hastane ortaminda ster.l.zasyon...
TRANSCRIPT
1
ÖNSÖZ
Hastane infeksiyonları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hasta, sağlık personeli,
toplum ve sağlık bütçesi açısından önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Dünya
sağlık organizasyonu verilerine göre hastanelerde yatan her 10 hastadan birinde hastane
infeksiyonu gelişmekte olduğu ve hastane infeksiyonlarından ölümlerin gelişmiş ülkelerde ilk
10 ölüm nedeni içinde yer aldığı bildirilmektedir.
Hastane İnfeksiyonlarından korunma önlemleri içerisinde hastane genelinde
uygulanacak dezenfeksiyon ve sterilizasyon uygulamaları önemli bir yer tutmaktadır. Bu
uygulamalar sayesinde önlenmesi mümkün olmayan hastane infeksiyonları en alt seviyeye
getirilmeye çalışılmaktadır. Sterilizasyon ve dezenfeksiyon ile ilgili kaynak yetersizliği bu
konuda personelin bilgilendirilmesi ve çalışmalara ortak katılımın sağlanması konusunda
eksikliği çekilen bir husustur. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın direktifleri doğrultusunda
GATA İnfeksiyon Kontrol Komitesi’nin bir alt grubu olan Dezenfeksiyon ve Sterilizasyon
Alt Komitesi tarafından hazırlanan bu kitapçık dezenfeksiyon ve sterilizasyon konusundaki
açığı kapatmada bir adım olacaktır.
GATA İnfeksiyon Kontrol Komitesi Eğitim Dizisi yayınlarından dördüncüsü olan
“Hastane Ortamında Sterilizasyon Uygulamaları” kitabının tüm T.S.K. hastanelerinde yararlı
ve yol gösterici olmasını diliyorum.
A.Çetin HARMANKAYA
Prof.Tbp.Tümgeneral
Askeri Tıp Fakültesi Dekanı,
Tıp Fakültesi Dekanı
2
GİRİŞ
Günümüzde hastane infeksiyonları tüm dünyada en önemli sağlık sorunlarından biri
haline gelmiştir. Morbidite ve mortalite düzeylerinde artışa neden olmasının yanı sıra yataklı
tedavi kurumlarının çalışma verimlerinde azalmaya ve sağlık harcamalarında ciddi boyutlarda
yükselmeye yol açmaktadır.
CDC (Centers for Disease Control) tarafından yapılan bir çalışmada hastane
infeksiyonlarının %30’unun temel infeksiyon korunma yöntemleri uygulandığı zaman
önlenebileceği gösterilmiştir. Bu çalışmada cerrahi infeksiyonlarda önleme oranı %19-41
olarak saptanmıştır. Hastane infeksiyonlarını önleme çalışmaları içerisinde önemli
koşullarmdan biri de her hastanede dezenfeksiyon ve sterilizasyon politikası oluşturmaktır.
Bu kitapçıkta verilmek istenenler hastanemizde oluşturduğumuz ve yaklaşık 3 yıldır
uyguladığımız sterilizasyon ve dezenfeksiyon uygulamalarından ibarettir.
Hastanemiz İnfeksiyon Kontrol Komitesi’nin bir alt grubu olan Dezenfeksiyon ve
Sterilizasyon Alt Komitesi’nce (DSAK) hazırlanan bu kitapçığın TSK hastanelerinde çalışan
meslektaşlarımıza yararlı olabileceği ve bir eksiği kapatabileceği düşüncesiyle, tüm emeği
geçenlere teşekkür ederiz.
Doç. Tbp.Yb. Güner DAĞLI
Doç. Dr.Hv.Vet.Yb. Mustafa ÖZYURT
Sağ.Tğm. Demet PALA
3
HASTANE ORTAMINDA STERİLİZASYON UYGULAMALARI
Bir hastanenin enfeksiyon oranını ve cerrahi dalların başarısını belirleyen faktörlerden
biri de o hastanede yapılan sterilizasyon uygulamalarıdır. Sterilizasyon, ortamdaki tüm canlı
ve spor halindeki mikroorganizmaların öldürülmesi işlemidir. Bu işlemin uygulandığı madde
veya cisimde gelişme ve çoğalma yeteneğine sahip canlı hiçbir mikroorganizma
kalmamalıdır. Sterilizasyon kesin bir ifadedir ve az steril veya çok steril gibi sınıflaması
yapılamaz. Bir nesne veya ortam ya sterildir, ya da steril değildir.
İlkçağlarda bazı topluluklarda sağlık kurallarını uygulamak için bazı çabalar sarf
edilmiştir. Eski Mısırlılar yara temizliğinde şarap, yağ ve balsam kullanmışlardır. Eski
Yunan’da da ünlü hekim Hippokrat (M.Ö. 460-377 ) yaraların temizliği için şarap önermiş,
ayrıca saf veya kaynatılmış su ile cerrahın el ve tırnaklarının temizlenmesi gerektiğine
değinmiş ve yaralarda bal kullanmıştır.
Eski Roma’ da Galen (M.S.130-201) yara konusu üzerine incelemeler yapmıştır.
Galen’e göre ‘’her yara iyileşirken cerahat oluşturur’’du. Böylece bu görüş,19.yy’a kadar
yaraların aseptik olarak tedavisini önleyen bir fikir olmuştur.
17.yy’a kadar mikroorganizmaların fonksiyonları bilinmemekteydi. Bu yüzyılda,
mikroorganizmanın yapısı hakkında elde edilen bilgiler ışığında sterilizasyon ve
dezenfeksiyona daha bilimsel yaklaşım sağlandı ve büyük ilerlemeler kaydedildi.
18.yy’a gelindiğinde ise tıptaki yeni buluşlarla birlikte halk sağlığı ile ilgili ilk kez
bilgilenmeler başladı. Mikropsuz ortamların sağlanması için bazı hijyenik kuralların
uygulanması ve salgın hastalıklarla savaş bu yüzyılda başladı. James Lind (1716-1794)
gemicileri vebadan kurtarmak için giysilerini temizlettirdi ve tifüsün İngiliz donanmasında
yayılmasını önlemeye çalıştı. Yine 18.yy’da Pibrae (1757) antiseptik madde olarak alkol ve
yumurta beyazını önerdi.
19.yy’da asepsi ve antisepsi kavramlarının modern anlamda tanınması ve bu konuyla
ilgili buluşlar yapılması cerrahiyi korkusuz bir branş haline getirdi. Yine bu yüzyılda
anestezinin keşfi de cerrahı hasta gözünde korkunç bir insan olmaktan çıkardı. Çünkü
19.yy’dan önce mikroplu ortamlarda ve hemen hiçbir anestezik madde kullanılmayan
operasyonların yapılması ile çok sayıda insan ölüyordu. Luis Pasteur (1822-1895) bu yy’da
bakteriyoloji bilimini başlattı. Şarap hastalıkları üzerinde çalışması, onun 1863’de
pastörizasyonu bulmasına vesile oldu. Lister (1827-1912) havadaki bakterilerin yaraya
girerek septisemi yaptıklarını düşündü ve böylece 1860’larda Jules Lemaire tarafından
dezenfektan bir madde olarak kabul edilen karbolik asitle açık kırıkları bakterilere karşı
4
korumayı başardı. Bir yara dikiş materyali olan cerrahi katkütü ilk defa bu madde ile sterilize
etti. Daha sonra 1890’da William Stewart Halsted (1852-1922) lastik eldiveni buldu. Daha
sonra polonyalı cerrah Johann von Mikulicz Redecki (1850-1905) cerrahide iodoform, yüz
maskesi ve pamuk eldivenleri önerdi. Yine Ernst von Bergmann (1836-1907), 1891’de
cerrahide antiseptik olarak buhar sterilizasyonunu uyguladı.
Ülkemizdeki gerçek anlamda sterilizasyon ve dezenfeksiyon uygulamaları ise ilk kez
Prof. Dr. Cemil Topuzlu Paşa tarafından yapılmıştır. Cemil Paşa 1890’da yurda döndükten
sonra 1891’de Askeri Tıbbiye’ de hocalığa atanmış ve ardından önce antisepsiyi 1894’de de
asepsiyi klinik uygulamaya sokmuştur.1891’ de Gülhane Askeri Tıbbiye’ sine tayin olduktan
hemen sonra burada bir ameliyathane ile 50 yataklı bir cerrahi servis kurmuştur. Topuzlu’ dan
sonra 1897’de Dr. Yzb. Halid İzzet Efendi ikinci olarak Haydarpaşa Askeri Hastenesi’ nde
asepsi ve antisepsiyi uygulamıştır. Gülhane Askeri Hastanesi’ nin ilk operatörleri olan Prof.
Dr. Rieder ve Prof. Dr. Deyeke de 1898 ve 1907 yılları arasında başarıyla asepsi ve
antisepsiyi uygulamışlardır. Yine 1898’de İstanbul Çocuk Hastanesi ve İstanbul Zeynep
Kamil Hastanesi’nde de asepsi koşullarına sahip modern ameliyathaneler kurulmuştur.
Bugünkü cerrahi biliminin zaferinde iki önemli basamak olan asepsi-antisepsi ve
anestezi, batıda 19.yy ortalarında modern şeklini almaya başlamış ve ülkemize de çeyrek asır
bir farkla ulaşmıştır. Çok hızlı aşamalarla gelişen her iki yöntemle bugün
ameliyathanelerimizde steril koşullarla ağrısız operasyonlar başarıyla sürdürülmekte ve
hastalara gerekli cerrahi işlemler yapılmaktadır.
Mikroorganizmalar bulundukları ortamda kendilerine zararlı olabilecek çeşitli
etkenlere karşı mücadele vererek yaşamlarını devam ettirirler. Bu mikroorganizmalar insan
vücuduna girdiklerinde ise infeksiyon zincirini başlatırlar. Ameliyata alınarak invaziv girişim
yapılan hastaların pek çoğunda gerek immün sistem baskılandığı (stress ve korkuya bağlı
olarak) ve gerekse vücudun en büyük koruyucu mekanizmalarından biri olan derinin
bütünlüğü bozulduğu için cerrahide kullanılan ekipmanın sterilizasyonu büyük öneme
sahiptir.
Hastanelerdeki sterilizasyon uygulamaları genellikle sterilizasyon merkezi adı verilen
alanlarda yürütülür. İdeal olan her hastanede bir tek sterilizasyon merkezi oluşturmak ve tüm
sterilizasyon uygulamalarını bu merkezde ve yeterli bilgi birikimine sahip personel tarafından
yürütmektir. Bu, iş gücünden ve kullanılan malzemeden tasarruf sağlanacağı gibi,
sterilizasyon kontrolünü sağlayan materyal tek merkezde muhafaza edilebilir ve
sterilizasyonun da devamlılığı sağlanabilir. Ancak bu genellikle mümkün olmaz ve hastane
içerisindeki pek çok alana çeşitli türlerde otoklavlar yerleştirilerek pek çok sterilizasyon
5
merkezi yaratılır. Bu da ekonomik kayıplara, yeterli bilgi birikimine sahip olmayan kişilerce
ve kontrol altında olmayan sterilizasyon uygulamalarına neden olur.
Sterilizasyon merkezleri genellikle 4 bölümden oluşturulur:
1. Dekontaminasyon bölümü,
2. Hazırlık ve paketleme bölümü,
3. Sterilizasyon bölümü,
4. Depolama bölümü.
Dekontaminasyon bölümü mutlaka diğer alanlardan ayrı bir bölüm olarak inşa
edilmelidir. Diğer 3 bölüm bir arada geniş bir alana yerleştirilebileceği gibi ideal olan bu
alanların da ayrı ayrı odalara bölünmesidir.
Dekontaminasyon, nesnelerden patojen mikroorganizmaların uzaklaştırılmasıdır. Bu
da temizlik ve dezenfeksiyon ile sağlanır. Temizlik; su, enzimatik çözücüler ve deterjanlar
yardımıyla bir nesnedeki yabancı materyalin uzaklaştırılmasıdır. Cerrahi ekipmanın üzerinde
veya içerisinde kalacak organik atıklar (doku parçaları, kan ve sekresyonlar) sterilizasyonun
etkinliğini azaltır. Bu nedenle dekontaminasyon sırasında cerrahi malzemeler birleştirilebilir
en küçük parçalarına kadar ayrılmalı ve tekrar birleştirilmeden paketlenerek sterilizasyona
verilmelidir. Dekontaminasyon işlemi el ve fırça yardımıyla yapılabileceği gibi ultrasonik
yıkayıcılar da bu amaçla kullanılabilir. Mikroorganizmaların kuru ortamda üremesi
azaldığından, her temizlikten sonra mutlaka kurulama yapılmalıdır.
Sterilizasyon için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır (buhar, etilen oksit, iyonize
radyasyon, mikrodalga kuru ısı, düşük ısılı buhar, filtrasyon, sıvı kimyasallar ve formaldehid
gibi). Bu yöntemler sterilizasyonun yapısına ve mikroorganizmalara etkisine göre 3 ana
başlıkta sınıflandırılabilir: Fiziksel işlemler (iyonize radyasyon ve kuru ısı), fizikokimyasal
işlemler (buhar, buhar/formaldehid), ve kimyasal işlemler (etilen oksit, gluteraldehid).
Kimyasal ve fizikokimyasal işlemlerin etkisi, öldürülecek mikroorganizma ile steril edici
moleküllerin direk fiziksel temasına bağlıdır. Bu nedenle sterilizasyona maruz bırakılacak
materyal ve bu materyalin içerisine konduğu paketleme malzemesi, steril edici moleküllere
karşı geçirgen yapıya sahip olmalıdır. Örneğin buhar sterilizasyonunda paketleme malzemesi
içerisindeki havanın dışarı çıkarak buharın içeri girmesine ve steril edilecek ürün ile direk
temasına olanak sağlamalıdır. Bu şekilde buhar içindeki ısı ile termal enerji sağlanır ve su da
protein hidrolizisi için gereklidir. Suyun bulunmadığı aynı ısı derecesinde (kuru ısıda) protein
parçalanma hızı yavaşlar yani sterilizasyon süresi uzar. Halbuki iyonize radyasyon gibi
fiziksel sterilizasyon yöntemlerinde gazlara karşı geçirgenliği olmayan ama sterilizasyon
6
işleminde kullanılan enerjinin dalga boyuna karşı geçirgenliğe sahip paketleme malzemesi
kullanılmalıdır.
I- ISI ile STERİLİZASYON:
En sık kullanılan sterilizasyon yöntemidir. Basit, ucuz ve hızlı sonuç verir. Ancak
steril edilecek malzemenin ısıya dayanıklı olması gerekir. Bu yöntemde, uygulanan yüksek ısı
ile mikroorganizmaların proteinlerini denatüre etmek esastır. Bunun sonucunda
mikroorganizmalar ölür. Isı ile sterilizasyonda etkili olan bazı değişkenler vardır:
-Isı Derecesi: Isı derecesi arttıkça sterilizasyon işleminin süresi kısalır.
-Etki Süresi: Isı ile ters orantılıdır.
-Ortamın Nemi: Nem oranı arttıkça sterilizasyon için gereken ısı derecesi ve etki
süresi kısalır. Mikroorganizma içindeki su oranı arttıkça protein koagülasyonu
çabuklaşacağından sterilizasyon kolaylaşır. Bakteri sporları içinde az su bulunduğu için
sterilizasyona daha dayanıklıdırlar.
-pH: Nötr ortamda sterilizasyon süresi uzar. Asit ve alkali ortamlarda ise kısalır.
-Ozmotik Basınç
Hastane ortamında; nemli ısı, kuru ısı ve yakma/alevden geçirme gibi ısı esaslı
sterilizasyon yöntemleri en sık kullanılanlarıdır.
1.NEMLİ ISI ile STERİLİZASYON:
İlk buhar otoklav 1879 yılında Charles Chamberland tarafından geliştirilmiştir.
Önceleri manuel kontrollü olarak imal edilen buhar otoklavlarda bugün bilgisayar teknolojisi
(mikroprocessor) kullanılsa da temel çalışma prensiplerinden vazgeçilememektedir.
Sterilizasyon ortamında su bulunması, mikroorganizmaların koagülasyonunu
kolaylaştırır. Nemli ısı ile sterilizasyonda su buharı ya da sıcak su kullanılabilir.
a-Su Buharı İle Sterilizasyon:
Temel ilke, doymuş ve basınçlı su buharı ortamında ve 100o C nin üzerinde
sterilizasyon sağlanmasıdır. Buhar, gözenekli maddelere daha iyi nüfuz edebildiği için
öldürücü etkisi daha fazladır. Buharla sterilizasyon, basınçlı buhar ve basınçsız buhar
kullanılarak yapılabilir.
ı-Basınçsız Buhar ile Sterilizasyon: Doymuş ve akım halindeki basınçsız su buharı
ortamında 100o C ile sterilizasyondur. Yüksek ısıya dayanmayan maddelerin (örn şekerli
besiyerleri) sterilizasyonunda kullanılabilir bir yöntemdir. Arnold kazanı veya Koch kazanı
gibi isimleri de vardır. Otoklavdan farkı, kapakların sıkıca kapanmaması ve çalışırken kapak
kenarlarından buhar çıkarmasıdır. Kazanı çalıştırmadan önce altındaki deposunda yeterli su
7
olduğundan emin olunmalıdır. Sterilizasyon süresi hesaplanırken 100o C ye ulaşılması temel
alınmalı ve en az 30 dk beklenmelidir. Otoklavların kullanıma girmesinden sonra bu yöntem
kullanılabilirliğini ve popülaritesini yitirmiştir.
ıı-Basınçlı Buharla Sterilizasyon: Buharla doymuş bir ortamda, basınç altında ve 100 oC nin üzerindeki ısılarda yapılan sterilizasyon işlemidir. En önemli özelliği, hızlı, ucuz ve
hem çalışanlar hem de doğa için toksik atık oluşturmaksızın sterilizasyon sağlamasıdır. Bu
işlemde otoklavlar kullanılır. Basınçlı buhar ile yapılan sterilizasyonun en önemli üç
parametresi; doymuş buhar (ideali % 100 doymuş, kuru buhar), ısı ve zamandır. Basınç
arttırıldıkça otoklav içerisindeki doymuş buharın da ısısı artar ve sterilizasyon için gereken
süre kısalır.
Otoklav, çift katlı çeperi olan ve içindeki suyun ısıtılması için gerekli ısıtma kaynağı,
izolasyonlu özel kapağı ile gerekli ısı, zaman ve basınç kontrol göstergeleri bulunan bir
cihazdır. Cihaz çalıştırıldıktan sonra ön vakum sistemine sahip otoklavlarda vakum sistemi
devreye girer ve otoklavın içerisindeki hava tamamen boşaltılır. Daha sonra buhar girişi
başlar ve cihazın iç kısmında yüksek bir ısı (yaklaşık 134oC) ve basınç (yaklaşık 2 atm.)
oluşur. Bu koşullarda ortalama 3,5 dakikada sterilizasyon gerçekleşir. Ön vakum
fonksiyonuna sahip olmayan otoklavlarda, doymuş buhar ile 1 atmosfer basıncında ve 121° C
de 15 dakikada sterilizasyon gerçekleşir.
Sterilizasyon işlemi sırasında otoklav içerisinde kesinlikle hava kalmamalıdır.
Otoklavın içerisinde hava kalması ortam ısısının yükselmesini engeller ve havanın bulunduğu
kısımlardaki malzemeye (genellikle cihazın alt kısmı) buharın girmesini engeller (hava
yastığı). Bu alanlardaki malzeme steril edilmemiş olur.
Otoklava malzeme yerleştirilirken şunlara dikkat edilmelidir:
1. Buhar geçirgenliğine sahip malzeme ile paketleme yapılmalıdır.
2. Sıvıların sterilizasyonunda, çözeltiler bulundukları kabın % 80 ine kadar
doldurulmalıdır.
3. Eşyalar çok sıkışık olarak yerleştirilmemeli, aralarında buhar geçişine ve dolanımına
uygun boşluklar bulunmalıdır.
4. Steril edilecek malzeme çok iyi temizlenmeli ve kurutulduktan sonra paketlenmelidir.
5. Buharın girmesini ve havanın vakum edilmesini engelleyecek kadar büyük paketleme
yapılmamalıdır.
6. Otoklavdan çıkarılacak malzemenin çok iyi kurumuş olmasına dikkat edilmelidir.
8
7. Kullanılan buharın kalitesi çok iyi olmalı ve içerisinde sıvı halde su bulunmamalıdır.
Buhar hattında su oluşumunu önlemek için gerekli önlemler (su tuzakları yerleştirmek,
buhar hattını ısı izolasyonlu malzeme ile korumak gibi) alınmalıdır.
8. Kullanılacak buhar, hastanenin genel ısıtma merkezinden sağlanabileceği gibi, buhar
üretme yeteneğine sahip (buhar jeneratörlü) otoklavların kullanımı daha güvenlidir.
b-Sıcak Su İle Sterilizasyon:
Sıcak su ile yapılan sterilizasyonda kaynatma ve tindalizasyon yöntemleri kullanılır.
ı-Kaynatma: 100 oC 'de 5-10 dakika kaynatma ile dezenfeksiyon, 30 dakika kaynatma
ile sterilizasyon sağlanabilir. Ancak rakımı yüksek yerlerde atmosfer basıncı düşük olduğu ve
suyun kaynama ısısı daha düşük olacağı için kaynatma süresi daha uzun tutulmalı veya suya
sodyum bikarbonat gibi bazı tuzlar ilave edilerek kaynama ısısı 100° C ye yükseltilmelidir.
Genellikle bir kap içinde pens, makas, bistüri gibi madeni eşyalar tamamen suyun altında
kalacak şekilde kaynatılırlar. Musluk suyu kireçli olabileceğinden, damıtık su tercih
edilmelidir.
ıı-Tindalizasyon: Yüksek ısıda bozulabilecek antijen, serum ve şeker solüsyonları gibi
sıvı maddelerin, belirli ısı derecelerinde birkaç gün üst üste tutularak sterilizasyonudur. Bu
amaçla benmari adı verilen ve belirli sıcaklık derecelerine ayarlanabilen su banyoları
kullanılır. Hidrolize olabilecek çözeltiler 80-100 oC 'de 30 dakika, kan, serum gibi proteinli
maddeler ile aşılar 56-60 oC 'de 60 dakika süre ile tindalize edilir. İçinde steril edilecek
besiyeri veya çözeltiler bulunan tüp veya şişeler ağızları dışarıda içerdikleri sıvı, benmari su
seviyesinin altında kalacak şekilde benmariye yerleştirilirler. İşlem 3 gün üst üste tekrarlanır
ve her işlem arasında malzemeler 1 gece oda ısısında bekletilir. Bugün sıvıların sterilizasyonu
için süzme yöntemi önerilmektedir.
2. KURU SICAK HAVA ile STERİLİZASYON:
Hastanelerde ve daha küçük sağlık kurumlarında kullanılan kuru sıcak hava ile
sterilizasyon sırasında nem etkeni ortadan kalktığı için çok yüksek ısı ve daha uzun süre
gerekir. Önemli avantajları; kurulması ve bakımı kolaydır, metal aletlerde aşınmaya neden
olmaz, tek bir parametre ile (ısı) kontrol edilebilir. Ancak ısıya duyarlı malzemelerin
sterilizasyonunda kullanılamaması, yüksek ısı ve uzun süreye gereksinim göstermesi,
sporların kuru ısıya nemli ısıdan daha dirençli olmaları gibi dezavantajları vardır.
Kuru sıcak hava ile çalışan sterilizatörlere Pasteur fırını adı verilir. Bu fırınlar, ısı
kaybını engellemek için arasında yalıtım maddesi bulunan çift çeperli fırınlardır. Pasteur
fırınında cam, madeni eşya, bazı toz halindeki maddeler, süzgeç kağıtları ve yağlar steril
edilebilir. Ancak cam malzeme kesinlikle ıslak olmamalıdır. Pasteur fırınlarında farklı ısılarda
9
farklı sürelerde sterilizasyon yapılır. 170-175 oC 'de 1 saat, 160-165 oC 'de 2 saat, 150 °C de
en az 150 dakika süre gerekir. Sterilizasyon süresi Pasteur fırınına steril edilecek malzeme
konulduktan ve ısı kaynağı çalıştırılıp istenen ısıya ulaşıldıktan sonra tutulur ve süre sonunda
ısı kaynağı kapatılarak Pasteur fırınının soğuması beklenir. Yüksek ısı farkı nedeniyle
soğutma işlemi tamamlanmadan (yani ortam ısısı ile fırın ısısı eşitlenmeden) steril
malzemenin çıkarılmaması gerekir. Besiyerleri ve sıvıların sterilizasyonu için bu yöntem
kullanılamaz.
3. YAKMA ve ALEVDEN GEÇİRME:
Mikrobiyoloji laboratuvarlarında ekim amacıyla kullanılan öze gibi malzemelerin
sterilizasyonu için, alevde kızıl hale gelene kadar ısıtılmaları gerekir. Cam kapların ağızları
veya cam aletler alevden geçirmek suretiyle üzerlerinde bulunan mikroorganizmalardan
arındırılırlar. Kirli ve kullanım dışı kalmış malzemeler (pamuk, bez) ve hayvan kadavraları da
yakılarak yok edilebilirler.
II.SÜZME(Filtrasyon) ile STERİLİZASYON:
Havada veya sıvı çözeltilerde bulunan mikroorganizmaları bazı gözenekli
materyellerle (uygun filtrelerle) filtre ederek steril etmek mümkündür. Süzgeçler süzme
mekanizmalarına göre iki çeşittir.
a. Absorbsiyon ile mikroorganizmaları tutan süzgeçler (Berkefeld, Pastör,
Chamberland, Seitz gibi)
b. Mikroorganizmaları mekanik olarak tutan süzgeçler (HEPA filtreler).
Mikrobiyolojide filtrelerin farklı kullanılma alanları vardır. Bunlar içinde çözeltilerin
ve havanın sterilizasyonu, farklı büyüklükteki mikroorganizmaların birbirinden ayrılması,
toksin, antijen, ve enzimlerin hücrelerden arındırılması, çözeltilerin saflaştırılması gibi
uygulamalar bulunmaktadır. Günümüzde laboratuvarlarda özellikle membran filtreler
kullanılmaktadır. Membran filtreler ince kağıtlardan, inert selüloz esterlerinin gözenekli
materyellerle birleşiminden ve polimerik ajanlardan yapılmış olup gözenek çapları belirli
boyutlarda hazırlanmaktadır. Filtre gözenek çapları bazı büyük protein moleküllerinin
geçebileceği boyutlarla küçük virüs partiküllerinin geçebileceği boyutlara kadar farklı
genişliktedir. Gözenek çapları tüm bakteriler için 0.2 µm, maya hücreleri için 3 µm, virüsler
için 0.2 µm olarak belirlenmiştir.
Filtrelerin en çok kullanıldığı uygulama alanı havada buluna partikül ve
mikroorganizmaların tutularak ortam havasının temizlenmesi işlemidir. Bu amaçla en çok
10
HEPA filtreler kullanılmaktadır. HEPA filtrelerin gözenek çapları 0.3 µm olup %99.97
verimlilikle çalışmaktadır. Bu tip filtrelerin periyodik olarak kontrolü yapılmalı, temizlik ve
değişim işlemleri aksatılmamalıdır.
III. KİMYASAL MADDELER İLE DEZENFEKSİYON VE
STERİLİZASYON:
Hastane infeksiyonlarından korunmada oldukça önemli olan “dezenfeksiyon” kavramı,
cansız nesneler üzerinde bulunan, potansiyel olarak patojen mikroorganizmaların (genellikle
bakteri endosporlarını etkilemeden) kimyasal maddeler veya ısıya dayalı fiziksel uygulamalar
ile elimine edilmesidir. Sterilizasyondan, sporisid aktivitesinin olmaması ile ayrılır. Bu
tanımdan da anlaşılacağı gibi dezenfeksiyon, ortamdaki tüm mikroorganizmaların ölmesinin
gerekmediği, ancak miktarlarının kabul edilebilir bir seviyeye düşürülmesinin yeterli olduğu
işlemlerde kullanılır. Bu amaçla kullanılan kimyasal maddelere “dezenfektan” denir.
Endosporlara da etkili olan ve “sterilanlar” olarak da bilinen kimyasal maddelerin kullanıma
girmesiyle günümüzde dezenfeksiyon terimi, mikrobiyal kontaminasyonu minimal düzeyde
azaltmaktan, sterilizasyona kadar uzanan geniş bir kavramı içine alır.
Hastanelerde sıklıkla sorun olabilen mikroorganizmalar; bazı vejetatif bakterilerin yanı
sıra; tüberküloz basili, mantarlar, bazı zarflı ve zarfsız viruslar, protozoonlar, prionlar ve
bakteri endosporlarıdır. Spaulding ve arkadaşları, sorun olabilen patojen mikroorganizmalar
için kullanılmasını önerdikleri dezenfektanları etki seviyelerine göre üç grupta toplamışlardır.
Bunlar “yüksek, orta ve düşük seviyeli” dezenfektanlardır.
Yüksek seviyeli dezenfektanlar: Genellikle bakteriyel endosporlar hariç
mikroorganizmaların tümünü ≥ 20 dakikada öldürebilen dezenfektanlardır. Ayrıca
“Kimyasal sterilanlar” olarak bilinen az sayıdaki dezenfektan da 6-10 saat gibi uzun
uygulama süresi gerektirmekle birlikte, uygulama sonrası bakteriyel endosporları da
öldürebildiklerinden, yüksek seviyeli dezenfektanlar olarak değerlendirilmektedir. Bu grup
dezenfektanlar ve kullanım konsantrasyonları Tablo I’de verilmiştir.
Tablo I: Yüksek seviyeli dezenfektanlar
DEZENFEKTAN KULLANIM KONSANTRASYONU
Gluteraldehit % 2.0-3.2
Formaldehit % 6.0-8.0
Sodyum hipoklorit 100-1000 ppm serbest klor
Perasetik asit ≤ %1.0
Hidrojen peroksit % 6.0-25.0
11
Orta seviyeli dezenfektanlar: Bu grup dezenfektanlar, bakteri endosporları hariç
tüberküloz basili ve diğer mikroorganizmalara ≤ 10 dakikada etkili dezenfektanları kapsar
(Tablo II).
Tablo II: Orta seviyeli dezenfektanlar
DEZENFEKTAN KULLANIM KONSANTRASYONU
Etil veya isopropil alkol % 60-95
Fenol ve fenol bileşikleri % 0.4-5.0
İyodoforlar 30-50 ppm serbest iyot
Glikoprotamin % 4.0
Düşük seviyeli dezenfektanlar: Bakteri endosporları ve tüberküloz basiline etkili
olamayan, vejetatif bakterilerin çoğunu, bazı mantarları ve uygun bir sürede (≤ 10 dakika)
bazı virusları öldürebilen dezenfektanları kapsar. Sıklıkla kullanılanlar ve kullanım
konsantrasyonları Tablo III’de yer almaktadır.
Tablo III: Düşük seviyeli dezenfektanlar
DEZENFEKTAN KULLANIM KONSANTRASYONU
Etil veya isopropil alkol < % 50
Fenol ve fenol bileşikleri % 0.4-5.0
İyodoforlar 30-50 ppm serbest iyot
Sodyum hipoklorit 100 ppm serbest klor
Kuarterner amonyum bileşikleri % 0.4-1.6
HIV ve HBV ile kontamine malzemelerin dezenfeksiyonunda standart olarak 1.000-
10.000 ppm arasında değişen konsantrasyondaki hipoklorit solüsyonları, %2 gluteraldehit
solüsyonu veya % 70’lik etanol kullanılmalıdır .
Hasta Bakım Malzemeleri:
İlk kez 1968 yılında E.H.Spaulding tarafından geliştirilen “Hastanelerde
Dezenfeksiyon ve Sterilizasyon Uygulamaları” ile ilgili şema büyük kabul görmüş olup, bu
şemada belirtilen hususlar halen günümüzde de geçerliliğini korumakta ve infeksiyon kontrol
komitelerince başarı ile uygulanabilmektedir. Bu uygulamaların esasını, hasta bakımı ile ilgili
araç-gereçlerin infeksiyon oluşturma riskine göre sınıflandırılması, bunlar için gerekli
12
dezenfeksiyon seviyelerinin belirlenmesi ve uygun dezenfektan/sterilanların seçimi oluşturur.
Hastane ortamında kullanılan hasta bakım malzemelerini, taşıdıkları infeksiyon riskine göre
“kritik”, “yarı kritik” ve “kritik olmayan malzemeler” olmak üzere üç grupta toplamak ve
buna göre uygulanacak sterilizasyon veya dezenfeksiyon yöntemini planlamak en doğru
yaklaşımdır.
Kritik malzemeler: Hastalarda deri ve mukoza bütünlüğünün bozulduğu yerlerde
kullanılan veya steril vücut alanlarına giren nesneler bu grupta yer alır (Tablo IV). Bu
gruptaki malzemeler için her kullanım sonrası ısı ile sterilizasyon ilk tercih olmalıdır. Isıya
dayanıksız olanlar için etilen oksit ile sterilizasyon veya sporosidal etkiye sahip kimyasal
sterilanlarla 6-10 saat gibi uzun süreli bir temas ile yüksek seviyeli bir dezenfeksiyon tercih
edilmelidir. Bu amaçla en sık % 2’lik gluteraldehit, % 6’lık stabilize H2O2, perasetik asidin
değişik konsantrasyonları (≤ %1 sporosidaldir) ve klorin dioksit kullanılır.
Yarı kritik malzemeler: Hastalarda steril vücut bölgelerine girmeyen, bütünlüğü
bozulmamış mukozalara (dental mukozalar hariç) temas eden nesneler, bu grupta yer alır
(Tablo IV). Yarı kritik malzemeler için 70-75 oC’de 30 dakika yapılan ıslak pastörizasyon en
güvenli ve ekonomik yoldur. Bu grupta yer alan ısıya dayanıksız malzemeler için, %2’lik
gluteraldehit, %6’lık stabilize H2O2, ≤%1 perasetik asit ile klor ve klorlu bileşikler gibi
sporisidal etkiye sahip kimyasal maddeler ile ≥ 20 dakikalık yüksek seviyeli bir
dezenfeksiyon tercih edilir. Yarı kritik özellik taşıyan dental aletler ve amalgam kondenserleri
için ısı ile sterilizasyon tercih edilmelidir. Termometreler ve hidroterapi tankları gibi bu gruba
giren bazı malzemelerin, klorlu bileşikler gibi yüksek seviyeli veya fenolikler, iyodoforlar ve
etil ya da isopropil alkol gibi orta seviyeli dezenfektanlarla ≤ 10 dakika temas ile etkili bir
dezenfeksiyon sağlanabilir.
Kritik olmayan malzemeler: Hastalarda sağlam deriyle temas eden, mukozalarla
teması olmayan, hastalara infeksiyon ajanlarını taşıma riski bulunmayan nesneler bu grupta
yer alırlar (Tablo IV). Bu malzemeler için düşük seviyeli dezenfeksiyon tercih edilir. Bu
amaçla su ve deterjan kullanılarak yapılacak temizlik veya %70-90'lık etil alkol, 100 ppm
serbest klor içeren sodyum hipoklorit solüsyonu, fenol, iyodofor ya da kuarterner amonyum
bileşikleri gibi düşük seviyeli dezenfektanlarla < 10 dakikalık bir temas yeterlidir. Bebek
küvözlerinin dezenfeksiyonunda genellikle fenolikler kullanılmamalıdır. Bu amaçla
fenoliklerden yararlanılacaksa, mutlaka dezenfeksiyondan sonra hasta kullanım öncesi
yüzeyler temiz su ile iyice yıkanmalı ve kurulanmalıdır.
13
Tablo IV: Hasta bakımı ile ilgili malzemelere uygulanan işlemler ve germisidal ürünler
Araç-Gereç Sınıflaması
Malzemeler Spaulding Sınıflaması
İnfeksiyon Riski
Epa Ürün Sınıflaması
Kritik
(steril doku alanları ile
teması olan/vasküler
sisteme giren)
Enjektör iğneleri,
kataterler, cerrahi
malzemeler, laparoskop
ve artroskoplar,
bronkoskop, sistoskop
Sterilizasyon-
Buhar, plazma,
ETO, sıvı sporisidal
kimyasal; uzun
süreli temas (6-10
saat)
Yüksek Sterilan /
Dezenfektan
Yarı kritik
(mukoz membranlara
temas eden)
Fleksibl
endoskoplar,
laringoskoplar,
endotrakeal tüpler,
anestezi ekipmanları,
vajinal spekulum ve
problar, nebulizer
Termometreler,
hidroterapi tankları
Nemli ısı/yüksek
seviyeli
dezenfeksiyon -
sporosidal
kimyasal: Kısa
süreli temas (≥ 20
dakika)
Orta seviyeli
dezenfeksiyon
(≤ 10 dakika temas)
Yüksek
Orta
Sterilan/
Dezenfektan
Tüberkülosidal aktiviteli hastane dezenfektanı
Kritik olmayan
(sağlam deri ile teması
olan, mukoza ile teması
olmayan)
Steteskoplar, yatak
çarşafı, EKG
elektrotları , küvözler,
sürgüler, yemek kapları
vs.
Düşük seviyeli
dezenfeksiyon
(≤ 10 dakika temas)
Düşük Tüberkülosidal
aktivitesi
olmayan hastane
dezenfektanı
Dezenfeksiyonda Karşılaşılan Sorunlar
Dezenfektanların yararlı etkilerinin yanı sıra zararlı etkilerinin de olabildiği 1960’lı
yıllardan sonra dikkati çekmeye başlamıştır. Farklı tip dezenfektanların farklı kimyasal
özellikleri vardır ve formülasyonları çok çeşitlilik gösterir. Bu nedenle karşılaşılan problemleri
ürünün kullanımına ait sorunlar ve cerrahi aletlerin yüksek seviyeli dezenfeksiyonu olmak üzere
iki ana başlık altında toplamak mümkündür.
Dezenfektan Kullanımı İle İlgili Problemler:
a) Kullanım güvenliği: Dezenfektanların birçoğu toksik özelliğe sahip olup, cilt
ve gözlere zarar verir. Bir kısmı ise oldukça koroziv özellik taşırken, bazı dezenfektanlar da
kapalı alanlarda kullanıldıklarında solunum problemlerine yol açabilirler. Dezenfektan
14
solüsyonlarını kullanırken sıçratmamak için önlem alınmalı ve konsantre dezenfektanları
kullanırken koruyucu eldivenler ve gözlükler takılmalıdır. Bazı ürünlerin alev alacağı göz
önünde tutulmalı ve çıplak ateş yakınında aerosol ve sprey kullanırken özellikle dikkatli
olunmalıdır. Dezenfektan solüsyonunun imhasında bol miktarda su kullanarak sadece atık ve
kirli su borularına akıtılmalıdır.
b) Diğer maddelerle geçimsizliği: Bazı dezenfektanlar, diğer temizlik
maddeleri ile karıştırıldıklarında etkisizleşir veya geçinemezler. Kuarterner amonyum
bileşikleri sabunlarla ve birçok normal deterjanla geçimsizdir. Hipokloritler ve diğer bazı
halojen ürünler özellikle asitlerle karıştırıldıklarında oldukça reaktiftirler. Bu gibi sorunların
önlenmesi için yüzeyi temizlemede deterjanlar veya diğer kimyasal maddeler kullanılmış ise,
dezenfektan uygulanmadan önce işlem gören bu yüzeyin temiz su ile yıkanması gereklidir.
Ayrıca kesinlikle hiçbir dezenfektan bir diğeri ile birleştirilerek kullanılmamalıdır. Çünkü
kimyasal geçimsizliliği olan iki dezenfektanın karıştırılması hem her ikisinin de
dezenfeksiyon etkinliğini azaltır hem de insan sağlığı için zararlı olabilen bir bileşik ortaya
çıkarabilir.
c) Dilüsyonların hazırlanması: Konsantre halde bulunan birçok dezenfektanın,
kullanım öncesinde uygun dilüsyonunun hazırlanması gerekir, bunun için üretici firmanın
talimatına sıkı sıkıya uyulması ve mümkünse otomatik dozaj makinelerinin kullanımı önemlidir.
Bu maksatla, görevli personelin talimatlara uyması, dezenfektan hazırlama eğitimini almış
olması ve işlem sırasında eldiven ve koruyucu gözlük kullanması gereklidir. Dilüsyon için
mümkün olduğunca sert su veya deniz suyu kullanılmamalıdır. Bu sular bazı dezenfektanlar için
geçimsizdir. Dilüsyonlar metal kaplar yerine cam veya plastik kaplarda hazırlanmalıdır.
d) Dezenfekte edilecek yüzeyle temas süresi: Dezenfeksiyonda başarılı
olabilmek için dezenfektanın yüzeyle temas süresinin yeterli olması gerekir. Çoğunlukla bir
dezenfektanın etkili olabilmesi için 10-20 dakikalık temas süresine gereksinim vardır. Yüksek
ısılar etki süresini önemli ölçüde azaltırken, düşük ısılar dezenfeksiyon için gerekli süreyi her
zaman arttırmazlar.
e) Direnç: Özellikle kuarterner amonyum bileşikleri gibi bazı dezenfektanların
sık aralıklarla uygulanması halinde dirençli bir mikroorganizma popülasyonu ile karşılaşmak
mümkündür. Böyle bir durumda alternatif bir dezenfektana yönelmek gereklidir.
Cerrahi Aletlerin Yüksek Seviyeli Dezenfeksiyonu:
Bazı hallerde hasta açısından risk kategorileri dikkate alındığında, bir dezenfeksiyon
metodu seçmek güçtür. Bu konu özellikle artroskop, laparoskop ve biyopsi forsepsleri gibi
kritik kategorideki birkaç tıbbi cihaz açısından doğrudur. Çünkü, bu malzemeleri sterilize etmek
15
mi yoksa yüksek seviyeli bir dezenfektan ile dezenfeksiyonu mu gerektiği hususunda
uyuşmazlık vardır. Bu malzemeler eğer otoklavlarda steril edilebiliyorsa sorun olmaz, ancak
bunların çoğu yüksek ısıdan etkilenebildiğinden sterilizasyon için etilen oksit kullanımı gerekir.
Bu işlem rutin kullanımda her bir hastadan sonra gerekli olduğundan ve çok fazla zaman
aldığından, bu gibi kritik ve yarı kritik kategorideki malzemelerin çoğuna hastanelerde yüksek
seviyeli dezenfeksiyon işlemi uygulanması tercih edilmektedir.
Diğer problemlerin birçoğu, hasta bakım malzemelerinin dezenfeksiyonu ile
bağlantılıdır. Tüm ekipmanları da kapsayacak şekilde, optimum temas süresi ve dezenfeksiyon
şeması bilinmemektedir. Bu nedenle, endoskop ve tonometre gibi bir çok yarı kritik malzeme
için uygulanacak dezenfeksiyon çok değişkenlik gösterdiğinden, tartışmaya açıktır.
Basitleştirilmiş dezenfeksiyon işlemlerinin bir klinik ortamda etkili olup olmadığının tespit
edilebilmesi için ek çalışmalar gerekmekle birlikte, dezenfeksiyonda etkili alternatif işlemler
tanımlanıncaya kadar APIC ve CDC kurallarını takip etmek akılcı olur.
Öneriler
1. Yüksek seviyeli dezenfeksiyon veya sterilizasyon gerektiren bütün malzemeler
organik maddelerden arındırılmaları için önce iyice temizlenmelidir.
2. Laparoskoplar, artroskoplar ve normal olarak steril dokulara giren diğer kritik
malzemeler her kullanımdan önce sterilizasyon işlemine tabi tutulmalı; bu mümkün değilse
yüksek düzeyli dezenfeksiyon uygulanmalıdır. Dezenfeksiyondan sonra steril su ile yıkama
yapılmalıdır.
3. Mukoza ile temas eden, örneğin; endoskoplar, endotrakeal tüpler, anestezi ve
ventilatör solutma devreleri gibi cihazlara yüksek düzeyli dezenfeksiyon uygulanmalıdır.
4. Yumuşak dokulara veya kemiğe giren, diş tedavisinde kullanılan kritik malzemeler
her kullanımdan sonra sterilize edilmeli veya tek kullanımlık olanları tercih edilmelidir.
Ağızdaki yumuşak dokuya veya kemiğe girmesi amaçlanmamış; ancak bu dokular ile temasta
olabilen örneğin amalgam yoğunlaştırıcılar, hava-su şırıngaları gibi diş hekimliği aletleri yarı
kritik olarak sınıflandırılmış olup, her kullanımdan sonra sterilize edilmelidir. Eğer yarı kritik
olarak sınıflandırılmış bir alet veya cihaz ısı ile sterilizasyona dayanıklı değilse, bu durumda
yüksek düzeyde dezenfeksiyona tabi tutulmalıdır.
5. Yarı kritik malzemelerden özellikle temizlik ve dezenfeksiyonu zor olan endoskop
gibi tıbbi aletlerin, deterjan ile temizlenmelerinden sonra oda ısısında en az 20 dakika yüksek
seviyeli (örneğin % 2’lik gluteraldehit gibi) bir dezenfektan ile işleme tabii tutulması
16
gereklidir. Dezenfeksiyondan sonra steril veya temiz bir su ile yıkama yapılarak kurumaya
bırakılmalıdır.
6. Kritik olmayan hasta bakım gereçleri için kullanılacak düşük seviyeli
dezenfektanların uygulama (temas) süresi ≤ 10 dakikadır.
7. Parenteral bulaşan hepatit viruslarının henüz laboratuvar kültürleri sağlanamamış
olmasından dolayı, orta seviyeli dezenfektanların etkinliği netlik kazanamamıştır. Ancak
HBV’nin direnç seviyesinin tüberküloz basilininkine yakın olmakla birlikte, tüberküloz basili
ve bakteriyel endosporlar arasında olabildiği düşünülmektedir. Bu nedenle bu virusları
inaktive etmede yüksek seviyeli dezenfektanlar daha güvenli olarak kullanılır.
8. Kan veya infekte vücut sıvıları ile kontamine olan yüzeylerin dezenfeksiyonu için
EPA'dan tescilli yüzey aktif bir dezenfektan (deterjan) uygulanmasından önce yüzey
temizlenmelidir. Temizliği yapacak olan kişiler, tek kullanımlık eldiven ve koruyucu giysi ile
donatılmalıdır.
9. Bebek kuvözlerinin içinin temizlenmesi için fenolikler tercih edilmemelidir.
10.Kuarterner amonyum bileşiklerinin antiseptik olarak kullanımı CDC tarafından
tavsiye edilmeyip, dezenfektan olarak; zemin, mobilyalar ve duvarlar gibi kritik olmayan
yüzeylerin sanitasyonunda genel olarak kullanımı önerilmektedir.
Sonuç olarak; hastaneler dezenfeksiyon işlemleri için mutlaka bir politikaya sahip
olmalı ve bu politikanın hedefleri arasında, uygun dezenfektanın seçilmesi ve en verimli
şekilde kullanılması için; yeterli bilgileri verme, kontrollü kullanımlarını sağlama ve
yönlendirme yer almalıdır. Bu politikanın düzenli olarak yönetimi de ancak hastane
infeksiyon kontrol komitelerinin teşkilatında yer alan ve komiteye bağlı olarak çalışabilen bir
alt komitenin ivedilikle tüm hastanelerde kurulması ile mümkündür. Hastanemizde böyle bir
organizasyon, üç yıldır aktif olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.
IV.IŞINLAMA ile STERİLİZASYON:
Isı ve diğer yöntemlerle steril edilemeyen ortamların sterilizasyonunda ışınlardan
yararlanılır. Kullanım alanı sınırlıdır. Bu ışınların çevreye de etkili olmaları nedeniyle sınırlı
olarak ve önlem alınarak uygulanmaları gerekir.
a. UV Işınları: 2537 Å dalga boyundaki UV ışınları iyonize ışınların aksine radyasyon
enerjileri ve penetrasyon güçleri azdır. Bu nedenle daha çok havayı ve yüzeyleri dezenfekte
etmek için kullanılırlar. Ameliyathaneler, doku kültürü yapılan odalar, antibiyotiklerin
hazırlandığı odalar, mikoloji laboratuvarları ultraviyole ışınların kullanılabildiği yerlere örnek
olarak gösterilebilir. Suların sterilizasyonu için de UV ışınları kullanılabilir.
17
UV ışınları kullanırken dikkat edilecek noktalar bulunmaktadır: UV kaynağı ile
dezenfekte edilecek eşya arasında bir engel olmamalı; gözde ve deride iritasyon yapması
nedeni ile gözlükle veya cam arkasından gözleme yapılmalı; ışın kaynağının yerleştirilmesine
özen gösterilmelidir; kullanma süresine dikkat edilmeli, kullanılacağı ortamda insanlar dışarı
çıkarılmalı, etkisi azaldığında lamba değiştirilmelidir. Uzun süreli kullanımlardan sonra ortam
havalandırılmalıdır.
b. X ışınları, gama ışınları, beta ışınları gibi iyonize olabilen partikül ışınlar da
sterilizasyon amacı ile kullanılabilse de uygulama alanlarının sınırlı ve insan sağlığı yönünden
tehlikeli olması nedeniyle çok az kullanılırlar. En büyük kullanım yerleri endüstriyel
alanlardır.
V. GAZLAR İLE STERİLİZASYON:
1. ETİLEN OKSİT (EO)
Yüksek ısı ve basınçlı buhar ile steril edilemeyen hassas malzemelerin
sterilizasyonunda en uygun yöntemdir. EO güçlü bir antimikrobik ajan olup bilinen tüm
virüsleri, bakterileri ve bakteri sporlarını yok eder. EO alkilasyon yöntemi ile
mikroorganizmaların RNA ve DNA ları ile reaksiyona girip onların genetik yapılarını bozar.
1950 li yıllarda kullanıma giren EO, petrolün rafine edilmesiyle elde edilir. İki karbon
ve dört hidrojen atomunun bir oksijen atomuna kuvvetlice bağlanmasıyla (C2H4O) oluşan
hassas bir moleküldür. Kaynama noktası düşük olduğu için (10.7° C) oda ısısında hızla aktive
olur ve lastik, plastik, naylon gibi maddelere difüze olur. Solunum sistemi üzerine toksik
etkileri vardır. Dokulara direk temas ettiğinde eritem ve ödem oluşturur. Etkili olduğu en iyi
nem oranı % 33 tür. Havadan ağır bir gaz olduğu için, etilen oksit otoklavların kullanıldığı
ortamlarda havalandırma sistemi odanın zeminine yerleştirilmeli ve zemin havası aspire
edilmelidir.
EO ile yapılan sterilizasyonda şu döngüler yer alır:
a. Kabin havasının boşaltılması ve nemlendirme,
b. Kabinin EO ile doldurulması,
c. Kabin havasının tekrar boşaltılması,
d. Havalandırma.
Havalandırma:
EO sterilizasyonu sırasında plastik, bez ve lastik gibi geçirgen malzemeler EO i
absorbe ederler. Bu nedenle EO sterilizasyonundan sonra malzemenin en az 24-48 saat
18
havalandırma işlemine tutulması gerekir. Havalandırma yapılmazsa malzeme içinde kalmış
olan EO, kimyasal yanıklara neden olabilir.
Havalandırma işlemi (Aeration process) nin yeri ve süresi kullanılan EO otoklavına
göre değişir. Bazı cihazlarda bu işlem otoklavın içerisinde otomatik olarak yapılırken bazı
cihazlarda bu işlem için ayrı bir kabin kullanılmaktadır. Eğer bu iki yöntem de yoksa özel bir
havalandırma odası kurulması gerekir. Sterilizasyon ve havalandırmanın aynı kabinde
yapılması, kullanıcıyı EO e maruz kalmaktan koruyacaktır.
EO Sterilizasyonunda dikkat edilmesi gereken hususlar:
1. Isı ve sterilizasyon dozu arasında negatif korelasyon vardır. Isı yükseldikçe
sterilizasyon için gerekli EO dozu azalır.
2. EO sterilizasyonu için uygun paketleme malzemesi kullanılmalıdır (özel kağıt-
polietilen karışımlı paket kağıdı). Seçilen materyalin kalın olmasının gaz
difüzyonunu ve sterilizasyondan sonra da havalandırmayı engelleyebileceği
unutulmamalıdır. TSE tarafından belirlenen paketleme malzemesi bu işlem için
oldukça uygundur.
3. EO yüksek difüzyon yeteneğine sahip olsa da, sterilizasyon için malzemenin
bölünebilir parçalarına ayrılması gerekir. Bu şekilde gazın diffüze olmadığı alan
kalmaz.
4. Malzemenin üzerinde kalan atık maddeler (kan, seröz atık gibi) EO in difüzyonunu
engelleyebilir. Tüm sterilizasyon işlemlerinde olduğu gibi steril edilecek malzeme
uygun şekilde temizlenmeli ve kurulandıktan sonra paketlenmeli ve sterilizasyona
geçilmelidir.
5. EO sterilizasyonunda da yeterli oranda neme ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.
6. EO otoklavlar, (gerek sterilizasyon, gerekse havalandırma sırasında açığa çıkan)
gaz-hava karışımını kabinin ve hatta odanın dışarısına atacak donanımda olmalıdır.
7. EO sterilizasyon için kartuşlu sistem yerine tekrar doldurulabilen tüpler
kullanılıyorsa, bu tüpler çalışma ortamı dışında konuşlandırılmalıdır.
STERİLİZASYON İZLEME YÖNTEMLERİ
Otoklavların sterilizasyon etkinlikleri periyodik olarak kontrol edilmeli ve elde edilen
kayıtlar daha sonra ortaya çıkabilecek sorunlar için saklanmalıdır. Sterilizasyon kontrol
yöntemleri 3 ana başlıkta toplanabilir:
1. Mekanik Kontrol: Otoklavın yazıcısı tarafından kaydedilen zaman ve ısı grafikleri ve
yazıcı çıktıları bu başlık altındadır. Bu kontrolde cihaz üzerindeki göstergelerin uygun
19
olmayan kalibrasyonu, aşırı kullanma ve aşınma ya da metal yorgunluğuna bağlı
olarak yanlış sonuçlar verebileceği unutulmamalıdır.
2. Kimyasal Kontrol: Zaman/ısı ve/veya neme duyarlı bantlar ve stripler bu amaçla
kullanılır.
3. Biyolojik Kontrol: Bakteri sporları içeren stripler ve tüpler bu amaçla kullanılır.
Mekanik ve kimyasal indikatörler sterilizasyon için gerekli koşulların (zaman, ısı ve
basınç) sadece görsel olarak izlenmesine olanak sağlar. Sterilizasyonun gerçek etkinliğini
gösteren tek kontrol yöntemi biyolojik indikatörlerdir. Bu yöntemle yapılan kontrolde
indikatör içindeki sporlar dahil tüm mikroorganizmalar ölmüş olmalıdır. İdeal bir biyolojik
indikatör; özellikleri bilinen bir mikroorganizma içermeli, yaygın kullanıma sahip olmalı,
standartlara uygun hazırlanmış olmalı, insanlarda rastladığımız patojenlere göre sterilizasyona
daha dirençli bir patojen içermeli, hızlı sonuç vermeli, kullanımı kolay olmalı ve ucuz
olmalıdır. Buhar sterilizasyonun kontrolü için Bacillus stearothermophilus, kuru ısı ve EO
için Bacillus subtilis sporları kullanılır. Klasik biyolojik indikatörlerde sonuç alabilmek için
24-48 saatlik inkübasyon döneminin beklenmesi gerekir. Yeni geliştirilen bir indikatörde ise
60 dk içerisinde florometrik yöntem ile spora bağlı enzimler saptanabilmektedir. En az
haftada 1 kez bu test yapılmalı ve sonuç alınana kadar da o otoklavın malzemeleri kullanıma
sunulmamalıdır.
Bowie-Dick test paketleri ile ve her sabah otoklav kullanıma başlanmadan önce
vakum (havayı boşaltma) ve buhar basınç fonksiyonunun kontrolü yapılmalıdır. Test sonucu
uygunsa, otoklavın günlük kullanımına geçilmelidir.
Isı derecesinin kontrolü için yüksek ısıda renk değişikliğine uğrayan kimyasal
maddeler kullanılır. Bu kimyasal maddeler bir cam tüp içerisinde olabileceği gibi yapışkan bir
banda ya da normal bir şerit kağıda emdirilmiş olabilir. Bu kimyasal madde yüksek ısıda renk
değiştirerek o malzeme paketinin otoklava girip girmediğini gösterir. Kesinlikle sterilizasyon
için tek başına bir indikatör değildir. Çünkü çok kısa süreli yüksek ısıda bile bu renk
değişikliği gerçekleşebilir.
YENİ STERİLİZASYON YÖNTEMLERİ
Hidrojen Peroksit:
Hidrojen peroksitin sudaki % 3 lük solüsyonları tıpta uzun yıllar antiseptik olarak
kullanılmıştır. Ancak Amerika Birleşik Devletleri’ nde sterilizasyon yöntemi olarak kullanıma
girmesi oldukça yenidir. Düşük ısıda, nem gerektirmeyen ve toksik atıklara neden olmayan
bir sterilizasyon yöntemidir. Sterilizasyon için gerekli radyo frekans enerji hidrojen peroksitin
20
buharlaşmasıyla elde edilir. Aktive olmuş hidrojen peroksit komponentleri enerjilerini
kaybettikten sonra oksijen, su ve diğer toksik olmayan atıklara dönüşürler. Özellikle düşük
ısıda sterilizasyonu gereken metal ve metal olmayan materyalin sterilizasyonunda
önerilmektedir. Ancak selülozik materyal (kağıt ve bez), pudra ve sıvıların sterilizasyonunda
kullanımı önerilmemektedir. Hidrojen peroksit ile steril edilecek materyalin şu özelliklere
sahip olması gerekir; paketleme malzemesi diffüzyona olanak sağlamalı (genel kullanımdaki
paketleme malzemeleri bu yöntemde kullanılmamalıdır), hidrojen peroksit steril edilecek
materyalin tüm parçalarına diffüze olabilmeli, steril edilecek materyal plazma oluşumunu
engelleyecek yapı ve bileşikte olmamalı, steril edilecek materyalin temizliği daha önceden
çok iyi yapılmalıdır.
Perasetik Asit:
Perasetik asitin bakterisid aktivitesi ilk olarak 1951 yılında Greenspan ve MacKellar
tarafından bildirilmiştir. Sterilizasyon ve dezenfeksiyon amacıyla çeşitli üretici firmalar
tarafından sıvı, gaz ve buhar formlarında kullanılmıştır. Persetik asit, keskin bir kokuya sahip
ve berrak bir sıvıdır. Ticari olarak % 35-40 lık solüsyonlar halinde bulunur. Bu sıvı genellikle
stabil olmayan bir yapıdadır ve oksijen ile etkileşerek asetik asit, hidrojen peroksit ve su gibi
ürünlere parçalanır.
Perasetik asit bazı materyalde koroziv etkiye sahiptir. Uzun süre temasa bağlı olarak
lakrimasyona, irritasyona ve kabarıklıklara neden olur.
Ozon:
Ozonun bakterisidal ve sporosidal etkileri uzun zamandır bilinmektedir. Kimyasal
yapısının stabil olmaması, saf ozon elde etme güçlüğü ve depolama zorluğu nedeniyle
sterilizan olarak kullanımı çok sınırlıdır. Doğal olarak güneş ışığının ya da ultraviole ışığının
direk oksijene etkisi ile elde edilir.
Klorin Dioksit:
Klorin dioksit ( ClO2 ), ozona benzer mikrobisid, sporosidal ve germisid aktiviteye
sahip olduğu uzun zamandan beri bilinmektedir ve 11º C nin üzerindeki ısılarda gaz olarak
bulunur. İlk olarak 1811 yılında Sir Humphry Davey tarafından sentezlenmiştir.
Dezavantajları; koroziv etkiye sahip olması, kullanım ve taşınması sırasında basınç altında
sıvı hale getirilememesi ve kimyasal olarak stabil yapıya sahip olmamasıdır. EO e göre
avantajları ise, steril edilen materyal içerisinde kimyasal olarak erimez ve havada patlayıcı
değildir.
21
Psoralenler ve UVA (PUVA):
Kan plazma ve trombositlerinden, patojen organizmaları ortadan kaldırmak için
ultraviole ışığı ile psoralenlerin kombinasyonunun kullanılabileceği tanımlanmıştır.
Psoralenler, çok sayıda bitkide bulunan ve patojen mantarlarla mücadele görevini üstlenmiş
doğal maddelerdir.
Mikrodalga:
Mikrodalganın diğer ısı ile sterilizasyon yöntemlerine karşı avantajı daha az enerjiye
gereksinim göstermesidir. Mikrodalganın mikroorganizmalar üzerindeki öldürücü etkisi direk
olarak ortaya çıkardığı ısıya bağlıdır. Dolayısıyla etkisi mikroorganizmanın türüne ve su
içeriğine göre değiştiği için sterilizasyon yöntemi olarak sınırlı kullanıma sahiptir. Son
yıllarda mikrodalga ile bakterisid bir solüsyonun kombine olarak kullanılabileceği
düşünülmüşse de bu yöntem ancak paketlenmemiş materyalde, yani diş hekimliğinde
kullanılabilir.
Düşük ısılı buhar ve formaldehid:
Düşük ısılı buhar ve formaldehid kombinasyonu araştırılmış bir başka sterilizasyon
yöntemidir. İkisi tek başına sporosidal etkiye sahip değilken birlikte kullanıldığında sinerjistik
etki ile yüksek sporosidal etki ortaya çıkar. EO e göre bazı avantajları varsa da formaldehidin
toksik ve karsinojenik etkileri nedeniyle pek kullanılmamaktadır.
KAYNAKLAR
1. Gürler B.: Sterilizasyon. Aktüel Tıp Dergisi. 1: 430-432, 1996.
2. http://www.dupont.com/Tyvek/sterilepkg/index.html
3. Recent Developments in Sterilization Technology (MPB archive, Sep 98).htm
4. Fratatoni J, and Prodouz K, "Viral inactivation of Blood Products," Transfusion,
30(6):480–481, 1990.
5. Öncel Ö., Erdemir A. D.: Anestezi, Asepsi ve Antisepsi. Nobel Tıp Kitabevi 1998.
6. Özyurt M.: Hastanelerde sterilizasyon. Hastane İnfeksiyonları Dergisi. 3(4): 175-183,
1999.
7. Rutala WA. APIC guideline for selection and use of disinfectants. AJIC Am J Infect
Control (suppl) 1996; 313-42.
8. Arıkan S. Temizlik, Dezenfeksiyon ve Sterilizasyon. Hastane İnfeksiyonları Derg
1997; 1 : 61-68.
9. Hugo WB, Russell AD. Chemical disinfectants, antiseptics and preservatives. In:
Pharmaceutical Microbiology, sixth edition, Blackwell Science 1998; 201-228.
22
10. Canada Communicable Disease Report, 1998. Handwashing, Cleaning, Disinfection
and Sterilization in Health Care. Supplement, 24S8, Canada.
11. Mc Donnell G, Russell AD. Antiseptics and Disinfectants: Activity, Action, and
Resistance. Clinical Microbiology Reviews, Jan. 1999, 147-179.
12. Wıdmer AF, Frei R. Decontamination, Disinfection, and Sterilization. In: Murray PR,
Baron EJ, Pfaller MA, Tenover FC, Yolken RH (eds.), Manuel of Clinical
Microbiology, 7th. edition, ASM Press Washington, DC 138-164; 1999.
13. Tietjen L, Cronin W, McIntoch N. Cerrahi el fıçalama, Antiseptikler. Aile planlaması
hizmetlerinde infeksiyonu önleme.Problem çözmeye yönelik rehber. JHPIEGO
Corporation, Damla matbaacılık, ANKARA, 167-174; 1999.
14. Özyurt M. Hastanelerde temizlik, dezinfeksiyon, sterilizasyon ve tıbbi atıkların yok
edilmesi . Hastane İnfeksiyonları Derg 1999, 3 (4):175-183.
15. Özyurt M. Dezenfeksiyon yöntemleri. IV. Hastane İnfeksiyonları Simpozyumu,
Konuşma metni özeti, A.Ü.Tıp Fakültesi Morfoloji Binası, Ankara, Sayfa 27-30, 17-
19 Mart 1999.
16. Köksal F. Deri antisepsisi ve el hijyeni. “Sterilizasyon ve dezenfeksiyon hastane
infeksiyonları sempozyumu”, sempozyum el kitabı, Ondokuz Mayıs Ü. Tıp Fakültesi,
121-125; 21-22 Ekim 1999, Samsun.
17. http://www.cdc.gov/ncidod/hip/Guide/handwash.htm 23.05.2000.
18. http://cause.curtin.edu.au/curtin/dept/physio/podiatry/quality/skin.html 23.05.2000.
19. http://www.cdc.gov/ncidod/hip/sterile/hiysteri.htm 24.05.2000.
20. http://www.apic.org/html/cons/washtips.html 24.05.2000.
21. http://www.cdc.gov/ncidod/hip/sterile/sterilgp.htm 24.05.2000.