hazirlayan: gökser...
TRANSCRIPT
DR. EREN AKÇiçEK'E ARMAGAN
Hazirlayan: Gökser Gökçay
ISBN: 978-605-61304-0-3
Birinci Baski: Nisan 2010, Izmir
© Kitabin tüm sorumlulugu yazarlarina aittir. Tüm haklar>mahfuzdur. Bu kitabin tamami ya da bir k>smi 5846 sayili
yasanin hükümlerine göre, izinsiz olarak elektronik, mekanik,fotokopi ya da herhangi bir kayit sistemiyle çogaltilamaz,yayinlanamaz, ancak kaynak gösterilerek alinti yapilabilir.
Tasarim ve Uygulama:
Gökser Gökçay
Baski:
Dilan Matbaasi-Gökhan Baki1456 Sokak No:23/A Alsancak-Izmir
Tel.: 0232 421 86 33Sertifika No: 11612
Cilt:
Kardesler CilteviTel: 0232435 78 18
Egetan Bas. Yay. Tan. Ltd. StI.1484 Sokak No:15 Daire: 2 Alsancak/IzmirTel: 0232421 0896· Faks: 02324647648
e-posta: egetan96@gmaiLcomSertifika N o: 17867
içiNDEKiLERSunus vIIFehmi Akçiçek
Önsöz Ix
Engin Berber >,
Dr, Eren Akçiçek'in Hayati 1
Dr. Eren Akçiçek'in Eserleri 2
Mübadelede Son Perde: OrtodoksIarin Anadoludan Göçü 17KemalAri
Izmir' deki Bazi Kurtulus Savasi Anitlari ve Bunlarin Türk TurizmindekiYerine Bir Bakis 29Engin Berber
Izmir'in Tarih Öncesi Dönemi ve Yesilova Höyügü 57ZaferDerin
Izmir' de i938-2008 Döneminde Yasanan Meteorolojik Kurakliklarve Basma Yansimalari 73
Ecmel Erlat, Mehmet Dogan
Izmir'e Yönelik Göçler (1975-2000) 85Sevket Isik
Izmir'i Danger-Prost Plani Üzerinden Düsünmek 99Adnan Kaplan, Olgu Kulakoglu, Melih Özduran
Yaraticilik ve Izmir Üzerine 117Nese Kumral
Smyrna, Meles ve Balkapmar 131HasanMalay
Izmir' de Yemek Kültürü ve Yiyecek Fiyatlari 17.- 19.Yüzyil 137Ilhan Pinar
Tibbi Cografya: Tanimi, Içerigi ve Cografi Teknolojilerle Iliskisi 143M. Kirami Ölgen
Izmir' de Otomotiv Sektörünün Tarihsel Panaromasi 165Erkan Serçe
Dr. Eren Akçiçek Hakkmda Söylenenler ve Yazilanlar 171
Dr. Eren Akçiçek'le Ilgili Belge ve Fotograflar 185
MÜBADELEDE SON PERDE:
ORTODOKSLARiN ANADOLUDAN GÖÇÜ
KemalArI'
1922YILI EYLÜLÜ TÜRKLER IçIN BÜYÜK BIR UMUDUN, Anadolu'da yasayanOrtodokslar için de umutlarin tükenisinin baslangici olmustu. Artik Türk-YunanSavasi bitmeye yüz tutmustu. Baris henüz imzalanmamisti; ancak Türk süvarileri
Çanakkale' de Ingiliz hatlarinda durunca, yaratilan yeni durumda baris umutlari da ye
sermisti. Bu olayin bir yönüydü; ancak isin bir de sivillerle ilgili boyutu vardi. Cepheninçöktügü haberleriyle birlikte Türkiye' de bulunan Ortodoks RumIardan gidenler gitmistP. Gidenler yeni, sayisiz güçlüklerle dolu bir yasamin içinde geleceklerini kurgulamaya çalisiyorlardi. Bir kargasa ortami vardi. Umut, en az bulunan seyolmakla birlikte,yine de bir yana birakilamayacak kadar degerliydi. Onlarin dünyasinda cesaret, onca
tantanali günlerden sonra simdi, köse bucak gizlenmeyi tercih etmisti. Artik kaygi yükselen degerdi. Gelismeler, toplum psikolojisinde ister istemez bu duyguyu kabartiyor;endise ve korku kitlelerin dünyasinda adim adim kök saliyordu. Anadolu'nun toplumsal yapisini olusturan renkler, disaridan körüklenen rüzgarlarin etkisiyle kabarmis; koyulasmis; ardindan da o rüzgarlarin dinmesiyle birlikte, bu koyu kargasanin yerini bir
dinginlesme egilimi almisti. Gidenlerin yani sira gidemeyenler, geride kalanlar vardi.Hem gidenlerin hem de geride kalanlarin, içinde yasadiklari dünyada kendi durumlariyla özdeslesen sorunlari bulunuyordu. Ancak yine de örtüsen, benzesen, iç içe geçmisortak sorunlari da yok degildi. Geride kalanlar da gidenlerin denizlerin ötesinde, ta
. Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk ilkeleri ve Inkilap Tarihi Enstitüsü Müdürü1 Kemal Ari, "Kurtulus Savasi'nin Bitiminde Türkiye Disina Yönelik Göçler ve Sonuçlari", BesinciAskeri Tarih Semineri Bi/diri/eri: Degisen Dünya Dengeleri Içinde Askeri ve Stratejik Açidan Türkiye(Istanbul, 23-25 Ekim 1995), I, Gn. Kur. ATASE Yayinlari, Ankara, 1995, s. 496-~04; yine krs: Ayni yazar,Büyük Mübadele, Türkiye'ye Zorunlu Göç (1923-1925), Tarih Vakfi Yurt Yay., Istanbul, (Birinci Baski:1995; Ikinci baski: 2000; Üçüncü baski, 2003; Dördüncü Baski, 2007).
DR. EREN AKÇiçEK'E ARMAGAN Lo> 17
KEMAL ARI
Yunanistan' da karsilastiklari seyleri merak etmenin yaninda, kendi yasamlarinin neyönde bir gelisme çizgisi izleyecegini düsünüyorlardi. Gidenler ise geride biraktiklarini
merak etmenin yaninda, asil endiseyi kendi gelecekleri konusunda duyuyor ve yasiyorlardi. Hem gidenler hem de geride kalanlar için Anadolu bilindik, Yunanistan için
de yabanci bir memleketti. Geride kalanlar gidenler için yalniz yakin komsulari ya daayni dini ya da dili paylastiklari kisiler degildi ki! Yillar içinde ürettikleri, elde ettikleri,kazandiklari için sevindikleri mülkleri, mallari ve tasinir tasinmaz diger ürünleri ya
da esyalari, hayvanlari agirlikli olarak birakip terk ettikleri yerlerde kalmisti. Bunlarinher birisiyle bütünlesmis anilari vardi. Simdi o anilar belleklerinde canlaniyor, için
de yasadiklari dogal ve toplumsal çevre dile geliyordu. Geride biraktiklarinin kargasa ortaminda basina ne geldiklerini bilmiyorlardi bile2 ••• Haberler kisitli, bilgiler sigdi.
Bir bilgi kirliligi içinde, söylentilerin etkisiyle duruslarini belirlemeye çalisiyorlardi.Gidenlerden kalanlarin haber aldigi yoktu; kalanlarin durumunu da ötekilerin bildigi... Iliskiler allak bullak olmustu. Olan bitenler daha dün gibiydi. Kisacik bir zamandilimine, belki de bir insanin bir yasami boyunca tanik olamayacagi kadar yogun ve
çetin olaylar sikismisti. Izmir' de yasanan kanli 15Mayis günü daha dün gibi belleklerindeyken, geçen üç buçuk yil içinde belleklerine kazinmis bu gözlemlerin ve duyumsamalarin yanina yenileri pes pese eklenmis; i5 Mayis günü açilan sayfayi, 9 Eylül günükapatmisti. Her seyonlarin dünyasinda 15Mayis 1919gününe göre kurgulaniyordu. O
gün yasananlar, sonradan yasanan pek çok seyin baslangiCl olmustu. Aslinda her sonuç,yeni bir baslangiçti. Bir süreç biterken, baska bir süreç basliyordu. Bu tarihin ve toplumsal iliskiler yumaginin bir sonucu ve dogal bir evresiydi. O günden önce, degiserek,baska bir seye dönüserek, baskalasarak, çogu zaman da söylentiler biçiminde kulakla
rina gelen bilgiler isiginda, Yunan askerlerinin Izmir'e gelislerini büyük bir merak vecoskuyla beklemislerdi. Bir sevinç sarmali ve karnavali içinde merakli gözler Yunan
askerlerini gözlüyorlardi. Kabaran, sanki yüreklerini oynatircasina cosku veren ulusalduygulari vardi. Kimileri Isa'nin yeniden dirildigini düsünüyorlardi. Dinsel bir motifve duygu sarmali, hem Türkler'in hem de Yunanlilarin ulusal tarihlerinde köklü bir uçveriyordu. Metropolit Hrisostomos'un uzun boyu ve göbegine dek inen sakaliyla öneçikip, isterik çigliklar arasinda, Yunan askerlerini kutsayan ayinlerini izleyenler ken
dilerini sansli saymislardi. Ancak bir anda patlayan silahla birlikte; Darmadaginik birhalde çekilen Yunan askerlerinden ayri olarak, perisan kitleler yanlarinda denkleriyle,atlari, merkepleri, kagnilariyla öbek öbek kiyilara dogru akiyorlardi.
Bir kopus, savrulus yasaniyordu. Tarih yakin tanikti; büyük çatismalar, savaslar,
bölgesel çatismalar günü gelip bittiginde, asil büyük acilarin, kargasalarin, toplumsal,ekonomik ve siyasal içerikli bunalimlarin hep geriden daha büyük dalgalar biçiminde
2 Kemal Ari, "Migration int'? Izmir Following the War of Independence and Its Effe~ts", ThreeAges of lzmir, YKY Yayinlari, IstanbuL, 1994; Izmir örnegi için bkz. Ayni yazar, ,"Yunan IsgalindenSonra Izmir'de 'Emval-i Metruke' ve 'Fuzuli Isgal' Sorunu", Atatürk Arastirma Merkezi Dergisi, V/iS(Temmuz, 1989), s. 691-706.
i8 Lo> DR. EREN AKÇiçEK'E ARMAGAN
MÜBADELEDE SON PERDE: ORTODOKSLARiN ANADOLUDAN Göçü
geldigi sürekli olarak görülmüstü. Bu genel deneyim, neredeyse cephelerin kaydigi,sinirlarin degistigi her büyük çatisma sonrasinda yasaniyordu. Böyle olaganüstü du
rumlarda savasi yalniz cephelere sürülen askerler yapmiyorlardi; toplumlarin kendisi,yani sivil yasami paylasanlar da dogalolarak savasin tarafi oluyorlardi. Belki de en çok
etkilenen onlar, yani siviller; özellikle de çocuklar, kadinlar ve yaslilardi. Zaten bir üretim düsüsü yasanmis; savaslar, kargasalar, çete baskinlari, huzursuzluk ve güvensizlikgibi nedenlerin yani sira bir de üreten genç kesimin askere alinmasiyla birlikte; tarlalar,baglar, bahçeler ürün alinamaz bir duruma gelmisti. Ekilemeyen, ekilse bile yikima ve
zarara ugratilan bu alanlardan ürün almak olanagi kisitlanmisti. Bu kisitlanma, yasam kosullarinin, cebe giren paranin ve dogal olarak refahin kisitlanmasi, daralmasi vedüsmesi demekti. Akçali sikintilar bir yana, simdi bir de gelecek kaygisi, kopmusluk vesavrulmusluk duygusu bedenleri ve bellekleri kaplamisti. Savasin acisini yalniz askerleryasamiyorlardi. Onlardan daha çok, onlari merak eden; ardindan da savasin etkileri
ortasinda savunma güçleri düsmüs biçimde onlarin, yani askerlerin geride biraktik
lari, yani siviller bu acilara katlaniyorlardi. Sivillerin kendilerini savunma yeteneklerikisitliydi. Bütün bunlar bir yana, olaylar içinde olaylar, bir savrulusu yasatmisti. Bugenel yazgi, hiç bir eksigi olmadan, Türk-Yunan Savasi'nin sonunda da ayni, belki de
daha fazla bir etki sarmalinda yasaniyordu. Acilar artik daha katmerli, etkin ve yogundu. Birinde olusan bir kaygi sarmali, o anda ya da o andan sonra baska bir biçimde
ötekinde de olusuyordu. Önce Türkler büyük bir düs kirikligi yasarlarken, Ortodokslarbir ulusal coskularini doruklara tasimislardi. Devir dönmüs; ne olmussa artik Türklerulusal coskuyu cigerleri titrereesine bedenlerinde duyumsarlarken, Ortodokslar bir
kaygi ve vurugun içine düsmüslerdi. Önceleri Türkler, yurtlarinin elinden gidecegikaygisini yasamislardi; ardindan bu kaygi, verdikleri bir savunma ve saldiri savasininsonunda ortadan kalkmis, umuda ve coskuya dönüsmüstü. Ortodokslar ise kimin için
savastiklarinin farkina bile degillerdi. Ulusçu duruslari, dinsel motiflerin gölgesindebiçimlenmis; dinsel doktrinler ve öz, ulusçu kimlikle kaynasmisti. Kendilerinin yazgilarini bu duygular içinde Yunanlilar ile bütünlestirmis görünüyorlardi. Ancak, ya
sal yönden durumlari umulmadik ölçüde çelisik ve zor bir sürece girmisti. Osmanliyurttaslari, Osmanli egemenliginin tersi bir süreç için savasiyorlardi. Bu durumlari biryana, Yunanlilarla yazgilarini birlestirmis olmalarinin kendilerine getirecegi ve ken
dilerinden götürecekleri sayisiz seyler vardi. Yunanistan sonuçta, kendisi için bir yayilma alani olarak gördügü topraklardan, yani Anadolu' dan çekilmis, yeniden kenditopraklarina siginmisti. Kendileri yenilmis, ordularinin büyük kismi imha edilmisti;
ancak Türkler de akil almaz ölçüde yipranmis ve yorgundular. Iste Çanakkale'ye dogruyöneldiklerinde, sonuçta Türklerle askeri anlamda aralarina Ingiltere ve Istanbul engeligirmisti. Bu onlar için kuskusuz bir savunma kalkani görevi yapiyordu; ancak, öyle bile
olmasa, yorgun ve teknik olarak zor kosullar içinde bulunan Türkler'in Dogu Trakyaüzerinden Bati Trakya'ya karsi yürümesi zaten olanaksizdi. Sorun bu asamadan sonra,
DR. EREN AKÇiçEK'E ARMAGAN Lo> 19
KEMALARI
askeri yeni bir çöküsten çok, siyasal ve toplumsal kargasa gibi görünüyordu. Görünen
bu sey,görünmekten öte, artik yasaniyordu. Kargasa, baskaldiri, askeri darbeler, ekonomik bunalim, dag gibi kapida olan açlik ve saglik sorunlari üst üste, öbek öbek yollaradökülmüstü. Bu kosullarda Yunanlilarin isi kuskusuz zordu; elbette Türkler'in de ...
Türkiye' deki OrtodoksIarin durumlarini, geçmisleri belirliyordu. Geçmis, olabildigi
ölçüde kollarini o güne uzatmisti. Belleklerde kazinip kalan seyler bir gidip bir geliyordu. Ayni sey, Yunanlilar için de geçerliydi. Onlar da yeni bir cografyaya yönelirlerken,pek çözümleyemeclikleri, algilayamadiklari duygu kabarmasi ortasinda, bu duygulari
besleyecek bir etnik grupla karsilasmislardi. Tanidiklarini, birbirleriyle yakin akrabaolan iki halk olduklarini düsünüyorlardi; ancak yine de ayriliklar yok degildi. Onlarinda içinde etnik ve kültürel ayriliklar bulunuyordu; hepsi belki Ortodoks'tu, ancak ki
mileri Türkçe konusuyor, Türk kültürünü yasiyor; kendilerini Türk olarak görüyorlardi.Tek düzelik, benlik, karakter ve duygu ortakligi yoktu. Ancak yine de Ortodoks dünyanin çogunlugu, Yunan askerlerinin Türkiye topraklarini isgal edisini yürekten benim
siyor; hatta buna etkili bir destek de veriyorlardi. Yunanlilar ise gittikleri ve savastiklaritopraklarda, yalniz düsman olarak gördükleri ve savastiklari Türkler'le karsilasmamis;
inanislari ortak, dilleri büyük ölçüde benzer, kendilerini çogunlukla Elen gören bir topluluk ile de karsilasmislardi. Üstelik onlarin duygu dünyasi, son yüz yillik süre içinde,kimi zaman disaridan gelen kiskirtmalar, kimi zaman da kendi içlerinde besledikleri
karsit düsüncelerle doluydu. Türkler'e hosgörüyle bakmayan bir duygu kabarmasi yasamaktaydilar. En azindan siyasal ya da dinsel önderleri ve Yunanli siyasetçiler tarafindanvaat edilen Iyonya Devleti'nin düsünü kuruyorlardi. Simdi Yunan ordusu Anadolu' daen büyük dayanak olarak onlari görüyordu. Dost oldugunu düsündükleri, kimi zaman
ayni irkin devami kimi zaman da ortak bir dinin ve mezhebi n üyeleri olarak gördükleriOrtodokslar Anadolu' da kendilerini beklemislerdi. Din adamlari, ögretmenler, esnaf,rençper, isçi, sanayici, tüccar; her türden ve her siniftan Ortodoks, büyük bir heyecan veumut içinde Yunan Ordusu'nu karsilamak, agirlamak için yaris içindeydiler. Yunan ordusunun Türkiye'yi isgal edeceginden o denli eminIerdi ki, sonunda savasin Yunanlilar
tarafindan yitirileceklerini, onca kazanimlarinin ve hatta gelecekte Türkiye topraklarinda kendi geleceklerinin tehlikeye düsebilecegini akillarina bile getirmiyorlardi.Türkler'in bir kez daha bellerini dogrultamayacaklarim düsünüyorlardi. Ancak konu
Türkler açisindan daha degisikti; onlara göre yani baslarinda, ayni cografyayi, aynikentleri, mahalleleri, sokaklari paylastiklari yerli Ortodokslar onlarin daha düne kadarkomsulariydi. Yasamin ortak kaygilari varken; simdi ulusal temeldeki arzu, içgüdü vedürtüler ortaliga dökülmüstü. O zamana dek bilindik tavirlarin, aliskanliklarin, duruslarin yerini baska hal ve tavirlar almisti. Ayrismalar görülüyordu. Bunlar köklü vederindi. Kirilmalar, çatlamalar, giderek karsitliklar vardi. Kimi yerlerde mahalleler, sokaklar ayriliyor; kimi yerlerde iç içe, kapilari karsi karsiya yasiyorlardi. Birlikteliklerini
gösteren renkler yaninda, ayriliklarini gösteren renkler de vardi. Telaslar, sevinçler,
20 Lo> DR. EREN AKÇIçEK'E ARMAGAN
MÜBADELEDE SON PERDE: ORTODOKSLARiN ANADOLUDAN Göçü
yasama iliskin ayrintida kalmis tatlar neredeyse ayniydi, ancak kendilerine özgü renkleri de bulunuyordu. Türkler Türkçe konusuyorlardi; Rumlar Rumca ... Ancak karsi
karsiya geldiklerinde RumIar, Türk komsularina kirik bir Türkçe ile hitap ediyorlardi.Küfürleri, naralari küçük farklara karsin, ayni gibiydi. Yemekleri büyük benzerlikler
gösteriyordu. Sonuçta ayni cografyanin insanlariydilar. Yasamlarinin bütün boyutlarini çevreleyen ortak kültürden besleniyorlardi. Kendilerini ayni tebaanin birer parçasiolarak görüyorlardi. Ancak simdi durum degismisti. Türkler, yurtlarini savunurlarken,yalniz disaridan gelen düsmanlarina karsi savunmadiklarini çabucak ögrenmislerdi.
Ortak yazgiyi paylastiklari, bir gemide yolculuk yaptiklarini düsündükleri komsularionlara göre simdi, yurtlarini ellerinden almak isteyen düsmanlarina gögüs açmislar
di. Onlarla isbirligi içine girmekten çekinmiyorlardi. Artik dünkü ortaklardan birinegöre öteki, düsmanla isbirligi içine girmis hainlerdi. Duruslari, iradeleri, istençleri bütünüyle bu gözle görülüyor; konuya bu açidan bakiyorlardi. Artik ortak seylerden öte,
kendileri için önemli olan degerler, simgeler, soyut ve somut etkenler varken; ötekileriçin de benzerleri vardi. Ayirimlar keskin, duruslar katiydi. Esneklik yerini sert duruslara; anlayis ve uzlasma katiliklara ve keskin tavirlara birakmisti. Ulusçuluk duygula
rini artik açiga dökmekten çekinmiyorlardi. Yani basindaki diger etnik kimlikten olanbir komsusu bu durustan etkilenirmis, farkli seyler düsünürmüs, artik bunlarin önemiyoktu. Artik biri ve öteki vardi. Biri kendini hakli ve mazlum görürken; ayni duygularötekinde de vardi. Farkliliklarin içinde, kimi zaman örtüsen kimi zaman da kosut sar
malliklar içinde bu tür ayniliklar bulunuyordiL
Ya Türkiye'deki RumIarin ve Yunanistan'daki Türkler'in durumlari? Asil büyük aciyi derinden ve köklü biçimde onlar yasiyorlardi. Bu asamada, gidip gelen raporlardan,arada bir Kizilhaç'in ya da kimi misyoner karisimli yardim derneklerinin katki çaba
larindan baska ortada sorunlari çözmek için uzanacak bir el görünmüyordiL Sonuçtayasanacaklar, yasaniyordu. Kim ölmüs, kim kalmis; kimler ne acilara katlanmis, nezorluklarla karsilasmis; o toz duman ortasinda bunlar için kimsenin el uzatacak takati
kalmamis; el uzatmak istese bile, bunu saglayacak olanaklar ortadan kalkmisti.
Arka arkaya gelen araliksiz süreçler ... Önce Lozan' da baris görüsmeleri için taraflarin bir araya gelisi... Ardindan ilk is olarak, zaten büyük ölçüde yollara dökülüp karsi
tarafa göç etmek için harekete geçen kitlelerin perisan görüntülerinin ivedi olarak elealinisi ve Dr. Nansen'in önerileri dogrultusunda 30 Ocak 1923 tarihinde bir MübadeleAntlasmasi'nin imzalanisi. .. Kosullarin belirlenisi; ardindan da her iki tarafta; yani hemYunanistan' da hem de Türkiye' de hazirliklar ... Örnegin Türkiye' de konu ile ilgilenmek
üzere bir bakanligin kurulusu; ardindan da bir yasanin çikarilisi ve nihayet gemilerinkarsi taraftan kalan nüfusu almak için harekete hazir olusu ...
Olaylar arka arkaya gelismisti. Bu süre içinde gün gelmis, Türkiye ile Yunanistanarasinda iliskiler alabildigine gerilmis; özellikle Yunanistan'da, kiyilara yigilmis Türksiginmacilara karsi sert davranis, Türkiye'nin yogun tepkisini çekmisti. Ardindan
DR. EREN AKÇiçEK'E ARMAGAN 'o> 21
KEMAL ARi
Lozan' da, 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan ek protokol ile sorunun hukuksal bir teme
le dayandirilmis olusu, sorunu kismen çözüme kavusturmustu. Ancak yine de zorluklarvardi. Mübadele sözlesmesi imzalanmadan önce yogun bir göç dalgasi her iki ülkede degörülmüstü. Yogun bir nüfus Türkiye'yi terk ederek, Yunanistan'a yigilmisti. Ayni bi
çimde Yunanistan' dan da Türkiye'ye gelen Türkler vardi. Ancak, yine de geride önemli bir nüfus göç ettirilmeyi bekliyordu. Göçleri zorunlu olacak, yanlarinda istediklerimallarini ve tasinabilir diger degerli esyalarini serbestçe götürebileceklerdi. Ancak, bukagit üzerinde serbestçe görülebilecek biçiminde kayit edilse bile, zorunluluklar, ivedigelismeler ve kosullar bunu her zaman olanakli kilmiyordu. Gelenler ve gidenler, yükte hafif, pahada agir ne varsa alabildikleriyle yollara dökülmüslerdi. Yunanistan' da ve
Türkiye' de kiyilardaki kentlerde, aylar boyunca göç ettirilmeyi bekleyen kitleler, hertürlü olumsuz kosula karsin, yalniz kendi bedensel dirençleriyle direnmeye çalisiyorlardi. Her iki tarafta da yoksulluk, dram, agir kosullar ve zorluklar diz boyuydu. Göç yollarina dökülenler için zor günlerdi. Atlarla, merkeplerle, kagnilarla, yalin ayak yollaradökülenler çogunluktaydi. Trenlerle kiyi limanlarina ulasmaya çalisanlar da olmustu.Pek çogu yanlarina hayvanlarini almaya çalisiyorlardi. Kimi zaman, 1000-2000 koyu
nu ya da keçisi olan çoban aileler de bu hayvanlarini götürmek istiyorlardi. Karmasa,itisip kakisma, karisiklik ve basibozukluk her yana egemen olmustu. Bu daginik görüntü, Yunan ordusunun çekilisi sirasinda çok daha yogunken, zaman içinde sinirlarin kapatilmasi, mülteci geçisinin denetim altina alinisiyla birlikte, önemli ölçüde azaimisti.Simdi bu asamada beklenen ise, mübadele kapsamina giren göçmenlerin, uluslararasi
bagimsiz Mübadele kurulunun gözetiminde göçlerinin saglanmasiydi. Bu ise, büyükbir örgütlenmeyi, hazirligi, plani ve parayi gerektiriyordu. Bu örgütlenme, geçen süreiçinde önemli ölçüde gerçeklestirildi. Her ülke, kendisine bagli gemilerle göçmenlerinigidip, karsi ülkeden alacakti. Artik bu hazirliklar yapiliyordu. Ancak, yine de karma komisyonun, Türk ve Yunan üyeler önünde, göç ettirilmeyi bekleyen göçmenlerle ilgili birplan, düzenleme ve uygulama biçimi olusturmasi ve bunu da uygulamasi kaçinilmazdi.
1924 yilinin 8 Agustos günüydü. Bu sicak yaz gününde Atina' da karma komisyon
önemli bir konuyu görüsmek üzere toplanti yapti. O güne dek, 850.000 kadar OrtodoksTürkiye'den ayrilmis ve Yunanistan'a yigilmisti. Sinir kapilari siki sikiya kapaliydi.Türkiye, Türkiye'ye dönmek isteyen kimi Ortodokslar için bir genelge yayinlayarak, bukonudaki kararli durusunu ortaya koymus; antlasma geregince, Istanbul RumIari mübadele kapsaminin disinda olmakla birlikte, bunlar arasinda belli bir tarihten sonraIstanbul'a yerlesmis olanlar ile casus, isbirlikçi gibi suç nedeni olan konulara karismis
olanlari ülkeye kabul etmeyecegini açiklamisti. Buna karsin, her iki tarafta da hazirliklar sürüyordu. Yigilmalarin yarattigi sorunlarin çözümü çabalarinin yani sira, dahagöç etmemis olanlarin tasinmasi, yerlestirilmesi, karsilasilacak sorunlarin çözümü içinöngörüler dogrultusunda hazirliklar yapiliyordu. Istanbullu Ortodokslar mübadelekapsaminin disinda birakilmisti. Bir etablee sorunu vardi; öyle ya, Istanbul'un belediye
22 'o> DR. EREN AKÇiçEK'E ARMAGAN
MÜBADELEDE SON PERDE: ORTODOKSLARiN ANADOLUDAN Göçü
sinirlari ve Bati Trakya'nin idari yapisi hangi sinirlardan olusuyordu? Türkiye'nin teziayri, Yunanistan'in ayriydi. Her iki taraf da kendi anlayisi ve çikarlari dogrultusundakonuya bakiyor; olabildigi kadar çok nüfusu göndermek, olabildigi kadar fazla nüfusu
da karsi tarafta birakma yolu güdüiüyordu. Bu konuda Yunanistan çok daha cevvalve atakti: Türkiye'nin, Istanbul ilinin sinirlariyla ilgili yaklasimini kabul etmiyordu.Türkiye ise görüslerinde israr ediyordu. Tam da bu toplantinin yapildigi günlerde bugerilim en keskin dönemecinde bulunuyordu. Türkiye kararliydi; ne olursa olsun, ken
di ortaya koydugu görüse göre hareket etmek üzereydi. Bir kere, i911 yilindan sonraIstanbul'a göç ederek yerlesmis olanlari Istanbullu kabul etmiyordu. Bu kisiler üzerinden Yunanistan bu görüsü benimsemek istemiyordu. Bunun yani sira, 1911yilindanönce Istanbul'a yerlesmis olmakla birlikte, süreç içinde Anadolu'nun çesitli kentlerine
göç ederek yerlesmis Rumlar da vardi. Bunlar ne olacakti? Bu kisilerin bir kismininAnadolu'da ya da Dogu Trakya'da orada burada bulunduklari, Istanbul'a göç etmemekve bulunduklari yerlerde kalmak için firsat kolladiklari saptanmisti. Buna izin vermekdemek, hem mübadele kurali ve ilkeleri disina tasmak hem de Türkiye'nin öncelik verdigi özdes toplum düsüncesinden uzak düsmek demekti. Bunun karsi çikilacak pek çok
yönü bulundugu Türklerce duyumsaniyor ve dillendiriliyordu. Bu duygu ve düsüncesarmalinda Türkiye'nin bunu kabul etmesi olanakli görünmüyordu. Ancak sonuçta,
bunun yarattigi sikintilar da yasaniyordu. Sonuçta bir gerginlik vardi. Hatta Türkiye' dekimi yetkili kisiler, bu durumda bulunan OrtodoksIarin gerekçelerine bakilmaksizin,bulunduklari yerlerden gerekirse polis gözetiminde toplanacagini ve Istanbul'a zorlagötürüleceklerini dillendiriyorlardi.
O zamana dek, mübadele kapsamina giren çok sayida Rum, Yunanistan'a kendiolanaklariyla gitmislerdi. Bu biçimde gidenlerin sayisi 850.ooo'in üzerindeydi. Bu süreç hizlandirilmaliydL Atina'da toplanan kurul henüz gitmeyen, ancak gönderilmeyi
bekleyen insanlarin da Yunanistan'a gitmesi gerektigini düsünüyordu. Bu konudakikarar, Ankara'da çalisan Muhtelit Mübadele Komisyonundaki Yunanli üyeye de bildirildi. Bu tarihlerde Türkleri tasima isi neredeyse bitmisti. Onlardan bosalan mallara,Yunanistan'a tasinacak Rumlar yerlestirilecek; böylece Türkiye' den Yunanistan'a götü
rülecek Rumlar için büyük bir kolaylik saglanmis olacaktL3
Aslinda 1923yilinin Ekim ayindan beri Yunanistan ve Türkiye kiyilari arasinda Türkve Yunan gemileri durmadan göçmen tasiyorlardL 1924 yilinin ortalarinda göçmen
lerin büyük kismi karsi tarafa tasinmis bulunuyordu. Türk göçmenler Türkiye, Rumgöçmenler de Yunan gemileriyle Türkiye'ye tasiniyorlardi; ancak zorunluluk nedeniylebu uygulamanin disina da çikiliyor; ücreti karsiliginda Yunan gemilerinin Müslüman
göçmenleri, Türk gemilerinin de Rum göçmenleri tasidigi oluyordu. Örnegin, Haziranayi baslarinda Samsun'a gönderilen Mübadele Kurulu'nun kararina göre, Midilli' den
3 Ileri, 10 Agustos 1924.
DR. EREN AKÇiçEK'E ARMAGAN Lo> 23
KEMALARI
Ayvalik'a göçmen getirecekgöçmenlerin Samsun'daki RumIarin bir kismini götürmeside planlanmisti.4 Gerçekte, gelecek göçmenlerin tasima ücretlerini kabotaj için hazir
layan Türkiye bir sermaye biriktirme kaynagi olarak gördügü için, olabildigi ölçüdeTürk gemilerini kullanmak istiyordu. Ancak, kimi durumlarda hükümetin özel izniyleya da bddenmeyen bir olupbitti durumunda Yunan gemilerine de göçmenlerin bindigioluyordu Bu örnekler, alisildik seylerdi. Kurullar, bindirme iskelelerinde göçmenleringemilere binmesini gözlemliyor ve raporlar tutuyorlardi.s
Göç için yollara düsenler çogunlugu olusturmakla birlikte; mübadele kapsamina gir
dikleri halde bazi Rumlar Türkiye' den ayrilmak istemiyorlardi. Türk komsulari tarafindan bazi çok sevilen RumIarin kimilerinin Türk aileler tarafindan göç ettirilmemek içinsaklandiklari bile görülmüstü. Bu konuda Türk gazeteleri aracigiyla Türk hükümeti, buyola giden Türk ailelerine ve saklanan RumIara dönük uyarilar yapiyordu. Bu yola yönelen kaçak Rum ya da ona yataklik yapan Türkler, siddetli biçimde cezalandirilacakti.Bundan baska birçok Rum, üçüncü bir ülkenin uyruguna girerek, özellikle Istanbul yada Izmir gibi kentlerde kalma yoluna gidiyorlardi. Buna iliskin polis kayitlarina geçen
bilgiler vardi. Kimi zaman da önceden Türkiye' den ayrilan kimi Rum aileler, sonradan degisik ülkelerin pasaportlariyla Türkiye'ye geri dönmeye çalisiyorlardi. DahiliyeVekili Ferit Bey'in belirttigine göre, bazi Rumlar öteden beri yabanci bir ülkenin uyrugundaydilar. Bunlarin disinda kalip da Türkiye'ye gelenler ya pasaportsuz ya da sahte
pasaportlarla'kaçak olarak Türkiye'ye girmislerdi.6 Bu su anlama geliyordu: Mübadele
kapsamind,/olup, Türkiye' den ayrilmamis Rumlar vardi. Bunlar yaniltma yoluna giderek, gerçek statülerini gizliyorIardi.
Degis}k yöntemler uygulaniyor; sorunlara neden olmadan, kurallara uygun biçimde yo!la'~adökülenler oldugu gibi; bu tür yollarla Türkiye' de kalanlar da bulunuyordu.G?çmen tasima uygulamasi ise pek çok soruna karsin, belli bir plana göre yapilmakzorundaydi. Ivedi olarak karsi tarafa aktarilmasi gerekenler vardi. Evinden ocagindanbir biçimde kopmus, kiyilara yigilmis kisiler için bu öncelik hep vardi. Yunan askerle
rinin çekilisi sirasinda, o kargasada çekip gidemeyenler, tasinmayi beklerlerken büyükzorluklarla karsilasmislardi. Buna karsin, hala evinde ocaginda karma kurul üyelerinin gelerek, kendisine göç için vize vermesini bekleyenler ya da onca uyariya karsinduyarsiz kalip, hala bulundugu yerde kalanlar da vardi.? Gitmekte gecikenlerin önem
li bir kismi Türk Ortodoksu'ydu. Papa Eftim'in basinda bulundugu Türk OrtodoksKilisesi'ne bagli bulunan, soy ve kültür olarak Türk olan bu insanlar, onca direnmelerine karsin mübadele kapsami disinda kalamamislardi. Türkiye' de kalma yönündekiçabalari, Lozan' da mübadelellin Ortodoks Türk tebaa ile Yunanistan' daki Müslüman
4 Haber, 4 Tesrinievvel 1923.
5 Ahali, 11 Haziran 1924.
6 Age, s. 129-13°.
7 Ahali, 11 Haziran 1924.
24 '<?> DR. EREN AKÇiçEK'E ARMAGAN
MÜBADELEDE SON PERDE: ORTODOKSLARIN ANADOLUDAN Göçü
tebaayi kapsadigindan sonuç vermemisti.
1923 yilinin sonuna dogru Ankara' da Bakanlar Kurulu karariyla, Türkiye' dekiOrtodoksIarin göç ettirilmeleri yönünde bir karar da alinmisti8. Ankara'da mübadeleile Izmir üzerinden sevk edilmeyi bekleyen 15.000 kadar Ortodoks Rum vardL9 Tevfik
Rüstü Bey'in verdigi bilgiye göre, 1924yilinin ortalarinda artik Nigde ve Kayseri gibiOrta Anadolu kentlerindeki RumIarin mübadelesine de baslanmistLlO Bunlar bulun
duklari yerin ulasim olanaklarina göre en yakin iskeleye indiriliyorlar, buradan gemilere bindirilip göç etmeleri saglaniyordu. Türk Hükümeti, Demiryolu Yönetimi'ne
basvurarak Ankara RumIarinin simendiferlerle Izmir'e ve Istanbul'a götürülmele
rinin saglanmasini istedi. Buradan gemiler araciligiyla Yunanistan'a götürülmeleridüsünüiüyordu.u Bu yönde karar verildikten sonra, uygulama hizla basladi. Kimi zaman çagrilarla, kimi zaman da polis zoruyla toparlanan RumIar, 17Haziran gecesi, simendiferlerle Istanbul'a gönderilmeye basladilar. O gece tren e bindirilerek, Istanbul'agönderilen 250 aile bulunuyordu. Bunlar yaklasik 750 kisiydi.12 Simendiferlere yanlarinda tasiyabildikleri esyalariyla bindirilmis olan Rum göçmenlerin tasima ücreti kendilerine aitti. Kimi göçmenler tasima ücretlerini ödeyemeyecek kadar yoksuldu. Türkiye,
Yunanistan kiyilarinda birikip, Türkiye'ye gelmek üzere gemilere binen Türk göçmenlerin tasima ücretini yoksulluklari nedeniyle göçmenlerin ödeyememesi durumundaödemeyi üstlenmisti. Ancak, ne Yunanistan ne de Türkiye tarafinda, bulundugu, yerlesik oldugu yerden kalkip simendiferlerle ya da diger kara ulasim olanaklariyla limanla
ra giden yoksul göçmenlerin giderlerini kendilerinin ödeyememesi durumunda hükümetlerin üstlendigi bir yükümlülük yoktu. Ancak, karma komisyon mübadelede aritimislerinin bir an önce bitmesinden yanaydL Süreç uzadikça, hem isler daha da karmasik
bir duruma geliyor hem de bir kis geçtikten sonra ikinci bir kisi geçirmek zorundakalacak göç sürecinin daha da zorlasacaginin ayirtinda bulunuluyordu. Iste Ankara,
Nigde, Kayseri, Konya, Yozgat gibi iç kentlerden kalkip, liman kentlerine gitmesi istenen yoksul RumIarin limanlara kadar aktarilmasinda bir ücret sorunu bulunuyordu.Türk hükümeti, Rum göçmenler için böyle bir yükümlülük altina girmemisti. Bu durumda yapilacak sey, sorunun ivediligi karsisinda, karma kurulun tasima ücretlerini
ödemesiydi. i924 yilinda, Konya RumIarindan yoksulolanlarin tasinmasi için MersinMuhtelit Komisyonundan Mübadele subesine 1.600 lira gönderilmisti. Ilk kafileyi teskil
edecek yoksun insanlarin gönderilmesiyle artik Konya' da hiç Rum kalmamis olacaktiPBöylece, belirtilen tarihten sonra gidemeyip kalan göçmenler, Istanbul'a dogru yola
8 Anadolu' da Yenigün, 4 Kanunuevvel1923.
9 Tevhid-; Ejkilr, 24 Haziran 1924.10 Ikdam, 3 Haziran 1924.
II Cumhuriyet, 4 Temmuz 1924.
12 Cumhuriyet, 4 Temmuz 1924.
13 Ileri, 3 Agustos 1924.
DR. EREN AKÇIçEK'E ARMAGAN 'oi 25
KEMAL ARI
çikarilmislardi. Ayni biçimde Konya RumIari da Mersin ya da Istanbul limanlarinadogru yola çikarildi.
Bu arada, Istanbul kentinin sinirlari konusunda Türkiye ile Yunanistan arasinda
yasanan anlasmazlik, yani "etable" sorunu, Istanbul' da yasayan bir kisim Rum halkitelasa düsürmüstü. Rumca olarak yayinlanan Politya gibi gazetelerini bu kaygi ve telas kaplamis; yazilan yorumlarda, verilen haberlerde bu korkulari dile getiriyorlardi.14
Istanbul RumIari, Bati Trakya Türkleri gibi mübadele kapsaminin disinda birakilmisti.
Istanbul'un sinirlari nasil kabul edilecekti? Bu konuda Türkiye, Yunanistan ile derinbir anlasmazligin içine düsmüstü. Türkiye'nin hesabina göre, Istanbul ilinin sinirlari, Yunanistan'in kabul ettiginden daha dar bir alana karsilik geliyordu. Bu nedenleTürk hükümeti göçe tabi olmasi gereken 100.000 Rum belirlemis ve bunu Komisyon'abelirtmistiP Bu sayi sonradan 50.000 olarak belirtildi.16 Istanbul' da yasayan, ancak
mübadele kapsamina giren Istanbul RumIari ilgili makamlara basvurarak, pasaportalmaya ve böylelikle Yunanistan'a gitmeye çalismaktaydilar.17 En sorunlu bölgelerdenbirisi Çatalca'ydi. Yunan gazeteleriyle, Türk gazeteleri arasinda ilginç bir dalasma dayasanmaktaydi. Yunan gazeteleri, Çatalca RumIarinin mübadele esnasinda perisan ol
duklarini, ellerindeki mallari yok pahasina sattiklarini yaziyorlardi. Buna karsi Türkgazeteleri de, "Yunanistan' da mübadeleye tabi Müslümanlar ne çekiyorlar?" biçimin
de karsilik veriyorlardi.18 Bu arada, Çatalca' dan ayrilan RumIardan kalan mallaraTürk mübadillerin yerlestirilmesi düsünüiüyordu.19 Pendik ve civarinda yasayan baziRumIarin ayrilmadan önce, Türklere kalmasin diye terk ettikleri evleri tahrip ettiklerive hatta yaktiklari görüldü.20 Bu arada Yunanistan etabli sorununun kendi düsüncesi
çerçevesinde çözümü için direniyordu. Amaci konuyu uluslararasi bir sorun haline getirmek ve bu biçimde çözmekti. Bu nedenle, uluslar arasi mahkemelere basvurmaya bile
yöneldiY Bu basvuruya karsin, Türkiye kararliydi. Karma komisyondan pasaportlarinialarak Yunanistan'a gitmeleri çagrisi yapilan Rumiar, polis araciligiyla Balikli'da toplandi. Pasaportlari ellerine verildi. Pasaportunu alan göçmene bes gün daha Türkiye' dekalma izni verilmisti.22
Istanbul ara komisyonu tarafindan 9 Subat 1924 tarihinden 1925 yilina kadar,Yunanistan'a giden mübadil RumIara verilen pasaport sayisiyla ilgili bilgiler derlendi.
14 Tevhid-i Ejkar, 29 Subat 1924.
15 Arif Bey'in açiklamasi: Ikdam, 3 Nisan 1924; Nihat Erim, "Milletlerarasi Daimi Adalet Divani veTürkiye", A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Illi (1944), S. 62-72.
16 Tevhid-i Ejkar, LO Nisan 1924.
17 Tevhid-i Ejkar, II Nisan 1924.
18 Tevhid-i Ejkar, 3 Mayis 1924.
19 Ikdam, 22 Mayis 1924.
20 Cumhuriyet, 14 Eylül 1924.
21 Cumhuriyet, 9 Tesrinievvel1924.
22 Cumhuriyet, 23 Tesrinievvel1924.
26 '0\ DR. EREN AKÇiçEK'E ARMAGAN
MÜBADELE DE SON PERDE: ORTODOKSLARiN ANADOLUDAN Göçü
Karma Komisyon'un Türk Heyet-i Murahhasligi'na gelen ycizidaverilen pasaport sayisive bu pasaportlardan yararlanan kisi sayisi söyleydi: 9 Subat - 23 Haziran 1924tarihleri
arasinda 471pasaport 1050 kisi için alinmisti. 31 Subat 1924'ekadar bu sayi 11.170pasaporta ulasmisti. Bu pasaportlar 31.120kisi içindi. 27 Ekim - 12Kasim 1924tarihleri ara
sinda 1.285pasaport alindi. Bu sayi 3.159kisiyi kapsiyordu. 31Kasim 1924tarihine kadartoplam 26.073 pasaport alinmisti ve bununla Türkiye' den çikanlarin sayisi 73.679'du.
1925yili sonuna kadar alinan pasaport sayisi 29.0l4'tÜ. Bu pasaportlardan yararlanankisi sayisi da 79.974'tÜ.23
Mübadeleye tabi olan kimi Rum kadinlar Türk erkeklerle evlenerek, mübadeleden
istisna tutulmalari yoluna gidiyorlardi. Bu durum, Yunanistan' dan gelmek istemeyenMüslümanlar için de belli ölçülerde basvurulan bir yöntemdi. Hükümet bu tavir karsisinda nasil bir tutum izleyecegi arayisina yöneldi. Dahiliye Vekaleti, bu konuyla ilgiliMübadele Vekaleti'nin görüsüne basvurdu.24 Konu ile ilgili basinda yer alan yorumlar
da öncelikle, Türklerle evlenmis bile olsalar Rum kadinlarin mübadeleye ugrayacaklari yaziliyordu. Din degistirerek Müslüman olanlar bundan ayri tutulacakti; ancak evlenmis olanlarin da "resit" olmalari gerektigi yorumu yapiliyordu.2s Konu Basvekalet'e
yazildi. Buna göre karar verilecekti.26 Konu Türk Hükümeti'nin kararina yansimisken,bu yöndeki gelismeler de sürüyordu. Pek çok Rum erkek ve kadin, Istanbul Valiligi'nebasvurarak, din degistirmek istediklerini (ihtida) belirtiyorlardi. Dönemin basininda
bu eylem "Ihtida Etmek Isteyen Rumlar" biçiminde kamuoyuna yansitiliyordu. Bu türhaberlerin basinda yer almasiyla, bunun çikar bir yololacagini düsünen RumIarin dindegistirmek için basvurularinda artis gözlemlenmisti. Bu yogunlugun dikkate alinma
masi olanaksizdi. Bunun üzerine Dahiliye Vekaleti, Istanbul Valiligi'ne bir yazi gönderdi. Bu genelgede, bu gibi RumIarin mübadele kapsaminin disinda tutulmak için ihtida
ettikleri, bu nedenle bunlar için bir "muamele" yapilmamasi isteniyorduY Yani, dindegistirmek, mübadele edilmekten kurtulmak için "k?r" etmemisti.
Mübadele Komisyonu, Anadolu-Bagdat Demiryollari Müdüriyeti'ne, Ankara'dangönderilecek RumIarin nasil gönderilecegi ne iliskin görüsünü sordu. Müdüriyet, hattingün asiri geceleri birer tren kaldirilabilecegini bildirdi. Komisyon tespit ettigi isimlerdogrultusunda, sevk listeleri hazirladi. 8 Temmuz Sali gecesinden sonra RumIarin sevkedilmesi planlandi. Bu suretle Ankara sevkiyati her marsandizle 300 kisi gönderilmek
suretiyle 12-13günde bitebilecekti. Bu arada önemli bir gelisme oldu. RumIardan bazilari gidis paralarini karsilayamiyorlardi. Bunu Yunan hükümetinin göndermesi gerekiyordu. Bu para gecikince, RumIarin gönderilmesinin Sali gününden sonraya kalmasi
23 Basbakanlik Cumhuriyet Arsivi, 272/i4-77-98.
24 Cumhuriyet, 8 Temmuz 1924.
25 Ahenk, 7 Temmuz 1924.
26 Cumhuriyet, 13 Temmuz 1924.
27 Cumhuriyet, 3 Kasim 1924.
DR. EREN AKÇIçEK'E ARMAGAN Lo> 27
KEMALARI
olasiligi dogdu. Komisyon, kafilenin hareketinden on gün sonra paranin saglanmasiniisteyebilecekti. Simendifer idaresi ise, talimat geregi parasini pesin almak durumunda oldugunu ileri sürüyordu. Komisyon Yunan hükümetine durumu yazarak, ivedi
davranmasini istedi. 28 Sonunda göçmenlerin gönderilmesine karar verildi. AnkaraRumIarindan mübadeleye tabi olanlardan üç bin bes yüz nüfusa ait pasaport islemi ilk
asamada tamamlandi. Bunlar Akdag ve çevresi ahalisiydi. Önce fakir olanlarin, ardindan zengin olanlarin tasinmasina agirlik verildi.29 Ankara RumIarinin tasinmasina 17Temmuz gecesi baslandi. Yediyüz kisiden olusan 250aile Istanbul'a gönderildi.30 Bunlari8 Temmuz sabahi Istanbul'a ulastilar. Balikli'daki Rum hastanesine yerlestiriIdiler.Ankara'dan gelecek diger Rumlar için Selimiye kislasinin ayrilmasi düsünüiüyordu.31
1924yili Ekim ayina kadar, Istanbul dahil oldugu halde, Türkiye'den Yunanistan'agiden RumIarin miktari Muhtelit Mübadele Komisyonunun verdigi sayiya göre109.000'di. Bunlarin 20.000'i Samsun' dan, 14.000'i Çatalca' dan, i2.000 kadari daIstanbul' dan gitmisti. 32
Mübadeleye tabi olmayan Istanbul RumIari için kimi kisitlamalar da getirildi. Bunlarancak IstanbuL, Bozcaada ve Imroz' da kalacaklar; belirtilen bu yerlffin disinda ülke içine gidemeyeceklerdi. Ancak ülke disina gidip gelmelerinde bir sakinca yoktu. 33
28 Cumhuriyet, 8 Temmuz 1924.
29 Cumhuriyet, 17Temmuz 1924.
30 Cumhuriyet, 18 Temmuz 1924.
31 Cumhuriyet, 19 Temmuz 1924.
32 Cumhuriyet, 17Tesrinievvel1924.
33 Cumhuriyet, 27 Temmuz 1924.
28 \oi DR. EREN AKÇiçEK'E ARMAGAN
E REN JIKçIçEK IZMIR'DE DOGDU. Ilkokulu Özel Yusuf Riza Ilkokulu'nda, ortaögrenimini Izmir Maarif Koleji'nde (simdi Bornova Anadolu Lisesi) tamamladi. i969
yilinda Ege Üniversitesi Tip Fakültesi'nden mezun oldu. Ege Üniversitesi Tip Fakültesi
i. Iç Hastaliklari Kliniginde (Prof. Dr. Vehbi Göksel) Iç Hastaliklari ihtisasi, Ege Üniversitesi
Tip Fakültesi Gastroenteroloji Klinigi'nde de (Prof. Dr. Namik Kemal Mentes) Gastroenteroloji
ihtisasi ve Istanbul Üniversitesi Cerrahpasa Tip Fakültesi Deontoloji ve Tip Tarihi Anabilim
Dali'nda (Prof. Dr. Nil Sari) Tip Tarihi Doktorasi yapti. 1973yilinda Iç Hastaliklari Uzmani,
1980yilinda da Gastroenteroloji Uzmani ve 2000 yilinda Tip Tarihi Bilim Doktoru (Ph.D.)
oldu. 2010 Marti'nda emekli olana dek Ege Üniversitesi Tip Fakültesi Gastroenteroloji Bilim
Dalinda Ögretim ÜyeligiveEgeÜniversitesi Izmir Arastirma ve Uygulama Merkezi Müdürlügü
ile EgeÜniversitesi Atatürk Ilkeleri ve Inkilaplari Tarihi Arastirma Merkezi Müdür Yardimcisi
görevlerine devam etmistir.
Türk Gastroenteroloji Dernegi, Türk Tip Tarihi Kurumu, Folklor Arastirma Kurumu
KIBATEK (Kibris-Balkanlar Avrasya Türk Edebiyatlari Kurumu) ve Uluslararasi Tip
Tarihi Dernegi üyesi olup, Tip Tarihi, Kültür Tarihi, Tip Folkloru, Gida Beslenme, Çevre
ve Su Ürünleri konularinda çesitli Milli ve Milletlerarasi kongrelerde sundugu tebligleri ile
yayinlanmis çesitli makaleleri mevcuttur. Eren'ce Halk Bilim Yazilari (Izmir 1997)ve Hekim
Tabip-Doktor (Çagatay Üstün ve Fehmi Akçiçek ile birlikte, Izmir 2003), Sevgili Atatürk ve
Mustafa KemalOlmak (Istanbul 2004), Atatürk'ün Sagligi Hastaliklari ve Ölümü (Izmir 2005),
Sarimsak Kitabi (Editör, Semih Ötles ile birlikte, Izmir 2006), Atatürk'ün Türk Ocaklari'ni
Ziyaretleri ve Yaptigi Konusmalar (Mehmet Karayaman ile birlikte, Ankara 2008) kitaplari
mevcut olup. Erence Gida ve Beslenme, Erence Doga ve Çevre ve Üzüm ve Üzümle Tedavi (Dr.
Besim Ömer Akalin'in) kitaplarini basima hazirlamaktadir. i998 yili Türk Folkloruna Hizmet
ödülünü almistir.
Evlive iki çocuk babasidir.