midland oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...goethe, faust...

21
Midland Oteli’nde Çay DAVID CONSTANTINE

Upload: others

Post on 14-Feb-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

Midland Oteli’nde ÇayDAVID CONSTANTINE

Page 2: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

David Constantine

1944’te Salford’da doğdu. Üniversitede otuz yıl boyunca Alman dili ve edebiyatı öğretti. Hölderlin, Brecht, Goethe, Kleist, Michaux ve Jaccottet’in eserlerini İngilizceye çevirdi. Hans Magnus Enzensberger’den yaptığı Lighter than Air çevirisiyle Corneliu M. Popescu Çeviri Şiir Ödülü’nü, Friedrich Hölderlin seç-kisiyle Avrupa Şiir Çevirisi Ödülü’nü kazandı. Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal (1984) adlı kuram-sal çalışması Runciman Ödülü’ne, tek romanı Davies (1985) Güney Sanatları Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. Eşi Helen ile birlikte 2012’ye kadar Modern Poetry in Translation dergisinin editörlüğünü yaptı. Halen Oxford’da yaşıyor. Şiir kitapları: Watching for Dolphins (1983), Caspar Hauser (1994), The Pelt of Wasps (1998), Something for the Ghosts (2002). Öykü kitapları: Back at the Spike (1994), The Shieling (2009). Midland Oteli’nde Çay, Başka Bir Ülkede’den (Metis, 2006) sonra Türkçe yayımlanan ikinci kitabı.

Aylin Ülçer

1974 doğumlu. İÜEF İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okudu. Çevbir kurucu üyesi. Yayımlanan çevirilerinden bazıları şunlardır: Ursula K. Le Guin, Rüyanın Öteki Yakası; Flannery O’Connor, İyi İnsan Bulmak Zor; Edward Said, Yersiz Yurtsuz.

Page 3: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

No tos Ki tap 155Edebiyat 044

Öykü©No tos Ki tap Ya y› ne vi, 2016

©Comma Press & David Constantine, 2012Bu kitabın Türkçe yayın hakları

Comma Press aracılığıyla alınmıştır.

Bi rin ci Ba s›m Ekim 2017

ISBN 978-605-2389-04-1

Ser ti fi ka 16343

EditörTülin Er

Ka pak TasarımıTane Mavitan

Notos Kitap Yayıncılık Eğitim Danışmanlık ve Sanal Hizmetler Tic. Ltd. Şti.

Ömer Avni Mahallesi, Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya Sokak No: 11/6 Gümüşsuyu, Beyoğlu İstanbul

0212 243 49 07www.notoskitap.com

facebook.com/NotosKitaptwitter.com/NotosKitap

Bas k› ve CiltPasifik Ofset Ltd.Şti.

Cihangir Mahallesi, Güvercin Caddesi No: 3/1Baha İş Merkezi, A Blok, Avcılar ‹s tan bul

0212 412 17 77Sertifika 12027

Page 4: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

David ConstantineMidland Oteli’nde Çay

İNGİLİZCEDEN ÇEVİREN

Aylin Ülçer

Öykü

Page 5: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

‹çindekiler

916324363123138154170188226238257272298309

Midland Oteli’nde ÇaySığınma EviHava İnceliğindeAlphonseBir AdaTekeİmdada Yetişecek Kadar GüçlüFayCharisSu Bendinin ve Yolun Yamacındaki EvLewis ile EllisFrideswide’ı Geride BırakmakİkizlerEv’in BahçesiBay CarltonRomantik

Page 6: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

9

MIDLAND OTELİ’NDE ÇAY

Rüzgâr dur durak bilmeden şiddetle esiyor, bazen hepten gözü dönmüş bir yeğinlikle taarruza geçerek bir adamla bir kadının ardında çay içtiği büyük kalın vitrin camını zangırda-tıyordu. Körfezin enikonu sığ suları, güneybatıdan büyük bir hızla eğimli olarak kıyıya vuruyordu. Gelgitin ve rüzgârın elin-de oyuncak olmuş dalgalar, uzaklardaki bulanık karada bem-beyaz köpürerek sürgit kırılıyor, kendilerine karşı koyan ya da önlerine çıkan herhangi bir engelin yokluğunda peş peşe niha-yet tükenesiye dövüyorlardı kıyıyı. Öğleni ardında bırakan kış göğü rüzgârdan paralanmış, delik deşik olmuştu ve altın sarı-sı sıkıntılı bir ışık dört bir yana doğru dikleniyor, hiçbir yer-de durmaksızın birden parlayıp sonra gözden kayboluyordu. O biteviye yarılmış göğün altında da uçurtmaların çektiği sörf tahtalarına tünemiş, denizin çukurlarına ve kamburlarına bin-mekte olan yirmi otuz kadar sörfçü vardı. İhtimal caka satı-yorlar, diye geçirebilirdiniz içinizden ya, gerçekte yaptıkları, başka cazibelerinin yanı sıra öncelikle kendi kendilerini gö-nendiren bir eylemdi. Vitrin camının ardındaki kadın, sörf-çülerin akıllarının ucundan geçiyor olamazdı, onu etkilemek ya da eğlendirmek için gösteri yapıyor değillerdi. Uzaklarda kâh dalgaların sırtında kâh dalgaların dikine süzülüyorlar, ba-zen yanlamasına aralarından sıyrılıyorlar, bütün bunları da hep

Page 7: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

10

daha ne yapabileceklerini sınamak uğruna yapıyorlardı. Yırtı-lıp açılıvermiş o göğün altında, dalgaların ve rüzgârın şamata-sında her ânın tadını çıkarıyorlar, sahip oldukları hayatın can-ları nasıl isterse öyle kullanmak üzere tamamen kendilerine ait olduğunu hissediyorlardı. Onları izleyen kadına ise, hamuru özgürlükten yoğrulmuş bir zarafetin ta kendisi gibi görünüyor-lardı. Hızla devinen havayla dolup şişinen o rengârenk kavis-lere görünmez iplerle bağlı olmaları, kadının özellikle hoşuna gitmişti. Ne kadar da basit ve akıllıca bir buluştu bu! Mendil gibi bir şeyi havaya atıyorsunuz, iplerle bedeninize bağlıyor-sunuz ve onun o bodoslama uçup gitme arzusu sayesinde siz de peşi sıra sürükleniyorsunuz. Üstelik onun belirlediği doğ-rultuda da değil, hayır: Gönlünüzce orsa edip başka bir tara-fa yöneliyor, en az bir yarımkürelik merkezkaç kuvvetinin et-kisiyle geniş bir açı yapıp dönüveriyorsunuz. Harikulade, diye düşündü kadın. O belirleyici, taviz vermez unsurların varlığın-da böylesine çok yönlü bir özgürlüğü yakalayabilmek; akılla bedenin, kondisyonun, idmanın, özgüvenin, becerinin ve uy-gulamanın böylesine muhteşem bir eşgüdüm içinde olabilme-si, üstelik yalnızca eğlenmek uğruna!

Adam sörfçüleri neredeyse fark etmemişti bile. Deliliğe sü-rüklenmiş ışığın ve aralarda esip gürleyen rüzgârın farkındaysa da onları daha ziyade birer rahatsızlık kaynağı olarak algılıyor-du. Gözü yalnızca karşısındaki kadını ve onun düşüncelerinde kendisinin nasıl yeri olmadığını görüyordu. O yüzden dediği-ni tekrarladı. Pedofil pedofildir. İşte o kadar.

Kadın adamın sesiyle irkilerek gerçek dünyaya geri dön-dü. Hele de bu, kadının böyle irkilmesi, adamı daha da sinir-lendirdi. Deminden beri öylesine kayıtsız ve dalgındı ki. Göz-leri adamın farklı dünyasına zoraki alışır gibiydi. – Hâlâ orada mısın sen, dedi kadın. Kusura bakma ama, boş versen olmu-yor mu? – Olmuyordu, boş veremiyordu, kendi fikrini dayata-

Page 8: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

11

rak kadının düşünme biçiminde bir değişikliğe yol açamadığı-nı bilmek onu bozum etmiş, sinirlendirmişti. – Ben de burayı seversin demiştim, dedi kadın. Bir sürü şey okudum burası hakkında. Hatta belki bir gece, tabii sen kaçmayı başarabilir-sen, kalmaya bile geliriz diye düşünmüştüm, penceresi koca-man bombeli bir odamız olurdu ve sabahleyin körfez manza-rası önümüze serilirdi. – Kadının bu sözleri bir suçlama gibi geldi adamın kulağına. Tartışmakta oldukları konudan uzak-laşmış, bir anda kenara çekilip adamın kendisini hayal kırıklı-ğına uğratma konusundaki daha genel becerisine geçivermişti. Adam konuyu değiştirmeyerek iddiasında ayak diredi; ne var ki adam bilmese de, kabul etmeye yanaşmasa da kadın onun asıl derdinin, içinde kıvıl kıvıl oynaşan husumeti bir süreliği-ne semirtip besleyebileceği bir konak bulmak olduğunu gayet iyi biliyordu. Bundan adı gibi emin olarak, herhangi iki ma-kul insanın pekâlâ tartışabileceği sıradan bir soruymuş gibi ha-ince sordu adama, Eric Gill’in elinden çıktığını bilmeseydin o zaman beğenir miydin peki? Ya da Eric Gill’in pedofil ol-duğunu bilmeseydin? – Mesele o değil ki, dedi adam. Bu de-diklerinin her ikisini de biliyorum, o yüzden de beğenmem mümkün değil. Tanrı aşkına, kendi öz kızlarıyla cinsel ilişki-ye girmiş. – Ve kız kardeşleriyle, diye yanıtladı kadın. Daha-sı köpekle. Köpeği unutmayalım. Bütün bunları sahiden Tan-rı aşkıyla yaptığını sandıysa ona da hiç şaşırmam. Şimdi farz et ki, adam bütün bunları yapmış ama ayrıca Ortadoğu’da barı-şı tesis etmiş. İnsanların adamın özel hayatında yediği nanele-ri öğrenip yeniden birbirlerini katletmeye başlamalarını ister miydin? – Aynı şey değil ki, dedi adam. Barışı tesis etmek hiç değilse yararlı bir şey. – Doğru, katılıyorum, dedi kadın. Güzel-lik yaratmak ise yararlı değil, öyle mi. “Deniz Seferinden Kar-şılanan Odysseus”un kimseye en ufak bir faydası yok, ama sa-nırım epeyce para ediyor. – Doğrusunu istersen, dedi adam,

Page 9: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

12

bence güzel bile değil. Hele de özel hayatında neler yaptığını bilirken, adamın çıplak erkekler ve kadınlar yonttuğunu düşü-nünce midem kalkıyor. – Heykelde bir de köpek ya da küçük bir kız olsaydı, kusar mıydın yani?

Kadın başını çevirdi, yeniden dalgalara, ışığa ve sörfçüle-re bakmaya koyuldu, ama artık onları hevesle izleyemez ol-muştu ve bunu elinden aldığı için adamdan nefret ediyordu. Adam öfkeden kudurmuş halde oturuyordu. Kadın ne zaman başını çevirip sessizliğe gömülse, onu konuşmaya katılmaya ve ilişkilerine zarar veren şeyi daha da sürdürmeye ve sündür-meye zorlamak için çok şiddetli bir arzu duyuyordu içinde. Ama belli bir tarz, kalite ve saygınlık iddiasında olan nezih bir mekânda akşamüstü çayı içtikleri bir masadaydılar. O yüzden de eli kolu bağlıydı, afallamıştı, kendi öfkesine daha da sıkı sı-kıya düğümlenip kalmaktan ve kadından daha çok nefret et-mekten başka hiçbir şey hiçbir şey yapamazdı.

Derken kadın yumuşak ve sakin, fakat teskin edici olma-yan, adamı zerre kadar cezbetmeyen, yalnızca hüzünlü bir ses-le, gözlerini denizden ayırmadan konuştu: Sana kulak asacak olsaydım, hiçbirinin sözgelimi tecavüzcü ya da Milliyetçi Par-ti üyesi olmadığından kesinlikle emin oluncaya dek sörfçüleri izlemekten de en ufak bir zevk alamazdım. Belki denizden bile nefret etmeyi öğrenmem gerekirdi, çünkü o zavallı kum mid-yesi toplayıcıları tam şuracıkta, o güzelim altın ışığın vurduğu yerde, üstlerine çullanan gelgit sularında koşup kaçmaya bile fırsat bulamadan boğulmuşlardı. Denize her bakışımda, cep telefonlarından Çin’i arayıp sevdiklerine boğulmak üzere ol-duklarını söyleyişlerini aklıma getirmem gerekirdi. – Her şeyi çarpıtıyorsun, dedi adam. – Hayır, diye yanıtladı kadın, sen benim bu şekilde düşünmemi ister gibisin, ben de aynen öyle yapmaya çalışıyorum, her şeyi birbirine bağlıyorum ki bütün yönlerini işin içine katmadan tek bir şeye odaklanmayayım.

Page 10: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

13

Seviştiğimizde, bu eylemin verdiği mutluluktan ve zevkten çığlık attığımda, tam da o anda bir yerlerde bir kadının kor-kunç bir biçimde işkence görmekte olduğunu ve dayanılmaz bir acıyla feryat ettiğini aklımın bir köşesinde tutmam gere-kirdi illa. Bütün her şey birbirine bağlanırsa böyle olurdu işte.

Adama döndü. Karına bu sefer ne dedin bu arada? Birlik-te çay içebilelim diye nasıl bir yalan uydurdun ona? Ne dediy-sen alnına yazmalısın aslında, olur da dönüp bana sevecen bir şekilde bakarsan unutmayayım diye. – Senin uğruna o kadar çok şeyi göze alıyorum ki, dedi adam. – Ben senin uğruna hiç-bir şey göze almıyor muyum yani? Sanırım çoğu zaman, benim kaybedecek hiçbir şeyimin olmadığını düşünüyorsun. – Ben gidiyorum, dedi adam. Sen kal da bulutları seyret. Çıkarken hesabı öderim. – Gitmek istiyorsan git, dedi kadın. Ama lüt-fen hesabı ödeme. Bu benim ikramımdı, unuttun mu. – Yeni-den gözlerini denize dikti. – Odysseus korkunç bir adamdı. Nausikaa’dan ve Nausikaa’nın annesiyle babasından gördüğü nezaketi hak etmiyordu. O zeytin dalıyla saklandığı yerden çı-kışını görmemi hiç unutmuyorum. Uzaklarda geçirdiği o yir-mi yıl boyunca neler yaptığını çoktan biliyorum. Evine dönün-ce işleyeceği kötülükleri de biliyorum. Ama o anda, Gill’in frizi için seçtiği anda, Odysseus çırılçıplak ve âciz, genç kadın ise ona saygıda kusur etmiyor, annesiyle babasının Odysseus’u ev-lerine kabul edip en iyi şekilde ağırlayacaklarından emin. Böy-le anlar üzerine kafa yormamız yasak mı? – Okumadım, bil-miyorum, dedi adam. – Okuyabilirdin işte, dedi kadın. Seni durduran yoktu. Ne kadar aptalmışım, ben de deniz manzaralı o odalardan birini tutarsak sana o bölümleri okurum diye dü-şünmüştüm; körfezin karşısındaki, tepeleri karlı dağları da gö-recekti odamız.

Gözlerinde yaşlar vardı. Adam kulak kesildi. Kadının ken-disinden imdat istemenin, onu da bu çıkmazdan kurtarmanın

Page 11: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

14

eşiğinde olabileceğini hissediyordu, böylece beraberce daha önceki bir âna geri dönebilecekler, bu kez başka bir yola sapıp bu son tökezlemeyi geride bırakabileceklerdi. Bir şey daha var, dedi kadın. – Ne var söylesene, diye sordu adam yumuşayarak, kendisine meydan verse yeniden sevecen olabileceğini kadının görmesine müsaade ederek. – Skherie’de, dedi kadın, kazaze-de denizcilere kol kanat germek ve dünyanın öbür ucunda bile olsa, onları yurtlarına ulaştırmak âdettenmiş. Kanunları böy-leymiş ve bununla gurur duyuyorlarmış. Yaşlar gözlerinden ta-şıp boşandı, yanakları sırılsıklam oldu. Adam bekledi, emin olamamış, şüpheye kapılmıştı. – Bu yüzden ülkenin en iyi kü-rekçilerinden elli iki genç, yiğit Odysseus’u gemilerine aldıkla-rı gibi bir gecede İthaka’ya geri götürmüş, onu uyur vaziyette kıyıya taşıyıp usulca yere yatırmış ve Skherie’den aldığı arma-ğanların hepsini etrafına kumların üzerine yığmış. Ne güzel değil mi? Phaiakların armağanları arasında uyanıyor Odysseus ve bir de bakıyor ki evinde. Ama Phaiaklı denizciler dönüş yo-lundayken, düşün bak, hem de kendi adalarına kıyıyı gözleriy-le görecek kadar yaklaşmışken, öfkeye kapılan Poseidon nef-ret ettiği Odysseus’a yardım ettikleri için onları cezalandırmak amacıyla denizcileri ve gemilerini taşa çeviriyor. Bunun üze-rine Kral Alkinoos, domuzun teki, düpedüz zorba, Tanrı de-ğil âdeta eşkıya olan Poseidon’un öfkesini yatıştırmak için fer-man çıkararak bundan böyle asla kazazede denizcilere yardım eli uzatmayacaklarını ilan ediyor. Bunu hak etmeyen Odysse-us, yardım ettikleri son kazazede oluyor.

Adam ayağa kalktı. Bunu bana niye anlattığını anlamadım, dedi. Kadın çayların ve çöreklerin yanında gelen kaliteli keten peçeteye gözyaşlarını sildi. – Sen hiç ağlamazdın, dedi adam. Seni hiç ağlarken görmemiştim sanırım. Oysa şimdi bu saçma şey için, alt tarafı kitabın tekindeki birtakım insanlar için ağlı-yorsun. Ya ben ne olacağım? Benim için, ikimiz için ağladığı-

Page 12: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

15

nı görmedim daha. – Görmeyeceksin de, dedi kadın. Sana söz, görmeyeceksin.

Adam gitti. Kadın, sörfçüleri seyretmek üzere yeniden ba-şını çevirdi. Güneş batmaya yüz tutmuştu ve altın renkli ışık, yuvarlanıp kabaran bulutun yırtık pırtık yorganının altından seller halinde süzülüyordu. Rüzgâr büyük camı gözü dönmüş-çesine zangırdatıyordu. Ve sörfçüler yerkürenin sularının ten-lerindeki ferahlığının tadını çıkararak melekler gibi yükseliyor, bazen suyu sıyırıp geçiyor, bazen de havalanıp uçuyor, son-ra suyu azıcık köpürterek yeniden konuyordu. Kadın karanlık bastırana dek izlemeyi sürdürdü, derken o tuhaf kara suretler tüy gibi hafif, küçücük bir çıkın haline getirilmiş uçurtmaları ve sörf tahtalarıyla birer ikişer kıyıya doğru yürüdü.

Kadın hesabı ödedi. Uzun boylu bir adam frizin başında diz çökmüş, kollarından birini küçük bir kızın omzuna dolamış, ona orada tasvir edilen sahneyi anlatıyordu. Misafirperverlikle ilgili, diyordu. O ada halkının nezdinde bütün yabancılar kut-saldı. O yüzden de adını bile sormaya gerek duymadan adamı giydirip doyurdular. Böyle çetin bir kıyıya pek de yaraşan bir re-sim. Buradaki genç hanım, şartlar uygun olsa onunla seve seve evleneceğini itiraf etti ama adamın kendi memleketinde zaten bir karısı vardı. Bu yüzden, onu gemiyle ülkesine götürdüler.

Page 13: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

16

SIĞINMA EVİ

Daha ziyade hapishane, dedi Madeleine.Yapma ama, dedi Bay Kramer.Kaçarsam beni geri getirirler, dedi Madeleine.Evet ama, dedi Bay Kramer.

Bay Kramer Madeleine’e sık sık, Evet ama, diyordu. Bir olumlama, peşinden bir yadsıma. Şimdi Birim’deki herkesin ne kadar nazik olduğundan, bu kadar gelip gitmesine rağmen viziteleri sırasında bir kere olsun hiç kimseye kötü muame-le edildiğini görmediğinden, birinin bir kıza ya da oğlana sesi-ni yükselttiğini daha işitmediğinden dem vuruyordu yine. De-mek ki neymiş: Pek de hapishane gibi değilmiş.

O zaman o niye orada oturuyor, dedi Madeleine, başıyla kapı aralığındaki hemşireyi işaret ederek. Hemşire dünyadan habersiz görünmek için elinden geleni yapıyordu. Bir kadın dergisi okuyordu.

Sebebini gayet iyi biliyorsun, dedi Bay Kramer.Aniden yüzünü tırmalayıp bana tecavüz etmeye kalkıştığı-

nı söylemeyeyim diye, dedi Madeleine. Kendimi bir anda cam-dan aşağı atmayayım diye.

Evet bu gibi şeyler yüzünden, dedi Bay Kramer.

Page 14: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

17

Pencere açıktı ama ancak kilitlerin el verdiği ölçüde, yönet-meliğe uygun olarak iki parmaklık bir aralık vardı hepi topu. Bay Kramer ve Madeleine aynı anda pencereye baktı. Dene-se oradan geçer, diye düşündü Bay Kramer. Oradan geçmem mümkün değil, dedi Madeleine, ne yaparsam yapayım nafile.

Odanın duvarları marazlarıyla cebelleşen bedenler ve ruh-lar temasının sonsuz çeşitlemelerle işlendiği yağlıboya tablolar ve kolajlarla süslenmişti. Cam gibi tuzla buz olan bir yüz. Gök-yüzünü büyük ölçüde gözlerden gizleyen Ku Klux Klan ku-kuletaları gibi kümelenmiş sıradağlar ama ön planda bir pati-ka kırmızı zikzaklar çizerek dağların arasına giriyor, yukarılara tırmanıyor ve gözden kayboluyor. Bay Kramer bu odayı sevi-yordu. Madeleine’i ya da başka hastalarını beklerken pencere-nin önünde durur, özel bir bakımdan ve teşvikten yok dene-cek kadar az nasiplenmesine rağmen yıllar boyunca, değişen her mevsimle birlikte bağrından sıradan çiçeklerin mütevazı güzelliklerini cömertçe fışkırtan çimenlik bir bayıra bakardı. Madeleine ile tanışıklığının bu noktasında sıra çuhaçiçeklerine gelmişti. İçeri gelen hava ılıktı. Bayırın ardında eski tecrit bina-sının duvarı uzanıyordu.

Sığınma evi, dedi Bay Kramer. Sığınma evi nedir?Kafadan çatlakları kapattıkları bir yer, dedi Madeleine.Evet, orası öyle, dedi Bay Kramer, ama neden adına sığın-

ma evi demişler?Çünkü yalan söylüyorlar, dedi Madeleine.Tamam, dedi Bay Kramer. Senin deyiminle şu kafadan çat-

lakları bir an için unut, onların bakım gördüğü ya da kapa-tıldıkları yeri de bir kenara bırak, sence sığınmacı ne demek?

Kötü bir yerden gelen biri.

Page 15: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

18

Peki bu insanlar Birleşik Krallık’a ya da Fransa’ya, Alman-ya’ya, İtalya’ya hangi beklentiyle geliyorlar?

Geldikleri yerden daha iyi bir yer bulmak.Ne bulmayı umuyorlar yani? Sığınak.Sığınak ne demek peki?Güvenli bir yerde olmak.Güvenli bir yerde olmak, dedi Bay Kramer. Çok güzel söy-

ledin. O zavallı insanlar hapishaneler ülkesine dönmüş ülke-mize, güvende olacakları bir yer bulma beklentisiyle geliyor. Sığınak, dedi, insanın başını sokacağı bir dam, bir barınak, sı-ğınılacak bir limandır. Eski adıyla tımarhaneler de ruhsal bo-zuklukları olan insanların güvenli bir şekilde barınabilecekleri ve bakım görebilecekleri yerlerdir.

Kilit altında tutularak, dedi Madeleine. 16. Koğuş, Sam’i geçen hafta oraya götürdüler.

Daha güvende olsun diye, dedi Bay Kramer. Bundan hiç şüphem yok.

Madeleine omuz silkti.Pekâlâ, dedi Bay Kramer. Haklısın, biraz hapishane gibi.

Bazen mecburen biraz hapishane gibi olması gerekiyor, ama yalnızca herkesin iyiliği için, başka bir nedeni yok. Tutuklu-lukla, tutsaklıkla, gerçek hapishaneyle uzaktan yakından ala-kası yok buranın.

Madeleine omuz silkti.

Bay Kramer’in içi daraldı. Nerede olduğunu, neden ora-da olduğunu unuttu. İçi daraldı ya da içindeki hüzün kabar-dı. Her halükârda bir kabuk gibi içine kapanmaya başladı. Bir yokluk. Gerçekliğe geri döndüğünde Madeleine’in kendi-sine baktığını gördü. Madeleine’in bakışıyla yüzleşmek, ayın bakışıyla yüzleşmek gibiydi. Işık kızın yüzünden, uzaklarda-

Page 16: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

19

ki bir kaynaktan yansırmışçasına yayılıyordu. Bakışları korku-luydu ama daha ziyade Bay Kramer’ı incitmiş olmaktan kor-karmış gibi. Rema selam söyledi, dedi Madeleine. Benden Bay Kramer’e selam söyle, dedi.

İkisinin de neşesi yerine geldi.Teşekkürler Madeleine, dedi Bay Kramer. Onunla bir daha

konuştuğunda iyi dileklerimi ilet kendisine. Nasılmış?Onun sözüne güven olmaz ki, dedi Madeleine. Çok yalancı.

Yirmi sekiz buçuk kiloya düştüğünü söylüyor. Açlıktan saçla-rı dökülüyormuş. Dediğine göre günde yalnızca birkaç fasulye filizi yiyormuş. Yarım bardak da su içiyormuş. Ama yalancının tekidir o. Beni şişman göstermek için atıyor bunları. Sürekli te-lefon edip duruyor. Buraya geri dönmek istiyor. Ama Doktor Khan, kendisini açlığa mahkûm ederek buraya dönemez, di-yor. Bu düpedüz şantaj, diyor. Ama kilo alırsa dönebilir. İrade göstersin, diyor, iyileşmek istediğini göstersin. O zaman baka-rız. Onu buraya geri kabul etmezlerse kendisini öldüreceğini söylüyor Rema. Mesele şu ki, buraya dönebilecek kadar iyileşse bile, onu yeniden eve yollayacaklarından korkuyor. On altısına basar basmaz gerisingeri eve postalarlarmış, teyzesi öyle diyor. Ama eve dönmektense yirmi kez canıma kıyarım, diyor Rema.

İnsanın evi savaş alanı değildir, benim bildiğim, dedi Bay Kramer.

Onun ailesi öyle ama, dedi Madeleine. Rema’nın bu halde ol-masının sebebi de onlar. O yüzden de oraya dönmektense işi kö-künden halletmekte kararlı, pek de haksız sayılmaz bu konuda.

Rema bir keresinde bana çok hoş bir hikâye anlatmıştı.Yazdı mı bu hikâyeyi?Hayır, hiç yazmadı. Yazacağına söz verdi ama yazmadı.Klasik Rema, dedi Madeleine.

Page 17: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

20

Evet, dedi Bay Kramer. Ama anlattığı bir hikâye olmaktan ziyade, bir hikâyenin geçtiği yer olmaya daha uygundu aslını sorarsan. Köyünün yakınlarında bulunan bir ev hatırlıyordu. Evin bütün kepenkleri kapatılmış, orta yerinde bir tür sunak bulunan taş döşeli bir avlusu varmış ve balkonlarıyla ahşap merdivenleri, başına buyruk serilip serpilmiş beyaz yasemin-lerle çepeçevre sarılmış.

Ha, onu diyorsunuz, dedi Madeleine. Ev ihtiyar bir kadı-nındı, kadın hacca gitmek istiyordu ve komşuları da hac için gereken parayı kadına borç verdiler; aralarındaki anlaşmaya göre, kadın geri dönmezse ev komşuların olacaktı ve kadın asla dönmedi. O hikâye değil mi?

Evet, dedi Bay Kramer, o hikâye. Bana çok güzel geldi, ne bileyim, terk edilmiş ev, avlu, o sunak.

Muhtemelen hepsini uydurmuştur, dedi Madeleine. Muh-temelen öyle bir ev asla var olmamıştır. Hem zaten hikâyeyi de hiç yazmamış.

Bay Kraer karşılaşmayı kaybettiğini hissediyordu. Saate bir göz attı. Rema’nın arkadaşın olduğunu sanıyordum, dedi.

Arkadaşım zaten, dedi Madeleine. Onun kadar sevdiğim kimse yok. Ama aynı zamanda korkunç bir yalancı. Üstelik o yalanları da çoğunlukla benim damarıma basmak için uydu-ruyor. Yirmi sekiz kiloymuş! Ne biçim aptalca bir yalan ki bu? Size hacca gitmek istediğinden bahsetmiş miydi?

Bahsetmişti, dedi Bay Kramer. Baykuş misali gözleri iyiden iyiye açılıp ışıkla dolarken hacca gitmeyi nasıl arzuladığını an-latmıştı hararetle.

O zaman ne demeye kendisini açlığa mahkûm ediyor ki? Hiç mantıklı değil.

Ben de aynı şeyi söyledim ona, dedi Bay Kramer. Öyle bir şey yapmak istiyorsan, evvela gücün kuvvetin yerinde olmalı,

Page 18: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

21

dedim. Nasıl yolculuk edersen et, hac yolculuğu meşakkatli iş-tir. Bedenen sağlam olman gerekir.

Palavracının önde gideni, dedi Madeleine. Her neyse, dedi Bay Kramer. Gelecek sefere sen de kendi

hikâyeni yazacaksın. Bir sığınmacı hakkında, bir oğlan çocu-ğu, öyle demiştin, senin yarı yaşında olacaktı.

Yazacağım, dedi Madeleine. Dünyadaki en berbat yer nere-si? Burası dışında tabii.

Söylemesi güç, dedi Bay Kramer. Berbat yer o kadar çok ki, birincilik için epeyce bir çekişme olurdu herhalde. Ama Soma-li, birçok yere açık arayla fark atardı sanırım.

Somali’de korsanlar olduğunu okumuştum bir yerde.Somali açıklarında var korsanlar. Zenginlerin gönderdiği

gıda yardımlarını çalıyorlar ve o yiyeceklere ihtiyacı olan in-sanlar da açlıktan kırılıyor.

Tamam o zaman, dedi Madeleine. Benim hikâyemde de korsanlar olacak.

Madeleine ile Bay Kramer masanın iki tarafında sessizlik içinde bakıştılar. Hemşire dergisini kapamış, onları izliyordu. Bay Kramer, bu tasarının birçok bakımdan kötü bir fikir oldu-ğu kanısındaydı. Madeleine, başta Madeleine olmaya dair bir şey yazmak istemişti. Tamam, demişti Kramer, ama burada de-ğil de başka bir yerde geçsin öykün. Duvardakiler gibi bir imge bul kendine. Buldum bile, demişti. Benim imgem bir savaş ala-nı. Hikâyem savaşın orta yerinde kalmış bir oğlan çocuğu hak-kında, çocuk benim yarı yaşımda ve yaşadığı yerden kurtulup güvenli bir yere ulaşmak istiyor. Sığınak, dedi Bay Kramer. Sı-ğınacak bir yer arıyor.

Peki, gitmeden senden bir şey rica edeceğim Madeleine, dedi Bay Kramer. En yakından tanıdığın duygunun hangisi ol-

Page 19: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

22

duğunu, öykündeki küçük çocuğu harekete geçiren duygunun ne olacağını tek kelimeyle söyle bana.

Madeleine’in üstündeki bluzun kolları, bileklerindeki ke-sikler görünecek şekilde yukarı sıvanmıştı. Bay Kramer’in ke-derli gözlerle bileklerine baktığını fark edince bluzunun yen-lerini aşağı çekti, uçlarını sıkıca tutup parmaklarıyla avuçları arasına kıstırdı.

Korku, dedi.

Bay Kramer evine pekâlâ otobüsle dönebilirdi. Etrafı dikenli tellerle çevrili o olağanüstü arazinin, o meyveliklerin, bahçele-rin, eski hastanenin o çim kaplı tümseklerinin, doğu-batı otoyo-luna teğet geçerek moderniteyle kesiştiği noktada, Bartlemas’a pek de uzak düşmeyen bir durak vardı. O duraktan otobüse bi-nip yirmi dakika içinde, tek vasıtayla neredeyse evinin kapısı-na kadar ulaşabilirdi. Ama hava biraz olsun güzelse, hatta ba-zen havanın güzel olmadığı günlerde bile, otobüse binmektense parkların ve bahçelerin içinden geçerek yürümeyi tercih edi-yordu eve; adamakıllı uzun bir yürüyüştü bu, bir buçuk saat ya da daha uzun sürebiliyordu. Böylece eve girmeden ikindiyi ge-çirmiş, akşam yemeği için ne pişireceğinin tasasına düştüğü za-manı etmiş oluyordu neredeyse. Derken akşam gelip çatıyordu ve Bay Kramer’in akşam için her zaman bir planı olurdu: cid-di bir televizyon programı izlemek, önemli bir şeyler okumak, notlarını gözden geçirmek, erkenden yatağa girmek.

O ılık bahar öğleden sonrasındaki yürüyüşünde Bay Kra-mer, Madeleine ile Rema’yı düşündü. Madeleine’in Rema’nın hikâyesini o denli sert sözlerle eleştirmesi onu üzmüştü. O ölümüne rekabet içinde birbirlerine karşı nasıl da zalim olu-yorlardı! Oysa onun gözünde, terk edilmiş evin tuhaf bir gücü

Page 20: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

23

vardı. Rema eve müthiş bir sessizliğin hâkim olduğunu söyle-mişti, ahşap bahçe kapısını açtığınız anda her şey geride ka-lıyor, ne bir bağırış çağırış, ne bir köpek sesi, ne de trafik gü-rültüsü işitiliyordu. Avlunun zeminine çapraşık bir örüntüyle rengârenk çiniler döşenmişti ve Rema kesişen o bir sürü kavi-se ve ilmeğe kafa patlatarak çinilerdeki desenin izini sürme-ye çalışmıştı. Sunak kesinlikle Bölünme öncesinden kalmaydı, bir Hint sunağı olsa gerekti, Müslüman kadın için hiçbir an-lam ifade etmiyordu. Gelin görün ki, çiçeklerin, mumların ve adakların konması için önüne özel bir yer yapılmış ve bir ka-ide üzerine oturtulmuş o oyma figür; kepenkleri örtülü pen-cerelerle, balkonla ve o uçsuz bucaksız beyaz yasemin der-yasıyla dört bir yandan sarılmış halde avlunun orta yerinde duruyordu bir kere. İhtiyar kadın hiç dönmedi, demişti Rema. Mekke’ye, gönlünde yatan o yere varıp varmadığı bile bilinmi-yordu. O yüzden de komşular evi öylece muhafaza etmişlerdi, ama hiçbirinin gerçek anlamda ihtiyacı yoktu ona. Bazen bü-yükbaş hayvanları başıboş gezerken avluya dalıyordu. Ve ço-cuk Rema da cesaret edebildiğinde evindeki savaş alanından kaçıp oraya sığınıyor, ahşap merdivenleri tırmanıp sunağı mis kokulu, serin balkonlardan seyrediyordu.

Telefon çaldığında Bay Kramer bombalamalarla ilgili bir program seyrediyordu. Yemeği pişirip yeme faslının ve üç ka-deh şarap istihkakının ardından böyle bir program yatak yo-lundaki olağan duraklarından biriydi. Ama telefon çalıyor-du işte. Arayan kızı Maria’ydı, Ukrayna’dan arıyordu, orada şimdiden gece yarısı olmuştu bile, o shtetl’ın1 yerini keşfetti-ğini, isimleri teker teker doğruladığını, doğru yeri bulduğun-

1 Holokosttan önce Orta ve Doğu Avrupa’da yer alan, Yahudi nüfusun yoğunlukta bulunduğu köylere verilen genel isim. (e.n.)

Page 21: Midland Oteli’nde Çaynotoskitap.com/wp-content/uploads/2017/11/onizleme-david...Goethe, Faust çevirisi Penguin tarafından basıldı. Early Greek Travellers and the Hellenic Ideal

Midland Oteli’nde ÇayDAVID CONSTANTINE

ISBN-13: 978-6052389041

9 7 8 6 0 5 2 3 8 9 0 4 1