kastamonu ÜnĠversĠtesĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d263833/2017/2017_sevgilih.pdf ·...

13
KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ IV. ULUSLARARASI ġEYH ġA‟BÂN-I VELÎ SEMPOZYUMU -HANEFÎLĠK-MÂTURÎDÎLĠK- 05-07MAYIS 2017 CĠLT 2

Upload: others

Post on 23-Jan-2021

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ

IV. ULUSLARARASI

ġEYH ġA‟BÂN-I VELÎ SEMPOZYUMU

-HANEFÎLĠK-MÂTURÎDÎLĠK-

05-07MAYIS 2017

CĠLT 2

Page 2: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

III

Kastamonu Üniversitesi

IV. Uluslararası

ġeyh ġa‘bân-ı Velî Sempozyumu

-Hanefîlik-Mâturîdîlik-

EDĠTÖRLER

Yrd. Doç. Dr. Cengiz ÇUHADAR

Yrd. Doç. Dr. Mustafa AYKAÇ

ArĢ. Gör. Yusuf KOÇAK

(Kastamonu Üniversitesi, Türkiye)

ISBN: 978-605-4697-06-9 (Tk)

978-605-4697-08-3 (2.c)

Aralık 2017, Kastamonu

Baskı: Kastamonu Üniversitesi Matbaası

Eserde yayımlanan bildiri metinlerinde ileri sürülen görüĢlerin

ilmî ve hukuki sorumluluğu bildiri sahiplerine aittir.

Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Her hakkı saklıdır.

Page 3: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)

17

BUHÂRÎ'NĠN "ĠKRÂH" KONUSUNDA HANEFÎ

FUKAHÂSINA YÖNELĠK ELEġTĠRĠLERĠ

The Criticisms of Bukhari towards Hanafi Jurist about

―Compulsion‖

Hamit SEVGĠLĠ1

Özet

Buhârî'nin "El-Câmi'u's-Sahîh" adlı eserinde Hanefi fukahâsına yönelik eleĢtiri

konularından birini "ikrâh" meselesi oluĢturmaktadır. "Ġkrâh" meselesi, aynı zamanda hadis

ekolünün Hanefî fukahâsına yönelik temel eleĢtiri konularından biridir. Bu eleĢtiriler,

"ikrâh" meselesinin Hanefî fıkıh kaynaklarında müstakil bir baĢlık altında ve ayrıntılı bir

Ģekilde yazılmasında etkili olmuĢtur.

Bu çalıĢmada, öncelikle Hanefilerin ve Buhârî'nin ikrâh konusundaki temel

yaklaĢımlarına kısaca değinildikten sonra Buhârî'nin eleĢtirilerine ve Hanefîlerin bu

eleĢtirilere yönelik cevaplarına yer verilecektir.

Anahtar Kelimeler: Buhârî, Ebû Hanîfe, Ġkrâh.

Abstract

In Bukhari‘s ―El-Cami‘u‘s-Sahih‖ book, ―the compulsion‖ issue compose one of the

criticism topic towards Hanafi jurist. These criticisms have been effective in writing ―the

compulsion‖ issue under special title and carefully in the Hanafi fıqh sources. ―The

compulsion‖ issue compose one of the main criticism towards Hanafi jurist that is at the

same time hadith ecole.

In this study, There are answers to Bukhari's criticism and Hanafi's criticism are

given, espeerally after briefly addressing basic approaches to keeping Hanafi and Bukhari

under suppression.

Keywords: Bukhari, Hanafi, compulsion.

GiriĢ

Ġkrâh, güç sahibi kimse tarafından kiĢinin istemediği bir fiile veya söz söylemeye

zorlanmasıdır.2 Kur'ân-ı Kerîm'de, ikrâh altında küfür lafızlarını kullanmak zorunda kalan

kimse hakkında, itikâdî açıdan bir sorumluluğun olmadığını bildiren açık âyet

bulunmaktadır. Ancak bunun hukuki tasarruflar için de bir kıstas oluĢturup oluĢturmayacağı

ihtilaflıdır. Keza Ümmetten, zorlandıkları Ģeyler kaldırıldığını bildiren hadislerde

sorumluluğun sadece diyaneten mi yoksa hem hukuken hem de diyaneten mi kaldırıldığı

hususu, bu ihtilafın ikinci dayanağını oluĢturmaktadır. Buhârî'nin de aralarında bulunduğu

fakihlerin çoğu, ikinci görüĢü benimserken Hanefi fakihler birinci görüĢü savunmuĢlardır.3

Bu farklı yaklaĢım, Hanefilerin sert eleĢtiriler almasına neden olmuĢ, ilk dönemden itibaren

klasik Hanefi literatüründe ikrah konusuna müstakil bir bölüm ayrılmasında etkili olmuĢtur.

Buhârî'nin, her bir fıkıh mezhebi ile ihtilaf ettiği pek çok konu olmakla birlikte rey

ehline olan muhalefeti daha belirgindir. Buhârî'nin kimi zaman "kâle ba'du'n-nâs" ifadesini

kullanarak eleĢtiriye tabi tuttuğu kesimin Hanefî fukahâsı olduğu yönünde yaygın bir kanaat

bulunmaktadır. Bu algı, zikredilen ifadenin geçtiği konular hakkında pek çok çalıĢmanın

yapılmasında etkili olmuĢtur. Buhârî'nin kitabına dâhil ettiği bu tartıĢmalardan biri de ikrâh

1 Yrd. Doç. Dr., Siirt Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. ([email protected])

2 Muhammed Ebû Zehre, el-Cerîme ve'l-Ukûbe fi'l-Fıkhi'l-Ġslâmî, , Dâru'l-Fikri'l-Arabî, Kahire, 1988, s. 370;

Usûlu'l-Fıkh, Dâru'l-Fikri'l-'Arabî, y.y., ts., s.355. 3 Bkz. Alâuddîn Ebûbekr b. Mes'ûd el-Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi' fî Tertîbi'Ģ-ġerâi', Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye,

Beyrut 1423/2003, X, 118.

Page 4: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

Kastamonu Üniversitesi

18

meselesidir. Ġlkesel olarak ikrâhın hukuki tasarruflarda doğrudan etkili olduğu kanaatine

sahip olan Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh adlı eserinde gerek Kitâbu'l-Ġkrâh bölümünde gerekse

müteferrik bölümlerde oluĢturduğu bâb baĢlıklarında konuyla ilgili görüĢlerine yer vermiĢ,

ayrıca farklı görüĢteki Hanefi fukahasına yönelik eleĢtirilerini ortaya koymuĢtur. Buhârî'nin

ikrâh konusundaki yaklaĢımı genel anlamda Hanefilerin yaklaĢımından büyük ölçüde

farklılık arz etmekle birlikte, temel eleĢtirisini üç hususa hasretmek mümkündür. Buhârî'nin

eleĢtirilerinin mantığını daha iyi kavramak için öncelikle Hanefîlerin ve Buhârî'nin ikrâh

konusundaki temel yaklaĢımı hakkında bilgi vermek faydalı olacaktır.

I. Hanefî Fukahâsının Ġkrâh Konusundaki Genel YaklaĢımı

Ġkrâh, kuvvet ve etkisine göre mülci ve gayr-ı mülci olarak iki kısma ayrılır. Mülci

ikrâh, bir kimseyi yahut bir yakınını öldürme veya bir uzvunu yahut malının tamamını yok

etmekle yapılan tehdittir. Gayr-ı mülci ikrâh ise, ölüm yahut uzvu yok etmeye varmayacak

ölçüde dövme veya kısa süreli hapis ile yapılan tehdittir. Mülci ikrâh, ihtiyarı bozup rızayı

ortadan kaldırmakta, gayr-ı mülci ikrâh ise ihtiyarı bozmaz ancak rızayı ortadan

kaldırmaktadır. Rıza ile ihtiyar birbirinden farklıdır. Rıza, gönül hoĢnutluğu ile yapılan

tasarrufu ifade ederken ihtiyar ise bir Ģeyi yapıp yapmama arasında tercihte bulunmaktır.

Ġkrâh, ister mülci ister gayr-ı mülci olsun ilâhî hitâbı düĢürmez, ehliyeti ortadan kaldırmaz.

Zira ehliyetin Ģartı akıl ve buluğdur. Ġkrâh halinde de bu iki durum varlığını korumaktadır.4

Hanefi fukahası, sahîh olmayan akitleri fasid-bâtıl Ģeklinde ikili taksime tabi

tutmaktadır. Bozukluk akdin rükunlarında olması halinde akit bâtıl sayılırken, vasıflarında

olması halinde ise fâsid sayılmaktadır. Ġbn Abidin "Aslen meĢru, vasfen gayri meĢru olan

akidler fâsid; aslen devasfen de gayri meĢru olan akidler bâtıldır."5 diyerek fesât ile butlân

arasındaki farkı açıklamıĢtır. Bâtıl akitler hiçbir hukuki değer taĢımazken, fâsid akidler

bağlayıcı olmamakla birlikte hukuki değer taĢımaktadır.

Hanefi fukahâsı, ikrâh halinde gerçekleĢen tasarrufları fâsid kapsamında

değerlendirmiĢlerdir. Zira her iki ikrâh türünde de ihtiyar değil, rıza ortadan kalkmaktadır.

Rıza ise sözleĢmelerin ne rüknünden ne de inikâd Ģartından olmayıp sadece sıhhat Ģartını

oluĢturmaktadır. Dolayısıyla ikrâh altında gerçekleĢen akitlerin butlânına değil fesâdına

hükmedilir. Buna göre ikrâh halinde gerçekleĢen tasarruflar, bağlayıcı olmaksızın hukuki bir

değer taĢımaktadır. Bu durumda ikrâh sonrası mükrehin akdi onaylama yahut feshetme hakkı

mahfuzdur. Hanefi fukahâsı nikâh, talâk gibi feshedilemeyen bazı sözlü tasarrufları bu genel

kuraldan istisna etmiĢlerdir. Bu tür tasarruflar, mülci ikrâh ile gerçekleĢmiĢ olsa bile

sıhhatine hükmedilir.

Hanefi fukahası, mükrehin sözlü tasarruflarını, mükrehin mükrihin elinde alet kabul

edilebilen ve mükrihe nispeti mümkün olan tasarruflar ile mükrihe nispet edilemeyip

hükmün mükreh hakkında sabit olduğu tasarruflar Ģeklinde iki kısımda incelemiĢlerdir.

Birinci kısım hakkında, mükrehin bilahare fesih hakkı bâki iken, ikinci kısım için bu hak söz

konusu olmayıp mükreh hakkında hüküm geçerli kabul edilmektedir. Buna göre, alım-satım

vb. tasarruflar, birinci kısma dâhil iken mükrihe nispeti mümkün olmayan nikâh, talak vb.

ikinci kısma dâhil olmaktadır.

II.Buhârî‟nin Ġkrâh Konusundaki Genel YaklaĢımı

Buhârî, mükrehi âyette geçen mustaz'af6 kavramıyla iliĢkilendirerek kendisine

yönelik baskılara direnemeyen, zorlandığı Ģeyi yapmaktan imtina edemeyen zayıf kimseler

4 ġemsuddîn es-Serahsî, el-Mebsût, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1409/1989, XXIV, 38; Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X,

103. 5 Ġbn Âbidîn, Muhammed Emin b. Ömer ed-DımaĢkî, Reddü'l-Muhtâr, 'ale'd- Dürri'l-Muhtâr, Dâr Âlemi‘l-

Kütub, Riyad, 2003, VII, 233. 6 Nisâ 4/75, 97.

Page 5: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)

19

olarak tanımlamaktadır.7 Buhârî'ye göre ikrâh, itikâdî açıdan mükreh hakkında herhangi bir

sorumluluk gerektirmediği gibi hukuki açıdan da mükreh hakkında herhangi bir sonuç

doğurmamaktadır. Zira tüm bu tasarruflarda niyet esas olup mükreh hakkında niyetin

varlığından bahsedilemez. Ancak itikâdî meselelerde azîmetin de hükmünü koruduğu, küfre

zorlanan kimsenin baskıya karĢı sebât göstermesinin daha faziletli olduğunu belirtmektedir.8

Buhârî, Hanefîlerde olduğu gibi hukuki tasarruflarda fâsid-bâtıl ayırımına gitmediği

gibi nikâh, talâk gibi mükrihe nispeti mümkün olmayan sözlü tasarrufların da hukuki açıdan

farklı değerlendirilemeyeceği kanaatindedir. Buhârî, karĢılıklı rıza esasından hareketle bu

tasarrufların tamamının yok hükmünde olup bunlara herhangi bir sonuç bağlanamayacağı

görüĢündedir.9 Ancak Ģahısların mali haklarının korunmasına yönelik haklı ikrâh çeĢidini

bundan istisnâ etmektedir.10

Buhârî'nin EleĢtirileri

Birinci EleĢtiri:

Hanefi fukahâsı, ikrâhın gerçekleĢmiĢ sayılabilmesi için tehdidin kiĢinin Ģahsına

yönelik olması genel kuralından hareketle, baĢka birini öldürmek yahut mal veya canına

zarar vermekle tehdit edilen kimsenin kıyâs açısından mükreh sayılamayacağı görüĢündedir.

Zira kiĢinin baĢkasını koruma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak, bu hususta istihsâna

binaen yakın akrabayı bu genel kuraldan istisna etmiĢlerdir. Buna göre yakın akrabayı

korumak adına mükrehin gerçekleĢtirdiği tasarrufları, tehdidin kendisine yönelik olması

halinde gerçekleĢtirdiği tasarrufları ile aynı hükmü taĢımaktadır. Yabancı Müslüman için ise

aynı değerlendirme söz konusu değildir. Hanefîler, yakın akrabasını kurtarmak adına kiĢinin

yaptığı tasarrufu fâsid kapsamında değerlendirirken, bunların dıĢındaki herhangi bir

Müslümanı kurtarmak adına yaptığı tasarrufları ise geçerli ve bağlayıcı saymaktadır.11

Buhârî ise, akraba ve yabancı ayırımının Ġslâmın ruhu ve nassın genel ilkeleri ile

bağdaĢmadığı kanaatindedir. Buhârî'ye göre, tehdidin kiĢinin akrabasına yahut herhangi bir

Müslümana yönelik olması arasında bir ayırım bulunmamaktadır. Buhârî, herhangi bir

Müslümana zarar verme tehdidi ile alım-satım vb. tasarruflara zorlanan kimsenin, Müslüman

kardeĢini koruması gerektiği ve bu refleksle yaptığı tasarrufların da herhangi bir hukuki

sonuç doğuramayacağı kanaatindedir. Buhârî, konuyla ilgili görüĢ ve eleĢtirilerini bir takım

delile dayandırmaktadır.12

Buhârî'nin Delilleri:

1. KiĢinin mükreh sayılması için tehdidin kendisine yönelik olması genel

kabulünden sonra, istihsâna binaen yakın akrabanın istisnâ edilmesi Hanefi fukahâsı için bir

tenâkuz oluĢturmaktadır.

2. Hanefîlerin ikrâh konusunda savundukları akraba ve yabancı ayırımı

Ģeklindeki görüĢleri herhangi bir delile dayanmamaktadır.

3. Hz. Ġbrâhîm (a.s.), (eĢi Sâre'yi zalim yöneticinin gasbından korumak için),

"Bu benim kardeĢimdir." demekle Allah yolunda din kardeĢliğini kastetmiĢtir.

4. Hz. Peygamber (s.a.s.), islâm kardeĢliğinin esas olduğunu ve bu kardeĢlik

hukukunun Müslüman kardeĢine yardım etmeyi, onu korumayı ve kendisinden zulmü

7 Muhammed b. Ġsmâîl el-Buhârî, el-Câmi'u'l-Müsnedü's-Sahîhu'l-Muhtasar min Umûr Resûlillâh (s.a.s.) ve

Sünenih ve Eyyâmihi's-Sahîh, Dâr Tavki'n-Necât, Beyrut 1422, Kitâbu'l-Ġkrâh , IX, 19. 8 Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 1, IX, 19.

9 Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 1-7, IX, 19-21.

10 Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 2, IX, 20.

11 Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X, 103; Abdurrahmân b. Muhammed b. Süleymân eĢ-ġeyhîzâde, Mecme'u'l-Enhur fî

ġerh Mülteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997, IV, 40; Muhammed Zekeriyyâ b. Yahyâ el-

Kandehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim li Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-BeĢâiri'l-Ġslâmiyye, Beyrut 1433/2012, VI, 209. 12

Bkz. Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 7, IX, 21.

Page 6: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

Kastamonu Üniversitesi

20

bertaraf etmeyi gerekli kıldığını bildirmiĢtir. Buhârî'nin bu hususta zikrettiği nasslar

Ģunlardır:

a. "Müslüman Müslümanın kardeĢidir. Ona zulmetmez. Onu (zalime) teslim

etmez. Kim Müslüman kardeĢinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir."13

b. "Müslüman kardeĢine yardım et. Ġster zalim ister mazlum olsun. (Sahâbî):

Zâlim ise nasıl yardım ederim? (Resûlullâh): Onu zulmetmekten alıkoyarsın. Zira bu

alıkoyma ona yapılacak yardımdır."14

Buhâri'nin bu yaklaĢımı, aynı zamanda hadisçilerin meselelere dini karakterle

yaklaĢımlarının bariz bir örneğini oluĢturmaktadır. Zira hadisçiler, Müslümanlar arasındaki

esas rabıtayı akrabalığın değil Ġslâm kardeĢliğinin oluĢturduğu Ģuurundan hareketle

Müslümanın herhangi bir Müslüman kardeĢini zorluktan kurtarmasının vâcib olduğunu

savunmaktadır.15

Hanefilerin bu itirazlara yönelik cevapları:

1. Buhârî'nin tenâkuz iddiası yerinde değildir. Zira müctehidin istihsâna binaen

kıyâsa muhâlif hükümde bulunması câizdir. Ġstihsân ise Hanefilere göre hüccettir.16

2. Hanefîlerin yakın akraba ve diğer Müslümanlar arasında ayırım yapmaları

yine istihsâna dayanmaktadır. Ġstihsân ise Buhârî'nin iddia ettiği gibi kitâb ve sünnetin

dıĢında bir delil değildir. "Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar …."17

âyeti ile

"Müminlerin güzel gördükleri Allah katında da güzeldir."18

hadisi istihsânın hücciyetini

göstermektedir.19

3. Hz. Ġbrâhîm'in (a.s.) ifadesi gereğince din kardeĢini himaye etmek vâcib ise

istihsânen yakın akrabayı himaye etmek evlâ ile vâcibtir.20

4. Yakın akraba ve yabancı Müslüman arasında eĢitlik iddiası doğru değildir.

Zira kitâb ve sünnette yakın akraba ve yabancı Müslüman arasında ayırımın gözetildiği

konular az değildir. Örneğin yakın akrabaya miras ve nafaka gerekirken, yabancı Müslüman

için bu söz konusu değildir.21

5. "El-akrab fe'l-akrab22

" (en yakından uzağa doğru) hadisi Hanefîlerin yakın

akraba ve yabancı Müslüman ayırımını desteklemektedir.23

6. Buhârî'nin zikrettiği "Müslüman Müslümanın kardeĢidir…" hadisi iyice

incelendiğinde bizim görüĢümüzü desteklediği görülecektir. Zira mükreh, malını satarak

kardeĢini öldürülmekten kurtarırsa Müslüman kardeĢine yardım etmiĢ olur. Zira kendi

zararına rıza göstererek bu zararını Müslüman kardeĢinin zararına tercih etmiĢtir.24

7. Hz. Ġbrâhîm (a.s.) hadisinde geçen uht (اخذ) kelimesi mecaz anlamda

kullanılmıĢtır.25

13

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 7/6951, IX, 22; Kitâbu'l-Mezâlim 3/2442, III, 128. 14

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 7/6952, IX, 22. 15

Abdülmecîd Mahmûd Abdülmecîd, Dirâse Mütkane li'l-Mesâili'l-Fıhiyye el-Hams ve'l-'IĢrîn Elletî Ġntekadehâ

el-Buhârî fî Sahîhih bi Kavlih fîhâ: "Kâle Ba'du'n-Nâs", Mektebetü'l-Matbû'ati'l-Ġslâmiyye, Haleb 1414/1993, s.

30; Abdülmecîd Mahmûd Abdülmecîd, el-Ġtticâhâtü'l-Fıkhîyye 'Ġnde Ashâbi'l-Hadîs fi'l-Karni's-Sâlisi'l-Hicrî,

Mektebetü'l-Hâncî, Kahire 1399/1979, s.612. 16

Bedruddîn Ebû Muhammed b. Ahmed el-Aynî, Umdetü'l-Kârî ġerh Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Kutubi'l-

Ġlmiyye,Beyrut, 1421/2001, XXIV, 160. 17

Zümer 39/18. 18

Ahmed b. Hanbel, Müsned, Müessetü'r-Risâle, Beyrut 1996/1416, VI, 84 (3600). 19

Aynî, Umde, XXIV, 160. 20

Aynî, Umde, XXIV, 161. 21

Muhammed Enver el-KeĢmîrî, Feydu'l-Bârî 'alâ Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1426/2005,

VI, 416. 22

Muhammed b. Ġsâ et-Tirmizî, Sünen, Mektebetü'l-Me'ârif, Riyad ts., Kitâbu'l-Birr 1/1897, s. 434; Ebû Dâvud

Süleymân b. el-EĢ'as es-Sicistânî, Sünen, Mektebetü'l-Me'ârif, Riyad 1424, Kitâbu'l-Edeb 131/5139, s. 929. 23

Kândehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim, VI, 623. 24

KeĢmîrî, Feydu'l-Bârî, VI, 416. 25

Kândehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim, VI, 623.

Page 7: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)

21

Değerlendirme:

Zikrettiğimiz ilk iki madde Buhârî'nin istihsâna karĢı olduğu ve eleĢtirisinin

Hanefilerin istihsân anlayıĢına yönelik olduğu ön kabulünden hareketle verilen cevaplar

olduğu görülmektedir. Bu ifade, Buhârî'nin Hanefilerin istihsân anlayıĢları konusunda pozitif

bir algıya sahip olmadığı düĢüncesini desteklemekle birlikte, buradaki eleĢtirisinin doğrudan

istihsâna yönelik olmadığını belirtmek gerekir. Ayrıca el-Câmi'u's-Sahîh incelendiğinde

Buhârî'nin istihsân kapsamında değerlendirilebilecek pratiklerinin var olduğu görülecektir.26

Kanaatimizce Hanefi Ģârihlerin mezhep bağlılığı refleksinden hareketle ortaya

koyduğu bu cevaplar kendi içerisinde tutarlı gözükmekle birlikte bazı zorlama yorumlardan

mahfuz değildir. Örneğin, Buhârî'nin zikrettiği "Müslüman, Müslümanın kardeĢidir…"

hadisine getirilen yorum ikna edici olmadığı gibi maslahata da ters düĢmektedir. Zira

mükrehin kardeĢini koruyabilmesinin ancak kiĢisel zararını göze almakla mümkün

olabileceği yaklaĢımının, Müslümanların dayanıĢma ve birbirlerinin sıkıntılarını yüklenme

duygusunu zayıflatabileceği endiĢesi unutulmamalıdır. Ayrıca, Buhârî'nin zikrettiği hadisleri

doğrudan mükreh ile iliĢkilendirmek mümkün iken Hanefî fukahâsının zikrettiği hadisleri

doğrudan ikrâh ile iliĢkilendirilmek mümkün değildir.

Ġkinci EleĢtiri:

Ġslâm âlimlerinin çoğu, karĢılıklı rıza esasından hareketle mükrehin nikâh, talâk vb.

sözlü tasarruflarının hukuki açıdan geçersiz olduğu kanaatindedir.27

Hanefi fukahası ise

konuya farklı yaklaĢmıĢlardır. Onlara göre fesih ihtimali olmayan bu tür tasarruflarda ikrâhın

herhangi bir etkisi yoktur. Bu tür tasarrufların ciddiyet veya Ģaka, ikrâh yahut rıza ile

yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Bu tasarruflar, ikrâh altında yapılmıĢ olsa dahi

hukuki açıdan geçerli ve bağlayıcı Ģekilde mükreh hakkında hukuki sonuç doğurmaktadır.

Hanefiler nikâh, talâk (boĢama), itâk (köle azat etme), yemin, nezir (adak), zihâr, îlâ (eĢine

dört ay yaklaĢmamaya yemin etmek), fey (yeminden dönmek), ric'at (ric'î takâkla boĢanan

kadına dönüĢ) ve kısâs cezasını affetme Ģeklindeki sözlü tasarrufları bu sınıfa dâhil

etmektedir.28

Buhârî, konuyla ilgili gerek ikrâh bölümünde gerekse diğer bazı bölümlerde

oluĢturduğu bâb baĢlıklarında Hanefî fukahâsından farklı bir yaklaĢıma sahip olduğunu

ortaya koymaktadır. Buhârî'nin konuyla bağlantılı oluĢturduğu bazı bâb baĢlıkları Ģu

Ģekildedir:

"Baba, ister bakire ister dul olsun ancak rızalarını alarak kızlarını evlendirebilir."29

"Kızı istemediği halde onu nikâhlayan babanın bu nikâhı geçersizdir."30

"Mükrehin nikâhı geçerli değildir."31

"Bir kimse, ikrâh halinde karısına: 'Bu kardeĢimdir.' derse bir Ģey (sorumluluk)

gerekmez."32

26

Buhârî'nin istihsân konusundaki yaklaĢımı için bkz. Hamit Sevgili, Buhârî'nin Fıkıh AnlayıĢı,

(YayımlanmamıĢ Doktora Tezi), Diyarbakır 2015, s. 134. 27

Kândehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim, VI, 615. 28

Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X, 117; ġeyhîzâde, Mecme'u'l-Enhur, IV, 46; Bedruddîn Ebû Muhammed b. Ahmed

el-Aynî, el-Binâye fî ġerhi'l-Hidâye, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1400/1980, X, 71, 75; Ebu'l-Fadl Ahmed b. Alî b.

Hacer, Fethu'l-Bârî ġerh Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1379, XII, 319; Ġbn Battâl, ġerh Sahîhi'l-

Buhârî, VIII, 299. 29

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'n-Nikâh 41, VII, 17. 30

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'n-Nikâh 42, VII, 18. 31

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 3, IX, 20. 32

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu't-Talâk 10, VII, 45.

Page 8: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

Kastamonu Üniversitesi

22

Buhârî'nin Delilleri:

1. "Cariyelerinizi zinaya zorlamayınız."33

Âyette zinaya zorlamanın câiz olmadığı bildirilmektedir. Buhârî'ye göre, bu âyet

mefhûm-u muhâlifinden hareketle mükrehin nikâhının câiz olmadığına delâlet etmektedir.

Sahîh Ģârihlerinden Ġbnü'l-Mülakkın, âyetin bâb baĢlığı ile iliĢkisini bilmediğini, ancak zina

gibi haram bir fiile zorlanmanın câiz olmadığı gibi nikâh gibi helal olan bir fiile zorlanmanın

da câiz olamayacağı Ģeklinde bir değerlendirmenin yapılabileceğini ifade etmektedir.34

Diğer

Sahîh Ģarihleri de benzer değerlendirmede bulunmaktadır.35

2. Hz. Peygamber, evlendirilecek bâkire yahut dul kadınların rızasını gerekli

kılmıĢ, babası tarafından zorla evlendirilen kadınların nikâhını geçersiz saymıĢtır. Buhârî, bu

hususta Ģu hadislere yer vermektedir:

a. "Ensâr'dan Hansâ b. Hizâm, Resûlullâha (s.a.s.) dul bir kadın olduğunu ve

rızası olmaksızın babası tarafından evlendirildiğini Ģikâyet etti. Resûlullâh, nikâhı geri

çevirdi."36

Buhârî, Hansâ hadisini ikrâh ile iliĢkilendirerek ikrâh halinde yapılan nikâhın geçerli

olamayacağını savunmaktadır.37

Bu hadis, cumhûr tarafından da mükrehin nikâhının geçerli

olamayacağı görüĢüne delil olarak zikredilmiĢtir.38

b. "Hz. AiĢe: Resûlullâha (s.a.s.) 'Kadınlar, nikâhları konusunda izinleri alınırlar

mı?' diye sordum. 'Evet' dedi. Bâkire olanların izinleri alındığında utanıp sustuklarını

söyledim. Resulullâh: 'Suskunlukları, izinleri sayılır.' cevabını verdi."39

3. Hz. Peygamber, "Ameller niyetlere göredir." buyurmaktadır. Mükrehin

niyetinden söz edilemez.40

4. Âyetin41

muktezasınca ikrâh halinde sarf edilen küfür ve Ģirk lafızları, mükreh

hakkında küfrü ve Ģirki gerektirmediği gibi bundan daha hafif olan talâk da ikrâh halinde

verildiğinde hukuki bir sonuç doğurmamaktadır.42

5. Sahâbe ve tâbiîn uygulamaları bu görüĢ doğrultusunda cereyan etmiĢtir.43

6. Mükrehin talâkının geçerli olduğu yönündeki rivâyet münker hadislerden olup

delil olmaya elveriĢli değildir.44

Hanefilerin Cevabı:

1. Buhârî'nin zikrettiği âyetin bâb baĢlığı ile doğrudan iliĢkilendirilmesinin kolay

olmadığı düĢüncesinden hareketle bu delile karĢı ne Bedruddîn Aynî ne de KeĢmîrî herhangi

bir cevap verme ihtiyacı hissetmemiĢlerdir.

2. Nikâh, talâk vb. sözlü tasarruflarda, Ģakası ve ciddiyeti arasında ayırım

bulunmayıp kasıt aranmaksızın belirli lafızların kullanılması hüküm için geçerli sayılmıĢtır.

Ġkrâh da Ģaka hükmünde olup bu tür tasarruflarda da kasıt aranmaz.45

33

Nur 24/33. 34

Ebû Hafs 'Umer b. Ahmed b. el-Mülakkın, et-Tavdîh li ġerhi'l-Câmi'i's-Sahîh, Vezâretü'l-Evkâf ve'Ģ-ġuûnu'l-

Ġslâmiyye, Katar 1429/2008, XXXII, 34. 35

Bkz. ġihâbuddîn Ahmed b. Muhammed el-Hatîb el-Kastallânî, ĠrĢâdu's-Sârî ilâ ġerh Sahîhi'l-Buhârî,

Matba'atü'l-Kubrâ el-Emîriyye, Mısır 1323, X, 98; Ġbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 334 36

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 3/6945, IX, 20. 37

Kastallânî, ĠrĢâdü's-Sârî, X, 98. 38

Kândehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim, VI, 615. 39

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 3/6946, IX, 20. 40

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 1, IX, 19. 41

Nahl 26/106. 42

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu't-Talâk 11, VII, 45 43

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu't-Talâk 11, VII, 45. 44

Buhârî, et-Târîhu'l-Kebîr, Dâru'l-Kutubi'l-Ġlmiyye, Beyrut 1379/1960, VII, 114. 45

Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 39; Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X, 117.

Page 9: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)

23

3. Mükrehin talâkının geçerli olduğu hususunda rivâyet bulunmaktadır.46

Rivâyet Ģu Ģekildedir: Adamın biri uykuya yatmıĢ, uyandığında hanımını elinde bir bıçakla

göğsüne oturmuĢ halde buldu. Hanımı bıçağı boynuna dayayarak kendisini boĢamasını, aksi

halde boğazını kesmekle tehdit etti. Adam yalvardı ise de kadın tehdidinden vazgeçmedi.

Kadının ısrarı üzerine adam eĢini üç talâkla boĢadı. Mesele Hz. Peygambere (s.a.s.) arz

edildi. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Talâktan dönüĢ yoktur." buyurdu.47

4. Ġkrâh nedeniyle kasıtsız sarfedilen küfür lafızlarının mükreh hakkında

herhangi bir sorumluluk doğurmayacağı hususundaki âyet, itikâd ile alakalı olup hukuki

meselelere teĢmil edilemez. Zira ciddiyetsiz Ģekilde eĢini boĢayan kimse için kasıt söz

konusu olmamakla birlikte bu tasarrufu geçerli sayılmıĢtır.48

5. Hansa hadisi, velâyetü'l-icbâr ile alakalıdır. Velâyetü'l-Ġcbâr ise ikrâhtan farklı

bir mevzudur. Zira ikrâhta mükrehin tasarrufu söz konusu iken, zikredilen hadiste ise kızı

adına velisinin tasarrufu söz konusudur. Dolayısıyla bu hadis, ne Buhârî'nin ne de cumhûrun

görüĢünü desteklememektedir.49

Değerlendirme:

Mesele hakkında cumhûr ile aynı kanaate sahip olan Buhârî ile Hanefi fukahası

arasındaki bu tartıĢma, esas itibariyle zikredilen Hansa hadisinde düğümlenmektedir. Hansa

hadisi ise icbâr kapsamında değerlendirilmesi daha kuvvetli gözükmekle birlikte, mükrehi eĢ

hayatına zorlamaya sürüklemesi itibariyle ikrâh kapsamında da mülahaza edilmesi

mümkündür. Dolayısıyla taraflar arasındaki görüĢ ayrılığının delilden ziyade yaklaĢım

farkından kaynaklandığını söylemek mümkündür.

Mükrehin talâkının geçerli olduğu yönündeki rivâyete gelince, Buhârî, hadisin

senedinde bulunan el-Ğâz/el-Ğâzî b. Cebele'nin hadisinin münker olduğu görüĢündedir.50

Ġbn Hazm da rivâyetin son derece zayıf olup istidlale elveriĢli olmadığını belirtmektedir.51

Hanefilerin bu konudaki görüĢlerinin bireysel haklar ve kamu güvenliği açısından bir

takım riskler taĢıdığı mülahaza edildiğinde ise, Buhârî'nin konuyla ilgili görüĢlerinin

maslahat prensibi ile daha uyumlu olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim 1917 tarihli

Osmanlı Aile Hukuku Kararnamesinin 57. Maddesinde ikrâh ile vuku bulan nikâhın fâsid,

105. Maddesinde de böyle bir talâkın muteber olmadığı karara bağlanmıĢtır.

Üçüncü EleĢtiri:

Buhârî‘ye göre mali hakların korunmasına yönelik haklı ikrâh çeĢitleri dıĢında

mükrehin yapacağı sözlü tasarrufların hiçbir hukuki değeri yoktur. Hukuki sözleĢmelerde

fâsid-bâtıl ayırımını esas alan Hanefi fukahasına göre ise bu tür tasarruflar, hukuki değer

taĢımakta ancak fâsid kapsamında değerlendirildiğinden akdin geçerlilik ve bağlayıcılık

kazanması, ikrâh sonrasında mükrehin onayına bağlıdır. Buna göre ikrâh ile elde edilen mal,

mükrehin bilahare onayına dek bekletilir. Ancak müĢterinin ikrâh ile elde ettiği malı

nezretmesi yahut mal köle olup bu köleyle tedbir akdinin gerçekleĢtirilmesi halinde ise ikrâh

altında gerçekleĢen bu tasarruf geçerli ve bağlayıcı hale gelmektedir. Zira bu tür tasarruflar

fesih gerektirmeyen türdendir. Bu durumda mükrehin malın aynısını geri alım hakkı ortadan

kalkmakta, kendisine malın kıymeti düĢmektedir.52

46

Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 41. 47

Cemâluddîn Abdullâh b. Yûsuf ez-Zeyla'î, Nasbu'r-Râye li Ehâdisi'r-Rivâye, Müessesetü'r-Reyyân, Cidde

1418/1997, III, 222. 48

Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 41.; Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X, 105. 49

KeĢmîrî, Feydu'l-Bârî, VI, 412; Kândehlevî, el-Ebvâb ve't-Terâcim, VI, 615. 50

Buhârî, et-Târîhu'l-Kebîr, VII, 114. 51

Ebû Muhammed Alî b. Sa'îd b. Hazm, el-Muhalla, Ġdâretü't-Tibâ'eti'l-Muniriyye, Kahire 1352, X, 203. 52

Kâsânî, Bedâi'u's-Sanâi', X, 120; Aynî, Umde, XXIV, 154.

Page 10: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

Kastamonu Üniversitesi

24

Buhârî'ye göre ise ikrâh halinde yapılan tasarruflar hukuki hiçbir sonuç doğurmaz.

Buhârî, ikrâh bölümünde konuyla ilgili oluĢturduğu bâb baĢlığında Ģu ifadelere yer

vermektedir:

"Bir kimse ikrah altında kölesini hibe eder yahut satarsa bu geçerli değildir. Bazı

insanlar (ba'du'n-nâs) da buna kâildir. Ancak onlara göre, müĢteri bu köleyi nezreder yahut

onunla tedbir akdini gerçekleĢtirirse bu câizdir."53

Sahîh Ģârihlerinin çoğuna göre ba'du'n-nâs ifadesi ile genel anlamda Hanefi fukahâsı

özelde ise Ebu Hanife kastedilmektedir.54

Fâsid-bâtıl ayırımını kabul etmeyen Buhârî,

prensip olarak Hanefilerden farklı düĢünmekle beraber, buradaki asıl eleĢtirisi bu ayırıma

yönelik değildir. Buhârî'nin esas eleĢtirisi, Hanefilerin fesih gerektiren ve gerektirmeyen

ayırımına yöneliktir.

Buhârî'nin Delilleri:

1. Fesih gerektiren ve gerektirmeyen Ģeklindeki ayırım Hanefiler için bir tenâkuz

arz etmektedir. Zira ikrâh halinde gerçekleĢen sözleĢmelerde mülkiyet intikalinden

bahsedilemez. Mülkiyet intikalinin gerçekleĢmiĢ sayılması halinde ise akdin geçerliliğinin

sadece adak ve tedbir sözleĢmesine inhisâr edilmesi sağlıklı bir yaklaĢım değildir. Zira bu

yaklaĢım delilsiz bir iddia ve muhassisi olmayan bir tahsistir.55

2. MüĢterinin, ikrâh ile elde edilmiĢ bir mal olduğunu bile bile malı satın alması

halinde gâsıb sayılır. Bu durumda efendinin kölesini geri alım hakkının olduğu hususunda

görüĢ birliği vardır.56

3. "Ensar'dan biri, kölesi ile tedbir akdi gerçekleĢtirdi. Bu köle dıĢında bir mala

sahip değildi. Durum Hz. Peygambere (s.a.s.) arz edildi. Hz. Peygamber: (sözleĢmeyi geri

çevirerek) "(bu köleyi) kim benden alır." dedi. Nuaym b. en-Nahhâm sekiz yüz dirhem

karĢılığında köleyi satın aldı."57

hadisinde, kölesi ile tedbir akdini gerçekleĢtiren Sahâbî, bu

köle dıĢında bir mala sahip olmadığından bu tasarrufu sefihin tasarrufu hükmünde

sayılmıĢtır. Bu nedenle de mülkiyeti sahih olmasına rağmen Hz. Peygamber (s.a.s.)

tarafından tasarrufu geçersiz sayılmıĢtır. Köle üzerinde mülkiyeti sahih olmayan mükrihin

yapacağı tedbir akdi de kıyâs-ı evlâ ile geçersiz sayılmalıdır.58

4. Hadiste müdebberin satımının câiz olduğu görülmektedir. Dolayısıyla

Hanefilerin tedbir akdinin bozulamayacağı görüĢüne karĢı bir delil oluĢturmaktadır.

5. Ebû Hanîfe, bu tür tasarrufları fasid bey'e kıyâs etmektedir. Hâlbuki mükrehin

satımı ve fâsid bey' arasında açık bir farkın olduğunu unutmamak gerekir. Zira fâsid bey' ile

satımı gerçekleĢtiren kimse buna razı olup gönül hoĢnutluğu ile satımı gerçekleĢtirmektedir.

MüĢteri ise helal yol ve karĢılıklı rıza ile malı almıĢtır. Ancak satıcı, satımı sünnete muhalif

Ģekilde gerçekleĢtirdiğinden akid fâsid hükmünde olup satıcıya kıymet düĢmektedir. Hibe ve

satıma zorlanan mükrehte ise gönül hoĢnutluğu söz konusu değildir.59

Hanefilerin Cevabı:

1. Buhârî'nin bu itirazı, Hanefi fukahâsının ikrâh konusundaki görüĢlerini

bilmediğini göstermektedir. Zira Hanefilere nispet edilen bu görüĢ kendi görüĢlerini

yansıtmamaktadır. Hanefiler, bu tür tasarrufları sahîh değil fâsid kapsamında saymaktadır.60

53

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 4, IX, 21. 54

Ġbnü'l-Mülakkın, et-Tavdîh, XXXII/37; Ebû Abdillâh Muhammed b. Alî el-Kirmânî, el-Kevâkibü'd-Derârî

ġerh Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Kutubi'l-Ġlmiyye, Beyrut 1401/1981, XXIV, 66. 55

Kastallânî, ĠrĢâdu's-Sârî, XIV, 432; Ġbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 335; Ġbnü'l-Mülakkın, et-Tavdîh, XXXII, 38. 56

Ġbnü'l-Mülakkın, et-Tavdîh, XXXII, 38. 57

Buhârî, el-Câmi'u's-Sahîh, Kitâbu'l-Ġkrâh 4/6947, IX, 21. 58

Ġbnü'l-Mülakkın, et-Tavdîh, XXXII, 38; Kastallânî, ĠrĢâdü's-Sârî, X, 99; Kirmânî, el-Kevâkibu'd-Derârî,

XXIV, 66; Ġbn Hacer, Fethu'l-Bârî, XII, 335; Ġbn Battâl, ġerh Sahîhi'l-Buhârî, VIII, 301. 59

Ġbn Battâl, ġerh Sahîhi'l-Buhârî, VIII, 300; Ġbnü'l-Mülakkın, et-Tavdîh, XXXII, 37. 60

Bedruddîn Aynî, Umde, XXIV, 154, 155; el-Binâye, X, 49.

Page 11: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)

25

2. Ġkrâh altında olsa dahi satıĢ ve mal tesliminin gerçekleĢmesi halinde fâsid

mülkiyet intikali de gerçekleĢmiĢ sayılır. Zira akid, ehlinden yani âkil bâliğ mal sahibi kimse

tarafından mahallinde yani malda gerçekleĢmiĢtir. Alım-satım akdinin fesâdı ise mülkiyetten

değil, rıza Ģartından kaynaklanmaktadır. Bu durumda ikrâh fâsid Ģartlar hükmündedir. Yani

fâsid Ģartlardan yoksun olma, akdin sıhhat Ģartlarından olduğu gibi ikrâhtan yoksun olma da

akdin sıhhat Ģartlarındandır. Bu durumda rıza Ģartı gerçekleĢmediğinden sâir fâsid Ģartlarda

olduğu gibi ikrâh sonrasında da mükrehin akdi onaylama yahut cayma hakkı bulunmaktadır.

Köle azadı veya tedbir akdi gibi nakzedilemeyen tasarruflar ise ikrâh ile yapılan alım-satımı

bağlayıcı kılmaktadır. Bu durumda mükrehin malı geri alım hakkı ortadan kalkmakta

mükrehe malın kıymeti düĢmektedir. Fâsid alım-satımda ise durum farklıdır. Zira fesâd

akdin Ģartlarından değil Ģer'î haktan kaynaklanmaktadır.61

Bu görüĢ Ebu Hanife ve imâmeyne aittir. Züfere göre ise akdin bağlayıcılığı ikrah

sonrası onaya bağlı olduğundan mülkiyet intikali gerçekleĢmiĢ sayılmaz.62

3. Fesih gerektirmeyen meselelerde, ikrâh ile elde edilen maldaki tasarruf ikrâh

halindeki tasarrufu geçerli kılmaktadır. Zira bu durumda mal üzerinde hem mükrehin hem de

müĢterinin hakları sabit olur. Böyle bir teâruz durumunda ise müĢterinin hakkının

gözetilmesi zorunludur. Zira böyle bir durumda mükrehin hakkının, malın gerçek kıymeti

ödenerek giderilmesi mümkün iken müĢterinin hakkının giderilmesi mümkün

olmamaktadır.63

4. Hadiste geçen köle dıĢında baĢka bir mala sahip olmamak alım-satımın cevâzı

için illet teĢkil etmemektedir. Zira zararın önlenmesi için kölenin kıymetini talep etme

Ģeklinde ikinci bir yol da bulunmaktadır.64

5. Zikredilen hadis, mukayyed müdebberin satıĢına örnektir. Zira hadiste kölenin

boynu değil hizmeti ve menfaatinin satıĢı söz konusudur. Mutlak müdebberin satıĢı ise

Hanefilere göre de câiz değilken mukayyed müdebberin satıĢı câizdir.Dolayısıyla bu hadis,

Hanefilerin görüĢlerine karĢı bir delil oluĢturmamaktadır.65

Değerlendirme:

Buhârî'nin "bazı insanlar da buna kâildir." ġeklindeki öz ifadesi ile Hanefîlerin de

Buhârî ile aynı görüĢe sahip oldukları algısından hareketle Buhârî'nin, Hanefilerin ikrâh

konusundaki görüĢlerini bilmediği iddiası Aynî ve KeĢmîrî tarafından ileri sürülmüĢtür.

Ancak gerek rey ehlinin ilmine vâkıf olduğu yönündeki ifadelerini66

gerekse ilmi konumunu

hesaba kattığımızda, Buhârî'nin Hanefîlerin fâsid-bâtıl ayırımından haberdar olmadığı

iddiasının makul olmadığı gözükmemektedir. Kanaatimizce Buhârî, meselenin Hanefîlerce

de münakid sayıldığına dikkat çekmektedir. Hanefîlere göre fâsid bey' de münakid olarak

nitelendirilmektedir.

TartıĢmanın düğümlendiği hadise gelince, kanaatimizce bu hadis ne doğrudan

Buhârî'nin iddia ettiği gibi ikrâh ile iliĢkilendirilebilir. Ne de Hanefilerin iddia ettiği gibi

mukayyed müdebbere örnek teĢkil edebilir. Her iki cenahtaki yorumlar da, meseleye

yaklaĢımın tutarlığını ispat etmeye matuftur.

61

Bedruddîn Aynî, Umde, XXIV, 154, 155; el-Binâye, X, 49. 62

Bedruddîn Aynî, el-Binâye, X, 48. 63

Muhammed b. Abdülhâdî es-Sindî, HâĢiyetü's-Sindî 'alâ Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Fikr, Beyrut ts., IV/201;

Abdülmecîd Mahmûd, el-Ġtticâhâtü'l-Fıkhiyye, s.30. 64

Ayni, Umde, XXIV, 155. 65

Ayni, Umde, XXIV, 155. 66

Bkz. Ebû Abdilâh Muhammed b. Ahmed ez-Zehebî, Siyer A'lâmi'n-Nübelâ, Beytü'l-Efkâri'd-Düveliyye,

Lübnan 2004, III, 3325; Tâcuddîn Ebû Nasr Abdüvehhâh b. Abdülkâfî es-Sübkî, Tabakâtü'Ģ-ġâfi'iyyeti'l-Kübrâ,

Dâr Ġhyâi'l-Kutubi'l-'Arabiyye, Beyrut 1976, II, 216.

Page 12: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

Kastamonu Üniversitesi

26

Sonuç

Hanefîlerin ikrâh konusundaki görüĢleri doktrinde Buhârî'nin de dâhil olduğu

cumhûrun görüĢüyle büyük ölçüde farklılık arz etmektedir. Hanefî fakihler, ikrâh halinde

ehliyetin ortadan kalkmıĢ sayılamayacağı, dolayısıyla teklifin varlığını koruyacağı

düĢüncesinden hareketle ikrâhın, sözlü ve fiili tasarruflar üzerinde doğrudan etkili olmadığı

görüĢündedir. Buhârî ise tasarruflarda niyet ve rıza prensibinden hareketle mükrehin

tasarruflarının hiçbir hukuki değerinin olamayacağı görüĢünü savunmaktadır.

Deliller açısından incelendiğinde Buhârî'nin istidlâlde bulunduğu hadislerin

Hanefîlerin istidlâlde bulunduğu hadislere nazaran ikrâh konusuyla daha doğrudan iliĢkili

olduğu, zorlama yorumlardan daha uzak olduğu görülmektedir.

Metodolojik açıdan her bir yaklaĢım kendi içerisinde tutarlılık arz etmekle birlikte,

uygulamada doğuracağı olumsuz sonuçlar göz önüne alındığında Buhârî'nin görüĢlerinin

genel anlamda maslahata daha uygun olduğu görülmektedir. Zira hür iradesi esir alınarak

mükrehe yaptırılan tasarrufların meĢruiyeti halinde, kudret sahibi kiĢi veya gruplar için pek

çok suiistimallerin yolunun açılacağını gözden kaçırmamak gerekir. Böyle bir durum,

Ġslâmın temel prensipleri ile bağdaĢmadığı gibi kamu güvenliği açısından da bir tehdit

oluĢturmaktadır.

Kaynakça

Abdülmecîd, Mahmûd Abdülmecîd, Dirâse Mütkane li'l-Mesâili'l-Fıhiyye el-Hams

ve'l-'IĢrîn Elletî Ġntekadehâ el-Buhârî fî Sahîhih bi Kavlih fîhâ: "Kâle Ba'du'n-Nâs",

Mektebetü'l-Matbû'ati'l-Ġslâmiyye, Haleb 1414/1993.

_______, el-Ġtticâhâtü'l-Fıkhiyye 'Ġnde Ashâbi'l-Hadîs fi'l-Karnî's-Sâlisi'l-Hicrî,

Mektebetü'l-Hâncî, Kahire 1399/1989.

Ahmed b. Hanbel, Müsned, Müessesetü'r-Risâle, Beyrut 1996/1416.

el-Aynî, Bedruddîn Ebû Muhammed b. Ahmed, Umdetü'l-Kârî ġerh Sahîhi'l-Buhârî,

Dâru'l-Kutubi'l-Ġlmiyye,Beyrut, 1421/2001.

_______, el-Binâye fî ġerhi'l-Hidâye, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1400/1980.

el-Buhârî, Muhammed b. Ġsmâîl, el-Câmi'u'l-Müsnedü's-Sahîhu'l-Muhtasar min

Umûr Resûlillâh (s.a.s.) ve Sünenih ve Eyyâmihi's-Sahîh, Dâr Tavki'n-Necât, Beyrut 1422.

_______, et-Târîhu'l-Kebîr, Dâru'l-Kutubi'l-Ġlmiyye, Beyrut 1379/1960

Ebû Zehre, Muhammed, (Ö.1974), el-Cerîme ve'l-Ukûbe fi'l-Fıkhi'l-Ġslâmî, Dâru'l-

Fikri'l-Arabî, Kahire, 1988.

_______, Usûlü'l-Fıkh, (Usûl), Dâru'l-Fikri'l-Arabî, y.y., ts.

Ġbn Âbidîn, Muhammed Emin b. Ömer ed-DımaĢkî, Reddü'l-Muhtâr, Ale'd- Dürri'l-

Muhtâr, Dâr Alemi‘l-Kütub, Riyad, 2003

Ġbn Hacer, Ebu'l-Fadl Ahmed b. Alî, Fethu'l-Bârî, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1379.

Ġbn Hazm\ Ebû Muhammed Alî b. Sa'îd, el-Muhalla, Ġdâretü't-Tibâ'eti'l-Muniriyye,

Kahire 1352

Ġbnü'l-Mülakkın, Ebû Hafs 'Umer b. Ahmed, et-Tavdîh li ġerhi'l-Câmi'i's-Sahîh,

Vezâretü'l-Evkâf ve'Ģ-ġuûnu'l-Ġslâmiyye, Katar 1429/2008.

el-Kândehlevî, Muhammed Zekeriyyâ b. Yahyâ, el-Ebvâb ve't-Terâcim li Sahîhi'l-

Buhârî, Dâru'l-BeĢâiri'l-Ġslâmiyye, Beyrut 1433/2012.

el-Kâsânî, Alâuddîn Ebûbekr b. Mes'ûd, Bedâi'u's-Sanâi' fî Tertîbi'Ģ-ġerâi', Dâru'l-

Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1423/2003.

el-Kastallânî, ġihâbuddîn Ahmed b. Muhammed el-Hatîb, ĠrĢâdu's-Sârî ilâ ġerh

Sahîhi'l-Buhârî, Matba'atü'l-Kubrâ el-Emîriyye, Mısır 1323.

el-KeĢmîrî, Muhammed Enver, Feydu'l-Bârî 'alâ Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Kutubi'l-

'Ġlmiyye, Beyrut 1426/2005.

et-Tirmizî, Muhammed b. Ġsâ, Sünen, Mektebetü'l-Me'ârif, Riyad ts.

Page 13: KASTAMONU ÜNĠVERSĠTESĠ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D263833/2017/2017_SEVGILIH.pdf · 2018. 5. 29. · ġerh Mlteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997,

IV. ġeyh ġa‟ban-ı Velî Sempozyumu (Hanefîlik-Mâturîdîlik)

27

el-Kirmânî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Alî, el-Kevâkibü'd-Derârî ġerh Sahîhi'l-

Buhârî, Dâru'l-Kutubi'l-Ġlmiyye, Beyrut 1401/1981.

es-Serahsî, ġemsuddîn, el-Mebsût, Dâru'l-Ma'rife, Beyrut 1409/1989.

Sevgili, Hamit, Buhârî'nin Fıkıh AnlayıĢı, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Diyarbakır

2015.

es-Sicistânî, Ebû Dâvud Süleymân b. el-EĢ'as, Sünen, Mektebetü'l-Me'ârif, Riyad

1424.

es-Sindî, Muhammed b. Abdülhâdî, HâĢiyetü's-Sindî 'alâ Sahîhi'l-Buhârî, Dâru'l-Fikr,

Beyrut ts.

es-Sübkî, Tâcuddîn Ebû Nasr Abdüvehhâh b. Abdülkâfî, Tabakâtü'Ģ-ġâfi'iyyeti'l-

Kübrâ, Dâr Ġhyâi'l-Kutubi'l-'Arabiyye, Beyrut 1976.

eĢ-ġeyhîzâde, Abdurrahmân b. Muhammed b. Süleymân, Mecme'u'l-Enhur fî ġerh

Mülteka'l-Ebhur, Dâru'l-Kutubi'l-'Ġlmiyye, Beyrut 1419/1997.

ez-Zehebî, Ebû Abdilâh Muhammed b. Ahmed, Siyer A'lâmi'n-Nübelâ, Beytü'l-

Efkâri'd-Düveliyye, Lübnan 2004.

ez-Zeyla'î, Cemâluddîn Abdullâh b. Yûsuf, Nasbu'r-Râye li Ehâdisi'r-Rivâye,

Müessesetü'r-Reyyân, Cidde 1418/1997