ktp sekulerlesme ve dini canlanma-6isamveri.org/pdfdrg/d126489/2008/2008_bodurhe.pdf · compass,...

15
VI VE . " DINI CANLANMA SEMPOZYUM· (22-23 i OCTOBER 2008 ANKARA) YAYINA HAZlRLAYAN Doç. Dr. Ali GÜNGÖR ANKARA2008

Upload: others

Post on 13-Jul-2020

16 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

DİNLER TARİHİ ARAŞTIRMALARI- VI

SEKÜLERLEŞME VE . "

DINI CANLANMA

SEMPOZYUM·

(22-23 EKİM i OCTOBER 2008 ANKARA)

YAYINA HAZlRLAYAN

Doç. Dr. Ali İsra GÜNGÖR

ANKARA2008

Page 2: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

TÜRKİYE DİNLER TARİHİ DERNEGİ

Yayın No: 6

ISBN: 978-975-94505-4-0

Bütün Yayın Hakları Türkiye Dinler Tarihi Derneği'ne Aittir. Birinci Baskı: Kasım 2008, 700 Adet

Page 3: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

SEKÜLERLEŞME TEORiLERİ ÇERÇEVESiNDE DİN VE SOSYAL DEGİŞME

Prof. Dr. Hüsnü Ezber QO DUR Kalıramanmaraş Siirçii bnam Universilesi

İlahiyat Fakültesi Öğretim Lij•esi

Modem dünyanın en önemli realitelerinden biri tecrübe ettiği sosyal değişim olgusudur. Çeşitli dinamiklerin etkisiyle meydana gelen bu süreç, kimi zaman bireylerin farkına varabiieceği kadar kısa zaman dilimi içerisinde hızlı bir biçimde seyrederken, kimi zaman da insan ömrünü aşan uzun bir dönemi içerebilmekte ve bunu yaşayan bireylerin hissetmeleri mümkün olamamaktadır. Bu değişim süreci karşısında sosyal bilimciler, din in bir istikrar ve egzistansiyel güvenlik kaynağı olduğunu kabul etmelerinden tutun da dinin kendisini insani ve sosyo-ekonomik gelişmelere uyarlamaması durumunda insanların yaşamiarına ve tecrübelerine yabancılaşacağına kadar çeşitli görüşler geliştirmişlerdir.ı

Sanayileşen toplumlar dünya görüşlerini dini mitlerden ve sembollerden bağımsız olarak meydana getirme eğiliminde olmuşlar, hatta bu seküler dünya görüşleri geleneksel dini inanç sistemleri üzerinde de etkili olmaya başlamıştır. Bu bağlamda sosyolojinin k.11ruluşunda emeği geçen Comte, Durkheim, Weber ve Marks gibi sosyal bilimciler sanayileşmenin ve bilimsel bilginin gelişmesinin sekülerleşmeye yol açacağı görüşünü açıkça beyan etmişlerdir." Buna göre; Fransız fonksiyonalist sosyolog A. Comte, insanlığın, her birini farklı entelektüel inanç öbeğinin karakterize ettiği üç safhaclan geçtiğini ve nihai pozitif safhada dini inancın yok olacağına ve

. bilimin tek başına insan düşüncesine hakim olarak davranışları yönlendireceğine inanmaktadır.3

Sosyolojik analizlerinde dine merkezi yer veren ve dinde ebedi bir şeylerin olduğunuı belirten E. Durkheim de dönemindeki entelektüel geleneğin savunucusu olarak sanayileşmenin dinin sosyal önemini azaltacağından söz etmeh.ı:edir. Sosyolojinin Durkheim ve Marks'la birlikte sacayaklarından biri olan M. Weber de modem dünyada insanların duygularına göre ve gelenekle uyumlu bir biçimde hareket etme yerine amaçlarını rasyonel çerçevede gerçekleştirme yoluna gideceklerini, böylece rasyonelleşmenin yavaş yavaş dinin etkisini yok edeceğini ileri sürmektedir. Karl Marks'a göre sanayileşme süreci sonuçta dini n gözden kaybolmasına yol açacak bir dizi gelişmeyi harekete geçirecektir. Buna göre Marks dinin sınıflı toplumlarda eşitsizliği meşrulaştıran bir kurum olduğunu belirterek kapitalizmin yerine sınıfsız komünizmin geçmesiyle din in de ortadan kalkacağını iddia etmektedir.5

Günümüzdeki birçok sosyal bilimci de sosyolojinin kurucularının izinden giderek sanayileşmenin dinin önemini iyice azahacağına inanmaktadır. Dini dünya görüşünün yerine modem ampirik dünya görüşünün geçeceği düşüncesi sosyal bilimciler arasında hayli taraftar bulan bir görüştür. Mesela sekiilerleşmenin karşı konulamaz bir güç olduğunu belirten ve

1 Roberts, Keith A .. Rcligion in Sociological Perspective, Wadsworth Publishing, California, 1990. s. 303. 'Mert, N., Laiklik Tartışması ve Siyasal İslam". Cogito, Sayı 1. Yaz ı 994, s. 87-99. 3 Jary, 0.-J. .lary, ··com te, Auguste ( 1798-1 857)", Sociology, The Harper Collins, New York ı 99 ı. s. 73-75. 4 Haralanıbos, M.-M. Holborn, Sociology Themes and Perspectives, Collins Educational, London, 1997, s. 479. 5 Dobbclacre, K., "Secularization Theories and Socioıogical Paradigms: Convergenc~s And Divergcnces··_ Social Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ı99-219.

34

Page 4: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

bunun iyi bir taraftarı olan B. Wilson, sekülerleşmeyi dini düşünce pratik ve kurumların sosyal

önemirıin kaybolmasına yol açacak bir süreç olarak tanımlamaktadır.6 O halde sekülerleşme

teorisi bilimsel gelişmelerin, rasyonelleşmenin, kurumsal farklılaşmanın, teknolojik ilerlemenin

ve benzeri modern gelişmelerin hep birlikte dinin sosyal hayattaki etkisini azaltacağına ve hatta

giderek ortadan kaldıracağına inanan ve sosyal bilimler alanında sık kullanılan bir perspektif

olmaktadır.

Bu analizler ışığında sosyal bilimci ler, insani gelişmeye ve sosyo-ekonomik kalkınmaya

bağlı olarak dini kurumların, değerlerin, inançların, pratiklerin ve ritüellerin toplumsal önemini yitireceği hususunda bir konsensüs sağlan1ış gibidirler. Sosyologlar tarafından modem dünyanın

en önemli güçlerinden biri olarak görülen sekülerleşmenin tam olarak ne olduğu, nelerin bu

süreçte rol oynadığı ve bunun etkilerinin neler olduğu hususunda bilim adamları arasında tan1

bir anlaşmanın olmadığını da belirtmek isterim. Ancak dinin öneminin giderek azalması kutsal ın

alanının iyice daralması ya da dinin daha dünyevi bir hal alması üzerinde ileri geri konuşmanın

yapılmadığı hususlar olarak da dikkatlerden kaçınamaktadır. Yine modem toplumlarda geleneksel

dini sembollerin artık birleştirici bir güç olmadığı konusu da üzerinde anlaşılan noktalardan

bir başkasını oluşturınak.i:adır. Sekülerleşmenin tarihi gelişim seyrine bir göz gezdirdiğimizde

bu süreçle ilgili olarak üç dönemin bu sözcüğün anlam içeriğinin oluşmasında etkili olduğunu

görürüz.7

Asırlar boyunca seeu/ar kelimesi bugünkü kullanımdan farklı olarak çeşitli ınanalarda

kullanılagelmiştir. Latince saeeularis'den türetilmiş seeu/ar sıfatı İngilizce'de XIII. asırda

kullanılmaya başladı. Şüphesiz bu kavramın gelişınesinde tarihsel ve toplumsal şartlar belirleyici

rol oynamıştır.8 Fransızca'da kullanılan seeu/ere sözcüğü Latince'de kilisenin karşıtını ifade eden

saeeulum 'dan gelmektedir. İngilizce'ye Fransızca'dan seeu/ar biçiminde geçen bu kelime ilkin bu

dönemde manastır düzeninin dini hırallarına uymayan clergy·'yi belirtmek üzere kullanılınıştır. 9

Yine aynı dönemde Batı Avrupa'da Roma Katalik Kilisesi'nin tekelinde olan kutsal ve öte

dünyaya ait alanlara karşı diinyevi alan için de kullanılmaya başlamıştır. Görüldüğü gibi Katalik

kilisesinin otoriter yapısına karşı bir tepkiyi içermesi bakımından da bu kelime, bu dünyaya ait olma biçimindeki gelişmelerin özünü oluşturmaktadır.ıo

Seküler sözcüğü XVI. Yüzyılda geleneksel olarak kilisenin tekelinde olan her şeyin

seküler alanlara transferini belirtmek üzere yeni bir anlam kazanarak kullanılmaya başlamıştır.

Tarihte İspanya ile Alınanya arasında cereyan eden dini temelli Otuz Yıl Savaşları'nı sona erdiren

ve 1648'de imzalanan Westphalia Barış Antlaşmasını müteakiben bu kavram, kilisenin mailarına

sivil kullanım için el konulmasını belirtmek üzere kullanılmıştır. Böylece manastırların, büyük

toprak sahiplerinin ve kilisenin mal varlığına devlet tarafından el konulması bu süreçte en önemli

gelişmelerden biri olarak görülmek-tedir. Böylece aş km alan ile dünyevi ahin arasında bir ayırımın

"Haralambos. M.-Holborn M., Sociology, s. 479. 7 Laikliğin tarihi gelişimi ile ilgili geniş bilgi için bkz: Günay, O.- H. Güngör- V Eccr, Laiklik, Din ve Türkiye, Adım yay., Ankara 1997, s. 7-85. 'Keddie, N., ·'Secularism and its Discontentsr., Deadalus, Sunımer 2003, s. 14-16. '' Kean, J., "Secularism'', The Political Quarterly Poblishing, Oxtord, 2000, s. 6. "'Kılıç bay, M. A., "Laiklik Ya Da Bu Dünyayı Yaşayabilmek", Cogito, Laiklik, sayı: 1; Yaz 1994, s. 13-19.

35

Page 5: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

yapılınaya başlaması biçiminde anlaşılan bu gelişmeler, seki.ilerleşme tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.

Protestan reformasyon hareketinin, Westphalia Barış Antiaşması sürecinde ortaya çıkan devlet egemenliği normunun gelişmesine katkıda bulunduğu iddia edilmektedir. 11 Böylece egemenlik anlayışı kilisenin dünyevi alan üzerindeki tekelci gücünü kırmış ve din in kamusal alan üzerindeki rolünü azaltmıştır. Adıgeçen kelime XIX. Yüzyılda secularism doktrinini benimseyen anlamında secularist kelimesiyle birlikte kullanılır hale gelmiştir. Böylece bu sözcük dini değer,

inanç ve kurumların dünyevi meselelerde rol oynamaması gereğini vurgulamak üzere yaygın bir şekilde kullanım alanına sahip olmuştur. Yani dünyevi değerlerin, dini değerlerin yerine geçmeye

başlamasını tasvir eden bir sürecin adı olarak bu sözcük kullanılmaya başlamıştır. Sekülerleşme kavramı Din Sosyolojisi yazınma Max Weber tarafından kazandırılmış, belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in talebesi Ernest Troeltsch'un çalışmaları vasıtasıyla olmuştur.

Bilim, Din ve Sekülerleşme Bilindiği gibi XIX. Yüzyıla kadar din, dünya görüşünün önemli girdilerinden biri olarak

fonksiyon İcra etmiştir. Ancak modern dünyada bilhassa bilimin önemli bir kurum olarak tüm toplumda oynadığı rol ile birlikte toplumun genelinde normal eğitim seviyesinin yükselmesi

gibi diğer toplumsal güçler öne çıkmaya başlamıştır. Artık öteki toplumsal kurumlar, dini' meşrulaştırmaya giderek daha az bağımlı hale gelmek suretiyle yeni bir gelişim trendi takip

etmişlerdir. Toplumların yapılarındaki temel değişiklikler arasında saydığımız sosyal farklılaşma ve toplumsaliaşma süreçlerine ilaveten üçüncü bir sürecin de rasyonelleşme olduğunu belirtmek isterim. Şüphesiz bu süreç, insanların düşünme ve sonuç olarak hareket tarzlarındaki değişmeleri içermektedir. 12 Bu çerçevede rasyonel düşünce ve dünya görüşünün gelişmesinde dini geleneğin önem li rol oynadığını belirten bazı din sosyologlarının analizlerine ilaveten aslındasekülerleşmeye, bu karınaşık sürecin oluşumunda bireysel kültürün etkili olduğu söylenmektedir.

Bu bağlarnda Weber'in yolundan giden Berger ve Wilson, sekülerleşmenin en temel belirleyici fah.1:örü olarak rasyonelleşme sürecini kabul etmektedirler. Aslında Weber, sanayi toplumunun rasyonelleşme ve entelektüelleşme ile karakterize olduğunu, bu toplum tipinde aksiyonları yöneten motifterin ve anlarnların duygu, gelenek ve din temelli olmalanndan

ziyade rasyonel olduğunu iddia etmektedir. Rasyonel dünya görüşünü dinin karşıtı olarak gören Wilson da bunun gelişmesinde, Weber'in yolunu takip ederek asketik Protestanlığın önemli rol oynadığını kabul etmektedir. Bilimsel gelişmelerin dinin gücünü kırmada önemli rol oynadığını

vurgulayan Bruce, teknolojik gelişmelerin dini terimlerle açıklanan birçok olgunun sayısını

giderek azalttığından söz etmektedir. Yine Bruce, teknolojik gelişmelerin bireylere fiziki dünya üzerinde daha fazla kontrol duygusu verdiğini, böylece dini açıklarnalara ve çarelere daha az

başvurulduğunu ifade etmektedir. O'Dea da Weber'in tezinden yola çıkarak batı kültürünün

11 Hurd, E. S., "The Political Authority of Secularism in International Relations", Europen Journal of International Relations, 10/2, June 2004, s. 237-240. 12 Tahirli, T., Secularization in a Society With a Strong Religous IdeolOg)', the Case of Turkey Linkoping University, Linköping. 2005, s.36.

36

Page 6: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

seküler~eşmesi ile Protestanlığın neden olduğu iddia edilen rasyonel, asketik, dünyevi karakteri arasında bir ilişkinin varlığından söz etmektedir. 13

Berger de sekülerleşmeye birçok nedenin yol açtığını ifade ederek bunlardan bir kısmının

bizatihi Judeo-Hıristiyan geleneğinin içerisinde olduğunu iddia etmektedir. Tüm kaynakların kullanımı ve kontrolünün Tanrı tarafından insana verildiğini ifade eden Berger' e göre, adı geçen dini gelenek içerisinde insanların yeryüzüne hakim olması öğretilmiş ve bunun sonucu olarak oluşan tutum ve davranış, daha sonra bilim ve teknolojinin gelişınesine yol açmıştır. Öte yandan

Berger, yine sekülerleşmenin bir başka nedeni olarak dini geleneğe referansla dinin kurumsal farklılaşmasını sayınaktadır. Buna göre Berger, bilim ve teknolojinin gelişmesine imkan vererek

ve dinin alanını diğer toplumsal Inırurolar gibi belirli bir kurumsal çerçevede sınıriayarak dini geleneğin sekülerleşmeyi teşvik ettiğini ileri sürmektedir. 14

Aslında Berger'in dini sembollerin birleştirici gücünün ve ortak dini dünya görüşünün entegre edici fonksiyonunun sosyal istikrar için çok önemli oluşunu ifade edişinin ideolojik bir

yönü de vardır. Bilindiği gibi Berger'in bu görüşlerini Kutsal Kubbe15 isimli kitabında ortaya koyduğu yıllar Vietnam Sava~ı'nın yol açtığı toplumsal çalkantılarla karakterize edilen bir döneme rastlamaktadır. Bu cümleden olarak Berger, dini tamamen toplumsal hayatın bir fonksiyonu olarak gören indirgemeci anlayışın temsilcisi olan Durkheim 'in ve ünlü Amerikalı fonksiyonalist

sosyolog Talcott Parsons'un izini takip etmektedir. Bu konuda Herberg, 1950'lerde yazdığı Amerikan dindarlığı ile ilgili bir yazıda, ABD'de dini kurumlara nispeten yüksek katılımın dini ilgiden ziyade seküler kaynaklı olduğunu ileri sürınesi bu savı güçlendirmektedir. D inin Amerikan kültürünün merkezi değerleri ve inançlarını oluşturan Amerikan yaşanı tarzı'na bağlı olduğunu iddia eden Herberg, bunu teoloji ve dini doktrinden ziyade daha çok etik davranış ve iyi bir yaşam gibi Amerikan toplunıunun merkezi değerlerine dayandınnah.'iadır. 16

Berger'in yaklaşımında görüldüğü gibi, 1960'lardan sonra giderek artan bir şekilde Amerikan yaşam tarzı'na karşı bir meydan okuma da gelişmeye başlamıştır. Amerikan toplumunda adaletsizlik, sivil haklar mücadelesi gibi toplumsal dinamikler bazı kesimlerde Amerikan kültürüne karşı eleştirilerin yüksek sesle yapılmasına yol açmıştır. Bu şartlar altında Herberg'in analizlerinde görüldüğü biçimde dinin işleyişi zorlaşmıştır. İşte bir zamanlar sekülerleşmenin önemli savunucularından biri olan Berger, bu sürecin toplumlar üzerinde olumsuz etkilere sahip olduğunu ileri sürecek kadar sekülerleşmeye karşı çıkmaya başlamıştır. Aslında Amerikalı din sosyologlarının teorik yaklaşımlarında göze batan sekülerleşme eleştirileri, Amerikan toplumunun karşı karşıya geldiği huzursuzlukların üstesinden gelmede dini değer ve sembollerin bütünleştinci fonksiyonuna vurgu yapma ihtiyacını içeren pragmatist bir anlayıştan kaynaklanmışa benzemektedir.

Din ve sekülerleşme konusu sosyal bilirnciler, yazarlar ve siyasetçiler arasında tüm

dünyada farklı düzeylerde de olsa hararetle tartışılmaya devam etmektedir. Sekülerleşme, çoğu

" Dobbelaere, Secularization Theari es, s. 201. 14 Roberts, Religion in Sociologicaı" Perspective, s. 305-306. 15 Berger, P., The Sacred Canopy, Doubleday, New York, 1967. 16 Haralarnbos, Sociology s. 479: Roberts, Religion in Sociological Perspective, s. 347.

37

Page 7: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

kere Protestan reformasyon hareketi, modem devletin doğuşu, kapitalizmin gelişmesi, bilimsel

bilginin yaygınlaşması gibi değişik düşünce ve dinamikleri bünyesinde barındıran modernleşme sürecinin bir parçası olarak gelişmektedir. Sekülerleşmenin nedenleri arasında dinin önemli bir payı olduğu ifade edilse de bu tarihsel-toplumsal sürecin rasyonelleşme, sosyal farklılaşma ve toplumsaliaşma gibi modernleşmenin bir ürünü olduğu dolayısıyla dinden çok sosyo-ekonomik gelişmelerin izini taşıdığı da belirtilmektedir. 17

Farklı Sekülerleşme Düzeyleri ve Bu Sürece Yönelik Bazı Eleştiriler Sosyal bilimcilerin üzerinde konsensUs sağlayamadığı çeşitli sekülerleşme tanımlarında

ortak olan iki husus dikkatlerden kaçmamaktadır. Bunlardan birincisi toplumların modernleşip gelişmesiyle bilimsel düşüncenin dini inanç ve değerleri yok edeceği ve sonuçta dinin giderek gözden kaybolacağı şeklindeki bir beklentinin seldilerleşme teorilerinde açık ya da üstü kapalı bir biçimde yer almasıdır. Klasik sosyologlar, endüstriyel kapitalistik toplumların gelişmesiyle d inin şu veya bu şekilde önemsizleşeceği ve hatta yok olacağı şeklindeki bir kanaatİ paylaşmışlardır. Ancak bu sek.iilerleşme anlayışına, dinin evrensel insanı ihtiyaçları karşılamada yardımcı

olduğunu ileri süren Rodney Stark ve William Bainbridge gibi bazı Amerikalı mikro sosyolojik din teorisyenleri karşı çıkmışlardır. Buna göre, dini kumm, düşünce ve değerlerin evrensel somlara cevap verdiği iddia edilmiş ve evrensel insanı ihtiyaçların karşılanmasında d inin "denkleştiriciler" (compensator) sunmasından dolayı önemsizleşmeyeceği ve giderek gözden kaybolmayacağı ileri sürülmiiştür. 18

Diğer taraftan modernleşmeyle birlikte dinin bu dünyaya ait her şeyi düzenleyen bir kumm olmaktan çıkıp kendi asli alanına ginne süreci olarak da tanımlanan sekülerleşme, din kurumunun giderek önemsizleşeceğini belirtmektedir. Bu süreçte din, siyaset dahil seküler karakterdeki dünyevi konularla ilgilenmek yerine ontolojik, manevi-ruhsal insani ihtiyaçları

karşılama ve öte dünyaya ait meseleleri düzenleme gibi kendi kurumsal alanına özgü problemler üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır. 19 Daha önce geleneksel top !tım tipinde yerine getirdiği birçok fonksiyonu yeni k."Urumlara devrederek alanını giderek daraltan dinin toplumun evrimine uygun olarak toplumsal farklılaşma sürecine ginnesi, toplumsal bütünün oluşturucularından biri olan bu kurumun önemsizleşmesi anlamına gelmeyeceği ifade edilmiştir. Fonksiyonalist Talcott Parsons, toplumsal farklılaşmanın sosyal sistemin din dahil çeşitli unsurlarını daha çok uzmanlaştıracağını buna karşılık bu alt sistemlerin işlevlerinin azalmasıyla birlikte yerine getirdiği fonksiyonlarda bir derinliğin olacağından söz ederek sosyal sistemin birimlerinin farklılaşmasının onların önemini azaltmayacağını belirtmiştir.20

Dinininsanların yaşamlarında ve sosyal kurumlardaki etkisinin iyice azalmasına yönelik bir trendin adı olarak sekülerleşme, ampirik araştırma ve teorik tartışmalarda farklı marralara gelecek şekilde kullanılmıştır. Kimine göre sekülerleşme, dini kurumlara ve faaliyet alanlarına devam edenlerin sayısında bir azalma; bazıları için seküler toplumun şekillenmesine işaret

17 M'tan, T .. "Laiklik ve Modernleşme", Radikal, 03. 06. 2007. 18 Roberts, Re! igion in Sociological Perspective, s. 3 1 L 19 Akyol, T., "Şehirlerde Din'in YUksel işi", Milliyet, 10. 12. 2007; Aktan, T., "Din Kurumu ve Modernleşme" , Radikal, 07. IL 2007; Alpay, Ş., "LaikleşmeninAnahtarı Nerede", Zaman, 26. 10. 2006. 20 Haralambos, M.-Holborn M., Sociology, s. 485.

38

Page 8: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

eden bir süreç; bir kısım arastınnacıya göre ise dini değişimi gösteren birterimya da bireysel dindarlıktabir azalma anlamına gelmektedir. Şüphesiz son on! u yıllarda birçok araştırmacı modem toplumlarda seküler bir trendin varlığını ortaya koyan ampirik verilere dayanarak çalışmalarını sürdürmektedir. Buna karşılık kimi din sosyaloğu da dindarlığın canlanışından söz etmektedir. Kimin doğru olduğu sorusunun cevabı sorunun sorulduğu bağlama, tartışılan realitenin boyutlarına ve yazarın benimsediği teorik yaklaşırnlara ve tanırnlara bağlı olmak:1adır.

Sekülerleşme sürecine yol açan ne reformasyon hareketi ne de belirtilen sosyo-ekonomik gelişmeler tüm batılı toplumlarda benzer hızda ve şekilde gelişme gösterınem iştir. Sekülerleşme tezini destekleyenlerin sayısının hayli kabarık olmasına rağmen son yıllarda sekülerleşme tezine karşı ciddi eleştirilerin doğuşuna şahit olunmuştur.2 ı Bu bağlamda dinin güçlü olduğunu ve toplumun her kesimine nüfuz ettiğini velirten ve sekülerleşme karşıtı tezi ile dikkat çeken kültür sosyaloğu Robert Wuthnow; dini sembollerin özel bir kutsal alanla sınırlandırılamayacağını, dinin bir çok sosyal bağlamlarda ve çevrelerde etkisinin görülebileceğini iddia etmektedir.~2

Diğer taraftan bazı sosyologlar, sekülerleşme teorisinde zımnen var olduğu farz edilen insanların sanayi öncesi toplumlarda daha dindar oldukları ve dini faaliyetlere daha sık bir biçimde katıldıkları varsayımını destekleyecek güçlü tarihsel delillerin olmadığını ileri sürmektedirlerY Diğertaraftan modern toplumlarda bireyler; değerlerin, tutumların ve inançların şekillenmesinde ana referans noktası haline gelmiştir. İnsanlar arasında din kurumunun inanç ile ilgili öğretilerinden ziyade neye inanmak istiyorlarsa ona inanmalan şeklinde bir kanaat hasıl olmuştur. Kurumsal dinin marjinalleştiği varsayılmakta ve sonuç olarak insanların hayatları üzerindeki etkisinin birçoğunu kaybettiği ifade edilmektedir. Yani bu anlayış çerçevesinde dini kurumun zayıflamasının dini inançlarda bir azalmaya neden olmayacağı belirtilmiştir. Bu sürecin birçok batılı ülkede, Davie'nin ifadesiyle, "bir dini kuruma bağlı olmadan inanma" anlamına geldiği belirtilmiştir. 24

Çeşitli sanayileşmiş batılı ülkelerde, insanlar arasında sekülerleşmenin dereceleri arasındaki farklılıkları açıklayan önemli özellikler arasında dini geleneklerin teolojik özellikleri de sayılmaktadır. Bıına karşılık bir ülkedeki devlet-kilise ilişkilerinin sekülerleşmenin derecesinin belirlenmesinde önemli bir yerinin olduğu ifade edilmiştir. Böylece dirlin rolü farklı sanayi toplumlarında hayli değişmekte, dindarlık ve sekülerleşme kavramiarına farklı sosyologlar tarafından aynı manalar verilmemektedir.

Rasyonel seçim teorisyenleri bir toplumda seh.iilerleşmenin derecesini o toplumun dini ekonomisi tarafından belirlenip etkilendiğini iddia etrneJ.:i:edir. Buna karşılık bazı din sosyologları bir ülkenin dini ekonomisinin sonuçları hakkında bir fikir birliğine de varamamışlardır. Dini ekonomiye indirgeyen Marxist teorinin antitezi olarakgeliştirilen dini piyasa modeline dayalı sosyal teori, dini çeşitliliğin gözlemlendiği yerlerde dindarlık seviyelerinde bir artışın olacağını

21 Sekülerleşıııenin eleştirileri ile ilgili olarak bkz: Küçükçan, T., "Modernleşme ve Sekülerleşıne Kuraıniarı Bağlaınında Din, Toplumsal Değişme ve İslaın Donyası'", İslaın Araştırınaları Dergisi, Sayı 13, 2005, s. 109-128; Ayrıca dinsel canlanma ile ilgili bkz: Mert, Laiklik Tartışması, s. 87-90. 22 Wuthnow, R., "Recent Pattem ofSecularization: A Problem ofGenerations?", American Sociological Review, October, 1976, s. 850-867. :!.l Halnıan, L., -Draulans, V., '"How Seeolar is Europe?", The British Journal ofSociology, 2006, Volunıe 5712. s. 265. 24 Davie. G., Religion in Modern Europe, Oxford University Pres, Oxford 2000, s. 3.

39

Page 9: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

iddia etınektedirY Dini gelişmeyi tamamen piyasa ekonomisinin işleyişi bağlamında analiz eden dini piyasa teorisyenleri, din kurumunu fonksiyonel açıdan ele alarak, bir dine bağlı olanların inandıkları kutsal ile ilgili ilişkilerinde kurdukları manevi-ruhsal bağ çerçevesinde yerine getirdikleri dini pratikleri amacının göz ardı edilmesiyle bu olguyu tamamen maddi bir düzeyde incelemiş olmaları hasebiyle eleştirilmişlerdir.

Bilindiği gibi Stark ve Bainbridge, insanların mükafat olarak algıladıkları şeyleri elde etmeyi ve mümkün olduğu kadar da kendileri için maliyetli olanlardan kaçınmaya çalıştıkları gözleminden yola çıkarak sosyal teorilerini oluşturmaya çalışmışlardır. Adı geçen teorisyenlerin bazen statü ve servetgibi mükafaatların kıt olduğunu ve toplumda eşit olarak dağttılmadığını bazen da çok şiddetli bir biçimde arzulanan ödülleri n (ölümden sonraki hayat gibi) asla toplumda mevcut olamadığına işaret etmektedirler. İşte tam da bu noktada insanoğlu çok arzuladıkları mükafaatlara ulaşamadıkları zaman denkleştirİcİ arayışı içerisine girer. Bu bakış açısına göre denkleştirici, bir ödülün çok uzun bir gelecekte ya da doğrulanamayan başka bir bağlaında elde edileceğine inanç olarak tanımlanmaktadır.26 Stark ve BainbridgeAmerikan toplum unu, insanların yeni denkleştirici kaynakları arayışı içerisine girmelerinin sonucu olarak dini çoğulculukla karakterize olduğunu ileri sürmektedir. Böylece ABD'de birer firma gibi algılanan dini organizasyonlar muhtemel taraftar elde etmek için rekabet eden arz yanlı modeller olarak geliştirilen dini piyasa teorisi çerçevesinde analiz edilmektedir. Aslında yeni dini hareketler olarak da isimlendirilen ve birer dini, firmalar olarak algılanan bu tür organizasyonlar geleneksel dini değerlerin önemsizleştiği yerlerde adeta mantar gibi bitip çoğalmışlardır. Bunların sayılarının aıtışının temelinde Amerikan toplumunun kendine özgü so.>yo-ekonomik ve kültürel şartları ve bu bağlamda küreselleşmenin teınellendirildiği neo liberal ekonomik modelin işleyişinde aile benzeri oluşuıniara duyulan ihtiyacın sonucu olarak hatta belli bir özendirmenin de yattığı söylenebilir.

Sekülerleşme eleştirisi bağlamında yeni dini hareketlerin artışını ileri süren bazı

sosyologlar dindarlığın artışını dini çeşitliliğe bağlamaktadır. Rodney Stark ve Roger Finke tarafından geliştirilen dini ekonomi teorisi, sekülerleşme tezine karşı, dindarlık seviyelerinin ve dini organizasyonların yüksek ve güçlü olmasını dini çeşitliliğin artışına bağlamaktadır. Massimo lntrovigne/7 Roger Finke ile birlikte İtalya'da, yukarıdaki teoriyi uygulamaya yönelik olarak yürüttüğü araştırmasında ikinci dünya savaşından sonra çeşitli diniere mensup olan insanların İtalya'ya göç etmesiyle birlik'te oluşan dinsel çeşitliliğin dindarlığın artışına yol açtığını iddia etmektedir. Oysa aynı yazar tarafından 2001 yılında yapılan bir araştınnanın verilerine göre Roma Katolik Kilisesinin dışındaki tüm dinlerin, İtalyan vatandaşları arasında sadece% I ,9'1uk bir oranı teşkil ettiği ve İtalyan vatandaşı olmayan ancak İtalya'da yaşayan işçi ve göçmenlerin oranın da %3,5 civarında olması, kendi tezleri için güçlü delil olamamaktadır.28

Sekülerleşmeyi genel modernleşme süreciyle ilişkilendiren lnglehart'a göre dinin giderek öneminin azalmasında, yalmzca rasyonelliğin, fonksiyonel farklılığın, uzmanlaşmanın

25 Mc Cieary, R.- R. Barro, "Religion and Political Econorny in an International Panel", Journal for the Scientific Study ofRdigion, 45/2,2004, s. 149-175. 26 Roberts, Religion in Sociological Perspective, s. 304. 27 Tntrovigne, M., ''Niches in the Islaınic Religious Market and Fundanıentalisrn: Exaınples from Turkey and Other Countries", Interdisciplinary Journal ofResearch on Religion, Cilt 1/1.2005, s. 1-23. '"Tntrovigne, Niches in the Tslaınic Religions Market, s. 2.

40

Page 10: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

ve iş qölümünün gelişmesinin değil aynı zamanda modem refah devletinin kurulması ve

maddi zenginliğin artması ile fiziki ve sosyal güvenlik seviyelerinde gözlenen gelişmeler önemli rol oynamaktadır. Inglehart, az gelişmiş ülkelerde dinin insanlara güvenlik ve kurtuluş sağlayan önemli bir faktör olması nedeniyle canlılığını koruyacağından söz etmektedir. Buna

karşılık ekonomik olarak gelişmiş bölgelerde din tarafından sağlanan egzistansiyel güvenliğe bağlılık giderek azalacaktır. 29 Inglehart'ın teorisine atıfta sosyal refahın sağlandığı toplumlarda

insanlar arasında dine ve dinsel gruplara yönelişin olacağını ifade eden Alpay, bireylerin fiziki

ve sosyal güvenliğinin kısmen sağlandığı sanayileşmiş toplumlarda dinin zayıflayacağını ileri

süren Inglehart ile çelişkiye düşmektedir. 30 Görüldüğü gibi Tnglehart'ın teorisinin temelini oluşturan bireylerin fiziki ve sosyal güvenliğinin sağlanma düzeyi ve derecesi de gelişmiş sanayi toplumlarındaki farklı seh.'iilerleşme düzeylerinin varlığına işaret etmektedir.

Bazı sekülerleşıne teorisyenleri, dini çoğulculuğun bireysel dindarlığı artırınayıp, dini inanç ve pratikleri azalttığını ileri sürmektedir. Mesela Berger ve Luckmann çoğulculuğun

tüm dünya görüşlerini göreceli yapacağını ve sonuçta dünya görüşlerinin hiç birisinin mutlak olarak ele alınamayacağını ifade etmektedir. Hatta Berger, bir kimsenin dünya görüşü hakkında

oluşacak eleştirel düşüncenin ciddi anomiye ve egzistansiyel endişeye yol açacağını belirterek

pluralizme karşı çıkmaktadır. 31 Davie de dini çoğulculuğun gelişmesinin tüm dini inanç

biçimlerinin maküllüğünü azaltacağını ve dine karşı kayıtsızlığa yol açacağını söylemektedir.32

Dini çoğulculuğun dinsel canlılığa yol açacağını ileri süren Amerikalı din sosyologianna karşı

geliştirilen Avrupa merkezli bu paradigmaya göre, bir toplumda dinsel çoğulculuk ne kadar gelişirse o toplurndaki insanların daha az dindar olacağı varsayılmaktadır.33

Öte yandan serbest, açık ve rekabetçi din piyasalarının Avrupa bağlamında gerçekçi olmadığını ileri süren sosyologlar, belli bir kilisenin ya da dini geleneğin desteklenmesinin ve ilkeleri devlet tarafından belirlenen rekabet çerçevesinde bir din politikasının takip edilmesinin,

toplum sağlığı için daha olumlu sonuçları olacağını ileri sürmüşlerdir. Buna ilaveten sosyal

bilimciler aynı dini gelenek içerisindeki farklılıkların ve diğer dinlerle aralarındaki çatışma ve

mücadelelerin kamu sağlığını tehdit edici yönlerinin olabileceğine de dikkat çekmişlerdir. Dinin iki önemli yüzü arasında yer alan ahlaki ve kutsal He ilgili tanımlamalarının, flziki referanslarından

ziyade sembolik etkileşim yoluyla oluşturulmuş oldukları göz önünde bulundurulursa, çeşitli dini dünya görüşleri arasındaki rekabet ve çatışmanın insanları kolayca mobilize edebilme potansiyelinden dolayı toplumsal düzen için tehlikeli ·sonuçlar doğurabileceğini söylememiz

mümkündür. Kısaca bahsettiğimiz bu teorik yaklaşımlar ve görüşler, toplumsal seviyede sekülerleşme

sürecinin çeşitli batılı toplumlarda farklı düzeylerde oluşunu göstennektedir. Şüphesiz ülkeler

içerisinde insanlar arasında sekülerleşmenin algılanma derecesinin farklı olabileceği de

29 H alman. "How Secular is Eunıpe?", s. 268: Al pay, Ş., Laikleşmenin Anahtarı Nerede?, Zaman, 26. I O. 2006. 30 Al pay, Laikleşmen in Anahtarı Nerede?, Zaman, 26. 10. 2006. 31 Roberts, Religion in Sociological Perspective, s. 304 32 Davie, Religion in Modern Europe, s. 15. 33 Halman, "How Secular is Europe?", s. 268: Jntrovigne, Niches in the Islamic Religions Markcl s. 1.

41

Page 11: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

söylenebilir. Bu cümleden olarak yaşlılar, gençlere oranla daha dindar olabilınek1:edir. Şüphesiz bunda gençlerin daha se kül er bağlamlarda yetiştirilmelerinin ve sosyalleştirilınelerinin ve modern seküler etkilere daha çok maruz kalınalarının rolü büyüktür.34

Dindarlıkta cinsiyet farklılıklarının değişik sosyalleşmenin ürünü olduğu fikri çok tartışılmıştır. Birçok araştınnada kadınların erkeklere göre daha dindar olduğu belirtilmiştir. Aile bağlaınında yürütülen araştırmalar, kadınların erkeklere oranla daha çok dua ettiklerini göstermiş, dualarında ailelerinin refahını ve mutluluğunu talep eden kadınların, erkeklere göre daha dindar olduğu ileri sürü lmüştür. Buna mukabil, iş gücü teorisine göre daha prestijli işlerde çalışan kadınların ev işleriyle uğraşanlara göre daha az dindar olduklan ve dini pratikleri daha az yerine getirdikleri iddia edilmiştirY

Erkek ve kadınların yaptıkları işlerin çeşidi ve düzeyi onların sekülerleşme derecelerini gösteren önemli ölçütler olmıc>ktadır. Kognitifbecerilerin ve niteliklerin artmasına, otoriteye karşı daha kritik tutumun gelişmesine, bireysel otonomluğun ve yargının daha çok vurgulanmasına yol açan eğitimin, sonuç olarak dindarlık seviyelerinde bir düşüşe neden olacağı belirtilmiştir.36

Gerek toplumsal seviyede gerekse bireysel düzeyde sekülerleşmenin derecesinin tüm toplumlarda aynı düzeyde olmadığı ve önemli ölçüde farklılık arz ettiği, bu analizlerimiz ışığında açıkça görülmektedir.

Sekülerleşme Formu Olarak Dini Değişme Modem dünyanın tecrübe ettiği realitelerden biri, sosyal değişme olgusudur. Bu

değİşınelerin bir kısmı birkaç yıl içerisinde gözlemlenebilen bir zaman diliminde oldukça hızlı seyrederken kimisi de insan ömrünü aşacak kadar yavaş olmakta ve toplum fertleri tarafından hissedilmesi pek mümkün olaınaınaktadır. Bazı sosyal bilimciler din in değişim zamanlannda bir istikrar kaynağı olabileceğini belirtirken; kimisi de dinin, toplumda meydana gelen değişmelere karşı olumlu tepki verınemesi durumunda insanların tecrübelerine yabancılaşacağını iddia etmektedir. 37

Bir kısım din sosyaloğu dinin sosyal değişmeyi teşvik ettiği ya da engellediği şeklinde belli bir tartışmanın içine girse de birçok araştırınacı toplumsal değİşınelerin dinde değişime yol açacağını kabul etmektedir. Bu çerçevede sekülerleşme tezi, bu konuda hakim sosyolojik yaklaşırnlardan biri olmaktadır. Dinin toplum içerisinde diğer seküler faaliyet alanlarından

farklılaşmasına, dini duyguların özelleşınesine ve din in faaliyet alanının sürekli olarak daralmasına kısaca dinin öneminin azalmasına işaret eden sekülerleşmenin;38 toplumsal, kurumsal ve bireysel

seviyelerde meydana gelen çok boyutlu bir fenomen olarak dinin geleneksel toplıımlarda sahip olduğu kuşatıcı rolünün yavaş yavaş kaybolmasına neden olan bir süreç olduğunu daha evvel belirtmiştik.

' 4 Bkz: Halman, "How Secular is Europe?", s. 269-270. 35 H alman. "How Sccular is Europe?", s. 270; Roberts, Religion in Sociological Perspective, s. 3 19-332. "-'H alman, "How Secular is Europe?'', s. 270. 31 Roberts, Religion in Sociological Perspective, s. 303. " Froese, P.,-Pfaff, S., "Explaining Religious Anomaly: A Histarical Analysis of Secularizalion in Easlern Germany", Journal for the Scientific Study ofReligion, 44/4, 2005, s. 399.

42

Page 12: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

Sekülerleşıne konusunda yaptığı araştırmalarla tanınan Dobbelaere'nin geliştirdiği

sekülerleşınenin üç boyutu ya da formu ile ilgili görüşleri dini sosyolojik araştırmalarda genel kabul gören birteorik çerçeveyi oluşturmuştur. Bu teze göre sekülerleşmenin birinci formu ya da boyutu dini etkinlik! ere bireysel olarak katılıının giderek azalması, sekülerleşnıenin ikinci boyutu ise tecrübe edilen toplumsal farklılaşma sürecinin sonucunda daha önce kuşatıcı fonksiyonunu yitiren din in, diğer toplumsal kurumlar gibi toplumun alt oluşturuculanndan biri haline gelınesidir. Sekülerleşmenin üçüncü ve son boyutu da iç sekülerleşme denen39 dini organizasyonların seküler dünya ile bir uyum yönünde gelişim tecrübesi yaşaması yani değişim sürecidir.40

Başka din sosyologları da sekülerleşme ile ilgili benzer boyutlardan söz etmişlerdir. Mesela Larry Shiner sekülerleşmeyle ilgili toplumsal, organizasyonel ve bireysel olmak üzere üç farklı seviyenin ayırt edilebileceğini belirtmektedir. Aynı şekilde Dekker en Tennekes sekülerleşmenin boyutlarını ı:.)- dindarlığın azalması, b)-dinin etki alanının giderek kısıtlanması, c)-dinin toplumsal uyumu şeklinde Dobbelaere'nin ayırımı gibi üç tipte formüle etmektedir.41

Yukarıdaki analizler ışığında sekülerleşmenin üçüncü boyutu olan dini değişmenin, dini dönüşümün ya da dinin toplumsal uyum unun, sekülerleşmenin bir formu olup olmadığı husus u din sosyologları arasında tartışmalı bir konudur. Mesela dinin, mensuplarının değişen durumlarına ve toplumdaki gelişmelere uyumu bir sekülerleşme tipi midir? Yoksa bu süreç Luckmann' ın ifadesiyle iç selcü/erleşme midir? Ya da bu adaptasyon süreci Berger'in teorik yaklaşımındaki gibi, kendi kendini tasfiye etmenin bir örneği midir? Gibi sorular din sosyologları arasında tartışılagelmiştir. Bu çerçevede Parsons ve Bellah tarafından ileri sürülen ve dinin modem topluma uyumunu içeren sekülerleşme teorisi, ampirik olarak doğrulanması ve yanlışlanması mümkün olmayacak kadar oldukça soyut bir çerçeveye oturtulmuştur.

Dinin hem bir kurum olarak hem de bireysel inanç sistemi olarak toplumun geri kalanından önemli ölçüde farklılaştığını ileri süren Parsons ve Bellah'a göre sekülerleşme süreci, dini dünya görüşlerinde önemli değişmelere yol açmış olmasına rağmen adı geçen sosyologlar bu gelişmelerin dinin sosyal öneminde bir azalma anlamına gelmediğini belirtmişlerdir. Başarılı uyum süreci içerisinde olan dini kurumlarda yer alan bireyler dini ibadet ve pratiklere katılım derecesinin düşük olması bu insanların daha az dindar oldukları anlamına gelmemektedir. Liberal ya da modern teologlar da din in modrn toplumda bilimsel bulgular ve diğer hümanistik değerlerle uyumlu hale gelecek şekilde yeniden formüle edilmesinin dinin öneminde azalma yerine dinin bireyselleşmesi ve daha sağlıklı bir konuma gelmesinin işareti olarak görmektedirler.42

Sekülerleşme süreci dinin topluma uyumu ·olarak, toplumda ve mensuplarının

yaşamlarında giderek azalan dinin inanç ve pratiklerini yeniden giiçlendirebilir. Bu durum, bireysel seviyede dini ibadet ve pratiklerde bir düşüş anlamında, bireysel dindarlık seviyesinde bir azalma ile de sonuçlanabilir. Toplumsal seviyedeki farklılaşmanın sek.iilerleşmeyi güdüleyici önemli bir süreç olduğunu belirten sosyal bilimciler, dininetki alanınJn daralması yani toplumsal seviyedeki sekülerleşme formunun dini bireysel bir ınesele haline getirebileceğini de belirtmektedirler.

3" Mert, laiklik Tartışması, s. 90.

"' Dobbeleare, Secularization Theories, s. 200. 41 Dekkcr, G., ··ıs Religious Change a Form ofSecularization? The Case of the Reformed Churches in The Nethcrlands", Social Compass, 42/1, s. 79-88. 42 Roberts, Religion in Sociological Perspective, s. 307-3 I O.

43

Page 13: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

Sekülerleşıne sürecinin dini hayat üzerinde etkili olduğunda şüphe yoktur. Dini ibadet ve pratiklere devaında bir gerilemenin görülmesi yani bireysel seviyede dindarlığın azalması da doğrudur. Öte yandan dinin etki alanında bir daralma da söz konusudur. Bütün bunların yanında din kurumu, mensuplarının bilinçlerinde meydana gelen değişmeleri ve toplumdaki sosyo­ekonomik gelişmeleri dikkate alarak seküler meseleler üzerinde durup bir adaptasyon sürecine girmiş göZÜkmektedir.

Din, sosyolojik açıdan kültürün bir parçasıdır ve evlilik, ekonomi, yönetim, eğitim gibi temel sosyal kurumlardan biridir. Kültürün temel özelliklerinden birisini, onun sürekli değişim halinde oluşu meydana getirdiğine göre, din kurumunıın da değişeceği görülür. Dini kalıplar, bilhassa kuruıniaşıp bağlıları arasında genel kabul gördükten sonra ani ya da çok hızlı değişime karşı da genel olarak mukavemet edebileceğinden söz edilmektedir.43

Bilim adamlarının I 9. yüzyılda dini bir sistem ya da kurum olarak ele almaya başladıklarında dini ve diğer sosyal kurumlar arasındaki ilişki hakkında çeşitli açıklamalar

yapmışlardır. Buna göre Marks, toplumda meydana gelen köklü sosyal değİşıneyi dini değişmenin takip edeceğini ancak dini değişirnin de artık toplumsal ilişkilerin yeniden düzenlenmesine katkıda bulunabileceğini ileri sürmüştür. Diğer taraftan Weber, dini değİşıneyi diğer sosyal değişme çeşitlerinden ayırmanın ve bir bölüm değİşıneyi "neden" ve diğerini "sonuç" olarak ele almanın son derece basitleştirilmiş bir düşünce tarzı olduğunu da ifade etmiştir.44

Bazı durumlarda sosyal, siyasi ve ekonomik şartlarda meydana gelen değişikliklerin dini düşünce, pratik ve sosyal yaşam kalıplarında değişimi teşvik edebileceği hususunda sosyal bilimciler arasında sanki bir konsensus oluşmuş gibidir. Değişen şartlar bir toplumun dünya görüşünün değişmesine yol açarken, dini inançların ve pratiklerinevrilmesi sürecini de harekete geçirmektedir. Dini değişimin meydana geldiği belli zaman aralığını kavramaya çalışmak, değişimin bir süreç olması hasebiyle, mümkün olmayabilir. Ancak bazı zamanlarda dini değişimin belirlenmesinde kritik öneme haiz "an"ların tespiti mümkün olabilir. Modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Türkiyeyi tamamen sekiller bir ülke olarak yeniden inşa etmede İslam hukukll'nu ve geleneğini ülkenin siyasal ve sosyal yapısından çıkarması ve modern Türkiye Cumhuriyeti'ni kurması dini değişirnin belirgin bir şekilde tecrübe edilmeye başladığı zaman dilimine işaret etmektedir. Bu süreçte dinin devlet işlerinden ayrılması, medeni yasada evlilik, boşanma ve eş sayısı ile ilgili değişikliklerin yapılması, miras hukukuna ilişkin hükümlerin dini alandan çıkarılmış olması gibi seküler reformlar dini değişim üzerinde de etkili olmuştur.45

Sekülerleşme sürecinin dini kurum, değer, düşünce ve pratikler üzerinde etkili olduğuna şüphe yoktur. Hızlı ve ani sosyal değişme din alanında yeni yönelimleri uyarınada güçlü bir faktör olmaktadır. D inin toplumdaki değişmelere ve etkilere kayıtsız kalıp hatta bunlara mukavemet edip kendi içine kapanarak varlığını sürdürebilrnesi pek mümkün gözükmemektedir. Dinin sosyolojik özelliklerinden bir tanesini sosyal paylaşım fenomenin oluşturduğunu unutmamak gerekir. Bu bakımdan güç!~ demokratikleşme süreci din ve vicdan özgürlüğü, laiklik, bireycileşme,

43 Vernon, G., Sociology ofReligion, McGraw-Hill, London, 1962, s. 20-39. ""Ring, Introduction to the Study ofReligion, s. 240-243. 45 Alkan, T., "Dinde Değişim'", Radikal, 08. 02. 2006.

44

Page 14: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

cinsiyet arasmdaki ayrıma.son verme, kadının toplumsal statüsü gibi alanlardaki önemli kültürel

değişmelere dinin uyumu kendisi için hayati öneme haizdir.

Öte yandan din kurumu, kendisini bir taraftan bürokratikleşme diğer taraftan da

demokratikleşme sürecine t.yarlamak suretiyle, ciddi bir değişim tecrübesi geçirmeldedir.

Realiteye bilimsel yaklaşımın artan önemi çerçevesinde kutsal kitaplar karşısında bilimsel

yaklaşımları dikkate alma şeklinde bir uyarianma da söz konusudur. Dindarlık ile hayatın diğer

yüzleri arasındaki ilişkinin zayıflaması, diğer din mensupianna karşı tutumlarda meydana gelen

değişmeler dini değişimin yaşandığı bazı alanlara örnek olarak verilebilir. Mesela çocuğun

terbiyesinde metot olarak dayağı öngören dini anlayışlar ve algılar, pedagoji ve eğitim biliminin

rasyonel verileri karşısında marjinalleşirler. Bu bakımdan din kurumu geleneksel anlayışları

modern bilimsel veriler ışığında yeniden ele almak durumundadır.

Dinin toplumsal gelişmeler karşısındaki uyumundan çıkacak sonuçları kestirebilmek; bir kimsenin din hakkındaki, dinin ne olduğu ve ne olması gerektiği ile ilgili görüşünün önemli

olmasından ve sonuçların ne olacağının daha çok zamanı ilgilendirmesinden dolayı, kolay olmayabilir. Ancak laiklik ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak kaydıyla toplumların dini yüzleri ile

seküler yönleri arasında bir etkileşimin olduğu unutulmamalıdır. Günümüzde dünya kültürlerinin

daha çok ampirik, bu dünyaya yönelik, seküler, humanistik, pragmatik, faydacı, hedonistik ve

benzeri görüşleri temel alan bir gelişme gösterdiğini ancak bu materyalistlik anlayışın toplumlar

üzerinde meydana getirdiği olumsuz etkiler karşısında öte dünya, ölüm sonrası hayat, ruhanilik

ve maneviyat gibi dinsel temalar gündeme gelebilmeh:tedir. O halde toplumların geleceği ile ilgili

olarak bu iki değer dünyası arasındaki diyalektiğin önemli olacağı söylenebilir.

Böyle bir süreçte toplumsal modernleşme dinamiklerinin etkisiyle dinin geleneksel

öriintülerinden ziyade modern hayatla uyumlu~6 yeni bir görünüm sergilernesi daha muhtemel

gözükmeh.i:edir. Bu bağlamdaevrensel dinlerle ilgili olarak bilhassa İslam dininin toplum hayatının

tümünü düzenlediği yönündeki47 bir kanaatİn kimi sosyal bilimciler arasında yaygın olduğunu

ifade etmek isterim. Ancak ortaçağdaki Hıristiyanlığın toplum hayatının tüm yüzlerini düzenleme

ve denetleme eğiliminde olduğu bilinmek'tedir.48 Bu bakımdan dinlerdeki bu totaliterliğin

kendi dogmatik yapılarındaki özelliklerine ilaveten toplumsal gelişmelerin bir sonucu olarak

biçimlendiğini söylemek mürıık.i.indür.49 Buna göre İslam dininin kutsal toplum tipine yakın

topluluklarda hayatiyet bulması, dolayısıyla bu tür toplumlarda din ile diğer toplumsal ilişki

ve kalıplarlın iç içe olması, İslamiyetİn seküler bir çizgi takip edememesine neden olmuştur.

O halde dini kurumun içinde yaşadığı toplumsal şartların, dinin seküler dünya ile uyumlu olup

olmamasında etkili olduğunu söylememiz mümkündür ..

Klasik sekülerleşme tezlerine karşı tepkiler daha çok Amerikan sosyoloji geleneğinde

ortaya çıkan mikro perspektiflerden ve rasyonel seçim teo'rilerinden gelmiştir. Aslında biraz evvel

belirttiği m sekiilerdeğerlere toplumsal yapısında başat biryervermiş olan ABD' de din sosyologları

40 Ak"Yol, T., "Yükselen Hangi Din''. Milliyet ll. ı2. 2007. 41 Belge, M., ''Dindarlık Oranı'·, Radikal, 20. 09. 2002. •• Akl an, T., "İslamda Laiklik Olur mu?". Radikal, 21. 09. 2002. ''' Aklan, "Din Kurumu ve.Modcmlcşme", Radikal, 07. ı ı. 2007.

45

Page 15: KTP SEKULERLESME VE DINI CANLANMA-6isamveri.org/pdfdrg/D126489/2008/2008_BODURHE.pdf · Compass, XX'JI.1/2-3, 1994. s. ... belli bir yaygınlık ve popülerlik elde etmesi de Weber'in

bu yapıyla uyumlu din perspektifteri geliştirtın işlerdir. Bu bağlamda din-piyasa modeline dayalı dini çoğulculuk anlayışını teorik bakış açılarının temeline yerleştiren Amerikalı sosyologların bu görüşleri, çeşitli ülkelerdeki bilim adamları tarafından içinde yaşadıkları toplumlarının iç dinamiklerine ve bakış açılaıına uygun olarak kullanılmaya çalışılmıştır. Mesela ülkemizde bu modeli benimseyen bazı bilim adamları, dini çoğulculuğun dinsel eğilimleri güçlendireceği, dinin devlet tarafından denetlenmesinin ise dinsel eğilimleri zayıftataeağını ileri sürerek Stark ve Bainbridge gibi50 Amerikalı din sosyologlarının geliştirdikleri tezi benimsemiş gözükmektedir. Bazıları da Berger ve Luckmann gibi fenomenolojik dini sosyolojik teorilerin verilerini ülkemizde uygulama çabasına girmişlerdir. Ancak bu eğilimler toplumsal realitelerimize ters olarak daha çok pragmatist eğilimli din1-organizasyonel ve ideolojik yansımalar şeklinde değerlendirilebilir.

su Aıpay, Ş .• "Laikıeşmcnin Anahtarı Nerede?", Zaman, 26. ı O. 2006; "Dünya niçin Daha Dindar", Zaman, 24. ı O. 2006.

46