izmirli ismail-hakki
TRANSCRIPT
İZMİRLİ İSMAİL HAKKİ
Hayatı, eserleri, dinî ve felsefî ilim lerdeki mevkii, jübilesi ve vefatı
Y a z a n :
Celâîeddin İZ M İR L İ
Pro fesö re Halil N im ettu llah Ö z tü r k ’ün b ir
m ukaddem esin i ihtiva e tm ek ted ir .
N aş i r i :
İbrahim Hilmi Çığıraçan
H İ L M İ K İ T A B E Y İ
1 9 4 6
Celâîeddm kîslrliııio sair eserleri
1 — Tabiiyattan b ir nebze . . . . Fi. 10 Kr.Veraset ........................................... Fi. 30 Kr.
2 -T- Tabiiyat âleminde b ü y ü k ,simalar Fi. 20 Kr.3 jeoloji ve bioloji bilginleri . . Fi. 30 Kr.4 — Bulgaristan, tetkik seyahati . . Fi. 3 0 'Kr.5 —-Ornitoloji [kuşlardan bahis bu '
eser 9 fasi'^üidir] . . ■ . . Fi. 200 Kr.
Eassimaanş, eserleri
1 — Tabiiyat- dersleri2 — Ornitoloji lügati3 Zootekni ve tarim bilgisi
İZMİRLİ İSMAİL HAKKI
Şirketi M îrettib iye Batım evi No. 73
Mukaddeme
Yalcında kaybe tt iğ im iz b ü y ü k üstat İsmail H akk i İzmirliyi bilenlere ve b i lm iyen lcre tao ıtm ak için oğlu değerli öğretm en Celâlett in İzmirli rahmetli babasının ş im dilik b ir b iyoğrafyasını yaz a rak m erhum üstadın az iz hâtırasını tarihin unu tm az sahife lerine tevdi et* m ek istemiştir.
M erhum üstad ım ız zam anında eşine nad ir tesadüf o lunur büyük âlimlerden, ve her nok tadan İlmî salâ îıiyetine hürm et edilir , inanılır o torite le rdend i. G e r e k Ş a rk ve g e re k G a r b felsefelerine olan vukufu kend il in i üstatların üstadı m evkiine çıkarm ıştı .
M em leketim izde eski d ev ir le rdenbe r i en ço k Ş ark İslâm kü ltü rü ve felsefesi hâkiuı o lduğu için ger^k ilim ve g e re k haya t bakınıırıdsn is 'âm felsefesi b izde m ühim bir mevki t u ta r ? Bu felsefe bilinm eden biz im ilim ve kültür hayatim iz h s k k ın d a ver iU cek hüküm ler bak ika te uygun düşm ez. İslâm felsefesi ise ç e k etraflı v e çok der in çalışma vs d id inm e ile e lde edilir geniş b i r iîim varlığı o lduğundan d eğ m e âlimin bu felsefenin içine girmesi m üm kün olabilir değ i ld i ? A n c a k hayatı bu o ğ u rd a sarfedercesinft iş leyen ve h iç d u r m adan işleyen bir çalışma bu işi başa rab il ird i .
İşte muhitimizin büyüle iKtiyaciuı ru h u n d a duyau m e rh u m üsta t denilebilir ki bü tün hayatım buna vere-
rek , h e r türlü ezici yo rgun luk la ra ka t lanarak islâns; felsefesini bütün etrafiyle e lde etmiş, Ü niversi tede bit kü rsüyü bütün salâhiyetiy le işg-al e tm iş o luyordu [ l ] . Bu yo lda senelerce en verimli ça lışm ala rda bu luna rak ç o k değerli eserler bırakm ış, kendine has bak ir g ö rü ş le r le de bu felsefede ade ta b ir sistem vücude getirmiştir» N itekim İlmikelâmı yeni felsefeye ta tb ik eder ta rz d ak i mesaisi bu derin salâhiyetin m ahsu lüdür . M em lekctitn i’ zin d ış ından da kendisine ilmî m eseleler hakkıoda- m üracaa tla rda bulunulm ası üstadın İlmî şöhretinitt- m em leket sınırlarını aştığına delildir . Zaten zannanı- Din bu yolda, en b ü y ü k üstadı o lduğuna ş ü p h e yok tu r .
Ü sta t hakk ında ne söy lense azd ır , onun büy ü k varlığı hakkıy le anlatılemaz. Bay Celâlettin îzmirlinin riss lesi ancak bir baş lang ıç o lm a bakım ından h ay ırh b ir te şebbüstü r . Bu başlangıcı b ir çok eserlerin takip etmesini, ve böylece üstadın yeri d o ldu ru lm az boşluğu karşıs ında gönüllerin b iraz teselli bulmasını temenDİ ederim .
H. Nimetullah Öztûrk
— 2 —
[l]İBİam felsefeaİDİa tnüetsisi Elkindidir; Türkiyede üsta ttır.
Okuyucularıma
Babam ordinaryüs profesör İsmail Hakkı İzmirlinin biyografisi ve İlmî hayatını yazmak ödevini üzerime aldığımdan manevî bir haz duymaktayım. Oğlu olmak dolayısiyle babamın hayatı hakkında yazı yazmak benim için şerefli bir i ş ; hususiyle beynelmilel bir âlim olan, İslâm - Türk Ansiklopedisi sahibi bay Eşref edip’in tâbiriyle [müftileman] olan üstadın ilmî mesleğini analiz etm ek çok güç b ir iş, esasen bu benim branşım dahilinde olmamakla beraber babamın bazı eserlerini okuyarak ve bende bulunan bazı notlarından istifade ederek tahlile mümkün olduğu kadar çalışacağım esasen babam benim Menbailirfan idadisinde metodoloji ve siyer ho- camdır. Bununla beraber babamın şarihi olacağım ı iddia etmiyorum... O bir ilim deryasıdır, o bir irfan hâzinesidir. Peyami Sefanın tabirile Tür- kiyenin biricik âlimi olan üstadın ilmi hayatını belirtmek için yazdığım bu risale bir başlangıç sayılır. Bu muhtasar ibdidamn, mufassal intihasım tem enni ederim.
İzmirli ailesi bunu daha ziyade Felsefe tarihi ve kelâm tarihile meşgul olan Ü niversite gençlerinden ve onların sayın profesörlerinden bekli yor.....
Din ilim lerindeki mevkii hakkmda babamın talebelerinden olan edebiyat öğretmeni bay Mahm ut Celâlettin Ökten’den istifade ettim kendisine ve mukaddemeyi yazan bay Nimet Öztürk’e teşekkür etmeği bir borç bilirim .
Celâlettin İzmirli
— 4 —
İ S MA İ L H A K K İ İZMİRLİ
Doğuşu — Üstadın babası yedek yüzbaşısı İz" mirli Haşan efendi olup büyük babası İzmirli çubukçı Hüseyin efendidir. Yüzbaşı Haşan efendi Giride gittiği zaman Kandiyeli Hafize hanımı görüyor 18 yaşında sarışın güzel bir kız olan Hafize hanımı seviyor ve nikâh ederek Izmire getiriyor.. Hafize hanım diğer bir çok g iritliler gibi
hiç Türkçe bilmiyor, Rumca konuşuyor fakat Haşan efendi buna yavaş yavaş Türkçe öğretiyor.. Hafize hanım îzm ire gelince kız kardeşi Hatice hanımı de îzm ire getirtiyor ve îzm irde onu da evlendiriyor...
Haşan efendinin Hafize hanım ile evlenmesinden bir sene sonra 1285 tarihinde bir erkek çocuğu dünya geliyor bu çocuğun adını İsmail Hakkı koyuyorlar..
İşte üstat İzm irli İsmail Hakkı 1285 tarihinde İzm irin İkiçeşmelik semtinde Kıratlı sokağında dünyaya geliyor..
Y etiştiği m uhit — İkiçeşmelik semti İzmirino zaman en tanmmış bir semti olup Türk ve müslüman muhiti idi,.
Aile hayatı orta halli mütevazi olup babası
alaydan yetişmiş sevimli, ahlâkı mazbut, ailesi efradma bağlı bir yüzbaşı idi.. Haşan efendinin kardeşi ve kardeşinin de çocukları olup bunlar kendi meslek ve san’atlarile meşgul bulunurlardı. Hattâ üstadın amucasının oğlu çolak Hüseyin efendiyi ben bile hatırlarım 1326 da İzmire gittiğimiz zaman kardeşim Necmettin ile beraber îkiçeşmelik de Yağhane sokağında onun evinde misafir kalmıştık...
T ahsili — Üstat İzmirli İsmail Hakkı dört yaşında okula başlamıştır okumağa çok hevesli imiş hattâ boş zamanlarını oyun oynamakla değil çocukları toplayıp ders okutmakla vakit geçirirmiş.. İlk tahsilini yaptıktan sonra sarık sararak babasının amcası âm â hafızdan ders alarak Hıfza çalışmış ve az zamanda hafız olmuştur.. Sonra rüştiye tahsilini yapmış ve rüştiye mektebinde Ziyaettin efendinin babası kâmil efendiden Farisi okum uştur; aynı zamanda medrese derslerine de devam etmiş hattâ Şazeli tarikatindan bile icazet alm ıştır.. Rüştiyeden mezun olunca oradaki rü ş tiye okulunda bir müddet Farisi muallimliği yaptıktan sonra 1308 de îstanbula gelmiş ve im- tahanla Darülmuallimini Âliyeye talebe yazılmış hem D arülm uallim inde okumuş hem de Sultan- selimde meşhur hafız Şakir efendinin medrese dersine devam etmiştir. Şakir efendinin üçüncü
— 6 —
seferki icazetinden icazet almıştır. [‘] 1310 da Darülmuallimini Âliyeden mezun olmuştur..
Tedris hayatı ve İdarî memuriyetleri — Üsta t Darülmualîiminden birincilikle mezun olunca o zamanın Maarif Nazırı olan Zühtü Paşa [®] üsta- tadın zekâ ve çalışkanlığını takdir edip İstanbul- da alıkomuş ve Mercan idadisine din dersleri, tarih ve ahlâk muallimi tâyin ve aynı zamanda kendi çocukları için de hususî hoca tâyin etmiştir.. Az zaman sonra Mülkiye Âlisinde Manastırlı İsm ail Hakkı efendi yerine usulü fıkıh muallimi olmuş ve meşrutiyetin başlarında Emrullah efendi Maarif Nazırı olunca onun yerine Darülfünun felsefe müderrisi ve Hukuk Fakültesinde usulü fıkıh m üderrisi bilâhara medresetülmütehassısm- de felsefe m üderrisi ve Darülfünun teşkilâtında da Edebiyat Fakültesinde İslâm felsefesi müdderrisi Üniversite teşkilâtmda da ordinaryüs profesör olmuştur. Bu tedris hayatı esnasında bir çok talebe yetiştiriyor yetiştirdikleri talebelerden bazılarının adlarını bildiriyorum ; Ezcümle :
[1] Hafız; Şak ır eFeDdinin ik inci ica zeti Ş eyh islâm Mu- Kâz.ım efen d id ir . A bdiilaziz zam anında hocalığa başlıyan
hafız Şak ır efendi îstan b u lu n en m eşhur hocalarından olup bir ffün k en d isin e fen a m uam ele yapan o zam anın te le d iy e reisin i T a leb ei Ulum şik â y et e tm işler ; A bdülaziz Ş ak ir e fen d iy i huzuruna çag’ırarak «B eled iye reisin in cezasın ı sen
4â y in et» dem esi üzerine Şakir e fen d i d e «ben affettim » d em iştir .
[2] H âlen K ızıltoprakta K adıköy J(f.ız L ise s i olan bina Zühtü Paşa konağı olup yanında Zühtü P aşanın y a p tırd ığ ı
.cam i d e vardır.
Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Millî Eğitim Bakanı Haşan Âlî Yücel, M illetvekillerinden R eşat Şemsettin, eski M illetvekillerinden Nevzat Ayas, eski M illetvekillerinden Sadri Ethem, Zonguldak, milletveki Mehmet Emin, Diyanet işleri reis mu* avini Aksekili Ahmet Hamdi, Diyanet İşleri m üşavirlerinden Yusuf Ziya, profesör Ragıp Hulûsi,, profesör Nimet Öztürk, eski İstanbul valisi Süleyman Sami, Muhakemat Müdürlüğü avukatlarından Kadri Aytaman, talebe müfettişlerinden. Osman Horasanlı, Bakanlık müfettişlerinden Osman Pazarlı, İstanbul Erkek Lisesi müdürü Celâl Ferdi, Kadıköy Kız Lisesi müdürü Cafer Artaç, Pertevniyal Lisesi müdürü Rafet Tok, felsefe öğretmenlerinden Zekeriya, Hâtemi Senih, Ne- zahet, Faika Isam Onan, Mahmut Celâlettin Ökten, İstanbul Millî Eğitim müdürü Murat U ras, tarih, öğretmeni Zekâî Konrapa... Konservatuar müdürü, Tevfik Ararat, Kız Lisesi müdürü İffet gibi... yüksek mevkilerde bulunan zevat ile tanmmış öğretmenlerdir.
Üstat derslerini pek heyecanlı anlatır ve gayet güzel söylerdi onun dersini anlamıyan hemen hemen hiç bir talebe yoktu . İslâm Tarihini an latırken talebe bütün ciddiyetiyle onu dinler ve bazı vak’alarda ağlarlardı.. Hattâ Zekâî Konra- pa’nın anlattığına göre Darülmuallimini Âliye birinci sınıfında İslâm Tarihi okuttuğu zaman talebe notların daha mufassal olmasını istem esi
— 8 —
üzerine üstat «Benden mufassal istemeyin mevsuk isteyiniz» demiştir..
Şu halde üstat tarihî vesikalara dayanan esaslı bilgiye çok kıymet verirdi.. Mevsuk olmıyan bilgilere ehem m iyet vermezdi...
İd a rî m em uriyetleri — Üstat tedris hayatm- da olduğu gibi aynı zamanda bir çok idarî m emuriyetlerde bulunmuştur. Maarif Nezaretinde encüm en âzâlığı, Darüşşafaka müdürlüğü, Darül- muallimini Aliye müdürlüğü [*J Salih Zeki beyin m üdürlüğü zamanında Edebiyat ve İlahiyat fakülteleri müdürlüğü yapıyor, m üdürlükleri zam anında daima takdirlere mazhar olmuş iken [*] Maarif Nazırı Maslûp Şükrü bey üstadın uhdesinden fakülte m üdürlüğünü alınca o zamanın Şey his- lam ı olan Hayri efendi üstada «sizin vüs'ati ilm iniz vardır hangi dersi ve hangi İdarî vazifeyi is terseniz sizi tâyin etm ekten haz duyarım» diyerek rahm etliyi İbrahim Paşa Medresesi m üdürlüğüne ve az zaman sonra da medâris müfet-
[ I ] M a şru tijetin ilân ında Darülm uallim ini A liy ey c müdür olan S ırr ı efen d i adında bir hoca tâ y in ed ilm işti bunun üzerine m ektep m uhiti ga leyana g e le re k b ö y le b ir asırda yaln ız Şark ilim ler in de m ütehassıs olan zatın D arülm ualli- n in e müdür olm asın ı istem em eleri üzerine M aarif N ezareti m üfettiş gön d ererek ta leb ey e ne istiyorsunu z» d iye sorm aları üzerine ta leb e istejfin i tek rar ed ince N ezaret üstad ı D arü şşa fak a müdürlüğünden Darülm uallim ini A liy e müdürlü- j^üne tây in ed iyor.
[2] H atta F ran sa d ev letin d en b erâ ti m usaddak M aarif m adalyalarile ta lt if olunm uştır.
- 9 —
tişliğine tâyin ediliyor; Meşihatta Darülbikmetil" islâmiye teşkil edilince Darülhikme âzâhğında ve reis vekilliğinde bulunuyor, İstiklâl savaşı nihayetinde Ankaraya davet edildiğinden Şer’iye Vekâleti Tetkikat ve Teliîatı İslâmiye âzâhğında bulunuyor ve Abdülâziz çaviştan sonra onun ye- rine reis oluyor.. Bir m üddet sonra da Istanbula gelerek İlahiyat Fakültesi reisliğine intihap ediliyor. Üniversite teşkilâtına kadar reislikte kalıyor son teşkilâtta kendisine İslâm iyat Enstitüsü müdürlüğü veriliyor- Burada da bir müddet kaldıktan sonra emekli yeşim doldurduğu halde h e yeti vekile karariyle bir sene daha temdit ediliyor ; nihaye" 90 lira sslî maaş ile ve ordinaryüs profesörlükle emekliye ayrılıyor..
Evlenmesi — Üstat Mercan idadisinde muallim iken İzmirde bulunan annesi Hafize hanımı ve küçük kardeşi Ahmet Refik beyi [*] İstanbula getirterek Şehzadebaşında kiraladığı evde oturuyorlar... Bu esnada 1313 yılının başlangıcında Nakşibendt tarikatı şeyhlerinden Lülebur<?az kadısı Süleyman Necati efendinin büyük kızı Nuriye hanımla evleniyor Necati efendinin Vefadaki evine içgüveği giriyor.. Bu izdivaçtan 1313 rumî ve1315 Şabanında Celâlettin adında oğlu dünyaya geliyor ilk erkek evlâdı olan Celâlettinin doğu-
— 10 —
(1] A hm et R efik bey 1336 da M aliye N ezareti M uhasebatı U m um îye müdür m uavini iken m ide ü lserin den v efa t e tm iş tir ...
şundan fevkalâde memnun kalarak şu tarihi söylüyor
Âmedyeliî müjde bidâd Ferzendı hod Şadanbâd
Eznur kerd zateş zuhur efşandder herca sürür
Bahşayişı dadârşüd Tarihi cevher darşüd
Yarab bisâz sahip Kemâl Doğdu o şeb mâhi ceJâl
îmzaŞaban idi seb’a aşar Hakkı kulu oldu peder.
1316 da da Necmettin admda ii<inci oğlu ve 1322 de Nurettin adında üçüncü oğlu dünyaya geliyor Nurettin on günlük vefat ediyor.... Nuriye hanım da 1325 de verem hastalığından kur- tulam ıyarak İstanbulda babası Süleyman Necati efendinin evinde vefat ediyor Nuriye hanımın vefatında üstat Konyada olduğundan cenazesinde bulunamıyor.. Nihayet Nuriye hanımın vefatından 9 ay sonra Kadıköyünde m ütevelli Aziz efendinin kızı Kadriye hanım ile evleniyor ['] Bu hanımdan da 1329 da Hayrettin adında bir oğlu dünyaya geliyor...
[1] B urada üstad ın her vakit sö y led iğ i b ey ti söy lem ed en ^ eçeiîiedim ;
«Çünkü v a k fey ley em eıd in c ih eti a şk a ten in M ütevelli kızı sevm ek ne vazifend i senin»
- 11 —
Ü stadın eserle ri — Üstat eserleri itibarile d& çok velûttur. Basılı olarak elli beş eseri vardır. Basılmamış eserleriyle beraber yüzü bulmaktadır ; Gazete ve mecmualardaki yazıları bunun dışında kalırlar; yani hayatta mütemadiyen okuyup yazmıştır. [Beşikten mezara kadar] eserlerinin çoğu orijinaldir.. Bu eserleri grup itibariyle, din ilim leri grupu, edebiyat ve tarih grupu, felsefe grupu, tasavvuf grupu olmak üzere ayırabiliriz.. Eserlerinin birer birer adlarım ve mevzularını yazmak lâzımgelse yalnız bundan bahsetmek için belki 300 sahifelik bir kitap yazmak lâzımgeleceğinden bu broşürde mühtasar ve müfit olan malûmatı vermekle iktifa edeceğim. Başlıca eserlerinden:
1 — M âanii K ur’an — Bu eser, K ur’anıkeri- min tercümesidir, iki c ilttir.. 1927 de basılmış olup ikinci cildin sonunda Kur’anın tarihinden bahsedilm ektedir; çok kıym etli b ir eserdir.
2 — Yeni İlmi kelâm — ['] 1939 de basılan bu eser iki cilt olup yalnız ilahiyat kısmini ihtiva etm ektedir. Nebeviyat kısmı yoktur.. Bu eserde felsefe ile kelâmı karıştırm ıştır pek çok kıymetli bir eserdir.
— 12 -
[1] İl mi kelâm , C enab ıh akk ın isb a tı hakkındaki' d e lille r le , s ıfa tı ce lile i ilâh iyed en bahseden y ü k sek bir ilim dir , M ütebassısIariD a (m ü tek ellim în ) d er ler . K elâm tabirin i A m rinibab v azetm iştir .
3 — Usulu fıkıh dersleri [ ]4 — İlmi H ilâ fp ] 1330 da basılan bu eser
iki cilttir usulu fıkıhm şubesinden sayılan bu ilim İslâm mezhepleri arasmdaki ihtilâfları bildiriyor Türkiyede ilk defa olarak üstat tarafından
azılmıştır.5 — Din dersleri, 1341 de basılmış olup or
ta okullarda okutulmuştur-.6 — Siyeri Nebeviyei Celile — [“] İ332 de
basılmıştır. Üstat bu eseri Şerif Mecit ile Şerif Muhittin beylere ithafen yazmıştır.. K itapta Hadis uyduran Veddâinden, âlâmatı vaz’d an m uteber ol- mıyan kitap ve risaleden zayıf ve mevzu hadislerden bahseder. Çok kıymetli bir eserdir.. Ki" tapta yazılı mevzu hadislerden bazılarını aynen yazıyorum :
1 — Arz kaya üzerinde kaya öküzün boy-[1] İstin batı A hkâm usulü fık ıh sayesin d e o lur. F ıkhın
tem elid ir . Fukahayı H anefiyeden E ltelv ih adlı e ser sah ib i S a dettin! T e fta ıa n î ile fıkahayı şa fiy ed en C elâ l ettin i Süyutî m eşhurd ır .
[2] İlmi H ilâ f — Bir hükm ü şe r 'iy i m uh aliflerin y ık m a- ■ından m uhafaza olunm ası için ;e r ' i d e liller in ahvalinden b ah sed en ilim dir bunu ilk defa yazan H anefî fıkahasından K adı E b u zeyd ü d eb u sî’d ır.
[3] S iyer P eygam b erlerim izin nesep lerind en M ekke ve M edinenin vak ıa larınd an bahseden bir b ijy id ir bunun b irde ma^âzi den ilen kısm ı vardır ki P eygam berim izin m uharebeler inden b ah seder.İlk S iyer yazan tbni Şahabı zührid ir, daha sonra Futuhüşşam ese r iy le meşhur v â k ıd i. ve k ita- b ilm e g fa z is iy le m eşhur tbni K uteyb S iy erc ilerd en d ir .
— 13 -
nuzu üzerindedir. Öküz boynuzunu kım ıldatır ise kaya harekete gelir mealindeki hadis sahih, değildir.
2 — CenabıhakÂuern Aleyhisselâmı halfeettiği vakit Cibril Aleyhisselâma «bir elma alıp boğazına sıkmağı» emretmiş ilâh., gibi sözlerin aslı yoktur.
3 — Cenabıhak Cennetten arza beş ırm ak akıtıyor. Seyhun ceyhun Dicle, Frat, Nil bunların hepsi Cennetin esfel derecesinden olan Cennet pınarlarının birinden akıyor mealindeki hadis inkâr edilmiş haberdir.
4 — Hazreti İbrahim in, oğlu Hazreti îsmailin boynuna bıçak urup bıçağın kesmediği sözü ya" landır zındıkların mevzuatındandır.
5 Âdem Aleyhisselâm Cennetten Hinde indiği zaman üzerinde elbisesi oîan bir Cennet yaprağı Acardı, yaprak kurdu Hinde yayıldı, ağaçlarına yapıştı ağaçlar telkih olundu işte misk, anber, kâfuru bu yapraklardandır mea’lindeki hadis inkâr edilmiş haberdir.
6 — Eyüb hikâyesi yani Hazreti Eyuba şeytan musallat olarak üfürmekle Hazreti Eyüb cüzam illetine tutulmuş bedeninden kurtlar dökülmüş gibi haller yalan ve iftiradır.
7 — Peygamberimizin sünnetli doğması hakkında hiç bir şey sabit değildir.
8 — Peygamberimizin möhürü etten b ir fındık gibidir üzerinde [Resulullah «sallialeyhi ve sellem» yazılı idi gibi sözler yalandır.
— 14 —
9 — Eti bıçak ile kesmenin mennedildiğini bildiren hadis asla sahih değildir.
10 Peygamberimizin gündüz aydınlıkta nasıl görürse gece karanlıkta da öyle bakardı haberi sahih değildir...
11 — Inşikaki kamer esnasında kamerin Resul Ekrem efendimizin yenine girmesi sözü yalandır.
12 — Ceylanın Peygamberimize selâm verdiğinin aslı yoktur. Hülâsa, üstat bu eserinde bir çok uydurma hâdiseleri belirtmiştir-
7 — G arp îilesoflarsyîe Şark îiîe so flan a ra sında b ir m ukayese.— Bu eserini ölümünden üç ay evvel ikmal etmiştir Doğu veya Batı filesof- ları arasında fikir mukayeselerini bildirmektedir.
8 — Fenni m enâhiç [ J bu eser metodoloji olup Em rullah efendi buna evvelce f>nhayı ulum yani ilimlerin nahvi demek istemiş merhum da buna fen menahiç tâbirini vazetmiştir- Buna sonraları tatbiki mantık ve usuliyat dahi demişlerdir PJ bu eserinde ilim lerin sınıîlandınim a- sından, sasata ve mugalata gibi bahislerden çok gazel bahsedilmiştir.. Mugalatanın envaından olan (Sophisme de l’accident) a üstat (müşagabe) te rimini vazetmiştir.
— 15 —
(1) M enheç yo l dem ektir. C em i m enahiç g e lir . N efsin b ilg iye u laşm ası için kova lad ığ ı umumî y o llar ı [müşahede^ s is te m a tik ... v e sa ire ] b ild iren b ilim d ir .
[2] M antık ik iy e a yrılıp b ir is in e suri m antık — (logi<Jue fo rm elle ) d iğerin e de ta tb ik i m anlık (m ith o d o lo g ie ) d*rU r.
9 — Şeyh Ebubekiri Razi [ J 1341 senesinde yazılmış olan bu eser İlahiyat Fakültesi m ecmuasında yayınlandıktan sonra kitap halinde basılm ıştır. Hem tabip hem filesof olan Razinin hayatından, eserlerinden bahseden güzel bir risaledir..
10 - M ütesavvife sözleri m i? Tasavvufun zaferleri m i? — Üstat bu eseri Darülhikme reisi şeyh Saffet efendinin tasavvufun zaferleri adlı eserine karşılık olarak yazmıştır.
11 - Gazilere arm ağan— Birinci Cihan Harbi içinde yazılan bu eser mülga Harbiye Nezareti taraflıdan bastırılarak orduya dağıtılmıştır, ahlâkî mahiyette bir eserdir.
12 — Angilikan kilisesine cevap— Üstat bu eseri Şeyhislâm Haydari zade İbrahim efendi zamanında Darülkikme âzâsı iken yazm ıştır: Tür kiyede ilk defa 1335 de İsmail Hakkı İzmirli ta rafından yazılmış ve ikinci defa da 1339 da Ab dülâziz çaviş tarafından daha muhtasarı yazılmış tır... 1335 yılında Angilikan kilisesi meşihat ma kamına Londradan bir mektup gönderererek dört sual sormuştu? Sualler şunlardır!
1 — Dini İslâm ned ir?2 — Bu din, fikir ve hayata neler bahşediyor?3 — Zamanımızın mütenevvi zahm etlerini na
sıl tedavi ediyor?4 — Dünyayı daha iyi ve gerek daha fena
— 16 —
[1] Razi C alinosularap unvanını a lm ıştır . Ita lya lı doktor G aliyen e A raplac C alinos d e r le r ..
bir surette taklip eden kuvâ'/i siyasiye ve mâne- viyeye ne diyor ?
Meşihat meseleyi Dürülkikmeye havale ediyor bunun üzerine üstat bu mevzua dair bir eser' kaleme alıyor. Maksadı her cihetle kâfi olan bu eser heyetin mazharı takdiri olmuştur... Üstadın bu eserinin üzerinden bes sene sonra da Şer’iye
. vekili Vehbi efendi daha muhtasar ikinci bir,eserin,kalem e alınması için Abdülâziz çavişten yine rica ediyor ve 1339 da basılan Abdülâziz çavişin eseri çıkıyor ve Mehmet Akif tarafından Türkçe- ye tercüme ediliyor [‘J-. Bunlardan başka fıkıh grupundan (Kitabülifta velkaza) ve fıkıh tarihi, fel« sefe grupundan da (İslâm felsefesi tarihi ve Miya' rülulum, İhvanı safa felsefesi) adlı eserleri ile Se- bilürreşat, Sıratımustakim, Edebiyat ve İlâhiyat F akülteleri mecmualarında İbnisina, farabı, Tekâmül nazariyesi adlı makaleleri meşhurdur bu makalede 400 hicri tarihlerinde yaşıyan Basrada İhvanı safa fi- iesoflarınınp] (transformisme) teorisi hakkında malûm at beyan ettiklerini yazıyor.. Son zamanlarda İslâm - Türk ansiklopedisinde bir çok yazılar yazmıştır.. Üstadm gazetelerde makaleleri de m eşhurdur bilhassa Tasvir gazetesinde Peyam i Safa ile İlmî münakaşaları vardır...
— 11 —
[1] A bdülâziz ça v i;în Ang'ılikan k ilises in e cevap ad lı « ser in d en ...
[2j İhvanı safa file so fla r ın d a n (^ e y d i bni refâa) ile {Ebu Ş iileym ani b ü sti) m eşhurdur.
2
îsîsaalS Hakkı fzîîîlrJmio din iiimîersrEdekt* mevkii ve yaptığı İnkılâp
üstadın din ilimlerindeki mevkiini yazmak çok: mühim ve pek uzun bir iş olmakla beraVjer esaslı noktaları muhtasaran izaha çalışacağım :
1 — Umi kelâmdaki mevkii Üstat Türki- yede yeni ilimi kelâmi yazmakla kelâm ile felsefeyi mezcetmek suretiyle mühim bir inkılâp' yapmış yani vaktiyle Gazalinin[‘] yaptığı inkılâbı üstat Türkiyede ilk defa olarak yapmıştır. Bu hâdiseyi kısaca anlatayım ;
İslâm âlimlerinden Gazali, kendinden evevelki' kelâm âlimlerine[^] muhalefet ederek terkipi akliyı, mantıkî kabul etmiş hattâ «mantık bilmiyenin ilmine itim at yoktur» diyerek mantıkî ilimlerin mukaddemesi addetmişti.. G azali-İn ikâsi edilleyı.' redetmiş [•*] ve o tarihten itibare Fahrettini Razi, Seyfettiniâm idiG azaliyeönayak olmuşlardır. Gazali böylece bir inkılâp yapmış ve kendi tarika-
[1] Mustasfa, ihyâülulum, sahibi olan Gazali (505) de vefat- etm iş ve Hüccetülislâm D a m ın ı alm ıştır,
[2] Bunlar Kudemâyı mütekelliminden olan İbni Knllâp, Eşarî, BakıIIânîdir.
[3] D elilin ademinden medlulün de ademi lâzım gelir diyor* ’ lardı ki buna [loikâsi edille] derler Gazali bunu kabü 1 etmemig''. iae de ondan evvel gelen Eşariye imamı Bakıllâni inikâsi ed ille- ye taraftar im 'ş...
tini kendinden bir asır sonra Fahrettini Razi ikmal etmiştir. Yani Razi kelâm ile felsefeyi karıştırmış ye bunları tek ilim kılan b ir yol 'açmıştı.. Hattâ bundan sonra gelen N asınddın î Beyzavî kelâm ile felsefeyi o kadar karıştırm ıştır ki kelâm adeta felsefeden ayrılamıyacak bir hale geldi.. Nitekim Beyzavinin (Tevalîi) adlı eseri buna açık bir misâldir.. İşte müteehhirin ilmi kelâmı, gazali ile başlamış, râzi ile kem âle gelmiş âmi- diP] ile genişlemiş, Beyzavî ile en yükser m ertebeye çıkmıştır.. îşle böylece ehli kelâm mesleği bir felsefe mesleği oldu... Fakat bu kelâm ilminin mütehassısları bin tarihlerinden sonra azalmış ve domeni dahiline aldığı eski felsefede münkariz olmuş yerine batı felsefesi kaim olmuş idi-. Batı felsefesi sonraları me:rJeketimâze girmekle bu günkü zihniyete göre yeni bir şekil kazanması zarureti hasıl olmuştur- Bu zaruret karşısında Şer’iye Vekâleti Tetkikat ve İ ’eli- fatı İslamiye Heyeti yeni ilmi kelâmın yazılmasını arzu ettiğinden bu işi üstat İsmail Hakkı İzm irliye tevdi etmiş üstat da Türkiyede ilk defa olarak yazılan yeni ilmi kelâmi felsefe ile birleştirm iştir.. Bu itibar ile Türkiyede yeni kelâm biliminin mübdii, im am ı İsmail Hakkı İzmirlidir.. Şu halde Gazali ve Razî gibi değerli âlim lerin beşinci ve altıncı hicrî asırda yaptıkları inkılâbı üstat bu asırda yapm ıştır...
[1] Seyfettin! âmidi şafii fukahasındandır. Ahkâm adlı eserî vardır vefatı 631 [İlmi H ilâ l].
— 19 —
2 — H adisteki mevkii Hadiste, bilhassa nakdi rical ilminde H mahir idi.. Hattâ Taberî tarihindeki mevzu hadisleri bu ilme dayanarak meydana çıkarmıştır.. Üstada göre Taberî tarihinin aslında gerek sahih ve gerek mevzu hadisler ravileriyle birlikte yazılı ise de tercümesinde raviler yazılmayıp vak’alann hepsi olduğu gibi yazıldığından Taberî tercümesinin bir kısım yalan vak’alan da beraber yazılmıştır. Eu itibar ile Taberî tercümesi mevsuk bir tarih değildir...
İlmi H ilaftaki mevkii — Üstat İlmi Hilafta şimdiye kadar Türkçe yazılmamış mühim bir eser yayınladı hattâ denilebilir ki bu İlmî m edreseye o dahil etti.. Usulü fıkıh da gayet m ühim bir m ukaddem e yazdı ve esbabı ihtilâfı [®] toplıyarak tedris etti., faiz hakkında mühim ted- kikatta bulundu, Türkiyedeki yalnız füruu fıkık [®] ile meşgul olanların mesleğine muhalefet ederek zuhur den iyeni vak’aları, gerek Hanefi mez* hebi ve gerek diğer mezheplere göre halletmi;^e, -o mümkün olmadığı takdirde usulü fıkıhı rehber
[1] Nakdi rical ilm i ravilerin ahvalini bildiren bir ilim dir, b ir hadisin sahih olması için senedi m attasıl ravileri âdil ve sa b it olması lâzımdır. Yani hâdisia takip ettiğ i yolun râviler- <len her birinin mafevkinden ililm ek suretiyle müntehaaına ka- 'dar vasıl olmasıdır. Buhâriaia kitabı ea sahihidir.
[2| Fıkıh âlimleri arasındaki ihtilâfların sebepIeH.
|3 | F ıkıh ikiye ayrılıp birisi usulü iık ık diğeri füruu İ ı - ıkıhtır ki ibadat Ve muamelâttan, ukûbattan bahseder (ukûbat, ^erî cezalardır.)
— 20 —
edinerek o m eseleler hakkına içtihat edilmesine usulü fıkıhtaki istihsan kaidesinden istifade edilmesine P] taraftar idi- Binaenaleyh «Fıkhı İslâm- da dum ur yoktur her asrın ihtiyacına tatbik olu* nabilecek ahkâm edillei şeriyeden istihraç olunabilir ve olunmalıdır» diyordu..
T asavvuftak i mevkii — Üstat tasavvufta da pek yüksek b ir kudreti haiz idi, mutasavvıfların en büyüklerinin kitaplarını inceden inceye tedkik e ttiği gibi batıdaki mutasavvıfların da eserlerini tedkik etmiş ve mukayeseler yaparak islâm mutasav- vıflariyle.batı mutasavvıfları arasın'aaki görüş farklarını birer birer beyan etmiştir, Türkiyede şimdiye kadar hiç kimsenin yapmadı bu işi yapmıştır. [ ]
İslâm ta rih indek i m evkiine gelince — Builimde kendisi büyük bir kudret sahibi olup şöyle söylüyordu;
«İslâm tarihinde üç kısım ulem a kitap yazmışlardır; Üdeba, Fukaha, Muhaddisin.. Üdeba, r ivayetlerin içinde sahih ' ve sahih olmıyanlannı
[ [ ] i s t ih s a n , inSBDİarİD ih t i y a c in a g ö re yeni a h k â m v â z 'e t* m e k t i r yan i k o la y l ık iç in güç lü ğ ü t e r k e t m e k t i r . İnlâın dioİDde as ı l o l a n d a b u d u r . ( J ı J j / ) İmamı âz a m [80 — 150] i s t ih s a n i le a m e l e d e r d i .
I2j Holandalı felesof M istik Spinoza Panteist’riir. (Âlemde tek cevher vardır, Allah âlemden hariç değildir) bu Vucudiye [Pauth6iame] dir. Dogu müiesavvıflarından ise (Cüneydi B a ğ dadî) meşhur olup mükâşefe ile meşgul olmuştur.
— 21 —
te f r ik ed a m e d ik le r in d en b u n la r ın t a r ih le r in e i t i m a t o lunm sz n i tek in ı Z e h e b in in tarih i Ebiîîfida- m n tariiıine i t im at c ih s t iy le m ü raccah t ı r
F ak ah a a ın yazdığı ta r ihe g e l in ce ; B unlarda r iv ay e t le r in sahih ve gayri sahihini tam anüy le •Jefrik ed em ed ik le r in d en an la r ın da ta r ih le r ine ok ada r i t im at edilm ez..
M uhaddisine gelince ; B u n la r r iv ay e t le r in doğru ve yalan iarın ı pek iyi te f r ik e t t ik le r in d en asii b u n la r ın e se r le r i rnu tebe r ve d o ğ ru d u r ; M aalesef T ü rk çey e ü d eb a n ın ta r ih le r i t e rc ü m e edilm iştir^ . .
Üstadıs kefîdislne sorulan sorui.ar ye ah'îian cevaplar
Ü stat h e m babam h em de m etodoloji ve siyĞr hocarn o lm ak dolayısiy le kendisiy le konuşm a e s nasında, m uhtelif zam an la rda di'a i l im le r in e , a h lâka, m antığa ait baz ı sua l le r sorar ve ald ığ ım ce v ap lan not ede rek is t ifade ederd im . M ühim olan bazilarıtıı ay n e n b i ld irm eği faydalı b u lu y o ru m :
S . — 1 Aklen m ü m te n i o lan ş'eyîers k u d re ti İlâhiye taa llûk , ed e r m i ?
C — 1 A k len m ü m te n i olan şey le re kudre ti İlâhiye ta a l lû k etm ez , faka t b u aciz, değildir- A llah rniisebblbatı esbubı i le h a lkede r . M syvayı ağaçla yara t ır , ■ y ağ m u ru b u lu t la yağd ırır , asa rı m ü e s i ra t ta n ayırmiaz.
— 22 —
S — 2 Fazilet nedir.C ■ 2 Fazilet, yaln ız vicdanî vazifem izin
am rin e i taa t e d e rek hissiyatımızın tem ay ü l le r in e karşı m u k a v e m e t ed en b ir ah lâk , kaidesid ir ki b u n u n zıttı rez ile ttir . . Faziletsiz adam m e s ’ut değild ir, zira hakikî .saadet m al ve m evki ile •değildir-
S — 3 Adalet, ned ir ?C — 3 Adalet, m u am elâ t ta i f ra t , i le te fr it a r a
s ında em ri m utavassıttır- . Yani m ü kâfa t ve'^mü- cazat da te v a z ü n d ir ; B una b inaen hay ıra m u k a bil k em iy e t ve keyfiye t i t iba r iy le m üsav i h ay ır i le , şe r re m u k ab i l de aynı d.erecede şe r ile m u am ele edil irse ada le te r iaye t edilm iş dem ektir . . Faz la h ay ır ile m u am ele ed ilm iye ihsan, fazla .şer ile m u am ele ed im iye de zu lüm d e r le r ; Çün- ki b ir kabahatin cezası an ın m isli olan cezadır fazlası adale tsiz lik o lu r ki zu lüm dem ektir . A d ale t m ek ân ile, ' zam an ile, şahıs ■ ile m u te b e r değildir.
S --- 4 H ak n e d i r ?C — 5 Hak, h ü k m ü n vakıaya m u tab ık olma*
sidir, h ü k ü m vak ıaya m utab ık değilse o zaman haksızlık o lu r ki bu h ü k m ü batıldır. H ü k m ü bat ı l ile, am e i k a t ’iyen caiz değildir.
S - - 5 V icdan n e d i r ?C — 5 Vicdan, nefsi n a t ıkan ın b ir hassasıd ır
k i onunla in san kend i kendin i m u h ak em e e d e r ; Y aptığı iş lerin iyi veya |e n a o lduğunu takd ir ■eder ve bu m u h ak em en in ne tices inde sevinç veya
— 23 -
teessür duyar.. Akıljvicdanm reisi, his onun icra memurudur. Şu halde vicdan hem akla,' hem de hisse m erbuttuf. Vicdanın hükmü (ene-m oi) nin dahilinde kalmayıp harice de akar ,yani diğerlerinin efâlini de muhakeme eder onların hareketi takdire şayan ise faili hakkında bir muhabbet, eğer şayanı takbih ise faili hakkında bir nefret duyar.
S — 6 Hayır ned ir? Ve kaç tü rlüdür?C — 6 Hayır, insanın tab’ında saklı, bir İyi
lik yapmak hasleti olup başlıca iki türlüdür.Birine hayrı mutlak diğerine ^hayrı ahlâkî
derler...Hayrı mutlak, mahiyeti e î’alde görülür, hayrı
ahlâki ise maksattadır- Meselâ halka gösteriş için sadaka veren adamın hayrı hayrı mutlaktır çünkü sadaka verilen kimse için faideyi m uciptir fakat maksadı gösteriş olduğu için buradaki huyır^ kıymeti ahlâkiyi haiz değildir; Eğer sırf hayır maksadiyle, fıkaraya hakikaten acıdığından sadaka verirse o hayrı ahlâkîdir tam mânâsiyle“ ahlâki kıymeti haizdir; Doğrusu hayrı mutiski daima hayrı ahlâki bakımından ifa etmektedir...
7 — Ahlâkın kuvvei müeyyedesi nelerd ir?8 — Ahlâkın kuvvei müeyyedesi; Vicdan^
vicdanı âmme, kavanini devlet, dindir; bunların içinde en kuvvetlisi d indir; Zira insan viödanını aldatabilir, vicdanı âmmeden de sâklıyabilir, devletin kanunlarından da kaçamak yollar bulabilir fakat Allahtan hiç bir suretle saklıyamaz; K al
- 24 —
b in d e , Allah korkusu olan insan ahlâk kaidelerine daha ziyade riayet eder..
8 —r Kaç türlü imkân vard ır?C — İmkân iki türlüdür birisi fiziki imkân,
diğeri aklî imkândır. Fiziki imkân tabiat kantin* lanna dayanır,[1] aklî imkân metafiziğe dayanır.. Tabiat kanunları küllidir fakat zarurî değildir zira ttfbiat bilgisinin kaidelerinin aksi aklen mümkündür meselâ umum iyetle kuşlarda mide iki tanedir fakat üç mideli kuş tasavvuru fizik- man mümkün değilse de aklen mümkündür işte buna imkânı aklî derler». Aklen her şey mümkündür ; Akıl ancak maddeler arasındaki tenaku* su kabul etm ez; Mümkün olan her şey vâki ola- bilir zira vuku imkân ile m ebsaktur.
9 — İhtim âl kaç türlüdür.C — İhtim âl bir kaç türlüdür ? Yüzde bir ih
timal vehim, yüzde ikiden elliye kadar şüphe, yüzde elliden sonra zanni racih, yüzde doksan ihti- mal zanni galiptir. Yüzde yüz ise yak::.ndır. Yakın, insanın öğrendiği şeyin nakısına ihtimal vermi-, yerek inanmasıdır..
10 — İlim nedir? İlim metâ olur m u?İlim, hadisatı kanuna bağlıyan bir bilgi mecmua
sıdır (science) hadisatı kanuna rapfeedemiyen bilgiye amiyane bilgijderler ki frenkler buna (Connais- sence) diyorlar.-. İlitn hiç bir zaman metâ olamaz hattâ Türk filosufu Farabi «İlmi para kazan-
[İ] KavaDinı tabiat’ iki vakanın, iki meveuduü gösterdiği
sabit nigbettir. Koyua koyundan dojJ;ar.
- 25 —
m ıya a le t i t tihaz ed en le re y a lan c ı filosof» diyor.. İl im , m anev î b ir se rv e t t i r ki m add î se rve t in fev- k in d ed ir â lim m ad d e ten değil, m an en zengindir .
11 — İnsan iye tin m abilıi i im tiyazı n e d i r ?C — în san m mabihilîıntiyEzı yan i D ife rans i
a h lâ k ve i l im d ir ha t tâ M ora lis t le r ah îâk ı i lm in fevk inde tu ta r la r doğrusu da bu d u r ; Ahlâksız b ir â lim in i lm inden, b i r cahilin fazileti safderu" nanesi e lb e t te daha iyidir.
12 — M ahşer nasıl o lacak t ır?C — M ahşerin c ism anı m,i yoksa ru h an i m i
olacağı h akkm da fu k ah a a ras ında ih t i lâ f vardır . F ak a t haşr ı rn h a n iy s ta ra f ta r o lan lar daha çoktu r . . F ilhak ika ru h an i c ism an iye m ürac- cah tır zira ecsam daiıriM fenaya m ah k û m d u r , h a rap olur; cansız c is im ler bile fiziko - şim ik m ü- essiratııı tes ir iy le kom.paze veya dekompoze o lu r l a r ; Buna b inaen cismani â lem faııl, ru h a n i â lem bakid ir. .
13 H ü k ü m v e r irk en n e le re d ikkat e tm e l id i r ?C — İnsan h ü k ü m v a r ırk en daim a m ahlası
m an tık iye (itidal, d ikkat, garizsızhk) d ikkat e tm e- lidir. î t id a lm i m uhafaza edemAyen rasyonel dü- şü n m iy e rek h issiyatına tab j o lm ak teh l ik e l id ir , z ira his em rin i k a lp ten alır kalp ise ak la m ü ra caa t e tm eksiz in insanı heyecana g e t i re rek k a ra r v e rm iy e sebep o l u r ; Buna binaen ku v ay i ruhani- yey i tatil, itidali g id e re rek heyecan ı çoğaltır , ih t iras ı u yand ırab il i r . . , ’ İ t ida l in i m uhafaza ed em iyen , iyice d ikkat e tm iy en va garezkâ r o lan veya m a k
~ 26 -
sa t ile h a rek e t eden in san la r ın vereceği h ü k ü m d e da im a haksızhk o iab il ir h ak ik a t a leyh im izde d a h i olsa h ü k m ü doğru o larak verm eli, leh veya a ley h te v er ilecek k a r a r l a n daim a ra syone l s e b ep le re is t ina t e t t i rm elid ir , . Y ak ın hasıl olam adığı zam an larda yüzde doksan ih t im al o lan zannı galip ile h ü k ü m v e rm e k ancak hukukan caizdir-.
14 — Aşk m addi mi veya m ânevi m i olmalıdır?C — M addî agk şehvanî h is le rden doğar k a
dına olan m n h a b b e t gibj.. Blant biz ancak hayııa âş ık o luruz hay ır ı t a h a k k u k e t t i rm e k y a rad an a aittir .. D e k a r t ise m an ev î aşk b ü tü n h i s l e r in 'e n u lv is id ir diyor..
15 — D ünyada yapılacak en m ü h im iş n e d i r ?C —. D ü n y ad a yapılacak en m üh im iş, insan
lığın terb iyesin i , ah lâk ım ıslaha ta h ş m a k ve b u n la r ın tek em m ü lü n e h izm et e tm ek tir . , İnsan e v v e lâ ah lâk î faz ile tle rin k a id e le r i hakk ında bir f ik ir sah ib i olm alı ve bu kanaatin dünyada kökleşm esine ça lışm alıd ır . . K a n t «o ver.hile h a r e k e t e t ki fiilin b ir kaidei u m u m îy j 'e olabilsin» diyor...
Netice — Ş'a izahlarda,n anlaşılacağı üze re üstad, d indar, m u tek id , m an ev iy a tı sağ lam olup m üte;;avvifiarla m ü tek e l l im le r i , bilhas.sa selef m ezheb in i [1] m üdafaa eden le r i m u h ak em e eder ,
— 27
|1 ] Seief iye , s a h a b e ve t a b i i n ınezhebincie b u lu n a n fukf.ha j î iu h a d d is in d i r . yan i sa f eh l i .'îiinDet mezhebic iir , s e je î iy e n in yolu K u r ’a n y o lu d u r , K u r ’a n yo lu d a ta ’zimi b a r i h u s u s u n d a m ü b a lâğa e d ip t a f s i l â t a d a lm a m a k , v ü c u d u b a r iy i ecBamı a rz iy e ve
hep zayıf noktalarını ortaya kor ve kendisi de- daha ziyade selef mezhebine meylederdi. Üstad ideal ve rasyonel düşünen, düalist bir filozoftur . [1], idealizmi daima realizmin üstünde görmüştür; geniş düşünceli bir müslümandır- Hatta «İslâm dini maslahat dinidir, maslahat nassa tekad- düm eder» [2] dediğine göre muğlak şekildeki dinî m eseleleri formüle edebilirdi.. Bundan dolayı tarih öğretmeni Zekâi Konrapa üstade (zamanın imamı âzami) demiştir.. Siyeri Celilei Nebeviye adlı eserini yazdığı zaman tarihi edyan m üderrisi Mahmud Esad efendi ü.stade «Allah senden razı olsun, ne iyi^ ettin de bu kitabı yazdın, mevzu hadislere ben bir türlü inanamıyordum, fakat bir şey de söylemiyordum, sea benim m üşkülüm ü hallettin» dediğini babam bizzat bana söylemiştir.. Bazı İdmselerin ehem mivet verdiği (îza tehayyertüm filum uri festeinu min ehlilku- bur) cümlesinin [3*] aslı olmadığını ve buna karşı
«emaviyanin kısım larîyle istidlal etiip, mÜDakaşayı mucip ve halli müşkül olan bir takım meBelelerle uğraşmamak, ancak kur’a» nı Karimin gösterdiği veçh ile ediltei akliye ve nakliye ile akaidi imauiyeyi isbat eylem ektir ki bu yo( en salim olandır.
[1] Dualisme, ruh ile bedenin iki ayrı ve müstakil âlem olması fikridir. Felsefede dualism e teorisi derler, bunun zıddı mooiaınş dir, maddiyun monisme tarefdarıdır. (Ruh-mebdei fikir) cisim değil, mütehayyiz değil ruhâoî nurdır.
[2] Gazali m aslahat yerine igtislâh ta ’birini kullanm ıştır ki bundan maksat da halktan fenalığı defetm ektir. M aslahat zarurî, küllî ve kat’î olm alıdır.
[3| «İşlerinizde şaşırdığınız zaman ölülerden yardım iste - yinizn demektir bu hususta Kâtib ÇelebİDİD (Mizan ül hak)' adlı eserinde izahat vardır.
- 28 -
««vap olarak üstad fatiha suresindeki (îyyake na’* 'büdü ve iyyake .nestain)] hatırlatmış ve ancak Cenabı, Haktan istiane edilir ve ancak ona tapılır.. Ölüden yardım istenmez.. ?[atta bazı tü rbelerin parmaklıklarına bağlanan düğümlü iplerin, türbe örtülerini yüze sürerek öpmenin ve Eyüp türbesindeki ayak izi olan malıale yüzünü, sürmenin katiyen doğru, olmadığını, ölünün ancak ruhuna fatiha okunabileceğini ve hayırla yada- dilmesinin doğru olacağırii bir çok defalar söylerdi... Babam cidden yüksek teolog kıymetli b i r - m üverrih Arap âlimlerinden zeki mâgamızın tabiriyle arap edebiyatının şarihi idi.
Üstadın Tarih kongresine iştirâkf
ü sta t İ93â de Ankarada Türkocağı binasmda yapılan Tarih kongresine iştirâk ederek Büyük Millet Meclisi ikinci reisi sayın bay Şemsettin Günaltay islâm medeniyetinde türklerin mevkii hakkında konferans verdiği vakit üstat da ona mukabil olarak ehli sünnet âlimleri ve felesoflar hakkında söz söyleyerek ['] “Türk tarihi tetkik .
|1] Ehli sünoel: Peygamberimizin ffittigî yoldan gideniert mütezile iae ehli giinnetten ayrılao ehli bid’at müelümanlardır «hli sünnet, Hanefî, Şafiî, Hanbelî, M aliki mezhepleridir ki bunların saliklerine Sünnî d e r le r ; Bu da ikiye ayrılır biriai Amme dikeri Hassadır Am m eler: M atüridiye, Ejariye g ib i.. Haftsalar; S slefiye g ib i ki G azali Ammeye tabi olup İbni tey- m iye (Vefatı : 728) ise Haaaaya tabidir e;ariye indinde ef'ali İlâhiye hikmet ile sebeplenm em iştir. [İlmi kelâm 1. H . 1].
— 29 -
30
cem iye tin in ka lem e aldığı ta r ih k itabında m illî g a y e gözedildiğini, İlm î m etod la r i le gidildiğini, h e r m e v zu u n b i r deli le bağlandığını, as ır la rca m iis lüm an la ra p iş ta r l ık ed en T ürk le r in İslâm d ü n y aş ın d a en b ü y ü k a l im le r i , en b ü y ü k filozofla rı ye tiş t ird ik le rin i, İslâm m eden iye tin in ge rek tem eİ a tı lm asında, gerek gen iş lem esinde b ü tü n m il le i le re a lem d ar o lduk la rm ı açık b i r delil ile i rfan a lem ine hitap ettiğini, T ü rk le r in tes irin i, f ik rî haya tı ve tü rk irfanı hakkında k i tab ın bazı nok ta lar ın ı tavzih e tm ek istediğini ve Bay Ş em sett in G ü ra l ta y ın vaktin darlığ ından nâşi beyan edem ediğ i bazı c ihe t le rde i lâv e le rd e bu lunarak , is îâm ın zu hurundan evve l tü rk filozofu işk i l le r den A n a h a rs s îs o lduğunu, A rap larda E ükindî i le Y em en li H e m d â n î ’den başka filozof o lm adığını d iğerle r in in ya tü rk veya T ü rk le r in şak irt le r i olduğunu ve is}âm. felsefesi tü rk felsefesi m a h iy e tinde olduğunu, Bağdatta, Ş am da felsefeyi yayın* l a y a n F a r a b î ı l ] ana y u r t ta ise İbni S in a olduğunu ve îbn i R ü ş t ’ün İbn i S in a ’nın ta lebes i o lduğunu v e ah lâk felsefesini o r taya koyan v e a rap lisa- n iy le en ev v e l ev r im teorisini yazanın ihvani s e fa filozoflarından EbU' S ü le y m a n îb ü s t i olduğunu, fa tis ı dil ile yazan da C e lâ le t t in i Rumî v e tü rkçe olarak yazan d a Kınalızade Ali efendi o lduğunu Sünnî v e m u tez i len in akla pek k ıy m et v e r d ik le rin i v e ilk tü rk m uhaddis in in îb n ü lm ü b a re k olduğunu ve cedelî fıkıh i lm in i vazedenin Pezdevî olduğunu» m ü k e m m e le n an la tm ış t ır [2]. Bu
[ l | 339 da Şamda ölmüştür.[2 | BirİDci Türk tarihi kongresi a d l ı kitaptan.
31 —
kongrede Atatürk’ün de takdirlerine mazhar olmuştur... 1937 de D olm abahçe sarayında Tarih kongresine de iş t irak e tm iş ve burada da Türkler' den uzun uzadıya bahsetm iştir .. .
İ3ir.=rsal! Hakkı IzordrO *kütüphanes!
Sü leym an iye k itap l ığ ı içinde bulunan (İzmirli İsm ail H akkı k itaplığ ı) 3700 cilt k itap ih tiva e tm ektedir . . Bu k i tap lar ı üs ta t tam am iy le , kendi para siyle ted a r ik etm iştir-
B en cocuk ik en h a t ı r J a n m V efada Ş em settin M onlagürani m ahallesindeki ev im ize h e r hafta küfe ile k itap lar geiir , E ab am okum a odasına çe k i le rek b u n la r ı m ü tem ad iy en okurdu biz onun yüzünü ancak y em ek zam anları g ö rü rd ü k .. B öyle lik le 3700 cilt k itap e lde e t t i b ü y ü k b ir oda sırf k ü tü p h an e için Eyrıimışti... K itap la rdan u m u m un da istifade e tm esin i d üşünen üs ta t b u n la r ı vak fe tm iye k a ra r v e rd i 1338 de M ebanıı H ayriye m ü d ü rü olan E sa t Serezli k itap ların tasn if ve tah r i r in e re sm en ben i m e m u r e tm işti . Y anan m eşiha t dairesinde b ir ay bu k itap lar ın tah r i r iy le m eşgul o ldum .. N ihaye t S ü leym an iye k ü tü p h anesinde iki depoya bu k i tap la r ye,rleştirildi.. V e ' re sm en (İzm irli İsm ail H akkı kü tüphanesi) cesis edildi.. . V akfiyesi de Esat Serezli tarafından y a zıldı. A rt ık ü s ta t haf tada iki g ün m u n tazam an k en d i k itap lığ ındad ır .. İz m ir l i İsm ail H akk ı k i tap lığındaki k i tap la r m u h te l if B ilim le re a i t t ir din
ilim lerine, felsefeye, tarih ve edebiyata ait Arapça, Türkç-e, Fransızca yazılmış eser pek çoktur. Bunlardan maâda tıb, matematik, tabiiye, iktisat, hukuka, kütübi mevsuat adiyle ansiklopediye, coğrafyaya ait bir çok eserler vardır.. Ansiklopedik eserlerden Em rullah efendinin Muhi- tülmaarifi, Fransızca, beş cilt mon profesörler. Kamil Flamaryonun sekiz cilt resim li ansiklopedisi mevcuttur [*] üstadın kendi branşı haricinde olan 48 ciltte askerî ilimlere ait eserler vardır.. Şu halde kitaplıkta her fenden ve herkesin faydalanacağı kitaplar vardır... Bu itibar ile 20 Nisan 1946 tarih ve 493 sayılı sayın Millî Eğitim Bakanımızın imzasiyie gelen bir yazıda «Türk ilim ve irfanına hayatı boyunfca değerli hizmetlerde bulunmuş ve kitap 'koleksiyonlarını Süleymaniye kitaplığmda irfanımıza armağan e tmek suretiyle de örnek alınmıya değer yüksek ^bir feragat göstermiştir> diyerek sitayişkârane bir dil ile üstadı takdir etmiştir..
— 32 —
[1] Bu eıar 2000 resim li olup od dokuzuncu aşıra kadar olan malûmatı havidir.
İzmirli !s!x?ail Hakkının jübilesi
Üsrtat emekliye ayrıldıktan epey zaman sonra profesör Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu ile beraber profesör Hilmi Ziya onun için bir jübile yapmak istiyorlardı kendisiyle görüşerek lâzımgelen izahatı al* diktan sonra 8 aralık 1944 Cuma günü Kadıköy Halkevinde jübilesi yapıldı o gün bütün liselerin son sınıf talebeleriyle Yüksek öğretmen okul talebeleri ve dostları hazır bulunmuşlardı... Merhum bay Mehmet Ali Ayni ilk evvel kürsiye çıkarak üstadın m eziyetleri hakkında söz söyledikten stmra, beynelmilel mevkii hakkında torunu M ev hibe İzmirli ve kelâm tarihindeki mevkii hakkında Erenköy Kız Lisesi müdürü Faika Onan ve hocalık hayatıhakkkında Kain biraderi avukat Ks:d- Ei Aytaman sözler söylemişlerdir. Faika Onan’ın söylediği sözü aynen yazıyorum :
Kadıköy Halkevinden Sayın emekli profesör İzmirli İsmail Hakkı'nm 75 inci Yılından ötürü yapılan jübilede söylenmiştir :
75 Yıllık ömrünün 50 inde öğretmenlik yapan öğretim değeri üstün, basılmış ve henüz basılmamış eserleriyle bilgi hayatımızda yeri belli sayın üstadımız için bu pek yerinde ve yolunda topluluğun temininde harcanan ve esirgenmiyen him
3
metlerin öğretmenliği aziz ve kutsal tanıyan genel eğitimizin en güzel ve manâlı bir görüntüsü sayar bu arada eski bir talebeleri olduğumdan ötü- rü beni de vazifelendiren tertip heyetine şükranlarım ı sunarım.
Sayın profesörlerimiz ve genç arkadaşlar :Hocamızın hayat ve şahsiyetini, M illetler ara
sı değerini, eserlerini, Türk tefekkür tarihindeki yerini belirtiler ve belirtecekler, ben de kısaca kendilerinin felsefeye intisaplarından bağlıyarak Yeni Kelâm isimli eserini ilim tarihimize hediy© etmek suretiyle Kelâm tarihindeki yerlerini İslâm felsefesine hizmetlerini belirterek bu alandaki orijinalitesini kısaca önünüze koymaya çalışacağım.
Hocamız 1894-1312 tarihinde Mülkiye mektebinin İdadi smıflarında Arabî Öğretmenliği yaparken Felsefî mevzulara karşı duydukları temayülleri okuyor ve hatta yazıyorlardı.
Âli Paşanın sedareti zamanında açılan Darülfünunda Mantık Muallimi bulunan Abdülkerim efendinin Mizanül İtidal adlı eserinde bahsettiği yeni Mantıktan nakiller yapmak suretiyle Porfil- y,üsün îsagocisine Miyarilulüm adiyle yazdıkları şerh bu devrin mahsulüdür.
1907-1325 de Edebiyat ve îlâh iyat Fakültesinde Müdür bulunuyorlar ve Îlâhiyat Fakültesinde usulü fıkıh okutmaktadırlar. Burada öğretim değerlerini kayıt eden talebelerinin hâtıralarını kaydederek mevzuma devam etmeyi vazife- bilirim-
— 34 —
Memleketimizde felsefe babası diye amlan Emrullah efendi bu tarihlerde Darülfünunda Hikmeti Nazariye adiyle felsefe okutmaktadırlar. Em rullah efendinin Maarif nezaretine geçmesiyle Felsefe dersleri tamamen hocamıza veriliyor. Bu Yıllarda İlâhiyat Fakültesinde İskolastik felsefe ile Kelâm okunmaktadır. Esasen Allahın zatından, sıfatlarından, mebde ve maat meselelerinden Sey- yit Şerifin tarifine göre kanuni islân-ıî üzerine bahseden Kelâm ile iskolastik felsefe okadar birbirine kanşmıştırki, iman ve ahret bahisleri olmasa Kelâm ile felsefeyi birbirinden ayırt e tmeğe imkân kalmamıştır.
Hocamız garplı bir felsefe anlayışı, metodik bir çalışma ile yeni bir İlmikelâm ihtiyacını hissettiler. Bu adı taşıyan matbu eserleri böylece ortaya konmuş oldu.
Hocamızm eserlerini tanıtacak genç arkadaşımda imkân nisbetinde tahliller yaparak değerini belirteceği yeni İlm ikelâm eserini ele alarak Kelâm tarihindeki mevkiini tebarüz ettirm ek için kısaca diyebilirim ki ;
Eshâbıkirâm ve tabiîn asrında ahkâmı itika- diye ve mesaili imaniyenin nazari şer’iden gayri bir m antık ile isbat ve teyidine lüzum bile hissedilmiş değildi. Çünkü onlar Hakkın kitabına, Resulün sünnetine doğrudan doğruya inanıyorlar, Şer’i nazar kâfi geliyordu.
Hicretin birinci asır sonlarına doğru imân ve akîde m eselelerinde husule gelen ihtilâf, b it’at
— 35 —
lardan dolayı dini akideleri edille ile ispatlamak, bilhassa dinde yeri olmuyan mücadele ve m ünazaaları halletmek endişesiyle Kelâm emrol* muştu. Kelâm cılar aklı sarih ve nakli sahihi b irleştirmek suretiyle dini meseleleri isbat ve teyide kalktılar.
Bu biraz da devrin hazırladığı tarihî, b ir zaruretti. Bilhassa Halife Memun zamanında Aristo ve Eflâtunun kitaplariyle beraber Matematik, Tıp, Elkimya, Astroloji ve Astronomiye ait Yunanca eserler Arapçaya çevrildiği bir devirde îs- lâm aleminde asırlarca müddet dinin ahkâmı iti- kadiyesi her türlü tariz ve intikattan münazaa ve ihtilâflardan masun kaldığı halde bilâhara bu ahkâm ı tevil, tahrif ve iptale kalkan meslekler (Cehmiye, Kaderiye, Mürcia, Cebriye, Mûtezi- le) gibi mezhepler meydana çıkmış bazı şüpheler uyanmış ve îslâm ı esasları müdafaa m ecburiyetleri hasıl olmuştur.
îşte biraz evvel de bahsolunduğu gibi îlmike- lâm dini akideleri ispatlamak kastiyle dini bir ilim şekline koymak istiyenler tarafından tedvin olunmuştu.
Her nekadar Kelâm tabirini ilk kullanan Am- rı İbn iB ab[l] ise de eshap ve tâbiinin akidesine aykırı olarak İlmikelâma dair ilk eser telif ve tasnif eden Ebu, Huzeyfe Vâsıl bin İbni Ata
— 36 —
[I ] Türktür İslâm rasyoDalizmini tesis etm iştir [islâmda türklerin mevkii adlı Şem settin beyin konferansı].
olmuştur [I]- Yolunda ve izinde yürüyenlerle iş okadar ileri gidiyor ki artık Akaidi İslâmiye Nu- susu Kuraniye, Peygamberimizin haberlerinden değil Kavaidi Kelâm iyeden istinbat edilir bir hal doğuyor.
Kelâmın tedvininden maksat akidelerde meydana gelen şüpheleri halletmek olduğu halde bilâhare imân mesailine akıl mantığı tatbik olunduğundan daha mühim ihtilâflara düşürüyor ve Kelâm iyat doğuyor.
Başlangıçta dinî bir nazariyeyi akliye, mev- zuayi ilmiye halinde tedvin etmek, imân ve akide meselelerini reyi akli, mantıkla incelemek emelinden doğan sonraları tevil ve tarifler yapmak suretiyle dinin vahde ve ittihat belirten İçtimaî esaslarını unutturan birçok mezhepler zuhur ediyor.
Bu defa da asil bidati reddetm ek üzere îbni Küllabm sünni Kelâmı vaziyetini görüyoruz ki Eşari kendisine tabi olmuştur. Böylece bitadları hazırlıyan Kelâm yanında cedele[2] m üstenit dini akideleri müdafaa eden Kelâm ı görüyoruz. Bu arada birçok Kelâm davaları tahaddüs ediyor. Bunun içindirki sonraları Kelâm ı müdafaa eden m ütefekkirler yanında Kelâm ve kelâmiyetîn lü-
— 37 —
[1| Bu Vâsıli İbni Ata il Gazal dır ki m utezilenin reisid ir .. (Yeni İlmi Kelâm. İzmirli İ. Hakkı].
|2 ] timi cedel usiîlu tıiıhıa bir şubesi olup mezahibi fık - hiye arasında cereyan eden münazaranın adabından bahseder (Yeni İlmi Kelâm İzmirli 1. H akkı).
zumsuzluğunu hatta zararını ileri sürenler olmuştur.
** *
İşte Felsefe şubesinde m eşrutiyetin ilânından sonra okutulan Kelâm bu çevresini çizmek istediğimiz eski Kelâmdır. Çok zaman mevzu ve gayesi bir fakat metodları birbirinden tamamen ayrı olan mabâdittabia ve Kelâm kavgalarını bertaraf etmek Dekart ile başlıyan Felsefe anlayışlı ve metodlu bir çalışma ile Kelâm ve m abâdittabia çalışmalarını birbirinden ayırt etmek için hocamız yeni İlmi Kelâm adlı eserlerini ilim dünyamıza veriyorlar- Eserin başındaki mu* kaddima?! okuyanlar hatırlıyacaklardır.
Eserde iskolastik felsefeden ayrı bir cnlayışla Allaha, sıfata, mebde ve Maada ait mesâilin vukufla metodik bir tarza incelendiğini görmekteyiz.
Üstadımız yalnız fau ta d a r da kalmiadılar. Yeni bir zihniyetle yeni bir felsefe anlayışiyle dünya çapında değeri büyük ve zengin etütlere m evzu olacak îslâm filozoflarını onların sistemlerini metodik bir tarzda incalediler[l].
İslâm filozoflarının getirdikleri delilleri ortaya koydukları problem i garo m ütefekkirlerinin görüş ve düşünüşü ile inceleyip vuzuhla ifade
[ i ] İslâm f e le so f la r ı m s y a o ın d a (MuhîttİDİ a re b î i le IraBİı CelâlettİDİ devaD». F a rob î İhni S in a . İbni B a cce ) m e ş h u rd u r [Babam İ. H. İzmiilinİD h u s u s î n o tu n d a n ] .
— 38 —
«derek mukayese ve intikat yaparak İslâm felse* iesini de metodlu bir bilim haline getirdiler.
îslâm felsefesi ükutukları devre ait taş basma Tiotlar bu anlayışla ortaya konmuş kıym etli bir eserdir.
Tarih Kurumu tarafından basılmış olan müs- îüm an Türk filozofları hakkında boroşür, Elkin- di, Ebubekiri, Kazi felsefesi bu alandaki metodlu ve vukuflu telifleri ile ortaya koydukları ölmez eserler manalı ve verim li çalışmalarının beliğ birer ifadesidir. Bu eserlerin herbiri ayrı ayrı üzerinde durulacak değerleri belirtilecek bir kaynaktır.
Son yıllarda sayın profesörlerimizin işaretiyle Üniversite gençlerinin takdir ve hayrankârlıkla karşılanacak seminer çalışmalarında özlü ve özel etü tlerde geniş ölçüde yer alan kendi büyükleri* miz ve eserlerini tanıtmak hususundaki gayretler hocamızın eserlerinde zengin va verimli bir mevzu bolluğu bulacaklardır. Böylece yapılacak dikkatli etüt ve tahvillerin sayın hocamızın değerlerini daha etraflı ve şumullü b ir tarzda belirteceği V3 ilim dünyasına tanıtacağı pek tabiidir.
Faika İsam Onan
Bunun üzerine üstat kürsiye çıkarak: “Tahas- süsat iki türlüdür biri maddî diğeri manevidir maddî tahassüsat bedene manevî tahassüsat ru- lıa taallûk eder ben bugün ruhan mütehassis
— 39 —
olduğumdan dolayı memnunum bu, benim içim berat, ailem için bir şeref, gençler için b ir dersi ibrettir..» diyerek kürsüden indi- Ertesi gün ÎS' tanbulda çıkan bütün gazeteler bu jübile hakkın;* da yazılar yazdılar..
— 40 _
Üstadın hastalığı, vefatı
ü s ta t bünye itibariyle sağlam idi hayatında ancak bir defa tifo gibi bulaşık haslalık geçirmiştir-- Ancak 1337 yılında şeker hastalığına tutulm uş ve uzun zaman haftanın belirli günlerinde kardeşim doktor Necmettinin tavsiyesi üzerine rejim yapmak suretiyle hastalığın ilerlem esine mâni olunurdu.. Bu hastalık onu çalışmaktan alıkoy- mamıştı.. Nihayet ölümünden altı ay evvel dimağına giden şiryanların zafiyeti (Kaşeksi arteriyel) görüldü... ve 26 aralık İ945 de Kadıköyünde Cevizlikteki evinden Ankarada bulunan küçük, kardeşim Hayrettinin yanına gitti.. Orada hastalığı artmış olduğundan kardeşim doktor Necmettin kendisini görmek üzere Ankaraya gitti.. Has- talığmın son derece arttığını görünce bana haber verdiler ben alelacele 30 Ocak 1946 Çarşamba günü akşamı İstanbuldan Ankaraya hareket ettim Perşembe günü Ankaraya gittiğim zaman babamı, koma halinde buldum beni tanımadı ve komadan açılmıyarak o akşam yani 31 Ocak İ946 P erşembe günü saat 18,30 da hayata veda etti-
Cenaze töreni
2 Şubat 1946 Cumartesi günü Ankarada Hacı Bayram camiinde namazı kılındıktan sonra büyük bir kalabalıkla ve tabutu el üstünde olarak Hacı Bayram camiinden belediye önüne kadar götürülerek orada cenaze otomobiliyle Cebecide asrî mezarlığa götürülmüş ve 149 numaralı lahide defnedilmiştir..
Cenazede Millî Eğitim Bakanı Haşan Âli Yücel, m illetvekillerinden Reşat Şemşettin, Nevzad Ayas, Emniyet Umum Müdürü Osman Sabri D iyanet İşleri reis muavini Aksekili Ahmet Hamdi, müşavirlerden Yusuf Ziya, Radyo gazetesi muharriri Nurettin Artam, yüksek mühendis Süreyya Serez ve Muhittin Toköz, Nurettin dış ticaret reis muavini N ejat Aytaman, posta telgraf levazım m üdürü Hikmet ve daha bir çok zevat hazır bulunmuşlardır... Allah gani ganirahm et eylesin...[^]
Üstadın ölümü münasebetiyle; 1 Şubat İ946 tarihli Ulus gazetesinde 2 Şubat 946 tarihli Vatan gazetesinde yazılar yardır. 3, Şubat tarihli Cumhuriyet gazetesindeki Ömer Rıza Doğrulun makalesini aynen yazıyorum :
[1] Ostadia hastalığı esnasında Emniyet Umum Müdürü Osman Sabri ile sabık m illetvekillerinden Nevzad A yasın unutulmaz hizm etlerini burada zikretm eği bütün jım irli ailesi namına bîr borç b ilirim ...
Isûnail Hakkı İzmirli
Yarım asırdan fazla bir zaman ilim hayatımızda ünlü bir mevki tutan .ve unutulmaz eserler bırakan büyük üstat İsmil Hakkı İzmirliyi de kaybettiğimizi derin teessürler içinde haber aldık.
Kendisi, yalnız m em leketim izde değil, bütün İslâm âleminde eşine ender tesadüf edilir bilginlerdendi. Merhum üstat İslâm ilim lerinin hemen hepsinde geniş ve derin vukufu ile temayüz e tmiş ve bu ilim lerin hemen hepsine dair kıymetli eserler yazmış, m edreselerim izde ve eski Darülfünun île Üniversitemizde bu ilimlerin hemen hepsini senelerce okutmuş, binlerce ve binlerce talebe yetiştirmiş, ömrünün son ânına kadar ilmî araştırmalarla meşgul olmuş, yaşının ilerlem esi yüzünden emekliye ayrılması üzerine de bir dakika dinlenmeden ilmî çalışmalarına bütün hararet ve heyecaniyle devam etmiş, velhasıl, elli yıldan fazla gece gündüz ilim âlemine hizmet ede ede yaşamış ve hizmet ede ede Allahın rahmetine kavuşmuş bir şahsiyetti.
Eserlerinin sayısı yüzü geçer ve bu eserlerinin her biri derin irfanının ve yüksek bilgisinin b irer âbidesidir. En önemli mevzuu İslâm felsefesi idi ve İslâm felsesesinin eriştiği şahikaları belirtm ek, İslâm tefekkürü ile garb tefekkürü
a r a s ın d a k i bağ lan tı la rı bu lm ak , İslâm te fe k k ü rü n ü b u günün fik ir ce rey an la r ın a u la ş t ı rm ak onun en be ll i başlı endişesi idi-
«Yeni İ lm i Kelâm» ad iy le neşre ttiğ i ese rle rde bu gayeyi gözetmiş ve İslâm â lem ine çok büyük a rm ağ an la r b ırakm ıştır . İ l im ad am la r ım ız içinde onun derecesinde v e r im l i o lan l-r , onun k n d ar i rfan k itabhanem izi z e n g in le ş ti ren le r p a rm ak la gösteri leb il ir .
M erhum b ü tü n öm rünce k ay b e tm ed iğ i vasıf, i l im heyecanı idi. İ l im heyecanı, s ıhhatin in çö k ü n tü y e uğram ış olmasına rağm en , ona eskimi- yen tazelik ve canlılık veriyor, ve m e rh u m üs ta t b u heycan sayesinde en g ü rbüz sıhhatin başara- m ıyacağ ı işleri gıpta ve teb r ik e değer m uvaffa k iye t le başarıyordu. İ l im heyecanı, onun bü tün öm rünü ayd ın la tan b i r güneş t i U zun b i r zam an çektiği ve ıs t ırap lar ına dayandığ ı şeker hastalığ ı dahi, onun bu heyecan ın ı y ıp ra tam am ış ve onun içini ay d ın la tan güneşi söndürem em işti . O nun için öm rü n ü n son senelerinde, 1953 yılı için, yan i İs tan b u l fe th in in beşyüzüncü yılını ku tlam ıya iş t irak için çalışıyor ve b ü y ü k Fatih in felsefe cephesin i aydın la tacak b ü y ü k b ir eser haz ır l ıyo rdu. O n u n b u b ü y ü k eseri de ölm eden t a m a m la m ış o lduğunu sanıyorum .
M erh u m üs tad ın bu m uazzam işi başarm ak için çalışm ağa başladığı zam an yaşın ın yetmişi,
'ha ttâ ye tm iş beşi aşmış ve şek e r y üzünden b ir h ay l i y ıb ran m ış o lduğunu gözönüne getirirsek,
— 43 —
ruhunu kaplıyan ilim, heyecanının ona verdiği olağanüstü kudretin mahiyetini azçok kavramış, oluruz. Nitekim onun yüze yakın eser telif etmiş olm.isı, heyecanının yaratıcılığını söz götürmez vuzuh ile belirtmektedir.
Merhum, ömrünün son yıllarını. Fatihin felsefe cephesini aydınlatmağa aid olan eserini yazmakla geçirirken başka Îslâm -Türk Ansiklopedi* sinin baş m uharrirliğini büyük bir liyakat ve ih tisas ile ifa ediyor ve en mühim bahisleri kaleme alıyordu. Merhum üstad birkaç sene daha yaşam ış ' olsaydı, ilim ve irfanının bütün özünü bu eserle vermiş ve İslâmî her meseleyi araştıran ilim erbabım, ihtisası dairesindeki her bahis hakkında aydınlatmış olacaktı.. Onun ölümile Îslâm -Türk irfanı, telâfi edilmez bir kayba uğ“ ramış tır.
Merhum üstadın en mühim başarılarından biri, kendi dileğince bir hususî kütübhane kurmak ve bunu kurmak için her fedakârlığı göze almaktı. Kendisini alâkalandıran her eseri, uzaktan, yakından getirtir ve ondan faydalanırdı. Kendisi senelerce önce bu çok kıym etli kütüphaneyi m illetine hediye etmiş ve onun bütün kitapları Sü- leymaniye kütüphanesine yerleştirilmişti. Hayatının en büyük zevklerinden biri, sıhhatinin yardım ve müsaadesi nisbetinde Süleymaniye k ü tüphanesindeki odasına çekilerek tetebbularile meşgul olmak, yahud bir meseleyi araştırmak, yolunda yardıma muhtaç olanlara yardım e tmekti.
— 44 —
Çünkü merhum üstad, ilmini nefsine hasretm ek isteyen hodperestlerden değil, onu bol bol verm ekten haz duyan fedakârlardandı. Bir eseri e le geçirince onun bir başkası tarafından görülmemesini istiyerek ilim üstünlüğü taslamak, onun ömründe tenezzül etmediği bir küçüklüktü. Bilâkis üstad îzmirli, bütün ömrünce, her isteyönden ilm ini esirgememiş ve her dileyene bütün bilgisini sunmuştur.
Üstadın ilim ahlâkı da, ilim heyecanı seviyesinde idi.
Tanrısının huzuruna, bütün b ir ömrü ilme vakfetmiş, ilim için yaşamış ve ilim yolunda ölmüş bir ilim şehidi vakarile yükselen İzmirli, yalnız bizim değil, bütün İslâm âleminin doldu- ramıyacağı derin boşluklar, taziyet ve teselli kabul etmez matem ler bırakarak bizden ayrılmıştır.
Kendisini otuz beş yıl önce Mehmed Akifin muhitinde Babanzade Ahmed Naimle, Ferid Kamla birlikte tanımak şerefini kazanmış ve onun iltifat ve teveccühü ile karşılanmıştım. Kendisi Mehmed Akif muhitinin ea belli başlı erkânın- dandı ve o meclis, «İzmirli>siz tamamlanmazdı. Onların hepsi Allahın rahmetine kavuştular. Ni* hayet o da, o meclisi bambaşka bir âlemde ta mamlamak üzere onlara katıldı. Ve onlar gibi, o da, bizi öksüz bıraktı,
Türk milletine ve İslâm âlemine başsağlığı dileriz.
Ömer Rıza Doğrul
— 45 —
Bunlardan başka 6 Şubat 946 tarihli İzmirde çıkan Yeni Asır gazetesinde, Vakit gazetesinde 18 şubat 946 tarihli Haber gazetesinde,[1] Tasvir gazetesinde, Yeni Adam mecmuasında Yeni Çağ mecmuasında, 10 mart tarihli Ulus gazetesinde[2] yazılar yazılmıştır...
Millet vekillerinden sayın İbrahim Alâeddin. Gövsa ile Cemil Çağlayan ve Cumhuriyet Halk
Partisi genel sekreteri Nafi Atuf Kansüdan ayrıca taziye m ektupları da gelmiştir... Bir tane- sini aynen yazıyorum :
Celâlettin İzmirli İstanbul. E. Lisesi öğretmeniDeğerli babanız Profesör îsm ail Hakkı İzmir*
linin ölümü beni de onun bütün dostlan ve tak- dirkârları gibi çok derinden mütessir etti. Size bsş sağlığı dilerken babanızın değerli memleket hizmetlerini şahsınızda devam ettireceğinizden emin bulunuyorum. Gönülden taziyelerimle saygı ve sevgilerimin kabulünü dilerim.
C. H. P , genel sekreteri Kırklareli Milletvekili
N. Kansa
Nurettin Artam da üstadın öiümü münasebe" tiyle gu beyti söylemiştir :
— 46 —
[1) Haber gazetesindeki makale tarafımdan yazılm ıştır.[2] Bu makale Nevzat Ayas tarafından yazılm ıştır.
Hakkıyı Hakka eyledik isal Ona Hasret çekerdi ibni Kemâl Yürüdü Hakka Hakkı İzmirli Çekeriz biz da şimdi İsmi Celâ].
— 47 -
Feragati nefis ile çaljşan, binlerce talebe yetiştiren, beynelmilel şöhret kazanan. Maarif ma- dalyalariyle taltif edilen, memleketimize kıymetli eserler bırakan üstadın vefatı yalnız Türkiye için değil, bütün İslâm âlem i için büyük zayiattandır...
İstanbul 2 Haziran 1946 Celâleddin İzmirli
Y anlış Dojirru Sahife Safir
müftiletnan müftileDam 3 8azılmışmtır yazılm ıştır 13 6
peygamberlerimiz peygamberimiz 13 Not 3
Mötesavvife müstasvife 16 6 [1!
Darülhikme reiai MecHsi mpşayih reisi 16 7
fukuhu arasında felesoflarla miiteks!-
limler arasında 26 12
|1 | Nefsini m ütesavvjfeye bcnzeden hakilatta mutesavvife olmayan kim ıeye m üstasvife derler.