keÇİ kalesİ’nİn baĞrinda bİr tÜrkmen oymaĞi · hayrettin bey’e, ablam serpil’e,...

208
KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI Kırşehir Eski Kızılcaköy Türkmenleri Serdar ATABAY

Upload: others

Post on 27-Oct-2019

23 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDABİR TÜRKMEN OYMAĞI

KırşehirEski Kızılcaköy Türkmenleri

Serdar ATABAY

Page 2: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

II

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen OymağıKırşehir Eski Kızılcaköy Türkmenleri

İletişimSerdar ATABAY0532 408 79 [email protected]

2. baskı, 1000 adet

Tasarım Baskı

SFN Televizyon Tanıtım TasarımYayıncılık Ltd. Şti.Tel : 0312 472 37 73-75Faks : 0312 472 37 75www.sfn.com.tr

ISBN: 978-9944-473-35-4

Bu eseri beni yetiştiren ve bugünlere gelmeme vesile olan aileme,her anımda yanımda olduğunu hissettiğim eşime,

mutluluk kaynağımız biricik kızımız Hatice Naz’a ve tüm EskiKızılcaköy Türkmenlerine ithaf ediyorum.

Page 3: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

III

Sayısız başarılarla örülü, uzun ve meşakkatli üretimserüvenine Keçi Kalesi'nin bağrından yola çıkarak başlayan,

sektörlerinin yurdumuzdaki öncü kuruluşları “YİĞİT AKÜ” ve“KUDRET METAL” in sahipleri saygıdeğer hemşehrilerimiz;

Hamit Yiğit, Mahmut Yiğit ve Eyüp Yiğit Beyefendilere,

Öz kültürümüzün gelecek kuşaklara aktarılmasınaSağlamasını umduğumuz çalışmamıza verdikleri destek için

en içten şükranlarımızı sunarız.

Page 4: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

IV

İÇİNDEKİLER

Takdim .................................................................................................... VIÖnsöz ....................................................................................................VIIITeşekkür ................................................................................................... XSunuş ....................................................................................................... XIKırşehir...................................................................................................... 1Kırşehir’in Tarihi....................................................................................... 4Eski Kızılcaköy ....................................................................................... 13Eski Kızılcaköy’ün Tarihi ....................................................................... 18Eski Kızılcaköyde Bulunan Gazeler........................................................ 24(Gaziler) Mezarlığı Gazeler..................................................................... 24Eski Kızılcaköydeki Tarihi Keçi Kalesi .................................................. 28Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin Sosyal Yaşantıları ............................... 32Kerpiç Evler ............................................................................................ 33Köy Odaları ............................................................................................. 35Eski Kızılcaköydeki Sülâleler ................................................................. 38Eski Kızılcaköy Evlerinin Yerleşim Düzenleri ....................................... 41Eski Kızılcaköy Türkmen Halıları........................................................... 44Eski Kızılcaköy Türkmenlerindeki.......................................................... 58Köy Oyunları........................................................................................... 58Eski Kızılcaköy Türkmenleri’nin ............................................................ 75Halk Âşıkları ........................................................................................... 75Âşık Osman Evran .................................................................................. 76Âşık Mediha Aydın (Ünal)...................................................................... 83Âşık Ziya Özhan...................................................................................... 87

Page 5: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

V

Eski Kızılcaköy Türkmenleri’nin ............................................................ 93Manevi Önderleri .................................................................................... 93Mahzenli’li Ali Efendi ............................................................................ 94Mahzenli’li Ali Efendi ile Eski Kızılcaköy ........................................... 101Türkmenleri Arasındaki Manevi Bağ .................................................... 101Gümüşkümbetli Küçük Sofu ................................................................. 103Eski Kızılcaköy Türkmenleri İle ........................................................... 109Küçük Sofu Arasındaki Manevi Bağ..................................................... 109Eski Kızılcaköy Türkmenlerindeki........................................................ 111Yerel Halk İnanışları ............................................................................. 111Eski Kızılcaköy Türkmenleri’nin .......................................................... 122Kullandığı Yerel Kelimeler ................................................................... 122Eski Kızılcaköy Türkmenleri’nin Örf, Adet, ......................................... 157Gelenek ve Görenekleri......................................................................... 157Düğün.................................................................................................... 158Doğum................................................................................................... 163Nazar Gelenekleri.................................................................................. 165Eski Kızılcaköydeki Bayramlar............................................................. 167Bahar Gelenekleri.................................................................................. 168Asker Uğurlama .................................................................................... 170Yağmur Duası ....................................................................................... 171Eski Kızılcaköydeki Yemek Kültürü..................................................... 173Yöresel Kıyafetler ................................................................................. 175Ölüm...................................................................................................... 177Sonsöz ................................................................................................... 182Eski Kızılcaköy Resimleri..................................................................... 183Kaynakça............................................................................................... 194

Page 6: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

VI

Maddi ve manevî bütün yaşam unsurları olarak adlandırabilece-ğimiz kültür, medeniyet kavramına temel oluşturmuş, dünya me-deniyet hazinesi ile kültürlerin günümüze dek getirmiş olduğu un-surlarla zenginleşip gelişmiştir. Bu zenginliğin oluşmasında kül-türün önemli bir parçası, hatta kendisi olan folklor, gittikçe önemkazanmaya başlamıştır.

İnsanlık, kültürünü yaşatma konusunda her daim dirayet göster-miştir, hatta bilim ve teknik karşısında tutunamayacağını anladı-ğı noktada kültürel yapılar yeni formlarla (özde aynı fakat görün-tüsü farklılaşarak) yaşama hakkını korumaya çalışmıştır. Araş-tırmacılara düşen görev, bu yeni formları keşfederek bunlarınhangi temellere dayandıklarını izah edebilmektir.

Serdar Atabay tarafından hazırlanan “Keçi Kalesi’nin BağrındaBir Türkmen Oymağı“ adlı çalışma da, kaybolmaya yüz tutmuş,yeni şekiller kazanmaya başlamış olan kültürel ürünlerin keşfedi-lip, bilim dünyasının hizmetine sunulmuş biçimidir. Bu çalışmadasadece folklorik araştırma yapılmamış; tarih, edebiyat ve folklo-ru bir araya getirip, bu alan ile ilgili çok yönlü bilgiler verilmiş-tir. Çalışmaya tümdengelim yöntemiyle, önce Kırşehir’in dahasonra da Kızılcaköy’ün tarihi verilerek başlanmış, böylece dahasonraki bölümlere de temel hazırlanmıştır.

Ardından neredeyse her Anadolu şehrinde rastlayabileceğimizkaleler, mezarlıklar, köy odaları tanıtılmıştır. Titiz bir saha araş-tırmasına dayanan bu çalışmada; Kırşehir Eski Kızılcaköy Türk-menlerine özgü seyirlik halk oyunları, bölgenin manevî önderleri,âşıkları, halk inanışları, yemekleri, yöresel kıyafetleri ve en

Takdim

Page 7: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

VII

önemlisi geçiş dönemindeki inanç ve pratikleri geçmişten günü-müze bir süzgeçten geçirilerek yazıya aktarılmıştır.

Türk kültürünün en önemli merkezlerinden biri olan, bağrındanÂhi Evran, Ahmedi Gülşehri, Âşık Paşa, Şeyh Edebali ve HacıBektaşi Veli gibi dehaları çıkaran Kırşehir’in yazılı hafızasınayeni katreler eklemiş; eser yerel adıyla anılsa da, Türk kültüreserlerinin yanı başında yer almaya hak kazanmıştır. Ayrıca,folklorun her türlü zenginlikleriyle dolu lakin incelemeden yok-sun kalmış Anadolu şehirleri, kasaba ve köylerinin araştırılmasıve buradan toplanacak bilgilerin yazılı hale getirilmesi konusun-daki çalışmalar bağlamında, mihenk taşlarından biri olduğunuve olacağını ispat etmiştir.

Bu vesileyle Serdar Atabay kardeşime yeni çalışmalarında başa-rılar diler ve saygılarımı sunarım.

Sezer YİĞİT25.05.2012

ESKİŞEHİR

Page 8: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

VIII

Bugüne kadar binlerce sayfa kitap okudum…Ancak, bir gün birkitaba önsöz yazacağım hiç aklıma gelmemişti. Uzun uğraşlar vearaştırmalar sonucu hazırladığı Eski Kızılcaköy kitabına önsözyazma şerefini bana layık gördüğü için sevgili Serdar’a çok te-şekkür ediyorum.

Serdar’ı tanıyınca onda; farklı bir şey gördüm. Kızılcaköylülü-ğün o sıcakkanlı görüntüsünün dışında sorgulayan, araştıran, ya-zan, paylaşan bir insan vardı karşımda. Eskiköy deyince bendendaha fazla heyecanlanan, orda yaşayan o muhteşem ve emektarinsanların her şeyini merak eden; adeta onları yaşayan bir deli-kanlı vardı. Kitap yazma fikrini benimle paylaştığı zaman gözle-rindeki sevinci görmeliydiniz. Heyecandan kelimeler boğazındadüğümleniyordu. Eskiköydeki hayatı hiç bilmemesine rağmen, oyaşamı betimleyen, yıllara meydan okuyan kerpiç ören kalıntıla-rında geçmişini arayan, kültürünü araştıran, tarihsel süreç içer-sinde inançlarını, gelenek ve göreneklerini, kısaca geçmiş Kızıl-caköy yaşanmışlığını günümüze taşıyarak, gelecek kuşaklara ya-zılı bir belge bırakan Serdar’ı… KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRIN-DAN ÇIKAN BU TÜRKMEN TORUNUNU canı gönülden kutlu-yorum.

Bu kitabı okurken; Dere bağından gelen kağnı gıcırtılarını duya-cak, Çitçi Pınarında eşşek suladığınızı hatırlayacaksınız. Mal-la’nın Gedik’te seklemi ya da kağnısı devrilenlere yardım edecek,Horozda ekin biçenlerle yığın yığacaksınız. Çanakçıda İbiler’inNaciye Abamın ayranını içecek, Şibiller’in Yonuz Dayının baaça-sından bostan yolacaksınız, Karalık çeşmesinde öküzleri sulaya-cak, Kocadağ da, yayla da sığır güdecek, Kale de lale kazıp alasığırcık tutacaksınız.

Önsöz

Page 9: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

IX

Ağcanın Osmanın çilingir sofrasında misafir olacak, düğünlerekayın gideceksiniz. Toprak damların karlarını kürüyecek, Ahırsekisinin genzi yakan mayıs kokusunu hissedeceksiniz. Bezir ya-ğında pişirilen çığırtmanın kokusunu alacak, şahman unundanyapılan bazlamayı yağlayacaksınız. Akşamları Hacı Üssüüyününya da Poli Mevlüdün odasında sohbetlere katılacak, Sabahlarıerkenden çifte gideceksiniz… Sonra sel felaketini hatırlayıp hü-zünleneceksiniz.

Yani, Eski Kızılcaköyü yeniden yaşayacaksınız. Kızılca köy ta-dında kalın… Benim güzel köyümün güzel insanları

Saygılarımla

Tekin VAR20.05.2012KIRŞEHİR

Page 10: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

X

Uzun bir zaman diliminde küçük notlar halinde tutulan bu derlemelerinbir kitap haline getirilmesinde maddi ve manevi desteğini esirgemeyen tambir Kırşehir Eski Kızılcaköy sevdalısı olan ve ayrıca Eskiköy’e olan sevgi-sini hep örnek aldığım köylümüz ve çok sevdiğim ağabeyim Sayın TekinVar Beyefendiye,Beni bir Türkmen ferdi olarak dünyaya getiren ve çalışmalarımda sürekliyanımda olduklarını hissettiğim kıymetli annem Hatice Hanım’a, babamHayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma,Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki bilgilerin derlenmesi ve toplan-masında bana katkı sağlayan ‘Asırlık Kütüphane’ dedem Süleyman Öz-han’a, gece gündüz demeden çalışmalarıma yardımcı olan çok değerliağabeyim Arif Özhan’a, teyzem Fatma Hanım ve oğlu Erhan Özhan’a,köydeki çalışmalarımda gönlünü ve sofrasını açan Şefika ablam’a, kısazaman önce kaybettiğimiz rahmetli Hacı İsmail Evran’a, bilgilerini esir-gemeden paylaşan Hasan eniştem, rahmetli Ahmet emmim, Sariye Var,Memine Ayaz, Nevin Akıncı, Meryem Sağlam, Zahide ve Vahide Özhan’a,derlemelerime kaynak sağlayan Gümüşkümbet köyünden Fati teyzeye veoğlu Ahmet Köksal ’a, Mahzenli’li köyünden rahmetli Şaban Dursunoğ-lu’na, engin fikirleriyle çalışmalarıma katkı veren çok değerli dostum Ga-lip Kapusuz’a, bilimsel verilerin bulunmasında emek sarf eden kardeşle-rim Sezer Yiğit’e, Atalay Cemil Tengir’e ve kitabımın kapağının yapımındaemeği geçen Grafik Tasarımcı&İllüstratör sevgili kardeşim Hasan Hüse-yin Akpınar’a ve eserimi üşenmeden satır satır okuyarak bu hale gelmesi-ne vesile olan çok değerli Hocam İsa Kahraman Beyefendiye, Özellikle deçaldığım her kapıyı ve gönüllerini sonuna kadar açan isimlerini yazama-dığım samimi, içten ve kadirşinas Kızılcaköy halkına gösterdikleri kolay-laştırıcılık ve güzellikler için çok ama çok teşekkür ediyorum.

Serdar ATABAY

Teşekkür

Page 11: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

XI

Eski Kızılcaköy toprağından var olmuş bir bedene ve zengin birTürkmen kültürünün şekillendirdiği bir ruha sahibim.Yaşadığım çağın bir zorunluluğu olarak hayatımı bu güzel yur-dun farklı belde ve vilayetlerinde geçirdim.Mensubu olmaktan büyük onur duyduğum Yüce Türk milletininküçük bir parçası olan Eski Kızılcaköy Türkmen obasının tarih-ten bugüne yaşamsal geleneklerinden, örf ve ananelerinden he-men hemen hiç bir şey yitirmemiş olması, yaşanan onca kültürdejenerasyonuna karşı kendini muhafaza edebilmiş olması, böy-lesine köklü bir geçmişe karşı sorumluluk içinde olmam gerekti-ğini düşündürtmüştür.“Mutlaka bir şeyler yapabilirimi” kendime görev addederek ça-lışmalarımı uzun yıllar önce zihnimde planlamaya başladım.Köyümün adı neden Eskiköy idi? Bu sorunun cevabını küçüklü-ğümden beri merak ederdim.Yaşım ilerledikçe gördüm ki; Eski Kızılcaköy Türkmenlerininsosyal yaşantıları, konuşma tarzları, giyim-kuşamları, yerel halkinanışları, gelenekleri, kültürel algıları ve daha birçok özellikleriKırşehir vilayeti civarındaki köy, belde ve yerleşim yerlerinde ya-şayan diğer topluluklardan farklılık arz ediyordu.Acaba neden ? diye düşünmeye başladım.Merak güdüsüyle beslenen bu ve benzeri birçok soru mutlaka ce-vabını bulmalıydı !Şanlı tarihime ve atalarıma karşı beslediğim büyük sevgi ve say-gının bir gereği olarak bir şeyler yapmam gerektiğini hissetti-ğimde bu projemi hayata geçirme zamanının gelmiş olduğunakarar verdim.Elinizdeki bu çalışma oluşturulurken, gerekli bilimsel metotlarınyanı sıra, çoğunlukla halk kültürünü derleme tekniği kullanılmıştır.

Sunuş

Page 12: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

XII

Yapılan planlama gereği Eskiköy tarihi hakkında bilgi sahibi olanve o köyde yaşamış köylülerle kendi yaşam alanlarında yüz yüzegörüşme teknikleri kullanılarak derlemeler yapılmıştır. Sonsuz birzenginlik içeren bilgilerin bir araya getirildiği bu ziyaretlerde EskiKızılcaköy Türkmenlerinin günlük yaşantısı, yerel halk inanışları,oyunları, yerel kelimeleri, manevi önderleri, halk âşıkları, örf adetve gelenekleri ve daha birçok konu itinayla toplanmıştır.Bu derlemeler, 50 ila 95 yaş arası olan doğma büyüme Eski Kı-zılcaköy mensupları ile yapılmıştır. Görüşmelerde yaşı 50’nin al-tında olanların Eskiköy tarihi ile ilgili bilgilerinin çok zayıf oldu-ğu tespit edilmiştir. Bu da; yapılan araştırmanın ne kadar isabet-li bir çalışma olduğunu düşündürtmüş ve bu çalışmayı bir an ön-ce bitirmeye yönelik kamçılayıcı bir unsur olmuştur.Bilgi çağı olarak isimlendirilen içinde bulunduğumuz zaman di-liminde, gelişmiş iletişim teknikleriyle bilginin el değiştirmesi ko-laylaşmıştır.Buna rağmen bilginin kullanımı yüzeyselleşmiş, hızla yok olupgiden bir metaya dönüşmüştür. Amacımız, hafızalardaki yerini veönemini yitirerek yok olmaya yüz tutan kültürümüzün bu değerliunsurlarını yazılı hale getirerek tarihe not düşmek ve bu özel bil-gi dağarcığını gelecek nesillere aktarmaktır. İşte bu amaçla ço-ğunlukla geleneksel halk kültürü derleme metoduyla oluşturul-muş bu eser, özel olarak Eskiköy mensuplarına genel olarak iseKırşehir yöresinde yaşayan her ferdin şanlı geçmişine, zenginkültürüne, örf adet ve ananelerine gereken önem ve saygıyı gös-termelerini sağlamak maksadıyla kaleme alınmıştır.Umarız ki; her Eski Kızılcaköy Türkmen’i bu çalışmayı hanesininen nadide köşesinde hatta yatağının başucunda bulundurur vegelecek nesillerine bir kültür mirası olarak devreder.Geçmişle gelecek arasında bir kültür köprüsü kurarak sorumlu-luğumu yerine getirmiş olmanın haklı gururuyla sizleri Eski Kı-zılcaköy Türkmenlerinin tarihi zenginliklerinden damıtılarakoluşturulmuş bu eserle baş başa bırakıyorum.

Page 13: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

XIII

Kültür Ancak Kültürünü Yaşayanlar Tarafından Yaşatılır.Saygılarımla

Keyifli okumalar dilerim.

Serdar ATABAY21.05.2012KÜTAHYA

Page 14: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki
Page 15: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

1

Kırşehir

Gurbet elin bağrında hasretiyle yandığım,Gül kokulu vatanım, ilimsin sen Kırşehir.Cemaline vurulmuş yaralı bu aşığın,Bülbül olup şakırım dilimsin sen Kırşehir.

Türkmenlerin obası Âşık Paşa diyarı.Ahi Evran, Gülşehri, Caca Bey’di mimarı.Hacı Bektaş can oldu Türkmanî de baharı.Zamana ışık oldun bilimsin sen Kırşehir.

Yiğitleri doğurdun muradına erdin sen.Nesilleri büyüttün Türk’e gönül verdin sen.Namus bilip bayrağı gökyüzüne gerdin sen.Asırlardır bükülmez belimsin sen Kırşehir.

Gecelerin bir başka manilerin okunur.Yeni yetme güzelin kınaları yakınır.Varan gelen, mazıyla ıstarların dokunur.Al beyaza bürünmüş kilimsin sen Kırşehir.

Page 16: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

2

Nazlı ceylanlar gibi ovalarda kaçarsın.Ilgıt ılgıt rüzgârda mis kokunu saçarsın.Kuşlardan nağme alır her mevsimde açarsın.Rengine kurban olam gülümsün sen Kırşehir.

Tarihinden mirastır ulu kervansaraylar.Keçi Kalesi mağrur yayılırdı kır taylar.Külliyeler dolunca kulakta çınlar haylar.Dünyadan ahirete yolumsun sen Kırşehir.

Düğün, dernek, toylarda çağrışır âşıkların.Türkülerle coşulur vuruşur kaşıkların.Geceleri kandırır yakılan ışıkların.Duvaklarda parlayan pulumsun sen Kırşehir.

Ak boncuklu gelinler yemekleri çevirir.Köfte, bamya, çirleme damaklara tat verir.Peynir, yoğurt, kaymağın, pekmezin dilde erir.Tandırlarda gazelim külümsün sen Kırşehir.

Page 17: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

3

Vurulunca tokmaklar soku sesi duyulur.Kaynatılan buğdaylar hedik olur yayılır.Sınangıyla, besmeçler sofralara koyulur.İğdelerin koktuğu dalımsın sen Kırşehir.

Kervansaray Dağı’nda sert geçiyor kışların.Parlar Seyfe Gölü’nde çeşit çeşit taşların.Hirfanlı Barajı’nda uçar yeşilbaşların.Hasretleri bitiren salımsın sen Kırşehir.

Âşık Said, Seyfullah karıldı evlasına.Çekiç Ali, Yastıman sarıldı Mevla’sına.Muharrem’le, Neşet’in darıldı Leyla’sına.Yürekleri yakarsın zulümsün sen Kırşehir.

Âşık Serdar Atabay memleketi özlüyor.Sıladan haber diye yollarını gözlüyor.Şafak vakti duada gözyaşını gizliyor.Sensiz geçen ömrümde ölümsün sen Kırşehir.

Page 18: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

4

Kırşehir’in Tarihi

ırşehir tarihi, Hititler dönemi ile anılmaya başlar. Fakat, ilin adı-nın o zaman ne olduğu henüz bilinmemektedir. İlin bir ara Aquae

Saravenas (Akova-Saravena) adıyla (M.Ö.2.yy.) bilindiği anlaşılmış-tır. Önceleri Makissos (Macissus) adıyla anılan kent, İmparator I.Jüstinianos devrinde (527-568) yeniden kurulmuş ve Jüstinianopolisdiye anılmaya başlamıştır.

Uçsuz bucaksız kırın ortasında yükselen bu kente Türkler “Kırşeh-ri” adını vermişlerdir. Kır şehri zamanla halk dilinde “Kırşehir” oldu.Bu gün bile bazı köylerinde yaşayan halk, burasını Kırşehri diye anar-lar. Kırşehir ismi Türkçe’dir. Bir rivayete göre de Timur’un Anado-lu’ya gelişinde kendisine karşı koyan burada yaşayan halkı göstererek“Kırın şehri” dediği, daha sonra bunun Kır şehri olarak değiştiği ve bugünkü ismini aldığı da söylenmektedir.

Kırşehir ve çevresinde yapılan arkeolojik kazılarda Kırşehir’in ta-rih öncesi çağda, özellikle Tunç çağı döneminin etkisi altında kaldığıgörülüyor. 1943’te Has höyük kazılarında ilk Tunç Çağı’na ait beş-altıtabaka tespit edilmiştir. Bu tabakalarda taş ve kerpiç yapı temelleri,siyah renkli seramik parçaları, çömlek ve çanaklar bulunmuştur. Bukalıntılar bölgede ilk Tunç çağı döneminin (M.Ö. 3500–2000) yaşan-dığını açıklar. Has höyük ve şehir merkezindeki Kale’de başlayan kazıçalışmaları ile Kaman’a bağlı Çağırkan kasabasında yapılan kazılar-dan yeni bilgiler de elde edilebilir.

K

Page 19: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

5

Çağırkan kasabası yakınında bulunan Kale Höyük’ün tarihininM.Ö. 1750-600 yıllarına kadar uzandığı sanılmaktadır. Kazılar sonun-da 25 metre yüksekliğindeki höyük ve buradan çıkarılan iki büyük küpve diğer buluntular, yörenin tarih öncesi dönemini aydınlatır. Kırşehir’inkuruluşunu, ilk çağlarda Anadolu’yu kuzey-batıdan, güneydoğudan birbaştan bir başa kesen eski ve işlek bir Anayolun ortasında bir durak veyerleşme yeri olmasında, Asya’dan Avrupa’ya giden önemli karayollarıüzerinde bulunuyor olmasında, ayrıca Kapadokya bölgesine de yakın olma-sında arayan bilim adamları olmuştur.

Kırşehir Hititlerin yerleşim yeri olan Kızılırmak yayı içinde olduğun-dan, Hititler döneminin Kırşehir’de yaygın bir şekilde yaşandığı kesindir.Kale höyük’te yapılan kazılarda yerleşim alanının en alt tabakasını Hititdöneminin teşkil ettiği ortaya çıkmıştır. Bu kazılar sırasında erken ve geçHitit çağlarına ait kalıntı ve eserler gün ışığına çıkarılmıştır. Resmi veyasaray yapılarına ait olduğu, sanılan duvar temelleri ile mühürler, takılar,seramik mutfak eşyaları ve Hitit çapına ait çivi yazılı bir tablet parçası dabulunmuştur.

Kırşehir’e bağlı Sevdiğin Köyü’nün 10 km. kadar kuzeydoğusunda birHitit Prensi’nin adının geçtiği yazılı taş blok bulunmuştur. Bu taş bloğun biryol işareti olduğu ve yakınlarından Hitit dönemine ait bir yolun geçtiğisanılmaktadır.

Kırşehir’de Hitit dönemi tarihi için önemli bir belge olan ve “Mal ka-yası” olarak bilinen bir yazıt bulunmuştur. Prof. Dr. H. Th. Bossert bu yazıtıincelemiş ve bunun bir yol levhası olduğunu açıklamıştır. Mal kayası yazı-tının bir yol levhası olması Kırşehir’in de Hattuşaş’tan güneye inen yolüzerinde bulunması ilin Hititler döneminde önemli bir merkez olduğunuaçıklar. Bunun dışında yine Hitit döneminden kalma önemli bir eser deÖküz taşı olarak bilinen Hitit Sunağı’dır. Bu sunak, üzerinde bir adak havu-zunun yer aldığı kare prizma bir gövde de iki öküz başının bulunduğu ba-zalt taşından yapılmıştır.

1950’de yapılan Merkez Kale Höyük’deki araştırmada Hitit dönemineait çanak çömlek parçaları bulunmuştur. M.Ö. 1600’lerden M.Ö. 1200’leredeğin Hititlerin yaşadığı bu yöre M.Ö. 675’e kadar Frig’lerin yönetimialtına girmiştir.

Hititlerin zayıflayıp gücünü yitirmesi üzerine yöreye Frigler hakim ol-muştur. Kızılırmak ve Tuz Gölü’ne kadar sınırlarını genişleten Frigler,

Page 20: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

6

M.Ö. 1200’den itibaren başta Batı ve Orta Anadolu olmak üzere genişbir alana yayılmışlardır.

Kimmerler Frigler’i yenilgiye uğratınca Lidyalılar Anadolu’nunbatı kısımlarını ele geçirdiler ama Kırşehir’e kadar ilerleyemediler.Kırşehir daha sonra M.Ö. VIl.yy.da Medlerin egemenliğine sonra daPersler’in egemenliğine girmiştir.

Med Devleti, M.Ö. 550’de Persler tarafından yıkılmış ve ardındanAnadolu Pers hâkimiyetine girmiştir. Kırşehir, Perslerin Katpotukya(Kapadokya) yani “Güzel Atlar Ülkesi” adını verdikleri bölgenin batı-sında yer alıyordu. Persler, vergi yoluyla yöreye hâkim olmuştur. Yörehalkı ise, ağır vergiler altında ezilince çeşitli kaleler yapmak zorundakalmıştır. Kırşehir ise bu çabaya girmemiştir. Çünkü toprakları çokkıraçtı. Persler ise M.Ö. 334’de Büyük İskender’in ordusuna yenildilerve Makedonlar Kırşehir’i ele geçirdiler. Yöre halkının ayaklanmasın-dan sonra Kapadokya kralı olarak M.Ö. 332’de Ariarates bağımsızlı-ğını ilan etmiştir.

Kapadokya (Kappadokia) krallığı M.Ö. 333’de kurulmuştur. Bukrallık döneminde Kırşehir ve yöresi yoğun bir baskı yaşamıştır. Ko-mutan Evmenes ve Antipatos dönemleri ise bu kişilerin Kapadokyabölgesini ele geçirme istekleri yüzünden savaşlarla geçmiş ve Ariara-tes ölmüştür. Büyük İskender’in ordusunu yenilgiye uğratan II. Aria-rates ise Kırşehir’in kuzeyine egemen olmayı başarmıştır. Daha sonrabu bölge toprakları Orta Avrupa’dan Galat (Kelt) topluluklarının akı-nına uğramıştır. (M.Ö. 220-163) M.Ö. II. yy. sonlarında Pontus KralıMithradaset buraları denetimine almıştır. Bu dönemde yöre “Aquaesa-ravenea” adıyla anılmaya başlanmıştır.

M.Ö. 85 yılında Roma egemenliğine girmiştir. Kapadokya yöresiM.Ö. 18’de Roma imparatoru Tiberius tarafından Roma’ya bağlanmışve Tiberius burayı eyalet yapmıştır. Kırşehir sınırları içinde Kapadok-ya Krallarına ait çokça sikkeler bulunmuştur.

Kapadokya, Roma eyaleti haline geldikten sonra yörede Hıristi-yanlık hızla yayılmaya başlamıştır. (3.yy.) Buna karşılık Roma İmpa-ratoru’nun desteklediği puta tapan rahiplerle Hıristiyanlar arasındabüyük bir mücadele olmuştur.

Kapadokya bölgesinde III. ve IV. yy.lara ait Hıristiyanların sığın-mak ve korunmak amacıyla yaptıkları pek çok yeraltı şehri bu sebeple

Page 21: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

7

ortaya çıkmıştır. İlimiz ise bu döneme ait; Mucur yeraltı şehri, Dulka-dirli ini Murat yeraltı şehri, Âşık Paşa yeraltı şehri, Kümbet altı yeraltışehri gibi on tane yeraltı şehri bulunmaktadır. Kırşehir 395’e kadarRoma’ya bağlı kalmıştır. İlimizdeki höyüklerin bir kısmında Romadönemine ait çanak-çömlek parçaları ile bu döneme ait sikkeler bu-lunmuştur. Bizans döneminde Makissos, daha sonra da Justinianapolisadıyla anılan Kırşehir’i aynı yüzyılda yaşayan tarihçi Prokopios’unbildirdiğine göre; Justinianus Kırşehir’i yeniden imar ederek kentdurumuna getirmiştir. Mazaka’da (Kayseri) ekonomik hayatın dahacanlı olması nedeniyle Kırşehir halkı buraya göç etmiştir. M.S. 605yılında İran Sasani Devleti, Kırşehir’i istila etmiştir. 626’ya kadarbölge Sasani ve Bizans akınlarıyla sarsılmıştır. 647’de Emevi Devleti-nin Şam Valisi Muaviye Kayseri ve Kırşehir dolaylarını işgal etmiştir.

Kırşehir merkezine bağlı Taburoğlu Köyü yakınlarındaki Üçayakkilisesi, Kaman Temirli’deki kilise, Mucur Aksaklı ve Aflak köylerin-deki Kaya kiliseleri, Derefakılı kiliseleri, Mucur Manastır ve KeşişSarayı, Bizans dönemine ait mimari kalıntılardır. Kırşehir civarında daBizans dönemine ait kandiller, takılar, sırlı mavi ve sarı renkli seramikeşyalara rastlanmıştır.

1071 ‘de Bizans’ı yenilgiye uğratarak Anadolu’yu Türk yurdu ha-line getiren Türk orduları, Anadolu içlerine kadar yayılarak AnadoluSelçuklu Devleti’ni kurdular. 1075’de Kutalmışoğlu Süleyman Şah,Kırşehir’i topraklarına katmıştır. Anadolu’ya ve Kırşehir’e gelen Oğuzboyları, yerleştikleri yerlere genellikle kendi boy, oba ve yer adları ilekişi adlarını da vermişlerdir. Bugün Kırşehir içinde kasaba ve köy adıolarak Oğuz boylarından “Çepni, Bayındır, Büğdüz, Kargın, Yazır,Kınık, Avşar” boylarının adları ile oba, oymak ve diğer Türkçe adlaryaşatılmaktadır.

Haçlı seferleri sırasında Orta Anadolu toprakları elden çıkmıştır.Danişmentliler 1120’de Kırşehir’i kendilerine bağlamışlar ve o dö-nemde Kırşehir “Gülşehir” olarak adlandırılmıştır. 1174’de Kılıçaslan,Kırşehir’i yeniden Selçuklu Devleti’ne bağlamıştır. II. Kılıçaslan1186’da Türk geleneğine uyarak devletin topraklarını on bir oğlu ara-sında paylaştırınca Kırşehir, Muhiddin Mesud’a düşmüştür. KardeşiRukneddin Aslan Konya’yı ele geçirdikten sonra Ankara ve Kırşehir’ide kendine bağlamıştır (1203). 1220’de Alaaddin Keykubat Mengü-

Page 22: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

8

cekler’in Kemah koluna son vermiş, Mengücek boylarından MuzafferMuhammed’e Şebinkarahisar’ı kan dökmeden teslim ettiği için Kırşe-hir’i tımar olarak vermiştir. Kırşehir bu dönemde imar edilmiş ve birkültür kenti haline getirilmiştir.

Moğol istilası döneminde Kırşehir, Moğol ordularının yaylak vekışlağı durumunda idi. Kırşehir Muzaffer Muhammed’e verildiktensonraki dönemde Baba İshak çevresinde toplanan Türkmen boylarınınsilahlanması üzerine Selçuklu Sultanı II. Gıyasettin Keyhüsrev 60.000kişilik bir orduyu yardıma çağırmıştır. Selçuklu ordusu Türkmenlerive başında bulunan Baba İshak’ı Kırşehir’in Malya ovasında yenilgiyeuğratmıştır (1240).

1243 Kösedağ savaşından sonra Moğollar Anadolu’yu kesin birşekilde hâkimiyetleri altına aldılar Sultan II. Keyhüsrev, Şemseddinİsvahhani’yi Moğol sultanı Batuhan’a elçi göndermiş, anlaşma yapıl-masını sağladığı için o Kırşehir ita amirliği ile subaşılığına getirilmiş-tir. IV. Kılıçaslan zamanında Cacaoğlu Nureddin, 1262’de Kırşehirsubaşısı olmuştur. İl onun zamanında çok gelişmiş, bayındır bir ilhaline gelmiştir. Cacaoğlu Nureddin Bey güvenlik ve barışa önemvermiştir. İlde Cacabey Medresesi ve külliyesini kurmuştur. MemlukSultanı Baybars 1277’de Anadolu’ya gelerek Elbistan’da Moğollarıyenilgiye uğratmış, Selçuklu ordusunun bir bölümü bu savaş sırasındaMemluklular’a katılmıştır. Cacabey de, kardeşi ile Mısır MemlukSultanı Baybars’a esir düşmüştür. Baybars, esirleri serbest bırakıncaCacabey Kırşehir’e dönmüştür.

Cacabey, Türk halkını koruması, yüksek bir ahlaka sahip olmasıözü-sözü pek biri olması dolayısıyla Anadolu’da çok sevilmiştir. ÖzTürkçe konuşup Türk kültürünün ve eserlerinin Kırşehir ve Anadolu’yayayılmasına öncülük etmiştir. Cacabey XIII.yy.da Anadolu’da yaşamışolan diğer Türk büyüklerinden Hacı Bektaşi Veli, Mevlana Celalettin-iRumi ile de görüşmüş, hatta onların övgülerine bile mazhar olmuştur.Nureddin Cacabey’in 1272’de Kırşehir’de kurmuş olduğu CacabeyMedresesi onun adını ebedileştirmiştir. Bu medrese aynı zamanda birrasathane idi. Batı Türkistan’da Uluğ Bey’in rasathanesine ise Selçuklu-lar zamanında Kırşehir Cacabey rasathanesi de o derece önemli idi.Bugün cami olarak kullanılan bu medresenin dış köşelerinde sütunlar,uzay araçlarına benzetilmektedir. Cacabey medresesinde eğitim tama-

Page 23: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

9

men Türkçe idi. Türk dilinin Fars kültürü içinde erime tehlikesi altındabulunduğu sırada Cacabey, bir kurtarıcı olarak Türklüğü ayakta tutmuş-tur. Bu sebeple Ahi Evran, Âşık Paşa, Hacı Bektaşi Veli, Ahmed-i Gül-şehri gibi âlim ve şairler eserlerini öz Türkçe yazmışlardır. Bu nedenleTürk tarihinde Cacabey’in önemi büyüktür. Cacabey, Rum tekfurları ileyaptığı bir çarpışmada şehit düşmüştür (1301). Türbesi Cacabey Medre-sesi yanındadır. Selçukluların başına II. Mesut’un geçtiği dönemdeİlhanlı komutanı Baycu Noyan, Anadolu’da bağımsız davranıyordu.Malya ovasında 300.000 kişilik bir ordu Baycu Noyan’ı yenilgiye uğ-ratmıştır. Bundan sonra Kırşehir ve çevresi yakılıp, yıkılmıştır. Ülkedörde ayrılmış; Kırşehir ve yöresi Şerafettin Osman’a bırakılmıştır.Yöre halkı bu dönemde vergilerin ağırlığından bunalmıştır. 1317’deİlhanlı hükümdarının kardeşi Timurtaş Anadolu’da düzeni sağlamış ve1322’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Timurtaş, Anadolu karışınca Mem-lükler’e sığınmıştır. Kırşehir 1365’de Eretna Beyliği’nin hâkimiyetinegirmiştir. 1381 ‘de Kırşehir yöresinde yaşayan Tatar boylarından Sama-ğarlılar, Türkmenler’in otlaklarına saldırdıklarını iddia edince, KadıBurhanettin, Emir Pir Ali ile Seyidi Hüssam komutasında bir ordu gön-dererek Türkmenler’ cezalandırmıştır.

1389’da Mürüvvet Bey, Kırşehir’i ele geçirerek Kadı Burhanet-tin’e vermiştir. 1389’a gelindiğinde Yıldırım Beyazıd, kendisine karşıittifak kuran Kadı Burhanettin ile Candaroğlu Süleyman Paşa üzerineyürümüştür. Kadı Burhanettin savaşmak istemediğinden Kırşehir yö-resine çekilmiştir. Kırşehir Valisi Adil Şah’ın teklifiyle kentin surları-nı onartmıştır. Timur’un 1394’de Anadolu’ya geldiği sırada, onu des-tekleyen Karamanoğulları Kırşehir’e saldırarak, şehri yağmalamışlar-dır. 1396’da Timur’un geri dönmesi üzerine Kadı Burhanettin, Kara-manoğulları’nın üzerine yürüyerek onları cezalandırmıştır. Kadı Bur-hanettin öldürülünce Kırşehir halkı şehri Yıldırım Beyazıd’a vermiştir.Bu sıralarda Beyazıd’a sığınan Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf,kendisini Timur’a teslim edileceğinden endişe edince Kırşehir veçevresini yağmalamıştır. Timur 1402’de Ankara savaşında Yıldırım’ıyenmesi üzerine Kırşehir, Karamanoğullarına verilmiştir. Anadolu’daFetret Devri (1402-1413) yaşanırken Karamanoğlu Mehmet Bey,Çelebi Mehmet’ten yardım istemiştir. Şimdiki Çayağzı kasabasındaCemele kalesinde görüşmüşlerdir. Karamanoğulları ve Dulkadiroğul-ları’nın saldırısına uğrayan, yağma edilen ve zamanla eski canlılığını

Page 24: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

10

yitiren Kırşehir, II. Murat döneminde (1402-1451) Osmanlılara kesinolarak bağlanmıştır.

Anadolu’da Osmanlı egemenliğinin kesin olarak kurulmasındanyani Fatih Sultan Mehmet’in Anadolu Türk birliğini sağlamasındansonra Kırşehir’de Celali isyanları dışında XIX.yy.ın sonlarına kadarkayda değer önemli olaylar görülmez.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda Ahiliğin büyük rolü olmuş, dü-zenli ordunun yani Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşu sırasında Hacı Bek-taş-ı Veli’nin etkileri görülmüştür. Yeniçeriler Hacı Bektaş-ı “Pir”olarak kabul etmişlerdir. Kâtip Çelebi Seyahatnamesinde; Kırşehiriçin, havası güzel bir sahrada kurulduğunu, üzerinde bir kalesi oldu-ğunu yazmaktadır.

1527’de Hacı Bektaşi Veli’nin torunlarından Kalender Çelebi An-kara-Kayseri yöresinde ayaklanmıştır. Bu ayaklanma büyüyünce Ka-nuni Sultan Süleyman, Sadrazam İbrahim Paşa komutasında bir ordu-yu 1528’de Kırşehir yöresine yollamıştır. 1560’lı yıllara gelindiğindeAnadolu’da yoğun bir kargaşa daha yaşanmıştır. Halkı zorla soyanHakibe Sührap adlı eşkıyaları cezalandırmak için Kanuni Kırşehirbeyi Memiş Bey’e emir vermiştir. Fakat durum, yani halktan zorlavergi toplandığı Kırşehir kadısının İstanbul’a gönderdiği mektuplar-dan anlaşılmaktadır. 1580’de Kırşehir’de bazı medrese öğrencilerininayaklandığı görülmüştür. Bu öğrencileri cezalandırmak için Çıkartılanferman, bazılarının işine gelmiş, bunları fırsat bilen bir kısım görevli-ler halka zulmetmeye başlamıştır. 1584’de bu ayaklanmayı bastırmakiçin gönderilen Mısır valisi Şehzade Mehmet’in adamları bir çeteoluşturarak Kırşehir’deki köyleri basmıştır ve suçsuz insanları öldüre-rek mal ve paralarına el koymuşlardır.

1604-1605’de Hızır isimli bir eşkıya 500-600 kişilik bir güç ileNiğde ve Kırşehir sancaklarını istila edip, yağmalamıştır. Onun öldü-rülmesinden sonra yerine geçen Bıyık Ali’de, Kuyucu Murat Paşa’nınCelali isyanlarını bastırmak için çıktığı sefere kadar, bölgede zulüm vebaskısını sürdürmüştür. Yine ünlü Celalilerden Tavıl Ahmet Paşa’nınkardeşi olan Meymun, çevresine topladığı 7.000 kişi kadar bir kuvvet-le Kırşehir ve çevresini talan etmiştir. Kuyucu Ahmet Paşa, Meymunve adamlarını yenilgiye uğratarak öldürmüştür (1607).

Page 25: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

11

Devlet otoritesinin zamanla zayıflaması “ayanları” ortaya çıkar-mıştır. Ayanlar Kırşehir ve dolaylarında da etkili olmuştur. BunlardanÇapanoğulları Kırşehir’de de etkili olmuştur. Devlet ise, ülke düzeni-nin sağlanması ve asker toplanmasında ayanlardan yardım istemekzorunda kalmıştır. 1797 sonunda Vidin ayanı Paspanoğlu Osmanayaklanınca, devlet Çapanoğlu Süleyman Bey’den yardım istemiştir.O da Kırşehir ve yöresinden asker toplamıştır. 1799’da FransızlarıMısır’dan çıkarmak için yapılan hazırlıklar sırasında Çapanoğlu Sü-leyman Bey’in 1866’da başlayan Osmanlı-Rus savaşına asker gön-dermesine karşılık, II. Mahmut, Süleyman Bey’e 1808’de Şarkikarahi-sar sancağı, 1810’da Kayseri sancağı mütesellimliğini, 1811 ‘de Kır-şehir sancağı mütesellimliğini vermiştir.

Kırşehir XIX.yy. ortalarında önemini yitirmiş ticaret yolları üstündeküçük bir durak yeri haline gelmiştir. Bu sıralarda nüfusu yaklaşık 3500kadardır. Yüzyılın sonlarına doğru Ankara iline bağlı sancak merkezihalindeki şehrin nüfusu 8.462 olarak gösterilmektedir. Kırşehir kazasımerkez kazadır. 185 köy Kırşehir’e bağlıdır. Bu dönemde Kırşehir’de 4medrese, 1 idadi, 1 rüştiye, 2 iptidaiye, mahalle ve köylerde 25 sübyanmektebi ve 1 Ermeni mektebi vardır. 1603 ev, 10 han, 600 dükkân, 6kahve, 25 cami, 19 mescit, 1 kilise, 1 kışla 1 depo, 1 cephanelik bulun-maktadır. İdadi mektebi 1889’da yapılarak eğitime açılmış, 1903’de birtadilat gördüğü belirtilmektedir. Osmanlının ilk dönemlerinde Kırşehir,Karaman eyaletine bağlı bir sancak durumundadır. 1867’de sancakhaline gelmiştir. 1902’de Ankara’ya bağlı bir sancak olan Kırşehir’eAvanos, Keskin ve Çiçekdağı ilçelerinin bağlı olduğu görülmektedir.Kırşehir 1874’de büyük bir kıtlıkla karşılaşmıştır. 15 Mayıs 1874’deİstanbul’da yayınlanan Basiret Gazetesi, Kırşehir’den gönderilen mek-tuplara dayanarak; köylünün, kıtlıktan ölmüş hayvan, ağaç kabuğu veayrık otu yemek zorunda kaldığını yazmaktadır.

Kırşehir 1921 ‘de bağımsız mutasarrıflık haline gelmiştir. Cumhu-riyet döneminde il merkezi olmuştur. 1924’te Kırşehir’e; Avanos,Çiçekdağı, Hacıbektaş ve Mucur bağlanmıştır. 1944’de Kaman da ilçehaline gelince, Kırşehir’in ilçe sayısı beş olmuştur.

20 Temmuz 1954 tarih ve 6429 sayılı kanun, Nevşehir’i il, Kırşe-hir’i de ona bağlı bir ilçe haline getirmiştir. Çiçekdağı Yozgat’a, KamanAnkara’ya, Hacıbektaş, Avanos ve Mucur ise Nevşehir’e bağlanmıştır.

Page 26: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

12

1 Temmuz 1957’de çıkarılan 7001 sayılı kanunla Kırşehir yeniden ilolmuştur. Bu yeni düzenlemede Kırşehir’e Çiçekdağı, Kaman ve Mucurbağlanmıştır. Hacıbektaş ve Avanos ise Nevşehir’e dâhil edilmiştir.Akpınar (1987), Akçakent (1990), Boztepe (1990) yılında Kırşehir’inyeni ilçeleri olmuştur. Halen Kırşehir’e bağlı yedi ilçe vardır.

Page 27: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

13

Eski KızılcaköyKırşehir’in bağrında bir tarih ki yaşıyor.Eskiköyün geçmişi sekiz asrı aşıyor.Türkmen, Avşar, Oğuzun izlerini taşıyor.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Heybetiyle bakıyor her dem Keçi Kalesi.Rüzgârında ahenk var ninni oluyor sesi.Şefkatiyle sarıyor görün yiğidin hası.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Allah için can veren o mübarek gazeler.Çocuğu durmayanlar okuyup derman diler.Kesilen tüm kurbanlar duayla göğü deler.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

İğdelerin kokuyor yamacında bağların.Keklikleri saklıyor geçit vermez dağların.Yufka ekmek yapıyor sabah akşam sağların.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Page 28: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

14

Istarlarda dokunan tarihindir halılar.Camide cemaatin sabah namazı kılar.Yağmur duası olur sele karışır sular.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Türkmen kızlar geziyor sabah orta pınarda.Testileri dolarken çekik gözler o yarda.Gurbet elde olanın ciğeri yanmış harda.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Gümüş Kümbet köyünden bir can çıkmış yol alır.Küçük Sofu diyorlar Avşaroğlu’nda kalır.Ağzında nur duası dertliye şifa olur.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Dama serilen toprak, kıştan önce tuzlanır.Ta uzaktan görünür Çiğdem Dağı buzlanır.Ocakta çorba pişer, patatesler közlenir.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Ağır geçen kışlarda kerpiç evler yastadır.Çoğu zevki sefada Ümüş Anne hastadır.Köy odası açılır bilinir ki dostadır.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Mahzenli’ye gidilir Eskiköyden yol boyu.Ali Efendi derler Allah dostudur soyu.İnsana huzur verir öyle mübarek huyu.

Page 29: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

15

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Hasat vakti gelince harman yeri doluyor.Değirmende çekilen buğdaylar un oluyor.Tavuk ile feriğin süte yoğurt çalıyor.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Âşık, tura, sülake daha nice oyunlar.Gömme çelik oynarken yayılıyor koyunlar.Samanlar atılırken dabaz olur boyunlar.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Kızlar mani söylerken türkülerde okunur.Delikli, Güllü topu, Türk ocağı dokunur.Kimi lüle saçına kınaları yakınır.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Düğünün bir başkaydı eğlenceye doyulmaz.Kıllı Koca, Arap’ı izleyende dert kalmaz.Çirlemeyle, köftenin tadına doyum olmaz.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Gençler köyde toplanıp dama kelle atarlar.Kazanan o yiğidi önlerine katarlar.Çalınırken davullar şerbet, lokum tutarlar.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Page 30: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

16

Yer kermesi, yapmalar köz tandıra dökülür.Yalangıyla, gevenler beraberce yakılır.Mindere diz çökülüp, muşamaktan bakılır.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Zifiri karanlıkta yanar bezir çırası.İnsana huzur verir çeçle, nebi arası.Misafire sunulur kara üzüm şırası.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Gece köyün üstüne ayın şavkı vuruyor.Dağda uluyan kurda, kurtboğanlar ürüyor.Sabah erken sürüler Pambıklık’tan yürüyor.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Başında püsküllü fes, maşlak giyer dedemiz.Üç etekle gezinir halamızla, ‘dezemiz’.Entarisi üstünde ne hoş olur ninemiz.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Tandırı sıvamaya çamurları ezerler.Gündüz astap yıkayıp geceleri gezerler.Salçaları kaynatıp biberleri dizerler.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Page 31: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

17

Sokular dövülürken patlıcanlar kuruyor.Kimi akşam yemeğe yaprakları sarıyor.Emmim bulgur yanına soğanları yarıyor.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Ömrüne ömür katar yazın güneş batımı.Ekim ayında olur koyuna koç katımı.Büyükler her gün kollar garipleri, yetimi.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Âşık Serdar Atabay Eskiköye ağlıyor.Örenleri gördükçe karaları bağlıyor.Düşündükçe dertlenip yüreğini dağlıyor.

Bu şerefli tarihim ecdadıma aittir.Eskiköy örenleri tüm bunlara şahittir.

Page 32: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

18

Eski Kızılcaköy’ün Tarihi

ski Kızılcaköy, Kırşehir’in kuzeyinde yaklaşık 12 km. mesafedebulunmaktadır. Tarihi Keçi Kalesi’ni de topraklarında barındıran

köy 1150 metre rakımıyla iki yamaç arasına kurulmuş köklü birTürkmen yerleşim bölgesidir.

Her ne kadar yazılı kaynaklar incelendiğinde geçmişe ait veriler800 yıla yakın bir tarihe tekabül etse de Keçi Kalesi gibi tarihi birkalenin burada olması buna istinaden yine Gaziler (Gazeler) mezarlı-ğı, Eski Çarşı olarak adlandırılan Kale Boyu ve Yeraltı şehirlerininEski Kızılcaköy toprakları içersinde yer alması köy yerleşiminin vetarihinin daha da eskilere dayandığının en önemli kanıtıdır.

Bu tezimi destekleyen verilerden Eskiköydeki Gaziler mezarlığı-nın tarihçesine ve önemine bakarak sizlere yerleşim yerinin geçmişihakkında sağlam deliller sunmaya çalışacağım. Öncelikle TürkmenGazilerin tarihteki konumlarından kısaca bahsederek köyün kuruluştarihi hakkında bilgiler vereceğim.

11 ve 12 yüzyıllar arasında ilk Gazi hareketlerinin uç bölgelerdebaşladığını biliyoruz. İşte Türkmen gaziler bu uç bölgelerden Anado-lu’ya gelerek Allah’ın ismini yani İslamiyet’i yaymak için gaza etmiş-lerdir. Osmanlı Devletinde ve Anadolu Selçukluları zamanında özelstatüleri olan Gaziler her zaman Türkler için birer kahraman niteliğindeolmuşlar ve gönülleri fethetmişlerdir. Bu Alperen Gazilerin mezarlarıAnadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Kırşehir Eski Kızılcaköyde debulunmaktadır. Keçi Kalesi’nin de bulunduğu bu bölgede muhtemelen

E

Page 33: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

19

Kale Boyu olarak adlandırılan Kaleciğin savunma görevini yapan düş-manlarla, Türkmen Gaziler gaza etmişler ve mücadele esnasında yaşehit düşerek buraya defnedilmişler ya da bu bölgeyi ele geçirerek bu-rada yaşayıp ölmüşlerdir. Böylelikle zamanla buralara gömülerek Gazi-ler (Gazeler) mezarlığını meydana getirmişlerdir. Türkmen Gazilerinyaşadıkları yüzyılın tarihte yer alması ve Eskiköyde mezarlarının bu-lunması, köy geçmişinin yazılı kaynaklara dayalı olarak 800 yıla yakınolduğu konusunda ispatlayıcı en önemli delillerden birisidir.

Fakat 11 ila 13 yüzyıllar arasında Kırşehir’de yaşayarak önemlieserler bırakan o yüzyılın en büyük Tasavvuf ehli ve düşünürlerindenSüleyman Türkman-i, Emir Nureddin Caca (Cacabey) ile Ahi Ev-ran’ın Vakfiyelerinde yine Eski Kızılcaköy isminin yer bulması mev-cut yüzyılların netliğinden kaynaklı bizlere köyün geçmişi hakkındafarklı verilerde sunmaktadır.

Bu Vakfiyelerin yazıldıkları yüzyılları ve vakfiyede yer alan ko-nuları kısaca anlatacak olursak;

(11–12 y.y) Ahi Evran Vakfiyesinde; Kızılca, Pazarağıl, Çardak,Lodran, Kalpak, Kara Halil, Umur Köyü, İncekır Mezrası, Yazı Bicir,Koçak, Gökçelü, Kızılkaya, Ağmalcılağlı, Mikailhisarlı, Beğdur,Karslan, Arslan Toğmuş, Kozağaç, Mucur, Gümüş Kümbet, SeyfSaray (Yazlık Saray) Yazıkınık, Ahibozlar, Kükgeven, İdris Mezrası,İlmülk, Güllüce, Gökçeöyük mevkii veya köylerinin dörtte biri veyayarı hisseleri vakfedilmiştir.

Bunların haricinde Kırşehir’de; iki çiftlik, bir takım tarla, bahçe,evler, hamam, iki kapılı değirmende vakfedilen emlaklar arasındadır.

Vâkfın şartlarına göre; Mezarın yanında bir zaviye, türbeye bitişikbir mescit yapılacak, Zaviye Şeyhi beş vakit namaz kıldıracak, namazakabinde vâkıfa dua ile sabah namazı sonunda Yasin-i Şerif ve ŞeyhHamid-i Veli’nin evradı okunacak, cuma ve mübârek gecelerde mescit-te zikir çekilecek, Vakfın idaresi kendi neslinden gelen evlatlarındanolacak eğer evlatları vakfı korumuyorsa, görevden alınarak, bir başkaevlada görev verilecek. Vakfın gelirinden mescit ve zaviye tamir olacak,arta kalan meblağdan günlük bir dirhem Zaviye Şeyhine verilmesi,geriye kalanın misafirlere harcanması vakfiye şartlarındandır.

(12–13 y.y) Süleyman Türkman-i Vakfiyesinde ise; Şeyh Süley-man Türkman-i doğu tarafından gelen misafirler, garipler ve işi olan-

Page 34: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

20

lar için bir bina yaptırmıştır. Bu misafirhane için Kırşehir’e yakınKızılca, Baranaklı, Çoğun, Çukurtaş, Bakişiye Köyü ve daha birçokköyleri vakıf olarak ayırmıştır. Vakfedilen yerlerin geliri mahalleyollarına, kamu işlerine sarf edilmekte ve Mevlevi Şeyhleri de buvakıftan yararlanabilmekteydiler.

(12. y.y) Cacabey Vakfiyesinde ise: Ahi Çorak, Terma Köyü, Sa-keş Köyü, Anöz Mezra’ası, Kızıka Sivri, Ziyaret Kemad Dağı, EvliyaKapısı Mezra’ası, Kızılca Dağ, Büyütken Arazisi, Kızılca Mezra’ası,Hırka Mezra’ası, Soyhak Köyü, Karye-i Kuni, Karakaya Dağı, KunikMezra’ası, Everek Köyü, Cemele Kalesi, Salamat Dağı, Bahattin Kö-yü, Kavak Kepezi, Musa Kepezi, Akpınar Mezra’ası, Kurupınar Mez-ra’ası ve ismini yazmadığımız daha birçok yer ve mevkii vakfiyedeyer almaktadır.

Vakfiyenin sonunda ise vakfa zarar verenlere bedduada bulunul-maktadır. Vakıf, Cacabey’in talebe-i ilim için bina etmiş olduğu med-reseye vakfedilmiştir.

Yani tamamen manevi hassasiyetler gözetilerek kurulan bu vâkıflaraEski Kızılcaköy’ün vakfedilmesi köyümüzün tarihi serüvende ne kadarhassas ve önem teşkil ettiğini bizlere göstermektedir. Tabii ki vakfiyelerintarihçelerinin sabitliği köyün tarihçesini de doğrular niteliktedir.

Başka bir yazılı kaynakta ise Dulkadiroğulları Beyliği’nin Kırşe-hir civarlarında gösterdikleri faaliyetler neticesinde Eski Kızılcaköyisminin burada da geçtiğini aşağıdaki yazılanlardan anlamaktayız.

(14–15 y.y) Dulkadiroğulları Beylerinden Alaüddevle BozkurtBey’e Kırşehir Sancağı tımar olarak verilmiştir. Alaüddevle Bey,Kırşehir’in Budaközü nahiyesine tabii “Bey Kışlası” Mezrasında ika-met ediyordu. Kırşehir başta olmak üzere Alaüddevle Bey’e, FatihSultan Mehmet tarafından dirlik olarak verilen yerler o zamanki adlarıile şöyledir: Kızılcaköy, Mucur, Salanda, Ortaköy, Koçaç, HüseyinAbat Nahiyesine tabi Perçem, Yatankavağı, Sofular, Kavurgalu, SaruHoca köyleri, Budaközü Nahiyesine tabi Öyük, Üç Karaağaç köylerive Bey Kışlası, Yassıviran, Topan, Kavukağaç, Ebeguli, Lodran, Ça-rık, Üçorgun, Tahir Kara Talı, Kovaağaç, Kirmide, Gölhisar, Seracak,Horka, Hatip mezraları ile Cisr-i Sahip, Kızılöz, Akşenir, Malya, Se-miryan, Alpi, Öşürlü Yüzü, Evrenderesi, Kolpak, Araklu, Gömlen,Yaylacık, Bekinli, Daruözü, Gümüşcek, Agoyuk nahiyelerinde muhte-

Page 35: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

21

lif araziler, kışlak ve yaylaklar ile Varsat aşiretleri olmak üzere 25 binakçelik tımardır.

Gerek vakfiyelerde gerekse Dulkadiroğulları Beyliğinin faaliyetgösterdiği dönemlerde Eskiköy isminin geçmesi daha da önemlisiTürkmen gazilerin mezarlığının, tarihi Keçi Kalesinin, Kale Boyudediğimiz Eski Çarşı yerleşiminin, Yer altı şehirlerinin yine bu köytoprakları içerisinde bulunması Eski Kızılcaköy tarihinin yazılı kay-nakların aksine daha da eskilere dayandığını bizlere göstermektedir.Çünkü Yeraltı şehirlerinin ve Keçi Kalesinin tarihçelerinin Eskiköyüntarihçesinden daha da eski yıllara dayandığını mantıklı düşünen herke-sin yorumlayabileceğini düşünmekteyim.

Eski Kızılcaköy tarihini birçok kaynaktan verdiğimiz örneklerledestekledikten sonra Kızılca isminin ne anlama geldiği merak edilecekolursa Türk tarihinin biraz irdelenmesi yeterli olunacaktır.

Bilindiği gibi Türklerin Orta Asya bozkırlarından Anadolu coğ-rafyasına gelişleri tamamen Anadolu’da yeni bir kültürün oluşmasınada vesile olmuştur. Çünkü Orta Asya’dan gelen Türkler yalnızca ken-dilerini değil kültürlerini, yer adlarını, dillerini, sosyal yaşantılarını vegelenek-göreneklerini de beraberlerinde getirmişlerdir.

Ayrıca Türklerin kullandığı yer adları o toplumun kültürü hakkın-da bizlere en önemli bilgileri vermektedir. Türklerin Anadolu’ya akınakın göçleri esnasında geldikleri bölgelerdeki yer adlarını, yöreselmevki isimlerini, el, boy, oba ve oymak isimlerini, bazen boy büyüğü-nün veya boy beyinin ismini, arazi yapısı ve coğrafi bölge isimleriniyerleştikleri yerlere koymuşlardır. Zaten tarihte Türklere ait olan yerve yaşam alanlarının tereddütsüz kabul edilmesindeki en büyük ispatTürklerin göç ettikleri yerlere eski yerleşim yerlerindeki isimlerinivermelerinden kaynaklanmaktadır.

Kızılca ismine ve tarihteki kullanım alanlarına bakılacak olursaOrta Asya’ da ki birçok mevki isimlerinde ve Türkmen boy, el, oba veoymaklarında Kızıl, Kızılca, Kızılca-Yalınç, Kızılkeçili- Kızılcakeçili,Kızıl Kocalı, Kızıl Oğuz Türkmenleri, Kızıllu, Kızılayak, Kızıl Koca,Kızılkoyunlu, Kızılışıklı gibi Kızıl kökenli isimlerin geçtiğini görüyo-ruz. Eski Kızılcaköyün ismi de muhtemelen bu el, boy, oba ve oymakisimlerinden kaynaklı konulmuştur.

Page 36: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

22

Fakat Eski Kızılcaköy, Çanakçıdan gelen ve Oğuzun en büyük boyla-rından biri olan Avşarlar’ın oluşturduğu bir Türkmen köyüdür. Çanakçıdabulunan mezarlar Eski Kızılcaköye buradan gelindiğinin en büyük delili-dir. Bilindiği gibi Avşarlar Oğuz’un Bozoklar boyundan Yıldızoğullarıkoluna bağlıdırlar. Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin Avşar boyundanolduklarını konuşma dillerinden, sosyal yaşantılarından, köy oyunların-dan, yerel halk inanışlarından, yerel kelimelerinden, yayla hayatlarından,örf, adet, gelenek ve göreneklerinden anlamaktayız. Ayrıca köyde bulu-nan Avşaroğulları sülalesinin isminin de köyde bulunan Avşarlar’ın birkanıtı olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.

Yazılı kaynaklara göre 800 yıllık tarihinden bahsettiğimiz EskiKızılcaköy yerleşim bölgesinin iki yamaç arasında kuytu bir yerdekurulmuş olması her ne kadar soğuk havadan korunma mantığıylaizah edilse de mevcut yamaçların birleştiği yerin suyolu gideri vazifesigörmesi aşırı kış aylarında ve yağmurlu günlerde gelebilecek felaketinbir habercisi olmuştur.

Ne acı bir gerçektir ki 1958 yılında vuku bulan bir sel neticesindebahsettiğimiz coğrafyanın müsait oluşundan kaynaklı köydeki çoğuyerleşim yerinin tahrip olmasıyla 1960 ve 1968 yılları arasındaki be-lirli zamanlarda Yeni Kızılcaköye taşınılması köklü bir Türkmen kö-yünün yok olmasına ve yaşadıkları bölgeden ayrılmalarına sebep ol-muştur. Şuan ki Eskiköy örenleri bu doğal afetin bir sonucudur.

Page 37: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

23

Eski Kızılcaköyün halk âşıklarından Âşık Mediha’nın sel felaketiüzerine yazdığı şiirinde bu afetin ciddiyetini bizlere anlatmaktadır.

‘Yüce dağ başından kalktı kasırga. Yaredenim afatından esirge.’

Kara bulut gökyüzüne ağıyo.Yağmur değil sanki afat yağıyo.Çoluk, çocuk evsiz kaldı ağlıyo.Yaredenim afatından esirge.

Doğru get selde yolundan savuş.Temeli, duvarı eğledin havuş.İmdada yetişti jandarma çavuş.Yaredenim afatından esirge.

Netice itibarı ile Eski Kızılcaköy Türkmenleri hiçbir şekilde kül-türlerinden kopmayarak aksine yüzyıllardır süre gelen gelenek vegöreneklerini Yeni Kızılcaköyde yaşayıp yaşatarak ve kültürleriniayakta tutmayı başararak Kırşehir’in saf ve temiz bir Türkmen oymağıolmaya hak kazanmışlardır.

Page 38: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

24

Eski Kızılcaköyde Bulunan Gazeler(Gaziler) Mezarlığı Gazeler

Yağız atlar sırtında yollara koyuldular.Eski Kızılcaköye dört koldan yayıldılar.Allah, Allah sesiyle her yerden duyuldular.

Peygambere el edip selam durdu gazeler.İman ile suladı cennet yurdu gazeler.

Türkmen ellerden gelip tatlı candan geçtiler.Şahadetin demini kanlı elden içtiler.O küffarın neslini ta kökünden biçtiler.

Serdar Atabay derki gizli sırdı gazeler.Gönülleri ısıtan sanki kordu gazeler.

slam dinini korumak ve yaymak amacıyla Müslüman olmayanlarakarşı yapılan kutsal savaşa gaza, düşman ile savaşan ya da savaş

yapmış kimselere de gazi denilmektedir. Arapça gazi kelimesininTürkçe de bulunan eş anlamlısı akıncı kelimesidir. Dolayısıyla gazilerigöçebe Türkmen akıncılar olarak ta tanımlayabiliriz.

Ancak İslam dünyasında gaza ve cihat kavramları aynı anlamdakullanılırken Türkler arasında ise her iki kavram farklı anlamlar ka-zanmış ve Kur’an-ı Kerim’de de daha çok cihat ve mücahit kavramlarıkullanılmasına rağmen Türkler Anadolu da özellikle gaza ve onunfaili gazi kavramlarını tercih etmişlerdir.

Türk İslam tarihine bakıldığı zaman genel olarak din uğrunda savaşanher Müslüman’ın sıfatı gazidir. Horasan gazileri, Semerkant gazileri,Rumeli gazileri, Gaziyan-i Rumi (Anadolu gazileri) bunlara örnektir.

İ

Page 39: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

25

Kırşehirli Âşık Paşa’nın yazdığı Garipname eseri tasavvufi olduğukadar Türklere gaza ve cihat kavramlarını menşei olan Alp’lik gelene-ği üzerinde durmuş ve Türkmen gazilerden bahsetmiştir. Türkçe: ce-sur, yiğit, kahraman anlamına gelen alp unvanı İslam kültürünün etki-siyle Selçuklu kaynaklarında gazi kelimesinin Türkçe karşılığı olarakkabul edilmiştir. Bazen de Alp-Gazi şeklinde birleşen bu kelime ta-savvufun etkisiyle Alperen (Savaşçı dervişler) şeklini almıştır.

Diyar-ı Rumi, yani Bizans Anadolu’sunu çok iyi tanıyan gazilerin, ilkgazi hareketleri 11 ile 12 yüzyıllar arasında uç bölgelerde başlamıştır.Çünkü buralarda cihat gereği sıkça savaşlar yaşanması mevcut bölgeyiönemli kılmıştır. Yine buradaki yerleşimin hızlanmasındaki sebep iseyönetim zayıflığı ve Moğol baskısından kaynaklanmaktaydı. Stratejikalanlarda faaliyetler gösteren gazilerin amacı Allah’ın ismini dolayısıylaİslamiyet’i her yere yaymak anlayışıdır. Bu nedenle Türkmen Gaziler(Derviş gaziler) Osmanlı halkasına katılarak yine kendi dervişlerinden‘Atlarınıza binin durdukları yerde inin’ tez zamanda hizmete başlayın,sözüne istinaden atlarına binerek kâfire karşı mücadeleye başlamışlardır.

Önceleri uç bölgelerinde faal olan gaziler Anadolu Selçuklularızamanında daha da batıda yoğunlaşarak Bizans sınır boylarında askerîteşkîlat oluşturmuşlardır. Selçuklu Sultanları Türkmen gazilere özelstatü sağlamış bu statüyle gaziler askeri anlamda teşkilatlanmışlar vebatıya doğru hizmete giderken de yolarda ve konakladıkları yerlerdekiküçük aşiretleri, çevre köylerdeki toplulukları peşlerine takarak kala-balık bir gazi ordusu haline getirmişlerdir. Bu arada Türkmen gazile-rin manevi önderleri olan Türkmen Babalar peşlerinde sürükledikleritoplulukların içersindeki yarı Şaman Türkmenleri de İslam’a yönlen-diriyor böylelikle İslam kültürünü ve gaza anlayışını kuvvetlendiriyor-lardı. Savaş esnasında yalın ayak Dervişler, Türkmen Babalar veŞeyhler ise Türkmen gazilerin önlerinde savaşarak manevi bir havaveriyorlardı. Türkistan’dan başlayarak Selçuklu devrinde Anadolu’yagelen gazilik kültürü Osmanlıda daha derin bir iman ile canlanmış veOsmanlıda Türkmen gazilere gazi, gaziler (gazeler), gaziyan sözüyakıştırılmıştır. Osmanlı devletinde Sultana gazi, ordusuna da gazilerordusu deniyordu. Zaten Osmanlının kuruluşunda Türkmen gaziler enönemli zümreyi oluşturuyorlardı.

Page 40: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

26

Kırşehir bölgesindeki Türkmen dervişler, Türkmen gaziler, Alpe-renler’in ve Ahilerin varlığı bilinmektedir. Özellikle Ahiyan-i Rum,Bacıyan-i Rum, Abdalan-i Rum ve Gaziyan-i Rum zümrelerinin bubölgede ortak olarak hareket ettikleri kaçınılmaz bir gerçektir.

Bilindiği üzere Türkmen gazilerinin mezarları Anadolu’nun bir-çok yerinde olduğu gibi Kırşehir Eski Kızılcaköyü’nde de bulunmak-tadır. Osmanlıdan günümüze çoğu kaynakta yer alan ve Sekiz yüz yılayakın geçmişi bulunan Eski Kızılcaköyü’nde Gaziler mezarlığınınolması buna istinaden yine aynı bölgede Keçi Kalesi gibi stratejik birkalenin bulunması yukarıda anlattığımız gaza ruhunun buralarda ya-şadığının en önemli kanıtıdır. Özellikle Kırşehir bölgesinde birçokaskeri ve manevi teşkilatların bulunması bunların Osmanlı Devleti ilebirlikte hareket ederek başarılı olması bizlere bu bölge halkının daönemli bir faktörünün olduğunu gösteriyor. İşte bahsettiğimiz bu olay-ların neticesinde Eski Kızılcaköydeki gaziler mezarlığının bulunmasıTürkmenlerin yoğun olduğu bu coğrafyada gaza ve gazilik ruhunungerçekten yaşanmış olmasından kaynaklanıyor.

Eski Kızılcaköyde bulunan gaziler adındaki mezarlık yöresel söy-lemden dolayı ‘Gazeler’ diye adlandırılıyor. Keçi Kalesi’nin de bu-lunduğu bu bölgede muhtemelen Kale Boyu olarak adlandırılan

Kaleciğin savunma görevini yapan düşmanlarla, Türkmen gazilergaza etmişler ve mücadele esnasında ya şehit düşerek buraya defne-dilmişler ya da bu bölgeyi ele geçirerek burada yaşayıp ölmüşlerdir.Böylelikle zamanla buralara gömülerek gaziler mezarlığını meydanagetirmişlerdir. Eski Kızılcaköy halkı da bu Türkmen gazilere duyduk-ları sevginin neticesinde bu alanı kutsal sayarak Gazeler diye adlandı-rıp bu zamana kadar gelmesine vesile olmuşlardır. Eski KızılcaköyTürkmenlerinin gazilere nimet borçlarını bu mezarlığa yüzyıllar boyusergiledikleri saygı ve sevgiyle ödediklerini bilmekteyiz.

Gazeler mezarlığına halk arasında mezardan çok Şaman kültürün-den kaynaklanıyor olsa gerek farklı olgular eklenmiştir. Gerçi Anado-lu da çoğu gazi mezarlarının türbe ya da yatıra dönüştürülüp ziyaretedilmesi yaygın bir gelenektir. Buna istinaden Eski Kızılcaköy Türk-menleri de gaziler mezarlığını kutsal mekân olarak saymışlar ve sene-lerce ziyaret yeri olarak kullanmışlardır. Köyün yamacında bulunanbu kutsal mekâna köy halkı tarafından verilen değer değişik inanışla-

Page 41: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

27

rın var olmasına sebep olmuştur. Bahsettiğimiz şaman inanışlarındankalma birkaç örneği kısaca sıralayacak olursak şöyledir;

*Gazeler mezarlığı, bayramlarda ve özel günlerde(Doğum, ölüm,evlenme, yağmur duası gibi) ziyaret ediliyordu. Ziyaret esnasındamezarlıkta bulunan otlar, pislikler temizleniyor daha sonra da gazileredualar okunarak onlar adına Yaradan’dan dilekte bulunuluyordu.

*Kurak zamanlarda yağmur yağması için köy halkı toplu olarakgazelere çıkıyor ve burada yağmur duası yapıldıktan sonra kurbanlarkesilip yemekler dağıtılıyordu.

*Çocuğu olmayan kadınlar gazeler mezarlığının etrafında köyünen yaşlı kadınları, annesi ve kaynanası ile beraber döndürülerek duaediliyordu. Dua ile beraber kurban kesen, mezarlara çaput bağlayan,para bırakanlarında olduğu bilinmektedir. Neticede bu yapılanlardansonra çocuğu olanlar hele de erkek çocuğu olanlar nadirde olsa çocuk-larına Gazi ismini veriyorlardı.

*Çocuğu doğmadan veya doğduktan sonra ölen aileler çocuklarınıgazeler mezarlığına gömüyorlardı. Böylelikle aşırı saygı ve sevgibesledikleri bu şahsiyetlerle çocuklarının yan yana gömülü olmasın-dan kaynaklanan manevi bir rahatlık duyuyorlardı. Sık sık bu mezarlı-ğın ziyaret edilmesiyle çocuklarının da mezarlarını ziyaret etmiş vegönüllerini rahatlatmış oluyorlardı.

*Gazeler mezarlığının köyde olmasından dolayı Eski KızılcaköyTürkmenleri bu şahsiyetler sayesinde köylerinin de manevi olarakkorunacağına ve huzurlu olacağına inanıyorlardı.

Yukarıdaki anlattıklarımızdan çıkarılacak ana fikir Türkmen gazi-ler ömürlerini Allah’ın ismini, İslamiyet’i, kitabı olan Kur’ anı yay-mak ve Türk bayrağını her yerde dalgalandırmak ülküsüyle mücadeleeden kişilerdir. Tarihin şanlı sayfalarında yaptıkları ile anılırlarkenölmüş olmalarına rağmen yüzyıllar sonra mezarlarına duyulan saygıve sevgiyle yüreklerde capcanlı şekilde yaşamaya devam ediyorlar.Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin en önemli manevi şahsiyetleri olarakgünümüze kadar süre gelen bu kültürün temelini oluşturan gazilerebende Cenab-ı Mevla’dan rahmet diliyor ve şükran borcumu Eskiköy-deki ‘Gazeler Mezarlığının’ tarihçesini yazarak yerine getirmeningururunu yaşıyorum.

Page 42: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

28

Eski Kızılcaköydeki Tarihi Keçi Kalesi

er toplumun kaleleri yapmalarındaki amaçları düşmanlardankorunmak, güvenliği sağlamak ve saldırıları engellemek içindir.

Bu sebeplerden dolayı kesme moloz taşların örülmesiyle kalın veyüksek duvarlar oluşturularak yapılan savunma amaçlı bu yapılar,görünüşleriyle ve tarihteki savaşlara yön verişleriyle bulundukları asradamgalarını vurmuşlardır. Yüzyıllar önce yapılan devasa kalelerinyanı sıra kaleciklerinde inşa edilmesi bu yapılarında o günkü konum-ları gereği değişik kullanım alanlarının olduğunu bizlere göstermekte-dir. Genellikle kalelerin yanlarında ya da belirli uzaklıklarında kale-cikler yapılması bu kaleciklerin gözetleme, savunma, istihbarat vekarakol niteliği taşıdıklarının bir kanıtıdır.

Neticede inşa edilen bu muhteşem kaleler sayesinde şehirler, yol-lardaki kervanlar, kalenin içersinde ve çevresinde yaşayan insanlar,geçitler ve boğazların güvenliğini sağlıyordu. Savaş esnasında mevcutkalelerin alınması bulunduğu şehrin fethedilmesi anlamını, kaleyikaybetmekse savaşın kaybedilmesini anlamını taşıyordu. En önemlihusus ise her kalenin yapılışında bu kalelerin kitabeleri de yazılıyordu.Yazılan bu kitabelerde kalenin ve kaleyi yaptıranın adı ya da kimadına yaptırıldığı, yapılış tarihi, yapılış sebebi belirtiliyordu ki günü-müze kadar gelen bu kalelerin isimleri ve tarihçeleri bu kitabelerdenyararlanılarak tespit edilmiştir.

Günümüzde kitabesi bulunmayan çoğu kalenin tarihi ise yüz yıl-lardır süre gelen anlatımların ve efsanelerin derlenmesiyle yazılmıştır.İşte kitabesi olmayan kalelerden biri olan Keçi Kalesi'nin tarihselboyutu, ciddi bir araştırmanın sonucu olarak meydana gelmiştir. Titizbir çalışma ve özverili bir araştırma neticesinde Keçi Kalesini tarihin

H

Page 43: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

29

derinliklerinden gün yüzüne çıkararak tarihe yeni bir bakış açısı ka-zandırmanın gururuyla Kırşehir Kızılcaköy Keçi Kalesinin tarihinisizlerle paylaşmak istiyorum.

Keçi Kalesi, Kırşehir’e 12,5 km. uzaklıktaki merkez Kızılca-köy’ün kuzey doğusunda yer almaktadır. 1457 metre yüsekliktekihâkim bir tepe üzerinde kurulu olması, stratejisi ve konumu açısındano günkü önemini gösterir niteliktedir. Kalenin kimler tarafından yapıl-dığı kalenin kitabesinin günümüze kadar ulaşamamasından dolayıkesin olarak bilinmemektedir. Yapılışında kesme moloz taşların kulla-nıldığı ve bu taşlarında Eskiköydeki mağara olarak bilinen fakat ogünkü yer altı şehirlerinin yapılışı esnasında çıkarılan taşlardan teminedildiği bilinmektedir. Özellikle Eskiköydeki yer altı şehirlerinin bu-lunduğu mağaraların formasyonu incelendiğinde Keçi Kalesinde bu-lunan kesme moloz taşların formasyonuyla aynı olması bu tezi kuv-vetlendirmektedir. Ancak kale surlarının büyük ölçüde tahrip olasıbizlere yıkık moloz taşlardan başka hiçbir kanıt bırakmamıştır.

Ayrıca yine Eskiköydeki Eski Çarşı olarak adlandırılan ve yinekesme moloz taştan yapılan Kale Boyundaki yapılarında burada olma-sının kesinlikle tesadüf olmadığının yine bu taşlarında yer altı şehrininyapımı sırasında buradan temin edildiğinin en büyük kanıtıdır. KeçiKalesinin yüksek bir tepede kurulu olması ve kaleye giden mevcut biryolun olmaması akıllara ulaşımı nasıl sağlıyorlardı sorusunu getirmek-tedir. Sorunun cevabı ise yine kalenin içerisinde bulunan uçsuz bucak-sız derin kuyu ya da kuyuların kaleye 2,5 km uzaklıktaki eski Kızılca-köyde bulunan Yeraltı şehir yollarıyla birleştiğini ve birkaç yer altıyoluyla da değişik noktalara çıkışlarının olduğunu akıllara getiriyor.Çünkü Eskiköydeki Yer altı şehirlerinin doğal bir oluşum olmadığı veinsan gücüyle mağara şekline dönüştürüldüğü gözle görülebilecekkadar aşikârdır.

Keçi Kalesinin tarih içerisindeki konumu ve önemini köyün enyaşlılarından 98 yaşındaki Süleyman ÖZHAN’ın kendi dedelerindenduymuş olduğu “Cemele’nin Cemelesi, Omala’nın Omalası ille deKızılcaköyün Keçi Kalesi” sözü bu kalenin yüzyıllar öncesi konumudoğrular nitelikte olsa gerek. Neticede Kızılcaköydeki Keçi kalesininvarlığı, Cemele köyünde Cemele kalesinin bulunması, Omala Dağındada muhtemelen kalecik olan karakol kalesinin olduğu fakat günümüz-

Page 44: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

30

de hiçbir kalıntısının kalmadığı düşünülecek olursa Keçi Kalesi içinsöylenen bu sözün hiçbir tartışmaya gerek olmayacak kadar net vegerçek olduğunu gösteriyor. Ayrıca Keçi Kalesi isminin nereden gel-diği merak edilecek olursa kısaca şöyledir; Tarihe asırlarca yön vermişTürklerin, pratik zekâsını her savaşta olduğu gibi bu savaşta da kul-lanmış olması Keçi Kalesi isminin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.

Yukarıda kalenin konumu gereği öneminden bahsetmiştik. 1457metre yükseklikte hâkim bir tepeye kurulu olması alınması zor olan bukaleyi almak için belirlenecek savaş tekniğinin düşünülmesiyle baş-lanmıştır. Kısıtlı imkânlarla bu kalenin alınmasının mümkün olmaya-cağı bellidir. Öncelikle kalenin alınmasında kullanılacak strateji belir-lenir. Bu strateji Türklerin en önemli savaş taktiği ve hayvan marifeti-ne dayalı bir sistem olan keçilerin kullanılmasıdır.

Keçilerin tercih edilmesindeki amaç bu hayvanların boynuz yapı-larından ve Türklerin en önemli geçim kaynağı olan küçükbaş hay-vancılığının İç Anadolu bölgesinde yaygın olmasından kaynaklanmak-tadır. Keçilerin boynuz uzunlukları ve heybeti bu taktik için çokönemli bir husustur. Öncelikle bu sistemde havanın kararması bekle-necek sonra havanın kararmasıyla beraber keçilerin boynuzlarındakimum ya da çaputlar yakılarak hayvanların kaleye doğru ilerlemesisağlanacak ve böylelikle düşmana kalabalık bir ordu imajı verilmişolunacaktır. Bu yöntemin kullanılmasındaki avantaj az asker ve kısıtlıimkânlarla bir kalenin fethedilmesinin mümkün olmayacağından kay-naklanan düşüncedir.

Düşmanı psikolojik olarak etkilemenin yolu kalabalık imajınıvermektir. Bu imajı gündüz vermek mümkün değil çünkü gündüz herşey net görülebilecek olmasından dolayı gece karanlığından istifadeetmek başarılı olmak demektir. Neticede karanlık bastırmaya yakınhazırlıklara başlanır ve keçilerin boynuzlarındaki mum ya da çaputla-rın yakılmasıyla beraber zifiri karanlıkta kaleye doğru keçiler yürütü-lür ve arkasındaki askerlerde beraber kaleye doğru yol alınır. Bu aradabir ayrıntıda ecdat keçilerin boynuzlarında yaktıkları mum ya da ça-putların keçilere zarar vermemesi için hayvanların kafalarına deridenbaşlıklar geçirerek ateşten zarar görmemelerini sağlayarak sağlıklarınıda muhafaza ediyorlar ki bu olay Türklerin vicdanını ve hayvanlarabile ne kadar önem verdiklerinin açık bir örneğidir.

Page 45: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

31

Kaleye doğru ateşlerle gelenleri görenler hazırlıksız yakalanırlarve üzerlerine gelen keçileri kalabalık bir orduyu benzetince de “Bun-ların yayaları bu kadar ise atlıları ne kadardır” diyerek kaleyi hementerk ederler. Böylelikle kan dökülmeden, savaş malzemesi dahi kulla-nılmadan kalenin fethedilmesi sağlanıyordu. Kaleye de keçilerin saye-sinde alınmasına sebeptir ki ‘Keçi Kalesi’ ismi yakıştırılıyor ve tarihtebu isim ile anılmaya başlanıyor. Keçi Kalesi ismi yalnız Kırşehir Kı-zılcaköyde değil Türkiye’nin birkaç ilinde de vardır. Yukarıda anlattı-ğımız taktiğin bu illerde de kullanılması kale isimlerinin aynı olması-nın nedenidir. Türkiye’de bilinen Keçi Kaleleri ve bulundukları illerşunlardır;

Kırşehir - KızılcaköyYozgat - YerköyBolu - Geredeİzmir - SelçukNiğde - AltunhisarAdana - Karaisalıİstanbul - PendikKayseri - MerkezAydın - SökeOrdu - Akkuşİstanbul - SultanbeyliAntalya - AlanyaGümüşhane - Merkez

Buradan çıkarılacak ana fikir Keçi Kalesi isimlerine ve tarihtekialınış şekillerine bakıldığı zaman isimlerinin verilmesi ve efsanelertamamen aynıdır. Türklerin yaygın bir savaş stratejisi olan keçi mari-fetine dayalı bu savaş taktiğinin sık sık kullanılması ve başarılı olma-sından dolayı bu sistemle alınan her kaleye Keçi Kalesi isminin veril-mesi kaçınılmaz olmuştur. Türklerin dâhiyane yüzlerce savaş taktikle-rinden sadece bir tanesi ve en etkili olanı da budur. Çünkü bu sistemdesavaşılmadan dolayısı ile hiç kan akıtılmadan zaferin kazanılmasısağlanmıştır. Kızılcaköy Keçi Kalesinin isminin doğuşu yukarıdaanlattığımız olaylardan ileri gelmiş ve tarihteki yerini bu şekilde al-mıştır.

Page 46: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

32

Eski Kızılcaköy TürkmenlerininSosyal Yaşantıları

anlıların yaşayabilmeleri için en önemli temel ihtiyaçları yemek,içmek, uyumak ve korunmaktır. Hayatın vazgeçilmezleri olan bu

ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için öncelikle barınacak bir yerlerininolması gereklidir. Tabiata bakıldığı zaman her canlının barınacağı biryeri vardır. Bu yerleri kimileri kendisi yapar kimileri ise doğanın sun-duğu hazır imkânlardan yararlanır. İşte insanoğlunun barınacağı yerle-ri de evleridir ve bu evleri kendileri inşa ederler. Evler insanlarınmaddi ve manevi durumlarını, kültürlerini ve yaşantılarını gösterenbirer simgeleridir.

Her toplumun farklı farklı kültürleri ve bu kültürlerini yansıtanyaşam biçimleri vardır. Giyimi, kuşamı, konuşması, fiziksel özelliklerive inandığı değerlerinin birbirlerinden farklı olduğu gibi evlerinin deözellikleri değişkenlik gösterebilir. Yörelere ve iklime göre çadır,betonarme, kerpiç, tahta, buzdan yapılma evler ve mağara tarzı yerlertercih edilebilir. Bunları tercih etmelerindeki en önemli amaç ise bu-lundukları coğrafya ve iklimden kaynaklanmaktadır. Zaten bunlarda obölge insanının kültürünü ve yaşam tarzını belirlemektedir. Ben bura-da eski Kızılcaköy Türkmenlerinin sosyal yaşantılarını öncelikle evle-rinden başlayarak anlatmaya çalışacağım.

C

Page 47: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

33

Kerpiç Evler

ski Kızılcaköy Türkmenlerinin yaşadığı evler killi topraktan ya-pılma kerpiç evlerdir. Bu evlerin en büyük özelliği yazları serin

kışları ise sıcak olmasıdır. Bir nevi doğal klima vazifesi görmeleri veevde rutubetin hiç olmaması sağlıklı bir yaşam açısından tercih edil-melerinin en büyük sebebidir. Kerpiç evler genelde yağışın az, ikli-minde kurak olduğu yerlerde yaygındır. Kırşehir iklimi de bahsettiği-miz bu kriterlere uygun olduğu için kerpiç evlerin buralarda olmasıkadar doğal bir şey olamazdı zaten.

Bu evleri köylüler kendi imkânlarıyla yaparlardı. Kerpiç evlerinyapımı kolay fakat bakımları çok zordu. Bir sanat niteliği taşıyan buevlerin yapılışını kısaca anlatmak gerekirse:

Eve ilk önce kerpiç tuğlaların yapımıyla başlanırdı. Belirli bölge-lerden temin edilen killi toprak su ile karıştırılarak içine saman atılırdı.Bu karışım ayaklarla ya da ellerle ezilerek çamur kıvamına getirilirdi.Köyde buna “toprak özleşti” denilirdi. Bu çamurlar tahtadan yapılmadört gözlü kalıplara dökülür ve hemen arkasından düz bir tahta ile üstüdüzlenerek fazlalıklar alınırdı. Düzlenen kerpiçlerden kalıplar çekile-rek alınır ve kurutularak kerpiç tuğlaların yapımı tamamlanmış olurdu.

Öncelikle herkes yapacağı evin projesini kafasından tasarlar vebundan sonra evin temeline başlanıp ardından belirli mesafeye kadartaşların sonra da kerpiçlerin örülmesiyle duvar oluşturulurdu. Buradaki en önemli husus kerpiç tuğlaların kapı, pencere ve ‘hezenleri’ iyitutması daha doğrusu dengelemesi için aralarına ‘tapan’ atılmasıydı.Bu işlemde yapıldıktan sonra evin içi hazırlanmış olur ve arkasındanevin damının yapımına geçilirdi.

Evin tavanına ilk önce belirli ölçeklerde sağlam ve düz hezenler(kavaklar) belirli aralıklarla yerleştirilir. Bunların üzerlerine de sıraylahasır, çipli, ot, saman ve toprak atılarak düzleştirilirdi. Biten damınüzerine tuz atılarak, toprağın berkeştirilmesi (sıkılanması) ve kışın

E

Page 48: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

34

karın damda erimesi sağlanırdı. Yağmur suyunun ve eriyen karındamda kalmaması için her evin damına ‘çörten’ adı verilen su akmagiderleri yapılırdı. Özellikle çörtenin damdaki yeri çok iyi tespit edil-melidir. Aksi durumda damın sudan etkilenerek yıpranması kaçınıl-maz olur. Damın başka bir özelliği de yazları toplanan meyve ve seb-zelerin buralara serilerek kurutulmasıdır. Damın yapımının tamam-lanmasından sonra evin kapı ve pencerelerine geçilirdi. Pencerelerdegenelde parmaklık olur ve bunların üzerlerine kâğıtlar hamurla yapış-tırılarak bir çeşit cam vazifesi görmesi sağlanırdı.

Evlerin tamamlanmasının ardından hemen hemen her evin avlusuyine çoğunlukla taştan ve az da olsa kerpiçten yapılırdı. Avluya diki-len dut, armut, zerdali, elma ağaçları evin yanı başında iken iğde ağaç-ları ise genelde avlunun dış duvarlarına yakın olurdu. Bu işlem tama-men mantık çerçevesinde yapılıyordu çünkü iğde ağacı sık dallı veenlemesine genişlediği için doğal bir set görevi yaparak evin önündeduvar niteliği de görüyordu. Çoğu evde avluya giriş çıkışı sağlayan‘çatal kapılar’ vardı. Bu kapıların üstlerine büyük çanlar konularak birnevi zil vazifesi görmeleri sağlanırdı. Anadolu insanının zekâsını yan-sıtan bu fikirlerin uygulanması evlerin konumunu daha da farklılaştı-rarak değişik bir yaşam kültürü meydana getiriyordu.

Avluların içersinde tuvalet ve tandırlık bulunurdu. Köydeki herevin tuvaleti dışarıda ve genelde avlu kapısına en uzak mesafedekiduvarın dibinde olurdu. ‘Ayakyolu’ olarak adlandırılan tuvaletlerindışarıda olması sağlığa uygunluk açısından önemliyken soğuk hava-larda özellikle de kış aylarında insanlar için çileye ve zahmete dönüş-mesiyle de bir dezavantaj oluyordu.

Ev önlerinin müsait olup olmamalarına bağlı olarak küçük bahçe-ler, at ya da kağnı arabalarının konulacağı yerler ve hayvan barınaklarıbulunurdu. Tamamen faydası gereği bulundurulan bu hayvanlardanköpek hem ev hem de hayvan bekçiliği, kedi, kaz ve tavuklar ise evle-ri haşerelerden korumak için beslenirdi. Evlerin önünde avlularınbulunması bir anlamda güvenliği sağlarken bir yandan da oturulacak,sohbet edilecek, vakit geçirilecek ve de yaz aylarında dışarıda yatılabi-lecek ortamı da sağlıyordu. Ayrıca avlunun iç ya da dış kısımlarındaköy odaları bulunurdu. Köy odaları farklı bir geleneğin parçası olduğuiçin detaylı anlatmakta fayda görüyorum.

Page 49: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

35

Köy Odaları

ski Kızılcaköy Türkmenlerinin köy odaları sosyal dayanışma veyardımlaşmanın gösterildiği en önemli kurumlardan biridir. Özel-

likle Türk misafirperverliği örneği olmasıyla Anadolu kültürünü de eniyi şekilde yansıtmaktadır. Tarihi çok eskilere dayanmakla beraberTürk tarihinin her evresinde var olmuş fakat 13.yüzyılda Ahi Evrantarafından kurulan Fütüvvet ve Ahilik teşkilatı ile daha da yaygınlaşa-rak bir tür hayır ve Türk İslam geleneği olarak devam etmiştir.

Eski Kızılcaköyde yirmi bir adet köy odası vardı ve her oda kendisahibinin ismiyle anılıyordu. Her oda sahibi odanın temizliğinden,ısınmasından, yemek, çay, şeker ve yatak, yorgan ihtiyacından sorum-luydu. En önemlisi odası bulunanlar toplum içersinde saygınlığı olankişilerdi ve bu geleneği babadan oğla miras olarak bırakıyorlardı.Burada temel prensip odaya gelenlerin Tanrı misafirleri olarak görül-meleri ve misafirlerin her şeyin en iyisine layık olmaları anlayışıdır.Bu anlayış gereği hayırlı bir işin yapıldığına inananlar manevi olarakta huzur buluyorlardı.

Manevi ve sosyal yönden getirisi olan köy odaları geleneğindeherkesin uyması gereken kurallar kaçınılmaz oluyordu. Çünkü tama-men saygı ve ahlâka dayalı bu sistem yine saygı ve ahlâkla oluşankuralları içeriyordu. En önemli kural ise odalarda belli başlı yerlerinve köşelerin köy büyüklerine tahsis edilmesiydi. Buralara köyün enyaşlıları ile beraber köy imamı oturtulur ve köyün gençleri de bu kişi-

E

Page 50: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

36

lere hizmet ederlerdi. Konuşmalar büyükler arasında geçer gençler isedinleyicilerdir. Tamamen Anadolu kültürünün yaşatıldığı bu yerlerde-ki eğitim ve terbiye köy sakinlerinin günlük yaşamlarını da etkilemek-teydi. Buda odaların birer okul, odalara gelenlerin birer öğrenci, bü-yüklerin ise birer öğretmen olduğunun göstergesidir. Bu sistemle köy-dekilerin düzgün bir yaşamı ve güzel bir toplum halinde yaşamalarıkaçınılmaz oluyordu.

Köy odalarının kuruluş amaçları sadece köyde yaşayanları kapsa-mıyor daha birçok amaca hizmet ediyordu. Bunları sıralayacak olur-sak şöyledir.

1. Köye uzaklardan gelen yolcu ve misafirlerin ağırlandığı, yi-yecek, içecek ve yatacak imkânlarının karşılandığı birer gönülevleridir.

2. Köyün ve köyde yaşayanların sorunlarının, sıkıntılarının gide-rildiği köy meclisleridir.

3. Belirli günlerde eğlencelerin ve bazı oyunların oynandığı stresatma yerleridir.

4. Köylüler arasında sosyal dayanışma ve yardımlaşma kurumla-rıdır.

5. Köydeki düğün, ölüm ve bayramlarda insanların bir arada ol-malarını sağlayan toplu mekânlardır.

6. Kışın uzun gecelerde sohbetlerin ve muhabbetin edildiği top-lantı salonlarıdır.

7. Yoksul, yetim, garip ve yatacak yeri olmayanların barındırıl-dığı şefkat yuvalarıdır.

8. Yer yer dini sohbetlerin ve zikirlerin çekildiği manevi okul-lardır.

9. Odada kalanların emniyetlerinin sağlandığı güvenlik merkezle-ridir.

10. İnsanların kaynaşmalarını sağlayarak beşeri ilişkileri sağlam-laştıran birer eğitim kurumlarıdır.

Tüm bunların uygulandığı bir yer olan köy odaları insani ve ahlakiduyguların perçinleştiği en önemli kurumlardan biridir. Eski Kızılca-köy Türkmenlerinin bu duygularının yoğun olduğunu köydeki mevcutolan 21 adet köy odasının varlığından anlıyoruz. Bu köy odalarınınsahipleri ise şunlardır.

Page 51: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

37

1. Apışlar’ın Mevlüt’ün odası2. Hâllo’un Ramazan’ın odası3. Mevlüt Kâaler’in Sülemen Kâa’nın odası4. Has Sülemen’in odası5. Arabeli’nin odası6. Çavuşlar’ın Iramazan’ın odası7. Şibiller’in Yonuz’un odası8. Alabacağın Hasan’ın odası9. İbiler’in Hacı Üssüü’nün odası10. Poli Mevlüt’ün odası11. İdris Kâaler’in Mevlüt Kâa’nın odası12. Şaban’ın Omar’ın odası13. Acalar’ın Hacı Memmed’in odası14. Halil Kâaler’in Nuri’nin odası15. Hakkı’nın Hacı Omar’ın odası16. Acalar’ın Hacı Osman’ın odası17. İdris Kâaler’in Memmet Kâa’nın odası18. Hacı Veliler’in Sülemen’in odası19. Ali Onbaşı’nın Şaban’ın odası20. Hasan Kâa’nın Osman’ın odası21. Davud’un Halil’in odasıBu geleneğe sahip çıkan insanlar toplumda isim yapmak için değil

Tanrı misafirlerinin gönüllerini hoş etmek için ve dolayısı ile Allahrızası için köy odaları geleneğini sürdürmüş insanlardır. Gönül hiz-metçiliğine ömürlerini adadıkları için gönül insanları olmuşlar veöylede kalacaklardır.

Hayatlarının her evresinde gönüllere hizmet eden Eski KızılcaköyTürkmenlerinin hem manevi yönden hem de sosyal yaşam yönündenataerkil bir yapıları vardı. Yani evlenen erkek evlat baba evinde birmüddet kalır ve daha sonra baba evinin yanına bir evde kendisi yapar-dı. Bu sistemle dayanışma sağlandığı gibi gelinlerinde yaşça büyükolanlara hizmet etmeleri sağlanırdı. Genelde evler farklı olsa da avlu-lar aynıydı. Bunun neticesinde genişleyen haneler köydeki sülalelerioluşturuyordu.

Page 52: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

38

Eski Kızılcaköydeki Sülâleler

ülâle, aynı soydan ve kökenden gelen ve de aynı kanı taşıyan kişi-lerin oluşturduğu topluluklara verilen isimdir. Köy hayatının vaz-

geçilmez bir parçası olan sülâle isimlerinin ya da lakaplarının verilişamaçları bir arada yaşayan insanların kolay tanınabilmeleri ve birbir-lerinden rahat ayırt edilebilmeleridir.

Netice itibariyle bir kişinin kim ya da kimlerden olduğunu belir-lemek için sülâlesinin bilinmesi yeterlidir. Her ne kadar resmi işlerdesoyadları kullanılsa da köy yerlerinde günlük hayatta köylülerin itibarettikleri lakaplar kullanılmaktadır. Çünkü soyadları sülale isimler velakaplarıyla neredeyse hiçbir benzerlik göstermezler. Bunun nedeniise sülale isimlerinin soyadı kanunundan önceleri bile kullanılıyorolmasındandır. Dolayısıyla sülale adları çoğu zaman kişilerin yöredetanınmalarını sağlayan en önemli unsurlardır.

Sülâle isimleri ya da lakapları, o sülalenin ilk fertlerinin meslekle-rinden, sosyal hayatlarında çalışkan, tembel, ilgili, ilgisiz, duyarlı,duyarsız v.b oluşlarından, oturdukları bölgesel coğrafyadan, etnikkökenlerinden, fiziksel özelliklerinden, insanlar arasındaki beşeri iliş-kilerinden, görünüşlerinden, herhangi bir şeye karşı duydukları merak-tan, ahlaki yapılarından, toplum üzerinde bıraktıkları intibalarından vefarklı farklı huylarından esinlenerek yakıştırılmış isimlerdir.

S

Page 53: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

39

Bu saydığımız özelliklerden dolayı köylerde birçok sülâleleroluşmuş ve her birini diğerlerinden ayıran isimler ya da lâkaplar mey-dana gelmiştir.

Eski Kızılcaköy Türkmenleri arasında da kullanılan birçok sülâleisimleri vardır. Bunları sırayla yazacak olursak:

Apışlar Arabeliler Avşaroğulları

(Hocanın evleri) Emiraliler

İbiler Şibiller Ağcalar Mıstanlar Çavuşlar Selimler Cemaller Gıgılar Köseler Termaciler Osmansokular Kâaler İdiskâaler Keremler Ahmetonbaşılar Enezler Hâlloler Davutlar Traşlar Kindişaliler Hamzalar Hasankâaler Coruklar İyipler Şabanobaşılar Omaroğulları

(Sülemenkâaler) Halilkâaler Hacıveliler Hamçavuşlar Asılılar Cinderler Alabacaklar Ümmetler Fatişler Çöllüler Hasanlar Mükremler Apililer Çuğunlular Cinmemetler Mileseler

Yukarıda yazdığımız bu sülâle adları tarihi bir belge niteliğindedirve her sülâlenin geçmişten geleceğe uzanan kültür miraslarıdır. Herfert mensup olduğu sülâlesiyle gurur duymalı ve sahip çıkmalıdır.

Her sülâlenin oluşturduğu evler yan yana ve düzenli bir şekilde in-şa ediliyordu. Bunun sebebi her erkek birey önce baba evinde ailesiyle

Page 54: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

40

beraber bir müddet kalır ardından evini ayırırdı. Baba evinin yanımüsait ise ev genelde buraya yapılırdı. Böylece bir çeşit ailesel daya-nışma sergilenir ayrıca arsa babanın olduğu için ev yapımında birsakınca olmazdı. Daha da önemlisi her sülalenin yerleşim yeri belirliolduğu için arananların bulunması açısından kolaylık sağlanmış olur-du. Bir köyde yerleşim yerinin düzenli oluşu köyün düzenli oluşunungöstergesidir.

İşte Eskiköydeki evlerin, sahiplerinin isimleriyle birlikte Gazelertarafından başlayarak okul tarafına kadar toplu halde bir hilal şeklin-deki dizilişleri şöyledir:

Page 55: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

41

Eski Kızılcaköy EvlerininYerleşim Düzenleri

Datlı Biber → Ahmet Onbaşı’nın Mahmut → Ahmet Onbaşı’nınMehmet → Apışlar’ın Sali →Apışlar’ın Ahmet → Apışlar’ın Sülemen→ Kel Bekir → Kel Bekir’in Ramazan → Apışlar’ın Memmet →Apışlar’ın İbiş → Apışlar’ın Hasan → Emiraliler’in Hasan → Emira-liler’in Yakup → Emiraliler’in Üssük → Avşar Mustafa → Avşar’ınOmar → Avşar’ın Bekir → Hasan Kâa’nın Tahsin → Asım’ın Irıza →Çöllüğün Yusuf → Sülemen Kâaler’in Sali → Sülemen Kâaler’inŞaban→ Sülemen Kâaler’in Celal → Şaban’ın Hacı Memmet → Ke-rem’in Bekir → Emirali’nin Yakup → Emirali’nin Hasan → KindişAli’nin Halil → Kindiş Ali’nin Aset → Anşa’nın Üssüün → Anşa’nınOmar → Kâaler’in Musa → Kâaler’in Hasan → Kâaler’in Memmet→ Hallü’ün Akif →Hallü’ün Ramazan → Mevlüt Kâa → Kâaler’inOsman → Kâaler’in Arif → Kâaler’in Dedeli → Hamçavuş’un Recep→ Hamçavuş’un Halil → Topal’ın Mustafa → Türkmen İsmail →Şaban Onbaşı → Fatiş’in Ahmet → Tumay’ın Halil → Apış’ın Yusuf→ Yostur’un Hasan Üssüün → Apışlar’ın Ali → Apili’nin Celal →Ümmet’in Yusuf → Ümmet’in Yakup → Ümmet’in Veysal → KindişAli’nin Osman → Hobu’nun Hamdi → Hamdi’nin Memet → Ce-mal’in Bekir → Cemal’in Şükrü → Mıstan → Küçük Memmet → HasSülemen’in Ziya → Cemal’in Mevlüt → Ahmet Onbaşı’nın Osman →

Page 56: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

42

Davutlar’ın Üssüün → Davutlar’ın İbraam →İyibler’in Memmet →İyibler’in Sülemen → İyibler’in Mahmut → İbiler’in Sülemen →İbiler’in Mahmut → Tıraşlar’ın Ramazan → Tıraşlar’ın Ahmet →Tıraşlar’ın Sali → Hacı Veli’nin Rasim → Hacı Veli’nin Ahmet →Çavuşlar’ın Mevlüt → Çavuşların İbraam → Hamzalar’ın HacıMemmet → Hamzalar’ın Hacı İsmail → Selimler’in Mevlüt → Selim-ler’in Sali → Gıgılar’ın Üssüün → Gıgıların Memmet → Davutlar’ınArif → Şibiller’in Ali → Şibiller’in İbraam → Şibiller’in Yonuz →Ağcalar’ın Hacı Osman → Ağcalar’ın Memiş → Körüssüün’ün Mus-tafa → Körüssüün’ün Haceli → Cin Osman → Apili’nin Mahmut →İbiler’in Yusuf → İbiler’in Davut → İbiler’in Mevlüt→ İbiler’in Ali→ Hasanlar’ın Mıstan → Gıgılar’ın Omar → Gıgılar’ın Osman →Enezler’in Ahmet → Enezler’in Hacı → Davutlar’ ın İrasim → Davut-lar’ın Galip → Davutlar’ın Zakir → Davutlar’ın İbraam → Mü k-rem’in Mustafa → Alabacağın Musa → Alabacağın Hasan → Alab a-cağın İbraam → Şaban’ın Omar → Celal’ın Osman → İbiler’in Omar→ Kütüğün Ali → İbiler’in Şekir → İbiler’in Hacı Üssüün → Coru-ğun Osman → Cinder’in Sülemen → Köseler’in Memmet → Coruğunİreşit → Köseler’in Mevlüt → Köseler’in Mahmut → Köseler’in PotSülemen → Köseler’in Halit → Köseler’in Abdullah → Poli Mevlüt→ İdris Kâaler’in Zeyni → İdris Kâaler’in Sülemen → İdris Kâaler’ inYusuf → İdris Kâaler’in Tayyar → İdris Kâaler’in Memmet → İdrisKâaler’in Halil Kâa → İdris Kâaler’in Omar Kâa → İdris Kâaler’inRamazan → İbiler’in Veli → İbiler’in Ramazan → İbiler’in Ahmet →İbiler’in İsmail → Davutlar’ın Hasan Üssüün → Türkmen Abdul lah→ Yukarı Pınar → Coruğun Selim → Coruğun Hacı İsmail → Kinkili→ Cinder’in Musa → Topal Memmet → Ali Osman → Çavuşlar’ınRamazan → Ağcalar’ın Hacı Memmet → Ağcalar’ın Ali → Ağc a-lar’ın Mevlüt → Ağcalar’ın Hüseyin → Orta Pınar → Davutlar’ınDavut → İdris Kâaler’in İdris → Hakkı’nın Hacı Omar → Tumay’ınHalil → Tumay’ın Selahattin → Tumay’ın Muharrem → Cin Ali →Hakkı’nın Ahmet → Davutlar’ın Ramazan → Arabeli → Yahşi’ninRamazan → Cin Memmet → Aşağı Pınar → Cami → Arabeli’ninMahmut → Şaban’ın Musa Öğretmen → Cin Mehmet’in Halil →Ham Çavuş’un Memet → Emiraliler’in Ali →Kerem’in Irza → HalilKâaler’in Nuri → Halil Kâaler’in Celal → Ası’nın İsmail → Kerem’inKader→ Apışlar’ın İsmail → Kerem’in Ahmet → Okul

Page 57: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

43

Yukarıda yazılı olan evler hem hane sahibini hem de adres sahibi-ni belirtmiş oluyordu. Bu evlerin iç tasarımları tamamen evde yaşayanbirey sayısına ve maddi duruma göre değişiklik arz ediyordu. Genel-likle evlerin içinde büyüklü, küçüklü odacıklar, ahır sekisi, kayıt damıve mağbeyn bulunurdu. Geniş odaların birinde yüklük ve ıstar tezgâhıolurdu. Istar tezgâhlarında dokuma türü ürünler yapılırdı. Her birindeTürkmen kültürünün izleri bulunmakla beraber birçok alanda kulla-nılmalarıyla günlük yaşantının vazgeçilmez parçaları oluyorlardı.Eskiköydeki meşhur Türkmen halı dokumacılığını ve dokuma çeşitle-rini anlatacak olursak şöyledir:

Page 58: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

44

Eski Kızılcaköy Türkmen Halıları

alı dokumacılığı Türklerin Orta Asya da göçebe olarak yaşadığıdönemlerde geliştirdikleri bir sanattır. Bu sanat bizlere Türklerin

yaşayış biçimlerini, kültürlerini ve göçebe hayatlarının tüm izlerinigöstermektedir. Çünkü o zamanki yaşantıda göçebe kültürü ve bununbir parçası olan çadır hayatı vardı. İşte bu çadırın ve iç döşemelerininyapıldığı dönemlerde Türklerdeki halı dokumacılığının alanları dahada gelişmiş ve bu kültür Orta Asya’dan Anadolu’ya daha da ilerlemişşekilde getirilmiştir.

Eski Kızılcaköy Türkmen halı dokumacılığı çok geniş bir kültürüneseri olması nedeniyle Türkiye genelinde çok iyi tanınmaktadır. Ta-mamen sabrın ve titiz bir çalışmanın ürünü olan bu halılarda çok bü-yük emek vardır. Genellikle Eskiköyde dokuma işini genç kızlar vekadınlar yaparlardı. Yapımı esnasında halıya kendi duygularını daekleyerek öyle desenler ve motiflerle süslüyorlardı ki böylece harikaürünler meydana çıkarıyorlardı.

Halı dokuma işleminin her aşaması çok büyük emek istiyordu.Özellikle halıcılığın hammaddesi olan yünün elde edilmesinden başla-yacak olursak yünün kazanılması için küçükbaş hayvancılığın yapıl-ması gerekiyordu. Bilindiği gibi Eskiköyde küçükbaş hayvancılıkyaygın bir şekilde yapılıyordu ve bu hayvanlardan temin edilen yünün,halı dokumacılığı için gerekli olan ip haline geliş evreleri de bayağızahmetli oluyordu. Bu dönüşümü anlatmak gerekir ise şöyledir:

H

Page 59: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

45

Öncelikle koyunların kırkım zamanı yünleri kırkılır ve yıkanıp ar-dından kurutulurdu. Elle istenilen inceliğe getirme işleminin peşindençıkrıkla bükülüp ‘hömelek’ olurdu. Hömelek iki kat olarak sağıldıktansonra bağdaş kurularak dizlerde gelep haline getirilirdi. Daha sonra bu‘gelepler’ kök ya da toz boyalarıyla farklı renklerde boyanırdı. Genel-de en sık kullanılan renkler kırmızı, cevizli, siyah, gömüklü, mavi,yeşil, sarı, kırmızı, tetir, al, beyaz, kahverengi, açık ve koyu yeşildi.Boyandıktan sonra tekrar yıkanıp kurutulurdu. Bu işlemin akabindeyumak yapılıp halı tezgâhlarına dokunmak için asılırlardı.

Halılar gömme tezgâhlarda dokunurdu. Bunları yapan bayanlarıngöz zevkleri ve duyguları bu halıların desenlerinin farklı farklı olma-sına sebep olurdu. Eskiköyde top adı verilen bu desenlerin birçokçeşitleri vardı. Özellikle en sık kullanılan desenler,

• Türk ocağı topu • Güllü top• Müftü topu • Teyyareli top• Bağbaşı topu • Dilikli top• Tolulu top • Çaylaklı top• Kıvrımlı top • Cıngıldaklı top• Bıçkırlı top • Antike top• Ulaklı top • Mehraplı top• Geyikli top • Ganevçeli top’tur

Halı dokumacılığında halının suları da önem teşkil ederdi Her ha-lının desenleri farklı olduğu gibi suları da farklı olurdu. Tamamendokuyan bayanların göz zevkine ve halı çeşidine göre bu sular değiş-kenlik gösterirdi. Bu sulardan örnekler verecek olursak:

• Güllü su • Gelin ağlatan suyu• Muallim suyu • Tırtırlı su• Çörekli su • Hıtırlı su• Narlı su • Laleli su• Gâvur suyu • Cücüklü su• Kabak gülü suyu • Yarım elma suyu• Karapınar suyu • Sümüklü böcek suyu• Armutlu su • Sarmalı çubuk suyu

Page 60: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

46

• Kılçıklı balık suyu • Çatıkkaş suyu• Mücestem suyu • Kelebek suyu• Aşşıklı su • Çatal suyu• Kipilli suyu • Erkekli çörek suyu• Kemerli su • Muskalı su• Öğretmen suyu • Sığır sidiği suyu• Küpeli su • Balıklı su• Köpekli su • Kazan kulpu suyu• Karnıyarık suyu • Çaylaklı su• Bağ yaprağı suyu • Bit gözü suyu• Sekimsiz elma suyu • Urganlı su• Yıldızlı su, en çok kullanılan sulardı.Halı yapımında başlangıç ile bitişe kadar yapılan işlemlere verilen

yöresel adlandırmalar şöyleydi.Öncelikle halı yapımının başlangıcı:Eriş → toprakcalık → boncuk döşemek → honker → kenar suyu

→ mehrap → to → top →mehrap → to → kenar suyu → honker →boncuk döşemek → toprakcalık’la halı sona erdirilirdi.

Eski Kızılcaköy Türkmenleri sadece halı değil birçok dokuma çe-şidi de yaparlardı. Günlük yaşamın bir parçası olan bu dokumalardanörnekler verecek olursak:

• Beş arşın halı • Heybe• Minder yüzü • Kilim• Yastık yüzü • Tülü• Namazlaa • Un çuvalları• Sedir halısı • Haral• Halı minder • Pala• Azık çantasıEl emeği göz nuru yapılan bu dokuma sanat eserleri Eski Kızılca-

köy Türkmenlerinin sabır ve titizlikle yaptıkları birer şaheserleridir.Eskiköyün geçmişten geleceğe uzanan kültürlerini ve yaşam biçimle-rini nesilden nesile aktaran en önemli kültür mirası olan dokuma sana-

Page 61: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

47

tının meydana getirdiği ürünler gelecekte çok daha önem kazanacak-tır. Bizlere düşen bu kültürlerimizi çok iyi bir şekilde muhafaza etmekve gelecek nesillere en iyi biçimde aktarabilmektir.

Dokuma işini bir tür sanat icra etmenin yanı sıra kimi aileler ge-çimlerini sağlamak içinde yapıyorlardı. Bu işin zor bir uğraş olmasıhasebiyle Eskiköyde yaşayanlar tarım ve hayvancılıkla daha çok ilgi-leniyorlardı. Hayvancılıkta genellikle küçükbaş hayvan tercih edilir-ken hemen hemen her evde birkaç tane de büyük baş hayvan bulunur-du. Bu hayvanlar ahır sekisi denilen, evin en geniş odasından 60–70cm. alçaklıkta bulunan bir yerde olur ve diğer odalarla iç içe bulunur-du. Odayla ahır sekisi arasında bu kot farkından başka birde ‘parmak-caklar’ olurdu. Parmakcak ağaçtan yapılma küçük kapılardı ve amacıhayvanların boşalarak odalara geçmelerinin engellenmesiydi. Ayrıcaahırla odaların iç içe olmaları doğal bir ısınmanın da gerçekleşmesineyol açıyordu.

Evlerde beslenen küçük ve büyükbaş hayvanlar kışları ahırda yazla-rı ise köyün çobanı tarafından sürüye katılarak dağlarda yayılırdı. Böy-lece hayvanlardan süt, peynir, tereyağı, yoğurt elde edilirken eti, yünüve gübresi de hayatın her aşamasında kullanılırdı. Elde edilen hayvansalürünlerin yanı sıra kuru bakliyatlar ve meyveler ‘kayıt damlarında’saklanırdı. Genellikle bu odalar kuzeye bakar ve serin olurlardı.

Diğer bir geçim kaynağı olan tarımda ise tarlalar ekilerek elde edi-len ürünlerden yemek ihtiyaçları karşılanırdı. Tarlalarda mevsiminegöre seneden seneye ürünlerde farklılık olur buna paralel ekinlerinkaldırılması da farklılık gösterirdi. Yani yağmur ya da karın iyi yağ-ması o seneki ekinin verimini artırdığı gibi böyle zamanda ekin bololduğu için bu nedenle ekin biçme işi tırpanla yapılırdı. Eğer tam tersiolursa ekin zayıf olur ekin biçme işlemi de orakla yapılırdı. Tabi kigeniş tarlaları biçmek zor olduğu için kalabalık bir ekiple çalışılırdı.Ekin biçildikten sonra kağnı ya da at arabaları ile harman yapılarakdüğenlerle sürülürdü. Ardından savrularak ürün ile saman birbirindenayrılırdı.

Ayırma işlemi sonrası yerde kalan toprakla buğday karışımı (ba-das) süpürülerek gözerle elenir ve buğday kazanılmış olunurdu. Nekadar zor şartlarda çalışıldığı ve emek harcandığı bir avuç buğdayıbile kaybetmemek için yapılan bu işin öneminden anlaşılıyordu. Her

Page 62: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

48

hanenin tarlası olduğu gibi büyüklü küçüklü bahçeleri de olur buralar-dan günlük ya da senelik mutfak ürünleri temin edilirdi. Günlük üreti-len sebzelerin bir kısmının kullanımından sonra geri kalanlar kurutula-rak kışa hazırlık yapılırken ‘arıstağa’ da üzüm ve domates hevekleriasılıp kışa kadar tazeliğini koruması sağlanıp yiyeceklerin bozulmasıda engellenirdi. Ayrıca köydeki en önemli üretim meyve yetiştiricili-ğiydi. Elma, armut, kayısı, erik ve üzüm üretimi en yaygın olanlarıydı.Bunlar çiğ olarak yenildiği gibi kurusu ve hoşafı çeşitlilik arz ederekbelirli mevsimlerde yenilirdi. Ayrıca ağaçların dalı, yaprağı, kütüğü vekıraçlardaki üzümlerin çiplileri ise yakacak olarak kullanılırdı. Enverimli kıraçların bulunduğu bu bölgede üzümlerden pekmez yapılır-dı. Pekmezin elde ediliş şekli belirli aşamaları içeriyordu. Bundankısaca bahsedecek olursak:

Pekmez KaynatmaEskiköyde üzümler bağ bozumu zamanı kıraçlardan toplanarak

evlere getirilir ve havutlara konularak burada yıkanırdı. İçlerine pek-mez toprağı katılarak el ya da ayaklarla iyice çiğnendikten sonra şireolurdu. Burada pekmez toprağı en önemli unsuru oluştururdu. Pekme-zin koyulaşmasını ve kıvama gelmesinin yanı sıra eğer toprak katıl-mazsa pekmez ekşi olurdu. Bu nedenle pekmez toprağının bulunduğuözel mevkilere gidilerek toprak temin edilirdi. Genelde Eski Kızılca-köy Türkmenleri Ağ bayır ve Çanakçı- Karalık arasındaki Gö Kuyu-dan bu toprağı getirirlerdi.

Daha sonra şireler, şire leğeninde süzme yoğurtla karıştırılıp kev-girlerle süzülerek karıştırılır ve köptürülerek ardından hereni ya dakazanlara konup dinlenmeye bırakılırdı. Burada ki süzme yoğurdunamacı pekmezin renginin siyah (koyu) olmasını önlemektir. Dinlen-meye bırakılan pekmezin toprak ve yoğurt tortularının dibe çökmesiiçin soğuması beklenir. Pekmezin içersine ayva ve ireyhan konularakgüzel kokması sağlanırdı. Konulan ayva kıvamına gelince alınarakyenilirdi. Daha sonra pekmez büyük çömçelerle savrularak (belli me-safeden doldur boşalt yapılarak) kıvamına getirilir ve kepçelerle küp-lere doldurulurdu. 3 ila 4 gün boyunca kaynatılarak yapılan pekmezlerbir sene yetecek kadar yapılırdı. Köyde pekmez yapamayanlara isedağıtılarak bir yardımlaşma sağlanırdı.

Page 63: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

49

Bu işlemler esnasında diplerde kalan tortular çuvallara konularakbir leğene bırakılır ve süzülen pekmezler ziyan edilmemiş olurdu.Pekmezin birde toprak ve yoğurt katılmadan yapılanı olurdu. Buna daekşi pekmez denir ve özellikle kış aylarında patatesin közlemesininyanında şerbet gibi içilirdi. En önemlisi pekmezler farklı tatlarda olsundiyerek kabak ve gök domates katılarak da ayrı ayrı yapılırdı.

Ayrıca unutmadan, pekmezden yapılan çeşitli tatlılar olurdu kibunların tadına doyum olmazdı. Köğtür, ekşi pekmez, çalma pekmezi,kedi batmaz, pestil, püs ve haside pekmezden yapılan tatlılardı. Bunlarbelirli gün ve zamanlarda yapılarak insanların tatlı ihtiyaçları karşı-lanmış olurdu. Tatlı demişken; Eskiköyde arıcıkla uğraşanlarda vardı.Genellikle Eskiköydeki belirli aileler bahar aylarında yaylalara göçe-rek buralarda da hayvancılık ve çiftçiliğin yanı sıra arıcılıkta yaparlar-dı. Geniş yaylalarda hayvanlarını yayarlar, ekinlerini biçerler, ballarınıüretirler ve elde ettikleri ürünlerini tekrar köylerine getirirlerdi. Getiri-lenler arasında buğdayen önemli gıdayı oluşturuyordu. Çünkü buğday-lardan elde edilen yarma ve bulgurlar günlük yaşamın en önemli temelgıdasıydı. Tabi ki buğdaydan bulgur ve yarma elde etmekte zahmetlibir işti. Eskiköyde bulgur ve yarma ‘soku’ dövülerek yapılırdı. Belirliyerlerde olan sokulara toplanılarak imece usulü yapılan soku dövmeişlemini anlatmak gerekirse şöyledir:

Soku DövmeHasat sonundaki buğdayların yaklaşık 40–50 cm. çapında 50 cm.

yüksekliğindeki ortası çukur bir taş içersinde belli insanlar tarafındanellerindeki tokmaklarla uzun süre sistematik dönüşlerle vurularakbulgur ve yarma elde etme işlemine soku dövme denilir.

Bu işlem imece usulünde yapılan bir iştir. Köyde kimin buğdayıdövülecekse evine en yakın soku taşında ya da var ise kendi sokusun-da toplanılarak ve kalabalık bir ekiple eğlenceli bir şekilde çalışılırdı.

Soku dövmeye gelenler yanlarında yaş üzüm, köğtür, ceviz, iğdeve soğuk su getirirlerdi. Bir yandan çalışırlarken bir yandan da sohbet-ler ederek getirdikleri yiyeceklerini yerlerdi. Eğlence havasında geçenbu işin en önemli püf noktası herkesin uyum içersinde soku dövmeişlemini yapmalarıdır. Çünkü tokmaklar ritmik ve birbiri ardına vurul-duğu için çalışanların işe yoğunlaşmaları çok önemlidir. Neticede işe

Page 64: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

50

adapte olmak ve titiz bir şekilde takip etmek çalışmanın kalitesiniyükselterek işin bir an önce sona ermesini sağlıyordu.

Soku dövme işleminden önce ve sonra yapılacak işlemlerde vardı.Bunları da kısaca anlatmak gerekirse şöyledir:

Öncelikle bulgur yapılışından başlayalım. İlk aşamada buğdayelenir, temizlenir ve ardından kaynatılır. Belli süre kaynattıktan sonrayere serilerek 2–3 gün kurutulur. Bu işlem sonunda buğday ‘hedik’olmuştur. Daha sonra bu hedik sokunun içersine belli miktarda konu-lup hafif su dökülerek ıslatılır ve tokmaklarla dövülerek buğdayınkabarıp kabuğunun çıkması sağlanır. Bu işlemden sonra mevcut ürünbir gün bekletilip ertesi gün serilerek kurutulur. Malzeme kurur kuru-maz rüzgâra karşı savrularak kabuk ve tane birbirinden ayrılır. Sonratekrar elenir ve tek tek elle temizlenir. Hazırlanan malzeme köylülerceimece usulü el değirmenlerinde çekilir ardından kalburla elenir. Kal-burüstündekiler kalın altındakilerde ince bulgur olur ve çuvallara ko-nularak muhafaza edilirdi.

Şimdi ise yarma yapılışını anlatalım. Yarmanın bulgur yapılışın-dan tek farkı kaynatılmamasıdır. Öncelikle buğday elenir ve temizle-nir. Daha sonra soku taşına konulup hafif ıslatılarak üç dört saat tok-maklarla dövülür. Böylece buğdayın kabuğu çıkarılmış olur. Bu iş-lemden sonra mevcut ürün bir gün bekletilip ertesi gün serilerek kuru-tulur. Malzeme kurur kurumaz rüzgâra karşı savrularak kabuk ve tanebirbirinden ayrılır. Sonra tekrar elenir ve tek tek elle temizlenir. Hazır-lanan malzeme evlerde bulunan el değirmenleri ile imece usulü bir kezçekilir ve tekrar temizlendikten sonra yarma haline gelir. Daha sonraçuvallara konularak çoğunluğu ‘kayıt damlarında’ bir kısmı ise ekmekyapılması için tandırlıkta muhafaza edilirdi.

Yufka Ekmek YapmaEskiköydeki evlerin bir odasında ekmek tandırı olurdu. Ekmeklik

denilen bu yerde yufka ekmek, çörek, bazlama, sacda soğan-firekböreği ve hamırsız yapılırdı. Bunlar genelde imece usulü köydekibayanlar tarafından belirli günlerde organize edilirdi. Tandırın özellik-lerinden bahsedecek olursak: 80-90 cm. derinliğinde yukarı doğru 60-70 cm. doğru daralan bir kuyu sistemidir. Buradaki daralmanın amacıısının tabanda fazla kalmasıdır. Ayrıca dumanın çıkması için bacası

Page 65: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

51

olan pınara ve havalandırmayı sağlanmak için külle yapılırdı. Enönemli unsurları oluşturan bu iki sistem çok profesyonelce dizaynedilirdi. Tandırın üzerine konulacak sac birkaç parça yassı taş konula-rak dengelendikten sonra oklava ile açılan hamurlar saçta yufka olur-lardı. Tandırın yanması için çipli, tezek, gazel, saman ve talaş kullanı-lırdı. Bunların tandıra atılmasında saçacak, yufkanın döndürülmesindepişirgeç, hamurun açılmasında ve yapışmasını önlemekte uğra, yereserilmek üzerede ‘itea’ kullanılırdı.

Tandırlar yemek ve ekmek yapımından ziyade bir yandan daısınmayı sağlayan bir soba görevini de yapmış oluyordu. Tandırınyakımın da kullanılan malzemelerin bazıları doğadan bazıları da hay-vansal ürünlerden yapılarak temin edilirdi. Eski Kızılcaköydeki çoğuevde küçük ve büyükbaş hayvan beslendiği için hayvansal yakacaklarbol olurdu. Bu yakacakların yapılışlarına göre çeşitleri fazlaydı. Bun-ların isimlerini ve yapılış şekillerini yazacak olursak şunlardı:

1. Hayvansal YakacaklarYer kermesi: Kış aylarında ahırlarda kalan hayvanların gübreleri

biriktirilirdi. Biriktirilen gübreler çiğnemek suretiyle hem enden ge-nişletilir hem de yer tasarrufu sağlanmış olurdu. Daha sonra baharayında dışarı çıkartılarak kurutulur ve bunları yakacak olarak kullanır-lardı.

Tezek: Genelde yayılan hayvanların yattığı yerlerden ya da sulan-dığı çeşme başlarından hayvan gübrelerinin toplanıp, kurutulmuş hali-ne denilir.

Yapma: Ahırdan ekseriyetle günlük yapılmış taze gübreler alınır.Bunlar duvar üstlerine ya da yamaçlarına çarpılarak yapıştırılır vekuruyunca da kullanılır.

Kasnak: Çoğalan hayvan gübreleri çiğneyerek yere sererler. Alt-larını da yapışmasın diyerek az sulandırırlar. Daha sonra derisi olma-yan boş kasnakla kalıplar haline getirerek kurumaya bırakırlar. Sonrayakılmak istendiğinde kalıplar halinde alınarak kullanılırdı.

Kıyalak: Davar gübreleri süpürülerek toplanır. Ardından bunlarıelemek suretiyle ince ve kalın olarak ayırırlar. İri olanına gı denilir veyakmakta kullanılır. İnce olana da fışgı denilir buda hayvanların altla-rına atılarak yerlerin kuru kalması sağlanırdı.

Page 66: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

52

Topaç: Hayvan gübreleri iki yumruk kalınlığında hazırlanarak av-lu duvarlarına düzülürdü. Belirli bir zaman kurutulduktan sonra kulla-nılırdı.

Kesme: Biriken hayvan temeği yere serilirdi. Bunlar bellerle bak-lava dilimi şeklinde ya da dikdörtgen şeklinde kesilerek hazırlanırdı.Daha sonra ihtiyaç durumunda kalıp halinde alınarak kullanılırdı.

Beslenen hayvanların hiçbir şeyi zayi olmuyordu. Eti, sütü, derisive gübresi zengin bir kullanım alanı içeriyordu. Yazdığımız bu hay-vansal ürünlerin yanı sıra doğadan temin edilen, günlük yaşam ihti-yaçlarının karşılandığı bitki ve otlarda vardı.

Eski Kızılcaköyün konumuna baktığımız zaman tamamen dağ vetepelerin bulunduğu bir yapı ve yamaçlarından dere yollarının geçtiğibir coğrafyada kuruluydu. Eskiköyü çevreleyen bu mevkilerin yöreselisimlerini ve bu bölgede yetişen bitki örtüsünün kullanım alanlarınıyazacak olursak şunlardır.

Eski Kızılcaköydeki Coğrafi Bölge İsimleri

• Gazeler • Demirlean yamacı• Solguz tepesi • Yarık kaya• Pambıklık • Arılık• Kale boyu • Davulbaz• Çecin sivri • Çağırşak• Keçi Kalesi • Çiğdem dağı• Hamır dağı • Boztepe• Üssü’ün deresi • Aşılık deresi• Nebi deresi • Çecin dere• Kedi deresi • Arpa deresi• Derin dere • Çatal deresi• Kâaler’in dere • Dere bağıBöyle zengin bir tabiatın çevrelediği Eski Kızılcaköydeki doğal

nimetlerden yararlanmamak kaçınılmaz oluyordu. Bu bölgelerderengârenk çiçekler, sayısız bitki ve otlar, av hayvanları ve tarifsiz birmanzara insanların yaşamlarını süslüyordu. Av hayvanlarının bu alan-ları tercih etmeleri ve buralarda üremeleri tamamen doğa şartlarının

Page 67: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

53

uygunluğundan ileri gelmekteydi. Özellikle keklik, tavşan, bıldırcın,ala sığırcık, kervan kuşu ve güvercinler belirli zamanlarda avlanaraksofraları çeşitlendiriyordu. Bir çeşit hayvan barınağı da olan bu ot yada bitkilerden elde edilen yakacaklar ise günlük yaşamın bir parçasıoluyordu. Geniş bir alanı kaplayan bu uçsuz bucaksız yerlerde yetişenot ve bitkilerden elde edilen yakacakların adlarını ve özelliklerinisıralayacak olursak:

2. Ot ve Bitkisel YakacaklarYalangı: Sarı çiçekleri olan dağın hemen hemen her yerinde bu-

lunan bir ottur.Geven: Görünüşü kirpiye benzer oval bir bitkidir. Genellikle şire

zamanı tandırda kullanılırdı.Çivi: Gelincik otudur. Sapları kuruyunca çok güzel yanardı.Yağlıca: Diğerlerine oranla daha kalın ve ağaca yakın bir bitkidir.

Dayanıklılığı diğerlerine nazaran daha fazla ve ekseriyetle Keçi Kalesicivarlarından toplanırdı.

Götübüyük: 30–40 cm. yüksekliğinde kök tarafı kalın bir bitkidir.Odunsu yapısıyla yakımı kolay ve yanma süresi daha uzundur.

Bağ çiplisi: Üzüm kıraçlarındaki dallardan elde edilirdi. Eskiköy-de en çok kullanılan yakacak türü buydu.

Boz çalı: Alıç tarzı ağaçlardan elde edilen yakacaktır.Ağaç dalı ya da kütüğü: Ağacı olanların keserek elde ettikleri

malzemedir. En dayanıklı yakacakta budur.Gazel: Tandırlarda tutuşturmayı sağlayan sonbaharda dökülen

yapraktan elde edilen yakacaktır.İşte bu bahsettiğimiz doğal ortamlardan ve hayvanlardan elde edi-

len ürünler kullanım alanlarına göre köylülerce yemek yapmakta,hayvanların besi işlemlerinde, ısınmada, ilaç yapımında ve çeşitliihtiyaçların giderilmesinde köylülere aşırı kolaylık sağladığı gibi ha-yatlarının devamı içinde önem teşkil ediyordu. Yukarıda yakacakolarak kullanılan bitki ve otlardan bahsetmiştik. Şimdi ise günlükyemek ihtiyacının karşılanması için belirli mevsimlerde toplanan bitkive otlardan bahsedeceğim.

Page 68: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

54

Eskiköyü çevreleyen bu zengin bitki örtüsü ve tarifsiz doğadayaygın olarak, çiğdem, şah dereotu, kırksinir, bırçalık, yilmik, düğünotu, eşgi yaprağı, lale, kuzukulağı, çiriş, mercimek, tekesakalı, hardal,yemlik, pezi (toklu başı), evellik, kazayağı, semizotu, taze yonca ucu,kangal, kenger, hindi bağı, çitlik ve devetabanı yetişirdi. Bunlarınbazıları çiğ olarak bazıları da pişirilerek yenilirdi.

Ayrıca kokusu keskin olan belirli otlardan ilaç ve sakızlarda yapı-lırdı. Özellikle şah dereotu alerjiye ve böbrek taşına, boz yağlıca suyusoğuk algınlığına, hindibağı idrar ve bağırsaklara, bıcırgan otu böbrektaşına, kırksinir otu yaralara, yilmik genelde vücudun her yerine, dü-ğünotu şişen yerin içindeki iltihabın akmasına, ebe gömeci ve bırçalıkotu mayasıra, nane, ada çayı ve papatya ise mide ağrılarına çok iyigelirdi.

Bunların yanı sıra köyde hastalıklardan anlayan tecrübeli kişilere‘olçun’ denilirdi. Kendi ustalarından ‘el’ alarak bu işi yapan olçunlarhasta olanları iyileştirmek için özellikle kırık yerlere kavak kambağıkoyarlar, iltihaba arı pisliği sararlar, kulağa ve göze bebek emzirenkadının sütünü damlatırlar, soğuk algınlığına şişe çekip zift vururlarve yaraya kül basarlar, itdirseğine sarımsak, kırığa üzümle bal karışı-mı, yaralara ekşi elma, soğan, iltihaba ise çekirdek zeytin karışımınısararlardı.

Tüm bu anlatılanlar çok ilkel görünse bile o günün şartlarındafaydalı olduğu gibi günümüzde bile ot ve bitkilerden elde edilen karı-şımlar daha çok itibar görmektedir. Neticede yapılan tüm ilaçların datemeline inilecek olursan tabiattaki birçok çiçek, ot ve bitki karışımlarıkarşımıza çıkacaktır. Bazı otlar ise keyif açısından toplanırdı. Özellik-le sakız yapmak için kenger, kara çıtlık ve tavşankulağı toplanırdı.Bunlardan kara çıtlık ve tavşankulağı topraktan sökülür ve köklerin-deki topaklardan toprak yıkanarak hemen çiğnenirdi.

Kenger sakızının yapımı ise biraz uzun sürerdi. Anlatmak gerekirse ön-celikle dağdaki dikenli olan kenger toplanırdı. Genelde Seyfe Gölü civarla-rında olan bu bitkiyi toplamak için oralara kadar gidilirdi. Daha sonra top-lanan kengerler eve getirilir ve dikenli kısmından kesilerek içindeki sütü birsahana damlatılırdı. Bir müddet sahanda kaynatıldıktan sonra topaklaşma-sının ardından sakız olarak çiğnenirdi. Genelde bu sakızı yapanlar köydekiçocuklara dağıtarak gönüllerini hoş ederlerdi.

Page 69: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

55

Köz TandırKış aylarında tandırlarda kullanılan ot ve bitkilerden elde edilen ya-

kacaklar ısınmak için çok idealdi. Akşamları tandırın içindeki malzeme-lerin közlenmesiyle beraber tandırın üzerine engin bir iskemle konulurve ısınmak isteyenler ayaklarını bu iskemlenin arasından sokarak tandı-ra sarkıtırlardı. Daha sonra bu iskemlenin üzerine pala örtülerek ısınındışarı çıkması engellenirdi. Böylece ayaklar tandırın içindeki sıcaklıklaısınır ve bu ortamda sohbetler edilerek vakit geçirilirdi.

Bu tandır haricinde diğer odalarda da yer yer köz tandırları daolurdu. Bu köz tandırlarına ana tandırdan alınan közler dökülür veböylece bu közlerle bulunduğu odaların da ısınması sağlanırdı.

Köz tandırlar ana tandır gibi ekmek ve yemek yapımında değiltamamen ısınma amacıyla kullanılırdı.

Ayrıca tandırların diğer bir kullanım alanları da çıkardığı alevler-den kaynaklı bir nevi ışık vazifesi görerek aydınlatmayı da sağlıyordu.Çünkü bilindiği gibi Eskiköyde elektrik olmadığı için ışıkta yoktu.Işığın olmadığı yerde tandır alevinin aydınlanmayı tamamen sağlaya-mayacağı bellidir. Zaten tandırlar aydınlatma için kullanılan bir sis-temde değildi.

Eskiköyde aydınlatma işi, teknolojinin zamanla değişmesine bağlıolarak değişkenlik göstermiştir. Aydınlatma cihazlarını bu gelişimlereparalel olarak sıralayacak olursak şöyledir:

1- Bezir Çırası2- İdare3- Gaz Lambası4- LüküsYukarıda saydığımız dört aydınlatma cihazlarından bezir çırası

hariç diğerlerinin çoğunu belirli dönemler insanlar gördüğü için yal-nızca bezir çırasının nasıl ve neden yapıldığını anlatacağım.

Bezir ÇırasıBezir çırasında kullanılmak üzere bir çeşit susam olan zeyrek (za-

rek) ekilmekteydi. Zeyrek olgunlaştıktan sonra toplanıp değirmenlerdeçekilerek yağı ve posası birbirinden ayrılıyordu. Posası hayvanlara

Page 70: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

56

yem olarak verilir yağı ise hem köylüler tarafından yemek yapmakhem de bahsettiğimiz bezir çırasının yanması için kullanılırdı. Bezirçırası çamurdan yapılan çanaklara zeyrek yağının konulması ve içinekonulan fitilin yakılmasıyla aydınlatma işini sağlardı. En eski aydın-latma sisteminden biri olan bezir çırasına fitil olmadığı zamanlar eski‘çarlardan’ bir parça kesilerek konulurdu. Çok iyi bir aydınlatma sağ-layan bu sistem uzun süre Eski Kızılcaköy Türkmenleri tarafındankullanılmış daha sonra teknolojinin gelişimine bağlı idare, gaz lambasıve lüküs sırayla Eskiköylülerin hayatlarında yer bulmuştur. Aydınlat-ma kadar önem taşıyan diğer bir unsur ise su ihtiyacının karşılanma-sıydı. Eskiköyü çevreleyen dağ, tepe ve yamaçlardan söz etmiştik.Dağ ve tepe yamaçlarından ve köy içersindeki doğal dere yollarındansonbahar ve kış aylarında akan yoğun sular mevcut bölgenin suyadoymasını sağlıyordu. Böylesine yoğun bir su akışı yer altı su seviye-sinin yükselmesine buna paralel olarak ta çeşme ve kuyu sularınınartmasına sebep oluyordu. Mevcut sularla bostanlar sulanır, hayvanla-rın ve insanların su ihtiyacı karşılanırdı.

Tabiatın ve canlıların hayatları içi en önemli ihtiyaç olan suyuköylüler çeşme ve kuyulardan temin ederlerdi. Köyde aşağı, orta veyukarı çeşme olmak üzere üç çeşme vardı. Bu çeşmelerin adları ko-numlarından dolayı yönsel bir tarif olarak verilmiştir. Köylüler hangiçeşme kendilerine yakınsa onu kullanırlardı. Ayrıca kuyusu bulunan-larda vardı. Buralardan da su temin etmek mümkündü. Kullanılacaksular testilerde muhafaza edilirdi.

Eskiköydeki çeşme ya da kuyulardan suların temin edilmesi kolayfakat evlere taşınması inanılmaz zor ve çok meşakkatliydi. Böyleyorucu bir işin olması mevcut suyun önemini daha da artırıyor veköylülerin dâhiyane fikirleriyle kullanım alanlarının da çoğalmasınaneden oluyordu. Farklı kullanım alanlarından bir tanesi tuvalet diğeride banyolarda sergileniyordu. Banyo esnasında uygulanan farklılıktanbahsedecek olursak şöyleydi:

Konumuzun başlarında her evde bulunan ahır sekilerinden bah-setmiştik. Ahır sekilerinde bulunan hayvan gübreleri bir yerde topla-narak ‘temek’ oluşturuluyor ve bu temeklerde ıslatılarak dışarı serili-yordu. İşte bu gübrelerin ıslatılması için temiz su taşınmasından ziya-de kullanılmış sudan istifade ediliyordu. Bu sistem için banyo uygun

Page 71: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

57

görülmüştür. Uygulanış şekli ise kullanılmayan bir kağnı tekeri, ahırınbir köşesine toplanan temeğin arkasına gelecek şekilde konularakbunun üzerinde banyo yapılıyordu. Banyoda erkekler ‘gö sabun’,bayanlar ise ‘gazlı baş kili’ kullanırlardı. Baş kili Cemeleden getirilirve kırık çanağa az bir gaz yağı ile konularak karıştırılırdı. Ardındansaça sürülür ve ‘kemik tarakla’ taranırdı. Böylece temeğe akan sugübreyi ıslatarak yumuşamasını sağladığı gibi hem banyo yapılmışhem de banyo suyu temeği ıslatmış oluyordu. Daha da önemlisi ahır-daki sıcaklıkla banyo yapan üşümüyordu. Bu işlem başta ilkel gibigörünse de pratikte zekice düşünülmüş ve uygulanmış bir olaydır.

Sonuç olarak suyun hayatta birçok faydasını sıralarken ne yazık kiEski Kızılcaköyün sudan kaynaklanan bir sel yüzünden zarar gördü-ğünü ve göçün kaçınılmaz olduğunu tekrar hatırlatmamızda faydavardır.

Ne acıdır ki yokluğu çekilmez bir dert olan suyun aşırı varlığı nere-deyse 800 yıllık geçmişi olan bir köyün tarihten silinmesine ve yüzlerceinsanın atalarından kalma yurtlarını terk etmelerine sebep olmuştur.

Page 72: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

58

Eski Kızılcaköy TürkmenlerindekiKöy Oyunları

yunların meydana geliş şekillerine bakıldığı zaman insanlarınyaşamları esnasındaki tabiat olaylarından, avlanmalardan ve

günlük yaşamdaki figürlerden etkilendiklerini söylememiz doğru biryaklaşım olur. Çünkü bu bahsedilen olaylardaki görsel ve fizikseletkenler ile oyunlar arasındaki benzerlikleri görmemek mümkün de-ğildir.

Daha sonraki dönemlerde insanlığın dinsel yaşantıları da yine buolaylardan kaynaklı yeni bir görselliğe dönüşmüştür. Özellikle Şama-nist kültürde kötü ruhları kovmak ya da Tanrıya şükran borçlarınıödemek için şekillere dayalı fiziksel unsurları kullanmaları dinseltörenleri meydana getirmiştir. Bu törenler daha sonraları farklı kültür-lerin etkisinde kalarak bereket, sağlık, yeni yıl ve önemli günlere ka-vuşmayı amaçlayan oyunlar haline gelmişlerdir.

Orta Asya da başlayan bu oyun kültürü İslamiyet’in benimsenmesiile beraber Anadolu coğrafyasına da gelmiş ve buradaki mevcut kül-türlerden de etkilenerek artık yılın belirli günlerinde, düğünlerde,törenlerde ve eğlencelerde sergilenen oyunlar haline gelmiştir. Böyle-ce insanların vakit geçirmeleri ve eğlenmeleri sağlanmıştır.

O

Page 73: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

59

Oynanan bu oyunlar yörenin kültürünü, sosyo-ekonomik yapısını,manevi değerlerini, yaşam tarzlarını ve yöresel konuşma biçimlerini yan-sıtarak bölge ve bölge insanları hakkında bizlere bilgiler vermektedir.

Eski Kızılcaköy Türkmenleri tarafından oynanan birçok köyoyunları vardır. Fakat bunlardan birçoğunun ismi bile hatırlanmayarakunutulmaya yüz tutmuştur. Amacım bu oyunları gelecek nesle yazılıdahi olsa bırakarak kültür mirasımıza sahip çıkmalarını sağlamaktır.Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin oynadığı oyunları seyirlik (orta oyu-nu), beceri ve eğlence oyunları olarak üç dalda topladım. Anlatacağımseyirlik oyunlar oynanmamaktan dolayı tamamen unutulmuştur. Eğ-lence ve beceri oyunları ise çok azda olsa değiştirilmiş olmalarınarağmen oynanarak yaşatılmaya çalışılmaktadır.

1. Tura Oyunu

Eski Kızılcaköy Türkmenleri arasında sıkça oynanan bir tür becerioyunudur. Genelde kişi sınırlaması olmayan oyunda 2 ebe ile beraber8 kişilik oyuncu ekibi vardır ve oynanış şekli ise şöyledir.

Öncelikle geniş ve düz bir alanda oynanması gereken oyunu oy-nayacak mekân tespit edilir. Bu alan genelde köydeki harman yeri yada düz yayla tarzı yerler olabilir. Yeri ayarladıktan sonra oyun alanı-nın ortasına iri bir kazık çakılır bu kazığa 8-10 metre uzunluğunda ikiadet urgan bağlanır ve bu urganlardan oyun için seçilen iki ebe tutarakkazık etrafında dönmeye başlarlar. Bu esnada kazık etrafına ellerikamçılı kişiler daire şeklinde dizilip urganlara tutunmuş ebelere kam-çılarla bir yandan vururken diğer yandan da ebelere yaklaşıp uzaklaş-ma hareketi yaparak ebelerin kendilerini yakalamalarını önlemeyeçalışırlar.

Oyun esnasında ebenin amacı ise kamçıyla kendilerine vuran kişi-leri ellerindeki urganları bırakmadan yakalamaya çalışmaktır. Eğerebeler kendilerine vuranları yakalayamadan oyun sürüp giderse yedik-leri dayak yanlarına kâr kalır. Bu esnada kendilerine vuranlardan birertanesini yakalarlarsa o yakaladıkları kişiler yeni ebeler olurlar ve orta-ya geçerek oyuna kaldıkları yerden devam ederler. Biraz sert gibigörünen oyunda oyuncular birbirlerine vurma hareketlerini tamamenarkadaşlık çerçevesi içersinde yaptıkları için oyun daha da bir zevkkazanır ve oyuna gülerek devam ederler.

Page 74: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

60

2. Kelle AtmaTamamen beceri oyunu olan kelle atma sadece düğünlerde oyna-

nan bir tür güç gösterisidir. Buradaki amaç köyün en güçlü erkeğinitespit etmektir. Oynanış şekli ise şöyledir.

Düğün evinde kesilen büyükbaş hayvanın kellesi oyunun enönemli malzemesini teşkil eder. Bu kelle düğün sahibi tarafından sak-lanarak oyunun başlaması esnasında gençlere verilir. Oyunun amacımevcut kellenin istenilen evin damına, yarışma için iddialı kişilertarafından atılmasıdır. Köyün gençleri kelle ile beraber öncelikle oyuniçin seçilen evin önüne giderler. Bu evin köydeki en yüksek ev olmasıönemli bir kuraldır. Oyundaki ev seçildikten sonra burada toplanangençlerden kendisine güvenenler ‘Bu oyunda bende varım’ diyerekmeydana çıkarlar. Oyun başlanmadan önce kellenin burun kısmı içtendelinerek parmaklarla tutulabilecek şekle getirilir.

Oyunda gençlerin uyması gereken kural ise evi arkalarına alacakşekilde geriye doğru kelleyi atmalarıdır. Öncelikle kelle yere konulur vesonra atacak kişiler sırayla kellenin burnunu parmaklarıyla kavrayarakevin damını arkalarına alacak şekilde fırlatırlar. Sırayla deneme yapıl-dıktan sonra damın üstüne düşürmeye başaran kişi yarışmayı kazanır veköyün en kuvvetli erkeği unvanını alır. Eğer dama birkaç kişi düşürürseo zaman damın üstüne belli mesafede urgan gererler bu sefer bu urganıgeçiren birinci olur. Oyunun bitmesiyle beraber düğün evindeki davul,zurna ekibi çağırılarak bunların eşliğinde kalabalık gurup yarışmayıkazanan kişiyi kendi evine kadar türküler eşliğinde oynayarak sırtların-da getirirler ve kazanan kişinin evinin önünde davul, zurna çalıp gelen-lere şeker, şerbet ikram ederler. Böylelikle oyun sona erer ve köyün enkuvvetli erkeği yani köyün yiğidi seçilir. Kazanan kişi ömrünün sonunakadar bu unvanıyla anılarak saygıya tabi kılınır.

3. ÇırahmaBir tür beceri oyunu olan çırahmada kişi sınırlaması olmamasına

karşı genelde 5-6 kişiyle oynanır. Bu oyununda geniş bir alanda oy-nanmasından dolayı genelde harman yeri tercih edilir. Oynanış şekliise şöyledir.

Oynanacak sahaya normal bir daire çizilir ve daire içersine üçayaklı, çatal şeklinde ağaçtan yapılma bir ‘çelik’ konulur. Çizilen

Page 75: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

61

dairenin yanında da oyunun ebesi bekler. Daha sonra daire içersindekiçeliğe belli bir mesafeden çizgi çekilir ve burada ellerinde değnekleriolan yarışmacılar bekler. Yarışmacıların amacı bulundukları mesafe-den ellerindeki değnekleri sırayla fırlatıp daire içersindeki çeliği vura-rak belli bir mesafeye uzaklaştırmaktır. Değneği fırlatıp çeliği vuranyarışmacı çeliğin uzaklaşması ile bulunduğu yerden hemen koşarakattığı değneği düştüğü yerden alıp başladıkları çizgiye hemen geridöner. Bu arada ebenin yapması gerekende vurulan çeliği düştüğüyerden koşarak almak ve bu arada değneğini almaya gelen yarışmacı-ya yetişip el sürerek onu sobelemek ve böylece onu ebe yapmaktır.Artık sobelenen kişi ebe olur ve yarışma bu şekilde sürüp gider. Buoyunda pratiklik ve hız en önemli unsurdur. Bu iki unsuru başaran kişioyun bitene kadar ebe olmaktan kurtulur.

4. Güvercin TaklasıTam bir eğlence oyunu olan güvercin taklası genelde sekiz kişiyle

oynanır. Oyuncular oyuna başlamadan önce dörderli iki guruba ayrı-lırlar ve ebe olacak gurubu seçerler. Oynanış şekli ise şöyledir.

Ebe olan guruptaki iki kişi sırt sırta vererek ellerini dizlerine geti-rir ve eğilirler. Diğer iki kişide eğilen bu kişilerin kalçalarına karşılıklıolarak kafalarını yanaştırarak zemini oluşturmuş olurlar. Karşı gurup-takiler belli bir uzaklığa geçerek kafaları diğer iki kişinin kalçasınayanaşmış olanların üstünden hiza alarak sırayla takla atmaya başlarlar.Burada amaç hiza aldıkları yerden atlarken düzgün bir şekilde karşıtarafa geçmektir. Eğer atlayanlardan bir kişi hizasını aldıkları yerdençapraz olarak karşıya geçerlerse ya da karşıya hiç geçemezlerse yan-mış olurlar. Bundan sonra zemini yanan gurup oluşturur diğer gurup-taki oyuncularda kuralına uygun olarak atlamaya çalışırlar. Oyundaher hangi bir süre sınırlaması yoktur. Tamamen oyuncuların belirleye-cekleri zamanla alakalı olarak oyun uzayıp kısalabilir.

Bu oyunun sonucunu tamamen atlayacak kişilerin kabiliyetleri be-lirlemektedir.

Page 76: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

62

5. Cin BoruBir tür beceri oyunudur. Kişi sınırlaması yoktur ancak genelde 6

kişiyle oynanır. Geniş ve düz yerde oynanmasından dolayı yine har-man yeri tercih edilir. Oynanış şekli ise şöyledir.

Oyunun oynanacağı yere 15cm. çapında bir delik kazılır ve kişisayısı olan 6 adet delik aynı ölçülerde ve belli aralıklarla ilk kazılandeliği çevreleyecek şekilde açılır. Her oyuncuya açılan altı daireninbirer tanesi tahsis edilir böylece her delik, sahibinin ismiyle söylenir.Sonra bu deliklere belli bir mesafeye çizgi çekilir. Burası kale olur veyarışmacılar burada dikilir.

Oyun başlamadan önce büyükbaş hayvanın taranan kılları toplanıptükürükle yuvarlanarak kıldan top haline getirilir.

Oyuncuların amaçları bu topu etrafı kişi sayısıyla eşit açılan delik-lerin arasından geçirerek orta deliğe sokmaktır. Ebenin görevi de de-liklere giren topu yarışmacılara geri vermektir. Yarışmanın başlama-sıyla çizgide yan yana duran yarışmacılardan en baştaki ilk topu atarve en ortadaki deliğe girdirmeye çalışır. Tabi ki bir kaç kez denediktensonra atılan top ilk açılan deliğe girerse topu girdiren yarışmacı hemenyanındakinin sırtına biner ve bindiği yarışmacı orta deliğe topu girdi-rene kadar sırtında bu kişiyi taşımak zorunda kalır. Ebe en kısa za-manda attığı topu orta deliğe girdirmeyi başarırsa hem sırtında insanıtaşımaktan kurtulur hem de kendisi topu deliğe girdirdiği için yanın-daki diğer yarışmacının sırtına binerek yarışmayı bu şekilde devamettirir. Oyundaki amaç el becerisini çok iyi kullanmaktır.

6. Aşık OyunuÇok eski bir Türkmen oyunu olan aşık oyunu Eski Kızılcaköy

Türkmenleri tarafından sıkça oynanırdı. Genelde 5-6 kişiyle çift tır-naklı hayvanların ön dizlerinde bulunan eklem kemiğiyle oynanan birtür beceri oyunudur. Eskiköyde iki çeşit aşık oyunu oynanırdı. Oyna-ma şekilleri ise şöyledir.

Birincisi ‘cızgılı’ diye bilinen oyundur. Bu oyunda yere normal birdaire çizilir. Dairenin içersine oynayan kişiler beşer tane enek (Aşıkkemiğinden sermaye) dizerler. Daha sonra bu dairenin belirli uzaklı-ğına düz bir çizgi dizerler ve burası kale olur. Kaleye herkes dizilir ve

Page 77: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

63

sırayla ellerindeki sakayla (Biraz daha iri içersine kurşun akıtılmışaşık) daire içersindeki ‘enekleri’ çıkarmaya çalışırlar. Atılan sakayakurşun dökülmesinin amacı sakaya ağırlık vermek ve atılan eneklerirahatça daireden dışarı çıkarmayı sağlamaktır. Daire içersinden kimdaha çok enek çıkarırsa çıkardığı adet kadar enek onun olur. Oynayan-lar oyun sonunda şu kadar enek üttüm diyerek oyunda sağladıklarıbaşarıyla övünür.

İkincisi ‘tek cizi’ diye bilinen aşık oyunudur. Bu oyunda ise tekbir çizgi çizilir ve oynayanlar yine beşer tane bu çizgi üzerine enekdizerler. Ama bu eneklerin ortasına da daha büyük bir enek (Aşıkkemiği) koyarlar. Oyun başlamadan belli bir mesafeye oyuncular dizi-lirler ve bu mesafeden dizili eneklere atış yaparlar. Ne kadar çok çiz-giden enek çıkaran olursa bu eneklerin sahibi o olur. Ancak ortayadikilen bu büyük enek ne işe yarar denilirse işte o büyük olan vurulur-sa yerdeki dizilenlerin hepsi vuranın olur. Oyundaki amaç bu iri eneğivurarak başarı sağlamak ve diğerlerini ütmektir.

7. Hele de Hele de İt Kuyuya DüştüÇok basit ve heyecan verici bir oyun olan ‘hele de hele de it ku-

yuya düştü’ genelde ilkbaharda oynanır. Kişi sınırlaması yoktur veçoğu zaman kız-erkek karışık oynanır. Oynama şekli ise şöyledir.

Eski Kızılcaköy Türkmenleri önceleri buğday ve arpalarını ambar-ların olmaması nedeniyle yerlere açtıkları 1 ila 1,5 m. derinliğindekikuyulara doldururlardı. Bu kuyuların üzerlerini samanla kapatır sonratoprakla örterlerdi. Daha sonra bu kuyudan ihtiyaçları olan malzemeyibitirinceye kadar alıp içini boşaltırlardı. İşte kuyuların boşalmasıylaberaber oyunun oynanacağı yer temin edilmiş olunur. Boşalan kuyu-nun başına küçük çocuklar toplanır ve birini ebe seçerler. Seçilen ebeboş kuyunun içersine girer diğerleri kuyunun etrafında kalırlar. Ebeninamacı kuyunun içersinden çıkmadan çevresinde dönen yarışmacılar-dan birini hafif zıplama hareketleri yaparak ya entarisinden ya daayaklarında tutarak kuyu içersine çekmeye çalışmaktır. Kuyunun dı-şındakilerin amacı da delikten fazla uzaklaşmadan hafif gel-git yapa-rak ebeyi el-kol hareketleriyle sinirlendirmektir. İşte ebe bu aradayakaladığını kuyuya çeker ve kuyuya çektiği kişi yeni ebe olur. Heroyunda olduğu gibi bu oyunda da pratik ve hızlı olan kişi ebe olmak-tan kurtulur. Çok heyecan verici olan bu oyun böyle sürüp gider.

Page 78: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

64

8. SülakeBir tür beceri oyunu olan ‘Sülakede’, çırahmanın neredeyse aynı-

sıdır. Kişi sınırlaması olmamasına karşı genelde 5-6 kişiyle oynanır.Bu oyununda geniş bir alanda oynanmasından dolayı genelde harmanyeri tercih edilir. Oynanış şekli ise şöyledir.

Oynanacak sahaya normal bir daire çizilir ve daire içersine hont(yuvarlak taş) konulur. Çizilen dairenin yanında da oyunun ebesi bek-ler. Daha sonra daire içersindeki honta belli bir mesafeden çizgi çeki-lir ve burada ellerinde sülake denilen yassı taş olan yarışmacılar bek-ler. Yarışmacıların amacı bulundukları mesafeden ellerindeki sülakeyisırayla fırlatıp daire içersindeki hontu vurarak belli bir mesafeye uzak-laştırmaktır. Sülakeyi fırlatıp hontu vuran yarışmacı hontun uzaklaş-ması ile bulunduğu yerden hemen koşarak attığı sülakeyi düştüğüyerden alıp başladıkları çizgiye hemen geri döner. Bu arada ebeninyapması gerekende vurulan hontu gittiği yerden koşarak almak ve buarada sülakeyi almaya gelen yarışmacıya yetişip el sürerek onu sobe-lemek ve böylece onu ebe yapmaktır. Artık sobelenen kişi ebe olur veyarışma bu şekilde sürüp gider. Bu oyunda pratiklik ve hız en önemliunsurdur. Bu iki unsuru başaran kişi yarışma bitene kadar ebe olmak-tan kurtulur.

9. Köse OyunuBu oyuna bir tür orta oyunu da diyebiliriz. Genellikle kadınların

toplandığı bir ortamda oynanır. Üç bayanın rol aldığı bu oyunda Ta-vuk, Ferik ve Köseden oluşan bir ailenin miras konusu işlenir. Köseevin reisini, tavuk ilk hanımını, ferik ise ikinci hanımını canlandırır.Oyunun konusu ölüm döşeğinde olan Köseye eşleri sırayla soru sorar-lar ve aldıkları cevaplarla Kösenin hangisine ne derecede değer veripvermediğini öğrenmeye çalışırlar. Oynanış şekli ise şöyledir.

Köseyi canlandıran bir kadın yere uzanır ve üzerine çarşaf örtülür.Tavuk ve ferikte hasta olan Kösenin başına oturarak ona soru sormayabaşlarlar.

Tavuk : Köse Köse ne yersin? Canın ne ister?Köse : Canım hiçbir şey istemez. Görmüyon mu? Ben ölüyom

artık.

Page 79: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

65

Tavuk : Aman Köse ölüyom dersin bizi de arada koyarsın.Köse : Gidiyom gitmesine ama ‘isli tafana’ ile turşu kübü senin

olsun.Ferik : Aman Köse gidiyom dersinde bana ne bağışlarsın?Köse : Sana da Seydi bağı bağışlarım.Tavuk : Köse Köse hani go boncuğum (gönlüm sende demek)

sende diyodun. Niye utanmadan bana yalan söyledin.Ferik : Vah hani go boncuğum tek sende diyodun bana da mı ya-

lan söyledin boyu devrilesice.

Diyerek tavuk ve ferik birbirleriyle kavga ederler. Bu şekilde Kö-senin yalanları ortaya çıkmış olur. Bu konuşmalar doğaçlama olarakdaha da uzayabilir ve oyun daha bir zevkli olur. İzleyenler ise ara sıraoyuna lafla atıfta bulunup izleyenleri gülmekten kırıp geçirirler.

10. Deveci OyunuBir tür beceri oyunudur. Oyuncu sınırlaması olmadığı gibi ne kadar

fazla kalabalık olursa o kadar heyecanlı olur. Toplanan gençler çoğuoyunda olduğu gibi geniş bir alana giderler malum bu alan harman yeri-dir. Toplanan gençlerden bir tanesi gönüllü olarak ebe olur ve ebe kale-sinde bekler. Diğer oyuncularda birbirlerinin ardı sıra dizilirler ve bir-birlerinin bellerinden tutunarak tek sıra halinde bir dizi yani katar oluş-tururlar. Bir nevi deveci dizisi ya da katarı da diyebiliriz. Katarı yönetenise katarın en önünde bulunan oyuncudur. Bu oyuncuyu deveci başı yada dizi başı olarak ta adlandırabiliriz. Ebenin belirlenmesi ve katarınoluşturulmasıyla oyuna başlanır. Oyun kısaca şöyledir.

Seçilen ebe deveci dizisine saldırarak diziden insanları ayırmayaçalışır. Deveci dizisinin amacı ise birbirlerinden ayrılmadan oyunalanı içerisinde, deveci başının eşliğinde ebeden kaçmaya çalışmaktır.Bu kaçma hareketi zor bir iştir. Çünkü deveci başına herkes tabii ola-cağı için ondan farklı hareket yapmak kesinlikle yasaktır. Baştakinebağımlı yapılan kaçış hareketleri oynayanlara ayrı bir zevk vererek,heyecanı artırır. Oyun başlamadan önce deveci katarı ile ebe arasındageçen sözler şunlardır.

Page 80: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

66

Ebe : Kangır kaparım.Deveci başı : Kapaman.Ebe : Tuz torbanı yırtarım.Deveci başı : Yır-taaaa-maaanEbe : Verirsen ver, vermesen devenin alayını alır kaçarım

der. Ve oyun başlar.

İlk önce ebe koşarak deveci dizisine saldırıya geçer ve tuttuklarınıdiziden koparmaya çalışır. Dizi başı da ebeden kaçarak diziyi boz-durtmamaya çalışır. Oyun ebenin dizideki bütün kişileri koparıp alma-sından sonra sona erer. Çok zevkli olan bu oyunda pratiklik en önemliunsurdur.

11. Yer ZıkkasıYalnız erkekler arasında oynanan bu oyuna ‘uzun binit’te’ denir.

Oyuncu sınırlaması olmadığı gibi kalabalık oynanması tercih unsurudur.Oyunda iki eşit sayıda gurup vardır. Öncelikle bu gurupların oluşturul-ması sağlanır. Gurupları oluşturanlarsa gurup başları diye adlandırılankişilerdir ve kalabalıktan sırayla adam seçerek ekiplerini oluştururlar.Her gurup başının amacı oyuncuların en heybetlisini ve kilolusunu ter-cih etmesidir. Çünkü ağırlığa dayalı bir oyun şekli olan yer zıkkasın dakilo en önemli unsurdur. Ekipler oluşturulduktan sonra kura çekilir vebir gurup yatma diğer gurup ise atlama işini yapar. Bundan sonra oyunageçilir. Oyunu kısaca anlatmak gerekirse şöyledir:

Guruplar kendi aralarındaki en zayıf kişiyi kale yaparlar. Kaleninamacı sert bir yüzeye sırtıyla yaslanarak ayakta durmaktır. Oyunabaşlamadan önce herkes ulansın (birbirleriyle birleşsin) denilir. Ekibindiğer kalanlarından ilki ebenin bacak arasına kafasını koyar ve diğer-leri de peşin sıra birbirlerine ulanarak uzun bir sıra oluştururlar. Diğergurup ise eğilenlerin üzerlerine belli mesafeden koşup en sonda yata-nın sırtından destek alarak yukarı doğru zıplama hareketiyle öndekile-rin üzerine doğru sertçe atlarlar. Ekiptekilerin hepsi atlayıp belli sürealttakilerin sırtlarında beklerler. Bu sürede yatan ekip dağılırsa veyaçökerse atlayan ekip oyunu kazanır ve tekrar atlar. Eğer yatanlar sırtla-rındakileri verilen sürede taşır ve çökmezlerse atlayan ekip yatar diğerekip atlamaya hak kazanır. Oyun böylece sürüp gider. Fakat oyunda

Page 81: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

67

fiziksel sertlik olduğu için biraz tehlikelidir. Ama oyuncular bu tehli-kenin farkında oldukları için atlama hareketlerini biraz yumuşatarakdaha dikkatli olurlar

12. Gömbe ÇelikBir tür beceri oyunu olan gömbe çeliğe gömmeli çelikte denilir.

Genelde 5-6 kişi tarafından koyun güderken yumuşak toprakta oyna-nır. Oyun kısaca şöyledir.

Oyundaki her kişi birbirine yakın şekilde dururlar ve durduklarıyer herkesin kendi kalesi olur. Her birinin elinde ‘küskülüç’ denilenucu spatulaya benzeyen değnekler vardır. Bu değnekler ebe tarafındanatılan çeliğe vurma işlemiyle beraber yeri eşmeye de yarar. Öncelikleoynayanlardan bir kişide ebe seçilir. Ebe elindeki çeliği karşısındaki-lere sırayla atar. Attığı kişi küskülüçle çeliğe olağanca hızla vurupalandan uzaklaştırır. Ebe uzaklaşan çeliği almaya giderken diğerleriebenin kendi kalesini ellerindeki küskülüçle kazmaya başlarlar.

Bu arada ebede çeliği aldıktan sonra koşarak kendi kalesini eşen-lerden birine dokunmaya çalışır. Eğer herhangi birine dokunursa o kişiebe olur ve çelik atmayı o sürdürür ve onun kalesi eşilmeye başlanır.Oyun bu şekilde sürerken kimin kalesi en erken diz boyu seviyesinegelirse o kişi ayaklarını kuyuya sokar ve üzerine toprak konularaktoprağa gömülür. Yarışmacılar tarafından cezasını çektiğine kanaatgetirilinceye kadar toprakta tutulur ve sonra çıkarılır. Oyun bu şekildesona erer. Bu oyun anlaşılacağı gibi biraz riskli ve sağlık açısındantehlikeli olabilir. Ancak oyuncuların mantıklı olması bu tür tehlikeleriengelleyebilir.

13. Deve OyunuBir tür orta oyunu olan deve oyunu, genellikle Kıllı Koca ile bera-

ber takım halinde düğünlerde oynanır. Fakat ben burada tek başınadeve oyununu ve yapılışını anlatacağım:

Öncelikle devenin yapılışından başlayalım. Deveyi iki kişi oluştu-rur. Bunlar arkalı önlü 2-3 adım mesafede dururlar. Dışardan birileritahta merdiveni başlarından geçirerek omuzlarına koyarlar ve herikisinin kafaları dışarıda kalarak devenin hörgüçlerini oluştururlar.

Page 82: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

68

Bazen de kafalarının yanlarına yastıklar koyarak da hörgüçleri oluş-turdukları olur.

Daha sonra devenin kafasının yapılmasına geçilir. Kafayı oluş-turmak için bir orak bulunur ve orağın kesici kısmına bezler bağlana-rak deve kafasına benzetilir. Kafa kısmına iki ayna takılarak gözlerini,iki tahta kaşıkla da kulaklarını meydana getirirler. Arkasından boynu-na büyük zil takıp ve yuları da boynuna geçirerek devenin kafa kısmı-nı tamamlamış olurlar. Devenin kafa kısmı kim devenin ön kısmınıoluşturacaksa ona verilir oda elinde orağı havaya doğru dikerek deve-nin boyun kısmını oluşturmuş olur. Deve vücudunun geri kalan kısmı-na da ‘pala’ ve kilimler örtülerek devenin yapılışı tamamlanır. Hazırolan deveyi yönetecek bir kişi seçilir oda devenin yularından tutarakkontrolü sağlar. Oynama şeklide şöyledir:

Deve oyunu düğünlerde oynandığı için davul zurna eşliğindeoyunlar oynanarak insanları eğlendirirler. Tabi düğün eşrafının oyna-dığı gibi deve de müzik eşliğinde hafif ritmik zıplama hareketleri veçökme-kalkma hareketleri yaparak düğüne ayrı bir hava katarak insan-ların neşelenmesine sebep olur. Deve ve deveci oyuna kendilerini öylekaptırırlar ki deve düğün evinden çıkar köyde dolanmaya başlar. Buesnada deveyle birlikte köylülerde alkışlar ve oyunlar eşliğinde köyüdolanmaya başlarlar. Devenin gezdiğini gören köylüler deveciye pa-rayla beraber yiyecekte verirler. Bu paralar davulcularla bölüşülür.Kalan para ve yiyecekler ise düğün sahibine verilerek maddi desteksağlanmış olur. Deve oyunu çoğu zaman Kıllı Koca ekibiyle ortakhareket ederek kalabalık bir orta oyunu haline gelirler. Böylece düğünevinde bir tür köy tiyatrosu canlandırılarak bütün köylünün neşelen-mesi sağlanır.

14. Kovak TaşıBir tür beceri oyunudur. Oyuncu sınırlaması olmayan oyunda ge-

niş toprak bir alan tercih edilir. Oyun için toplanan gençler kaleyioluşturacak uzun bir çizgi çizerler ve buraya yan yana dizilirler. Oyuniçin gerekli olan yaklaşık 10 kiloluk ve 30cm. ye yakın kovak taşı daoynanacak yere getirilir ve oyuna başlanır.

Öncelikle oyunu yönetecek bir hakem seçilir. Hakem herkesin gü-venini kazanmış bir kişi olur. Kalede bulunan oyuncuların amacı bah-

Page 83: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

69

settiğimiz kovak taşını yerden kaldırarak en uzağa atmaya çalışmaktır.Atılan taşların yerleri hakem tarafından belirlenir ve en uzağa atan kişitespit edilerek yarışmanın galibi belirlenir. Bu tür oyunlar ara sırabahisle de oynanır. Bahis genelde yiyecek türü şeyler üzerine yapılır.Oynanması çok basit olan bu oyun vakit geçirmek için bire birdir.

15. TengelbaşEski Kızılcaköy Türkmenleri arasında ‘tengelbaş’ ya da ‘taklabaş’

olarak adlandırılan bu oyun yalnız erkeklerin oynadığı bir oyundur.8kişilik bir ekibin 4’er kişilik iki guruba ayrılmasıyla oynanır. Oyunkısaca şöyledir.

4 kişilik ilk gurup eğilerek kafalarını birbirleri ile temas ettirir el-leriyle de birbirlerinin omuzlarına sarılarak atlanacak zemini oluştu-rurlar. Diğer 4 kişilik gurupta eğilenlerin karşılarına çapraz şekildegeçerek üzerlerinden yine çapraz şekilde takla atmaya başlarlar. Buatlamalar ekiplerin belirledikleri süre içerisinde yaptıkları iştir. Yaniverilen sürede bir ekip yatar diğerleri atlar sonra yatan gurup atlardiğerleri eğilir. Oyunda amaç ise atlayan gurubun yaptığı atlama hare-ketleriyle yatan gurubu ya çökertmeleri veya birbirlerinden ayırmala-rıdır. Bu bahsettiklerimizden bir tanesini yapmaları o turdaki sayıyıalmaları demektir. Neticede oynanan turlarda kim daha çok sayı alırsao gurup birinci olur. Oyunun harekete dayalı fiziksel bir iş olmasıoynayanları aşırı heyecanlandırır ve oyunun neşeli geçmesini sağlar.

16. Kıl Topu OynamaBu oyun şimdiki futbol oyunudur. Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin

en sevdiği oyunlardan biridir. Oyunda geniş alan şartı vardır buda çoğuoyunda olduğu gibi harman yerinin tercih edilmesiyle olur. Oyun için eşitsayıda iki ekip ve oynanması için top gerekir. Topun yapılışı da şöyledir.Belli zamanlarda taranan büyükbaş hayvanların kılları biriktirilir ve tükü-rük ya da suyla yuvarlaklaştırılarak topun yapılması sağlanır. Elde edilenbu topla iki ekip kısa mesafede kaleler oluşturarak maç yaparlar. Maçtaen çok golü atan birinci olur. Bazen de kıl topunu ekipler karşılıklı birbir-lerine elle atarak elle oynanan bir oyun haline getirirler. Bu oyundakiamaçta topun yere düşmeden elden ele dolaşmasıdır.

Page 84: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

70

17. Ay GördümGeceleri ayın en parlak olduğu zamanlarda oynanır. Herhangi bir

kişi sınırlaması olmadığı gibi bayanlar ve erkekler karışık oynar. Ön-celikle ebe olacak kişi belirlenir. Ebenin seçilmesi şöyle olur. Oyunalanının herhangi bir yerine uzun bir çizgi çizilir. Tüm oyuncular bellimesafeden yan yana eşit şekilde yapışık adımlarla adımlayarak çizgiyedoğru yürürler. Çizgiye gelindiğinde kimin adımları diğerlerinkindenönde olursa o kişi ebe olur. Ebenin görevi herhangi bir ağaç veya du-vara yüzü gelecek şekilde kapanır. Kapandığı yer oyunun kalesidir.

Ebe, kalede belirli sayıya kadar gözü kapalı sayar ve bu arada di-ğer oyuncularda ebenin saymasıyla beraber bulundukları çevreninherhangi bir yerinde saklanırlar. Bu arada ebe saymayı tamamlar vesaklananları aramaya başlar. Saklananların amacı ise çok iyi kamufleolmak ve ebenin kaleyi terk etmesiyle beraber ondan önce koşarakkaleyi sobelemektir. Ancak bu şekilde oyunda kalmayı başarırlar. Ebearama işlemini yaparken gördüklerini isimleriyle beraber bağıraraksöyler ve kalesine giderek o kişileri sobeler. Böylece ebenin ilk gör-düğü kişi ebe olur ve arama işini devralır. Geceleri ay ışığında oy-nanması çok heyecan verici olduğu için Eski Kızılcaköy Türkmenleriarasında en sevilen oyun budur.

18. Çelik OyunuBir tür beceri oyunu olan çelik oyunu gömmeli çelikle hemen hemen

aynıdır. Gömmeli çelikten tek farkı bu oyunda yeri eşme ve cezalandırmayoktur. Genelde 5-6 kişi tarafından oynanan oyun kısaca şöyledir.

Oyundaki her kişi birbirine yakın şekilde dururlar. Her birininelinde ‘küskülüç’ denilen değnekler vardır. Bu değnekler ebe tarafın-dan atılan çeliğe vurma işlemini yaparlar. Öncelikle oynayanlardan birkişide ebe seçilir. Ebe elindeki çeliği karşısındakilere sırayla atar.Attığı kişi küskülüçle çeliğe olağanca hızla vurup alandan uzaklaştırırve ebenin olduğu yere koşup oradan da tekrar kalesine gelmeye çalı-şır. Bu arada ebe uzaklaşan çeliği almaya gider ve çeliği aldıktan son-ra kendi kalesine koşmaya çalışana vurmaya çalışır. Eğer ebe koşanadokunursa o kişi ebe olur ve çelik atmayı da o sürdürür. Oyun bu şe-kilde sürüp gider. Oyunda kim ne kadar hızlı ve seri olursa o kadaravantajlı olur.

Page 85: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

71

19. PışpıdıBayanlar arasında oynanan bir oyundur. İki kişi ayakta oynarken

iki kişide ellerinde tef ve zilli maşayla türkü söyleyerek eşlik ederler.Öncelikle şu türkü sözleriyle oyuna başlanır:

Çekirgenin ayağında nalini.Suya gider kaymakamın gelini.Çuvallarda un koymadın çekirge.Farelerde don koymadın çekirge.Ari, bürü, götü sivri çekirge.

Denildikten sonra ayaktaki iki oyuncu ‘pışpıdı, pışpıdı’ diyerekayaklarını sağa ve sola atmak suretiyle zıplamaya başlarlar. Oyununhızlanmasıyla beraber tamamen havaya zıplayıp elleriyle ritmik alkıştutarak birbirlerinin ellerine vururlar. Çok eğlenceli olan oyunu izle-yenler ise gülerek eğlenirler.

20. Kızak KaymaKış aylarında oynanan bir oyundur. Oynanış şekli ise şöyledir.

Karın yağmasıyla beraber gençler yanlarına ekmek tahtalarını ve mer-divenlerini alarak köyün en yüksek tepesine çıkarlar. Yarışacak kişilerçıktıkları tepenin üstünde aynı hizada yan yana dizilerek aşağıya doğ-ru kaymaya başlarlar. Kim ilk önce tepenin en alttaki kısmına erkenulaşırsa o kişi yarışmanın galibi olur. Çok basit olan bu oyun aşırıderecede heyecanlı olduğu için çocuk ve gençler tarafından en çoktercih edilen oyundur. Bu oyunun ardından da herkesin birbirine karatması ve karda birbirlerini yere yatırmalarıyla oynanan kar dövüşüoynanır. Gençlerin birbirlerine kar atmaları ve yerlere yatırarak ıslakzeminde sürünmeleri neticesinde gençlerin ıslanması kaçınılmaz olur.Bunun neticesinde ıslanan gençler ortaya büyük bir ateş yakarak ısın-maya çalışırlar. Kar ve ateşin yan yana olması oyuna ve oynayanlaraayrı bir haz verir.

21. Develi OyunuDüğünlerde bayanlar tarafından oynanan bir oyundur. Oyun aşa-

ğıdaki tekerlemenin söylenmesi ile başlar.

Page 86: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

72

Develi dayılakGeliyo oyunakÇek deveci develeri engine aman amanŞimdi rağbet güzel ile zengine aman aman

Diyerek hafif bir zıplama hareketi ile yarı dönerek dairesel hare-ketler yapılır ve yavaş yavaş zıplamaya başlanır. Tef eşliğinde oyna-nan bu oyunda, oyuncular ve izleyenler de ritmik şekilde alkış tutarakoyuna müzikle beraber katılırlar. Sonra oyunun hızlanmasına ve ya-vaşlamasına göre değişmeli olarak, ayağın biri kaldırılıp biri basılır yada her ikisi birden kaldırılarak yarı yüksek zıplama hareketi ile bera-ber oyuna devam edilir. Oyunu izleyenler alkışlarını hızlandırırken tefçalanlar da aynı tempoyu yakalayarak oyuncuların el şaklatarak oy-namalarını sağlarlar. Oyun için herhangi bir zamanlama yoktur. Ta-mamen o anki ortama ve kişilerin performansına bağlı olarak oyununsüresi belirlenir. Oyunun en büyük özelliği, oynayanların her birininayak ve el hareketlerinin birbirleriyle uyumlu olmasıdır. İzleyenlerinve tefle eşlik edenlerin de alkışlarının ve tefe vuruşlarının aynı uyumugöstermeleridir. Bu uyum oyunun zevkle izlenilmesini ve insanlarınneşelenmelerine vesile olur.

22. HopdirilimBayanlar arasında oynanan bir tür oyundur. İki kişi ayakta oynar-

ken iki kişide ellerinde bulunan tef ve zilli maşayla eşlik ederler.Oyuna öncelikle şu türkünün söylenmesiyle başlanır:

Çiçek dağlar meşeli.Dibi halı döşeli.Ne ağladım ne de güldüm.Ben bu aşka düşeli.Hopdirilim.Hopla babuş yırtılsın.Yırtılırsa yırtılsın.Kayseri’de çoğumuş.Dürzü baban getirsin.

Denildikten sonra oynayan iki kişi öncelikle kendi etraflarındadönerler ve yavaş yavaş dönerek birbirlerinin etraflarında daire çizer-

Page 87: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

73

ler. Tef ve zilli maşanın hızla çalınmasıyla beraber oyuncular bir yan-dan zıplayarak bir yandan da ellerini şıplatarak ritmik şekilde yukarıaşağı kaldırıp indirirler.

Oyunun hızlanması ve oynayanların kendilerini oyuna kaptırmala-rıyla beraber oyuncular ellerini bellerine koyarak ‘pırpır’, ‘pışpış’ tarzısesler çıkarırlar ve daha da hızla zıplayarak oyuna devam ederler.Oyun öyle neşelenir ki oyuncular kendilerinden geçerler ve yorulanakadar oyuna devam ederler.

23. Kıllı KocaDüğünlerde oynanan Kıllı Koca bir tür orta oyunudur. Oyun iki

gelin, Arap ve Kıllı Koca’nın olduğu bir ekiple oynanır. Fakat eğlen-cenin durumuna göre doğaçlama olarak oyuna katılanlar da olur. Katı-lanlar köyün efeleri olarak adlandırılan köylüler içinden seçilen iki efeve düğünde bulunan deve oyunu ekibidir. Her birinin oyuna dâhilolmalarıyla beraber kalabalık bir orta oyun ekibi meydana gelmiş olur.Kıllı Koca ekibindekilerin görevleri ise şöyledir.

Kıllı Koca: Üzerinde ‘maşlak’, elinde uzun bir sırık, yüzündeyünden kaba bir takma sakal, başında al fes ve ayaklarında yün çorap-la birlikte çarık vardır. Görünüşüyle ve kambur duruşuyla insanlarıkorkutan Kıllı Kocanın görevi oyunda rol alan gelinlerin kaçırılmala-rına müsaade etmeyerek kendisinin alıp saklamasıdır.

Arap: Üzerinde aşırı kirli elbisesi, elleri ve yüzü isle boyanmış gö-rüntüsü, boynunda tüfeği, belinde de külle dolu bir çantası vardır. Anive sert hareketleriyle yer yer insanları korkutan ara sırada komikoyunlarıyla insanları neşelendiren Arabın görevi belindeki kül torba-sından aldığı külleri savurarak gelinleri kaçırmaya çalışan düşmanlarıpüskürtmek ve gelinlerin kendisine kalmalarını sağlamaktır. Ara sıraboynundaki tüfekle ateş eden Arap oyuna ayrı bir hava katar.

Gelinler: Kadın kılığına girmiş iki erkekten oluşan gelinler üzerle-rine üç etek, başlarına ‘çar’ ve sargı bağlanmış fes, ayaklarına da las-tik ayakkabı giyerler. Yüzleri çarla kapalı olan gelinlerin görevi kendi-lerini kaçırmaya çalışanlarla mücadele etmek ve oyun sonuna kadardavul, zurna eşliğinde oynayarak seyircileri eğlendirmektir.

Page 88: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

74

Efeler: Gür bıyıklı, üzerlerinde normal kıyafetler olan efelerin gö-revi gelinleri oyundan alıp kaçmaktır. Bu esnada karşı koyanlara daefelik yaparak oyunu daha bir canlı kılarlar.

Deve ve Deveci: Deve oyununda anlattığımız gibi bir deve ve de-veciden oluşan ekiptir. Oyundaki görevleri müzik eşliğinde oynayarakinsanları neşelendirmek ara sırada davul, zurna eşliğinde köyü dolana-rak para ve yiyecek toplamaktır. Böylece topladıkları para ve yiyecek-lerle düğün evine de katkıda bulunurlar.

Oyuncuların görevlerini yazdıktan sonra oyunu kısaca şöyle anla-tabiliriz. Kıllı Koca ekibi davul, zurna eşliğinde köy meydanında oy-namaya başlarlar. Bu esnada efeler gelinleri rahatsız ederek kaçırmayaçalışır. Hemen gelinlerin yanında bulunan Kıllı Koca sırığıyla efeleredoğru hamle yaparak kaçmalarını sağlar. Bu sefer Kıllı Koca gelinleredoğru yaklaşırken Arap belindeki kül torbasından aldığı külleri KıllıKoca ve efelere doğru savurarak püskürtür.

Oyunun hızlanmasıyla beraber izleyenlerde oyuna dâhil olurlar veoyun inanılmaz derecede zevklenmeye başlar. Bir yandan Kıllı Koca-nın sırık darbeleri ve insanların üzerine bağırarak gelmesi bir yandanArab’ın oyuna dâhil olan herkesin üzerine kül savurarak dağıtması veara sıra havaya ateş etmesi bir yandan da efelerin Arap ve köylülerlegüreş tutarak düşüp kalkması izleyenleri gülmekten kırıp geçirir. Buarada davul ve zurna eşliğinde oynayan devenin kafa hareketleri, eği-lip çömelmesiyle yaptığı figürler oyuna inanılmaz tat katar. Bir debakılmış ki köy alanı şenlik alanına dönüşmüş herkes birbirine karış-mış ve oyun doğaçlama olarak daha da farklı noktalara gelmiştir. Her-kes bir oyuncu ve herkesin farklı farklı görevleri olmuştur.

Neticede ortak bir konu etrafında oynadıkları için konudan kolaykolay sapma olmaz. Ve hepsinin birleşmesiyle güzel bir seyirlik oyunmeydana çıkar. İnsanlar bir yandan gülerek eğlenirken bir yandan daköylünün verdiği para ve yiyeceklerle de düğün sahibine maddi, ma-nevi destek sağlanmış olur.

Page 89: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

75

Eski Kızılcaköy Türkmenleri’ninHalk Âşıkları

ürklerde İslamiyet öncesi Ozan-baskı veya destan diye adlandır-dığımız Türk edebiyat geleneği daha sonraki yıllarda Türklerin

İslamiyet’i kabulü ve Anadolu’ya akın akın göçleri neticesinde bucoğrafyada yeni bir şekil almıştır. Özellikle Anadolu kültürüyle tasav-vufun harmanlanması Orta Asya kültüründen farklı bir âşıklık gelene-ği meydana gelmiştir.

Bu gelenekte sazlı, sazsız, doğaçlama, yazarak veya birden fazlaözelliği taşıyıp geleneğe bağlı şiir söyleyenlere âşık, söyleme biçimineâşıklık ya da âşıklama, âşıkları yönlendiren kurallara da âşıklık gele-neği denildiğini biliyoruz.

Âşıklar özlerine ve kültürlerine bağlı yaşadıkları toplumun bir ne-vi sözcüleridir. Şiirlerde öğretici, uyarıcı ve yapılması kesin konulardazorlayı tavırlarını şiirlerinde işleyerek insanlara yön gösteren birerkılavuzlardır. Ayrıca bulundukları yörenin kültürünü, manevi değerle-rini, yaşantılarını ve toplumsal olaylarını nesilden nesile sözlü ya dasazlı olarak yayılmalarında önemli rol üstlenmişlerdir.

Kırşehir yöresi birçok âşık yetiştirmiştir ve hala bu geleneği de-vam ettirenleri bünyesinde barındırmaktadır. Âşık Paşa, Ahmed-iGülşehri, Âşık Said, Âşık Seyfullah, Âşık Kerem, Âşık Musa, ÂşıkMehmet Şeyhi, Âşık Mahmut, Âşık İbik, Âşık Ömer, Âşık AhmetÇelebi, Geycekli Âşık Hasan, Âşık Arap Mustafa, Âşık Boyacı, Mu-harrem Ertaş, Şemsi Yastıman, Çekiç Ali ve son yüzyılın ekolü NeşetErtaş, Kırşehir’in yetiştirdiği en önemli halk âşıklarındandır.

Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin halk âşıklarından olan Âşık Os-man Evran sazsız ve doğaçlama, Âşık Ziya Özhan sazsız ve yazma,Âşık Mediha Aydın(Ünal) ise yine sazsız ve doğaçlama geleneğinebağlı Türkmen âşıklarımızdandır. Kendi kültürlerini yaşatmak içinmücadele veren bu âşıklarımızın hayatlarını ve eserlerinden bazılarınısizlere sunmaya çalışacağım.

T

Page 90: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

76

Âşık Osman Evran

ski Kızılcaköy Türkmenleri arasında Coruk Osman diye de anılanÂşık Osman Evran 1867 yılında Kırşehir’in Eski Kızılcaköyünde

dünyaya gelmiştir. Babası Selim Efendi annesi de Emine Hanım’dır.Geçimini çiftçilik yaparak sağlayan Âşık Osman kısa ve özlü ‘tesel-lemeleriyle’ ünlenmiş renkli bir kişiliktir. İnsanların kötü ve çirkinyanlarını kendi üslubuyla gülünç hale sokarak, alaya alarak, iğneleye-rek ve ara sıra da hakaret ederek eleştirmiştir. Söyledikleriyle insanla-rın hatalarını ve yanlışlarını vurgularken, yer yerde öğütleyici sözle-riyle de topluma ve insanlara yön vermeye çalışmıştır.

Tüm bu bahsettiklerimizi yaparken insanları hep güldürmeyi veneşelendirmeyi kendisine prensip edinmiş olan Âşık Osman, bununneticesinde eleştirdiği kişilerden hiçbiri kendisine kırılmamış hattaçoğu kendisine gelerek bizlere de bir şeyler söyler misin diyerek istek-te bulunmuşlardır. Yaşadığı yüzyıla yaşantısıyla ve söyledikleriyledamgasını vuran Âşık Osman hiç kimseyi kırmamış ve herkesin gön-lünü hoş eden tavrıyla sevilmeye mazhar olmuştur.

Kırşehir ve Eski Kızılcaköy Türkmenleri arasında Coruk Osmanlakabıyla nam salan Âşık Osman’ın olaylar ve şahıslar üzerine söyle-diği tesellemelerin de Coruk ya da Osman mahlasını kullandığı bilin-mektedir.1942 yılında vefat eden Âşık Osman Evran’a Allahtan Rah-met diler bizlere bıraktığı manevi miras için minnetlerimizi sunarız.

Âşık Osman’ın tesellemelerini ve hangi olaylar üzerine bunlarısöylediklerini örneklerle anlatacak olursak şöyledir:

Âşık Osman Örcün’den İki yüz elli kuruşa besili bir boğa alır. Bo-ğayı sap çekmeye götürür. Bakar ki aldığı boğa iş esnasında beklediğiperformansı göstermez. Bunun üzerine bu olayı kendi ve boğanınağzından su mısralarla anlatır:

E

Page 91: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

77

Boğa derki; Ben bu sapı çekemem.Güz gelince sana tohum ekemem.Süren çürük yeri, yeni sökemem.Eken hozan çifti bozan sen Osman.

Boğa sana da ben bu sapı çektiririm.Sürmem çürük yeri, yeni söktürürüm.Güz gelince sana tohum ektiririm.İmdat sende kaldı hey kara boğa.

Boğa idim dağ başında sekerdim.Eşindikçe çimenleri sökerdim.Başka boğalara yan yan bakardım.Dört yaşında beni kül ettin Osman.Döve döve beni del’ettin Osman.

İki yüz elli kuruş bunun parası.Sırtı nakış nakış imbâl yarası.Sap dağda kaldı da nedir çaresi.İmdat sende kaldı ey kara boğa.

Diyerek kendinin ve boğanın düşüncelerini komik bir ağızla an-latmış olur.

Zamanın birinde Âşık Osman Erevik’li Mevlüt Çavuş’tan hıyarsatın alır. Bakar ki hıyarlar sulanmış ve kokmuş. İçinden de sularıakar. Bunun üzerine Âşık Osman Mevlüt Çavuş’a şunları söyler;

Hıyar diye seni aldık.Hiç yemeden yere çaldık.Dağ başında yavan kaldık.Böyle hıyar satılır mı?

Hıyarının içi çürük.Boynuzunun biri kırık.Birini yemedi Coruk.Böyle hıyar satılır mı?

Hıyar sası sası kokar.Köse gardaş yan yan bakar.Demedin mi türkü yakar.

Page 92: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

78

Böyle hıyar satılır mı? Der.

Ekin zamanı işlerini yapması için hayvan arayan Âşık Osman,Erevikte değirmen bekleyen Kırpık Ali’den hayvan satın alır. Aldığıhayvan yüke dayanamaz ve ölür. Bu olaya çok kızan Âşık Osmansöylemeye başlar.

Özbağın içinde de Kırpık Alisin.Anan gö İminede kırık dölüsün.Öreninde baykuş kuşu ulusun.Beni dağ başında koydun eşeksiz.

Bekle değirmeni de yüzün unlasın.Oğlun oynasın da kızın gunlasın.Hovardalar kapın pecen dinlesin.Beni dağ başında koydun eşeksiz.

Diyerek ticarette hile yapmanın kötü bir şey olduğunu ve yapanla-rında ahlak yönünden zayıf olduklarını anlatmaya çalışır.

Çok soğuk bir kış günü Arabelinin Memmet dayı Âşık Osman’ınyanına gelir. Ya Osman gardaş ben bir palto aldım daha borcunu biti-remeden eskidi, bende cılbah kaldım ne yapayım? Der. Bunun üzerineÂşık Osman derki:

Ezel ki kisbeni giysen olmaz mı?Osman’ın sözünü duysan olmaz mı?Veresiye palto alıp borçlu olmadan.Zemheride buyup ölsen olmaz mı?

Sözüyle herkesin ayağını yorganına göre uzatması gerektiğinivurgulamaya çalışır.

Âşık Osman’ın çocukları İsmail ve İreşit köyde Davut diye biriyletavşan vururlar. Davut bunları çağırmadan tavşanı gizlice yer. Çocuk-ların Âşık Osman’a bu olayı anlatmaları üzerine;

Buyurun demese de Allah kelamı.Allah versin Davut senin belanı.Yedin tavşanı da tanıman bizi.Baban Kel Halil de anan Canbazın kızı.

Demek suretiyle Davut’a kızgınlığını ifade etmiştir.

Page 93: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

79

Gezmeyi çok seven Âşık Osman, Alabacağın Hakkı’nın odasınavarır. Oda da babayiğit bir adam oturur. Sorar bu kim? Diye. HacıVelinin oğlu derki; Buna Ekciğin Ali derler. Bu Arabelinin güvasıolur der.

Konuşmaları duyan Ekciğin Ali dönerek Âşık Osman’a bana birtürkü söyle deyince bunun üzerine;

Gündüz yatan gece kopan.Kızıl inişte kömür tutan.Haram helal demen katan.Mevla senden sorar bir gün.

Diyerek yaptığı işlerin yanlış olduğunu vurgular. Bunun üzerineEkciğin Ali yaptığı işlerin kötü olduğunun bilincinde olsa gerek “So-rar Osman ağam sorar” diyerek Âşık Osman’ın söylediklerini doğru-lamış olur.

Bir başka olayda ise Kâtibin değirmeninin yanında yol yapımınabaşlanır. Kırşehir’den Kadir Ağa ve Tevfik Efendi adında iki müteah-hit işi alırlar. Bunun üzerine Eski Kızılcaköy’e haber salarlar. ‘Amele-ler hacetlerini alıp gelsinler’ diye. Âşık Osman yanlarına boş şekildevarır. Kapıda bekleyen Tevfik Efendiye Âşık Osman selam verir amao selamını almaz. ‘Hacetin nerde baba’ diye sorunca da Âşık Osman‘hacetim bacağımın arasında’ der. Tevfik Efendi koşarak Kadir Ağa-nın yanına gelir ve deli gibi bir adam geldi deli deli konuşuyor der.Kadir Ağa içeri gelsin otursun der. Âşık Osman içeri girer ve KadirAğa, Âşık Osman’dan Tevfik Efendiye bir deli şefaat eylemesini ister.Âşık Osman Tevfik Efendinin yüzüne bakarak;

Essahtan adam gibide yüzü gülmez.Allah’ı unutmuşta Peygamber bilmez.Dükkâna siner de Cumayı kılmaz.Beynamazın biri Tevfik Efendi.

Deyince Tevfik Efendi Kadir Ağaya döner sen mi söyledin bunaCumaya gitmediğimi nerden bilecek bu adam deyince Kadir Ağa bendemedim ama bu adam kimin ne yaptığını bilir der. Gerçekten de ÂşıkOsman’ın şiirlerine bakıldığında kişileri ve yaptıkları olayları çok iyibildiğini görüyoruz.

Page 94: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

80

Bir gün köyde aşırı derecede yağmur yağar. Polinin Hasan’ın ba-basının bostanını sel alır ve oradan geçmekte olan Âşık Osman’a şubostanın haline bak ne olacak böyle der. Bunun üzerine Âşık Osman;

Yağmur yağarda akar seller.Paklayı pancarı miller.Hüdayı zikretmez derler.Sana ziyan senden oldu.

Acep bilir misin suçun?Dışın doğru çürük için.Hüdayı zikretmen niçün?Sana ziyan senden oldu.

Diyerek olanlardan kendisine pay çıkarması gerektiğini söyler.Köyde Kamil Hocanın emmisi nalbant İrecep Usta Yabanlı’ya

‘şıhlığa’ gitmiş ve oradan kovulmuş. Bu olayı herkesin duyduğu gibiÂşık Osman da duymuş ve birkaç yerde konuşmuş. Bir gün yoldagiderken İrecep Usta Âşık Osman’ı görür ve der ki,

Bağlarda biter goruk.Irahat dur coruk.

Bunun üzerine Âşık Osman’da lafın altında kalacak değil ya baş-lar söylemeye,

Evvel postal giyerdin de giydin çarığı.Senin derdin del’eyledi Coruğu.Şıhlığa gönderdik de bizim zırığı.Hak edemedi de anıra anıra geri geldi. Der.

Kızılcaköyde Yakub’un Hasan diye biri varmış. Fesi eğdirip boşboş gezermiş. Bir gün Âşık Osman’ın yanına gelir ve boş boş konuşa-rak Âşık Osman’ın zamanını çalar bunun üzerine kızdığı Hasan’aderki:

Sana diyom Muhlis Hasan.Fesi eğdirip tek tek basan.Doğru söylesem bana kızan.Bağına gitsen olmaz mı?

Page 95: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

81

Sözleriyle nazik bir şekilde yanından kovmuş ve boş gezmenin iyibir şey olmadığını da anlatmaya çalışmış olur.

Bir gün Kızılca köye Suriye’den getirdiği tel fesli, düğmeli zabitceketlerini satmak için şehirden biri gelir. Muhtarın odasında beşerliraya satar. Parası olandan para, olmayandan ise filik vakti(keçi kır-kım zamanı) gelince alırım der. Vakit gelince Münip Çavuş paralarıtoplamaya gelir. Parası olan verir. Cinder’in Musa da ceketten almışama ne parası var nede filik vaktini bekleyecek keçisi. Bakarlar kiCinder’in Musa yavaş yavaş kaçmaya yeltenir. Bunu gören Âşık Os-man hemen söylemeye başlar:

Kahvede içerdim çayı.Sana diyom Münip dayı.Nasıl belledin bu ayı.Şinci para bulunurmu?

Kahvede oynadım paket.Veresiye giydim ceket.Bunu bana saysan zekât.Şinci para bulunurmu?

Diyerek Cinder’in Musa’nın ağzından duygularına tercüman ol-muş olur aynı zamanda da ortamı yumuşatarak herkesin gülmesinisağlar.

Münir Çavuş diye biri Kırşehir’de kırtasiye dükkânı açar. Kızılca-köylülere veresiye verdiği için herkes buradan alışveriş yapar. Bir günÂşık Osman kırtasiyeye gider. İçeri girdiğinde sırtındamaşlak, aya-ğında çarıklı biri içerde durur. Adam Âşık Osman’a çocuk mu okutur-sun? diye sorar. İsteksiz şekilde ‘He okuturum’ der. Ne okurlar deyin-ce. Âşık Osman ‘Kediliği bitirdiler köpekliğe başladılar’ der. Adamhayırdır beğenmiyor musun? deyince ‘Ne beğencem Allah yok Bes-mele yok kedi kaçtı köpek koptu’ der ve söylemeye başlar:

Gitti dünya mert elinden.Şimdi kaldık fitneye.İş danışacak el kalmadı.İş danışılır ütneye.Yer daraldı biz bunaldık.Çare yoktur gitmeye.

Page 96: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

82

Gece gündüz ağlamanın vakti geldi Yâreden.

Der demez adam sinirlenir. Âşık Osman’a söyle künyeni der. Öğ-renseler ki bu şahıs hükümetin adamıymış. Tam bu arada Ağcalar’ınHalil Kâa içeri girer. Bakar ki içerisi gergin durumu anlar Âşık Os-man’a dönerek ‘Sen ne gezersin burada deli dürzü’ deyince adamHalil Kâa’ya ‘Sen tanır mısın? Bunu’ der. Tanırım bizim köyün delisibu deyince adam ne delisi veli bu diyerek Âşık Osman’ı ister istemeztastiklemiş olur.

Coruk Osman’ın kızı Topal Hatça, babasına ‘Baba birde bize birşeyler söyle’ der. Ne söyleyim kızım der. Söyle işte bir şeyler deyince;

Hey haban var haban var.Başı cinli baban var.Aşamleyin eve geldim.Sırtlan dişli aban var.

Diyerek kendi hallerini komik bir ağızla anlatmış olur.

Page 97: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

83

Âşık Mediha Aydın (Ünal)

ski Kızılcaköy Türkmenleri arasında Şaban’ın Hacı Memmed’inkızı olarak bilinen Âşık Mediha’nın asıl adı Medine’dir. Fakat

kendinden önce doğup ölen ablasının nüfus cüzdanını kullandığı içinailesi tarafından Mediha denilerek anılmış ve söylenmiştir. Âşık Me-diha 1931 yılında Eski Kızılcaköyde dünyaya gelmiştir. Babası HacıMehmet Efendi annesi ise Fadime Hanım’dır.

Kısa ve özlü ‘tesellemeler’, ağıtlar ve normal şiirler yazan ÂşıkMediha’nın en önemli özelliği her olaya ve her söylenene hemen kar-şılık mahiyetinde şiirler yazmasıdır. Çok usta bir âşık olan Âşık Me-diha’nın alçak gönüllü, hatır naz ve insan sevgisiyle beslenen bir yü-reğinin olduğu bilinmektedir. Acı dolu bir hayat geçiren âşık ömrününçoğunu gurbette geçirmiş ve yine gurbette vefat etmiştir.

İlk olarak gurbete evlenerek giden âşık 20 yıl Ankara da daha son-ra 8 yıl Mucurda ömrünün diğer 15 yıllık kısmını da tek çocuğu olanNevin Hanımın yanında geçirir ve kızının işi nedeniyle kaldıklarıDenizlide 2000 yılında vefat eder.

Halk arasında ‘Ölüyü bile güldürür’ denilerek çok komik bir mi-zaçta olduğu vurgulanan aşığın şiirlerinde Mediha mahlasını kullandı-ğı görülmektedir. Birçok olay neticesinde yazdığı şiirlerinden örneklerverecek olursak:

E

Page 98: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

84

Köydeki Topal Hatça’nın oğlu Ferzi, Âşık Mediha’nın erkek kar-deşi Süleyman’la arkadaşlık eder ve sık sık evlerine gelir. Fakat âşığınbabası bu arkadaşlığa karşıdır. Bunu gören Âşık Mediha Süleyman’agönderme yaparak söylemeye başlar:

Yine geldi Topal Memmed’in Ferzisi.Yenilmiyor Hacı Memmed’in dürzüsü.Kız verecek Hamdi çavuşun Kerzisi.

Süleyman yanına arkadaş saplar.Babası görünce alnını toplar.Anasının çığlığından kulaklar patlar.

Diyerek anne ve babasının Süleyman ile Ferzi’nin arkadaşlık et-mesine karşı geldiklerini anlatmaya çalışır.

Yine bir gün Âşık Mediha kardeşi Memine’nin banyoda sabunutaşların arasına düşürerek kaybetmesinin ardından,

Elinin feri yok.Alnının teri yok.On paralık karın yok.Yirmi paralık sabun harcarsın.

Der ve kardeşinin sabunu kaybetmesini komik bir şekilde anlatır.Başka bir şiirinde ise Eski Kızılcaköye gelen sel felaketinin ardındanşaşkınlıkla yere bez atıp üzerine çamur değmesini istemeyen YosturEmmiyi görmesiyle;

Hasan Üssüünde çarşaf seriyo.Uzanmış üstüne de inek arıyo.Gelenden gidenden imdat umuyo.Yaredenim afatından esirge. Der.

Âşık Mediha’nın evlerinin önünde dedelerinden kalma bir dutağaçları vardır. Dedelerinin hatırası diyerek dut ağacını korurlar fakaterkek kardeşi yaşar bir gün keserle dut ağacının dallarını kesmeyeçalışır bunun üzerine;

Yaşar eline de aldı keseri.Kesme oğlan o dedeyin asarı.

Page 99: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

85

Babası gelirse döver Yaşarı.Konuşmam amma sana da küserim.

Diyerek kardeşini hem uyarır hem de babama söylemem ama sanaküserim diyerek dedesinin bir eseri olan dut ağacına olan sahiplenme-yi anlatır.

Bir gün bacısı Memine yeni yapılan çörekle pekmezi yemezde ka-yıt damında duran sütün kaymağını yemeye çalışır. Memine’nin gizli-ce yaptığı bu olayı gören âşık hemen söylemeye başlar.

Memine eline aldı çöreği.Sahana bakınca bulandı yüreği.Baban aldı çifte süreği.Hemen ye sütün yüzünü.

Diyerek pekmezi değil de sütün kaymağını yemek istemesini ko-mik bir tarzla anlatır.

Başka bir olayda ise Âşık Medihalar’ın öz teyzeleri yoktur. Kar-deşi memine teyzelerinin olmamasına üzüldüğü için Hatice adında birkadına sürekli Hatça teyze diyerek teyze özlemini giderir. Bir gün evegelerek yerde uzanarak Hatça deze, Hatça deze demesinin üzerineÂşık Mediha kardeşine,

Memine de eşek gibi uzanır.Yok, yerden de hatça teyze kazanır.Hatça teyze diye namen özenir.

Deyince Memine ablasının sırtına şakayla yumruk vurur. Âşık bu-nun üzerine;

Ne idi de Mediha’nın cezası.Yumruk yedi geçmiş olsun kazası.Topal hatça Memine’nin dezesi.

Demesiyle kardeşinin attığı yumrukları anlatırken bir yandan daHatça’nın, Memine’nin teyzesi olduğunu tastiklemiş olur.

Âşık Mediha Ankara da iken tek çocuğu olan nevin dayılarınınyanında kalır. Bu hasreti anlatan âşık;

Page 100: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

86

Yaz günüde sulu yağmur yağmasın.Siper olun Nevinim’e değmesin.Kurbanlar olurum Kara Doğana.Söyleyin de Nevinimi döğmesin.

Haşarıda benim gönlüm haşarı.Bunalıyom çıkamıyom dışarı.Kurban olurum anamın Yaşarı.Nevinimi Zelhadan seçmiyo. Der.

Yine Âşık Mediha Denizlideyken gurbet hasreti üzerine söylediğişiirinde;

Buralarda havalar bahar gibi yaz gibi.Buranın insanları ördek gibi kaz gibi.Buraya gönderen müdür erisin tuz gibi.

Diyerek kızının denizliye taşınmalarına sebep olan müdüre site-mini belirtmiş olur.

Âşık Mediha Eskiköyde meydana gelen sel felaketinin üzerineyazdığı ağıtta ise şöyle der;

Kara bulut gökyüzüne ağıyo.Yağmur değil sanki afat yağıyo.Çoluk, çocuk evsiz kaldı ağlıyo.Yaredenim afatından esirge.

Doğru get selde yolundan savuş.Temeli, duvarı eğledin havuş.İmdada yetişti jandarma çavuş.Yaredenim afatından esirge.

Diyerek sel felaketinin vahametini ve verdiği zararı acı bir dilleanlatır.

Böyle güzel eserleri bizlere bırakan Âşık Mediha Aydın (Ünal)’aAllahtan rahmet diler kültürümüze kazandırdığı şiirlerini ömür boyun-ca saklamayı kendimize bir vazife biliriz.

Page 101: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

87

Âşık Ziya Özhan

ski Kızılcaköy Türkmenleri arasında Has Sülemen’in Ziya diyeanılan Âşık Ziya Özhan 1910 yılında Kırşehir’in Eski Kızılcakö-

yünde dünyaya gelmiştir. Babası İbiş Efendi annesi de ÜmmügülsümHanım’dır. Daha altı aylık bir bebekken annesinin vefat etmesiylebakımını dedesi olan Has Sülemen üstlenmiş ve büyütmüştür. Çokküçük yaşında en acı hayatı görmesi onun içindeki âşıklık olgusunugüçlendirmiş ve olaylar karşısında hep yazarak duygularını ifade et-miştir. Ava ve dağlara karşı aşırı ilgisi olan âşık şiirlerinde sık sıkdağları, yaylaları, Eski Kızılcaköyü ve avcılığı işlemiştir. Geçiminiçiftçilik yaparak sağlayan Âşık Ziya iyi derecede eski yazıyı, Arap-ça’yı ve yeni yazıyı bilirdi. Okuması, yazması ile kültürlü ve geçmişi-ne bağlı kişiliğiyle tanınmaktadır.

Şiirlerinde ismi olan Ziya mahlasını kullanan Âşık Ziya Özhan’ınVasiyetim ve Faniden Bakiye adlı iki adet kitabı vardır.

1987 yılında vefat eden Âşık Ziya Özhan’a Allahtan Rahmet dilerbıraktığı eserlerle kendisini hiçbir zaman unutmayacağımızı hatırlat-mak isteriz.

E

Page 102: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

88

Sizlere kendi yazdığı şiirlerinden birkaç tane örnek vererek âşığınhayata bakışını ve şiirlerindeki işlediği konuları sunmaya çalışacağım.

Eskiköyden sel nedeniyle göçüldüğünü kitabımızın başında an-latmıştık. İşte bu sel olayının Âşık Ziya’nın hayatındaki olumsuz etki-sini, Eski Kızılcaköy’e duyduğu özlemi anlatan Eskiköyden Göçmekşiiriyle başlamak istiyorum.

Eskiköyden GöçmekUnutulmaz hayat boyu geçen gün.Yedirdin, içirdin doyurdun felek.Sanki cihana geldim dün, bugün.Büktün yumağımı eyirdin felek.

Yaşadım ömrümde ne günler gördüm.Doğup, büyüdüğüm ne oldu yurdum.Çalıştım, didindim çok emek verdim.Akıbeti haraba çevirdin felek.

Suları bol iki çifte çeşmesi.Unutulmaz berrak idi içmesi.Hayal oldu Eskiköyden göçmesi.Gönüllü, gönülsüz ayırdın felek.

Ecdattan temeli atılan yurdum.Harabe çeviren selleri gördüm.Elden ne gelir ki seyrettim durdum.Yıktın dumanını savurdun felek.

Ziya’yı iskâna eyledin talip.Hakkın gazabına olunmaz galip.Yurdum harap olup köyden ayrılıp.Bağlanmış bendimi koyurdun felek.

Görüldüğü gibi Eski Kızılcaköyden istenmeyen ayrılık âşığın ha-yatında çok derin bir iz bırakıyor ve bu acı üzerine yazdığı şiirle öz-lemini bir nebze azaltmaya çalışıyor.

Page 103: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

89

Kızılca Köyün Yayla DağlarıKaldım çaresizim hasretim sana.Varırsam ihtiyarı gör Yayla Dağı.Gelemedim on beş yıl geçti bana.Sevgin içerimde var Yayla Dağı.

Avcı iken gezerdim başında.Nice dağlar etek tutmuş peşinde.Gündüz hayalimde gece düşümde.Al yeşil, şuleli nur Yayla Dağı.

Sıhhat bulup bu baharı görürsem.Tüfeğimle dağ başına gelirsem.Ecel gelse ben üstünde ölürsem.Çimenin üstüne ser Yayla dağı.

Yayla dağı ben bilirim huyunu.Çalıların saklar nice avını.İçerdim adı namlı suyunu.Şerefli dağlardan bir Yayla dağı.

Diyorlar büyümüş çok ormanı var.Çiçekleri açmış olmuş lalezar.Çifte tüfeklerle avcılar gezer.Halimi avcıdan sor Yayla Dağı.

Orman olmuş koyağında dalları.Lale gelin olmuş geymiş alları.Misali cennettir açmış gülleri.Çiçeği cennettir sır Yayla Dağı.

Çeke düzen av çiftesi elimde.Gençlikte gezerdim dağlar belinde.Kimseye zararsız kendi halimde.Sıhhatli, sporlu hür Yayla Dağı.

Kış gelince başın tipili duman.Gezemez avcılar hiç vermez aman.Baharın rüzgârın aldığın zaman.Sende muradına er Yayla Dağı.

Page 104: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

90

Berrak akar tatlı suyu, pınarı.Şöyle bir bakışta cennet diyarı.Mayısta bulunur çukurda karı.Ciğerleri soğutan kar Yayla Dağı.

Ziya der çürümüş ömrüyün varı.Çeksen de gelemez o gençlik geri.Mor evlek içinde mantarın yeri.Emekle toplayan yer Yayla Dağı.

Gençliğinde birçok anısının geçtiği Eskiköy dağlarına yazdığı buşiirinde ise dağlara ve dağlarda geçen zamanına özlemini anlatıyor.

DostlarBu fani dünyadan bizar oldum.Bu garip gönlümü eyleyemem dostlar.Hayale kapılıp çokça yoruldum.Olamam şaduman gülemem dostlar.

Yaşadım dünyadan ne bir tat aldım.Kendi içerime kapandım kaldım.Sıkıldım çıkmağa çokça bunaldım.Kurudu gözyaşım silemem dostlar.

Genç, koca denilmez borcun ödersin.Ya rahmete layık ya bir kedersin.Bazı hasta bazı gafil gidersin.Karanlık yolları bilemem dostlar.

Geldinse dünyaya burada kalınmaz.Gizlenmiş bakinin hali bilinmez.Yolculuk ebedi geri gelinmez.Uzundur yollarım gelemem dostlar.

Ziya der çekersin dünyadan göçün.Mağfiret olursa affolur suçun.Giden var bakiye gelen yok niçin.Oradan bir haber salamam dostlar.

Page 105: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

91

Dost kavramını hayatının her evresinde en iyi şekilde gösteren veyaşatan Âşık Ziya bu şiirinde dostlarına seslenerek ölümün bu dünya-dan ayrılmak olduğu kadar dosttan da ayrılmak olduğunu vurguluyor.

İkinci Bir EfkârGene efkârlandım Çanakçı öreni.Bağrında yetişti nice nesiller.Bilmezsin sana gelip gideni.Haraben yatıyor sayılmaz yıllar.

Virane içinde ecdat ocağı.Yurt tutmuş, ev yapmış göster yatağı.Yıkılmış, düzlenmiş bahçesi bağı.Sökülmüş gülleri ötmez bülbüller.

Çalışmış el, ayak bağ, bostanında.Yatıyor kaç ecdadım kabristanında.Ziyaret yapmadık bayram gününde.Fatiha’ya muhtaç yatan nesiller.

Terk etmiş dedeler Çanakçı yurdu.Tarihin deftere yazsan nolurdu.Ayrılmış kardeşler meskenin buldu.Dağılmış barhana ayrılmış yollar.

Ziya der ki, girdin kaç yüz yaşına.Nice eller değdi viran taşına.Ayrılmış hasrettir öz kardeşine.Geçer ömür sonun olur hayaller.

Ecdadımızın Çanakçıdan geldiğini ve oralarda hala mezarlarınınbulunduğunu yine kitabımızın başlarında anlatmıştık. Bu olayı çok iyibilen Âşık Ziya ecdada olan sevgisini ve özlemini bu şiirinde en iyişekilde anlatmıştır.

Page 106: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

92

Vatan ve Al Bayrak

Al Bayrağım al yıldızlı dalgalan.Vatan bizim iman bizim şanımız.Dört kıtada at oynatan ün salan.Kahramanlık dede, ecdat kanımız.

Cennet olmuş Türkün yurdu, her yeri.Uğrunda yarışır şehitliğe erleri.Türkün malı ırmakları, kevseri.Bu cennet vatanda hürdür canımız.

Ecdattan evlada miras bu vatan.Sayılmaz milyonu şehitler yatan.Rızayı hak için kanın akıtan.Sahip ol yurduna dedi dedelerimiz.

Ecdadımız yurda layık kahraman.Büyütür, eğitir, hazırlar vatan.İçinde düşmanı silip, arıtanİdareyi elde tutanlarımız.

Ziya derki; bu yurda var mı göz diken.Haddimi göklerde kartal var iken.Parlayan süngüyle ciğerler söken.Elde süngü hazır kahramanlarımız.

Türk’ün gücüne ve Cennet Vatan için canını veren ecdadımıza ya-zılan bu şiirde Vatan ve Al Bayrağın vazgeçilmez iki unsur olduğunuanlatan Âşık Ziya’nın Milliyetçi ruhunu İstiklal Gazisi olan babasıİbiş Özhan’dan aldığı tartışılmaz bir gerçektir.

Page 107: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

93

Eski Kızılcaköy Türkmenleri’ninManevi Önderleri

anevi önder, âlemlerin sahibi Yüce Allah tarafından seçilmiş vesevilmiş Veli kullarına denilir. Çok önemli makamda olan bu

Allah dostları insanların irşadını üstlenmek, kalplerini manevi kirdentemizlemek ve nefislerini terbiye etmekle görevlendirilmiş kâmil in-sanlardır.

Allah’ın emir ve yasaklarını her yüzyılda insanlara öğretmek içingörevlendirilmiş bu insanlardan iki tanesi de Kırşehir’de yaşamış veeski Kızılcaköy Türkmenleri tarafından kabul görmüştür. BunlarMahzenli’li Ali Efendi ve Küçük Sofudur. Bu iki Allah dostunun ha-yatlarını ve yaşantılarını anlatacak olursak şöyledir:

M

Page 108: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

94

Mahzenli’li Ali Efendi

ahzenli Ali Efendi 1841 yılında Giresun’un Alucra kazası Zilnahiyesinin Tepe köyünde dünyaya gelmiştir. Babası da kendisi

gibi sevilip sayılan İslam bilgisine hâkimiyetiyle tanınan Molla HasanEfendidir. Küçük yaşlarda medrese eğitimi almak için babası tarafın-dan Çorum’a gönderilen Ali Efendi burada Nakşibendî-Kadiri Şeyhi

M

Page 109: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

95

olan Ömer Lütfü Efendi’den medrese eğitimi alırken nedeni bilinmezya kıtlıktan ya da savaştan medresesi dağılır. Eğitimi yarıda kalıncaKayseri’de medrese eğitimi verildiğini duyar ve eğer oraya giderseeğitimini tamamlayabileceğini düşünür.

Bir an önce yola çıkıp tez zamanda Kayseri’ye varmak ve medreseeğitimime devam etmek ister. Daha on üç, on dört yaşlarında küçükbir çocuk olan Ali Efendi çaputtan bir çantası, üç beş kitabı, bacağındamavi donu, üzerinde bir mintan ve başında terliğiyle yola çıkar.

Belirli bir zaman yol alır çok zor şartlar altında dahi olsa Kırşe-hir’in Sekili köyüne kadar gelir. Burada köy sakinleriyle bir müddetsohbet eder ve onlara kendisinin Kayseri’ye gitmek istediğini amanasıl gideceği konusunda yardım etmelerini ister. Köyün ileri gelenleride yakınlarda Mahzenli köyünün olduğunu ve bu köydekilerin deveci-lik yaptığını deve katarlarıyla Kayseri’ye çok sık gidip geldiklerinisöylerler. Böylelikle seni de Kayseri’ye götürse götürse onlar götürürdiyerek Ali Efendiyi Mahzenli köyüne gitmesi konusunda bilgilendi-rirler. Bu mutlu haberi alır almaz Sekili köyünden çıkarak Mahzenliköyüne doğru yol almaya başlar.

Bir müddet yol aldıktan sonra Sekili köyünün özünde köprüyü selaldığını görür ve tam nasıl geçebileceğini düşünürken birden selinüstüne yol kurulur ve bu yoldan geçerek karşı taraftaki Kızılcalı köyü-ne gelir. Bu keramet Ali Efendi’nin ileride Allah’ın sevdiği bir velikulu olacağına dair ilk belirtileri olsa gerek.

Ali Efendi Kızılcalı köyüne geldiğinde köy halkı küçük bir çocu-ğun burada ne işi vardır diye düşünürken kendileriyle sohbet eden buçocuğun boş olmadığını yaşıyla bilgisinin çok farklı olduğunu anlarlarve o gece köy odasın da misafirleri olarak ağırlarlar. Bir süre köylülerAli Efendiyle sohbet eder, beraber yemek yerler, yatağını hazırladık-tan sonra da kendisini yalnız bırakırlar. Yorgun olan Ali Efendi nama-zını kılar,Kuranını okur ve dinlenmeye çekilir.

Sabah gün ağardığında yerde üç beş arşın kar olduğunu görür amabir an önce Mahzenliye varmak istediği için yola çıkmak ister. Fakatköyün ileri gelenleri ‘Oğlum sen güzel bir çocuksun bu dağdan aşma-nın imkânı yok bu dağlar insana yol vermez ne zaman karlar eriyipyollar açılır çiğdemlerde çıkarsa seni biz o zaman göndeririz’ derler.Gel odalarımızda ye, yat, Kuranı’nı oku diyerek Ali Efendi’ye gitme-

Page 110: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

96

mesi yönünde ricada bulunurlar. Köylülerin ricalarını kıramayan AliEfendi bu zaman içersinde köyde kalır, sohbetler verir ve köylülertarafından çok sevilip, sayılır. Havalar ısınıp baharın gelmesiyle bera-ber karlar erimiş, yerlerde çimenler görünmeye başlamıştır. Köydeki-lerle tekrar konuşup helalleştikten sonra buradan Korkor’lu köyüneoradan da hiç zaman kaybetmeden uzun süre arzuladığı Mahzenliköyüne gelir.

Mahzenli köyü o zamanlar on beş,yirmi hanelik küçük bir köy-müş. Köylüler ise devecilik ve hayvancılıkla uğraşırlarmış. Deveciolmalarından dolayı da sık sık Kayseri’ye gidip gelirler geçimlerini buyolla sağlamaya çalışırlarmış. Köyde kalanlar ise hayvancılık, bağbahçe işleriyle uğraşır, ibadetlerini yaparlarmış fakat Mahzenli kö-yünde o zamanlar cami yokmuş. Köylüler kendilerine taşlardan çevrilibir yer yapmışlar ve burada namazlarını kılarlarmış. Yine bir günnamazdan çıkan ihtiyarlar yanlarına gök gözlü, beyaz tenli, mavi elbi-seli güzel bir çocuğun geldiğini görürler o anda yanlarına gelen buçocuktaki maneviyatı anlarlar ve bu yaştaki bir çocuğun sohbetindenhemen etkilenirler. Bu küçük çocuk onlara Kayseri’ye gitmek istedi-ğini söyleyince hemen kendi aralarında ‘Bizim bilgimiz bu çocuktanfazla değil, bu güzel çocuk ev ev yesin, yatsın ekmeğini de verelim buda bize imamlık yapsın’ diye düşünürler.

Köyün ileri gelenleri Ali Efendi’den köylerinde kalması yönündericada bulunurlar. Bir süre düşündükten sonra bir sene kalmak şartıylaköylülerin isteğini kabul eder. Böylece köy halkı Ali Efendi’ninimamlık yapmasına karşılık ‘hak keserler’. Tam bir sene Mahzenli’deimamlık yapar, Kuran okutup öğretir ve evlerde yiyip yatar. Köy halkıküçük yaşta olmasına rağmen ciddi İslam bilgisine ve davranışların-daki ağır başlılığına hayran olurlar. Zamanla köy de çok sevilip sayı-lan bir kişi olan Ali Efendinin bir senesini tamamlaması üzerine köylüharçlığını kolunun altına dikip birazda cebine harçlık koyup, yemeğiy-le beraber Kayseri’ye gitmekte olan devecilerle birlikte Ali EfendiyiKayseri’ye gönderirler.

Köyden ayrıldıktan sonra tüm köylü aşırı üzülüp, yanarlar. ‘Vahvah güzel çocuk gitti bir daha gelir mi bilmeyiz. Ama gelse de Allahrazı olsun gelmese de Allah razı olsun’ diyerek kendi aralarında ona

Page 111: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

97

olan sevgileri ifade ederken bir yandan da gitmesinden duyduklarıüzüntüyü dile getirirler.

Yola çıktığı deveci katarlarıyla belirli zaman yol aldıktan sonraKayseri’ye varırlar. Kendisini getirenlerle helalleştikten sonra onlar-dan ayrılır ve eğitimine devam edeceği medresesine gider. Burada birsene kaldıktan sonra nedeni bilinmez deveci katarlarıyla Mahzenliköyüne geri döner. Köylü bir baksa ki o güzel çocuk daha da güzel-leşmiş tam bir delikanlı olmuş halde karşılarında duruyor. Bu olaykarşısında çok sevinen köylü hemen kendisine bir göz yer yaparlar.Ali Efendi’ye ev ev yemek yedirip ara sırada kendisine yemek getir-mek suretiyle çok iyi bakarlar. Artık evi de olan Ali Efendi bu köyeyerleşerek Allah’ın veli kulu, keramet sahibi Mahzenli Ali Efendiolarak anılmaya başlanmıştır.

Mahzenli’li Ali Efendi’nin YaşantısıMahzenli Köyünün bir ferdi olarak yaşamaya başlayan Ali Efendi

kısa zaman da köylüler ile tekrar kaynaşmış, hatırı sayılan bir kişihaline gelmiştir. Zaman su gibi akıp geçmiş artık evlilik yaşının dagelmesiyle Ali Efendi evlenme hazırlıklarına başlamıştır. Belli birsüre sonra güzel bir kızla nişanlanır. Ama bu mutluluk kısa sürecektirnişanlısı kısa bir süre sonra vefat eder. Bu olay karşısında çok üzülenAli Efendi acısını bağrına basar ve yaşamına kaldığı yerden devameder. Bu arada Ali Efendi’nin Çorum da bulunan Şeyhi Ömer LütfüEfendi, ‘Evladım senin çocuğun olmayacak sen ilerde yüksek merte-bede bir insan olacaksın’ diyecektir. Bunun üzerine Ali Efendi bir kızbir erkek çocuğuyla dul kalan bir bayanı eş olarak alır ve bakımlarınıüstlenir. Caminin yanındaki eski ev yıkılınca köylü bunun yerine AliEfendiye yeni bir ev yaparak eşi ve çocuklarla beraber bu evde yaşa-malarını sağlarlar.

Zamanı gelince erkek çocuğunu Dulkadir’li köyünden bir bayanlaevlendirir kızı da aynı köye gelin eder. İki çocuğun evlenip evdenayrılmasıyla eşiyle tek başına kalırlar ve hayatlarına devam ederler.Gel zaman git zaman oğulluğu vefat eder. Geride dul bir kadın birerkek, iki kız çocuk kalır. Ali Efendi mağduriyetlerine dayanamaz veonları yanına getirir kadını kendi tanıdığı bir adamla evlendirerektekrar evlerinin düzenini kurar. Bu evlilikten de bir kız bir de oğullarıolur ve bu çocukları da diğer çocuklarla beraber büyütüp evlendirerek

Page 112: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

98

yuvalarını kurmalarına vesile olur. Yardıma muhtaç olanlara, mağdurve çaresiz kalanlara yardımı esirgemeyecek kadar manevi yöndenzengin kalbi olan Ali Efendinin maddi yönden, ne malı ne mülkü nede tarlası vardır.

Yalnız sırtında bir kürkü elinde tespihiyle gece gündüz namaz kı-lar, Allah’a dua edip yalvarmaktan ve şükretmekten başka bir şeyyapmazdı. Kendisinin uyuduğunu da gören yok. Hayatının tamamıkâinatı yaratan Allah’ı zikretmekle geçirirdi. Kimseye öte git, beri geldemez çok güzel bir üslupla “Evladım şunu işi şöyle yapsanız daha iyiolmaz mı?” diyerek insanları yönlendirirdi. Kimsede kendisini kesin-likle kırmaz, hatırını sayardı. Öfkelendiği fazla görülmemiş ama çokta öfkelense Allah, Allah, Allah der. Yarabbi, Yarabbi sen görüyorsunYarabbi diyerek ne kadar sabırlı olduğunu ve Allah’ın sevdiği Velikullarının en önemli özelliği olan sabrı kendisinde görürlerdi.

Ali Efendi’nin o kadar çok seveni var ki çok uzak köylerden, çev-re illerden ve Türkiye’nin dört bir yanından methini, kerametleriniduyan, dertlerine çare arayan, akıl danışmak, hayır duasını almak iste-yenlerle evinin önü dolar taşardı. Ziyaretine gelenler yanlarında gelir-lerken hediyelerle, adaklarıyla gelirler evinin önü hediyeyle doluptaşardı.

Hediyeleri ve adakları yardıma muhtaçlara verir kendisi hiçbir he-diyeyi evine koymazdı. Gelen insanların derdine çare bulur ve maneviolarak onların rahatlamasına sebep olur ve derslerini vererek öğüttebulunurdu. İnsanlar ferahlamış bir şekilde evlerine, yurtlarına geridönerlerdi. Bu arada Ali Efendi yanında birçok kişiyi de yetiştiriyorve çeşitli yerlere göndererek onların da çevrelerindekilere Allah’ınKitabını, Peygamberin hayatını ve güzel ahlakı öğretmelerine sebepoluyordu.

Ayrıca talebeleriyle beraber camide sohbetler ederek ve zikirlerçekerek Allah’a bağlılıklarını perçinleştiriyorlardı. Ali Efendi kimseyebeddua etmez kimseye kötülük dilemezdi ama her kim ki ona dil uzat-sa onun için kötü bir şey söylese hep hüsrana uğrardı. Kiminin dilitutulur, eli ayağı çalınır, kimi çok kötü bir şekilde ölür kiminin de topyekûn ocağı, sülalesi kesilirdi. Bu da Allah’ın sevdiği kuluna zararverenleri hep musibetlerle imtihan ettiğinin bir göstergesi oluyordu.Uzun bir ömür yaşayarak Allah’ın Kitabını, Peygamberimizin yaşantı-

Page 113: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

99

sını ve güzel ahlakını hem yaşayıp hem de yaşatan Ali Efendi 1951yılında tam 110 yaşında hayata gözlerini yummuştur. Kendisi vefatettikten sonra talebeleri onun yolunda hizmete kaldıkları yerden dur-maksızın devam ederek Ali Efendi ruhunu aynı zamanda Allah’ınismini yaşatmak için mücadele vermeye devam etmişlerdir. Birçoktalebe yetiştiren Ali Efendi’nin talebelerinden hala yaşayanlar Kırşehirve çevresinde hizmetlerine devam etmektedirler.

Mahzenli’li Ali Efendi’nin KerametleriTasarrufun bir çeşidi olan ‘keramet’ Cenabı Allah’ın bir ikramı

olarak kâmil bir iman, marifet ve takva neticesinde veli kullarındazuhur eden ve tabiat kanunlarıyla izah edilemeyen fizik ötesi hariku-lade hadiselerdir.

Ali Efendi’nin de birçok kerametinin olduğu bilinmektedir. Bunla-rı kerametleri görenler ve yaşananları bilenler bulunmaktadır. Bu ke-rametlerden iki tanesi kısaca şöyledir.

Ali Efendi’nin oğulluğu ölünce hanımı, bir oğlu bir de kızı yalnızkalıp mağdur olurlar. Ali Efendi bu olaya dayanamayarak kadını veçocuklarını yanlarına alır ve bakımlarını üstlenir. Ayrıca dul kalanbayanı kendi tanıdığı bir adamla evlendirip yeni yuva kurmalarınasebep olur. Bu dul kadınla evlendirdiği adamı bir gün eşkıyalar köy-deki dağın eteğinde döverler. Tabi bu olayı duyan Ali Efendi olayyerine gelir ve eşkıyalara nasihatte bulunur. Fakat Ali Efendi’yi desıkıştırırlar hatta bir tanesi haddini aşarak ona tokat atar.

Bu olaya Ali Efendi çok üzülür ama Allah’a sığınır. Eşkıyalardaçekip giderler. Bir süre sonra Ali Efendiye tokat atan eşkıya Sekiliköyü civarlarında atıyla beraber tam mezarlığın yanından geçerken atbirden parlar ve ürker. Atın parlamasıyla beraber adamın ayağı üzen-giye takılır ve adam üzengiden aşağı ayağı takılı vaziyette düşer. Buarada adam ‘Ali Efendi geliyor, Ali Efendi geliyor’ diye seslenirken atdaha da ürker ve adamı tekmeleye tekmeleye oracıkta öldürür. Netice-de Ali Efendiye el kaldıranın sonu hüsranla bitmiştir.

Ali Efendinin diğer bir kerameti ise kendisi öldükten sonra oluyor.Bu olayı yaşayanlardan Şaban Dursunoğlu (hâlâ Mahzenli köyündeyaşamaktadır ve olayı bizzat kendisi yaşamış ve bana anlatmıştır.)Olay kısaca şöyledir;

Page 114: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

100

Mahzenli köyünde Pehlivan isminde çok kuvvetli, babayiğit biradam vardır. Fakat abdestle, namazla arası fazla yoktur. Bir gün rüyasındaAli Efendiyi görür kendisine “Oğul! kuzey tarafımdan üzerime bir taş geldibeni çok rahatsız ediyor bu taşı üzerimden al oğul” der. Ertesi gün köydeki-lere rüyasını anlatır ama köylüler ve Ali Efendinin talebeleri ‘Git beynamazbiz ona senelerce hizmet ettik bize söylemiyor da sana mı söylüyor’ diyerekadamı kovarlar.

Adam üç beş ay herkese rüyasını anlatır ama kimseyi ikna edemez. Buarada Ali Efendi ölünce köylüler mezarına derme çatma teneke çakarak birtürbe yaparlar. Derme çatma yapılan bu türbeye yağmur yağınca sularındolması kaçınılmaz olur. Bu arada türbenin Kıble tarafında Canpolat, Zübe-yir, İbrahim ve Şaban Dursunoğlu sohbet ederler. Bu arada Pehlivan adındakişahıs tekrar gelir ve yine rüyamda Ali Efendi’yi gördüm “Kuzeyimden bir taşyürüdü üzerime geldi beni rahatsız ediyor o taşı al oğul” dedi diye söyler.

‘Ben mezarı açacağım, sizin hocanızsa benimde hocam’ der ve ısraredince oradakiler hadi git kazmanı küreğini getir de aç derler. Pehlivan türbe-ye girer ‘Kıble tarafındaki taşları alamıyorum’ der.

Bu arada orada bulunanlar Şaban Dursunoğlu’na ‘Sen gençsin sen yar-dım et’ diyerek onu da türbeye girdirirler. Pehlivanla beraber taşları alıp kab-rini açmaya başlarlar. Kefenin tam kuzey tarafından topak bir taş gelmiş AliEfendi’nin vücudunun üstüne düşmüş. Pehlivanın dediği doğru çıkınca hepsihayret ederler. Bu büyük taşı ıslak olduğu için ikisi bir tutup dışarı atarlar.Kefene gelince bakarlar ki kefen topraktan sararmış, tabanındaki düzülükerpiçlerle üzerine dayalı kerpiçleri kaldırırlar. Şaban Dursunoğlu bir bakar kiAli Efendinin yüzü açık elini yüzüne götürür ve sakalını düzeltir. Aynı şekil-de bozulmadan eli, yüzü duruyor. Bu arada kolunu da düzeltir vücudu dabozulmamış tabi ki hemen diğerlerine de bakmalarını söyler bakan herkesolay karşısında şaşırır.

O an bir kez daha Ali Efendi’nin gerçek bir Allah dostu olduğunu anlar-lar. Bir müddet sonra köyün ileri gelenleri mezarın açıldığını duyarlar veoraya gelirler. Bunlara ‘Vay beynamazlar nasıl açarsınız diyerek kızarlar veyeniden mezarını kapatırlar. Sonra türbesini Ankara’dan biri yaptırır. Yapılanbu türbede belli zaman sonra yıkılır. En son Çiçekdağı’ndan bir müteahhitgelerek türbeyi tekrar yaptırır ve şuan bu türbesi hala sapasağlam durmak-tadır ve sevenleri sürekli bu türbeyi ziyaret ederek dualar etmektedir-ler.

Page 115: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

101

Mahzenli’li Ali Efendi ile Eski KızılcaköyTürkmenleri Arasındaki Manevi Bağ

ski Kızılcaköy Türkmenleri Mahzenli’li Ali Efendiye karşı aşırıbir saygı ve sevgi beslerlerdi. Özellikle yaz, kış demeden belirli

zamanlarda kağnı arabalarına doluşan köylüler zor şartlarda olsa bilekendisini görmeye giderler ve yanlarında götürdükleri hediyeleri ken-disine takdim ederlerdi. Ama hayatında anlattığımız gibi kendisinegelen hediyelerin hiçbirini evine almaz köydeki ya da kendisini ziya-rete gelenler içersindeki garibanlara bu hediyeleri vererek gönüllerinihoş ederdi.

En kalbî duygularla kendisine bağlı olanlar Ali Efendiden dersle-rini alırlar, sıkıntıları olanlar sıkıntılarını anlatarak hayır duasını ister-ler, İslam konusunda sorusu olanlar ise sorularının cevabı en iyi şekil-de alarak manevi yönden rahatlamış şekilde köylerine geri dönerlerdi.Kendisini yeni ziyaret edecekler ise eskilerle beraber gelerek ona inti-sap ederler ve tarikata girmek için müsâade alırlardı.

Ali Efendinin Eski Kızılcaköydeki vekili Hobu’nun Hamdi idi.Onun eşliğinde camide ya da köy odalarında belirli günler toplanılırgizli zikirler çekilerek sohbetler yapılırdı. Bu zikirlere katılım ise enüst düzeyde olur ve Allah’a bağlılıklarını perçinleştiren insanlar ma-

E

Page 116: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

102

nevi yönden huzur bulurlardı. Çoğu köye gönderdiği gibi Eskiköye dekendi talebelerinden belirli zamanlarda gönderen Ali Efendi, kendisi-ne bağlı olanlara mânevî yönden destek sağlar ve bu vesileyle de gön-derdiği talebeleriyle olanlara ileteceklerini bildirirdi. Yani kimseyiyalnız bırakmaz öğrencilerine iyi bir velilik yapardı.

Ali Efendi Eski Kızılcaköyden zor şartlarda gelenlere sevindiğikadar ayrı bir değer verirdi ki bu değeri şu sözleriyle anlatırdı. ‘Çokzor şartlar altında geldiğinizi bilirim ama Allah sizlerden razı olsun’diyerek hayır dualarını esirgemezdi. İnsanların akın akın kendisiniziyaret etmesi onun Allah’ın sevdiği bir kulu ve insanlar nazarında nekadar değerli olduğunun en önemli göstergesidir.

Page 117: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

103

Gümüşkümbetli Küçük Sofu

ırşehir yöresinde Küçük Sofu adıyla tanınan Mehmet Köksalyaşadığı yüzyıla damgasını vuran en önemli manevi şahsiyetler-

den biridir. 1895 yılında Mucura bağlı Seyfe Köyünde dünyaya gel-miştir. Dedeleri Seyfe Köyünde baş gösteren sivrisinek çoğalmasınabağlı sıtma hastalığı nedeniyle Seyfe’den Gümüşkümbet köyüne yer-leşmişlerdir. Kendisi ‘sofular’ olarak tanınan bir sülâlenin mensubu-

K

Page 118: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

104

dur. Babası Sofu Ömer Efendi, annesi ise Sofu Fatma Hanım olarakbilinen itikat sahibi insanlardır. Küçük sofu üç erkek kardeşten ‘Ye-men Hacısı’ Feyzullah Efendi ile Mustafa Efendi’nin (Büyük Sofu) enküçük olanıdır.

Çevresindekiler tarafından Küçük Sofu, Sofu Emmi, Sofu Dedeolarak tanınmasının iki nedeni vardır. Birincisi ve aynı zamanda enönemlisi olan dinin emir ve yasaklarına uyması neticesinde kendisinisofu olarak görmeleri ve bu sözü yakıştırmalarıdır. İkincisi ise abisiMustafa Efendiye, Büyük Sofu denildiği için ondan yaşça küçük ol-masına istinaden Küçük Sofu denilmiş olmasıdır.

Ailesinin Sofular sülâlesi olarak tanınması ve bu ailenin bir ferdiolması neticesinde ilk dînî bilgilerini aile fertlerinden alarak kendisiniyetiştirmiştir. Daha sonra büyük bir Allah dostu olan Mahzenli’li AliEfendi’den aldığı dersler ve sohbetlerle manevi olarak kendisini geliş-tirmiştir. Din konusundaki hassasiyeti ve dine bağlı yaşam tarzı ileri-deki hayatının şekillenmesindeki en önemli nedenidir. Ailesi daha onüç yaşında genç bir delikanlı iken Ayşe Hanım ile evlendirir. Bu evli-likten bir kız çocukları olur ama fazla yaşamadan vefat eder. Bir dahahiç çocuklarının olmaması üzerine çoğu zaman ölen kızı için ‘Keşkeyaşasaydı’ diyerek hep ona olan özlemini dile getirmiştir.

Zamanın hızla ilerlemesi ve 1. Dünya Savaşının başlamasıyla Kü-çük Sofu 1914’te askere gitmiş ve 8 yıl askerlik yapmıştır.

4 aylık acemi eğitimini Konya Kara pınarda topçu-çakmakçı eriolarak tamamladıktan sonra buradan Makedonya cephesine gider veburada 1 sene kalır. Daha sonra sefer emri ile Çanakkale’ye gelir veburada 9 ay kaldıktan sonra Romanya cephesine gider. Bu cephedesavaşın en yoğun olduğu bir günde vurularak yaralanır ve tedavisi içinEdirne’ye getirilerek 3 ay hastanede tedavi görür. Belli bir zamansonra yaralarının iyileşmesi üzerine Kuva-i Milliye hareketiyle Kü-tahya-Eskişehir hattına gönderilerek burada mücadeleye devam ederve buradan İstanbul Harp okuluna daha sonrada İstanbul Çatalca 7.fıkra 21. alay 1. tabur 1. batarya da topçu-çakmakçı eri olarak 3 senekalır. Daha sonra Bulgaristan sınırına gönderilir ve burada 3 ay kal-dıktan sonra askerliğini bitirerek terhis olur.

En zor şartlar altında ve yokluklar içerisinde en önemli cephelerdesavaşarak Müslüman Türk milletine hizmet eden Küçük Sofu hayatı-

Page 119: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

105

nın bundan sonraki kısmını köy köy ve şehir şehir dolanarak insanlarıdoğru yola sevk etmeye ve Allah’ın emirleri doğrultusunda yaşamalarıiçin ömrünü adamıştır. Zamanın çoğunu evinden uzaklar da hizmetederek geçiren Küçük Sofunun eşi Ayşe Hanım 1950 yılında vefateder ve kendisi bir daha evlenmez. Belli zaman sonra ayakları tutma-mış iki değneğiyle meşakkatli bir hayatı olmasına rağmen bıkmadan,usanmadan hizmetine kaldığı yerden devam etmiştir. Bir kış günü 70yaşında iken hayata gözlerini yummuş ve cenazesini Gümüşkümbetköyünde bulunan caminin yanındaki mezarlığa abisi Büyük Sofu ileaynı mezara defnedilmiştir. Geride bıraktığı sözlü vasiyetinde ise:‘mezarının hiçbir şekilde yapılmaması ve kaybolup gitmesi’ isteğidir.

Küçük Sofunun YaşantısıKüçük Sofu keramet sahibi ve tasavvuf ehli bir insandır. Ömrünün

tamamını köy köy, şehir şehir gezerek insanları bilgilendirmeye, Al-lah’ın emir ve yasaklarını sohbetlerle anlatarak insanları manevî yön-den sağlamlaştırmaya adamış Allah’ın sevdiği velî bir kuludur. Özel-likle Kırşehir yöresindeki hemen hemen bütün köylerde kendisini vekerametlerini görenler ve de duyanlar bulunmaktadır.

Küçük Sofu ömrünün sonuna kadar abdestsiz durmamış ve zama-nının çoğunu ibadet ederek geçirmiş örnek bir şahsiyettir.

Her zaman yerli yerinde konuşmuş ve sözleri herkes tarafından iti-bar görmüştür. Özellikle yanlış bir şey gördüğünde müdahale eder sonrada doğrusunun yapılması konusunda ısrar ederdi. Yaşantısı boyunca‘sene orucu’ tutar çok az yemek yerdi. En çok sevdiği yiyecek bulgurpilavı, marul, yoğurt içecek ise sadece kendisinin yaptığı bitki çaylarınıiçmekti. Şifalı bitkileri dağlardan kendisi toplar ve onlardan ilaç veiçecek yapardı. Uykuyla hiç arasının olmadığı hatta her gece yorganıüzerine çekerek tespih çektiği ve dualar okuduğu bilinmektedir.

Ağzından sinirlense dahi hiçbir kötü söz duyan olmadığı gibi gü-zel ve yanık sesiyle ilahiler söylediğini duyanların olduğu gibi cezbe-ye kapılarak Nebiler, Evliyalar, Üçler, Yediler, Kırklar diye bağırdığı-na çoğu kişi şahit olmuştur. Özellikle sabah namazlarını camide kılmışhiçbir zaman imamlık ve müezzinlik yapmamıştır.

Kendisinin hiçbir sanatı olmamış, hayatında hiç ticaretle de uğ-raşmamıştır. En önemli özelliği ise gideceği her yere yaya olarak git-

Page 120: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

106

meyi tercih etmesidir. Bir baksalar ki köyde bir baksalar başka birköyde, bazen dağda bazen ise farklı mekânlarda Küçük Sofuyu gör-mek ya da rastlamak mümkündür.

Hele yaşının çok ilerlediği ve ayağının neredeyse hiç tutmadığızamanlar bile sadece iki değneğiyle beraber, kar kış demeden, çoğuköye yürüyerek gitmesine hiç kimse akıl sır erdiremezken yine kendiağızlarından “Ona zorluk yoktu” demeleri Küçük Sofunun gerçekanlamda manevî kişiliğini de tasdik ettikleri anlamına geliyordu.

İşte bu halinden kaynaklı kendisine Kırşehir ve çevre köylerinde‘Küçük Sofu uçardı’, uçmuş, uçuyor söylemleri yakıştırılmış, bu söy-lemleriyle de onun keramet sahibi manevî bir kişilik olduğunu anlat-mış oluyorlardı. Kerâmetlerine şahit olanlar ellerine sarılarak gerçekbir velî olduğuna iman ederlerdi.

Sıkça gezdiği dağlardaki şifalı bitkileri toplar ve insanlara şifabulmaları için verir, üzerine de dua ederdi. Herkes dualarından nasip-lenmiş, manevî ve normal hastalıklarına şifa bulmuşlardır.

Bu bahsettiğim olaylardan nasiplenenler hala yaşamaktadırlar veanlatırken bile kendisine olan sevgilerini arkasından dualar ederekgöstermektedirler.

En sevdiği çiçek güldü. Özellikle dağlardan ve gittiği yerlerdengül tohumlarını toplar bunları da gittiği başka yerlerde ekerdi. Cebindebulunan ‘gül tohumu keseciğini’ yeğeni Ali Ömer Köksal’ın eşi FatiKöksal’a bir ziyareti esnasında vermiş kendisi de elli yıla yakın sak-lamıştır. Yaptığım araştırmalarım esnasında Küçük Sofuya karşı duy-duğum derin sevgiden olsa gerek; bana hediye etmiştir. Buda benimömür boyu saklayacağım en önemli manevi mirastır.

Ziyaret ettiği köylerde bulunan herkes kendisinin yanlarında kal-ması hususunda ısrar eder fakat o belli kişilerin yanında kalmayı tercihederdi. Küçük Sofu’nun köylerinde bulunduğu zamanlar köy sakinlerieğer hayırlı işleri ya da hastaları varsa dua etmesini, yeni doğan ço-cukları varsa isim vermesini isterlerdi. Rica eden kimseyi kırmaz hemdua eder hem de isim verirdi. Yeni doğan kız çocuklarına geneldeiçinde gülün geçtiği bir isim, erkek çocuklara ise, İslam’a hizmet et-miş sahabenin ya da mübarek zatların isimlerini verirdi.

Page 121: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

107

Mis gibi koktuğunu, girdiği her ortamda bu kokunun duyulduğunuve kendisini görenlerin manevi bir haz aldığını birçok kişiden duy-dum. Kıyafetleri hiç kirlenmez, temizliğiyle herkesi kendisine hayranbırakırdı. Özellikle yanında taşıdığı küçük tenekesinde daima su olurve bu suyla abdestini alırdı. Kullandığı

‘misvaklar’ sayesinde dişleri tertemiz inci gibi parlar, görenlerimest ederdi. Cebinde taşıdığı misvaklardan bir tanesini kullanmaz veçok değer verirdi. Kendisine sebebi sorulduğunda: ‘katıldığı savaşlar-dan bir tanesinde şehit olan bir askerin ölmeden önce bu misvakı ken-disine verdiği ve bu olaydan sonra kendisinde bazı manevi hallerinzuhur ettiği bundan dolayı bu misvakı ayrı sevdiğini’ anlatırdı.

Kırşehir yöresinde gezdiği gibi Türkiye’nin de birçok il ve köyle-rinde de gezer özellikle buralardaki yatırlara ve türbelere giderdi. Her-kesin bildiği Eyüp Sultanı, Mevlana’yı ve Ahi Evran-ı Veliyi ve kim-senin bilmediği birçok türbeyi ziyaret ederdi.

Gezdiği köylerde en fazla bir hafta on gün kalır bu süre zarfındada köydeki sevenleriyle ve sağlam ihlâslı insanlarla sohbetler ederdi.Gizli olarak köy camilerinde ve köy odalarında zikirler çekerler ma-nevi yönden huzur bulurlardı. Çoğu kişinin duyduğu o meşhur sözüise ‘Bana yol göründü’ diyerek gece gündüz saatin kaç olduğu farketmez hemen yola çıkıp gitmesidir. Arkasından bakanlar ise sadeceyola çıkışını görürler ve saniyeler sonra bir daha göremezlerdi. İşte buhalleri neticesinde Küçük Sofu uçtu söylemi tüm Kırşehir’de yayılmışve hala öyle anılmaktadır. Gerçektende kerâmet sahibi insanlardazaman mekân kavramı olmadığı gibi Allah tarafından onlara tasarrufsağlanmıştır. İşte sizlere bu tasarruf sonucu Küçük Sofu’da zuhur edenkerametlerden bazılarını paylaşacağım:

Küçük Sofu’nun KerametleriGümüşkümbet köyünde 1950 senesinde aşırı kuraklık olmuş bir

damla yağmur yağmamıştır. Kuraklığın etkisiyle ağaçlar kurumuş,ekinler kavrulmuş, çeşmeler akmaz hale gelmiş ve toprak susuzluktanyarılmıştır. Bunların neticesinde hayvanlarda süt veremez ve susuz-luktan ölür hale gelmişlerdir.

Köylüler her sabah kalktıklarında mavi bir gökyüzü görmekten,akşama kadar güneşi izlemekten artık korkar ve umutsuzluğa kapılır

Page 122: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

108

hale getirmişlerdir. Bunun neticesinde köylüler topluca yağmur duası-na çıkmaya karar verirler. Cuma günü köyün merkezinde bir tepeyeçıkarlar ve burada yemekler pişirip kurbanlar keserler. Daha sonratopluca namaz kılıp dualar ederler. Arkasından yemekler yenir vetekrar eller açılarak dualar edilir ama maalesef yine gökyüzünde hiçbirdeğişiklik olmaz.

Köylüler tam ümidini keserken birden Küçük Sofu orada belirir.Kimseye bir şey demeden sadece küçük çocukları başına toplar veonlara ‘siz sadece âmin deyin’ der. Sonra Allah Allah sözleriyle bera-ber dualar okuyunca birden gök gürlemesi ve havanın kararmasıylayağmur yağmaya başlar. Küçük Sofu’nun bu kerâmeti karşısında her-kes bir daha onun maneviyatına güvenini tazeler. Böylece tam birhafta yağmur yağar ve topraklar suya kanarlar. Bu olayı yaşayanlardanhâlâ birçoğu hayattadır.

Bir başka kerameti ise şöyledir:Bilindiği gibi Küçük Sofu’nun ayakları tam tutmaz ve değneklerle

yürürdü. Ancak bu haliyle bile gideceği yerlere yaya olarak gider vevasıta kullanmazdı. Kendisinin en önemli bir özelliği ise kimselerinbilmediği türbeleri, yatırları bilmesi ve buraları sık sık ziyaret etmesi-dir. Küçük Sofu bir gün kimsenin çıkamadığı bir tepeye çıkar. Bura-daki tepede bir türbe vardır ve türbede çok büyük zatlar yatar. O günekadar devâsa demir kapıları olan bu türbenin kapılarını kimseler aça-mamıştır.

Türbenin yanına geldiğinde önce demir kapının önünde bolca duaeder ve tam namaz kılacakken kapı kendiliğinden açılır. Hemen içerigirer ve bu büyük zatların yanında namaz kılarak bol bol dua eder.Evliyalara duyduğu aşırı aşkla kendini öyle kaybetmiştir ki kendinegeldiğinde hava çoktan kararmıştır. Belli müddet sonra oradan çıkarve yola koyulur. Bu arada yine Allah tarafından önüne bir ‘dürüm’gelir ve bu dürümü yiyerek tutacağı oruca niyetlenir. Daha sonra yinemalum bu haliyle bir köye gider ve orada kalarak hizmetine devameder. Bu olayı bizzat çok güvendiği ve değer verdiği yeğeninin eşi FatiKöksal’a anlatmış oda yaptığım araştırma neticesinde bana anlatarakKüçük Sofunun gerçek manada bir Allah dostu olduğunu anlatmayaçalışmıştır. Kendisi hâlâ hayatta ve Ankara’da ikamet etmektedir.

Page 123: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

109

Eski Kızılcaköy Türkmenleri İleKüçük Sofu Arasındaki Manevi Bağ

üçük Sofunun ve Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin çoğunun Ma-nevi önderi Mahzenli’li Ali Efendiydi. Zaten bu vesileyle birço-

ğuyla manevi olarak bir gönül bağı vardı. Fakat Küçük Sofunun takvayönünden hepsinden daha üstün olduğu yaptığı hizmetlerle ve yaşantı-sıyla belliydi. Köydekiler de bunun farkındaydılar.

Kendisi Kırşehir’deki köyler arasında en çok Eski Kızılcaköy’ütercih eder ve yaz kış demeden sürekli buradaki insanları ziyaret eder-di. Bu ziyaretleri esnasında bütün köylü Küçük Sofu’ya da Sofu Dedegeldi diyerek sevinçlerini belli ederlerdi. Ağır aksak iki koltuk değne-ğiyle, o nur yüzündeki tebessümle herkes tarafından nur yüzlü SofuDede geldi denilirdi. Onu yolda görenler hasta çocuğu için dua etme-sini ya da manevi rahatsızlıkları için yardım etmesini isterdi. Heleçocukların bir yerlerinde iyileşmeyen yara varsa okur sonra eline dili-ne sürerek yaranın olduğu yere dokununca o kişi kesinlikle şifa bulur-du. Çünkü herkes bilirdi ki bu kişi Allah’ın Veli kulu ve keramet sahi-bi bir insandır.

Eski Kızılcaköye geldiğinde Avşaroğulları Sülâlesinden Avşar’ınMustafa’nın evinde kalmayı tercih ederdi. Avşar’ın Mustafa köydeki

K

Page 124: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

110

en iyi dostu ve gönüldaşıydı. Evde kaldığı zamanlar kesinlikle uyu-mazlar sabahlara kadar ibadet ve sohbet halinde olurlardı. Sabahlarınamazı camide kılarlar sonra belirli günlerde Hobu’nun Hamdi eşli-ğinde kalabalık guruplarla cami ya da köy odaların da zikirler çekerlerve Allah’a bol bol dua ederlerdi. Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin enbüyük özelliği manevi önderleri aşırı sevmeleri ve değer vermeleridir.Zaten kitabımızın başlarında da anlattığımız gibi Gaziler Mezarlarınada bu sevgiden kaynaklı aşırı sahip çıkmışlar ve önem vermişlerdir.Küçük Sofuda burada yatan zatları çok iyi bilir ve onlar içinde dualarederdi. Köyde kaldığı süre zarfında hep Allah’ın ismi zikredilir vesohbetlerle insanlar eğitirdi.

Yukarıda anlattıklarımızdan anlaşılacağı gibi çok güçlü bir mane-viyat ve inançla hayatını Târikatı âliyyenin Nakşibendî-Kadiri yolunasarf etmiş olan Küçük Sofu, herkesin gönlünde yıkılmaz temelleroluşturmuş ve hala bu temeller üzerine sapasağlam binalar yapılmak-tadır. Ölmesinin üzerinden kırk yedi sene geçmesine rağmen gönül-lerde hâlâ capcanlı duran Küçük Sofu öğretisini, yaptığım araştırmalarsonucun da sizlerle paylaşmanın mutluluğunu yaşamaktayım. Böylegüzel bir hayat yaşayarak bizlere güzellikler yazma fırsatı veren veEski Kızılcaköy Türkmenlerine manevi önderlik yaparak kalplerininpaslarının silinmesine yardımcı olan Küçük Sofu’nun şahsına yazdı-ğım bir dörtlükle onu anıyor ve minnet borcumuzu dualar ederek ödü-yoruz.

Küçük SofuPeygamberin Kelâmı, Diliydi Küçük Sofu.Hak Aşkıyla Gezinen, Veliydi Küçük Sofu.Cemâli Öyle Nurlu, Sanki Cennet Kokusu.Gümüşkümbet Köyü’nün, Gülüydü Küçük Sofu.

Page 125: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

111

Eski Kızılcaköy TürkmenlerindekiYerel Halk İnanışları

ürklerin İslamiyet’i kabulünden önceki inançları Şamanizm’di.Şamanizm’i doğa güçlerine ve bir takım ruhlara inanmak olarak

adlandırabiliriz. Bu inanışta gökyüzünde iyiliklerin ve iyi ruhların,yerin altında kötülüklerin ve kötü ruhların, yeryüzünde ise insanlarınvarlığı kabul edilir. Ayrıca kâinatta bulunan her şeyin iyi ya da kötüruhları olduğuna inanılır. Bu inancın asıl temeli ise Tanrı, insan vedoğaya dayanmaktadır. Binlerce yıl öncesinde yaygın olan bu inancınetkilerinin günümüzde hâlâ devam ettiği bilinmektedir. Her ne kadarTürk’ler, İslamiyet’in yayılmasıyla Müslümanlığı kabul etseler dahi,Şamanizm kültürü hayatlarının her alanında olmuştur ve bugün bileizlerine rastlamak mümkündür.

Özellikle Anadolu’yu yurt edinen ve Kırşehir Eski Kızılcaköyüneyerleşen Türkmen oymaklarında Şamanizm’den kalma yerel halkinanışları ve Türkmen halk inançları binlerce yıl öncesindeki gibicanlılığını korumakta ve yaşatılmaktadır.

Günlük hayatın bir parçası haline gelen, insanların korku ve kay-gılarını gidermeyi amaçlayan bu tür yerel halk inanışları aslındaTürkmenlerin Orta Asya da yaşarken inandığı Şamanizm kültürününözünü yansıtmaktadır. Orta Asya coğrafyasından Anadolu coğrafyası-na hiç bozulmadan gelen bu geleneklere doğum, ölüm ve sosyal ya-

T

Page 126: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

112

şantının her alanında sıkça rastlamak mümkündür. Bu gelenekleringünümüzde etkisini göstermesindeki tek neden korku ve endişeleringiderilmesi, kötü ruhlardan korunulması, nazar, kaza ve belânın uzak-laştırılması, dilek ve de isteklerin yerine getirilmesinde etkili olacağıinancından kaynaklanmaktadır.

İşte bu sebeplerden dolayı Eskiköyde var olan ‘Yerel Halk İnanış-larından’ ve ‘Türkmen Halk İnançlarından’ bazı örnekler vererek buinancın hayatın her alanında hâlâ etkili olduğunu ve Eski KızılcaköyTürkmenlerinin hayatlarının vazgeçilmez bir parçası haline geldiğinisizlere anlatmaya çalışacağım.

1. Çocuğu durmayan kadınlar (Düşük ve ölü doğum yapan, doğ-duktan bir süre sonra çocuğu ölen) Gazeler Mezarlığının etra-fında dönerek çocuk dileğinde bulunur. Dileklerinin kabul ol-ması halinde gazelere tavuk ya da koyun kesilir ve doğan er-kek çocuklara nadirde olsa Gazi ismi verilir.

2. Ay ve güneş tutulduğu zaman ezan okunup ardından tenekeçalınır.

3. Yeni gelin kaynanaya sadık ve saygılı olsun diye eve girerkenkaynananın bacaklarının arasından geçirilir.

4. Köyde herhangi bir kişi öldüğü zaman kadınlar tarafından ağıtyakılır.

5. Ölen bebekler Gazeler Mezarlığına gömülürken mezara para-da atılır.

6. Evlerin kapılarına nazar değmesin diye nal çakılır ve kaplum-bağa kabuğu asılır.

7. Bebeklere mavi nazar boncuğu takılır.8. Baykuş uğursuz hayvan sayılır ve bir evin damında baykuş öt-

tüğü zaman o evden birisinin öleceğine inanılır.9. Yeni yürürken düşen çocukların bacaklarına ip bağlanıp kesi-

lir. Kösteğini kestik artık çocuk düşmez denilir.10. Misâfir giderken arkasından su dökülür.11. Her evde olduğu kabul edilen ev yılanlarından birinin öldü-

rülmesi ile öldürülen yılanın eşinin o evdeki birine kötülükyapacağına inanılır.

Page 127: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

113

12. Çocuk inatçı olmasın diye ensesinden öpülmez.13. Yeni doğan bebek ve annesi kırk gün dışarı çıkarılmaz.14. Sağ avuç kaşındığı zaman para gelir sol avuç kaşındığında

zaman para gider denilir.15. Nazar olduğuna inanılan kişiye kurşun dökülür.16. İki yeni doğum yapmış kadınlar birbirleriyle görüştürülmez. Eğer

görüşmeleri gerekirse iki kadın birbirleriyle iğne değiştirirler.17. Hayızlı bir kadının kırklı bebeğin yanına gelmesi istenmez.

Gelirse bebeğin bir yerinde yara çıkacağı düşünülür.18. Gelin gittiği yerde demir gibi sağlam dursun diyerek gelin al-

maya gidilen evden demir ya da bakır tarzı bir eşya çalınır.19. Gelin evlendiğinde kırk gün baba evine gönderilmez.20. Türbelerde dua etmek ve dilek tutmak yaygın bir gelenektir.

Tutulan dilek kabul olursa tavuk ya da küçükbaş hayvan kesilir.21. Ölen bir kişinin tüm eşyası yıkanır. Yıkanan kıyafetleri ve de-

ğerli eşyaları akrabalarına dağıtılır.22. Akşamları ev süpürülmez.23. Salı günü uğursuz sayılır. Özellikle salı günleri iş yapılmaz,

çamaşır yıkanmaz, halı çözülmez.24. Salı günü çamaşır yıkanırsa ölünün ağzına su kaçacağına eğer

halı çözülürse uzun süreceğine inanılır.25. İki bayram arası nikâh yapılmaz.26. Cenaze olan evde üç gün yemek pişmez.27. Yeni doğan bebeğin göbeği eve gömülürse eve bağlı, camiye

gömülürse dindar, okula gömülürse de okuyacağına inanılır.28. Yaşlılar ayak uzatarak otururken üzerinden geçilmez.29. Ezan okunurken köpeğin uluması uğursuzluk sayılır.30. Ceviz ağacının altından geçenin çarpılacağı söylenir.31. Merdiven altlarından geçilmez.32. Çocuk bacakları arasından baktığı zaman misafir gelecek denilir.33. Ezan duyulmayan yerlerde horoz öttüğü zaman ezan okunmuş

kabul edilir.

Page 128: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

114

34. Ayakkabının ters bırakılması işlerin ters gideceği anlamını taşır.35. Ayakta yemek yiyen kişinin evin bereketini götüreceği söylenir.36. Perşembe akşamları evde sinek uçması iyiye yorulmaz. O ev-

de ölen birinin ruhunun eve geldiğine inanılır.37. Perşembe ve Cuma günleri garibanlara yiyecek, içecek verilir.38. Bir kız istenmeye gidildiğinde, ailesi kızı verirse hayırlı haberi

duyan ilk kişi tarafından, damadın kulağı çekilir.39. Hıdrellezde gül ağaçlarının dibine akşamdan para gömülür ve

gece dilek tutulur. Güneş doğmadan önce de parayı yerindençıkarınca da tutulan duanın kabul olacağına inanılır.

40. Genç bir kız, ilk kalmaya gittiği evin anahtarını alıp ve yastı-ğının altına koyarak uyursa, gece tuttuğu dilek gerçekleşir.

41. Evde tabak veya bardağın kırılması ile evden sıkıntı gittiğineinanılır.

42. Kurban kanı alnın ortasına sürülür.43. Birinin başına ters bir şey geldiğinde kendi başına gelmesin

diyerek kulağının çekilip üç kere yere vurulur.44. Yere düşen bardağın kırılmamasının ardından bardağı yere

atarak kırılır. Böylelikle sıkıntı gider denilir.45. Kara kedi görmek uğursuzluk getirir.46. Genç kızın, gece aynaya bakması gurbete gelin gideceğine yo-

rulur. Erkeğin bakmasına hoş bakılmaz.47. Yatılan yatağın üstüne kimse oturtulmaz.48. Gece tırnak kesilmez.49. Ayvanın çok olması kışın sert geçeceğine işarettir.50. Yataktan ters(solundan) kalkanın işi ters gider.51. Leyleği uçarken gören yola gidecek derler.52. Hamile aş erdiğinde canı ne çekerse yedirilir yemezse doğa-

cak çocuğun bir yeri eksik olur denilir.53. Ölü taşınırken cesedi ağırsa arkasından birinin daha öleceğine

inanılır.54. Ekmek kırıntısı dökülen evin bereketi gider.

Page 129: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

115

55. Mezarlığa veya mezara elle işaret edilmez.56. Hamile aş erdiğinde neye bakarsa çocuk ona benzer.57. Cuma günü ev temizlemek fakirlik getirir.58. Cuma akşam ev süpürülürse meleklerin kanadının kırılacağı

söylenir.59. Cenaze çıkan odada üç gün ışık yakılır. Ruh geldiği zaman

odasını çabuk bulsun diye.60. Turşu bozulur diye hayızlı kadına turşu çıkarttırılmaz.61. Gelin olan kızın duvağı, evde kalan kıza örtülüp çözülürse ev-

leneceğine inanılır.62. Her çocuğa muska yazdırılır, çocuğun omuzlarına bu muska

takılır.63. Misafir ardından ev süpürmek iyi değildir.64. Ev süpürüldükten sonra hastalık bulaşmasın diye süpürgeye

tükürülür.65. Evden işe gitmek için çıkan erkeğin önünden kadın geçerse

erkeğin işi ters gider.66. Çocuğu durmayan kadınlar kırk evden topladığı bez parçala-

rından gömlek dikerler. Çocukları dursun diye bu gömleğigiydirirler.

67. İğde ağacı altında uyunmaz.68. ‘Kırklı çocuğun’ tırnağını kesmeden babasının pantolonundan

para çektirilir. Büyük para çekerse bereketli küçük para çeker-se bereketsiz olacak denilir.

69. Kınası yakılan kız, kendi evinin bir köşesine kınalı elini basarve o iz silinmez. Amaç evden gittikten sonra unutulmasın diye.

70. Kullanılmış gelinlik kimseye giydirilmez.71. Kulağı ve yüzü yanan dedikodusunun yapıldığına inanır.72. Ölü geçerken ayağa kalkılır.73. Nişanda erkeğin arkadaşları damada iğne batırır.74. Gece vakti bir evden başka eve kazan, tava, tencere verilmez.75. Ölünün yıkandığı yerde idare veya gaz lambası yakılır ve sö-

Page 130: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

116

nene kadar bekletilir.76. Rüyasında civciv görenin çok çocuğu olur.77. Tabaktaki yemek güzel sıyrılırsa nişanlısının güzel olacağı

söylenir.78. Hamileyken saç kestirenin ömrü kısalır.79. Gece çöp atılmaz.80. Küle tuvalet yapılmaz ve sıcak su dökülmez.81. Sıcak su bir yere dökülürken destur denilir.82. Asılı kalan çamaşırlar hava kararınca toplanmaz.83. Nazar değmesin diye iğde ağacı parçaları çocuğun kıyafetine

takılır.84. Hasta çocuklara eşek sütü içirilir.85. Yeni gelinin karyolasına kız isteniyorsa kız, erkek isteniyorsa

erkek bebek konulur. Ama genellikle erkek bebek koymakEski Kızılcaköyde daha yaygındır.

86. Yeni bebeğin ağzına huyunun benzemesini istedikleri kişiyetükürtürler. Amaç bu kişinin huyu benzesin diye.

87. Evlenecek erkekler pilava kaşık batırırlar.88. Rahatsız birini taklit edenin sonu ona benzer denilir.89. Gözü dalan misafiri geleceğini söyler.90. Birinin üzerindeki yırtık dikilecek olursa, yırtığı dikilen kişi-

nin başparmağının dişlerinin arasına alınması istenir, amaçnikâhı bağlanmasın.

91. Kulağı çınlayan kendi isminin anıldığını söyler.92. Sağ gözün seğirmesi sağlığa, sol gözün seğirmesi varlığa işarettir.93. Birinin üzerinden atlanırsa boyu kısa kalır.94. Büyüklerin yanında çocuk sevilmez.95. Köpek sütü vereme iyi gelir.96. Gece sakız çiğneyenin ölünün tersini ya da etini çiğneyeceği

söylenir.97. Bir şeyden korkan kişi üç defa başparmağı ile damağını yukarı

doğru kaldırır.

Page 131: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

117

98. Çocuklara cevizle oynayıp elinizi karartırsanız el kesiciler ge-lir elinizi keser denilir.

99. Kötü rüya görenler sabah soğanı dörde bölerek çatıya atarlar.100. Çay içenlerin çayında küçük çay sapı varsa küçük boylu mi-

safir, büyük çay sapı varsa büyük boylu misafir, çay sapıadedince de insan geleceği söylenir.

101. Giysi sırtında iken düğme dikilenin aklının dikileceğine inanılır.102. Ayak altları kaşınana yolculuğa çıkacak denilir.103. Gün batımından sonra ölü gömülmez.104. Yaşlıların önü kesilerek geçilmez.105. Rüyada ölü görmek diri görmektir.106. Düşünde deve görenin zengin olacağı söylenir.107. Ölümü yaklaşan bir kişinin yakını uzakta ise gelecek durumu

da yoksa o kişinin resmi ve ya elbisesi ölmek üzere olan ki-şinin üstüne konulur. Böylelikle gelemeyen kişinin gelmişolduğu kabul edilir.

108. Cuma günleri sarımsak ve soğan yenilmez.109. Torununun torununu gören kişinin cennete gideceğine inanılır.110. Bir kişiye nazar değdiyse tuz okunarak başında çevrilir ve

ateşe atıp yakılır.111. Ev bereketli olsun diye duvara ya da kapı girişine bir avuç

sapıyla beraber buğday asılır.112. Göz değmesin diye cebe eşek pisliği konulur.113. Sakız çiğneyenin çocuğu geveze olur.114. Kulak çınladığı zaman isim sayılır ve hangi isimde çınlama

geçerse o kişinin kendisini andığına inanılır.115. Bereket gitmesin diye ayaklar uzatılarak ve ya ayak üst üste

atılarak yemek yenilmez.116. Ayakta giyinmek yoksulluk getirir.117. Burnu çok akan zekidir.118. Yüzüstü yatılmaz yatanın gâvura benzeyeceği söylenir.119. Bebeği olsun isteyenin kucağına erkek bebek verilir.

Page 132: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

118

120. Şeytan gelecek diye gece ıslık çalınmaz.121. Geceleri örümcek almak günah sayılır.122. Cinsiyet değişecek diye gökkuşağı altından geçilmez.123. İkindiden sonra el işi yapılmaz balkona bebek çamaşırı asılmaz.124. Bir şeyi kırk defa söylersen olacağına inanılır.125. İnsana domuz denilmesi günahtır.126. Çocuk yalnız bırakılmaz bırakılırsa yanına süpürge konulur.127. Çamaşır kazanı ya da boş kazan uzun süre ateşte bırakılmaz.128. Yemin ederken tek ayak kaldırılırsa, yemin kabul olmaz denilir.129. Kapı eşiğinden sol ayakla girmek uğursuzluk getirir.130. Sofranın bereketi kaçmasın diye sofraya önce büyükler otur-

tulur.131. Su içerken sol el başın üstüne konulur.132. Yeni doğum yapan kadının kırk gün mezarı açık olacağına

inanılır.133. Yürüyen çocuk emeklerse eve misafir gelecek denilir.134. Yatağa çorapla girilmez.135. Yeni doğmuş bebek kokmasın diye tuzlanır.136. Bulaşık suyu ve mantı suyu ayak altına dökülmez.137. Eldeki siğil geçsin diye üzerine yoğurt sürülüp köpeğe yalatılır.138. Yeni gelinin ayakları dibinde testi kırılır.139. İneğin dişi doğurması için altına çocuk dişi atılır.140. Dişin aralıklı olması zenginliktir.141. Ölenin gözlerinin açık olmasına birini göremedi de gözlerini

açık gitti denilir.142. Hamile kadına çocuğu sümüklü olur diye kelle yedirmezler.143. Yanan ateşi suyla değil toprakla söndürürler.144. Yağmur duasında ilk çocuğu kız olan bir kadın seçilir. Kadı-

nın sırtına bir heybe verilerek ev ev dolaştırılıp bulgur ve te-reyağı toplatılır. Topladıklarıyla pilav yapılıp tüm köylüyeyedirilir. Böylece yağmur yağacağına inanılır.

Page 133: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

119

145. Kulağı ağrıyanın ağrısı geçsin diye kız bebek emziren kadı-nın sütü damlatılır.

146. Hamileyken işkembe ya da ciğer yiyenin çocuğunda iz olurdenilir.

147. Gurbete gidenin yanına ekmek konulur.148. Yeni evin temeline koyun kesilir.149. ‘Çörtenin’ altından geçenin ağzı eğilir.150. Çok ağlayan çocuğun ağzına üç yol ayrımında babasının

ayakkabısıyla bir daha ağlamasın diye vurulur.151. Gece kıyafet ters katlanılmaz.152. ‘Dabaz’ olanın boynu tuzlu su ile yıkanır.153. Bir evden bir eve taşınırken boş eve dönülerek haydi hep be-

raber gidelim denilir. Amaç evde var olduğuna inanılan me-lekleri davet etmektir.

154. Güvercin kutsal hayvan kabul edilir. ‘Etini yiyen doymasınpisliğine basan onmasın’ denilir.

155. Kırklı kadın düğüne götürülmez.156. Hamile kadının karnı sivrileşirse erkeği, kalçası genişlerse

kızı olacağına inanılır.157. Bebeğin beni olsun istenirse dalak yedirilir ve el kana bula-

nıp karına sürülür.158. İnek hastalanınca iyileşsin diye bir yumurtanın kabuğu ho-

caya yazdırılıp hatıla kırılır.159. Dağa gönderilen inek kaybolduğunda açılıp kapanabilen bir

bıçak açıkken okunup kapatılınca kurdun ağzı bağlanır. Böy-lece kaybolan ineğin kurt tarafından yenilmeyeceğine inanılır.

160. Düşünde sakallı gören Hızır’ı görmüş sayılır.161. Dolu yağdığında evin ilk çocuğu dışarıya demir parçası atar-

sa yağmur kesilir.162. Yeşil gözlü olanın nazarı çok değer.163. Hamileyken eşeğe binenin çocuğu inatçı olur.164. Ateşle çok oynayan çocuk altını ıslatır.

Page 134: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

120

165. İnek pisliğinin üzerinden geçen çarpılır.166. Yeni doğan çocuğun pisliği egzama hastalığına iyi gelir.167. Güneş tutulunca güneş hastalandı denilir.168. Göz değdiğine inanılan kişi için tuz çevrilir.169. Geç konuşan çocuğa tez zamanda konuşması için yedi ortak-

lı bir ineğin dili yedirilir.170. Gece keçi görenin şeytanı gördüğü söylenir.171. Çocuk ve gençlere göz değmemesi için tazı boncuğu, yedi

göz ve iğde dalı, muskayla beraber kıyafetlerine dikilir.172. Çocuk sakat olur diye boş beşik sallanmaz.173. Gün aşarken süpürge bağlayan kadının, bekâr kızı varsa

nikâhının bağlanacağına inanılır.174. Gece ıslık çalmak günahtır.175. Allah’ın hakkı üçtür denilir.176. Yeni doğan bebek sarılık olmasın diye üzerine ya sarı yazma

örtülür ya da altın takılır.177. Yeni geline dili yağlı olsun diye tereyağı yalatılır.178. Yağmur duası için Gazelere giderek dua edilir ve mezarlığa

para bırakılır.179. Ölünün şişmemesi için üzerine bıçak, makas ya da demir

parçası konulur.180. Gelin eve girerken ayakları dibinde testi kırılır.

Yukarıdaki verdiğimiz örneklerden anlaşılacağı üzere Eski Kızıl-caköy Türkmenlerinin günlük hayatlarının vazgeçilmez bir parçasıolan yerel halk inanışlarına batıl inanç denilmesi doğru bir yaklaşımdeğildir. Çünkü konumuzun başında da belirttiğimiz gibi Türklerinİslamiyet’ten önceki ilk inançları Şamanizm’di ve bu inanışın halavarlığını yitirmemiş olması verdiğimiz örneklerden anlaşılmaktadır.Tarihte Türklerin en önemli özelliği geçmişe karşı aşırı hassasiyet vekültürlerine karşı besledikleri inanılmaz saygıyı yüzyıllar boyu koru-yarak yaşatma felsefeleridir.

Daha sonraki yıllarda Türklerin Müslümanlığı kabulüyle Şama-nizm’in yerini İslamiyet almış fakat Türklerin yine eski inançlarını

Page 135: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

121

tam olarak terk etmemelerinin sonucu İslamiyet’le Şamanizm’in karı-şımı bir yerel halk inanışı gün yüzüne çıkmıştır. Ne tam İslamiyetsöylemi, nede Şamanizm’in temeli olmayan, daha doğrusu İslam Şa-manizm karışımı bir inanışla hayatlarını idame ettirmişlerdir. Yukarı-da verdiğimiz örneklerin bazılarında Şamanizm’e İslam inanışı ekle-nerek İslam’ın özüymüş gibi bir durum da yaratılmıştır.

Türk toplumunun içersinde İslamiyet’in tamamen yayılması veyaşanmaya başlanması neticesinde yine İslamiyet’i çok iyi anlayama-manın getirdiği bir durumla, hurafelerin çıkması ve bunlara itibaredilmesi kaçınılmaz olmuştur. İslam ile uzaktan yakından ilgisi olma-yan fakat İslam’ın içinde varmış gibi varsayılan bu tür inanışlardaEski Kızılcaköy Türkmenlerinin yerel halk inanışlarının içersinde yerbulmuş ve maalesef itibar görmüştür, ki yukarıdaki örneklerde nadirdeolsa bunları görmek mümkündür.

Netice itibârı ile; Eski Kızılcaköy Türkmenlerindeki yerel halkinanışları içersinde bu bahsettiğimiz farklı algıları görmek mümkün-dür. Ama bunlara inanış şekilleri İslam’a alternatif oluşturmak içindeğil atalarından kalma bu söylemlerin sanki yapılmalarından ya dasöylenmelerinden dolayı ruhen rahatlama arzularıdır. Yüzyıllar boyuEski Kızılcaköy Türkmenlerinin yaşantılarında yer bulan bu yerelinanışların bugün olduğu gibi yüzyıllar sonrada yaşayacağı da kesingörülmektedir.

Page 136: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

122

Eski Kızılcaköy Türkmenleri’ninKullandığı Yerel Kelimeler

üyük Selçuklu Hükümdarı Alp Arslan’ın Bizanslılara karşı Ma-lazgirt Meydan Muhaberesini kazanmasıyla Anadolu’nun kapıları

Türklere açılmış, dolayısıyla 11.y.y’ dan 14.y.y’a kadar devam edensüreçte Orta Asya Bozkırlarından Oğuz’un yirmi dört boyunun çoğuAnadolu’ya göç etmişlerdir. Özellikle Avşar, Salur, Çepni, Bayat,Alayuntlu, Eymür, Kıpçak, Beğdili, Kargın, Peçenek ve Kınık gibiTürkmen boylarının yerleştiği Anadolu topraklarında, buna paralelolarak ta birçokta kültür meydana gelmiştir. Bunlara örnek verecekolursak: giyim kuşam, konuşma, yemek ve oyunlar Anadolu coğrafya-sına gelmiş ve zaman içersinde biraz da burada değişerek tekrar can-lanan Türkmen kültürlerini oluşturmuşlardır.

Özellikle Anadolu’yu yurt edinen Oğuzun boyları muhtemelenbulundukları yerlerde farklı bölgelerde ve farklı ağızlarda konuşuyor-lardı. Çünkü uzun süre göçebe hayatı yaşayan bu boylar farklı yörele-re gidiyorlar ve burada farklı kültürlerden de etkileniyorlardı. Bununneticesinde her birinin aynı ağızdan konuşmadıkları ve değişik şivele-rinin de olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Yüzyıllar süren bu göçlerinetkisiyle konuşma dillerindeki ses ve şekil bakımından değişikliklerinde olduğunu her bir Oğuz boyunun şu anki uzantıları olan Anadolutopraklarındaki bölgesel şivelerinden anlıyoruz.

B

Page 137: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

123

Orta Asya da var olan bu yerel kelimeler Anadolu topraklarına dagelmiş fakat bölge faktörleri devreye girince, mevcut kelimeler an-lamca aynı olmasına rağmen, söylemlerinde değişikliğe uğramışlardır.Buda yöresel ağızlardan meydana gelen bir sürecin etkisidir. Bahsetti-ğimiz bu yerel kelimeler Orta Asya lehçelerinde ve yazı dillerindekullanılmakta iken Anadolu’ya yerleşen Türkmenlerin zamanla bukelimeleri kullanmamasından kaynaklı yazı dilinden soyutlanaraketkisini yitirmişlerdir. Fakat Anadolu konuşma ağızlarında hâlâ yeralmakta ve günlük yaşantıda sık sık kullanılmaktadırlar.

Dolayısı ile, yazı dilimizde olmayan fakat Anadolu konuşma ağız-larında sıkça kullanılan yerel kelimelerin Eski Kızılcaköy Türkmenleriarasında da kullanılması, bu bölgedeki halkın bir kez daha saf Türk-men olduklarının ve tamamen Orta Asya dili olan Oğuz Türkçesinikullandıklarının en önemli ispatıdır.

Kırşehir Eski Kızılcaköy Türkmenleri tarafından kullanılan yerelkelimeleri ve anlamlarını sizlere tek tek yazarak ne kadar zengin birkelime hazinemizin olduğunu göstermek istiyorum.

Page 138: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

124

AAaz : Doğum yapan hayvanların ilk sağımından elde

edilen süt.Aba : Anne.Aboov : Şaşırma nidası.Abunus : Sağlam, kaya gibi.Acep : Acaba.Acer : Yeni.Acımık : Bir çeşit ot.Acışmak : 1.Acımak 2.Yanmak.Açık Pazar : Pazartesi.Ağırşah : Yünü incelten parça.Ağmış : Akın etmiş, göç etmiş.Ağnamak : Hayvanların yerde sırt üstü kaşınması.Ahizer etmek : Beddua etmek.Ahraz : Sağır, dilsiz.Alaf : Alev.Alamaç : 1. Hızlı yanan alev 2.Tarlada yapılan gölgelik.Alaşa : 1. Çok konuşan 2.Laf taşıyan.Alen : Bekle, dur.Alengirli : Tuhaf, garip.Alenmek : Biriyle dalga geçmek.Alık : Giysi.Amel olmak : İshal olmak.Amoov : Şaşırma nidası.Anastanas : Karmakarışık.Annacına : Karşısına.Apapba : Beyazlaşmak, rengin solması.

Page 139: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

125

Ara hastalığı : Herkeste olabilen hastalık (grip, nezle gibi)Araya vermemek : Ziyan etmemek.Arık : 1.Zayıf, cılız 2.Su akan yer.Arıstak : Tavan.Arnın : Alın.Asar : Eser, Hatıra.Astap : Çamaşır, giysi.Aşkar : Yüz, surat.Avcar : Ekilen tohum.Avdal : Kavgacı.Avlak : Hayvanların yattığı açık çevrili alan.Avrana : Kavak ağacının üst kısımları.Avu : Zehir.Avurt : Yanak.Aydaş : Komik olan.Aygördüm : Gece ay ışığı altında oynana bir çeşit oyun.Ayıklamak : Temizlemek.Ayrıyeten : Ayrıca.Azık : Tarlaya götürülen yiyecek.Azını düzmek : Bir olaydan ders almak.Azıtmak : Bir hayvanı uzağa götürüp bırakmak.Azmanta : Yaramaz, çok azan

BBabalı boynuna : Vebali boynuna.Baça : Bahçe.Badas : Harmanda toprağa karışan ekinin elenip ayrılması.Bahale : Baksana.

Page 140: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

126

Bakırlani : Bakır leğen.Balak : İri, şişman.Baldırcan : Patlıcan.Bar : Peynirin ve yoğurdun küflenmesi.Basbaya : Bilinenden hiç farkı olmayan.Bastırak : Kapı arkasına takılan kilit.Baş bağlamak : Evlendirmek.Başaca : Başa kadar.Başaklamak : Hasattan sonra tarlada kalan ürünün toplanması.Başangı : Yaramaz.Bayrı : Bari.Bazlama : Sac ekmeği.Bekit : Ört, kapat.Belemek : Sarmak.Bellemek : Öğrenmek.Berdi yastık : Halısız yastık.Besmeç : Bulgurdan yapılan yayvan kızartılmış köfteBıcırgan : Isırgan otu.Bıdık : Ufak.Bırçalık : Dağda yetişen bir ot.Bışgı : Küçük testere.Bisokum : Azıcık.Bişirgeç : Sac üstünde pişirilen yufkayı çevirmek için kulla-

nılan değnek.Bişirik : Çamurdan sıva.Bitaa : Sümük.Bizlemek : Dürtmek.Bocca : Küçük testi.Boğanak : Sağanak yağmur.Boğarsama : Hayvanın eşe gelmesi.

Page 141: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

127

Bolalmak : Bollaşmak.Boön : Bugün.Boör : Bel, yan.Bostan : Kavun, karpuz.Boyna : Sürekli.Boyunduruk : Kağnı ve öküz arabalarında çekiş için öküzlerin

boynundan bağlandığı kısım.Boyuözelim : Yeni gelinin evdeki genç bayanlar için kullandığı tabir.Bozulamak : Yüksek sesle acı çekerek ağlamak.Böcük : Böcek.Bön bön bakmak : Boş boş bakmak.Böngüldemek : Kaynamak.Börttürmek : Haşlamak.Bukaraez : Bu kez, bu defa.Burgacan : Bir tür hastalık.Buru : Eğri demir.Buymak : Üşümek, donmak.Buzalacı : Yavrulamaya hazır inek.Bürlenme : Örtünme.Büzüldü : İki büklüm olmak.

CCaa : Odada banyo yapılan yer.Camadan : Kolsuz yelek.Cavlak : KelCelep : Sabana koşulan öküz.Cemek : Çift sürerken hayvanları yönlendirmek için kullanılan

sopanın alt kısmına takılan ve sabandaki toprağı temiz-lemeye yarayan spatula benzeri demir parçası.

Page 142: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

128

Cengari : Gökyüzü rengi, turkuaz.Cere : Turşu küpü.Cıbalama : Suyun içerisinde paçaları sıvayarak yürümek.Cıfıt : Fena, kötü.Cığıl cığıl : Parlak, berrak, güzel.Cılbah : Soyunuk.Cılga : Dağ yolu, patika.Cılk : 1.Bozuk 2. Kuluçka dönemindeki yumurta.Cıncık : Cam parçası.Cıngı : 1.Küçük ateş parçası 2.Kıvılcım.Cıngıl helkesi : Yoğurt kabı.Cırıt : Hızlı.Cırmık : Tırnak izi.Cırtık : Şımarık.Cırtlak : Göze hoş gelmeyen.Cıscıbık : Çırılçıplak.Cızık : ÇizgiCibiliyet : Huy, yaradılış.Cilis : 1.Çaresiz kalmak 2.Zayıf.Cinaslık çıkarma : Kavga.Cingan : Çingene.Ciraat : Çıbanı olanlara denir.Cobul olmak : Bollaşmak.Coruk : İnatçı.Cozurtmak : Sapıtmak.Cözürük : Kuyruk yağının eridikten sonra kalan parçası.Culuk : Hindi.Cumayen : Cuma günü.Cumbul : Küçük üzüm salkımı.Cuvara : Sigara.

Page 143: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

129

Cücük : Civciv.Cülük : Salatalığın üremesi.

Ç

Çakırdak : Davarlarda dışkının yüne yapışarak topaklanması.Çalgın : Ayağı hafif aksayan.Çalık : Eli ayağı tutmayan.Çalkama : Ayran.Çalkamak : Yıkamak.Çalmak : Yere vurmak.Çalpı : İnce ve kuru ağaç dalı, kuru ot.Çamsıtmak : Gizlice duyurmak, dedikodu.Çangaza : Hareketli.Çar : Yazma.Çarkıt : Eski, külüstür.Çarpma : Bir tür yazma örtme şekli.Çatı : Alın anlamında.Çavdırmak : Atmak.Çavmak : Güneşin ışık saçması.Çeltek : Çoban yardımcısı.Çemkirmek : Saygısız şekilde karşı gelmek, diklenmek.Çençen : Çok konuşan, geveze.Çenilemek : Köpek havlaması.Çerik : Tahıl ağırlık ölçüsü.Çevlik : Daire.Çığırtma : Sıvı yağ ile kızartılan hamur işi yiyecek.Çıkı : Bohça.Çıkın : Azığın konduğu bez.

Page 144: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

130

Çıkla : Yavan, sade.Çıkrıngaç : Argacı sarmak için kullanılan alet.Çılpı : İnce omca parçası.Çırahma : 1. Üzerine çıra, lamba konulan ağaç iskemle 2. Bir

tür oyun.Çıtak : Kavgacı.Çıtlı : Bir tür ot.Çiğsimek : Nemlenmek.Çik : Âşık oyununda aşığın çukur kısmı.Çenet : Cevizin içindeki bir bölüm.Çinilemek : Kulakları çınlamak.Çinke : Çok az.Çipli : Üzümün kuru dalları.Çir : Kayısı, erik kurusu.Çiti : Kağnı arabasındaki dikmelerinin tamamına denir.Çitimek : Yün çorabın eskiyen yerini örerek onarmak.Çitlek : Çekirdek.Çonapa : Sakar, beceriksiz.Çor : 1.Hastalık 2.Tuzlu.Çorpadanak : Aniden düşmek.Çot olmak : Elin ayağın tutulması.Çöğdürek : Tahta tahtıravalli.Çöğdürmek : Küçük tuvaletini yapmak.Çölmek : Çanak.Çömçe : Tahta kepçe.Çömelmek : Eğilmek.Çördük : Ahlat.

Page 145: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

131

DDabana kuvvet : Yürü, koş.Dabaz : Boyun bölgesinde olan kaşıntı.Daklaşma : Birine sataşma.Dal : Sırt.Dam pilavı : Tan ağarırken yapılan düğün pilavı.Dandiridon : Kadınların giydiği içlik.Dangasta : Kaba, iri.Dearmi : 1.Yuvarlak 2. Yakışıklı.Debelenmek : Bir şeyi yapmaya uğraşmak.Delimsa : Deli gibi.Dellal : Davet çağrısı.Demin : Az önce.Depik : Tekme.Deşirici : Dilenci.Deşirmek : Dilenmek.Devramel : Ayçekirdeği.Devre : Yanlış.Deze : Teyze.Dıkılmak : Girmek.Dıkım : Lokma.Dımrıdı : Ekmeğin pişerken sertleşmesi.Dıraz dıraz : Boş boş.Dikme : Fidan.Dilmek : 1.Yarmak 2.Parçalara ayırmak.Dinelmek : Ayakta durmak.Dingildeme : Hoplama, zıplama.Direşmek : Direnmek.

Page 146: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

132

Dirgen : Ucu demir çatal olan ağaçtan saplı el aleti.Dirlik : Huzur.Ditmek : Yün pamuk ya da eti küçük parçalara ayırmak.Divdiriyor : Çatlaktan su sızması.Divlek : Bir çeşit kavun.Diyal : Değil.Dolak : Tırpanla ekin biçilirken bacağın zarar görmesini

engellemek için bacağa bağlanan kalın bez.Doluktu : Ağlamaya hazır, duygulanmak.Domuşmak : Surat asmak.Dö : İnce bulgur.Döğümsüz : Acımak.Dökülal : Hadi oradan.Dölek : Düzgün.Dulda : Rüzgâr almayan kuytu yer.Duluk : 1. Düğünde yeni gelinin saçların kesilerek yanağı-

na doğru salması. 2.Alın.Duşgana : Surat, çene.Dutacak : El bezi.Dutma : Çoban.Düğürcü : Kız istemeye giden.Dülger : İki tarafı keskin kazma.Dümüksüz : Kaygısız.Dünean : Dün.Dürtlemek : El işi yapmak.

EEhnezik : Zayıflamak.Ekdi : Uyanık.

Page 147: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

133

Eke toka : Yaşından olgun olanlar için söylenir.Ekmek ağı : Azık örtüsü.Elbiz : Örümcek.Elcek : Eldiven.Elleam : Herhalde, galiba, sanırım.Elleşmek : Dokunmak.Emlik : Geç doğan kuzu.Enek : Sermaye.Enik : Kedi, köpek yavrusu.Eooovv : Seslenme, çağırma nidası.Erincek : Üşengeç.Erinmek : Üşenmek.Eserekli : Hasta, evhamlı.Esilme : Azalma.Essah : Gerçek, sahi.Estirikli : 1.Gel git akıllı 2.Deli.Eşgare : Açık olan.Eşik : Kapının alt kısmı.Eşinme : Hayvanların toprağı ayaklarıyla hafif karıştırması.Everek : Ecele ederek.Evlik : Yatak odası, kiler.Evreaç : Yufka ekmek pişirirken kullanılan çubuk.Evselemek : Bir tutam almak.

FFak kurmak : Zararlı haşerelere karşı kurulan tuzak.Faklamak : Sabitlemek.Fanılamak : 1. İnlemek 2.Yankılanmak, uğuldamak.

Page 148: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

134

Farfaracı : Palavracı.Ferik : Genç tavuk, kuma.Fermanı : İşlemeli cepken.Fışkı : 1.Koyun, keçi pisliği 2. Yaramazlar için kullanılır.Filik : Tiftik.Fingirdemek : Yerli yersiz gülmek.Firek : Domates.Firengi : Büyük anahtar için kullanılır.Firik : Olgunlaşmak üzere olan buğday.Fitlemek : Birini başka birine karşı doldurmak.Fitne : Fesat.Fol : Civciv çıkacak yumurtalar topluluğu.Fos : Boş, kof.Fosalmak : İçi boşalmak.Fosfos : Bomboş.

GGaçıl : Çekil.Gada : Dert, bela.Gadamal : Derdimi al.Gadık : Büyüklenme sözü.Galakmak : Şımarmak.Galan : Artık.Galender : Alçak gönüllü.Gambak : Kavağın kabuğu.Ganare : Aşırı yemek yiyen.Ganırtmak : Açmaya zorlamak.Gapcık : Domatesin posası.

Page 149: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

135

Gap gacak : Mutfak eşyası.Garakmak : Aşırı susamak.Garamet : İftira.Gardak : Kötü dikiş yüzünden giyside oluşan istenmeyen

kıvrım, kabartı.Garel : Ayar, ölçü.Garık : Sebze ekilmesi için hazırlanan küçük bahçe bölümü.Garsamba : Fazlalık.Gavlatmak : Bir şeyin kabuk ve benzeri yüzeyini koparmak.Gayerlemek : Azarlamak.Gayle : Tasa.Gayrı : Bundan sonra.Gazeler : Gaziler.Gebirti : Ayakla çıkarılan ses.Gelep : Boyamaya hazır ip.Gen : Hiç sürülmemiş kıraç yer.Gerneşmek : Gerilmek.Gevmek : Dişle ezmek, çiğnemek.Gı : Keçi, koyun gübresi.Gıdım : Az.Gıç : Ayak.Gımçıtmak : Ağız bükmekGındap : İp.Gırhım : Davarın yün kesim zamanı.Gırık : Gizli tutulan sevgili.Gırkmak : Davarın yününü kesme, traş etme.Gırlent : İşleme.Gırs : Fesat.Gıstırma : Sıkıştırma.Gıvışdamak : Kımıldamak.

Page 150: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

136

Gıymık : Odun parçasıGızdırma : Isıtmak.Gidi : Arsız.Gidişme : Kaşınma.Gimi : Gibi.Gode : Vücut.Gonşu : Komşu.Gonur : Kahverengiye yakın renk.Gonursu : Bez yanığı.Goruk : Olgunlaşmamış, ekşi üzüm.Gostahlı : Havalı, gösterişli.Goug : İki taş arası boşluk.Göbelek : Şapkalı mantar.Göçmen donu : Kadınların giydiği bir tür giysi.Göçürtme : Fide.Gödellek : İki kulplu karnı geniş tüp.Göden : Dağınık.Göfer : Güç, kuvvet.Göğ : Açık mavi.Göğünmek : İçten içe yanmak.Gölek : Su birikintisi.Gömeç : Bal tekeri.Gömük : Pis çamur, batak.Gömüklü : Gri.Gönenmek : Kullanmak.Görmek : Temizlemek.Görümcadım : Görümce kadın.Görümlü : Bakımlı.Göz : Oda.Gözzek : Suyun topraktan çıktığı yer, kaynak yeri.

Page 151: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

137

Gubat : Kaba,biçimsiz.Gulaasma : Kulak asma, önemseme, kaile alma.Gullep : Zincir halkası.Gulunç : Omuz ve boyun bölgesinde tutulma.Gupa : Bardak, tas.Gurdalanmak : Oyalanmak.Gursaksız : Aldırmaz, gamsız.Guzlacı : Hamile koyun.Gücük : Kış ortası, şubat ayıGüdül : Küçük kısa testiGülük : Hindi.Gündüzleme : Şımarık çocukları aşağılamak için söylenen söz.Günsüz : Erken doğan çocuk.Günülemek : Kıskanmak.Güre : Ergenliğe ulaşmış büyükbaş hayvan.Güvaa : Damat.Güvelek : İri sinek.Güvermek : Yeşermek.Güverti : Yeşillik.Güzlük : Anne evinden hamile gelen bayan.

HHabe : Heybe.Habire : Durmadan, hep.Hacet : Alet.Hafli yatmak : Her an kalkacak gibi yarı uyanık yatmak.Hak : Bir iş karşılığı yapan kişiye verilen yiyecek.Halbusem : Hâlbuki.

Page 152: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

138

Haleşe : Kalabalık.Halmetekin : Söz gelimi.Hamıt : Atın boynundaki halka.Hamurlani : Hamur leğeni.Hangırdak : Yakışıksız gülmek.Haral : Büyük çuval.Harbaza : Deli gibi sağa sola saldıran.(örnek: harbaza köpeği.)Haşat : Darmadağın, perişan.Hatıl : Hayvanların yem yediği yer.Havhalamış : Yaralamış.Havhalı : Nasıl konuştuğunu bilmeyen.Havkırmak : Konuşmaya sert başlayan.Havuş : 1. Eşyada mahvolmak 2. İnsanların aşırı yorulma-

sında kullanılan söz.Havut : Çeşme havuzcukları.Havuz : Hafız.Hazlanmak : Hoşa gitmek, sevmek.Hazval : Ürün.He : Evet.Heci : Değil mi?Heç : Tastikleme sözü.Hedik : Bulgur yapmak için kaynatılmış buğday taneleri.Helaa : Yanılma anlamında kullanılan söz.Helik : Küçük taş parçası.Helke : Küçük kulplu kap.Hemdes : Acemi.Hereni : Büyük tencere.Herketmek : Tarlayı sürmek.Hevek : Üzüm ya da domates salkımlarını kurutmak için

bağlayarak tavana asmak.

Page 153: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

139

Hezen : Evin tavanındaki ağaç.Hınaza : Uyuşuk, içten pazarlıklı.Hırpadan : Sıkı, sıkıca.Hırtmak : Küsmek, tersleşmek.Hıvıştı : Yavaşça kaçmak.Hinci : Şimdi.Hirk : Tarlayı nadasa bırakma.Hiyerif : Be adam.Hoğ konmuş : Hafif yükselti.Honça : Müjde karşılığı verilen hediye.Hora geçmek : İyi oldu, tam oldu.Horan : Ev halkı.Hoşbeş : Sohbet.Hotlamak : Zıplamak.Hoyuk : Bostan korkuluğu.Hömermek : Karşı gelmek, diklenmek.Hörküş : Tavlı, besili.Hucar : Haber.

IIğralama : Hafif sallamak.Iğranmak : Kımıldamak, sallanmak.Iğşalama : Kuvvetli sallamak.Iğta : Kuytu yer.Imsık : Utangaç, mahcup.Ipılak : Parlak, parlamak.Irılmak : Uzaklaşmak, gitmek.Isga : Küçük soğan.Ismarıç : Sipariş.

Page 154: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

140

Işgın : Taze üzüm dalı.Işılamak : Hafif gülmek.Izgın : Ezilerek bezir yağı çıkarılan keten tohumu.

İİbiklemek : 1.Tavuğun yem yemesi 2.Deşmek.İçdon : Kilot.İdare : Aydınlatma cihazı.İdişmek : Tartışmak.İlaan : Leğen.İlenç : İntizar.İlik : Giysi düğmesi.İmbal : Ucu çivili hayvan sopası.İngi indi : Bir çeşit hastalık. Bu hastalıktan kurtulmak için

kına yakılırdı.İnne : İğne.İrbik : Su kabı.İsesiz : Sakin.İsilik : Terlemekten ve sıcaktan vücutta meydana gelen

küçük pembe kabartılar.İsince : Taharet.İsli tafana : Ekmeklik.İşgirlenmek : Kuşkulanmak.İşlengiç : El işi, işleme.İtdirsaa : Arpacık.İtea : Ekmek yaparken unun altına serilen bez.İti : Peynirin hafif acıması.İviklemek : Köşesini bucağını aramak.

Page 155: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

141

İvitlemek : 1. Seçmek, ayırt etmek 2. Lafı tekrarlamak.İyaa : Eğe.İzbe : Kötü, yıkık ev.

KKahmırık : Balgam.Kakıç kakmak : Birine laf atmak.Kara kırnak : Fena, huysuz.Karakmak : Susamak.Karıdı kocadı : Yaşlı.Karmak : Karıştırmak.Katarna : Aksi, fena.Katık : Ekmekle yenilen şey.Kayıtdamı : Kiler.Kea : Muhtar.Keasımısın : Seni ne ilgilendirir?Keç : İneklerin ilerlemesi için söylenen söz.Kekil : Alnın üzerine düşen saç.Kelek : Olgunlaşmamış kavun.Kelengi : Bir tür tarla faresi.Keli : Maşalla ile karık arasındaki toprak yığınına denir.Kelik : Bebek ayakkabısı.Kepelek : Ağacın çiçeklerinin döküldüğünde meyvenin açığa

çıkması.Kercine : İnadına.Kerme : Hayvan pisliğinden yapılan yakacak.Kertik : Gedik, boğum.Kes : Kurutulmuş ot.Kesbere : İri taş tuzu.

Page 156: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

142

Keskenmek : Elini kaldırıp vuracak gibi yapmak.Kessek : İri, sert toprak.Kıç : Ayak anlamındadır.Kımıl kımıl : Yavaş yavaş.Kırangiresice : Yok olması istenilen şeye denir.Kırbız : Kırmızı.Kırı : Eşek yavrusu.Kıvrak : Seri, pratik.Kızıl : Çalışmayı sevmeyen, tembel, utanmaz.Kingirdek : Gereksiz gülen.Kirmen : Halı ipi.Kisbe : Yağlı güreş yapan pehlivanların giydiği dar paçalı

meşin pantolon.Kis kis : Sinsi sinsi.Kismiş : Gizlenmiş, saklanmış.Kişiflemek : Gizli olarak gözetlemek.Kişkillenmek : Kışkırtmak.Kiriz : İnat.Koğu : Birinin arkasından söylenen kötü söz.Kolcak : Aşçıların bileklerine kadar taktığı bezden parçaya

denir.Koşum : Atı çekmeye yarayan ip.Koyurmak : Salmak.Köğtür : Pekmez ile un karışımı bir tür tatlı.Kötelemek : Tekmelemek.Kömbe : Bir çeşit gözleme.(Gözlemenin yanık olanına da

denir.)Kömürtlek : Gırtlak.Köper : İki maşalla arasındaki suyolu.Kösengi : Ateş karıştırılan demir.

Page 157: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

143

Köstü : Köstebek.Kösülmek : Bir yerde boylu boyuna uzanmak.Kunde : Her gün.Kuraza : Eski kapılardaki açacak.Kusgun : Semerin arka bağı.Kuşane : Saplı yayvan tencere.Kuytu : Çukur, sığınak.Kücülemek : İleri geri hareket ettirmek.Küfül küfül : Serin serin.Külek : Ekmek konulan tahta kap.Külle : Tandırın hava alma borusu.Külüstür : Eskimiş, yıpranmış.Kümbül : Kısa boylu, şişman.Kümpür : Patates.Küntümezce : 1.İri, kalıplı.2.Ağır.Küsgülüş : Ucu geniş değnek.Küştüre : Odun düzleme aracı.

LLoğ taşı : Toprak damları sertleştirme taşı.Löküs : Lamba.

MMaççalı : Hastalıklı.Maarsemek : Önemsemek.Madası açık : İştahlı.Mağbeyn : Evin girişi.

Page 158: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

144

Mahna : Bahane.Malaka : Bedava.Malamat : Rezil-rüsva.Maldiynaa : Boş boş duranlara söylenen söz.Malihülle : Hayal kurmak.Maplak : Ateş küreği.Marraat : Sus, çeneni kapa.Masamak : Merdiven.Masillenme : İçinde uhde kalma.Maşalla : Bitkilerin sulanmasını kolaylaştırmak için toprakla

çevrilmiş dikdörtgen alan.Mazarrat : Yaramaz.Mazı : Halı tezgâhının parçası.Melefe : Yorganın iç yüzü.Menanet : Yaramaz.Meres : Miras.Mes : Deriden yapılan ayaklık.Mesarif : Masraf.Meses : Kağnı ve öküz arabalarında öküzleri yönlendirmek

için kullanılan uzun sopa.Meset : Aksi.Meşmeretli : Birbirinden haberdar olmak.Mıçırdamak : Yemek yerken ağzın şıpırdatılması.Mıhra : Bir şeyin sertleşmesi.(örnek: Toprağın sertleşmesi.)Mık : Çivi.Mintan : Gömlek.Mirtlemek : Yerinde duramayan.Mismil : Yenmesi helal olan.Mitil : Yüzsüz yorgan.Mittirdek : Hareketli, canlı.

Page 159: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

145

Moğlak : İşi hakkıyla yapamayan, beceriksiz.Mudana : Birine boyun eğme.Muhanet : Kimseyle paylaşmayan.Mukaatol : Sahip ol.Mulla : Öğretmen.Mullabaam : Okumuşlara söylenen söz.Musandıra : Raf.Muşamak : Pencere.Muzurnaz : Yaramaz.Müstağmel : Kullanılmış, ikinci el, yeni olmayan.Müstehak : Hak etmek.Müzevir : Arabozan, dedikoducu.

NNalin : Tahta terlik.Namazlaa : Seccade.Navrak : Surat, yüz.Nazlıbaam : Yeni gelinin evdeki genç erkekler için kullandığı

tabir.Ne has : 1.Hayret anlamında 2.Nasıl.Neçe : Nice.Nefaat : Ne zaman.Nınnık konuşmak : Burnu tıkalı konuşan.Nizahcı : Kavgacı.Nörüyon : Ne yapıyorsun?Nutkunmadan tutuldu : Konuşamamak, sessiz kalmak.Nuzul inmek : Felç olmak.

Page 160: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

146

OOcudu : Bıkmak, usanmakOcutmak : Acımak.Ofaat : O vakit.Oklağaç : Oklava.Okuntu : Davetiye.Olçun : Hastalık konusunda bilgili insanlar.Ondan keri : Sonra.Onmak : Hayrını görmek.Oşamak : Okşamak.Otoön : Evvelki gün.

ÖÖncüt : Geri almak üzere verilen.Ören : Harabe.Örk : Hayvan bağlanan kazık.Örklemek : Bağlamak.Örme : Yeni buzağının boynuna takılan örülmüş ip.Örselemek : Yıpratmak, hırpalamak.Örtme : Kapatma.Öşbe : Çokbilmiş, ukala.Ötürmek : İshal halde tuvalet yapmak.Öyke : Sinir.Öz : Küçük su pınarı.Özek : Derman.Özemek : Yoğurdun suyla karıştırılması.Özenek : 1. Bir şeyi eriyinceye kadar çırpmak. 2. Lafı uzatmak.

Page 161: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

147

PPahla : Fasulye.Pala : Bez parçalarından dokunan basit kilim.Palazımış : 1. Rüzgârda yerdekilerin havalanması. 2. Korkup kaçmak.Palan : Semer.Pambık : Pamuk.Patala : Patates.Patsat : Tek tük.Pattadanak : Aniden.Pavzat : Kır bekçisi.Paysımıyor : Tanımıyor, saymıyor.Paytak : Başkent.Peçe : Pencere.Pelver : Salça.Peşgir : Havlu.Pılı pırtı : Gereksiz bez parçaları.Pişirgeç : Sacdaki yufkayı döndüren ağaç dalı.Ponçak : Püskül.Pontul : Pantolon.Pöçük : Kalça arasındaki oynak kemik.Punara : Tandırda bulunan baca.Püs : Pekmezin koyusu.

SSabındırık : Kağnı tekerleklerinin kolay dönmesini sağlamak

için kullanılan sıvı yağın konulduğu hayvan boy-nuzu.

Page 162: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

148

Sabısı : Sahibi.Sağlım : Süt veren inek ve koyun.Sako : Ceket.Sal : 1. At arabasının arkasındaki sap taşınan yer.

2. Tabut.Sale : 1. Zeki, uyanık 2. Uykusu hafif.Samen : Düğüncü alayı.Sanırtmak : Boş boş beklemek.Sası : Çürümüş, kokmuş.Savah : Düşüncesiz saf aptal.Savmak : Göndermek, yolcu etmek.Sayı mı? : Gerçek mi?Sayrı : Hasta.Sağan : Bakır tabak.Seğirtmek : Koşmak.Sehim : Pay, hisse.Seki : Odalar arasındaki yüksek set.Sekmen : Çuval.Selgah : Dere, suyun aktığı yer.Seme : Aptal, sersem.Seyip : Serbest bırakmak.Seyritmek : Istarın ilk hazırlık aşaması.Sıdırmak : Patlatmak, yarmak, kırmak.Sıkılamak : Tembihlemek.Sınangı : Bulgurdan yapılan haşlama köfte.Sındı : Makas.Sındırmak : Bozmak.Sınıkçı : Kırık, çıkıkçı.Sıracalı : Cilt üzerindeki sivilce türü sulu cilt hastalığı.Sırımak : Yorgan, minder gibi kalın şeyleri dikmek.

Page 163: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

149

Sırımsıdı : Sağlamlaşmak.Sırkıtmak : Rahatsız etmek.Sıtara : İtibar.Sıtkını sıyırmak : Ümidini kesmek.Sıvazlama : 1. Bir şeyin üstünde yavaş yavaş hafifçe el gez-

dirmek. 2. OkşamaSızgıt : Kavrulmuş et.Sinmece : Saklambaç.Sinçe : Surat, yüz.Sinecen : Sinsi.Siymek : Küçük tuvaletini yapmak.Soğuk kuyu : Lastik ayakkabı.Soğulmak : Gözün işlevini yitirmesi.Sohranma : İçten kızma, isteksiz davranma.Sohum : Bir lokma.Sohutaşı : Oyuk taştan yapılma buğday dövme yeri.Sormak : Bir şeyi ağızda emmek.Soyha : Adı hatırlanmayan her şeye denir.Soyuk : Yüzü ala, yüzünde yara izi olan.Söğürme : Pirzola.Sökün : Karın erimesi ile oluşan su.Söyke : Dağın yamacının eğimli noktası.Sumsuk : Yumruk.Susa : Asfalt.Sülake : 1.Yassı taş. 2.Bir çeşit oyun.Sümesümek : Yün eğirmek.Sümebükmek : Çıkrıkta yünü dolamak.Sündük : Birine bulaşan.Sürgüç : El bezi.Süsmek : İneğin boynuzlaması.

Page 164: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

150

Sütme : Geniş bazlama.Süve : Kapının kenarı.

ŞŞak : Bir bütünün eşit parçalarından biri.Şalak : Kavun ve karpuzun olgunlaşmamış hali.Şapaz : Hızlı yürümek.Şaplak : Alkış.Şarlağan : Şelale.Şavg : Ayın ışığı.Şebit : İnce yufka.Şelek : Tutam, demet.Şelek çezmek : Fazla oturmak.Şemik : Ayak bileği.Şemşamer : Ay çiçeği.Şernaz : Yaramaz.Şevşir : Dengesiz duran.Şıh-ı pervane : Evliya.Şibik : Köşe, uç.Şifemek : Huyuna göre davranmak.Şinik : 2,5 ölçek veya 1 tenekenin yarısı büyüklüğünde

ölçüm aracı.Şimşir : 1.Parlak 2.Düzenli olmak.Şire : Üzüm suyundan elde edilen bir tatlı.Şirlani : Şir leğeni.Şişek : 1–2 Yaşında dişi koyun.Şivari olmak : Şımarmak.Şor : Laf.Şuurlu : Ortaklı, miraslı.

Page 165: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

151

TTahtabı : Tahta terlik.Talama : Sarma.Talaz : Rüzgâr.Taman : Hani, hani ya.Tanas : Rüzgâr.Tapan : Duvarı sağlama bindirmek için konulan ağaç.Tat : Konuşamayan.Tatavı : Acele iş yapan.Tavatır : İyi, çok güzel.Tavlu : Besili.Tea : Onu bir geç anlamında kullanılan söz.Tefalet : Saçın önü, kâkül.Telelek : Kanatlı hayvanların kanatları ya da kanat kalemleri.Teliz : Naylon çuval, un torbası.Temek : Hayvan pisliğinin birikmiş hali.Temelli : Devamlı.Tengelbaş : Takla.Tepinmek : Zıplamak.Terek : Mutfak rafı.Terki : Ata binenin arkasına oturmak.Teselleme : Bir bir öyküleme, açıklama, örnekleme.Tetir : Halı yapımında kullanılan mora benzer renk.Tevek : Kavun, karpuz, kabak, salatalık yaprağı.Tevekkel : Saf.Tevellüt : İnsanın doğumu.Tevir türlü : Çeşit çeşit, rengârenk.Tezek : Yakılan hayvan pisliği.

Page 166: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

152

Tezikmek : Sinsice kaçmak.Tığsırık : Öksürük.Tıngır : Boş.Tınsırıp : Hapşırık.Tısıltı : Zor soluk alıp verenin çıkardığı hırıltılı ses.Tike : Az.Titibar : Zayıf.Tokel yahal : Düşe kalka.Tolu : Sert karımsı yağmur.Tonge : Ekini destelemeye yarayan ayağa bağlı malzeme-

ye verilen ad.Tort : Köpeklere takılan uçları sivri demirli tasma.Tosba : Kaplumbağa.Töhmelemek : Çok yemek yiyip rahatsız olmak.Tök : Âşık oyununda bir duruş şekli.Trampa : Takas etmek.Tufan : Büyümek anlamında kullanılır.Tuluk : Yoğurt dökülen deri.Tuluşa gitmek : Beleşe gitmek.Tuman : Don.Tummak : Dalmak.Tungallanma : Yuvarlanma.Tura : İplik.Tuturuk : 1. Dağdan toplanan bir tür yakacak. 2. Dağınık

3. Kabarık saç anlamında da kullanılır.Tüh tüh : Vah vah.Tükel : Tamamen, tümüyle.

Page 167: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

153

UUçluk : İğneye takılan ip.Uçuk : Açık.Udlanmak : Utanmak.Uğra : Un kalıntısı.Uğrun : Gizli saklı.Uğunmak : Kıvranmak.Ukela : Gereksiz konuşan.Ulak : Ek.Uluk : 1.Çürük meyveler için kullanılır. 2.Hasta, cansız.Umsunuk : Bir şeyin gerçekleşmemesi üzerine duyulan düş

kırıklığı.Uruplağa : Ölçeğin 1/4 boyutunda olan ölçüm aracı.

(2 kg ölçüm aracı.)Uşah : Çocuk.Usukmak : Sakinleşmek.Uylamak : Birine sataşmak, çatmak.Uyuntulanmak : Bir işle oyalanmak.Uz : Becerikli.Uzun binit : Uzun eşek oyununa verilen isim.

Page 168: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

154

ÜÜğrünmek : Övünmek.Üleşmek : Paylaşmak.Ürkmek : Hastalığın başkasına bulaşması.Üryan : Çıplak.Ütme : 1.Kurumamış buğday başağının ateşte püresi.

2.Yolunmuş tavuğun kalan tüylerini yakma işi.Üzerlik otu : Tütsü bitkisi.Üzlük : Küçük çömlek.

VVah : DemeVarangelen : Halı ve kilim tezgâhında elle sürülüp geri çekilen

bölüm.Velesbit : Bisiklet.Vesait : Araç.Vurunmak : Çıkış yolu aramak.

YYadırgı : Yabancı.Yalabıdı : Şimşek, güneş ve ayın parlaması.Yalak : Hayvanların su içtiği yer.Yalbırdak : Ayağı çıplak.Yanara : 1.Yan ağrı. 2.Sinirlenilen bir şeye de söylenir.Yangılı : Cana yakın, içten.Yapalı : Kirli.

Page 169: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

155

Yapma : Hayvan pisliğinden yapılan yakacak.Yarnım : Sırtım, arkam.Yaasalamak : Dalga geçerek taklit etmek.Yastıman : Birbirine sürterek incelme.Yateli : Yağlı, kirli.Yavrak : Cana yakın.Yaygı : Yere serilen örtü.Yaymak : Otlatmak.Yazı : Dağ hayvanların otlandıkları yer.Yealmak : Şımarmak.Yekinmek : Kalkmaya çalışmak.Yelmek : 1.Koşmak. 2. Hizmet etmek anlamında kullanılır.Yezear : Herhalde.Yılgı : Bıkmak.Yılmak : Usanmak.Yırık : Üst dudağı yırtık olan.Yiğin : Epey.Yiğni : Hoppa, hafif.Yitmek : Kaybetmek.Yoklamak : Ziyaret etmek.Yoluk : 1.Tüyleri yolunmuş olan 2. Saçları dağınık olanla-

ra söylenen söz.Yonmak : İşi kendine çevirmek.Yoşanmış : Yıpranmış.Yozu : Yabani.Yuha : 1. Derin olmayan. 2. Merhametli olan.Yular : Hayvanların boğazlarına takılan ip.Yumuş : İstek, emir.Yunmak : Yıkanmak.Yüklük : Yatak depolanan yer.

Page 170: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

156

Yüreği ağrımak : Karnı ağrımak.Yüz : Yastık kılıfı.Yüzünkuylu : Yüzüstü.

ZZaar : Galiba, belki.Zangırdamak : Üşümek.Zarek : Zeyrek, keten tohumu.Zavar : 1. Arpa kırması 2. Hayvan yemi.Zaybak : Yaygaracı.Zebil : Çok.Zembelek : Eski kapılardaki açacak.Zemheri : Kara kış.Zevle : Kağnı veya öküz arabasında öküzlerin çıkıp kaç-

malarını önlemek için boyunduruk üzerindeki de-liklere dikine yerleştirilen sopalar.

Zıbarmak : Yatıp uyumak.Zırık : 1.Erkek eşek 2.Uzun boylu olanlara da denir.Zırnık : Duvara delinen su yolu.Zibidi : Ayak takımı.Zigge : Zincire bağlı demir kazık.Ziğlemek : Birine bulaşmak.Zivlean : Uzun, ince, zarif.Zobu : İri yarı.Zorsunmak : İsteksiz davranmak.

Page 171: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

157

Eski Kızılcaköy Türkmenleri’nin Örf, Adet,Gelenek ve Görenekleri

eçmişten geleceğe kuşaklar boyu devam eden kültürel hareketler,bir toplumun örf, adet, gelenek ve göreneklerini meydana getirir.

Bu kültür hazineleri, yaşatıldıkları toplumların asırlar öncesi yaşantıla-rına ve tarihlerine birer kanıt niteliğindedirler. Eski Kızılcaköy Türk-menlerinin yaşantılarını süsleyen bu zengin kültürün varlığından sözedilecek olunursa bu kültürlerin ayrı ayrı uygulanışlarından bahsede-rek başlamak daha mantıklı olacaktır.

G

Page 172: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

158

Düğün

ki kişinin hayatlarını birleştirmesine evlilik denilir. Evlilik yöredenyöreye değişiklik gösterdiği gibi Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin de

evlenme gelenekleri diğer bölgelere göre değişiklik göstermekteydi.Eskiköydeki bir düğünü anlatacak olursak şöyledir:

Eski Kızılcaköy Türkmenlerinde genellikle görücü usulü ve akra-ba evliliği yaygın olmakla beraber, görerek ve severek de evlenmeolurdu. Evlenme isteği olan erkekler bunu belli etmek için yöresel birtavır sergilerdi. Evlenecek kişi annesinden bulgur pilavı yapmasınıister ya da sofraya konulan bulgur pilavı olursa içine kaşık batırarakevlilik isteğini dile getirirdi.

Bu tavrın ardından anne ve yakın akrabaları oğullarına gönlündebiri olup olmadığını sorarlar. Sevdiği var ise ona giderler, yok iseyakın akrabalarla beraber çevrelerinden münasip bir kıza bakarlar.Fakat Eskiköyde görücü usulü yaygın olduğu için anne ve yakın akra-balar akıllarından geçirdikleri kızı oğullarına sorarak fikir alırlar. İste-nilecek kızda hemfikir olununca, erkeğin ailesinin büyükleri ve yanla-rına aldıkları birkaç komşu ile kızı istemeye giderler. Burada erkektarafı ‘Sizinle akraba olmak isteriz. Bir düşünüp taşının’ diyerek istek-lerini belirtirler ve biraz oturduktan sonra kalkarlar. Kız evi de ‘birazdüşünelim’ diyerek müsâade isterler. Eğer niyetleri var ise ‘gelsinler’diyerek haber yollarlar, yok ise, hiçbir şey söylemezler. Böylece erkektarafı niyetlerinin olmadığını anlayarak işi kapatırlardı.

Kız tarafı ‘tamam’ deyince erkek tarafının büyükleri ‘haste’ (hasi-de) denilen pekmezden yapılma tatlı ile kızı istemeye giderler. Aileninen büyüğü, kız evinin büyüğünden ‘ Allah’ın emri peygamberin kav-liyle kızınızı oğlumuza isteriz’ diyerek kızı istemiş olurlardı. Kız evi-nin tamam demesiyle birlikte haste yenilerek ağızlarını tatlandırırlar,erkek tarafı hazırlıklı olduğu için, gelin kızın başına ‘çar’ atarak yan-

İ

Page 173: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

159

larında getirdikleri altınları gelin kızın başındaki ‘al fese’ veya bile-zikleri kollarına takarlardı. Bazı aileler kız evine giderken büyük ya daküçükbaş hayvan da götürerek hediye ederdi. İşin adı konduktan sonrabiraz eğlenilir ve kız tarafı başlık parasını konuşurdu. Eskiköyde ‘baş-lık parası’ vardı ama kız tarafı aldıkları başlıkla kızlarının çeyiziniyaparlardı. Ardından da düğün tarihi konuşularak gün belirlenirdi.Eskiköyde düğünler genelde harman kalkınca 10-11 ve 12. aylardaolurdu.

Artık nişanlanan çiftlerin görüşmeleri çok zordur. Ancak evlilik-ten önce bayrama veya Hıdrellez’e denk gelinirse erkek tarafı

‘bayramcılık’ denilen bu günlerde kız evine bir koyunu süsleyerekboynuna da altın takarak götürürlerdi. Bayram hediyesinin de en mak-bul olanı buydu.

Düğün zamanının gelmesiyle birlikte köye ‘okuntu’ verilirdi. Dü-ğünler üç gün sürerdi. Cuma günü başlayan düğün üç gün sürer ve ilkgün etlik kesilirdi. Kesilen hayvan, düğün sahibinin durumuna görebüyük ya da küçükbaş hayvan olurdu. Eğer büyükbaş hayvan kesilirise kellesi saklanarak bir tür güç gösterisi olan ‘Kelle atma’ oyunuoynanırdı. Köyün gençleri davul zurna eşliğinde çevredeki en yüksekdamı tespit eder ve kelleyi o dama atmaya çalışırlardı. Kelleyi damaatmayı başaran kişi köyün en güçlü ve yiğit delikanlısı seçilirdi. Buoyun sayesinde hem düğün evi hem de gençler eğlence yapmış olur-lardı. Bu arada köyün en iyi yemek yapan bayanı düğün yemekleriniyapardı. Cuma namazından çıkanlar ve köylüler davet edilerek yemekverilirdi.

Eskiköydeki düğün yemeklerini yazacak olursak şunlardır:• Bamya• Çirleme• Tarhana aşı (Yoğurt çorbası)• Dolma• Tavuk• Arap köftesi• Dam pilavı

Page 174: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

160

Saydığımız bu yemekler içersinde en farklı olanı ve Kırşehir’inhiçbir köyünde kesinlikle yapılmayan Çirleme adı verilen bu düğünyemeğidir. Sadece düğünlerde yapılan bu yemekte, kayısı kurusu ileetin bir arada olması en ilginç yanıdır. Çünkü hiçbir tatlı çeşidinde etinolmayışı bu yemeğin farklılığını ve farklı bir kültürün burada yaşatıl-dığının en önemli kanıtıdır.

Aynı günün akşamı damat, erkek arkadaşlarını yemeğe davet ede-rek yedirir içirir ve ardından onları ‘yasakçı’ ilan ederdi. Yasakçılar buyemeğin ardından 3 gün boyunca herkese hizmet etmekle mükellefti.

Cumartesi sabah erkenden tekrar hazırlıklara başlanır. Sabah er-kenden köyün imamı çağrılarak dua ettirilir ardından bayrak kaldırılır,bayrak evin damına asılır ve o evde düğün olduğu anlaşılırdı. Ayrıcabayrağın asıldığı ağacın üstüne elma takılırdı. Elma Türklerde bollukve bereketin simgesi olduğu için tercih edilirdi. Bayrak kaldırıldıktansonra Kıllı Koca, Deve Ekibi ve davul-zurna eşliğinde köydekap,kacak toplamaya çıkılırdı. Bir yandan deve oyununun oynanmasıbir yandan da Kıllı Koca oyununu sergilenmesi ortamı neşelendirirkenköylüler tarafından verilen bulgur, üzüm, nohut, fasulye,yarma, bamyav.b yiyeceklerde düğün sahibine verilerek maddi yardım sağlanmışolunurdu. Eskiköyde seyirlik oyunların yanı sıra halayda çekilirdi.

Artık düğün evi hareketlenmiş ve heyecan başlamış olurdu. Bu iş-lem öğlene kadar devam eder ve ardından düğün evinde öğlen yemeğiverilirdi. Yemekten sonra erkek tarafı kız evine davul zurna eşliğindeSamen giderler. Bu olaya ‘Astab giydirme’ denilirdi. Erkek evindetoplanan kalabalık, damadın arkadaşları kol kola girip her yüz metredebir ‘hey, hey’ çekip yere oturup kalkarak arkalarındaki kalabalıklaoynayıp eğlenerek kız evine gidilirdi. ‘Ağırlama’ adı verilen bu olaydakız evi erkek tarafının bayanlarına şeker tutar ve erkek tarafı köşeyeçekilip kız tarafının oynamasını izlerdi. Eğlencenin ardından gelinkıza götürülen elbiseler giydirilirdi.

Samen’den dönüldükten sonra kız evinin hanımları erkek tarafınahayırlı olsuna gelirler. ‘Kaynana geldi’ adı verilen bu olayda kız tara-fına en iyi şekilde hizmet edilerek yemekler verilirdi.

Bu arada akşamın olmasıyla köylülere akşam yemeği verilir hemenardından oğlan evinin bayanları kız evine kınacı giderlerdi. Haberi alankız evi, gelini başka eve saklar ve erkek tarafının arayıp bulmasıyla

Page 175: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

161

gelin biraz bahşişle tekrar evine getirilirdi. Erkek tarafı yanlarında gö-türdükleri kına ve hediyeleri geline vererek kınayı yakarlardı. Kınayakılırken kınaya mum batırılıp gelin kız ağlatılırdı. Gelinin annesi veyayakınları, ağıtlar yakarak duygusal bir ortam oluştururlardı.

Kınanın ardından erkek tarafı eve döner, belli zaman sonra kızevinden erkek tarafına ‘Kayınbaba’ gelinirdi. Gelenlere yemekleryedirilip hürmet edilir, ardından kız evi erkek evine kına yakmayagelirlerdi. Bu arada damat başka eve yatırılmaya götürülür, kız evin-den gelenler damadı bulup eve getirirler ve burada damada oyun oy-nattırılırken çevredekilerde damadın sırtına vururlardı.

Geceye doğru kız tarafının gençleri erkek tarafına ‘Kayın’ gider-lerdi. Erkek tarafı gelen misafirlere çok iyi hürmet ederler ve yemek-ler yedirirlerdi. Ancak, kız evinin gençleri eziyete geldikleri içinimkânsızı ya da olmayanı isterlerdi. Erkek tarafı istenileni yapmakzorunda olduğu için her denileni yerine getirirler, bahsedilen tümhizmetleri yasakçılar yaparlardı. Kayın gelenler gönderildikten sonra,gece güne dönmek üzeredir, işte tam, tan vakti ağarırken yasakçılara‘Dam pilavı’ yapılarak bu sefer yasakçılara hizmet edilirdi. Tüm bun-lar yapılırken davul zurna eşliğinde köçeklerde oynatılarak düğüneayrı bir hava verilirdi.

Pazar günü sabah erkenden, erkek evinden bir gurup kağnı ya daat arabasıyla kız evine çeyiz almaya giderlerdi. Çeyiz alma esnasındasandığa gelinin kardeşi ya da yakını oturarak bahşiş alır, ardındançeyizler okunarak erkek tarafına teslim edilir ve çeyiz erkek evinegetirilirdi. Kız evinde ise gelini giyindirme hazırlıkları çoktan başla-mıştır. Gelin kıza Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin yöresel kıyafetleriolan üç etek, başına al fes ve duvak giydirilerek erkek tarafının gelipalması beklenirdi. Erkek tarafı kağnı arabasıyla öğleye doğru ‘Gelinalıcı’ gidip gelin evine varırlardı. Gelin kapıdan çıkarken ‘KardeşKuşağı’ denilen kuşak bağlanırdı. Bu kuşağı, varsa erkek kardeşi yok-sa babası bağlardı. Bağlanırken kırmızı bir kurdele, gelinin beline ‘üçKulhü bir Elham’ okunarak üç kere dolanıp üç kere çözülürdü. Buişlemin ardından gelin alınıp erkek evine dönülürdü. Gelin ve damatevin önüne gelip kağnıdan indikten sonra damadın arkadaşları damadaçuvaldız batırırlardı. Ardından gelin ile damat eve girmeden önceayaklarının dibinde tavuk kesilir ve ‘Su testisi su yolunda kırılsın’

Page 176: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

162

diyerek su testisi kırılırdı. Gelin kapının önüne vardığında kaynanakapıda hazır bekler ve gelin etraftakiler tarafından ‘kaynanasına sadıkolsun’ diyerek bacaklarının altından geçirilirdi.

Erkek evi bu esnada bereket anlamında havaya şeker ve kuruye-miş savururlardı. Tam bu arada, damadın arkadaşları ‘damada bir şeydiyeceğiz’ diyerek damadı kaçırır ve başka eve getirilen damadınbabasından tavuk veya bahşiş alınarak damat serbest bırakılırdı. Dü-ğün artık sona ererken son olarak, bayrak indirilmeden bayrağın üs-tündeki elmayı gençler vurmaya çalışırdı. Elmayı kim vurmayı başa-rırsa o kişinin de yiğitliği tescillenirdi.

Evlenmenin ardından eşlerin evde uyması gerekli geleneksel ya-şam tarzları vardı. Tamamen büyüklerinden gördükleri bu geleneklerikendileri de saygıdan dolayı sergiliyorlardı. Bunları yazacak olursak:

* Büyüklerin Yanında Geline SeslenmemeEvlenen çift baba evinde kaldığı için, ev içersinde eşine iş buyu-

ramaz ve ismiyle hitap edemezdi. Tamamen el ya da göz yordamıylaanlaşırlardı. Büyüklere olan saygının getirdiği bu uygulama asırlarcadevam eden bir kültürün parçasıdır.

* Ses Kısma (Gelin Kızlık Yapma)Yine saygının bir parçası olan bu uygulamada; yeni gelin büyükle-

rinin yanında sesini kısar ve hiç konuşmazdı. Bu olay belirli müddetdevam eder ve sonunda kaynana ile kayınpeder geline ‘ Kızım sesiniaç’ diyerek ‘gelin kızlık yapma işleminin’ sona erdirilmesini isterlerdi.Tabi sözlü söylem haricinde geline para, altın veya elbise verereksaygısını mükâfatlandırırlardı.

* Gelinin Ayrı Yerde Yemek YemesiGelin kız yemeği hazırlar ve büyüklerin yanına kendisi oturmazdı.

Yine saygıdan dolayı yapılan bu uygulamada gelin kız mutfakta ye-meğini yerdi. Belirli zamanın geçmesi, eve yeni gelinin gelmesi ya daevdeki çoluk çocuğun çoğalmasıyla beraber gelin sofraya oturmayabaşlardı.

Page 177: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

163

Doğum

er canlının neslinin devamı için çoğalması gerekir. İnsanlardasoyunun devamı için çoğalırlar. İşte bu çoğalma işine doğum

denilir. Eski Kızılcaköy Türkmenlerindeki doğum öncesi ve sonrasıgelenekleri anlatacak olursak şöyledir.

Doğumun yaklaşması ile beraber kadın son anlarında yatırılarakköyün en tecrübeli doğumcusu getirilirdi. Sıcak suyun ve havlularınhazırlanmasına müteakip evin büyükleri ile beraber doğum işlemiyaptırılırdı. Doğum yapılır yapılmaz bebek tuzlu suyla yıkanarakzemzem suyu içirilip kundaklanırdı. Çocuğun sarılığa yakalanmamasıiçin üstüne sarı bez örtülür ya da kıyafetine altın takılırdı. Daha sonraçocuk için yapılması gerekli işlemler vardı.

* İsim VermeDoğan çocuğun kız veya erkek oluşuna göre ismi belirlenirdi. Es-

kiköyde en yaygın olan isim vermelerden biri, çocuğa kendi anne yada babasının isminin verilmesi ya da dede ve babaannesinin ismininverilmesiydi. İsmin belirlenmesinin ardından, evin var ise dedesi ya dabüyük erkeği çocuğun kulağına ezan okuyarak ismini söyler ve isimverme işi tamamlanmış olurdu. Büyüklerin ismi verilen çocuğa isminesaygıdan dolayı kızılmazdı ve ismini taşıdığı büyüğünün yanındaismiyle hitap edilmezdi.

H

Page 178: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

164

* Bebeği Toprakla BelemeEskiköyde bebekler toprakla ‘belenirdi’. Ağ toprak olarak adlandı-

rılan toprak Ilık Sudan getirilirdi. Getirilen toprak öncelikle kalburlaelenerek incesi sacda ısıtılırdı, ardından ısıtılan toprak beze konur vebebek bezle beraber beline kadar sarılırdı. Bu işlem sıcak olarak hazır-landığı için çocuktaki gazı engellediği gibi sıcakta tutardı. Kısıtlı top-rağın olması nedeniyle toprağın tekrar tekrar ısıtılarak aynı elemeişlemlerinin ardından yeniden kullanıldığı olurdu. 1.5 yaşına kadarçocuğa bu işlem uygulanırdı.

* SünnetEskiköyde sünneti, köylere gelen Abdallar yaparlardı. Sünnetçi

denilen bu kişiler iki kişi halinde gezerler ve köye geldiklerinde sün-netlik çocukları bir araya toplayarak sünnet ederlerdi. Bir kişi sünnetişlemini yaparken diğeri ise çocukları tutma veya sünnetçiye yardımetme işini görürdü. Sünnet işleminin bitmesiyle sünnetçilere tavuk yada para verilerek yolcu edilirlerdi.

* Büyüklerin Yanında Çocuğu SevmemeDoğan bebeğin anne ve babasının kendi büyükleriyle aynı evde

kalmasından dolayı, neredeyse kendi anne ve babası tarafından hiçsevilmediği bir gerçektir. Tamamen saygı ve utanmanın getirdiği bugelenek çok eskilere dayanır ve Türklerin Orta Asya’dan bugüne uy-guladıkları bir sistemdir.

Page 179: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

165

Nazar Gelenekleri

skiköyde göz değmesi ve nazar için kurşun dökülür, muska yazılırve tuz çevrilirdi. Tamamen insanların manevi olarak rahatlamala-

rına yönelik bu uygulamalar sıkça yapılırdı. Bunları anlatmak gerekir-se şöyledir:

1. Kurşun DökmeHerhangi bir kişiye göz ya da nazar değdiğine inanılırsa o kişiye

köyün en yaşlı ve tecrübeli kadını tarafından kurşun dökülürdü.Öncelikle kurşun dökülecek kişi yere bağdaş veya diz çöktürüle-

rek oturtulup üzerine çarşaf örtülürdü. Bakır tas içersine su, iğde dalı,demir para, boncuk atılarak bir kalbura konulurdu. Kalbur, kurşundökülecek kişinin başının üzerine getirilip eritilmiş kurşunu bu kalbu-run içindeki su konulmuş tasın içine dökerlerdi. Bu esnada Besmeleçekilip dualar da okunurdu.

Suya dökülen kurşunun aldığı şekle göre döken kişi bu şekilleriyorumlardı. Ardından bu kurşunlar, kurşun dökülen kişi tarafından‘Başımdan ırak olsun’ denilerek evin çatısına atılırdı.

2. Muska YazmaGöz ya da nazar değdiğine inanılan kişi ya da kişilere hoca veya

dînî bilgisine güvenilen bir kişi tarafından muska yazdırılırdı. Muska-da yazılacak kişinin adı ve birkaç nazar ayeti olurdu. Yazılan muska,

E

Page 180: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

166

tazı boncuğu(beyaz boncuk), iğde dalı ve kurşun, nazar değdiğineinanılan kişinin elbisesine dikilirdi. Kişi tekrar nazar değmesin diye-rek bu muskayla gezmeye itina gösterirdi.

Ayrıca kötü niyetli kişiler tarafından muskamırtlak yazdırılırdı.Tamamen kötülüğü istenilen kişilere yazılan bu muskamırtlaklar yinebilgili hocalar tarafından samimi muskalar yazılarak bertaraf edilirdi.

3. Tuz ÇevirmeGöz değdiğine inanılan kişi ya da kişiler için tuz çevrilirdi. Genel-

de evin en yaşlı kadını tarafından şu sözlerin söylenmesinin ardındanişleme başlanırdı.

Erdeşenin merdeşenin.Yeryüzünde gıpraşanın.Yere basanın.Nefis kesenin.Göz edenlerin gözleri çıksın.

Denildikten sonra nazar değen kişi yere oturtulurdu. Ardından tuzçeviren kişi eline bir avuç tuz alır ve ‘üç Kulhü bir Elham’ okuyaraktuzu oturanın başında çevirmeye başlar ve ardından tuzu, oturanınbaşına, sırtına ve muhtelif yerlerine değdirmek suretiyle bir yandan da‘Buraların da mı nazar var?’ diye sorardı.

Dağlara, taşlara, kıraçlara.Uçan kuşlara kıııışş, kış.

Dedikten sonra işlemin bitmesine yakın tuzun bir kısmını oturanave yanındakilere yalattırırdı. Elinde kalan son kısmını da ateşe atarakyakardı. Bu işlemin ardından kişinin rahatlayacağına inanılırdı.

Page 181: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

167

Eski Kızılcaköydeki Bayramlar

skiköyde Arife günü akşamdan evler temizlenir, herkes banyosu-nu yapar ve kına yakılarak bayrama hazırlanılırdı. Sabah erken-

den kalkan erkekler bayram namazına giderken, bayanlarda tandırlıktatandır çöreği yaparlardı. Namazın bitmesine müteakip camide cemaatbayramlaşır ve evlerine dönerlerdi. Evdeki aileler bayramlaşıp kahval-tılarını yapar yapmaz mezarlığa, ardından da büyüklerini ziyaretegiderlerdi. Tabi komşular, hastalar ve kimsesiz ihtiyarlarda ziyaretedilerek gönülleri hoş edilirdi. Köylüler birbirlerine yemekler yapar,hürmette bulunurlar ve akşamın gelmesiyle beraber erkekler köy oda-larında buluşarak sohbet ederlerdi. Bayram süresince bu bahsettikle-rimiz düzenli olarak uygulanır ve insanlar neşe içersinde zamanlarınıgeçirirlerdi.

E

Page 182: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

168

Bahar Gelenekleri

ahar ayının gelmesi doğanın yeniden doğuşu olarak kabul edil-miştir. İnsanlar, doğa ve hayvanlar açısından hep güzelliğin bir

simgesi olarak görülen bahar ayı eski Kızılcaköy Türkmenleri tarafın-dan birkaç olayla kutlanırdı.

1. Koç KatımıEski Kızılcaköy Türkmenlerinin en önemli geçim kaynaklarından

bir tanesi elbette ki küçükbaş hayvancılıktı. Orta Asya coğrafyasındanAnadolu bozkırlarına gelen küçükbaş hayvancılığının birçok avantajıvardı. Bu hayvanların etinin, sütünün, yününün, derisinin ve gübresi-nin günlük hayatın her alanında kullanılması bu hayvanları insanlarınvazgeçilmezleri haline getirmişti.

İşte küçükbaş hayvancılığın insan hayatında bu kadar önemli yerteşkil etmesi bu hayvanların değerli olmasına ve üretimleri için çabagösterilmelerine sebep olmuştur. Eskiköyde hemen hemen her evdeküçükbaş hayvan yetiştiriliyordu.

Bu hayvanların sütlerinden kaymak, yoğurt, tereyağı, peynir üreti-liyordu. Etleri yemeklerde, derisi kıyafetten tut ta hayatın her alanındakullanılıyordu. En önemlisi gübreleri tarım ve yakacak olarak sonderece önemliydi.

Köy hayatını yönlendiren bu geçim kaynağı, insanlar için manevibir değer olarak görülüyordu. Neticede insanların geçimini sağlayanbu hayvanların üreme zamanları bereketi yansıttığı için üreme zama-nına gelişleri bir bayram havasında kutlanıyordu. Koçların eş zamanı-na gelmeleri ‘Koç Katımı’ zamanının gelmesi demekti. Bu zamanıngelişini ve yapılış sebebini kısaca tarif etmek gerekirse şöyledir.

Belli süreliğine sürülerden ayrılan koçların tekrar mevcut sürüle-

B

Page 183: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

169

rin içersine geri salınma zamanlarına koç katımı denilirdi. Koç katı-mının amacı hayvanların yavrulama zamanlarının denetim altınaalınmasıdır. Eski Kızılcaköy Türkmenleri için bir bayram niteliğitaşıyan Koç katımı her yıl Ekimin beşinde başlardı. Bu tarihte koçlaraşı boyalarıyla rengârenk boyanarak güzelleştirilir ve süslenirdi. İn-sanlar eğlencelerle, yemeklerle bu zamanı kutlamaya başlar ve renkle-re boyanmış koçları sürülere katarak hayvanların üremelerini dolayı-sıyla bereketin gelmesini kutlamış olurlardı. Hatta eğlencenin yanındabazı inanışlarda bu zamanda kendisini gösteriyordu. Bunlardan birtanesi köylüler erkek kuzu istiyorlarsa koçun üstüne erkek çocuk otur-tur dişi kuzu istiyorlarsa kız çocuk oturturlardı. Bu da eğlenceye farklıbir hava katarak günün neşe içersinde geçirilmesine sebep olurdu.

2. HıdrellezEski Kızılcaköy Türkmenlerinin mevsimlik bayramlarından bir

tanesi de Hıdırellezdi. Bu bayramın kutlanma amaçlarından bir tanesiHızır ve İlyas (a.s)’ın yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edil-mesi ve baharın geliş zamanı olarak kutlanılmasıdır.

Her yıl mayısın beşi ve altısında bahar bayramı olarak kutlanırdı.Bu günlerde köylüler yüksek dağ ve tepelere çıkarlar, buralarda pik-nikler yaparlar ve dualar ederlerdi. Ayrıca Hıdrellezde köydeki bazısülâleler yaylalara göçerek bu bayramı kutlamış oluyorlardı. Özelliklebu zamanda yapılan eğlencelerle ve dualarla o senenin sağlık, sıhhat,bolluk, kısmet, mutluluk ve bereket getireceğine inanılırdı.

3. Yaylaya GöçEskiköydeki bazı sülâleler baharın gelmesiyle beraber nisan ayın-

da Horoz, Malya, Çanakçı ve Karalıktaki yaylalara göçerlerdi. Burala-ra topraktan veya taştan evler yapıp 5 – 6 ay kalırlardı. Bu süre zarfın-da buralarda bulunan tarlalar ekilir ve biçilir, harmanda öküz ile dövensürülür, sap çekilir, koyunlar ve inekler yayılır, bunlardan elde edilensüt, yoğurt, tereyağı gibi malzemeler günlük hayatta kullanılır ve bi-riktirilenler ise sonbaharın gelmesiyle tekrar köye getirilirdi.

Türklerde eskiden beri süregelen yaylak kışlak hayatının Eskiköy-deki bazı sülaleler tarafından yaşatılması, bu kültürün bu sülalelertarafından devam ettirildiğinin en açık göstergesidir.

Page 184: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

170

Asker Uğurlama

skiköyde askerler hoca eşliğinde dualar edilerek vatani görevleri-ne gönderilirdi. Askere gidecek kişiler sabah erkenden köyde

toplanırlar ve köy hocasının eşliğinde harman yerine kadar getirilirdi.Buradan her asker nereye gidecekse ona göre yollarına giderlerdi.Vatani görevini yaparak geri gelen askerlere köylüler ‘Tepsi’ denilenbir çeşit tatlı hazırlayarak evlerine ‘Hoş geldin’ demeye giderlerdi.

Ayrıca Eski Kızılcaköy Türkmenleri Milliyetçi Muhafazakâr yapı-larıyla Vatan ve Bayrak uğrunda savaşarak Kurtuluş savaşı esnasındabirçok Şehit ve İstiklal Gazisiyle Kırşehir tarihine adlarını altın harf-lerle yazdırmışlardır. Canları pahasına bu Vatan için savaşan Kahra-man Eski Kızılcaköy Türkmenlerin’e Allah’tan rahmet diliyor vesaygıyla önlerinde eğiliyoruz.

E

Page 185: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

171

Yağmur Duası

ağmurun uzun süre yağmadığı ve kuraklığın baş gösterdiği za-manlarda insanların bir araya toplanarak Allah’a yağmur yağ-

dırması için ettikleri içten duaya yağmur duası denilir.Yöreden yöreye biraz değişikliklerin olduğu yağmur duasının Eski

Kızılcaköy Türkmenleri tarafından uygulanış şeklini anlatmak gere-kirse şöyledir:

Kuraklığın son haddine gelmesiyle birlikte köydeki yaşça büyükolanlar bir araya gelerek ‘meşveret eder’ ve yağmur duası için kararalıp aynı gün tüm köylülere iletirlerdi. Genellikle Cuma günleri yağ-mur duasının yapılması için seçilen gündür. O günde çevre köylerdenhocalar da gelerek duaya iştirak ederlerdi.

Bütün köylüler abdestlerini alarak topluca Gazeler’e gider ve ön-celikle burada yatan zatlar için dua ederlerdi. Bu arada duanın okuna-cağı yere koyun ve kuzular getirilirdi. Bunun amacı koyun ve kuzula-rın birbirleriyle meleşirken köylülerin bundan etkilenmesi ve böyleceduygulanıp ağlamalarıydı. Neticede de bu olay karşısında herkes aşırıhassaslaşıp çok içten bir şekilde ağlaşırlardı. Çok farklı bir uygulamaolan bu sistem yalnızca Eski Kızılcaköyde uygulanırdı. Daha sonrahocanın duaya başlamasıyla beraber köylüler hep birlikte ellerini ha-vaya kaldırıp Allah’a yalvararak bir yandan dualar ederler bir yandanda ağlaşırlardı.

Y

Page 186: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

172

Ahali bu esnada o kadar kendilerinden geçerlerdi ki dualarla ağ-lama sesleri birbirine karışırdı. Hele koyun ve kuzuların melemeleri deişin içine girince çok duygulu anlar yaşanırdı. Duanın sona ermesiyleberaber koyunlardan bir kaçı Cenab-ı Allah’a kurban edilir ve etleripilavla beraber tüm köylülere dağıtılırdı. Yemeklerin yenmesininardından herkes birbirleriyle helalleşerek evlerine dönerlerdi. Yağmurduasının yapılmasına müteakip çoğu zaman birkaç saat sonra yağmuryağardı. Buda Allah’a içten edilen duaların kabul olduğunun en güzelgöstergesiydi. Yağmurun yağmasının ardından köylüler tekrar Allah’asonsuz şükürler ederek namazlarını kılarlardı.

Page 187: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

173

Eski Kızılcaköydeki Yemek Kültürü

ir toplumun en önemli kültürlerinden biriside yemekleridir. ‘Yö-resel yemek’ olarak adlandırılan yemekler, yapıldıkları toplumla-

rın geçmişine dair bilgiler vermektedir. Özellikle göçebe Türkmentopluluklarında yapılan yemekler çeşitlilik arz eder ve damaklarda ayrıtat bulur. Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin yemek kültürlerini, köydeyapılan yemek çeşitlerini yazarak daha iyi anlayabiliriz. Yörede yapı-lan yemekler yöresel isimleriyle şöyledir:

• Mercimek keşkeği • Tarhana aşı• Hölüç • Arap köftesi• Çirleme • Soğanlama• Katma aşı • Sütlü aş• Sınangı • Tandır çöreği• Besmeç • Ekşi pekmezi• Yarma keşkeği • Çullama

• Tandırda patlıcan-biberpatlatma • Sarma

• Bamya • Höşmerim

• Cılbır • Yufka ekmek üstü bulgurpilavı

B

Page 188: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

174

• Pezi kavurması • Çığırtma• Bazlama • Bulamaç aşı• Yoğurt salatası • Çir yağlaması• Yemiş yağlaması • Tete pilavı• Pelte • Kıyma(Çiğ köfte)• Borana • Yoğurt özemesi• Karın çorbası • Kelle paça• Soğan firek • Kavurga• Tepsi • Yağlı kabak• Hoşaf • Sülea kabağı• Haste • Sütlü kabak

Page 189: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

175

Yöresel Kıyafetler

ıyafet insanların yaşadığı coğrafyayı, yaşamlarını ve kültürlerinibelli eden en önemli unsurlarından biridir. İnsanların yaşadıkları

yerlerdeki çevresel etkilere, iklimlere ve tabi şartlara göre kıyafetleride değişiklik göstermiştir. İşte Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin kültür-lerini yansıtan ve yüzyıla göre değişiklik gösteren kıyafetlerini erkekve bayan olmak üzere ayrı ayrı yazacak olursak şöyledir:

Erkek Kıyafetleri• Maşlak • Kaputtan don• Al fes • Kilot pantol• Püsküllü fes • Keçe• Sarık • Kürk• Yün şalvar • Pantolon• Cübbe • Sako• Göynek • Nalin• Camadan • Çarık• Kuşak • Mes• Yün çorap • Soğuk kuyu

K

Page 190: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

176

Bayan Kıyafetleri• Üç etek • Entari• Salta • Yelek• Al fes • Hırka• Poşu • Çar• Bağlamalı don • Göçmen donu• Fermanı • Kuşak• Çit göynek • Kolcak• Arap çar • Dizlik• Kandilli çar • Mes• Kalemli çar • Nalin• Ahmediye yazması • Çarık• Gırtmalı dizlik • Kundura• Şal kuşağı • Soğuk kuyu• Dandiri don

Page 191: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

177

Ölüm

er canlı varlığın (insan, hayvan ve bitkinin) hayati faaliyetlerininkesin olarak sona ermesine ölüm denilir. Bir canlı nasıl ki doğu-

yorsa zamanı geldiğinde de belirli sebeplerden dolayı ölmesi kaçınıl-mazdır. Doğum ve ölüm birbiriyle bağlantılı bir gidiş hattır. İnsanlarındoğumunda belirli dini ve kültürel merasimler oluyorsa ölümünde defarklı dahi olsa dini ve kültürel merasimler uygulanmaktadır.

Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin ölüm esnasında ve sonrasındakimerasimleri çoğu yörelere göre değişiklik göstermektedir. Bu farklı-lıklar dini vecibelerde değil yalnız kültürel vazifelerde uygulanmakta-dır. İşte Eskiköydeki ölüm adet ve geleneklerinin nasıl uygulandığınıanlatacak olursak şöyledir:

Ölümün oluş şekline göre cenaze merasimlerinin uzun ya da kısa-lığı söz konusudur. Yani hastalanarak ölen bir kişi ile aniden ölenincenaze törenlerinde başlangıç ve bitişinde zaman farklılığı vardır.Hasta yatağında ölen bir kişinin merasimleri daha yatar vaziyette ikenbaşlardı. Ani ölümlerde ise direkt cenaze işlemlerine geçilirdi.

Eskiköyde herhangi bir sebepten dolayı hastalanan bir kişinin evigünlük ziyaretçilerle dolup taşardı. Köylüler zamanlama olmaksızınher an hastayı ziyaret eder ve helallik isterdi. Bu arada ziyaret esna-sında hasta için dua edilir ve Kur’an okunurdu. Eğer hastanın sonanlarında yakınlarından biri gelemediyse o gelemeyen kişinin varsa

H

Page 192: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

178

resmi yok ise herhangi bir eşyası hastanın üzerine konularak o kişiningeldiği ve helallik verdiği kabul edilirdi. Bu uygulama neredeyse hiç-bir yerde yapılmayan çok farklı bir gelenektir.

Hasta evindeki yas havası ölüm haberiyle beraber daha da hararet-lenerek o andan itibaren köylü hemen birbirleriyle haberleşir ve cenazeevine akın etmeye başlarlar, bu esnada imam sâlâ verir ve duyamayan-larda tez zamanda cenaze evine toplanırdı. Ölüm eğer bekleniyor isedefin işlemi uzatılmazdı, çünkü bu esnada çoğu yakını hastanın yanıbaşında olurdu. Eğer ölüm aniden olduysa, cenaze işlemleri bir sürebekletilerek yakınlarının ya da dostlarının cenazeye iştirak etmeleribeklenirdi. Mevta yıkanacağı yerde yatarken üzerine bıçak veya demirparçası konulurdu. Bunun amacı ölen kişinin şişmesini engellemekti.Tabi bu arada cenazenin bayan ya da erkek oluşuna göre yıkayacakkişiler belirlenip yıkama işlemine geçilirdi. Ayrıca yıkandığı yerde idareveya gaz lambası yakılıp sönene kadar bekletilmesi çok eski bir şamangeleneğinin yine burada uygulandığının bir göstergesidir.

Bu arada cenaze evi, gelip gidenlerle dolup taşarken kadınlar iseağıtlar yakarak acılarını dile getirirlerdi. Erkekler ise ya cenaze evindeya da köy odalarında bir araya toplanarak dua ederler ve taziye içingelenleri karşılamış olurlardı. Bu esnada gençlerden oluşan bir gurup-ta mezar kazmaya giderlerdi. Mezarın hazırlanması ile vakit hanginamaza yakınsa o vakitte cenaze namazı kılınır ve defin işlemine geçi-lirdi. Cenaze evinden alınan mevta, köylülerin sırtlarında mezarlığakadar taşınır ve cenaze defnedilerek köye geri dönülürdü. Kadınlar buarada ağıtlar yakarken köylüler cenaze evine üç gün yemek taşırlardı.Çünkü cenazenin olduğu evde üç gün yemek pişirilmezdi. Getirilenyemekler ziyaretçilere sunulur ve bu arada mezardan gelen erkeklerede bayanlar tarafından lokum ve kuruyemişler dağıtılırdı. İlk iki günçok yoğun ve yorucu olduğu için köylüler cenaze evinde bulaşıklarıyıkar, temizliği yapar ve gelip gidenlerle ilgilenirdi.

Cenazenin üçüncü günü ise mezarı kazanlara mezar ekmeği deni-len çorba, dolma ve ‘tete pilavından’ oluşan yemekler verilir ve buyemeğe tüm köylüler davet edilirdi. Aynı gün içersinde ölen kişininkıyafetleri yıkanır daha sonra cenaze evinin tamamı köylüler tarafın-dan temizlenirdi. Ayrıca ölen kişinin kıyafetlerinin bir kısmı fakirlerekullanmaları için bir kısmı da yakın akrabalarına saklamaları için

Page 193: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

179

dağıtılırdı. Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin cenaze evi için söyledikle-ri çok anlamlı bir söz vardı. Büyükler “Yas gocamaz der ” ve her za-man cenaze evinin ziyaret edilmesinin gerekliliğini vurguluyorlardı.Özellikle cenaze evine gidenlere soğan ya da sarımsak türü şeylerinyenilmemesinin söylenmesi ise Eskiköyde toplumsal bir kültürünvarolduğunun en önemli göstergesiydi.

Cenazenin defninden sonra dahi kadınlar sürekli ağıtlar yakarlardı.Ağıt yakma geleneğin temeline bakılacak olursa şöyledir:

Genellikle Eskiköyde gelin evden gidince, kına yakılınca, askeruğurlanınca, doğal afet ya da sosyal olaylar yaşanınca ve ölüm oluncakadınlar tarafından ağıtlar yakılırdı.Türk toplumunda ağıt yakmanıngeçmişi çok eskilere dayanır. İslamiyet’ten önce Türklerde bir kişininölmesine binaen ‘yuğ’ adı verilen yas törenleri yapılır ve ‘sagu’ adıverilen şiirler okunurdu. Bu şiirlerde ölen kişinin temel özelliklerin-den, yaptığı işlerden, fiziksel görünüşünden ve toplum tarafındanbenimsenmiş huylarından bahsedilirdi. Ayrıca ağıt esnasında bağıra-rak ağlanır ve kadınlar birbirlerine sarılarak dizlerine vururlardı. Oandan itibaren karalar bağlanır ve acının çoğalmasıyla yüzlerini tır-naklayan, saçlarını yolan ve kendine zarar verenlerde olurdu. Türkle-rin bu eski geleneği Anadolu’yu yurt edinmelerinin ardından AnadoluTürkçe’sinde ağıt ve bozlak olarak yer bulmuştur. Kökeni ise ağlamakve bozlamaktan gelmektedir.

Özellikle cenazede ölen kişinin yakınları veya köydeki ağıtçılarhep beraber ağıtlar yakarlardı. Ağıt esnasında ölen kişinin yakını otu-rurken, taziyeye gelenler bu kişinin boynuna sarılarak ağlamaya baş-larlar. Bu esnada dikkat çeken diğer bir husus, cenaze sahibine sarılankadınların kendi ölenleri içinde ağıt yakmalarıydı.

Özellikle daha önce ölmüş bir yakını var ise onun adını ya da du-rumunu anlatacak şekilde ağıt yakılırdı. Mesela taziyeye gelen bir kişiölen kişinin yakınına sarılırken genç yaşta ölen kardeşi varsa “ Muratalmayan kardeşime de selam göndermeye geldim ” diyerek ölmüşkardeşine ölen kişi vasıtasıyla selam göndermiş olurdu. Ya da ölenkişi kafasından yaralanarak öldüyse “ Senin kafasından yaralı gidengelinine gurban oluyum, dört kuzulu oğluna kurban oluyum, gün gör-meyen anana gurban oluyum tarzında söylemlerle ağıt yakarlardı.

Page 194: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

180

Böylece hem cenaze sahibinin üzüntüsünü paylaşırlar hem de kendiyakınlarına ağlarlardı.

Eski Kızılcaköy Türkmenleri tarafından söylenen ağıtlardan ör-nekler verecek olursak.

Eskiköyden Örcün’e giden bir gelinin yaktığı ağıtta,Ben giderken ekinleri göğüdü.Görünüyo emmimgilin söğüdü.Kırıldı mı köyümüzün yiğidi?

Ana beni niye verdin yabana?Köyümüzde verseyidin çobana.

Diyerek köyden ayrılmanın zor olduğunu ve köyde kalmak içinçobana bile varmaya razı olacağı teması islenmiştir.

Diğer bir ağıt ise ölen bir kişi ardından yakılmıştır:Hamdi ölmem deyi boynunu eğdi.Kürek keskin geldi burnuna değdi.Gelinin babası acele koğdu.Vurma emmim oğlu vurma dur dedi.

Denilerek vefat eden kişinin öldürülme şekli anlatılmıştır.

Eski Kızılcaköydeki sel felaketi üzerine yakılan bir ağıtta ise:Doğru get selde yolun selamet.Başımıza çok getirdin alamet.Sığırın başında şaşırdı Ahmet.Yaredenim afatından esirge.

Denilerek sel felaketinin dehşeti ve dehşet anında çoban olan Bül-bül Ahmet’in olay karşısındaki şaşkınlığı anlatılmıştır.

Page 195: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

181

Birde köylüler arasında cenaze evine ziyaretin üç nedenden yapıl-dığı inancı yaygındır. Bunlar:

• Kimisi bu bahaneyle kendi yakınına ağlamak ve ağıt yakmakiçin,

• Kimisi ölen kişiye aşırı üzüldüğü için,• Kimisi de hem kendi acısını hem de ölen kişinin acısını pay-

laşmak için cenaze evine giderlerdi.

Neticede cenaze evine bir türlü gidilir ve o evin acısı orada payla-şılırdı. Daha sonraki zamanlarda cenazenin kırkı olur ve kırkında lo-kum dağıtılıp Kur’an okutulurdu. Ardından 51.inde yemek verilipdualarla mevta anılırdı. Eskiköyde cenaze evi köylülerce belirli aralık-larla ziyaret edilerek yakınlarının gönlü hoş edilirdi. Eğer ki ölümsonrası cenaze evinde yalnız, yetim veya ihtiyar kalan olursa köylü bukişi ya da kişilerin bakımını hayatlarının sonuna kadar üstlenirdi. Bu-radan anlaşılacağı gibi cenaze evindeki dayanışma ev sahibinin en zorgününde rahatlamasına sebep olduğu gibi manevi yönden de huzurbulmasını sağlıyordu.

Page 196: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

182

Sonsöz

u kitabın yazılmasındaki temel amaç, Eski Kızılcaköy Türkmen-leriyle ilgili bugüne kadar hiçbir bilimsel, yazınsal, akademik ve

araştırma eksenli bir çalışmanın yapılmamış olması ve nesilden nesilegeçen kültürümüzün unutulacak olması endişesinden kaynaklanmıştır.Yapılan mülakatlarda özellikle yaşlı köylülerin çalışmamıza sağladık-ları içten destekleri ve takdirleri gerçekleştirmekte olduğumuz buçalışmanın ne kadar faydalı ve isabetli bir fikir olduğunu bizlere dü-şündürtmüştür.

Türk Kültür tarihinin uçsuz bucaksız, engin deryasında minik, bil-lur bir damlacık olan Eski Kızılcaköy Türkmenlerinin yaşamlarıylailgili rengârenk bilgilerin aktarıldığı sayfalar arasında geziniyorkenokuyucuda oluşturulmak istenen düşünce, Atalarımızın kültür mirasıolarak bıraktığı “Bizi biz yapan” öz değerlerimizle ilgili bir heyecanyaratmaktır.

Yaratılan bu heyecanla kültür tarihi araştırmacılarının Anadolu’nun dört bir yanına dağılmış fakat varlıklarından bile haberdar olun-mayan birçok Türk boyları ve Türkmen oymakları hakkında benzersaha çalışmaları yapmaları arzulanmış ve ilgililer, bu engin deryayayönlendirilmek istenmiştir. Bu tür çalışmalar, geçmişimize gösterece-ğimiz saygının küçük birer nişanesi olacaktır.

Yürünecek yol uzun ve bir o kadar kutsaldır. Dinlenmeden yolalana selam olsun.

B

Page 197: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

183

Eski Kızılcaköy Resimleri

Gazeler Mezarlığı

Page 198: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

184

İncebelden Keçi Kalesi’nin Görünümü

Kâaler’in Dereden Aşağı Kızılcaköyün Görünümü

Page 199: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

185

Gazelerden Tarihe Bir Bakış

Poli Mevlüt’ün Odası’nın Öreni

Page 200: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

186

Pambıklığın Tepeden Kale Boyu’nun GörünümüKeçi Kalesi’nin Surları

Page 201: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

187

Keçi Kalesi’nin Surları

Has Sülemen’in İni

Page 202: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

188

Çecin Ağzı

Eski Kızılcaköy Harabeleri (Poli Mevlüt’ün Öreni)

Page 203: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

189

Eskiköyün 1969 Yılındaki Hali

Eskiköyün 2009 Yılındaki Hali

Page 204: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

190

1969 Yılında Gazelerden Eskiköye Bakış

2009 Yılında Gazelerden Eskiköye Bakış

Page 205: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

191

1969 Yılında Orta Pınardan Eskiköyün Görünümü

2009 Yılında Orta Pınardan Eskiköyün Görünümü

Page 206: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

192

Has Sülemen’in İni’nin Etrafındaki Örenler

İbiler’in Veli’nin Öreni

Page 207: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Serdar ATABAY

193

Eski Kızılcaköy Harabelerinden Görünümler

Page 208: KEÇİ KALESİ’NİN BAĞRINDA BİR TÜRKMEN OYMAĞI · Hayrettin Bey’e, ablam Serpil’e, kardeşim Hamiyet’e ve eşim Nurten Ha-nıma, Eski Kızılcaköy Türkmenleri hakkındaki

Keçi Kalesi’nin Bağrında Bir Türkmen Oymağı

194

Kaynakça

AND, Metin. (2003) Oyun ve Bügü Türk Kültüründe Oyun Kavramı YapıKredi Yayınları

ARTUN, Erman. (2001) Âşıklık Geleneği ve Âşık Edebiyatı, Akçağ YayınlarıÂŞIKPAŞA, Garipnâme, C.1–2 Haz. K.Yavuz, Türk Dil Kurumu Yayınları,

AnkaraELÇİN, Şükrü.(1990) Türkiye Türkçesinde Ağıtlar, Kültür Bakanlığı Yayın-

ları, AnkaraGÜNDÜZ, Ahmet. (2009) Kırşehir’de Vakıflar ve Vakfiyeleri, KırşehirKIRŞEHİR VALİLİĞİ, Kırşehir TarihiKOCAOĞLU, Timur. (1996) Dünyada Türk Dili, Türk Dil Kurumu Yayınla-

rı, AnkaraKORKMAZ, Esat. (2003) Eski Türk İnançları ve Şamanizm, Anahtar Kitap

YayıneviÖZCAN, Abdulkadir. (1995) Türkiye de Gaza Geleneği, Ekrem Hakkı Ay-

verdi Hatıra Kitabı, İstanbul Fetih Cemiyeti YayınlarıÖZDEMİR, İbrahim. (2011) Bir Gönül ve Halk Adamı, Küçük Sofu, AnkaraTEKİN, Şinasi. (1993) Türk Dünyasında Gaza ve Cihat Kavramları Üzerine

Düşünceler, Tarih ve Toplum, İstanbul