heykeltiraŞ burhan alkar’in anit …. ümit niyazi...heykeltıraú burhan alkar’ın anıt...
TRANSCRIPT
Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS)
Mart 2015 March 2015
Yıl 8, Sayı XXI, ss. 398-434. Year 8, Issue XXI pp. 398-434.
DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh689
HEYKELTIRAŞ BURHAN ALKAR’IN ANIT ESERLERİNİN
TASARIMI VE KAMUSAL ALAN İLE İLİŞKİLERİ
Ümit Niyazi ÖZCAN
Özet
İnsanlığın en eski sanat ürünlerinden, kendine özgü anlam taşıyan ve güzel
sanatların bir kolu olan heykel, tarih boyunca farklı amaçlarla yapılmıştır. Aynı
zamanda bir tasarım sanatı olan heykeller, belirleyici özellikleriyle yer aldıkları
alanlarda insanları, kültürleri kaynaştırmış; çevrelerindeki diğer öğelerle birlikte kent
dokusunu oluşturmuşlar ve bunlar gibi pek çok önemli işlevler üstlenmişlerdir.
Açık alanlarda sergilenen heykellerin halk tarafından kabul görmesi,
heykeltıraşların o mekânların özelliklerine göre tasarım yapmalarıyla mümkün
olmuştur. Ülkemizin kamu alanlarında çok sayıda anıtları bulunan ve
Cumhuriyet’imizin yetiştirdiği heykeltıraşlarımızdan biri de Burhan Alkar’dır. Sanatçı,
kamu talepleri doğrultusunda da heykeller yapmıştır. Eserleri, bulundukları çevreyle
fiziki ve sosyal açıdan uyum sağlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Heykel, kent, tasarım, kamusal alan, Burhan Alkar.
Sculptor Burhan Alkan’s Designs Of Monuments And Their
Relations With Public Area
Abstract
Sculpture,which is one of humanity’s oldest form of arts, has been produced for
many different purposes throughout history. As a branch of fine arts it possesses its own
distinct meaning. At the same time, sculpture, which is a result of an art full of
intentionality, fused local cultures and united the people of the places where they are
located with distinctive characteristics. These sculptures, along with other elements of
the built envirionment, serve an important function in the formation of the urban
environment.
Arş. Gör., Bitlis Eren Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[399]
Society’s acceptance of public sculpture is a result of artists making designs
reflecting the characteristics of where they are located. One of our republic’s sculptors
is Burhan Alkar, who has many monuments in various public areas across the country.
He has also produced work in response to the requests of the public. His works are both
physically and socially embedded in the environments which they are located.
Keywords: Sculpture, urban, design, public area, Burhan Alkar.
1. KAMUSAL ALAN
Kamusal alanlar farklı kültürlerden, dinlerden, sosyal statülerden her
bireye sunulmuş ve açılmış alanlardır. Başka bir tanımla, kentte serbest
kullanımı olan ve herkes tarafından erişilebilir boş alanlardır.
(Gökgür,2008,s.11)
Klasik anlamda kamusal sözcüğü, hakla ilgili ve devlete ait olmak üzere
iki anlam taşımaktadır. Diğer deyişle kamusal alan, kullanımı herkese açık ve
herkesin mülkiyetinde bir yer olup, paylaşımı, düzenlenmesi ve yönetimi resmi
kararlara bağlıdır. (Gökgür,2008,s.12)
Kamusal alan ve kamuoyuyla ilgili kavramlar Avrupa’da 18.yüzyılda
kullanılmaya başlanmakla birlikte, kamusal alanın bir tartışma konusu olarak
ele alınması ve sosyal bilimlere kazandırılması, 1962 yılında Jürgen
Habermas’ın konuya ilişkin çalışması olan “Kamusallığın Yapısal Dönüşümü”
(Strukturwandel der Öffentlichkeit) adlı eseriyle olmuştur. (Kedik,2011,s.230)
Jürgen Habermas kamusal alanı fiziksel ve sembolik anlamda
kullanmıştır. Fiziki anlamda, kamusal alanın cadde, sokak ve meydanlardan
oluşması ve bu alanda toplumun şikâyetlerini belirtmesidir; sembolik anlamda
ise kamusal alanın, kamusal düşünce, kamusal görüş yani bireysel yargılama
oluşumunda gerekli bilgilerin dolaştığı ve basın özgürlüğünün garantide olduğu
bir alan olmasındandır. (Gökgür,2008,s.12)
Richard Sennett’e göre kamusal alan, maddi bir alandır. Kentsel veya
kentsel olmayan bir topluluğun içinde yer alır ve meydan, cadde gibi alanları
içerir. Kamusal alan kentin ruhu ve atmosferidir. Max Weber kamusal alanı,
sosyal sınıflardan, ırklardan, etnik yapıdan insanların karşılaşma yeri olarak
değerlendirmekledir. (Gökgür,2008,s.13,14)
Kamusal alanlar ortak temel özelliklere sahiptir. Hareketliliğin ve
erişimin var olduğu alanladır. Sosyal faaliyetlerin, kültürel faaliyetlerin olduğu,
halkın kullanımına açık alanlardır. Toplumsallaşma, sosyalleşme ve kimlik
alanlarıdır. Kamusal alan sosyal ve mekânsal formların karşılaştığı bir alandır.
Bu alanı tanımlayan öğeler; çevre, ortam ve peyzajdır. Kamusal alanlar sahip
Ümit Niyazi Özcan
[400]
oldukları kültürel nitelikli sanatsal objelerle ve tarihi mimari dokuyla kent
kimliğini oluşturan alanlardır. (Gökgür,2008,s.16,20) (Çil,2010,s.6)
2. KENT VE SANAT
Kent, bir insan ürünü olmakla birlikte, en geniş ölçekli mimarlık eserleri
olup, insanın yaşamını sürdürdüğü ve imkânlarından yararlandığı ortak
noktalardır. Kentler, bir gelişme sürecinin ürünüdülerr ve uzun bir zaman
diliminde var olmuşlardır. Bu nedenle kentsel yaşam biçimleri, daha önceki
yaşam şekillerinden etkilenerek değişip, gelişmişlerdir. (Güç,2005,s.3)
Tarih boyunca değişik kültürleri ve düşünceleri bir araya getiren,
toplumsal ve sanatsal gelişmelerin yaşandığı alan olan kentler, antik çağdan
günümüze kadar insanların ortak amaçlar doğrultusunda toplandığı, fikirlerini
ve deneyimlerini paylaştığı yerler olmuştur. Kentlerin oluşumu ve gelişimi
aşamasında da sanatsal etkinlikler sürekli var olmuş, kent ve sanat her zaman iç
içe olmuşlardır. (Güç,2005,s.6) (Kedik,2011,s.233)
Bir kentin meydanlarını düzenlemenin çevre ile uyumlu birlikteliğini
sağlamanın yollarından biri de açık alanlara yerleştirilecek sanat eserleridir.
Alanlara yerleştirilecek sanat yapıtlarının biçimi ve konusu ise konulduğu
mekânın yapısı, fiziksel, sosyal özellikleri göz önünde bulundurularak
oluşturulabilir. (Güç,2005,s.6,7)
Rönesans öncesi uygarlıklarda heykel, mimari mekâna bağımlıydı. Böyle
olunca etrafında gezilememiş, ancak cepheden görülebilmişlerdir.
“Rönesans'ta ise heykel, ilk defa mekân kurucu olarak Michelangelo'nun
Roma'da Campidoglio Meydanı’na yerleştirdiği Marcus Aurelius heykeli ile
kent meydanında yerini almış, mimari yapı ve çevre ile bağımsız bir biçimde
ilişkiye girmiş ve kent görüntüsüne yeni bir anlam
kazandırmıştır.”(Güç,2005,s.6)
Rönesans’la birlikte bir ölçüde mimariden koparak kendi bağımsızlığını
elde eden ve yavaş yavaş kentsel mekânların odağı haline gelmeye başlaması
Barok dönemde başlayıp 20.yüzyıla uzanan bir süreci kapsar.
(Kedik,2011,s.236)
“Modern dünyada artık, heykelin iç mekândan dış mekâna taşınması ile
kentlerdeki açık alanların, meydanların, dolayısıyla kentin daha çağcıl bir
görünüme kavuşturulması, bununla birlikte heykel ile buluşturulması ve onların
birlikteliği için sanatçıların bu yönde mücadeleleri olumlu, somut birer
örnektir. Sanatçıların bu çabaları, yani kenti ve çevreyi daha duyarlı, estetize ve
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[401]
yaşanabilir kılma uğraşları, o alanda yaşayan insanları da çevreye karşı daha
duyarlı hale getirmede büyük bir etken olmuştur”. (Güç,2005,s.7)
3. AÇIK ALAN HEYKELLERİNİN TASARIMI VE ÇEVRE İLE
İLİŞKİLERİ
Açık alan heykel uygulamalarının çevreyle ilişkisini destekleyen
öğelerden söz edildiğinde, öncelikle kent mekânında yer alacak heykel
tasarımlarında birlik, oran, ölçek, uyum ön plana çıkar. Kamusal alandaki sanat
objelerinin toplumla olan ilişkisi de, heykelin çevreyle ilişkisini ilgilendiren
önemli bir konudur. (Kurtslan,2005,s.105)
Kentsel mekânlarda yapılan düzenlemelerde sanatsal özellikler dikkate
alınmalıdır. Estetik değerlerden yoksun olarak fiziksel çevreyi oluşturmak
mümkün olamaz. Açık alan heykelleri, kentsel mekânları görsel açıdan
güzelleştiren, daha yaşanılabilir duruma getiren unsurlardan biridir. Toplumsal
yaşamın biçimlenmesinde önemli bir konuma sahiptirler. Diğer yandan bu
heykeller, insanların yaşamlarını olumlu etkileyerek, kamusal alanların
anlamlandırılmasında aktif bir biçimde rol almaktadırlar. (Güç,2005,s.14)
Tasarım aşamasında sanatçıya önemli görevler düşmektedir. Sanatçı
toplumu iyi tanıyan, çağa uyum sağlayabilen, yeniliklere açık bir anlayışa sahip
olmalıdır. Kamu alanındaki heykeller görsel açıdan yerleştirileceği mekâna
fiziksel ve psikolojik olarak uyum sağlamalıdır. Bu noktada, heykelin alandaki
boyutları (genişlik, yükseklik, hacim, vs) önem kazanır. Alana göre küçük
yerleştirilen heykel istenilen etkiyi sağlayamaz ve mekânda kaybolur. Diğer
yandan yerleştirildiği mekâna göre çok büyük ölçülere sahip heykellerde yine
olumsuz etkiler bırakır. Her iki durumda da heykel, gerçek anlam ve amacını
kaybeder. Ancak doğru tasarlanmış ve mekâna uyum sağlamış doğru ölçülere
sahip heykeller istenilen görsel ve psikolojik etkiyi sağlar ve dinamizmi
gerçekleştirir. Bu nedenle, belli bir alana yönelik heykel tasarlanırken, görsel ve
plastik etkileri kentin mimarisiyle, mekânı ile birlikte düşünülmelidir.
(Güç,2005,s.15,16)
Kamusal alanlardaki toplumsal açıdan çevreyle ilişkisini sağlayan anıt
heykellerin konuları daha çok tarihi anlam ifade eden olaylardır. Bu heykellerin
19.yüzyıla kadar çoğunun ülke tarihini ilgilendiren başarılara, zaferlere atfen
yapıldığını görülür. (Çil,2010,s.19)
“Kamusal alanda sanatın değişimi şüphesiz toplumsal gelişmelerden de
etkilenmiştir. 19.yüzyıl başlarında endüstri devrimi ve sanayileşme ile birlikte
Ümit Niyazi Özcan
[402]
geleneksel sanat anlayışının değişmesine yol açan bir süreci beraberinde
getirmiştir. Özellikle sanayi devriminin getirisi olan teknoloji, malzeme ve
teknik olanaklar kamusal alanda yapılan sanat objelerine kolaylıklar getirerek,
teknik olarak farklılaşmalara zemin hazırlamasıyla kamusal alanda üretilen
sanat yapıtlarında kökten değişimler kaçınılmaz olmuştur.” (Çil,2010,s.21)
Gerek kamu, gerekse park-bahçe heykelleri, 20.yüzyıla kadar belirli bir
nesneyi veya konuyu tasvir ederek yapılmışlardır. Fakat 20.yüzyıla gelindiğinde
anıt heykelcilik giderek gücünü kaybetmiştir. Dönemin ilk yarısında ise soyut
ifadeler ağırlık kazanmıştır. (Çil,2010,s.20,21) (Görsel 1-30)
4. ANIT HEYKELCİLİĞİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Kamu mekânlarına heykel yerleştirme geleneği klasik dönem Yunan
sanatıyla başlar. Klasik Yunan ve Hellenistik dönemde alanlara ya da agoralar,
tapınaklar, tiyatrolar gibi yapılara konan heykelleri dini sosyal ya da politik
işlevi olmuştur. (Osma,2003,s.15,16)
Roma Dönemi’nde, ayakta veya at üzerinde gösteren imparator heykelleri
kamu alanlarına dikilmekteydi. Bu heykellerin dikiliş amacı imparatoru
onurlandırmakla birlikte onun politik kimliğini vurgulamaktı. (Osma,2003,s.16)
Romalılar, zaferle döndükleri seferler sonrasında, kazandıkları başarıları
simgeleyen anıtlar dikmeyi de gelenek haline getirmişlerdir.
Roma Uygarlığı’nın ve geleneğinin devamı olarak gelişen Bizans
sanatında imparator heykelleri, M.S. 4-5. yüzyıllarda forumlara dikilmiştir. Bu
heykellerde imparator, yüksek bir sütun üzerinde ayakta ya da at üzerinde tasvir
edilmiştir. Bu yüzyıllarda İstanbul’da kamusal alanlara çok sayıda heykel
dikilmiştir. Ancak günümüzde tümüyle ayakta olan bir örnek mevcut değildir.
(Osma,2003, s.16)
Tarihi süreçte daha çok mimari içerisinde yer alan ve mimariye bağımlı
heykelin ilk defa açık alanlara çıkması Avrupa’da Rönesans döneminde
olmuştur. Böylece heykel hem mimariyle ilişkisini sürdürmüş hem de bağımsız
bir konuma sahip olmaya başlamıştır. (Kedik,2011,s.236)
Rönesans döneminde, önemli kişilerin heykellerinin yapılmasına
15.yüzyılın ikinci yarısında Floransa’da başlanmıştır. Bu anıt heykeller,
yöneticinin zaferinin kutlanması amacına yönelik olduğu gibi resmi ya da
kamusal yararlılıklar gösteren kişilerin anısına da dikilmiştir. (Osma,2003,
s.16,17)
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[403]
Rönesansla birlikte bir derece mimariden ayrılıp bağımsızlığını elde eden
ve kentsel alanlarda yerini almaya başlayan heykelin gerçek anlamda kamusal
alanlarda yer alması Barok dönemle başlar. Bu dönemde, Fransa kralları kendi
heykellerini yaptırmışlardır. (Kedik,2011,s.236) (Osma,2003, s.17,18)
19.yüzyılda heykel kamusal alanlarda ve halkın arasında yer alan bir
sanat olmuştur. Bu durum 20.yüzyıla kadar devam etmiş; daha sonra heykel,
meydanlardan galerilere taşınmaya başlamıştır. (Kedik,2011,s.236,237)
5. TÜRKİYE’DE HEYKEL SANATININ GELİŞİMİ
5.1. CUMHURİYET ÖNCESİ TÜRK HEYKEL SANATI
İslâmiyet’in tasvir konusundaki hükümlerinin yanlış yorumlanması
sonucu Osmanlılar, 19.yüzyılın sonlarına kadar heykel sanatına uzak
durmuşlardır. Bunun yerine bitkisel ve geometrik süslemeye yönelmişlerdir.
Osmanlılar’da Sanayi – i Nefise’nin kurulmasından önce saray çevresinde
heykele ilişkin bazı girişimler olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman’la Mohaç
seferine katılan Sadrazam İbrahim Paşa, Budapeşte’de görüp beğendiği birkaç
heykeli, dönüşünde İstanbul’a getirmiş ve heykelleri Sultanahmet’teki sarayına
koydurmuştur. Ancak paşanın bu tutumu hoş karşılanmamış ve eleştirilmiştir.
(Gezer,1984,s.7)
(Osma,2003,s.19)
Sultan Abdülaziz, 1867’de Avrupa gezisine çıkmıştır. 30 Haziran
1867’de Lyon Garı’nda 3.Napolyon tarafından karşılanmıştır. Yurda dönüşünde
kendi heykelinin yapılması için emir vermiştir. Bunun üzerine heykeltıraş
C.F.Fuller, İstanbul’a çağrılmıştır. Fuller de Sultan Abdülaziz’in at üzerinde
heykelini yapmıştır. (Giray,1999,s.492) (Osma,2003,s.20)
Bu dönemde Avrupa ile sürdürülen kültürel ilişkiler sırasında, saray
çevresinin Batılı sanatçılara ve özellikle de figüratif sanatlara olan hoşgörülü
yaklaşımı sonucunda Osmanlı İmparatorluğu, böyle bir eksikliği hissetmiş ve
1883’te güzel sanatlar ve heykel eğitimini verecek kurum olan Sanayi-i Nefise
Mektebi kurulmuştur.
Heykelle ilgili başka bir girişim de 19.yüzyılda 2.Abdülhamit döneminde
(1876-1909) olmuştur. Sultan, İstanbul’u modernleştirmek amacıyla kentin bazı
alanlarını bir planlama ve imar çalışmasının yapılmasını istemiştir. Tasarlanan
projelerden biri de Beyazıt Meydanı’na yöneliktir. Ancak proje
uygulanmamıştır. (Osma,2002,s.294)
Ümit Niyazi Özcan
[404]
Yirminci yüzyılın ilk başlarından itibaren İstanbul ve diğer kentlerde
anıtlar görülmeye başlanmıştır. 31 Mart olayı anısına dikilen Abide-i Hürriyet
anıtı (1909-1911) ve Konya Ziraat Anıtı, bu dönemin örneklerindendir. Her iki
anıt da Birinci Ulusal Mimarlık üslubuyla yapılmıştır. (Osma,2002,s.294)
Burada Avrupa akademilerinin paralelinde olan bir eğitim sistemi
uygulanmıştır. Cumhuriyet öncesi heykeltıraşlarımızdan olan Yervant Osgan ile
heykel uygulamaları başlamıştır. Heykel bölümünün ilk öğrencisi İhsan
Özsoy’dur. Daha sonra İsa Behzat, Mehmet Mahir Tomruk, Nijad Sirel, Mesrur
İzzet, Basri ve Mehmet Bahri katılmışlardır. Bu heykeltıraşlarımız, devlet
desteği ile heykel eğitimi için Avrupa’ya gönderilmişledir. Ayrıca erken
Cumhuriyet devri heykeltıraşlarını da yetiştirmişlerdir.
5.2. ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ HEYKEL SANATI VE
CUMHURİYET’İN İLK HEYKELTRAŞLARI
Sanayi – i Nefise’nin kurulmasından sonra sanatçılarımız devlet
teşvikiyle bilgi ve tecrübelerini geliştirmek amacıyla Avrupa ülkelerine eğitime
gönderilmişlerdir. Yurda dönen sanatçılarımız, batılı heykel sanatını ülkemizde
tanıtıp uygulamışlar ve Cumhuriyet’in diğer kuşak heykeltıraşlarını da
yetiştirmişlerdir.
Erken Cumhuriyet dönemi heykeltıraşlarımız, önceki döneme göre daha
bağımsız eseler ve üsluplar ortaya koymuşlardır. Klasik ve natüralist ekollerle
birlikte dönemin anlayışları doğrultusunda da eserler vermişlerdir. Konu olarak
büstler, mitolojik betimlemeler, günlük hayattan sahneler ve soyut biçimlemeler
görülmektedir. (Okay,2002,s.22)
1923 sonlarına kadar çevresinde heykel görmeye alışmamış olan Türk
toplumu, bu dönemden itibaren heykelle karşılaşmaya başlamıştır. Toplumdaki
tutum ve yargıların giderilmesi için ilk başta Atatürk’ün heykelleri yapılarak
halkın ön yargıları giderilmeye çalışılmıştır.
Ratip Aşir Acudoğu, Ali Hadi Bara, Zühtü Müritoğlu, Mustafa Nusret
Suman, Ahmet Kenan Yontuç, Sabiha Bengütaş ve Nermin Faruki erken
Cumhuriyet dönemi heykeltıraşlarımızdandır.
6. ÇAĞDAŞ TÜRK HEYKELİNİN GELİŞİMİNDE KAMUSAL
TALEPLER
Başlangıçta devletin öncülüğü altında ortaya çıkan heykel sanatı, daha
çok kamunun talepleri doğrultusunda gelişmiştir. Cumhuriyet’in kurulmasını
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[405]
izleyen uzun bir süreçte bu gelişimi görmek mümkündür. Bundan dolayı heykel
sanatımızın niteliklerinin ve gelişimlerinin artmasında, çağdaş çizgiye
ulaşmasında kamusal güçler katkıda bulunmuşlardır. Başta Kültür Bakanlığı,
belediyeler, valilikler, bakanlıklar gibi kamu kurum ve kuruluşları heykel
sanatını desteklemişlerdir. Kamusal talepler, heykelin eğitiminin,
uygulamalarının, yorumlarının bu alanda çağdaş dünyaya ayak uydurması ve
yeni başarılar elde etmesi yönünde önemli rol üstlenmişlerdir. Heykel sanatının
niteliğinin ve gelişiminin çıkış noktasının bu yönde belirdiği de söylenebilir.
Kamu kurum ve kuruluşlarının yanında özel kurum ve kuruluşlar da heykel
sanatının niteliğine ve gelişimine katkıda bulunmuşlardır.
(Kedik,Savaş,2002,s.80,81) (Gezer,1973,s.39)
1951 – 1953 yılları arasında önemli heykel uygulamaları Anıtkabir’de
gerçekleştirilmiştir. 1960 askeri müdahalesiyle Atatürk’e ve devrimlerine
bağlılığı canlandırmak amacıyla anıt yapımı çoğalmıştır. Anıtlar, bu yıllardan
başlayarak giderek artan bir hızla üniversite kampüslerindeki yerlerini almaya
başlarken, heykel – mimari birlikteliği de terk edilmeye başlanmıştır.
(Yaman,2011,s.78)
1970’li yıllardan başlayarak heykel sanatımızın kent mekânlarında özgün
eserler olarak yer alması konusunda birtakım çalışmalar yapıldığı
gözlemlenmektedir. İlk olarak Cumhuriyet’in 50.yılında, İstanbul’un değişik
yerlerine konulmak için yirmi tane heykel yaptırılmıştır. Konu ve
uygulamalarda özgün davranan sanatçıların heykelleri, kentin uygun görülen
yerlerine dikilmiştir. Yine 1970’li yıllarda Erzurum Valiliği, Aziziye Anıtı’nı;
Urfa Valiliği de Atlı Atatürk Anıtı’nı yarışmalarla yaptırmıştır.
1980’li yıllara ulaşan süreçte Türk siyasal ve kültürel değişimleri, heykel
sanatının gelişiminde yeni durumlara neden olmuştur. Bu sürede olumlu
etkinliklerin başladığı görülmektedir.
“12 Eylül 1980 darbesi sonrasında ve Atatürk’ün doğumunun yüzüncü
yılı kutlamaları kapsamında Atatürk’ün anısını yeniden tazeleme gereği
duyularak anıt ve heykel yapımına hız kazandırıldığı görülmektedir.”
(Yaman,2011,s.78)
Bu dönemde bir başka heykel yaptırma etkinliği Ankara’da başlamıştır.
Dönemin belediye başkanı olan Ali Dinçer, kentte oluşturulan yeni yaya
bölgelerine heykel koydurmak üzere yeni girişimlerde bulunmuştur. Gazi
Eğitim Enstitüsü öğretim görevlilerinden Burhan Alkar, Remzi Savaş ve Metin
Yurdanur’a heykeller yaptırılır. Fakat Burhan Alkar’ın soyut anlayışta
Ümit Niyazi Özcan
[406]
gerçekleştirdiği eserinin konulduğu yer, çevre düzenlemesi anında tahrip
edilmiştir. Aynı bölgeye konulan Barış heykeli, günümüzde yerinde olup
sanatsal etkinliğini sürdürmektedir. Yine 1980’li yılların sonunda Toprak
Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü’nde “Hasat Sonu” isimli anıt için yapılan
yarışmada Burhan Alkar birinci olmuş ve uygulamayı yapmıştır.
1990’lı yıllarda İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açık alanlara
üç boyutlu çağdaş sanat yapıtları yerleştirme etkinliği düzenlenmiştir. Bu
etkinlik sonucu Meriç Hızal, Rahmi Aksungur, Vedat Somay, Ertuğ Atlı, Ayşe
Erkmen gibi heykel sanatçılarının özgün ve çağdaş eserleri konulmuştur. Aynı
dönemde Çukurova Üniversitesi Atatürk ve Gençlik Anıtı, Turhal Anadolu
Uygarlıkları Anıtı, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Atatürk ve Gençlik
Anıtı ve yine Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Atatürk Anıtı, Burhan Alkar
tarafından gerçekleştirilmiştir.
7. HEYKELTRAŞ BURHAN ALKAR VE ANIT HEYKELLERİ
7.1. BİYOGRAFİSİ
Burhan Alkar, 24 Aralık 1928’de (Tashih 1930) Bulgaristan’ın Filibe
kentinde doğmuştur. Babası, saraçlıkla uğraşan, atlara koşum takımları, çarık ve
deri işleri yapan Pamukçuoğlu Mehmet Efendi’dir. Annesi, ev hanımı
Solakçıoğlu Hatice Hanım’dır. Anne tarafı, Filibe’nin on kilometre kadar
güneyinde bulunan Kuklen Köyü’nde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Dört yıllık
ilkokul dönemini eski ve yeni Türkçe ile birlikte Bulgarca da eğitim yapan
Filibe Rüştiyesi’nde okumuştur.
1938’de dedesinin ölümünden sonra ailesi, köydeki arazi ve mallarını
satarak zor şartlar altında Manisa’nın Turgutlu ilçesinde oturan dayılarının
yanına yerleşmişlerdir. İlkokul beşinci sınıfı Turgutlu İlkokulu’nda okumuştur.
Ortaokulda özellikle resim öğretmeni Mehmet Marangozoğlu kendisi ile
yakından ilgilenmiştir. Öğrenimine 1944’te Adana Öğretmen Okulu’nda devam
etmiştir.
1947’de Adana Öğretmen Okulu’ndan mezun olmuştur. Mezuniyetinden
hemen sonra Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girmek için dosya hazırlamış ve
göndermiştir. Bu arada Bingöl’ün Solhan İlçesi’nin Ardüşen Bucağı’na ilkokul
öğretmeni olarak tayini çıkmıştır. Buradaki görevi sırasında Gazi Eğitim
Enstitüsü’nden ilk sınavı kazandığına dair haber almış, ancak olumsuz hava
şartları yüzünden Ankara’ya sınava gidememiştir. Ardüşen’de sekiz ay
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[407]
öğretmenlik yaptıktan sonra 1948’de ikinci bir ön hazırlıkla Gazi Eğitim
Enstitüsü’ne müracaat etmiş ve sınavla resim-iş bölümüne girmiştir.
1951’de Gazi Eğitim Enstitüsü’nden mezun olan Burhan Alkar’ın,
Erzurum Lisesi’ne resim öğretmeni olarak tayini çıkmıştır. Buradan üç sene
sonra askerlik nedeniyle ayrılmıştır. 1953-1955 yılları arasında askerlik görevini
yerine getirmiştir. 1955’te askerliğini bitirmiş ve Avrupa sınavlarını beklerken,
Pulur Öğretmen Okulu’na tayini çıkmıştır.
1958’de Gazi Eğitim Enstitüsü’ne modelaj asistanı olarak girmiştir.
Sanatçı, 1960’da Fransa bursu kazanarak Paris Jülien Akademisi’ne girmiş ve
Mougene’in öğrencisi olmuştur.
Burhan Alkar, Jülien Akademisi’ndeki eğitimini, akademinin kapanışına
az bir zaman kalana kadar devam ettirmiştir. Burs süresi dolduğu için 1961’de
yurda dönmüş ve Gazi Eğitim Enstitüsü’ndeki asistanlık eğitimine devam
etmiştir. Sanatçı, daha sonra kazandığı devlet bursu ile 1961-1965 yılları
arasında Paris Beaux-Arts’a gitmiş, burada Leyque’in atölyesinde heykel
eğitimi yapmıştır.
1965 yılında Paris’te heykel eğitimini tamamlayarak yurda dönen sanatçı,
Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretim görevliliğine başlamıştır. Bu görevini
1977’ye kadar sürdürmüştür.
Sanatçı, 1973’te ilk girişimi olanŞanlıurfa Atatürk Anıtını
gerçekleştirmiştir.1977’de Gazi Eğitim Enstitüsü’ndeki hocalık görevinden
emekliye ayrılmıştır.Anıtsal çalışmaları için Ankara Ostim’de büyük bir atölye
kurmuş ve o zamandan itibaren yoğun bir çalışma dönemine girmiştir.
10 Mayıs 1989’da ilk kişisel sergisini açmıştır. Aynı yıl, TMO Vakfı’nın
maddi katkıları ve Gazi Üniversitesi plastik sanat eğitimi öğretim elemanlarının
katılımı ile kurulan Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü Dr. Ahmet
Özgüneş Plastik Sanatlar Uygulama Merkezi’nde 1994’e kadar sanat
eğitmenliği yapmıştır.
Sanatçı, şu an yaşamını Ankara’daki evinde sürdürmektedir. Ostim’deki
ve evinin altındaki atölyelerinde heykel faaliyetlerine devam etmektedir.
(Görsel 31-36) (Burhan Alkar ile yapılan görüşmeler: 12.12.2008, 11.02.2009,
30.10.2014)
7.2. ANIT HEYKELCİLİĞİ
Burhan Alkar, uzun yıllar resim çalışmaları yapmıştır. Ancak özellikle
yağlı boya eserlerinde kullandığı boyaların kalitesizliği, renklerin bozulması,
Ümit Niyazi Özcan
[408]
cansızlaşması, soluklaşması gibi nedenler kendisini heykele yönelten sebepler
olmuştur. Anıt heykel yapımına başlamasında 1961 – 1965 yılları arasında
bulunduğu Paris Beaux-Arts’taki atölye hocası Monsieur Leyque etkili
olmuştur. 1967 yılından itibaren anıt heykel yapımına başlamıştır. İlk anıt
eserlerinden olan Ankara’daki Komando ve Şanlıurfa Atatürk anıtları, anıt
çalışmalarının alt yapısını oluşturan ve kendisine büyük ölçüde deneyimler
kazandıran uygulamalardır.
Anıt heykelleri, bol figürlerden oluşmaktadır. Eserlerini üstten gelen
ışıkla yapmıştır. Kompozisyonlarında ışık – gölge ilişkisine rastlanır.
Tasarımlarını yaparken eserlerinin fiziki durumlarını, kamusal alandaki
konumlarını ve vurgulaması gerekli yerleri dikkate almıştır. Heykellerini kendi
özgün düşüncesiyle birlikte ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının özelliklerini de
dikkate alarak tasarlamıştır. Atölyesinde dökümhane oluşturmuş ve eserlerinin
dökümünü gerçekleştirmiştir. Yurt içinde olduğu gibi yurt dışı ülkelerin kamu
alanlarında da anıt heykelleri vardır. Anıt eserlerinin çoğunun peyzajını Prof.
Dr. Yüksel Öztan yapmıştır. (Burhan Alkar ile yapılan görüşmeler: 10.04.2009,
30.10.2014)
7.3. HEYKEL HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
“Plastik sanatları bir dalı olan heykel, boşlukta kitle düzenleme sanatıdır.
Heykel, ağır akan nehirden farksızdır. Diğer dallar gibi bütün akımlara, her
düşünceye hemen açık olan bir sanat dalı değildir. Heykelde, ağırlığı olan
madde söz konusudur. Bunun teknik zorluğu yanında, akımlar açısından da
hemen uygulamaya yönelik bir alan değildir. Diğer sanat dallarına göre
imkânları farklıdır. Heykel olan her şeyi kabullenmiş bir kişiyim. Heykel
tanımlamalarında ayrıcalığı sevmem. Heykeli, figüratif, soyut diye
adlandırmam. Öncelikle, heykel olmalı. Özden uzak olmamalı, heykelin
sorunlarını açıklamalı. Sadece mühendislik olmamalı, mutlaka bir düşünce
ürünü olmalıdır.”(Burhan Alkar ile yapılan görüşmeler: 10.04.2009,
30.10.2014)
7.4. KENT VE HEYKEL HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
“Heykeller, günümüzde beton yığınlarından boğulan kentlerin canlanıp
nefes aldıkları, kişilik, renk ve anlam kazandıkları kültür değerleridir.
Meydanları, parkları heykelsiz kentler; duyarsız, görmeyen, konuşmayan
durgun bir yaratıktan farksızdır. Heykeller ve anıtlar kentin simgeleridirler. İlk
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[409]
insanla başlayan ve günümüze kadar ulaşan bu sanat dalı, beton yığınlarından
boğulan kentlerin canlanıp, adeta soluk aldıkları ve kişilik kazandıkları
sembollerdir. Heykeller, ancak kentlerde gerçek kimliklerine ve görünümlerine
kavuşurlar. Genelde dış mekân elemanı olan ve kent içinde yerleri, konumları
peyzaj mimarı, kent plancıları ve mimar işbirliği ile belirlenen heykellerin
bulundukları açık ve yeşil alanlar kentlerin daima en renkli, en anlamlı ve ilginç
alanlarıdır. Toplumun ilgi ve beğenisini kazanan heykeller genellikle kent için
üstün birer sanat harikasıdırlar. Bu tür eserler kente kazandırdıkları estetik
görüntü yanında yüzyıllar sürecek sanat eğitimi ile kültür hizmeti görevini de
üstlenmiş olurlar. Hiçbir sanat dalı, topluma bu denli yakın, bu denli açık ve
cömert değildir.” (Burhan Alkar ile yapılan görüşmeler: 10.04.2009 ,
30.10.2014)
8. ANIT HEYKELLERİ
8.1. ERZURUM AZİZİYE ANITI (1975)
Anıt, şehir merkezinin hemen girişinde, Vani Efendi Mahallesi Aziziye
Parkında yer almaktadır. Eser, parkın içinde geniş ve düz bir alanda
konumlandırılmış olup, rahatlıkla görülebilmektedir. Ancak çevresi bakımsız
durumdadır. Erzurum valisi Necmettin Karaduman, bu anıtın yapımı için
öncülük etmiştir. Uygulamayı yaptıran Erzurum Belediyesi’dir. Anıtın çevre
düzenlemesini peyzaj mimarı Prof. Dr. Yüksel Öztan yapmıştır.
Eser, Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında 8-9 Kasım 1877'de
yapılan savaştı anlatmaktadır. 4 Kasım 1877 yılında takviye birliklerle güçlenen
Ruslarla yapılan Deveboynu Muharebesi'ni kaybeden Türk ordusu Erzurum
Aziziye tabyasına kadar geri çekildi. Rusların bu şehri alması halinde bütün
Doğu Anadolu'nun ellerine geçebileceğinden korkan Ahmet Muhtar Paşa şehrin
savunulmasını emretti. Bu arada durumu fırsat bilen Rus
yanlısı Osmanlı vatandaşı olan Ermeni çeteleri, Aziziye tabyalarındaki
askerlerin yanına gizlice sokuldu ve Türk askerlerinin kullandığı parolaları
öğrendi. Türk hattını çökertecek bir saldırıyı Ruslarla planladı. Bunun hemen
ardından 8 Kasım'ı 9 Kasım'a bağlayan gece, Erzurum'un Aziziye Tabyası'na
girerek nöbetçileri öldürdüler. Bu baskına, Tabyayı koruyan Türk askerleri
uykuda hazırlıksız şekilde yakalandı ve içe sızan Ermeni çetecilerince kılıçtan
geçirildi. Arkadan gelen Rus askerleri ise hiçbir zorlukla karşılaşmadan tabyayı
ele geçirdi. Ahmet Muhtar Paşa, ihtiyat kumandanı Kaptan Mehmet Paşaya iki
Ümit Niyazi Özcan
[410]
tabur vererek Aziziye istikametine gitmesini ve istihkâmlar içine girerek
düşmanı atmasını emretti. (Grane,1879,s.399)
Bu arada durum halka bildirildi. Sabah ezanından hemen sonra "Moskof
(Rus) askeri Aziziye Tabyası'nı ele geçirdi" şeklinde
minarelerden Erzurum halkına haber verildi. Erzurum halkı, Nene
Hatun önderliğinde toplanıp Aziziye Tabyası'na doğru kazma, kürek, av tüfeği
ellerine geçirdikleri her silahla Osmanlı askerleriyle birlikte saldırıya geçti.
Halkın kendi üstüne gelmesi şehir merkezine ilerlemeye hazırlanan Rus ordusu
açısından tam bir sürpriz oldu. Bu beklenmedik karşı saldırı karşısında tabyaya
yerleşmiş olan Rus askerleri, Ermeni çeteler gelen halka tüfeklerle yaylım ateşi
açtılar. Ölenlere karşın sayıca kalabalık halk ve askerler cesurca ilerlemeye
devam ettiler. Sonuçta, Ruslar ve Ermeni komitacılarla göğüs göğüse, geceden
sabaha saatlerce süren muharebe sonucunda tabya ve kışla Osmanlı ordusu ve
halk tarafından geri alındı. (Grane,1879,s.399)
Bu durum, Erzurum’un tarihine mal olmuş kahramanlıklardan bir
örnektir. Anıttaki kitleyi oluşturan figürler, meyilli bir arazide olup, bir çığ
kitlesi gibidir. Başta Nene Hatun elinde satır, sağında yine elleri satırlı ve
bıçaklı genç kızlar, diğer tarafta silahlarıyla yaşlı Erzurumlular ve en yukarıda
palasıyla Ahmet Muhtar Paşa, düşmana meydan okur bir ifadeyle tasvir
edilmişlerdir. Arka tarafta yine çocuk, genç kadın ve yaşlılardan oluşan grup,
ana kitleye destek olmaktadır. Bu anıtı, Aziziye destanını ayrıntılarıyla anlatan 2
X 35 metrelik rölyef grubu zenginleştirmektedir. Anıtın çevresindeki 27 ila 35
metre uzunluğundaki sütunlar da tabyaları simgelemektedir. (Görsel 37-38)
8.2. ANKARA BARIŞ ANITI (1977)
Eser, Cumhuriyet Mahallesi Sakarya ve Tuna Caddelerinin kesişiminde
yer almaktadır. Çevresinde kamu binası, iş hanları ve sosyal mekânlar
mevcuttur. Açık bir meydanda bulunmamasına rağmen, halkla bütünleşmiş
konumdadır. 2014 yılı itibarıyla anıtın bulunduğu Sakarya Caddesi’nin çevre
düzenlemesi ve alt yapı çalışmaları yapılmaktadır. Anıtın kaide ve yer seçimini
peyzaj mimarı ve dönemin belediye bahçeler müdürü Metin Çilay yapmıştır.
Dönemin Ankara Belediye Başkan Ali Dinçer tarafından yarışma sonucu
yaptırılan sekiz kent heykellerinden biridir. 1970’ler, öğrencilerin sağ-sol
problemi yüzünden çatıştıkları yıllardır. Sanatçı bu eseri o döneme tepki olarak
yapmıştır. Gençlerin birbirlerine saldırmaları yerine barış içinde güzel günleri
yaşamalarını vurgulamıştır. Sanatçının gerek içerik, gerek kompozisyon ve
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[411]
plastik değerleri açısından başarılı bulduğu bir eseridir. Eser sık sık saldırılara
uğramıştır. (Görsel 39-41)
8.3. ANKARA ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ TARIMCI
ATATÜRK ANITI (1981)
Eser, Emniyet Mahallesi Söğütözü Caddesi ve Çiftlik Caddesi çıkışının
kesişiminde, tepelik üzerinde konumlandırılmıştır. Etrafında Atatürk Evi,
AOÇ’nin üretim tesisleri ve özel şahıslara ait sosyal mekânlar bulunmaktadır.
Her ne kadar kütlesi ile çevreden rahatlıkla görülebilmekteyse de üzerinde
bulunduğu Söğütözü Caddesi’nin 2014’teki yol çalışmalarında genişletilmesi ve
ön peyzajının caddeyle birleştirilmesi sonucunda halk ile olan etkileşimi
olumsuz yönde etkilenmiştir.
Tarım Orman Bakanlığı’nın isteği üzerine Atatürk Orman Çiftliği
üstlenmiştir. Yarışmayla yapılmıştır. Çevre düzenlemesini peyzaj mimarı Prof.
Dr. Yüksel Öztan yapmıştır. Dökümü on yedi günde, uygulaması geçmişinise
dört buçuk ay içinde olmuştur. Anıtın ön cephesi günümüz tarımını arka cephesi
da ge tarımını simgelemektedir.
Kaide üzerinde önde Atatürk, sağında bolluk ve bereket sembolü kadın
figürü, solunda elinde kazma olan tarım işçisi ve onun yanında da tarım
teknisyeni figürleri vardır. Arka tarafta köylü, çoban ve koyunlar vardır.
Atatürk, elindeki Orman Çiftliği’nin tapusunu halka verirken tasvir edilmiştir.
Diğer figürler de bu mutluluğu yaşamaktadır.
Sol duvardaki rölyefler, geçmişin tarımını, Orman Çiftliği’nin proje
dönemini ve kara saban olan dönemdeki ziraatı simgeler. Yazılar, buranın çiftlik
olarak nasıl seçildiğini ve nelere dikkat edildiğini vurgulamaktadır. Burada
Atatürk’ün tarımla ilgili sözleri vardır. Bu anıt, büyük önderimizin, tarım
konusunda düşündüklerini, yaptıklarını; toplumumuz, günümüz ve gelecek
kuşaklar için üç boyutlu belge hâline getiren önemli bir eserdir. Anıtın önündeki
havuz ve su, anıta ayrı bir canlılık ve zenginlik vermektedir.
Sağ duvardaki rölyefler, bugünün yani makineli çağdaş tarım endüstrisini
ve tarımda sanayinin fabrikalarla gelişmesini ifade eder. Rölyefteki tarımcılar,
Atatürk’ün traktörle çalışmasını izlemektedirler. Ağaç, tarımın kaynağını; güneş
de tarımda parlak geleceği ifade etmektedir.
1987 Aralık ayında üst taraftaki sol duvar rölyeflerinin bir bölümü
çalınmıştır. Sanatçının sözlü ve yazılı müracaatlarına rağmen rölyefler, yönetim
tarafından yaptırılmış ancak yerine konulmamıştır. Ekim 2014 tarihindeki
Ümit Niyazi Özcan
[412]
incelememiz sırasında alt taraftaki sol duvar rölyeflerinin de çalındığı tespit
edilmiştir. (Görsel 42-47)
8.4. ANKARA SEYMENLER ANITI (1983)
Anıt, Gaziosmanpaşa Mahallesi İran Caddesi’ndeki Seymenler Parkı
içinde yer almaktadır. Kuzeyinde eski Cumhurbaşkanlığı Köşkü olup, yakın
çevresinde sosyal mekânlar mevcuttur. Anıt, etrafındaki ağaçlık alanlardan
dolayı rahatça görülememesine rağmen halkla iç içedir.
Ankara Valiliği’nin isteği üzerine, Ankaralı sanatçılar arasında yapılan
yarışma sonucu gerçekleşmiştir. Yarışmayı Burhan Alkar kazanmıştır. Para
konusunda büyük sıkıntılar yaşanmıştır. Fakat dönemin bahçeler müdürü Metin
Çilay’ın girişimiyle sanatçıya dört ton bronz hurda verilmiş, buna rağmen
kendisi masraf yaparak anıtı tamamlamıştır.
Anıt, seymenlerin savaş ve barış dönemlerini simgelemektedir. Şahlanan
atın üzerindeki elinde bayrak olan seymen, savaş dönemlerini; saz çalan ve
oynayan seymen de barış dönemlerini simgelemektedir. Anıtın ön tarafındaki
duvarlarda yine seymenleri simgeleyen iki rölyef ve Atatürk’le seymenlerin
Dikmen sırtlarında yaptıkları konuşmaları içeren yazılar vardır. Ne yazık ki bu
bronz yazılar sökülmüştür. Anıt, bakımsız, ilgisiz ve kendi hâline terk edilmiş
durumdadır. Merdivenlere ve rölyef duvarlarına uygun olmayan tamirler
yapılmıştır. Sanatçının sözlü ve yazılı müracaatları karşılık görmemiştir. (Görsel
48-52)
8.5. ANKARA ODTÜ GENÇLİK ANITI (1986)
Eser, kampüsün güneyindeki stadyumun önünde olup, etraftan rahatlıkla
fark edilmektedir. Anıt yaptırma komisyonu tarafından yarışmayla
gerçekleştirilmiştir. Çevre düzenlemesi peyzaj mimarı Prof. Dr. Yüksel Öztan
tarafından yapılmıştır.
Dünya’yı simgeleyen küre üzerindeki Atatürk’ün bronz harflerle yazılmış
sözü seneler önce sökülmüş, ancak yerine konmamıştır. Yörünge ile diagonal
figürler, uzaya gidişi ve tümüyle uzay çağını simgelemektedir. (Görsel 53-55)
8.6. ANKARA TOPRAK MAHSÜLLERİ OFİSİ HASAT SONU
ANITI (1989)
Anıt, Kızılay Mahallesi Milli Müdafaa Caddesi ve Kumrular Caddesi
kesişiminde yer almaktadır. Çevresinde Güven Park, dolmuş park alanı, iş
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[413]
hanları ve kamu yapıları mevcuttur. Eser, TMO binasının önündeki bahçededir.
Ancak yapının etrafındaki duvarlar ve ağaçlardan dolayı çok zor fark edilmekte
olup, halk ile bütünleşmiş konumda değildir.
TMO Genel Müdürlüğü’nün isteği üzerine yarışmayla gerçekleştirmiştir.
Siloların üzerinde oturan ve TMO yazısına sırtını dayayan çiftin hasat
sonundaki huzur ve mutluluğu tasvir edilmiştir. Erkek figürünün elinde yaba
yanındaki, kadın figürünün kucağında çocuk vardır. Hasat sonunun, TMO
sayesinde çiftçi ailesine yansıyan huzuru tasvir edilmiştir. (Görsel 56-58)
8.7. TAYLAND SEVGİ ANITI (2006)
Uluslararası Tayland Türk Bahçesi için yapılan anıttır. Dışişleri Bakanlığı
adına konsorsiyum üyeleri aracılığıyla gerçekleştirmiştir. Çevre düzenlemesini
peyzaj mimarı Prof.Dr.Yüksel Öztan yapmıştır. Aslında anıt, sanatçının 1988’de
yaptığı küçük bir heykelciktir. Beğenilmiş ve Tayland Sevgi Bahçesi’ne
büyütülerek konulması istenmiştir. Sanatçı heykelin çevresine yaptığı ilavelerle
(tanrı simgesi yuvarlak kitle ile duvara ilave edilen Mevlana ve Yunus Emre’ye
ait sevgi temalı beyitler) eseri anlam ve plastik açıdan zenginleştirilmiştir. Önde
beşeri sevgiyi temsil eden heykel, arkada tanrısal sevgiyi simgeleyen yuvarlak
daire ve her iki yanda felsefi simgeyi vurgulayan Mevlana ve Yunus Emre’nin
beyitleri, sevgi temalı uluslararası bir bahçe sergisinde, çok ilgi çekmiştir.
Bahçede dolanan su, hayatın devamını simgelemektedir. Bu su, havuzdan
itibaren hareketli bir kanalla anıta kadar gelip, onunla bütünleşmektedir. (Görsel
59-60)
9. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Genel anlamıyla kent, farklı sosyal sınıflardan oluşan insanların
yaşamlarını sürdürdüğü, olanaklarından yararlandığı, yeniliklerin, buluşların,
ekonomik gelişmelerin, siyasal değişimlerin, kültürel çeşitliliklerin, yeni
değerlerin ve sosyalleşmenin olduğu; tarihsel bir geçmişi olan, kendi kuralları
içinde oluşan belli değerler ve normların bulunduğu yerlerdir. Her kentin
kendine özgü farklılıkları vardır. Kentler, gelişme sürecinin ürünleri olup,
toplumla birlikte bütünlük gösterirler. Kentler var olduklarından beri sanatsal
etkinliklere merkezlik yapmış ve sanat olgusuyla iç içe olmuştur. Bir kentin
meydanlarını, caddelerini, sokaklarını estetik yoksunluktan kurtarmak, buralara
uygulanacak olan sanat eserleriyle mümkün olabilir. Bu sanat yapıtlarının fiziki
ve sosyal içeriği ise uygulandığı mekânın özellikleri göz önünde bulundurularak
Ümit Niyazi Özcan
[414]
oluşturulmalıdır. Sanatçılar heykellerini tasarlarken bu durumu
değerlendirmişler ve kenti yapılandıran diğer tasarımcılarla iş birliği içinde
bulunmuşlardır.
Mekân ile bütünleşen sanat eserlerinden biri de heykeldir. Heykeller,
tarih öncesi çağlardan günümüze kadar sınırsız temalarla, tüm kültürlerde
değişik roller ve anlamlar üstlenmişlerdir. Mimari yapıların içlerinde yer
almışlar ve bu yapıları estetik açıdan tamamlayıcı olmuşlardır. Ancak heykel,
Avrupa’da Rönesans’ın ortaya çıkışı ile mimariden ayrılarak bağımsız hale
gelmiş ve açık alanlarda yerini almaya başlamıştır. Böylelikle çevre ile
etkileşime girmiş ve etrafında gezilir olmuştur. Modern dünyada heykellerin dış
mekâna taşınmasıyla kentler, meydanlar, caddeler çağdaş ve zengin bir
görünüm kazanmışlardır. Alan heykelleri, yerleşeceği mekâna fiziği ve anlamı
bakımından uyum sağlamalıdır. Tasarımda elemanlar görsel bir birlik
oluşturmalıdır. Birbiri ile ilişkili elemanlar kompozisyonda baskın olarak yer
alabilir. Yine bu elemanlar ritmik, enerjik ve hareketli olmalıdır. Bununla
birlikte, tasarlanan heykeller konuları ile de konuldukları mekâna uyum
sağlamalıdırlar. Diğer yandan çevresi ile görsel ve anlam bakımından uyum
sağlamayan heykeller, olumsuz etki bırakırlar. Kentlerdeki açık alan heykelleri,
insanların yaşamını görsel açıdan olumlu etkilemişler, birleştirici, kaynaştırıcı
etkiler yaparak kamusal alanların anlamlandırılmasında önemli rol
üstlenmişlerdir.
Kamusal alan heykeli, bir kentin kimliğini oluşturur, popülerliğini artırır.
Anıtlara sıcak ortamlar oluşturan alanlar, toplum üzerinde olumlu etkilerin
artmasına, aynı zamanda yaşanılan kentin de kimliğinin gelişmesinde yardımcı
olurlar. Meydan kültürü ve heykelleri, kentlerin ayırt edici özelliklerindendir.
Kamusal alanda yer alan bu heykeller, sanatçının özgün uygulaması olduğu gibi
kimi zaman da sanatçıya belli bir kurum ya da yönetim tarafından da
yaptırılmıştır. Kamu alanında bulunan anıt heykellerin konuları çok çeşitli
oldukları gibi daha çok tarihi olaylardan kaynaklanmaktadır. Kamusal alanlar
içine yerleştirilen heykeller, sanatçıların gösterdikleri büyük çabalar sonucu
kabul görmüş ve anlamlı kılınmıştır. Bu durum toplumumuzda da böyle
olmuştur.
Heykel sanatının Avrupa’ya göre toplumumuzda çok eski bir geçmişi
yoktur. Heykel sanatının Türk toplumunda geç girişinin bazı nedenleri vardır.
Orta Asya’daki Türk devletlerinin Anadolu’ya gelmeden önce sürdürdükleri
yaşam tarzı, heykelin üç boyutlu olmasından dolayı puta benzetilmesi ve
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[415]
Türklerin İslam’ı kabul edip, Anadolu’da yerleşik düzene geçmeleri sonrasında,
İslamiyet’in yanlış yorumlanan figürlü bezeme yasağıyla karşılaşmaları,
bunlardan birkaçıdır. Batı dünyası, heykel alanında köklü bir gelenek
oluşturduğu halde Türk toplumu 19. Yüzyıldan itibaren heykelle tanışmıştır.
1923 sonlarına kadar çevresinde heykel görmeye alışmamış olan Türk
toplumu, bu dönemden itibaren heykelle karşılaşmaya başlamıştır. Toplumdaki
tutum ve yargıların giderilmesi için ilk başta Atatürk’ün heykelleri yapılarak
halkın ön yargıları giderilmeye çalışılmıştır. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte anıt
heykel kavramı yeni bir boyut kazanmış, heykeller de kent alanlarındaki
yerlerini almışlardır. İlerleyen zamanda yaygınlık kazanan heykel sanatı,
böylelikle Türk toplumunun yaşamına girmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte ülkemizde yeni kültür ve inkılâplar
dönemi başlamıştır. Atatürk, kültürleşme sürecinde güzel sanatlara çok önem
vermiş, sanatı ve sanatçıyı koruyup, desteklemiştir. Türk heykelini yurt içinde
ve yurt dışında tanıtacak olan bir sanatçı kitlesine. Aldıkları eğitim sonucu yeni
arayışlar ve uygulamalar içine giren heykeltıraşlarımız, dünyada ve
Türkiye’deki çağdaş sanat platformlarındaki yerlerini almışlardır.
Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği heykel sanatçılarımızdan biri olan
Burhan Alkar, 24 Aralık 1928’de Bulgaristan’ın Filibe kentinde doğmuştur.
Yaşadığı Kuklen Köyü’nde çocukken dere kenarlarında biriken çamurlarla
heykelcikler yapmıştır. O yıllarda heykelci yönü ortaya çıkmış ve böylece sanat
yaşamı başlamıştır. 1951’de Gazi Eğitim Enstitüsü’nden mezun olmuştur.
1958’de Gazi Eğitim Enstitüsü’nün açtığı modelaj asistanlığı sınavını kazanarak
Ankara’ya gelmiştir. 1960-1965 yılları arasında kazandığı burslarla Fransa’da
bulunmuştur. Burada, o dönemde geçerli olan sanat akımlarının etkisiyle eserler
üretmemiştir. Edindiği kompozisyon bilgisi ve yoğunlukla uyguladığı figür
çalışmaları, kendisinin bundan sonraki sanatçı kişiliğinin ve sanat görüşlerinin
temelini oluşturmuştur. 1965’te öğretim görevliliğine başladığı Gazi Eğitim
Enstitüsü, sanatçının hayatının bir dönüm noktasını oluşturmuştur. Burada
öğrencilerinin yaptıkları heykeller, çevreyle bütünleşmesi ve etkili olabilmesi
için enstitünün bahçesine konulmuştur. Yine Gazi Eğitimli öğrencileri ve
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi peyzaj mimarlığı bölümü öğrencileriyle
birlikte TBMM’nin bahçesinde ilk açık hava sergisini gerçekleştirmişlerdir.
Sanatçı, enstitüde öğretim görevliliği süresince sanat çalışmaları için uygun
ortamı bulmuş ve çok sayıda eserler üretmiştir.
Ümit Niyazi Özcan
[416]
1970’li yıllardan başlayarak dış mekânlara yönelik anıtsal çalışmalara ilgi
duyması, önceleri anıtsal yarışmalara, sonra da bu tür uygulamalara ağırlık
vermesine neden olmuştur. Anıt çalışmalarında çoğunlukla figüre bağlı
kalmıştır. Bunun yanında soyut heykeller de yapmıştır. Anıtlarındaki esas yapı
ve onun elemanları, plastik yönden birbirleriyle sıkı ilişki içinde olup
detaylardan arınmışlardır. Eserlerini, yarışmalara dayalı olarak uygulamış ve
çoğunu bronz malzeme ile yapmıştır. Bazı anıtlarına da çevrelerine yaptığı
rölyeflerle zenginlik kazandırmıştır. Anıtlarının çamur aşmasından, yerine
montaj aşamasına kadar olan tüm iş bölümlerini kendisi gerçekleştirmiştir.
Sanatçının anıt heykelleri figür ağırlıklıdır. Ancak bu figürler, doğaya
bağlı olmayıp, betimleme sonucu elde edilmemişlerdir. Dolu ve küt kitle
görünümünde olup, boşluklara rastlanır. Kompozisyonları canlı, çağdaş, şeffaf,
dinamiktir plastiği güçlü ve özgün özellikler göstermektedir. Eserleri her
yönden izlenebilmekte ve etraflarında dolaşılabilmektedir.
Sanatçının anıt heykelleri, yer aldıkları kamu alanları ile bütünleşmiş
konumdadır. Eserleri, halk ile iç içedir. Açık alanlardaki heykellerinin konuları
sosyal ve tarihi olaylarla ilişkilidir. Ayrıca kamu kurumlarındaki anıtları da
bulundukları kurumların özelliklerini yansıtmaktadır. Bunlarla birlikte soyut
heykel çalışmaları da vardır. Adapazarı’ndaki heykeli ve günümüzde yerinde
mevcut olmayan Ankara Sakarya Caddesi’ndeki Atılım Heykeli
başlıcalarındandır. Sanatçı, Türk heykelinde ve özellikle heykel sanatının
Ankara’da gelişip, yaygınlaşmasında önemli roller üstlenmiştir. 1970’li ve
1980’li yıllarda çoğu Ankara’da olmak üzere on iki kadar anıt yarışmasının
düzenleyicisi, teşvikçisi olmuş, yine burada kentsel alanlara konacak anıt ve
heykellerin sanatçılara açık yarışmalarla belirlenmesinin öncülüğünü yapmıştır.
Burhan Alkar, kendi sanat anlayışı ve sanat felsefesi doğrultusunda
tutarlı, özgün, dengeli, içerikleriyle bütünleşmiş, yapısal yönü sağlam ve güçlü
plastiğe sahip eserleriyle Türk heykel sanatının yanında, çağdaş sanatlar
platformunda da yerini alan ve bu alanda haklı üne sahip olan değerli bir heykel
sanatçımızdır.
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[417]
KAYNAKÇA
Altıntaş, O., Eliri, İ., “Birey Toplum İlişkisinde Kent Kültürü, Kamusal
Alan ve Onda Şekillenen Sanat Olgusu”, İdil Sanat ve Dil Dergisi, S.1, 2012.
s.61-74.
Atmaca, A. A., Türkiye’de Kamusal Alanda Heykel ve İfade
Özgürlüğü. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi
Güzel Sanatlar Enstitüsü, İstanbul, 2013.
Aydın, D. U., Türk Heykel Sanatı ve İlk Heykeltıraşlar, Ankara, 2004.
Çil, H., Kamusal Alanda Heykelin Çevreyle İlişkisi ve İzmir,
(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, İzmir, 2010.
Demir, M. T., Kamusal Alanda Heykel, (Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, İzmir, 2004.
Elibal, G., Atatürk ve Resim – Heykel, İstanbul, 1973.
Gezer, H., “Cumhuriyetimizin 50 Yıllık Döneminde Türk Heykeli”,
Kültür ve Sanat, S.2, Ankara, 1973. s.38-55.
Gezer, H., Cumhuriyet Dönemi Türk Heykeli, Ankara, 1984.
Giray, K., “Osmanlı İmparatorluğu’nda Heykel Sanatının Gelişim
Çizgisi”, Osmanlı, C.11, Ankara, 1999. s.491-495.
Grane,F.V., The Russian Army And Its Campaigns In Turkey In
1877-1878, New York, 1879.
Gökgür, P., Kentsel Mekânda Kamusal Alanın Yeri, İstanbul, 2008.
Güç, M., Açık Alan Heykellerinin Kent Estetiğine Katkısı,
(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Adana, 2005.
Karaaslan, S., “Heykel ve Mekân”, Çukurova Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.14, Adana, 2005. s.289-296.
Kedik, A. S., Savaş, R., “Heykel”, Türkiye Cumhuriyeti’nin Temeli
Kültürdür, Ankara,2002. s.53-85.
Kedik, A. S., “Kamusal Alan, Kent ve Heykel İlişkisi”, Anadolu
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.11, Eskişehir, 2011. s.229-240.
Kurtaslan, B. Ö., “Açık Alanlarda Heykel –Çevre İlişkisi ve Tasarımı”,
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S,18, Kayseri, 2005.
s.193-222.
Ümit Niyazi Özcan
[418]
Kurtaslan, B. Ö., Hatipoğlu, T., “Açık Alan Heykellerinin Çevre İle
İlişkisinin Konya Atatürk Anıtı Örneğinde İncelenmesi”, Selçuk Üniversitesi
Selçuk Tarım ve Gıda Bilimleri Dergisi, S.25, 2011. s.79-90.
Okay, S., “Türk Heykel Sanatının Oluşumuna İlişkin”, Sanat Tarihi
Araştırmaları Dergisi, İstanbul,1991. S.15-24.
Osma, K., “Cumhuriyet’in Anıtları: Anıt Heykeller”, Türkler, C.18,
Ankara, 2012. s.493-495.
Osma, K., Cumhuriyet Dönemi Anıt Heykelleri (1923-1946),
Ankara,2003.
Tekiner, A.Ü., Atatürk Heykelleri, İstanbul, 2010.
Yaman, Z. Y., ”Cumhuriyet’in” İdeolojik Anlatımı Olarak Anıt ve Heykel
(1923-1950)”, Sanat Dünyamız, S.82, İstanbul,2012. s.155-171.
Yaman, Z. Y.,“ “Siyasi/Etik Gösterge” Olarak Kamusal Alanda Anıt ve
Heykel” METU Journal of the Faculty of Architecture, S.28, 2011. s.69-98.
Yeşilkaya, N. Y., “Osmanlı’da ve Cumhuriyet’te Anıt Heykeller ve
Kentsel Mekân”, Sanat Dünyamız, S.82, 2002. s.147-152.
İNTERNET KAYNAKLARI
http://logos-maialmila-fahl.blogcu.com/milano-italya/12732698
http://logos-maialmila-fahl.blogcu.com/milano-italya/12732698
http://sensefunction.blogspot.com.tr/2012/04/why-cloud-gate-
chicago.html
http://syque.com/ds/florence_blog.htm
http://tr.wikipedia.org/wiki/Charles_Despiau
http://tr.wikipedia.org/wiki/Jean-
Baptiste_Carpeaux#mediaviewer/File:Jean-Baptiste_Carpeaux_La_Danse.jpg
http://tr.wikipedia.org/wiki/Taksim_Meydan%C4%B1#mediaviewer/File
:Taksim_Square.jpg
http://www.alasayvan.com/marmara-bolgesi/380341-baris-ve-kultur-
heykeli-zeytinburnu.html
http://www.egedesentez.com/izmir-politika/cumhuriyet-agaci-yeni-yila-
tertemiz-girdi.htm
http://www.erzurumhabergazetesi.com/37424-aziziye-aniti-oto-park-mi-
oldu
http://www.focafoca.com/yazdir.asp?id=11192
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[419]
http://www.fonipon.com/firsat-detay-2773-kurban-bayraminda-roma-ve-
floransa-turu
http://www.harikalardiyari.com/romada-gezilecek-yerler/
http://www.harikalardiyari.com/romada-gezilecek-yerler/
http://www.hfalbayrak.com/erzurum/genel.php
http://www.inankara.com.tr/galeri-9-f-609/eski-ankara-fotograflari/eski-
ankara-fotograflari-1.php
http://www.izmircity.info/tr/166.fotograf
http://www.keyifname.com/icerik/20-gezi-rehberi-roma-8211-san-pietro-
kilisesi-ve-meydani.html
http://www.mekan360.com/360fx_erzurumaziziyeaniti-erzurum-
cukurova.html
http://www.nytimes.com/2008/05/23/arts/design/23moor.html?pagewante
d=all&_r=0
http://www.panoramio.com/photo/8097539
http://www.panoramio.com/photo/9319861
http://www.panoramio.com/user/1050827/tags/Hacettepe?photo_page=1
http://www.paradoxplace.com/Perspectives/Italian%20Images/Montages/
Firenze/Foundling%20Hospital/Foundling_Hospital.htm
http://www.prague.eu/en/object/places/183/old-town-square-
staromestske-namesti?back=1
http://www.shafe.co.uk/crystal/images/lshafe/Reims_Cathedral_Central_
Portal.jpg
http://www.tavnewsport.com/Gezi_909/
https://egitimdeyapilanma.istanbul.edu.tr
https://www.flickr.com/photos/feras2421/5032532947/in/photostream
Ümit Niyazi Özcan
[420]
Görsel 1. Milano Katedrali, İtalya, 1386. Görsel 2. Notre Damme Katedrali, Paris, 1163.
http://logos-maialmila-fahl.blogcu.com/ http://logos-maialmila-fahl.blogcu.com/
milano-italya/12732698 (E.T. 11.12.2014) milano-italya/12732698 (E.T. 11.12.2014)
Görsel 3. Reims Katedrali, Fransa, 1211. Görsel 4. Öksüzler Hastanesi, Floransa,1422.
http://www.shafe.co.uk/crystal/images/ http://www.paradoxplace.com/Perspectives/
lshafe/Reims_Cathedral_Central_Portal.jpg Italian%20Images/Montages/Firenze/
(E.T. 11.12.2014) Foundling%20Hospital (E.T. 11.12.2014)
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[421]
Görsel 5. Signoria Meydanı, Neptüne Görsel 6. Trevi Çeşmesi, Roma, 1432.
Heykeli, İtalya, 1565 . http://www.fonipon.com/firsat-detay-2773
http://syque.com/ds/florence_blog.htm -kurban-bayraminda-roma-ve-floransa-turu
(E.T. 11.12.2014) (E.T.11.12.2014)
Görsel 7. San Pietro Meydanı, İtalya Görsel 8. Piazza, Navona Meydanı, İtalya
http://www.tavnewsport.com/Gezi_909/ http://www.keyifname.com/icerik/20-gezi-
(E.T. 11.12.2014) -rehberi-roma-8211-san-pietro-kilisesi-ve-
meydani.html (E.T. 11.12.2014)
Ümit Niyazi Özcan
[422]
Görsel 9. Piazza del Popolo, İtalya Görsel 10. Ladislav Saloun Jan Hus Anıtı
http://www.harikalardiyari.com/ Prag,1915. http://www.harikalardiyari.com/
romada-gezilecek-yerler/ romada-gezilecek-yerler/
(E.T. 11.12.2014) (E.T. 11.12.2014)
Görsel 11.Henry Moore, New York Ulusal Görsel 12. A. Louis Barye, Tiger and Cavial
Parkı, Giants Amid The Blooms Anıtı, 1831.
http://www.nytimes.com/2008/05/23/ http://www.nytimes.com/2008/05/23/arts/
arts/design/23moor.html?pagewanted
design/23moor.html?pagewanted=all&_r=0
= all&_r=0 (E.T. 11.12.2014) (E.T. 11.12.2014)
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[423]
Görsel 13. Jean Baptiste Capeaux Görsel 14. Charles Despiau, Assia, Rotterdam
Fransa Opera Binası, 1869 . 1937. http://tr.wikipedia.org/wiki/Jean-Baptiste_
http://www.panoramio.com/photo/ Carpeaux#mediaviewer/File:Jean-Baptiste_
9319861 (E.T. 11.12.2014) Carpeaux_La_Danse.jpg (E.T. 11.12.2014)
Görsel 15. Gustave Deloye, Giuseppe Görsel 16. Arish Kapoor, Bulut Kapısı,
Garibaldi, Viellie Ville, Paris,1891, Milennium Park, Chicago, 2004.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Charles_ http://sensefunction.blogspot.com.tr/2012/04/
Despiau (E.T. 11.12.2014) why-cloud-gate-chicago.html (E.T.11.12.14)
Ümit Niyazi Özcan
[424]
Görsel 17. Heinrich Krippel, Atatürk Anıtı, Görsel 18. Anton Hanak, Josef Thorak, Güven
Ankara Ulus, 1927. Park Atatürk Anıtı, Ankara Kızılay, 1935.
Görsel 19. Pietro Canonica, Etnografya Görsel 20. Hüseyin Gezer, TBMMAtatürk
Müzesi Atatürk Anıtı, Ankara, 1937. Anıtı, Ankara, 1978.
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[425]
Görsel 21. Rahmi Aksungur, TBMM Milli Görsel 22. Hüseyin Gezer, Hacettepe
Egemenlik Parkı Anıtı, Ankara, 1981. Üniversitesi Atatürk Anıtı, Ankara, 1981.
http://www.panoramio.com/user/1050827/
tags/Hacettepe?photo_page=1(E.T. 11.12.2014)
Görsel 23. Metin Yurdanur, TESK Atatürk Görsel 24. Ankara Hıfzıssıhha Enstitüsü
Anıtı, Ankara, 1999. http://www.inankara.com.tr/galeri-9-f-609/
eski-ankara-fotograflari/eski-ankara-
fotograflari-1.php (E.T. 11.12.2014)
Ümit Niyazi Özcan
[426]
Görsel 25. Pietro Canonica, Taksim Atatürk Görsel 26. Yavuz Görey, İstanbul
Anıtı, İstanbul, 1928. Üniversitesi Atatürk ve Gençlik Anıtı,1955
http://tr.wikipedia.org/wiki/Taksim_Meydan https://egitimdeyapilanma.istanbul.edu.tr
%C4%B1#mediaviewer/File:Taksim_Square (E.T. 11.12.2014)
.jpg (E.T. 11.12.2014)
Görsel 27. Ali Hadi Bara, Barbaros Anıtı, Görsel 28. İstanbul Zeytinburnu Barış ve
Zühtü Müritoğlu, İstanbul, 1944. Kültür Heykeli
http://www.panoramio.com/photo/8097539 http://www.alasayvan.com/marmara-bolgesi/
(E.T. 11.12.2014) 380341-baris-ve-kultur-heykeli-zeytinburnu
.html (E.T. 11.12.2014)
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[427]
Görsel 29.Tamer Başoğlu, Atatürk ve Kadın Görsel 30. Ferit Özşen, Cumhuriyet Ağacı
Hakları Heykeli, İzmir Karşıyaka, 1972 Heykeli, İzmir Gündoğdu Meydanı
http://www.egedesentez.com/izmir-politika http://www.focafoca.com/yazdir.asp?
/cumhuriyet-agaci-yeni-yila-tertemiz-girdi. id=11192 (E.T. 11.12.2014)
htm (E.T. 11.12.2014)
Görsel 31. Heykeltraş Burhan Alkar Görsel 32. Burhan Alkar ve Ailesi
(Sanatçının Arşivinden) (Filibe – 1939) (Sanatçının Arşivinden)
Ümit Niyazi Özcan
[428]
Görsel 33. Sanatçının atölyesi Görsel 34. Sanatçının Atölyesi
(Ekim – 2014) (Ekim – 2014)
Görsel 35. Sanatçının atölyesi Görsel 36. Sanatçının atölyesi
(Ekim – 2014) (Ekim – 2014)
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[429]
Görsel 37. Burhan Alkar, Aziziye Görsel 38. Burhan Alkar, Aziziye
Anıtı, Erzurum, 1975. Anıtı Erzurum, 1975.
http://www.mekan360.com/360fx_erzurum http://www.hfalbayrak.com/erzurum/
aziziyeaniti-erzurum-cukurova.html genel.php (E.T. 11.12.2014)
(E.T. 11.12.2014)
Görsel 39. Burhan Alkar, Barış Anıtı, Görsel 40. Burhan Alkar, Barış Anıtı,
Ankara, 1977. (2009’daki durumu) Ankara, 1977. (Ekim 2014’teki durumu)
Ümit Niyazi Özcan
[430]
Görsel 41. Burhan Alkar, Barış Anıtı, Görsel 42. Burhan Alkar, A.O.Ç. Tarımcı
Ankara, 1977. (2009’daki durumu) Atatürk Anıtı, Ankara, 1981. (2009’daki durumu)
Görsel 43. Burhan Alkar, A.O.Ç. Tarımcı Görsel 44. Burhan Alkar, A.O.Ç. Tarımcı
Atatürk Anıtı, Ankara, 1981. Atatürk Anıtı, Ankara, 1981.
(Ekim 2014’teki durumu) (2009’daki durumu)
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[431]
Görsel 45. Burhan Alkar, A.O.Ç. Tarımcı Görsel 46. Burhan Alkar, A.O.Ç Tarımcı
Atatürk Anıtı, Ankara, 1981. Atatürk Anıtı, Ankara, 1981.
Sol Duvar Rölyefleri Sol Duvar Rölyefleri
(2009’daki durumu) (2009’daki durumu)
Görsel 47. Burhan Alkar, A.O.Ç Tarımcı Görsel 48. Seymenler Parkı
Atatürk Anıtı, Ankara, 1981. (Çizim) (Ekim – 2014)
Ümit Niyazi Özcan
[432]
Görsel 49. Burhan Alkar, Seymenler Anıtı, Görsel 50. Burhan Alkar, Seymenler Anıtı,
Ankara, 1983. (Ekim – 2014) Ankara, 1983. (2009)
Görsel 51. Burhan Alkar, Seymenler Anıtı, Görsel 52. Burhan Alkar, Seymenler Anıtı
Ankara, 1983. (2009) Ankara, 1983. (2009)
Heykeltıraş Burhan Alkar’ın Anıt Eserlerinin Tasarımı ve Kamusal Alan İle İlişkileri
[433]
Görsel 53. Burhan Alkar, ODTÜ Uzay ve Görsel 54. Burhan Alkar, ODTÜ Uzay ve
Gençlik Anıtı, Ankara, 1986. (2009) Gençlik Anıtı, Ankara, 1986. (2009)
Görsel 55. Burhan Alkar, ODTÜ Uzay ve Görsel 56. Burhan Alkar, TMO Hasat Sonu
Gençlik Anıtı, Ankara, 1986. (2009) Anıtı, Ankara, 1989. (Ekim – 2014)
Ümit Niyazi Özcan
[434]
Görsel 57. Burhan Alkar, TMO Hasat Görsel 58. Burhan Alkar, TMO Hasat Sonu
Sonu Anıtı, Ankara, 1989. (2009) Anıtı, Ankara, 1989. (2009)
Görsel 59. Burhan Alkar, Sevgi Anıtı, Görsel 60. Burhan Alkar, Sevgi Anıtı,
Tayland, 2006. Tayland, 2006.
(Sanatçının Arşivinden) (Sanatçının Arşivinden)