liselilerin sesi 47. sayı
DESCRIPTION
Liselilerin Sesi 47. sayı / Aralık 2012TRANSCRIPT
Emperyalist saldırganlığa
geçit yok!
Emperyalizm Ortadoğu’yu
kan gölüne çevirmenin
hazırlıklarını yapıyor...
Aylık Lisel i Gençl ik Dergisi * Sayı : 47 * Aral ık 2012 * Fiyatı : 1TL
Özgür Bir Gelecek İçin Liselilerin Sesi * Aralık 2012 * Sayı: 47 * Fiyatı: 1 TL. (KDV dahil) * Sahibi ve Sorumlu Y. İşl. Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yaygın-SüreliEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. Baskı: Özdemir Matbaacılık-Davutpaşa cad. Güven Sanayii Sitesi C blok No:242 Topkapı/İstanbul Tel:0212-577 54 92
Yönetim Adresi: Eksen Yayıncılık /Molla Gürani Mahallesi, Millet Caddesi, Selçuk Sultan Cami Sokak, No: 2/9 Fatih/İstanbull Tel: 0 (212) 621 74 52Fax: (0212) 534 95 90
Eksen Yayıncılık bürolarıSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel / BURSA
Tel: 0 /224) 220 84 92Atatürk Bulvarı, 109/19 Erciyes İşhanı Kızılay/Ankara
Devrim hazırlığını liselerimizden
omuzlayalım!
İçindeki ler
35Liselerde ''ÖZGÜRLÜK''
6 Düzenin tuzaklarına kanmayalım!
7“Haklı ve meşru mücadelemiziengelleyemeyecekler!”
9 Bu devlet, sermayenin devleti
10DLB çalışmalarından
12 Liseli gençlik çalışmamızüzerine
14Emperyalizmin askeri,Suriye'de işgalci olmayacağız!
15 NATO’ya Geçit vermeyelim!
162013 yılı savaş ve krizbütçesi oluşturuldu!
18 “Emperyalist savaşa karşısosyalist iktidar savaşı!”
19Gerçeklerin yolu bizden geçer!
20 19 Aralık katliamınıunutmayacağız
22ABD ordularına karşı savaşan
son Kızılderili kabile şefi
Liselilerin Sesi yeni
sayımızla yeniden
merhaba!Türk sermaye
devleti 2013 yılı mali
bütçesini “savaş vekriz bütçesi“ olarak
hazırladı. Emperyalistlerin öncülüğünde
yürütülen savaş ve saldırganlık projelerinihayat geçirmeye hazır olan sermaye devleti,
eğitim, sağlık gibi kamusal alanları tamamen
tasfiye ederek kirli savaşı finanse etmeyeçalışıyor.
Hakkını arayan işçi, özgürlük ve eşitlik
isteyen Kürt halkı, parasız eğitim talebinihaykıran gençlik hedef tahtasına konuluyor.
Geniş işçi-emekçi kitleler ve ezilen hakların
sisteme karşı hoşnutsuzluğu elbet kapitalizmimezara koyacak dolgunluğa ulaşacak. Bugün
bunalımlar ve savaşlarla sarsılan dünya, Ekim
Devrimi’nin 95. yıl dönümü ve komünist
hareketin 25. yılında devrime her geçen gündaha da yaklaşıyor.
Ayrıca dergimizin geçtiğimiz sayısına
yönelik Gaziantep 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin12.11.2012 tarihli toplatma kararını kınıyoruz.
Sermaye düzenin bu saldırıları bizleri
yıldıramayacak. Susmadık, susmayacağız! Gençlik kapitalist sistemin dayattığı
sömürü ve geleceksizliğe karşı devrimin,
sosyalizmin safında!
Liselilerin Sesi ’ndenLiselilerin Sesi ’nden
25. yıl çağrısına yanıt verelim...
Devrim hazırlığını liselerimizdenomuzlayalım!
Şanlı Ekim Devrimi’nin 95., yeni Ekimler’iyaratmak için mücadele sahnesine çıkan komünisthareketin 25. yılındayız.
Komünist hareket 25. yılında işçilere, emekçilere,kadınlara ve gençliğe devrim hazırlığını büyütmeçağrısı yapıyor.Komünistler bu çağrıyıİzmir, Ankara, İstanbulve Adana’da gerçekleşen“İşçilerin birliği,halkların kardeşliği”etkinlikleri ile binlerceişçiye, emekçiye, gencegüçlü bir şekilde taşımışoldular. Etkinlikler,devrim ve sosyalizmşiarını, birlik ve kardeşlikçağrısını taşımanın birvesilesi olarakdeğerlendirildi. Etkinliklerinardından kazanılan moral vemotivasyonla devrim ve sosyalizmyolunda atılan adımlarıgüçlendirmek ise bundan sonrakisüreçte hepimizin önünde önemli birgörev olarak duruyor.
Bu düzenin bize sunduğu tekalternatif: Geleceksizlik
25. yılda yükseltilen “devrimehazırlık” çağrısının biz liseli gençler için son dereceyakıcı olduğu ortadadır.
İşçi ve emekçi çocukları olarak bizler bu düzendeanne ve babalarımızın yaşadığı sömürüyü, baskıyıhayatımızın her alanında hissediyoruz. Bizler işçi,emekçi çocukları olarak hayatta hep bir şeyleri “eksik”yaşamaya mecbur ediliyoruz. Ücretsiz olması gereken
her türlü hakkımız her geçen gün biraz dahaparalılaştırılırken bunun sonucu olarak bizler parasınıödeyemediğimiz için eğitim, sağlık gibi en temelhaklarımızdan dahi mahrum bırakılmaya çalışılıyoruz.
Okullarımızda müşteriolarak görülüyoruz, bizlere“paran kadar oku” deniliyor.Hasta olma hakkımız bileanne, babamızın sağlıkgüvencesine bağlı olarakdeğişiyor. Yeri geldiğindehastane kapılarında ölümeterk ediliyoruz. Anne,babalarımız güvencesizçalışma koşullarında, karıntokluğuna, her an kapının
önüne konmabaskısı altındaçalışırken bununsonuçlarını bizlerde onlarlabirlikteyaşıyoruz.Bizlerin veailelerimiziniçerisindeolduğu bukoşullardankurtulmak içintek umut
olarak “okumak, adam olmak”gösteriliyor. Ama YGS gibi adaletsiz bir sınav sistemivarken bu seçeneğin de ne kadar gerçekçi olduğuortada. Bir şekilde üniversiteyi kazanıpokuyabildiğimiz takdirde ise bizleri “diplomalıişsizlik” tehlikesi bekliyor. Kısacası “kapitalist sömürüdüzeni” bizi de dişlileri arasında öğütmeyeçalışıyor. 3
Savaş ve saldırganlık tırmandırılıyor
İçerisinde olduğumuz geleceksizlik sermayedevletinin savaş ve saldırganlık politikaları ile dahada derinleştiriliyor. Sermaye devleti, Suriye’yeyönelik emperyalist savaş politikalarının parçasıoluyor. Sermaye devleti emperyalistler adınaSuriye’ye müdahale etmek için her fırsatta savaşçığırtkanlığı yapıyor, savaş hazırlıklarını arttırıyor.Öte yandan Kürecik’e kurulan radar üssününardından Patriot füze bataryalarınınkonuşlandırılması tartışmaları ile Türkiye’ye birNATO üssü daha kurulması için adımlar atılıyor.Böylece Türkiye bölge halklarına yönelikemperyalist tehdit ve saldırı yığınağı halinegetiriliyor.
Sermaye devleti Ortadoğu’ya yönelik tüm busavaş hazırlıkları ile emperyalist efendileri gibipastadan pay kapmaya çalışmaktadır. Bir yandan işçive emekçiler emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin bukirli politikaları uğruna savaşa
sürüklenmeye çalışılırken öte yandan kendicoğrafyamızda Kürt halkına yönelik baskı veasimilasyon politikaları da kesintisiz devam ediyor.
Devrime hazırlık çağrısına yanıt verelim!
Sermaye düzeni bizleri okullarımızda müşteriyapmaya, sonrasında da ücretli köleliğe mahkumetmeye çalışıyor, bir yandan da kardeş Kürt halkınadüşman olmaya, sermaye devleti ve emperyalistleradına savaşlarda tetikçi olmaya zorluyor. Hemgeleceğimizi hem de özgürlüğümüzü çalmak içinelinden geleni yapıyor. Bu koşullar altında biz liseligençliğin komünist hareketin 25. yılında yükselttiğidevrime hazırlık çağrısına yanıt vermek vemücadeleyi yükseltmekten başka bir seçeneğimizbulunmuyor.
Liseli gençlik olarak devrime hazırlık çağrısınayanıt verelim, eşit, özgür, sömürünün olmadığı birdünya yaratmak için Devrimci Liseliler Birliğisaflarında örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
Sınıf devrimcilerinin dört ilde aylardırçalışmalarını sürdürdüğü, “İşçilerin birliğihalkların kardeşliği” şiarıyla örgütlediğietkinlikler, binlerce işçi ve emekçinin katılımıylagerçekleşti. Etkinlikler dizisi sırasıyla ilk önceİzmir’de gerçekleşti. “İşçilerin birliği halklarınkardeşliği” şiarıyla 3 Kasım’da İzmir’de startıverilen etkinlikler 11, 18 ve 25 Kasım’da Ankara,İstanbul ve Adana’da başarılı bir şekildeörgütlendi.
Etkinliklerde, “işçilerin birliği halklarınkardeşliği” vurgusu öne çıkarken, bu bağlamda
emperyalist savaş ve kapitalist sömürüyekarşı mücadeleyi yükseltme çağrısıyapıldı.
Etkinliğin diğer önemli noktası ise
direnişçi işçilerin etkinliklere katılarak sahipçıkması oldu. Direnişçi Aliağa Belediyesi taşeronişçileri, MİCHA işçileri, İMO direnişçisi CanselMalatyalı, Kiğılı işçisi Didem Sorhun, direnen HeyTekstil işçileri, Elit çikolata işçileri, Texim işçileri,direnişçi Maltepe belediyesi işçileri etkinliğekatıldı ve mesaj gönderdiler. Özellikle, Türk Metalçetesinin karşısına çıkan ve direnişe geçen Renaultişçilerinin göndermiş olduğu mesaj anlamlıydı.
Komünist hareket 25 yılı vesilesiyle düzenlediğietkinliklerde işçi ve emekçiler devrim davasınıbüyütmek için buluştu. “Devrime hazırlanıyoruz”şiarıyla düzenlenen etkinliklerde komünisthareketin 25 yılının birikimi ve coşkusu hâkimdi. 4ilde gerçekleştirilen etkinliklerde devrimci biratmosfer hâkimken, politik içeriği güçlü ve netti.4
Komünist hareket 25. yılınıetkinliklerle kutladı!
Son günlerde gündeme gelen ve öğrencilerinokullarına serbest kıyafetler ile gidebilmesinin önünüaçan yönetmelik, yeni bir tartışmanın başlamasına yolaçtı. Sermaye örgütü TÜSİAD kılık kıyafetyönetmeliklerine karşı olduklarına dair açıklamalaryaptılar. Başka birçok kesim okullarda öğrencilerarasındaki ekonomik uçurumun belirgin bir şekildegözler önüne serileceği kaygısıyla bu yönetmeliğe karşıçıktı. Kimi kesimler ise yeni düzenlemeyi liselerdetürbanı serbest bırakmak için bir ön adım olarak gördü.
Peki sermaye devletibu yönetmelikle neyi amaçlıyor?
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağışyaptığı açıklamada “Çok doğru bir karar olduğuna
inanıyorum. Türkiye’nin Avrupa Birliği standartlarında
bir ülke olması yolunda atılmış önemli bir karardır.”
diyor. Hatta yeni yönetmelikle okulların daha fazlaözgürlüklere sahip olduğunu vurguluyor. Hükümetyetkileri son yasa ile liselerde kıyafeti serbest bırakarakliseler artık daha “özgür” bir ortamda derslerinegidecek derken, diğer yandan bu kıyafet yönetmeliği ileetek boylarını belirliyorlar. Askılı ve kısa tişörtleriyasaklıyorlar. Türkiye’de “modern” bir eğitim sistemikurduklarını söyleyenler parası olmadığı için her yılokulu bırakan binlerce lise öğrencisini ve liseöğrencilerinin gerçek sorunlarını görmezden geliyorlar.Sermaye devletinden zaten lise öğrencilerinin gerçeksorunlarını görmelerini bekleyemeyiz. Zira bu sorunlarıancak sosyalist bir eğitim sistemi çözebilir.
Bugün liselilerin en büyük sorunlarından birisi deliselerde eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitimingerçekleştirilmemesidir. Birçok lisede işçi-emekçiçocukları spor parası, katkı parası ve evlerininyanındaki liselere yazılamadıkları için servis parasıvermek zorunda bırakılıyor. Bugün çoğu derstebilimsel eğitim yapılmıyor. Tamamen resmi tarihinyalan bilgileri işleniyor, biyoloji derslerinde evrimkonusu işlenmiyor, işlense bile “evrim diye bir şeyyoktur, sorgulamayın!” diyerek derslere başlanıyor. Butopraklarda 20 milyon Kürt yaşadığı halde bugün liseöğrencileri ana dillerinde eğitim alamıyorlar. Bu haklarıisteyen yüzlerce lise öğrencisi tutuklanıyor. Bu cümleyiokuyanlar hemen “Kürtçe’yi seçmeli ders olarakalabiliyorlar.’’ diye düşünmesinler. Öğretmen olmadığı
için bu seçmeli dersler işlenmiyor, bunların yerine dindersleri veriliyor. Bugün liselerde insanlar dinlerinidaha iyi öğrensin diye din derslerini çoğaltanlar buhakları Aleviler istediklerinde sağır kesilebiliyorlar.Bütün bunların liselerde hatta orta okullarda yapılmasısermaye devletinin çıkarları doğrultusunda yeni birgençlik yaratma girişimidir.
Liselerde özgürlüğü sadece kılık kıyafeteindirgeyenler aynı zamanda liseleri karakol halinegetirip, bütün baskı araçlarını liselerde kullanıyorlar.Her okulun önüne sivil polisleri koyuyorlar, okullarınher köşesini kamera-mobeselerle donatıyorlar.Böylelikle liselerde ülkesinde olan olaylara sessizkalmayıp bunlara ses çıkaran ya da bunların yazdığıdergileri okuyan biz liselileri kolaylıkla tespit edipuzaklaştırma, okuldan atma gibi birçok saldırıylayıldırma politikalarını rahatlıkla uygulayabiliyorlar. Yada derslerde kendi düşüncelerini söyledikleri içinbirçok öğrenci yine soruşturma terörü ilekarşılaşabiliyor. Tabi bu yasa ile kılık kıyafet serbestolduktan sonra okula parmak izi ile girmek, kimlikgöstererek girmek gibi uygulamaların da başlatılmasıkonuşulmaya başlanacak. Sonra madem kıyafet serbesto zaman liselere türbanla da girilsin denmeyebaşlanacak. Zaten önceki yasa ile bazı derslere türbanlagirilebiliyordu.
Tabi bu yasanın bir de ekonomik yanı var. Bilindiğigibi birçok lisede okul müdürleri tekstil firmaları ileanlaşarak okul formalarını tek bir firmadançıkartıyorlardı. Bu formalar da fahiş fiyatlara satılarakburadan büyük bir rant sağlanıyordu. Hatta buformaları alamadıkları için birçok lise öğrencisi okulagidemiyordu. Ama bu yasaya TÜSİAD başkanları daokullarda fakir öğrenci-zengin öğrenci ayrımını dahafazla belli edeceği için karşı çıkıyorlar. Çünküinsanların sınıfsal farklılıklarının farkına varmasındankorkuyorlar.
Sermaye devletinin her türlü baskı ve saldırısınakarşı biz liselilerin payına Erdal Erenler’den aldığımızsosyalizm bayrağını liselerimizde dalgalandırmakdüşüyor. Biliyoruz ki kurtuluş sadece bizimellerimizde. Liseliler olarak önümüzdeki dönemdebizleri kandırmaya dönük hazırlanan ve sahte“özgürlükler” vaat eden yönetmeliklere karşıgerçek özgürlüğü kazanmak için mücadeleyibüyütelim.
Liselerde “ÖZGÜRLÜK”
5
İlerici, devrimci, yurtsever güçleri faşist baskı veterörle sindirmek için her türlü aşağılık yöntemi büyükbir pervasızlıkla hayata geçirmeye çalışan sermayedevleti, toplumsal muhalefetin en önemlidinamiklerinden olan gençliği ezmek ve baskı altınaalmak için tüm olanaklarını seferber ediyor.
Gençliğin devrimci hareketinin gelişmesi vebüyümesinin önüne geçmek için faşist baskı ve terör,burjuva medya ve internet ortamı üzerinden yürütülenkara propaganda kampanyalarıyla sürdürülüyor. Buuğurda, devrimci değerleri ve hareketi hedef tahtasınaçakan düzenin son kampanyası ise, Emniyet GenelMüdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığıtarafından hazırlanan video oldu.
“Toplumu bilinçlendirmek” adı altında hazırlanan“Bir gencin yok oluşu” adlı tanıtım filminde, gençlikiçerisinde faaliyet yürüten siyasal güçler “terörörgütü” ilan edilirken, “biz yanınızdayız” mesajıveriliyor. Bu düşünceyi inandırıcı kılmak için sözkonusu videoda her türlü kirli ve gerçek dışı yöntemkullanılıyor.
Gençliğin devrimci mücadeleyle tanışmasındanduyulan korkunun veciz örneklerinden biri olantanıtım filminde “kandırılıyorsunuz,kullanılıyorsunuz” türünden yalanlara sarılan polisteşkilatı korku yaymaya kalkıyor.
Karalama kampanyası o kadar kaba biçimdeyürütülüyor ki, gençliğin sorunları ve mücadelenintalepleri görmezden geliniyor. İnandırıcı olmak içindevrimci örgütlerin “canavar” gibi gösterilmeyeçalışıldığı videoda “Siz yaşamın mahsun tarafında
huzurla yaşarken terör örgütleri pusuda bekliyor.
Tehlikelere karşı savunmasızken, avlarına sevgiyle
yaklaşır, küçük eylemlerle hak arayışı görüntüsü taşır.
Sessizce çocuklarınızı elinizden alır canavarca yutar.
Genç hayatları kurdukları tuzaklarla yok eder.
Çocuklar parmaklarınızın arasından kaymasın. Teröre
verilen her can bizimdir. Tuzakları bozmak için biz her
zaman yanınızdayız.” ifadeleriyle, eyleme katılmak vedevrimcilerle iletişime geçmek “tuzak”olarak nitelendiriliyor. Bu bayağı kurgu, sığbir şekilde anlatılıyor.
Kara propagandanın dozunun yükseklerdetutulduğu tanıtım filminde masum-canavar karşıtlığıkurularak bilinçler bulandırılmak isteniyor. Polistarafından hazırlanan tanıtım filmi, emekçilerin vegençliğin hak arayışını “terör örgütlerinin maskeolarak kullandığını” iddia ediyor.
Sermaye düzeninin ve dinci-gerici AKP iktidarınınsaldırıları ve karalama kampanyaları gençlik için koyubir geleceksizlik anlamına geliyor. Sınıf, kitle vegençlik hareketinin zayıflığından güç alan sermayedüzeni ve onun kurumları araştırmayan,sorgulamayan, kendi sorunlarına sahip çıkmayan vedüzene itaat eden bir gençlik yaratmak istiyor. Buuğurda her türlü muhalif adımın önükesilmek isteniyor.
Bu tabloyu dağıtmak ise sermayeninsaldırılarına ve düzenin karalamalarınakarşı gençliğigerçekgündemleriylevemücadeleylebuluşturmaklamümkündür. Buyüzden, içi boşkaralamakampanyalarına inatdaha fazlaörgütlenmek,gençlikkitlelerinimücadeleiçinde özgürleştirmek,gerici ablukayıparçalamak içinönemlidir.
Ve tabii ki,devrimci-siyasal faaliyetikararlılıkla savunmakdüzenin saldırılarınakarşı en anlamlı yanıtolacaktır.
Düzenin tuzaklarına kanmayalım!
Gençliğin devrimci hareketinibüyütelim!
6
Esenyurt’ta ilk önce polisler tarafından ailesi
aranıp tehdit edilen daha sonrasında ise okul
yönetiminin baskısına uğrayan bir Liselilerin Sesi
okuru ile konuştuk…
Düzenin çok yönlü saldırıları ilerici ve devrimciöğrenci gençliği de hedef alıyor. Polis baskısınamaruz kalan bir liseli olarak neler yaşadınız?
Devrimci liseli faaliyeti yürütmem nedeniyle bende polisin baskı ve tehditlerine maruz kaldım. Bununtek nedeni muhalif olmam, liseli gençliğin yaşadığısorunlara karşı örgütlenme faaliyeti ve mücadeleyürütmemdi. Terörle Mücadele Şubesi de, beni veailemi hedef alarak kirli bir propaganda ve karalamaoperasyonu yürüttü. İlk önce ailem aranarak“çocuğunuzla ilgili sizinle görüşmek istiyoruz”dendi. Ailemin, “neden?” diye sorması üzerine “BizTerörle Mücadele Şubesi’nden arıyoruz. Sizinle,çocuğunuzla ilgili bazı şeyleri konuşmak istiyoruz”dediler. Ailemin bana haber vermesinin ardındanEsenyurt Emniyet Müdürlüğü’ne gittim. Emniyette,aileme verilen numara arandı. Terörle MücadeleŞubesi Veli Bilgilendirme Bürosu adında bir yerdenarandığımızı öğrendim. Zaten, bu birimin adı dahipolisin fişleme ve ajanlaştırma girişimini ortayakoyuyordu.
Bunu duyunca avukatımı aradım ve durumuanlattım. Avukatım, bunun keyfi bir uygulamaolduğunu ve bunu kabul etmememi söyledi. Devletinbunu yaparak kendi yasalarını dahi çiğnediğini ifadeetti. Bu konuyu ailemle paylaştım. Mücadeleyürüttüğümü ve bunun meşru olduğunu ifade ettim.Ailem de zaten daha önceden beri benim politikkimliğimi biliyordu. Ailem, polisin bu girişimindenkaynaklı korktu ve cep telefonumu elimden alıpinternet kullanımını engelledi. Kısa süreli bir evhapsine maruz kaldım. Bu süreçte de polis baskısıdevam etti. Ailem, defalarca benim üzerimden tehditedildi ve emniyete gitmeye zorlandı. Aileme,“Gelmediğiniz takdirde çocuğunuz daha farklı birşekilde evden alınacaktır” denildi. Bu süreçte,dünyayla tek iletişim kaynağım televizyondu. Ensonunda, emniyete gitmek durumunda kaldık.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gittiğimizde bizi“misafir” ettikleri yer TMŞ oldu. İçeriyegirdiğimizde bizi arayan polis geldi ve elini banauzattı. Ben de elimi uzatmayarak tavrımı gösterdim.Bunun ardından iyi polis rolü oynayarak banabirtakım sorular yöneltti. Böyle bir sorgulamayıkabul etmedim ve sorulan sorulara yanıtvermeyeceğimi söyledim. Bana “Devrimci LiselilerBirliği’ni biliyor musun?”, “TKİP’yi biliyormusun?” diye sorular yöneltmeye devam etti. Busoruların hiçbirine yanıt vermedim.
Hatta bulunduğumuz odada bir slayt izlettiler. Buslayt, burjuva medyanın da sürekli pompaladığı“çocuğunuz böyle olmasın” türünden bir karapropaganda içerikliydi.
- Okul yönetiminin bu konudaki tutumu nasıldı?
Okul müdürü beni köşeye çekerek benzersöylemlerle üzerimde baskı kurmaya çalıştı.Söylediklerinin tehdit niteliğinde olduğunu açıkçaifade eden müdür, devrimci kurum ve kişileri dekaralamaya kalktı. Benden aldığı tepki nedeniyle bukonuşmasını tamamlayamadı.
- Sen ve senin gibi ilerici, devrimci liseliler polisbaskısı karşısında ne yapmalı?
Esenyurt bölgesinde, polis cinayeti sonucu şehitdüşen devrimci işçi Alaattin Karadağ’ın yoldaşlarıolarak liselerimizde ve yaşamın her alanında devrimve sosyalizm bayrağını dalgalandırmaya devamedeceğiz. Bu mücadeleyi DLB saflarındasürdürüyoruz. Haklı ve meşru mücadelemizibüyüteceğimizi, devletin baskı ve terörüne boyuneğmeyeceğimizi, eşit, parasız, bilimsel, demokratikve anadilde eğitim için mücadelemize devamedeceğimizi bir kez daha duyuruyoruz. Bu tarzbaskılarla bizleri yıldıramayacaklarının, bu baskılarkarşısında mücadeleye daha fazla sahipçıkacağımızın bilincinde olsunlar. Yaşasın devrim,yaşasın sosyalizm! Gençlik gelecek geleceksosyalizm!
Liselilerin Sesi / Esenyurt 7
“Haklı ve meşru mücadelemiziengelleyemeyecekler!”
Din dersinde konumuz “kurban bayramıydı”. Din
öğretmeni Hz. İbrahim’in, kendi oğlunu Allah’a kurban olarak
adayacakken Allah’ın ona bir koyun gönderdiğinden, ayrıca Hz.
İbrahim’in bir çiftçi olduğundan bahsetti. Ben de öğretmene
“Hz. İbrahim’in çiftçi olduğundan bahsettiniz. Çiftçiliğin
olmadığı, çiftçilik kavramının olmadığı bir çağda Hz.
İbrahim nasıl çiftçi olabilir?” diye sordum. Din hocası ise
soruma cevap vermek yerine tehditkar bir şekilde ismimi
sordu.
Bu konudan sonra sınıfta madde bağımlılığı üzerine tartışmalar başladı.
Hoca bağımlı olan insanların sigara, uyuşturucu vs.yi kendilerine bir tedavi yöntemi olarak gördüklerini
bunun yanlış olduğunu söyledi. Doğru olanın ise uyuşturucu yerine namaz kılmanın, oruç tutmanın,
kısacası Allah’a ibadet etmenin bir tedavi yöntemi olarak benimsenmesi gerektiğini dile getirdi.
Ve Marx’ın yıllarca önce söylediği şu sözü geldi aklıma; “Din afyondur!”
Belki bizim anne babalarımız Marx’a hiç kulak vermediler ama kapitalistler ve onun temsilcileri
Marx’ı çok iyi anlamıştır.
Marx’ın öğretisini bildikleri için, yani sömürüsüz bir dünyanın mümkün olduğunu, cenneti bu
dünyada yaşamanın mümkün olduğunu bildikleri için bizlerin uyanmaması için ellerinden geleni
yapıyorlar. Özellikle biz gençlerin beyinlerinin hep uyuşturulmuş olmasını istiyorlar. Bize afyon
veriyorlar.4+4+4 dinci, gerici eğitim modeliyle, liselerde uygulanan anti-bilimsel müfredatla bizleri uyutmaya
çalışıyorlar. Bugün uyanmak için Marx’a, onun öğretisi Marksizme ve sosyalizme daha çok sarılalım!
TOKİ’den bir Liselilerin Sesi okuru
Bugün uyanmak için Marksizme
ve sosyalizme daha çok
sarılalım!
Merhaba arkadaşlar. Bizler Esenyurt’tan devrimci liselileriz. Bizler Alaattin’in katledildiği
kentteniz. Bizler Habip’in, Ümit’in, Hatice’nin, Alaattinler’in yoldaşlarıyız. Bizler korkunun yüreğine
korku salanların yoldaşlarıyız. Bildiğiniz gibi son günlerde dünyada savaş çığırtkanlıkları artarken
ABD’nin kardeş halkları birbirine kırdırma politikası hala güncelliğini koruyor.
Emperyalist savaş çığırtkanlığı ve hazırlığının yanı sıra işçilere, emekçilere, gençlere, kadınlara, tüm
ezilen ulus ve halklara dönük sermayedarların sömürü ve baskı politikaları gün geçtikçe derinleşiyor.
Bizler biliyoruz ki bu asalak kapitalist sistemin biricik alternatifi sosyalizmdir. Sosyalizmi zafere
taşıyacak olan ise ‘parti’dir. Bizler devrimci liseliler olarak yeni Ekimlerin partisinin bu topraklarda
devrimi kucaklayacak tek öncü müfreze olduğuna inanıyoruz. Bu inançla komünist hareketin 25. yılında
“devrime hazırlanıyoruz” şiarını coşku ile selamlıyoruz. Bizler de her zaman olduğu gibi daha büyük bir
çaba ve özveriyle devrimin ve sosyalizmin sesini liselerimize taşımaya devam edeceğiz.
Esenyurt’tan Liselilerin Sesi okurları
“Devrimin ve sosyalizmin sesini liselerimize
taşımaya devam edeceğiz”
8
Liselilerin Sesi
okuyalım,
okutalım!
Katkı sunalım...
iletişim:
liselilerinsesi
@yahoo.com.tr
Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, Kalkınma Bakanlığı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) , “mesleki eğitimi yeniden yapılandırma” adı altında ortaklaşa bir çalışma başlattı.
“Aşırı artış gösteren meslek yüksek okulu sayısını kontrol altına almak” bahanesiyle ortaya konulan bu
kampanyayla meslek yüksek okullarının bir kısmı tamamen kapatılacak, bir kısmı birleştirilecek, diğer bir
kısmı ise “özel” meslek liselerine dönüştürülecek.
Bunun yanında devlet, organize sanayi bölgelerinde meslek ve teknik lise kuran patronlara öğrenci
başına 5 bin TL teşvik verecek. Bakanlar Kurulu’nun belirleyeceği organize sanayi bölgesi dışındaki özel
meslek liseleri ve teknik okullarına da devlet öğrenci başına destekte bulunacak.
Patronların daha ucuz ama daha nitelikli işgücü ihtiyacını karşılamak için yeni projeler ortaya koyan
devlet, sunduğu teşviklerle de yeni patronlar oluşturuyor. Mesleki eğitime özel sektörün yön vereceği bu
projesiyle de meslek lisesi öğrencileri olarak tamamen patronlara teslim edilmiş olacağız.
Devlet bizlerin iyi bir eğitim alması için değil salt patronların çıkarları için çalışıyor. İşte bu projeler
devletin, sermayenin devleti olduğunu gösteriyor.
Bu devlet,
sermayenin devleti
Bugünlerde yolu hastaneye düşen herkes şahit olmuştur, hastane koridorlarında bir doktorun
odasından çıkıp ötekinin odasına giren ilaç mümessillerine. Silah sektöründen sonra en yüksek bütçeye
sahip ilaç sektörü, pazarlamacıları aracılığıyla kendilerini meşrulaştırır hale getirebildikleri için gerek
duymazlar reklam masrafı yapmaya.
Doktorlar bilim adı altında insanlara bir sürü kimyasal yazarken dev ilaç tekellerine sadece doktorları
tatlı dille ikna etmek düşer. Öyle ki artık hasta olup olmadığımıza bile ilaç firmaları karar verir. Yani
mümessiller doktor, ilaç firmaları eczacı olur. Sadece bununla da kalmaz bize başka başka tanılar da
koyarlar. Yaşadığımız toplumsal sistemden kaynaklı olarak gün içinde karşımıza çıkan çeşitli sorunlar
yüzünden yoğun stres altında oluruz. Bunun dışa vurumu olarak ortaya çıkan toplumsal hoşnutsuzluk ve
mutsuzluğumuza “depresyon” denir. Hemen asosyal, uyumsuz gibi tanımlarla düzene isyan edişimizin
önü kesilir. Çünkü hastayızdır, uyumsuzuzdur ve çıkaracağımız her ses aslında bunun göstergesidir. Aynı
şey diğer hastalıklar içinde geçerli. Ağrı kesiciler, zayıflattığı söylenen ‘’tamamen doğal’’ haplar,
kolesterol ilaçları en çok satan ilaçlardır ve aslında bu zehir kapsülleri tedaviyi değil, hastalığın
sürdürülebilir kılınıp ilaç şirketlerine bağımlı olarak yaşamamızı amaçlar. Bugün mesleğinin yüceliğine
saygılı bir avuç doktorun sürekli söylediği “kolesterol ilaçları rant içindir, asıl bu ilaçlar kolesterolü
yükseltir” sözü bastırılmaya çalışılmaktadır, çünkü satılması gereken bir sürü “kalp dostu” ürün vardır.
Meslek etiğini bir kenara bırakarak sağlık alanında sermayenin maşası haline gelen doktorlar ise
herkese kutu kutu ilaç yazarak velinimetlerini düzene bağımlı hale getirmeye ve hastalıklı bir toplum
yaratmaya vesile oluyorlar. Önceki yıllarda AKP’nin çeşitli sağlık politikalarından birinde bahsettiği ve
içinde AVM’lerin olduğu devasa hastaneler projesi tam da bunu özetlemektedir. Peki, sistem mi insanları
hasta hale getiriyor, yoksa hastalıklı olan sistemin kendisi mi? Hastalıklı sistemin hasta insanları olarak
“ölümsüzlüğü” mü istiyoruz, yoksa sağlıklı, mutlu ve özgür bir yaşamı mı?A. Deniz
*Mine Selin SAYARI’nın “Hastalanıyoruz” başlıklı yazısından.
Aslında tıp, zehirlenen insanın sararmaya başlayan suratına makyaj yapmaklagörevlendiriliyor.*
Hasta sistemin hasta insanlarıyız
9
Adana’da DLB çalışması
Adana İsmet İnönü Endüstri Meslek Lisesi’ndeöğrencilerin ders saati çıkışında “Devrimyürüyüşümüz sürüyor!” başlıklı DLB bildirilerinindağıtımı yapıldı. Dağıtım bitmek üzereyken okulönüne gelen sivil polis ekipleri dağıtım yapan sınıfdevrimcisine GBT kontrolü yaptı. Bu esnada daöğrencilerin bildirilere ilgisi devam etti.
Küçükçekmece DLB’den toplantı
Küçükçekmece Devrimci Liseliler Birliği 4Kasım Pazar günü devrimci gençlik hareketi tarihiüzerine bir toplantı gerçekleştirdi.
Toplantı devrimci gençlik hareketi üzerineyapılan sunumla başladı. Sunum kapsamında 1965-1971 ve 1874-1980 arası dönemde gençlikhareketinin geçirdiği aşamalar aktarıldı. Sunumunardından gençlik hareketinin güncel tablosuüzerine de tartışmalar gerçekleştirildi. Tartışmanınardından düzenli bir eğitim çalışmasıgerçekleştirilmesi kararlaştırıldı ve bu kapsamdaplanlama yapıldı. Ayrıca Liselilerin Sesi dergisininyeni sayısına katkı için planlama yapıldı. DLB’nin18 Kasım’da gerçekleşecek İşçilerin BirliğiHalkların Kardeşliği etkinliğine katılımı üzerine dekonuşuldu. Toplantı bir sonraki toplantı tarihininbelirlenmesinin ardından bitirildi.
Devrimci liselilere polis terörü
Ümraniye DLB çalışanları, 22 Ekim Pazartesigünü İbrahim Müteferrika Endüstri Meslek Ve
Teknik Lisesi önünde “İşçilerin birliği,halkların kardeşliği etkinliği”ne çağrıyapan bildiri dağıtımı gerçekleştirdi.Bildiri dağıtımından sonra lise
öğrencileriyle sohbet eden DLB’liler sivil polislertarafından çevrildi, kimlik sorulmasını kabuletmeme tutumu üzerine resmi ekiplerin de olayyerine gelmesiyle DLB’liler elleri kelepçelenerekzorla karakola götürüldü.
Karakolda ise gözaltı işlemi dahi yapılmadan 4buçuk saat alıkonulan DLB’liler, avukatıngelmesiyle serbest bırakıldılar.
DLB’ ye yönelik devlet terörü 2 Kasım Cumagünü saat 14:00’de gerçekleştirilen basınaçıklamasıyla teşhir edildi. Ş. Salih Sevgican PolisMerkez Amirliği önünde gerçekleştirilenaçıklamada şu sözlere yer verildi:
“DLB’ye yapılan bu saldırı sermaye devletinin
gençlikten, yaşamları köleleştirilmiş olan
milyonların birlik olmasından ne kadar
korktuklarını gösteriyor. DLB gençliğin mevzisi
olmaya ve gençliği sosyalizm saflarında
örgütlemeye devam edecektir”
Esenyurt DLB’den film gösterimi
Esenyurt bölgesinde devrimci liseli faaliyetinigüçlendirmek için hazırlıklarını sürdüren DevrimciLiseliler Birliği (DLB), 29 Kasım Perşembe günüEsenyurt İşçi Kültür Evi’nde film gösterimigerçekleştirdi.
Charlie Chaplin’in, kapitalizmin işleyişyasalarını anlattığı, makineleşme veyabancılaşmayı konu alan ‘Modern Zamanlar’filminin gösteriminin çağrısı, önceki günlerdebölgedeki çeşitli liselerde dağıtılan el ilanları ileyapıldı.
Yanı sıra bölgedeki otobüs duraklarına ve liseçevrelerindeki merkezi noktalara afişler yapıldı.Film gösterimine Esenyurt’taki çeşitli liselerdenliseliler katılırken film gösteriminin ardından filmüzerine sohbet gerçekleştirildi.10
DLB çalışmalarından....
DLB’den Bursa’da bildiri dağıtımı
Başta Suriye’ye olmak üzere ve dünyanın çeşitliyerlerinde süren emperyalist savaşları protesto etmekve savaşın faturasını işçi ve emekçinin sırtındançıkartmanın tek yolu olan zamları protesto etmek için2 Aralık’ta Bursa’da gerçekleşen mitingin çalışmalarıyapıldı.
Yerel imkanlarla çıkarılan Devrimci LiselilerBirliği imzalı bildiriler Tophane Meslek Lisesiçıkışında dağıtıldı. Dağıtım sırasında liselilerinilgisinin yoğun olduğu gözlendi. Ayrıca DLB’nin neolduğuna dair sorulan sorular üzerine liselilerle sohbet
etme imkânı yakalandı.
Ankara DLB’den afiş çalışması
Ankara DLB 3 Aralık’ta Suzan Mehmet GönçLisesi öğrenci güzergâhı ve Ege Lisesi duvarlarınaDLB’nin “Şifreleriniz, eleme sınavlarınız, paralıeğitiminiz sizin olsun! Gelecek bizim!” ve“Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için mücadeleye!”şiarlarının bulunduğu afişleri yaygın bir şekilde yaptı.Tuzluçayır’da da gerçekleşen afişlemeler sırasındaemekçilerin yoğun ilgisi gözlemlendi. Afiş çalışmalarıönümüzdeki günlerde de yapılmaya devam edecek.
Devrimci işçi Alaattin Karadağ vurulduğu
yerde anıldı
19 Kasım 2009’da Esenyurt’ta polisle girdiğiçatışma sonucu alçakça katledilen TKİP militanıAlaattin Karadağ katledişinin 3. yılında hemvurulduğu yerde hem de mezarı başında anıldı.
Esenyurt’ta saat 19.00’da anma için bir arayagelen BDSP’liler buradayaptıkları ajitasyonkonuşmalarıylabirlikte meşaleli biryürüyüşgerçekleştirdiler.Yürüyüş boyunca sıksık eylemi ilgiyleizleyenlere yönelikyapılan konuşmalarlaAlaatin anlatıldı ve onunuğruna yaşamını fedaettiği devrim vesosyalizm mücadelesinedestek olma çağrısı yapıldı, sloganlar atıldı. Yapılanyürüyüşün ardından Allaattin Karadağ’ın vurulduğuyere gelinerek burada bir anma programıgerçekleştirildi. BDSP adına yapılan konuşmadaAllaattin yoldaşın işçi ve emekçilerin haklımücadelesini savunduğu, devrim ve sosyalizm davasıuğruna mücadele ettiği için katledildiği ifade edildi.“Alaattin yoldaş partinin bayrağına daima dahayükseklere taşımak için çaba göstermiştir” denilerek,
onun daima parti çalışmasını işçi ve emekçileregötürmek için çaba sarfettiği, tam da böylesi birçalışma içerisinde parti afişlerini astığı esnadakatledildiği ifade edildi. Son olarak Alaattin Yoldaşı
ve devrim mücadelesindeyitirdiğimiz bütün yoldaşlarımızınanısına sahip çıkmak onların bizedevrettiği bayrağı daha da ileritaşımakla mümkün olacaktırdenildi. Partinin devrimehazırlanma çağrısına yanıtvermek mücadeleyi daha daileriden sahiplenmek ve budoğrultuda adım atmaklamümkün olacaktır denildi.Konuşmanın ardındanAvusturya İşçi Marşı hep bir
ağızdan söylenerek anma sonlandırıldı.Bir diğer anma da Alaattin Karadağ yoldaşın
Antakya’da bulunan mezarı başında gerçekleştirildi.Mezarlığa yakın bir noktadan başlayan yürüyüşlemezarının başına sloganlarla bir yürüyüş yapıldı.Mezarı başına gelindiğinde saygı duruşunun ardındanBDSP adına bir konuşma yapıldı. Partinin 25. Yılvesilesiyle yaptığı devrime hazırlanıyoruz çağrısıyinelenerek mücadeleyi büyütme çağrısıyapıldı. Anma okunan şiirler ve marşlarlasonlandırıldı. 11
Liseli gençlik çalışması her dönem partimizin gündeminde olan ve partitarafından gerekli önemin verildiği bir çalışma alanıdır. Bu alanda, farklıdönemlerde yapılan müdahaleler, yürütülen çalışmalar ve yaratılan sonuçlarlaazımsanmayacak bir deneyim biriktirmiş bulunuyoruz. Ama henüz güvenceyealınmış bir çalışmadan söz edemiyoruz. Ortaya konulan tüm çabalara ve eldeedilen kimi sonuçlara rağmen hala da sürekliliğini sağlayabildiğimiz, kendigüçlerini yaratarak ilerleyen bir çalışma tablosundan yoksunuz. Çalışmamızdaha çok bazı alanlar üzerinden ortaya çıkan olanakların değerlendirilmesi yada kimi alanlarımızda ısrarlı çabalar sonucunda yaratılan dönemsel geçicihareketlilikler biçiminde bir seyir izlemiştir. Liseli gençlik alanının kendineözgü sorunlarının da bu durumda payı olmakla birlikte, asıl olarak sorunçalışmamızın zayıflıklarında yatıyor.
Bugün bize gerekli olan, kimi alanlarımız üzerinden kendi içinde başarılıbir liseli gençlik çalışmasının ötesinde, toplam olarak liseli gençlik hareketiiçerisinde anlamlı bir yer tutacak, ona önderlik edecek bir çalışma kapasitesive örgütlenmesidir. Bu da ancak partinin tüm çalışma alanlarının meseleye bugözle bakmasıyla, gerekli önemi verip, buna uygun bir pratik yoğunlaşmaylabir yüklenme içerisine girmesiyle başarılabilir. Bunun sadece liseli güçlerinya da genç güçlerin bulunduğu alanların değil toplam çalışma alanlarımızınönünde duran bir sorumluluk olduğunu belirtmek ise gerekmiyor.
Liseli gençliğin mücadeleye olan ilgisi, dinamizmi, yürütülen çalışmalarınyarattığı olumlu sonuçlar ve geleceğe bıraktıkları üzerinden bakıldığında, liseçalışmamızın geleceği açısından olduğu kadar toplam çalışmamız açısındanda verimli bir alan olduğunu ve bir süre sonra mahalli çalışmayı güçlendirenbir işlev göreceğini vurgulamalıyız. Sınıfı örgütlemeyi esas alan, sınıf içindegüç olamaya çalışan bir parti olarak, liseli gençliğin bu açıdan önemli birrezerv olduğunu hep göz önünde bulundurmalıyız. Bu alanda alınacak hermesafe, sonuçta bir biçimde sınıf çalışmasına da yansıyacaktır. Bu yönüylebölgelerimizin lise çalışması yürütmek için genç güçler ya da buna uygungüçler beklemesi doğru bir yaklaşım değildir.
Yerel çalışma alanlarına düşen görev, en uygun güçleri ayırıp hedef liselersaptayarak, buna uygun bir pratik planlama ve çalışma düzeyi ortayakoymasıdır. Ayrıca liseli gençlik çalışmamızın bugünkü düzeyi, mevcutzayıflık tablosu düşünüldüğünde, bu alanda bir parça yol alabilmek vegeleceğini güvenceleyebilmek için güçlü bir yüklenme içerisine girmek,gelinen yerde bir zorunluluktur. Bugün asıl sorun bu noktada düğümleniyor.Genelde kitle çalışmasında yaşadığımız sorunların ötesinde, lise çalışmasınayönelik gerekli ilginin bir türlü gösterilememesi sorunu ile yüz yüzeyiz.Bugün bizi bekleyen görev, taze bir başlangıç yapmak, bu alandaçalışmamızın önünü açacak bir çalışma kapasitesi sergileme iradesigöstermektir. Bu noktada atılması gereken adımlar atıldığında, çalışmagiderek kendi sonuçlarını yaratacaktır.
Liseli gençliğin genel olarak yaşam alanının faaliyet yürüttüğümüzbölgeler olması da işimizi ayrıca kolaylaştıran bir etkendir. Buralar liselilerin
Liseli gençlik çalışmamız üzerine
Bugün bize gerekliolan, kimi alanlarımız
üzerinden kendiiçinde başarılı bir
liseli gençlikçalışmasının
ötesinde, toplamolarak liseli gençlikhareketi içerisinde
anlamlı bir yertutacak, ona önderlik
edecek bir çalışmakapasitesi ve
örgütlenmesidir. Buda ancak partinin
tüm çalışmaalanlarının meseleyebu gözle bakmasıyla,
gerekli önemi verip,buna uygun bir
pratik yoğunlaşmayla
bir yüklenmeiçerisine girmesiyle
başarılabilir.
12
kimliğinin ve kişiliğinin şekillendiği doğal yaşamalanlarıdır. Emekçi semtlerinde yürüttüğümüzdevrimci faaliyet, doğallığında liselilere seslenmeninde bir olanağıdır. Elbette çalışma asıl olarak hedefliseler üzerinden şekillenmelidir. Hedef olarakbelirlenen liseler sistematik bir biçimde çeşitligündemler vesilesiyle seslenme konusu yapılmalı, bizisonuç almaya götürecek düzeyde güçlü bir müdahalegerçekleştirilmelidir.
Liseli gençliğin ileri kitlesinin siyasal gündemlere,devrimci mücadeleye ilgisi, devrimci mirasa vedeğerlere olan sempatisi ayrıca gözlemlenen birolgudur. Lise çalışmasında bu her zaman göz önündebulundurulmalı, çalışma öncelikle bu ileri kitleyihedefleyecek biçimde yürütülmelidir. Çünkü bu kitleile bağ kurmak çalışmanın geleceği açısından önemtaşımaktadır.
Elbette genelde liselileri ilgilendiren gündemler deetkin bir faaliyetin konusu olacaktır. Hem genelpolitik gündemler hem de liseli gençliğin kendigündemi olan zorunlu din dersleri, anadilde eğitim,4+4+4 gibi gündemler ile devrimci şiarlarınkullanıldığı, devrimci önderlerin yaşamlarını konualan çalışmalar birlikte ele alınmak durumundadır.
Merkezi olarak hazırlanan araçların yanı sıra yerelaraçları da kullanılabilmelidir. Çalışmanın seyrinebağlı olarak ortaya çıkan sorunlar ve okullarla kurulanbağların sonucunda daha özgün sorunlar dagözetilerek yerel müdahale araçları devreye girmeli,yerel çalışmaların özgün yöntem ve araçlarlagüçlendirilmesi, liseli çalışmamızın temel bir boyutuolarak düşünülmelidir.
Propagandaaraçlarının hedefliselere düzenli olaraktaşınması önemlidir.Yayınlar, bildiriler,yerine göre özelsayılar ve duvaryazılamaları gibiaraçlarla yapılacaksürekli seslenmeler bukitle üzerinde etkibırakacak ve giderek
bağ kurmamızı kolaylaştıracaktır. Öncelikle yoğun birpropaganda çalışmasını önümüze koymalı veyarattığımız etki üzerinden bire bir bağlar kuracakadımlar atmalıyız.
Yayının işlevli kullanılması bir başka önemlinoktadır. İçeriğinin amaca uygun olması, hedef kitleyehitap eden bir dil yakalaması, bizzat alandanbeslenmesi ve onu düzenli biçimde liselilereulaştıracak kanalların yaratılması önemlidir.
Yayının verimli bir biçimde kullanılmasıçalışmanın önünü açan bir işlev görecektir. Bu açıdanözellikle hedef liselere düzenli bir biçimdeulaştırılmalı ve liselilerin uğrak yerleri olan alanlardamilitan satışlar gerçekleştirilebilmelidir.
Bağ kurulan liseliler ile özel bir biçimdeilgilenmek, onları her açıdan kuşatacak müdahalelerdebulunmak ayrı bir önem taşımaktadır. Liseli gençliköğrenme isteği olan bir kesimdir. İlişkilerin kalıcı halegetirilmesinde eğitim önemli bir rol oynayacaktır.Mücadeleye duyulan ilgi ile hızla etrafımızda birikengüçlerin kalıcı hale gelmesi için onların bilinçlerinigeliştirecek ve kimlik kazanmalarını sağlayacak birmüdahale çabası içinde olmalıyız. Kendideneyimlerimizin de gösterdiği gibi, lise çalışmasınınkısa zamanda yarattığı çevre çeper güçler bu türmüdahaleler ile kuşatılmadığında, aynı hızlauzaklaşabiliyorlar. Bu sirkülasyonu en aza indirmek,bağ kurulan güçleri kalıcılaştırmak için, başkamüdahaleler ile birlikte düşünüldüğünde, eğitimönemli bir yerde durmaktadır.
(TKİP Merkez Yayın Organı EKİM’inKasım 2012 tarihli 284. sayısından alınmıştır...)
Liseli gençlik çalışmamız üzerine
13
Bizler, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitimisterken onlar paralı, gerici eğitimi dayatıyor,4+4+4’le bunu pekiştiriyor. Biz geleceğimizinolduğu bir yaşam kurmak istiyoruz, onlargeleceksizlik dayatıyor. Biz inadına insancayaşanabilir bir dünya istiyoruz. Onlar ise, karlarınıarttırmak için çıkardıkları savaşlarla bize ölümgetiriyorlar.
Onlar için emperyalist savaş, sınırsız sömürüdür. Onlar için emperyalist savaş, kardeş halkların
kanı üzerinden yükselen kar oranlarıdır.Onlar için emperyalist savaş, baskı altına almak,
muhalefeti dizginlemektir. Bizim için emperyalist savaş, yıkımdır.Bizim için emperyalist savaş, yoksulluk, acı,
ölüm gözyaşıdır. Bizim için emperyalist savaş, gericiliğin kol
gezmesi, devlet terörünün arttırılmasıdır. Bizim için emperyalist savaş, sermayedarlar
ceplerini doldursun diye ölmeye, öldürmeyezorlanmaktır.
Bizler emperyalistlerin başlattıkları savaşların nedemek olduğunu Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’deve Libya’da gördük. Bu ülkelere demokrasiyalanlarıyla girdiklerini ama sömürüden,katliamlardan başka bir şey getirmediklerini gördük.Ortadoğu’daki petrol kaynaklarına hakim olmak içinakıtılan kanı, yağmayı, talanı gördük. Bitmeztükenmez kar hırsıyla Ortadoğu’da ve Afrika’dayaratılan emperyalist savaşın, küçücük bedenlerüzerine acımasızca bombalar yağdırdığını gördük.
Bugün de emperyalist ülkelerin ve onlarıntaşeronluğunu yapan Türk sermaye devletininSuriye’ye yönelik attığı her adım, bizi yeni biremperyalist savaşa sürüklüyor. Türk devleti,“kendimizi koruyoruz” yalanlarıyla, Suriye’deyaşanan iç savaşın Türkiye’yi tehdit ettiği
söylemleriyle işçi, emekçileri kandırarak,savaş politikasını daha da hızlandırıyor.
Emperyalistler ve Türk devletinin
Suriye’yenedengirmekistediğinibiliyoruz.İçindebulunduklarıkriziaşmanınyolunu arıyorlar,kar hırsıyla hareketediyorlar. Fakat bizler biliyoruz ki, işçilerin,emekçilerin Suriye’ye yönelik gerçekleşecekherhangi bir müdahaleden, savaştan en küçük birmenfaati dahi yoktur. Aksine Suriye’ylegerçekleşecek bir savaş bizzat işçileri, emekçileriyani anne-babalarımızı yıkıma sürükleyecektir. İşçiemekçi çocuklarını yani bizleri de bu savaşta ölmeye,öldürmeye zorlayacaktır.
Sermaye için ailelerimizin ve bizlerin hayatınınhiçbir kıymeti yoktur. Ki burjuvalar kendi ailelerini,çocuklarını ve en yakınlarını korumanın, savaştanuzak tutmanın bir yolunu bulacaklardır.
Fakat sermayedarlar ve sermaye devleti bilsin ki,liseliler olarak, Suriye’ye yönelik olası bir savaşıekranlardan izlemeyecek, “Emperyalizmin askeriolmayacağız!” şiarıyla sokakta karşılayacağız.Emperyalist savaşın faturasının işçilere, emekçilereödetilmesine sessiz karşılamayacağız. Sermaye içinölüme gitmeyecek, Ortadoğu’da kardeş haklarınkatili olmayacağımızı işgalci olmayacağımızı dahagür sesle haykıracağız.
Bizler biliyoruz ki emperyalist savaş sırasındaişçiler, emekçiler, gençler ve kardeş halklarcephesinden yaşanacak yıkımları engellemenin tekyolu, “işçilerin birliği halkların kardeşliği”mücadelesini yükseltmektir. Devrim ve sosyalizminyolunu tutmak, emperyalizmi ve emperyalistsavaşların kaynağı olan kapitalizmi tarihin çöplüğünegöndermektir. 14
Emperyalizmin askeri, Suriye’de
işgalci olmayacağız!
Türk sermaye devleti, yakın zaman önce NATO’danPatriot füze sistemi talebinde bulundu. NATO da sadıküyesinin/uşağının bu talebini geri çevirmedi. İkisiAlmanya’dan, biri Hollanda’dan olmak üzere üç adetPatriot füze sistemi getirilecek ve Diyarbakır-Malatya-Gaziantep üçgeni içinde bir yere kurulacak.
Sermaye devleti adına Patriot talebini dile getirendinci-gerici AKP iktidarı, önce bölge halklarına yönelikemperyalist savaş aracını meşrulaştırmak ve tepkileridindirebilmek için komutanın kendisine olacağını iddiaetti. Ancak bu da çok geçmeden bizzat NATO şefleritarafından yalanlandı. Doğrudan NATO şefleri tarafındanyapılan açıklamalarda komutanın NATO’da, maliyetinise Türk devletinin sırtında olacağı belirtildi.
Bu süreç Türkiye’nin NATO ile olan ilişkisini degündeme getirdi. Öyle ki, süreç yalnızca Patriotlarınülkeye getirilmesi ile değil, İzmir’in NATO’nun KaraKomutanlığı merkezi yapılması ile devam etti.
Türk devletinden “savunma” yalanı
Emperyalist efendilerinden Patriot talebinde bulunanTürk sermaye devleti, bunu “savunma” ve “güvenlik”gibi gerekçelerle makyajlamaya çalışıyor. Oysa bugelişme Türk devletinin bölge halklarına yönelikemperyalist saldırganlıkta oynadığı uğursuz rolügösteriyor.
Bilindiği gibi, Türk devleti Suriye Ulusal Konseyi(SUK) ve Özgür Suriye Ordusu’nun kurulmasında,beslenmesinde ve güçlendirilmesinde emperyalistefendileri adına önemli bir rol oynamıştır. Buradanbakıldığında, Türkiye’nin Patriot kurma hazırlığınınsavunma amaçlı değil, Suriye’ye ve tüm bölge halklarınadönük saldırı amaçlı bir hamle olduğu rahatlıklaanlaşılabilmektedir. Dinci-gerici AKP iktidarı, NATOaracılığıyla, başını ABD’nin çektiği emperyalistefendilerinin Ortadoğu’ya yönelik kirli ve kanlıstratejisine taşeronluk yapmaktadır.
Türkiye: NATO’nun savaş üssü!
Gelinen yerde Türkiye NATO’nun savaş üssüneçevrilmiş durumdadır. Türkiye toprakları baştanbaşa
NATO üsleri, silah ve personeliyle donatılmıştır. ÖrneğinNATO’nun en büyük ikinci havaalanıAfyonkarahisar’dadır. İncirlik başta gelen bölgesel silah(nükleer de dahil) deposudur. Şile Stinger Üssü, KonyaAWACS Üssü, Balıkesir Vault Füze Rampası Üssü,Muğla-Aksaz Deniz Üssü gibi belli başlı merkezlerdışında Merzifon’dan Pirinçlik’e, Çanakkale’den Van-Pirreşit’e sayısız hava hareket merkezleri vardır.Libya’ya yönelik emperyalist saldırıda da görüldüğüüzere, NATO’nun en önemli komuta merkezlerinden biride 2004’ten beri İzmir’dedir.
Kürecik’e kurulan füze kalkanı ile yine yakın bölgeyekurulacak olan Patriot füze sistemleri, NATO’nunTürkiye üzerindeki hegemonyasının daha da arttırılmasıanlamına gelmektedir.
On yıllardır dünya halklarına jandarmalık yapanNATO, en özlü ifade ile emperyalist saldırı, savaş ve içsavaş örgütüdür. Dünyanın hemen her yerinde emekçihalklara savaş açan ve Kore’den Yugoslavya’ya kadar birdizi ülkede vahşi katliamlara imza atan NATO, bir diziülkede de iç savaşı bizzat örgütlemiş, yarattığı kontr-gerilla örgütlenmeleri eliyle katliamlarını sürdürmüştür.
Bugün yapılan da NATO’nun bu kanlı sicilineuygundur. Zira NATO Ortadoğu halklarına saldırmakta,en vahşi yöntemlerle emekçi halkları katletmekte,Ortadoğu ülkelerinde kendi işbirlikçi çetelerinioluşturmaktadır.
NATO’ya geçit vermeyelim!
Sonuç olarak; emperyalist saldırı, savaş ve iç savaşörgütü NATO’nun Türkiye’ye konuşlandıracağı silahlarmevcut savaş konseptinin yalnızca bir parçası.İzmir’deki Kara Komutanlığı, faaliyete geçen füzekalkanı ve yapılan bir dizi hazırlık, NATO’nun Türkiyeeliyle halklara kan ve ölüm kusmak için gemi azıyaaldığının işareti.
Bugün bu emperyalist barbarlık kulübüne karşımücadele etmek hayli güncel bir görev olarak tümkesimlerin karşısında duruyor. Zira kaybedilenher mevzi, yitirilen her dakika Ortadoğuhalklarını biraz daha ölüme ve yıkımasürüklüyor. 15
Emperyalist saldırı, savaş ve iç savaş örgütü NATO’ya
Geçit vermeyelim!
Emperyalist saldırganlığa GEÇİT YOK!
Emperyalistlerin bir dediğini iki etmeyen sermayedevleti, IMF’nin direktifleri doğrultusunda hazırlanan2013 yılı bütçesini açıkladı. Ailelerimizin ödediğivergilerle oluşturulan bütçe eğitim, sağlık harcamalarıyerine yine silahlanmaya, savaşa aktarılıyor.
Emekçilerden alınan paraçetelere veriliyor
Emperyalistlerin Ortadoğu’daki projelerinintaşeronluğunu yapan sermaye devleti, masaya sunulanSuriye pastasından bir dilim kapabilmek için savaşaen önde koşuyor. İşçi-emekçiler ve onların çocuklarıiçin kapanan bütçenin ağzı Esad rejimine karşı sözdemuhalif olan güçler için sonuna kadar açılıyor. Sağlıkve eğitim hakkımızı elimizden alan devlet Hatay’da“Özgür Suriye Ordusu” denilen çeteleri besliyor,onlara silah ve para sağlıyor.
Bütçenin küçük harcama kalemlerindenbüyüyen rakamlar
Bütçedeki harcama kalemlerindeki değerlerebaktığımızda 2013 yılı bütçesinin, savaş bütçesiolarak hazırlandığını çok açık bir şekildegörmekteyiz. İşte rakamlar;
Toplam 371 milyar olan merkez bütçedenMilli Savunma Bakanlığı için 20.3 milyar TLPolis teşkilatı için 14.7 milyar TLJandarma Genel Komutanlığı için 5.8 milyar TL MİT için 995,5 milyon TL ödenek ayrıldı. Bu ödeneklerle birlikte 2013 yılı bütçesinden
güvenlik, savunma ve istihbarata ayrılan pay % 57artırıldı.
En zengin 12. kurum: Diyanet
Güvenlik harcamalarında elini cömert alıştırandevlet, Diyanet İşleri Başkanlığı için de kesenin
ağzını iyice açtı. Genel bütçeli idarelerarasında en zengin 12. kurum olan Diyanet,
4.6 milyarlık bütçesiyle 10 bakanlığı geride bırakmışoldu.
Eriyen bütçeler: Sağlık ve eğitim
2011 yılında Sağlık Bakanlığı bütçesi için 17milyar 241 milyon TL ayrılırken 2012 yılında bu pay14 milyar 358 milyon TL seviyesine indi.
Merkezi bütçenin aslan payını güvenlikharcamalarına ve diyanete aktaran devlet, 2013 yılıiçin sağlığa sadece 2 milyar 490 milyon ayırdı! SağlıkBakanlığı’na ayrılan bütçenin %50’den fazlasının malve hizmet alımı için kullanıldığını hesabakattığımızda bu oranın çok daha düşük olduğugörülecektir.
2012 yılında 39 milyar 169 milyon TL olan MEBbütçesinin önümüzdeki yıl için 47 milyar 496 milyonTL olması öngörülmektedir. Her ne kadar rakamsalbir artışın olduğu görülse de artan öğrenci sayısı,derslik, öğretmen ihtiyacı düşünüldüğünde aslında bupayın ihtiyaçları karşılamaktan ne kadar uzak olduğuortadır. Bununla birlikte kamuda çalışan personelin%48’inin eğitim alanında yani MEB bünyesindeolduğunu da göz önünde bulundurursak 47 milyarlıkbütçenin dar bir bütçe olduğu çok açıktır. MEB’eayrılan bu 47 milyarlık bütçenin büyük bir bölümüpersonel giderlerine, sosyal güvenlik devlet pirimigiderlerine ve sermaye transferlerine gitmektedir.
Bizlere sağlıklı bir gelecek sağlamak içinailelerimiz kölelik koşullarında çalıştırılmaya razıettirilirken, devlet eğitimsiz, sağlıksız ve yoksul birtoplum yaratmak için canla başla çalışıyor.Ailerimizin emeğini çalarak alınan biber gazı, mermive silahlar ise parasız eğitim ve sağlık için mücadeleeden biz geçlere çevriliyor, kardeş halkların kanınıdökmek için kullanılıyor.
Önümüzdeki dönemde de parasız eğitim talebiniemperyalist işgal ve savaşa karşı mücadele ilebirleştiren liseli gençlik, sermaye devletinin her türlüsaldırısına karşı mücadele alanlarında olmaya devamedecek!
2013 yılı savaş ve kriz bütçesi
oluşturuldu!
16
Türk sermaye devleti, savaş ve saldırganlıkpolitikalarına hız kesmeden devam ediyor. Suriye’dekiiç karışıklığın her seferinde bir fırsat olarakdeğerlendirilmesi, her an müdahaleye hazır bir şekildesınıra yığınak yapılması ve bunun zemini olarak datezkerenin çıkarılması, emperyalizmin ve Türksermaye devletinin saldırgan tutumunu somutlarnitelikte.
Türk devletinin Suriye’yle bu kadar gerginolmasının bir nedeni deSuriye’deki Kürtlerin BatıKürdistan’da özerklik ilanetmiş olmasıdır kuşkusuz.Batı Kürdistan’da gelişipserpilen ulusal mücadeleninTürkiye Kürdistan’ında daboy vermesindenkorkmaktadır Türk sermayedevleti. Bu korkusu boşunadeğildir elbette.Temmuz’dan bu yanagelişen süreç bunu göstermiştir.
Kürt halkının yükselen mücadelesi
Temmuz ayından itibaren Kürt hareketinin“devrimci operasyon” olarak tanımladığı ve pek çokyerde silahlı direnişi yaydığı süreç, sermaye devletininırkçı söylemleri ve politikalarıyla karşılandı. HemSuriye’deki olaylara gerektiğinde müdahale edebilmek,hem Güney Kürdistan’da gelişebilecek her hangi birduruma karşı aniden cevap verebilmek için tezkereçıkarıldı.
Tezkerenin çıkarılması, bölgedeki emperyalistçıkarlara hizmet etmekle beraber, Batı Kürdistan’dakiiradenin daha da büyüyerek etkisini TürkiyeKürdistan’ına taşımasına da engel olmaktır. Tezkereninçıkarılmasının ardından hem Suriye’ye hem de Kürthareketine ve halkına yönelik saldırgan söylemler vetutumlar kendini göstermiştir. Suriye’ye yönelik savaşnaraları atılırken Kürt halkının üzerine de bombalaryağdırılmaktan çekinilmemiştir. Emekçiler, sermaye
iktidarının söylemleri ve burjuva medyanın şovenizmsosu katılmış haberleriyle öylesine etkilenmişlerdir kiKürt işçilere, Kürt öğrencilere linç girişimleri olmuş,BDP binaları kundaklanmıştır. Bir yandan Kürtlerinbulunduğu batı illerinde bunlar yaşanırken bir yandanda Türkiye Kürdistan’ında Kürt halkına yönelik kirlisavaş tüm boyutlarıyla artarak devam etmektedir. Tümbunlar, Türk sermaye devletinin imha-inkar ve savaşpolitikalarının bir parçası olarak devreye sokulanyöntemlerdir. Ancak Türk sermaye devletinin bu
çabaları Kürt halkı tarafındanboşa düşürülmüştür.
Sömürgeci Türk sermayedevletinin imha-inkar-asimilasyon politikalarınınkarşısına, anadilde eğitim,anadilde savunma ve tecritinkaldırılması talepleriyle Kürthalkı dikilmiştir. 12 Eylül’debirkaç hapishanede başlayan ve18 Kasım’da sonlandırılan açlıkgrevi direnişi Kürt halkı
tarafından kitlesel bir şekilde sahiplenilmiştir.Zindanlarda tamamen haklı ve meşru taleplerlebaşlatılan direniş karşısında aciz kalan devlet, yinekaralama kampanyalarına başvurmuştur.
Yaşasın halkların kardeşliği
Sömürgeci Türk sermaye devleti, Kürt halkınınhalkı direnişi karşısında bir kez daha aciz kalmıştır.Hem zindanlarda, hem Türkiye Kürdistan’ında, hem desokaklarda boy veren direniş devleti köşeyesıkıştırmıştır. Devletin ikiyüzlü politikaları da busıkışmışlıktan kurtulmak içindir. Ancak Türkiye’den veTürkiye Kürdistanı’ndan yükselen bu direniş hücrehücre, sokak sokak, meydan meydan büyümeye devamedecektir. Önümüzdeki dönemde sadece Kürdistan’dandeğil, emperyalist çıkarlar uğruna halklar üzerinebombalar yağdırılan her yerden “halklarınkardeşliği” şiarı daha gür duyulacaktır.
Emperyalist saldırganlığın hedefinde
Kürt halkı da var!
17
Emperyalist saldırganlığa GEÇİT YOK!
- “Emperyalist savaş” kelimesi siz için nasıl biranlam ifade ediyor?
Esenyurt Lisesi’nden bir liseli: Emperyalistsavaşla müdahale edilen ülkenin insanlarının,emperyalizmin hakimiyeti altına alınması anlamınagelir. O ülkenin emekçilerinin köleleştirilmesi aklımageliyor.
Boğazköy İMKB’den stajyer öğrenci:Sermayenin çıkarları doğrultusunda işçilerin-emekçilerin, kardeş halkların birbirine kırdırılmasıdemek oluyor benim için. Açlık, yoksulluk, sefalet,baskı, geleceksizlik demek oluyor.
- Bugün Türkiye Ortadoğu’da ABD adınataşeronluk yaparak halkları tehdit ediyor. SomuttaSuriye’ye yönelik tehditler, savaş ve saldırganlığınkapıda olduğunu gösteriyor. Sizce Trük devletininburadaki misyonu nedir?
Esenyurt Lisesinden bir liseli: On yıllardır Türkdevletinin tasması ABD’nin eline. Kendini ABD’yesatmış bir ülke. Toplamında Türk devleti bölgeselçıkarlarını ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesine (BOP)bağladığı için günümüzde ABD’nin tetikçiliğiniüstlenmiş bir misyona sahip.
Boğazköy İMKB’den stajyer öğrenci: BugünTürk devleti, ABD’nin Ortadoğu’daki taşeronluğunasoyunmuş bir misyonla hareket ediyor. Kendi veABD’nin çıkarları için kardeş haklara saldırgandavranan tutumlarını daha ileriye taşıyor, taşıyacaktırda.
- 2003 yılında Irak’a “demokrasi” götüreceğizyalanları ile emperyalist bir müdahalegerçekleştirildi. Ve bu savaş sonucunda binlerceemekçi yaşamını yitirirken binlercesi kölece yaşam
koşullarına itildi. Sizce Suriye’ye dönükplanlanan emperyalist müdahale ile nehedefleniyor?
Esenyurt Lisesinden bir liseli: Irak’a ABD direktkendisi girmişti. Suriye’ye ise Türk devletinin veemperyalizmin taşeronluğunu yapan çeşitli ülkelerinde beslediği ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) çetesi eliylegirmeye çalışıyor. Suriye de, Arap yarımadasındabaşlayan halk ayaklanmalarından etkilendi. Ve haklıtalepleri için alanlara çıktı. Fakat emperyalist odaklarkendi sefil çıkarları için Irak’taki gibi kardeş halklarıbirbirine kırdırmaya çalışıyor. Hedefte Suriye’nin yeraltı ve yer üstü zenginlikleri var. Yine emperyalizminkar hırsı yüzünden emekçilerin yaşamları yok oluyor.
Boğazköy İMKB’den stajyer öğrenci: BugünIrak üzerinden gördüğümüz gibi diktatör gitse de,diktatörlük ayaktadır. Yine ABD hizmetinde yeniyönetimler oluşturulacak. Demokrasi kılıfı üzerindenkaynayan kazan olan Ortadoğu’da, kullandıklarıdiktatörleri “günah keçisi” ilan ederek kendiemperyalist çıkarlarını korumaya çalışıyor. Böylecekendi sömürgeci tavrını meşrulaştırma amacında.
- Sizce liseli gençlik emperyalist savaş vesaldırganlığa karşı nasıl bir tutum sergilemelidir?
Esenyurt Lisesinden bir liseli: Bizler bir arayagelerek emperyalist savaşları teşhir etmeli ve bunakarşı örgütlü bir mücadele yürütmeliyiz. Bizlerokullarımızda, yaşamın her alanında topluma anti-emperyalist bir bilinç taşımalıyız. Ve bunun pratikayaklarını oluşturarak alanlara çıkmalıyız.
Boğazköy İMKB’den stajyer öğrenci: Bu savaşbizim savaşımız değil. Kirli bir savaş bu.Sermayedarların çıkarlarını temsil eden bir savaş.Bizler gençlik olarak emperyalist savaş karşısındatıpkı Denizler’in 6. Filo’yu Dolmabahçe’de tarihinçöplüğüne gönderdiği gibi, Denizler’in mücadeleruhuyla hareket etmeliyiz. Emperyalist savaşlara karşıbiz, işçilerin, emekçilerin sosyalist iktidar savaşınıvermeliyiz.
Liselilerin Sesi / Esenyurt18
Liseli gençlik: “Emperyalist savaşakarşı s savaşı!”
Bursa’da liselileremperyalist savaşa
hayır diyor…
- Emperyalist savaş politikaları hakkında nedüşünüyorsunuz?.
Birinci liseli: Suriye’deki savaş büyük emperyalistgüçlerin işine geliyor. Silah tüccarları bu savaşın olmasınıistiyorlar. Amerika’nın politikası Suriye’nin zayıf düşmesiüzerine kurulu. Suriye üzerinden petrole ulaşmayıhedefliyor. Orası da Irak gibi olabilir.
Suriye’den kaçan paralı askerler Türkiye’ye sığınıyor.AKP onların Türkiye’de barınmasına imkan sağlıyor.Aslında Erdoğan ile Esad’ın arası iyiydi. Ama AmerikaSuriye’de kendi yanlısı bir devlet istiyor. AKP de, Amerikadaha güçlü olduğu için onun tarafını tutuyor. Libya’da daaynısı olmuştu. Kaddafi ile iyi dostlardı. Ama Libya’yasaldırı düzenlenince Türkiye hava üslerini açtı.
Yavaş yavaş savaş bütçesini de oluşturmaya çalışıyorlar.Yapılan zamlar bunun göstergesi.
İkinci liseli: Erdoğan dindar nesil yetişmesini istiyor.Bunun yanında Suriye’ye savaş açıyor. Bu tutarsızlıktır.Nerede müslüman kardeşliği? Türkiye’nin Suriye ile savaşagirmesini istemiyorum. Benzine yapılan zamlar ortada.Savaş çıkarsa herşeye zam yapılacak.
Üçüncü liseli: Sınır komşularımızla savaşagirmemeliyiz. Emperyalist devletler arasındaki çatışmakendini Suriye’de gösteriyor. Rusya Suriye’yi destekliyor.Amerika’yı ise tehdit olarak görüyor. Amerika Türkiye’yearka çıkıyor. Fakat Rusya kolay yem değil.
Dördüncü liseli: Savaşlar da bile sınıf farkı olduğunugörüyoruz. Çünkü savaşa emekçi çocukları gidiyor,milletvekillerinin çocukları değil. Onlar ya hiç askeregitmiyor ya da gittiklerinde de evlerinin önünde yapıyorlar.Böyle bir örnek de vardı… Türkiye Suriye ile savaşagirerse Amerikan askerlerine üs olacak.
Bir de şu var. AKP Suriyeli mültecilere bütün olanaklarısağladı. Prefabrik konteynırlarda kaldılar. Ama Van’dadeprem olduğunda insanlar kışı yazlık çadırlarda geçirdiler.Bir değerimizin olmadığını buradan da görüyoruz.
Liselilerin Sesi / Bursa
Gerçeklerin yolubizden geçer!
Daha fazla pazar, daha fazla kar diyereksürerken egemenlik savaşları, hangi istatistikanlatır bombalarla, kurşunlarla ölenbebeklerin, çocukların kurulmamış düşlerini.
Ortadoğu’ya dair planlar yapılırken masabaşlarında, hangi istatistik anlatır evleribasılan, sokakta önü kesilen ve bedenleriişgal edilen kadınların bakışlarını.
Savaşın ve saldırganlığın resimlerinebaktım… Sonra karıştırdım gazetesayfalarını, ölümlerin ve savaşa ayrılanbütçenin istatistiki verilerine baktım. Nekadarı doğruydu belirsiz. Gerçek rakamlaragöre %’lik oranı neydi hesaplayamadım. Nefark ederdi ki emperyalistler için. Zaten bireristatistik değil miydi her bir yeni ölüm. Hattaistatistikler çoğu zaman gerçeklerigizlemenin hesabı kitabı değil miydi?Rakamların ne önemi kalıyordu ki o anda.
Sonra günümün büyük bölümünügeçirdiğim okulu düşündüm. Bugünden banane kaldı, dünden, önceki günden? Lisesıralarında geçerken saatler emperyalistsavaşların gölgesinde ölüyor insanlar. Tarihderslerinde bize kahramanlık hikayelerianlatılırken ölüyor insanlık.
Sonra düşündüm. Sadece okul saatindegirilen dersler bitince çıkılan bir yer miydiokul? Böyle mi olmalıydı? Bu sıralara bizlerioturtup saatlerce sahte bilgilerle, çarpıtılmıştarihle beyinlerimiz dumura uğratılıyorkensessizce dinlemeye devam mı edeceğiz?Emperyalist savaşın gerçek yüzünügörmüşken ben de bunları anlatabilirim diyedüşündüm. Bu sıralarda oturanlar hepdinleyen mi olacak, elbette hayır.
Gebze’den bir Liselilerin Sesi okuru
19
Emperyalist saldırganlığa GEÇİT YOK!
19-22 Aralık tarihinde sermaye devleti “HayataDönüş” adı altında 20 hapishanedeki devrimcitutsakları teslim almaya ve yok etmeye yönelik birkatliam düzenlendi. Katliamın hedefi açıktı vedönemin başbakanı Ecevit’in açıkça dile getirdiği gibi,hapishane sorunu “çözülmeden” ekonomik-sosyalsaldırılar hayata geçirilemezdi. IMF-TÜSİAD’ınsosyal yıkım programlarının pürüzsüzuygulanabilmesi için, bu saldırılara karşı mücadeledeişçi sınıfı ve emekçi kitlelere önderlik edecek devrimcigüçlerin etkisizleştirilmesi, zindanlardaki devrimcilerşahsında temsil edilen direnişçi kimliğin yok edilmesisermaye devleti açısından yakıcı bir ihtiyaçtı.Devrimci tutsaklar şahsında teslim alınmak istenenişçi ve emekçi kitlelerin geleceği idi.
Bu amaçla sermaye devleti 20 hapishaneye eşzamanlı olarak binlerce asker, polis, gardiyan ve özeltimleri ile saldırdı. Saldırıda ateşli silahlar, gazbombaları, yakıcı kimyasallar, demir çubuk vb. gibimaddeler de kullanıldı. Katliamın sonucunda 28devrimci tutsak, ateşli silahlarla ve yakılarak vahşicekatledildi. Yaralı ve sağ kalan binlerce tutsak ise F tipicezaevlerine sevk edildi. İşkenceler buralarda dasürdü. Kimlerin nereye gittiği günlerce belli olmadı.
19 Aralık’taki vahşi katliamın öteki yüzü isedevrimci tutsakların sergilediği ölümüne direnişti. Herbir cezaevindeki tutsaklar saldırıyı direnişleyanıtladılar. Bedel ödeme kararlılığıyla sonuna kadardirenildi. Ümraniye ve Çanakkale cezaevlerinde
direniş 4 gün boyunca devam etti. Tümcezaevlerindeki devrimci tutsaklar direniş geleneğininsürdürücüsü oldular. Bu süreç boyunca aralarındaHatice Yürekli yoldaşın da olduğu toplam 122devrimci tutsak katliamda ve ölüm oruçlarında şehitdüştü, onlarcası sakat kaldı. 19-22 Aralık katliamı vedevamında sürdürülen direniş, geçmişten geleceğedevredilen lekesiz bir bayrak olarak dalgalanmayadevam ediyor, edecek.
Kapitalizmin tarihi katliamlarla dolu kanlı birtarihtir. Burjuvazi kendi iktidarını sürdürebilmek içinbütün kirli yöntemleri kullanıyor. Mücadele edenleriöldürerek, katlederek yok edeceğini sanıyor. Fakatyanılıyor. Faşist sermaye iktidarı Denizler’i,Mahirler’i, İbrahimler’i, Erdallar’ı, Alaattinler’i vebirçok devrimciyi yok ederek işçilerin-emekçilerinhaklı ve meşru mücadelesini boğamadı. Bugün onlarcakatliama rağmen işçiler fabrikalarında hak almamücadelesi veriyor. Bugün hala emekçiler diktatörlerekarşı ayaklanıyor. Başka bir dünya istiyor.Burjuvazinin bütün pervasızlığına karşı komünistlerbu gün bu topraklarda devrim ve sosyalizmmücadelesini büyütüyor..
Ve biz liseli genç komünistler de ne 19-22 Aralıkkatliamını ne de devrim ve sosyalizm yolundaölümsüzleşenleri unutmayacağız, unutturmayacağız.Onların bizlere miras bıraktığı direniş ve mücadelegeleneğini daha ileriye taşıyacağız.
19 Aralık katliamını
unutmayacağız!
20
Ben doğduğum günkükadarım
Sense bir ölüm sonrasıgüzelliğinde
Basarak geçeceğiz yenidenYeniden yeniden
Daha öfkeliYenikken
bıraktığımızayak izlerimize.
Bu topraklar devrim ve sosyalizm davası uğrunakavga vermiş, büyük yiğitlikler göstermiş nicedevrimcinin mücadelesine sahne oldu. Bu topraklardamücadele, bu yüce dava uğruna tereddütsüzce ölümügöze alanların korkusuzluklarıyla büyüdü. Yaşları 17idi, yaşları 21 idi, onlar gencecik yaşlarınabakmaksızın mücadelenin en ön saflarında yer aldı.Ölüm yaşlarına çok uzaktı ama onlar en ufak birtereddüt göstermeden ölümü kucakladı. Ve İnsanlıktarihi davaları uğruna ölümü göğüsleyenleri yazdı.Sınırsız bir fedakarlıkla direniş bayrağını yeredüşürmeyenleri... Tarih Denizler’i, Mahirler’i, İbolar’ı,yazdı. Tarih Erdal Erenler’i yazdı…
*** Erdal Eren 17 yaşında idam edildi. Yargılanma
sürecinde, idam sehpasına çıktığında, boynunutereddütsüzce yağlı urgana uzattığında bizimyaşlarımızdaydı. Erdal yaşamayı istiyordu, mücadelevererek yaşamayı… Ama diz çökerek yaşamaktansaayakta ölmeyi yeğledi. İdamının son anına kadarsosyalizm davasını savundu, düzeni yargıladı. “Bugün
devrimcileri ve onların bir parçası olan beni aldığınız
emirlere uygun olarak yargılayabilir ve ölüm cezası
verebilirsiniz. Fakat bu ilelebet sürmeyecektir. Bir gün
mutlaka sizin yerinizde halkımız olacak, sizi ve
koruduğunuz düzeni yargılayacak ve doğru kararı
verecektir.” Bu sözler onun inancının, baş eğmezliğininve kararlılığının ifadesiydi.
Devrimci olduğu için gurur duyuyordu. Bunuailesine yazdığı mektupta şu sözlerle dile getirdi: “Çok
büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok
iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa,
karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum,
mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum.”
Erdal yürüdüğü yolun ne denli sarp ve uzunolduğunu da biliyordu. Ve hala kendinden sonramücadele alanlarında olacakları, yoldaşlarınıdüşünüyor ve ailesine kendi gibi binlerce evladıolduğunu hatırlatarak onlara sahip çıkmalarınıtembihliyordu.
“Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin
binlerce evladınız var. Bunlardan daha niceleri
katledilecek, yaşamlarını yitirecek ama yok
olmayacaklar.
Mücadele devam edecek ve onlar mücadele
alanlarında yaşayacaklar. Sizlerden istediğim bunu
böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba
göstermenizdir.”
***12 Aralık’ı 13’e bağlayan gece, Erdal Denizler’den
aldığı bayrağı bizlere devretti. Başını yağlı urganageçirirken onun son bakışlarında devrim vardı. Dilindeise sloganlar… “Faşizme ölüm, halka hürriyet!” idiErdal’ın son sözleri. Bu haykırış yankılandı faşizminduvarlarında. Bu ses okul sıralarında, eylemalanlarında hala yankılanmaya devam ediyor…
***Zaman devrime akıyor… Bu tartışmasız bir gerçek.
Bugünün dünyasında yaşanan gelişmeler sosyalizmözlemini ve devrim ihtiyacını tüm yakıcılığı ile ortayakoyuyor. Dünyanın dört bir yanında militanmücadeleler sergileniyor. İşçiler, emekçiler ve gençlergelecekleri için sahnede yerini almış durumda.Milyonlar artık öfkelerini dizginlemiyor, öfke sokağataşıyor. Sistem krizlerle debeleniyor, gelecek yeniemperyalist savaşlara ve devrimlere gebe…
Coğrafyamız da yangın yeri. Özellikle gençliksistemin kendisine sunduğu geleceksizlik karşısındahoşnutsuzluk biriktiriyor. Bu noktada biz liselidevrimcilerin sorumluluğu ise büyük. Çok zorlu uzunsoluklu bir mücadele yürütüyor, ağır bir yüküomuzluyoruz. Devrimci Liseliler Birliği, tümzorluklara rağmen liseli gençliğin içinde devrim vesosyalizm bayrağını yükseltiyor. Zamandevrime akıyor ve bizim sorumluluğumuzbüyüyor… Çünkü biz Erdallar’ınyoldaşlarıyız ve onlara devrim sözümüz var.
Erdal Eren mücadelemize ışık tutuyor…
Darağacında edilen kavga
yemini!
21
“...Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş. Bu
insanlar, zenginlerin bozabileceği ama fakirlerin
bozamayacağı birçok kural koymuşlar. Yönetici olan
zenginleri güçlendirmek için fakirlerle güçsüzlerden
vergiler alıyorlar. Bizim annemizin, toprağın,
kendilerinin olduğunu söylüyor, komşularını çitler
yaparak kendilerinden uzaklaştırıyorlar; toprağı
binalarıyla ve diğer süprüntüleriyle çirkinleştiriyorlar.
Bu ulus, baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan
her şeyi yok eden bir ırmağa benziyor.” TȟatȟáŋkaÍyotake (Oturan Boğa)
Siox (Lakota) kabilesinin Hunkpapa kolunun reisiolan Oturan Boğa, sömürgeciler tarafındanKızılderililerin yaşadığı toprakların işgal edilmesineve yerli halka uygulanan baskıya karşı mücadele eder.Amerikan yerlileri olan Kızılderililerin ABD ordusunakarşı verdikleri pek çok savaşa önderlik eder. 1876yılında 3500 savaşçısıyla Amerikan Süvari Birliği’nialteder.
Soykırım tehditi nedeniyle kabilesiyle birlikteKanada’ya göç etmek zorunda kalır. ABD’ninkuzeyinde bulunan Montana eyaletinde ABDbirliklerine düzenlediği saldırıda yakalanır ve“reservation” denilen, doğup büyüdüğü topraklardançok uzaklarda küçük bölgelerde yaşamaya mecbur
edilir. 15 aralık
1890 yılındaise “HayaletDansı”bahanesiylereservasyonpolislerincekatledilir.
Toprakları işgal edilen, katledilen, doğup büyüdüğütopraklardan çok uzak bölgelere sürülen veHristiyanlaştırılmaya çalışılan Kızılderililer “HayaletDansı”’yla kendi kültürlerini yeniden yaşatmayıanlatırlar.
Kartal mesajı getirdi
Güneşin çocuklarına
Bufalonun dönüşü için,
ve güzel günler yakında
Sen bedenimi öldürebilirsin
Ruhuma lanet okuyabilirsin
Senin tanrına inanmadığım için
Dualarım karşısında durma şansın yok
Sevgime karşı durma şansın yok
Onlar yasakladılar hayalet dansı’nı
Fakat biz tekrar yaşayacağız
ABD ordularına karşı savaşan son Kızılderili kabile şefi;
Tȟatȟáŋka Íyotake
Film tanıtımı:
Demir Çeneli MeleklerYüz yıllar boyunca ikinci sınıf insan muamelesi görmüş, ezilmiş varlıklardır kadınlar. Kadın, sokak ortasında
namus, töre, kıskançlık gibi bahanelerle öldürülen, dövülen, tecavüze uğrayan, cinsiyetinden ötürü çifte sömürüyemaruz kalandır. Diğer yandan ‘’eşitlik ve özgürlük’’ talepleriyle, hak arama mücadeleleriyle tarih sahnesiniaydınlatanlardır.
19. yüzyılın Amerika’sında geçen Demir Çeneli Melekler filmi kadınların oy kullanmasının bile saçma gözüylebakıldığı dönemi yansıtıyor. Hemcinslerinden bile destek göremeyen Alice Paul ve Frances O’connor’ın‘’kadınlara oy hakkı’’ talebiyle mücadeleye girişmesini, tüm imkansızlıklara ve baskılara rağmen yılmadan,kimsenin kötünün iyisine boyun eğmek zorunda olmadığını gösterme çabalarını, bu çabaların sonunda kaçınılmazolarak kitleselleşip yeni eylem biçimleri geliştirmelerini ve kamuoyunun da desteğini alarak mücadeleyibüyütmelerini anlatıyor.
Sistem temsilcilerinin genç mücadeleciler üzerinde yarattığı baskıyı hücre cezası ve işkenceye vardırmasıkarşısında sinmeyip açlık grevine başlayan kadınlar, zorla yemek yedirme, birbirleriyle görüştürmeme ve şiddetpolitikaları karşısında da yılmayıp direniyorlar. Bu genç mücadelecilerin, boyun eğmemelerinin kaçınılmazsonucu olarak zafere kavuşması bugün bize çok basit görünen oy hakkının bile sadece mücadeleyle kazanıldığını,
uğrunda savaşılmadıkça hiçbir hakkın kazanılamayacağını, kazandıkça özümseneceğini öğretiyor.Düzen bekçilerine göre; onlar demir çeneli meleklerdir ve konuşmaları bile tehlikelidir.
A. Deniz22
GELEN SAVAŞ
Bu gelen savaş ilk değil. Çok savaş oldu bundan önce.
Bittiği gün en son savaş bir yanda yenilenler vardı gene,
bir yanda yenenler vardı. Yenilenlerin yanında
kırılıyordu halk açlıktan. Yenenlerin yanında
halk açlıktan kırılıyordu. Bertolt Brecht
Çok
açık
lıkla
söyl
üyor
um k
i ben
im m
oral
im ço
k iy
i ve
ölü
mde
n de
kor
kum
yok
. Çok
büy
ük b
ir ih
timal
le b
u iş
in ö
lüm
le so
nuçl
anac
ağın
ı çok
iyi
biliy
orum
. Bun
a ra
ğmen
kor
kuya
, yılg
ınlığ
a,
kara
msa
rlığa
kap
ılmıy
orum
ve
devr
imci
old
uğum
, m
ücad
eley
e ka
tıldı
ğım
için
onu
r duy
uyor
um.
Böyl
e dü
şünm
em, b
öyle
dav
ranm
am,h
alka
ve
devr
ime
olan
inan
cım
dan
gelm
ekte
dir.
Ölü
mde
n ko
rkm
adığ
ımı s
öyle
mem
, yaş
amak
iste
med
iğim
, ya
şam
akta
n bı
ktığ
ım şe
klin
de a
nlaş
ılmam
alı.
Elbe
tte
ki h
ayat
ta o
lmay
ı ve
müc
adel
e et
mey
i ar
zula
rım. A
ncak
kar
şım
a öl
üm ç
ıkm
ışsa
, bun
dan
kork
mam
am, c
esar
etle
kar
şıla
mam
ger
ekir.
Bi
liyor
sunu
z ki
bu
ceza
işle
diği
m id
dia
edile
n su
çtan
ver
ilmed
i. As
ıl am
açla
nan
böyl
e bi
r ola
yla
gözd
ağı v
erm
ek v
e m
ücad
eley
i eng
elle
mek
he
de�n
e da
yalıd
ır. (.
..)
Hep
iniz
e öz
gür v
e m
utlu
yaş
am d
ilerim
.D
evrim
ci se
lam
lar
Oğl
unuz
Erd
al(E
rdal
Ere
n’in
son
mek
tubu
ndan
)
Erda
l Ere
n de
vrim
ve
sosy
aliz
m
müc
adel
emiz
de y
aşıy
or!