kel mahmut · 2016-04-25 · 87 bd mays 01 kel mahmut ile güdük necmi’yi ile nasıl...

5
85 BD MAYIS 2016 Yılmaz’ınki idi. Ancak tiyat- rolarda kapalı gişe oynayan bu öykü, Melek Film, Tanju Gürsu, Alp Zeki Heper, Hulki Saner, Vural Pakel gibi isimler çaba- ladılarsa da, sansüre takılmaktan kurtulamadı. Senaryonun önündeki sansür engelini yıllar sonra ilk kez Ertem Eğilmez aşabildi. Rıfat Ilgaz, kendisini yaralayan H ababam Sınıfı, akıllarımıza kazınan sahneleri ve pek çok kuşağa örnek olan yaşam dersle- riyle Türk sinemamızın önde gelen klasik bir film serisi olmasının yanı sıra, Rıfat Ilgaz’ın bu unutulmaz romanının ve beyaz perdedeki yansımasının ardında da bambaşka öyküler ve o öykülerin gerçek birer kahramanları da var. Rıfat Ilgaz’ın yazdığı “Haba- bam Sınıfı” isimli roman, filme çekilmesinin öncesinde özel tiyat- rolarda uzun yıllar sahnelendi. Ro- manın beyaz perdeye yansıtılması ise kolay olmadı. Atilla Dorsay’ın aktardığı ve bu konudaki ilk girişim 1965’te Orhan Günşiray ve Atıf Yakın Tarihimiz Yaşar Öztürk Kel Mahmut Rıfat Ilgaz

Upload: others

Post on 17-Jan-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Kel Mahmut · 2016-04-25 · 87 BD MAYS 01 Kel Mahmut ile Güdük Necmi’yi ile nasıl buluşturduğunu anlatıyordu. Mehmet Saydur Nihat Dicle’ye yetiştirdiği öğrencilerden

85

BD MAYIS 2016

Yılmaz’ınki idi. Ancak tiyat-rolarda kapalı gişe oynayan bu öykü, Melek Film, Tanju Gürsu, Alp Zeki Heper, Hulki Saner, Vural Pakel gibi isimler çaba-

ladılarsa da, sansüre takılmaktan kurtulamadı. Senaryonun önündeki sansür engelini yıllar sonra ilk kez Ertem Eğilmez aşabildi.

Rıfat Ilgaz, kendisini yaralayan

Hababam Sınıfı, akıllarımıza kazınan sahneleri ve pek çok

kuşağa örnek olan yaşam dersle-riyle Türk sinemamızın önde gelen klasik bir film serisi olmasının yanı sıra, Rıfat Ilgaz’ın bu unutulmaz romanının ve beyaz perdedeki yansımasının ardında da bambaşka öyküler ve o öykülerin gerçek birer kahramanları da var.

Rıfat Ilgaz’ın yazdığı “Haba-bam Sınıfı” isimli roman, filme çekilmesinin öncesinde özel tiyat-rolarda uzun yıllar sahnelendi. Ro-manın beyaz perdeye yansıtılması ise kolay olmadı. Atilla Dorsay’ın aktardığı ve bu konudaki ilk girişim 1965’te Orhan Günşiray ve Atıf

Yakın TarihimizYaşar Öztürk

Kel Mahmut

Rıfat Ilgaz

Page 2: Kel Mahmut · 2016-04-25 · 87 BD MAYS 01 Kel Mahmut ile Güdük Necmi’yi ile nasıl buluşturduğunu anlatıyordu. Mehmet Saydur Nihat Dicle’ye yetiştirdiği öğrencilerden

86

BD MAYIS 2016

Bu Melâhat Hanım okula gidip öğrencilik yapmadan mı öğretmen olmuştu? İşte bu tür yersiz titizlik-lerdir ki Hababam Sınıfı’nın hâlâ beğenilir bir film olmaktan alıkoy-muş, yazarına bile eserini yabancı-laştırmıştır. Evet yersiz ve gereksiz bir titizlik diyorum.”

Hababam Sınıfı romanıyla ilgili bilinmeyenleri, ilk kez 1977’de

anlattı Rıfat Ilgaz. Kastamonu Ga-zetesi’nden Siyami Özel’e, roman-daki olayların Kastamonu Mu-allim Mektebi’nde geçtiğini, Kel Mahmut’un müdür yardımcısı Nihat Dicle, İnek Şaban’ın Safranbolulu Ahmet, Tulum Hayri’nin 120 kilo-luk Tulum Fehmi, Hafize Ana’nın Hademe Şerife Hanım, Piyale İhsan’ın biraz Sabri Cemil, biraz da başkalarının karışımı, Vakvak Rı-za’nın Kastamonu ağzıyla konuşan Matematikçi Faik Bey, Fransızcacı Sedat Hakkı Bey’in aynı rolde, Badi Ekrem’in ise beden hocası, Daday

o günleri anlatırken, şu ifadeleri kullanıyordu:

“Peki neden çıkmıyordu san-sürden bu senaryolar? Oysa arka arkaya yazdığım üç oyun, liseler, ortaokullar dahil birçok sahnelerde oynuyordu. Jandarmanın kurulu-şunun yüzüncü yılında. Hava Harp Okulu’nun bir moral gecesinde hem de benden resmen istenerek oynanmıştı. Çanakkale Boğazı’nı kontrol eden bir tabur bile izin alarak oynayanlar arasındaydı. Peki senaryosu neden çıkmıyordu sansür-den? Hocalara saygısızlık mı vardı, çocukları birbirine mi kırdırmak istiyorduk? Yazarı, on beş yıllık öğretmen olarak kendine, mesleğine hakaret mi ediyordu, kendi kalemiy-le? Oysa anneleriyle birlikte iki kızı da öğretmendi yazarının- kimler vardı bu kıyımcı sansür kurulun-da ki senaryolar boyuna yüzgeri oluyordu? Sansür kurulundaki bir komiser mi engelliyordu, MİT’ten bir görevli mi? Yoksa Genel Kurmay Başkanlığından bir subay mı? Sıkı-yönetim mi?

Ne o, ne bu! Sadece Milli Eğitim Bakanlığı adına bir Melâ-hat Hanım!.. Öğretmenliğinin onurunu 1930’ların öğretmeninden üstün tutuyorsa, bu hanımefendiye mesleğim adına saygı duymalıydım. Geri çevrilen senaryolardan birine bir göz attım. Bu hanımefendinin ‘muhalefet şerhi’ aşağı yukarı şöy-leydi «Müdür yardımcısı Mahmut Bey’i çocukların Kel Mahmut diye adlandırmaları saygısızlıktır.»

Nihat Dicle

Page 3: Kel Mahmut · 2016-04-25 · 87 BD MAYS 01 Kel Mahmut ile Güdük Necmi’yi ile nasıl buluşturduğunu anlatıyordu. Mehmet Saydur Nihat Dicle’ye yetiştirdiği öğrencilerden

87

BD MAYIS 2016

Kel Mahmut ile Güdük Necmi’yi ile nasıl buluşturduğunu anlatıyordu. Mehmet Saydur Nihat Dicle’ye yetiştirdiği öğrencilerden onu arayıp soranların olup-olmadığını soruyor; Dicle ise kala kala Rıfat Ilgaz’ın kaldığını belirterek, Ilgaz’dan öv-güyle söz ediyordu.

Dicle, Saydur’un “Sayın Dicle, Kel Mahmut sizsiniz, değil mi?” so-rusuna da, “Haa evet! Kel Mahmut benim. Rıfat beni çok sevdiği için bana bu payeyi verdi. Televizyonda izlerken hemen kendimi tanıdım.” yanıtını veriyor, Hababam Sınıfı’nı televizyonda izledikten sonra hemen eski öğrencisi Rıfat Ilgaz’a bir mek-tup yazdığını anlatıyordu.

“Kel Mahmut” Nihat Dicle, günümüz öğretmenlerine mesajı sorulduğunda ise, dudaklarından şu sözler dökülüyordu: “Hababam Sınıfı’nda olduğu gibi kırk yıl öğ-

Rehmicük ve Güdük Necmi’nin de kendisi olduğunu açıkladı. Il-gaz’ın sansür gerekçesi olarak açıkladığı ve filmde Münir Öz-kul’un canlandırdığı, ideal öğretmen olarak simgelenen Kel Mah-mut, 1899’da Diyarba-kır’da doğan, İstanbul Öğretmen Okulu’ndan mezun olduktan sonra atandığı Kastamonu’da ortaokul, lise ve Öğretmen Oku-lu’nda tarih öğretmenliği ve müdür yardımcılığı yapan Nihat Dicle’ydi. Rıfat Ilgaz da onun öğrencilerinden biriydi.

Nihat Dicle’yi ilk keşfeden-lerden biri Fikret Otyam’dı.

1968’de “Kel Mahmut” olduğu bilinmeden Şapka Devrimi’nin canlı tanıklarından biri olarak ondan anılar Cumhuriyet Gazetesi’nde çıktı. Mehmet Haberal gibi birbi-rinden değerli hekimleri yetiştiren Prof. Dr. Utkan Kocatürk, yazlık komşusu Nihat Dicle’den 1976’da kaydettiklerini “Atatürk Çizgisinde Geçmişten Geleceğe Atatürk ve Ya-kın Tarihimize İlişkin Görüşmeler, Araştırmalar, Belgeler” kitabında yayınladı. 1977 yılında Kel Mahmut yaşayan biri olduğu ortaya çıkınca Siyamı Özel, “Rıfat Ilgaz” uzmanı Mehmet Saydur’a Nihat Dicle’nin adresini verdi. Mehmet Saydur “Rıfat Ilgaz’lı Yıllar” kitabında Nihat Dicle’yi Rıfat Ilgaz’la, yani

Rıfat Ilgaz, Hababam Sınıfı adlı eserinde Münir Özkul’un (Kel Mahmut) can-landırdığı ideal öğretmen olarak simgele-nen Nihat Dicle ile birlikte.

Page 4: Kel Mahmut · 2016-04-25 · 87 BD MAYS 01 Kel Mahmut ile Güdük Necmi’yi ile nasıl buluşturduğunu anlatıyordu. Mehmet Saydur Nihat Dicle’ye yetiştirdiği öğrencilerden

88

BD MAYIS 2016

birinde nasıl olsa öğretmenlerinden aldığı ilham ve telkin ile hem şahsı-na, hem ailesine ve hem de memle-ketine faydalı olur.

Açıkça şöyleyim, bazı öğretmen-ler meslek derslerini görmedikleri için, başka bölümlerden mezun olup geldikleri zaman çocuk psikolo-jisini, eğitim işlerini bilmedikleri için, çocuk bilmedi diye sıfır, bir veriyor. Çocuk (okula gelmekle) dört numarayı kazanmıştı, oysa… Sen onu biraz daha teşvik edersen yarım numara daha alır ve geçer. Başarısı ‘orta’ da kalır, o kadar. Daha çok çalışmak, kabiliyetini daha çok gös-termek ister. Üstün başarılı olabilir. Bizim istediğimiz budur. İki sene üst üste bırakıp sokağa atmak değil...”

11 Mart 1984 günü Nihat Dicle ile Rıfat Ilgaz’ı yeniden bir

araya getirdi Mehmet Saydur ve Nihat Dicle de, Atatürk’ün Şapka İnkılabı’nı neden Kastamonu’da yaptığını anlattı:

“Kastamonuluların karakterini, memlekete bağlılıklarını bildiği için Şapka İnkılabı’nı Kastamonu’da yapmıştır. Başta Trikopis’i esir alan Dadaylı Halit Bey işi softalığa sokmuş; Mustafa Kemal’e demiş ki, ‘Şapka İnkılabı’nı katiyen Kasta-monu’da yapamazsın. Çünkü orada ayaklanırlar. Memleketime bir leke sürülmüş olur!”

Mustafa Kemal Müze’deki nutkunda buna değindi. Ben de sü-tunun yanındaydım. Dedi ki: ‘Sizin milletvekillerinden birisi bana böyle söyledi. Milletvekilleriniz bile taşı-

rencilerimi topluma kazanılabilmek için çalıştım. Çok disiplin kurulun-da üye ya da başkan olarak görev yaptım. Suçlarının yanlışlığını kabul ettirdim, gösterdim. Ama hiçbir şey olmamış gibi sonuçta affettim. Öğretmenlere öncelikle şunları söylemek isterim: Okulun amacı öğrenciyi topluma kazandırmaktır, ceza vererek okuldan atmak değil. Çocuk dövülmez, iyi örnekle ve öğütle yola getirilir. Öğrencilere bir, sıfır gibi düşük notlar vermek onla-

rın okula, öğretmene ve öğrenmeye olan isteklerini büsbütün kısar. Bu ancak sokağa dökülmeyi körükler.

Amaç not değil, öğrencinin öğ-renmesidir. Öyleyse not istek artırı-cı, teşvik edici bir araç olarak belli bir düzeyin üstünde tutulmalıdır. Okula gelen öğrenci dört numarayı kazanmıştır. Çünkü öğrenmeyi ve eğitimi kabul etmiştir. Çocuk yaşına göre, aile durumuna, giyimine, gıdasına göre zaten çok şeylerden mahrumdur. Bunu öğretmen yakinen bilmeli ve ona göre muamele yap-malıdır. Öyle olursa o çocuk günün

“Amaç not değil, öğrencinin öğrenmesidir. Öyleyse not istek artırıcı, teşvik edici bir araç olarak belli bir düzeyin üstünde tutulmalıdır.”

Page 5: Kel Mahmut · 2016-04-25 · 87 BD MAYS 01 Kel Mahmut ile Güdük Necmi’yi ile nasıl buluşturduğunu anlatıyordu. Mehmet Saydur Nihat Dicle’ye yetiştirdiği öğrencilerden

89

BD MAYIS 2016

ise şöyle dile getiriyordu: “Bir gün de eşimin başkanlığı

altındaki kadınlar heyeti beş kişilik bir heyet Atatürk’ün ikamet ettiği binaya geldiler, yukarı çıktılar. Son-radan eşimden dinledim. Atatürk’e ‘Hoş geldiniz’ dedikten sonra ona karşı minnet duygularını belirtmek üzere ‘Siz bizim memleketimizi, haysiyetimizi. Namusumuzu kurtar-dınız’ diyorlar. Atatürk’ün gözleri nemlenmiş ve verdiği cevapta

‘Yalnız ben çalışmadım, bütün millet beraber ça-lıştık. Bu çor-bada herkesin hakkı vardır!’ demiş.”

1990 yılın-da aramızdan

ayrılan Nihat Dicle için noktayı öğrencisi Rıfat Ilgaz koyuyor:

“Kel Mahmut’larımız yaşasın! Ne mutlu bize ki Nihat Dicle gibi ol-gun, hoşgörü sahibi öğretmenlerden okuyabildik. Kim bilir, Atilâ Dorsay kardeşimizin ‘Türk gülmecesinin klâsiklerinden biri’ diye nitelediği bu kitap da kolay kolay yazılamazdı, böyle hoşgörü sahibi öğretmenle-rimiz olmasaydı, diyorum. Melâ-hat Hanım’lar şimdi nerelerdedir bilmiyorum ama bizleri yetiştiren Kel Mahmutlar hâlâ yaşıyor, hem de Kel Mahmutluğuyla öğüne öğüne... Onurlarını korumaları için Melâhat hanımlara hiç de gereksinme duy-madan! Aramızdan eksilmesinler...”

[email protected]

dığınız kanın asaletini bilmiyorlar. Buna ‘panama’ demezler, ‘şapka’ derler!..’

Mustafa Kemal Ankara’ya geldi-ği vakit, o zamanki kırk üç vilayete telgraf çekti. Dedi ki “Miting yapın! Neticede padişaha bir telgraf çekin. Biz Ferit Paşa Hükümeti’ni tanı-mıyoruz” deyin. Daha TBMM yok, Meclis-i Mebusan yok… ‘Padişah’, ‘Halife’ dedin miydi, millet elinden cigarasını yere atıyor, salavat geti-riyordu. Kırk üç vilayetin içerisinde altısı miting yaptı. Birisi de Kas-tamonu’dur. Şimdi Sümerbank’ın bulunduğu yer belediye idi. Biz ora-daki aralıklarda toplandık. Hatipler çıktı, konuştu. En son Kastamonu Lisesi Müdürü Behçet Bey ‘Padişa-ha telgrafı çekiyoruz. Buyurun imza edin’ dedi. Herkes kaçtı. Benim yanımda, Balkan Savaşı’nın facia-sını görmüş, sakallı Müdür Remzi Bey vardı. ‘Hadi oğlum. Beraber gidelim, imza edelim!’ dedi. Bera-ber imza ettik. İstanbul’daki faciayı görmemden dolayı imza ettim. Bu imzaları, telgrafları padişaha götü-rüyorlar. Padişahtan çıkan emir altı vilayetten gelen telgraflara kimler imza koymuşsa, nerede görülürlerse, bulunurlarsa, yakalanırlarsa derhal idam!”

Nihat Dicle, Atatürk’ün Kasta-monu ziyaretine dair anılarını da ko-nuklarıyla paylaşırken, daha sonra da Atatürk ile 1. ve 2. Tarih Kongre-lerinde karşılaştıklarını anlatıyordu. Nihat Dicle, genç Cumhuriyetin ilk kadın milletvekillerinden biri olan eşi Hacer Dicle ile ilgili bir anıyı

Hacer Dicle