhafaza eden
şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, mekanları cennet olsun di-
yorum. Hepsini bu yüce Meclis’in çatısı altından saygıyla, şükranla
selamlıyorum. O kahramanların ailelerine özellikle sesleniyorum:
Üzülmeyin, hüzünlenmeyin, onlar peygamberlikten sonraki en
büyük rütbeye, en büyük payeye, şehitlik mertebesine ulaştılar.
O kahramanlar düne kadar sizin evlatlarınızdı ancak bugün mille-
tin, hepimizin evlatları oldular. Türkiye Cumhuriyeti var oldukça
o kahramanların isimleri de yaşayacak. Kabirleri nur, mekanları
cennet olsun” dedi. Yıldırım, 15 Temmuz gecesi demokrasiye sahip
çıkmak adına canlarını hiçe sayarak Meclis’e gelen milletvekilleri-
ne hitaben şunları söyledi: “Dün gece barikatları aşarak, tankları
geçerek, kurşunları savuşturarak Büyük Millet Meclisi’ne geldiniz,
ışıkları yaktınız, Genel Kurul’u açtınız, ‘Ya demokrasi ya ölüm’
diyerek bu salonda dimdik durdunuz. Milletin Meclisi’nin üzerine
bombalar yağdırmaya başladılar, silahlarla taradılar, bir tek geri
adım atmadınız. Her birinizin ölümü yanı başınızda hissettiğinizi
biliyorum. Dünya parlamentolarına, dünya demokrasilerine örnek
bir duruş sergilediniz. Millet sokakta istiklaline sahip çıkarken siz
de milletin vekilleri olarak burada istiklalinize, demokrasiye, millî
iradeye sımsıkı sarıldınız. Bu tavrınızla tarih bu yüce Meclis’i bir
daha yazdı. Bu tavrınızla Türkiye’nin talihini değiştirdiniz. Yüzlerce
yıl unutulmayacak bir dayanışma, bir kardeşlik, bir işbirliği sergile-
diniz. Milletimizden sonra en büyük övgüyü tabii ki bu Gazi Meclis
hak ediyor, sizler hak ediyorsunuz değerli kardeşlerim.”
48
Başbakan Yıldırım, TBMM’nin kurulduğu tarihten bu yana
geçirdiği en zor, en uzun ve en sıkıntılı gecenin 15 Temmuz oldu-
ğunu belirterek Türkiye’de daha önce yaşanan darbeler ve darbe
girişimlerinde TBMM’ye bir saldırı olmadığının altını çizdi. “İşgal
kuvvetleri Polatlı’ya kadar gelmişlerdi, ama bu Meclis’e dokuna-
madılar, dokunmadılar. 1960’ta darbe yapanlar millî iradeye, Meclis
ruhuna saldırsalar bile Meclis’in bedenine saldıramadılar. 12 Eylül
cuntacıları Meclis’i bombalamadılar. 28 Şubat darbecileri Meclis’e
dokunmadılar, ancak dün gece öyle canice, öyle alçakça, öyle
pervasızca bir saldırı gerçekleşti ki millet iradesinin tecelli ettiği
Meclis’in hem ruhunu hem de bedenini hedef aldılar” diyen Yıldırım
bunu yapanların asker değil, terörist olduğunu söyledi. Hiçbir dar-
benin ve darbe teşebbüsünün, yapanların yanına kâr kalmadığını
sözlerine ekleyen Yıldırım, “Bugünden itibaren hiç kimse milletin
evine ve milletin iradesine el uzatmayı aklından geçiremeyecektir.
Ama geçiren de olursa gözünün önüne bugün hayatları sönmüş
darbeciler gelecek ve buna asla yeltenemeyeceklerdir” dedi.
79 milyonun tek yürek olduğu, Meclis içindeki ve dışındaki tüm
siyasi partilerin “Darbeye hayır” dediği 15 Temmuz 2016 gününün
bir milat olduğunu söyleyen Yıldırım, “Gece boyunca sergilenen,
bugün burada sergilenen dayanışma, inanıyorum ki yeni bir sürecin
de başlangıcıdır. Bu ruhla biz terörü de yeneriz, bu ruhla yaralarımı-
zı da sararız. Bu birliktelik ruhuyla, Allah’ın izniyle, Türkiye’yi Gazi
Mustafa Kemal’in işaret ettiği muasır medeniyetler seviyesine de
çıkarırız. Bugün, acı bir hadisenin arkasından çoğalan umutların
günüdür. AK Parti Genel Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başba-
kanı olarak Meclisimizde bugün oluşan birliktelik ruhuna sımsıkı
sahip çıkacağımızın sözünü milletimin huzurunda veriyorum” diye
konuştu.
“Darbe girişimini parlamenter demokratik sistemimiz önledi”
Başbakan Binali Yıldırım’ın ardından kürsüye Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çıktı. Demokrasiyi, hu-
kukun üstünlüğünü ve laikliği savunmanın herkesin ortak görevi
olması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, demokrasiye bir saldırı
niteliğindeki darbe teşebbüsünü lanetlediğini ifade etti. TBMM’nin
BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM, “BUGÜN BURADA SERGİLENEN DAYANIŞMA, İNANIYORUM Kİ YENİ BİR SÜRECİN DE BAŞLANGICIDIR. BU RUHLA BİZ TERÖRÜ DE YENERİZ,BU RUHLA YARALARIMIZI DA SARARIZ” DEDİ.
49
demokrasiyi ve Cumhuriyet değerlerini sonuna kadar savunacağını
belirten Kılıçdaroğlu, “Bu Meclis’e düşen tarihî bir sorumluluk var.
Hep birlikte, Cumhuriyet ve özgürlükçü demokrasi bağlamında
cepheyi genişletmek zorundayız. Benzer olayların tekrarlanma-
ması için herkes bu tarihî sorumluluğun gereğini yerine getirmek
zorundadır. Öte yandan, bu darbe girişimi bize şunu açık ve net
gösterdi: Bu darbe girişimini parlamenter demokratik sistemi-
mizin önlediğini de unutmamamız gerekiyor. Bu, parlamenter
demokratik geleneğimizin bize kazandırdığı bir mirastır, bu mirasa
sahip çıkmak da hepimizin ortak görevidir. Darbenin bastırılması
ayrıca parlamenter demokratik sistemimizin ulaştığı olgunluğu
da göstermektedir. Ayrılık yok, gayrılık yok; demokrasi konusunda
sonuna kadar birlikte mücadele var” diye konuştu.
15 Temmuz gecesi yaşananları tüm çıplaklığıyla yansıtması ne-
deniyle medyanın başarısına da vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “İleride
‘Bu darbe girişimi nasıl önlendi?’ diye tarihçiler oturup araştıra-
caklar. Bu ülkede korkusuz, demokrat ve özgürlükçü kalmış bir
medyamız var. Her türlü eziyet ve yasağa rağmen özgürlüğünü
korumaya çalışan medya, darbecilerin yolunu kapattı, özgürlüğün
yolunu gösterdi. Dün televizyonlarımızın başında otururken bu
gerçeği hep beraber gördük, hem de hepimizin gözleri önünde,
canlı yayında medya dün halkın doğru bilgilendirilmesini sağladı,
halka direnme hakkını kullanma konusunda cesaret verdi” dedi.
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, DEMOKRASİYİ SAVUNMANIN HERKESİN ORTAK GÖREVİ OLMASI GEREKTİĞİNİ BELİRTEREK, “AYRILIK YOK, GAYRILIK YOK; DEMOKRASİ KONUSUNDA SONUNA KADAR BİRLİKTE MÜCADELE VAR” DİYE KONUŞTU.
50
Konuşmasında farklı partilerden milletvekillerinin
el ele vererek birlik olmasının demokrasi için önemine
de vurgu yapan Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Korumaya yemin ettiğimiz demokratik, laik, sosyal
hukuk devleti bütün bu sorunlarımızın aslında çözüm
anahtarıdır. Dün burada her partiden milletvekilleri el
ele, yan yana mücadele ettiler, büyük saldırılara karşı
birlikte göğüs gerdiler, patlayan bombalar altında de-
mokrasiye sahip çıktılar. Yarın da hepimiz ortak akılla,
uzlaşı kültürü içinde Türkiye’nin sorunlarını çözmek
için birlikte çalışmak zorundayız. Bu, bizim, halkımıza
vereceğimiz, vadedeceğimiz güzel bir olaydır.”
“TBMM’nin bombalanması korkunç ve hepimizi dehşete düşüren bir hainliktir”
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bah-
çeli, Türk demokrasisinin çok çetin bir imtihandan
geçtiğini belirterek, “Dün gece demokrasiye pranga
vurulmak, darbe indirilmek istenmiştir. Göz göre göre
millet iradesi çok açık saldırı ve suikasta uğramıştır.
Türkiyemizin diz çökmesi, omurgasının kırılması, millî
varlığın tümden yıkılması maksadıyla şerefli Türk
ordusunun içine sızmış bir avuç düşman işbirlikçisi
ortalığa çıkmıştır, Türk milleti tam kalbinden han-
çerlenmiştir. Şimdiye kadar hiç olmayan bir şey gerçekleşmiş, Genelkurmay
Başkanı ve Kuvvet Komutanlarından bazıları rehin alınmıştır. Genelkurmay
karargahı ise işgal edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri içine yuvalanmış vatan
ve millet hasımları dün gecemizi zehir etmiş, tarihimizde eşine az rastlanır bir
ihanetin taraf ve failleri olmuşlardır” dedi. Konuşmasında TBMM’nin bomba-
lanmasına da değinen, böyle bir çılgınlığı Millî Mücadele yıllarında yedi düvelin
bile yapmadığını ifade eden Bahçeli, “Şu kahredici hususa lütfen dikkat buyu-
runuz: Çatısı altında bulunduğumuz Gazi Meclis havadan bombalanmıştır. Bu,
sözün bittiği püf ve kırılma noktasıdır. Emniyet binaları, devlet televizyonu,
özel kanallar, istihbarat kuruluşları, yollar, köprüler, havalimanları, askerî üs ve
51
bölgeler ablukaya alınmış, peş peşe saldırıya uğramıştır. Tanklar sokaklara çıkmıştır. Doksan
altı yıllık kutlu bir mazisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bombalanması korkunç ve
hepimizi dehşete düşüren bir hainliktir” diye konuştu. İhtilaller, muhtıralar ve cunta devir-
lerinin çoktan tarihin çöplüğüne atıldığını kaydeden Bahçeli, “Türk milletinin ortak geleceği
hukuk ve demokrasidir. Millî birlik ve kardeşliğimizin dayandığı zemin millî ve manevi ilkelere,
tartışılmaz esaslara bağlıdır. Hiçbir çete, hiçbir paralel yapı, hiçbir terör örgütü, hiçbir darbe
ve dağılma heveslisi mihrak bu zemini çatlatamayacak; nitekim, huzur cellatlarının sonu
her daim hüsran olacaktır” dedi. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine sirayet etmiş, kanser-
leşmiş hücreleri sökerek, keserek yok etmenin, bunu yaparken de askerimizi tümden zan
ve töhmet altında bırakmamanın herkesin millî sorumluluğu olduğunu dile getiren Bahçeli,
bugünkü ağır provokasyon ortamını
fırsata dönüştürmeye çalışanlara karşı
da son derece uyanık olunması gerekti-
ğinin altını çizdi. Bahçeli konuşmasında
masum vatandaşlara kurşun sıkan, millî
kurum ve kuruluşları bombalayan darbe-
cileri lanetledi.
“Darbenin panzehiri barış ve demokrasidir”
Halkların Demokratik Partisi Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Ankara
dışında olması nedeniyle parti adına
Grup Başkanvekili ve Diyarbakır Millet-
vekili İdris Baluken söz aldı.
Konuşmasına Türkiye demokrasisini
hedef alan ve amacı kaos yaratmak olan
darbe girişimini lanetleyerek başlayan
Baluken, askerî, bürokratik ve sivil hiçbir
darbenin tek bir meşru gerekçesinin ola-
mayacağını ifade etti. “Dün akşam on
sularında başlayan ve sabah saatlerine
kadar şiddetini artırarak devam eden;
halka, resmî ve özel kurumlara, siya-
setçilere, millet egemenliğinin temsil
edildiği Meclis’e, havaalanlarına, basın-
yayın kuruluşlarına ve ülkenin birçok
noktasına dönük olarak gerçekleştirilen
saldırılar ülkemiz siyaset tarihi açısından
bir kırılma noktası olarak tarihe geçecek-
tir” diyen Baluken, bu darbe girişiminin
daha öncekilerden farkı ve amacıyla
ilgili şu değerlendirmede bulundu: “1960
ve 1980 askerî darbeleri, 28 Şubat ve
e-muhtıra örnekleri tipik birer askerî dar-
beydi, ancak dün akşamki darbe girişimi
parlamentonun bombalanması, yüzlerce
sivil insanın sokak ortasında katledilme-
si, kurum ve kuruluşlara yönelik yapılan
baskınlar ve havadan yapılan bombar-
dımanlarla tipik bir askerî darbeyi aşan;
vahşet, katliam ve kaosu hedefleyen
çok komplike bir planlamayla karşı kar-
şıya olduğumuzu ortaya koymuştur.
Belli ki, bu saate kadar süren saldırılar
52
Türkiye’de siyaset kurumunu ve kamu işleyişini ortadan kaldırıp
bir grup çıkar odağının Türkiye’de halka ve kurumlara tahakküm
etmesini amaçlamaktadır. Bu yönüyle, hedeflenenin, 78 milyonun
tamamının siyasi iradesi olduğunu bir kez daha altını çizerek ifade
etmek istiyorum.”
Darbenin panzehirinin barış ve demokrasi olduğunu vurgulayan
Baluken, “Karşı karşıya olduğumuz demokrasiye saldırı girişimi-
nin amaçlarından biri toplumdaki kutuplaşmayı artırmak, kaos
yaratarak iç savaşın kapılarını aralamaktır. Bu kapsamda, kaos
isteyenlerin amaçlarına hizmet etmemek için hiç kimse bir diğerine
şiddet ve zor yöntemlerini kullanmamalıdır. Demokratik tepkilerini
alabildiğince ortaya koyan halkımızın duruşu ne kadar önemliyse
bu şekilde ülkemize de yakışmayacak olan birtakım şiddet manza-
ralarının ortaya çıkması da o düzeyde yanlış ve tehlikeli olacaktır. O
nedenle, önümüzdeki dönem açısından her birimizin bu bilinçle, bu
sorumlulukla kendi söylemlerine ve kendi pratiklerine dikkat etmesi
gerekir” çağrısı yaptı.
Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’nı izleyenler arasında Genel-
kurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Anayasa Mahkemesi Baş-
kanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Danıştay
Başkanı Zerrin Güngör, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez,
bazı üniversitelerin rektörleri, yabancı misyon şefleri, bazı sendika
ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri de yer aldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden ortak bildiri
Meclis’te temsil edilen Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet
Halk Partisi, Halkların Demokratik Partisi ve Milliyetçi Hareket
Partisi grupları, 15 Temmuz gecesinde vuku bulan darbe girişi-
mine karşı ortak bildiri hazırlayarak birlik mesajı verdi. Bildiride
şu ifadeler yer aldı:
“Bizler, Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi,
Halkların Demokratik Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi grup-
ları olarak aziz milletimizin kendisine, millî iradeye, devletimize,
özellikle de millet iradesinin temsilcisi olan milletvekillerine ve
Gazi Meclis’e yönelik 15 Temmuz gecesi başlatılan ve 16 Temmuz
sabahı etkisiz hale getirilen darbe girişimini ve Meclis’e yönelik
saldırıları şiddetle kınıyoruz.
Milletimiz, bütün dünyaya örnek olacak şekilde darbenin
karşısında durmuş ve kanlı darbe girişimini engellemiştir. Tür-
kiye Cumhuriyeti’ni ve kurumlarını canı pahasına koruyan bu
aziz millet her türlü övgü ve takdiri ziyadesiyle hak etmektedir.
Bu uğurda canlarını veren şehitlerimize milletçe minnettarız
ve o kahramanlarımızı da asla unutmayacağız. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, bu aziz ve kahraman milletin temsilcisi olarak
milletimizin verdiği yetkiyle bombaların ve kurşunların altında
görevini ifa etmiş, bir kez daha milletine layık bir Meclis olduğunu
göstermiştir.
53
ORTAK BİLDİRİDE, “HERKES BİLMELİDİR Kİ, BUGÜN OLDUĞU GİBİ GELECEKTE DE MİLLETİMİZE, MİLLÎ İRADEYE, GAZİ MECLİS’E UZANACAK HER EL, KARŞISINDA TBMM’NİN ÇELİKTEN İRADESİNİ BULACAKTIR” DENİLDİ.
Unutulmamalıdır ki, TBMM, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten,
Türkiye’nin demokrasiye geçişini gerçekleştiren, demokratik
parlamenter sistemi yıllar içinde geliştirmiş, bir milleti yokluk ve
yoksulluktan alıp muasır medeniyet seviyesine çıkarmanın müca-
delesini vermiş bir meclistir. Meclisimiz tek yürek, tek vücut olarak
büyük bir cesaretle darbeye karşı haysiyetli bir duruş sergilemiştir.
Darbecilere gereken cevabı, dünyaya da gereken mesajı vermiştir.
TBMM’nin, meşum darbe girişimine karşı sergilediği kararlılık,
Türkiye’de demokrasinin daha da yerleşmesi ve gelişmesi adına
da son derece değerlidir. Herkes bilmelidir ki, bugün olduğu gibi
gelecekte de milletimize, millî iradeye, Gazi Meclis’e uzanacak her
el, karşısında TBMM’nin çelikten iradesini bulacaktır. TBMM milletin
demokrasiye sarsılmaz inancını yansıtmayı sürdürecektir.
Meclisimizde bulunan tüm parti gruplarının darbe girişimine
ortak bir tavır ve ortak bir dille karşı durmaları değerlidir ve tarihe
geçecektir. Bu ortak tavır ve ortak dil, milletimizi ve millî iradeyi
daha da güçlendirecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi tek yürek
halinde görevinin başındadır. Milletin Meclisi, millete ve egemen-
liğine yönelik bu saldırıya girişenlere bedelini hukuk içinde en ağır
şekilde ödetecektir.
Türkiye’de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının en somut ispatı
da işte bu ortak bildiridir. Dört parti olarak farklı görüşlerimiz olsa
da hepimiz, tüm milletvekillerimizle, tüm teşkilatlarımızla, millî
iradenin yanındayız, millî iradeye hep birlikte sahip çıkıyoruz ve
ebediyen sahip çıkacağız. Milletimiz müsterih olsun. Milletin Meclisi
ve milletvekilleri, milletin emanetini yere düşürmemiştir ve düşür-
meyecektir. Bir kez daha demokrasimize, milletimize, millî iradenin
tecelligahı TBMM’ye saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Demokratik tepki
sınırlarını aşan, ülkemize yakışmayan şiddet eylemlerinden uzak
durulmasını halkımızdan rica ediyoruz.
Darbeye direnirken vefat eden şehitlerimizi saygı, minnet ve
rahmetle anıyoruz. Yaralılarımıza acil şifalar diliyor, milletimize
geçmiş olsun diyoruz.
Bu zor ânımızda Türkiye’nin ve aziz milletimizin yanında duran,
destek mesajlarını ileten tüm dost ve kardeş ülkeleri de buradan
selamlıyoruz.”
54 SÖYLEŞI
MILLET IRADESINE EL KOYMAKKIMSENIN HAKKI VE HADDI DEĞILDIRSÖYLEŞİ VE FOTOĞRAFLAR: NEŞE SARIDOĞAN
TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI GENEL BAŞKANI NEVZAT PAKDIL:
TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ GENEL BAŞKANI NEVZAT PAKDİL, TÜRK MİLLETİNİN 15 TEMMUZ GECESİ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN OYUNUNU BOZDUĞUNU BELİRTEREK, “BU HAİN DARBE GİRİŞİMİNE KALKIŞANLAR, MECLİSİMİZİ DEVRE DIŞI BIRAKARAK DEVLETİ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞANLAR LANETLE ANILACAKLARDIR. MİLLETİMİZ, TERÖRİSTLERİN İHANET PLANLARINI VE MEMLEKETİ ELE GEÇİRME SEVDALARINI KURSAKLARINDA BIRAKMIŞTIR” DEDİ.
55
15 Temmuz darbe girişimi gecesinde neler
yaşadınız?
O akşam arkadaşlarımızla beraberdik. Tele-
vizyonda İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü’nün
trafiğe kapatıldığı haberini izledik. İlk başta
aklımıza “Acaba bir DAİŞ, PKK saldırısı mı
var?” sorusu geldi. Bulunduğumuz yerden
AK Parti Genel Merkezi’ne geçtiğimizde or-
talık henüz sakindi. Yavaş yavaş duyumlar
şekillenmeye başlıyordu. Meclis Başkanımız
İsmail Kahraman’ı aradım. Sayın Meclis
Başkanı TBMM’yi açacağını, bu yönde çağrı
yaptığını söyledi. Bunun üzerine biz de en
hızlı biçimde TBMM’ye geldik. Uçaklar Ana
Bina’nın hemen üstünden alçak uçuş yapı-
yor ve sonik patlamalara neden oluyordu.
Milletvekili arkadaşlarımızla birlikte Genel
Kurul Salonu’na geçtik. Sayın Başkanımız
Meclis’i açmıştı. Kendisi tecrübesi itibarıy-
la 60 ihtilalini, 71 muhtırasını, 80 ihtilalini
yaşamış, 28 Şubat döneminde Kültür Ba-
kanlığı yapmış, 2007’deki e-muhtırayı bir
sivil toplum kuruluşunun başkanı olarak
yaşamıştı. Meclis Başkanımız dirayetli bir
duruş sergiledi, o gece hiçbir tereddüt gös-
termeden Meclis’i açtı ve yönetti. Kendisine
müteşekkirim. AK Parti, CHP ve MHP’den
milletvekili arkadaşlarımız geldi, hepsine
ayrı ayrı söz verdi. Meclis’te kararlı bir du-
ruş sergilendi. Bu arada özel bir televizyon
kanalı yayına geçti. Teknolojik olanaklarla
da Meclis’ten yayınlar yapılmaya, milletve-
killeri televizyon kanallarına bağlanmaya
başladı. Geçmişte düşman Polatlı’ya kadar
gelmişti fakat Meclis faaliyetlerine ara
vermemişti. Meclis’in açılması, Gazi Meclis
olarak bu işi yönetmesi, aynı kararlılıkla
çalışmasını sürdürmesi üzerine, alçaktan
uçan uçaklar Meclis’e bomba yağdırmaya
başladı. Bildiğim kadarıyla ilk bomba açık
alana, ikinci bomba Başbakan’ın kullandığı
makamla Genel Kurul arasındaki kısma düş-
tü. O bomba 5-6 metre daha ileri düşseydi
tam Genel Kurul’un tepesine isabet edecek-
ti. Orada toplanan yaklaşık 100 milletvekili
için belki bir facia, katliam olacaktı. Büyük bir gürültü koptu, ardından Genel Kurul
Salonu’nun içini bir toz bulutu kapladı. Tüm bu yaşananlara rağmen Meclis’in toplan-
ma sürecinde ve sonrasında milletvekillerinde tarihî bir görev yapmanın heyecanını
gördüm. Hiçbirinde korkudan eser yoktu. “Bugün burada değilsek ne zaman olacağız”
şeklinde bir yaklaşımları vardı. Bombalar atılmasına rağmen görüşmeler devam etti.
Meclis görüşmelerini tamamladıktan sonra da bombalama sürdürülünce, birtakım
istihbari bilgiler de gelince sığınağa inilmesi kararı alındı. Hep birlikte oraya gittik. Sı-
nırlı imkanları olan bir yer. Sığınakta Meclis Başkanımız, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ,
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, 24. Dönem TBMM Başkanı ve Ankara Milletvekili Cemil
Çiçek, Gıda, Tarım ve Hayvancılık eski Bakanı Mehdi Eker, AK Parti, CHP ve MHP’nin
grup başkanvekilleri, milletvekilleri, Meclis personeli ve gazeteciler de vardı. O süreç
içerisinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir televizyon kanalına
bağlanıp sokaklara ve meydanlara çıkılması çağrısı yaptı. Diğer yandan yükselen sala ve
ezan sesleri de milletimizin manevi motivasyonuna katkıda bulundu. Vatandaşlarımız
meydanları doldurmaya, canları pahasına darbeye karşı koymaya başladı. Aldığımız
bilgilere göre, Çankaya Kapısı’ndan bir tank Meclis’e girmek istemiş, fakat başarılı
olamamış. Ayrıca bir helikopterle önce Çankaya Kapısı’na, daha sonra Dikmen Kapısı’na
indirme yapmak istemişler. Ancak TBMM’de görevli emniyet güçlerimizin cansiperane
karşılık vermesi üzerine inememişler. İnseler gelecekleri yer sığınak olacaktı. Cuntacı
askerler, bir ara Meclis’in İçişleri Bakanlığı’na bakan merdivenlerinden TBMM’ye girmeyi
denemişler, yaşanan yoğun çatışmalar neticesinde oradan da bir sonuç alamamışlar.
Bu esnada Genelkurmay kavşağında ciddi çatışmalar yaşandığı, çok sayıda şehidimizin
olduğu haberleri de geldi. Sonrasında Başbakanımız televizyon kanallarına bağlandı.
O arada TRT’nin işgal edildiğini ve TRT ekranından bildiri okutulduğunu gördük. Özel
televizyon kanallarının açıklamalarıyla birlikte bunun askerî yapı içerisinde örgütlenmiş
bir cuntanın darbe girişimi olduğu artık iyice anlaşılmıştı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte
yaşananlar tüm çıplaklığıyla açığa çıktı.
56 SÖYLEŞI
TBMM’nin o gece açık olması sizce nasıl bir etki yarattı?
Bu süreçte Meclis Başkanı’nın ve milletvekili arkadaşlarımızın
gösterdiği irade son derece mühimdir. Çünkü geçmişte biz
Meclis’i açık tutamadık. Hatta bazen Meclis’te darbe bildirileri
bile okundu. Acı bir olay. Ama Meclis bu dönem içerisinde milletin
kendisine verdiği iradeye sonuna kadar sahip çıktı. Meclis ile ilgili
önemli bir husus ise TBMM Muhafız ve Tören Taburu’nun, 24.
Yasama Dönemi’nde kanunla Meclis dışına çıkarılması oldu. Bu
kadar örgütlü bir yapı, bu darbeci ve işgalci güç, bu terör örgütü
Tabur’a çok rahat sızabilirdi. Bir de Tabur Meclis’te olduğu zaman
akşamdan sonra güvenlik askere aitti. Meclis’te AK Parti olarak
çoğunluğu elde ettiğimiz andan itibaren kafamızda hep “Burası
Meclis, burayı Emniyet güçlerimiz korusunlar” düşüncesi vardı.
Hatta bir ara Meclis’i özel güvenliğin koruması yönünde görüşler
dile getirilmişti. Ama sonuçta Tabur Meclis’ten çıktı. Şu anda
Muhafız Alayı’nın içine düştüğü durum ve orada görev yapan
askerlerle ilgili soruşturmalara bakıldığı zaman ne kadar doğru
bir karar verildiği aşikârdır. 1960 darbesi döneminde küçük yaş-
taydık, 71’de delikanlılık çağında muhtırayı gördük, 80 ihtilalini
bizzat yaşadık, 28 Şubat’ı, e-muhtıra’yı gördük. 15 Temmuz’da
ise bombalanan Meclis çatısı altındaydık.
Türk Parlamenterler Birliği olarak darbe girişimini duyduğunuz
anda neler yaptınız?
Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı olarak o gece Meclis’in
içindeyken darbeye karşı konulması, millet iradesinin arkasında
durulmasıyla ilgili sürekli sosyal medya paylaşımlarında bulunduk.
Bütün milletvekillerimize Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın
ve siyasi partilerin duruşlarıyla ilgili mesajlar gönderdik. Milletve-
killerimizin Meclis’te yapmış olduğu konuşmaları duyurmaya ça-
lıştık. Üzerimize düşen görev kapsamında “Bugün millî irade günü,
birlik-beraberlik günü, Meclisimize ve demokrasimize sahip çıkma
“O GECE MECLİS’İN İÇİNDEYKEN DARBEYE KARŞI KONULMASIVE MİLLET İRADESİNİN ARKASINDA DURULMASIYLA İLGİLİSÜREKLİ SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARINDA BULUNDUK,BÜTÜN MİLLETVEKİLLERİMİZE MESAJLAR GÖNDERDİK.”
57
günü” diyerek bu düşüncelerimizi arkadaşlarımıza duyurduk. Ertesi gün TBMM’nin
olağanüstü toplantısına da katıldık. Biz milletvekillerinin birliğini temsil ettiğimize
göre burada bize düşen görev demokrasinin ve milletin yanında olmaktı ve o irademizi
gösterdik. İnsanın aklına her şey geliyor, nihayetinde bu bir darbe. “Milletvekilleri karşı
çıksaydı bu muhtıralar olur muydu, Adnan Menderes idam edilirken şu kadar insan
sokakta olsaydı bu işler olur muydu” soruları hep zihinleri meşgul ediyordu. O akşam
evden çıkarken eşim ve çocuklarımla helalleştik. Aileme, “Vakur olun, Allah’ın dediği
olur. Bugün bizim için Meclis’te olma günüdür,
Meclis’te olma mecburiyetimiz vardır. Yoksa
bu süreçte siz yarın babalarınızın, nerede,
ne iş yaptığını kimseye izah edemezsiniz”
dedim.
Size göre Türkiye’nin darbeler tarihinde bu
darbe girişimi nerede yer alacak?
İlk karşılaştığımız darbe olan 27 Mayıs 1960
darbesi bir cuntanın eseriydi. 27 Mayıs’ın ar-
dından 1961’in 16-17 Eylül’ünde önce Dışişleri
Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı
Hasan Polatkan, bir gün sonra da Başbakanı-
mız Sayın Adnan Menderes idam edildi. Çok
acı günlerdi. Ekim’de seçim olacak, Eylül’de iki
bakan ve bir Başbakan idam ediliyor. Darbeci-
lerin şunu düşünmesi lazım; bu yaşananların
ardından millet kanaatinden vazgeçiyor mu?
Geçmişte görüldüğü gibi, vazgeçmiyor. Mil-
let iradesi ilk seçimde tekrar iktidar oluyor.
1971’de Silahlı Kuvvetler emir-komuta zinciri
içinde bir muhtıra veriyor. O zaman Sayın
Süleyman Demirel Başbakan olarak istifa
ediyor ve ara hükümetler kuruluyor. O da
bir millî irade gaspı. 1960 darbesinde Meclis
kapatılıyor. 1971’de Meclis açık, siyasi partiler
faaliyetlerini sürdürüyorlar. Ama hükümetler
millî iradeyi değil, cuntacıların iradesini temsil
ediyor. 1980 öncesinde sağ-sol çatışması had
safhaya çıkıyor. Yine emir-komuta zinciri için-
de Silahlı Kuvvetler olaya el koyuyor, Meclis
kapatılıyor. 1960’ta millî irade birtakım ku-
rumlarla vesayet altına alınıyor, bu kurumlar
12 Mart 1971’de restore ediliyor, 1980 darbe-
siyle de kökten kaldırılıp yerine daha katı bir
vesayet sistemi konuluyor. O süreç çok acı;
bu dönemde çocuk yaştaki insanlar yaşları
“O AKŞAM EVDEN ÇIKARKEN EŞİM VE ÇOCUKLARIMLA HELALLEŞTİK. AİLEME, ‘VAKUR OLUN, ALLAH’IN DEDİĞİ OLUR. BUGÜN BİZİM İÇİN MECLİS’TE OLMA GÜNÜDÜR’ DEDİM VE TBMM’YE GİTMEK ÜZERE YOLA ÇIKTIM.”
58 SÖYLEŞI
büyütülerek idam ediliyor. Siyasi partiler kapatılıyor, vesayet
sistemi insanların üzerine tabiri caizse “karabasan” gibi çöküyor.
Yeni müesseseler oluşturuluyor. İhtilalciler istedikleri partiyi se-
çime sokuyorlar, üstelik adayları veto etme hakları var. 28 Şubat
1997’de “balans ayarı” diyerek tanklar yeniden sokağa çıkıyor.
Pekiştirilmiş vesayet dönemi yaşanıyor. 2007’de ise e-muhtıra
gündeme getiriliyor.
Biraz önce kısaca değindiğim gibi, 1960’tan başlayarak ülkemiz
çeşitli darbe ve muhtıra dönemleri yaşadı. 15 Temmuz 2016 ge-
cesi ise Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Türkiye’de yeni bir darbe
yapmaya kalkıştı. Darbe girişiminde bulunan bu cunta, bu terör
örgütü mensupları, Meclis’i, Özel Harekat’ı, Emniyet’i, MİT’i, Cum-
“BU SÜREÇTE MECLİS BAŞKANI’NIN VE MİLLETVEKİLİ ARKADAŞLARIMIZIN GÖSTERDİĞİ İRADE SON DERECE MÜHİMDİR. ÇÜNKÜ GEÇMİŞTE BİZ MECLİS’İ AÇIK TUTAMADIK. HATTA BAZEN MECLİS’TE DARBE BİLDİRİLERİ BİLE OKUNDU.”
hurbaşkanlığı Külliyesi’ni vurdular, Boğaziçi Köprüsü’nde halkın
üzerine ateş açtılar, darbe girişimini engellemek isteyen masum
insanları şehit ettiler.
Bu daha önce hiç görülmemiş bir durumdu...
Evet, bu durum ne mantığa ne vicdana sığar. Milletin üzerine
ateş açmanın hiçbir açıklaması olamaz. FETÖ mensupları insan-
larımızı öldürerek millet iradesine el koymaya çalıştılar. Millet
iradesine el koymak kimsenin hakkı ve haddi değildir. Herkes her
şeyi biliyor. Darbe girişiminin Pensilvanya veya başka bir yerden
idare edilmesi ayrı bir konu; bu, millet iradesinin kanlı bir şekilde
gasp edilmek istenmesidir. Milletimiz canı pahasına terör men-
59
“BU CUNTACI EKİBİN, TERÖR ÖRGÜTÜNÜN DEVLETİ ELE GEÇİRMESİNE BAŞTA MİLLETİMİZ OLMAK ÜZERE CUMHURBAŞKANIMIZ, MECLİS BAŞKANIMIZ, BAŞBAKANIMIZVE SİYASİ PARTİLERİMİZ FIRSAT VERMEMİŞTİR.”
suplarının hain planlarına müsaade etmemiştir,
darbeye karşı direnmiştir. Millet kendi hakkını,
hukukunu korumuştur. Geçmişte hep “1960’ta
millet niye sokağa çıkmadı? Adnan Menderes
idam edildiyse bunda bizim bir payımız yok mu?
1971’de Meclis niye kendi hakkını gasp ettirdi?”
diye bir serzeniş vardı. 1980’de Meclis’i, partileri
kapattılar. 15 Temmuz, milletimizin demokrasiye
sahip çıkması açısından bir milat olmuştur; dire-
nişimizin, kurtuluşumuzun sembolü olmuştur. 15
Temmuz, şehitler günümüz olmuştur. 21. yüzyıl-
da böylesi hain bir darbe girişimine kalkışanlar,
Meclisimizi devre dışı bırakarak devleti ele geçir-
meye çalışanlar lanetle anılacaklardır. Milletimiz,
teröristlerin ihanet planlarını ve memleketi ele
geçirme sevdalarını kursaklarında bırakmıştır.
Türk milleti “Bu memlekette millî irade ve demokrasi hâkim olacaktır. Bunun için
gerekirse canımızı veririz” demiştir.
Allah korusun, terör mensupları darbe girişiminden netice alsaydı Türkiye’nin
hali ne olacaktı? Bu insanlar Türkiye’ye 50 yıl, 100 yıl kaybettirecek bir ihanetin
içindeydi. Çok şükür, onlar kaybettiler. Bu cuntacı ekibin, terör örgütünün devleti
ele geçirmesine başta milletimiz olmak üzere Cumhurbaşkanımız, Meclis Başka-
nımız, Başbakanımız ve siyasi partilerimiz fırsat vermemiştir. Cuntacıların darbe
girişimine karşı duran milletimize, millet iradesini temsil eden Türkiye Cumhuri-
yeti Hükümeti’nin yanında yer alan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza, Em-
niyet Genel Müdürlüğü personelimize, Özel Harekat polislerimize ve teknolojinin
bütün imkanlarını milletin iradesi ve demokrasi doğrultusunda kullanan basın
mensubu arkadaşlarımıza da teşekkürü bir borç biliyorum. Canla başla milletin,
demokrasinin yanında oldular. Milletimizi bir utançtan hep beraber kurtardık. “El
koydum” deyince millet iradesine el konulamayacağını herkesin gördüğünü ümit
ediyorum. Türkiye’de bir kısım güruhun kafasında zaman zaman şu olmuştur;
“Biz örgütleniriz, çıkarız ortalığa ve bu iktidarı alırız. Bunun için oy istemeye
filan gerek yoktur.” Milletimiz bu düşünceyi hafızalardan silmiştir. Millet kendi
iradesine sahip çıkmış, terör örgütünün oyununu bozmuştur. Hakimiyet kayıtsız
ve şartsız milletindir.
60
TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ’NDEN“GEÇMİŞ OLSUN” VE TAZİYE ZİYARETLERİ
TÜRK Parlamenterler Birliği (TPB) Genel Başkanı
Nevzat Pakdil ve Yönetim Kurulu üyeleri, 15 Tem-
muz’daki darbe teşebbüsünün ardından TBMM
Başkanı İsmail Kahraman’ı ziyaret ederek “geçmiş
olsun” dileklerini iletti. Nevzat Pakdil, darbe teşeb-
büsünün ilk anlarından itibaren sergilediği kararlı
duruşu ve o gece Meclis’i açarak millet iradesini
tam anlamıyla temsil etmesi dolayısıyla İsmail
Kahraman’a teşekkür etti.
Darbe teşebbüsünün ortaya çıkmasının ardın-
dan Kahraman’ı arayarak kendilerine düşen bir
görev olup olmadığını sorduğunu belirten Pakdil,
daha sonra Meclis’e geldiğini kaydetti. İsmail
Kahraman’ın “millet iradesini kimsenin gasp ede-
meyeceğini ve Meclis’i açık tutacağını” söyleyerek
kendilerine moral ve cesaret verdiğini dile getiren
Nevzat Pakdil, “Meclisimizin bombalar altında ça-
lışmaya devam etmesi, birlik ve beraberlik içinde
darbe teşebbüsüne karşı durması büyük önem
taşımaktadır. TBMM o gün açık olmasaydı, böyle
bir darbe girişimini zımnen de olsa kabul etmiş
görünseydi Türkiye çok farklı bir yere gidebilirdi” diye konuştu. Pakdil, Kahraman’a
“Bu süreçte asil ve vakur bir davranış sergilediğiniz, size yakışanı yaptığınız,
milletimizin hislerine tercüman olduğunuz için teşekkürlerimizi, şükranlarımızı
ifade ediyoruz” dedi.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman ise 15 Temmuz gecesinde demokrasinin ve
milletin galip geldiğini belirterek Türkiye’nin büyük bir badireden kurtulduğunu
61
MEHMET ALİ KUMBUZOĞLU’NAYENİ GÖREVİNDE BAŞARI DİLEĞİ
ifade etti. Konuşmasında geçmiş darbe dönemleriyle ilgili değer-
lendirmelerde bulunan Kahraman, “Hiçbir millet devletsiz, hiçbir
devlet ordusuz olmaz, ama ordunun yeri kışlasıdır. Dışarıya çıkma-
yacak. Talihsiz bir vaka yaşadık. Bir musibet bin nasihatten evladır.
Çok dersler çıkarmamız gereken bir hadiseyi yaşadık. Milletimize
geçmiş olsun” dedi. Şehit olanlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil
şifa dileyen Kahraman, hakimiyetin ne bir silahlı güce, ne bir şahsa,
ne de bir gruba değil, millete ait olduğunu vurguladı.
Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil ve Yö-
netim Kurulu üyeleri, darbe teşebbüsü sırasında tarihinde ilk kez
bombalı saldırıya maruz kalan Meclis’te incelemelerde bulundu.
Atılan bombalar nedeniyle hasar gören yerleri tetkik eden TPB
heyeti, millî iradenin tecelligahı Meclis’in hedef alınmış olmasına
yönelik tepkilerini dile getirdi.
Genel Başkan Nevzat Pakdil ve Yönetim Kurulu üyeleri,
15 Temmuz gecesi darbecilerin bombalı saldırıda bulunduğu Göl-
başı’ndaki Polis Özel Harekat Daire Başkanlığı ile Ankara Emniyet
Müdürlüğü’ne taziye ziyaretinde bulundu. Hain saldırı sırasında
şehit düşen polislere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa dileyen
Nevzat Pakdil, Polis Özel Harekat Dairesi Başkan Yardımcısı Mah-
mut Yenikalaycı’ya Türk Bayrağı ve Kuran-ı Kerim takdim etti.
TÜRK Parlamenterler Birliği (TPB) Genel Başkanı ve 22, 23,
24. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil ile
TPB Genel Sekreteri ve 19. Dönem İstanbul Milletvekili Ka-
dir Ramazan Coşkun, TBMM Genel Sekreterliği’ne atanan
Mehmet Ali Kumbuzoğlu’nu ziyaret etti. Pakdil ve Coşkun,
Kumbuzoğlu’na yeni görevinde başarı diledi.
POLİS ÖZEL HAREKAT DAİRE BAŞKANLIĞI’NI ZİYARET EDEN TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ HEYETİ, HAİN SALDIRI SIRASINDA ŞEHİT DÜŞENLERE ALLAH’TAN RAHMET, YARALILARA ACİL ŞİFA DİLEDİ.
62
22:00 23:05 23:24 23:30 TEMMUZ
Başbakan Binali Yıldırım bir televizyon kanalının canlı yayınına bağlanarak
ülkedeki olağanüstü durumla ilgili açıklama yaptı. Yıldırım, ordu içeri-
sindeki bir grup askerin kalkışması ihtimali üzerinde durduklarını söyledi.
15 Temmuz 2016 - Genelkurmay Başkanlığı’nda silah sesleri duyulmaya başladı. Aynı saatlerde Ankara jet uçakları ve helikopterlerin alçak uçuşuna,İstanbul ise köprülerin tanklarla trafiğe kapatıldığına şahit oluyordu.
Bir grup asker Ankara Or-An’daki Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) Genel Müdürlüğü’ne girdi.
Ankara Gölbaşı’ndaki Polis Özel Harekat Eğitim Merkezi’nde patlama meydana geldi.
Anadolu Ajansı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın darbeci askerler tarafından rehin
alındığını açıkladı.
16 Temmuz 2016 -Güvenlik kaynakları, askerî kalkışmanın ordu içindeki
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/
PDY) mensubu bir grup subay tarafından gerçekleştirildiği
bilgisini verdi.
62
23:53 00:00
SAAT SAAT MILLÎ ZAFER
63
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmaris’ten İstanbul’a doğru hareket etti. Bundan kısa bir süre sonra darbeci askerler Erdoğan’ın Marmaris’teyken kaldığı otele saldırı düzenledi.
Darbecilerin elindeki askerî helikopterler, Ankara Yenimahalle’de yer alan Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) yerleşkesine ateş açtı. MİT saldırıya silahla karşılık verdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın talimatıyla tüm illerde sala
okunarak birlik çağrısı yapıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir televizyon kanalının canlı yayınına bağlanarak, “Malum yapıdan birtakım odaklar girişimde bulunmuştur. Bunun da üstesinden gelinecek. Bütün halkıhavalimanlarına, meydanlara, sokaklara bekliyorum” dedi.
TRT yayınını kesen TÜRKSAT’ın Gölbaşı’ndaki tesisleri cuntacı
askerler tarafından bombalandı. 4 dakika sonra Ankara Emniyet
Müdürlüğü, darbecilerin elindeki savaş uçağı ve helikopterlerin
saldırısına uğradı.
TRT’ye giren darbeci askerler, TRT spikeri Tijen Karaş’a canlı yayında “Yurtta
Sulh Konseyi” adına bildiri okuttu.
63
00:09 00:11 00:13 00:26 00:57
SAAT SAAT MILLÎ ZAFER
Ankara Gölbaşı’nda bulunan Özel Harekat Daire
Başkanlığı darbeci askerlerin saldırısına uğradı.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve milletvekilleri Meclis’e gelerek Genel Kurul Salonu’nda toplandı.
TÜRKSAT’ı bombalayan askerî helikopter
Gölbaşı’nda düşürüldü.
Hava Kuvvetleri eski Komutanı
Orgeneral Akın Öztürk hakkında
vatana ihanet suçundan
soruşturma başlatıldı.
TBMM bombalanmaya başladı. Helikopterlerin silahla taramalarına da maruz kalan Meclis’te büyük hasar meydana geldi.
Ankara Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığı’nda cuntacı askerler tarafından rehin tutulan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, düzenlenen operasyonla kurtarıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’a
indi. 04:17’de Atatürk Havalimanı’nda halka seslenen
Erdoğan yaşananların ihanet hareketi olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin yakınlarına
bomba düştü. Kısa bir süre sonra Külliye
civarındaki Jandarma Genel Komutanlığı’nın bulunduğu
kavşağa da bomba atıldı.
64
01:39 02:20 02:42 03:20 06:30 06:43 08:32 09:46TEMMUZ
SAAT SAAT MILLÎ ZAFER
19 Temmuz 2016 -AK Parti Grup Toplantısı’nda konuşan Başbakan Binali Yıldırım, Fetullah Gülen’in Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) iadesi için hazırlanan dosyaların ABD’nin ilgili ve yetkili makamlarına iletildiğini açıkladı.
20 Temmuz 2016 -Millî Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde toplandı.
MGK ve saat 15:00’te düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Türkiye’de üç
ay süreyle OHAL ilan edildiği açıklandı.
17 Temmuz 2016 -Genelkurmay Başkanlığı,
19 Temmuz 2016 tarihinde yaptığı basın açıklamasıyla,
darbe girişiminin yurt genelinde tam anlamıyla 17 Temmuz 2016 günü saat 16:00’da bastırıldığı
bilgisini verdi.
18 Temmuz 2016 -Daha önce gözaltına
alınan Hava Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Akın
Öztürk’ün de aralarında bulunduğu 26 general ve
amiral tutuklandı.
Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, Başbakan Binali Yıldırım’ı arayarak darbe girişimine katılan ve Yunanistan’a sığınma talebinde bulunan 8 askerin Türkiye’ye iadesi için işlemlerin başladığını bildirdi.
Başbakan Binali Yıldırım Çankaya Köşkü’nde açıklamalarda bulunarak şehit ve yaralı sayısı ile gözaltılar hakkında bilgi verdi.
65
12:57 16:00 22:12 18:00 11:15 12:00
SAAT SAAT MILLÎ ZAFER
66
MİLLETVEKİLLERİNDEN15 TEMMUZDEĞERLENDİRMELERİSENA KILIÇ
67
BURHAN KUZUAK PARTI ISTANBUL MILLETVEKILI
15 Temmuz gecesi tam bir kâbustu, hâlâ inanamıyorum. Hiçbir
darbede, savaşta bunlar olmadı. Kurtuluş Savaşı’nda bile Meclis
böyle bir şey yaşamadı. Böylesi bir dönemde, hepimizin değer
verdiği askerin rütbesini kirletenler, tanklarla milletin üzerine
yürüdü. Yaşananlar, bunların ne kadar vatan-millet düş-
manı, ne kadar gözü dönmüş, ne kadar aklını kiraya
vermiş insanlar olduklarını gösterdi. Amerika’daki
şahıs “Bu iş bitecek” diye bu cuntacılara talimatı
verdi. “Bunlar başarmış olsaydı Türkiye bitmişti”
diye düşündüm. Darbeciler 27 Mayıs ihtilalini tak-
lit etmişler. Çünkü orada da emir-komuta zinciri
dışında bir grup subay harekete geçmişti. Cemal
Gürsel Paşa’yı pijamasıyla İzmir’den alıp, ayarladık-
ları kıyafeti giydirerek Millî Birlik Komitesi’nin
başına getirdiler. Başlarında bir nevi orgene-
ral bulunmuş oluyordu. 15 Temmuz’daki de
bunun benzeri bir darbe girişimiydi. Ancak
şimdiki darbeciler bugünkü basının gücü ve
iletişim çağı faktörünü hesap edemedi. O zamanlar bir tek TRT
vardı. Üstelik sadece radyo kanalı bulunuyordu. Radyoda “Sayın
vatandaşlar yönetime el koyduk” deniyor ve olay bitiyordu. Köy-
deki vatandaş yaşananları nereden bilsin, lambasını söndürüp
uyuyordu. Sokağa çağıracak kimse de yoktu. “Ne yapalım kader”
diye kenara çekilen gruplar vardı. Darbe girişimcileri “TRT’yi ele
geçirip ekrandan bildiri okursak bu işi bitiririz” diye hesap ettiler.
Ancak özel televizyon kanallarının hesabını yapmadılar. Darbeci-
ler işin içine halkın gireceğini de hesap edemediler. Cumhur-
başkanımız “Herkes sokağa” deyince, darbe girişimini halk
sokakta bitirdi. Elbette polis ve asker darbecilere karşı
mücadele etti, ama halk olmasa bu çatışma belki günler-
ce sürerdi. 27 Mayıs’ta da, 12 Eylül’de de, 28 Şubat’ta da
halk sokağa dökülmemişti. Halkın bu darbelerden
sonra içinde ukde kalmıştı. Halk arasında
“Menderes döneminde keşke millet so-
kağa dökülseydi, bakalım asabiliyorlar
mıydı” türünden söylenen sözler vardı.
Halk şimdi sokağa dökülünce darbe-
ciler hesap edemedikleri bir tabloyla
karşılaştı ve girişimleri sonuçsuz kaldı.
SEZGIN TANRIKULUCHP ISTANBUL MILLETVEKILI
Türkiye’ye karşı ağır bir darbe girişimi oldu ama sonuç-
ta bu parlamentonun ve halkın iradesi darbeyi boşa
çıkardı. Ancak bizim üzerine düşmemiz gereken
konu şudur; darbeci zihniyeti ve ona elverişli ortamı
tamamen yok etmek. Bu darbe girişimi gösterdi ki,
darbeci zihniyet bu devletin kurumlarında zaman
zaman filizleniyor. Onların filizleneceği ortamı
ancak demokrasiyi güçlendirerek, ço-
ğulculuğu yayarak, özgürlük ve ada-
leti sağlayarak ortadan kaldırabiliriz.
Bize düşen görev bundan sonra bu
olmalıdır. Ordu veya Emniyet’te,
elinde silah gücü olan insanların
kafasından bunu silmeliyiz. Ordu mensubunun herhangi bir
devlet memurundan, bir doktordan, bir avukattan, bir mühen-
disten farklı olmadığını onlara iletmeliyiz. Bu millet görev
için onların eline silah veriyor. Onlar Türkiye’yi düşünü-
yor da doktorlar, avukatlar veya esnaf düşünmüyor
diye bir şey yok. Ellerindeki silahın onlara bir avantaj
kazandırdığı fikrini kafalarından silmeliyiz. Buna da
ordudaki eğitimden, askerî liseden, harp okulundan
başlamak lazım. Bu parlamento bütün siyasi par-
tilerle birlikte darbeye karşı bir tutum ortaya
koymuştur. O gün parlamentonun açık
olması, darbe girişiminin devam ettiği
saatlerde milletvekillerinin kürsüde
darbeye karşı birlikte tutum alması,
darbeyi boşa çıkaran en önemli öge-
lerden biri olmuştur.
68
UTKU ÇAKIRÖZERCHP ESKIŞEHIR MILLETVEKILI
O gece Meclis’e gelen milletvekilleri arasındaydım. Çok tarihî bir
geceydi. Önce AKP ve CHP’den, daha sonra MHP’den milletvekilleri
geldi. Yanılmıyorsam 40-50 milletvekiliydik. HDP de desteğini Sa-
yın Meclis Başkanımıza ifade etmiş. Meclis’te demokrasiyi, hukuk
devletini, parlamenter sistemi hedef alan bu müdahaleye
karşı olduğumuzu söyledik. Meclis içinden yapılan canlı
yayın bağlantısıyla tüm milletvekillerinin darbeye
karşı olduğunun halka duyurulduğu an ise TBMM
hedef alındı. Bomba atıldığında biz Genel Kurul
Salonu’ndaydık. Ortalık toz duman oldu. Güvenlik
görevlileri dışarı çıkmamızın sakıncalı olduğunu
söyleyince sığınağa geçtik. Çok zor, kaygı
ve üzüntü verici bir geceydi. Yaklaşık
7 saat Meclis’te kaldık. Bunun 1 saati
Genel Kurul Salonu, kalan bölümü sı-
ğınakta geçti. Meclis Başkanı İsmail
Kahraman, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ bizimle birlikteydi. Grup
Başkanvekillerimiz, Genel Başkan Yardımcılarımız da vardı. Kimi
zaman bir masanın etrafında oturduk, kimi zaman holde ayakta
bekledik. O gece yaralanan polisler oldu. Onlara ilk müdahaleyi
doktor milletvekilleri yaptı. Demokrasiye, parlamenter sisteme bu
tür müdahaleler kabul edilemez. O gece birlikte darbeye nasıl karşı
çıktıysak, bundan sonra da hepimizin yani siyaset kurumunun,
parlamenterlerin, tüm siyasi aktörlerin ana hedefi demokrasinin
daha fazla güçlendirilmesi olmalıdır. Bundan sonra gideceğimiz
doğrultu, bu tür kalkışmaların olmayacağı bir hukuk devletinin
yaratılması, temel hak ve özgürlük ortamının genişletilmesi
olmalıdır. Şunu bilmek lazım; o gün hükümet, muhalefet,
polis ve askerin önemli bir bölümü yani tüm toplum
darbeye karşı çıktı. Bundan sonra da demokrasimizin
zarar görmemesi için askerî veya sivil her tür vesa-
yete, darbe girişimine karşı çıkmalıyız. Tek
idealimiz, hedefimiz, demokrasimizin,
hukuk devletinin güçlenmesi, hak ve
özgürlüklerin genişletilmesi olmalı-
dır. Darbe girişimi gerçekleşti diye
tüm orduya karşı olmamalıyız.
Tüm halkımıza sağduyu çağrısı
yapıyorum.
ALTAN TANHDP DIYARBAKIR MILLETVEKILI
15 Temmuz gecesi Diyarbakır’daydım. Türkiye’de-
ki gidişat benim açımdan şaşırtıcı olmadı. Çünkü
Türkiye’de darbe mekaniği birkaç yıldır işliyor. Toplum
aşırı derecede gerildi, kamplaştı, siyaset toplumdaki
bu kamplaşmayı giderecek demokratik adımları atmadı.
Özellikle siyasette kullanılan dil ve üslup daha da
çatışmacı ve gerginleştirici oldu. Memle-
kette meydana gelen şiddet, terör olay-
ları ve çatışmalar bazı kesimleri böyle
bir beklenti içine sokmuştu. Allah’a
şükür ucuz atlattık. 15 Temmuz darbe
girişimini de, Osmanlı’dan günümü-
ze tarihimizdeki bütün darbeleri
de şiddetle ve nefretle kınıyorum. Bundan sonra Türkiye’nin
önündeki tek yol daha fazla demokrasi, daha fazla şeffaflaşma
ve daha fazla hukuk devleti olma gayretidir. Bunlar ger-
çekleşmediği müddetçe bu yapılar her zaman harekete
geçebilir. Sistem yerine oturmazsa, rejim demokra-
tikleşmezse eline güç geçiren herkes ya askerî ya sivil
darbe yapar. Sivil darbe de en az askerî darbe kadar
tehlikelidir. Halk size bir yetki veriyor, ama bu yetki
“Ben istediğimi yaparım” anlamı taşımaz.
Onun için sivil darbelerin de, askerî dar-
belerin de önündeki en büyük engel
şeffaflıktır, adalettir, hukuktur ve
demokrasidir. Sistemi yerine oturt-
mak gerekir. Bugün Almanya’da,
İsveç’te, Japonya’da hiç kimsenin
aklına askerî veya sivil bir darbe
yapmak gelmiyor.
69
EKMELEDDIN MEHMET IHSANOĞLUMHP ISTANBUL MILLETVEKILI
15 Temmuz gecesi Türkiye’nin tarihine kara bir leke ola-
rak geçecektir. Türk milletinin 2016 senesinde böyle
bir muameleye maruz kalması çok düşündürücüdür.
Bunu yapmaya yeltenenler bu milletin evladı, bu asil
ordunun sadık fertleri olamazlar. Bunlar gözü dönmüş
insanlardır. Meclis’te bombayla açılan büyük çukuru
görünce arkadaşlara dedim ki; “Artık bu çukurun büyü-
memesi ve kapatılması lazım. Tekrar normal hayat
seyrine dönmemiz lazım.” Bir musibet bin
nasihatten evladır. Şimdi bu bir musibet
olmuştur. Bizim bunu defetmemiz lazım.
Parlamento ve Türkiye’de siyaset ku-
rumları 15 Temmuz’da çok başarılı bir
imtihan vermiştir. Başta MHP ve Sa-
yın Devlet Bahçeli’nin bu konudaki tavrı herkesin takdirine mazhar
olmuştur. Ayrıca dört parti bir beyannamenin altına imza atmış ve
Sayın Meclis Başkanı bunu kürsüden okumuştur. Şimdi bizim bu
beyannamedeki esaslar etrafında kenetlenmemiz lazım.
Bu darbecilere karşı hukuk dairesi, kanun hakimiyeti
anlayışı ve anayasal düzenin sınırları içinde gereken
dersi vermemiz lazım. Eğer biz bu kanun hakimiyeti
sınırları, meşruiyet sınırları dışına çıkarsak, intikam
ruhuyla hareket edersek bu çukur büyüyecektir. Eğer
kanun, hukuk gereği ve Anayasa’nın çizdiği çerçeve
içinde davranırsak bu çukur kapanacaktır. Onun
için bu sözüm başta iktidaradır. Çünkü
bu konuda bu adımları atacak olan
iktidardır. Meclis’in dört partinin or-
tak imzasıyla ortaya koyduğu tavrı
devam ettirmesi, muhalefet ve
iktidarın da aynı tavrı göstermesi
gerekir.
ÖMER FARUK ÖZ23. VE 24. DÖNEM MALATYA MILLETVEKILI
Silahlı Kuvvetlerimizin içerisine sızmış dindar görünümlü istihbarat
ve ihanet çetesinin 15 Temmuz’daki hedefi, bu ülkede halk iradesiyle
seçilmiş hükümeti yıkmak ve bir iç savaş çıkarmaktı. Ancak mille-
timizin sağduyusu, millet olma bilincinin getirdiği vatanperverlik,
dayanışma, birlik-beraberlik ve dik duruş sayesinde bu hain planlar
bertaraf edilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başba-
kanımızın ve siyasi parti liderlerinin dirayetli duruşları da darbe
girişiminin püskürtülmesinde belirleyici bir rol oynamıştır. Bu
musibetten elde edilmiş en önemli kazanç ise siyasi düşünce,
etnik köken, inanç yapısı gibi farklılıkları bir tarafa bırakarak
vatana aidiyet duygusuyla hareket ettiğimizde böyle büyük
bir meselenin bile üstesinden gelebileceğimizin görülmüş
olmasıdır. Milletimiz 15 Temmuz gecesi el ele vererek,
canını ortaya koyarak ülkemizin başındaki be-
layı defetmesini bilmiştir. Bundan sonra da
birlik ve beraberliğimizi devam ettirmemiz
büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizdeki darbelerin veya darbe
girişimlerinin sebeplerinden biri, su-
bayların ekseriyetinin Türkiye’nin
yönetimi ve sahipliğini “kılıç hakları” olarak görmeleri, o bilinçle
yetiştirilmiş olmalarıdır. Bu mantık, kendi dışında gelişen sivil
yaklaşımları bir “karşı devrim” olarak ötekileştirmektedir. 1883
yılından başlayarak belli aralıklarla Osmanlı ordusunda görev ya-
pan Alman General Colmar Von Der Goltz Paşa’nın Türk halkına
yönelik “millet-i müsellaha” (silahlı millet) ifadesi ile “Her Türk
asker doğar” şeklindeki söylemler eğitim ve medya yoluyla millete
de ustaca benimsetilmiş, böylece militer bir toplum oluşturulmuş-
tur. Türkiye’deki darbelerin arkasında böyle bir psikoloji egemen
olmuştur. Bu psikoloji bilinmeden, ülkemizdeki darbelerin sebep-
lerinin sağlıklı bir şekilde anlaşılması zordur. Türkiye’nin
önündeki tek seçenek, tüm organlarıyla ivedi olarak
sivilleşmektir. Seçilmişlerin iktidara gelip militer bir
baskı yaşamadan yönetimi sürdürebilmesi, cebir
ve şiddet olmadan sadece halkın oyuyla iktidardan
gidebilmesi için tek çare sivilleşmenin tam manasıyla
özümsenmesi ve hayata geçirilmesidir. Silahlı Kuv-
vetlerimiz ise “düşmana korku, milletine gü-
ven” düsturu doğrultusunda, güçlü vatan
savunmasına hazır halde tutulmalıdır.
15 Temmuz’daki darbe girişimini
engellemek isterken hayatını kaybe-
den şehitlerimize Allah’tan rahmet,
yaralılara acil şifa diliyorum.
70
DARBE GECESİNİ BÖYLE YAŞADILAR
71
ELİF ERDEM
HACI BAYRAM TÜRKOĞLUAK PARTI HATAY MILLETVEKILI
O gece tüm milletvekillerinin TBMM’de çalışmaya davet edilmesi
üzerine hemen Meclis’e yöneldim. “TSK içine sızmış FETÖ men-
suplarının bu darbe kalkışmasına karşı bizim de millî iradenin
temsilcisi olarak Meclis’te çalışmamız lazım” diyerek yola çıktım.
Eşim ve kızım beni yalnız bırakmak istemediler. “Ne olacaksa hep
beraber olsun” dediler. Dikmen Kapısı güvenlik nedeniyle kapalı
olduğu için araçla giremedim, yol kenarına park ettim. Üçümüz
kapıdan yürüyerek geçtik. Ana Bina’ya 6-7 metre kala jet, Meclis
bahçesine ilk bombayı bıraktı. O esnada çıkan şarapnel parçaları
bize denk geldi. Eşim ve ben sağ kolumuzdan yaralandık. Bir şa-
rapnel parçası eşimin gözüne, kızımın da başına isabet etti. Kızım
üniversitede okuyor. “Hakkınızı helal edin” deyip yere düştü. Bu
arada helikopterden yağmur gibi kurşun yağıyor. Kurşunlardan
dördü eşimin koluna isabet etti, sağ kolunda parçalı kırık var. Sol
koluna isabet eden de omuz hizasından girip çıkmış. Gövdeye isa-
bet etmemesi bir mucize. Yaralı eşim ve kızımı Dikmen Kapısı’na
kadar götürdüm. Polisler bizi fark edince orada aracıyla duran bir
vatandaşı çağırdılar ve hastaneye ulaştık. O sırada Genelkurmay’ın
önünde de ateş açılmış, çok sayıda yaralı ve şehit olmuş. Oradaki
halk canhıraş çalışarak ambulansın gelmesini beklemeden yaralıları
hastaneye taşımış. O cehennemi yaşadık ama içimizde zerre kadar
korku yoktu. Yüreğinde Allah korkusu taşıyan insanın başka kor-
kuları yoktur. Biz de yüreğimizde Allah korkusu taşıyoruz. “Vatan
sevgisi imandandır” düşüncesiyle hareket ettiğimiz için de hepimiz
DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN OLDUĞU GECE TARİHÎ ANLARA TANIKLIK EDEN MİLLETVEKİLLERİ YAŞADIKLARINI TPB PARLAMENTO’YA ANLATTI. MECLİS’E GELDİĞİ SIRADA ATILAN BOMBA NEDENİYLE YARALANAN HACI BAYRAM TÜRKOĞLU, “ŞEHADET RÜTBESİ NASİP OLMADI AMA İKİNCİ KEZ GAZİ OLAN GAZİ MECLİS’İNGAZİ MİLLETVEKİLİ OLMA ŞEREFİNE ERİŞTİK” DİYOR.
72
bu vatanın bekçileriyiz. Millet bizi Meclis’e kendisini en iyi şekilde
temsil etmemiz için seçti. Ülkemizi dört-beş çapulcuya teslim
edecek halimiz yok. Bunlar ruhları ve beyinleri satılmış hainlerdir.
Bizim tarihimizde kendi masum halkını tankla ezen, helikopterle
kurşunlayan bir eşkıya sürüsüne rastlanmamıştır. Nefretle, lanetle
kınıyorum. Bunlarda zerre kadar iman, zerre kadar vatan sevgisi
yok. Allah’ın izniyle çapulculara meydan vermeyiz. Ülkemiz, vata-
nımız, bayrağımız için her şey feda olsun. Her şeyi kabullenerek
bu yola çıkmışız. Şehadet rütbesi nasip olmadı ama ikinci kez gazi
olan Gazi Meclis’in gazi milletvekili olma şerefine eriştik. O gün için
Meclis’in çalışması, o kararlılık çok önemliydi. Cumhurbaşkanımızın
kararlı ve dik duruşu, açıklamaları, Başbakanımızın kararlı duruşu,
siyasi partilerimizin dik duruşu, sivil toplum örgütlerinin meydanlara
dökülmesi, medya dünyasının tavrı önemliydi. Halkın iradesi tankın,
topun gücüne, helikopterlerden atılan mermilere, uçaklardan bırakı-
lan bombalara aldırış etmeden takdire şayan bir tarih yazmıştır. Yani
Türk milleti yeniden bir kurtuluş mücadelesi vermiştir. Bu aziz milleti
bir kez daha kutluyorum, şehitleri ve gazileri minnetle anıyorum.
AYŞE KEŞIRAK PARTI DÜZCE MILLETVEKILI
Darbe girişiminin sivil demokrasiye karşı yapılmış olması ve tüm
siyasi partilerin buna tepki göstermesi çok önemliydi. Parlamento-
nun açılması da aslında bu tepkinin devamıydı. Daha önce darbeler
olduğunda sivil siyasetin bir kısmı suskun kalabiliyordu. O gece,
tam tersi, tüm sivil siyaset bir araya geldi. Parlamentonun olaylar
başladıktan 1-1,5 saat sonra açılıyor olması, Genel Kurul Salonu’nda
bulunmamız çok önemliydi. Başta 20-30 milletvekiliydik, sonra
bu sayı 100’e çıktı. Çünkü arkadaşların büyük kısmı seçim bölge-
lerindeydi. Üç partinin orada hazır olduğunun kamuoyuyla payla-
şılmasını hem mesleki hem siyasi açıdan önemli buldum. Çünkü
vatandaş, Cumhurbaşkanımızın “sokağa çıkın” talimatını aldı, ama
diğer partilerin tepkileri henüz görüntülü olarak dile getirilmemişti.
Toplumun, muhalefet partilerine destek verenlerin Meclis’teki
ortamı görmelerini kendi adıma önemli buldum. O an, yayıncılık
açısından ilkel şartlara sahip olmamıza rağmen, cep telefonu
kamerasını kullanarak bir televizyon kanalına bağlandım ve sivil
siyasetin orada bir arada olduğunun, nöbet tutmaya devam etti-
ğinin ve milletten aldığı bu emanete sahip çıktığının gösterilmesini
istedim. Hem iktidar ve muhalefet milletvekilleri hem de Meclis
Başkanımız o telefon aracılığıyla mesaj verdiler. Bunun halktaki
yansımasının önemli bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorum.
Bomba atılınca kadın, erkek, iktidar, muhalefet herkes aynı tepkiyi
verdi. “Ne oluyor, ne yapacağız” diyen olmadı. Herkes şiddetli bir
tepki gösterdi. Çünkü ne savaş tarihinde ne darbeler tarihinde
Meclis’in bedenine dokunulmadı; buranın bir kutsiyeti ve sembo-
lik değeri var. Bu sembol hiçbir zaman zedelenmedi. Meclis’ten
yayın yapılması ve bunun geniş kitlelere ulaşması da Meclis’i
bombalamayı cüret etmelerine sebep oldu. Meclis’e bomba atıl-
73
ması protesto edildi ve bombaya rağmen “Nöbet tutmaya devam
edeceğiz, milletin emanetine sahip çıkacağız” anlayışı vurgulandı.
O anda Genel Kurul Salonu’nda bulunan milletvekillerinin hepsi
aynı ruhla hareket etti. Benim aklıma ölüm hiç gelmedi, eminim
hiçbir arkadaşımın aklına da gelmedi. Millet sivil siyasete sahip
çıkarak çok büyük bir kırılma noktası yarattı. Milletin 15 Temmuz
duruşu siyasi tarihimize altın harflerle yazılacak. Bu olayın çok
hazin ve çok derin mesajları var. Bunların asla unutturulmaması
lazım. Dün Düzce’deydim. Polis Özel Harekat’tan bir şehit cenazesi
vardı. Babası, “Benim oğlum aslanlar gibiydi, 1.90 boyundaydı,
çarpışarak ölmeyi hak ediyordu, kalleşçe havadan saldırdılar” dedi.
Vatandaşın böyle bir duruşu var. Şehitler, şehit yakınları, yaralılar
gerçekten bir tarih yazdılar. Tuğgeneral 20 kişilik ekibiyle geliyor,
Özel Kuvvetler Karargahı’na girmek istiyor. Ömer Astsubay “Bu
yaptığınız iş kanunsuz” deyip Tuğgenerali alnının ortasından vu-
ruyor. Bu kahraman asker ve polislerimizin, şehit ve gazilerimizin,
bu hikayelerin unutturulmaması gerekiyor.
NIHAT ÖZTÜRKAK PARTI MUĞLA MILLETVEKILI
O akşam Marmaris’te evimdeyken köprülerin kapatıldığı, Ankara
ve İstanbul’da uçakların alçak uçuş yaptığı haberleri gelmeye
başlayınca “Darbe oluyor” dedim. Sayın Cumhurbaşkanımızın
Marmaris’te otelde olduğunu biliyordum. Hemen otelin sahibi
arkadaşımızı aradım, otele gelmemi söyledi. “Darbe oluyor, Sayın
Cumhurbaşkanımızı yalnız bırakmayın” dedim. Ardından eşimle
beraber hemen otele geçtik. Polisler beni içeri aldı, Beyefendi’ye
haber verdiler. Sayın Cumhurbaşkanımız bana telefonda talimat
vererek herkesin meydanlara inmesini istedi. İl, ilçe başkanlarını ve
teşkilatları harekete geçirdik. Vali ve Emniyet Müdürümüz geldi.
O arada otelin önünde 500 kişi toplandı. Sayın Cumhurbaşkanı-
mız televizyon kanalına bağlandıktan sonra otelin önü hıncahınç
doldu. Otel yerleşkesi çok büyük. Üç otelin birleştiği 5 kilometrelik
bir alan. Milletin toplandığı yerle Cumhurbaşkanımızın kaldığı yer
arasında 3 kilometrelik yol var. Karadan saldırı gelmesi ihtimaline
karşı önlem aldık. Aksaz’da büyük bir deniz üssü var, oradan bir
taarruz olursa diye Aksaz yolunu kapattık. Tabii bir güven sorunu
var, Alay’dan bir şey gelecek mi, Aksaz’dan bir şey gelecek mi
bilmiyoruz. Emniyet’teki arkadaşlar son kurşunlarına kadar Sayın
Cumhurbaşkanı’nın yanında olduklarını söyleyince rahatladık.
Alay Komutanı’nın bizimle birlikte hareket ettiğini öğrenince jan-
darmadan da bir şey gelmeyeceğini anladık. Sayın Cumhurbaşka-
nımız bana halkın yanına gitmemi ve topluluğu organize etmemi
söyledi; ben bu konuyla ilgilenirken, o sırada yanımda olan eşimi
de İl Başkanımızla görüşmeye gönderdim. Marmaris’te olduğum
için olayın hemen başında Cumhurbaşkanımızın yakınındaydım.
Tarihe tanıklık ettim. Cumhurbaşkanımız otelden hareket edene
kadar yaklaşık 3 saat o anları bire bir yaşadık. O gece hep birlikte
74
Sayın Cumhurbaşkanımıza siper olmaya gittik. Otelin önündeki
herkes, teşkilatlarımız ve vatandaşlar canını siper ederek Sayın
Cumhurbaşkanı’nı korumaya çalıştı. O gece her şey olabilirdi. Sayın
Cumhurbaşkanımızın ferasetli dik duruşu çok önemliydi. Biz “Hadi
çıkalım” dedikçe o canlı yayını önceledi, ne kadar doğru yaptığını
daha sonra anladık. Cumhurbaşkanımız canlı yayına bağlanmasaydı
belki de işimiz daha zor olacaktı. Canlı yayın bağlantısının ardından,
sokağa çıkanların sayısı üçe beşe katlandı. Cumhurbaşkanımızın
kaldığı yer ile helikopter pisti arasında bir otel var. Biz ön kapıday-
dık. Sayın Cumhurbaşkanımız arka kapıdan gizlilik içinde, karartıl-
mış bir şekilde, helikopterle çıktı. Yanında ailesi de vardı. Kendisi acil
bir şekilde Dalaman’a indi, daha sonra oradan ayrıldı. Bize verilen
bilgiye göre Dalaman’da kule desteği almadan kalktı uçak. Bence
o gecenin iki büyük kahramanı var; biri Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan, biri de canını hiçe sayarak kendini tankın
önüne atan aziz Türk milleti. Allah Sayın Cumhurbaşkanımızı mil-
letimize bağışladı. Önemli olan tarafı da budur.
AYHAN SEFER ÜSTÜNAK PARTI SAKARYA MILLETVEKILI
15 Temmuz günü akşam üzeri Ankara’dan Sakarya’ya gittik.
Akşam namazı için hazırlık yapıyordum. Manisa Milletvekilimiz
Selçuk Özdağ aradı ve “Evin üstünden uçak geçti, darbe oluyor”
bilgisini verdi. Bunun üzerine “Hemen harekete geçelim” dedim.
Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeki Toçoğlu’nu arayarak, “Bir ha-
reket başlamış, bizim de karşı harekete geçmemiz lazım” diye ko-
nuştum. Kendisi birkaç milletvekili ve teşkilatla görüştükten sonra
bana “Arkadaşlar Valiliğe gidelim diyorlar” dedi. Ben de “Aman
ha, böyle bir hata yapmayalım, çünkü muhtemelen bunların ilk
basacağı yer Valilik olacak. Üst düzey yöneticiler orada yakalanırsa
75
bu durum vatandaş için büyük moral çöküntüsü yaratır. Valilik
yerine partide buluşalım, kent meydanına yürüyelim” karşılığını
verdim. Saat 22:00 civarında 7-8 kişi yürümeye başladık. İnsanlar
bir yandan yemek yiyor, bir yandan da bize bakıyor; şehrin ileri
gelenleri telaşlı bir halde nereye yürüyor diye. “Darbe oluyor” di-
yoruz, anlamayıp tebessümle bakıyorlar. Süratle kent meydanına
indik. O sırada yaklaşık 60 kişiydik. Sakarya’da yerel bir gazeteciyle
konuştum. “Darbeci askerler şimdi Valiliğe geldi” dedi. 3 otobüs,
2 kamyon, 2 tank kullanıldığını söyleyince gelenlerin 150-200 kişi
olduğunu tahmin ettik. Sürekli mesaj ve telefonlarla meydanda
kalabalık oluşturmaya çalıştık. Valilik binamız şehrin 10 kilometre
açığında olduğundan oraya gidilebilmesi için belediyeden 10 oto-
büs geldi. Bu otobüslere insanları yönlendirdiğimiz dakikalarda
Valiliğin içinde iki polis ve bir muhtar rehin alınıyor. Fakat muhtar
arbede sırasında kaçmayı başarıyor. Dışarıda bir vali yardımcısını
görüyor. Vali yardımcısı, “Arabada anons sistemi var, git mahallele-
ri örgütle” diyor. Muhtar mahalleleri örgütlüyor. Biz de 10 otobüsün
8’ini Valiliğe yönlendirdik, 2’sini ise Sakarya Emniyet Müdürlüğü
önüne tank geldiğini öğrenince oraya gönderdik. Otobüslerden biri
Kadın Kolları Başkanlığımızı taşıyordu; eşim ve kızlarım da oraday-
dı. Sakarya’dan gelen otobüsler Valiliğin ön kapısını, üç mahalleden
gelen otobüsler de arka kapıyı tuttular. Bahçe kapılarındaki erler
çok kolay ekarte edilmiş, ama vatandaşlar binaya doğru yürürken
rütbeliler ateş edince 15-20 kişi yaralanmış. Bu olaylar yaşanırken
“Kadınlara ateş etmezler nasıl olsa, onlar öne geçsinler” önerisi
geliyor. O sırada Hacer Anne diye bilinen Kuran kursu öğretmeni,
erlere “Oğlum sizin silahınızı, elbisenizin parasını biz ödemiyor
muyuz, yazık değil mi, vatandaşa silah doğrultulur mu, niye böyle
yapıyorsunuz?” deyince askerler yumuşuyor. Böylece erler ekarte
ediliyor. Daha sonra kadınlar önde yürürken rütbeliler ateş ediyor.
Hacer Anne, lise çağındaki oğlu ve kızı ayaklarından vuruluyor.
Belediyenin hukuk başmüşaviri Mehmet Akyazıcı’yı ise bacakla-
rından tarıyorlar. Valilik’teki askerler internet üzerinden yazışarak
İzmit’ten hava desteği istiyorlar. “Hava desteği gönderemiyoruz,
kara desteği gönderiyoruz” karşılığını alıyorlar. İzmit’ten tanklar
yola çıkıyor. İl yönetimimizde vinç şirketi sahibi biri var. “Vinçleri
mi sokağa çıkaralım” diye düşünülürken, Sakarya ile İzmit arasın-
daki Eşme beldesinde insanlar tankların önünü kesiyorlar. O arada
Valilik’te rütbelilerden bir tanesi havaya ateş ederken mermi seki-
yor, kendi elini vuruyor. İnsanlar o sırada Valilik binasına giriyorlar
ve binayı ele geçiriyorlar. Bu gelişme üzerine desteğe gelen tanklar
geri dönüyor. Emniyet’e getirilen tankları da otobüslerle gelenler
ile Roman mahallesindeki vatandaşlar engelliyor. Darbecilerin
başındaki Albay Uğur Coşkun, Tugay Komutanlığı’na kaçıyor. Bu
sefer halk oraya yöneliyor. Tugay’dakiler direnmesin diye elektrik
ve suları kesiliyor. Büyükşehir’den iş makineleri Tugay’ın kapısına
çekiliyor. Darbecilerin başı oradan alınıp hastaneye götürülüyor.
Bildiğim kadarıyla darbeciler bir tek Sakarya’da Valiliği işgal
ettiler ama millet bu işgali sonlandırdı. Darbe girişimini çok ön-
ceden haber almamız, ilk başta Valiliğe değil meydana gitmemiz,
STK ve kanaat önderlerinin meydanda olması, farklı partilerin eski
yöneticilerinin ve sporcuların halkla kenetlenmesi çok etkili oldu.
En son o meydanda 100 bin kişi vardı. 2-3 gün Sakarya Valiliği’nde
nöbet tutuldu. Bir ilde darbeye karşı yapılması gereken ne varsa
yapıldı. Biz haberleri çok sonra izleyebildik. Gece boyunca mey-
danda koordinasyonu sağlayıp halkı bilgilendirerek onlara moral
ve motivasyon vermeye çalıştık. 21. yüzyıldayız, darbeler devrinin
kapandığını söylüyorduk, ama 15 Temmuz gecesi halkımız bunu
kanıyla, canıyla ispat etti. Bundan sonra hiçbir meczup böyle bir
şeye kalkışamaz. Çünkü bedelinin vatandaş tarafından ağır bir
şekilde ödettirildiği yakinen görüldü. Darbeler devri kapanmıştır.
Milletimize şükranlarımızı sunuyoruz ve bu milletin gönlüne vatan
sevgisini aşılayan Rabbimize sonsuz hamdediyoruz.
76
SELÇUK ÖZDAĞAK PARTI MANISA MILLETVEKILI
Bütün darbeler kötüdür. Türkiye’de maalesef uzun süre “şu darbe
iyidir, bu kötüdür” diyerek meselelere ideolojik gözlükle bakan
insanlar ve zümreler vardı. Son dönemlerde özellikle Türkiye’nin
eğitim seviyesinin yükselmesi, siyasi kültürünün belli bir nokta-
ya gelmesi ve darbe girişimlerinin olumsuz sonuçlarının herkes
tarafından bilinmesi nedeniyle “darbeler kötüdür” denmeye
başladı. Darbelerle ilgili olarak hesap sorma noktasında 12 Eylül
2010 referandumu bir milattı. O zaman ben de “evet” kampan-
yası yürütmüştüm. Çünkü darbecilerden hesap sormalıyız diye
düşünüyordum. 1960’ın hesabını sorsaydık 1971 muhtırası olmazdı.
Onun hesabını sorsaydık 1980 darbesi olmazdı. Onun hesabını
sorsaydık 28 Şubat olmazdı, aradaki muhtıralar olmazdı. Maalesef
Türkiye’de hesabı sorulmayan her darbe bir başka darbenin davet-
çisi oldu. Bugün de 15 Temmuz’da bir darbe girişimi yaşandı. Böyle
bir girişimi şahsen bekliyordum. Fetullah Gülen cemaatinin 4+4’le
beraber Türkiye ile, AK Parti iktidarı ile hesaplaşmaya başladığını
gördüm. Ayrıca dershanelerle ilgili bir hesaplaşma vardı. Her ikisine
de direnç gösterdim. Radyo, televizyon ve gazeteleri ile ticari faa-
liyette bulundukları yerlere kayyum atanması onları rahatsız etti.
Yüksek Askerî Şura’nın gelmiş olması, Gülen’in iade dosyasının
hazırlanması ve yargıdaki temizlik de onları rahatsız etti. Ben bu
nedenlerle bir harakiri yapacaklarını tahmin ediyordum.
Darbe girişimini saat 21:30’da öğrendim. Hemen Sayın
Başbakan’ı aradım. Kendisi de bazı duyumlar aldığını söyledi.
“Siz bir açıklama yaparsanız televizyonlar kapatılmadan sokağa
çıkarız. Köşk’e gideyim, arkadaşlar da oraya gelsin, süreci ora-
dan yürütelim” dedim. Çankaya Köşkü’ne çıkmadan ilk tweeti
ben attım; “Vesayetçiler yeniden demokrasimize göz koydular,
müsaade etmeyeceğiz, üstesinden geleceğiz milletçe ve de-
mokrasiye inanmış olan kişi ve kurumlarla” diyerek. Ardından
Çankaya Köşkü’ne gittim. Sayın Süleyman Soylu ile beraber bir
değerlendirme yaptık. Üç-beş arkadaşımızla bu süreci yürüttük.
Haber vermek için aradığım bakanlar, milletvekilleri, gazeteciler
oldu. Manisa’daki danışmanımı aradım. Herkesi partiye davet
etmelerini istedim. Muğla’da eskiden birlikte üniversite hocalığı
ve siyaset yaptığım ne kadar milliyetçi kökenli arkadaşım varsa
onları arayarak “Marmaris’e hareket edin ve Sayın Cumhurbaşka-
nımızı koruyun” dedim. Engin Altay vasıtasıyla CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu’na, Ümit Özdağ vasıtasıyla MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli’ye ulaşmaya çalıştım. Zaten o gece TSK içinde
sağduyu sahibi, demokrasiye ram olmuş insanlar bulunması; mil-
letin iradesi; Başbakan Sayın Yıldırım, Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın
Bahçeli’nin bildiri ve açıklamaları; Köşk’te birkaç arkadaşla bu süre-
ci yönetmemiz; ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı sokağa
davet etmesi çok önemliydi. Halkımız asil bir duruş sergileyerek
Menderes tutuklandığında yapamadığını, Demirel şapkasını alıp
gittiğinde yapamadığını, 1980’de Kenan Evren’e yapamadığını,
28 Şubat’ta yapamadığını ilk defa şimdi yaptı. Bir noktada millet
bütün darbelerin hesabını gördü.
Bu darbe girişiminin hedefi Türkiye’nin geleceğine ket vurmaktı;
sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti’nin şahsına yapılmış
olan bir şey değildi. Türkiye’nin geleceğine yönelik bir darbe girişi-
miydi. Cengiz Aytmatov’un romanı var Gün Olur Asra Bedel diye.
Bir gündü, asra bedeldi. Bir yandan yüzyılımızı alıp götürecekti,
bir yandan gelecek yüzyılımızı çöpe atacaktı. O nedenle darbe
girişiminden kurtulmuş olmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. Millet
asil ve asıl olduğunu gösterdi. Millet darbelerin hesabını sordu
ve şu mesajı verdi: Bütün gerçek demokrasilerde senaryoyu halk
yazar, rolleri halk dağıtır, kimin iktidar kimin muhalefet olacağına
halk karar verir. Ne cuntacılar, ne kirli ve şantajcı sermayedarlar,
medya patronları veya oligarşik bürokratlar, ne de terör örgütü,
cemaat… Türkiye’de kararı halk verir, sandık verir. Sandıkla gelenler
sandıkla gider.
77
VATANDAŞLAR NE DIYOR?
BEŞIR YÜCE: Demokrasiye, halkın iradesine sahip çıkmak için meydanlara geldik. Yapılanı tasvip etmiyo-
ruz. Ülkede her şey dört dörtlük giderken, hiçbir sıkıntı yaşanmazken böyle bir kalkışmayı
kabul etmek mümkün değil. Benim dedelerim bu ülke uğruna şehit oldular. Biz de şehadet
şerbetini içmeye her zaman hazırız. Bu ülke bizim. Bizi içimizden seçtiklerimiz idare edecek.
Bunun dışında bir şey kabul etmiyoruz.
HATICE FILIZER: Devletimize, ülkemize, Cumhurbaşkanımıza destek olmak için buradayız. 15 Temmuz gecesi
sabaha kadar hiç uyumadan yaşananları takip ettik. Hiç korkmadım. O akşam da burada ol-
mayı çok istedim, ama bir bayan olarak gece çıkıp gelemedim. Şimdi devletimize ve ülkemize
sahip çıkmak için bu meydandayım.
78
SİYASİ PARTİ GRUPLARIDARBE GİRİŞİMİNİ KINADI
79
Darbe girişiminin ardından 16 Temmuz’da olağanüstü
toplanan TBMM Genel Kurulu, 19 Temmuz’da ise
26. Dönem’in 115’inci birleşimini gerçekleştirdi. Toplantı-
da söz alan grup başkanvekilleri ve milletvekilleri darbe
girişimini kınayarak milletimize geçmiş olsun dileklerini
iletti.
AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Naci Bostancı,
15 Temmuz darbe girişimini lanetleyerek ve kalkışma-
nın arkasında, önünde, sağında, solunda her kim varsa
hukuk önünde hesap vereceğini vurgulayarak başla-
dığı konuşmasında, “Askeriyenin içinde çöreklenmiş
bir eşkıya grubu bu girişimde bulunmuştur. Esasen
toplumumuzda travma yaratan önemli unsurlardan
biri, devletin tankıyla, devletin zırhlı aracıyla, devletin
uçağıyla millete karşı bu alçakça girişimde bulunulması
hadisesidir” dedi. Millet iradesine dayanmayan, hesabını
millete vermeyen her girişimin kirli olduğunu belirten
Bostancı, darbe girişimine en büyük itirazın partisi ne
olursa olsun, sokakları, meydanları dolduran milletten
geldiğini kaydederek şunları söyledi: “Her şerden hayır
çıkar. Bu girişim demokrasinin, millet iradesinin, medeni
kurallar içerisinde siyasi rekabeti sürdürmenin, farklı-
lıklar kadar yeri geldiğinde ortak değerler için mücadele
etmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göster-
miştir. Darbeye karşı direnen halkımızı şükranla anarken
şehitlerimize rahmet, gazilerimize, yaralılarımıza şifa
diliyorum. Demokrasinin ruhunu yükselten herkese, bü-
tün siyasi partilere, her kesimden halkımıza, Alevi’sine,
Sünni’sine, Türk’üne, Kürt’üne teşekkür ediyorum. Millet
iradesi her şeyin üstündedir.”
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, 15 Temmuz gecesi
Türkiye’nin tarihî ve kritik bir süreçten geçtiğini ifade
etti. Yaşanan olaylar sırasında hayatını kaybedenlere
Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa dileyen Gök, “Gazi
Meclis bombalar altında çalışmalarını sürdürmüş ve dar-
beye karşı olduğunu bütün partilerin yekvücut olmasıyla
dosta düşmana göstermiştir. Halkımızın da darbeye
direnmesiyle bu darbe girişimi önlenmiş ve Türkiye bü-
yük bir badireden kurtulmuştur” dedi. Yaşanan olayların,
siyasi partilerin ve parlamenter rejimin ne denli önemli
olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan
Gök, uzlaşma kültürünün bir an önce hayata geçirilerek
Türkiye’nin siyaset dilinin değişmesi gerektiğini söyledi.
Levent Gök sözlerini şu cümlelerle sonlandırdı: “Türki-
ye bir daha darbelerle karşılaşmayacaktır, çünkü Gazi
Meclis vardır. Bombalar altında çalışan Gazi Meclis o gün bir tarih yazmıştır.
Bütün partiler ve halkımız bütünleşmiş, darbeye geçit vermemiştir, bundan
sonra da vermeyecektir.”
“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir”
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, 15 Temmuz gecesi gerçekleştirilen
darbe girişiminin bugüne kadarki bütün darbelerden farklı bir niteliğe sahip
olduğunu vurguladı. Halk egemenliğinin tecelli ettiği Meclis’e yönelik saldı-
rıların ve sivil halkın hedef alınmasının darbecilerin nasıl bir kaos öngördük-
lerini gösterdiğini kaydeden Baluken, “Bu darbeyi planlayanları, gerçekleş-
tirenleri ve bu darbeyle bir şekilde destek içerisinde olan bütün çevreleri,
buradan şiddetle kınadığımızı, lanetlediğimizi ifade etmek istiyoruz” dedi.
Darbe girişiminde hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifa dileyen
Baluken şunları kaydetti: “15 Temmuz darbe girişimi boşa çıkarıldıktan sonra
artık söz Türkiye’de siyaset kurumundadır. Başta siyasi iktidar olmak üzere
muhalefet partileri, sivil toplum alanı bir bütün olarak demokrasi, insan
80
hakları, hukuk devleti ve toplumsal barış temelinde yeni dönemin politikalarını
belirlemek durumundadır.”
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, 15 Temmuz gecesi ülkemizin büyük bir
badire atlattığını belirterek demokrasi ve hukuk dışı bu arayışa milletçe dur
dendiğini vurguladı. “Bu kalkışma yalnız seçilmiş iktidar ve milletvekillerini değil,
Türk milletinin tamamını, millî iradeyi, bütün kurumları hedef almıştır. Bu darbe
girişimiyle ülkemiz bir kaos ortamına sokulmak istenmiştir. Bu ortamda en çok
ihtiyaç duyduğumuz şey, ihanete karşı milletçe ve devletçe bütün demokrasi
kurumlarıyla bir arada olmamızdır” diyen Akçay, önümüzdeki süreçte Türk Silahlı
Kuvvetleri ile milleti karşı karşıya getirecek söylem ve eylemlerden özenle uzak
durulması gerektiğini ifade etti. Akçay sözlerini şöyle sonlandırdı: “Altını çizerek
belirtmek istiyorum ki hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Bütün silahlı-silah-
sız darbelere karşı çıkmak, demokrasiye sahip çıkmaktır. Darbenin karşısında
durmak, Türkiye Cumhuriyeti’ne, birlik ve dirliğimize, hukuka sahip çıkmaktır.”
Milletvekillerinden birer dakikalık konuşma
Genel Kurul’da birer dakikalık konuşma yapan milletvekilleri darbe girişimiyle ilgili
görüşlerini aktardı. Toplantıda söz alan bazı milletvekillerinin ifadeleri özetle şöyle:
Erkan Aydın (Bursa): Darbe girişimini ve
Türkiye’nin demokratik rejiminin değiştirilme çaba-
larını kınıyorum. Önümüzdeki süreçte darbecilerin
hesap vermesi, toplumsal normalleşmenin sağlan-
ması ve demokrasinin güçlendirilmesini temenni
ediyorum. Bununla birlikte, Türkiye’nin saygınlığı
açısından süreç sadece ve sadece hukuk sınırları
içinde yürütülmelidir.
Serkan Topal (Hatay): 15 Temmuz gecesi bir
azınlık tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan askerî
darbe demokrasimize ve parlamenter sistemimize
olan inançla engellenmiş, fakat geride maalesef
yüzlerce şehit ve yaralı bırakmıştır. Buradan bir kez
daha darbelerin hiçbir soruna çözüm olmadığı gibi
birlikte yaşam olanaklarımızı da tahrip ettiğini be-
lirtmek istiyorum.
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa): 15 Temmuz
gecesi gerçekleştirilen darbe girişimini lanetliyo-
rum. Çatısı altında bulunduğumuz Gazi Meclisimize
yönelik alçakça saldırıya karşı gerçekleştirilen ortak
mücadeleyi de selamlıyorum. Bundan sonraki sü-
reçte herkesin samimiyetle demokrasinin bütün
kurumlarına sahip çıkmasını temenni ediyor, laik,
demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin ve parlamenter
demokrasinin birlikteliğimizin teminatı olduğu bilin-
ciyle hareket edilmesini diliyorum.
Didem Engin (Istanbul): Ülkemizin tarihinde ilk
kez kendi Meclisini bombalayan ve parlamenter
sistemi hedef alan bir darbe girişimiyle karşılaştık.
Hepimiz bu darbe girişimini şiddetle kınadık. Şehit-
lerimize Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diliyorum.
Bu tür girişimleri planlayanlar bilmeliler ki ülkemizde
darbelere asla geçit verilmeyecektir.
Çetin Arık (Kayseri): Milletimizin sağduyusuyla
başarısızlığa ulaşan darbe girişiminde şehit olan
yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum. Kendi milletine silah çeken darbeci-
leri lanetliyor, milletimize başsağlığı ve geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum.
Bülent Yener Bektaşoğlu (Giresun): 15 Temmuz
gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri içinde örgütlenmiş bir
terör örgütünün silahlı güç kullanarak yönetimi ele
geçirme girişimine hep birlikte tanık olduk. Bu olay
sırasında şehit olanlara Allah’tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı, yaralılara acil şifalar, vatandaşlarımıza
81
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Birdenbire ortaya çıkmadığı
anlaşılan bu teşebbüsün örgütlü yapısı içinde bulunanların kim ya
da kimler olduğunun, uzantılarının, arkasındaki güçlerin birlikte
ortaya çıkarılması en içten dileğimizdir.
Murat Emir (Ankara): 15 Temmuz gecesi Meclisimize ve parla-
menter demokrasimize karşı yapılan darbe girişimini şiddetle ve
nefretle kınıyorum, lanetliyorum. Bu darbenin savuşturulmasında
başta Millet Meclisi olmak üzere bütün anayasal kurumlarımızı
ve buna karşı duran siyasi partilerimizi ve tüm vatandaşlarımızı
tebrik ediyorum.
Mehmet Tüm (Balıkesir): 15 Temmuz gecesi yüce Meclisimize
karşı darbeciler tarafından yapılan bu çirkin saldırıyı şiddet ve
nefretle kınıyorum. Darbelerin ve darbecilerin önüne geçmenin
tek yolu daha çok demokrasi ve insan haklarıdır. Bugün her za-
mankinden daha çok laik, demokratik ve sosyal hukuk devletine
ihtiyacımız var. Bundan asla vazgeçmemeliyiz.
Meral Danış Beştaş (Adana): 15 Temmuz darbe girişimini lanet-
liyorum. Gerçekten Türkiye tarihine kara bir gün olarak geçecek.
Bundan sonra hepimizin önünde çok daha önemli görevler var;
daha fazla demokrasi, daha fazla hak, daha fazla özgürlük… Şu
anda Meclis’te de var olan ortamın, uzlaşı ortamının, görüş ve
diyalog ortamının devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Ahmet Yıldırım (Muş): Sivil iradeyi hedef alan bu darbe girişimi-
ni kınıyorum. Sadece bir kişiyi veya sadece bir partiyi değil, bütün
ülkeyi ve toplum yapısını hedefleyen bir darbe olarak algılıyoruz
bunu. Daha fazla güvenlikçi politikalarla değil, daha fazla demok-
rasi ve özgürlükle darbenin nedenlerini ortadan kaldıracak bir çalış-
mayı bu parlamentonun önüne koyması gerektiğini düşünüyorum.
Osman Baydemir (Şanlıurfa): Bir kez daha halkın hür iradesine,
demokrasiye, aslında insanlığa yöneltilmiş olan darbe, darbe suçu
ve girişimcilerini kınıyoruz. Özü itibarıyla, hedeflenen, hepimizin
birlikte yaşam arzusu, birlikte yaşam duygusudur.
Baki Şimşek (Mersin): Yüce milletimizin iradesine karşı dü-
zenlenen, demokrasi tarihimize kara leke olarak geçecek bu giri-
şimi şiddetle kınıyorum. Darbelerden ve işkencelerden en büyük
mağduriyeti yaşamış bir siyasi hareketin lideri Genel Başkanımız,
82
uçaklar havada alçak uçuş yaparken tavrını her zaman olduğu gibi
milletten ve demokrasiden yana koymuş, darbecilerin umudunu
kırmış ve namlusunu millete çevirenlere selam durmayacağımızı
belirtmiştir.
Ruhi Ersoy (Osmaniye): “En kötü demokrasi en iyi darbeden
daha üstündür” diyen Kurucu Genel Başkanımız, Başbuğumuz
Alparslan Türkeş’i rahmetle anıyor, onun rahleitedrisinden geçerek
“Milliyetçilik ve demokrasi ikiz kardeşimiz” diyen Devlet Bahçeli
Beyefendi’nin milliyetçi, ülkücü iradeyi temsilen o gece göster-
diği tavra bir kez daha milletim adına teşekkür ediyorum. O gece
burada beraber mücadele verdiğimiz tüm milletvekili arkadaşları
tebrik ediyorum.
Kadir Koçdemir (Bursa): Türk milletinin irade ve kaderine
yapılan, ülkeye kabus yaşatan şerefsiz teşebbüsü lanetliyorum.
Vakar ve cesaretle demokrasiye sahip çıkan aziz milletimizi takdir
ve hürmetle selamlıyorum. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu olay, bir daha
böylesi acılar yaşanmaması için demokrasiye bütün kurum ve
kurallarıyla sahip çıkmanın önemini göstermiştir. Bir kere daha,
kuvvetler ayrılığı ve bilhassa hukuk devleti ilkesinin ne kadar ha-
yati olduğu görülmüştür.
Erhan Usta (Samsun): Türk milletine ve devletine karşı yapılan
darbe girişimini şiddetle kınıyorum. Bu girişim karşısında asil mil-
letimiz tek yumruk olmuş, demokrasiyi ne kadar özümsediğini ve
demokrasiden vazgeçmeyeceğini ortaya koymuştur. Bundan sonra
yapılacak iş, darbecileri hukuk kuralları içinde, intikam hırsına kapıl-
madan, en ağır şekilde cezalandırmak olmalıdır. Ayrıca, toplumda
sevgiyi, hoşgörüyü ve uzlaşıyı hâkim kılacak, demokrasimizin
standartlarını yükseltecek, hukuk sistemini tam ve kusursuz bir
şekilde işletecek adımlar atılmalıdır.
Murat Alparslan (Ankara): 15 Temmuz günü hain, kalleş bir
darbe teşebbüsüne maruz kalan milletimiz, bu çapulcuların ve
vatan hainlerinin kalkışmasına topyekûn karşı durarak verdiği
mücadeleyle tarihe demokrasi kahramanları olarak geçecektir.
Milletimiz Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır / Toprak, eğer
uğrunda ölen varsa vatandır şiarınca bayrağına, devletine, ülkesine
sahip çıkmıştır.
Mücahit Durmuşoğlu (Osmaniye): Tarihin her döneminde
imkansızı başaran şanlı ordumuzla aziz milletimizi karşı karşıya
getirmeye çalışan vatan hainlerini en güçlü şekilde lanetliyorum. 15
Temmuz’un kahramanı şüphesiz ki aziz milletimiz, kaybedeniyse
Pensilvanya’dan aldıkları talimatla vatana ihanet eden paralel çe-
tedir. Demokrasi şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaralılara Allah’tan
acil şifalar diliyorum.
Ishak Gazel (Kütahya): 15 Temmuz gecesi, maalesef, alçakça
ve haince bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Bu darbe
girişimi Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın yerinde
müdahalesi, milletimizi meydanlara çağırması ve cesareti; diğer
siyasi parti liderlerimizin ve milletvekillerimizin darbe karşısındaki
net duruşu; kefenlerini giyerek meydanları dolduran milletimizin
feraseti sayesinde ucuz atlatılmıştır. Darbe karşısında duran bütün
milletimizi saygıyla anıyorum.
83
Ilyas Şeker (Kocaeli): 15 Temmuz darbe girişimini nefretle kını-
yorum. Demokrasi şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum. Yaşlısıyla, genciyle sabahlara kadar sınırda
nöbet tutar gibi demokrasi nöbeti tutan tüm halkımıza teşekkür
ediyor ve diyorum ki: Tarih sizi, bu şanlı direnişinizi yazacak ve
gelecek nesiller sizlerle övünecektir.
Emine Yavuz Gözgeç (Bursa): 15 Temmuz’da milletimiz tarih
yazmıştır. İhanet içindeki paralel terör örgütü tarihte kapkara bir
leke olarak yer alacaktır. Çok şükür ki “Meydanlara gelin, meydan-
lardan bunlara gereken cevabı verelim” çağrısıyla hiç tereddüt et-
meden vatanına, iradesine, demokrasiye sahip çıkan bir milletimiz
var. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin dediği gibi Hak şerleri
hayr eyler/ Ârif anı seyreyler / Zannetme ki gayreyler / Mevlâ görelim
neyler/ Neylerse güzel eyler.
Abdullah Nejat Koçer (Gaziantep): Ülke olarak bir tarafta paralel
terör örgütüyle, diğer tarafta bölücü terör örgütüyle mücadele etti-
ğimiz zor bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte yaşanan hainliklerin en
alçakçası olan, vatan hainliğiyle yapılan darbe girişimini ve bu alçak
kalkışmayı tertip edenleri, onlara destek verenleri, işbirlikçileri ve
hain FETÖ üyelerini şiddetle, nefretle kınıyor, lanetliyorum.
Yılmaz Tunç (Bartın): 15 Temmuz gecesi paralel terör çete-
lerinin hain darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Millî iradenin
tecelligahı bu kutsal çatıya bomba atacak kadar vatan haini,
Polis Özel Harekat’a bomba yağdıracak kadar aşağılık, MİT ve
Cumhurbaşkanlığı’na saldıracak kadar düşman, Cumhurbaşkanımı-
zı öldürebilecek kadar gözü dönmüş, halkımızı kurşun yağmuruna
tutup tanklarla ezecek kadar cani bu darbe girişimi, Sayın Cumhur-
başkanımız ve Başbakanımızın dirayetli duruşu, vatan sevgisiyle
dolu milletimizin kahramanca mücadelesi sonucu akamete uğra-
tılmıştır. Bu asil millet, 15 Temmuz’u demokrasi bayramı olarak
geleceğimize armağan etmiştir. Millî irade kahramanlarını kutluyor,
şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Ayşe Sula Köseoğlu (Trabzon): 15 Temmuz 2016 günü, darbe
girişimine karşı halkın iradesinin galip geldiği bir demokrasi bayra-
mının yıldönümü olarak tarihe geçecektir. Demokrasinin yaşaması,
halkın iradesine sahip çıkılması adına Türk halkı tüm dünyaya örnek
bir duruş sergilemiştir. Milletimiz sokaklara ve meydanlara, mil-
letvekillerimiz de millî iradenin tecelligahı Meclis’e sahip çıkmıştır.
Halis Dalkılıç (Istanbul): 15 Temmuz gecesinde bu ülkenin ba-
ğımsızlığına ve huzuruna yönelik yapılan alçak ve hain kalkışmada,
başta Başkomutanımız Cumhurbaşkanımızın bir sözüyle alanları,
sokakları dolduran yüz binlerce vatandaşımıza teşekkür ediyorum.
Gazi Meclis’i açık tutan Meclis Başkanımızı, kararlı tutumundan
dolayı Sayın Başbakanımızı, tüm partilerin liderlerini ve milletvekil-
lerini gönülden kutluyorum. Bu hain kalkışmada milleti, vatanı için
canını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum.
Alpaslan Kavaklıoğlu (Niğde): Milletimiz 15 Temmuz gecesi
alnına sürülmek istenen kara lekeyi önlemiştir. Tüm dünya aziz
milletimizi hayranlıkla izlemiştir. Çok sayıda polisimiz, askerimiz ve
sivil vatandaşımız şehadet şerbetini içmiştir. Allah hepsine rahmet
eylesin, mekanları cennet olsun. Ben özellikle, buradan, Niğdeli kah-
raman hemşehrim Astsubay Ömer Halisdemir’i rahmetle, minnetle
anmak istiyorum. O gece Özel Kuvvetler Komutanlığı ele geçiril-
mek istendiğinde, yiğit astsubayımız hiç tereddüt etmeden hain
generali alnının ortasından vurarak olayın seyrini değiştirmiştir. O
cuntacı hain terörist general ölmeseydi, bugün çok farklı bir yerde
olabilecektik. Bu kahramanımızın tavrı FETÖ’cü darbeyi sekteye
uğratmıştır. Böyle yiğit bir evladı yetiştiren ana, baba, eşi, kızı Elif
ve oğlu Ertuğrul milletimizin emanetidir. Kahraman Ömer’imizin
ruhu şad olsun, mekanı cennet olsun.
Reşat Petek (Burdur): Fetullahçı Terör Örgütü’nün kamu ku-
rumlarında, yargıda, Silahlı Kuvvetler’de sinsi sinsi örgütlenmek
suretiyle 15 Temmuz günü kalkıştığı bu darbe girişimini lanetliyo-
rum. Darbe girişimi karşısındaki ortak tepkiyi, demokrasiye sahip
çıkma duygumuzu bundan böyle de millet olarak, siyasi partiler
olarak devam ettirmemiz milletimizin hayrına olacaktır. Kendi-
lerine tevdi edilen silahları milletimize döndüren bu alçakları, bu
şerefsizleri hep birlikte telin edelim, bundan sonra benzeri girişimde
bulunamasınlar.
84 SÖYLEŞI
15 Temmuz darbe kalkışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
15 Temmuz gecesi Fetullahçı Terör Örgütü ve Paralel Devlet
Yapılanması’nın (FETÖ/PDY) Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yuva-
lanmış üniformalı teröristleri eliyle gerçekleştirilen askerî darbe
ve vesayet kalkışmasının, bu coğrafyada ayakta kalmış son vatan
Türkiye’nin ele geçirilmesi ve işgal edilmesi planının bir parçası ol-
duğundan hiç şüphemiz yok. Bu plan ne ilk ne de sondur ve bugüne
de ait değildir. Bu coğrafya üzerine çıkar ve gelecek hesapları yapan
ülkeler ve güçler her zaman güçlü Türk devletinden rahatsızlık
duymuşlar, Türkiye üzerinde de oyun ve planlar yaparak Türkiye’nin
kendi iç sorunları ile boğuşan bir ülke olmasını arzu etmişlerdir. Son
darbe kalkışmasının da dışarıda dünyaya yeni bir düzen kurma plan-
ları yapan egemenlerin uzun soluklu planlarının ve devleti içeriden
ele geçirme stratejisinin bir ürünü olduğunu görmek durumundayız.
Planı yapanlar içeriden piyonlar ve maşalar kullanmışlardır. Ancak,
bu hain kalkışma “Biz bu yola kefenimizle çıktık” diyen Cumhur-
BÜTÜNLEŞTIK, MILLET OLDUK
SÖYLEŞİ: NEHİR ÖZTÜRK
CAHIT BAĞCI:
başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları, demokrasiye ve
millet iradesine sahip çıkmak için milleti meydanlara daveti, TBMM
Başkanımız İsmail Kahraman, Başbakanımız Binali Yıldırım, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli’nin darbe kalkışmasına karşı demokrasiye ve millet iradesi-
ne sahip çıkma yönündeki açık ve net açıklamaları, milletin tanklara
göğsünü siper etmesi ile tersine çevrilmiş ve bertaraf edilmiştir.
Anadolu bin yıldır sayısız ihanet, içten çökertme, kalkışma ve
darbelerle karşılaşmış, ancak hiçbirinde bu denli ihanet görül-
memiştir. Tarihinde ilk defa Milletin Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı
kendi ordusunun uçakları ve helikopterlerini kullanan hain askerler
tarafından bombalanmış, terörle mücadelede polisle birlikte omuz
omuza savaşan rütbeli askerler Türk polisine bomba atmış, kurşun
sıkmıştır. Bu, darbenin demokrasiye ve millet iradesine karşı yapıl-
dığının açık göstergesidir. Türkiye’yi içten çökertmeye çalışan hain
kalkışma ve işgale karşı milletimiz demokrasi mücadelesi vermiş,
vatan sevgisi ile yoğrulmuş milletin bütün renkleri aynı duygularla
birlik olmuş ve bütünleşmiştir. Bu kalkışmaya karşı fert fert du-
ruşlarımız bizi tekrar “millet” yapmıştır. İktidarıyla muhalefetiyle
siyasi iradenin dik duruşu, milletimizin cesareti, feraseti, kararlılığı
ve kahramanlığı istiklal ve istikbal mücadelesine dönüşmüş, büyük
bir bela son anda atlatılmıştır. Bu karşı duruşun adı “demokrasi
destanı”dır.
Bu darbe kalkışmasına karşı milletin direncini nasıl değerlendiri-
yorsunuz?
Millet olduk demiştim. Gerçekten Anadolu coğrafyasında yaşayan
her fert ülkesi ve milleti için ayağa kalkmıştır. Türkiye üzerine plan
yapanlar milletin mayasındaki “vatan sevgisi”ni hesap edememiş-
lerdir. Millet, sırtını dünya egemenlerine dayamış FETÖ’nün bu
ihanet girişimine ikinci Kurtuluş Savaşı anlayışıyla karşı koymuş,
göğsünü siper etmiştir. Coğrafyamızı kasıp kavuran ve sınırlarına
dayanan yangının ülkesine sıçratılmasına müsaade etmemiştir.
Ayrıca bu darbe kalkışmasına karşı Türk milletinin gösterdiği kahra-
manlık ve bütünleşme mazlumlara yeni bir dünya kurulabileceğinin
umudu olmuştur.
85
23, 24 VE 25. DÖNEM ÇORUM MİLLETVEKİLİ DR. CAHİT BAĞCI, “TÜRKİYE ÜZERİNE PLAN YAPANLAR MİLLETİN MAYASINDAKİ ‘VATAN SEVGİSİ’Nİ HESAP EDEMEMİŞLERDİR. MİLLET, SIRTINI DÜNYA EGEMENLERİNE DAYAMIŞ FETÖ’NÜN BU İHANET GİRİŞİMİNE İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞI ANLAYIŞIYLA KARŞI KOYMUŞTUR” DİYOR.
pimizin güveneceği bir devleti, vatanımızı koruyacak bir orduyu, kardeşlik
duygusu sapasağlam bir demokrasiyi ve hepimizin sığınacağı bir adaleti ve
hukuk sistemini yeniden inşa etmektir.
Hiç kuşkusuz Türkiye bundan sonra dış ilişkilerini yeniden sorgulayacak
ve gözden geçirecek, müttefiklik ve stratejik ortaklık gibi hayati konular
diplomasi temelinde yeniden ele alınacaktır. Artık hiçbir şey eskisi gibi ol-
mayacaktır. Yaşanan bu acı süreçten güçlü Türkiye’yi inşa edecek süreçleri
çıkarmak hepimizin görevidir. Bu durumun toplumun bütün kesimlerince açık
ve net bir şekilde anlaşıldığını düşünüyorum. Herkesin ülkemizi ve bütünlüğü-
müzü koruma ve geleceğimizi inşa etme adına “birlik zamanı” düşüncesinde
olduğundan hiç kuşkum yok. 25 gün boyunca her gece ülkemizin köy-kent
binlerce meydanında yaşlı-genç, çoluk-çocuk, kadın-erkek milyonların tuttuğu
“demokrasi nöbeti” bu kaynaşmanın ve bütünleşmenin fotoğrafıdır. Bu ruhla,
ümitlerimiz ve hayallerimizle daha güçlü Yeni Türkiye’yi inşallah hep birlikte
inşa edeceğiz.
Yenikapı Demokrasi ve Şehitler Mitingi’nin önemi konusunda neler söyle-
mek istersiniz?
15 Temmuz darbe kalkışması sonrasında Anadolu’nun yiğit analarının, babala-
rının ve kahraman evlatlarının çelik iradeleri ve tarih yazan yürekleri ile ortaya
koydukları tavır ve hareket en büyük kazanımımızdır. 7 Ağustos, milletin ade-
ta etle tırnak gibi bütünleşmesinin zirvesi olmuş, Yeni Türkiye’nin dirilişinin
destanı yazılmıştır. Türkiye tek ses, tek nefes ve tek yürek olmayı başararak
millî birliği sağlamış, yeniden millet olmuştur. Yenikapı, yarına açılan yeni
bir kapı olmuştur. Toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla gerçekleşen bu
millet-devlet buluşması ve kaynaşması ile ülkemiz yeni bir dönemin eşiğine
gelmiştir. Türkiye birbirine kenetlenmiştir. Geleceğimiz adına en büyük ve
en değerli kazanımımız da budur. Buradan Türkiye’yi güçlü kılacak bir sinerji
yakalanacaktır.
Vatanımız, devletimiz ve ülkemiz için tanklara ve tüfeklere göğsünü siper
eden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, gazilerimize şifa
diliyorum. İhanetin ilk dakikalarından itibaren kararlı ve sağlam duruşu ile mil-
leti adeta birbirine kilitleyen ve kenetleyen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan’a, mücadelenin tüm bilinen ve bilinmeyen kahramanlarına,
meydanlarda şerefli “demokrasi nöbeti” tutan aziz milletimize minnet ve
şükranlarımı sunuyorum.
Bundan sonra bizi nasıl bir gelecek bekliyor?
Bu hain darbe kalkışmasında sağlanan birlikteliğin
ülkemizi aydınlık ve güzel ufuklara taşıyacağına
inancım tamdır. Bu süreçte siyasi iradeye ve devlete
düşen en önemli görev, bu tarz ihanetlerin nüks et-
mesini önleyecek tedbirleri almak ve düzenlemeleri
yapmaktır. Fetullahçı hainler, piyonlar ve maşalar
tek tek devlet içinden temizlenmeli ve ihanetlerinin
hesabını adalet önünde vermelidirler. 15 Temmuz,
ülkemizde yeni bir toplumsal barış ve bütünleşmenin
miladı olmuştur. Bölünme, parçalanma, cepheleş-
me, kutuplaşma, kavga, ayrışma yerine hoşgörü,
kaynaşma, bütünleşme, kardeşlik ve demokrasi
etrafında kenetlenme sağlanmıştır. Bu süreçte en
büyük kazanımımız budur. Bize düşen görev, he-
86
O GECEYE TANIKLIK EDENHABERCİLER
87
ELİF ERDEM
15 TEMMUZ 2016 GECESİ YAPTIKLARI HABERLER VE YAYINLARLA KAMUOYUNU BİLGİLENDİREN BASIN MENSUPLARI, DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN EN YAKIN TANIKLARI ARASINDA YER ALDI. MEDYA, DARBE GİRİŞİMİNİN ENGELLENMESİNDE ÖNEMLİ ROL OYNAYARAK TÜM TÜRKİYE’NİN TAKDİRİNİ KAZANDI.
NAGEHAN AKBULUT24 TELEVIZYONU PARLAMENTO MUHABIRI
15 Temmuz akşamı olaylar çıkınca bizi haber merkezine çağır-
dılar. Görevlendirmeyle önce AK Parti Genel Merkezi’ne gittim.
En büyük gerilimi de burada parti binasının önünde yaşadım.
Çünkü ilk kez helikopterden izli mermi atılıyordu. Gördüğüm
manzara film sahnesini andırıyordu, insanlar panik halde sağa
sola kaçıyordu. Bu sırada Meclis’in açılacağı yönünde duyum
alınca Genel Merkez’den ayrılıp TBMM’ye yöneldik. Dikmen ve
Çankaya kapılarında çatışma olduğu bilgisinin gelmesi üzeri-
ne kameraman arkadaşımla Güvenlik Caddesi’ne geçtik. Ters
yönden girdiğimiz caddeden hızla Meclis’in Güvenlik Kapısı’na
ulaştık. O sırada Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da gelmişti. Birlikte
Ana Bina’ya yürümeye başladık. Karartma yüzünden karanlık-
ta yürümek zordu. Üstelik zifiri karanlıkta kurşunun nereden
geleceğini de bilmiyorduk. F-16’lar neredeyse kulaklarımızı
patlatacak kadar alçaktan uçuyordu. Muhalefet kulisinin bah-
çesinden Genel Kurul Salonu’na ulaştık. Salon içinden ilk canlı
yayını bitiremeden bombalar yağmaya başladı. İlk bombada biraz
sarsıldık ama Salon’da herkes sakin görünüyordu. Başbakan’ın
makam odasının yakınına düşen ikinci bomba ise Genel Kurul
Salonu’nu salladı ve ortalığı bir anda toz bulutu kapladı. Millet-
vekilleri kürsüdeki Bekir Bozdağ’ın etrafında bir araya gelerek,
“Darbeye geçit vermeyeceğiz” diye slogan atmaya başladılar. Bir
süre sonra kulise çıktım, bombanın etkisiyle patlayan camlarla
yaralanan güvenlik görevlilerini götürüyorlardı. Sonra tekrar içeri
girdim. Arada ses bombası da atılıyordu. Bir süre sonra güvenlik
bürokrasisi milletvekillerini ve bizleri sığınağa indirdi. Sığınak-
tayken bir yandan haber geçiyor, bir yandan da beni merak eden
ailemle konuşuyordum. Oğlum metabolik hasta. Bir süre sonra
eşim aradı ve oğlumun beslenme tüpünün yerinden çıktığını
söyledi. Tüpü de benden başka kimse takamıyor. “Bombalama
var, dışarı nasıl çıkarım” diye düşündüm. Fiziki durumu tespit
88
etmek için önce sığınaktan ayrıldım. Polisler dışarı göndermek
istemedi ama gitmem gerekiyordu. Karanlıkta yürümek zordu.
Kameraman arkadaşımla muhalefet kulisinden bahçeye çıktık.
Güvenlik Kapısı’na ulaşmak için koşmaya başladık. O sırada he-
likopterden tarama başladı. Kapıya gelince, “Buradaki polisler
bizim gazeteci olduğumuzu bilmeyebilir” düşüncesiyle panik
oldum. “Basın mensubuyuz” diye bağırmaya başladım. Ağaçların
arkasına siper alan polisler bir anda ortaya çıktı. Oradan bir araçla
televizyon binasına ulaştık. Sonra da hızla eve geçtim. Oğlum
çok gerilmişti. Beslenme tüpünü takıp onu sakinleştirdikten
sonra kısa bir süre daha evde kaldım. Sabah 07:00 civarında
tekrar Meclis’e döndüm. Maliye Bakanlığı’nın orada polis beni
durdurarak geçişin güvenli olmadığını söyledi. Genelkurmay
tarafından silah sesleri geliyordu. Ben ısrar edip Meclis kartımı
gösterince geçmeme izin verdi. Dikmen Kapısı’na geldiğimde
büyük otobüslerle kapıyı kapattıklarını gördüm. Kapıdaki polise
Meclis’ten çıktığımı söyleyince girmeme müsaade etti. Meclis’in
etrafını hızla dolaşıp sığınağa ulaştım. Sığınaktakiler önce inan-
mak istemediler. “Gerçekten dışarı çıktın mı, dışarıda ne oluyor?”
diye sordular. Bir süre sonra Meclis içinde dolaşmaya başladım.
Gece karanlıkta koşarak Meclis’ten ayrılırken hasarın boyutunu
anlayamamıştım. Gece nasıl bir cehennemden çıktığımı gündüz
tabloyu görünce anladım.
COŞKUN ERGÜLANADOLU AJANSIPARLAMENTO MUHABIRI
15 Temmuz akşamı evdeydim. Saat 21:00’de savaş uçaklarının
alçak uçuş seslerini duyunca “Ne oluyor acaba?” diye pencere-
lere koştuk. Ben “Herhalde tatbikat var, ondan uçuyorlardır”
diye düşündüm. Ancak alçak uçuşların devam etmesi üzerine
89
bir şeylerin ters gittiğini anladım. Ne olduğunu öğrenmek
için birkaç telefon görüşmesi yaptım. Meclis Büromuzun
Whatsapp grubu var. Meclis’e geçmemiz istenince AK Parti
Grup Başkanvekili İlknur İnceöz’le konuştum. İlknur Hanım
Meclis’e geçtiklerini, Genel Kurul’u toplayacaklarını söyledi.
Hemen arabayla yola çıktım ve Dikmen Kapısı’na geldim.
Arabayı yolun kenarına park ederek polis noktasına koştum.
Polisler milletvekili dışında kimseyi içeri alamayacaklarını
söylediler. Polis noktasında beklerken, darbeci askerler Ge-
nelkurmay tarafından ateş etmeye başladı. Bir süre sonra
içeri geçmeme izin verilince koşarak Ana Bina’ya ulaşıp Genel
Kurul Salonu’na girdim. TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın
çağrısıyla AK Parti’den Mehmet Muş, CHP’den Özgür Özel,
MHP’den Erkan Akçay Başkanlık Divanı’na gelip konuştular.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ kürsüde konuşma yaparken
bomba atıldı ve etrafı toz bulutu kapladı. İlk bomba atıldık-
tan sonra Genel Kurul çalışmalarına devam etti, ancak ikinci
bomba daha şiddetli olunca sığınağa inilmesi gündeme geldi.
O sırada muhalefet kulisine çıktım. Çünkü bomba o tarafa
doğru atılmıştı. Kuliste MHP’li Oktay Vural’ın ağlayan oğluna
sarıldığını ve “Allah büyüktür oğlum, korkma” diyerek onu
sakinleştirdiğini gördüm. Kafasından, kolundan yaralanan
polisler de çay ocağının olduğu tarafa doğru geliyordu. O
sırada Genel Kurul’da Bakan Bozdağ, “Burada kalalım, gitme-
yelim” diyordu. Ancak güvenlik görevlileri, “Sizin güvenliğinizi
sağlamamız için sığınağa inmeniz gerekiyor” diye ısrar edince
sığınağa inme kararı alındı.
Sığınakta beklerken emniyet kuvvetleri zaman zaman
Meclis Başkanı’na bilgi aktardı. Darbecilerin helikopterle
asker indirmeye çalıştıklarını ve Meclis polislerinin onları
püskürttüğünü öğrendik. Sığınaktaki polisler, arkadaşları
yukarıda çatışırken sığınağın giriş kapılarını tutmuş, elleri
tetikte bekliyordu. O anlar film sahnelerini andırıyordu. He-
likopterin tarama sesi ile çatışma seslerini duyabiliyorduk.
Sabaha doğru durumun biraz normale döndüğü, darbecilerin
teslim olmaya başladığı haberleri gelince, moraller giderek
düzeldi. Sığınakta korku değil endişe, belki de sevdiklerini bir
daha göremeyecek olma düşüncesi vardı. Sabah 07:00 civa-
rında yukarı çıktım. Ana Bina’nın halini, özellikle Başbakan’ın
makamının bulunduğu katı görünce büyük bir şok yaşadım.
Milletvekillerinin o gece Meclis’e gelmesi, iktidarıyla muhale-
fetiyle birlik görüntüsü vermesi çok güzel bir tabloydu. Meclis
o gece milletvekiliyle, personeliyle, basınıyla darbe girişiminin
karşısında dimdik durdu. Umarım, bir daha böyle geceler,
günler yaşamayız. Bütün millete geçmiş olsun.
HANDE FIRATDOĞAN TV ANKARA TEMSILCISI
15 Temmuz darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın açıklamalarını cep telefonundaki FaceTime üzerinden
görüntülü olarak tüm Türkiye’ye duyuran Doğan TV Ankara
Temsilcisi Hande Fırat, Erdoğan’ı canlı yayına nasıl çıkardığını
CNN Türk ekranlarında şöyle anlattı:
O akşam evden çıkarken bütün haber kaynaklarımı aramaya
başlamıştım. Daha haber kanalları aralıksız yayına geçmemişti.
Bir şey olduğunu biliyoruz, ama ne olduğunu anlamaya çalışı-
yoruz. O süreç boyunca Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan dahil
olmak üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanındaki
isimlerin hepsini aradım. Sayın Erdoğan ile konuşmak ya da ne
yaptıklarını, nerede, nasıl olduklarını öğrenmek istedim. Benim
için o an öncelikli olan, haber anlamında elime ne geçerse ekrana
90
yansıtmaktı. İlk etapta “Cumhurbaşkanı açıklama yapacak” denil-
di. Yanılmıyorsam, bu bağlantıdan bir saat önce “Cumhurbaşkanı
Erdoğan açıklama yapacak” diye son dakikayı ekrana yansıttık.
Daha sonra stüdyoda beklerken diğer haber kaynaklarımızı da
aramayı sürdürdük ki izleyicilere taze bilgi verebilelim. O sırada
Cumhurbaşkanlığı’nı bir kere daha aradım. Hasan Doğan’a “Açık-
lama yapacaktınız, bir saat geçti, ne oldu?” dedim. Tabii biz o iki
helikopter meselesini bilmiyoruz, hiçbir gazeteci de bilmiyor. Hasan
Doğan, “Hande biz Periscope’ta açıklama yaptık” dedi. “Perisco-
pe’taki bitmiş açıklamayı bizlerin verme ihtimali yok, hiçbirimiz
görmedik. Ben de o açıklamayı ekrana yansıtmak istiyorum”
dedim. “Beyefendi’ye sorayım” dedi. Hasan Doğan kendi araların-
daki değerlendirmeden sonra “Tamam, yapalım bu yayını” dedi.
Ben hâlâ burada oturuyorum, İstanbul haber merkezi ve içerideki
arkadaşlarım dahil olanlardan kimsenin haberi yok. “Canlı yayın
gönderme imkanı yok, nasıl yapacağız?” diye düşünürken Hasan
Doğan “Skype var mı?” diye sordu. “Yok, FaceTime var” dedim.
Beni FaceTime’dan aradı. Ben hâlâ kimseye bir şey söylemedim.
Önümde Hasan Doğan ve Sayın Cumhurbaşkanı aynı karede yer
alıyorlar. İstanbul’a ve içerideki arkadaşlara söyledik. Benim için
önemli olan o an elimizdeki malzemeyle teknolojiyi kullanarak o ilk
demeci alabilmekti açıkçası. Yaka mikrofonunu tutarak o röportajı
gerçekleştirdik.
TIJEN KARAŞTRT SPIKERI
Darbecilerin o gece TRT’yi basarak zorla bildiri okuttuğu spiker
Tijen Karaş, yaşadıklarını TRT ekranlarından özetle şöyle anlattı:
Emirlere itaat etmemiz gerektiğini, bu işin şakası olmadığını ifade
ettiler. Bizi yere yatırdılar, ellerimizi arkadan tutmamızı istediler.
“Asla hareket etmeyeceksiniz, bacaklar açık vaziyette olacak” de-
diler. Soru soramayacağımızı, kendi aramızda dahi konuşamayaca-
ğımızı söylediler. Başımızı kaldırmamıza bile müsaade etmediler. İki
asker ile bir de “komutan” diye hitap ettikleri kişi vardı. Soru soran
arkadaşımıza, bir daha soru sorulduğunda dipçikle müdahale etme
ve gerekirse vurma talimatı aldıklarını ifade ettiler. Bunun bir şaka
olmadığını yineleyip durdular. Bize ilk önce “Yere yatın” denince ne
olduğunu anlayamadık; “Savaş mı çıktı” diye düşündük. “Güven-
desiniz, korkmayın, TSK mensubuyuz, güvenliğiniz için buradayız”
sözünü sürekli tekrar ettiler. Bir süre sonra bizi yukarı çıkardılar. Kilitli
bir oda aradılar. Bir asker biraz insaflı davranıp su içmemize izin verdi.
Ama hiçbir şekilde yanlarından ayrılamadık. Bazı arkadaşlarımızın
tuvalet ihtiyacı vardı ama izin vermediler. Komutan diye ifade edi-
len kişi bildiriyi okumak için kamuflajını çıkardı, üniformasını giydi.
Önce nasıl okuyacağını bilemedi. Sonra Genelkurmay’dan istek gel-
diği söylendi. Spiker olarak kim varsa, ki o dakikalarda ben vardım,
DARBECİLERİN ZORLA BİLDİRİ OKUTTUĞU TRT SPİKERİ TİJEN KARAŞ, “MESLEK HAYATIMIN EN ZOR GECESİ VE YAYINIYDI. SABAHA ÇIKABİLECEK MİYİZ, EVLADIMI, SEVDİKLERİMİ TEKRAR GÖREBİLECEK MİYİM DİYE KORKTUM AÇIKÇASI” DİYOR.
91
“Sizin okumanız gerekiyor” denildi. Cep telefonundaki yazı, önce
yazıcıya oradan promptere aktarıldı. Rejide yayın yapacak sadece
3-4 arkadaşım vardı. Silahlı kişiler yine rejideydi. Ben ve kameraman
arkadaşım buradaydık ama onlar rejiden bizi görüyorlardı. O bildiriyi
okumak zorunda kaldım. Elbette ne olduğunu bilemiyorduk. Kayıt
yapılana kadar defalarca okudum. Tansiyonumun düştüğünü ve
daha fazla devam edemeyeceğimi söylememe rağmen devam
etmem gerektiğini ifade ettiler. Birazdan diğer kanalların da yayına
gireceği, tüm Türkiye için böylesinin daha hayırlı olduğu yönünde
ifadede bulundular. Ben bildiriyi okurken yönetmen arkadaşımıza da
şu şekilde soruyorlarmış; “Özel kanallara nasıl müdahale edebiliriz,
onların yayınlarını nasıl kesebiliriz?” Rejideki arkadaşlarımıza da,
“Bu bildiriyi onlara da okutmak istiyoruz, nasıl yapabiliriz?” diye
sormuşlar.
Bildiriyi okuduğum dakikalarda zangır zangır titriyordum. O gece
yaşadığım o korku dolu dakikalar… Görüntülere sonradan bakabil-
dim; gözlerimde dehşet vardı. Bu yayını can güvenliğimiz olup olma-
dığını bilmeyerek yaptık. “Bundan sonra ne olacak, sabaha uyanabi-
lecek miyiz, kaç gün burada rehin tutulacağız, okurken acaba başka
bir silahlı grup gelip stüdyoyu mu basacak, çatışmanın ortasında mı
kalacağız?...” Kafamızda böyle sorular vardı. Neler olduğunu haber
de alamıyoruz. Meslek hayatımın en zor gecesi ve yayınıydı. “Sabaha
çıkabilecek miyiz, evladımı, sevdiklerimi tekrar görebilecek miyim”
diye korktum açıkçası. Bu olaylar bittikten sonra seyircilerimiz TRT
binasının içine, hatta stüdyoya girerek bize destek verdi.
PMD’DEN DARBE GIRIŞIMINE KINAMA
Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD) yaptığı yazılı açıklama
ile 15 Temmuz darbe girişimini kınadı. Açıklamada, Atatürk ve
silah arkadaşlarının kurduğu TBMM’nin tarihinde ilk kez ateş
altına alındığı, bombalandığı, Başkent üzerinde alçaktan uçan
jetlerin Türkiye demokrasisini derinden tehdit ettiği kaydedildi.
15 Temmuz gecesi medya kuruluşlarının basıldığına, yayın ya-
sakları getirildiğine, gazetecilerin silahla tehdit edildiğine ve çok
sayıda insanın yaşamını yitirdiğine dikkat çekilen açıklamada
şu ifadeler yer aldı:
“Dün yaşanan darbe girişimi demokrasiyi askıya alma çaba-
sının bir başka yansımasıdır. Parlamento muhabirleri TBMM’nin
kurulduğu günden bu yana olduğu gibi dün gece de parlamento
çatısı altında görev yapmış, bombaların, silahların gölgesinde
toplumu bilgilendirme görevini eksiksiz yerine getirmiştir.
Bundan sonra da demokrasi ve basın özgürlüğüne sahip çı-
karak aynı görev bilinci ile hareket edeceğinden kimse kuşku
duymamalıdır. Parlamento Muhabirleri Derneği olarak Türk
demokrasisine, Gazi Meclis’e ve Türkiye halkına karşı yapılan
darbe girişimini şiddetle kınıyoruz. Allah’tan ölenlere rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyoruz. Egemenlik kayıtsız şartsız mil-
letindir. Yaşasın demokrasi, yaşasın özgür basın.”
92
DANIŞMANLARDARBE GECESINI ANLATTI
Darbe girişimi gecesi Meclis’e gelen bir grup siyasi danışmanın
yaşadıklarını AK Parti Grup Siyasi Danışmanı Cenk Sarıgöl şöyle
anlattı:
15 Temmuz akşamı Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın
danışmanı Serhan Benk ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar’ın
danışmanı Önder Karakartal ile birlikteydik. Tankların Boğaziçi
Köprüsü’ne indiğiyle ilgili haber geldi. Arabaya bindik, ilk aklımıza
gelen Meclis’e ulaşmaktı. “Reisi size yedirmeyeceğiz” diye slogan
atarak Dikmen Kapısı’na ulaştık, ancak girişin yasak olduğu söy-
lendi. Oradan ayrıldığımızda Mamak askerî bölgesinde hareketlilik
olduğu haberi geldi. Sonra radyodan tankların Kızılay ve Genel-
kurmay önüne hareket ettiğini duyduk. Bunun üzerine tekrar
Meclis’e yöneldik. Sıhhiye’de Hitit Heykeli önünde bir tankın 6-7
vatandaş tarafından durdurulduğunu gördük. Otomobilimi tankın
önüne park edip Diyarbakır Gençlik Kolları’ndan İdris Aksakal ile
araçtan indik. İronik bir şey söyleyeyim; araçla tankın arasında
kalan vatandaşlarımız bize şöyle seslendi: “Ağabey aracı çek, tank
eziyor.” Tankın bizim arabayı ezmesi için önce o insanları ezmesi
gerekiyordu. Hiç kimse “Arabayı koydu, biz çekilelim” demiyordu.
Bagajdan fiberglas kaplamayı alıp “tank önünü göremesin” diye
üzerine örtmeye karar verdik. İple bağlamaya çalışırken tank
hareket etti ve aracımın tampon ve bagaj kısmını ezerek geçti.
Yürüyerek Çankaya Kapısı’na ulaştığımızda, polis uzaktan yere
yatmamızı istedi. Personel olduğumuzu belirtmemize rağmen
girişin yasak olduğunu söylediler. Bu arada Grup’tan bize “Meclis’i
olağanüstü toplayacağız, gelin” diye mesaj ulaşmıştı. Onlara bu
yasak emrini sözlü mü, yoksa yazılı mı aldıklarını sorduk, sözlü
olduğunu söylediler. “Biz de aynı emri aldık, Meclis’e gireceğiz”
dedik. Tartışma uzadı. Sonunda “Siz hangi tarafsınız?” diye bağır-
dım. Onlar da “Bizim hangi taraf olduğumuz belli değil mi? Meclis’i
koruyoruz” deyince, “Darbeciler Meclis’i kapatmaya geliyorlar.
Biz ise bu Meclis’i çalıştırmaya geliyoruz. Ölmek pahasına TBMM
çalışacak. Sizler bizim girişimizi engelleyerek darbecilere yardımcı
oluyorsunuz” karşılığını verdim. Sesimiz yükselince yanımıza bir
memur arkadaş vererek bizi Meclis’e aldılar. Meclis’in çalıştığının
millete yansıtılması gerekiyordu. Kendi grubumuzun ışıklarını ve
Ana Bina üst kat ışıklarını memur arkadaşımız Nihat Dereağzı ile
birlikte hızlıca yakıp aşağı indik. Aynı düşüncelerle kurşunların
altında bir haber kanalının canlı yayın aracını Meclis’e getiren kişi
Grup Danışmanımız Mustafa Hançerkıran oldu. Oradan danışman
arkadaşlarımla birlikte Genel Kurul Salonu’na geçtik. İlk bomba
ile etrafı toz bulutu kapladı. Sabaha kadar kulislerde bekledik.
İşin vahametini, hainliğin boyutunu ancak sabah Meclis’in halini
görünce anladık.
Allah bu milleti korudu. Şehit ve gazilerimiz kanları ve canlarıyla
bu milleti parçalatmadılar. Türkiye’nin bölünmesini engelleyip
işgal girişimini durdurdular. “Her şerde bir hayır vardır” dedikleri
gibi, bu darbe kalkışması milletimize tekrar birlik olma şansı verdi.
Ben inanıyorum ki, bu yaşadıklarımızdan sonra vatandaşlarımız
birbirine daha nazik olacak, haksızlığa karşı daha duyarlı hale
gelecek. Allah o gece korkuyu bizim kalbimizden kaldırdı. O gece
ruhumuzda başka bir pencere açtı. Biz artık eski Cenk Sarıgöl,
Mustafa Hançerkıran, Önder Karakartal, Mehmet Taşyürek, Ser-
han Benk, Mahmut Değirmenci olmayacağız.
93
TOLGA TAN: Kırşehir’den Ankara'ya demokrasi mitingi için geldim. İki gündür de buradayım. Ülkemizi
kimse bölemez, bölmeye gücü yetmez. Her zaman Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızın
arkasındayız.
EMINE TURAN: Ülkemizde savaş çıkmaması, her türlü terör eylemine ve teröriste karşı durmak için buradayız.
Bu olaylar daha da devam ederse canımızı da veririz, çocuklarımızı da feda ederiz. Vatan için
ölürüz. Ülkemizde tehlike geçene kadar meydanlara geleceğiz.
VATANDAŞLAR NE DIYOR?
94
MİLLETVEKİLLERİNDEN15 TEMMUZDEĞERLENDİRMELERİSENA KILIÇ
95
MUSTAFA ŞENTOPAK PARTI ISTANBUL MILLETVEKILI
15 Temmuz gecesi yaşananın darbe teşebbüsü değil, terör
hareketi ve işgal teşebbüsü olduğu kanaatindeyim. Türkiye
tarihinde pek çok darbe yaşadı. Darbelerin hepsi kötüdür, hepsi
alçakça hareketlerdir. Ama “Türkiye’de yapılan darbelerin en
alçağı budur” diyebiliriz. Dünya genelinde darbe olan
yerlerde darbecilerin en büyük problemi “meşruiyet”
olmuştur. Hükümetlerin meşruiyeti bellidir, onlar
seçimle meşruiyet kazanır. Ama silah zoruyla ikti-
darı ele geçirenler meşruiyet sıkıntısı içindedir ve
bunu mümkün olduğu kadar gidermeye, bu sıkıntının
etkilerini azaltmaya çalışırlar. O bakımdan halkı
değil, daha çok siyasetçileri ve yöneticileri
karşılarına alırlar. En azından halkın da
gönlünü kazanmaya çalışırlar. Dünya-
nın pek çok yerinde yaşanan budur.
Bu darbe girişiminde ise çok tuhaf
bir durum var. Darbecilerin halka
ateş açması, halkı karşısına alması darbeci mantığı bakımından
da çok yanlış. TBMM’nin, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin bomba-
lanması da aynı şekilde değerlendirilebilir. Darbe yapınca yöneti-
mi ele geçirip ülkeyi yöneteceksiniz. Meclis ve Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi size lazım. Bunları niye tahrip ediyorsunuz? Bu olayı
şöyle yorumlamak mümkün; bu bir darbe değil, bir işgal, tahrip
hareketidir. Belki bir ihtimal “Yönetimi ele geçiririz” diye düşün-
müş olabilirler ama bunun olmayacağını fark ettikleri an-
dan itibaren tahrip etmek, ülkeye, devlete, kurumlara
zarar vermek, intikam almak için yapılmış bir hareket
olarak gözüküyor. Bu girişimin ardından Türkiye çok
büyük bir beladan kurtulma olanağı bulabilir. Bu terör
örgütünün devlet içerisindeki uzantılarını temizleme
imkanı da karşımıza çıktı. Çünkü kendi-
lerini ortaya çıkardılar. Aksi halde belki
on yıllarca devam eden bir süreç ya-
şanacaktı. Böylece devletimizin bu
terör örgütü uzantılarını temizleme
işi kolaylaşmış oldu.
IDRIS ŞAHIN24. DÖNEM ÇANKIRI MILLETVEKILI
Bu ülkenin dış güvenliğini sağlamakla görevli olan Silahlı
Kuvvetler’in elindeki silahı, bombayı milletine çevirdiği ve
acımasızca kullandığı bir süreci yaşadık. Namlunun millete
çevrildiği bu anlara ülke adına tanıklık etmenin utan-
cını yaşıyoruz. Geçmişte de bu tür çirkin saldırılara
ve demokrasinin askıya alındığı dönemlere hep
birlikte tanıklık etmiştik. Ancak hiçbiri bu kadar
can alıcı ve millete bu kadar zarar verici bir şekilde
gerçekleşmemişti. Dolayısıyla bunu bir “vahşet”
olarak değerlendiriyoruz. Darbe teşebbüsünü, akıl-
larını bir kısım yerlere ipotek etmiş canilerin,
milletin iradesine karşı gerçekleştirdiği
bir eylem olarak değerlendirmek ge-
rekiyor. Elbette çok büyük acılarımız
var. Bu acıları müşterek yaşamak
ve millet olmanın gereklerini yerine
getirmek durumundayız. Olay anı
ve sonrasında ülkemizde siyasi partilerimizin, medyamızın, üni-
versitelerimizin, sivil toplum örgütlerimizin millet olma şuuruyla
hareket ettiğini görüyoruz. Geçmiş dönemdeki darbelerde Silahlı
Kuvvetler’in içerisindeki cuntacılara destek olan sivil toplum,
medya, üniversiteler, iş dünyası gibi çevrelerin, bu darbe girişimi
sonrasında milletimizle birlikte alanda olduğunu, milletin kendi
iradesine sahip çıktığını görmenin mutluluğunu yaşıyoruz.
Sonuç itibarıyla, cumhur kendi reisine de, parlamentosu-
na da sahip çıkmıştır. Olay günü TBMM’nin açık olması
gerçekten tarihe kazınmış çok önemli bir ayrıntıdır.
Çünkü geçmiş dönemlerde postallar ve silahlar altında
Meclis kuşatılmış ve milletin seçmiş olduğu milletvekil-
leri maalesef parlamentodan uzaklaştırılmıştır. Millet-
vekilleri, milletin kendilerine vermiş olduğu yetki
ve iradeye sahip çıkamamışlardır. Ancak 15
Temmuz gecesi TBMM tarihî bir direniş
göstermiştir, Gazi Meclis kendisine yakı-
şanı yapmıştır. Bombalar altında milletin
iradesini korumuş ve kollamıştır. Bu
gerçekten övünülecek bir davranıştır.
96
YAHYA AKMAN21, 22, 23 VE 24. DÖNEM ŞANLIURFA MILLETVEKILI
Karanlığı aydınlığa çeviren milletimize ve Başkomutanımıza
minnet ve şükran borçluyuz. 15 Temmuz gecesi önce jetlerin ge-
çişini duyduk. TSK’nın “yönetime el koyduğu” yönündeki
açıklamanın ardından da Tijen Karaş’ın bütün milleti
iliklerine kadar titreten konuşması ve sokağa çıkma
yasağı geldi. O sırada arabayla eve dönmeye çalışıyor-
duk. Çocuklar korkuyor, telaşlanıyordu. İçimizi sinsi bir
tereddüt kapladı. Biz darbe görmüş milletiz. Bu ülkenin
darbe adı altında ne acılar yaşadığını biliriz.
27 Mayıs’ların, 12 Eylül’lerin yanına bir de
15 Temmuz’u koymak istediler. Fakat
hiçbir darbede bu kadar güçlü bir hü-
kümet, böyle cesur bir Başkomutan
yoktu; milleti cesaretlendirdi, soka-
ğa çağırdı. O gece vatandaşlarımız
tankın önüne yattı, üstüne çıktı,
üzerlerine silahla gelen askere koştu. Bir gecede bütün dünya bu
milletin ne kadar gözükara olabileceğine şahit oldu. Sala okun-
maya başladı, imamlar halkı meydanlara çağırdı. Dedik ki o za-
man, işte bugün ezanları bitiren darbelerin değil, darbeleri bitiren
ezanların vakti. Havaalanında Cumhurbaşkanımızın konuşmasını
dinlediğimizde bu işin artık son bulduğunu anlamıştık. Bu millet
o gece kefenini giyip kendini sokağa attı, tekbir getirerek
şehadet şerbetini içti. Yaşlılarımız evde secdelerde dua
ederken, gençlerimiz demokrasinin askerliğini yaptı.
Böylece 15 Temmuz sadece bir darbe girişimi olarak
kaldı. Şehit olan insanlarımız adına Demokrasi Bay-
ramı ilan edildi. Daha sonra kendini hoca sanan şahıs
çıktı ve bu millete ahmak deme gafletinde
bulundu. Bir gecede tank nasıl sürülür,
darbe nasıl durdurulur öğrenen halka
ahmak dedi. Eğer ahmaklık vatan ve
millet aşkıyla yanıp tutuşmaksa,
kefenini giyip sokaklara dökül-
mekse, Rabbim hepimize ah-
mak olmayı nasip etsin.
AYHAN BILGENHDP KARS MILLETVEKILI
Siyasi iradeye ve topluma yönelik her tür saldırı de-
mokrasi açısından tehdittir ve asla kabul edilemez.
Ama Türkiye’nin bu sürece nasıl geldiğini sadece son
birkaç saati ile değil, son aylarıyla bir bütün olarak ele
almak, darbe pratiğini genel değerlendirmek, darbe
sonrasında da insan hakları ve demok-
rasiyi güvenlik bürokrasisinin sivil
denetimini, parlamenter denetimini
önemseyerek bir yapısal reforma
vesile kılmak gerekiyor. Darbeleri
nihai olarak bitirmek, bir daha kim-
senin bu işe tenezzül ve tevessül etmeyeceği demokratik bir
anayasayı Türkiye’de egemen kılmak lazım. Toplumun
gösterdiği duyarlılığı siyasetin de bir yapısal dönü-
şüm için fırsata çevirmesi gerekiyor. 15 Temmuz
gecesi çoğu arkadaşımız Ankara’da yoktu. Gece
gelme imkanı bulamadık. Ankara’daki az sayıda
arkadaşımızın da Meclis’e ulaşma imkanı olmadı.
Ancak saat 23:00-24:00 civarında bildirimizi sa-
nal ortamda netleştirdik. Gece 01:00’de de
Merkez Yönetim Kurulu adına ortak
bildirimizi yayımladık, basına de-
meçlerimizi verdik. Bir sonraki gün
yapılacak ortak açıklamaya imza
vereceğimizi, oturuma katılaca-
ğımızı da beyan ettik.
97
HALUK IPEKAK PARTI AMASYA MILLETVEKILI
15 Temmuz gecesi söz de, karar da büyük oranda milletin olmuş-
tur. 15 Temmuz’dan sonra artık yepyeni bir Türkiye vardır. Daha
demokratik, kurumların daha sağlıklı işlediği, halkın da bu kurum-
lara sahip çıktığı bir Türkiye olacaktır. Bundan sonra ülkemizin
önü çok daha aydınlıktır. 15 Temmuz hepimizi yaraladı,
ama dünyanın çeşitli yerlerinden tanıdığım insanlar
Türk milletine hayranlık duyduklarını ifade etti. Halkın
tankların üzerine çıkmasını, uçaktan bomba atıldı-
ğında bile meydanların hiç terk edilmemesini bütün
dünya hayranlıkla izledi. 15 Temmuz akşamı ben de
Meclis’teydim. Meclis’te tarihî bir gece yaşadık. Tüm
milletvekilleri çok kararlıydı. Hemen Meclis’i aç-
tık. Meclis Başkanımız oturumu yönetti.
CHP ve MHP’den arkadaşlarımız geldi.
Meydanları dolduran milletle, çalışan
bir parlamentodaki milletvekilleri
darbeye karşı bütünleştiler. O bü-
tünleşme zaten darbecilerin yaptığı
girişimin başarısız olmasına yol açtı. Meclis’in açık olması bu sü-
reçte tarihî bir öneme sahipti. Bu durum darbecileri rahatsız etti.
Meclis’in açık olması aynı zamanda bu darbenin engellenmesinde
hayati bir önem teşkil etti. Geçmişte de darbeler yaşandı ama
kurumlara, insanlara, özellikle TBMM’ye saldırı olmamıştı. İngil-
tere Parlamentosu’na gitmiştim. II. Dünya Savaşı’nda Almanya
tarafından atılan bomba sonucu yıkılan parlamento binasının
fotoğraflarını gördüm. Hitler savaştığı devletin parlamento-
suna saldırmıştı, ki zaten dünyaya birçok acı yaşattıktan
sonra onun da sonu hüsran oldu. Fakat burada, darbeciler
bu milletin verdiği kaynaklarla alınan uçakları, milletin
verdiği paralarla alınan bombaları milletin parlamentosuna
yönelttiler. Bunu bütün dünya gördü. Bu alçaklığın, vatan
hainliğinin en büyüğüdür. Ancak milletimizin, Cumhur-
başkanımızın, Başbakanımızın dirayetli du-
ruşu darbe girişiminin püskürtülmesin-
de belirleyici olmuştur. Yine muhalefet
liderlerinin açıklamaları, bu hainlerin,
terör eylemini yapanların amaçlarına
ulaşamamasında çok önemlidir. Bu
millet aziz ve büyük bir millettir.
RECEP YILDIRIM22. VE 23. DÖNEM SAKARYA MILLETVEKILI
15 Temmuz gecesi benim için büyük bir şok oldu.
Olayları vatana, millete, kendi insanına karşı yapılan
büyük bir darbe olarak nitelendiriyorum. Eski darbe-
lere hiç benzemiyor. 1960 darbesini çocukluğumdan
hatırlıyorum. 1980 darbesinin ise üniversite me-
zunu bir insan olarak canlı şahidi oldum.
Her iki darbe öncesinde de belli olaylar,
bahaneler vardı. Oysa şu an Türkiye’de
darbelere gerekçe yapılan bahane-
lerden hiçbiri yok. Her şey düzgün
giderken, ekonomide, sanayide,
özgürlüklerde hiçbir sorun
yokken, halk arasında bir huzursuzluk yaşanmazken böyle bir
saçmalık olamayacağını düşündüğüm için darbe girişimi bende
şok etkisi yarattı. Bu insanlar aramıza katılarak hep iyi
niyetli olduklarını söylediler, tabiri caizse arkadan han-
çerlendik. Türkiye’deki terör unsurlarından her tür şey
beklenebilirdi ama bu insanlardan bunu beklemiyordum.
Milletimizin dinî duygularını, vatan, millet, töre yani
bir milleti meydana getiren unsurları istismar
edip, bunları vatan ve millet aleyhine
kullandılar. İnsanlarımızı sükûtu ha-
yale uğrattılar. Allah vicdan, izan ver-
sin. Sağduyulu askerimiz, polisimiz,
halkımız başta olmak üzere Allah
Cumhurbaşkanımıza da uzun ömür
nasip etsin.
98
BARIŞ YARKADAŞCHP ISTANBUL MILLETVEKILI
Darbe girişimini “alçaklık” olarak nitelendiriyorum. Çünkü halkın
iradesiyle seçilmiş bir yönetimi, elinize geçirdiğiniz silahlarla
gayrimeşru bir şekilde yürütemezsiniz. Darbe girişiminin ortaya
çıkmasından yaklaşık 1 saat sonra sosyal medya hesaplarıma,
“AKP’yi halk getirdi, sandıkta da halk götürmelidir.
En kötü sivil yönetim bile en iyi askerî yönetim-
den iyidir. Bu darbe kesinlikle kabul edilemez”
diye yazarak tavır koydum. Parlamentonun
meşruiyetine inanıyorum ve bu parlamento-
nun üyesi olarak burayı korumam gerekiyor.
Siz bir yönetimi beğenmeyebilirsiniz. O yöne-
timle mahkemelik olabilirsiniz. Siyasi kavgala-
rınız da olabilir, ama bu hiçbir zaman o yönetimin
silah zoruyla gönderilmesini meşru kılmaz.
İktidarın kim olacağına asker ya da polis
değil, halk karar verir. Halk sandığa gi-
der, beğendiğini seçer, beğenmediğini
gönderir. O yüzden sahip çıkmamız
gereken üç şey var; parlamentomuz,
demokrasimiz ve cumhuriyetimiz. Bunların üçünün de ne denli
önemli olduğunu 15-16 Temmuz günü postalların gölgesinde
sanırım herkes bir kez daha anlama şansına kavuşmuştur.
15 Temmuz’da darbecilerin, cuntacıların doğrudan Meclis’i hedef
alması kafalarında nasıl bir yönetimin olduğunun da gösterge-
sidir. Belli ki darbe yapanlar eğer başarılı olabilseydi, Türkiye
Meclis’i olmayan, halkın iradesinin yönetime yansımadığı bir
idare şekliyle karşı karşıya kalacaktı. O gün Meclis’in bizzat he-
def alınması demokrasimizin nasıl bir tehditle, tehlikeyle karşı
karşıya kaldığının görülmesi açısından önemlidir. Cuntacılar en
başta dört yeri hedef seçmişler; Saray, Meclis, Genelkurmay ve
Özel Harekat. Belli ki devleti çökertmeye veya ele geçirmeye,
rejimi de değiştirmeye yönelik bir adımdı. O yüzden Meclis’in o
akşam koyduğu tavır Türkiye’ye nefes aldırdı. Meclis Başkanı
ve yanında muhalefet partilerinin grup başkanvekillerini gö-
ren toplum darbeye karşı daha kararlı bir tavır almış-
tır. Şu bir kez daha görüldü; bu Meclis eksiğine
gediğine, eleştirilere rağmen bu halkın Mec-
lisidir. Bu parlamento milletin toplanma
alanıdır. Parlamentomuzu gözbebeğimiz
gibi yaşatmamız, sahip çıkmamız ve
daha çok güçlendirmemiz gerekir.
YUSUF HALAÇOĞLUMHP KAYSERI MILLETVEKILI
15 Temmuz’da demokrasiye uymayan bir olay yaşandı, bir darbe
girişimi oldu. Açıkçası Türkiye’de bir darbe olabileceğine
hiç ihtimal vermiyordum. Türkiye’nin bu konuda ol-
gunlaştığını ve bugüne kadar yaşanmış darbelerin
verdiği zararın herkes tarafından görüldüğünü
düşünüyordum. Ancak maalesef böyle bir olay
yaşadık. Bu olay daha önceki darbelerden de çok
farklı bir nitelik taşıyordu. Zira TBMM başta olmak
üzere Ankara Emniyet Müdürlüğü ve diğer kurumlara
yönelik bombalı saldırılar, halk ve polisle yaşa-
nan çatışma gibi hadiseler çok üzücü
olaylardır. Allah’a şükür ki darbe
girişimi başarıya ulaşamadı. Darbe
girişiminin bir daha yaşanmaması
için Türkiye’nin hukuk devleti sta-
tüsünü muhafaza etmesi lazım.
Darbecilerin yapabilecekleri gayri hukuki olayların yapılmaması,
daha aklıselimle hareket edilen, hukuk içinde kalan bir tavır takı-
nılması gerektiğini düşünüyorum. Şayet biz Gülen cemaatinin bu
işi yaptığını düşünüyorsak, ki öyle olduğunu görüyoruz, o takdirde
bunların ordu, polis teşkilatı ve bürokrasi içindeki yerleşmelerini
ciddi olarak tekrar ele alıp, bu örgüt içerisinde yer alanları
hukukun karşısına çıkarmamız lazım. Hukuk devleti ol-
mak istiyorsak, 15 Temmuz gecesinde gerçekte sadece
komutanının emrini dinleyen Mehmetçiğe karşı yapılan
vahşice hareketlerin üzerine de aynı şekilde gitmemiz,
bunların sorumlularını yakalayıp onları da hukukun karşı-
sına çıkarmamız gerekir. Kaldı ki bu demokrasinin bir ge-
reğidir. Bunların bu kadar ordu, polis teşkilatı ve bü-
rokrasi içine yerleşmesine göz yuman kim
varsa onların da tespit edilip hukukun
karşısına çıkarılması gerekir. Böylece
yılanın başının kim olduğunun tespit
edilerek, bir daha bu tür hareketlere
girişilmemesi konusunda her türlü
tedbirin alınması gerekir.
99
100
TÜRK DEMOKRASİSİNE İNEN İLK DARBE:
27 MAYIS 1960
101
“Sevgili vatandaşlar, bugün demokrasimizin içine düştüğü
buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kav-
gasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri
memleketin idaresini ele almıştır”… Türkiye Cumhuriyeti askerî
darbeyle tanıştığında takvimler 27 Mayıs 1960’ı gösteriyordu.
Türk demokrasisine inen bu ilk darbe, sonrakilere de zemin hazır-
layacak, ülkede her on yılda bir askerin ayak sesleri duyulacaktı.
TBMM eski Başkanı Ferruh Bozbeyli, 27 Mayıs 1960 darbesi
döneminin yakın tanıkları arasında yer alıyor. Yassıada Yargı-
lamaları sırasında Demokrat Parti Trabzon Milletvekili Prof. Dr.
Osman Turan’ın avukatlığını üstlenen Bozbeyli, Yalnız Demok-
rat isimli hatıratında darbeyi nasıl öğrendiğini şöyle anlatıyor:
“Sultanahmet’te sabahleyin marşlarla uyandık. Radyoda marşlar
söyleniyor. Mızrak isim-
li yarı deli bir adam var.
Dolaşır durur sokaklarda.
‘Mızrak nedir bu?’ de-
dim. ‘İhtilal oldu. Marş-
ları da Balıkesir Talebe
Yurdu’nun çocukları söy-
lüyor’ dedi. Böyle öğren-
dim. Sultanahmet’ten
yürüye yürüye Babıali’ye
geldim. Ama nasıl? Kimse
yok, sokağa çıkma yasağı
var. Her köşe başında as-
kerler bekliyor. Fakat hiç-
bir asker de bana ‘Nereye
gidiyorsun?’ diye sormadı.
Yürüdüm, Son Havadis
gazetesine geldim. Kapısında bir üsteğmen duruyordu. Gazeteci
Hami Tezkan ve Gökhan Evliyaoğlu vardı içeride. Sordum, onlar
da fazla bir şey bilmiyordu. Kalktım, tekrar eve geldim.”
27 Mayıs’ın ardından 30’lu yaşlarındayken Demokrat Partili
Osman Turan’ın avukatlığını üstlenen Ferruh Bozbeyli, “Beni
siyasete yönlendiren Yassıada oldu” dediği o günlerle ilgili şun-
ları söylüyor: “Yassıada’da duruşmalar bittikten sonra iddiaya
yani savcılık makamına bir ay mühlet verdiler, müdafaaya ise on
gün… Üstelik bu on günün de bir günü müvekkillerle görüşmeye
ayrıldı. Fenerbahçe Vapuru her gün sabahleyin saat sekizi çeyrek
geçe Dolmabahçe Camii’nin önünden kalkıyor, saat dokuzda
Yassıada’da oluyor, saat dokuzu on geçe de duruşmalar başlıyor.
Her gün böyle. Müvekkillerle görüşeceğimiz o tek gün, bir çarşam-
baydı, bütün avukatlar
yine sekizi çeyrek geçe
geldiler Dolmabahçe rıhtı-
mına. Fenerbahçe Vapuru
da orada, fakat çalışmı-
yor. Dolmabahçe Camii’nin
bahçesine insan boyun-
dan yüksek bir tel örgü
çekmişler. Bakıyorsun,
hiç kimse görünmüyor
tel örgünün içinde. Bir
adam göreceksin ki ‘Ne
zaman bineceğiz?’ diye
soracaksın. Bekliyoruz.
Saat sekizi çeyrek geçe
oldu, sekiz buçuk oldu,
vapur kalkmıyor. Kime
ZEYNEP YİĞİT
TBMM ESKİ BAŞKANI FERRUH BOZBEYLİ, TÜRKİYE’NİN ASKERÎ DARBEYLE TANIŞTIĞI 27 MAYIS DÖNEMİNİN YAKIN TANIKLARI ARASINDA YER ALIYOR. YASSIADA YARGILAMALARI SIRASINDA AVUKATLIK YAPAN BOZBEYLİ, “YASSIADA’DA KARŞILAŞTIĞIM OLAYLAR BENİ SİYASETE YÖNLENDİRDİ, YAŞANANLARA SEYİRCİ KALAMAYACAĞIMI DÜŞÜNDÜM” DİYOR.
102
şikayet edeceğimizi de bilmiyoruz. Çünkü kimse yok ortada. Bizi
götürmüyorlar. Bu arada saat on oldu. Ne zaman görüşeceğiz,
konuşacağız müvekkillerimizle? Nihayet içeriden bir yüzbaşı ge-
çiyordu. Bağırdılar, ‘Yüzbaşı, yüzbaşı’ diye. Adam geldi, ‘Benimle
ilgisi yok’ dedi, gitti. Neyse içeriden bir binbaşı çıktı. Fenerbahçe
Vapuru bozulmuşmuş. Biz kendimiz bir motor tutup öyle gidebi-
lirmişiz. Nasıl bir iş bu? Aylardır her gün bizi siz götürüyorsunuz
Fenerbahçe Vapuru’yla, şimdi ‘Motor bulun, kendiniz gidin’ diyor-
sunuz. Yani devletin Fenerbahçe Vapuru bozuksa başka düzgün
vapuru yok mu? Neyse sonunda bir motor bulundu. Biz oraya saat
yarımda vardık. Bundan daha âlâ zulüm olur mu?”
Saatler geçiyor, çile bitmiyor
Avukatlar güç bela Yassıada’ya ulaşıyor, fakat karşılarına yeni
zorluklar çıkıyor. Ferruh Bozbeyli, orada karşılaştıkları manzara-
yı şöyle anlatıyor: “Yassıada’da bir basketbol salonu var. Orada
olur zaten duruşmalar. Basketbol salonunun ortasına Demokrat
Parti’nin on yıllık grup zabıtlarını yığmışlar. Öbür yanına da on
yıllık Meclis müzakere zabıtlarını koymuşlar. Başında da bir üs-
teğmen. Biz hangi tarihin Meclis zabıtları veya grup zabıtlarının
işimize yaradığını söyleyeceğiz, üsteğmen de bulup verecek. Avu-
katlar yetmişin üstünde... Gözünüzle görmeseniz şu söylediğim
şeye inanamazsınız; üç aylık Anayasa’yı ihlal davasının zabıtları
tek kopya bir klasör. Şimdi bakın, bütün avukatlar ne yapacak?
Bir, müvekkili ile görüşecek. İki, vaktiyle bir gün duruşmaya gel-
memişse ve o gün de bir gelişme olmuşsa, zabıtlarda kendi sa-
vunmasına yarayan bir şey var mı diye arayıp bulacak. Üçüncüsü,
Demokrat Parti’nin on yıllık Meclis ve grup zabıtları içinde kendi
müdafaasına yarar bir şey var mı, yok mu, onu bulacak. Yerini ve
tarihini belirleyecek, üsteğmen de belgeyi bulup verecek. Üç aylık
zabıt kitabını alıp herhangi bir sayfasına baksanız, ikinci sayfayı
bir başkasının açması mümkün müdür? Bir kitabın başında üç-dört
avukat. Biri diyor ki ‘Dur, çekme’, biri diyor ki ‘İtme’…”
Yassıada’da avukatların çektiği sıkıntılar bunlarla da bitmiyor.
Ferruh Bozbeyli, müvekkillerle zor şartlar altında konuşulduğunu
belirterek, “Osman Bey ile görüştüğümüz yer nasıl biliyor musu-
nuz? Şimdi bir oda düşünün. Bu odanın ortasında bir oda daha
düşünün. Bu oda tel örgülü. Müvekkillerimiz iç odaya giriyorlar,
bizler dışarıdayız. İçeride yirmi mebus var. Biz de etrafta yirmi
avukat... Sen bir şey konuşsan, öteki duymuyor. Duymadıkça
daha çok bağırıyor insanlar. O gürültüde doğru düzgün anlaşmak
mümkün değil” diyor.
“12 MART OLMASA BELKİ DE TÜRKİYE’NİN SİYASİ TABLOSU DEĞİŞECEKTİ” DİYEN FERRUH BOZBEYLİ, DEMOKRASİ KÜLTÜRÜNÜN YERLEŞMESİNİN ÖNEMİNİ VURGULUYOR.
103
Ferruh Bozbeyli’nin Yassıada ile ilgili unutamadıkları arasında duruşmaları takip
eden dinleyiciler de yer alıyor: “Yassıada’ya dinleyici olarak alınanlar belli insanlardı.
Öyle, ‘Ben de gideceğim’ diyen herkese izin vermiyorlar. Onların vazifesi Demokrat
Partilileri rahatsız etmek. Mesela Adnan Menderes’e bir şey soruluyor, ‘Hatırlayama-
dım’ derse bütün dinleyici localarında gülüşmeler oluyor. Kimseye de ‘Ne gülüyorsun?’
diyen yok. Bunları çoğaltmak istemiyorum. Geçmiş olayları tekrar hatırlamak da
istemiyorum. Hiç güzel değildi.”
Darbeden muhtıraya…
Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı
Hasan Polatkan’ın idam edildiği, yüzlerce kişinin hapis cezasına çarptırıldığı 27 Mayıs
döneminden yaklaşık on yıl sonra Türkiye bu defa askerî muhtırayla karşı karşıya
kaldı. 12 Mart 1971 tarihinde saat 13:00’te TRT radyolarından şu cümlelerle başlayan
bildiri okundu: “Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yur-
dumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş,
Atatürk’ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda
yitirmiş ve anayasasının öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye
Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür”... Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Deniz
Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Muhsin Batur’un imzasını taşıyan bildirinin ardından Başbakan Süleyman Demirel istifa
etti, Nihat Erim Hükümeti kuruldu.
1965-1970 yılları arasında TBMM Başkanlığı yapan Ferruh Bozbeyli, 12 Mart 1971
Muhtırası verildiğinde Demokratik Parti Genel Başkanı olarak Meclis’te yer alıyor. “12
Mart bir cuma idi. Ben her zaman olduğu gibi Meclis’e gittim. Hiçbir şey hissetme-
dim. Hafızamda iz bırakan herhangi bir olay
yok” diyen Bozbeyli, “12 Mart olmasa belki
de Türkiye’nin siyasi tablosu değişecekti”
yorumunu yapıyor.
“Demokrasi kültürü yerleşmeli”
Ferruh Bozbeyli, 12 Mart döneminde asker-
lerin parti genel başkanlarıyla ayrı ayrı gö-
rüştüğünü ifade ederek şu bilgileri aktarıyor:
“Açık açık söylemiyorlar, ‘Faruk Gürler cum-
hurbaşkanı olacak’ demiyorlar da, ‘Efendim
bir geçitten geçiyoruz. Yeni cumhurbaşkanı
seçilecek. Türkiye’nin böyle çalkantılara
tahammülü yok. Bir an evvel cumhurbaş-
kanının seçilmesi gereklidir. Bunun için de
herkesin üzerinde ittifak edeceği bir isim
bulmak gerekir. Siz ne düşünüyorsunuz?’
diye soruyorlar. Komutanlar oturmuşlar, ikna
için siyasilerle konuşuyorlar. Ben de şöyle
söyledim: ‘Paşam, bakın. Şurada hepiniz
paşasınız. Aranızda bir kıdem, bir derece
farkı vardır. Bir tek paşanın Genelkurmay
Başkanı önünde bacak bacak üstüne attığını
görmedim. Askerlik böyledir. Ama ben sizin
karşınızda bacak bacak üstüne atmış oturu-
yorum. Sivillerin hayatı başkadır. Siz burada
bir emir verirsiniz, herkes kabul eder. Ama
ben genel başkanım diyerek burada bir söz
vermeye kalksam, bütün milletvekilleri beni
dinleyecek değiller. Ben herhangi bir konuda
bir meseleyi onlara götürmek, onlarla konuş-
mak, onların fikirlerini almak durumundayım.
Onun için size herhangi bir şey söyleyemem.
Sadece bir teklif ile karşı karşıyaysam bu
teklifi götürür arkadaşlarıma sunarım. On-
ların düşüncelerini alır size söylerim. Başka
bir şey söyleyecek durumda değilim.’ Bu
sözlerim üzerine ‘Peki’ dediler.”
27 Mayıs 1960, 22 Şubat 1962, 21 Mayıs
1963, 12 Mart 1971... Türk demokrasisinin
sancılı dönemlerinin yakın tanığı Ferruh
Bozbeyli, demokrasi kültürünün yerleşmesi-
nin ve insanların birbirlerine karşı saygılı ve
hoşgörülü olmasının önemini vurguluyor.
104 SÖYLEŞI
FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz’da gerçekleştirdiği darbe girişimini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye zor bir coğrafyada bulunmaktadır. Tarihi boyunca pek çok
medeniyetin geçiş güzergahında yer almış ülkemizde yaşamanın
daima bir bedeli olmuştur. Burayı vatan olarak elde tutmak ve
burada yaşamak tüm nesillere bedel ödetmiştir. Asya’yı Avrupa’ya
bağlayan ülkemiz aynı zamanda Ortadoğu, Rusya ve Avrasya
petrol ve doğalgaz kaynaklarının ticari geçiş güzergahındadır.
Dolayısıyla bu topraklar, ekonomik ve stratejik değeri nedeniyle
her zaman kritik öneme sahip olmuştur.
Türkiye’de yaşamak güçlü olmayı ve daima güçlü kalmayı gerek-
tirir. Bin yıl kesintisiz dünyaya hükmetmiş bir milletin tabii ki iç ve
dış düşmanları vardır ve olacaktır. Zor zamanlarda doğru kararlar
vermek, bunları uygulamak ve netice almak ülkeleri ve liderleri
büyütür, yüceltir.
Geçmişte yaşanmış darbe ve darbe girişimlerinden ders çıkar-
mayan, beyni yıkanmış, iradesi ve gayesini başkasının eline ve
kararlarına teslim etmiş, bir kısmı asker giyimli, vatan haini FETÖ/
PDY teröristlerinin 15 Temmuz’daki darbe kalkışması tarihimizin
en büyük yüz karasıdır. Bu kalkışmayı ve mevcut askerî yapıyı iyi
analiz etmek lazımdır. Öncelikle ülkemizdeki devlet kurumlarının
ve askerî yapının çağın gereklerine göre tüm unsurlarıyla birlikte
yenilenmesi şarttır. Bu düzenleme “Yeni Türkiye”, “Güçlü ve Büyük
Türkiye” anlayışı ve hedefiyle gerçekleşmelidir. Her on yılda bir
darbe yapmaya alışmış, dış güçlerin telkinine açık bu yapı mutlaka
millî bir anlayışla yenilenmelidir.
15 Temmuz’da canice yapılan darbe girişimi “vaka-i adiye’’ ve
“vaka-i şerriye”den “vaka-i hayriye” çıkarılması ve devletin yeni-
den yapılanması için bir fırsattır. Bu sebeple başta Cumhurbaş-
kanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Başbakanımız
Sayın Binali Yıldırım, TBMM Başkanımız Sayın İsmail Kahraman,
siyasi partilerimizin genel başkanları ve mensupları bu darbenin
önlenmesinde öncü olmuşlardır. Yeniden yapılanmanın da mimar-
ları olacaklardır. Bu anlayış birlikteliği ülkemiz ve devletimiz için çok
önemlidir. Bu birliktelik her türlü siyasi rekabetin ve siyasi anlayışın
üzerindedir. İstanbul Yenikapı’daki “Demokrasi ve Şehitler Mitingi”
buna en iyi örnektir.
Hükümet, Olağanüstü Hal Kanunu’na dayanarak, FETÖ’nün
darbeci insan kaynağı haline gelen dershaneler, özel okullar,
harp akademileri, askerî liseler ve astsubay hazırlama okullarını
kapatmıştır. Millî Savunma Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite
kurulmuştur. Kuvvet Komutanlıkları Millî Savunma Bakanlığı’na,
Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları İçişleri Bakanlığı’na,
askerî hastaneler Sağlık Bakanlığı’na, tersaneler ise Millî Savunma
Bakanlığı’na bağlanmıştır. Devlette yeni ve doğru yapılanmalar
gerçekleştirilirken, FETÖ’cü hainler hukuk içinde hesap verecek-
lerdir.
15 Temmuz gecesi milletin silahları millete yöneltildi, yüzlerce
şehit verildi, binlerce kişi yaralandı. Bu konudaki değerlendir-
meleriniz nelerdir?
Tarihimizde ilk defa Silahlı Kuvvetlerimiz içindeki asker giyimli bir
avuç terörist, kendi uçak, tank ve silahlarımızla kendi ordumuzu
ve milletimizi vurmuştur. Bu ne acı bir olaydır ki darbeciler toplu-
MILLETIMIZ DEVLETINE VE DEMOKRASIYE SAHIPÇIKMIŞ, HALKIN GÜCÜ TANKIN GÜCÜNÜ YENMIŞTIRSÖYLEŞİ: NEHİR ÖZTÜRK
YAŞAR KARAYEL:
105
15 TEMMUZ GECESİ ATATÜRK HAVALİMANI’NDA TANKLARI DURDURAN VATANDAŞLAR ARASINDA YER ALAN 23, 24 VE 25. DÖNEM KAYSERİ MİLLETVEKİLİ YAŞAR KARAYEL, “DARBELERİN SUSTURDUĞU EZANLARDAN SALALARIN SUSTURDUĞU DARBELERE ULAŞTIK” DİYOR.
mumuzun peygamber ocağı olarak gördüğü kurumdan çıkmıştır.
Eskiden darbelere gerekçe olarak laiklik, Atatürkçülük ve devlet
yönetiminin paylaşılmasındaki anlaşmazlıklar gösterilirdi. Bu sefer
aklını ve şahsiyetini kiraya vermiş, hipnoz edilmiş, emperyalist-
lerin oyuncağı olmuş bir güruhun yandaşları bu adiliği yapmıştır.
İnsanlıktan nasibini almamış, devlet ve millet düşmanlığında
sınır tanımayan, itaatsiz, zalim, gözü dönmüş bu hainler kendi
komutanlarını işkenceyle alıkoymuş; TBMM’yi, Cumhurbaşkan-
lığı Külliyesi’ni, Emniyet Müdürlüğü’nü, MİT’i, Polis Özel Harekat
Merkezi’ni bombalamış; TRT, özel televizyon kanalları ve devlet
kurumlarını işgale kalkışmıştır. Rahmetli Turgut Özal zamanında
Polis Özel Harekat darbe ve teröre karşı güçlendirilmiş, 28 Şubat
döneminde ise Özel Harekat’ın bütün ağır silahları toplatılmıştır.
Bu silahların ne kadar elzem ve önemli olduğu 15 Temmuz’da
anlaşılmıştır. Meclis’i, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, Emniyet
Müdürlüğü’nü koruyacak füze savunma sistemleri ve ağır silah-
lar olmamasının acısı yaşanmıştır. Devlet kurumları, binaların
önüne ve yollara çöp kamyonları, otobüs ve araçlarla barikatlar
kurularak korunmaya çalışılmış, Zırhlı Birlikler’in kapıları tır ve
belediye araçlarıyla tutulmuştur. Devletin bu tip darbelere karşı
hem istihbarat hem de imkanlar bakımından ne kadar hazırlıksız
olduğu görülmüştür.
Size göre darbe girişiminin ardında yatan nedenler nelerdir?
15 Temmuz FETÖ/PDY darbe teşebbüsü Türkiye’yi siyasi ve
ekonomik olarak çökertme girişimidir. FETÖ, daha önce MİT
Müsteşarı'nın sorgulanması, MİT tırlarının durdurulması ve 17-25
Aralık’ta olduğu gibi çeşitli yollarla gücünü denemiş, fakat ikti-
darımızın kararlı duruşu ve erdemli davranışı sayesinde amacına
ulaşamamıştır. Söz konusu terör örgütü, bu yılki Yüksek Askerî
Şura’da tasfiye edileceğini anlayınca asker ve sivil ne kadar
yandaşı varsa bunları harekete geçirerek, iç ve dış düşmanlarla
işbirliği yaparak bu menfur darbe saldırısını gerçekleştirmiştir.
Bunlar devlet ve milletin kurumlarına yerleşmiş bir virüstür. Yok
edilmeleri ancak tasfiyeyle mümkündür. Uzun yıllardır her iktidar
döneminde içeri sızmış ve kendilerini gizlemişlerdir. Hedeflerine
ulaşmak için her yolu mübah saymışlardır. CHP ve MHP’de kaset
skandalları yaratarak siyaseti şekillendirmeye çalışmışlar, iktidarı
da tehdit etmişlerdir. Kendi çıkarları ve emrinde oldukları emper-
yalistlerin talepleri doğrultusunda ülkemizi Suriye ve Iraklaştırmak
istemişlerdir. Gayeleri Türkiye’de bir iç savaş çıkarmak ve kardeşi
kardeşe vurdurmaktır. Daha önce denenmiş Çorum, Maraş, Sivas
olayları gibi çatışmaların çıkması için propaganda yapmışlardır. Bu
sırada Türkiye düşmanları ve şer unsurlarının hepsiyle işbirliği içine
girmişlerdir. Bu darbe girişimi başta ABD olmak üzere AB, İsrail ve
uzantıları tarafından özel olarak desteklenmiştir. Bu ülkeyi bölme
ve parçalama planı yeni değildir. Yüz yıl önce yarım kalmış planın
yeni bir versiyonudur.
Bu planı biraz açar mısınız?
Bilindiği gibi, I. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916’da Osmanlı
ordusu, İngiliz kuvvetlerini Kutü'l-Amâre’de bozguna uğratmıştır.
Bu büyük zaferimizden 17 gün sonra, 16 Mayıs 1916’da İngiltere
ve Fransa arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu’daki
topraklarının paylaşımı konusunda Sykes-Picot Antlaşması yapıl-
mıştır. Fakat İngiltere, Osmanlı’ya karşı ayaklanan Şerif Hüseyin’i Sykes-Picot Antlaşması
106 SÖYLEŞI
destekleyerek Arap Yarımadası’nda kendine bağlı
bir Arap devleti kurmak isteyince Fransa buna razı
olmamış ve yeni bir antlaşma yapılmasını talep
etmiştir. Bunun üzerine Rusya’nın da katılımıyla
Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarının paylaşı-
mına yönelik bir antlaşma imzalanmıştır. 1917’deki
Rus devriminden sonra Troçki bu gizli antlaşmayı
dünya kamuoyuna açıklamıştır. Batılı emper-
yalistlerin böl-yönet anlayışı hiç değişmemiştir.
15 Temmuz’daki darbe girişimi de bu anlayış ve
planın FETÖ tarafından çıkarılacak bir iç savaş
sonrasında uygulanmasına yöneliktir.
Bu menfur darbe girişimi Sayın Cumhurbaşka-
nımızın liderliği, Başbakanımız ve TBMM Başkanı-
mızın kararlı duruşu, aziz milletimizin devlete ve
demokrasiye sahip çıkmasıyla önlenmiştir. Şimdi
arınma ve temizlenme zamanıdır. İntikam alma
duygusu ile değil, devletin adalet anlayışı ile hare-
ket edilerek suçlu suçsuzdan ayrılmalı, devlete ve
millete silah doğrultan, bu terör örgütüne yardım
ve yataklık eden, devlet gücünü ve imkanlarını bu
hainler lehine kullanan kim varsa devlete hesabını
vermelidir.
Darbe girişiminin olduğu gece neler yaşadınız?
Kalkışmayı haber alır almaz oğlum ve yeğen-
lerimle birlikte arka yolları kullanarak Atatürk
Havalimanı’na ulaştık. Buraya geldiğimizde, alanı
kontrol vazifesi verilen tanklardan ikisi milletin
üzerine doğru hareket ediyordu. Önlerine geçip
tankları durdurduk. Araçlardan birinin komutanı, milletin kararlı duruşu sayesinde
tankın kapağını açmak zorunda kalınca vatandaşlarımızla birlikte harekete geçtik
ve üzerine çıkarak tankı teslim aldık. Araç komutanını ve askerleri havalimanındaki
polis karakoluna bizzat teslim ettik. Diğer tank ise bir minibüsü ezmiş, insanları
yaralamış olmasına rağmen vatansever insanlarımızla birlikte onu da durdurmayı
başardık ve içindeki darbecileri polise teslim ettik. O sırada bazı darbeciler kuleye
çıkmış, bir kısmı güvenlik kuvvetlerimiz tarafından yakalanmıştı. Biz de kuleye
çıkarak geri kalan darbecilerin ele geçirilmesi ve kulenin kontrolünün sağlanması
konusunda yardımcı olduk. Kule ve pistlerin emniyetinin sağlandığı saatlerde F-16
uçakları alçaktan uçuş yaparak milleti taciz ediyordu. Ses bombası gibi bir etkisi
bulunan bu alçak uçuşlar camların kırılmasına ve insanlarımızın yaralanmasına
sebep oluyordu.
Biz kuleden ayrılıp Devlet Konukevi’ne girdiğimiz sırada Sayın Cumhurbaşkanı-
mız aile fertleriyle birlikte ATA uçağından alana indiler. Devlet Konukevi’nde yara-
lılar vardı. Yaralılarla ilgilenen Cumhurbaşkanımız, daha sonra basın toplantısında
millete hitap ederek darbecilerin teslim olmaya başladığı, durumun kontrol altında
olduğu müjdesini verdi. 15 Temmuz gecesi bitmiş, güneş Türkiye’nin üzerine ye-
niden doğmuştu. Bu güneş demokrasinin ve ülkemizin geleceğini aydınlatıyordu.
Darbelerin susturduğu ezanlardan salaların susturduğu darbelere ulaştık.
Medya kuruluşlarımız tam bir vatanseverlik örneği göstererek devletine, milleti-
ne ve demokrasiye sahip çıktı. Siyasi partiler ve mensupları hep birlikte hareket
ederek devlet ve millet kaynaşmasına destek verdi. Bu anlayışın sürekli olması
millî menfaatlerin gereğidir. Zafer ve hakimiyet Allah’ın yardımıyla milletimizin
olmuştur. Bu zalim darbe girişimine karşı millet ayağa kalkmış; köken, mezhep,
meşrep, siyasi parti, ideolojik düşünce gözetmeden ülkesinin işgal girişimine
mani olmuştur. Savaş uçaklarına, bombalara, tanklara, makineli tüfeklere karşı
göğsünü siper etmiş, insanlarımızı ezerek şehit eden tankları ellerindeki şehit
kanıyla sulanmış bayrağımızla teslim almıştır. Şehitlerimiz, gazilerimiz ve tüm
milletimiz sayesinde halkın gücü tankın gücünü yenmiş ve demokrasi kazanmıştır.
Bundan sonra zalime ve darbecilere merhamet etmek milletimize zulümdür. Bize
107
“KALKIŞMAYI HABER ALIR ALMAZ OĞLUM VE YEĞENLERİMLE BİRLİKTE ARKA YOLLARI KULLANARAK ATATÜRK HAVALİMANI’NA ULAŞTIK. BURAYA GELDİĞİMİZDE, ALANI KONTROL VAZİFESİ VERİLEN TANKLARDAN İKİSİ MİLLETİN ÜZERİNE DOĞRU HAREKET EDİYORDU.” güç veren 79 milyon insanımıza, 81 ilimize, meydanları boş bırakmayan kahramanla-
rımıza, gazilerimize şükran ve minnet borcumuz var. Tüm şehitlerimizi rahmetle yâd
ediyor, yaralı vatandaşlarımıza acil şifa diliyorum. Yenikapı'da ülkesine ve demokrasiye
sahip çıkmak için toplanan beş milyon vatan evladını saygıyla selamlıyorum. Allah
devletimize ve milletimize zeval vermesin. Darbe mi? Bir daha asla!
Türkiye 15 Temmuz öncesinde de darbe girişimleri ile darbe ve muhtıra dönemleri
yaşadı. Siz bu dönemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’deki darbe geleneğinin Osmanlı dönemine kadar uzandığını söylemek yanlış
olmayacaktır. Yeniçeri Ocağı’nın Sultan Murad, Sultan Selim, Sultan Mahmud; İttihat
ve Terakki mensubu ve subaylarının ise Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamid’e
karşı ayaklanmaları bildiğimiz tarihî hakikatlerdir.
Her darbe “vesayet düzeni”nin tahkim edilmesine, ordunun siyaset ve siyasetçiler
üzerindeki etkisinin artırılmasına sebep olmuştur. Seçilmiş, meşru, millet iradesini
hakkıyla temsil eden Demokrat Parti iktidarı ve Başbakan Adnan Menderes’e yönelik
27 Mayıs 1960 darbesi, “darbelerin anası” olarak tarihteki yerini almıştır. 27 Mayıs’ın
ardından Türkiye’de her on yılda bir darbe yapma geleneği hayata geçirilmiştir; 12
Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 e-bildirisi… Ve 15 Temmuz.
Her darbe Türkiye’de demokratikleşmeyi, insan haklarını, fikir hürriyetini, sivil
siyaset anlayışını ve örgütlenmeyi engellemiş, ülkemizin kalkınmasına ve refahına
zarar vermiştir. Yüzüncü yılını kutlamaya hazırlandığımız Cumhuriyetimizin kırk altı
yılı askerî yönetimler altında sıkıyönetim ve olağanüstü hal uygulamalarıyla geçmiş-
tir. Darbelerin yapıldığı her dönemde TBMM’nin yetkileri askıya alınmış veya Meclis
kapatılmış, millet iradesi yok sayılmış, toplum
baskı altına alınarak temel hak ve hürriyetleri-
nin hepsi çiğnenmiştir.
Bu ay 36’ncı yıldönümü olması nedeniyle 12
Eylül darbesine de değinelim. 12 Eylül dö-
neminde Türkiye’de yaşananlarla ilgili neler
söylemek istersiniz?
12 Eylül, zulüm ve işkencenin yoğun bir biçimde
yapıldığı, faili meçhul cinayetlerin işlendiği bir
dönem olmuştur. Başta TBMM olmak üzere
siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları kapa-
tılmıştır. 12 Eylül döneminde resmî kayıtlara
göre 650 bin kişi gözaltına alınmış, 210 bin
kişi hakkında sıkıyönetim mahkemelerinde
dava açılmış, 65 bin kişi mahkum olmuş, 6 bin
353 kişi hakkında idam istenmiş, 500 kişi için
idam kararı verilmiş, 50 kişi idam edilmiştir.
388 bin kişiye yurt dışı yasağı konulmuş, 4 bin
891 kamu görevlisinin işine son verilmiş, 4 bin
509 kişi sürgün edilmiş, 20 bin kişi zorla emekli
yapılmış, 30 bin vatandaş yurt dışına kaçmış,
15 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 23 bin
667 sivil toplum kuruluşu kapatılmıştır. 937
film yasaklanmış, bazıları imha edilmiştir.
Hatırlanacağı gibi, 2012 yılında Meclis’te
temsil edilen dört siyasi partinin ortak önerisiy-
le TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Ko-
misyonu kurulmuştur. Bu komisyon 12 Eylül’le
birlikte tüm darbe ve muhtıra dönemlerini de-
taylı bir şekilde inceleyerek hazırlanan raporları
iki cilt halinde TBMM Başkanlığı’na sunmuştur.
15 Temmuz'a yönelik olarak TBMM'de yeni ku-
rulan Meclis Araştırma Komisyonu da bu men-
fur işgal girişimini tüm detaylarıyla araştırarak
önerilerini Meclis'e sunacaktır. Talat Aydemir’in 21 Mayıs 1963 tarihindeki darbe girişimi.
108 SÖYLEŞI
15 TEMMUZ GECESI SALA VE EZAN SESLERIF-16 UÇAKLARININ SESLERINI BASTIRDISÖYLEŞİ: ZEYNEP YİĞİT
DIYANET IŞLERI BAŞKANIPROF. DR. MEHMET GÖRMEZ:
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. MEHMET GÖRMEZ, DARBE TEŞEBBÜSÜNDEN HABERDAR OLUR OLMAZ BİR KRİZ MASASI OLUŞTURDUKLARINI BELİRTEREK, “TÜM DİN GÖNÜLLÜSÜ KARDEŞLERİMDEN SALA VE EZAN OKUYARAK MİLLETİMİZİN MANEVİYATINI AYAKTA TUTMALARINI İSTEDİM. MİLLETİMİZİN KAHİR EKSERİYETİ BUNDAN ÇOK BÜYÜK BİR MUTLULUK DUYDU, TELEFONLARIMIZ SUSMAK BİLMEDİ” DİYOR.
109
Bir darbe girişimi olduğunun kamuoyuna açıklanmasının ardın-
dan Diyanet Işleri Başkanlığı olarak neler yaptınız?
Öncelikle milletimizin onurunu ve hukukunu korumak uğruna
canlarını siper ederek bu menfur ve meşum hadisede hayatlarını
kaybeden bütün kardeşlerimize Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum.
Her bir şehidimizi rahmetle, minnetle, şükranla yâd ediyorum. Yüce
Mevla’dan ailelerine sabır ve metanet, lütuf ve merhamet niyaz
ediyorum. Yaralı olan gazilerimize acil şifalar diliyorum. Cumhurbaş-
kanımıza, Meclisimize, Silahlı Kuvvetlerimize, Emniyet güçlerimize
ve hassaten milletimizin her bir ferdine geçmiş olsun diliyorum.
Cenab-ı Hak, şanlı tarihi boyunca adaletin temsilcisi ve mazlumların
umudu olmuş bu milleti her türlü beladan muhafaza buyursun.
Sorunuza geldiğimizde, 15 Temmuz gecesinde Ankara’da binala-
rın hemen üstünden geçen savaş uçaklarını, helikopterleri, yolları
tutan tankları ve köprülerin kapatılmasını duyar duymaz özel bir
mekanda kriz masası oluşturduk. O menfur gecede bize düşen
görev, milletimizin yanında durmak, milletimizi hukukuna sahip
çıkmaya davet etmek ve kendi hukukunu savunurken maneviyatını
da ayakta tutmaya çalışmaktı.
Bu meşum olayın ilk saatlerinden itibaren 120 bin din görevlisine
hitaben “Değerli din gönüllüsü kardeşim!” diye başlayan ve hep
birlikte milletimizin yanında yer almamızı ifade eden bir metin
gönderdik. Bu mesajda milletin hukukunu korumamız gerektiğini,
bütün minarelerin ışıklarının yakılmasını ve vatanımızın bu zor
zamanında milletimizin maneviyatını ayakta tutmanın görevimiz
olduğunu ifade ettik.
Ayrıca ben çocukken Kıbrıs Harekâtı’nda bütün minarelerden
sala okunduğunu hatırlıyorum. Menfur olaylar başladığında bu-
lunduğum yerden bütün televizyon kanallarına ulaştım ve tüm
din gönüllüsü kardeşlerimden sala ve ezan okuyarak milletimizin
maneviyatını ayakta tutmalarını istedim.
Biz, özgürlüğümüzün simgeleri minarelerden yükselen ve Resul-i
Ekrem’e (sas) karşı muhabbetin en güzel ifadesi olan bu salaların
güven ve huzur aşılayacağını biliyorduk. Sala ve ezan sesleri F-16
uçaklarının seslerini bastırdı, tankların namlularından çok daha
güçlü bir şekilde bütün illerimizde, bütün kasabalarımızda, köyleri-
mizde yayıldı. Hamdolsun, milletimiz kendi hukukuna sahip çıkmak
için anında evlerinden çıktı. Ayrıca bu gibi zamanlarda kaos oluşa-
bileceğini de dikkate alarak her cümlede, her anonsta asla herhangi
bir şiddete başvurulmadan, herhangi bir taşkınlık yapılmadan ve
hiç kimseye zarar verilmeden hareket edilmesi gerektiğini; sadece
meşru olarak haklarımızı ve hukukumuzu müdafaa etmemiz lazım
geldiğini de ilave ettik.
Milletimizin kahir ekseriyeti bundan çok büyük bir mutluluk ve
heyecan duydu, telefonlarımız susmak bilmedi. Milletimiz adeta
salayla özdeşleşti, sala milletimizle özdeşleşti. Ezanları susturan
darbelerden, darbeleri susturan sala seslerini bize lütfettiği için
Allah’a hamdolsun dedik. Bizim tarihimizde darbelerin acı izleri var-
dır. Söz gelimi Diyanet İşleri Başkanlığımızın kayıtlarına göre 1960
ihtilalinde 7-8 gün ezan okunmamıştır bu ülkede. 12 Eylül sabahın-
da hiçbir imam gidip ezan okuyamamıştır. Üzülerek ifade edeyim
ki, yüzyıllar boyu dinmeyen ezanlarımızı darbeler susturmuştur.
Bundan dolayı halkımız Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu sü-
reçte çok önemli bir vazife üstlendiğini ifade ediyor. Bizim sala-
mız kalbe inşirah vermek için okunmuş bir saladır. Salalarımızın
yankısı sınırlarımızı aşmış, Kerkük’ten Saraybosna’ya bütün İslam
coğrafyasında dolaşarak Müslüman kardeşlerimizin dualarını bize
ulaştırmıştır. Tekrar belirtmek isterim ki, böyle bir zamanda mille-
tin maneviyatını yükseltmek, birlik ve beraberliğine katkı sunmak
Diyanet İşleri teşkilatının hem yasal hem de manevi sorumlulu-
ğudur. Her türlü siyasetin dışında kalarak, toplumsal varlığımızı
ve birliğimizi, huzurumuzu ve kardeşliğimizi bütün menfaatlerin
üstünde tutarak hareket eden Başkanlığımız, “milletinin emrinde
ve din-i mübinin hizmetinde” olmaya devam edecektir.
Darbe girişimi sırasında öldürülen darbecilere yönelik din hiz-
metleri verilmeyeceğini açıkladınız. Bu uygulamayla ilgili neler
söylemek istersiniz?
Öncelikle ifade etmek isterim ki, söz konusu karar dinî bir karar
değil, kurumsal bir karardır. Prensip olarak bir insanın öldükten
sonra hükmü Allah’a aittir. Ancak Din İşleri Yüksek Kurulumuz,
milletin iradesini yok sayarak meşru yönetimi ortadan kaldırmak
isteyenlere ve millet üzerinde baskı kuranlara yönelik almış ol-
duğu kararı bir basın açıklamasıyla toplumumuza duyurmuştur.
Bu kararda belirtildiği üzere cenaze namazı, ölen bir mümin için
kardeşleri tarafından yerine getirilen bir tezkiye ve duadır. Darbe-
cilerin milletin üzerine uçakla, tankla ve ağır silahlarla ateş etmesi,
giriştikleri eylemler ile sadece bireylerin değil, bütün bir milletin
hukukunu ayaklar altına almış olduklarını göstermektedir; bu
meşum kalkışmayı millete reva görenler, müminlerin tezkiye ve
dualarını hak etmemektedir. Bu nedenle ülkemizin meşru yöne-
timine başkaldıran, milletimizin ve devletimizin bekasını hedef
alan, TBMM başta olmak üzere kamu kurumları üzerine bomba
yağdıran, acımasızca halka karşı silah kullanan ve bu sırada öldü-
rülen darbecilere karşı toplumun maşeri vicdanı dikkate alınarak
Başkanlığımızca sala, teçhiz, tekfin ve cenaze namazı kılınması
gibi din hizmetlerinin verilmeyeceği ifade edilmiştir. Bu kararımız
yer yer suistimal edilmek istenmiş ve darbecilere yönelik ayrı bir
mezarlık tartışması başlamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak
bu olaya büyümeden engel olunmuştur.
110 SÖYLEŞI
15 Temmuz’da darbe teşebbüsünde bulunan FETÖ/PDY hakkın-
daki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Bu örgütün 40 yıldır muhabbet fedaileri adı altında husumet
fedaileri yetiştirdiğine şahit olduk. 40 yıldır bu topraklarda ve
İslam coğrafyasının muhtelif bölgelerinde din görüntüsü altında
fitne-fesat tohumu ekenler, kanlı darbe girişimiyle gerçek yüzlerini
göstermiştir. Bu kalkışma ve altında yatan ihanet hareketi, sadece
ülkemize ve milletimize değil, en büyük zararı din-i mübin-i İslam’a
vermiştir.
Bu ihanet şebekesi, sadece milletin bütün varlığına suikast dü-
zenlemekle kalmayıp inancımızı, güvenimizi, şefkat, merhamet,
himmet ve izzetimizi, din ve medeniyetimizin bütün şeâir ve kıy-
metlerini, ümmetin ilim, irfan, marifet ve hikmet mirasını, feragat,
yardım ve dayanışmanın ulviyetini, dinimizi ve dindarlığımızı millet
evladı nezdinde olduğu kadar insanlık nezdinde de bir düşman
akçesine harcamıştır. Daha kahredici olanı ise bu örgüt küresel si-
yaset borsalarının muktedir müşterilerine kendi meşrebini yıllarca
“ılımlı İslam, protestan Müslümanlık, dinler arası diyalog, hoşgö-
rü, uzlaşmacı Müslüman” vb. ambalajlarla sunarken 15 Temmuz
gecesi giriştiği ihanet ile Meclisimizi, şehirlerimizi, caddelerimizi
bombalayıp aziz vatanımıza, mübarek Türkiyemize ve milletimize
karşı bir suikasta kalkışarak görünür meşrebini Irak ve Suriye’yi
kana bulayan DAİŞ vahşetine tercüme etmekten çekinmemiş ve
utanmamıştır. Bu menfur cinnet ve vahşet milletin silah ve tekno-
lojisiyle milletin şehirlerine bomba kusarak sadece maddi varlığımızı
tahrip etmekle kalmayıp dinimizin en temel değer ve şiarlarına,
milletimizin dayanışma ve güven duygusuna da darbe indirmiştir.
Bu örgüt, siyasi ve iktisadi emellerine ulaşabilmek adına
Allah’ın kelamını ve Resul-i Ekrem’in mirasını dahi kullanmaktan
çekinmemiştir. Bu yapı, küresel bir fesat hareketinden başka bir
şey değildir. FETÖ terör örgütünün zararı sadece ülkemizle sınırlı
kalmamıştır. Zira Orta Asya’da zalim hegemonyadan kurtulan ve
yeniden yeşerecek olan İslam aklını yanlış yerlere kanalize etmiş,
mazlum Afrika kıtasında sömürge sonrası Müslüman zihinleri
teslim almıştır.
“BU ÖRGÜT, SİYASİ VE İKTİSADİ EMELLERİNE ULAŞABİLMEK ADINA ALLAH’IN KELAMINI VE RESUL-İ EKREM’İN MİRASINIDAHİ KULLANMAKTAN ÇEKİNMEMİŞTİR.”
111
Altını çizerek belirtmek isterim ki, İslam, Allah’tan başka rabler
edinmeden, dini yalnız Allah’a has kılarak ibadet etmeyi ve O’nun
rızasına uygun olarak insanlığa hizmet etmeyi esas alır. Dinimiz
Hz. Peygamber’den (sas) başka masum ve tartışılmaz bir otorite,
yapı ve rehber kabul etmez. Hiçbir kimse ve hiçbir yapı kendisini
dinin yegâne temsilcisi olarak göremez ve insanları kendisine mut-
lak itaate çağıramaz. Zira İslam dininde mutlak bağlılık, çerçevesi
Kur’an ve Sünnet tarafından belirlenmiş olan ilkelerdir. İslam fıtrat
dinidir. İradesi elinden alınarak liderine, şeyhine, hocasına, imamına
mutlak manada teslim olan, adeta büyülenmiş bir şekilde onlar-
dan aldığı emir ve talimatları her şeyin üstünde gören insanlar
yetiştirmenin İslam’la bir alakası yoktur. Nitekim bu terör örgütü
mensuplarının giriştikleri cinnet ve vahşet, akletmeyenlerin, aklını
başkasına kiralayanların dindarlık adı altında sadece kendilerini
değil, koca bir milleti felakete sürükleyebileceğini göstermiştir.
Uzun yıllardır varlığı bilinen ve her türlü yolu kendi emelleri için
mübah gören, dini istismar eden, her türlü gayr-i İslami ve gayr-i
ahlaki tutum ve davranışlarla kendine insan ve imkan devşiren
FETÖ terör örgütünü dinî bir yapı olarak görmek mümkün değildir.
Bu örgütün elebaşı da din âlimi ve dinî rehber olarak kabul edile-
mez. Bizim hakikatlerimiz, değerlerimiz, iman ve ibadet esasla-
rımız bellidir. Kimse hakikatin sahibi değildir, kimse dinin sahibi
değildir. Dinin sahibi Allah’tır. Hakikatin kaynağı O’dur. Bizim böyle
kapalı, muğlak ifadelerle, hezeyanlarla, riya ve hileyle insanlarımızı
aldatanlara karşı çok daha uyanık olmamız, Diyanet ve ilahiyatçılar
olarak hep birlikte özeleştiri yapmamız gerekmektedir.
81 Il Müftüsü ile olağanüstü bir toplantı gerçekleştirdiniz. He-
men akabinde Olağanüstü Din Şûrası düzenlediniz. Bu toplan-
tılardan hangi sonuçlar çıkmıştır? FETÖ/PDY gibi yapıların bir
daha ortaya çıkmaması için ne gibi önlemler alınmalıdır?
Öncelikle bu süreci aşabilmek için el birliği ve gönül birliği etmemiz
gerekiyor. Puslu havalardan medet umanlara fırsat vermemeli,
millet olarak güçlenerek çıktığımız bu imtihanın ardından doğru
ve sağlıklı adımlarla yolumuza devam etmeliyiz.
İnsan yetiştirme mekanizmalarımızı gözden geçirmemiz
gerekmektedir. Bebeklikten çocukluğa, çocukluktan gençliğe,
okullarımızdan camilerimize, liselerimizden üniversitelerimize,
sokaklardan medyamıza kadar bütün alanlarda dinle ilişkimizi
çok iyi değerlendirip yeniden düşünmemiz gerekiyor. Ayrıca
milletimizin en zor zamanlarında ülkemizin ve milletimizin dinî
ve ilmî hayatına hizmet eden bütün sivil toplum kuruluşlarını,
dinî-sosyal teşekküllerini, İslam medeniyetinin irfan geleneğine
bağlı kalmış tasavvufi yapılarını aynı kategoriye dahil etmek
büyük bir yanlışlık olur.
Başkanlığımız bu ve benzeri yapıların ülkemize, milletimize,
İslam’a, Müslümanlara ve İslam algısına verdiği zararları tespit
etmek, örgüt tarafından kullanılan dinî argümanlar hakkında isti-
şarelerde bulunmak üzere olağanüstü bir Din Şûrası tertiplemiştir.
Başkanlığımızın tecrübesi ve ilahiyatın birikimi ile din hizmetleri,
din eğitimi ve öğretimi alanında başta hukuki düzenlemeler olmak
üzere mevcut eksiklikleri tespit etmeye ve buna göre atmamız
gereken adımları belirlemeye çalıştık.
Olağanüstü Din Şûrası’nda, Din İşleri Yüksek Kurulu bünyesin-
de, ilahiyat fakültelerindeki farklı branşlardan akademisyenlerin
de iştirakiyle FETÖ/PDY’nin dinî hayatımıza verdiği zararları
tespit etmek için ortak bir komisyon kurulması, her seviyede din
eğitim ve öğretim anlayışının gözden geçirilmesi ve benzer yapı-
ların oluşmaması için STK’larla ortak çalışmalar yapılması karar-
laştırıldı. Bu örgütün zarar verdiği en önemli kesimlerden birinin
gençler olması dolayısıyla gençlerin maruz kaldıkları manevi zararı
önlemek için özel çalışmalar yapılması karara bağlandı. Toplumu-
muzun zihninde dinî oluşum, yapılanma ve STK’lara karşı oluşan
olumsuz algıyı bertaraf etmek, ayrıca bu hain hareketin istismar
ettiği kavram ve değerlerimizi yeniden inşa etmek adına eserler
kaleme alınması, eğitim çalışmaları yapılması kararlaştırıldı.
İnşallah bu günler geçecek, milletimizin geleceği daha aydınlık,
daha güçlü ve huzurlu olacaktır. Cenab-ı Hak, aziz milletimizi böy-
le derin acılardan, ağır imtihanlardan, onulmaz yaralardan muha-
faza buyursun. Birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi daim kılsın.
112
DEMOKRASI NÖBETI YENIKAPI’DA TAÇLANDI
113
DEMOKRASI NÖBETI YENIKAPI’DA TAÇLANDI
15 TEMMUZ DARBE GIRIŞIMININ ARDINDAN HEM SIYASETTEKI HEM DE MEYDANLARDAKI BIRLIK VE BERABERLIK YENIKAPI MITINGINDE DORUĞA ULAŞTI. FARKLI SIYASI GÖRÜŞLERDEN MILYONLARCA KIŞI 7 AĞUSTOS 2016 TARIHINDE ISTANBUL YENIKAPI MITING ALANI’NDA DÜZENLENEN DEMOKRASI VE ŞEHITLER MITINGI’NDE TEK YÜREK OLDU.
114
Cumhurbaşkanlığı himayesinde, İstanbul Valiliği ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleştirilen Demok-
rasi ve Şehitler Mitingi’ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı İsmail Kahraman,
Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genelkurmay Başkanı Orge-
neral Hulusi Akar, Kuvvet Komutanları ve KKTC Başbakanı Hüse-
yin Özgürgün’ün yanı sıra siyasetçiler, sanatçılar ve sivil toplum
örgütü temsilcilerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 5 milyon
kişi katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Başkanı Kahraman,
Başbakan Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MHP Genel
Başkanı Bahçeli miting öncesi bir araya gelip sohbet etti. Saygı du-
ruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan mitingde, Kuran-ı
Kerim tilavetinin ardından Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez
şehitler için dua etti.
Erdoğan: Bu millete kimse esareti asla getiremeyecektir
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mitingde yaptığı konuş-
mada, 15 Temmuz gecesi sokak ve meydanları dolduran herkesin
vatanın, demokrasinin ve özgürlüğün korunmasına katkıda bulun-
duğunu belirterek, “79 milyon olarak hepimizin gazası mübarek
olsun” dedi. Türk milletinin bin yıl önce Malazgirt’te hangi inanç ve
kararlılıkla Anadolu’nun kapılarını açmışsa, 15 Temmuz’da da aynı
hissiyatla darbecilerin karşısına dikildiğini vurgulayan Erdoğan,
sözlerine şöyle devam etti: “Süleyman Şah 1075 yılında bu coğ-
rafyadaki ilk devletimizi hangi vizyonla kurmuşsa, 15 Temmuz’da
da ülkemize aynı vizyonla, aynı ufukla sahip çıktık. Osman Gazi,
1299’da tarihin en kudretli devletini hangi temeller üzerine bina
ettiyse, biz de o gece Türkiye’yi aynı ilkeler etrafında müdafaa
ettik. Ecdadımız 100 yıl önce hangi idrakle Çanakkale’de kanının
son damlasına kadar mücadele ettiyse, 15 Temmuz’da da aynı
iradeyle FETÖ’cü terör örgütünü, darbecileri geri püskürttük. Gazi
Mustafa Kemal’in İstiklal Harbi’ni başlatmasını ve zafere ulaştır-
masını sağlayan inancın bir benzeri, 15 Temmuz’da Türkiye’nin
115
tüm şehirlerinde adeta kol geziyordu. 15 Temmuz, dostlarımıza
bu ülkenin sadece siyasi, ekonomik, diplomatik saldırılara değil,
aynı zamanda askerî sabotajlara karşı da güçlü olduğunu, yı-
kılmayacağını, rayından çıkmayacağını göstermiştir. Aynı gece
Türkiye’nin yerle yeksan olması için ellerini ovuşturarak bekleyen
düşmanlarımız ise ertesi güne, bundan sonra işlerinin çok daha
zor olduğunu görmenin kahrıyla uyandılar. Şimdi bugün burada,
Genelkurmay Başkanıyla, Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, CHP
ve MHP Genel Başkanlarıyla, 81 vilayetimizdeki her görüşten,
her meşrepten insanımızla verdiğimiz şu görüntü var ya, işte bu
görüntü inanın bana, ülkemizin düşmanlarını, en az 16 Temmuz
sabahı kadar üzmüştür, kahretmiştir. Onun için her zaman ne
diyoruz? Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız,
hep birlikte Türkiye olacağız.”
“Kardeşlerim, 15 Temmuz gecesinden beri atılan her adımda 79
milyon tek yürek oldunuz, tek ses oldunuz, demokrasi nöbetini
farklı yürüttünüz” diyen Erdoğan, “Yenikapı Meydanı’nda bugün
demokrasi nöbetini taçlandırıyorsunuz. Hepimiz ay yıldızlı al bayra-
ğımızın birleştiriciliği altında buluştuk. Daha güçlü, daha müreffeh
bir ülke içinde devletin yeniden yapılandırılması sürecini, bu yönde
bir siyaset inşasını inşallah hep birlikte gerçekleştireceğiz” ifadele-
rini kullandı. Gazi Mustafa Kemal’in 1920 yılında İstanbul ve İzmir
başta olmak üzere ülkenin büyük bölümünün işgal altında olduğu
günlerde “Milletimiz çok büyüktür, hiç korkmayalım. O esaret ve
zillet kabul etmez. Fakat onu bir araya toplamak ve kendisine ‘Ey
millet sen esaret ve zillet kabul eder misin?’ diye sormak lazımdır.
Ben milletimin vereceği cevabı biliyorum” dediğini hatırlatan Cum-
hurbaşkanı Erdoğan, “Gazi’den 96 yıl sonra Yenikapı Meydanı’ndan
aynı soruyu sizlere soruyorum, ey millet sen esaret ve zillet kabul
eder misin?” dedi. Meydandakilerin “Hayır” yanıtı üzerine Erdoğan,
“Mesele bu. Bu millete kimse bu esareti asla getiremeyecektir”
diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, idam cezasıyla ilgili
olarak ise “Şu anda siyasi partilerimizin genel başkanları burada.
Sizin zaten talebinizi biliyorlar. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin
olduğuna göre, sizler de idam talebinde bulunduğunuza göre,
bunun kararını verecek olan merci Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.
Meclisimiz böyle bir kararı verdikten sonra atılacak adım bellidir.
Onamaksa, Meclis’ten gelen böyle bir kararı ben peşinen ifade
ediyorum; onarım” dedi.
116
Kahraman: Darbeler tarihi sona ermiştir
TBMM Başkanı İsmail Kahraman, mitingdeki konuşmasında
“Bugün 15 Temmuz şehitlerimizi anmak ve darbeye karşı demok-
rasimizin kazandığı zaferi taçlandırmak için bir aradayız. Ay yıldızlı
bayrağımız altında, tek millet, tek vatan şuuru içinde olduğumuzu
haykırmak ve darbeleri tarihe gömdüğümüzü bütün dünyaya
duyurmak için bir aradayız” dedi. Vatansever güvenlik güçleriyle
milletin bir bütün olarak darbeyi önlediğini vurgulayan Kahraman,
“Demokrasi kazandı. Bundan sonra hiçbir güç darbeye teşebbüs
edemeyecektir. Darbeler tarihi sona ermiştir. Milletimiz demokratik
tecrübesi, azmi, cesareti, ferasetiyle bir büyük fitneyi defetti. Biz
milletimize inanıyor ve güveniyoruz. İnşallah akıl ve gönül birliğiyle
her zorluğu birlikte aşacağız. Bizler derken canlarını seve seve feda
eden şanlı insanlarımızı unutmadan yarınlara umutla bakacağız”
diye konuştu. Sırt sırta, omuz omuza vererek hep ileriye gidile-
ceğini kaydeden Kahraman, “Allah’tan başka kimsenin önünde
eğilmeyecek, niyazda bulunmayacağız. Millet devletsiz, devlet
ordusuz olmaz. Bizler ordumuzu peygamber ocağı olarak kabul
eden bir milletiz. Muazzez bir ordu olan ordumuzun yeri kışladır.
Ancak vatan müdafaası için çağrıldığında kışlasından çıkar. Bir daha
kışladan çıkmayacağına inanıyorum. Millet olarak tarih yazmaya
devam edeceğiz. Bu muhabbetimizi Cenab-ı Allah daim ettirsin”
dedi. TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 15 Temmuz gecesi darbe
harekatının başlaması üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
hemen açıldığını ve gece boyunca açık tutulduğunu hatırlatarak,
“Ertesi gün olağanüstü toplantı yaptık. Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde grubu bulunan dört siyasi partinin imzaladığı ortak
bir bildiri yayımladık” diye konuştu. Partilerin darbenin karşısında,
demokrasinin yanında durduklarını tüm dünyaya açıkladıklarını be-
lirten Kahraman, “İradeye konulmak istenen ipoteğe karşı koyarak
ikinci defa Meclisimiz gazilik payesini hak etti. Milletçe yaptığımız
şanlı direnişe tahammül edemeyen meczuplar milletin kalbini, bağ-
rını bombaladılar. Meclisimize bomba attılar” ifadelerini kullandı.
Yıldırım: 15 Temmuz ikinci Kurtuluş Savaşı’dır
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Çanakkale’de
ve Kurtuluş Savaşı’nda destan yazan milletin aynı ruhla 15 Tem-
“AY YILDIZLI BAYRAĞIMIZ ALTINDA, TEK MİLLET,TEK VATAN ŞUURU İÇİNDE OLDUĞUMUZU HAYKIRMAK VE DARBELERİ TARİHE GÖMDÜĞÜMÜZÜ BÜTÜN DÜNYAYA DUYURMAK İÇİN BİR ARADAYIZ.”
117
muz destanını yazdığını söyledi. “15 Temmuz ikinci Kurtuluş
Savaşı’dır” değerlendirmesinde bulunan Yıldırım, “Allah’a ham-
dolsun, toprağın altında şerefiyle yatan şehitlerimiz sayesinde
bugün bu topraklarda şerefimizle, bağımsızlığımızla, kardeşli-
ğimizle bir olarak, beraber olarak yaşıyoruz. Güya Türk askeri
kılığına girip topraklarımızı işgal edeceklerdi. Sanki bu milletin
iradesini çalacaklardı. Allah şerleri hayra çevirir, bizi öldürmeyen
her darbe bizi daha da güçlendirir” dedi. Siyasette meydana
gelen birleştirici tabloyu bozmayacaklarını kaydeden Yıldırım,
uzlaşma ve işbirliğini güçlendireceklerini, Türkiye’yi milletle,
siyasi partilerle, sivil toplum örgütleriyle 2023 hedeflerine taşı-
yacaklarını ifade etti. Türk, Kürt, Alevi, Sünni arasındaki daya-
nışma ve kardeşliği daha da geliştireceklerini belirten Yıldırım,
“Aramıza giren bölücü terör örgütünü de milletimizin arasından
çıkaracağız. Hangi mezhepten, hangi meşrepten olursa olsun
bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara asla fırsat vermeyeceğiz”
diye konuştu. Beraber olunduğunda aşılamayacak hiçbir engel
olamayacağına dikkat çeken Yıldırım, “İşte bugün buradaki tarihî
birlikteliği gözümüz gibi koruyacağız. İntikam duygusuyla değil,
adaletle, hukukla hareket edeceğiz. Bu terör örgütünün mensup-
larından şehitlerimizin, gazilerimizin hesabını soracağız. Demok-
rasiden taviz vermeyeceğiz. Özgürlükleri daha da geliştireceğiz,
ekonomimizi daha da büyüteceğiz, düşmanlarımızı azaltacak,
dostlarımızı çoğaltacağız. 15 Temmuz Türkiye’nin mikroplarından
temizlendiği gündür. Bugün Türkiye temizlik yapıyor. Devleti
kilitleyen, ekonomiyi daraltan, milleti rahatsız eden unsurları
teker teker ortadan kaldırıyoruz” ifadelerini kullandı. Başbakan
Yıldırım, gençler için “Bunlar memleket meselesiyle ilgilenmez”
diyenlerin 15 Temmuz gecesi ne kadar yanıldıklarını gördüklerine
işaret ederek, “Tankların önüne göğsünü siper eden, tankların
önüne yatan gençlerimizi, kadınlarımızı yürekten kutluyorum.
Allah sizden razı olsun. Millet size minnet borçludur” dedi.
Kılıçdaroğlu: Türkiye’yi düzlüğe çıkarmak hepimizin ortak görevi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz akşamı Türk
Silahlı Kuvvetleri içinde yuvalanan bir çete grubunun Türk de-
mokrasisine, parlamentoya darbe yapmak istediğini belirterek,
“Özellikle buradan TBMM’yi 15 Temmuz akşamı sabaha kadar
açık tutan ve yöneten TBMM Başkanı’na yürekten teşekkür-
lerimi sunmak istiyorum” dedi. 15 Temmuz’un bir uzlaşma
118
kapısı araladığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu,
“15 Temmuz’da artık yeni bir Türkiye vardır.
Eğer biz bu gücü, bu uzlaşma kültürünü daha
da ileri taşıyabilirsek çocuklarımıza güzel bir
Türkiye’yi hep birlikte bırakmış olacağız” diye
konuştu. Bundan sonrasına ilişkin 12 maddelik
yol haritasını açıklayan Kılıçdaroğlu, “Eksiği
olabilir, fazlası olabilir, ama Türkiye’yi düzlüğe
çıkarmak hepimizin ortak görevidir. Benim
de görevim, iktidardakilerin de görevi, sivil
toplum örgütlerinin de görevi, vatandaşın da
görevi. Buradan söz veriyorum ve şunu söy-
lüyorum, hep birlikte mücadele edelim” diye
konuştu. Meydanda ön saflarda kadınların
bulunduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Tıpkı
darbe gecesi tankların önünde durdukları
gibi. Bundan büyük gurur duyuyorum” dedi.
Kılıçdaroğlu, “Hepimiz bu toprakların çocukla-
rıyız. Bu toprakların çiçekleriyle, türküleriyle,
annelerimizin duaları ve ninnileriyle büyüdük.
Birlikte kardeşçe yaşadık. Birlikte kardeşçe
yaşayacağız. Birlikte kardeşçe mücadele
edeceğiz. Bu topraklar bereketli topraklardır.
Bu topraklarda Yunuslar var, Mevlânalar var,
Hacı Bektaş-ı Veliler var, Neşet Ertaşlar var,
Erzurumlu Emrahlar var, Ferhatlar var, Şirinler var. Onlar bu topraklardan çıktı. Bu
topraklarda huzur içinde, barış içinde demokrasimizi güçlendirerek, farklılıklarımıza
saygı göstererek birlikte mücadele etmeliyiz” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, hak-
sızlıklarla mücadele ederken hukukun dışına çıkılmaması gerektiğini de kaydetti.
Bahçeli: Vesayetçi odaklara şans tanımayalım
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türk vatanını çekemeyen, üzerine çörek-
lenmek isteyen, milletimizin varlığından rahatsız olan ne kadar kanı bozuk çevre
119
varsa FETÖ’nün sırtını sıvazladı, eline silah tutuşturdu” dedi. 15 Temmuz’da
TBMM’yi, emniyet ve istihbarat kuruluşlarını bombalayıp, sivil ve masum va-
tandaşlarımızı katledenlerle, 101 yıl önce Çanakkale kıyılarına gelip üzerimize
ateş saçanların aynı karanlık yolun yolcusu olduğunu ifade eden Bahçeli, “Ülke-
min neresinde doğarsanız doğunuz, kökünüz, kökeniniz, mezhebiniz ne olursa
olsun, vatanım, bayrağım, milletim, demokrasim, şehitlerim, kardeşliğim ve
mukaddesatım demek için Yenikapı’yı doldurdunuz. Bu ruh devam ettiği müd-
detçe hiçbir hain bize yanaşamayacaktır. Millî birlik ve kardeşliğimiz sağlam
kaldığı, hatta sürekli tahkim edildiği sürece hiçbir çıldırmış, hiçbir hayasız ve
vicdansız Türkiye’ye saldırmayı aklından bile geçiremeyecektir” diye konuştu.
“Yeni bir sayfa açalım, millî bir uzlaşmayla hukukun üstünlüğünü gözeterek,
insan hak ve özgürlüklerini muhafaza ederek geleceğin yol haritasını çizelim”
diyen Bahçeli, şöyle devam etti: “Türkiye’nin tarihsel haklarını lekelemeye
cüret edenleri şaşkına çevirelim. Bu arada Türk askeri topyekûn darbeci ve
suçlu görülmemelidir. Ordu-millet dayanışması canlandırılmalı, Mehmetçik
gözden ve gönülden çıkarılmamalıdır. Bu sisli ve tereddütlü ortamda, mazlum
vatandaşlarımız ve kamu görevlileri mağdur edilmemelidir. Suçsuzu suçludan
ayıracak adalet şuuru eksiksiz ve faal olmalıdır. Yani manda özlemlerine geçit
vermeyelim, bu milleti himayesi altına almaya kalkışan vesayetçi odaklara
şans tanımayalım.”
Akar: Terörist hainlerin TSK’nın ezici çoğunluktaki mensuplarıyla hiçbir alakası yoktur
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar da mitingde bir konuşma yapa-
rak, “15 Temmuz günü ülkemizin tüm kurum ve kuruluşları ile birlikte Türk
Silahlı Kuvvetleri’ne sızmış bulunan bir grup illegal
çete mensubu terörist hain (FETÖ), tarihimizde
görülmemiş bir şekilde vatanımıza, milletimize,
cumhuriyetimize bu zilleti ve rezaleti yaşatmış ve
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şan ve şerefle dolu geç-
mişine kara bir leke sürmüşlerdir. Her yönüyle millî
ve yerli olan yüksek siyasi liderlikçe verilen direktif-
ler doğrultusunda, asil milletimiz ve onun bağrından
çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerçek evlatları ile
Emniyet mensupları kahramanca ve ferasetle bu
hain girişime karşı koymuşlardır” dedi. Bu rezaleti
devlete, TSK’ya ve millete yaşatanların en ağır şe-
kilde cezalandırılacağını vurgulayan Akar, “Burada
özellikle şunu da belirtmek isterim; 15 Temmuz ak-
şam saatlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde
yuvalanan illegal çete mensubu terörist hainlerin
(FETÖ) darbe girişiminin halkımızın ‘peygamber
ocağı’ olarak adlandırdığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin,
vatanını, milletini, bayrağını seven ezici çoğunluk-
taki mensuplarıyla kesinlikle hiçbir alakası yoktur”
ifadelerini kullandı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
işaret ettiği “Hakimiyet milletindir” düsturunun en
temel anlayışları olduğunu kaydeden Akar, “Mille-
timizin bağrından çıkan, bayrak, vatan, devlet ve
milleti için ‘ölürsem şehit, kalırsam gazi’ anlayışıyla,
ibadet vecdi ile görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri
tüm personeliyle demokratik hukuk sistemi içeri-
sinde devletimizin ve yüce milletimizin emrinde,
görevinin başındadır” dedi.
Gazi Orçun Şekercioğlu: Şahit olduğum
hadise yeni bir istiklal mücadelesiydi
15 Temmuz darbe girişimi sırasında Boğaziçi
Köprüsü’nde darbecilerin açtığı ateş sonucu yarala-
narak bir bacağını kaybeden gazi Orçun Şekercioğlu
ise mitingdeki konuşmasında kahraman milletin bir
parçası olmaktan gurur duyduğunu belirterek şun-
ları söyledi: “O gece şahit olduğum hadise yeni bir
Çanakkale’ydi, yeni bir istiklal mücadelesiydi. Tıpkı
o cephelerde olduğu gibi sağımda ve solumda vuru-
lanlar olmasına rağmen hiç kimse geriye kaçmadı,
hep bir adım ileriye attı. Vurulanın yerini diğer bir
kardeşim hemen tamamladı. O gece yollarda, köp-
rülerde, meydanlarda 79 milyonun özeti vardı.”
120
ERBAY KÜCET
Arif Nihat Asya hafızalarımıza kazınan “Dua” şiirini bugünü dü-
şünerek yazmış olmalı... 1997 yılında milletvekili danışmanlığı
için adım attığım Gazi Meclisimizde daha sonra idareci olarak çeşitli
görevlerde bulundum. Bugün de yüce Meclis çatısı altında idarecilik
yapmanın onurunu taşımaya devam ediyorum.
Rabbimin bahşettiği ömürle hayat yolculuğumuz sürüyor. 61 yılı
geride bıraktığım yaşamımda acı-tatlı pek çok olay yaşadım. Birkaç
yıl önce doktorların cerrahi müdahale yapmak zorunda kaldığı kal-
bimin örselendiği zamanlar, kırıldığı anlar elbette oldu. Ancak hiçbir
olay, devletimize, milletimize ve “demokrasimizin kalbi”ne kaste-
den 15 Temmuz’daki hain darbe teşebbüsü kadar kalbimi acıtmadı.
Demokrasi tarihimizin kara lekeleri olan darbelerin bazıla-
rını hayal meyal, bazılarını ise tüm gerçekliğiyle hatırlıyorum.
“KAHRAMAN”SIZ KALMADIK
27 Mayıs 1960 darbesi çocukluk yıllarımda gerçekleştiği için o
günlere dair pek hatıram yok, ancak gençlik ve yetişkinlik dönem-
lerimdeki darbelerin ülkemize ve milletimize verdiği eziyetlerden
nasibini almış biriyim.
27 Mayıs 1960 darbesi yapıldığında 5 yaşındaydım. Annem ve
komşularının Ankara Aktaş Mahallesi Plevne Caddesi’nden konvoy
halinde geçen askerî araçlara bakarak “Menderes’i yakalamışlar,
asacaklarmış” diye birbirlerine fısıldamaları hafızamın bir köşesinde
durur. O çocuk yaşımda “asmak” kelimesi aklıma sadece “çamaşır”ı
getirdiği için annemlerin konuştuklarını anlamakta güçlük çekmiş-
tim. Ben ne olup bittiğini kavrayamasam da, 27 Mayıs döneminde
bu ülkenin seçilmiş başbakanını astılar, hem de millete rağmen…
İlk gençlik yıllarımda, aile büyüklerimin televizyonsuz sohbet-
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah’ım!
121
lerinde “Menderes haksız yere idam edildi” sözünü duyduğumda, “Madem bu kadar
seviyordunuz, neden sokağa çıkıp tepkinizi göstermediniz?” diye sorduğumu hatır-
lıyorum. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 1962 ve 1963 yıllarında Talat Aydemir’in
darbe teşebbüslerini, 12 Mart 1971 muhtırasını, 12 Eylül 1980 darbesini gördü Türkiye.
28 Şubat 1997 tarihi ise “postmodern darbe” olarak kayıtlara geçti.
Rahmetli Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında kurulan REFAHYOL Hükümeti’nin
Tarım Bakanı Sayın Musa Demirci’nin basın müşaviri olarak görev yaptığım dönemde
28 Şubat postmodern darbesini yaşadım. O günleri unutmam mümkün değil. İlikle-
rimize kadar hissettiğimiz 28 Şubat sürecindeki mağduriyetimizi burada ifade edip
kazandığımız sevapları boşa çıkarmayacağım. Yaşadık, geçti gitti. O dönemde ülkemiz
bir badireyi daha atlatırken biz de “Vatan sağ olsun” deyip yola devam ettik.
Ülkemizde siyasi hayatın darbeler ve muhtıralar sonrasında geldiği durumu be-
nim yaşımdakiler bilirler. Tam düzlüğe çıkacağımız zamanlarda yapılan bu baskıların
nereden, nasıl ve niye geldiğini bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Türkiye’nin
yakın dostları (!), bizi çok sevdiklerinden olsa gerek içimizdeki işbirlikçileriyle kurdukları
temaslarla yurdum insanının daha rahat etmesi için (!) çabalıyorlar. İstemediğimiz
halde bizi kurtarmaya geldiklerini söylüyorlar. Halbuki biz kurtarılmaktan kurtulmak
istiyoruz. Bunu bir türlü anlamıyorlar.
Meclis’te tarihî anlar yaşandı
15 Temmuz 2016 Cuma akşamı Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin dar-
beci askerler tarafından kapatıldığı dakikalarda İstanbul’daydım. TRT ekranlarından
“Yurtta Sulh Konseyi” adına korsan bildirinin okutulması, Cumhurbaşkanımız Sayın
27 MAYIS 1960 DARBESİ ÇOCUKLUK YILLARIMDA GERÇEKLEŞTİĞİ İÇİN O GÜNLERE DAİR PEK HATIRAM YOK, ANCAK GENÇLİK VE YETİŞKİNLİK DÖNEMLERİMDEKİ DARBELERİN ÜLKEMİZE VE MİLLETİMİZE VERDİĞİ EZİYETLERDEN NASİBİNİ ALMIŞ BİRİYİM.
Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Sa-
yın Binali Yıldırım’ın halkı darbe teşebbüsüne
karşı meydanlara çağırması, vatandaşların
canlarını ortaya koyarak tanklara geçit ver-
memesi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Hulusi Akar’ın rehin alınması gibi pek çok
olayın birbirini izlediği gece, Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nde de tarihî anlar yaşandı.
TBMM Başkanımız Sayın İsmail Kahraman
başta olmak üzere bakanlar ve milletvekil-
leri Genel Kurul Salonu’nda bir araya gelerek
darbe teşebbüsüne karşı tek ses, tek yürek
oldu. Meclisimizde sergilenen dik duruş, dar-
becilerin yaptıkları hain planları boşa çıkaran
en önemli unsurlar arasında yer aldı.
TBMM’nin millî irade ve demokrasiye
kararlılıkla sahip çıkması üzerine darbeci as-
kerler Gazi Meclisimizi de hedef aldılar. Halka
ateş edecek, vatandaşları tankla ezip geçecek
kadar gözü dönmüş darbeciler, demokrasinin
kalbine bombalar attı, tarihî binaya büyük ha-
sar verdi. Millî iradenin tecelligahı TBMM’nin
bombalarla sarsıldığı dakikalarda, Meclis Baş-
kanımız Sayın İsmail Kahraman, bakanlar ve
milletvekilleri “Darbeye hayır” demeye, millet
iradesine sahip çıkmaya devam etti.
15 Temmuz’la ilgili yazılacak çok şey, ko-
nuşulacak nice kahramanlık öyküsü var. O
gece Meclisimizi açarak çalışmasını sağlayan
TBMM Başkanımız soyadıyla müsemma
olarak yaşamaya devam edecektir. Cumhur-
başkanımız, Başbakanımız, siyasi partilerin
genel başkanları darbe karşısında sergiledik-
leri dik duruşla daima hatırlanacaklardır. 15
Temmuz’da Türk milletinin yazdığı kahraman-
lık destanı ise nesilden nesile aktarılacaktır.
122
Meral Danış Beştaş @meraldanisMeclis’in dışı ve içi...
Fatma Güldemet Sarı @fdemetsari Baba bildik devleti,Aziz bildik milleti,Biz şehadet şerbetiİçtik memleket için…
SOSYAL MEDYAGÜNLÜKLERİ
Erkan Haberal @erkan_haberal Demokrasi nöbetinden #TBMM
Tekin Bingöl @TekinBingolCHP Demokrasi tarihimizin en karanlık gece-lerinden birini yaşadık. Halkımıza geçmiş olsun diyor, sağduyuya davet ediyorum.
Mevlüt Dudu @MevlutDudu TBMM’deyiz. Meclisimiz maalesef büyük hasar aldı...
Didem Engin @_DidemEngin #Cumhuriyet ve #Demokrasi buluşma-mızda halkımızla #Taksim’de “Darbelere Hayır! Yaşasın Özgürlükçü Demokrasi!” dedik.
Fatih Şahin @_fatihsahin Milletimizin bizlere emanet etmiş olduğu aziz iradesine uzanan kirli elleri bir kez daha kıracağız.
Millet kazanacak,Demokrasi kazanacak.
İbrahim Halil Fırat @AvHalilFırat Halkımız meydanda, biz TBMM’deyiz. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, milletimizle birlikte demokrasimize ve devletimize sahip çıkıyoruz.
Necdet Ünüvar @necdetunuvar Adana İstasyon Meydanı’nda #DemokrasiNöbeti’ne devam…
Mücahit Durmuşoğlu @mdurmusogluDemokrasi nöbetiyle gücünü gösteren mil-letimizin desteği sürdükçe Türkiye dosta güven, düşmana korku verecektir.
123
Veysel Eroğlu @veyseleroglu Bu asil ve aziz millet Çanakkale ve İstiklal Harbi ruhunun ilelebet var olacağını bütün dünyaya haykırdı.
Veli Ağbaba @veliagbaba Halkımız cumhuriyet ve demokrasinin ka-zanımlarına sahip çıkmıştır. Türkiye’nin yolu tektir; demokrasidir...
Selina Doğan @_SelinaDogan TBMM’de tadilat sürüyor. Tarumar olmuş belli bir bölümün öylece bırakılmasını öneriyorum. Halkın iradesine yapılan saldırıyı unutturmamak için.
Edip Semih Yalçın @E_SemihYalcin 15 Temmuz darbe teşebbüsü karşısında dik duran, hangi makamda olursa olsun demokrasi sınavını verebilen her memle-ket evladına selam olsun.
Okan Gaytancıoğlu @gaytancioglu Cumhuriyete ve demokrasimize sahip çıkıyoruz. Parlamenter demokrasimizin vazgeçilmezi olan yurttaşlarımızın özgür iradesine bağlıyız.
Cevdet Yılmaz @_cevdetyilmaz Biriz, beraberiz, farklılıklarımızı zenginlik bilerek hep birlikte Türkiye’yiz. #15Tem-muzDayanışması
Berdan Öztürk @berdan_ozturk Demokratik siyaset tek çıkış yoludur!
Mustafa Serdengeçti @mserden Aziz milletimiz iradesine sahip çıktı. De-mokrasi şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Millet olarak minnettarız.
Ahmet Gündoğdu @ahmetgundogdu01 Darbe teşebbüsüne karşı iktidar ile mu-halefet birlik olmuş, milletin hukukunu korumuştur.
Harun Karaca @harunkaraca1 Millet eğilmez, Türkiye yenilmez!
Aziz Babuşcu @ABabuscu Bu toprakların mayası kardeşliktir, birlik ve beraberliktir. Yenikapı'da kardeşlik, birlik, beraberlik, Türkiye var.
124
Lütfiye Selva Çam @selvacam Geleceğimize güçlü ve temiz Türkiye bıra-kacağız inşallah. Millî irade devletine sahip çıkıyor.
Emrullah İşler @emrullahisler TBMM aslanlar gibi darbeye meydan okuyor ve şu anda darbeye karşı tavrını ortaya koyuyor.
Nuri Okutan @NuriOkutanMHP Türk milleti iktidarı ve muhalefeti ile el ele vererek demokrasiye sahip çıkacak ve darbecilere karşı duracaktır.
Ayşe Sula Köseoğlu @aysesula Millet, vekilleriyle nöbette buluşuyor... El ele, gönül gönüle...
Nükhet Hotar @hotarnukhet Aziz milletimiz destan yazmaya devam ediyor #TekMilletTekYürek
SOSYAL MEDYAGÜNLÜKLERİ
Oktay Vural @oktayvural Yaşasın Türk milleti. Yaşasın Türki-ye Cumhuriyeti Devleti. Yaşasın millî egemenlik. Yaşasın demokrasi. Yaşasın hukuk devleti.
Nurettin Canikli @canikliofficial Bu birlik ve dayanışma ruhu millet olmanın mayasıdır, omurgasıdır, korun-ması gerekir. Bütün renklerimizle birlikte meydanlarda olacağız.
Murat Emir @muratemirchp Meclis’te şiddetli patlama oldu, Genel Kurul’da duman dışında hasar yok.
Çiğdem Karaaslan @CK_Samsun Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde tek tek şehitlerimizin isimleri okunuyor ve demokrasi nöbetçilerinden tek bir ses yükseliyor: “BURADA”
Ayşe Acar Başaran @ayseacar_b HDP, her koşulda ve ilkesel olarak her tür darbeye karşıdır!
125
Öznur Çalık @oznurcalik #15TemmuzDayanışması Aziz milletimizin Çanakkale ruhu ile yeni bir destan yazması-dır. #KardeşçeMeydanlardayız
Ahmet Kenan Tanrıkulu @kenantanrikuluMuzaffer Türk milletine hezimet yaşatma-ya hiçbir melunun nefesi yetmeyecektir. Demokrasiye sahip çıkarak büyüyeceğiz!
Jülide Sarıeroğlu @julidesarieroglu Millet iradesine sahip çıkmak için bom-balar altında TBMM'de sürdürdüğümüz demokrasi nöbetimize devam ediyoruz.
Ruhi Ersoy @ersoyruhi TBMM’deki durumun vahameti hava aydınlanınca daha net anlaşıldı.
Gürsel Tekin @gurseltekin34 Demokrasiye sahip çıkmak için Yenika-pı’dayız...
Vecdi Gündoğdu @VecdiGundogdu Az önce helikopter tarafından tarandık. Şu an Meclis’e girdik. Demokrasimize sahip çıkıyoruz, halkın evindeyiz.
Muharrem Erkek @MuharremErkek17 Demokrasinin ve millî iradenin mabedi Gazi Meclis’in hasar gören yerlerini ziya-ret ettiğimde üzüntüm ağırlaştı.
Ahmet İyimaya @ahmet_iyimaya O gece, bombalar altında Meclis’te saba-ha kadar millî iradeyi diri tutan Başkan ve milletvekillerinin asaletleri önünde saygı ile eğiliyorum.
Ziya Pir @ziyapir Her türlü darbe ve darbe girişimine karşıyız!Hiç kimse halkın iradesini yok sayamaz!
Tahsin Tarhan @tahsintarhan Yine tek yüreğiz... Laiklik ve demokrasi, başka yolumuz yok.
Hilmi Bilgin @avhilmibilgin Diz çökmedik diz çökmeyeceğiz. Milletin hukukunu korumak için hukuk içinde ne yapılması gerekiyorsa yapılacak. Milleti-mizin gönlü rahat olsun!
126
Sema Kırcı @semakirci10 Muhteşemsin İstanbul, muhteşemsin Tür-kiyem. Yenikapı’da milletimiz tarihe yeni bir kapı araladı. Gelecek aydınlık günler bizi bekliyor. #TekMilletTekYürek
SOSYAL MEDYAGÜNLÜKLERİ
Erhan Usta @55erhanusta Türk milletine ve demokrasiye karşı yapılan darbeyi şiddetle kınıyorum. Tür-kiye sorunlarını daha fazla demokrasiyle çözmelidir.
Mihrimah Belma Satır @BelmaSatir Demokrasi nöbeti için meydanları doldu-ran vatandaşlarımıza selam olsun. Bir ve beraber oldukça bizi kimse yıkamaz. Allah yardımcımız olsun.
Selin Sayek Böke @selinsayekboke Demokratik düzen bizim için vazgeçil-mezdir.
Selim Dursun @selimdursun06 Kardeşi kardeşe kırdırmak isteyen bu hainleri yüce milletimiz asla affetmeye-cektir.
Mevlüt Karakaya @KarakayaMevlut Ülke ve Türk milleti olarak yakın tari-himizin en büyük tehdit ve tehlikesi ile karşı karşıyayız. Hepimiz bu sorumluluk bilincinde olmalıyız.
Ahmet Haluk Koç @CHPHALUKKOC Ne darbe, ne dikta. Türkiye;demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.Bu vatan, bu değerler, hepimizin kutsalı...
Selma Irmak @selmairmakhdp Burası TBMM…
Akif Hamzaçebi @akif_hamzacebi TBMM’de 15 Temmuz darbeye teşebbüs gecesinden arta kalan bir görüntü.
Sezer Katırcıoğlu @sezerkatircioglu Başka söze hacet var mı? #TekMilletTek-Yürek
127
Mustafa Elitaş@mustafaelitas İşte Türkiye’nin yeni profili! Birdik bin olduk, milyonlar olduk. Birliğimiz daim olsun... #TekMilletTekYürek
Müslüm Doğan @muslumdogan1959 Darbeye karşı halkların, inançların ortaya koyduğu ortak irade, yeni özgürlükçü bir sürece ve demokratik bir gelişmeye olanak vermektedir.
Mazlum Nurlu @MazlumNurlu Cumhuriyet’ten, laiklikten, adaletten ve demokrasiden yana olan bir milletvekili olarak darbe girişimini lanetliyorum.
Hülya Atçı Nergis @NergisAtci Bu millet Çanakkale’de, Sakarya’da, Kutü’l-Amâre’de nasıl destan yazdıysa bugün de 15 Temmuz kalkışmasına karşı destan yazıyor.
Aykut Erdoğdu @aykuterdogdu Şu melanetten... Daha eşit... Daha özgür... Daha zengin... Daha şeffaf... Bir ülke çıkarıp birlikte kardeşçe yaşayabilir miyiz? YAPARIZ...
Ümit Özdağ @umitozdag TBMM’nin bombalandığı söyleniyor. Yoldayım, TBMM’ye gidiyorum vebütün milletvekillerini TBMM’yedavet ediyorum.
Tufan Köse @avtufanKose TBMM bombalanmaya devam ediyor. Hep beraber sığınaktayız.
İsmail Ok @ismailok_ Demokrasiye, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne inanıyoruz. Hiçbir askerî darbe girişimini asla kabul etmiyoruz.
Mustafa Balbay @mustafabalbay Karşınızda Türkiye’nin bütünlüğünü bozma-ya yönelik hain bir güç var. Ancak böyle bir hain güç TBMM’yi bombalayabilir.
Atay Uslu @atayuslu 15 Temmuz Demokrasi Bayramı...Dün olduğu gibi bugün de demokrasi nöbetindeyiz.
Özgür Özel @eczozgurozel Gece boyunca Meclis’te ateş altındaydık.Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bu hale getirdiler.
TBMM Yeni Halkla İlişkiler Binası Zemin Kat No: 49-50 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0312 420 66 21 Fax: 0312 420 66 24Türk Parlamenterler Birliği Ziraat Bankası TBMM Şubesi IBAN: TR 33 0001 0009 0303 296732 6001
TÜRKPARLAMENTERLERBİRLİĞİ’NDEN
TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ
- ÜYE AIDATLARIMIZ 17. OLAĞAN GENEL KURUL KARARIYLA 2016 YILINDA YILLIK 120 TL’DIR.- BANKALAR TARAFINDAN MÜŞTERILERINE ULUSLARARASI BANKA HESAP NUMARASI (IBAN) VERILMEKTEDIR. ÜYELERIMIZIN AIDATLARINI YATIRIRKEN PROBLEM YAŞAMAMALARI IÇIN BIRLIĞIN IBAN NUMARASI AŞAĞIDA BELIRTILMIŞTIR.- BILINDIĞI GIBI 2002’DE YILLIK 30 TL OLAN ÜYE AIDATLARI 2004 YILINDAN ITIBAREN 60 TL VE 2013 YILINDAN BERI 120 TL’DIR. GERIYE DOĞRU AIDAT BORÇLARININ BUNA GÖRE HESAPLANMASI VE TÜRK PARLAMENTERLER BIRLIĞI ZIRAAT BANKASI TBMM ŞUBESI IBAN: TR 33 0001 0009 0303 296732 6001 HESAP NUMARASINA YATIRILMASI; 5253 SAYILI DERNEKLER KANUNU’NA GÖRE, ALINAN AIDATLARIN BELGESINE ÜYELERIN TC KIMLIK NUMARALARININ YAZILMASI GEREKMEKTEDIR.- ÜYELERIMIZIN TC KIMLIK NUMARALARINI MEKTUP VEYA TELEFONLA BIRLIĞE BILDIRMELERI RICA OLUNUR.
TPB HABER PORTALI www.tpb.org.tr
FAX HATTI: 0312 420 66 24
SAYIN ÜYELERİMİZ HER KONUDA BİZE ULAŞABİLİRSİNİZ.
TÜRK PARLAMENTERLER BİRLİĞİ ANKARA KONUKEVİ:ANKARA HOTEL PİNO BAYRAKTAR MAHALLESİ VEDAT DALOKAY CADDESİ BAYRAKLI SOKAK NO: 35 GOP/ANKARATEL: 0312 446 36 86