logat - -tork tercemesİ€¦ · dİvanÜ logat -İt -tork tercemesİ i abdullah taymas. türk dil...

41
LOGAT - - TORK i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu olmak üzere, Mahmud 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk 'ün ve II. cildinin tercemesi Bu terceme dil- cileri mizden Besim Atalay sinde göre, DLT, vaktiyle, Kilisli Rif'at ve Tüzüner terceme ve tercemeler TDK'na ancak bunlar k,urumca lerdir., Bu terceme malzemeleri kurumda gibi, 'Maarif veka- Ietinden ve eski dil encümeninde'n devrolunan buna ait ma,ter-, yeller de kurumda bulunmakta' Elbette, -bütün , bu " malzemeler' mütercim emrine Mütercimin' bunlardan da Mütercim mukaddimesinde bunu sarahatle söylemiyorsa da, sözleri yazmaktan kendini Dil Kurumundaki zengin kütüphaneden Dil Kurumu içinde her zaman kendilerinden ve hele türkçesini ve çok iyi bilen Bay Abdülkadir otuz beri türkçe ile . .. bu bu kadar iyi (bk. s. ,XXXVI). Buna, göre, bu terceme, düzce bir nevi kollek- tif eser de Elbette bunun böyle eserin yükselmesine hizmet. eder; zamanda bu keyfiyet mucip gibi, mütercimin mes'uliyetini de hafifletir. Hakikaten DLT'ü terceme etmek kolay bir Kitaptaki türkçe kelimelerin ve morfolojik ve için '"uygurca" denilebilir. halde DLT'teki pek çok sözleri haklariyle anlamak için, uygurca bilmek gerektir. Öte yandan, son kelimeyi biz gibi yoksa bu bile "tercemesi" ve "tercümesi" olmak üzere, iki türlü 2 Mütercim, A. Tüzüner 'in tenkitlerine bir cevapta: - "gerek yüksek defterleri .ve gerek kadar Divan! Lilgat üzerine olan bütün kalar kururnca bir ":"diyerek, terceme ile zaman, bu malzemelere ehemmiyet etmek istekmekte ise .de, bize mütercim bunlardan, hakikatan, ise, hata

Upload: others

Post on 24-Jul-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

DİvANÜ LOGAT - İT - TORK TERCEMESİ i

Abdullah Taymas.

Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk 'ün ı. ve II. cildinin tercemesi çıktı. Bu terceme dil­cileri mizden Besim Atalay tarafından yapılmıştır. Mütercimiiı mukadd~me­sinde anlattığına göre, DLT, vaktiyle, tanınmış arabiyatçıliı.rımızdan Kilisli Rif'at ve konyalı Atıf Tüzüner tarafındanda, terceme edilmiş' ve biı tercemeler TDK'na verilmiş, ancak bunlar k,urumca beği:milmemiş­lerdir., Bu terceme malzemeleri kurumda bulunduğu gibi, 'Maarif veka­Ietinden ve eski dil encümeninde'n devrolunan buna ait diğer ma,ter-, yeller de kurumda bulunmakta' imiş. Elbette, -bütün , bu " malzemeler' mütercim Atalay'ın emrine verilmiş. olacaktır. Mütercimin' bunlardan da İstifade etmiş olduğunu sanırız.2 Mütercim mukaddimesinde bunu sarahatle söylemiyorsa da, şu sözleri yazmaktan kendini alamamıştır:-"Ben yalnız olsaydım,. Dil Kurumundaki zengin kütüphaneden faydalanmasaydım,· Dil Kurumu aylası içinde her zaman kendilerinden faydalandığım değerli arkadaşlarım ve hele doğu türkçesini ve rusçayı çok iyi bilen kardeşim Bay Abdülkadir İnan olmasaydı; otuz beş yıldan beri türkçe ile uğraş­masaydım, . .. bu işi bu kadar iyi başaramazdım" (bk. s. ,XXXVI).

Buna, göre, bu terceme, düzce Atalay'ın işi olmayıp, bir nevi kollek­tif eser de sayılabilir. Elbette bunun böyle olması yalnız eserin kıymetinin yükselmesine hizmet. eder; Aynı zamanda bu keyfiyet işin şerefinin paylaşılmasını mucip olduğu gibi, mütercimin mes'uliyetini de hafifletir.

Hakikaten DLT'ü terceme etmek kolay bir iş değildir. Kitaptaki türkçe kelimelerin ve morfolojik şekillerin çoğu eskimiş ve unutulmuştur. Bunların çokluğu için '"uygurca" denilebilir. Şu halde DLT'teki pek çok sözleri haklariyle anlamak için, uygurca bilmek gerektir. Öte yandan,

ı Kitabın adındaki son kelimeyi biz bildiğimiz gibi yazdık; yoksa bu sözkitabın adında bile "tercemesi" ve "tercümesi" şekillerinde olmak üzere, iki türlü yazılmıştır.

2 Mütercim, A. Tüzüner 'in tenkitlerine karşı yazdığı bir cevapta: - "gerek yüksek zatı­nızın defterleri .ve gerek şimdiye kadar Divan! Lilgat üzerine yazılmış olan bütün vesİ­kalar kururnca ayrı bir ,sandıkta saklanmalctadır" ":"diyerek, terceme ile meşgulolduğu zaman, bu malzemelere ehemmiyet vermediğini işrap etmek istekmekte ise .de, bize kalırsa, mütercim bunlardan, hakikatan, faydalanmadı ise, hata etmiştir.

Page 2: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divanü lugat-it-tiirk tercemesi 213

Kiişgarı;a:rapçasında yüksek ve,tiibir caizse, ağdalı o üslftp kullanmağa özenmiştir~ Türkçe kelimelerin karşısına o koyduğu arapça kelimelerin' çokluttI, seçme ve garipkelirrı:elerdir. Bu kelimelerin bir'çoklarını arapça iyi bilenbir kimse, yalnız arapça en ilmi kılıkta yazılan ana higat kitap.:. larına müracaat etmek· suretiyle, ancak anlayabilir. Demek,' DLT'ü gereği gibi anlamak ve tercerne edebilmek için, arapçayı hakkiyle bilmek lazımdır; DLT'ün °kelimelerini alfeibe sırasına koyarak, manalarını

'almanca anlatmak suretiyle, kıymetli bir eser yazane. Brockelmann;' 00 bir arabist olduğundan, arapçası kuvvetli olmakla beraber, türkçesi o o.zayıfça o olduğundan; tükçe kelimeleri terceme ederken, bir o çok' yanlışlar o yapmıştır. Vaktiyle bu yanlışları toplayıp bir araya getirmekle ben de meşgulolmuştum. Başkabir yerde~ bu tercemeye dair' yazdığım kısa 'bir yazida: -:' ,;Divan"ın tUrl5:çesi demek olan bu tercemenin de, meziyet ve eksiklikleri. gereği gibi gösterilmek' üzere, anlayanlar tarafından adam.:. akıllı tetkik ve ilmi °manası ile tenkit o edilmesi gerektir. Bu, elbette, alelacele yazıI~n gaz~te makaleleri ile yapılamaz. Bu işi başarınak,ciddı ve ilmi mecmuaların ödevidir" - demişti:ın. İşte ben de; bu satırları yaz­dıktan sonra, DLT tercemesini, elimden geldiği kadar, tetkik etmeğe koyuldum ~ .'J,

, Ten~emeniri özenle ve ,dikkatle yapıldığında şüphe yoktur. Bir de bu tercerne yapılırken, düzce o DLT 'ün basma nl,lshası ile iktifa oedihneyip, o pn~n biricik yazma' nushası da karıştırılmış ve bir takım kelimeler bu o sayede yeniden düzeltilmiştir. Onun içindir ki, terceme umurniyetle iyi çıkmıştır denilebilir. Ancak mütercimin, arapçası daha kuvvetli olan Br. ile fazıa: uğnişmadığıgöze çarpıyor ki, bundan dolayı, bir çok kelime­lerin manaları 00 Br, da doğru gösterilmişken, bizim tercemede eksik ve yanlış verilmiştir. Öte yandan mütercim, bir takım arapça osözlerin ma­nalarını tesbit °etmek hususunda, bir parça üşenikIik göstermiştir. Bu yüzden, 'manalarını anlamak için, hiç de uzun boylu ve derin o İnceleme-

olere ihtiyac o görüImeyen~'bazı sözlerin bile manaları mübhem veya yan­lış olarak gösterilmiştir. oTerceme akkın (selis l· bii" türkçe ile yapılmış­tır j ancak henüz akademi. mahiyetinde olan bir kurum tar~fından kabul 've teslıito'edilerek, mmıyyen ve'kesin bir anlaı"n ifade o etmek üzere,' her

o o .kesçe . tanİnmiş olan lıigat kihıplarımıza o geçmOemiş ola~ bir o takİm yeni • kelimeler de bol bol kullanılmıştır ki, ciddi ve ilmi bir eser için, bilmem,

bu hareket .doğru mudur? Bu, o aşırı acele bir hareket olmaz omı? Kaldı o ki~ bunların bildiğimiz' dilıe olan manaları çizgi altında gösterilmediği gibi, kitabın sonunda bunlaradair bir lıigatçe de konuImamıştır. . o DLT tercemesi.hakkında türkgazetelerinde birçok ·yazılar çıktı ise de, bunlardanyalnız iki zatın yazıları, tercemeyi az-çok tedkik e~ik-

Page 3: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

"Türki:yat Mecmuası

ten sonra yazılmış olan tenkit makalelerine" benziyordu. Bunlard<!,n" bir~ DLT'ü türkçeye . çevirerek, . TDK 'na teslim etmişolan Atıf Tüzüner 'in makaleleri olup 1, "ötekisi" de M. Nuri Erdoğan ,'ın iki yazısıdır.2 A. Tü­züner"'in 8. son yazısını bitirirken, şu sözleri yazıyordu:- "İşte sayın bil­gin müellifin mukaddimesine yazdığınız terceme hakkındaki mütalaam da burada bitmiştir; arzetmiş olduğum bu kırk hata, emin olunuz ki, mev­"cutların tamamı değildir; içlerinden, pek çirkin kılıkta beljrmiş olanları­dır ... Şirrıdi de lfigat kısmını okumağa devam ediyorum; ömrüm olursa, size böyle bazı armağanlar daha takdim edeceğimi vadediyorum .. "." Ancak şimdilik Tüzüner 'in yazdıklarının arkası gelmemiştir. Erdoğan" ise, tercemenin lfigat kısmından 10 tane eksiklik v~ düşüklüğü göster­mekle iktifa eylemişti. Bizim, tercemenin lfigat kısmından alarak, tedkik ve tenkit eylediğimiz sözler ise, 123'ü geçmiştir ki, bunlardan yalnız" bart, kurt ve sırt hakkında olanları Nuri Erdoğan tarafından da gösterilmişti; diğerleri ise, bu makale yazıldığı sıralarda henüz :matbuatta kimse tara­fından meydana konulmamıştı.

KISAL TMALAR

ABH = AbüI;Iayyan, Kitiib al-idriik li-lisiin al-atriik (nşr. A. Caferoğlu), İstanbul, 1931-ADD = Hamit Zübeyir ve İshak Refet, Ana dilden derlemeler, Ankara, 1932. " BKT = Burhiin-i 1~iiti' (tre. Ahmed Asım), İstanbul. " Br. = C. Brockelmann, Mitieltürkischer Worischatz, Leipzig, 1928. Bud. = L. Budagov, Sraonitel'nzy slovar' turetsko-tatarskifJ nareçiy, Petersburg, 1869. CV = Cemal Velidi, Tatar tiliniii fulı süzligi,-ı, Kazan, 1924. DD = Derleme dergisi (nşr. Türk dil kurumu), İstanbul, 1939. IBM = AptuIlah BaUal (Taymas), lbnü Mühennfı lugaii, İstanbul, 1934. KT = Ş. Samı, I>iimiis-i türki, İstanbul, 1317. LOS = Ahmet Vefik, Lehce-i osmani, İstanbul, 1888. MK = Mahmud Kaşgarı, Diviin luğiit al-turk, İstanbul, 1333. OK = Ahmed Asım, Olfyiiniis CI>iimiis al-mul;ılf tercemesi). Rad. "= V. Radlov, Versuch eines Wörierbuches der tür~ischen Dialekte, Petersburg; 1866. ŞS = Şeyh Süleyman, Lugat-i çagtay ve türki-i osman i, İstanbul, 1298. TD = Tarama dergisi (nşr. Türk dil kurumu), İstanbul, 1934. " TL -:- Hüseyin Kazım Kadrı, Büyük türk lUgatı, İstanbul, 1927.

N ot. Tercemeden alarak, tetkik eyl~diğimiz sözler, mütercimin kendi yazışı ile, olduğu gibi, konulmuş ve nadiren bazı sözler "bizim yazışımızla da gösterilmiştir. Başka

i Bk. Yeni Sabah gazet., İstanbul, 1940, 12.8; 13.8; 16.8; 17.8; 18.8; 20.8; 22.8; 23.8 tarihli nushaları.

2 Bk. Yeni Sabah" gazet., 1940, 28.8 ve 1.9. Mütercim Besim Atalay'ın bu makal~- "" lere olan cevapları için bk. "Yeni Sabah" 194°, 2.9; 3.9 (?); 6'9; 8.9. Mütercim" Atalay, 1940, teşrin I. ortalarında, Tüzüner 'in tenkitlerine karşıda cevaplar yazmağa (gene "Yeni Sabah" gazet.) başlamış idise de, işbu makale yazıldığı zaman henüz bu makale­lerin arkası gelmemişti.

Page 4: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divaıiü liigat-ıt-türk tercemesi 215

: yerlerde . ise, müterCimin sa:ğır kM için kabuL. ettiği nğ yerine' bizİm ii işareti' kuİl~ndı­ğımız gibi, onun; sesi için istima.l. ettiği' dh yerine de .~ işaretinikullandık. Tedkik edilen

sözler a.lfabe sırası ile yazılmayıp, tercemede .bulundukları yerlerinin sırası ile dizilmiş

ve bunl;r inakaİemizin' sonunda ayrıca bir listede alfabe sırası ile de gösterilmişlerdir. Ke1imelerin tercemede ,bulunQukİarı cilt ve sahifeler yaylar içinde gösterilmiştir. Söyle­nişi aynı olduğu halde, manaca ayrı olduğundan dolayı, bir kelime iki defa geçtiğinde, bunların tercemedeki sıraları a, b, gibı harflerle gösterilmiştir.

t. ANG, (çın I, 40), "yanak" manasına gelen bu, söz, bu şekilde . olmayıp, en' (mütercimin yazışına 'göre ~nğ) şeklindedir; yani kalıp. değil, ince bir kelimedir. Bunun böyle olmasının bir delili de, MK de (I, 105) yanak boyamak için kullanılan. düzgün demek olan enlik (tercemede ımğlik) sözÜdür. Bu söz İ BM( s. 29) ve' ABH ( s. ll) da vardır ( ancak bu

. sonuncu kitapta' "enflik" şeklindedir). Br.bu sözü doğru yazdığı halde (s. 22); yanak manasına gelen sözü o' da ."an" okunacak şekilde yazmış ve bizim mütercim de aynı izden' yürümüştür (bk. enğlik, s. 115). Br. an şeklini seçerken, bir kaynak ve tanık da gösteriniş değildir; bununla beraber, Caferoğlu' ABH'da 'en maddesinde bu ya:rıliş şekli de göstermeği gere1di bulmuştur. Biz bu manayagelen an sözüİlü Rad. 'da da görmedik. Halbuki uygurca olmak ü,zere, ;'yüz" diye anlatılan en söZü, orada d~ vardır' (I; no ); kelimenin ince olmasını gösteren başka bir tanık da: öteki şeklinin in olmasıdır ( bk. en i BM, s. 29; ABH, s. ll). Kaz. da "yanağa: sürülenallık" manasında, inlik, in;;'ik kelimeleri bugün de lcullanılmaktadır(Rad. I, 1446).

2. ÖTÜŞ (1,60), bu söz dolayısiyle, [**] işareti ile çıkarılan notun . yeriburası değildir. Bu' İlotta Anadolu'da ve İstanbul'da "kumarda kazanmak" manasıridaptmek ve yutmak' sözlerinin kullanıldığı anlatılı .. yor. lialbukibir.neviçocuk oyunundan ibaret olan ötüş 'te kat'iyen "kazanmak" 'veya"kaybetmek" manası yoktur. Oyunun oradaki' tarifi çok açıktır.' Eğer mütercim bunotunuhakikaten "kumardakazandı'" manasına gelen yri.ltu fi'li münasebeti ile (bk. terceme, s .. 170) yazmış olsaidi; yerinde olacaktı. . . ' ' ..

3~ :OKUŞ (1, 62); "anlayış, kavrayış" manasıriagden bu kelimenin, doğru şekli u~uş'tur' ki;· u~md~ fi'linden gelir; 'şu halde aynı kelimenin yanıbaşındaki okuşluğ kişi şekli de yanlış' oluyor. . , 4. ETÜK (I,68), bunun karşısındaki arapça Ji sözü "edik, papuç" diye ter~eme edilmiştir ki, buradaki "papuç" yerinde değildir. Çünkü arapça 0.;l·1 yalnız çizme ve m.est kabilinden olan ayakkabılarına qenildiği gibi, "edik" de "çizme" ;den başka bir nesne değildir. 'Papucun arapçası' J.i 'dir .. Huıasa; arapç~ Ji papuç manasına gelmediği gibi; "edik" de "papuç" manasına geı'mez. Bugün .bu sözün .itik . şekli. Kaz, da, yalnız

Page 5: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

.216 .Türkiyat Mecmuası

,;çizme" 'manası ,ile, kunanıımaktad~r; .. Br. bu sözü anlatırken, . "Stiefel"' (çizme) sözü ,ile iktifaeylemekle iyi, yapmıştır.

5. İRİK NENG a (l. neri; I" 70 L" ıslanm~ş.olanher nesne" diye anlatılmış. BuradaJ. .. ..; p J\;ı. cümlesindeki· J! fi'li "ıslanmış, ıslandı'" demek olmayıp, "eskidi; yıprandı'" dem~ktir. Burada mütercim nakıs'

olan J. ile muzaaf olan J. 'yi karıştırmıştır. Halbuki J. dahi "ıslandı'I demek olmayıp, "ıslattı" deme~tir; "ıslandı" nın arapçası s: i 'dir. Bir kere irik sözü "ıslanmış" diye te:rceme edilince, ~''''-l .!l)ı (irik otunğ)" sözünün arapçası olan ,;-,bll ~ da, yanlışı mantığı sonuna kadar. götürmek iç~n, "ıslanmış odun kırıkları" diye anlat~lmıştır; halbuki arap­çada r'" biHıkis, "kuruliıktan pare pare olmuş veya olmaya müstaid öt ve ağaca" denmektedir (bunu görmek için sadece OK ile A.hterı 'ye bakmak yeter); . ,

6. İRİK NENG b (i. nen; I, 71), burada metinde .!l)1 .)~).ı uJ} JlA:.J ("cerbimın başına irik denir") cümlesi vardır ki, mütercİm bunu "dikenli bii", otun baş tarafına irik de:nir" diye anlatmış. Metinde höyle birsöz bulunmayıp, yalnız :ii~).i vardır. Mütercim ilk önce metinde yalİuz bir cerban . kelimesinin, bulunduğunu söylemeli' ve sonra onun "dikenlibir ot IL olduğunu anlatmalı idi; bu takdirde kitabın aslına sadık kalmış

olurdu. Gerban nasıl' bir ottur ve bunun " dikenli bir ot" olduğu hangi kaynaklarla tesbit edilmiştir? Bizorada bu suallerin cevaplarıni gör­müyoruz .

. 7: BOL BALıKLAR BAKAR DURUR (I, 73); bu, metindeki 'balılf, , telim ba~a turur mısraının bugünkü türkçemize çevrilmiş şeklidir; Hal~

bukiburadaki l4: (baka), bakmak fi'linin advetbe verbal 'şekliolmayıp, "kurbağa" demektir ki, mısraın manası "çok ' baiık~ kurbağa bulunur" demektir. .

8. EGİN (l, 77) "sırt" deniyor; sırt 'ı ise, mütercim bir notuiıda (bk. ,s', 342 ) "arka" diye anlatıyor. Halbukimetinde egin kelimesinin karşısındaki arapça ,-,:.Dı sözü "kürek kemiği" demektir. Br. bunu "Schulter" (omuz) diye anlatmakla doğruya daha ziyade yaklaşmıştır;'

"yaklaşmıştır" diyoruz, çünkü omuzunarapçası ,,;-,01 'dir. Bir de bu kelimenin' eski türkçedeki şekli ekin olsa. gerektir (. Rad. I, 695); Br. da \ bu şeklialmıştır.

, 9. EKİN( r, 78), " çiftlik LL denilmiş; belli. olduğu üzere,' dilimizde "çiftlik" sözünün husus! ve dar manası vardır., Metinde bu türkçe 'keli-menin karşısındaki :tc)} \ ise, sadece "ekinlik, ,tarla" demektir.

Page 6: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

DivaIiü.lıigat":it-türk tercemesi '217 .

10:' üKEK (ı; 78 ),lıurada, ...;..j>JI.l.J.'4:..~~I);" e. cüıi:ılesıD:fn~ "şehrin savaş -için hazırlan'niış o1<ln etrafiıidaki bürc." diye tercemeedilmesİ iyi değildir.:;B~, "şehir suri.ınun savaş için hazırlarimış burcu" demektir.

11. ALA ( 1,81),. burada:metindeki 'riZa at sözü "kır at" diye anla~ . tılmış ; halbuki alasözüridende anI~şıldı~i üzere, 'bu. şüphesiz, ';,karı~ şık ,renkli (benekli, alaca) at" demektir. Nitekimbunun karşısındaki

.' _ arapça,.k9j'~1 sozü de tas-tamanıbu manaya gelir. "Kır at" sözü, elbette bu manayı verm.ez. Eğer "aleı kır". denilmiş olsa idi, doğruyayaklaşıl-

· İniş olurdu .

. 12. AYAK (I, 84), "kap kacak" diye anlatılmış. Metinde bunun kar,; şısındaki.~,1 sözü s~dece ;,çcmak" demektir. Eğer ayak sÖiü "kap katak", "çanak-çömlek", demek olsaidi, müellif.bunu ~\j)fl sözü. ile an,;. latmış olurdu; nitekim bununcem'i olan .;·IJi osmanlı edebi türkçesin-

· de de kullanılırdı. .

13. OYUK (l, 85), "hayatbelge" diye anlatılmış; bu, belliyi belİisizl~ anlatinağa benziyor. Oyu1ç.,,,bostan .korkuluğ~" dı,ır. KT 'de bu; uyqk ;uİı birinci manasİ . olarak; gösterilmiştir.; MK 'ise, bu' kelimeyi' arapça'

· ('j:JI-, Jl}-:Lsözleri/ ile anlatmış. Arapça' "hayal"inbır manası' içinlık; OK:"oyuk tabirolunan şeye denir ki, 'bir ağaca bir siyah' kÜiIİl ortiip, ~kinli tarla. ve bağ, bağçe .kenarlarına nasbederler;j~ Nitekim Kaşgari de "bostankorkuJuğu" manasİna gelen aba1ç.z sözüriü de "hayaI~', ' kelimesi _ ile ,anlatmıştır (I, 122). .Halbuki dilimizde -"hayal" sözü bu rı,ıaİ1~ He,kullanılmaz. "Belge" ise, henüz, alışılmış bir kelim~ değildir: Onun 'için .qıütercimin izahı. manay~ . açmış değil, -tersine,. ~apamış buIu-· nuyor. Metindeki f'J~1 sözü 'ise, OK'da da anlatıldığına -göre,. "kırlarda nişan içiİı dikilen milve. minaredir". Br., nedense, bu kelimeyi uyu1ç. okufiacakşekilde' yazmıştır (s. ~229) .. ' ," "

.' 14;ÜRi'<ı, 87 ),,,ses ve gÜrüıtü" diye anlatı~ış; halbuki 'bu 'kelime..: . nın karşısmdaki ari:ıI?ç!l ~IJ cl:-all ~öz~erinden' birincisi düzce "ses"·. de­rnekolmayıp,' "alabildiğine haykırma" manasındadii: (bk~ ·OK). 'Bir de' butürkçesözii Br: ,urz okunacakşekilde yazmışken, bizim ·nıüterdm'· yukarıdaki' şekilde, yazmış ve sebebini' arilatmamıştır. .' ,

ı5.ÖTA,MIŞ'(I, 96).erkek.adlarından 0lan busözü·Br.'ut~mzş oku': nacakşekilae yaz~İş (bk.has isimler, s. 251). Bu, Ödemiş'in eski şekli olinak uzere, neden Ôt~miş . olmasın? Kaldı ki, kelimeyi' kalın okutturacak bir alainet de yoktur. .

'16. ARKIŞ{İ, 97 ),,,yurdunda~ uzak düşmüşolanbirine gÖnderilen kimse" denilmiş.Halbukf metinde bu sözün karşısındaki arapça' cürİıle-

Page 7: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

218 . Türkiyat Me'cırıulıSı .

.. lerin içindeki';' yı,",:;"! sözü. "yurdundan uzak düşmüş" 'demek' olmayıp, ~yaşadığı yeruzak olan, yani uzakta yaşayan~' demekten başka bir şey değildir. Arapçada 01:. y , bugÜn bizim anladığımız mana İlır, "vatan'J ma~ .. nas~nda olmayıp, sadece "içindeyaşanan yer" demektir. Kaldı ki, arap­ça ibare cl>.,j;;. -':-l değildir ki, "yurdundan uzak düşmÜş olan" diye terceme edilebilsin.

17. KUDHI (/ç.ucJ.z I, 100), J~.P ı.>J.i ~. mısraındaki ikinci kelime bu şekilde yazılinış ve manası da "çukur (kuyu)" diye anlatılmıştır. Bir kere bunun yazdışı doğru değildir; kodhz şeklinde o ile yazılması ıiizıin~ dır; nitekim Br., doğru olarak,' o ile yazmıştır (s. 158); Rad. 'da da öy-

'ledir (II, 612); kelimenin manası da " çukur, kuyu" olmayıp, sadece '"aşağı, aşağıya" demektir ; daha sonraki zamanlarda CJ. sesi y'ye dÖn­müş, kelime koyu şekline girmiştir ki, bugün dilimizdeki yüzü koyu veya yüzü koyun sÖzleri "yüzü aşağı" demekten başka bir şey değildir (LOS 'da bu manaya gelen koyu ile kuyu sözü karıştırılmıştır). Türkçede rj, d, y değişimi bellidir. İncelemekte olduğumuz söz de MK 'de üç yerde d ile yazılmıştır (III, 34, 46, 50) ve bunda hiç bir garabet yoktur. Bu kelime metinde hep "aşağı, aşağıya" manasına gelen arapça sözlerle anlatıl­mıştır.

18. AWRAN?( I, 109), müt~rcim, bu şekilden emin olmadığını bil.: dirrnek üzere, sorgu işareti koymakla iyi etmişse de, arap harfleri ile yazılanını harekelemekle isabet etmemiştir; çünkÜ basma nushada bu keIjmede hiç bir hareke yoktur. Bu harekelemenin yazma nushaya göre yapıldığı da mÜtercim tarafından anlatılmamıştır. Br. evren okunacak şe-kilde yazmış ise de, o da bundan emin değildir. . .

19. KOPMAK, bu fi'li tercemeederken, mütercim çok serbest dav­ranmaktadır; şöyle ki, bir yerde 'kopsa fi'li "gider~e" diye iınlatılmışken (s. 104).,. haşkabir yerde kopdz fi'li "geldi" diye anlatılmış, (s. 120), Belli olduğu Üzere, dilimizde "gelmek" ile "gitmek", birbirine zıd mef­humlardır. Hakikatte ~se, eski türkçede kopmak "kalkmak" demektir (bugüI!kü dilimizde bu ikimı nadiren birbirinin yerini tutarlar; msı' "rüzgar, dalga, fırtına kalktı" diyebildiğimiz gibi, "koptu" da diyebiliriz; MKkaz kopsa sözünü .k1\.;.ı-= 1.;1 "kazkalksa", istek koptz cümlesinİ de, ,;-,Ihlı i..L.ı, "arzu birden kaikıp kabardı" diye anlatmaktadir. Fark yalnız öteki kalkmanın maddi, berikisinin m,anevi olriıasındadır.

20. ULAR (r, .122), metinde . bunun karşısındaki ..... ~1·sözü, sadece "keklik" olmayıp, "erkek keklik" demektir.' ..

Page 8: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Di'lanü Jiigat·~t.türk terce,mesİ 219,

21.- EKDİ (I, 12Ş),- bu kelime anlatılırken,rrietinde asla bulunmaya~ bir haylı söz, ilave edilmi~tir. Metinde yalnız;,mezbaha'c' manasına' gele~

. t ..üıkelimesi' bulunmaktadır; Halbuki. mütercim bir tenkide karşı yazdığı cevapta: - "Peki ama, bu sizin sözünüz. terceme olmuyor, tarif oluyor;,

. ben terceme yapıyorum, tarif değil" - demiştLI

. 22. OLMA (I, 130): Br. 'nın ul,ma şeklinde yazdığı bu sözü, 'illütercim yukarıdaki şekilde yazmış ve "çanak-çömlek" diye anlatmıştır. Halbukl bunun karşısındaki arapça ;; J..I ,;testi" demektir veyahut da OK 'ta tarif edilen, ölçek tarzında, muayyen biçimde ve muayyen maksat için kullanılan bir nevi kaptır. Bu söz İBM 'da da: vardır ve arapça ~Ls.I\ sÖzü ile anlatılmıştır ki,· bu da: "testi" demekten başka bir nesnedeğildir., ,

. 23. ULINÇ(I; 133), "dolaşık yol" manasın:a gelen Jy'" dlsözündeki' ',.

~L 'ın yazma nushada ~ ile ~L şeklinde . yazılmış olduğu mütercimin . bu satıifeCıekibir notundan anlaşılmışsa da" orada bunun ne olabilece..' ~ne dair bir düşünce ileri sürülmemiştir. Bize kalırsa, bu, pek ala, Kaz. 'da bugÜn dahi"d~laşık yol". manası iiekullanılan eyle";'iç' yololabilir. Ey leniç sözünün bu manası için bk. Bııd. (I, 205 ), TL CV. ' .

24. EYEGÜ (I, 137.)~ "yan" denilmiş; halbuki' bunun karşısindaki

arapça&' sözü "kaburgal' demek~ir. 9K 'da bu açıkça, "eyegii. keriıiJ,

ği" diye anlatılmaktadır. Şu halde "çadırın yanları"na de'ğilde;' ;,direk..' lerine veya oklarına" da eyegü denilmektedir. Mütercim' burada &Li sözünü. "yan" diye anlattığı. halde, altı kelime önce içegü sözünü anlabr-ken LLal\ 'ın cemi olan tfa-1I 'u,' doğru olarak, "kaburga kemikleri" diy~ anlatmıştır. " ". , . . . _ '. • • "0

25 .. ÖRÜP.(I;·139), kitaptaki örmekfi'lini mütercim bir çok yerlyr:.' 'de "çıkmak, belirmek/türemek" gibi sözlerle anlatmaktadır. Burada bu-: lut örüp'söz,ünü "bulut çıkıp" diye, luman örüp sözünü "duman töredi" diye anlattığı gibi, s.173 'te bulut ördi sözünü "bulut belirdi" ve s. 186 'da örüşü fi'Iini de "helirdi" diye anİatrnıştır. Halbuki türkçede örmek 'in bir' manası "yükselrnek, yukarı çıkmak" tır; Bu .hususta: mütercimi y~nıltan şey müellifin ördi, örüşü, :örlendi (1, 217) fiillerini anlatırken, hep .::" b, fi'Hni' kullanması olmuştur. Mütercim ;;81 • Ai fiillerinin yalnız "belir-, rnek, peyda olmak" manasına geldiğini zannederek, bu masdardan türe­Yen.::"b 'i· hep yukarıdaki tarzda terceme eylemiştir. Halbu'ki; bu arapça.

ı Yeni Sabah gazete.si, 1940, eylul İptidalarında çıkan II. makale.

Page 9: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

220 " Türkiyat Mecmuası .

fi'Iİİı manasİ yalnız "belirmek, peydaolmak" olmayıp,' 'onun • "yüksel­rnek, irtifa" manası da vardır. OK'cla .bunun "yükselrnek, irtifa" manası yazıldıktan sonra, örnek olmak üzere, tam ~L.c..JI ..:.b cümlesi getiriımi~­tir (OK, ~!..i.!ı , ~81 maddesi).

26. UMDUçr (1,141), bunun karşısındaki arapça yU\ kelimesi "di­lenci" diye terceme edilmiş ve s. 125 'te de öyle" anlatılmış. Halbuki arap-·

çada JfL "dilenci" demek olmayıp, geniş manası ile"soran, istiyen" demektir: bir yol soran, bir' sual soran,bir mesele soran, bir şey isti-yen v.s., hep JfL dir. Halk arasında, belki araplarda da, bizde olduğu gibi, yL " dilenci ,,' için de kullanılabilir; ancak fasih arapçada J<L kat­'iyen' "dilenci" demek değildir. Başka yerlerde olduğu gibi, burada da MK avamtabirini değil, elbette; fasih arapçayı kullanmış olacaktır .

. Kur'an 'da da bir kaç yerde sii)i! sözü vardır;, fakat hiç biri "dilynci"

demek değildir. Burada da umduçı 'nın karşısındaki. JfL "soran,isti­yen, uman" demekten başka bir şeyolamaz. "Dilenci" anlamı için, arap­çada husus! kelimeler vardırki, bunlardanbiri ~L",.!. dır.

. o

27. UNGUJİN .(1, 145), burada niütercim metindeki J);JI sozunu "umacı" diye anlatmış; halbuki "umacı" nın· husus! bir manası vardır ki, o da "çocukları korkutmak için uydurulan korkunç mevhum bir şahıs" tır (KT; BTL; Rad., i, 179 ve 1798). Bunun, elbette, daha Orhun ya­zılarında geçen ve çocuk ve analık korucusu olan tanrı manasına gelen umay ile ilişiği olacaktır; ancak son zamanlardaumacı şeklini alarak, manası da tersine değişmiştir. Bu mefhum elbette ğül anlamından uzak­çadır. Burada muhakkak bir türkçe kelime komak lazımsa, mütercim, anlamı ğül anlamına daha yakın olan koncoloz sözünü koyabilirdi. OK 'tagüt sözü "koncoloz" diye anlatılmıştır .. LOS ve KT 'de "koncolos" şekli alınmıştır."Kara koncoloz" sözü bugünkü dilde de kullanılmaktadır ..

28. URUGLUGALTUN (I, 147), "para olarak kesilmiş altın" denil­ıİıiş. Eğer buradaki arapça' söz !l.,s:::..ıı ~-i\i olsa idi, mütercimin' terce-'

mesi yerinde. ,9lurdu ;' halbuki' buradaki arapça söz ~,.,.tl ,;-",>..ill dur ki, o, bu manayı ifade etmediği gibi, buraya uyan hiç bir manayı da vermez .

. Bence 'buradaki arapça ibarede bir yanlışlık olacaktır. Belki ibare ~I,:-,ıb..ill "işİenmişaltın" demek olacak.

29. ERMES (I, 148), burada "azıklı zayıf yorulmaz" manasına ge­len savdaki üçüncü söz yukarıdaki şekilde yazılmış; halbuki "yorulmak" manasına gelen türkçe fiil ermek olmayıp, armak 'tır. Nitekim mütercim

Page 10: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divanüliigat-it-türk .tetcemesi ..

kendisi de (s. -149) bir nazımdaki bu fi'}irı.'geçen zaman,menfi şeklini arm~dı şeklinde yazmış,. ancak .~;u,sanmadı"· diye anlatmakla yanıimıştır. Y<iİnız s.172'de ardı şekliiıde yazarak ve "yoruldu" diye anlatarak, isa­bet etmiştir. Görülüyor ki,. bu fi'lin izahındaepey kımşıklık vardir.

. . .. . "

3Ö .. ÖTKÜN ç (I, .161), bu kelime müna.sepeti ile çıkarılan bir Iıotta · ötkünmeK. fi'liniİı manası "daha ziyade yarış etİnek~1 diye yazılmıştır;

Müellif ötkünmek fi'li ile üremelerinin karşısına hep~ıs::11 ve muştakları­nı komuştttr. 4...\5..l..1 'nin manası ise, d·ah'a z i y a d e '1. "bir sözü ve haberi nakletmek'" ve 2. . "benzemekve taklit etmek" tir (bk. OK). Nitekim MK'de de ötkünmek fi'li . tam, bu iki mana ilekullanılmıştır. (birinci ma­na içİn bk. I, 141 ve 173; Br. bu sonuncu yeri göstermemiştir; ikinci

· mana için bk. I, 214-215). Burada karga kazga ötkünse bıitu filmir savı:..

nın manası "karga kaza benzemek isteyerek, onu taklid ederse, bacağı' kırılır" demektir. Şu hald~ gerek arapça ~ıs::1\ 'de~ gerekse .türkçe öt­

,künç ve' ötkünmek 'te'~ "yarış" yalnız bu sonuncu manadan,' dolayısiyle' anlaşılan bir mana olup, onlarııl: d'a ha zi ya d e olan manası d~ğildir .

. Şunu .dahatırlatalım ki, "taklit. etmek" . manasına .. gelen' ötkünmek, aynı İnanaya gelen öy künmek 'in Öteki 'şeklinden başka bir şey değildir ( öy­künm~k içinbk. ,TD, türkçeden osmanlıcaya indeks kısmı, s. 1150) ..

31.UNGAMUK ER (L162), bu söz "salak adam" diye anla:tılmış. M~7 tindeki arapçasına bakılırsa, bunun "solak adam"· olması gerektir;. Her halde bu, . bir tertip ·hatası. olacaktır. ·/3r. bu sözü .onamul< .olç.uI)acak şekilde yı;lzmış ve bir de yaylar içinde şüpheli so:?lerden sonra. konulan latince sicl manasıuagelen bir almanca kelime koymuştur; .

32. ULMAK (1,169), mütercimei pişip uldı sözündeki üçüncü kelimeyi bu şekilde yazm'akla i~abet. etmiş ve bu suretle, bu fi'li "olmak" şeklinde yazan' Br. 'nın yanIIşınI da düzeltmiş oluyor.' .

. 33. KINGIR KaZİN (1,170-171), bu söz s. 183 te: "yangözle" diye, doğru tercerne edilmişken, burada ve s. 359' . da "kızgın gözle" diye yanlış anlatılmıştır. T ercemede bu' gibi ittiradsızhklar. epey· varqı!;. . , - " . .. .

34.ÜTT1(ı,171), burada ol başığ ütfi sözÜ "o başın saçlarmı 'yaktı" diye terceme' edilmiş; burada bahis. mevzuu olan, hayvan başıdır; hayvan başında olan nesneye. "saç"denilmeyip, "kıl" veya "tüy"deni-l~r, .zannederim. .

· . 35. AGm (I, 173 );. 'burada bulut. agdı sözü "bulut belirdi" diye anlatılmış;agmak 'ın '"yukarı ,çıkmak, yükselmek" manasında olduğu

Page 11: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

. Türkiyat Mecmuası

tniit~rcime de malumken, o, . burada da ..:;.,b fi'linin "yükseldi" mfmasın­da olduğuna dikkat etmemek ·yüzünden, bu hataya duşmüştür (yk. bk. örüp ).

36. OGURDI (I, 178), buradaki er süngük ogurdz sözü "o? kemiği bitiştirdi ve ayırdı" diye anlatılmış ve bundan emin olunmadığından, bu ·cümlenin yanına bir sorgu işareti konmuştur. Gerçekten "hem bitişir­di, hem ayırdı" bir parça tuhaf geliyor. Yukarıdaki türkçe cümlenin karşısındaki arCj.pça söz ~J ",WL Jl;..)I~ şeklindedir. Mütereim ~'nın "bitiştirdi" . manasında olacağını oranlamış. Halbuki arapçada bu sö­zün bir çok manaları vardır ki, buraya uyan bir manası da şudur: ;,kı1IÇ iki kemiği birleştiren mafsala rast gelerek, onları biri. birinden ayırmak" t: Şu halde metnimizdeki er süngü. ogurdz' nın manasİ, "adam kılıçla kemiklerin ek yerine rastladı ve onları biri birinden ayırdı" olur. Br. bunu "spalten" (yarmak) diye' anlatmakla daha ihtiyatlı davranmış oluyor. .

37. KAKLAR (I, 179),. "kuru yerler" diye anlatılmış; halbuki, metinde bu söz arapça j\)JJJ\ kelimesi ile anlatılmıştır ki, bu "su birikintileri" ve

. ya "içinde su birikmiş olan çukurlar" demektir ve J.JJJI 'in cemidir~ Kaklar sözü bir kere "kuru yerler" diye antatıldiktan sonra, daha

aşağıdamüellifin Tzahı terceme edilirken, arapçası olanjl')~1\ sözü "çu­kur yerler" diye anlatılmıştır. Bu da tamamen doğru sayılmaz; çünkü J . ..lAIlsadece çukur ohnayıp, içinde su birikmiş olan çukurdur. Şu halde kaklar kamuğ kölerdi mısraının manası "içinde su biriken çukur­lar, suları çoğalıp, göl halini aldı" demek oluyor. Metinde (II., 225) kak kelimesi ayrıca zikredilerek, J.,.\;.ll diye anlatılmış ve mezkı1r mısradaki köle,di fi'li de, orada daha iyi iz-ah edilmiştir. kak sözü' OK'ta da vardır; orada ~i maddesinde şu sözleri okuyoruz: "dcı.ğlar.da ve kaya­larda huday! oyma çukura denir ki, anda su irkilir. Bazı diyarlarda kak tabir olunur". '

38. iÇiKTİ (I, 192), burada er içikti sözü anlatılırken, arapça !.iLk .;--)1\ ':"'..lJ..\J '-'\;.~-' sözleri de yazılmıştır. Bu sözleri mütercim "isteğile yeni bir savaşa girdi" diye anlatmış; halbuki bunda yeni bir savaşa.

girmek yoktur, yalnız düşman tarafına geçmek vardır. Arapçada . ":'~I sözü, yglnız savaş manasına gelmeyip, ':"'.)~ j...\Jo (savaşan düşman) mana- .

1 ,Eğer kılıc yalnız kemiğe geçip, onu keserse, buna arapçada f:....d denir (bk. OK; Ltsiin aZ~'arab ve Alç.rab aZ·maviirid ıugat. f:....d.,J:::.bl. madde. Tasmimle tatbiktan üreyen· iki {i'lin bir arada. bulunduğu bir mısra: J:-h! ~ -' \ı~1 r--"t.

Page 12: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divanü liigat-it-tiirk tercemesi 223

sırida,.'gelir;, ,ŞU, halde. "kendi arzusuile, öteki muhariptarafa 'karıştı" demektir. ,

39'. OTULDl (I, 193). Burada, metinde, tatzğ otuldz cümlesini. an~ latm.ak içın, iki arapça cümle yazılmıştır., Mütercim bunlardan birincisini "otlarkesildi, başı vuruldu" diye anlattıktan ,sonra, ikincisini "ekini bo-

, zan ve fena yapan' her bitki için .. de' böyle. denir" diye tercemç etmiş­tir. :Bu tercenıelerin ikisi' de asıllarına uygun sayılamaz. Çünkü müellif ,birinci cüriıle ile "ekinin şiryafi kesildi", dedikten sonra, iidnci ~ f Y' J o~~ cümlesi ile şirgaf'ın ~eolduğunı.:ı. anlatmak istemiştir. Bu sonuncu arapça cümlenin manası şudur: "o, (yani Ş i rya f) onu (yani e k i n i) helak eden 've bozan her ottur". Her, halde müellifin şiryaf' 1

i,ekini bozan ve harap ,eden her ot" diye tarif ettiğine güre, otuZmak da "ekin' için zararlı olan' otlar kesilmek veya köklinden yolunmak" . demek olacaktır. MK'de (III,. 189 )bu fi'lin otamak, ya~i aktiLşekli de vardır. Br., Rad;'daki (1,1704)' aynı manaya gelen utamak fi'line bakarak, bu 'fiilleri u ile yazmış ise de, bu, yalnız Kaz.ıehçesine uy-

, genbir şekildir;yoksabu fi'lin ot ile alakası olduğu şüphesizdir.

40. 'BİLGELİGE (I,. 207), burada bir nazırnda geçen ve ıs:::ı~ şek­Ünde, 'yani ikinci i 'nin esresi ile yazılan söz, mütercim tarafından türk harfleri ile yukarıdaki şekilde yazılarak,,,bilg~lere" diye izah edilmiştir. Belli olduğu üzere, bilge sözü MK'de birçok yerlerde geçmektedir ve manasının, d~ "hakim, alim, akil" olduğu yazılıdır •. Şu haldebilgelige şeklinde yazılanbir sözden "bilgelere" manasının nasıl çıkarılabileceği İzaha muhtaçtir ; halbuki mütercim bize bunu anlatmamıştır. Öte yandan bu . nazım MK 'de (III, 118) de vardır ve orada, Z 'nin' üstünü ile, ıs:ı~ şeklinde geçmektedir. Mütercim tarafından bu iki şekil arasında bir karşılaştırma da yapılmamıştır.

. .

Br. 'a gelince, o II, 118 'deki ikinci Z 'si üstünlü olan ıs:::ı~ 'yi alarak, bilgelig: okunacak şekilde yazmış ve "weise" (hakim) diye anlatmış;

. ancak 1,179 'daki ikinci i'si esreliolan ıs:::ııs:~ 'yi bilge maddesinde de, b ilgeUg , maddesiride de gqstermemıştir. Halbuki ikinci Z 'si esreli oldu­ğundan, bilgelig kılığında gösterrneğe I,179'daki şekil daha fazla müsa­ittir.Eir de bilge zaten ,;aliİn-hakim" demek olduğundan,' ondan gene aynı manaya' gelen' bilgelig kılığında bir sıfat ismi yapılabilir, mi,?

~ize kalırsa, ikinci Z 'nin e'sresi ileolan şekil yanlış olup, doğrusu ikinci 1 'nin üstünü ile olan şekildir.Müellif her iki yerde ıs:::ı~ sözünü' ~)L.WL . (akıllılara) diye anlatmıştır. Şu halde ıs:::ı~ kelimesindeki is" (~ke},

Page 13: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

224 Türkiyat Mecmuası

.' datif. edatl olup, bi/gele + ke sözübilgeler + ke 'nin ·kısal~ılmış şeklinden başka bir şeyolamaz. Manası da "bilgelere (hakimlere)" demek olur ve mısra da şu şekilde okunur: tegir meniii savımı bilgele(r )ke ay ;,yetiştir benim sözümü bilgelere; söyle •.. "

.. Bir de' mütercim bu nazımdaki ay' sözünü bir· nida sanarak, terce­mesiiıde "hey" kullanmıştır. Halbuki bu, "söylemek,demek"manasırra gelen aymak fi'linden emr-i hazırdır ki, "de, söyle" "demektir. aymak fi 'linin muştakları MK 'de Br. 'nın gösterdiği dört yerde ve bir de onun göstermediği beşinci yerde de (I, 86) vardır. .

MK 'de bu gibi cemi ekindeki r 'nin düştüğünü gösteren. başka örnekler de yardır. Bunlardan üç tanesi bir tek nazırnda toplanmıştır ki, bunİar I, 401 deki nazımda· bulunanatlaka, tailaka ve ıtlaka ,sözleri­dir. Bence,. bunların da atlq.rka, ,.latlarka, ıtlarka şekillerinden kİsaltılmış olduklarında şüphe yoktur. Çünkü metindebunların da, hiç olmazsa, ikisinİn (atlaka, ıtlaka ).arapça . cemi şeklinde olan kelİmelerle, terceme, edilmiş oldukları görülür. Nitekim bizim mütercim de bunları "atlara, tatlara, itlere ii diyerek, cemi şeklind~ olar sözlerle anlatmış;· yah~.lZ bu nazımdaki tuhaf. cenii şekilleri hakkında, çizgi altındahiç bir izah ver-

. memişİir. '. ;

B/ i~e, bunları atlak, tat/ak, ıtlak şekillerınde yazarak, ce~i mana­larıvermiştir; halbuki -ak eki ile bitencemi şekli olamaz; olmuş olsa dah,i . bunun datif şeklinin, o zaman lehçesine uygun· olarak~ atlak + ka, tatl~k + ka, ıtlak + ka olması icap ederdi. Şu· halde bütün bu sözler hakkında bizim faraziyeriıiz. kabul edilirse,' mesele çokkolay çözülmüş olu~. Görüldüğü üzere, bu kısaltılmış cemi şekli hep şiirde gelmiştir. Bu gibi bir ameliye, elbette, şiire yaraşır ve belki de yalnız şiirde caiz görülür, diyebiliriz.

41 AGIT Tl (1,212), bu fi'Iin dağ hakkında' olanı "çıkardı" diye anlatılmışken, b u i u t hakkında olanı "belirtti" diye anlatilmış. Agmak 'ın "yukarı çıkmak, yükselmek" manasina geldiği, bunun aktifi olan agıt­mak'ın "yükseltmek" manasında olacağı, elbette mütercimce de'·maıum­dur. Burada bUlutla birleşirken de, bu fi'lin manasıdeğişmiş değildir. Yalnız mütercimi burada· da şaşırtan şey mettndeki '.l!.i i . fi'li olmuştur. Yani o, .t.!.i)11 fi 'lin yalnız "belirtmek, peyda etmek" manasın·a geldiğini zannederek, bu hataya düşmüştür.· Halbuki yukarıda örüp maddesinde ~\ , ;h;.ı\Ji'linin "yükselmek, yukarı çıkmak" ~anasına da geldiğini anlatmıştık; şu halde buradaki 81 de .. l.:.i~1 'dan müştak ,olmak sur'1tiyle "yükseltti" demek olur. OK 'da .l!.i)11 m'addesinde şu sözler yazılıdır: ye bir nesneyi yükseltmek manasındadır: .w.) si ,,;:,b.o..JI .uıı .. l!.il J~

Page 14: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

. :- ...... . - .- --' -Div;ınii_higat"it~~~rlc .tei~eiiıesi .• --'·225

," . -42:ERTÜRDİ{I, 220),J;)urada ~nmğ· yiızzkz'n ; eriliidf sözünjin kar:'. 'şısırtdaki a~a:pça~~ .~_ & cüriılesi ·"günahından "az geçti" diye ler­

-·ceme -edilmiş;' . hiübuki -bu "günahını affetti, geçirdi~' -demektir.> Zira -~'fi'li ,;-Ü 'sözüile birlikte kullanılırsa, bu manaya gelir_ (bk OK.:

._ .•. _~ j<:: \~\ ~ ~ J~ "günahını affeylemek --manasına istimal olunur"~' .'. ' -:Bii-debi:İrada~' -fi;li -"k~bu}l~ndı" _ 'diye- 'terceme edilmiş'; halı;mki . :bu, "kabul etti"-demektir.BeiIi oldugu üzere, kabullanmak "başkasınin-.-,kin:i~endine inal etm~kveya z~pt ve'gasbetrriek~' demekti~. • . - - -

'. _. 43. KANÇA '{I, 224),b~rada olturdu maddesinde bütünumluğ , .. :,;ka'nçakolsa olturur savındaki kança sözü, "nereye" diye-anlatılmış; hal7

'-bukimüellif kança kolsa (I, 191) sözünü arapça ':~ 0:) sözü ile ter-- ceme etmiştir ki, "nasıl isterse" demektir. Bu söz Mf( 'de daha 'iki yer: - de vardır (I, iı ve İ, 296). Gerek Br., gerekse müterciİn bunlariri iki~ ;sini de "nereye"diyedogru terceme. etmişlerdir. Şıırada bahls mevzu~

, umuz olan' uçüncüsünü ise, Br. hiç anmamış, müterciIİı' de _ yanlış" anlat: .. . mışbr. Metne uygun olmak üzere,'busavın manasİ şöyle olur,: "doriu 'sağlam cölan nasılisterse ofuru'r"~ Burada başka,bir tercemedüşüklüğü

de vardıı:.Mütercimin"temizolanın ·hiç bir töhmetle lekelenmeyeceğini -._- -···.bildirmek için söylenir", diye terceme ettiği arapça cümlenin doğru ma­

: na;sı. şoylediı::_ "temizolup da, hiç bir. töhm~te- aİdırmayan, kimse hak-kln,da . söylenir" . ' . . ,-. .

... ;

.44. ÖRPEŞTİ( 1;- 229). Burada metind~eren örpeşti sözüİlün arapça tercemesi olmaküzere, ~\Jf~jbJ~~\~ -cümlesi vardır; bUııun bi­rincikısmını mütercim ,;,yiğitler bölÜk bölük oldu" diye anlatmıştır kİ,

: -'değindur; fakatburada ,bunun manası ·yoktur.Onun içİn 'ben bunun;' .• ~

'. ; şeklinde tile ohnayıp; :.;.:.!s' şeklinde, yani L ile olacağınısanıyorum;. '. ' Bu sonuncu fiil ise, ,;bir ferialık yap'mak için heyecana- geldi" demektir;-. _ -:nitekipı ) \j\ . fi'li de "bir 'fenalık yapmak. içil1·.hazırlandı" demektir_ (bk.

OK).

; _''45. OGRUŞTI (I, 235 ) .. Burada ol m~nğci siinğük Qgruşii sözünün 'tercemesi olan arapça ~J ~\~ij t.i'b\~ümlesi ,,0, kerpiği birleştirip,

. :ayırmakt~ baiıa yardım etti"d.iyeanlatİlmış; arapça iatbl~'in buraya ··.;tlyan .manasını yukarıda,ogurdz fi'linin tercemesindeki yanlışı düzeltirleeri, 'anlatmıştık .. Bunagöre, niezkuı: arapça ve türkçe sözleriİım~nası şöyle • olur: "o,' bana kılıçla vurarak, kemiğin ekyerindenkoparmağa _ ve ayİr­maga .yardıIn· etti" (mütercim burada, neden~e, istiIham 'işareti koyma­_ğ<i da lüzum görmemiştir).

- .:- Türkiyat mecmuası 15

Page 15: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

226 ··Türkiyat Mecmlıasi

46. OKRAŞDI (I, 235), j,kişnedi" diye terceme edilmiştir. Bir" kere bunun· karşısındaki arapça fiil ';:"11"'" değildir ki, "kişnedi" diye terceme edilebilsin. Öte yandan, okramak,okraşmak türkçe bir sözdür; demek, "kişnemek" 'in manasına başka bir manası olacaktır •. Onun için­dir ki, müellif okraşız 'yı W fi'li ile değil de, .::..~. fi'li ile anlatmıştır. J.:r"'.J\ kişneme ve ~~;..i de okramadır; ·bunlar ayrı-ayrı mefhumlardır. Şu halde okramak'ı "kişnemek" ile anlatmak, geniş dilimizi daraltmaktır. (bk. OK. WL: at kısmı okramak manasındadır, ki at, yemi ve sahibini gördükte pek kişnemeyip, içersinden alarak, sehilce ve yavaşça kişne­mekten ibarettir). Okramakbu mana' ile bütün lı1gat· kitaplarına alınmış olan bir sözdür; krş. Rad., Bud., TL,KT v.s.).

47.,OGRULDI (I, 247). Burada sünğük ogruldz sözünün karşısında­ki arapça ~J ~IJ"'; -ii sözü, "kemik ayrıldı ve birleşti" diye anlatıl­mıştır; bu terceme hatası da yukarıda ogrudz ve ogruştz fiillerinde ari,.. lattığımız gibi, şüphesiz, arapça tatbi1$; kelimesinin' buraya uygun qlan manasının bilinmemesinden ileri gelmiştir,

48. ÖRLENDİ (i, 257). Burada bulut örlendi 'nin karşısındaki arapça ~U\.:.b söiü bir daha ;,bulutbelirdi" diye terceme edilmiş. Halbuki burada da . .:..b fi'li "belirdi, peyda, oıcıu" manasında olmayıp,,,yüksel~ di" manasındadır; nitekim türkçede örlendi de" aynı manaya gelir. ~\\. :;\=.:\1 sözlerinin "yükselmek, yukarı çıkmak" manasIİıa da geldiğini, yukarıda 'örüp sözü münasebeti ile, uzun-uzadıya anlatmıştık.

49. KOPUP (I, 258). Burada gerek bir nazmınınanası anlatılırken, gerekse bu münasebetle çizgi altında çıkarılan bii" notta kopmak fi'li hakkına izahlar verilirken, bu' fi'lin "zuhuretmek; belırmek" manasında olduğu söylenmiştir. Halbuki yukarıda da' anlattığımız gibi, kopmak;

. kalkmak fi'linin müradifidir.

50. ÖTÜRDİ (I, 267). Bu fi'lin karşısındaki' arapça )1 fi'li "ıiatır~. lattı" diye terceme edilmiştir ki, doğru sayılamaz. Zira "hatırlattı" man­sında olan arapça fiil .;:)j," 'den j:, şeklinde, kaf'in şeddesi ile olur. Halbuki metnimizde buradaki arapça geçen· zaman fi'li sadece kaf'in üstünü iledir ki, "andı, yad etti, hatırladı, söyledi" demekten başka, bir manaya delaJet etmez. Şu halde buradaki ol ma,na SÖ:f öıü,di cümlesi ,,0, bana söz söyledi" demek olur; Br. metnimizde I, 225 'deki bu ölü',.. mek 'i "erwahnen (yad etmek)" diye doğru .anlatmıştır. "

SH OKRADI (I, 275), "kişendi "de"mek olmayıp, bu türkçe fi'lİn kendine has manası vardır (bk. okraşdz).

Page 16: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divanü lugat~iHüı:k' tercemesi 227

,;52. İSKEDİ (.I, 284). Burada ol günğ' iskedı'cümlesinin arapça' ter­cemesi olan ..)"!.ll"';:: sözü "yün ditti" diye anlatılmış. Halbuki' arapça da ....;:: "ditmek" demek olmayıp,' "yolmak" demektir." Zaten iskemek de' "yolmak" demekten başka bır şeydeğildir.' Şu halde' yukarıdaki tü~kçe ve arapça cümlelerin manası "kıl veya saç yoldu" demektir. Kaz. ~da "cımbız" mancısına gelen iskek şözü~ışte bu 'iskemek 'ten geliyor. Br. bu fi'li "ausreissen (yolmak)" diye, doğru terceme 'eylemiştir.

53. ETMEKLENDİ ,(I, 314), metinde bu türkçe fi'lin,manası anlatı­lırken, 'getirilen arapça örnekler arasında bir ~ ":II "..c.;, .:.ı;S'I::.1 : 15-1 sözü' de vardır ki, bu cümle "kürk yapacak, sepilenecek derisi, çoğaldı" diye terceme edilmiş. Halbuki bu arapça cümledeki ~ ":II sözü ~ WL, (ö~WI şekli de vardır) 'nin cem'i olup, bunun manası "kağıdın yüzünden sıyırdıkları yufka teraşa gibi sıyırıntıya denir ki, onunla mektubu ben-

, "dederler" (OK). Bu söz Ahteri 'de bile vardır ve orada kısac~ "name 'ba:ğı" diye anlatılmıştır 1. Buradaki 13";';'1 fi'li~k .... ':II 'dan geçen zaman şeklidir ki, OK ve başka lfigat kitaplarına göre, ~k_ ':il 'nin manası

'şudur:' "bir adamın yanında mektup bağıa.yacak kağıd teraşeleri çok , olmak".

,54. fŞTONLANDI (I, 314), "iş elbisesi giydi" diyeanlatılmış; halbuki bu türkçe cümleyi müellif arapça J_JI,;-ll ~)I ~ diye terceme etmiştir

"ki, "adam don giydi" demektir. Müellif "işton 'un aslı içton dur; mahreç yakınlığı hasebi ile ç sesi ş oluvermiştir" demektedir. Bugün bazı türk

, ,,'lehçelerinde "don ,( içdon)" 'a ıştan (rusaçaya da geçerek, ıştanı şeklini almıştır) denildiğine bakarak' olsa gerektir ki, Br. bu sözü ıştonlan­

'okunacak şekilde yazmış ve "don giymek" diye anlatmıştır. , . ' -." . .

,55. ŞAT (I, 320). anınğ ne şatı,bar' cümlesinin arapça tercemesi olan .;!s:f)fl J!.)" Jc. öi).1 ~.JL. cümleleri şöyle terceme edilmiştir: "Onun

inkara ne cür'eti ~ar?". ,Halbuki burada arapçada iki cümle vardır ki, birincisinin' manası "onun ne cür'eti var?" olup, ikincisi de, bu istifha-:­mİn i nk ari olduğunu bildirmek için, konulmuştur; yani "onun ne cür'eti var?" denilirken; bir istifhamvar, ama bu istifhamdan maksat bunu bil-

,rnek isternek ve öğrenıİıek olmayıp, sorulan şeyin varlığını inkar etmek, yani bulunmadığını ifade eylemektir.

, ,

" 56. - MAT, - ME! (I, 321), metinde 1,270 'te ayrı~a yazılarak, "öyle, ',öyle ya ı'" manasına gelen arapça ı.u-- sözü ile anlatılan h a rf, yani e d ci t ,

1 Lisfin al-'ara b 'da şu sözleri okuyoruz: :s"",,~i.~ .;:iyı;ı :~)Iı,S't-ı: ~ ~l.;""u. )jJ\:;.I~

Page 17: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

228 Türkiyat MecmuaSı

mütercim tarafından türk harfleri ile -mat şeklinde yazılmıştır. Ancak s. 325 'teki bir' nazırnda ince sözlerde. -met kılığında, hıce yazıldığı gibi (kürmet, kelgelimet) s. 397 'de de tolum sözü dolayısiyle getirilen bir ha,:", zımdaki fi'illerin kalınlarında -mat şeklinde, incelerinde ise, metkılı..,. ğında gösterilmiştir. Br. ise,· Rad. 'da (I, 2043), tel. lehçesinden.olmak üzere, nakledilen ve "bariz olarak, muayyen olarak" manasına geldiği

anlatılan mat sözüne dayanarak,MK 'deki 'bütün ':"A -'leri-mat şeklinde tesbit eylemiştir.

Bize kalırsa, Rad. 'daki -mat ile Bud. 'un, altay lehçesinden olmak üzere, "namuslu,' ağır başlı" manasına geldiğini yazdığı -mat busbütün başka bir şeyolup, bir sıfat ismidir ki, türkçemizdeki başka· sıfat isim-leri gibi, bazan zarf sözü olarak da kullanılabilir .. MK 'de..:.... şeklinde ya­zılan ve yalnız bir son ek olarak kullanılan söz .ancak -met şeklinde olacaktır ki, bugün ve ötedenberi Kaz. lehçesinde evvelce' bet olup da, sonraları, lehçe hususiyeti olarak, bit şekline giren hcibeı:, pektitme ve kuvetlendirme edatının m 'li şeklinden başka bir şey olmayacaktır~

Bu güne kadar Kaz. 'daki bu bit 'in rusçada aynımanaya gelen ved'den. alındığı tahmin olunuyordu; bu düşünce belli-başlı lfigat kitaplarına

bile geçmiştir (Rad.,' IV, 1773 ve CV, I, 476). Bugün MK 'sayesind~ bu sözün de salt türkçe olduğu meydana çıkmış bulunuyor; nitekim Kaz. 'da "çabuk, hızlı" manasırida kullanılan şep sözünün de rüsça şibko 'dan bozulduğundan şüphe ediyordu. Şimdi MK sayesinde bu sözün de öz türkçe olduğuanlaşılmıştır (bk .. I, 268). Belki de bu: söz rusçaya türkçeden geçmİştir.

57. KUŞ (I. 331), ıl kuş 'un arapçası olan 4i-)\ sözü "atmaca" diye anlatılinış; halbuki bu arapça kelime gerek 6 K 'ta, gerekse Ahteri' de "kartaı" diye anlatılmıştır. L.isiin aı-carab 'da 4i-)\ denilen kuşun dış

eşkali anı atıldıktan sonra, J.i':ll ...ı JlA:,., "ona enuk dahi, denir" denilmekte­dir. si')!.\' un ise, OK 'ta hem "kartaı" hem "tavşancıl" manasına gel·' diği; Ahterz 'deise, yalnız "kartaı" manasında olduğu yazılıdır. "Atmaca" 'nın arapçası -ci-)\ olmayıp, J.!.~L\ 'tır ( OK ve AMeri, bk. mad.). Atma.­caya türkçede kırguy (MK, II, 773); kırgu (İ BM, 43 ),kurugı (ABH, 83) dahi denilmektedir. Bugün yaşayan bazı şark ve şimal lehceleiinde kzrgzy denir (bk. Rad .• Bud. v.s.)

58. KIZ KUŞ (1,331). Gene bu kuş maddesinde, bütün diğer sözler tercemede arap harfleri ile de yazıldığı halde, kız kuş sözü, nedense, yalnız türk' harfleri ile yazılmış ve tercemesinde de asıl metinde bulun­mayan birtakım şeyler ilave edilmiştir ki, mütercim . bunları OK 'ta

Page 18: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divan#. lul{at-it-türk tercemesi 22?.

'J-il J . . -"I maddesinden veyahut Br. 'dan .. alarak koymuşolsa gerektir. Kız kuş hakkında metinde yalnız şu sözler.vim:lır: "renkç.e Ebu-bara­kış 'abenzeyen bir kuşun adıdır". Ebu-barakış da, mütercimin dediği

· 'giBi, "Imkalemlin" olmayıp, yalnız, 'bazan tüyleri kabarıp, rengarenk · göründüğü için,' bukalemlina benzetilmektedir. Bukalemlin denilen kelerin arapça~ı" ise, ~~).i 'dır. .

59. BÜK (I, 333), sadece "ağaçlık yer," diye a~lahlması kafi değildir. · Çünkü her bir ağaçlık bük olmadığı gibi, arapça ~~)Li de değildir. 'Bakın OK 'ta . ~)Li nasıl tarıf ediliyor: "biribirine girgin, sarmaşık sık "ve' gür

· .' ağaçlığa denir ki, bük tabir olunur; ekseri arslan yatağı olur"~ Bu gibi ağaçlığa arapçada ~h:;:i dahi denir. Nitekim MK 'de bük'ü anlahr­

.'. ken, bazap. :akili sözünü (1,207), bazan da ·~)Li kelimesini kullanmıştır (l, 219 ve 279). Mütercim yukarıda bük örfeldi cümlesindeki bük 'ü de sadece "ağaçlık" diye tercerne etmiş (s. 245). Şu. halde türkçe bük

" sözünü, arapça ~)Li . ve ~L~L\ sözlerinin ifade ettiği manaya yaklaşabil­, rnek için,,,sık orman" diye veya hiç olmazsa, ,;orman" djye tercerne

.etmek 'gerekti., ' . 'Br.'a gelince, 0, tm kelimeyi bök şeklinde yazarak, kelimenin üç yerdeki " orman" manasını büsbütün kayd~tmemeştir. Bir de o, MK'de

. I, 199'dciki :bir nazırnda bükünden ol yazıldı mısraındaki bük'ü "batak­lıı:c" diye' anlatmıştır ki, doğru sayılamaz; çünküburadaki bük "çiçek yuvası (ke's), tomurcuk,gonca" demektir. III, 97' deki bük'ü ise,

". "Dummbeit (budalalık)" diye anlatmış; haJbuki gerek bunun ve gerekse ..... İlI, 103 'deki böy'ün karşısında arapça ;;1kı1 kelimesi 'bulnnmaktadır ki,

;bu, bir nevi ısıran, sokan zehirli örümceğin adıdır; bunun diğer şekli · " böyü 'dür.

60. BART (I, 341). Bu türkçe söz "şarap ve ... ölçüsü" diye anlatılmış; · . halbuki bu sözünkarşısındaki arapça ..lk? i ,'" şarap ölçüsü" olmayıp, '. "şaı-ap ölçeği" dirI. Burada arapça 2L. JS J~S::: sözündeki Jl;:: de "ölçek

{ölçme aleti)" demekten başka bir m~şn~ değ'ildir, ıyWterçim bizzat

kendisı bir .tenkide karşi yazdığıcevapta2 J1.:! hakkında, Dsan ~l-Carab'taıf . ü:ll'j ':-'1..r!.'IJı:-G sözünü naklettiği halde, gene bu arapçcı. sözün "ölçü" "~an'asında olduğunda israr etinektedi~. Halbuki mikyal 'in "ölçek" demek

,I OK 'ta ara'pça Jkl:lı ve Jb::.ll için "şarap peymanesi" denmiştİr;. farsça pegmane · "İıın "ölçek" olduğu Burhan-ı kati tercemesinde açıkça yazılmıştır.

2ieni sabah gazetesi, 2. IX. 1940.

Page 19: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

230 Türkiyat Mecmuası

olduğJ OK 'ta sarahatle yazılmıştır; şunu da hatırlatalım ki, "ölçü" 'nün arapçJsı, katin esresi ile, 41 1 dir ( OK).' Br. bart 'ın bu manasını göster~

. I. ' memıştıf. '

, 6~. SIRT (I, 432). Bu kelime münasebeİi ile mütercİmin bir' notu' vardır! Bu notta o, sz;t kelimesinin karşısındaki "kıl" veya "kalın kıl" manas~na gelen arapça ,,:J~I sözünü beğenmiyor ve "bu ';-"Ldl ols~ gerek­tir" d~yor (~I sözÜ, Ş 'nın üstünü ile yazılmış). Onun fikrine göre, türkçel sırt 'ı yalnız "arkada bulunan omurga kemiği anlamına olan" bu sonuncu arapça kelime karşılayabilir; bir kere "kalın kıl" manasına

gelen larapça kelime, h 'nin üstünü ile, ~I olmayıp, ötresi ile ~i 'dir; "sırt" manasına da gelen arapça kelime de ş 'nın üstünü ile olmayıp, ötresi ile ';-"Ldl şeklindedir; ş 'nın üstünü ile olan ';-"Ldl "asmak" manasın­da bir masdardır.

62. KURT (1,342). Bu türkçe kelimenin ~J~ (dııd) manasına geldiği

yazıldıktan sonra, "öteki türklerce" deniliyor. Ondan sonra "oğuzlar böri 'ye kurt derler" cümlesi gelir. Bundan, "öteki türkler" (hangi türk­ler? A. T.) dild' a kurt diyorlarsa da, oğuz türkleri bildiğimiz yırtıcı,

yabanihayvana kurt derler manası anlaşılmaktadır. Halbuki n;ıetinde

dııd 'a bütün türklerce (.=lj\ı\~ .I:.ı:,) kurt denildiği, fakat oğuz türklerinin anılan yırtıcı hayvana da ,kurt didikleri anlatılmak istenmiştir. Yani, müellifin sözlerinden anlaşıldığına göre, dııd 'a kurt diyen türkler içinde oğuzlar da vardır; üstelik olarak, bunlar, bazı türklerce 'böri tesmiye edilen hayvana da kurt demektedirler. Nitekim hakikat da bundan iba-' rettir. Br. bu kelimenin 1,287 'deki yerini de, orada anlatılan, kelimenin ;,dııd" ve "bildiğimiz yırtıcı' hayvan ~i'b" manalarım da göstermeyip, yalnız III, 4 'deki yırtıcı hayvan manasını yazmıştır.

63. PARS (I, 344). Bu türkçe kelimenin eski şekli pars olmayıp, bars olsa gerektir. Nitekim Br., Rad. 'a da uygun olarak (IV, 1487), bu sonuncu şekli almıştır. Kırgız-kazakların bars şeklinde b-ile söyleyişlerini ben bizzat işitmişimdir.

64. UD YILI (I, 346), "öküz yılı" denmiş; halbuki metinde bunun karşısında arapça ,."yıd.:~ sözü bulunmaktadır ki, ..!~\ "öküz" demek oıma­yıp, "sığır" demektir. Belli olduğu üzere, öküzün arapçası Jyll 'dir. Türk­çe ud, uç! da' sığır demektir. Öte yandan, mütercİm 45: sahifede aynı manaya gelen kelimeyi öd şeklinde yazmış, fakat manasını "sığır" diye', doğru anlatmıştır.

Page 20: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divanü' liigat-iHürk.tercemesi 231

.65. KEPİT (1,357), "içki içilen yer, meyhane" diye anlatılmış ise de, bu,. ,jdükkan" demekten başka bir şey değildir. Nitekim bunu Br. "Laden". (dükkaQ.) diye, anlatmakıçı isabet etmiştir. Mütercimi şaşırtan

\ . " .. şey, bunun karşısındaki hiinüt sözü olmuştur. Halbuki hii:r:ıüt ",meyhane" manasına da geldiği gibi, düzce "dükkan" manasına da gelir (krş. OK: "dükkun, hanlit manasınadır, türkide dahi dükkan denir"; bk. bir de mad. (:..1411 : ;,dükkana denir, hanUt manasına"; Lisiin' aı~carab: "dükkan, deka­kinin müfredidir ;dekakin ise" havunit (hanlitlar ) 'tir., Ahteri: "al-hiinüt, dükkandır"; cAlç.rabal-maviirid: "aZ;'dukkiin; hanlittur; cem'i dekakindir". Galib Görün'e' göre, eski vakfiyelerde, dükkan ve dükkanlar için, hep hiinüt ve haviinit sözleri kullanılmıştır. .

Anlaşılan, arapçada hiinül, "meyhane'( mefhlimu ile "diikkan" mefhumü arasında müşterek bir söz ise de, ilk .. önce yalnız "dükkan" manasında olup, "meyhane" 'ye sonradan itlak edilmeğe başlanmıştır. Bu kökten '"meyhane" manasına has olan söz .ı;U-\ 'dir. MK 'deki kebit sözü karşı­sındaki ..:ıjlll 'un "dükkan" manası ile alınması münasip olur; zira türk­çede kebit "meyhane" olmayıp, "dükldin" demektir. Bu mana ile Kaz . . 'da kibit şeklinde bugün de kullanılmaktadır (Rad., II,1143 ve Bud;, II, 172). Br. 'nın' yazdığı kebit şeklidaha doğrudur.

66. BUT AR (1, 360). Bu sözün karşısında,. metinde yalnız İki kelime ( (.$,)~ 11.,,1) varken, mütercim: "berdi denilen hasınn dokumasında arış olarak kullanılan pamuk ipler" diye; uzun bir cümle yazmış. Arapçada (.$,)~\ "hasır" ol:ınayıp; "hasır otu" denilen birnevi saz (ince kamış) 'dır. Buna bazı türk leh'çelerinde ciken, çikin ve çig denmektedir (Bud., 1, 449 ); ~u sa~dan yapılan perdeye (hasıra) çıg denildiğigibi (MK, III, 93), çig, ~ig dahi denir (Bud., 1,677 );1). ise; "pamuk" demektir. Şu halde (,,P.ı.J11.,,1 sadece ."berdi pamüğu" demek oluyor. Belli olduğu üzere, bu saz olgunlaştığında, tepesinde ,bir karış ;uzunluğunda dış yanı kara bir başak peyda olur ki, bu başak, pamuğumsu bir maddeteşkil eder. Bartdenilen (.$,).ı:-ıı1.,,1 ("berdi pamuğu") işte bu başağın içine aldığı pamu~tan ibarettir.

67. KAÇıŞ (1,369). Buradaki arapça ~\. Jc -1>\ C.)"~;,\! cümlesi ."kimse biribirine yan bakmaz" demek olmayıp, bunun tersine olarak, "kimseye meyletmez, ehemmıyel vermez, yani her kes kendi başı ile meşgul Qlur'" demektir.

68. KADHIŞ ve KOGUŞ (1, 369). Tercernede'bunlardan birincisinin "hayvan derisinden yapılan kayış" olduğu yazılmış. Müellife göre, bu "deve' derisinden yapılankayış" 'tır. Metindeki ;)).\ kelimesi;· )-'j~\

Page 21: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Türkiyat Mecıııuası

'un cem'idir ki; bu da "deve" demektir. Koguş'a gelince,' mütercim bu­nun sadece, sepili, sepisizderi olduğunu yazmış; müellife göre ise, ge~.

ne deve derisinin öteki veya berikişekilde. olanıdır. Çünkü burada da j...i~\ sözü vardır.

69. KOGUŞ (I, 369). Bun:un karşısındaki arapça J~I;~ .. )" sözü "ok yapmak için kesilen ağaç, huş ağacı" diye anlatılmış; halbuki anılan iki tane ar~pça sözden bu mana anlaşılmaz; çünkü Jl::JI sQZü J:=J ı 'in c~m'i olup, "oklar'" demektir; ;;~,.rkJI ise, okları yontup parlatmak için kullanı. lan bir nevi alet.( eğe) 'tir. Bu alete koguş denildiği OK 'ta da yazılı.,

dır (bk. ;;~)z.II); gene OK 'ta anlatıldığına göre, bu aletin ucunda kes~ kin bir nesnesi olmakla beraber, o, ağaçtan değil de, kamıştan yapılmak-ta imiş;· İste, J~\ ;;~:,)k de "okların koguşu" demekten başka' bir mana ifade .etmez. ;;~-,hll 'nin yalnız bu manaya geldiği Lisan aZ·'arab 'ta ya· zıldığıgibi, Ahteri 'de de vardır;

70. KONAK (I, 384). Bu kelime için "çavdar" denmiş. Buradaki arapça cavers sözünün çavda~ sözÜne benzeyişine kapılarak, böyle bir terceme yapılmış olacaktır. Yoksa. U"'))~I darının bir nevinden başka bir nesne değiledir. OK 'ta U"'))~I sözü şöyle izah edilmektedir: "ma­ruf galle ismidirki, türkide karacadan, surat dansı ve cevaz' dan de· dikleri hurda dan olacaktır". Ahteri, 'de: "dan, bazılarına göre, surat' dan dedikleri ki, dan enva'mdan bir nevidir" deniliyor. iBM 'da: "kızıl tarığ . ( kırmızı. dan)" diye anlatılmıştır (s .. 43.); şunu. da· hatırlatalım ki, :U"'))~ sözü ;,birnevidan" denmek sureti ile.KT'de ve LOS 'de bile va.rdır. Şu halde cavers 'in çavdar ile hiç bir ilişiği olmadığı anlaşılmış

oluyor. Br. da bu sözü "Grobe Hirse" (iridan) diye anlatmıştır. MK 'nin basma nushasındaki (III,. 125, 8) bir nazırnda J~ şeklinde

yazılan bir türkçe kelime vardır ki, bu da 13:9 şeklinde- olmalı idi; çünkü bp. söz orada u'" J)~i sözü ile anlatılmaktadır.

71.BİTİK (I, 384; II, 7, 21, 75 v.s.). Bu kelimenin birinci mana~ı olaI1 ,-;-,l:O\ tercemede sadece "kitap" diye anlatılmış; halbuki arapçada '::"'001, düzce. bizim bildiğimiz. mana ile, yani iki kapak arasındaki yap­rakların mecmuu manası ile,' kitap demek olmayıp, umumiyetle yazılan şey demektir ki, buna bizim "mektup" dediğimiz şey de dahildir. Yani araplar mektuba dahi kitab demektedirler. Şu halde burada ..,.,l:Cı1 'ın bi­rinci manası olmak üzere, "yazma" (yani yazılmış nesne) sözü konulsa idi, hem ,-;-,l:.C1I in, hem bitik 'in manası daha. doğru anlatılmış olurdu.

Page 22: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divanü lugat-it-türk t~rcemesi 233

, _ Nitekim mütercim .bukitapta "yazma.nüsha'~, t~birini tekrar tekra.ri<:ul", . lanmaktadır. Silik 'in birinci manası böyle anlahlınca,ikinci manası(l,n­'lahlırken, iltibastan sakınmak için, elbette " yazma " kelimesi konul.ı;nayıp,. ,sadece "yazı" kelimesi konulmak icap ederdi. Br. bunu. "Schreiben, Schrift" diye anlatmakla isabet etmiştir (bk. s. 38). .

72. KEPEK (C 390 ),bunun eski şekli, Br.'nın yazdığı şekilde,ke-bek olmalıdır. .. . , ". .

0, •• ",>

73. I<.EÇiKa (I, 390). Birinci keçik için "köprü" denmiş. Halbuki bu ,sözün karşısındaki arapça; m 'nin üstünü ile :olan ~.ıı ,,,bir ırmağın ötesine geçilebilen sığ yeri" demektir ki, buna keçif çle denir; eğer ke-limem . 'nin esresi, ile . ~.ı\ şeklinde olsa idi, bir geçme aletiolduğuiçin, kökrüye de denebilirdi (OK, bk. m.;ıd.) .

. 74. KEÇiKb (I, 390) .Bu söz basma nushada c(şeklinde, yani, ha:­rekesizdir. Mütercim bunu neden keçik şeklinde yazdığını anlatmamıştır. 'Verdiği manada da ekSiklik vardır."Sağrı"denmesi doğru İse de, bu­r.;ıdaki arapça J~)i sözünü "iki adamın bir hayvana binmesi" diye an-o latılma~ı doğru' sayılamaz. Çünkü arapça r'nin esresi. ile oıan J:') 'in böyle bir manası yoktur. Bu ya "bir hayvana binenkimsenin ardına binen (bingeşen) adam" demektir veya s'adece "art, kıç" demektir: Bu-

'radaki JLi~IJ~) sözü"insanın kıçı, ardı" demekten başka birşey de­ğildir (krş. OK ve 'Lisiiiı aı.carab ).' ., . ,

75. KEDÜK (1:,390), metinde sadece "tüyden miğfer" denm.işken, mütercim burada kendiliğinden bir takım şeyler ilave etmiştirki, bu, kendisinin de kabul etmiş olduğu mütercimlik prens'ibineı;aykırıdır. Br; nedense; III~ 29 daki "keçekepenek" manasına gelen kedük ile birleşti-

. rerek, bunu dao şekilde yazmıştır. . .

76. KÖLÜK (1,392), " arka ; gölük, yükletilen herhangi bir:hayvan'i elenmiş. Bundan' kelimenin' biri a'rka ve diğeri yük" 'hayvanı manasına 9lm~k üzere, iki türlü. manası bullınduğu anlaşılmaktadır. Halbuki kiiiiik 'ün tek bir manası vardır ki, o da "yük hayvanı" 'dır. Metnimizdekölük

'ü~ karşısında-a~apça ..ırW 1 , k~ıi~~si bulu~ıİıakta i~ed~: bu~ad.akiJrlJI , "arka" demek -değildir; müelIif bundan muradın ne olduğu~lU ,,:> j keli. ,'mesi ile başladığ~ cümle ile anlatmaktadır ki; bu cümlenin türkçesi "0,,

(yani .xtJI A. T.), üzerine yük yükletÜe~ilecek her hangibir hayvan" demektir. H akik atan JI...l2.l\ 'ın bu gibi bir manası vardır .. OK'ta, .r,J2JI 'ın manalarından biri olmak üzere, "tenbelit dev~sine itlak olunur ki, sefer-

Page 23: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

234 Türkiyat Mecmuası

de ana ağırlık yüklenür" denÜiyor.Ahteri 'de bile ...rı-1".I1 'ın bildiğimiz "arka" manası anlatıldıktan sonra, "ve şol deve ki, binüp bir yere giderler" denilmektedir.

77. BEÇEL (i,~ 392). Buradaki arapça .l-ill 0-" .\$3.1 ibaresi ;,sünnet edilen kadın" diye terceme edilmiş. Hakikatta ise, .\$3.1 bunun tersine o­larak, "sünnet edilmemiş, fazla uzun dılaklı kadın" demektir (krş. OK ve Lisiinaı,carab; Ahteri'de bile .153\ için "sünnet olmadık avrat" den­miştir) . ..)I.,)..Ic.'?J J) .. IJ J~)I0-"ui."YIJ ibaresi de "hadım edilmiş erkek, iğ­diş edilmiş at ve başka hayvanIar" diye anlatılmış. HaIbuki buradaki J..~ı kelimesi "sağlam, metin" demekten başka bir şeyolmadığından,I bu ibarenin manası erkeklerin,· at ve bütün hayvanların sağIamı" de-mek olur. Nitekim Br., bizim mürercimin hiIafına olarak, gerek "K:J,\ 'i gerekse 0\. 'YI 'i doğru anlatmıştır.

nf. SAMDA (l, 418), metinde yalnız "giyilen sandal" denmişken, mütercim nedense, "ayağa giyilen sandaI" demiş ve buradaki J~ 'ı "canfes" diye anIatan Br. 'ı kesin bir eda ile tahtiya ederek, J~ 'ın ayakkabı oIacağını isbat etmek için, cA~rab aZ-ma';iirid 'inI zeylinden tanık getirmiştir.- Ancak anılan hlgat kitabındaki şekil J...l:.,c olmayıp;

~~ 'dir ve arapçaya yabancı bir kelime olduğu yazılıdır2• Maruf Li ttı' e lfigahnda,3 bildiğimizbir nevi hafif, yassı dabanlı ve yüzü yalnız arkuru kordonlarla örtülü oIan ayakkabının adı oIan sandale kelimesini anlatılır­ken, bunun grekçeşeklinin sandalion, latince şeklinin sandaZium oldu­ğu ve C urt iu s 'un fikrine göre, bunun şimdi anılan dillere, farsçadan geçmiş olduğu ve sandal sözünün farsçada "ayak kabı" manasına geldIği yazılıdır. cA~rab al-maviirid ı;eylindeki .J~ ile bizim' metnimizdei J...l:.,c arasında şekilce büyük fark olmadığından, J~dahi "ayakkabı" mana­sında olabilir; ancak, şimdi anlattığımız gibi, MK 'de bu hususta bir sarahat yoktur. J...l:.,c 'ı "canfes" diye anlatan Br. da, yazık ki, bunu neye dayanar~ksöylediğini bildirmemiştir. Onun içindir ki; mütercim' bu hususta "bunu nereden bulduğunu bilmiyorum" demiş (s. 418, not). Bununla beraber Bad. 'da (I, 704) sunda} 'ın .3. manası olmak üzere, ,;bir nevi ipekli kumaştır" denmiş ve kelimenin osmanlı, yani garp türk-

ı Bk.Sa'id al-Şartüni, 'Alfrab al-mavii.rid jl Il/sal}. al-'arablyat va' l-şavii.rid, Beyrut, 1889. . 2 Müellif burada bu kelimenin bu mana ile yalnız al-Misbal}. isimli lügat kitabında

bulund~ğunu yazmıştır. Hakikaten, bu sözün bu manaya da geldiğini biz ana lügat kitap­larında bile bulamadık.

3 E. Littre, Diciionnaire de la langııe Jrançaise, Paris, 1878.

Page 24: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divaıiü' liigat.it-türk· te'rceme.si

çesine mensup olduğunu bildiren (tur.) işareti konmuştur:SandaZ'İn bu manaya da' geldiği Rad. 'da da yazılıdır (IV, 305). Belki bu da Bud. 'dan alınmış olacaktır.

79. SAGRAK (I, 471). Bu kelimenin manalarından biri olmak üzere, "sürahi" . deniliyor. Eğer bundan maksat bildiğimiz şekildeki şişeise~

. metinde bu türkçe kelimenink;arşısındaki arapça yKJJ ",,?-Al I, kelimeleri­r nin hiç, biri bu· manaya gelmez. Şöyle ki, ~i '"çanak~~ d~m.eJ.ç.: olup, .jKJ\ de "kadeh" demektir. Gerek sagrak, gerekse' u-"KJI ,,~\ ,i;:qıüter,. cimin de dediği gibi, ;,kendisi ile bir şey içileıLkap".!.tır. Halbuki sür.al}iden hiç bir şey içilmeyip, onun içine içilecek.. ~~sn:e dÖküİür ve O nesne; baş"

• ." . 1 : '".1. '"', , : '. -" O,. ı

ka birkaba dökülerek, içilir. Buna belki' MK 'de de geçen ıvfzk dernek caiz olur. ı.,.' """ "'. ' . . ." :-

80.' KAMGAK (I, 475). Müellif bu~ada bu kelimenin karşısına yalnız ('~, sÖzünü koymuşken, mütercİm ('ı;ıı - kamgak'ın tarifini yazmıştır. Anlaşıldığına göre, mutercim ('~i 'ni tarifini OK 'tartalmış, ancak orada "bu nebat pek kasır olmakla tenaviilü yeslr ... " diye yazılmışken, buna dikkat etmeyerek, "kamış gibi yüksekçe bir ot" demiş,Hakikaten bunun, öyle boylu boslu bir ot olmadığı, Lisiin aZ-carab 'da ~ .::-i('~IJ

. denilmesinden de anlaşılmaktadır. I"~I ....".... kamgak 'ın ne olduğuna gelince,· eğer I"I.?\ hakikaten. bİzİm

bildiğimiz kamgak ise (ki, bunu kazak kırgızlar ~aiiba~şeklinde söyler­ler, bk. Rad. II, 87), bu, şarkı Avrupa 'da ve orta Asya'da boLbol biten bir ottur ki, yaz' sonlarına doğru büyüyüp, değirmi bir şekil alır've güzün kuruyup, kökünden ayrılarak, rüzgarın tesiri ile 'yuvarlanıp gider; rüzgiir dinmedenveya kendisi bir dereye veyaçuk~ra,rast gelmeden, .durakla­niaz. Kazak-kırgızlarda bir sav vardır: (yuvarlanıp gitmekte olan) ~aii­bağa col boZsun! demişler ("uğudar 'olsun; nereye böyle?" gibibir'ma­naya gelir); cevabı: köçerimdi cil bilsin~ ~onarımdı say bilsin, ("ne' zaman göç e'cleceğimi rüzgar bilir; 'ııereye konacağımı ise, dere bilir;') diye cevap vermiş. İşte kamgak veya kanbak bu mahiyette ol~ı.n bii" otfur. İngilizcede tambZe~ weed denilen ot, tarifine göre, bu otun kendisi yahut da <> fasileye mensup bir ot olsa gerektir. Buna rusçada keçim veya perekati ~k&~~~ , . ..,

Br. ise,' ('~LI 'ı "sarımsak" ıdiye tercüme etmiştir ki, . yanlıştır. Çünkü türkçede kamgak "sarımsak" olmadığı gibi, sarımsağın arapçası <;la ('~\ Olmayıp, i.~\ veya ('"..ıı 'dur.

81. KULBAK (I, 474). Burada arapça ..I./L>\j sözü "tapgan" diye ter­ceme edilmiştir ki, doğru sayılamaz . ..I.Aılj "dünya işlerine rağbet etmeyen

Page 25: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

236 . Tilrkiyat M.ecmnsaı

kimse" demektir; bK 'ta bu kelime "perhizkiir" diye anlatılmıştır. Lisiin·

aı-car~b 'da ...\A>j sözü şöyle tarif. edilmektedir: ~jIJ" if .... ı.IJ ~ )1...\.,:. ...\~jl "zühd, dÜnyaya rağbet etme ve haris olmanın zıddıdır". Ahtert 'de de ..\A>j için "dünyadan i'raz etmek" de:Qmektedir. Br. bunu "Asket" diye anlatmakla isabet etmiştir ( bk. has isimler kısmı, s. 248). Grekçe kök-ten gelen ve fransızca şekli ascele olan bu kelime, arapça ..\A>lj kelime­sinin verdiği· manayı ifade eder. "Tapgan" ise, yalnız arapça..\:6 'in türkçesi olabilir,

82. KEWREK NENG (I, 479), "kamışla, kamışa benzer gevrek olan her nesne" denmiş. Bu tercemede bir yanlışlık vardır; çünkü bunun kar­şısındaki arapça söz Qyj-J U}-15 ..f':".:JI rJ'''';-) ~.s~JS"- 'dir; bunda kamışı andı. ran hiç bir şey yoktur. ibarenin manası: "her yumşak ağaç, tJ"?- v.b. gi­bi". Bundan LJ..?- 'un ağa ç olduğu anlaşılıyorsa da, liigatlere bakılırsa, bu bir. ağa ç olmayıp, yağ veren bir o tt ur; fakat her halde 'J kamış" . değildir.

83. TAVILGUÇ (I, 488), yanına bir istifham işareti konulmuş ve karşısındaki arapça 0-';"~1 için aşağıya çıkarılan bir notta: "biz bu ke­limeyi iyice anlayainadık" denilmiştir. l\I1ütercim aynı notta 0"';-.;;b 'un arapçayafarsçadan geçtiğini ve bu sonı.incu dilde kelimenin .::.ı ile yazıldı­ğını söylüyor. ilk önce şunu söyleyelim ki, bir farsça liigat olan Bur~

hiin.i~iiti' 'da bu kelimenin.::.ı 'li şekli bulunduğu gibi, 1 'lı şekli de var­dır; öte yandan, 0J;"~1. 'un neden ibaret olduğunu, karşısındaki tavalguç ve onun başka bir şekli olan tavılku (terceme,· s.389) sözlerinin yar­dımı ile anlamakçok kolaydır. Burhiin-i ~iitiC tercemesinde, gerek 0"';-.1:;,

gerekse 0"';-.1:1. maddesinde, buna "tabulgu ağacı" denildiği de yazılı~ dır. Tabulgu 'nun nasıl ağaç olduğu ise, maliimdur. Bu, benim şahsan de bildiğim ve liigat kitaplarında da anlatıldığı üzere, alçak boylu, kır~ mızımtırak kabuklu, parmak kalınlığında, gayet sert ve aynı zamanda kolayca bükülen bii- ağaçtır ki, bundan ekseriya kamçı sapı yapılır.1

Kelime rusçaya da geçerek, tavolga (daha ziyade ruslaştırılarak iavo­Zojnik) şeklini almıştır. Latinçesı spiraea 'dır. Ömer Özgür'e göreı Ana­dolu 'da bu ağaca sancı çubuğu denilmektedir ..

1 Bu sözün, lehçelere göre, türlüce söylenişleri vardır. Bud. bu kelimenin şu şekilleri. ~i almıştır: tobulga, tabulka, tobulga, tabılga, ta bulgu (I, 328); ŞS: topulga, dobulg~; Rad.: tabulgı, tobılgi, tabuZgı (lll, 1233 ve 1515). Kelime ta6alga şekli ile LOS 'a ve KT' ye de geçmiştir. Kaz. lehçesinde tubılgı ·denir. Demek, gerek iavzlguç 'nn, gerekse ;:'J;:~ 'un buradaki manalarını, az bir gayret sarfederek, tesbit eylemek mütercim için de mümkündü. .

Page 26: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

'Divanü ıfigat.it~türk tercemesi 231

84. ,SENGİL(I, 483). Arapça farifine bakıhnca "yüzde peydaolan çil" manasİna gelen bu sözü,. mütercimgördüğümüz şekilde yazmış ve:

'senil okunacak tarzda yazan Br. için "bir kaynak da gösteremeiniştir-'~ demiş (bk. s. 483,not). 'Halbuki'mütercim kendisi de, "ayriıriıri gereği" nden başka, hiç bir delil ve kaynak göstermiş değildir. Bize kalırsa, bu, sengil de, seni! de olmayacaktır. Bu söz kitabın basma nushasında 01-duiu gibi, yazma nushasında da. ~- şeklinde, ')ile yazılmışsa da, bunu. bir ;,sehv.i n~sih" olarak telakki ve doğrusunun '7' ile, ..ıs::;- " şeklinde~ olduğunu kabul etmelidir. Sepkil ve sipkil yüzde olan l,ekeler (çi!) miı.~ nasındadır ki, şim al ve şark türklehçelerinde bugün dahi yaşamaktadır (lık; Rad.: sipkil, ıV,730;' sepkil" ıV,497). ' ,

85. KAMışllG (I, 495). Bu söz metinde P şeklinde, J ile, ya­zılmıştır ki, manası da;' mütercimin dediği gibi' "kamışlı (kamış sahibi )", , ,olmayıp, üzerinde kamış bulunan yer demektir; yani sıfat de~i1, mekan' ismidir; eki de -lığ olmayıp, -lık 'tır. Aynı sahifede, bir parça yukarıda kuiuzfuk (.;ı,:,:;) sözü ise, manasına ba.kılırsa, bu şekilde değil de, kiıiuz~ liığ (C.:;;;) şeklindeyazılmalı idi. Ancak bunda kusur mütercime deği~ de,müellifeveya nasihe aiddir~ Br. bunu kutuzliığ okunacak şekilde yazmakla isabet etmiştir. " " ,

86~ KAŞUKLUG AYAK (I, 497), "kaşıklı kadeh'; denmiş. Yukarıda 'da anlattığımızüzere, 4a..a9 'sözü ;,kadeh" manasında omaYıp, "çanak" demektir; nitekim türkçede ayak da aynı mariaya gelir; zaten kadeh~' ~aşık pek de yaraşmaz. " ,

87. BUKUKLUG ER (I, 497), "bağırlı adam" diye teı:ceme ediİmiş;, halbuki bunun karşısındCiki arapça cümledeki ~ y- sözü.-ıütkçe "bağır"

'ın manalarındanhiç birini karşılamaz . .u.,.,j:> 'nın inanaları 'şunlardır: ı: kuş kursağı, 2. her haYvanın karnıiııngöbektenkasığa kadar olan aşağı

, kısmı ve' 3; boğaz uru. Müellif burada (I, ,412 )bukukluğ er sözünü ,,~y>. 'sahibi olan adam" diye anlattıktan sonra, ileride bukuk 'un 1. çiçek ça~' nağı (lı,' 227) ve 2. boğaz uru (II, 228) manalarına geldiğini söylemiş­tir. Adam için, elbette, "çiçek çanağı" manası uymayacağından, bukuk ... ,luğ er sözü, "boğazında ur olan adan" demekten başka bir manayı ver-; mez. Bukukluğ er sözünün karşısındaki ~ y- ,'dan murat "boğaz uru", 'olduğunun bir delili de MK 'de ,;boğaz uru" manasınagelen hukuk ta~ rif edilirken, arapça .)}->,;.. (havsalalaniyorlar) fi'linin kullanılmasıdır. ,:

Br. bukukluğ er' sözünü "büyükkarın1ı~' (Dickbauch)diye anlatmıştır ki, doğru sayılamaz. Çünkü ~ y- "büyük karın" ınanasına gelmeyip~ ,sadece "karnın aşağı kısmı "manasına gelebilir (bk. OK ve Uslin ill-carab );,

Page 27: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

238 Tür~iyat Mecmuası

88.-TOLARSUK(I, 502). Buradaarapça ~\ sözü hem ;,ökçe", hem de "hayvaİlın art ayağı" diye anlatılmış; halbuki ~ I..JI,,;-,Kc sözü de "hayvanın ökçesi" demekten başka bir şey değildir. Br. bunu, nedense, ~~~~&~~~ .

, , 89. TURUKLUK (I, 503), metnimizde bunun karşısında yalnız arapça

JIA\ sözü vardır ki, "arıklık, zayıfllk" demektir. Nitekim yukarıda me­tinde (I, 317) turuk sozü de geçmiş ve. "her şeyin arığı, zayıfı" diye anlatılmıştır. H~lbuki mütercim burada kendiliğinden "durgunluk" mana­sını da ilave etmiştir.

90. TARIGLIK (I, 503), "anbar" denilmiş. Bu çok umumiisimdir. Belli olduğu üzere, her anbara tunglık denmediği gibi, bunun karşısın-daki arapça ı5..)~1\ de mutlaka "anbar" demek olmayıp, "galle anbarı" demektir. Tang+lik dil. zaten bundan başka bir şey değildir.

91. TİREKLİK (I, 507). Kelimenin bir manası olinak üzere, "direk­lik ağaç yetişen yer" denilmiş. Metinde böyle bir şey yoktur. Orada yalnız "firek biten yer" demektir; eğer tirek sahibi demek istenilirse, kat ince ükunur" den~iştir. Burada geçen firek sozü "kavak" manasında olup, "direk" ile hiç bir ilgisi yoktur.

92. TUMAN (II, 6).· Tuman turdı sözü "duman koptu, duman çık­tı" diye arilatılmış. Halbuki metnimizde (II, 6) bu türkçe sözün karşısın-

daki arapça '7'~\ z::.L.ı. cümlesindeki '7'~..;.l\ "sis" demektir. Eskiden Türkiye 'de yazılan bazı eserlerde "sis" 'e "duman" denildiği "aki ise de, bugünkü garp türkçesinde duman denildiğizaman "ateşten

kalkan siyah hava" (arapçada J\;.,:ı; Anadolu 'nun bazı yerlerinde, şark ve şimal türk lehcelerinde tütün) anlaşılır. Mütercim ı. cildin terceme.:. sinde de bir yerde (I, 139) '7'~..;JI "duman" diye ve başka bir yerde (I, 235) de "bulut"diye yanlış anlatmış bulunuyordu. '7'~11 'ı "duman" diye anlatış IL cildin 78. sahifesinde de vardır.

93; KıRMAK (II, 7). Burada er geriğ kırdı cümlesi "adam yeri kaz­dı" diye anlatılmış. Başka bazı yerlerde de kırmak fi'li "kazmak" diye' terceme edilmiştir. Halbuki metinde türkçe kırdı fi'linin karşısındaki arapça ~ fi'li, "bir şeyiİı kabuğunu, yüzünü yahut derisini soymak, sı-.J

yırmak" manasınagelen.r:.9 'ın geçen zaman şeklidir. Türkçede kır­mak, bu manaya .da gelir~ Eğer müterci~. "kazdı" yerine "kazıdı" fi'lini kullanmış olsa idi, ~ 'yı doğru terceme etmiş olurdu. Çünkü "kazımak" garp türkçesinde, .r:.9 'ın diğer bir türkçesi olan ."kırmak'~ manasını ifa-'

Page 28: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divanü lilgat-it-türk'tercemesi, 239

de" etmektedir. Bugün şark ve' şiinal türkçelerirideki . sakal kır.mak' sözü ile garp türkçesindeki sakaZ' kazımak aynı İnanayı ifade etmektedirler.

',Diliıİıizde kazmak ise,' "bir şeyin içini eşip çukurlatmak" demektir ki, bunun arapçası ,.}> 'dir. Nitekim müellif er arık kazdı (II, 9) cümlesinİ

, 'arapça :...r:ılJ:-)1 .... .;,... sözüile anlatniıştır. . Br. bu fi'li ,almanca "abkratzen" diye anlatmakla iyi yapmıştır. Bizini

mütercim de 98. sahifede kırışdı fi'lini' "sıyırmakta:yardım etti" diye anlatmakla'doğruluğa yaklaşmışbulunuyor;

/

94. PIŞDI (II, 12:). Burada er kımız pışılı sözü "adam, olması için , kımız tulumuriusalladı" diye anlatılmış. Halbuki türkçedeki pişmek, bişmek v~ pışmak fi'illerinin' buraya uyan manası "kımızı, ucunda tersine çevirilen fincan tabağına b~nzeyen bir tahta parçası bulunan değnekle dövmek" 'tir.' Bu değneğe pişp~k pişkek, bişek ve bişşek denir (son iki şekil Anadolu 'da k1,lllanılmaktadır; bk. ADD,s. 38 ve DD, s. 210). Saba denilen, kocaman tulumda kımız bişiıdiği gibj, yağ çıkarmak için süt de bişilir. Ancak "bişmek" ameliyesi sırasında; ne s aba sallandırı­lıyor, ne de y ci y i k. Yalnız kaldırmak ve indirmek sureti ile bişek sal­landırılır; süt ve kımız; çalkanır~ Zaten tariflerindeçok dikkatli olan MK

'de türkçe' ibareyi arapça anlatırken,' "adam 'kmıızı harekete getirdi" diyor C .. ,aAYljdl.!l .... » ve "tulumu salladı" ~anasına gele~ arapça ibare kullanmıyor.

95. US, ES (II, 17). Bu sahifede gerek metinde, gerekse bu. müna­sebetle yazılan bir notta türkçe us~un "kartaı" olduğu yazılıdır. Halbuki bunun karşısındaki arapça....,....ill "kartal"demek 'olmayıp" "kerkenz, kerkes kuşu" demektir; nitekim mütercim kendisi de ı. cildin tercemesinde iki yerde (1,.39 ve I, 228) bu sözü "kerkes" diye anlatmıştır. Br., bunu "Geier" (akbaba) diye anlatıyor. ' ",'

" ' " Metinde arapça j;~i in tercemesi olan 'türkçe es sözünü mütercitn "leş" diye' cı.nlatmışj' halbuki cezer "şol et parelerinedenir ki,. ,vuhuş-i tUyUr yemek için, kıra koyarlar" (OK). Zaten, mütercim kendisi de 1. cildin tercemesinde es 'i. "yırtıcı hayvanların payı, onlara verilen parça" diye anlatmıştı (I, 36). Bu' elbettebir "leş," sayılamaz.

96. TELDİ (II, 22). Burada sağlık sözü "sütlü keçi" diye anlatılmış; halbuki gerek türkçe sağhksözü, gereksebunun tercemesi olan arapça

, ,,~ kelimesi' "dişi koyun" demekten başka bir şey deiildir1• o Mide

ı Bu söz 'bu mana ile kırgız-kazaklarda sawZık şeklinde kullanılır;, onlarda şu sav ' vardır: birinci bayZık-c-din sawZzk, ikinci baylık-ak yawlık,iiçüncü baylık~bes sawlık, yani "birinci zengi~lik-bedensağlığı, ikinci 'zenginlik-ak başörtüsü (yani karı), 'üçüncü zenginlik-beş tane dişi koyundur".

Page 29: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

240 TürkiyatMecmuası.

burada metinde anlatildığı üzei~,' oğlak koyuna, emzirrnek için neden ... kahlabniiQ"Bunun 'sebebini müellif şöyle anlatıyor . (mütercimin sözleri ile)." bu, keçinin sütü azaldığı yahut öldüğü ve süt emenoğlağın arkaya kalqiğızaman' ·yapılır".

i' Br. talmak maddesinde (s. 202 );bu fi'Iin Rad. (III, 1081) 'da dahi bulunduğunaişaret etmiş ise de, orada yalnız tel İsmi' vardır vendiğer . bir dişiyi emen genç hayvan" diye anlatılmıştır.'" Y avruhayvanı, başka~. ları ile birlikte, başka bir anayıemrneğe alıştırmak" maİlasına gelen bir fiil varsa da, bu, telimek şeklindedir (bk. Rad. III, 10~4)., Başkırt, kazak ve kırgİzlarda bugün de bu şekil kullanılmaktadır.

9.7. ÇUMDI, ÇOMOI (II, 26), bu fiillerdede de mütercim o veö' sesleri yerine u; ve ü.seslerini üstüntutmuş. ·Bu fiillerden birincisi~in o· veya ö ile, ikincisinin. ise, ö veya (i iİe olması caiz 'ise de( Rad. III), . bize kalırsa., MK'nin, eserine o 'veö, şekilleri, daha· ziyade yaraşır. Görülüyor koi, t~rcemesinde' üzengi :yi bile. Özengi ,kılığında yazan müter:- '. cim, burada necl,erise, u, ve. ü yatgınlığı göstermiştir. '

98. İŞLENİR (II, 72). Burada 4.· satırdaki kOPJlfdı sözü munasebeti ile getirilen bir ,;.f1:!.\ L"""J~ ;jr" sözü vardır ki, ·"dufi.1cı,ıı·ko:paran· kimse işie~ nir" demektir. Mütercim . burada bir nofçıkararak, )./..:.i~L fi'H· basma nus7' hada bu ,şekilde., yazılmışken, yazma nushada J-'n~n,.üstündeki üçıio~t~ , sukiln haline konularak, üç nokta aşağıya indirilmiş olduğunu .... söyle:- .. dikten sonra, ,;doğrusu )~,\ işlenür olacaktır". diye. bir netiGe çıkarı­yor ve okurl~rınıİi dik~aHı:ii MK 'nin i. Cild,initı 250 .. sahifesinin 12. sati-' rına çekiyoLGerçekten', or~da bir ı.>i:l.!J :J\ 'cümles'i vardır. Ancak mü~ . tercim bu sozü . terdeme' ederken,daha bii: İdne, not yazarak,geriç yazmanushadaki şekle dayanmak .sureti; m.;, '..s.rl!.1 fi'liniİı işlandı,yani k a lı n okuniiı.'asi'ifizım olduğunuisbat etmek istiyor. GorÜıüyor ki; bO. iki tane not biri birini tatmamaktadır .

. Br. ci 'gelint&,o, I, 250, l.2·'d~kic.S..(?-\ 'nin masdarın'ı(ki,o, Mk:'de~i bütün fiilleİ"i 'masdaı: şekline' çevirmiştir)'i'şlenmek Kı1ığınd~, yanii nce yazmışken, II, 60,5 "deki ayİn manaya gelen .işlen ür 'üıı masdarını işlart~ mak tarzında, yani k a lı n okunacak şekilde yazmıştır ( burada metil.}de bu fi'lin masdarı yazılmadığından fi'lin kalın veya ınce' olduğu bilinIbii . yorsa da, ötekisine kıyasen, i n c e okunması gerekti). Bizim mütercim" yazma nushada .;.f1.!.1 fi'lindeki J- 'nin üç noktasınınaşağıya alındığını·.' yazıyor~ Aşağıdaki üçnoktamn 'hükmü olmadığından, buna göre,' bu fi'lin .;".:1_\ islenür kılığında okunmasını iddia etmek dahadoğruolmaz. '. mı? . Rad. 'daki kalın şekil, . Br. 'ın gösterdiği 'gibi,ışlanmak olmayip,. 'ışıamak 'tır. Herhalde bu fi'lin türkçe ış- ,ıs- ,iş-" is- şekillerinin 'bulun:-duğu anlaşılma.ktadır.

Page 30: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divanü lfigat-it-türk tercemesi 241

99. KADHIRGAN (II, 74 ).Bu sahifede, birinci satırdaki c..p;<i dola­. yısiy\e, bir nazırnda geçen bognun kcıdhzrgan ..:ı~)..i; Uı:ı. sözü "boynunu ,eğdirici"· diye ve 76.sahifedeki bognun kadhırdı sözü de "boynunu eğ~ dirdi"diye anlatılmıştır. Nitekim i. ciltdeki ( s. 427) boynın kadhırgan sözü de "boynunu eğdiren" diye ve' aynı ciltdeki (s. 309 ) bol/nın anınğ kadhzr­dım. cümlesi de, iki katlı müteaddi olan "büktürdüm" fi'li kullanmak suretiyle, "boyunlarını büktürdüm" diye anlatılmıştı. Halbuki metinde bütün bu türkçe fiillerin karşısına hep arapça JLI ve ıS.,.tı1 masdarlai'ından türemiş olan fiiller . konmuştur ki, bu arapça fiillerin manası "burmak" 'tır, sadece "eğmek". veya "eğdirmek" değildir. Türkçede kadhzrmak­kayırmak da burada ,;burmak (yani döndürüp bükmek)" demektir. Birisinin boynunu eğdirmek düzce "muti ve ram ~tmek" demek olup, bognın kadhırmak-kagzrmak (burmak) daha fazla bir şeydir ki,. bu

. mefhum, aşağı-yukarı "kellesini kesmek, kafasını koparmak" mefhtimla­. rına· muadildir.

100. KUTURDI (II, 74). Burada· bir tang kuturdı sözüvardır ki, tercemede "ekin kudurdu, azdı'~ diye anlatılmış. Bu ne manayı ifade eder? Buradaki "azdı" -ii'li "kudurdu" fi'liiıi aydınlatmak için getirilmiş olacak; ancak bugünkü dilimizde bu iki fiil bir araya geldikten sonra dahi metindeki kuturdı 'nın manasını veremezler. Hakikatte "ekin kiltur­du" demek, "ekin çok bol mahsul vermesi umulacakşekilde yetişti" de­mektir ki, Kaz. 'da bugün de bu mana ile kullanmaktadır., Zaten arap-çası olan V jl LS" cümlesi de. bu manayıvermektedir.

101. KÖTÜRDİ (II, 75), bu fiil"gÔtürdü" diye anlatılmış.' Halbuki bunun karşısındaki arapça ~ "yükledi, kaldırdı" demekolduğu gibi,

. türkçemizde "kötürmek': fi'li de bu manalara gelmektedir .1· Bugün şark ve şimal türk lehcelerindeki şekli köiermek 'tir. Götürmek ise, bugün

1 Bk. Rad. ıı, 1602. Fuzfili 'nin Gazeligat 'ına şu beyti okuyoruz:

Siınga gül şen de nisar etmek için her nergis kötürüptür ba§a altun to lu bir sim tabak.

MK 'de köiürmek fi'linin "kaldırmak" manasına geldiğini gösteren bir tanık da orada gük kBtürmek sözünün ~1~J "yük kaldırmak" (II, 130) ve gük kötür sözünün ~IC!Ji "yükü "ald/r" (II, 37) diye tercemeedilmiş olmasıdır. Mütercim i. cildin terce­rnesinde (s. 521) ,bu bugra ol ljük kötürgen sözündeki kölürgen 'j de "götüren" diye terc~me etmiştir. Halbuki, bu söz metinde (I, 429) arapç~JIr sözü .ile anlatılmıştır ki, "yükleyen, yükleyici" demekten başkabir şey değıldir. Bir d~ metinde (II, 209) bir mı­:ıımda geçen ,j-fi fi'Jj "beklersin" demek olup, bizim mütercim tarafından doğru anlatıl;.. .mışken, Br. bunu da yanlışlıkla kötürmek maddesine almıştır (s. 114).

Türkiyar Mecmuası 16

Page 31: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

242 Türkiyat Mecmuası

garp türk lehçesinde "tahammül etmek, kaldırmak (müsaid ve mütaham­mil olmak)" manası ile kullanmakta ise de, yüklemek manası ile kulla­mlmaz. Onun için bugün, "yüldedi" manasında olan kötürdi 'yi, "götür­dü u fi'li ile anlatmak doğru olmaz. Şu halde, tewi yük kötürse ... sözünü . "deve yük götürürse ... " diye anlatmak yerinde olmadığı. gibi, bu· sav­daki kamıç kelimesini "kaşık" diye izah etmek de doğru sayılamaz.

Çünkü bunun karşısındaki arapça ~9 -,:.ll sözü "kepçe" demektir. Bilindi­ği gibi "kaşık"'ın arapçası ....u. dir. Kamıç kelimesine gelince, bu söz iBM 'da da, ABH 'da da vardır. Bu kitapların asıllarında kelime h~p arapça "';..;ill diye anlatıldığı gibi, bunların işlenmiş nushalarında da hep

,,,kepçe" diye anlatılmıştır (bk. iBM, s. 69; ABH, s. 68).

Kepçenin farsça "kefçe" 'den bozulduğuna göre, öz türkçe bir ke­limesa~lamaz. Halbuki kepçe denilen nesnenin bii çok türkçeisimleri vardır ki (bk. TRD), bunlardan biri de kamıç 'tır. Bu sözün bugün Si­birya 'daki küerik lehçesindeki şeklinin kamıts, sagay ve koybal lehçe­lerindeki şeklinin kamıs olduğunu Rad. 'tan öğreniyoruz (bk. II, 486).

102. KÜLERDİ, KÜLERMES (II, 84). Bu maddede ıi oj{lı külermes savındaki ( M K, II, 69-70) fiil burada ü ile yazılmış; halbuki i. cildin ter-cemesinde, (s. 523), bu fi'lin kökdeşi olan -:ı\S JÇ sözü kölergen kılığında, ö ile yazılmış idi. Aceba, bunların hangisi doğrudur? Br. bunların her ikisini kölermek maddesinde (yani ö ile) göstermiş, fakat II, 154 'te bu-o lunan ve aynı kökten gelen LPftSÖZÜnü ü ile yazmışır. Bunların manalarına ,. gelince, mütercim şimdi bahıs mevzuumuz olan ve onun tarafından ü ile ' yazılan külermes 'i "tökezimez" diye anlatmıştır ki, tökezimek "ayak kay- ' mak, sürçmek" manasına geliyormuş.l Halbuki müteı:cim bizzat kendisi ı. cildin tercemesinde -:ı\S)C sözünü "her zaman karnı şişen ve yere ya.;. . yılan" diye anlatmıştı (s. 523) ki, doğrudur. 'MK 'de (II, 154) ~,Pft fi'linin manası anlatılırken, arapça bir &. fi'li geçmektedir ki, "birisini

yüz üstü yere serdi" demektir. II, 69 'da ise, -s~JÇ'nin ne demek olduğu izah edilirken, ~\ fi'li yazılmıştır' ki, ~ 'nın mutavaat şeklinden baş­ka bir şey değildir.

·103~ KÖPÜŞDİ (II, 88), metinde (II, 72) ı.S.J.:·"r: şeklinde yazılan fi'li

mütercim böylece ö ile yazdığı gibi, bunun kökdeşleri olan -s~ (me­tin, II, 96; terc. 120), ~ (metin, II, 241; terc.' 298) fiillerini de hep ö ile yazmıştır; halbuki kendisi metinde (I, .342 ) bulunan ve manasına

. ı ADD, s. 390 ve TDK derleme fişleri.

Page 32: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

., .' Div~nü lfigat-it-türk tercemesi , 243

,bakdırsa, şimdi anılan üç' fiilIe aynı kökten gelen cı..,) sozunu küpik

kdığında ü ile yazmıştı (terc. I, 408). Metindeki (III, 193) r.5~:f fi'lini mütercimin nasıl yazacağını henüz bilmiyoruz .ı Ancak Br., bütün bu sözleri ü ile yazmış ve isabet etmiştır. Çünkü, bu kökten- sonuncu fiiI Bud 'da

, (II, 143) ve Rad.'da (II, 1519) da vardır ve hep kübümek okunacak 'tarzdayazılmıştır. Bir de MK'nin 1: cildinde geçen cı. . .,)',e mfmaca

uzak düşmeyen bir küpü sözü vardır ki, ~bu kelimenin birinci seslisi de il 'dür~, Hatta MK 'deki ~.f'sözünün, berice, küpüg şeklinde okurima­sınabir niani yoktur ve bu takdirde, bugün başkııtça ve kazakçada yaşayan küpü bunun' kısalmış şekli olur. , Bunların manaları cihetine gelince, inütercim köbik şeklinde yazdığı sözü "hırka, bezek, iki katı arasına pamuk koyarak dikmek" diye an­lattığı3 halde, öteki fiiller için' "dikmek" kökünden gelen fiilleri kullan-

"inakla iktifa etmiştir. Halbuki, eğer köbik 'için yazdığı manayımetinde bulunan ,";-'!.~ 'den çıkarınış ise, öteki fiillerin karşısında da hep, ";-'!.J"Q.i

,sözü bulunmaktadır., Bu. elbette bayağı bir dikiş olmayıp, ayrıca husu­siyete malik olan bir dikiştiı:. Yoksa müellif burada da, başka yerlerde 'likrnek sözü için, kullandığı, d1l;Lı ve 1.t;. sözlerini kullanmış olurdu. Arilaşılan, kübimek veyaküpümek,yorgan dikişi gibi, bir nevi dikiştir, ki, buna gerek şim al ve şark türk lehçelerinde, gerekse Anadulu 'nun bazı bölgelerinde4 sırİmak denmektedir. Şu' halde ınüterCim ";-'!.pQ.i ve kübü-'

'mekfiillerini ve tün!meleri~i anlatırken, sırımak fi'lini pek ala' kıillana- ' , bilirdi.

104. suçuşm (II, 92). MÜtercim burada bir not yazanık, metinde' 'bufi'lin karşısındaki ~_i 'nin ne demek olduğunu üstad Klisli Rif'at 'in'

'hiç anlamadığın'ı, Br.'ın da geregi gibi kavramadığını ve yalnız Atıf Tüzü~er 'in bunun ,,;,,'J kökünden geldiğinin farkına vardığını yazdıktan sonra, kendisi 'de bu buluşu onamıştır. Üstad, KilisIi Rif'at 'in ne yap­tığıuı'bilmiyorsak da, mütercimin Br.'ı tahtiye etmesini pek de yerinde bulmuyoruz.Bu bilgin suçuşmak 'ı almanca "zusammen springen" diye anhltmıştır ki, hep beraber -sıçramak demekten başka, bir şey değildir;

'Bu, onun ~i fi'linin ,,;,,'J kökünden çıkmış olabileceğini daha önce dü-', şunmüş olduğunu görtermez mi? Br.'ın yaylar içinde bir istifhamişareti

, '

, ,IŞimdi anlaşıldığına ,göre, müterciıiı bu Ii'li ü ile, kübidi şekliude, yazmıştır (tere. ,m,257).

2 Bu söz başkırtlarda,yüzü ile asti:ırı arasına pamuk konulmak sureti ile dikilen ( SI­

, rılan), bir nevi dış giyime denildiğı gibi, kazaklarda 'astarı düz ce 'yapağa ahin, ve böyle­ce 'sırdan dış gİyime denilmektedir.

3 Buraya "hırk~, 'bezek" sözlerinin neden 'konuldUğunu be'n anlayamadım.' 4 Diyarbakır, Ahlat" şarki Karahisar, Seyhan bölgeleri (TDK' derleme fişleri).

Page 33: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

244 Türkiyat Mecmuası

ile birlikte koyduğu iawataba sözü de, gene '7"'4., kökünden türeyen '7""1)'

'den başka' bir şey midir? Br. ~:L...I şeklini yabansındığı için, yaylar içinde bir istifham işareti İle beraber anılan fi'li koymağı münasip görmüş' olacak. Hakikaten, ~i 'nin menşeleri olabilecek ,-:,~4'y_1 ve '-:'~\ mas­darlannı ~iimiis, Lisiin aı-carap, Şi/y.a/y. al-cavharl, Misbiib al-munlr, cA~rab al-maviirid gibi belli-başlı lfigat kitaplannda biz de bulamadık.

105. KADIŞDI (II, 93), metinde bu fi'lin manası arapça anlatılırken, basma nushada bir -ı;. J~ (;" ile) sözü bulunmaktadır ki, bu, ~ p 'den galat olacakhr. Acaba bu, yazma nushada da böyle midir? Bu gibi hususlarda pek fazla titizlik gösteren mütercim, burada ne basma nusha ile yazma' nushayı karşıIaştırmış, ne de bu arapça kelimenin doğru şek­lini göstermiştir.

106. KA WUŞDI (II, 102). Burada erkek tzşıka kawuşdı cümlesin­

deki kawuşdz fi'linin arapça tercemesi olan ~ fi'li, "nikah etti" diye anlatdmıştır ki, doğru sayılamaz. 'Çünkü arapçada eK.; 'ın lfigat manası "dma (coitus)" demektir.

107. KALIŞDI (II, 109), burada bu fi'lin ikinci ma~ası anlatılarak, şöyle denilmiştir: "halkı terketmekteyanş yapan iki kişi için de böyle denir". Mütercimin bu tarzda türkçeye çevirdiğiarapça söz şudur: t»~

Ltı;. ~.;Jlj .:ı~ )1.

İlk önce şunu söyleyeyim ki, arapçada 1J.al~ sözü, bizim kullandığı-, mız mana ile (yani insan topluluğu, umfim, cemaat, gürfıh, kalabalık)

kullanılmaz. Öte yandan "halkı terketmekte ... " tabiri, arapçada \Al;. ~.;jıJ şeklinde ifade edilmeyip, bu mfınayı ifade etmek için Jli-1.::lJ J denil­mek lazımdır. Metindeki kalmak fi'linin türemelerini tedkik ettikten sonra. şu neticeye vardım: ı. müellif burada, nedense, iki türlü fi'ilin ş 'li şekillerini bir arada göstermiştir; şöyle ki, bunlardan biri "sıçramak" manasına gelen kalzmak 1 olup, ötekisi de "teahhur etmek, gerilemek geride bulunmak" manasında olan kalmak 'tır. Metnimizde burada "atlar ve aygırlar sıçraştı" denildiğinde; bu, kalımak 'tan gelen kalışmak 'ın manası olup, c.ıı"c., kelimesi ile başlayan arapça ibare de kalmak 'tan çıkan kalzşmak'ın ,manasını ifade etmek için getirilmiştir. 2. Ancak bu arapça ibaredeki bir kelime yanlış olarak, L,J.;. şeklinde, J ile basılmıştır; doğrJsu ..J .ile, tı;. şeklinde ol'acaktır ki, buna, ,anlaşılan, MK ile uğra-

ı MK, III, 203, 12; Rad. II, 239; Bud. II, 25. IBM 'deki şekli kalgımak 'tır (bk. s. 39). '

Page 34: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Di vanü 'Iilgat-it-türk 'terc'emesi' ~ '. -'

şanlardan kimse dikkat etmemiştir. Bu gibi lüzumlu birdüzeltİne yapıl­dıktan sonra, w;.. .::J;<llj ibaresinin' manası "geride kalmakta, terkedil-mekte" olur ve türkçe kalmak fi'linin' manasına da uyar. Buradaki t.ı,;., 'ın, w;. . oldı;t~numeydana çıkarmak hususunda, MK (II. 21) 'de

ı.>..u\i 00' cümlesinin manasını anlatmak için kullanılan tı;. ~)i J! .s' iberesi ,de bize yardım etmiştir. 1

108. KATILDI (II, 121). Burada ötu ~)ı I""l:-- sözü "erkek kadınla çiftleşti" diye terceme edilmiş. "Çiftleşmek" sö~ü insanlar içinde kulla­nılıyor mu?

109. SÖKÜLDİ (II, 126). Burada bir ı.>4- .::,,1 )1 sözü vardır ki, müterCim bunu "et kızartıldı" diye anlatmış ve bu münasebetle,çizgi altında yazdığı bir notta "er kelimesi buraya yanlışlıkla konulmtış olma-lıdır" demiştir. Yani mütercime göre, buradaki ı.>~ bir meçhul (pas­sif) fiildir; cümle yalnız e t i n kavrılmış olduğunu gösterdiğinden, er kelimesi zaittir. Şu halde fi'lin malum (aktif) şekli, sökmek olmak icap eder. Halbuki bu iddiayı ortaya atan mütercim türkçede -bu mana ile bu gibi bir fi'lin bulunduğunu mezkur notunda hiç bir tanıkla gösterme-miştir. Öte yandan, burada ı.>~ fi'lini meçhul fiil sayarak, "kızarhldı" diye anlattıktan sonra, gene II. cildin 196. sahifesindeki D~- .::,,1 sözü­nü de "et kebap edildi" diye anlatmış (terc. s. 248).

Bu fi'lin mazi ve n 'siz şekli iBM (s. 111) ve ABH (s. 53) 'da da geçmektedir ki, her iki kitapta bunun karşına arapçada "kavur­du, kebap etti" manasına gelen müteaddi (aktif) D.";' fi'li konmuştur. Nitekim MK 'de de .s4- 'nin karşısma .sy!- 'fi'li konmuş ve mefulün­bih sarihe (rdi') geçirilmiştir. Şu halde bu cümleııin ,;et kızartıldı" diye terceme edilmesi~e mahal olmasa gerektir. ,; :li, yani D..clC. şekli' ise, MK 'de bulunduğu gibi, ABH 'da da' vardır (s. 53). Her iki yerde bu türkçe fi'lin karşısına arapçada "kavruldu, kızartıldı" demek olan D).!JI fi'li konmuştur. İş böyle olunca .s4- 'nin bir malum ve müteaddi

, fiil; ı.>~ 'nin ise, bir meçhUl veya mutavaat fi'li şekilleri olduklarında şüphe kalmaz. Ra:bguzi 'nin Kaşaş al-anbigii 'sında (Kazan, 1858, s; 482) geçen ,kO.J'\' r fi'li de manaca bir müteaddi fiil yerinde kullanılmıştır ki, "kavur, kızart" demektir.

Şimdi bu fiillerin söylenişi meselesi kalıyor ki,'burada bu meseleye . ilişmeği de faydalı bu1uyoruz. Br. bu fiillerin masdarlarını sükülmek ve

1 Arapça .ıl.illl sozü ile türkçe kalmak fi'linin manaları arasındaki münasebetler hak­kınd~ bir fikir edinmek için, metinde mezkur arapça ibareden sonra yazıJan sözlerin göz-den geçirilmesin,i tavsiyeediyorum. '

Page 35: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

246 Türkiyat 'Mecmuası

sükWünmek okunacak tarzda (yani birinci sesli, de ü olmak üzere). yazmıştır. Bu şekil birinci seslinin de ü olması cihetinden Bud. ve Rad. 'taki yazılı Ş şekillerine benzer; Br. sükü/mek maddesinde bu fi'lin Rild: (IV, 799) 'da bulunduğuna da i§aret etmiş ise de, burada bir eksiklik vardır. Çünkü bu fi'lin Rad. 'taki şekli böyle olmayıp, sükülemek okuna­cak tarzdadır. Bu lfrgatcı bu hususta Bud. 'a uymuş olsa gerektir (I, 630). Demek oluyor ki, bu iki müellif bu fi'li sükülm~k şeklinde oku~ muşlar ve "kavurmak, kızartmak" diye terceme eylemekle, onlarda bunu müteaddi fiil olarak kabul etmişlerdir.

i BM'nın İstanbul nushasında bu fiil harekesizdir. Bu nushayı işle­diğim zaman ben MK ile ABH 'a uyarak, bu fi'li sükülmek şeklinde. yazmış ve fi'lin birinci seslisi hususunda ise, Bud. ile Rad. 'unizlerinden yürümüştüm; aynı zamanda bu fi'lin aktif bir fiil olduğunun farkına da varmıştım. l ABH'ı işleyen Caferoğlu li'lin n 'siz şeklinin aktif oldugunu kabul etmiş ise de, gerek bunu, gerekse ri 'li şeklini ö ve g ile (yani sögüldü ve söglündi şekillerinde) yazmıştır.2 Bizim mütercim ise, bl). fiilleri söküldi ve söklindi kıhklarında Yazmaktadır.u

Rad. bu fi'Hn birinci seslisini de ü sesini veren işaretle yazmış ise de, "kabuğu soyulmuş ve kavurulmuş dan" manasına gelen ve şüphesiz' bu fiillerlerle bağlantılı kazak ve kırgız lehçelerindeki bir sözü sök şeklinde, ö ile y~zmıştır. Ben ise, bu sözün de, sükülmek fi'line kıyas~n, sük- şeklinde olacağını ileri sürmüştüm. Ancak son yıllarda çıkan kazakça ve kırgızca lfrgatlara bakılırsa, bu kelimenin bu lehçelerdeki söylenişinin sök- olduğu anlaşılmaktadır. Ben burada bu yanlışımı düzeltiyorum ;şu halde öteki fiillerin de birinci seslerinin ö olması icap etmektedir.

110. KUTANDI (II, 154), metinde harekesiz olan bu fi'li, mütercimin bu şekilde yazması yerinde ise de, "kuvvetli oldu" diye anlatması ye­rinde değildir. Çünkü gene metnimizde geçen' kutaZmak (II, 97, 1) ve kutatmak (II, 241, 10) fiilleri gibi, "talih, baht ve devlet" manasına

gelen kul sözünden çıkan kutanmak fi'li de "bahtiyar, mes'ud olmak" , demekten başka bir şeyolamaz. Zaten arapçası da bunu göstermektedir (L-,..ı~ ~c5!.l\)~,,). '

, ı Krş. A. Battal, İbnü-Mühennii Lilgoiz, İstanbuı~ 1934, s. 64. 2 Dr. A. CaferolTlu, KUiib al-idriik li.lisiin ol-otriik, İstanbul, 1931, s. 93; müellif

söglündü maddesinde Barbier de Meynard 'ı anmış ise de, biz bu eseri göremedik. 3 Şurada bu meraklı, fi'lin. muhtelif müelliflere göre. yazılışiarını gösterelim:

1. sö(ü)kiilmek (MK ve ABH), 2. sükülmek (Bud. ve R"d.), 3sögülmek (Bar-' Lier de Meynard'a uyarak, A. Caferoğlu), 4. sükülmek (Br. ve A. Batta!, IBM 'nin işlenmiş şekli) v~ 5. sökülmek ( B. Atalay, MK tercemesi). '

Page 36: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

:Di vanü Iil~at-it':türk '~ercemesi , 247

'llL. KİÇİNOİ( II, '156). Metinde 'bu~adaki keçinme sözünün' karşı­sına arapça' '-;-'F';'\I ci ':1 ( dayak'arama !) sqzü konularak;, kelimenin mecaz!

. manası anlatılmak 'istenilmişken, . müh~rcim işin bu yanına eh~mmiyet

vermeyip, fi'Ii sadece "kaşınma, giçişme" gibi müradifIeriile anlatmakla , iktifa etmiştir.' .'

112. KÜL TÜROİ (II, 195). Buradaki ol at adakın kültürdi sözü ;,atın ayağını bailattı ve köstekletti" diye anlatılmıştır. Halbuki burada arapça "atın ayağını bağlattı" manasına gelen söz varsa da, tercemedeki

,,,köstekletti" sözü haşivdir. Bu haşvin hatırı için olacaktır ki. mütercim oradaki "onu yere sermeyi emretti" manasına gelen <\:>-..h;" sözünü ter­cem e etmeden geçmiştir (bk. yk. külerdi).

113. OLAR (II, 213). Burada szkrzşdz maddesinde bir c.S-L!,';'" ~.J. )'1\

sözü vardır ki, metinde bu söz arapça ':-':~~I .::.,~ diye anlatılmaktadır .. MÜtercim bunu "onlar, hepsi ıshk çalargibi s~s çıkardılar" diye terceme . etmiş ve bu münas~betle çizgi altında yazdığı bir notta böyle tercem~ etmesinin sebebini anlatırken, "keklik ısl~k çalıyor demedik, çünkü türkçesinde keklik kelimesi yoktur; keklik de ıslık çalmaz" demiştir. Bu .. rada cümlenin tercemesi doğru olmadığı gibi, bu notun da IÜzumu yoktur. Zira hem arapçasında ~;l..::l\ kelimesi "erkek keklik" demek olan ':-'~\ 'un cemi şeklidir, hem türkçesinde de "keklik" demek olan ular kelimesi . va~dır.l Ancak mütercim bu sözü olar diye okuduğundan, bu hataya düşmüştür. Keklik hakkında szkrzşmak ("hep birlikteıslık çalmak") sözününkullanılması neden caiz olmasın? Her ıslık çalar gibi öten kuşa .)\,., denildiği OK 'ta ya,zılıdır (bk. mad . .}UI'). '.

114. KIRGAŞDI (II; 220). Buradaki olar ikki kzrgaşdz sözü "onlar biribirinden yüz çevirdi" diye anlatılmıştır: Halbuki bu sözün karşısın'-

daki arapça ~\"'" y -1>1" f d./' ..li ~i "yalnız iki kişi biri ötekisinİ aradı, yokladı" diye terceme edilebilir. "Yüz çevirdi" diye terceme edi-lebilecek arapça flil, d./'I 'dır, if./' değildir (bk. OK, mad. if ~I).

115. ÇERTİLOİ J II, 229) .. Buradaki erdemsizden kut çertilir sözü "faziletsizden devlet uzaklaşır" diye anlatılmakla iktifaedilmeyip, yaylar içinde, "onda edep ve fazilet ·kalmaz" denmiştir. Burada bu ilave lüzum-, suzdur; çünkü zaten bahis mevzuu olan, edebi ve fazileti bulunmayan kimsedir. Anılan türkçe savdan sonra, "l:,..., sözü ile başlayan arapça söz­lerin manası; y!:llnız şu olabilir: "fazileti ve edebi olmayan kimseden

, ,baht ve devlet savışır". .

ı Mütercim bizzat kendisi L cildde' ular't "keklik" diye anlatmış (terc. s. 122) ve biz de ,:-,~,*::1I 'un sadece "keklik" olmayıp, "erkek keklik" olduğunu hatırlatmıştık. '

Page 37: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

248 , Türkiyat Mecmuası

.116. KURTULDI(II,234-235). 234. sahifedeki ,,:-,l:_I.)1 ": .,1)1 <\ı't). sözü "burada beylerbeyi sözünden dileği Afrasyaptır" diye terceme edilmiş­

tir ki, doğru sayılamaz. Çünkü arapça bir cümlede d,ı'[)kelimesi bulun­duğu zaman, manada kat'iyet yoktur. Bu yalnız "sanki o, bununla Afras­yab 'ı murad etmiştir" gibi, kat'iyet ifade etmeyen bir cümle ile terceme edilebilir.

117. KOWŞALDI (II, 636), bu fi'lin tercemesi iyi değildir (krş. mad. koğuş ).

118. PÜRLENDİ (II, 237), "tomurcuklandı" manasına gelen bu fiil, nedense, p- ile yazılmıştır; biz bu fi'lin b- ile olduğunu biliyoruz (bk. Rad. IV, 1891). Bu fi'lin . aslı biiTülenmek olsa gerektir ki, "tomurcuk, kapçık" manasına gelen bürü sözünden yapılmıştır; gerek bu isim, ge­rekse bu fiiI bugün Kaz. lehçesinde yaşamaktadır; mürü şekli de vardır (CV, I,' 449-450). Mütercİm p- 'li şekli neden üstün tuttuğunu anlatma­mıştır. Halbuki Br. da bu fi'li b- ile yazmıştır (bk. s. 42).

Bu fi'lin metnimizde bürlendi okunacak şekilde yazılması, onun aslı­nın bürülendi olmasına mani olmaz. Nitekim MK 'de (l, 164, 14) "kurt" manasına gelen böri 'den yapılan fi'lin börleyü okunacak tarzda yazılmış ve gerek Br., gerekse bizim mütercim (tere; I, 189) bunu bu şekilde tesbit etmişlerdir. Demek istiyoruz ki, fiil yapılırken, böri sözünün sonun­daki sesli düştüğü gibi, bürü sözünün sonundaki sesli de düşmüş olabilir.

119. TIDHLINDI (II, 242). Burada er ıştın tıdhlındz cümlesi "adam· işten kaçındı, tıydı" diye anlatılmış. Bunda "kaçındı" yerine "çekindi" konulsa idi, daha iyi olacaktı. Fakat tıydı fi'li burada büsbütün yerinde değildir. Çünkü türkçede tuJmak, ilymak "menetmek" demek olup (MK II, 235; III, 185 ve 324), "imtina etmek, çekinmek" için iıyılmak, iıc/ılmak . fi'li vardır (MK, II, 100). Mütercim burada tıydı yerine iıyıldı fFlini yazmalı idi.

120. SA TLANDI ('II,' 248). Bu türkçe fi'lin karşısındaki 1':;;>-1. şeklin­

de yazılan arapça fiil hakkında, mütercim uzunca bir not yazarak, bunun doğru şeklinin nasıl olabileceğini araştmyor ve Br. 'a uyarak, bunun i~\ olmasını üstün tutuyor; ancak bu şeklin neden tercih edilniesi lazım geldiğini anlatmıyor; satkındı şeklindeyazılan türkçe fi'le ise, Br. gibi, O da asla ilişmiyor. Bize kalırsa, bu fiil, cS..c:.l:"!' (şatlandı) şeklinde ol­malıdır. ,Çünkü metnimizde "cür'et, cesaret" manasında olmak üzere, bir şat sözü vardır (I, 269). İşte bundan şatfanmak kılığında bir fiil yapıl­mİştır. Şu halde bunun karşısındaki arapça fi'lindede "cesaret gösterdi" demek olan t~ı şeklinde olması icap eder.

Page 38: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

Divanü lil.gat-it-türk tercemesi 249

121. TURUKlANPI (II, 265). Burada ol bp. aiz turuklandz cümlesİ ,,0, bu atı durgun, argın saydı" diye anlatılmış. Halbuki metinde arapça "~Jj+, <f J,;il liA>..\<O denmiştirki, "bu atı zayif (arık)' addetti" demektir. Tur~klandz fi'li "arık, zayıf" demek olan turuk sözünden yapılmıştır .. Za­ten arapça JJftA de "zayıf, arık" demekten başka bir şey değildir. Müterci'm kendisi ı. cildde turuk sözünü "her şeyin arığı" diye terceme etmişken (tere. I, 380), burada, nedense, bu cihete dikkatetmemiştir.

122. KÜNÇÜKlENDİ (II, 277). Burada ton künçüklendi sözü· "elbi­seye yaka yapıldı" diye anlatılmış. Metnimizdeki (i, 399) künçük ke-' limesi, mütercim tarafından "yaka, urba yakası" diye anlatıIınca. bu sefer künçüklendi fi'li elbette başka türlü anlatılamazdı. Bu tercemeıeİ-in ikisi de doğru sayılamaz. Çünkümetinde künçük sözü arapça ~ı . kelimesi ile anlatıldığı gibi, künçüklendi fi'linin, manası anlatılırken de, arapça cümlede ,:-,Jı sözü. kullanılmıştır. Halbuki MK 'de yaka sözü 4 yerde (I, 164, 14; 214, 4; III, 18, 10 ve 226, 16) geçmektedir ve bunların hep­sinde arapça ~\ kelimesi ile anlatılmayıp, 0~).\ kelimesi ile anlatılmıştır. ı MK 'nin arapçası hakkında şüphe etmeğe asla mahal yoktur. Öte yan­dan, künçük kelimesi İ BM. 'da da vardır (s. 166) ve orada da bu kelime ';~I kelimesi ile anlatılmış ve yaka sözü için, '-:"<]1 kelimesi kullanılmıştır (s. 166). Demek, ne arapça ~J.ı , yaka'dır, ne de' türkçe künçük.

Benim öteden beri beslediğim kanaata göre, arapça ~! "koyun ( gi­yimin göğüste kavuşmasından hasıl olan kuytu yer) 'dur. Bu kavşakta

'bir aralık kalır ki, insan oradan elini içeriye sokabilir, para kesesini ve mendil kabilinden kullandığı bezi v.s. yi okuytu yere sıkıştırabilir.' Tanıklarımız: 1; Kur'anda bir yerde (Kasas silresi)" ~=:-J.:!l.>.ı,. C\\...i (" eli­ni ceybine sok! CC) denilmişken, aynı emri ifade ,etmf;k için, başka 'bir

. yerde (Taha silresi) ~~ Jı .:J-ı.: ~ı-, ("elini koltuğuna koy I") cümlesi kullanılmıştır. Bu, ceyb 'in."koltuk" manasında kullandığım gösterİr. Kur-

'anda (Nilr silresi) .:n-:.r.::-Jc..JA> ?0' ... i"'.ô.} -' cümlesindeki ,-:,.r.::- sözü, ~ "in cemidir ki, cümlenin manası "o kadınlar carIarını, göğüslerine vursunIar" demektir.

Türkçe künçük de işte arapça bu manalara gelen ~ 'in türkçesidir . . "Gömlekteki yırtmaç" manası ile künçik. kelimesinin Kaz. lehcesinde yaşadığını Rad. 'tan öğreniyoruz (il, 1446): 2

r Bunun arapçaya farsça giribdn 'dan geçtiği lil.gat kitaplarında yazılıdır. 2 Rad. bu sözün "uç" .manasına',gelen rusça konçik sözünden bozulduğunu düşün­

müştür. Ancak bu hususta kendisi mazur tutnlabilir. Çünkü o zaman meydanda ne M K, ' ne. iBM vardı,

Page 39: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

250 'Türkiyat Mecmuası'

Künçüksözünü bizim mütercim ,,yaka" diye anlatmışken, Caferoğlu. bunu Br.'nın yanhş ifadesine kapılarak, "cep" diye anlatmıştır (bk. ABH, .. s. 55). Bugün dilimizde kullanılan "cep" (alm. "Tasche") :Sözüriün ma;. nası mahlmdur. Gerek eskiden kullanılan arapça ceyb 'in, gerekse türkçe künçük 'ün böyle bir şeyolmadığı yukarıda yazdıklarımızdan anlaşılmış' olsa gerektir. iBM 'da ben künçük 'ü "yaka açıklığı" diye anlatmıştım.1

Bu da tam doğru bir anlatış sayılamaz. Hulasa; künçük 'ün doğru -dürüst manası: "koyun, giy~min göğüs kısmındaki yırtmaç" 'tır.

123. KAK (II, 228). I. cildin tercemesinde !wklar sözünün "kuru yerler" diye terceme edilmesinin doğru olmadığını anlatmağa çalışmıştık. (krş. nr.38.). Bu sefer mütercim kak sözünü "göl, kurumuş göl" diye anlatarak, doğruluğa bir kadem yaklaşmış ise de, bu münasebetle bir not yazarak, bu sözün karşısına arapça .J • ..l:JI kelimesinin konulması münasip olmayacağını, çünkü .J.~ "göl, yağmur ve sel sularının birikin­tisi" demek olduğundan, kaklar kamuğ' kölerdi sözünün "göller büsbü­tün gölerdi" manasında olacağını ve böyle bir sözün manasız olduğunu söylemiş; bundandolayı kak 'ın, müellifin dediği gibi, "gölcük, su biri:. kintisi" demek olmayıp, her halde suyu kurumuş ve kuru nesne mana­sında olacağını İsbat etmeğe çalışmıştır.

Mütercimİn tanıklamak istediği ŞS 'in karışık ifadeleri arasından da,. kak '~nbir manası olmak üzere, "su toplanacak mahal ve mevki, seylap, yağmur yeri" sözlerini seçmek, güç bir iş değildir.

Bud. 'da kak 'ın 2. manası olmak üzere, şu sözler yazılmıştır: "ha­vuz, bügetle biriktirilen su, durgun su (farsça lalcib); kak su, "bend suyu"; kırgızeada "tatlı su gölcüğü, kar ve yağmur suları birikintisi''.2 Rad. da kak 'ın bir manası olmak üzere (kırgız, baı'aba, çağatay. ve şark türkçesi) "durgun su, bend suyu, su birikintisi," denilmiştir (II, 57).

Mütercim, içinde bir mikdar su bulunan gadfr 'lerin göle dönmesini münasebetsiz ve manasız buluyor. Halbuki yukarıda da denildiği gibi, kaklar kamuğ kölerdi mısraının manası "İçinde su biriken çukurlar, suları çoğalarak, göl halini aldı" demek oluyor ve biz bunda hiç bir münasebetsizlik ve manasızlık görmüysruz.

124. BOGRA (II, 387). Burada bogra sözü "boğa" diye anlatıl­

mıştır ki, doğru sayılamaz; çünkü türkçede bugra (bogra değil) "deve

ı lBM, İstanbul, 1934, s, 49. Bazı lı1gat kitaplarında (msı' OK ve Ahteri) dikkat­sizlikle veya cegb 'in yakanın komşusu olması dolayısı ile, takribı anlatım yolunu tutarak, ~ 'i "yaka" diye anlatmışlar ve sapkınlığa sebebiyet vermişlerdir.

2 II, 18; müellifburada kazakça şu atalar sözünü nakletmiştir: kattı cirge kak tu­rar, kayrattı erge 'mal turar, yani "sert yerde su kalır, gayretli erde mal kalır". Bunda kak 'tan muradın "su birikintisi" oldUğU açıkça görülmektedir.

Page 40: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

251 .'

. ~ygm ". d~mektir (MK, I, 352; terc.,' s. 420); kelime Rad. (IV, 18(7) ve .. Br. 'da' u ile yazılmışken, bizim müter6İm, nedense, her yerde- o ile yaz­

... inış ve tekbir yer müstesna olmak üzere, hep ,;boğa" diye anlatmıştır.

125. MİNGD~TTİ (II,. 358). Burada ol anznğ ~aç;n minğdetti -sözü "o, onun saçıni dittirdi "diye anlatıımış~ Halbuki bunun karşısındaki .

.... arapça." j...!. -.....wl sözü bulunmaktadır ki, "onun kılın! yoldurdu" demek­ten başka bİr şey değildir. Mütercim J. cildin tercemesinde de metinde

"karşısında arapça "yoldu" 'demek olan .....t; fi'li bulunan iskedi fi'lini de, .. yanlış olarak," "dİtti" diye terceme eyıemişti kİ, bu da tarafımızdan

"düzeltilmişti (bk. nr. 52).

, " iŞBU' YAzıDA TEDKİK EDİLEN TÜRKÇE SÖZLERİN DLT'ÜN I-II. CiLOLERİN HANGİ SAHİFESİNOE BULUNDUKLARINI

ALF ABE sıRASı İLE GÖSTEREN CEDVEL.

(Kelimelerin önlerindeki 'rakamlar bu' yazıdaki sıralarını gösterir); .

. 35. Agdı (1,152) 41. Agıttı(I;137ve182) 11. Ala (I, 77) 1. Anğ (en 1,43)

16. Arkış. (1,89 ) . 18. Awran (?, 1,100)

" , 12. Ayak ıl (l, 79 )

, 60. Bart ~ (1,286) ,77. Beçel (1,329) 40. Bilgelige (I, 179, " bilgele + ge)

'. 71. Bitik (1,321) 124. Bogra (II, 230 ve

"269)

7. Bol balıklar .•. (ba­ka, 1,70).

87. Bukukluğer(I,412) , (i6. Butar - (I, 301 )

59 .. Bük (1,207,219,279)

115. Çertildi (II, 117 ve 181")

97; Çumdı, Çümdi (II, 22).

8. Egin (1,74)" 21. Ekdi (1,112) 9. Ekin (I, 74)

29. Ermes (armas I, 131,)

42. Ertürdi(1, 188-189) 53. Etmeklendi (I, 263 )

4. Etük (1,65) 24. Eyegü (I, 123)

38.' İçikti (I, 167) 5. İrik nenğ a (I, 67 ) 6. İrik nenğb (I, 67) ,

52. İskedi (I, 239) 98. İşlenir (II, 60 ) 54. İştonlandı (1,264)

67. Kaçış (1,308) 68. Kadhış (1,308,413 ) 99. Kadhırgan (II, 61 )

105. Kadışdı (II, 75) 123. Kak (II, 225 )

37. Kaklar (1,157) 107. Kalışdı (II, 88 ) 80. Kamgak (I, 395 ) 85. Kamışlığ (kamışlık

1,410 ). 43. Kança (I, 71; 191,

296)

86. Kaşukluğ ayak (412) 108. Katıldı (II, 96 ) 106. Kavuşdı (II, 83) . 73. Keçik a" (I, 327) 74. Keçik b (I, 327 ) 75. Kedük (I, 327) , 72. "Kepek . ( kebek I,

327). 65. Kepit (kebit 1,298 :

Page 41: LOGAT - -TORK TERCEMESİ€¦ · DİvANÜ LOGAT -İT -TORK TERCEMESİ i Abdullah Taymas. Türk Dil Kurumu neşriyatından olmak üzere, Mahmud Kaşgari 'nin Divanü Lfigat-it-Tü,rk

252 Türkiyat Mecmuası

82. Kewrek nenğ(l,398) 47. Qgruldı (I, 210) 104. Suçuşdi (II, 74) 111. Kİçİndi (II, 123) 45. Ogruştı (1,200) 33. Kınğır közin (I, 149) 36. Ogurdı (I, 156 ) 55. Şat (I, 269)

114. Kırgaşdı (II, 174) 51. Okradı (1,230) 93. Kırmak (II, 7 ) 46. Okraşdı (I, 200 ) 90. Tarıglık (1,415) 58. Kız kuş (I, 278) 3. Okuş (kuşu I, 60 ). 83. Tavılguç (1,404) 69. Koguş (I, 308) 113. Olar (II, 168) 96. T eldi (II, 20 ) 70. Konak (I, 321 ) 22. Olma (1,117) 97. TirekHk (1,420) 19. Kopmak (1,82, 95) 15. Otamış (I, 36 ) 119. Tıdlıhridı (II, 192) 49. Kopup (1,217) 39. Otuldı (I, 168) 88. Tularsuk (1,415)

117. Kowşaldı (II, 186) 13. Oyuk (I, 79) 92. Tuman (II, 6 ) 76. Kölük 89. Turukluk (1,415)

103. Köpüşdi (ıı, 72) 48. Örlendi (I, 217 ) 121. Turuklandı (II, 101. Kötürdi (11,62) 44. Örpeşti (I, 196) 221 ) 17. Kudhı (l,92) 25. Örüp (1,124) 81. Kulbak (I, 394 ) 30.' Ötkünç (1,141) 64. Ud yılı (I, 47 ve 289) 62. Kurt (I, 287 ) 50. Ötürdi (1,225). 20. Ular (1,110)

116. Kurtuldı (II, 184) 2. Ötüş (I, 59) 23. Ulınç (1,119) 57. Kuş (I, 278) 32. Ulmak (1,148)

110. Kutandı (II, 121 ) 63. Pars (bars I, 288 ) 26. U mduçı (I, 113, 126) 100. Kuturdı (II, 62) 94. Pışdı (II, 11 ) 31. Ungamuk (I, 142) 102. Külerdi, külermes 118. Pürlendi (II, 187) 27. Ungujin (1,,129)

(II, 69 - 70) 28. Urugluğ (1,130) 112. Kültürdi' (n, 154) 79. Sagrak (I,392, 92 95, Us, es (II, 16) 122 .. Künçüklendi (II, ve 389)

221 ) 78. Samda (1,350) 10. Okek (1, 74)

56. Mat.,met (1,270,128, 120. Satıandı (II, 196) 14. Üri (l. 82).

149, 273, 332 ve 84. Sengil (sepkil I, 400) 34. Ütti (1,149) 365) 61. Sırt (1,287)

125. Minğdetti( n;287) 109. Söküidi (II, 100)