martin heidegger' de - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d01535/1997_4/1997_4_karakayat.pdfmartin...

11

Upload: others

Post on 24-Aug-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip
Page 2: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip

MARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI*

Yrd.Doç.Dr. Talip KARAKAYA**

Heidegger felsefesini akıl dışı düşüncelerden ayırmak Rasyonalizmle İrrasyonalizm arasındaki antitezi gidermek istemiştir. Her şeyden önce yapmak istediği, aşkınlığın strüktürünü çözmek ve ona ulaşmaktır. Bu da Dasein olarak bildiğimiz insan hakikatinin bir özelliğidir. Bu aşkınlık, sürekli birşeye doğru yönlenmiş olan insan varlığının ortaya koyduğu veridir. Yani daha açık bir şekilde belirtirsek, aşkınlık, kendisi-için olandır. Bu oluş kendi içinde olup tamamen Um'*** ün yayılma isteğini karakterize etmez. Bu fikir için bu bir realitedir. Heidegger, insan realitesinin şöyle veya böyle şekilde duyduğu varlık olabilme (Seinskönnen), imkanlada birlikte olup ilişkide bulunmasıdır, der. Bu görüş noktasında insan realitesinin birinci özelliği, Heidegger' de insan realitesinin kendi önünde varlık olarak bulunması, Descartes 'ta ise vücudun yayıldığı gibi yine kendi önüne yerleşmiş varlık olmasıdır. İnsan realitesi için diğer ikinci bir özellik ise aşkınlıktır. O, buradan itibaren kendisi içindir, kendinden çıkmıştır, kendisinin bir çıkışzdır. Daha öncede belirttiğimiz gibi insan, varolana terkedilmiş, kendini kuşatan bu varolanda ortaya koyulmuş veya serbest bırakılmıştır. Bunu daha açık bir şekilde belirtmek için yine Heidegger'i dinleyelim. O'na göre biz, serbestçe kendi kendimizi yüceltemeyiz, sadece olanın üzerine kendimizi taşınz. Dolayısıyla kuşatılmış ve olan tarafından girdirilmişizdir. Olan tarafından gözetilen ve kuşatılana bırakılan bu düşüncelerden bir başka düşüneeye varılır. Bu da şudur: Biz bazen istek, bazen arzu veya kapris içinde bulunuyoruz. Fakat genel olarak içinde bulunduğumuz bu durum nedir? Kısaca bu durum, bir duygu gibi algılanmak, bir tecrübe gibi bilinmek veya olanın önünde bazı ölçülerde güçsüz halde

**

Bu çeviri; Jean W AHL, Intraduction a la pensee de Heidegger, Li br. Gen. Française

1998, Paris, s.lS0-192 adlı eserinden yapılmıştır.

S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi

Bu terimi orijinal aldık.

Page 3: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip

olmamızdır. Hususi bir olan tarafından değil fakat olanların birliğince ve olanın önünde güçsüzlüğün bu tecrübesi, olan tarafından bu giriş ve bu hakimiyet Geworfenheit terimi tarafından Heidegger'in karakterize ettiği şeydir. Bu da "dereliction kelimesinin karşılığı olup Alphouse de Waehlens1 da eserinde böyle belirtmiştir. Yine onu Henri Corbin bu alanda takip etmekte, dereliction kelimesine içine atılmış olmak manası vermektedir. Fakat bu yeterli değildir. Ayrıca bu mana, tarafindan terkedilmiş olmak düşüncesini tam ihtiva etmez. Fakat, olanda olmak başka bir değişle insan kendi kendine sahip olmaz bu manada kendi kendine muktedir değildir, daha önce de bahsettiğimiz gibi insan bir güçsüzlük ifade eder.

İşte Heidegger'in üzerinde duracağı ilk düşünce budur2. Bu

durum, ona göre insan varlığını tarif etmez. Yani biz ve bizim özgür olmamız varolan tarafından ister kuşatılmış ister kuşatılmamış olsun olanın önünde güçsüz olmamızdır. Çok basitçe yapabildiğimiz şey, bu duyguyu şöyle veya böyle bir şekilde bu gücün yokluğunda

kullanmamız veya harcamamızdır. O halde olan tarafından girdirilmiş ve kuşatılmış olmanın duygusuyla veya bu melankolik içinde kendimizi ya kurtanımış veya yıkılmış hissedebiliriz. Bunların hepsi yani üzerimizde bu gücün yokluğunu şöyle veya böyle bir şekilde ortaya çıkarmak içindir. İşte bunların tamamı bizi, devamlı, hergün hayat tarafından saklar, kuşatır ve gizler, özellikle günlük hayat bunları daha güzel ortaya koyar. Zira günlük olaylarda bizi daha derin daha engin arzuya iten başka istekler vardır. Derin arzularımızda bizi gizleyen günlük olayların yaptığı bu hadise gözüken herhangi bir şeyin kendisinde değildir. Güçsüzlüğümüzün ifadesi olan bu tecrübe, kendimizi kendimizde saklamamız ve olanın önünde bu güçsüzlüğümüzü aynı zamanda delillendiren tabiatımızın bir karakteri dir.

Bu düşünceyi bahsettiğimiz mevzuya şimdi bağlayabiliriz. Yani gördüğümüz gibi b ahi s konusu olduğumuz bu oyun Heidegger' e göre varoluşumuzu karakterize eder. Heidegger, kendisi tarafından kuşatılmış ve genel olarak olanın içine atılmış, bizim olmamız aynı değildir, der. Çünkü, O'nun için varlığın içinde olmak, kendi varlığına dönmektir. Dolayısıyla sübjectivist olarak bahsettiğimiz görünüşü burada buluyoruz. Buna yaklaşık olarak Heidegger düşüncesinin

Kierkeggard' cı tarafı denilebilir. (Burada antiparantez şunu ilave

2

174

Alphouse de Woelhense, Martin Heidegger'in Felsefesi, Lovvain, 1942

Cf. Heidegger, Einlei leitung in die Philosophic, GA 27,837, p.331 s.99

Page 4: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip

etmek gerekirse bunun da Pascal'a dayandığını söyleyebiliriz). Buna paralel olarak aynen kendisine karşı hiçbir fark bulunmayan oluş, olanın bu ağırlığı ve üstünlüğü tarafından uzaklaştırılamaz. Kısaca bundan dolayı oluşumuzia ilgileniyoruz. Oluşun ağırlığını delillendirdiğimizde saf varlığımıza ulaşılır. Sonuçta kendi üzerimizde farklı şeyler hisseder objelerin etkilerini delillendiririz. Daha önce gördüğümüz gibi farklı bir düşüneeye burada rastlıyoruz. Yani eşyaların üzerinde insan varlığının bir açıklığı vardır. Eşyaların etkisinde özgürleşmiş olarak bu açılım sebebiyle bazı kereler kendi kendimizi hissederiz. Daha açık bir ifadeyle burada objectivizmin ve sübjectivizmin bir fazlalığını görüyoruz. Ben' deki varlıktan başka varlık yoktur. Bu varlığın ortasına atılmış olmak gibi kendi ben'liğini delillendirebilir.

Heidegger'in şimdilik bir kenara bıraktığı bir başka problem daha ortaya çıkmaktadır. Eğer buradaki iki düşünce konuyla aslen ilgiliyse bu, benim tamamen atılmış olmarnı bilmektir. Heidegger yavaş yavaş atılmış varlık tarafından hissedileni ortaya koyar. Burada şimdilik iki mana görüyor: Birincisi saf iradesi tarafından varoluşa gerçekten bizden hiçbir şeyin gelmediği gibi olanın içine atılmamız ve ikincisi bizden hiçbir şeyin gerekli olarak varolmaması. Tüm insan realitesi yani bizden kimse olmayabilir yani diğer bir ifadeyle herkes sadece varolmak zorundadır. Belki ilahi varlığın karakteristik özelliğini saklayan insan realitesi bu özelliğinin arkasında gözükebilir veya diğer taraftan bunu reddeder. Tanrı nedir? Tabii olarak atılmış­varlık özelliğini kendisinde ihtiva etmeyendir. Yani, yukarıda ortaya koyduğumuz her iki görüşe de muhalefet edendir, buna uymayandır. Tanrı, kendi varlığı tarafından varolan varlık ve ayni zamanda varlık olmayandır. Yine burada başka bir yerden bir mesele ortaya çıkacak fakat buna da değinmeyeceğiz: Olmadan, yapamadan ve saf determinasyon tarafından varoluşa gelenden nasıl bir oluş bu iki karaktere sahip olabilir? Zira saf determinasyon tarafından varoluşa gelen bir varlığa benzemek tesadüfilikten herhangi bir şeydir. Bizzat kendisi tarafından özünde Tanrının varoluşunu ayırma ihtiyacıyla beraber Tanrının bir çeşit yaratması nasıl uyıışur? Madem ki Heidegger'in varoluşu kabul etmediği bir durum söz konusu öyleyse bu meseleyi bir tarafa bırakıyoruz.

Onun gözlemlerinde Dasein'in öznesinde ortaya koyulan önermelerin hepsinin objectif düşüncelerin görünüşünden başka olmadığını özetleyebiliriz. Yine bir kez daha Heidegger,

175

Page 5: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip

Kierkegaard'a iştirak edip; gerçek sübjectivitedir görüşünü açıkça destekliyor.

Görüldüğü gibi şu ana kadar aniatılmak istenen, insan varlığının bizzat kendini hissetmesi ve kendi üzerine eğilrnesidir. Zira, insan realitesi bizzat kendi üzerinde herhangi bir şeyi duyan tealitedir. Heidegger şuur fikrini felsefesine koymadığını, koymamak için mümkün olduğunca ne kadar çalıştığını kendi kendimize soralım. Herşeye rağmen, lüzurnlu olmayan gibi bizzat bizi duyanın önüne sahip paradoxal görünüşte sonuca buradan götürüldük ve bizim gerekli olmayan bu uzlaşmamız özümüze sahiptir, gerekli tabiatırnızdandır, di yebilelirn.

Daha fazla uzağa gitmeden yukarıda gördüğümüz açıklarnaların değerinin ne olduğunu kendi kendimize sorabiliriz? Önce ortaya koyduğumuz tanıtırnın gücünü belirtrnek zorundayırn. Yine düşünen şuuru ikinci plana koymak için Heidegger' in gücünü

· belirtınem gerekiyor. Bunun ötesinde kendi çalışrnarnızı ihtiva eden öncelikle belirtebiliriz. Yani, kendi irnkanlarımızın önünde bulunduğumuz çalışma, kendi kendimize bağlı olduğumuz çalışma olup imkanların önünde hareket etmektir. Herhangi bir optirnistin yaptığı değerlendirme gibi varoluşun özelliklerini hesaplamayan pozitivizrnin yaptıklannın üzerinde durabiliriz. Fakat inkame ·· bir sübjektiviteyi hatırlatan şeyi, bir ruhtan ve bir vücuttan oluşmayan, tabiat gibi insanı gösterdiği zamanı ortaya koyan şeyin değerini de belirtebiliriz.

Daha önce de gördüğümüz gibi Martin Heidegger şuur ve Tanrı fikrini araştırıyor. Bizzat kendi tarafından insan realitesinin anlaşırlılığının şekli altında şuur fikrinin yeniden belirdiğini gördük fakat buna rağmen atılrnarnış ilahi realiteye zıd olarak atılmış gibi insan realitesini belirten Heidegger ayni özellik tarafından anlaşılır. Heidegger insan realitesinin kendine bırakılmışlığını bize bildirdiği zaman son defa gördüğümüz bir manayı eğer kendi kendimize hatırhyorsak ayni zorlukla karşılaşacağız. Eğer kimse hiçbir şey belirtmezse bırakılmışlığa hangi mana verilir? Bu, Tanrı varolmuş manasını ihtiva etmez. Heidegger felsefesinin arka planında Tanrının varoluş düşüncesi yoktur. Ayrıca daha önce gördüğümüz çelişkileri buluyoruz. Bunlar, objektiflikle sübjektiflik arasında tereddütlerdiL Bir taraftan, insan realitesi diğerlerinden başka sadece bir varlıktan ibaret olmayan, aslında varlığın uyuşmasından ibaret olan bu felsefenin önemi objektif görünüşü ihtiva eder. Mademki insan realitesi Heidegger'in ayırdedici diye zikrettiği kendi önüne yerleşmiş

176

Page 6: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip

insan realitesini yapan trajik olarak adlandırabileceğimiz bu karaktere sahip ve doğrusu bu çalışmalarda Heidegger bunun üzerinde duruyor. İmkanlanmızın önünde bizzat kendimizin bir tutumu gibi bir varlığın uyuşumunda değişime uğrar. Varlıktan, insan realitesinden konuşurken, konuştuğunda Heidegger'in kullandığı formül altında ayni zorluğu bulacağız. Üniversel varlıktan genel varlık manasma sık sık Heidegger tarafından alınmış varlık fikri bu manada zordur ve özel olarak ortaya koyulmuştur. Burada yine Heidegger'in felsefesinin temel problemlerinin zorluğla karşılaşıyoruz. Bu, Sartre felsefesi için de geçerlidir. Bilme konusunda ise şunu sorabiliriz: Genel olarak varlık teorisini kurmak ve herşeyin temelini oluşturduğu gibi varoluş teorisi de ayni zamanda verilebilir mi? Zira, bu ilk ikisine giden üçüncü bir gözlem olacak, ona benzeyecek, pre-ontolojiyi çağrıştıran şey gibi Heidegger tarafından varlığı anlamak yani varlığı bilme fikrini ihtiva edecektir. Heidegger'in çeşitli değişik varoluş bilim diye adlandırd~ğı bu durum, kendinde varlık şuuroyla birlikte bu çerçeve içinde belirtilmiştir yani, varlıkla olan ilişkimizi bozan bir deneydir. Kısaca, daha açık bir ifadeyle varlığı anlama var olanın varlığını ayıran fiille beraber belirlenmiştir. Sonuçta, bazen varlığın varoluşunu yönlendiren bir metafizikçinin hareketinin özü ve bazen herhangi bir şeyi kanştıran varlıkta varlığı ayni anlama fikrinin içinde bir zorluk vardır.

Bu mümkün fikrinde Heidegger'in yaptığı alan tarafından vurgulanmıştır. O insan realitesi özü içinde ve mümkün olma fikri arasında öz bir teori kurmak istemiştir. İnsan realitesinin özü gibi bu fikir gerekli değildir ve özü de yoktur. Böylece varlık felsefesiyle varoluş felsefesi arasında ayni zıtlığı ve güçlüğü buluyoruz. Bu zıtlığı yine ayni şekilde varoluş felsefesiyle öz (=essence) felsefesi arasında da görmekteyiz.

Bu felsefenin dramatik yönlerini, trajik konularını, bizzat kendi varlığımızın üzerinde gücümüzün kaybını veya daha açık bir ifadeyle acizliğimizi ortaya koyan tüm bu açıklamalann ışığı altında bir başka gözleme geçebiliriz. Bu mevzu daha önce bir konferansta anlatılmıştır. Marxism ile Heidegger felsefesi arasında bir analojiyi ve benzediğini ortaya koymak lazım. Kim bu durumu her iki düşünürde farklı şekilde ortaya koyacaktır? Şüphesiz bu trajik durum eğer marxist açıdan ele alınırsa Heidegger'in yaşadığı zamanı ve ülke şartlarını daha iyi açıklar. Şu an kendi şartlanmızı ortaya koyan atılmış varlığın özelliği içinde herşey bize özgür gözüküyor. Bizi ilgilendiren bu durum karşısında ne yapmalıyız? Mutlaka karar vermek ve imkanlanmız

177

Page 7: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip

karşısında bir pozisyon almak zorundayız. Burada yine bir problemle karşılaşıyoruz. Dolayısıyla aynisini Sartre'da görüyoruz: Kendi kendine karar verme gerekliliği özgürlük bize empoze edilmiş durumda akseder. Özgüdüğümüzde kendi kendimizi saklayamayız. Öyleyse özgürlükten anlaşılan nedir? Mademki kendimizi onda saklıyamıyoruz. sonuçta o bize bazı şekilde empoze olmuştur. Bu manada yapmak istediğimiz bazı fiilleri serbest durumda yapar veya yapmaya karar vermiş oluruz. Böylece eğer özgürlük, özgür fiille özgür olmayan fiil arasında belirlenmişse hiçbir fark olmayacaktır. Bu Heidegger' in felsefesinde kendi kendine geçene benzeyen gibidir. Öyleyse, yeterli karakteristik çalışma alanında özgürlüğümüz, kendimizden olmayanlar tarafından yönlendiremediğimiz olaydan veya olaylardan başka şey değildir. Sonuçta özgürlük kendi kendine yok olur. mademki Heidegger' den sonra aynen bir rehber takip ediyoruz, özgür olacağız. Yapılamadığında ve mecburi olarak bir lider takip edildiğinde tamamlamak için gerekli olacak bilgiler herşeye rağmen burada olacak. Fakat Heidegger bu düşüncede açık görüş beyan etmiyor. İnsan faaliyetleri içinde özgüdüğümüzün genel bu karakteri, Heidegger'in bize insan kendi kendini duyar dediği gibidir. Sonuçta özgürlük bazı durumlarda insan tabiatının karakteridir. Özgürlük insan tabiatının bir özelliğidir ve buradan itibaren bazı fiilleri belirleyen veya başkalarını ayıklamayan, bazı fiilieri ayıklayan herhangi bir şeyin varlığının özelliği burada kaybolur. Varlığı tanımada bir taraftan metafiziğin bir şekliyle belirlenmiş olduğunu diğer yandan serbest faaliyetle birlikte nasıl belirlendirdiğini görürüz. V arlı ğı anlamada bu iki hususun arasında bağlantı nedir? Buna rağmen Heidegger bunu bize söylemiyor ve açıklamıyor.

Burada şunu bir kez daha vurgulamak gerekirse melankoliğin başlangıcında O'nun bize anlattıklarını hatırlamak gerekecek. Bizim bitmiş bir melankoliğin içinde olduğumuzu ve bunu gerek bir şey gibi gerekse başkası gibi yapabileceğimizi söylüyor. Fakat sonuç itibarıyla bu bir melankolidir.

Şimdi bu değerlendirmeleri gördükten sonra atılmış varlık fikrine sahip olup biraz uzağa gidebiliriz. Heidegger tercümesi tam yapılamayan Nichtigkeit terimini ve yokluk fikrini daha iyi incelemektedir. Söz konusu olan terimi vurgulanmak istenen nüansı müteakiben yokluk veya boşluk olarak bileceğiz ve ayni zamanda bu kelimeyi ilahi hakikate ve insan varlığına zıtlık teşkil eden olarak kullanacağız. Mademki insan varlığı olanın içindedir bu insan realitesinin atılmış varlığa sahip olabileceğini, kısaca başka bir

178

Page 8: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip

ifadeyle insan varlığının var olduğunu - Heidegger'in terimini kullanmak için-varolmamaya paralel olarak-insan realitesi yokluğu uzatır. Yokluğun birlikte olmasının veya olabilmesinin bu özelliği dışarıdan insan realitesine ilave herhangi birşey değildir. Fakat, bu realitenin özüne sahip olan herhangi birşeydir. Bir başka varlıkla birlikte bir mukayeseden, kim Tanrı olacak ve kim varolmayacak hemen yapılmış gözlemlerden sonra kendisine bunu söylemeye götürüldüğü zaman Heidegger' den sonra yukarıdakiler olmuyor. Kendisinden sonra bu, insan realitesinin tesadüfiliği olan karakteri hissetmemiz herşeye rağmen bir öncelik arzeder. Kısaca insan realitesi aslında yokluğun bu özelliğine sahiptir. Heidegger, bu tamamen olumsuzluk özelliği değildir, der. Bu çok olumlu yerinde bir düşünce olup Dasein'e müteallık eder, hakikat kendinde duımaksızın kendi kendini aşar. Yokluk, insan realitesinin özelliği olarak sürekli kendisi için ister. Yani geleceğe yönelik ve atılmış olmayı arzular. Kısaca, böylece onu belirterek herşeye rağmen başkalarında daha az bilinen bir realite olsun demek istemiyoruz. Burada söz konusu aday olmayandır. Fakat basitçe insan realitesini ayıran, ışıkta yoğunluğu yapan, buradan taşınmak istenir. Y okluğu ortaya koymanın diğer bir yolu da insan varlığının özelliğinin sonlu olması, kendindeki bitişin yani sona ermenin esas teşkil etmesidir. Doğal olarak Heidegger yokluğu ortaya koymada üzerinde durduğu bu mevzunun bitişi hususuna çok önem vemıektedir. Bizim sonlu olduğumuzun bu fikrinden doğan sonsuz bir Tannyla birlikte birlikte mukayese edilemez. Çünkü, sonlu insan varlığının realitesinin özünün içindedir. Zira konu üzerinde klasik metafizik muhalefetlik eder. Kendisini etkilemiş olan Kant' da bu konuda eleştiride bulunur. Bu ihtimal gelenekçi metafizik için olduğu zaman insan yokluğu yaratılmış insanın yaratılmış olması özelliğiyle bağdaşmaz. Yaratılmışlık, yokluğun özelliğinden başkası değildir. Heidegger' den sonra mademki biz yokluğun orijinalliğini aramıyoruz öyleyse bu bitiş insan varlığının esasını teşkil etmekte, insandan başka kaynak olmadığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, sonlu olma düşüncesi, göreceğimiz gibi aşkınlık fikriyle de çok yakından ilgilidir.

Fakat basitçe geleneksel varlıkbilim ve mantığın etkisi altında metafizikçiler, bitişin ve olumsuzluğun saf olumsuzluk özelliğinden gerçeğin ise pozitiften başka şey olmadığını, söylerler. Zira Heidegger'i müteakiben burada bir ilüzyon vardır. Olumsuzluk tarafından duyulan bu şey hakiki manada bir olumsuzluk değildir. Buraya kadar olan yerde pozitif kendi kendini ortaya koymuştur.

179

Page 9: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip

Heidegger' e göre görünüş, originel ve mutlağın varlığı olup kendisi için realitenin önceliğini belirtmiş ve bundan dolayı klasik felsefelerin hepsi kendi yokluğu içinde varoluşumuzu uzaklaştırdığından, zayıflatılmışlardır. Zira, hakikatte kendi yokluğunda var oluşumuz basitçe pozitif olarak isimlendirilmiş olan şeyin başlangıcıdır.

Kısaca varoluşun gücü, kendisini kuran bu olumsuzlukta, bu hayır da ikamet etmektedir. Dolayısıyla, bunlar bizzat kendimizin üzerinde güçsüzlüğümüzün görünüşü altında, atılmış-varlık' ın görünüşü altında gördüklerimizdir. Fakat bu görüş şimdi tamamlanmış varlık olmak zorundadır. Çünkü varlığımız yani insan varlığı kendine kapalı olamaz. Biz, insan realitesinin sürekli eşyayla, diğer insan varlıklarıyla ve yine kendisiyle birlikte olduğunu, biliyoruz. Zira, bizzat bize bu yakınlığı Heidegger bildirir. Diğer taraftan bu, şuur olarak · anıhrdı. Kendisi bu kelimeyi kullanıyor. Çünkü, bizzat kendimizle birlikte olan, başkalarıyla birlikte olan ve objelerin yanında olan bu üç pozisyon aslen birbirlerine eşittirler. Bir başka deyişle, öznenin geleneksel görünüşünü bizden uzaklaştırmak gerekiyor. Kısaca, bizler kesin olarak ne başkalanndan ayrıyız ne solipsist (=tekbenci olarak) eşyalada birlikteyiz, fakat başkalarının yanındayız. Bu üç ilişki birbirlerine bağlı temeldirler. İnsan varlığı, çoktancılık içinde ve yukanda belirttiğimiz bu üçlü ilişki içinde var olur. Bu, birliğini oluşturmuş üçlü veya çoktancılık tarafındandır. Bundan dolayı, insan realitesinin aralarından seçtiği bu ilişkiler kendisi için çok önemlidir. İnsan varlığı, bu ilişkilerin azalması veya ayni zamanda bu ilişkilerin biraraya gelmesi halinde var olur. Yani herhangi bir insan realitesi diğer insan realiteleriyle birlikte bu ilişkilerin üzerine, objelerin yanına vurgusunu koyabilir veya bazı ölçüde kendi kendine kapanabilir. Bahsettiğimiz bu durumda, insan realitesi bizzat kendisiyle birlikte yakın bir zamana sahiptir. Bu üç ilişki içinde varolmamıza rağmen üzerinde ısrar edeceğimiz bu üç ilişkiyi seçmeye sahibiz. Bu üç ilişki ile insan varlığının önünde öz bir ayırım vardır. Buradan itibaren hayatın değişik tiplerini bu üç ilişkinin birinden diğerine gerçekten geçtiğini görürüz. Kısaca, eğer bu ilişkiler birine katılırsa diğer ikisini feda etmiş oluruz ve bu da gereklidir. Burada Heidegger, varoluşun kendi imkanlarını yaptırmak zorunda olan bir kutsallığın devamlı olduğunu kabul eden Jaspers'in bir düşüncesine rastlar: Bu ilişkilerden herbiri başkalannın harcanmasından başka oluşmuş olmaz. Burada, daha önce gördüğümüz gibi, insan realitesinin bu imkanlar karşısında sürekli kendi kendine karar vermek mecburiyeünde olduğunu görüyoruz.

180

Page 10: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip

İnsan varlığı, düzenli ve düzensizliğe uzanan bu modlardan biri veya öbürü için kendi kendine karar vermek zorundadır. Kendi kendimize bir mod için karar verdiğimizde ayni zamanda başkalanna karşı da biraz karar vermiş oluruz. Başkalarını seçmek ve seçme hadisesi bu üç ilişki arasında bir bütünlük olduğunu gösterir. İnsan realitesi bu kendi yapısının temelinde bulduğu boşluğun ve yokluğun özelliğinin yeniden ortaya çıkışıdır. Yine ayni zamanda birbirini seçmiş olan değişik bölümler arasında insan varlığını bölmüş, bu kendi varlığının elde edeceği birliğin özelliğidir. Fakat diğerleri buna karşılık arka planda kalırlar. Böylece, aynen mümkün olduğunca varlığı oluşturma uğraşı, Heidegger'den sonra, olumsuz bazı hallerde buna rağmen var olur. Bu bağlaında Heidegger'i ınüteiikiben, birleşme insan tabiatında özsel bir şeydir. Yine insan realitesinin yokluğu ve hiçliğinin bu özelliği bir başka şekilde de .ortaya konulur. Eğer ben bazı şeylerden bazı şeyleri feda ediyorsam insan varlığı sınırlıdır. Bu da sürekli yaptığım sınırlı bir seçimdir. Yine ayni şekilde konuyu biraz daha derinleştirirsek

aynen seçimden gelen bu sınırlama içinde ben yine sınırlıyıın. Eğer kendimi başkalarıyla birlikte yaşamaya bağlarsam diğerlerinin hepsi olmaksızın diğer bazılarıyla birlikte mecburi olarak yaşayacağıın. İşte burada yine varoluşta gerekli olan seçmenin bir sonucu vardır. Ayrıca, bu faaliyetlerin herbirinde bir ölçüde herhangi bir ınertebede varlık olabiliriz. Diğer varhklarda, diğer şahıslarda açılışımızın değişik boyutları, değişik dereceleri ve sahalan olacaktır. Yine aynen benimle karşı karşıya açılışın değişik dereceleri olacaktır. Burada, Jaspers'in durum üzerine bir düşüncesine rastlıyoruz : İnsan sürekli durumda olan bir varlıktır. Heidegger'i müteakip bu durumu ortaya koyan hadise insan varlığının bu hiçliği ve bu yokluğudur.

Hakikatin görünüş alanı içinde bunu ortaya koyabiliriz. Hakikatİn içinde varlığın insan hakikatinin önüne sahip olduğunu söyledik. Fakat, hakiki olmayanın içinde varlığın insan realitesine sahip olduğunu görüyoruz. İnsan kendinde açık olmaya sahiptir. Çünkü, yine insan bazı şeylerde açık varlığa sahiptir. İnsan kendinde gizlenmiş çok şey ifade eden karaktere sahiptir. Kendimizde olanın açılışında bir sınır vardır ve bahsettiğimiz bu şey açılışla birlikte verilmiştir. Mademki bazı şeyler bizde saklıdır bu örtülü olarak kalacaktır. Fakat sadece bu değil, bu gerçek- olmayan bir dış hakikattir. Eğer bu iki kelime birleştirilirse, bizzat insan realitesinin içinde ikame eden gerçek olmayan bir görünüş Kant'ta olduğu gibi Heidegger için de insanı karakterize eden insan realitesi ve özünde bir görünüş, bu görünüşte gerçek olmayan bir realite vardır. Zira bu

181

Page 11: MARTIN HEIDEGGER' DE - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01535/1997_4/1997_4_KARAKAYAT.pdfMARTIN HEIDEGGER' DE İNSAN REALİTESİNİN "ATILMIŞ -V ARLIK" OLMASI* Yrd.Doç.Dr. Talip

olasılıklar eğer sürekli fazlalaşırlarsa ayni zamanda yine sürekli sıkışırlar. Heidegger, olasılıkların yayılması olan radio için böyle düşünmekte ve ayni zamanda bir çeşit köleliği kasdetmektedir. Zira çok kişi radyonun* kölesi olacaktır. Dolayısıyla bundan önce şu veya bu programı seçmek tek programa yönlenmek gerekiyor. Buradaki bu durum bitişin bir özelliğidir. Fakat radyonun gerçekte bizde bıraktığı derin izlerden oluşturduğu özellikler vardır. O halde her zaman değil tüm programları ayni anda duyamadığımız ayni zamanda bu özellikler tarafından duyulmayanlan duyuran şeylerin bir ölçüsü vardır. Fakat önemli olan radyo eşyalara geçiş yollarını bize kendi tarafından kapatır ve ayni zamanda diğer bazılarını açar. Burada sözkonusu önemli olanı bilmektir. Radyoyu dinleme burada gerçek olmayanın kendi kendine yer değiştirmesinden başka şey değildir. Heidegger'in dediği gibi radyo hakkında söylediklerimiz genel manada ilmin kendisi için söylenebilir. İnsan deneylerinin temel sonuçları olan bilim, gerçek dışı bir alet gibi gelişebilir. Derinlemesine ve total olarak içinde var olduğumuz anlar yine içinde kendi kendimize mukayyed olduğumuz zamanlar değildir. Onlar yani süreçler içinde yer aldığımız ince bir film gibidirler. Yoğun olarak içinde yaşadığımız varolduğumuz zamanlan bize hatırlatan imkanlar vardır. Bunlar hatıralardır. Yine bu, zamanda kendi kendimize mukayyed olamadığımız bir işaretten başka şey değildir. Bu misallerde gördüğümüz insan realitesi, Dasein'in bu özelliği, insan realitesi içinde bizzat kendimizde daima bir tehlike gösterir: bir tehlike, bu bir çıkış ve iniştir. Bu şey tehlike diğer olanlarla beraber insan realitesinin karşılaştığı akibet gibi olmayıp bizzat kendinde insan realitesinin bir devamı gibidir.

Bu eserin ortaya koyulduğu yıllarda radyo en seçkin iletişim aracıydı.

182