mehmet r - admin-7866.kxcdn.com

25

Upload: others

Post on 26-Oct-2021

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com
Page 2: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com
Page 3: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

MEHMET RAUF

KARANFİL VEYASEMİN

Page 4: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

CAN SA NAT YA YIN LA RI YA­PIM­VE­DA­ĞI­TIM­TİCA­RET­VE­SA­NAYİ­A.Ş.Maslak­Mah.­Eski­Büyükdere­Cad.­İz­Plaza,­No:­9/25,­Sarıyer / İstan­bulTe­le­fon:­(0212)­252­56­75­/­252­59­88­/­252­59­89­Faks:­(0212)­252­72­33canyayinlari.com/9789750751431ya­yi­ne­[email protected]­No:­43514

Can­Miras

Karanfil ve Yasemin,­Mehmet­Rauf©­2021,­Can­Sanat­Yayınları­A.Ş.­­­Tüm­hakları­saklıdır.­Tanıtım­için­yapılacak­kısa­alıntılar­dışında­yayıncının­yazılı­izni­olmaksızın­hiçbir­yolla­çoğaltılamaz.

1.­basım:­Kanaat­Kütüphanesi,­1924Can­Yayınları’nda­1.­basım:­Haziran­2021,­İstanbulBu­kitabın­1.­baskısı­1 000­adet­yapılmıştır.

Dizi­editörü:­Mustafa­ÇevikdoğanEditör:­Fatih­AltuğDüzelti:­Aylin­Samancı­ElmasdağMizanpaj:­Bahar­Kuru­Yerek

Sanat­yönetmeni:­Utku­Lomlu­/­Lom­Creative­(www.lom.com.tr)Kapak­tasarımı:­Alper­Zeki

Baskı­ve­cilt:­Türkmenler­Matbaacılık­Reklam­San.­ve­Tic.­Ltd.­Şti.Maltepe­Mah.­Gümüşsuyu­Cad.­No:­16-18 Topkapı,­İstanbul­Sertifika­No:­43087

ISBN­978-975-07-5143-1

Page 5: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

MEHMET RAUF

KARANFİL VEYASEMİN

ROMAN

Çevrimyazı­ve­yayına­hazırlayanlar

Esin­Hamamcı­–­Uğur­Erden

Page 6: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

Eylül,­2019

Eylül (Günümüz­Türkçesiyle),­2019

İhtizar,­2020

İhtizar (Günümüz­Türkçesiyle),­2020

Âşıkane,­2020

Âşıkane (Günümüz­Türkçesiyle),­2020

Karanfil ve Yasemin (Günümüz­Türkçesiyle),­2021

Mehmet­Rauf’un­Can­Yayınları’ndaki­diğer­kitapları:

Page 7: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

MEHMET­RAUF,­27­Ağustos­1875’te­İstanbul’da­doğdu.­Balat­Mahalle­Mektebi’ni­bitirdikten­sonra­sırayla­Eyüp­Rüştiyesi,­Soğukçeşme­Rüşti-yesi­ve­Bahriye­Mektebi’nde­okudu.­Daha­sonra­memuriyete­atıldı.­İlk­öyküsü­16­yaşındayken­Halid­Ziya’nın­İzmir’de­çıkardığı­Hizmet­gazete-sinde­yayımlandı.­Erken­yaşlarda­kendini­gösteren­tiyatro­ve­edebiyat­merakı,­memuriyet­yıllarında­Servet-i­Fünun­çevresine­girmesini­sağladı.­Tevfik­Fikret’in­halası­Ayşe­Sermet­Hanım’la­evlenip­Fikret’in­Rumelihi-sarı’ndaki­yalısında­yaşamaya­başladı.­Daha­sonra­Halid­Ziya’yla­sıkı­bir­dostluk­kurdu.­Büyükada’da­bir­kadına­âşık­oldu­ve­aşkına­karşılık­bula-mayınca­intihara­kalkıştı.­Hüseyin­Cahid­ve­Halid­Ziya­son­anda­yetişe-rek­ hayatta­ kalmasını­ sağladılar.­Meşrutiyet’in­ ilanından­ sonra­ tekrar­yazmaya­başladı.­Eylül­ romanıyla­edebiyatımızda­önemli­ bir­ yer­ tutan­Mehmet­Rauf,­diğer­eserlerinde­de­aşk­maceralarını­konu­edinmiştir.­Mehmet­Rauf­1926’da­felç­geçirdi,­1931’de­İstanbul’da­öldü.

Page 8: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com
Page 9: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

Mehmet­Rauf

Page 10: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com
Page 11: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

11

2 Mart-20 Haziran 1923 tarihleri arasında Tanin gazete-sinde tefrika edilip 1924’te Kanaat Kütüphanesi tarafından kitaplaştırılarak basılan Karanfil ve Yasemin, Servet-i Fünun döneminin en önemli yazarlarından Mehmet Rauf’un (1875-1931) ana temasını aşk üçgeninin oluşturduğu bir kitabıdır. Eylül’de de benzer bir temayı kullanan Mehmet Rauf, bu ki-tapta gözlem yeteneğini gözler önüne seren bir şekilde döne-min modasını, insanların yaşayışlarını ve psikolojilerini ayrıntı-larıyla işler. Bu esnada okurun 1920’li yıllardaki Batılılaşmayı izleyebilmesini sağlar. Kitapta bir yandan çaylar, partiler, önce-ki döneme göre çok daha yakın olan kadın ve erkek ilişkileri, kıyafetler ve âdetlerdeki değişim sergilenirken bir yandan da bunların iyi ve kötü sonuçları, insan olma gerçeği bir an unu-tulmadan ele alınır. Yer yer Samim, Paşa ve doktorun konuş-malarıyla bu değişimin çok hızlı ve acele olup olmadığı didak-tik bir şekilde sorgulanırken çoğu zaman yazar söz konusu değişimi hikâye içerisinde, özellikle Paşa’nın çay partisi ile Sa-cide Hanım’ın partisini karşılaştırdığı yerlerde, bir süreçle an-latır. Tüm bu sürecin çatısı Avrupa’dan yeni dönmüş olan Samim’in Pervin ve Nevhiz arasında kalmasıyla, bu esnada ortaya çıkan çapraşık ilişkilerle kurulur.

Karakterlerin psikolojilerinin Eylül’deki kadar ağırlıklı bir şekilde ele alınmaması dışında ondan çok da aşağı kalır bir yanı olmayan bu eserin neden bu kadar gerilerde kaldığı bir muam-madır. Bunun nedeni eserin yayımlandığı tarihlerde Mehmet Rauf’un artık eski popülerliğine sahip olmaması olabilir. Bu-

Önsöz

Page 12: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

12

nunla birlikte eserde söz konusu hızlı Batılılaşmanın pek de övülmemesi onun kanon dışı kalmasına neden olmuş olabilir. Fakat bugün bu eseri tekrar gündeme getirmemek, ele alma-mak için hiçbir nedenimiz bulunmuyor. Tam da bu nedenle biz, Can Yayınları’nın Miras dizisinden çıkmış olan elinizdeki kitabı yayına hazırlamış bulunmaktayız. Umuyoruz bu amaca hizmet edecektir.

Karanfil ve Yasemin’i hazırlarken eserin 1924 baskısını temel alarak tefrikadaki farklılıkları notlandırmayı tercih ettik. Önemli olabilecek kişi isimlerini, mekân adlarını ve yabancı dillerdeki cümleleri de bu notlandırmaya dahil ettik. Bugün kullanımda olan kelimelerin günümüzdeki imlalarını tercih ederken artık neredeyse hiç kullanılmayan kelimelerde eski imlayı koruduk, anlaşılabilir olması adına kalıplaşmamış keli-melerde yabancı kökenli ekleri “-” işaretiyle kelimeden ayırdık. Bugün kullanılmayan kelimeler ve tamlamalar için kitabın so-nunda bulabileceğiniz bir sözlük hazırladık. Metnin akıcılığını sağlamak adına diyalogları konuşma çizgisiyle değil çift tırnak işaretiyle verdik. Çok nadir olmakla birlikte cümlenin anlamı-nı bozacak derecede eksiklik olduğunu düşündüğümüz yerler-de kelimeleri köşeli parantezle kendimiz ekledik. Son olarak, gerekli gördüğümüz yerlerde metni görsellerle destekledik.

Tüm bu çalışmada bize bu imkânı sunan Can Yayınları’na, özellikle bu zorlu günlerde bizi gerektiğinde idare edip gerekti-ğinde teşvik eden dizi editörümüz Mustafa Çevikdoğan’a, edi-törümüz Fatih Altuğ’a ve her zaman olduğu gibi desteğini bir an olsun eksik etmeyen sayın hocamız Prof. Dr. Seval Şa hin’e te-şekkürlerimizi borç biliriz. Bununla birlikte gerek tefrikalar, bel-geler, kitaplar ve gerekse görsellere ulaşımımızı kolaylaştırmaları açısından varlıklarının büyük önem taşıdığı Atatürk Kitaplığı, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Erzurum Atatürk Üniversi-tesi Kütüphanesi ve Taha Toros Arşivi’ne teşekkür ederiz.

Esin Hamamcı, BeşiktaşUğur Erden, Kadıköy

2020

Page 13: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

13

Tanin­gazetesinde­2­Mart­1923’te­ilk­sayfada­çıkan­tanıtım­metni:­“Yeni­tefrikamız.­Bugünden­itibaren­Mehmet­Rauf­Bey’in­Karanfil ve Yasemin

namıyla­Tanin için­yazdığı­bu­romanı­tefrika­etmeye­başlıyoruz.­Karanfil ve Yasemin,­yeni­moda­olan­Avrupa­tarzı­hayat-ı­kibarane­içinde­biri­karanfil­

gibi­pür-ihtiras­ve­muzlim,­diğeri­yasemin­gibi­saf­ve­samimi­iki­aşkın­çarpışmasını­tasvir­eden­romandır­ki­tahlilat-ı­ruhiyede­ve­eşhas-ı­vakaiye­

hayat­ve­hareket­vermekte­pek­muvaffak­olan­Mehmet­Rauf­Bey’in­en­güzel­eserleri­arasına­gireceğini­karilerimize­tebşir­edebiliriz.”

Page 14: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com
Page 15: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

15

Samim hole girdiği vakit, kenarlara sıkışmış, köşele-re çekilmiş kadın erkek seyircilerin önünde genç çiftler latif bir boston’ın1 sermest dalgaları arasında âşıkane dö-nüyorlardı.

Kalabalık arasında ilerleyemeyeceğini görerek, yu-karı kata çıkan merdivenin beyaz bir hasır takımla mef-ruş yan köşesindeki yüksek hurma dalının altına çekildi ve etrafına göz gezdirdi.

Holden geniş bir methalle salona geçiliyordu. Birbi-rine amut vâsi iki kanattan mürekkep olan salonun iç kısmı bir tarafı bir sanat harikası denilecek pek mutena bir kış bahçesiyle, diğer tarafıysa geniş bir terasla mah-dut bulunuyor, sonra binanın cephesini dolaşıp hol hiza-sına gelen terastan zarif bir pergola2 ile tekrar hole avdet olunuyordu. Hususi bir tertiple konulmuş iki büyük ayna vasıtasıyla salonlar, bahçe ve teras tek bir nazarla heyet-i mecmua halinde deraguş olunabiliyordu.

Samim hiç memul etmediği bu galeyan, bu feveran arasında mebhut kalmıştı.

1.­Valsin­yavaş,­Amerikan­versiyonu­olarak­kabul­edilen­bir­tür­dans.­(Y.N.)2.­ Gölge­ oluşturması­ için­ genelde­ sarmaşıkgillerle­ sarılı,­ metal­ veya­ ahşap­çardak­veya­belirli­bir­yol­boyunca­uzanan­geçit.­(Y.N.)­

Birinci Kısım

Kadri Paşaların Çayında

Page 16: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

16

Üç gün evvel, en samimi çocukluk arkadaşı, en ciddi gençlik dostu olan Kadri1 Paşazade Pertev’e Galata’da rast gelmiş, onunla konuşurken Pertev kendini bugün için babasının Nişantaşı’ndaki konağında verilecek çaya davet ederek, “Gelirsen pişman olmazsın... Bizim çaylar pek mutena, pek mükelleftir... Bütün İstanbul’un en2 mümtaz erkeklerini, en müstesna hanımlarını görür, ta-nırsın...” demişti.

Samim, harbin3 son senelerinden beri İsviçre’de ya-şamış, İstanbul’a şimdi hemen pek yeni avdet etmişti; her ne kadar dostlarından İstanbul’da bu son senelerde pek katiyetle tebellür eden içtimai bir cereyan, yeni bir hayat başladığını işitmiş, hatta bazı tafsilata vâkıf olmuş-sa da bu hayatın gözünün önündeki tecelliyatı onu yine son derece mebhut etmekten hâlî kalmıyordu.

Biraz sonra orkestra sustu, dans eden çiftler tevak-kuf ettiler; bir anda kalabalık karıştı, ayakta duranlar dansa yer vermek için salonda kenara çekilmiş sandalye-lere, koltuklara koşuştular. O esnada Samim terasın cam-lı kapısının önünde güldüre güldüre iki hanıma bir şey-ler anlatan Pertev’i gördü, hemen o tarafa şitab etti fakat salonda üç adım atmamıştı ki, yaşlıca bir beyin kolunda kendine doğru gelen genç bir kadının karşısında bulun-du ve rengi kül gibi olarak gayriihtiyari tevakkuf etti. Bu bir hanımdı ki İstanbul’a geldiği on beş günden beri Beyoğlu’nda tesadüflerinde hüsnü ve nefasetiyle kendini son derece cezbetmiş, adeta hayatını uzak bir güzellik hayali gibi ateşîn bir iştiyak içinde mahmumane4 işgal ediyordu. Şimdi hiç beklemezken burada da böyle tesa-düf etmek, şüphesiz takdim olunarak daha yakından ta-

1.­Tefrikada­“Kadri”­ismi­kullanılmamıştır.­(Y.N.)2.­Tefrikada­bu­kelime­kullanılmamıştır.­(Y.N.)3.­Birinci­Dünya­Savaşı.­(Y.N.)4.­Tefrikada­bu­kelime­yerine­“mahcup”­kelimesi­kullanılmıştır.­(Y.N.)

Page 17: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

17

nıyacağını düşünmek onu sarhoş eden pek şedit bir ta-hassüs oldu, kalbi nihayetsiz bir emel tufanıyla şişti.

* * *

Şimdi Pertev onu görmüş ve yanına gelmişti.İki dost, birbirinin elini son derece bir samimiyetle

sıktılar.Pertev, “Hoş geldin azizim; fakat o kadar geciktin ki

gelmeyeceksin zannettim. Senin hesabına teessüf edi-yordum,” dedi.

“Gelmemek mümkün mü? Hatta davet ettiğin için sana son derece teşekkür bile edeceğim. Yalnız rica ede-rim bana söyle: Bu kadınların hepsi de Türk mü yoksa rüya mı görüyorum?”

Pertev zarif bıyıklarının altında beyaz ve tatlı dişle-riyle tebessüm ederek, “Ben sana söylemedim miydi?” dedi. “Hayatımızda, inkılap mı tekâmül mü her neyse son seneler zarfında zuhura gelen bu tahavvüle sen de şaş ben de şaşayım... Evet, azizim, bu rüya değil, gerçek-ten bir hakikat... Bu gördüğün kadınların hepsi de Türk, hem de birkaç sene evveline gelinceye kadar erkeklerle böyle dans etmek değil, bir tanesine rast gelince köşe bucak saklanan Türk hanımlarından. Buna ne dersin?”

“Sadece bir harika!”Samim hem bu sözleri söylüyor hem etrafındaki ha-

yatın en küçük teferruatını da gözden kaçırmamak ister gibi sağına soluna bakarak tetkik ediyordu.

Pertev sordu:“İyi bir harika mı yoksa fena bir harika mı, fikrini

açık söyle...”Samim derin, ciddi bir kanaatle, “Hayır, bilakis son

derece şayan-ı takdir bir harika...” dedi. “Bilirsin ki bütün milli felaketlerimizi yalnız bizde içtimai hayatın noksa-nına hamledenlerdenim...”

Page 18: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

18

“Öyleyse Paşa’yla çok iyi anlaşacaksın... Babam, Bü-yük Fuad Paşa gibi Türkiye’nin terakkisi ancak harem duvarlarının yıkılmasıyla başlayabilir fikrindedir... Ben de vakıa böyle düşünüyorum ama ansızın yıkılan duva-rın arkasında asırlardan beri bunalmış mahlukların, ka-palı kalmış çirkinliklerin böyle birdenbire meydana dö-külmesini hiç hoş bulmuyorum. Çünkü bu hayat başla-yalıdan beri nasıl bir çorba içinde yüzdüğümüzü kabil değil tasavvur edemezsin... Fakat bunu sonra münasip bir zamanda uzun uzun konuşur, münakaşa ederiz... Gel şimdi Paşa’ya gidelim, seni1 en evvel ona takdim edeyim, sonra herkesi ayrı ayrı tanırsın...”

Samim herkesten evvel deminki hanıma takdim edilmek arzusuyla yanıyordu fakat ne olsa bu akşam mut-lak ona mülaki olacağını düşünerek, yeniden derin bir sa-adet hissetti ve sesini çıkarmayarak, kalabalık içinde, pür-ahenk kahkahalara terdif edilen Fransızca ve Türkçe zem-zemeler arasında Pertev’i takip etti.

Pertev, gözleriyle Paşa’yı arayarak yürürken sol kö-şede bir kanepede bir bey ve bir hanımla konuşan yaşlı bir hanımefendiyi gördü. “Hah, annem...” dedi ve Sa-mim’i elinden tutup götürerek evvela ona takdim etti.

Hanımefendinin gösterdiği pek nazik pek mültefit kabule Samim teşekkür ederken:

“Vakıa İstanbul’da böyle bir âlemde ilk defa bulunu-yorsam da bunun bizim hayatımız için pek emsalsiz bir muvaffakiyet olduğunu anlamak hiç güç değil hanıme-fendi... Bundan dolayı son derece tebrik ederim... Bil-hassa salonunuzun tertibatı, tefrişatı bir harika-i sanattır; pek belli ki buna rasgele bir mefruşat çırağı değil, ince ve yüksek bir zevk nezaret etmiş...”

1.­Tefrikada­bu­kelime­kullanılmamıştır.­(Y.N.)

Page 19: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

19

Hanımefendi lakaydane cevap verdi:“Ha, fakat böyle şeylerle ben meşgul olmam... Bu-

nun için benden ziyade kızlarımı, bilhassa Pervin’i tebrik etmelisiniz... Ne olsa böyle yeni tertip şeylerden pek an-lamıyorum...” Ve o esnada oradan geçmekte olan genç bir hanıma seslenerek, “Pervin, gel bak, beyefendi salo-nun tertibini pek beğenmiş... Tebrik ediyor,” dedi.

Sonra onları birbirine tanıtmak için, “Pertev’in en samimi dostlarından Samim Bey...” Ve Samim’e dönerek sadece, “Kızım Pervin...” dedi.

Pervin Hanım takarrüp etti.Gözlerinde derin bir hayret ifadesi vardı. Pek tatlı

bir billur sesle, “Nasıl beyefendi?” dedi. “Nasıl, ben bila-kis bu kadar nazar-ı dikkati celp edecek bir şey yoktur zannediyorum...”

Samim izah etti:“Bir kere binanın üslubu İstanbul için fevkaladedir,

tam en son İngiliz tarzı... Fakat beni asıl meftun eden şey tefrişteki zevkin ahengidir; eşyanın, resimlerin intihabı, taliki, heykellerin, bibloların tevzii pek ince bir zevke delalet ediyor. Bilhassa resimler olsun heykeller olsun nasıl belli ki rasgele alınmamış, uzun ve vukuflu bir inti-hapla seçilmiş şeyler... En manalı, en kıymetli, en güzel-lerinden... Bunun sizin tarafınızdan yapıldığını öğren-mek beni derin bir iftiharla mesut etti... Çünkü hanım-larımızın bilhassa böyle ince sanatlarda bu kadar terakki ettiğini görmek benim için en büyük bir saadettir...”

Pertev, “Pervin küçükten beri meraklıdır... Mütema-diyen böyle şeylerle meşgul olmuştur,” dedi.

Bu yirmi iki yaşlarında, ufak tefek, zengin ve ahenk-tar vücutlu bir hanımdı. Kesik1 kestane saçlarının dalga-

1.­Tefrikada­bu­kelime­yerine­“kısa”­kelimesi­kullanılmıştır.­(Y.N.)

Page 20: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

20

larıyla, hatta uzun ipek kirpiklerinin hareketiyle bile göl-geleniyor denilecek kadar rakik ve beyaz bir cildi vardı; koyu sarı gözleri namütenahi hande dalgalarıyla taşıyor-du. Fakat asıl şahsiyeti dudaklarında tebellür etmiş deni-lebilirdi. Bu biraz kalınca ve gayet tatlı kırmızı dudaklar en küçük bir telmihle birden pespembe oluveren şeffaf çehrenin yavru masumiyetiyle parlayan canlı gözlerin yanında o kadar şuh, o kadar fitne-engiz tebessümlerle ateşleniyordu ki, insan saffetle şeytanetin bu bariz zıddi-yeti arasında mütehayyir kalıyor, harap oluyordu. “Göz-lerime inanmayınız, bilseniz ben ne kadar korkunç bir şeytanım!” der gibi tebessüm eden bu dudaklar bu çehre için en esrarengiz, en merak-aver bir muammaydı.

Samim bu zıddiyet ifadesine, bu muamma tehdidi-ne rağmen, onu pek hassas1 buldu, resmî birkaç söz daha konuşarak ilk one step2 için söz aldı ve ayrıldılar.

Pertev önde, o arkada şimdi terasa çıkmışlardı. Ora-da tekrar deminki hanımla karşılaştı; o, kendi gibi iki genç kadının arasında, onlara neşeli neşeli bir şeyler söy-lüyordu. Ve Samim bir lemhada onun söz söyleyişindeki edayı, dudaklarının ifadesini, mevcudiyetinin en gayr-i mahsus tezahüratındaki ahengi o kadar cazip ve pür-fü-sun buldu ki evvelce yalnız uzaktan görerek meftun ol-duğu bu kadının bilhassa mahremiyetindeki şiiriyeti ta-hayyül ederek, “İnce bir âşığa ne emsalsiz zevkler verebi-lir!” diye düşündü ve recüliyetinin en derin köşelerine kadar aşk ve ihtirasla titredi.

Nihayet Pertev babasını bulmuştu.Paşa’nın yanında kendi gibi kır saçlı yaşlıca bir zatla

1.­Tefrikada­“...­onu­pek­rakik,­pek­hassas”­şeklinde­kullanılmıştır.­(Y.N.)2.­Boston­dansının­görece­basit­bir­türü.­(Y.N.)­

Page 21: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

21

o ayarda bir hanımefendi vardı. Samim bu zatla hanımı evvelden tanıyordu. Erkek, kibar ailelerin ekserisinin tabib-i hususisi Cevdet Kerim Bey, kadın ise zevcesi Sa-raylı Hanım’dı.

Pertev, Samim’i babasına pek itinalı bir takdimle ta-nıttı. Paşa, kısm-ı azamı sefaretlerde geçmiş zengin bir hayatın merasim-perver tekellüfüyle ayağa kalkarak bü-yük bir hüsnükabul gösterdi. Ve o esnada Samim’in dok-torun da elini sıktığını görünce, “Vay, doktorla tanışıyor musunuz?” diye sordu.

Cevdet Kerim Bey cevaben, “Samim Bey’i çocuklu-ğundan beri tanırım,” diye mukabele etti.

Ve sonra zevcesine1 dönüp:“Hatta tanırız, değil mi hanım?” Saraylı Hanım, “Öyle ya, öyle ya... Elimizde büyüdü

demektir, tıpkı Pertevciğim gibi,” diye itmam etti.Doktorun Nişantaşı’nın yüksek aileleri arasında va-

zifeten kazandığı samimi mevkiyi, zevcesi Saraylı Ha-nım latife-gûluğu, laubaliliği, gevezeliğiyle ihraz etmişti. Saraylı Hanım’ın beyaz saçlarla muhat geniş çehresinde iri siyah gözleri son derece şeytanetle parlar, kısaca bo-yuna ve şişmanlığına rağmen vücudu gençlere mahsus cevvaliyetle kaynardı.

Her sözünü mutlak güle güle söyler ve parlak başla-yıp hemen kısılan küçük kahkahalarla mütemadiyen gü-lerdi. Saraylı Hanımsız bir çay, bir eğlence kabil değil olmazdı, o her eğlentinin en muazzez bir bülbülü gibi her salonda kahkaha-feşan olurdu.

Pertev babasına Samim’in Avrupa’dan pek yeni gel-diğini, o kadar senedir uzak bulunduğu İstanbul’a şimdi

1.­Tefrikada­“...­yanındaki­zevcesine”­şeklinde­kullanılmıştır.­(Y.N.)

Page 22: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

22

gelince buradaki hayatta gördüğü tebeddülden son dere-ce mütehayyir olduğunu anlatıyordu.

Paşa, Samim’e dönüp, “Bunu muharebeye medyunuz oğlum,” dedi. “Muharebe sayesinde dört-beş dev adımı attık, lehü’l-hamd bu hayata girdik. Bunun mazarratın-dan korkan, aleyhinde bulunanlar pek çok ama ben bun-lardan değilim. Hatta ben bunun mazarratı değil bilakis pek büyük faydası olduğunu iddia ediyorum. Çünkü içti-mai hayatı olmayan bir millet boğulmaya mahkûmdur...”

Samim cevap verdi:“Evet, ben de bu fikirdeyim Paşa Hazretleri... Hatta

demin Pertev Bey’e söylediğim gibi, ben bu hususta bü-tün milli felaketlerimizi hep kadınsız hayata hamlede-cek kadar ileri gidiyorum.”

Doktor tasdik etti:“Pek doğru. Medeniyet ve terakki kâmilen kadın te-

siridir; yalnız benim fikrimce bizim için bu pek hazırlık-sız ve pek nagehani oldu; Avrupa’da asırlarca hazmedile-rek meydana getirilmiş olan bütün terakkiyatı bir ham-lede heyetiyle yutmak istersek mide fesadına uğrayarak helak olacağımızdan korkarım.”

Paşa bu söze pek galeyanlı, pek demevi bir mukabe-leyle atıldı, iri karnıyla yerinden bir kere kalkıp tekrar oturarak, “Başka çare var mı?” diye haykırdı. “Başka çare var mı? Açlıktan ölecek hale gelmiş bir adam eline yiye-cek bir şey geçirince nasıl tereddütsüz midesine indirirse biz de aynı mevkideyiz. Zarar, elbette zarar göreceğiz... Fakat bu hayattan uzak kaldığımız asırlarda daha ne feci, daha ne korkunç zararlar gördük... Öyle ki şimdi gördü-ğümüz zararlar eskisine nispetle kârdır; zira başka türlü mahvımız muhakkaktır.”

* * *

Page 23: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

23

Bu esnada Saraylı Hanım, hafif bir sabırsızlıkla kal-karak, “Pertev, ver kolunu da biraz gezelim... Çünkü bu-rada boğuluyorum,” dedi.

Onlar uzaklaşırken doktor, zevcesinin bu garabetle-rine alışmış bir nazarla şöyle yandan bakarak bahse de-vam etti:

“Hayır, ben bu hayatın zararlarından ziyade asıl gü-lünç, maskara cihetlerinden bahsediyorum. Asırlardan beri birbirinden ayrı yaşamış iki cins, şimdi birdenbire birbirine mülaki oluyor; bunlar birbirinin karşısında sade-ce durmaktan bile âcizdirler; halbuki biz1 en son danslara kadar her şeyi serbest bırakıyoruz... Artık bu şart dahilin-de seyreyleyin siz gümbürtüyü, değil mi? Birbirine karşı tıpkı Âdem’le Havva mevkisinde iki cins... Ne muaşeret-ten ne usulden ne adaptan haberleri var... Avrupa’da salon hayatının serbestliğini, eğlencelerini edep ve intizam dai-resinde sevk ve muhafaza için öyle kavait, öyle erkân var ki asırlardan beri zapt ve tedvin edilmiş... Bizde bunlar kâmilen meçhul yahut nim, nakıs bir surette malum... Daha sonra o adamlar o hayat içinde büyümüş,2 bizse bunlara külliyen yabancı, külliyen... Canım düşünseniz e, değil mi efendim?”

Samim söze karıştı, “Vakıa bu mülahazalar pek doğ-rudur,” dedi. “Avrupa’da salon hayatına alışmış bir adam, kurulmuş bir saate benzer; her hareketi ölçülmüş her sözü biçilmiştir; böyle bir adamın konuşması, giyinmesi, yatması hatta nefes alması bile başka türlüdür... Bir usul tahtındadır... Doktor beyin hakkı var fakat aynı zamanda Paşa Hazretleri’nin buyurdukları gibi bizim için de baş-ka çare yok... Şimdi bunları öğrenmek için beklemeye mi mecbur olacağız?”

1.­Tefrikada­bu­kelime­yerine­“yine­bunlara”­ifadesi­kullanılmıştır.­(Y.N.)2.­Tefrikada­ “...­ o­hayat­ içinde­doğmuş,­o­hayat­ içinde­büyümüş”­ şeklinde­kullanılmıştır.­(Y.N.)

Page 24: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

24

Page 25: MEHMET R - admin-7866.kxcdn.com

25