hastane ortaminda ster.l.zasyon...

22
1 ÖNSÖZ Hastane infeksiyonları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hasta, sağlık personeli, toplum ve sağlık bütçesi açısından önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Dünya sağlık organizasyonu verilerine göre hastanelerde yatan her 10 hastadan birinde hastane infeksiyonu gelişmekte olduğu ve hastane infeksiyonlarından ölümlerin gelişmiş ülkelerde ilk 10 ölüm nedeni içinde yer aldığı bildirilmektedir. Hastane İnfeksiyonlarından korunma önlemleri içerisinde hastane genelinde uygulanacak dezenfeksiyon ve sterilizasyon uygulamaları önemli bir yer tutmaktadır. Bu uygulamalar sayesinde önlenmesi mümkün olmayan hastane infeksiyonları en alt seviyeye getirilmeye çalışılmaktadır. Sterilizasyon ve dezenfeksiyon ile ilgili kaynak yetersizliği bu konuda personelin bilgilendirilmesi ve çalışmalara ortak katılımın sağlanması konusunda eksikliği çekilen bir husustur. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın direktifleri doğrultusunda GATA İnfeksiyon Kontrol Komitesi’nin bir alt grubu olan Dezenfeksiyon ve Sterilizasyon Alt Komitesi tarafından hazırlanan bu kitapçık dezenfeksiyon ve sterilizasyon konusundaki ığı kapatmada bir adım olacaktır. GATA İnfeksiyon Kontrol Komitesi Eğitim Dizisi yayınlarından dördüncüsü olan “Hastane Ortamında Sterilizasyon Uygulamaları” kitabının tüm T.S.K. hastanelerinde yararlı ve yol gösterici olmasını diliyorum. A.Çetin HARMANKAYA Prof.Tbp.Tümgeneral Askeri Tıp Fakültesi Dekanı, Tıp Fakültesi Dekanı

Upload: lycong

Post on 19-Aug-2018

217 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

1

ÖNSÖZ

Hastane infeksiyonları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hasta, sağlık personeli,

toplum ve sağlık bütçesi açısından önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Dünya

sağlık organizasyonu verilerine göre hastanelerde yatan her 10 hastadan birinde hastane

infeksiyonu gelişmekte olduğu ve hastane infeksiyonlarından ölümlerin gelişmiş ülkelerde ilk

10 ölüm nedeni içinde yer aldığı bildirilmektedir.

Hastane İnfeksiyonlarından korunma önlemleri içerisinde hastane genelinde

uygulanacak dezenfeksiyon ve sterilizasyon uygulamaları önemli bir yer tutmaktadır. Bu

uygulamalar sayesinde önlenmesi mümkün olmayan hastane infeksiyonları en alt seviyeye

getirilmeye çalışılmaktadır. Sterilizasyon ve dezenfeksiyon ile ilgili kaynak yetersizliği bu

konuda personelin bilgilendirilmesi ve çalışmalara ortak katılımın sağlanması konusunda

eksikliği çekilen bir husustur. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın direktifleri doğrultusunda

GATA İnfeksiyon Kontrol Komitesi’nin bir alt grubu olan Dezenfeksiyon ve Sterilizasyon

Alt Komitesi tarafından hazırlanan bu kitapçık dezenfeksiyon ve sterilizasyon konusundaki

açığı kapatmada bir adım olacaktır.

GATA İnfeksiyon Kontrol Komitesi Eğitim Dizisi yayınlarından dördüncüsü olan

“Hastane Ortamında Sterilizasyon Uygulamaları” kitabının tüm T.S.K. hastanelerinde yararlı

ve yol gösterici olmasını diliyorum.

A.Çetin HARMANKAYA

Prof.Tbp.Tümgeneral

Askeri Tıp Fakültesi Dekanı,

Tıp Fakültesi Dekanı

2

GİRİŞ

Günümüzde hastane infeksiyonları tüm dünyada en önemli sağlık sorunlarından biri

haline gelmiştir. Morbidite ve mortalite düzeylerinde artışa neden olmasının yanı sıra yataklı

tedavi kurumlarının çalışma verimlerinde azalmaya ve sağlık harcamalarında ciddi boyutlarda

yükselmeye yol açmaktadır.

CDC (Centers for Disease Control) tarafından yapılan bir çalışmada hastane

infeksiyonlarının %30’unun temel infeksiyon korunma yöntemleri uygulandığı zaman

önlenebileceği gösterilmiştir. Bu çalışmada cerrahi infeksiyonlarda önleme oranı %19-41

olarak saptanmıştır. Hastane infeksiyonlarını önleme çalışmaları içerisinde önemli

koşullarmdan biri de her hastanede dezenfeksiyon ve sterilizasyon politikası oluşturmaktır.

Bu kitapçıkta verilmek istenenler hastanemizde oluşturduğumuz ve yaklaşık 3 yıldır

uyguladığımız sterilizasyon ve dezenfeksiyon uygulamalarından ibarettir.

Hastanemiz İnfeksiyon Kontrol Komitesi’nin bir alt grubu olan Dezenfeksiyon ve

Sterilizasyon Alt Komitesi’nce (DSAK) hazırlanan bu kitapçığın TSK hastanelerinde çalışan

meslektaşlarımıza yararlı olabileceği ve bir eksiği kapatabileceği düşüncesiyle, tüm emeği

geçenlere teşekkür ederiz.

Doç. Tbp.Yb. Güner DAĞLI

Doç. Dr.Hv.Vet.Yb. Mustafa ÖZYURT

Sağ.Tğm. Demet PALA

3

HASTANE ORTAMINDA STERİLİZASYON UYGULAMALARI

Bir hastanenin enfeksiyon oranını ve cerrahi dalların başarısını belirleyen faktörlerden

biri de o hastanede yapılan sterilizasyon uygulamalarıdır. Sterilizasyon, ortamdaki tüm canlı

ve spor halindeki mikroorganizmaların öldürülmesi işlemidir. Bu işlemin uygulandığı madde

veya cisimde gelişme ve çoğalma yeteneğine sahip canlı hiçbir mikroorganizma

kalmamalıdır. Sterilizasyon kesin bir ifadedir ve az steril veya çok steril gibi sınıflaması

yapılamaz. Bir nesne veya ortam ya sterildir, ya da steril değildir.

İlkçağlarda bazı topluluklarda sağlık kurallarını uygulamak için bazı çabalar sarf

edilmiştir. Eski Mısırlılar yara temizliğinde şarap, yağ ve balsam kullanmışlardır. Eski

Yunan’da da ünlü hekim Hippokrat (M.Ö. 460-377 ) yaraların temizliği için şarap önermiş,

ayrıca saf veya kaynatılmış su ile cerrahın el ve tırnaklarının temizlenmesi gerektiğine

değinmiş ve yaralarda bal kullanmıştır.

Eski Roma’ da Galen (M.S.130-201) yara konusu üzerine incelemeler yapmıştır.

Galen’e göre ‘’her yara iyileşirken cerahat oluşturur’’du. Böylece bu görüş,19.yy’a kadar

yaraların aseptik olarak tedavisini önleyen bir fikir olmuştur.

17.yy’a kadar mikroorganizmaların fonksiyonları bilinmemekteydi. Bu yüzyılda,

mikroorganizmanın yapısı hakkında elde edilen bilgiler ışığında sterilizasyon ve

dezenfeksiyona daha bilimsel yaklaşım sağlandı ve büyük ilerlemeler kaydedildi.

18.yy’a gelindiğinde ise tıptaki yeni buluşlarla birlikte halk sağlığı ile ilgili ilk kez

bilgilenmeler başladı. Mikropsuz ortamların sağlanması için bazı hijyenik kuralların

uygulanması ve salgın hastalıklarla savaş bu yüzyılda başladı. James Lind (1716-1794)

gemicileri vebadan kurtarmak için giysilerini temizlettirdi ve tifüsün İngiliz donanmasında

yayılmasını önlemeye çalıştı. Yine 18.yy’da Pibrae (1757) antiseptik madde olarak alkol ve

yumurta beyazını önerdi.

19.yy’da asepsi ve antisepsi kavramlarının modern anlamda tanınması ve bu konuyla

ilgili buluşlar yapılması cerrahiyi korkusuz bir branş haline getirdi. Yine bu yüzyılda

anestezinin keşfi de cerrahı hasta gözünde korkunç bir insan olmaktan çıkardı. Çünkü

19.yy’dan önce mikroplu ortamlarda ve hemen hiçbir anestezik madde kullanılmayan

operasyonların yapılması ile çok sayıda insan ölüyordu. Luis Pasteur (1822-1895) bu yy’da

bakteriyoloji bilimini başlattı. Şarap hastalıkları üzerinde çalışması, onun 1863’de

pastörizasyonu bulmasına vesile oldu. Lister (1827-1912) havadaki bakterilerin yaraya

girerek septisemi yaptıklarını düşündü ve böylece 1860’larda Jules Lemaire tarafından

dezenfektan bir madde olarak kabul edilen karbolik asitle açık kırıkları bakterilere karşı

4

korumayı başardı. Bir yara dikiş materyali olan cerrahi katkütü ilk defa bu madde ile sterilize

etti. Daha sonra 1890’da William Stewart Halsted (1852-1922) lastik eldiveni buldu. Daha

sonra polonyalı cerrah Johann von Mikulicz Redecki (1850-1905) cerrahide iodoform, yüz

maskesi ve pamuk eldivenleri önerdi. Yine Ernst von Bergmann (1836-1907), 1891’de

cerrahide antiseptik olarak buhar sterilizasyonunu uyguladı.

Ülkemizdeki gerçek anlamda sterilizasyon ve dezenfeksiyon uygulamaları ise ilk kez

Prof. Dr. Cemil Topuzlu Paşa tarafından yapılmıştır. Cemil Paşa 1890’da yurda döndükten

sonra 1891’de Askeri Tıbbiye’ de hocalığa atanmış ve ardından önce antisepsiyi 1894’de de

asepsiyi klinik uygulamaya sokmuştur.1891’ de Gülhane Askeri Tıbbiye’ sine tayin olduktan

hemen sonra burada bir ameliyathane ile 50 yataklı bir cerrahi servis kurmuştur. Topuzlu’ dan

sonra 1897’de Dr. Yzb. Halid İzzet Efendi ikinci olarak Haydarpaşa Askeri Hastenesi’ nde

asepsi ve antisepsiyi uygulamıştır. Gülhane Askeri Hastanesi’ nin ilk operatörleri olan Prof.

Dr. Rieder ve Prof. Dr. Deyeke de 1898 ve 1907 yılları arasında başarıyla asepsi ve

antisepsiyi uygulamışlardır. Yine 1898’de İstanbul Çocuk Hastanesi ve İstanbul Zeynep

Kamil Hastanesi’nde de asepsi koşullarına sahip modern ameliyathaneler kurulmuştur.

Bugünkü cerrahi biliminin zaferinde iki önemli basamak olan asepsi-antisepsi ve

anestezi, batıda 19.yy ortalarında modern şeklini almaya başlamış ve ülkemize de çeyrek asır

bir farkla ulaşmıştır. Çok hızlı aşamalarla gelişen her iki yöntemle bugün

ameliyathanelerimizde steril koşullarla ağrısız operasyonlar başarıyla sürdürülmekte ve

hastalara gerekli cerrahi işlemler yapılmaktadır.

Mikroorganizmalar bulundukları ortamda kendilerine zararlı olabilecek çeşitli

etkenlere karşı mücadele vererek yaşamlarını devam ettirirler. Bu mikroorganizmalar insan

vücuduna girdiklerinde ise infeksiyon zincirini başlatırlar. Ameliyata alınarak invaziv girişim

yapılan hastaların pek çoğunda gerek immün sistem baskılandığı (stress ve korkuya bağlı

olarak) ve gerekse vücudun en büyük koruyucu mekanizmalarından biri olan derinin

bütünlüğü bozulduğu için cerrahide kullanılan ekipmanın sterilizasyonu büyük öneme

sahiptir.

Hastanelerdeki sterilizasyon uygulamaları genellikle sterilizasyon merkezi adı verilen

alanlarda yürütülür. İdeal olan her hastanede bir tek sterilizasyon merkezi oluşturmak ve tüm

sterilizasyon uygulamalarını bu merkezde ve yeterli bilgi birikimine sahip personel tarafından

yürütmektir. Bu, iş gücünden ve kullanılan malzemeden tasarruf sağlanacağı gibi,

sterilizasyon kontrolünü sağlayan materyal tek merkezde muhafaza edilebilir ve

sterilizasyonun da devamlılığı sağlanabilir. Ancak bu genellikle mümkün olmaz ve hastane

içerisindeki pek çok alana çeşitli türlerde otoklavlar yerleştirilerek pek çok sterilizasyon

5

merkezi yaratılır. Bu da ekonomik kayıplara, yeterli bilgi birikimine sahip olmayan kişilerce

ve kontrol altında olmayan sterilizasyon uygulamalarına neden olur.

Sterilizasyon merkezleri genellikle 4 bölümden oluşturulur:

1. Dekontaminasyon bölümü,

2. Hazırlık ve paketleme bölümü,

3. Sterilizasyon bölümü,

4. Depolama bölümü.

Dekontaminasyon bölümü mutlaka diğer alanlardan ayrı bir bölüm olarak inşa

edilmelidir. Diğer 3 bölüm bir arada geniş bir alana yerleştirilebileceği gibi ideal olan bu

alanların da ayrı ayrı odalara bölünmesidir.

Dekontaminasyon, nesnelerden patojen mikroorganizmaların uzaklaştırılmasıdır. Bu

da temizlik ve dezenfeksiyon ile sağlanır. Temizlik; su, enzimatik çözücüler ve deterjanlar

yardımıyla bir nesnedeki yabancı materyalin uzaklaştırılmasıdır. Cerrahi ekipmanın üzerinde

veya içerisinde kalacak organik atıklar (doku parçaları, kan ve sekresyonlar) sterilizasyonun

etkinliğini azaltır. Bu nedenle dekontaminasyon sırasında cerrahi malzemeler birleştirilebilir

en küçük parçalarına kadar ayrılmalı ve tekrar birleştirilmeden paketlenerek sterilizasyona

verilmelidir. Dekontaminasyon işlemi el ve fırça yardımıyla yapılabileceği gibi ultrasonik

yıkayıcılar da bu amaçla kullanılabilir. Mikroorganizmaların kuru ortamda üremesi

azaldığından, her temizlikten sonra mutlaka kurulama yapılmalıdır.

Sterilizasyon için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır (buhar, etilen oksit, iyonize

radyasyon, mikrodalga kuru ısı, düşük ısılı buhar, filtrasyon, sıvı kimyasallar ve formaldehid

gibi). Bu yöntemler sterilizasyonun yapısına ve mikroorganizmalara etkisine göre 3 ana

başlıkta sınıflandırılabilir: Fiziksel işlemler (iyonize radyasyon ve kuru ısı), fizikokimyasal

işlemler (buhar, buhar/formaldehid), ve kimyasal işlemler (etilen oksit, gluteraldehid).

Kimyasal ve fizikokimyasal işlemlerin etkisi, öldürülecek mikroorganizma ile steril edici

moleküllerin direk fiziksel temasına bağlıdır. Bu nedenle sterilizasyona maruz bırakılacak

materyal ve bu materyalin içerisine konduğu paketleme malzemesi, steril edici moleküllere

karşı geçirgen yapıya sahip olmalıdır. Örneğin buhar sterilizasyonunda paketleme malzemesi

içerisindeki havanın dışarı çıkarak buharın içeri girmesine ve steril edilecek ürün ile direk

temasına olanak sağlamalıdır. Bu şekilde buhar içindeki ısı ile termal enerji sağlanır ve su da

protein hidrolizisi için gereklidir. Suyun bulunmadığı aynı ısı derecesinde (kuru ısıda) protein

parçalanma hızı yavaşlar yani sterilizasyon süresi uzar. Halbuki iyonize radyasyon gibi

fiziksel sterilizasyon yöntemlerinde gazlara karşı geçirgenliği olmayan ama sterilizasyon

6

işleminde kullanılan enerjinin dalga boyuna karşı geçirgenliğe sahip paketleme malzemesi

kullanılmalıdır.

I- ISI ile STERİLİZASYON:

En sık kullanılan sterilizasyon yöntemidir. Basit, ucuz ve hızlı sonuç verir. Ancak

steril edilecek malzemenin ısıya dayanıklı olması gerekir. Bu yöntemde, uygulanan yüksek ısı

ile mikroorganizmaların proteinlerini denatüre etmek esastır. Bunun sonucunda

mikroorganizmalar ölür. Isı ile sterilizasyonda etkili olan bazı değişkenler vardır:

-Isı Derecesi: Isı derecesi arttıkça sterilizasyon işleminin süresi kısalır.

-Etki Süresi: Isı ile ters orantılıdır.

-Ortamın Nemi: Nem oranı arttıkça sterilizasyon için gereken ısı derecesi ve etki

süresi kısalır. Mikroorganizma içindeki su oranı arttıkça protein koagülasyonu

çabuklaşacağından sterilizasyon kolaylaşır. Bakteri sporları içinde az su bulunduğu için

sterilizasyona daha dayanıklıdırlar.

-pH: Nötr ortamda sterilizasyon süresi uzar. Asit ve alkali ortamlarda ise kısalır.

-Ozmotik Basınç

Hastane ortamında; nemli ısı, kuru ısı ve yakma/alevden geçirme gibi ısı esaslı

sterilizasyon yöntemleri en sık kullanılanlarıdır.

1.NEMLİ ISI ile STERİLİZASYON:

İlk buhar otoklav 1879 yılında Charles Chamberland tarafından geliştirilmiştir.

Önceleri manuel kontrollü olarak imal edilen buhar otoklavlarda bugün bilgisayar teknolojisi

(mikroprocessor) kullanılsa da temel çalışma prensiplerinden vazgeçilememektedir.

Sterilizasyon ortamında su bulunması, mikroorganizmaların koagülasyonunu

kolaylaştırır. Nemli ısı ile sterilizasyonda su buharı ya da sıcak su kullanılabilir.

a-Su Buharı İle Sterilizasyon:

Temel ilke, doymuş ve basınçlı su buharı ortamında ve 100o C nin üzerinde

sterilizasyon sağlanmasıdır. Buhar, gözenekli maddelere daha iyi nüfuz edebildiği için

öldürücü etkisi daha fazladır. Buharla sterilizasyon, basınçlı buhar ve basınçsız buhar

kullanılarak yapılabilir.

ı-Basınçsız Buhar ile Sterilizasyon: Doymuş ve akım halindeki basınçsız su buharı

ortamında 100o C ile sterilizasyondur. Yüksek ısıya dayanmayan maddelerin (örn şekerli

besiyerleri) sterilizasyonunda kullanılabilir bir yöntemdir. Arnold kazanı veya Koch kazanı

gibi isimleri de vardır. Otoklavdan farkı, kapakların sıkıca kapanmaması ve çalışırken kapak

kenarlarından buhar çıkarmasıdır. Kazanı çalıştırmadan önce altındaki deposunda yeterli su

7

olduğundan emin olunmalıdır. Sterilizasyon süresi hesaplanırken 100o C ye ulaşılması temel

alınmalı ve en az 30 dk beklenmelidir. Otoklavların kullanıma girmesinden sonra bu yöntem

kullanılabilirliğini ve popülaritesini yitirmiştir.

ıı-Basınçlı Buharla Sterilizasyon: Buharla doymuş bir ortamda, basınç altında ve 100 oC nin üzerindeki ısılarda yapılan sterilizasyon işlemidir. En önemli özelliği, hızlı, ucuz ve

hem çalışanlar hem de doğa için toksik atık oluşturmaksızın sterilizasyon sağlamasıdır. Bu

işlemde otoklavlar kullanılır. Basınçlı buhar ile yapılan sterilizasyonun en önemli üç

parametresi; doymuş buhar (ideali % 100 doymuş, kuru buhar), ısı ve zamandır. Basınç

arttırıldıkça otoklav içerisindeki doymuş buharın da ısısı artar ve sterilizasyon için gereken

süre kısalır.

Otoklav, çift katlı çeperi olan ve içindeki suyun ısıtılması için gerekli ısıtma kaynağı,

izolasyonlu özel kapağı ile gerekli ısı, zaman ve basınç kontrol göstergeleri bulunan bir

cihazdır. Cihaz çalıştırıldıktan sonra ön vakum sistemine sahip otoklavlarda vakum sistemi

devreye girer ve otoklavın içerisindeki hava tamamen boşaltılır. Daha sonra buhar girişi

başlar ve cihazın iç kısmında yüksek bir ısı (yaklaşık 134oC) ve basınç (yaklaşık 2 atm.)

oluşur. Bu koşullarda ortalama 3,5 dakikada sterilizasyon gerçekleşir. Ön vakum

fonksiyonuna sahip olmayan otoklavlarda, doymuş buhar ile 1 atmosfer basıncında ve 121° C

de 15 dakikada sterilizasyon gerçekleşir.

Sterilizasyon işlemi sırasında otoklav içerisinde kesinlikle hava kalmamalıdır.

Otoklavın içerisinde hava kalması ortam ısısının yükselmesini engeller ve havanın bulunduğu

kısımlardaki malzemeye (genellikle cihazın alt kısmı) buharın girmesini engeller (hava

yastığı). Bu alanlardaki malzeme steril edilmemiş olur.

Otoklava malzeme yerleştirilirken şunlara dikkat edilmelidir:

1. Buhar geçirgenliğine sahip malzeme ile paketleme yapılmalıdır.

2. Sıvıların sterilizasyonunda, çözeltiler bulundukları kabın % 80 ine kadar

doldurulmalıdır.

3. Eşyalar çok sıkışık olarak yerleştirilmemeli, aralarında buhar geçişine ve dolanımına

uygun boşluklar bulunmalıdır.

4. Steril edilecek malzeme çok iyi temizlenmeli ve kurutulduktan sonra paketlenmelidir.

5. Buharın girmesini ve havanın vakum edilmesini engelleyecek kadar büyük paketleme

yapılmamalıdır.

6. Otoklavdan çıkarılacak malzemenin çok iyi kurumuş olmasına dikkat edilmelidir.

8

7. Kullanılan buharın kalitesi çok iyi olmalı ve içerisinde sıvı halde su bulunmamalıdır.

Buhar hattında su oluşumunu önlemek için gerekli önlemler (su tuzakları yerleştirmek,

buhar hattını ısı izolasyonlu malzeme ile korumak gibi) alınmalıdır.

8. Kullanılacak buhar, hastanenin genel ısıtma merkezinden sağlanabileceği gibi, buhar

üretme yeteneğine sahip (buhar jeneratörlü) otoklavların kullanımı daha güvenlidir.

b-Sıcak Su İle Sterilizasyon:

Sıcak su ile yapılan sterilizasyonda kaynatma ve tindalizasyon yöntemleri kullanılır.

ı-Kaynatma: 100 oC 'de 5-10 dakika kaynatma ile dezenfeksiyon, 30 dakika kaynatma

ile sterilizasyon sağlanabilir. Ancak rakımı yüksek yerlerde atmosfer basıncı düşük olduğu ve

suyun kaynama ısısı daha düşük olacağı için kaynatma süresi daha uzun tutulmalı veya suya

sodyum bikarbonat gibi bazı tuzlar ilave edilerek kaynama ısısı 100° C ye yükseltilmelidir.

Genellikle bir kap içinde pens, makas, bistüri gibi madeni eşyalar tamamen suyun altında

kalacak şekilde kaynatılırlar. Musluk suyu kireçli olabileceğinden, damıtık su tercih

edilmelidir.

ıı-Tindalizasyon: Yüksek ısıda bozulabilecek antijen, serum ve şeker solüsyonları gibi

sıvı maddelerin, belirli ısı derecelerinde birkaç gün üst üste tutularak sterilizasyonudur. Bu

amaçla benmari adı verilen ve belirli sıcaklık derecelerine ayarlanabilen su banyoları

kullanılır. Hidrolize olabilecek çözeltiler 80-100 oC 'de 30 dakika, kan, serum gibi proteinli

maddeler ile aşılar 56-60 oC 'de 60 dakika süre ile tindalize edilir. İçinde steril edilecek

besiyeri veya çözeltiler bulunan tüp veya şişeler ağızları dışarıda içerdikleri sıvı, benmari su

seviyesinin altında kalacak şekilde benmariye yerleştirilirler. İşlem 3 gün üst üste tekrarlanır

ve her işlem arasında malzemeler 1 gece oda ısısında bekletilir. Bugün sıvıların sterilizasyonu

için süzme yöntemi önerilmektedir.

2. KURU SICAK HAVA ile STERİLİZASYON:

Hastanelerde ve daha küçük sağlık kurumlarında kullanılan kuru sıcak hava ile

sterilizasyon sırasında nem etkeni ortadan kalktığı için çok yüksek ısı ve daha uzun süre

gerekir. Önemli avantajları; kurulması ve bakımı kolaydır, metal aletlerde aşınmaya neden

olmaz, tek bir parametre ile (ısı) kontrol edilebilir. Ancak ısıya duyarlı malzemelerin

sterilizasyonunda kullanılamaması, yüksek ısı ve uzun süreye gereksinim göstermesi,

sporların kuru ısıya nemli ısıdan daha dirençli olmaları gibi dezavantajları vardır.

Kuru sıcak hava ile çalışan sterilizatörlere Pasteur fırını adı verilir. Bu fırınlar, ısı

kaybını engellemek için arasında yalıtım maddesi bulunan çift çeperli fırınlardır. Pasteur

fırınında cam, madeni eşya, bazı toz halindeki maddeler, süzgeç kağıtları ve yağlar steril

edilebilir. Ancak cam malzeme kesinlikle ıslak olmamalıdır. Pasteur fırınlarında farklı ısılarda

9

farklı sürelerde sterilizasyon yapılır. 170-175 oC 'de 1 saat, 160-165 oC 'de 2 saat, 150 °C de

en az 150 dakika süre gerekir. Sterilizasyon süresi Pasteur fırınına steril edilecek malzeme

konulduktan ve ısı kaynağı çalıştırılıp istenen ısıya ulaşıldıktan sonra tutulur ve süre sonunda

ısı kaynağı kapatılarak Pasteur fırınının soğuması beklenir. Yüksek ısı farkı nedeniyle

soğutma işlemi tamamlanmadan (yani ortam ısısı ile fırın ısısı eşitlenmeden) steril

malzemenin çıkarılmaması gerekir. Besiyerleri ve sıvıların sterilizasyonu için bu yöntem

kullanılamaz.

3. YAKMA ve ALEVDEN GEÇİRME:

Mikrobiyoloji laboratuvarlarında ekim amacıyla kullanılan öze gibi malzemelerin

sterilizasyonu için, alevde kızıl hale gelene kadar ısıtılmaları gerekir. Cam kapların ağızları

veya cam aletler alevden geçirmek suretiyle üzerlerinde bulunan mikroorganizmalardan

arındırılırlar. Kirli ve kullanım dışı kalmış malzemeler (pamuk, bez) ve hayvan kadavraları da

yakılarak yok edilebilirler.

II.SÜZME(Filtrasyon) ile STERİLİZASYON:

Havada veya sıvı çözeltilerde bulunan mikroorganizmaları bazı gözenekli

materyellerle (uygun filtrelerle) filtre ederek steril etmek mümkündür. Süzgeçler süzme

mekanizmalarına göre iki çeşittir.

a. Absorbsiyon ile mikroorganizmaları tutan süzgeçler (Berkefeld, Pastör,

Chamberland, Seitz gibi)

b. Mikroorganizmaları mekanik olarak tutan süzgeçler (HEPA filtreler).

Mikrobiyolojide filtrelerin farklı kullanılma alanları vardır. Bunlar içinde çözeltilerin

ve havanın sterilizasyonu, farklı büyüklükteki mikroorganizmaların birbirinden ayrılması,

toksin, antijen, ve enzimlerin hücrelerden arındırılması, çözeltilerin saflaştırılması gibi

uygulamalar bulunmaktadır. Günümüzde laboratuvarlarda özellikle membran filtreler

kullanılmaktadır. Membran filtreler ince kağıtlardan, inert selüloz esterlerinin gözenekli

materyellerle birleşiminden ve polimerik ajanlardan yapılmış olup gözenek çapları belirli

boyutlarda hazırlanmaktadır. Filtre gözenek çapları bazı büyük protein moleküllerinin

geçebileceği boyutlarla küçük virüs partiküllerinin geçebileceği boyutlara kadar farklı

genişliktedir. Gözenek çapları tüm bakteriler için 0.2 µm, maya hücreleri için 3 µm, virüsler

için 0.2 µm olarak belirlenmiştir.

Filtrelerin en çok kullanıldığı uygulama alanı havada buluna partikül ve

mikroorganizmaların tutularak ortam havasının temizlenmesi işlemidir. Bu amaçla en çok

10

HEPA filtreler kullanılmaktadır. HEPA filtrelerin gözenek çapları 0.3 µm olup %99.97

verimlilikle çalışmaktadır. Bu tip filtrelerin periyodik olarak kontrolü yapılmalı, temizlik ve

değişim işlemleri aksatılmamalıdır.

III. KİMYASAL MADDELER İLE DEZENFEKSİYON VE

STERİLİZASYON:

Hastane infeksiyonlarından korunmada oldukça önemli olan “dezenfeksiyon” kavramı,

cansız nesneler üzerinde bulunan, potansiyel olarak patojen mikroorganizmaların (genellikle

bakteri endosporlarını etkilemeden) kimyasal maddeler veya ısıya dayalı fiziksel uygulamalar

ile elimine edilmesidir. Sterilizasyondan, sporisid aktivitesinin olmaması ile ayrılır. Bu

tanımdan da anlaşılacağı gibi dezenfeksiyon, ortamdaki tüm mikroorganizmaların ölmesinin

gerekmediği, ancak miktarlarının kabul edilebilir bir seviyeye düşürülmesinin yeterli olduğu

işlemlerde kullanılır. Bu amaçla kullanılan kimyasal maddelere “dezenfektan” denir.

Endosporlara da etkili olan ve “sterilanlar” olarak da bilinen kimyasal maddelerin kullanıma

girmesiyle günümüzde dezenfeksiyon terimi, mikrobiyal kontaminasyonu minimal düzeyde

azaltmaktan, sterilizasyona kadar uzanan geniş bir kavramı içine alır.

Hastanelerde sıklıkla sorun olabilen mikroorganizmalar; bazı vejetatif bakterilerin yanı

sıra; tüberküloz basili, mantarlar, bazı zarflı ve zarfsız viruslar, protozoonlar, prionlar ve

bakteri endosporlarıdır. Spaulding ve arkadaşları, sorun olabilen patojen mikroorganizmalar

için kullanılmasını önerdikleri dezenfektanları etki seviyelerine göre üç grupta toplamışlardır.

Bunlar “yüksek, orta ve düşük seviyeli” dezenfektanlardır.

Yüksek seviyeli dezenfektanlar: Genellikle bakteriyel endosporlar hariç

mikroorganizmaların tümünü ≥ 20 dakikada öldürebilen dezenfektanlardır. Ayrıca

“Kimyasal sterilanlar” olarak bilinen az sayıdaki dezenfektan da 6-10 saat gibi uzun

uygulama süresi gerektirmekle birlikte, uygulama sonrası bakteriyel endosporları da

öldürebildiklerinden, yüksek seviyeli dezenfektanlar olarak değerlendirilmektedir. Bu grup

dezenfektanlar ve kullanım konsantrasyonları Tablo I’de verilmiştir.

Tablo I: Yüksek seviyeli dezenfektanlar

DEZENFEKTAN KULLANIM KONSANTRASYONU

Gluteraldehit % 2.0-3.2

Formaldehit % 6.0-8.0

Sodyum hipoklorit 100-1000 ppm serbest klor

Perasetik asit ≤ %1.0

Hidrojen peroksit % 6.0-25.0

11

Orta seviyeli dezenfektanlar: Bu grup dezenfektanlar, bakteri endosporları hariç

tüberküloz basili ve diğer mikroorganizmalara ≤ 10 dakikada etkili dezenfektanları kapsar

(Tablo II).

Tablo II: Orta seviyeli dezenfektanlar

DEZENFEKTAN KULLANIM KONSANTRASYONU

Etil veya isopropil alkol % 60-95

Fenol ve fenol bileşikleri % 0.4-5.0

İyodoforlar 30-50 ppm serbest iyot

Glikoprotamin % 4.0

Düşük seviyeli dezenfektanlar: Bakteri endosporları ve tüberküloz basiline etkili

olamayan, vejetatif bakterilerin çoğunu, bazı mantarları ve uygun bir sürede (≤ 10 dakika)

bazı virusları öldürebilen dezenfektanları kapsar. Sıklıkla kullanılanlar ve kullanım

konsantrasyonları Tablo III’de yer almaktadır.

Tablo III: Düşük seviyeli dezenfektanlar

DEZENFEKTAN KULLANIM KONSANTRASYONU

Etil veya isopropil alkol < % 50

Fenol ve fenol bileşikleri % 0.4-5.0

İyodoforlar 30-50 ppm serbest iyot

Sodyum hipoklorit 100 ppm serbest klor

Kuarterner amonyum bileşikleri % 0.4-1.6

HIV ve HBV ile kontamine malzemelerin dezenfeksiyonunda standart olarak 1.000-

10.000 ppm arasında değişen konsantrasyondaki hipoklorit solüsyonları, %2 gluteraldehit

solüsyonu veya % 70’lik etanol kullanılmalıdır .

Hasta Bakım Malzemeleri:

İlk kez 1968 yılında E.H.Spaulding tarafından geliştirilen “Hastanelerde

Dezenfeksiyon ve Sterilizasyon Uygulamaları” ile ilgili şema büyük kabul görmüş olup, bu

şemada belirtilen hususlar halen günümüzde de geçerliliğini korumakta ve infeksiyon kontrol

komitelerince başarı ile uygulanabilmektedir. Bu uygulamaların esasını, hasta bakımı ile ilgili

araç-gereçlerin infeksiyon oluşturma riskine göre sınıflandırılması, bunlar için gerekli

12

dezenfeksiyon seviyelerinin belirlenmesi ve uygun dezenfektan/sterilanların seçimi oluşturur.

Hastane ortamında kullanılan hasta bakım malzemelerini, taşıdıkları infeksiyon riskine göre

“kritik”, “yarı kritik” ve “kritik olmayan malzemeler” olmak üzere üç grupta toplamak ve

buna göre uygulanacak sterilizasyon veya dezenfeksiyon yöntemini planlamak en doğru

yaklaşımdır.

Kritik malzemeler: Hastalarda deri ve mukoza bütünlüğünün bozulduğu yerlerde

kullanılan veya steril vücut alanlarına giren nesneler bu grupta yer alır (Tablo IV). Bu

gruptaki malzemeler için her kullanım sonrası ısı ile sterilizasyon ilk tercih olmalıdır. Isıya

dayanıksız olanlar için etilen oksit ile sterilizasyon veya sporosidal etkiye sahip kimyasal

sterilanlarla 6-10 saat gibi uzun süreli bir temas ile yüksek seviyeli bir dezenfeksiyon tercih

edilmelidir. Bu amaçla en sık % 2’lik gluteraldehit, % 6’lık stabilize H2O2, perasetik asidin

değişik konsantrasyonları (≤ %1 sporosidaldir) ve klorin dioksit kullanılır.

Yarı kritik malzemeler: Hastalarda steril vücut bölgelerine girmeyen, bütünlüğü

bozulmamış mukozalara (dental mukozalar hariç) temas eden nesneler, bu grupta yer alır

(Tablo IV). Yarı kritik malzemeler için 70-75 oC’de 30 dakika yapılan ıslak pastörizasyon en

güvenli ve ekonomik yoldur. Bu grupta yer alan ısıya dayanıksız malzemeler için, %2’lik

gluteraldehit, %6’lık stabilize H2O2, ≤%1 perasetik asit ile klor ve klorlu bileşikler gibi

sporisidal etkiye sahip kimyasal maddeler ile ≥ 20 dakikalık yüksek seviyeli bir

dezenfeksiyon tercih edilir. Yarı kritik özellik taşıyan dental aletler ve amalgam kondenserleri

için ısı ile sterilizasyon tercih edilmelidir. Termometreler ve hidroterapi tankları gibi bu gruba

giren bazı malzemelerin, klorlu bileşikler gibi yüksek seviyeli veya fenolikler, iyodoforlar ve

etil ya da isopropil alkol gibi orta seviyeli dezenfektanlarla ≤ 10 dakika temas ile etkili bir

dezenfeksiyon sağlanabilir.

Kritik olmayan malzemeler: Hastalarda sağlam deriyle temas eden, mukozalarla

teması olmayan, hastalara infeksiyon ajanlarını taşıma riski bulunmayan nesneler bu grupta

yer alırlar (Tablo IV). Bu malzemeler için düşük seviyeli dezenfeksiyon tercih edilir. Bu

amaçla su ve deterjan kullanılarak yapılacak temizlik veya %70-90'lık etil alkol, 100 ppm

serbest klor içeren sodyum hipoklorit solüsyonu, fenol, iyodofor ya da kuarterner amonyum

bileşikleri gibi düşük seviyeli dezenfektanlarla < 10 dakikalık bir temas yeterlidir. Bebek

küvözlerinin dezenfeksiyonunda genellikle fenolikler kullanılmamalıdır. Bu amaçla

fenoliklerden yararlanılacaksa, mutlaka dezenfeksiyondan sonra hasta kullanım öncesi

yüzeyler temiz su ile iyice yıkanmalı ve kurulanmalıdır.

13

Tablo IV: Hasta bakımı ile ilgili malzemelere uygulanan işlemler ve germisidal ürünler

Araç-Gereç Sınıflaması

Malzemeler Spaulding Sınıflaması

İnfeksiyon Riski

Epa Ürün Sınıflaması

Kritik

(steril doku alanları ile

teması olan/vasküler

sisteme giren)

Enjektör iğneleri,

kataterler, cerrahi

malzemeler, laparoskop

ve artroskoplar,

bronkoskop, sistoskop

Sterilizasyon-

Buhar, plazma,

ETO, sıvı sporisidal

kimyasal; uzun

süreli temas (6-10

saat)

Yüksek Sterilan /

Dezenfektan

Yarı kritik

(mukoz membranlara

temas eden)

Fleksibl

endoskoplar,

laringoskoplar,

endotrakeal tüpler,

anestezi ekipmanları,

vajinal spekulum ve

problar, nebulizer

Termometreler,

hidroterapi tankları

Nemli ısı/yüksek

seviyeli

dezenfeksiyon -

sporosidal

kimyasal: Kısa

süreli temas (≥ 20

dakika)

Orta seviyeli

dezenfeksiyon

(≤ 10 dakika temas)

Yüksek

Orta

Sterilan/

Dezenfektan

Tüberkülosidal aktiviteli hastane dezenfektanı

Kritik olmayan

(sağlam deri ile teması

olan, mukoza ile teması

olmayan)

Steteskoplar, yatak

çarşafı, EKG

elektrotları , küvözler,

sürgüler, yemek kapları

vs.

Düşük seviyeli

dezenfeksiyon

(≤ 10 dakika temas)

Düşük Tüberkülosidal

aktivitesi

olmayan hastane

dezenfektanı

Dezenfeksiyonda Karşılaşılan Sorunlar

Dezenfektanların yararlı etkilerinin yanı sıra zararlı etkilerinin de olabildiği 1960’lı

yıllardan sonra dikkati çekmeye başlamıştır. Farklı tip dezenfektanların farklı kimyasal

özellikleri vardır ve formülasyonları çok çeşitlilik gösterir. Bu nedenle karşılaşılan problemleri

ürünün kullanımına ait sorunlar ve cerrahi aletlerin yüksek seviyeli dezenfeksiyonu olmak üzere

iki ana başlık altında toplamak mümkündür.

Dezenfektan Kullanımı İle İlgili Problemler:

a) Kullanım güvenliği: Dezenfektanların birçoğu toksik özelliğe sahip olup, cilt

ve gözlere zarar verir. Bir kısmı ise oldukça koroziv özellik taşırken, bazı dezenfektanlar da

kapalı alanlarda kullanıldıklarında solunum problemlerine yol açabilirler. Dezenfektan

14

solüsyonlarını kullanırken sıçratmamak için önlem alınmalı ve konsantre dezenfektanları

kullanırken koruyucu eldivenler ve gözlükler takılmalıdır. Bazı ürünlerin alev alacağı göz

önünde tutulmalı ve çıplak ateş yakınında aerosol ve sprey kullanırken özellikle dikkatli

olunmalıdır. Dezenfektan solüsyonunun imhasında bol miktarda su kullanarak sadece atık ve

kirli su borularına akıtılmalıdır.

b) Diğer maddelerle geçimsizliği: Bazı dezenfektanlar, diğer temizlik

maddeleri ile karıştırıldıklarında etkisizleşir veya geçinemezler. Kuarterner amonyum

bileşikleri sabunlarla ve birçok normal deterjanla geçimsizdir. Hipokloritler ve diğer bazı

halojen ürünler özellikle asitlerle karıştırıldıklarında oldukça reaktiftirler. Bu gibi sorunların

önlenmesi için yüzeyi temizlemede deterjanlar veya diğer kimyasal maddeler kullanılmış ise,

dezenfektan uygulanmadan önce işlem gören bu yüzeyin temiz su ile yıkanması gereklidir.

Ayrıca kesinlikle hiçbir dezenfektan bir diğeri ile birleştirilerek kullanılmamalıdır. Çünkü

kimyasal geçimsizliliği olan iki dezenfektanın karıştırılması hem her ikisinin de

dezenfeksiyon etkinliğini azaltır hem de insan sağlığı için zararlı olabilen bir bileşik ortaya

çıkarabilir.

c) Dilüsyonların hazırlanması: Konsantre halde bulunan birçok dezenfektanın,

kullanım öncesinde uygun dilüsyonunun hazırlanması gerekir, bunun için üretici firmanın

talimatına sıkı sıkıya uyulması ve mümkünse otomatik dozaj makinelerinin kullanımı önemlidir.

Bu maksatla, görevli personelin talimatlara uyması, dezenfektan hazırlama eğitimini almış

olması ve işlem sırasında eldiven ve koruyucu gözlük kullanması gereklidir. Dilüsyon için

mümkün olduğunca sert su veya deniz suyu kullanılmamalıdır. Bu sular bazı dezenfektanlar için

geçimsizdir. Dilüsyonlar metal kaplar yerine cam veya plastik kaplarda hazırlanmalıdır.

d) Dezenfekte edilecek yüzeyle temas süresi: Dezenfeksiyonda başarılı

olabilmek için dezenfektanın yüzeyle temas süresinin yeterli olması gerekir. Çoğunlukla bir

dezenfektanın etkili olabilmesi için 10-20 dakikalık temas süresine gereksinim vardır. Yüksek

ısılar etki süresini önemli ölçüde azaltırken, düşük ısılar dezenfeksiyon için gerekli süreyi her

zaman arttırmazlar.

e) Direnç: Özellikle kuarterner amonyum bileşikleri gibi bazı dezenfektanların

sık aralıklarla uygulanması halinde dirençli bir mikroorganizma popülasyonu ile karşılaşmak

mümkündür. Böyle bir durumda alternatif bir dezenfektana yönelmek gereklidir.

Cerrahi Aletlerin Yüksek Seviyeli Dezenfeksiyonu:

Bazı hallerde hasta açısından risk kategorileri dikkate alındığında, bir dezenfeksiyon

metodu seçmek güçtür. Bu konu özellikle artroskop, laparoskop ve biyopsi forsepsleri gibi

kritik kategorideki birkaç tıbbi cihaz açısından doğrudur. Çünkü, bu malzemeleri sterilize etmek

15

mi yoksa yüksek seviyeli bir dezenfektan ile dezenfeksiyonu mu gerektiği hususunda

uyuşmazlık vardır. Bu malzemeler eğer otoklavlarda steril edilebiliyorsa sorun olmaz, ancak

bunların çoğu yüksek ısıdan etkilenebildiğinden sterilizasyon için etilen oksit kullanımı gerekir.

Bu işlem rutin kullanımda her bir hastadan sonra gerekli olduğundan ve çok fazla zaman

aldığından, bu gibi kritik ve yarı kritik kategorideki malzemelerin çoğuna hastanelerde yüksek

seviyeli dezenfeksiyon işlemi uygulanması tercih edilmektedir.

Diğer problemlerin birçoğu, hasta bakım malzemelerinin dezenfeksiyonu ile

bağlantılıdır. Tüm ekipmanları da kapsayacak şekilde, optimum temas süresi ve dezenfeksiyon

şeması bilinmemektedir. Bu nedenle, endoskop ve tonometre gibi bir çok yarı kritik malzeme

için uygulanacak dezenfeksiyon çok değişkenlik gösterdiğinden, tartışmaya açıktır.

Basitleştirilmiş dezenfeksiyon işlemlerinin bir klinik ortamda etkili olup olmadığının tespit

edilebilmesi için ek çalışmalar gerekmekle birlikte, dezenfeksiyonda etkili alternatif işlemler

tanımlanıncaya kadar APIC ve CDC kurallarını takip etmek akılcı olur.

Öneriler

1. Yüksek seviyeli dezenfeksiyon veya sterilizasyon gerektiren bütün malzemeler

organik maddelerden arındırılmaları için önce iyice temizlenmelidir.

2. Laparoskoplar, artroskoplar ve normal olarak steril dokulara giren diğer kritik

malzemeler her kullanımdan önce sterilizasyon işlemine tabi tutulmalı; bu mümkün değilse

yüksek düzeyli dezenfeksiyon uygulanmalıdır. Dezenfeksiyondan sonra steril su ile yıkama

yapılmalıdır.

3. Mukoza ile temas eden, örneğin; endoskoplar, endotrakeal tüpler, anestezi ve

ventilatör solutma devreleri gibi cihazlara yüksek düzeyli dezenfeksiyon uygulanmalıdır.

4. Yumuşak dokulara veya kemiğe giren, diş tedavisinde kullanılan kritik malzemeler

her kullanımdan sonra sterilize edilmeli veya tek kullanımlık olanları tercih edilmelidir.

Ağızdaki yumuşak dokuya veya kemiğe girmesi amaçlanmamış; ancak bu dokular ile temasta

olabilen örneğin amalgam yoğunlaştırıcılar, hava-su şırıngaları gibi diş hekimliği aletleri yarı

kritik olarak sınıflandırılmış olup, her kullanımdan sonra sterilize edilmelidir. Eğer yarı kritik

olarak sınıflandırılmış bir alet veya cihaz ısı ile sterilizasyona dayanıklı değilse, bu durumda

yüksek düzeyde dezenfeksiyona tabi tutulmalıdır.

5. Yarı kritik malzemelerden özellikle temizlik ve dezenfeksiyonu zor olan endoskop

gibi tıbbi aletlerin, deterjan ile temizlenmelerinden sonra oda ısısında en az 20 dakika yüksek

seviyeli (örneğin % 2’lik gluteraldehit gibi) bir dezenfektan ile işleme tabii tutulması

16

gereklidir. Dezenfeksiyondan sonra steril veya temiz bir su ile yıkama yapılarak kurumaya

bırakılmalıdır.

6. Kritik olmayan hasta bakım gereçleri için kullanılacak düşük seviyeli

dezenfektanların uygulama (temas) süresi ≤ 10 dakikadır.

7. Parenteral bulaşan hepatit viruslarının henüz laboratuvar kültürleri sağlanamamış

olmasından dolayı, orta seviyeli dezenfektanların etkinliği netlik kazanamamıştır. Ancak

HBV’nin direnç seviyesinin tüberküloz basilininkine yakın olmakla birlikte, tüberküloz basili

ve bakteriyel endosporlar arasında olabildiği düşünülmektedir. Bu nedenle bu virusları

inaktive etmede yüksek seviyeli dezenfektanlar daha güvenli olarak kullanılır.

8. Kan veya infekte vücut sıvıları ile kontamine olan yüzeylerin dezenfeksiyonu için

EPA'dan tescilli yüzey aktif bir dezenfektan (deterjan) uygulanmasından önce yüzey

temizlenmelidir. Temizliği yapacak olan kişiler, tek kullanımlık eldiven ve koruyucu giysi ile

donatılmalıdır.

9. Bebek kuvözlerinin içinin temizlenmesi için fenolikler tercih edilmemelidir.

10.Kuarterner amonyum bileşiklerinin antiseptik olarak kullanımı CDC tarafından

tavsiye edilmeyip, dezenfektan olarak; zemin, mobilyalar ve duvarlar gibi kritik olmayan

yüzeylerin sanitasyonunda genel olarak kullanımı önerilmektedir.

Sonuç olarak; hastaneler dezenfeksiyon işlemleri için mutlaka bir politikaya sahip

olmalı ve bu politikanın hedefleri arasında, uygun dezenfektanın seçilmesi ve en verimli

şekilde kullanılması için; yeterli bilgileri verme, kontrollü kullanımlarını sağlama ve

yönlendirme yer almalıdır. Bu politikanın düzenli olarak yönetimi de ancak hastane

infeksiyon kontrol komitelerinin teşkilatında yer alan ve komiteye bağlı olarak çalışabilen bir

alt komitenin ivedilikle tüm hastanelerde kurulması ile mümkündür. Hastanemizde böyle bir

organizasyon, üç yıldır aktif olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

IV.IŞINLAMA ile STERİLİZASYON:

Isı ve diğer yöntemlerle steril edilemeyen ortamların sterilizasyonunda ışınlardan

yararlanılır. Kullanım alanı sınırlıdır. Bu ışınların çevreye de etkili olmaları nedeniyle sınırlı

olarak ve önlem alınarak uygulanmaları gerekir.

a. UV Işınları: 2537 Å dalga boyundaki UV ışınları iyonize ışınların aksine radyasyon

enerjileri ve penetrasyon güçleri azdır. Bu nedenle daha çok havayı ve yüzeyleri dezenfekte

etmek için kullanılırlar. Ameliyathaneler, doku kültürü yapılan odalar, antibiyotiklerin

hazırlandığı odalar, mikoloji laboratuvarları ultraviyole ışınların kullanılabildiği yerlere örnek

olarak gösterilebilir. Suların sterilizasyonu için de UV ışınları kullanılabilir.

17

UV ışınları kullanırken dikkat edilecek noktalar bulunmaktadır: UV kaynağı ile

dezenfekte edilecek eşya arasında bir engel olmamalı; gözde ve deride iritasyon yapması

nedeni ile gözlükle veya cam arkasından gözleme yapılmalı; ışın kaynağının yerleştirilmesine

özen gösterilmelidir; kullanma süresine dikkat edilmeli, kullanılacağı ortamda insanlar dışarı

çıkarılmalı, etkisi azaldığında lamba değiştirilmelidir. Uzun süreli kullanımlardan sonra ortam

havalandırılmalıdır.

b. X ışınları, gama ışınları, beta ışınları gibi iyonize olabilen partikül ışınlar da

sterilizasyon amacı ile kullanılabilse de uygulama alanlarının sınırlı ve insan sağlığı yönünden

tehlikeli olması nedeniyle çok az kullanılırlar. En büyük kullanım yerleri endüstriyel

alanlardır.

V. GAZLAR İLE STERİLİZASYON:

1. ETİLEN OKSİT (EO)

Yüksek ısı ve basınçlı buhar ile steril edilemeyen hassas malzemelerin

sterilizasyonunda en uygun yöntemdir. EO güçlü bir antimikrobik ajan olup bilinen tüm

virüsleri, bakterileri ve bakteri sporlarını yok eder. EO alkilasyon yöntemi ile

mikroorganizmaların RNA ve DNA ları ile reaksiyona girip onların genetik yapılarını bozar.

1950 li yıllarda kullanıma giren EO, petrolün rafine edilmesiyle elde edilir. İki karbon

ve dört hidrojen atomunun bir oksijen atomuna kuvvetlice bağlanmasıyla (C2H4O) oluşan

hassas bir moleküldür. Kaynama noktası düşük olduğu için (10.7° C) oda ısısında hızla aktive

olur ve lastik, plastik, naylon gibi maddelere difüze olur. Solunum sistemi üzerine toksik

etkileri vardır. Dokulara direk temas ettiğinde eritem ve ödem oluşturur. Etkili olduğu en iyi

nem oranı % 33 tür. Havadan ağır bir gaz olduğu için, etilen oksit otoklavların kullanıldığı

ortamlarda havalandırma sistemi odanın zeminine yerleştirilmeli ve zemin havası aspire

edilmelidir.

EO ile yapılan sterilizasyonda şu döngüler yer alır:

a. Kabin havasının boşaltılması ve nemlendirme,

b. Kabinin EO ile doldurulması,

c. Kabin havasının tekrar boşaltılması,

d. Havalandırma.

Havalandırma:

EO sterilizasyonu sırasında plastik, bez ve lastik gibi geçirgen malzemeler EO i

absorbe ederler. Bu nedenle EO sterilizasyonundan sonra malzemenin en az 24-48 saat

18

havalandırma işlemine tutulması gerekir. Havalandırma yapılmazsa malzeme içinde kalmış

olan EO, kimyasal yanıklara neden olabilir.

Havalandırma işlemi (Aeration process) nin yeri ve süresi kullanılan EO otoklavına

göre değişir. Bazı cihazlarda bu işlem otoklavın içerisinde otomatik olarak yapılırken bazı

cihazlarda bu işlem için ayrı bir kabin kullanılmaktadır. Eğer bu iki yöntem de yoksa özel bir

havalandırma odası kurulması gerekir. Sterilizasyon ve havalandırmanın aynı kabinde

yapılması, kullanıcıyı EO e maruz kalmaktan koruyacaktır.

EO Sterilizasyonunda dikkat edilmesi gereken hususlar:

1. Isı ve sterilizasyon dozu arasında negatif korelasyon vardır. Isı yükseldikçe

sterilizasyon için gerekli EO dozu azalır.

2. EO sterilizasyonu için uygun paketleme malzemesi kullanılmalıdır (özel kağıt-

polietilen karışımlı paket kağıdı). Seçilen materyalin kalın olmasının gaz

difüzyonunu ve sterilizasyondan sonra da havalandırmayı engelleyebileceği

unutulmamalıdır. TSE tarafından belirlenen paketleme malzemesi bu işlem için

oldukça uygundur.

3. EO yüksek difüzyon yeteneğine sahip olsa da, sterilizasyon için malzemenin

bölünebilir parçalarına ayrılması gerekir. Bu şekilde gazın diffüze olmadığı alan

kalmaz.

4. Malzemenin üzerinde kalan atık maddeler (kan, seröz atık gibi) EO in difüzyonunu

engelleyebilir. Tüm sterilizasyon işlemlerinde olduğu gibi steril edilecek malzeme

uygun şekilde temizlenmeli ve kurulandıktan sonra paketlenmeli ve sterilizasyona

geçilmelidir.

5. EO sterilizasyonunda da yeterli oranda neme ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.

6. EO otoklavlar, (gerek sterilizasyon, gerekse havalandırma sırasında açığa çıkan)

gaz-hava karışımını kabinin ve hatta odanın dışarısına atacak donanımda olmalıdır.

7. EO sterilizasyon için kartuşlu sistem yerine tekrar doldurulabilen tüpler

kullanılıyorsa, bu tüpler çalışma ortamı dışında konuşlandırılmalıdır.

STERİLİZASYON İZLEME YÖNTEMLERİ

Otoklavların sterilizasyon etkinlikleri periyodik olarak kontrol edilmeli ve elde edilen

kayıtlar daha sonra ortaya çıkabilecek sorunlar için saklanmalıdır. Sterilizasyon kontrol

yöntemleri 3 ana başlıkta toplanabilir:

1. Mekanik Kontrol: Otoklavın yazıcısı tarafından kaydedilen zaman ve ısı grafikleri ve

yazıcı çıktıları bu başlık altındadır. Bu kontrolde cihaz üzerindeki göstergelerin uygun

19

olmayan kalibrasyonu, aşırı kullanma ve aşınma ya da metal yorgunluğuna bağlı

olarak yanlış sonuçlar verebileceği unutulmamalıdır.

2. Kimyasal Kontrol: Zaman/ısı ve/veya neme duyarlı bantlar ve stripler bu amaçla

kullanılır.

3. Biyolojik Kontrol: Bakteri sporları içeren stripler ve tüpler bu amaçla kullanılır.

Mekanik ve kimyasal indikatörler sterilizasyon için gerekli koşulların (zaman, ısı ve

basınç) sadece görsel olarak izlenmesine olanak sağlar. Sterilizasyonun gerçek etkinliğini

gösteren tek kontrol yöntemi biyolojik indikatörlerdir. Bu yöntemle yapılan kontrolde

indikatör içindeki sporlar dahil tüm mikroorganizmalar ölmüş olmalıdır. İdeal bir biyolojik

indikatör; özellikleri bilinen bir mikroorganizma içermeli, yaygın kullanıma sahip olmalı,

standartlara uygun hazırlanmış olmalı, insanlarda rastladığımız patojenlere göre sterilizasyona

daha dirençli bir patojen içermeli, hızlı sonuç vermeli, kullanımı kolay olmalı ve ucuz

olmalıdır. Buhar sterilizasyonun kontrolü için Bacillus stearothermophilus, kuru ısı ve EO

için Bacillus subtilis sporları kullanılır. Klasik biyolojik indikatörlerde sonuç alabilmek için

24-48 saatlik inkübasyon döneminin beklenmesi gerekir. Yeni geliştirilen bir indikatörde ise

60 dk içerisinde florometrik yöntem ile spora bağlı enzimler saptanabilmektedir. En az

haftada 1 kez bu test yapılmalı ve sonuç alınana kadar da o otoklavın malzemeleri kullanıma

sunulmamalıdır.

Bowie-Dick test paketleri ile ve her sabah otoklav kullanıma başlanmadan önce

vakum (havayı boşaltma) ve buhar basınç fonksiyonunun kontrolü yapılmalıdır. Test sonucu

uygunsa, otoklavın günlük kullanımına geçilmelidir.

Isı derecesinin kontrolü için yüksek ısıda renk değişikliğine uğrayan kimyasal

maddeler kullanılır. Bu kimyasal maddeler bir cam tüp içerisinde olabileceği gibi yapışkan bir

banda ya da normal bir şerit kağıda emdirilmiş olabilir. Bu kimyasal madde yüksek ısıda renk

değiştirerek o malzeme paketinin otoklava girip girmediğini gösterir. Kesinlikle sterilizasyon

için tek başına bir indikatör değildir. Çünkü çok kısa süreli yüksek ısıda bile bu renk

değişikliği gerçekleşebilir.

YENİ STERİLİZASYON YÖNTEMLERİ

Hidrojen Peroksit:

Hidrojen peroksitin sudaki % 3 lük solüsyonları tıpta uzun yıllar antiseptik olarak

kullanılmıştır. Ancak Amerika Birleşik Devletleri’ nde sterilizasyon yöntemi olarak kullanıma

girmesi oldukça yenidir. Düşük ısıda, nem gerektirmeyen ve toksik atıklara neden olmayan

bir sterilizasyon yöntemidir. Sterilizasyon için gerekli radyo frekans enerji hidrojen peroksitin

20

buharlaşmasıyla elde edilir. Aktive olmuş hidrojen peroksit komponentleri enerjilerini

kaybettikten sonra oksijen, su ve diğer toksik olmayan atıklara dönüşürler. Özellikle düşük

ısıda sterilizasyonu gereken metal ve metal olmayan materyalin sterilizasyonunda

önerilmektedir. Ancak selülozik materyal (kağıt ve bez), pudra ve sıvıların sterilizasyonunda

kullanımı önerilmemektedir. Hidrojen peroksit ile steril edilecek materyalin şu özelliklere

sahip olması gerekir; paketleme malzemesi diffüzyona olanak sağlamalı (genel kullanımdaki

paketleme malzemeleri bu yöntemde kullanılmamalıdır), hidrojen peroksit steril edilecek

materyalin tüm parçalarına diffüze olabilmeli, steril edilecek materyal plazma oluşumunu

engelleyecek yapı ve bileşikte olmamalı, steril edilecek materyalin temizliği daha önceden

çok iyi yapılmalıdır.

Perasetik Asit:

Perasetik asitin bakterisid aktivitesi ilk olarak 1951 yılında Greenspan ve MacKellar

tarafından bildirilmiştir. Sterilizasyon ve dezenfeksiyon amacıyla çeşitli üretici firmalar

tarafından sıvı, gaz ve buhar formlarında kullanılmıştır. Persetik asit, keskin bir kokuya sahip

ve berrak bir sıvıdır. Ticari olarak % 35-40 lık solüsyonlar halinde bulunur. Bu sıvı genellikle

stabil olmayan bir yapıdadır ve oksijen ile etkileşerek asetik asit, hidrojen peroksit ve su gibi

ürünlere parçalanır.

Perasetik asit bazı materyalde koroziv etkiye sahiptir. Uzun süre temasa bağlı olarak

lakrimasyona, irritasyona ve kabarıklıklara neden olur.

Ozon:

Ozonun bakterisidal ve sporosidal etkileri uzun zamandır bilinmektedir. Kimyasal

yapısının stabil olmaması, saf ozon elde etme güçlüğü ve depolama zorluğu nedeniyle

sterilizan olarak kullanımı çok sınırlıdır. Doğal olarak güneş ışığının ya da ultraviole ışığının

direk oksijene etkisi ile elde edilir.

Klorin Dioksit:

Klorin dioksit ( ClO2 ), ozona benzer mikrobisid, sporosidal ve germisid aktiviteye

sahip olduğu uzun zamandan beri bilinmektedir ve 11º C nin üzerindeki ısılarda gaz olarak

bulunur. İlk olarak 1811 yılında Sir Humphry Davey tarafından sentezlenmiştir.

Dezavantajları; koroziv etkiye sahip olması, kullanım ve taşınması sırasında basınç altında

sıvı hale getirilememesi ve kimyasal olarak stabil yapıya sahip olmamasıdır. EO e göre

avantajları ise, steril edilen materyal içerisinde kimyasal olarak erimez ve havada patlayıcı

değildir.

21

Psoralenler ve UVA (PUVA):

Kan plazma ve trombositlerinden, patojen organizmaları ortadan kaldırmak için

ultraviole ışığı ile psoralenlerin kombinasyonunun kullanılabileceği tanımlanmıştır.

Psoralenler, çok sayıda bitkide bulunan ve patojen mantarlarla mücadele görevini üstlenmiş

doğal maddelerdir.

Mikrodalga:

Mikrodalganın diğer ısı ile sterilizasyon yöntemlerine karşı avantajı daha az enerjiye

gereksinim göstermesidir. Mikrodalganın mikroorganizmalar üzerindeki öldürücü etkisi direk

olarak ortaya çıkardığı ısıya bağlıdır. Dolayısıyla etkisi mikroorganizmanın türüne ve su

içeriğine göre değiştiği için sterilizasyon yöntemi olarak sınırlı kullanıma sahiptir. Son

yıllarda mikrodalga ile bakterisid bir solüsyonun kombine olarak kullanılabileceği

düşünülmüşse de bu yöntem ancak paketlenmemiş materyalde, yani diş hekimliğinde

kullanılabilir.

Düşük ısılı buhar ve formaldehid:

Düşük ısılı buhar ve formaldehid kombinasyonu araştırılmış bir başka sterilizasyon

yöntemidir. İkisi tek başına sporosidal etkiye sahip değilken birlikte kullanıldığında sinerjistik

etki ile yüksek sporosidal etki ortaya çıkar. EO e göre bazı avantajları varsa da formaldehidin

toksik ve karsinojenik etkileri nedeniyle pek kullanılmamaktadır.

KAYNAKLAR

1. Gürler B.: Sterilizasyon. Aktüel Tıp Dergisi. 1: 430-432, 1996.

2. http://www.dupont.com/Tyvek/sterilepkg/index.html

3. Recent Developments in Sterilization Technology (MPB archive, Sep 98).htm

4. Fratatoni J, and Prodouz K, "Viral inactivation of Blood Products," Transfusion,

30(6):480–481, 1990.

5. Öncel Ö., Erdemir A. D.: Anestezi, Asepsi ve Antisepsi. Nobel Tıp Kitabevi 1998.

6. Özyurt M.: Hastanelerde sterilizasyon. Hastane İnfeksiyonları Dergisi. 3(4): 175-183,

1999.

7. Rutala WA. APIC guideline for selection and use of disinfectants. AJIC Am J Infect

Control (suppl) 1996; 313-42.

8. Arıkan S. Temizlik, Dezenfeksiyon ve Sterilizasyon. Hastane İnfeksiyonları Derg

1997; 1 : 61-68.

9. Hugo WB, Russell AD. Chemical disinfectants, antiseptics and preservatives. In:

Pharmaceutical Microbiology, sixth edition, Blackwell Science 1998; 201-228.

22

10. Canada Communicable Disease Report, 1998. Handwashing, Cleaning, Disinfection

and Sterilization in Health Care. Supplement, 24S8, Canada.

11. Mc Donnell G, Russell AD. Antiseptics and Disinfectants: Activity, Action, and

Resistance. Clinical Microbiology Reviews, Jan. 1999, 147-179.

12. Wıdmer AF, Frei R. Decontamination, Disinfection, and Sterilization. In: Murray PR,

Baron EJ, Pfaller MA, Tenover FC, Yolken RH (eds.), Manuel of Clinical

Microbiology, 7th. edition, ASM Press Washington, DC 138-164; 1999.

13. Tietjen L, Cronin W, McIntoch N. Cerrahi el fıçalama, Antiseptikler. Aile planlaması

hizmetlerinde infeksiyonu önleme.Problem çözmeye yönelik rehber. JHPIEGO

Corporation, Damla matbaacılık, ANKARA, 167-174; 1999.

14. Özyurt M. Hastanelerde temizlik, dezinfeksiyon, sterilizasyon ve tıbbi atıkların yok

edilmesi . Hastane İnfeksiyonları Derg 1999, 3 (4):175-183.

15. Özyurt M. Dezenfeksiyon yöntemleri. IV. Hastane İnfeksiyonları Simpozyumu,

Konuşma metni özeti, A.Ü.Tıp Fakültesi Morfoloji Binası, Ankara, Sayfa 27-30, 17-

19 Mart 1999.

16. Köksal F. Deri antisepsisi ve el hijyeni. “Sterilizasyon ve dezenfeksiyon hastane

infeksiyonları sempozyumu”, sempozyum el kitabı, Ondokuz Mayıs Ü. Tıp Fakültesi,

121-125; 21-22 Ekim 1999, Samsun.

17. http://www.cdc.gov/ncidod/hip/Guide/handwash.htm 23.05.2000.

18. http://cause.curtin.edu.au/curtin/dept/physio/podiatry/quality/skin.html 23.05.2000.

19. http://www.cdc.gov/ncidod/hip/sterile/hiysteri.htm 24.05.2000.

20. http://www.apic.org/html/cons/washtips.html 24.05.2000.

21. http://www.cdc.gov/ncidod/hip/sterile/sterilgp.htm 24.05.2000.