haccaistâat,niyabetvehaccetmeyenin ... · Özet bu makalemizde Âli İmran suresi 97. ayetinin...

14
Journal of Islamic Research 2011;22(3) 174 İbrahim Hacer ile Hz. İsmail’i Meke’ye bıraktığında bu bel- deyi emin kılması ve insanları buraya meylettirmesi için Allah’a dua etmişti. 1 Bunun üzerine Allah, Hz. İbrahim’e yeryüzünde inşa edilen ilk mabed olan Kâbe’yi 2 onarmasını emretti. O’da oğlu İsmail ile birlikte Kâbe’nin inşasına başladı. Kâbe’nin yapımını bitir- diklerinde, 3 Allah ona insanları hacca davet etmesini emretti. 4 Haccın tari- hi de bu şekilde başladı. Kendilerini Hz. İbrahim’e nispet eden Yahudiler, Hacca Istâat, Niyabet ve Haccetmeyenin Hükmü ile İlgili Rivayetlerin Değerlendirilmesi ÖZET Bu makalemizde Âli İmran Suresi 97. ayetinin tefsiri üzerinde duracağız. Bu bağlamda İsti- tâat, vekâleten hacc etme ve haccetmeyenin hükmü konularına değineceğiz. Bu konularda önce müfessirlerin ayetle ilgili değerlendirmesini sonra mezheb imamlarının fetvalarını zikrettik, sonra da delil olarak gösterilen hadisler üzerinde durduk. Sonuçta da makalede tartışılan konular hak- kındaki tercihimizi belirttik. Anahtar Kelimeler: Kur’an, Hacc, Vekâleten Hacc, İbn Abbas ABSTRACT In this article we will focus on interpration of surah Âl-i-‘Imrân verse 97. In this con- rext, we examine the İstitâah, Doing the Pilgrimage by Proxy and Decision of no doing hajj. In this subjects, firstly. We expressed wievs of commentators with ayat, and fatwa of savants, later, we ex- amined the hadiths which is related as proof. In conclusion we examined my opinion on this issue that is discused in my article. Key Words: Quran, Pilgrimage, Doing the Pilgrimage by Proxy, Ibn Abbas Journal of Islamic Research 2011;22(3):174-86 Mustafa HOCAOĞLU a a Tefsir AD, Recep Tayip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Rize Geliş Tarihi/Received: 02.07.2012 Kabul Tarihi/Accepted: 05.12.2012 Yazışma Adresi/Correspondence: Mustafa HOCAOĞLU Recep Tayip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tefsir AD, Rize, TÜRKİYE/TURKEY [email protected] Copyright © 2011 by İslâmî Araştırmalar 1 İbrahim, 14/37; Bakara 2/126. Bakara suresi 127. Ayetin tefsirinde, Kâbe’yi ilk defa kimin yaptığı konusu tartışıl- maktadır. Kurtubi, Ahkamu’l-Kur’an, Daru’l-fikr, 1993, I, 115 2 Ali İmran 3/96. Kâbe’nin yeryüzünde ilk inşa edilen ev olduğu ve ilk dönem peygamberlerin buraya dönerek namaz kıldıkları, tufandan sonra yerinin kaybolduğu, Hz. İbrahim’e gösterildiği ve Hz. İbrahim’in kâbe’yi yeniden inşa ettiği ifade edilmektedir. Razi, Mefâtîhu’l-gayb, Dâru’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, 1420, VIII, 296. 3 Bakara, 2/127. 4 Hacc, 22/27. Allah, Hz. İbrahim’e (a.s.) haccı ilan etmesini söylediğinde Hz. İbrahim’in (a.s.) “sesim nereye kadar ulaşabilir ki“ dediğini, bunun üzerine Allah’ın bu ilanın duyurulmasının kendisine ait olduğunu belirttiği nakledilmektedir. Taberî, Camiu’l-beyan fî te’vîli’l-kur’an, Tah. Ahmed Mahmud Şakir, Müessesetü’r-Risale, yrs. 2000, XVII, 605; Razi, Mefâtîhu’l-gayb, XXIII, 219. Ayrıca bkz. Taberî, Camiu’l-beyan, III, 76 ARAŞTIRMA VE İNCELEME

Upload: others

Post on 24-Oct-2020

19 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • Journal of Islamic Research 2011;22(3)174

    İbrahim Hacer ile Hz. İsmail’i Meke’ye bıraktığında bu bel-deyi emin kılması ve insanları buraya meylettirmesi içinAllah’a dua etmişti.1 Bunun üzerine Allah, Hz. İbrahim’e

    yeryüzünde inşa edilen ilk mabed olan Kâbe’yi2 onarmasını emretti. O’daoğlu İsmail ile birlikte Kâbe’nin inşasına başladı. Kâbe’nin yapımını bitir-diklerinde,3 Allah ona insanları hacca davet etmesini emretti.4 Haccın tari-hi de bu şekilde başladı. Kendilerini Hz. İbrahim’e nispet eden Yahudiler,

    Hacca Istâat, Niyabet ve HaccetmeyeninHükmü ile İlgili Rivayetlerin

    Değerlendirilmesi

    ÖÖZZEETT Bu makalemizde Âli İmran Suresi 97. ayetinin tefsiri üzerinde duracağız. Bu bağlamda İsti-tâat, vekâleten hacc etme ve haccetmeyenin hükmü konularına değineceğiz. Bu konularda öncemüfessirlerin ayetle ilgili değerlendirmesini sonra mezheb imamlarının fetvalarını zikrettik, sonrada delil olarak gösterilen hadisler üzerinde durduk. Sonuçta da makalede tartışılan konular hak-kındaki tercihimizi belirttik.

    AAnnaahh ttaarr KKee llii mmee lleerr:: Kur’an, Hacc, Vekâleten Hacc, İbn Abbas

    AABBSS TTRRAACCTT In this article we will focus on interpration of surah Âl-i-‘Imrân verse 97. In this con-rext, we examine the İstitâah, Doing the Pilgrimage by Proxy and Decision of no doing hajj. In thissubjects, firstly. We expressed wievs of commentators with ayat, and fatwa of savants, later, we ex-amined the hadiths which is related as proof. In conclusion we examined my opinion on this issuethat is discused in my article.

    KKeeyy WWoorrddss:: Quran, Pilgrimage, Doing the Pilgrimage by Proxy, Ibn Abbas

    JJoo uurr nnaall ooff IIss llaa mmiicc RRee ssee aarrcchh 22001111;;2222((33))::117744--8866

    Mustafa HOCAOĞLUa

    aTefsir AD,Recep Tayip Erdoğan Üniversitesiİlahiyat Fakültesi,Rize

    Ge liş Ta ri hi/Re ce i ved: 02.07.2012 Ka bul Ta ri hi/Ac cep ted: 05.12.2012

    Ya zış ma Ad re si/Cor res pon den ce:Mustafa HOCAOĞLURecep Tayip Erdoğan Üniversitesiİlahiyat Fakültesi,Tefsir AD, Rize,TÜRKİYE/[email protected]

    Copyright © 2011 by İslâmî Araştırmalar

    1 İbrahim, 14/37; Bakara 2/126. Bakara suresi 127. Ayetin tefsirinde, Kâbe’yi ilk defa kimin yaptığı konusu tartışıl-maktadır. Kurtubi, Ahkamu’l-Kur’an, Daru’l-fikr, 1993, I, 115 2 Ali İmran 3/96. Kâbe’nin yeryüzünde ilk inşa edilen ev olduğu ve ilk dönem peygamberlerin buraya dönereknamaz kıldıkları, tufandan sonra yerinin kaybolduğu, Hz. İbrahim’e gösterildiği ve Hz. İbrahim’in kâbe’yi yenideninşa ettiği ifade edilmektedir. Razi, Mefâtîhu’l-gayb, Dâru’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, 1420, VIII, 296. 3 Bakara, 2/127.4 Hacc, 22/27. Allah, Hz. İbrahim’e (a.s.) haccı ilan etmesini söylediğinde Hz. İbrahim’in (a.s.) “sesim nereye kadarulaşabilir ki“ dediğini, bunun üzerine Allah’ın bu ilanın duyurulmasının kendisine ait olduğunu belirttiğinakledilmektedir. Taberî, Camiu’l-beyan fî te’vîli’l-kur’an, Tah. Ahmed Mahmud Şakir, Müessesetü’r-Risale, yrs.2000, XVII, 605; Razi, Mefâtîhu’l-gayb, XXIII, 219. Ayrıca bkz. Taberî, Camiu’l-beyan, III, 76

    ARAŞTIRMA VE İNCELEME

  • Hı ris ti yan lar5 ve müş rik ler de ken di le ri ne gö rehacc iba de ti ni6 ger çek leş ti ri yor lar dır.7 Hat ta müş-rik le rin ken di le ri ni Hz. İbra hi m‘ in va ri si ola rakgör dük le ri için Arap lar ara sın da en yay gın or takiba de tin hacc ol du ğu nak le dil mek te dir.8 Bu ma na -da müş rik le rin hacc da yap tık la rı ba zı fi il ler Kur -’an’ da yü rür lük ten kal dı rıl mak ta9 ve yadü zel til mek te dir.10 Mek ke dö ne min de müs lü man -la rın da hacc et tik le ri be lir til mek te dir.11 Hat taMüs lü man lar ca hi li ye dö ne min de yap tık la rı ba zıfi il le rin İslam ol duk tan son ra yan lış ol du ğu nu dü-şü nüp yap mak tan ka çın dık la rı için Al lah, o iba de -tin ya pıl ma sı nı em ret miş tir.12 Bu nun la bir lik teHac cın far zi ye ti nin, “güç ye ti re bi len le rin hac ca git-me si ge re ki r”13 aye ti ile sa bit ol du ğu nak le dil mek -te dir.14 İş te biz bu ça lış ma mız da, hac cın far zi ye ti niifa de eden Âli İmran sûre si 97. aye ti üze rin de du-

    ra ca ğız. Mü fes sir ler bu aye tin tef si rin de, hac cınfev ri olup ol ma dı ğı, hacc için di ri ye ve ya ölü ye ni-ya bet et me nin ca iz olup ol ma dı ğı? İstitâat, Hac cet -me ye nin hük mü ve hac cın ha yat ta kaç de fa farzol du ğu gi bi çe şit li ko nu la rı tar tış mak ta dır lar. Bi zimbu ko nu la rın hep si ne de ğin me miz, ma ka le mi zinhac mi ni bü yü te ce ği için bu ra da is titâat, ni ya be tenhacc et me ve hac cet me ye nin hük mü ko nu la rı iş le -ne cek tir. Zik ret ti ği miz ko nu lar da ön ce ayet le il gi limü fes sir le rin be yan la rı, son ra mez heb imam la rı nınfet va la rı zik re di lip de lil ola rak gös te ri len ha dis lerde ğer len di ri le rek bir so nu ca va rı la cak tır. Ko nu la rınte mel len di ril me sin de ri va yet ler et kin ol du ğu içinnak le di len ha ber le rin se net ve me tin de ğer len di -ril me si de tay lı bir şekil de ya pı la cak tır.

    İSTİTÂAT VE İL Gİ Lİ Rİ VA YET LE RİN İN CE LEN ME Sİ

    İnce le di ği miz aye tin “ İnsan -la ra Al lah için Hac cet me le ri ge re ki r” bö lü mün-de âlim le rin ih tilâfla rı yok de ne cek ka dar az dır.Gö re bil di ği miz ka da rıy la asıl ih tilâf, özel lik le“ Mek ke’ ye git me ye yol bu lankim se le re ”15 aye tin de ki “İs titâat ” ke li me si -nin ne yi ifa de et ti ği hu su sun da dır.

    “İs titâat ”ın as lın da is te mek an la mın dakul la nıl dı ğı, is te mek ten kas tın da ira de ol du ğu ifa deedil mek te dir. Bu ke li me ay nı za man da kud re ti deih ti va et ti ği için, son ra la rı kud ret ve ko lay lı ğa ad ol-muş tur.16 Tef sir ler de İsti ta at, azık ve bi nek, Mek ke’ -ye ulaş tı ra cak be den sağ lı ğı, yol gü ven li ği vs. gi bita kat ede bil me17 ve Al la hın ko lay laş tır dı ğı her şey18

    5 Yahudi ve Hıristiyanların hacclarıyla ilgili bilgi için bkz. Moshe Shokeid, “Pil-grimege: Contemporary Jewish Pilgrimege” Encylopedia of Religion, ed. Lid-say Jones Thamson, 2005, X, 7161-7163; Mary Lee Nolan, “Pilgrimage: RomanCatholic Pilgrimage” Encylopedia of Religion, X, 7149-7152; İbn Âşûr, et-Tahrir ve’t-tenvir, Daru’t-Tunûsiyye, Tunus, 1984, II, 218.6 Müşriklerin hacc etmelerine dair geniş bilgi için bkz. Cevad Ali, el-Mufassalfî tarîhi’l-arab kable’l-islam, Dâru’s-sâkî, yrs. 2001, XI, 347 vd.7 Ali İmran 3/67. Söz konusu gruplar kendilerini İbrahim’e atfederek doğru-luklarını ispata gayret etmişleridir. Ancak Allah (c.c.) Hz. İbrahim’in hanif birMüslüman olduğunu ve Hz. İbrahim’e en layık olanın Hz. Peygamber ve onunümmetinin olduğunu belirtmektedir. (Ali İmran 3/67) Bilgi için bkz. Taberi,Camiu’l-beyan, VI, 493; İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, III, 274-275.8 İbnü’l-Arabî, Ahkamu’l-kur’an, I, 374; İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, II, 218.9 Bakara, 2/199-200; A’raf 7/31. Mekkeli müşriklerin çıplak olarak tavaf yap-tıkları için Allahın Araf suresi 31. ayetini indirdiği nakledilmektedir. Taberi,Camiu’l-Beyan, XII, 389; Zemahşeri, el-Keşşaf an hakaik gavamidi’t-tenzil veuyûni’l-ekâvîl fî vucuhi’t-te’vîl, Dâru’l-Kütübi’l-Arabi, Beyrut, 1407; Razi,Mefatihu’l-gayb, XIV, 228. Ayrıca Kendilerini diğer insanlardan üstün görenhıms ehli denen bir gurup diğer insanların akın ettiği Arafat’tan akın etme-zlermiş. Allah “insanların akın ettiği yerden sizde akın edin” Bakara 2/200 em-riyle yanlış inanca sahip Kureyşlilerin bu icraatları düzeltilmektedir. Taberî,Camiu’l-beyan, IV, 184, 185; Maverdi, en-Nüket ve’l-uyûn, I, 261.10 Bakara 2/200. Cahiliyyete insanlar hac ibadetini bitirdikleri zaman toplanıpmüfehare–atalarının eserleri ile övünüyorlardır. Allah da bu serenomiye al-ternatif olarak Allah’ı zikretmeyi emretti. Taberi, Câmiu’l-beyân, IV, 196, 198;Razi, Mefâtîhu’l-gayb, V, 333.11 Mesela Hz. Peygamberin hicretten önce iki defa haccettiği nakledilmektedir.Kurtûbi, el-Cami’ li akâmi’l-kur’an, Daru’l-Kütübi’l-Mısriyye, Kahire, 1964,IV, 143; İbn Aşur, et-Tahrir ve’t-tenvîr, IV, 21.12 Safa ile Merve arası sa’y bu neviden bir düzeltmedir. Bakara 2/158. Bilgi içinbkz. Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 235-237; Zemahşeri, Keşşâf, I, 208;13 Ali İmran, 3/97.14 Şafii, Muhammed b. İdris, Tefsiru’l-imami’ş-şafiî, Tah. Ahmed b. Mustafa el-Ferrân, Daru’t-Tedmîriyye, 2006 Suudi Arabistan, I, 485; Taberî, Câmiu’l-beyân, III, 13; İbnü’l-Arabî, Ahkâmu’l-kur’an, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut,Lübnan, 2003, I, 169; İbn Aşur, et-Tahrir ve’t-tenvîr, IV, 21. Bu konuda “İn-sanları hacca çağır” Hacc 22/27 ayetinin de haccın farziyetini ifade eden ayetolabileceği tartışılmaktadır. Ancak ayette hitabın İbrahim (a.s.) olmasındandolayı İslam şeriatinde haccın Ali İmran 3/97. ayetle sabit olduğu nakledilmek-tedir. Zuhaylî, Tefsîru’l-münîr fi’l-akîde ve’ş-şerîa ve’l-menhec, Daru’l-Fikr,Suriye, 1991, XVII, 197. Fıkıh kitaplarında da haccın farziyetinin Ali İmran97. ayeti ile sabit olduğu belirtilmektedir. İmam Şafii, el-Ümm, Dâru’l-Ma’rife,Beyrut,1990, II, 119; Serahsi, el-Mebsût, Dâru’l-Marife, Beyrut, 1993, IV, 2;Kâsânî, Bedâiu’s-sanâî fî tertîbi’ş-şerâi, Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, yrs. 1986, II,118. Bunlarla birlikte Mâverdî, haccın farziyetine dair Hacc 22/27, Bakara2/196 ve söz konusu Ali İmran suresi 3/97. ayetlerini zikretmektedir. Mâverdî,el-Hâvi’l-kebîr, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1999, IV, 3-4.

    15 Taberî, ayetin Mekke’ye gitmeye güç yetirebilen kimseye haccın farzolduğunu ifade ettiğini belirtmektedir. Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 37. Ona göresıhhatin, su veya bineğin ve yol emniyetinin olmaması gibi mânialar var ise, ozaman bu kimse ne güç yetirebilendir, ne de yol bulandır. Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 45. Ayrıca ayette zikredilen “men”in insandan bedel olduğundandolayı mecrur, anlamının “İnsanlardan hacca gitmeye güç yetirebilenlere hac-cın farz” olduğu belirtilmektedir. İbn Enbari’den de ayette zikredilen “men”edatının insanlara tercüman olması anlamında ref’ makamında olduğunakledilmektedir. Sanki Allah için insanlardan kim haccetmesi gerekir şek-linde bir soru soruldu da “güç yetirebilenler” diye cevap verildi. Taberî, Câmi-u’l-beyân, VI, 46; Razi, Mefâtîhu’l-gayb, VIII, 303. İbn Âşûr’da ayettezikredilen “yol” ibaresinin Hacca ulaştıracak imkân manasında mecaz olduğunubelirtmektedir. İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, IV, 22.16 İbn Manzur, Lisanu’l-arab, Daru Sadr, Beyrut, 1414, VIII, 242; Sadî, EbuHabib, el-Kâmûsû’l-fıkhî, Daru Fikr, Suriye, 1988, I, 234.17 Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 37-39, 43, 44; Razi, Mefatihu’l-gayb, VIII, 303.18 Taberî, Câmiu’l-beyân, IV, 44. Taberi, İbn Zeyd’den istitaatın beden sağlığı,azık ve binek olduğunu nakletmektedir Ona göre Hacca gidecek gücü olmayankimsenin hacc yapması gerekmemektedir. Taberî, Câmiu’l-beyân, IV, 44-45.

    ��

    taylı bir �ekilde yapılacaktır.

    I- �stitâat ve ilgili rivayetlerin incelenmesi

    �nceledi�imiz ayetin ” ������������������ �nsanlara Allah için Haccetmeleri gerekir” bölümünde

    âlimlerin ihtilâfları yok denecek kadar azdır. Görebildi�imiz kadarıyla asıl ihtilâf, özellikle

    “ ��������� ��������� ������������ Mekke’ye gitmeye yol bulan kimselere”15 ayetindeki� “�stitâat ����”

    kelimesinin neyi ifade etti�i hususundadır.

    “�stitâat ����� ”ın aslında istemek anlamında kullanıldı�ı, istemekten kastın da irade oldu�u

    ifade edilmektedir. Bu kelime aynı zamanda kudreti de ihtiva etti�i için, sonraları kudret ve

    kolaylı�a ad olmu�tur16. Tefsirlerde �stitaat, azık ve binek, Mekke’ye ula�tıracak beden sa�-

    lı�ı, yol güvenli�i vs. gibi takat edebilme17 ve Allahın kolayla�tırdı�ı her �ey18 veya oraya

    ula�tıracak bütün vesileler19 �eklinde tefsir edilmektedir. Ayrıca rivayetlerden geçen “azık ve

    bine�in” hacc için tek �art olmadı�ı, hastalık, ya�lılık, korku gibi etkenlerin de azık ve binek

    olsa bile hacca yol bulmaya güç yetirememe anlamına geldi�i, bu sebeple bu tür kimselerin

    hacc etmesinin gerekmedi�i belirtilmektedir.20 Bununla birlikte Taberi istiaatı, “azık ve bi-

    nek” �eklinde belirten rivayetler için “bunlar senedlerinde problem olan haberlerdir. Din hu-

    susunda bu gibi rivayetlerin delil alınması caiz de�ildir”21 demektedir.

    �����������������������������������������������������������$5�� ��%��:��������@����/���"� ����"6D������%����� ���������0�����7���!�!�!������������%���� ����������%��:��

    ��������������

  • Mustafa HOCAOĞLU HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

    Journal of Islamic Research 2011;22(3)176

    ve ya ora ya ulaş tı ra cak bü tün ve si le ler19 şek lin detef sir edil mek te dir. Ay rı ca ri va yet ler den ge çen“azık ve bi ne ği n” hacc için tek şart ol ma dı ğı, has ta-lık, yaş lı lık, kor ku gi bi et ken le rin de azık ve bi nekol sa bi le hac ca yol bul ma ya güç ye ti re me me an la -mı na gel di ği, bu se bep le bu tür kim se le rin hacc et-me si nin ge rek me di ği be lir til mek te dir.20 Bu nun labir lik te Ta be ri is ti a a tı, “azık ve bi ne k” şek lin de be-lir ten ri va yet ler için “bun lar se ned le rin de prob lemolan ha ber ler dir. Din hu su sun da bu gi bi ri va yet le -rin de lil alın ma sı ca iz de ğil di r”21 de mek te dir.

    Fa kih le re gö re is titâat, ya be den le olur (İmamMa lik ö.179/795) ya mal la olur (İmam Şafiîö.204/819) ya da hem mal, hem be den le olur22

    (Ebû Hanîfe ö.150/767).23 Bu çer çe ve de fa kih ler,is titâat ’a be den sağ lı ğı ve hac ca gö tü re cek bi nek veazık;24 be de ni yol cu lu ğa güç ye ti re me ye cek ka darhas ta olan, fa kat ken di si nin ye ri ne baş ka sı nı gön-der me ye imkânı olan şek lin de an lam ver mek te -dir ler.25 Bun lar la bir lik te is ti ta at ’ın azık ve bi nekile sı nır lan dı rı la ma ya ca ğı, ora ya ulaş tı ra cak heryo lun bu adın al tın da de ğer len di ril me si ge rek ti ğibe lir til mek te dir. Bu ma na da Mek ke’ ye ulaş ma sı naen gel olan bir du rum söz ko nu su ol du ğun da azıkve bi nek ol sa da bu du rum da hac cın farz ol ma dı ğıbe lir til mek te dir.26 Me se la ya ta lak olan has ta ya,kro nik ra hat sız lı ğı bu lu nan la ra ve tek ba şı na bi-nek te du ra ma ya cak ka dar yaş lı olan la ra hac cın farzol ma sı nın açık bir sı kın tı ve me şak kat ol du ğu, oy -

    sa Al lah ’ın din de zor luk/sı kın tı kıl ma dı ğı be lir til -mek te dir.27

    Gö re bil di ği miz ka da rı ile kay nak lar da “İs titâat/”” iba re si ne ge nel lik le azık ve bi nek an la mı

    ve ril mek te dir. İsta at ’a yük le nen bu an la mın kay-na ğı da Hz. Pey gam ber ’e hac ca git mek için ge re -ken is ti ta at ’ın ne ol du ğu so ru lun ca, Ne bi’ nin “azıkve bi nek ti r” de di ği ri va ye ti dir.28

    Tir mizî (ö.279/892), bu ha di sin an cak İbra himb. Ye zid el-Hûzi el-Mekkî ka na lıy la bi lin di ği ni,onun hıf zı hak kın da ilim eh li nin ba zı şey ler söy le -di ği ni nak let mek te dir. İbnu’l-Arabî (ö.543/1148) de“Şerhin de ”, Tir mizî’nin (ö.279/892) bu ko nu da, ikiza yıf ha dis nak let ti ği ni, bu ri va yet le rin, ne ilim, neamel, ne de hü küm ifa de et ti ği ni be lirt mek te dir.29

    Ra vi İbra him b. Ye zid el-Hûzi hak kın da Tir mizî,İbn Mâce (ö.273/886)30 Ah med b. Han bel(ö.241/855) ve Nesâî’nin (ö.303/915) “metrûk”,31

    İbn Maîn’in (ö.233/847), “sikâ de ğil di r” ve “ley se bişey”,32 Dâre kutnî’nin (ö.385/995) de “mün ke ru’l-ha di s”33 de di ği nak le dil mek te dir.34

    19 Cessâs, Ahkâmu’l-kuran, Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabî, Beyrut, 1405, II, 307.20 Cessâs, Ahkâmu’l-kuran, II, 308; İbnü’l-Arabî, Ahkâmu’l-kur’an, I, 380.21 Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 45.22 Ebu'l-Hasen el-Maverdî, el-Hâvi’l-kebîr fî fıkhı mezhebi’ş-şafiî (şerhu muh-tasarı'l-müzenî), Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1994, IV, 69; Serahsî,Kitabu’l-mebsût, Dâru’l-Ma’rife, Beyruti ts., IV, 148. Zemahşerî, Hanefîler'egöre, hacc ibadetinin bedeni olduğunu söyler. Ruûsü'l-mesâil, (mesâili'l- hilâ-fiyyeti beyne'l-hanefiyyeti ve'ş-şâfiîyye), tahk.: Abdullah Nezir Ahmed, Dâru'l-Beşâiru'l-İslâmiye, Beyrut 1987, 244. Ayrıca o maliki mezhebine göre istitaatınbedeni kuvvet olduğunu, bir kişinin bedeni kuvveti oldu mu ona haccın gerekliolduğunu nakletmektedir. Zemahşeri, Keşşaf, I, 390.23 Maverdi, en-Nüket ve’l-uyûn, I, 411; Mustafa Hasan el-Mansurî, el-Muktatafmin uyûni't-tefsir, tahk. M. Ali es-Sâbuni, Dâru'l-Kalem, Dımeşk 1996, I, 349;Ebu’l-Fadl Şihabuddîn el-Alûsî, Rûhu'l-meânî,fî tefsîri'l-kur’âni'l-azîm ve's-se-bi'l-mesânî, Daru İhyâi't-Turâsi'l-Arabî, Beyrut, ts., III-IV, 7; Elmalılı HamdiYazır, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Neşriyat, İstanbul-1982, II, 79.24 Maverdi, el-Hâvi’l-kebîr, IV, 7-15; Serahsî, Mebsût, IV, 147; İbn Kudame,el-Muğnî, Mektebetü Riyad, Riyad, 1981, III, 218; Taberî, Câmiu'l-beyân, VII,43; Kasımî, Tefsiru’l-kasımî, (Mehâsinü't-tefsîr), İhyâu'l-Kutubi'l-Arabiye, IV,906; Reşit Rıza, Kur'ani'l-azim, IV, 911; Vahidî, el-Vasît fî't-tefsîri'l-kur’âni'l-mecîd, tahk.: Muhammed Muavvız, Abdulmevcud, Kütübü'l-İlmiye, Beyrut1994, I, 467. 25 eş-Şafiî, Muhammed b. İdris, el-Ümm, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1983, II, 123;Maverdi, el-Hâvi'l-kebîr, c. 4, s. 6; Zemahşerî, Ruusü'l-mesâil, 244.26 Kesânî, Bedaiu’s-sanâi, II, 122.

    27 Kesânî, Bedaiu’s-sanâi, II, 122.28 İmam Şafii, Tefsîru’l-imami’ş-şafiî, I, 487; Taberi, Câmiu’l-beyân, VI, 38-40,Razi, Mefâtîhu’l-gayb, VIII, 303; İbnu'l-Cevzî, Mûsiru'l-garâmi's-sâkin ilâeşrafi'l-emâkin, Dâru'l-Hadis, Kâhire, 1995, s. 57.Mansurî, el-Muktataf, I, 349;İbnu'l-Cevzî, Mûsiru'l-garâmi's-sâkin ile eşrafi'l-emâkin, Dâru'l-Hadis, Kâhire,1995, s. 57. 29 İbnu'l-Arabî, Sahîhu tirmizî bi şerhi ibni'l-arabî, Matbaatu’l-Mısriyye, ys.1931, IV, 28; Vahidî, el-Vasit, I, 467; Kasımî, Mehâsin, IV, 906; Ahmed Aynî,el-Binâye fî şerhi'l-hidâye, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1990, IV, 11.30 Zehebî, Divânu'd-duafâ ve'l-metrukîn, I, 62; Ukaylî Ebû Ca'fer, Kitâbu'd-du-afâi'l-kebîr, tahk.: Kal'acî, Kütübü'l-İlmiye, Beyrut 1984, IV, 348. 31 Muhammed Elbanî, İrvâu'l-galîl fî tahrîci ehâdisi menâri's-sebîl, Mektebetü'l-İslamiye, Beyrut 1995, IV, 162.32 LLeeyyssee bbii--ŞŞeeyy:: “Lâ yusâvî şeyen” ile aynı manaya gelen cerh lafızlarındandır.Cerhin dördüncü derecesine delâlet eden bu iki lafız da “bir para etmez, birşeye değmez” manasına gelir. Kaide olarak cerhin dördüncü mertebesindenitibaren daha ağırlarına ve en ağır cerh lafızlarına varıncaya kadar bütün lafı-zlarla cerhedilen ravilerin hadisleri ne yazılır, ne i'tibar için dikkate alınır, nede istişhâda yarar addedilir. Bu itibarla hakkında “leyse bi şey”in veya aynımanaya gelen aynı derecede bulunan lâ yusâvi şey'en denilerek cerh hükmüverilen ravinin hadisleri terkedilir. Hiç bir şekilde itibar edilmez. Bununla bir-likte İbn Hacer el-Askalanî'nin İbnu'l-Kattân el-Fâsî'den naklettiğine göremeşhur cerh ve ta'dil imamı Yahya b. Ma'în'in, hakkında Leyse bi şey'in dediğiravi, rivayeti çok az olan biridir, yani kalîlu'l-hadisdir. İmâm-ı Şafi'î ile el-Muzenî aynı lafzı Kezzab’ın karşılığı olarak kullanmışlardır. Mücteba Uğur,Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1992,s. 201.33 MMuunnkkeerruu’’ll--HHaaddiiss:: “Hadisleri münkerdir” manasına cerh lafızlarındandır vecerhin üçüncü mertebesine el-Irâkî'nin eklediği lafızlar arasında yer alır.Hakkında Munkeru'l-Hadis cerh hükmü verilen ravinin hadisleri dinî konu-larda hüccet sayılmaz. Ancak büsbütün reddedilmez, itibar için yazılır. Buhârî,diğer cerh ve ta'dil imamlarından ayrı olarak münkeru'l-hadîs lafzını cerhindaha ağır olan beşinci mertebesinde yer alan metruku’l-hadîs lafzı yerine kul-lanmıştır. Buna göre onun munkeru'1-hadîs dediği bir ravinin hadisini rivayetetmek helâl olmaz. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 273.34 Zeylaî, Nasbu'r-râye li ehâdisi'l-hidâye, Mektebetü'l-İslamiye, Riyad 1973,II, 8.

    ��

    Fakihlere göre istitâat, ya bedenle olur (�mam Malik ö.179/795 ) ya malla olur (�mam !afiî

    ö.204/819) ya da hem mal, hem bedenle olur22 (Ebû Hanîfe ö.150/767).23 Bu çerçevede fa-

    kihler, istitâat’a beden sa�lı�ı ve hacca götürecek binek ve azık;24 bedeni yolculu�a güç yeti-

    remeyecek kadar hasta olan, fakat kendisinin yerine ba�kasını göndermeye imkânı olan �ek-

    linde anlam vermektedirler.25 Bunlarla birlikte istitaat’ın azık ve binek ile sınırlandırılama-

    yaca�ı, oraya ula�tıracak her yolun bu adın altında de�erlendirilmesi gerekti�i belirtilmekte-

    dir. Bu manada Mekke’ye ula�masına engel olan bir durum söz konusu oldu�unda azık ve

    binek olsa da bu durumda haccın farz olmadı�ı belirtilmektedir.26 Mesela yatalak olan hasta-

    ya, kronik rahatsızlı�ı bulunanlara ve tek ba�ına binekte duramayacak kadar ya�lı olanlara

    haccın farz olmasının açık bir sıkıntı ve me�akkat oldu�u, oysa Allah’ın dinde zorluk/sıkıntı

    kılmadı�ı belirtilmektedir.27

    Görebildi�imiz kadarı ile kaynaklarda “�stitâat/ ����” ibaresine genellikle azık ve binek

    anlamı verilmektedir. �staat’a yüklenen bu anlamın kayna�ı da Hz. Peygamber'e hacca git-

    mek için gereken istitaat’ın ne oldu�u sorulunca, Nebi'nin “azık ve binektir” dedi�i rivayeti-

    dir.28

    Tirmizî (ö.279/892), bu hadisin ancak �brahim b. Yezid el-Hûzi el-Mekkî kanalıyla bilindi-

    �����������������������������������������������������������++� %!S�29�������2@�����:����2���������������4��4���-�����,,����� 5,����������*��46��0-���7����.�!/�2-6�6%/�2�� �����

    ����!���$33&�� 4

  • Baş ka bir ri va yet te ise, “hac ca git mek için ge-re ken is titâat ne dir?” so ru su na, Hz. Pey gam be r‘ in,“Sır tı na bi ne bi le ce ğin bir de ve bul man dı r” de di ğinak le dil se de bu ha di si,35 ra vi Hü se yin b. Ab dul lahb. Demîre’ den do la yı mevzû ka bul edil mek te dir.O’ nun hak kın da, İmam Mâlik (ö.179/795), “ya lan -cı ”, Ebû Hâtim (ö.277/890), “met ru ku’l-ha di s”,36

    “ya lan cı ”, Buhârî (ö.256/870), “mün ke ru’l-ha di s”,37

    İbn Maîn (ö.233/847) de “gü ve nil me z” de mek te -dir ler.38

    İbnu’l-Mün zir’ den (ö.318/930) “İ çeri sin de‘azık ve bi nek ’in geç ti ği müs ned ola rak ri va yet edi-len hiç bir ha di sin sa hih ol ma dı ğı ” nak li ya pıl mak -ta dır.39 Ay rı ca, bu ri va yet le rin, Ha san Basrî‘den(ö.110/728) ‘mür sel’ ola rak ri va yet edil me si nindoğ ru ol du ğu ifa de edil mek te dir.40 Müs ned ola raknak le di len le re ge lin ce bu ha be rin, İbra him b. Ye zidta ra fın dan ri va yet edil di ği, o‘ nun, İbn Maîn ve di-ğer le ri ta ra fın dan “metrûk” di ye cerh edil di ği açık-lan mak ta dır.41 Bu na mu ka bil Şevkânî (ö.1250/1834), bu ha di sin ta rik le ri nin çok ol ma sı nın, ha di -sin de ğe ri ni hiç ol maz sa ‘ha sen li-ğay ri hi’ mer te -be si ne yük selt ti ği ni, onun, ba zı ta rik le ri hak kın dasöz söy len miş ol ma sı nın da bu gö rü şe za rar ver me -ye ce ği ni dü şün mek te dir.42 Bu ko nu da Zu haylî,alim le rin is titâat’ tın azık ve bi nek ol du ğu na da irTir mizî’nin za yıf ola rak nak let ti ği ha di se da yan -dık la rı nı id di a et mek te dir.43

    Zey laî, “Hac ca yol bul mak, azık ve bi nek ti r”ha di si nin İbn Ömer (ö.71/690), İbn Ab bas(ö.68/687), Enes (ö.93/), Ai şe (ö.58/678), Câbir,Ab dul lah b. Amr b. Âs (ö.65/684) ve İbn Me sud(ö.32/652) ta ra fın dan nak le dil di ği ni be lirt tik ten

    son ra, bu ri va yet hak kın da şu no tu düş mek te -dir:

    “İbn Ömer’ den (ö.71/690) ge len ri va-yet, Tir mizî (ö.279/892),44 Bey hakî (ö.458/ 1066),45 Dâre kutnî (ö.385/995),46 İbn Mâce(ö.273/886),47 İbra him b. Ye zid el-Hûzi ka na lıy la48

    nak le dil mek te dir.” Ra vi İbra him b. Ye zid el-Hûzihak kı da ki cer hi yu kar da nak let miş tik.

    İbn Mâce (ö.273/886), İbn Ab bas ha di si ni nak-let se de49 Elbânî, bu se ne din za yıf ol du ğu nu, ra viHi şam b. Sü ley man ’ın, mutâba ’at50 ol du ğun da“mak bu l”, an cak bu ra da ki gi bi mün fe rid kal dı ğın da“ley yi nu’l-ha di s”51 ol du ğu nu be lirt mek te dir.52 Ay-rı ca onun hak kın da Ebû Hâtim (ö.277/890) “muz-ta ri bu’l-ha di s”53 ol du ğu nu nak let mek te dir.54

    Dâre kutnî’nin (ö.385/995) “Sü ne n” in de55 nak-le di len İbn Ab bas (ö.68/687) ha di si nin is na dın da ki

    35 Dârekutnî, Sünen, tahk.: Seyyid Abdullah Haşim, Dâru'l-Mehâsin, Kâhire,ts., II, 218.36 MMeettrruukkuu’’ll--HHaaddiiss:: Kısaca metrukün da denir. Her ikisi de “hadisleriterkedilmiş” manasına cerh lafızlarındandır. Cerhin ağırına delâlet edenbeşinci mertebesinde yer alırlar. Bu itibarla rnetrûku'l-hadis veya kısacametruk denilerek cerh edilen ravinin hadisi makbul olmadığı gibi kendisi deterk edilir. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 223.37 Kurtubî, Ahkâm, II, 139.38 Dârekutnî, Sünen, II, 218.39 İbn Hacer, Fethu’l-bârî, III, 379; Zeylaî, Nasbu’r-râye, II, 9. İbnü’l-Arabî debu konuda sahih bir rivayet gelmediğini belirtmektedir. İbnü’l-arabi, Ahkâ-mu’l-kuran, I, 377.40 Şevkânî, Neylü'l- evtâr şerhu münteka'l-ahbâr, Bâbu'l-Halebî, Mısır, ts., IV,322.41 Zeylaî, Nasbu’r-râye, III, 9.42 Şevkânî, Fethu'l- kadîr, I, 463.43 Vehbe Zuhaylî, et-Tefsîru'l-munîr fi'l-hakîkati ve'ş-şerîati ve'l-menhec,Dâru'l-Fikr, Dimeşk 1991, IV, 15.

    44 et-Tirmizî, Muhammed b. Îsa, es-Sünen, Babun mâ câe fî îcâbi’l-hacci bi’z-zâd ve’r-râhile no: 813, tahk.: Ahmed Mahmud Şakir ve diğerleri, Daru İhyai’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, ts.,45 Beyhaki, Şua'bu'l-iman, Babu fi’l-Menâsik no: 3924., tahk.: Muhammed es-Saîd, Daru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut 1990.46 Dârekutnî, es-Sünen, Kitabu’l-Hacc no: 147 İbn Mâce, es-Sünen, Babu mâ yucebu’l-hacc no: 2896.48İsnadı, İbrahim b. Yezid el-Hûzi> Muhammed b. Abbad b. Cafer el-Mahzumi> İbn Ömer > şeklindedir.49 İbn Mace, es-Sünen, Babu mâ yucebu’l-hacc no: 2897; İsnadı, Suveyd b. Saîd>Hişam b Süleyman el-Kuraşi> İbn Cüreyc> şeklindedir.50 MMuuttââbbaa''aatt:: Tabi olmak, ardından gitmek, izlemek manası veren tebi'a kök fi-ilinin mufâ'ale babından masdardır. Terim olarak hadîs usulünde ifade ettiğimana şöyle açıklanabilir. Ravisi rivayette infirad ettiğinden ferd olduğu sanılanbir hadis, başka tarik veya tarîklardan rivayet edilip edilmediğini anlamak üzereçeşitli hadîs kitaplarından araştırılır. İtibar adı verilen bu araştırma sonunda ohadîsin bir başka ravi tarafından rivayetinde tek kalan ravinin şeyhi veya şey-hinin şeyhinden rivayet edildiği anlaşılırsa mutâba'at hâsıl olmuştur. Bu man-aya göre mutaba’at, şeyhinden rivayetinde tek kalmış sanılan bir raviye birbaşka ravinin tabi olarak ya o şeyhten veyahut o şeyhin şeyhinden aynı hadîsirivayet etmesi demek olur. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 289.51 LLeeyyyyiinnuu’’ll--HHaaddiiss:: “hadisde gevşektir” manasına cerh lafızlarındandır. Cerhinbirinci mertebesine ve en hafifine delâlet eder. Rivayete göre Hamza b. Yusufes-Sehmî, meşhur âlim ed-Dârekutnî'ye “Falan ravi leyyindir dediğin zamanneyi kasdediyorsun?” diye sorduğunda o, “Bir kimse hakkında Leyyinu'l-hadîsdiyecek olursan, onun adaletten düşürmeyecek bir kusurla mecruh olduğunuifade etmek isterim” demiştir. Buna göre Leyyin, adalet vasfını kaybettirmeyenbir kusuru görülen ravinin cerhinde kullanılan bir cerh lafzı olmaktadır. Bu vebenzeri cerhin en hafifine delâlet eden lafızlarla cerhedilen ravinin hadisleriterkedilmez. İ'tibar için yazılır. Şu da var. Cerh ve ta'dil âlimlerinin, sadeceLeyyin cerh lafzı ile Leyyinu'l-Hadis lafzını kullanmalarında birlik yoktur. Birkısım leyyin lafzı ile dini emirlerde gevşekliği, leyyinul-hadis derken de ri-vayette gevşek davranmayı, rivayet kaidelerine önem vermemeyi kasdederler.Rivayette gevşek davranmayı dinî konulara rivayette kusur ederek gevşekdavranmanın sonucu olarak kabul eden, dolayısıyla ikisini birbirinden ayır-mayanlar da vardır. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 202.52 Elbânî, İrvâu'l-Galil, IV, 160.53 MMuuzzttaarrııbbuu’’ll--HHaaddiiss:: “Hadisleri muztaribdir” manasına gelen bir tabir olup hadîsravilerinin teennisinde kullanılan lafızlardandır. Cerhin üçüncü derecesine de-lalet eder. Kaide olarak cerhin bu mertebesinde bulunan lafızlardan biriyle cerhedilen ravinin hadîsleri ile ihticac edilmez. Ne var ki büsbütün yabana da atılmaz,i'tibar için yazılır. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 302.54 Ukaylî, Duafâ, IV, 348; Zeylaî, Nasbu'r-Raye, III, 8.55 Dârekutnî, Sünen, Kitabu’l-Hacc no: 13; İsnadı, Davud b. Zibirkan> Abdul-melik> Ata> İbn Abbas> şeklindedir. Bir başka tariki ise, Huseyn b. Mehârik>Muhammed b. Halid> Semmâk b. Harb>- İkrime> İbn Abbas> şeklindedir.

    HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Mustafa HOCAOĞLU

    Journal of Islamic Research 2011;22(3) 177

  • Mustafa HOCAOĞLU HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

    Journal of Islamic Research 2011;22(3)178

    ra vi Dâvud b. Zib rikân hak kın da Buhârî (ö.256/870),“Onun ha di si mukârib ti r”;56 İbn Maîn (ö.233/847),“Ley se bi şey”; Ebû Zu ra’, “metrûk”; Ebû Dâvud(ö.275/888), “za yıf, ha di si terk edi li r”; Cüzcânî, “ya-lan cı” de mek te dir ler.57 Dâre kutnî (ö.385/995), Hu-seyn b. Mehârik ’i, ha dis uy dur ma sın dan do la yı cerhet mek te dir. İbn Hibbân da (ö.354/965) “onun la ih ti -cac ca iz de ğil di r” de mek te dir.58

    Hâkim (ö.405/1048), Enes ha di si ni “Müs ted re -k” in de, Sa id b. Ebi Aru be, Katâde, Enes... ta ri kiy lever mek te ve bu ha di sin Buhârî ve Müs lim ’in şar tı -na gö re sa hih ol du ğu nu, an cak on la rın bu ha di sitah ric et me di ği ni be yan et mek te dir.59 Bu nun kar şı-sın da Hâfız, onun ta ri ki nin za yıf ol du ğu nu be lirt -mek te dir.60 As lın da Enes ha di si nin üç ta ri ki var dır.Bu ha di sin merfû ola rak nak le dil me sin de ra vi İbnEbî Zâide tek kal mak ta dır. Elbânî, “İbn Ebî Zâi-de’nin bu ha di si, şey hi nin ih tilât61 et me sin den ön -ce mi, yok sa son ra mı ri va yet et ti ği ni bizbil mi yo ruz.” de mek te dir.62 Bey hakî (ö.458/1066),mür sel olan ri va ye tin da ha ter ci he şayan, merfûola rak nak le dil me si nin ise an cak bir “veh mi n” ne-ti ce si ol du ğu nu be yan et mek te dir.63 Ah med Ab dul-hâdi (ö.744/ 1344) bu ha di sin, merfû ola rak hiç bir

    sü nen ki ta bın da tah riç edil me di ği ni, Katâde’ nin(ö.118/736), Ha san’ dan (ö.110/728) mür sel ola rakri va ye ti nin sa hih, Enes’ ten nak le dil me si nin ise birveh min so nu cu ol du ğu nu ha ber ver mek te dir.64

    Dâre kutnî, Ai şe (ö.58/678) ha di si ni “Sü ne n” -in de65 nak let se de, bu ha di si Ukaylî (ö.322/933)“Du afâ”sın da zik ret mek te dir.66 Bu ri va yet, se ne -din de ki Attâb b. A’ yun’ la il let len di ril mek te dir. Ay-rı ca Attâb ha di sin de bir veh min ol du ğu be yanedil mek te dir.67 Bey hakî de (ö.458/1066) “Ki ta bu’l-Ma’ ri fe si ”n de bu nun şâz68 bir ri va yet ol du ğu nu be-lirt tik ten son ra ri va yet le il gi li bir baş ka se nedzik ret mek te dir.69 Sa id b. Man sur, “Attâb, Rey’ deya şa dı ve si ka dı r” de mek te dir. Ebû Hâtim, onu,“sikâ” ola rak gör müş tür. Ebû Zur ’a o da (ö.264/877)“on da bir be is yok tu r” de miş tir.70

    Dâre kutnî (ö.385/995), Câbir ha di si ni “Sü ne n” -in de,71 Hz. Ai şe ha di si nin laf zıy la nak let mek te dir.Ra vi Mu ham med b. Ubey dul lah el-Leysî ter ke dil -miş tir. Onun za yıf lı ğı ko nu sun da âlim ler, it ti fak et-mek te dir. Onun hak kın da Buhârî, “mün ke rü’l-ha di s”, Nesâî, “met ru ku’l-ha di s” de mek te dir.72

    Dâre kutnî, İbn Mes ’ud (ö.32/652) ha di si ni “Sü -ne n” in de ”73 Beh lül b. Ubeyd ka na lıy la nak let mek -te dir. Beh lül b. Ubeyd hak kın da Ebû Hâtim(ö.277/890), “daîfu’l-ha di s”;74 Ebû Zü ra’ (ö.264/56 MMuukkâârriibbuu’’ll--HHaaddiiss:: Ravilerin tadilinde kullanılan tabirlerden biri olan

    mukaribul hadis “hadisi güzel ve doğru” manasında kullanılmıştır. Talat Koçy-iğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 27457 Beyhaki, Şua'bu'l-iman, Babu fi’l-Menâsik no: 3924., tahk.: Muhammed es-Saîd, Daru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut 1990.58 Dârekutnî, Sünen, II, 218; Zeylaî, Nasbu'r-raye, III, 9; Zehebî, el-Mîzan, II,554. Elbânî, İrvâu’l-Galîl, IV, 165.59 el-Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek ale’s-sahîhayn, Kitabu’l-Hacc, no: 1613,tahk.: Mustafa Abdulkadir Atâ, Daru’l-Kütübü’l-İlmiye, Beyrut 1990, Ham-mad b. Seleme> Katade> Enes'ten nakletmiştir ki Ravi, Hammad, O, EbûKatade Abdullah b. Vakıd el- Harrânî'dir. Ebû Hâtim'in dediği gibi O,münkeru'l-hadistir. Ancak onu, Ahmed sika görür. Şevkânî, Neylü'l- evtar,IV, 322; İbn Hazm, Muhallâ, tahk.: Ahmed M. Şakir, Dâru't-Turâsi’l-Arabî,Kâhire 1349, VII, 55; Dârekutnî, Sünen, II, 216; Ancak “Takrib” de İbn Hacer,“O, metruktur, tedlis yapar.” demektedir. Elbânî, İrvâu’l-galîl, IV, 161.60 Şevkânî, Neylü'l- evtâr, IV, 322. 61 İİhhttiillaatt:: Karıştırmak manasına “halt” aslından iftial babında mastardır. Karış-mak demektir. Kişinin akıl ve şuuru bozulmak manasında kullanılır. Usulühadis terimi olarak, metain-i aşeredan sû'u'l-hıfz (kötü ezberleme) ve kesretu'l-galat (çok hata yapmak) la ilgilidir ve ravinin aklî melekelerinin zayıflamasısonucu şuurunun karışmasıyla rivayet ettiği hadislerin farkında olmamasıdır.İhtilat sonucu hafızasını kaybeden, hadislerini karıştıran raviye muhtelit denir.İhtilata uğramış ravilerin hadisleri merduddur. Bunda âlimlerin görüş birliğivardır. Ancak ihtilat vaki olmadan önce sika olan ravinin hadisleri ihtllattanönce rivayet edildiği bilinirse makbul olur. Eğer ihtilattan sonra rivayet edildiğimalum olursa reddedilir. Bunda da âlimlerin görüş birliği vardır. İhtilattanönce mi, sonra mı rivayet edildiği bilinmeyen hadisleri hakkında tevakkufedilir; yani kesin kabul veya red hükmü verilmez. Aynı şekilde ihtilafındaşüphe edilen; bir başka deyişle ihtilata ma'ruz kalıp kalmadığı kesin olarak bil-inmeyen ravinin hadisi hakkında da kabul veya red hükmü verilmez. MüctebaUğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 147.62 Elbânî, İrvâu’l-galîl, IV, 161.63 Beyhaki'ye göre de Hasan'ın mürsel olarak rivayet etmesi, doğru olan ri-vayettir. Bk. Neylü'l- Evtar, IV, 322.

    64 Abdulhâdî, Muhammed b. Ahmed, Tenkîhu’t-tahkîk fî ehâdîsi’t-ta’lîk, tahk.:Sâmî b. Muhammed b. Câdillah, Abdulaziz b. Nasır, Dâru Edvâi’s-Selef, Riayd,2008, III, 381; Elbanî, İrvâu’l-galil, IV, 160.65 Dârekutnî, es-Sünen, Kitabu’l-Hacc, no: 7; İsnadı, Attab b. A'yun> SüfyanServi> Yunus b. Abid> Hasan> Ümmihi> Aişe> şeklindedir.66 Ukaylî, Duafâ, IV, 332.67 Zehebi, el-Mizan, IV, 27.68 ŞŞââzz:: Hadis ıstılahı olarak ravinin muhalefetinden doğan bir zayıf hadis çeşi-didir. Hadis Usulü âlimleri tarafından az da olsa değişik şekillerde tarifedilmiştir… İmam Şâfi'î'ye göre söz güvenilir bir ravinin rivayet edip debaşkalarının etmediği hadis değil; güvenilir bir ravinin başkalarının rivayetineaykırı olarak rivayet ettiği hadistir… şâz, güvenilir bir ravinin gerek zabt fa-zlalığı, gerekse diğer ravilerde aranan hususlar itibariyle kendisinden dahaüstün bir raviye aykırı olarak ve tek başına naklettiği hadistir… Şâz hadislerzayıf hadisler olduklarından merdûd sayılmışlardır. Bu bakımdan dinî mese-lelerde hüccet olamazlar. Bir başka deyişle, Şâz hadisle amel edilmez. Karşılığıolan mahfuzla amel edilir. Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 373.69 Zeylâi, Nasbu’r-Raye, III, 7-10.70 Said b. Mansur, Sünen, III, 1078.71 Dârekutnî, es-Sünen, Kitabu’l-Hacc, no: 1; Zeylaî, Nasbu’r-Raye, III, 10. İs-nadı, Muhammed b. Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr> Ebi'z-Zübeyr veya Amr b.Dinar> Cabir> şeklindedir.72 Elbânî, İrvâu’l-Galîl, IV, 165.73 Dârekutnî, es-Sünen, Kitabu’l-Hacc no: 5. İsnadı, Behlül b. Ubeyd> Ham-mad b. Ebi Süleyman> İbrahim b. Alkame> İbn Mes'ud> şeklindedir.74 DDaaîîffuu’’ll--HHaaddiiss:: Hadisi zayıf manasına gelen bu tabir de cerh lafızlarındandır.Cerhin üçüncü mertebesinde yer alır. Genellikle hadisleri zayıf olan raviyedelâlet ederse de bu lafızla cerhedilen ravinin rivayetleri İbn Ebi Hatim er-Râzî'ye göre matrûh/metruk addedilmez, aksine i'tibarda dikkate alınabilir.Mücteba Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 57.

  • 877), “ley se bi şey”; İbn Hibbân (ö.354/965), “ha dishır sı zı ”; Hâkim (ö.405/1048) de “mev zu ha dis ri va -yet eder di ” de mek te dir ler.75

    Bu ko nuy la il gi li ola rak Ab dul hak İş bilî(ö.581/1185), İbn Dakîk el-Îd (ö.702/1302) ve İb-nü’l-Mün zir (ö.318/930), “Söz ko nu su ha dis le rin,bü tün ta rik le ri za yıf tır, ken di le riy le de lil ge ti ri le -cek bir is nat yok tu r” de mek te dir ler.76 İbn Dakîk el-Îd, “İ mam” ın da şöy le de mek te dir: “Her ne ka darDâre kutnî (ö.385/995) bu ha di si, Câbir, Enes, Ab-dul lah b. Amr b As, Ab dul lah b. Mes ’ud ve Ai şe’ -den nak let mek te ise de, bu ri va yet le rin hiç bi ri side lil ol ma özel li ği ta şı ma mak ta dı r”.77

    Ha dis le rin sıh hat de re ce le ri ni bu şekil de özet-le dik ten son ra Râzî’nin (ö.606/1232) şu tes pi tiy lebu ko nu yu bi ti re lim:

    “İk ri me’ nin (ö.105/723) şöy le de di ği ri va yetedi lir. “İs titâat, be den sağ lı ğı ile bi ne cek bir şey bu-la ma dı ğı za man yü rü ye rek gi de bil mek tir. Bil ki be-de ni sıh hat li olan ve yü rü me ye gü cü bu lu nanher kes hak kın da bi ne cek bir şey bu la ma dı ğı za man“O, bu işi ya pa bi lir.” de nil me si uy gun dur. Bi na ne -na leyh bu is titâat ’ı, azık ve bi nit bu la bil mek ma na -sı na al mak, laf zın za hi ri ni terk et mek tir.Bi na ne na leyh böy le bir tah sis için ay rı bir de li le ih-ti yaç var dır. Bu ko nu da ri va yet edil mek te olan ha-ber le re da yan mak müm kün de ğil dir. Çün kü âhadha dis ler den do la yı ki ta bın (aye tin) za hi ri terk edi-le mez. He le Ta berî (ö.310/922),78 bu ha ber le rin ra-vi le ri ni ta’n et miş ken.79

    So nuç ola rak şunu di ye bi li riz ki, is titâatı azıkve bi nek şek lin de ta rif eden ri va yet ler tah lil edil di-

    ğin de, bu na kil le rin de lil teş kil et me di ği gö rül -mek te dir. Ayet ten an la şı lan is titâat, mü fes sir le rinve fa kih le rin de ifa de et ti ği gi bi “Kâbe’ ye gi de bil meimkânı dı r”80 ve ya “Hac ca ulaş tı ran bü tün ve si le ler -dir.”

    Gü nü müz açı sın dan ko nu ya ba ka cak olur sak,Di ya net İş leri Baş kan lı ğı ku ray la seç ti ği ha cı aday-la rı nın dı şın da özel lik le hac da gö rev ya pa cak sağ lıkper so ne li, din gö rev li si gi bi çe şit li branş lar da gö-rev li tah sis et mek te dir. Bu gö rev li ler hac iba det le -ri nin ya nın da Türk Ha cı la rı nın iba det le ri ni da hara hat ya pa bil me le ri ni sağ la ma ya ça lış mak ta dır lar.Bu gö rev ler de bi ze gö re hacc için bir se bep/is titâ’atol mak ta dır. İş te bu se be be ula şan lar, hac ca gi de bi -lir ler, an cak Al lah ’ın rı za sı nı ka zan mak için ya pı lanbu tür iba det ler den Cessâs’ın da ifa de et ti ği gi bi üc -ret alın ma ma sı ge rek ti ği ni dü şün mek te yiz.81 Herne ka dar ba zı âlim ler, bu tür iba det ler den üc ret alı-na bi le ce ği ni dü şün se de Cessâs, Al lah ’a ya kın laş -mak için ya pı lan iba det ler de üc ret al ma nın ca izol ma dı ğı nı ve bu tür iba det le rin an cak Al lah ’ın rı-za sı nı ka zan mak için ya pı la ca ğı nı be lir te rek, buiba det ler de ya pı lan icâre nin/üc ret len dir me le rinbâtıl ol du ğu nu id di a et mek te dir.82 Dârimî’de nak le-di len bir ha ber de, Hz. Mu sa’ nın “Al lah ’ın rı za sı nıka zan mak için yap tı ğı bir işin kar şı lı ğı nı bu dün-ya da al ma ya ca ğı nı ” ifa de et ti ği nak le dil mek te dir.83

    Ay rı ca Kur ’an’ da bü tün pey gam ber le rin, da vet le ri -nin kar şı lı ğın da kim se den bir mal84 ve ya üc ret/kar -şı lık is te me dik le ri be lir til mek te dir.85 Bu nun labir lik te Al lah ’ın rı za sı için ya pı lan bir iyi li ğe kar şın

    75 Elbânî, İrvâu’l-Galîl, IV, 166.76 Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, IV, 422; Said b. Mansur, Sünen, c. 3, s. 1082; İbnHazm, Muhallâ, VII, 55; Elbânî, İrvâu’l-galîl, IV, 167.77 Zeylaî, Nasbu’r-râye, III, 10; Elbânî, İrvâu’l-galîl, IV, 167.78 Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Taberi, istitâa'nın “azık ve binek olduğunadair nakledilen rivayetlerle ilgili “bunlar senedlerinde problem olan haber-lerdir. Din hususunda bu gibi rivayetlerin delil alınması caiz değildir” demekte-dir. Taberî, Câmiu’l-beyân, VII, 45.79 Râzî, Tefsîr-i kebîr, VI, 497. Kaffâl, Cüveybir yoluyla, Dahhâk'ın şöyledediğini nakleder. “Bir insan, genç ve sıhhatli olur, fakat haccedecek kadarparası bulunmaz ise, o kimsenin haccını yapacak para elde edinceye kadar,amelelik yapması gerekir. Bunun üzerine birisi Dahhâk'a, Allah, insanlara Bey-tullah'a yaya yürüyüp ziyaret etmelerini emreder mi? deyince, Dahhâk, “Birinsanın Mekke'de alacağı bir miras olsa, onu orada bırakır mı? diye sorar. Adamda hayır! Diz üstü bile olsa oraya gider.” der. Bunun üzerine Dahhak, İştebunun gibi, Ona, Beytullah'ı hac etmesi farz olur.” Ayrıca bk. Zemahşerî, el-Keşşâf, I, 447; Ebussuud, İrşâdu'l-akli's-selim, II, 61. Dahhâk’ın bu yaklaşımınıCessâs kabul etmemektedir. Cessâs’a göre yürümede meşakkat olduğu için,binek bulamayana hacc gerekmez. Ahkâmu’l-kur’an, Dâru'l-Fikr, Beyrut-1993,II, 37.

    80 Cessâs, Ahkâmu'l-kur’an, II, 36; Mustafa Merâği, Tefsîru merâği, IV-VI, 9;Sıddık Hasan Hân, Fethu'l-beyân, I-II, 101.81 Cessâs, Ahkâm, II, 607. 82 Cessâs, Ahkâm, II, 283. Konuyla ilgili tartışmalar için bkz. İbn Kudame, el-Muğnî, II, 231. 83 Rivayetin ilgili kısmı şu şekildedir: “...Hz. Musa, Mısır’da adam öldürüp Fi-ravun’un kendisine ceza vereceğini öğrenince Medyen’e doğru kaçar. Medyenkuyusuna geldiğinde iki kızın hayvanlarını sulamak için beklemekte olduğunugörür. Onlara niye beklediklerini sorar. Onların babalarının yaşlı, kendi-lerinden başka da kardeşlerinin olmadığını söylediklerinde, onların koyun-larını sular. Bir gölgeliğe çekilerek Allah’a kendisine yardım etmesi için duaeder. Bu duayı duyan kızlar, babalarına durumu açıklarlar. İki kız Hz. Musa’nınyanına utanarak gelirler ve babalarının, ona yaptığı işin ücretini vermek içindavet ettiğini belirtirler. Hz. Musa yaşlı adamın evine geldiğinde sofranınhazırlanmış olduğunu görür. Yaşlı adam kendisini sofraya davet eder, ancakHz. Musa bunu kabul etmez. Yaşlı adam ona davetine neden karşılık ver-mediğini sorunca Hz. Musa, bu yemeğin yaptığı işin karşılığı olarak verildiğinidüşündüğü için yemediğini, çünkü Allah’ın rızasını gözeterek yaptığı bir işinkarşılığını, dünyada bir yemekle dahi olsa almayacağını ifade eder.” Rivayetiçin Bkz. Dârimî, Sünen, Babu fî İ’zâmi’l-İlmi, hd. no: 647.84 Hud 11/29.85 Hud 11/51, 26/109, 127, 145, 164, 180.

    HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Mustafa HOCAOĞLU

    Journal of Islamic Research 2011;22(3) 179

  • Mustafa HOCAOĞLU HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

    Journal of Islamic Research 2011;22(3)180

    te şek kür da hi bek le nil me me si ge rek ti ği ifa de edil-mek te dir.86 Hz. Pey gam ber de “Kur ’an ’ın Al lah ’ınrı za sı nı el de et mek, tar tış ma da ga lip gel mek vedün ya men fa at le ri ni ka zan mak gi bi üç amaç içinoku na ca ğı nı ” be lirt mek te dir.87 Yi ne Hz. Pey gam -ber, “bir za man ge lip in san la rın Kur ’an oku ya cak -la rı nı, an cak üc ret le ri ni âhi re te bı rak ma yıpdün ya da ala cak la rı nı ”88 ya ni bu tür kim se le rin “İn-san lar dan yap tık la rı fa a li ye tin üc re ti ni is te ye cek le -ri ni ”89 ifa de et mek te dir. Hat ta bu şekil de ya şa yankim se le rin “fâci r” ve on la rın “Kur ’an’ la ge çin di ği ”90

    ve “cen ne tin ko ku su nu du ya ma ya cak la rı ”91 ifa deedil mek te dir. Biz, bu tür ri va yet ler den Al lah ’a ya-kın laş mak için ya pı lan Kur ’an oku ma, hac ve ya di -ğer iba det ler için üc ret alın ma ma sı ge rek ti ğiso nu cu na var mak ta yız. Ay rı ca Hz. Pey gam ber ’inhic ret eder ken Hz. Ebu Bekr ’in he di ye et ti ği de ve -yi he di ye ola rak ka bul et me yip sa tın al ma sı,92 üze-rin de dü şü nül me si ge re ken di ğer bir ko nu dur.

    Nİ YA BE TEN HACC VE İL Gİ Lİ Rİ VA YET LE RİN İN CE LEN ME Sİ

    Mü fes sir ler âyet te ifa de edi len “hac ca yol bul ma yagüç ye tir me ” bö lü mü nü tef sir eder ken, hac ca ma niolan has ta lık, kro nik ra hat sız lık, yaş lı lık gi bi birşeyin bu lun ma sı du ru mun da ki şi nin hacc et me sige rek me di ği ni ifa de et me le ri ne rağ men âye te de ğilde aşa ğı da da ifa de edi le ce ği gi bi ba zı ri va yet le reda ya na rak ni ya be ten hac ca fet va ver mek te dir ler.93

    Bu ko nu da fı kıh çı la rın gö rüş le ri ni de şu şekil de

    özet le me miz müm kün dür. İmam Mâlik(ö.179/795), Ah med b. Han bel (ö.241/855), Süf yanes-Sevrî (ö.161/777) ve İshâk (ö.238/ 852), âciz olandi ri ye ni ya be ten hac cı ca iz gör mez ken, ölen kim seiçin ca iz dir de mek te dir ler.94 İmam Şafi i ise âcizolan di ri ye ni ya be ti ca iz gör mek te dir.95 Bu dü şün -ce yi Ebû Hanîfe (ö.150/767) bi raz da ha ge niş le te -rek hac ca git me ye gü cü ye ten için de nâfi le ola rak,hac ca ni ya be ten baş ka bi ri ni gön der me si ni ca iz gö-rür ken, İmam Şafiî (ö.204/819), bu na kar şı çık mak-ta dır.96 İbra him en-Ne haî (ö.95/714) ise, hiçkim se nin di ğe ri adı na, hac ca gi de me ye ce ği ni söy le-mek te dir.97 Şürün bi lalî (ö.1069/1658) ise, ölü nünne oru cu nun tu tul ma sı nı, ne de na ma zı nın kı lın -ma sı nı ca iz gör mek te dir.98

    Mu ham med b. Ha sen eş-Şeybânî (ö.189/804),“Has ta olup, hac ca gü cü yet me yen ve bu has ta lı ğıiyi leş me den ölen ve ya ha pis ha ne de olup da çı ka -ma dan ölen kim se için de ni ya bet et me nin ca iz ol-du ğu nu ” söy le mek te dir.99 Ebû Hanîfe (ö.150/767)ve İmam Mâlik ’e (ö.179/795) gö re, ölü nün va si ye tiüze ri ne hac ca ni ya be ten gi di le bi lir.100 On la ra gö re,hac be de ni bir iba det ol du ğu için ölü nün va si ye tiol maz sa, ölüm le di ğer be de ni iba det le rin düş tü ğügi bi hac da düş mek te dir.101

    Ni ya bet et me yi ve özel lik le ev la dın ba ba sı ve -ya an ne si için hac ca git me si nin ca iz ol du ğu nu söy-le yen imam lar, şayet ev lat hac ca git me si içinba ba sı na mal ver se, İmam Şafiî (ö.204/819), Hz.Pey gam ber’ den nak le di len “Ev lat la rı nız, si zin engü zel ka zan cı nız dı r” ha di si ne bi na en,102 ba ba nın,ev la dın ver di ği bu ma lı ka bul et me si ge rek ti ği nisöy ler ken, Ebû Hanîfe (ö.150/767) ve İmam Mâlik(ö.179/795) bu gö rü şü red det mek te dir ler. Ya ni on-la ra gö re ba ba nın, bu ma lı ka bul et me me si ge re -kir.103

    86 İnsan 76/8.87 Dârimî, es-Sünen, Babu fazli men karae’l-kur’an, hd. no: 3329; Acurrî,Ahlâku ehli’l-kur’an, thk.: Muhammed Amr b. Abdullatîf, Dâru’l-Kütübi’l-ilmiyye, Beyrut, 1987, s. 85, 132.88 İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, Babu men kerihe en yeteekkele bi’l-kur’an, hd.no: 30004; Acurrî, Ahlâku ehli’l-kur’an, s. 94, 95. 89 İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, Babu fîmen tenfeahu kırâatu’l-kur’an, 30195;Acurrî, Ahlâku ehli’l-kur’an, s. 10790 Beyhakî, es-Sünenü’l-kübra, Babu fî terki kırâati’l-kur’ani ve’l-mesâcid, hd.no: 2626; Acurrî, Ahlâku ehli’l-kur’an, s. 106.91 Ebu Dâvud, es-Sünen, Babu fî talebi’l-ilmi li gayrilleh, hd.no: 3666; Acurrî,Ahlâku ehli’l-kur’an, s. 128.92 Suheylî, er-Ravdu’l-Unuf, II, 314.93 Cessâs, Ahkâmu'l-kur’an, II, 308, 310; İbnü’l-Arabî, Ahkâmu’l-kuran, I, 378.Tabii burada bir insanın yabancı bir adamın imkân vermesi ile hacca gitmesinekarşı çıkılmaktadır. İbnü’l-Arabî, Ahkâmu’l-kuran, I, 380. Bu açıdan kay-naklarda görebildiğimiz kadarı ile veya en azından delil olarak ileri sürülen ri-vayetlerde niyabet eden, hacca gitmeyen veya gidemeyen kimselerin evlâdıdır.Ayrıca Cessâs, burada vasiyet edilmesi gerektiğini de ifade etmektedir. Ayrıcao, hastalık vb. sebeplerden dolayı yol bulamayanların hacc etmesini gerekligörmezken, Has’amlı kadın rivayetine dayanarak, bazı manialardan dolayıhacca gidemeden ölen mevtanın malından, başkasının hacc edebileceğini iddiaetmektedir. Cessâs, Ahkâmu'l-kur’an, II, 310.

    94 İbn Şeddâd, Yusuf b. Rafi’, Delâilu'l-ahkâm min ehâdisi aleyhi's-selâm,Dâru'l-Kuteybe, Dımeşk 1993, III, 127.95 Maverdi, el-Hâvi’l-kebîr, IV, 9. 96 İbn Hacer, Fethu'l-bârî, IV, 66.97 İbn Şeddâd, Delâilu'l-ahkâm, II, 128.98 Zemahşerî, Ruusü'l-mesâil, s. 248, Eseri tahkik eden Abdullah NezirAhmed’den naklen.99 Muhammed eş-Şeybânî, el-Asl, Âlemu'l-Kütüb, Beyrut 1990, II, 426.100 Maverdi, el-Hâvi’l-kebîr, IV, 9; Nevevî, İmam Malik’e göre bunun ancaktetavvu/nafile Haccı olacağını iddia etmektedir. el-Mecmu’ şerhu'l-mühezzeb,Dâru'l-Fikr, VII, 112.101 Mâverdi, el-Hâvi’l-kebîr, IV, 17; Zemahşerî, Ruusü'l-mesâil, s. 248.102 Zemahşerî, Ruusü'l-mesâil, s. 246.103 Kurtubî, Ahkâm, II, 144.

  • ���

    nem, ya babam... �eklinde tereddütlü ifade kullanmaktadır. Bunların kar�ısında, Ma’mer’in

    tarikinde, bir kadın annesi hakkında sormaktadır. �bn Hacer (ö.852/1448), buradaki proble-

    min, Süleyman b. Yesâr'dan kaynaklandı�ını, Huseyn b. Avf'tan gelen rivayetin, bir adamın

    gelip babası hakkında sordu�unu, do�ru olanın da bu rivayet oldu�unu söylese de bu prob-

    lemi halletmemektedir. Çünkü �bn Hacer (ö.852/1448), Said b. Cübeyr’in- �bn Abbas- Fadl

    b. Abbas'tan nakletti�i, bir Arabî’nin yanında güzel bir kızla gelip Nebi'ye soru sorması ri-

    vayetini de nakletmektedir.112 Konu burada da kalmayıp geni�lemeye u�rayarak önce namaz,

    sonra oruç113 daha sonrada bütün nezirlerin niyabeten yapılması gerekti�i rivayetleri vardır.

    Buhari "#$��������%����� bâb ba�lı�ı altında, �bn Ömer'in, annesi'nin kazaya kalmı� namazla-

    rını kılmasını emretti�i rivayetini ta’lik ettikten sonra, Said b. Ubâde’den bir kadının annesi-

    nin nezri oldu�unu ve annesinin nezrini yerine getirmeden öldü�ünü Nebi'ye haber verme-

    sinden sonra, Hz. Peygamber'in o kadına, annesinin nezrini yerine getirmesini söyledi�ini

    nakletmektedir.114

    Bu hadisin �erhinde �bn Hacer (ö.852/1448), �bn !eybe'den sahih bir senetle, �bn Abbas'ın

    biri üzerinde nezr/adak oldu�u halde ölürse, onu, velisi yerine getirsin dedi�ini nakletmekte-

    dir. �bn Utbe tarikinden gelen rivayette ise, bir kadın, on gün itikâfa çekilmeyi nezretti�ini,

    ancak yerine getiremeden öldü�ünü, �bn Abbas'a sormaları üzerine onun annesinin adına ev-

    ladının yapması gerekti�ini söyledi�i nakledilmektedir. Olayın bir tarafı bu �ekilde iken,

    bunların tam kar�ıtı rivayetler de mevcuttur. �mam Malik, �bn Ömer'den hiç kimsenin ba�ka-

    sı adına namaz kılamaya�ını, oruç da tutamayaca�ını nakletmektedir.115 Nesâî’nin

    (ö.303/915) de �bn Abbas'tan hiç kimsenin di�eri adına namaz kılamayaca�ı ve oruç tutama-

    yaca�ı rivayetini nakletti�i ifade edilmektedir.116 Aynı �ekilde �bn Ömer'in, Kasım'ın ve

    Nehaî'nin, bir kimsenin di�er bir kimseye niyabet edemeyece�i rivayeti de mevcuttur.117 �bn

    �����������������������������������������������������������$$+� �%��9������>������������4

  • Mustafa HOCAOĞLU HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

    Journal of Islamic Research 2011;22(3)182

    ��

    III- Haccetmeyenin hükmü ile ilgili rivayetlerin incelenmesi

    Müfessirler ��,�-�����*�0���/+�&;2���� ayetinde ifade edilen küfrün ne oldu�u üzerinde durmak-

    tadırlar. Âyette, Allah’ın hacla ilgili farz kıldı�ı bir �eyi reddetmenin veya hacc yapmanın

    sevaba ula�tırmayaca�ına, terk etmenin de günaha sevk etmeyece�ine inanmanın onu inkâr

    etme anlamına geldi�i belirtilmektedir.124 Bazı müfessirler de ayette haccın de�il, Allah’ın

    veya Kâbe’nin zikredildi�i âyetlerin inkârının söz konusu edildi�ini iddia etmektedirler.125

    Müfessirler, ayetteki &;2���� bölümünün tefsirinde, “Kim azık ve bine�e sahip olur da Allah-

    'ın evini hacc etmezse, onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesinde bir sakınca yoktur.”

    hadisini zikretmektedirler.126 Bir ba�ka hadiste “Kim hastalık, zalim yönetici gibi her hangi

    bir sebepten dolayı haccdan men edilmez de hacc etmeden ölürse, ister Yahudi, ister Hıristi-

    yan olarak ölsün” buyrulmaktadır.127 Hasan Basrî’nin, bu rivayetlere dayanarak hacca güç

    yetirip de gitmeyen ki�inin, kâfir oldu�una hükmetti�i belirtilmektedir.128 Bunlardan farklı

    olarak Bikâî “istitâat’a ula�ıp da kim haccetmezse, farziyetini ve dinden oldu�unu inkâr et-

    mese bile, nimeti inkâr etmi�tir” demektedir.129

    Müfessirlerin dayandı�ı hadislerin kayna�ını �bnu'l-Cevzî (ö.597/1200), Hz. Ali, Ebû

    Hureyre ve Ebû Ümâme’den geldi�ini naklettikten sonra, Hz. Ali'den nakledilen rivayette

    Nebi'nin “Kim Beyt’e ula�tıracak azık ve bine�e sahip olur da haccetmezse, onun Hıristiyan

    veya Yahudi olarak ölmesinde bir sakınca yoktur”130 buyurdu�unu ifade etmektedir. Ebû

    Hureyre'nin rivayetinde ise “Kim hastalık, zalim yönetici gibi her hangi bir sebepten dolayı

    hacc'dan men edilmez de, hacc etmeden ölürse, ister Yahudi olarak ölsün, ister Hıristiyan

    �����������������������������������������������������������$+&�� ��%������������������

  • ret mek te dir ler.126 Bir baş ka ha dis te “Kim has ta lık,za lim yö ne ti ci gi bi her han gi bir se bep ten do la yıhacc dan men edil mez de hacc et me den ölür se, is terYa hu di, is ter Hı ris ti yan ola rak öl sü n” buy rul mak -ta dır.127 Ha san Basrî’nin, bu ri va yet le re da ya na rakhac ca güç ye ti rip de git me yen ki şi nin, kâfir ol du -ğu na hük met ti ği be lir til mek te dir.128 Bun lar danfark lı ola rak Bikâî “is titâat ’a ula şıp da kim hac cet -mez se, far zi ye ti ni ve din den ol du ğu nu inkâr et me -se bi le, ni me ti inkâr et miş tir” de mek te dir.129

    Mü fes sir le rin da yan dı ğı ha dis le rin kay na ğı nıİbnu’l-Cevzî (ö.597/1200), Hz. Ali, Ebû Hu rey re veEbû Ümâme’ den gel di ği ni nak let tik ten son ra, Hz.Ali’ den nak le di len ri va yet te Ne bi’ nin “Kim Beyt ’eulaş tı ra cak azık ve bi ne ğe sa hip olur da hac cet -mez se, onun Hı ris ti yan ve ya Ya hu di ola rak öl me -sin de bir sa kın ca yok tu r”130 bu yur du ğu nu ifa deet mek te dir. Ebû Hu rey re’ nin ri va ye tin de ise “Kimhas ta lık, za lim yö ne ti ci gi bi her han gi bir se bep tendo la yı hacc ’dan men edil mez de, hacc et me denölür se, is ter Ya hu di ola rak öl sün, is ter Hı ris ti yanola rak öl sü n” 131 buy rul mak ta dır.

    Ebû Umâme’ den iki ri va yet ya pıl mak ta dır.On dan nak le di len ilk ri va yet, “Kim hac cet me si neen gel ol ma dı ğı hal de hac cet mez se, is ter Ya hu di,is ter Hı ris ti yan ola rak öl sü n”132 şek lin de dir. İkin -ci ri va ye tin de ise Ne bi, “Kim has ta lık, za lim yö-ne ti ci gi bi her han gi bir se bep ten do la yı hacc danmen edil mez de hacc et mez se, O, is ter Ya hu di ola-

    rak, ister se Hı ris ti yan ola rak öl sü n” de mek te -dir.133

    İbnü’l-Cevzî, ri va yet le ri nak let tik ten son ra,ha ber le rin de ğer len dir me si ni yap mak ta dır. O, Hz.Ali ha di sin de ki Hi lal ad lı ra vi nin meç hul, Hâris ’inise ya lan cı ol du ğu nu ha ber ver mek te dir.134 Şenkîtide Buhârî’nin (ö.256/870) Hâris hak kın da “mün ke -ru’l ha di s” de di ği ni be lir mek te dir.135

    Ebû Hu rey re ha di sin de ki ra vi Ebu’l-Mu haz -zim ’in adı nın Ye zid b. Süf yan ol du ğu, Nesâî’in(ö.303/915), onun hak kın da “Met ru ku’l-Ha di s”,136

    İbn Maîn’in (ö.233/847) “za yı f” de di ği nak le dil -mek te dir. Hat ta o, “Ye zid ’e bir ku ruş ve ril me sidu ru mun da onun yet miş ha dis uy du ra ca ğı ” şek-lin de cerh edil mek te dir.137 Amr b. Ali el-Fellâs,138

    Ab dur rah man el-Kattâmî’nin, “kezzâb” ol du ğu nusöy ler ken,139 İbn Hibbân (ö.354/965), onun ri va -yet le ri nin dü şü rül me si ge rek ti ği ni be lirt mek te -dir.140

    Ebû Ümâme’ den ge len is na dın ilk ta ri kin debu lu nan, Ammâr b. Ma tar hak kın da, Ukaylî(ö.322/933), onun “Mün ker olan la rı sikâlar dannak let ti ği ni ” söy ler ken,141 İbn Adî de, onun “met-ru ku’l-ha di s” ol du ğu nu be lirt mek te dir.142

    İkin ci ta rik te bu lu nan, Mu ği re b. Ab du rah -man hak kın da, Yah ya’ nın (ö.233/847), “on da birşey yo k”; İbn Uyey ne’ nin “za yıf tı r” de di ği nak le -di lir ken Yah ya b. Maîn, İbn Mehdî ve Ah med ’inonu “terk et tik le ri ” be lir til mek te dir.143 Şevkânî(ö.1250/1834) ise, Mu ği re ve Am mar b. Ma tarhak kın da, “met ru k” ol duk la rı nı id di a eder.144 Hal

    126 Zemahşerî, el-Keşşâf, I, 448; Kurtubî, Ahkâm, II, 145; Şenkîti, Edvâu'l-beyânfî izâhi'l-kur’ani bi'l-kur'an, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1995, I, 2051; Reşit Rıza,Kur'ani'l-azîm, IV, 911.127 Kâsimî, Mehâsinü't-tefsîr, IV, 906.128 Kurtubî, Ahkâm, II, 145. 129 el-Bikâî, İbrahim, Nazmu'd-dürer fî tenâsübi'l-âyâti ve's-süver, tahk.: Ab-durrezzak el-Mehdi, Kütübü'l-İlmiye, Beyrut 1994, II, 128.130 Tirmizî, Sünen, et-Tağlîzu fî Terki’l-Hac no: 812. Beyhakî, Şuabu’l-İman,Menâsik no: 3978. İsnadı, Müslim b. İbrahim> Hilal b. Abdullah (Rebia b. Am-r'ın kölesi)> Ebû İshak el-Hemedani> Haris> Ali…

    131 İbnü’l-Cevzî, Mevduât, tahk.: Abdurrahman Muhammed Osman, Mekte-betü's-Selefiye, Suudi Arabistan 1966, II, 210. İsnadı, Muhammed b. Abdul-melik b. Hayrun> İsmail b. Misade> Hamza b. Yusuf> Ebû Ahmed b. Adi>Ahmed b. Yahya b. Züheyr> Abdurrahman b. Said> Abdurrahman el Kettâmî>Ebu'l-Muhazzim> Ebû Hureyre>

    şeklindedir.132 İbnü’l-Cevzî, Mevduât, II, 209. İsnadı, İbn Hayrun>İbn Mis'ade> Hamza>İbn Adi> Ebû Ya’la> Abdullah b. Abdussamed> Ammar b. Matar> Şerik>Mansur> Salim b. Ebi'l- Ca'de> Ebi Umame>

    şeklindedir.133 Beyhakî, Şuabu’l-İman, Menasik no: 3979; Dârimî,.Sünen, no: 1785. tahk.:Fevvaz Ahmed, Daru’l-Kürübi’l-Arabî, Beyrut 1407. İsnadı, Yezid b. Harun>Şerik> Leys> Abdurrahman b. Sabit> Ebi Ümame>

    şeklindedir.

    134 İbnu'l-Cevzî, Mevduât, II, 209-210; Tirmizî, Sünen, et-Tağlîzu fî terki’l-hacno: 812. 135 Şenkîti, Edvâu'l-beyân, I, 205.136 İbnu'l-Cevzî, Mevduât, II, 210.137 Ebû Abdullah ez-Zehebî, , Mîzânu'l-i’tidâl fî nakdi'r-ricâl, IV, 426.138 Şenkîti, İbnu'l-Cevzî'nin Kallâs'ın, Ebu'l-Muhazzim’i yalancılıkla suçladığınınakletse de, bunda hata ettiğini iddia eder. Çünkü Ona göre Ebû Ümâme ri-vayetinde yalancılıkla suçlanan kimse yoktur. Şenkîti, Edvâu'l-beyân, c. 1, s.205. Ancak İbnu'l-Cevzî'nin eserinin elimizdeki baskısında, eleştiren Kallâsdeğil Fellâs şeklinde geçmektedir. Fellâs da Ebu’l-Muhazzim’i değil, diğer raviAbdurrahman el-Kattâmî’yi cerh etmektedir. Bk. İbnu'l-Cevzî, Mevduât, II,210. 139 İbnu'l-Cevzî, Mevduât, II, 210. 140 İbn Hibbân, Mecrûhîn, II, 48.141 Ukaylî, Duafâ, III, 327.142 İbn Adî, el-Kâmil, tahk.: Yahya Muhtar Gazzavî, Beyrut 1988, V, 72.143 İbnu'l-Cevzî, Mevduât, II, 209-210.144 Şevkânî, Ammar b. Matar’ın asıl adının Ammar b. Said olduğunu belirt-mektedir. Şevkânî, el-Fevâidu'l-mecmua, s. 102.145 Şenkîti, Edvâu'l-beyân, I, 205.

    HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Mustafa HOCAOĞLU

    Journal of Islamic Research 2011;22(3) 183

    ��

    olarak ölsün” 131 buyrulmaktadır.

    Ebû Umâme'den iki rivayet yapılmaktadır. Ondan nakledilen ilk rivayet, “Kim haccetmesine

    engel olmadı�ı halde haccetmezse, ister Yahudi, ister Hıristiyan olarak ölsün”132 �eklindedir.

    �kinci rivayetinde ise Nebi, “Kim hastalık, zalim yönetici gibi her hangi bir sebepten dolayı

    haccdan men edilmez de hacc etmezse, O, ister Yahudi olarak, isterse Hıristiyan olarak öl-

    sün” demektedir.133

    �bnü’l-Cevzî, rivayetleri naklettikten sonra, haberlerin de�erlendirmesini yapmaktadır. O,

    Hz. Ali hadisindeki Hilal adlı ravinin meçhul, Hâris’in ise yalancı oldu�unu haber vermekte-

    dir.134 !enkîti de Buhârî’nin (ö.256/870) Hâris hakkında “münkeru'l hadis” dedi�ini belir-

    mektedir.135

    Ebû Hureyre hadisindeki ravi Ebu'l-Muhazzim’in adının Yezid b. Süfyan oldu�u, Nesâî’in

    (ö.303/915), onun hakkında “Metruku'l-Hadis”,136 �bn Maîn’in (ö.233/847) “zayıf” dedi�i

    nakledilmektedir. Hatta o, “Yezid'e bir kuru� verilmesi durumunda onun yetmi� hadis uydu-

    raca�ı” �eklinde cerh edilmektedir.137 Amr b. Ali el-Fellâs,138 Abdurrahman el-Kattâmî'nin,

    “kezzâb” oldu�unu söylerken,139 �bn Hibbân (ö.354/965), onun rivayetlerinin dü�ürülmesi

    �����������������������������������������������������������$($� �%�6/�2H��7:���������������G��%�!���� ���@!�� ���R� ����@����%��6S�2E��������E!!�����%�����$3,,��44��

    +$;�� �����0�� @!�� ��� %�� �%�!� ���� %�� 9���!�V� �� ��� %�� @����V� 9� 7�� %�� C!�!�V� %O� �� ��� %�� ��V��� ���%��C�����%���6����V��%�!���� ���%��E��V��%�!���� ������-���. :V�%!S�2@!��77 V�%O�9!�����V����

    �$&A$���:

  • Mustafa HOCAOĞLU HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

    Journal of Islamic Research 2011;22(3)184

    böy le iken Şenkîti, Ebû Ümâme ta ri kin de, ya lan -cı lık la it ham edi len kim se nin ol ma dı ğı nı söy le -mek te dir.145

    Bü tün bu açık la ma lar dan son ra Kinânî, İbnHa cer ’in (ö.852/1448) İbn Derbâs’ın146 Mev du a’ sı -nın ha şi ye sin de, İbnu’l-Cevzî’nin (ö.597/1200) buha dis le ri de lil ola rak kul lan dı ğı nı be lirt tik ten son -ra, mev zu olan bir ha dis le na sıl de lil ge ti ri le ce ği nibe lirt mek te dir.147 İbn Derbâs’ın ese ri ni gö re me di -ği miz için, bu ko nu da sükût et mek ten baş ka bir şeyya pa ma yız, an cak İbnu’l-Cevzî’nin (ö.597/1200)“Mûsi ru’l-Garâmi’s-Sâki n” in de, “Ki şi ye hac farzolur da özür süz ola rak terk et me si ” bâb baş lı ğı al-tın da, Ebû Umâme ve Hz. Ali ta ri ki ni nak let ti ği nigör dük.148 İbnu’l-Cevzî’nin (ö.597/1200) ha dis le rinak let me si nin, söz ko nu su ri va yet le rin sıh hat de re-ce si ni yük selt me di ği ni dü şün mek te yiz. Çün kü yu-ka rı da da ifa de edil di ği gi bi, Tir mizî’nin (ö.279/892)ken di si bu ha di si za yıf ad det mek te dir. Re şit Rı za,ba zı âlim le rin, ha dis le rin ta rik le ri nin çok lu ğun dando la yı de ğe ri ni ha sen li-ğay ri hi’ ye çı kar dık la rı nı,an cak Ukaylî’den (ö.322/933) ve Dâre kutnî’den(ö.385/995), bu ko nu da sa hih ge len hiç bir ri va ye tinol ma dı ğı nı nak let mek te dir.149

    Bu ko nu da en sa hih olan, bu sö zün Hz. Ali150

    ve ya Hz. Ömer ’e ait ol ma sı dır.151 Bu ri va yet le rinha ri cin de hac ca git me ye güç bu lup da git me yen lerhu su sun da Hz. Ömer ’in, “Ben bir şeh re bir el çigön de rip, ora da ki imkân sa hi bi olup da hac ca git-me yen le re, ciz ye vur mak is ter dim.” de di ği ri va yetedil mek te dir.152 İbn Ömer ise, “o ki şi nin, ce na zena ma zı nı kıl ma m” de mek te dir.153 Sa id b. Cü beyr -’den ise, “O ki şi nin ateş te ol du ğu ” nak li var dır. Ab-dul lah b. Mu gaf fel ise “O, Al lah ’a asi ola raköl müş tü r” id di a sın da bu lun mak ta dır.154

    Bu ra da mez hebî yak la şı mın in sa nı ne re-le re gö tür dü ğü nü gös ter me si açı sın dan Ze mah -şerî’ye ya pı lan şu eleş ti ri yi be lirt mek is ti yo ruz.Ze mah şerî (ö.538/1144), söz ko nu su

    aye ti ni tef sir eder ken, Ne bi’ dennak le di len “Hac ca gü cü ye tip de git me yen ler, is -ter Ya hu di, is ter Hı ris ti yan ola rak öl sü n” ri va ye -ti nin, “Na ma zı bi le rek terk eden, kâfir dir.” ha di sigi bi tağ liz-kor kut ma şek lin de an la şıl ma sı ge rek -ti ği ni be lirt mek te dir. An cak İbn Mü ney yir, Ze-mah şerî’nin hac cı terk ede nin mü min ol ma dı ğı nıve ebe di ola rak ce hen nem de ka la ca ğı na inan dı -ğı nı id di a et mek te dir.155 Böy le yan lı bir yak la şımser gi le yen le rin, gü ve nir li lik prob lem le ri nin or ta ya çık tı ğı na inan mak ta yız. Bu ko nu ça lış ma -mı zın dı şın da ol du ğu için bu ka dar la ye ti ni yo -ruz.

    SO NUÇ

    Hacc Hz. İbra him (a.s) za ma nın dan bu ya na uy gu-la na ge len bir iba det tir. Bü tün din ler de hacc var-dır. Mek ke li müş rik ler de hac ce di yor lar dı. Al lahKur ’an’ da on la rın yan lış uy gu la ma sı nı dü zelt -mek te dir. Ay rı ca Müs lü man lar da Mek ke’ de haccedi yor lar dı. An cak Al lah, hac cı Ali İmran su re si97. ayet le farz kıl mış tır. Ayet te ifa de edi len is titâ-at la il gi li her ne ka dar azık ve bi nek şek lin de ri-va yet ler ol sa da tef sir ler de bu, hac ca ulaş ma yave si le olan her şey ola rak de ğer len di ril mek te dir.Mü fes sir le rin ifa de et ti ği gi bi Al lah, hac ca gi de -bil me yi her han gi bir ve si le bu la cak kim se ye farzkıl mak ta dır. Bu, ya zen gin lik le ya da gü nü müz deol du ğu gi bi şoför, ka sap, sağ lık per so ne li, din gö-rev li si şek lin de gö rev li ola rak git mek le olur. Ta bii hacc iba de ti, Al lah ’a ya kın laş ma için ya pı lı -yor sa, bu gö rev len dir me ler den üc ret alın ma ma sıge rek ti ği ka na a tinde yiz. Al lah, bu şekil de fır sat

    146 Tam adı İbrahim b. Osman olan İbn Derbâs'ın, Telhîsu'l-Mevdua’sı olduğukaynaklarda zikredilmektedir. Ancak, bu eserin, matbu olup olmadığını bula-madık. Kinânî'nin de İbn Hacer'in hangi eserinde gördüğünü yazmadığındandolayı İbn Hacer'in eserlerini taramamıza rağmen bu bilgiye ulaşamadık.147 el-Kinânî, Ebu'l-Hasen, Tenzîhu'ş-şeriati'l-merfua ani'l-ahbâri'ş-şeriati'l-mevdua, II, 168.148 İbnu'l-Cevzî, Mûsiru'l-garami's-sâkin, s. 62.149 Reşit Rıza,Tefsiru’l-Kur'ani'l-azîm, IV, 912.150 Suyûti, el-Leâli'l-mesnua fi'l-ehâdîsi'l-mevdua, II, 66-67.151 Kurtubî, Ahkâm, II, 145; Aynî, Umdetu'l-kâri bi şerhi sahîhi buhârî, Dâru’t-Turasî, Beyrut, ts., IX, 123.152 Kurtubî, Ahkâm, II, 146; İbn Kesîr, Muhtasaru tefsîri ibn kesir, tahk.:Muhammed Ali es-Sâbûni, Dâru's-Sâbûni, Kâhire, ts., I, 303153 Sıddık Hasan Hân, Fethu'l-beyân, I-II, 104.154 İbnu'l-Cevzî, Mûsiru'l-garami's-sâkin, s. 44.

    ���

    tin olmadı�ını nakletmektedir.149

    Bu konuda en sahih olan, bu sözün Hz. Ali150 veya Hz. Ömer'e ait olmasıdır.151 Bu rivayet-

    lerin haricinde hacca gitmeye güç bulup da gitmeyenler hususunda Hz. Ömer'in, “Ben bir

    �ehre bir elçi gönderip, oradaki imkân sahibi olup da hacca gitmeyenlere, cizye vurmak is-

    terdim.” dedi�i rivayet edilmektedir.152 �bn Ömer ise, “o ki�inin, cenaze namazını kılmam”

    demektedir.153 Said b. Cübeyr'den ise, “O ki�inin ate�te oldu�u” nakli vardır. Abdullah b.

    Mugaffel ise “O, Allah'a asi olarak ölmü�tür” iddiasında bulunmaktadır.154

    Burada mezhebî yakla�ımın insanı nerelere götürdü�ünü göstermesi açısından Zemah�erî’ye

    yapılan �u ele�tiriyi belirtmek istiyoruz. Zemah�erî (ö.538/1144),� söz konusu ���P���P/�Q�+��&�;�2�������

    ����,���-��������R*���0 ayetini tefsir ederken, Nebi’den nakledilen “Hacca gücü yetip de gitmeyenler,

    ister Yahudi, ister Hıristiyan olarak ölsün” rivayetinin, “Namazı bilerek terk eden, kâfirdir.”

    hadisi gibi ta�liz-korkutma �eklinde anla�ılması gerekti�ini belirtmektedir. Ancak �bn

    Müneyyir, Zemah�erî'nin haccı terk edenin mümin olmadı�ını ve ebedi olarak cehennemde

    kalaca�ına inandı�ını iddia etmektedir.155 Böyle yanlı bir yakla�ım sergileyenlerin, güvenir-

    lilik problemlerinin ortaya çıktı�ına inanmaktayız. Bu konu çalı�mamızın dı�ında oldu�u

    için bu kadarla yetiniyoruz.

    Sonuç

    Hacc Hz. �brahim (a.s) zamanından bu yana uygulana gelen bir ibadettir. Bütün dinlerde

    hacc vardır. Mekkeli mü�rikler de haccediyorlardı. Allah Kur’an’da onların yanlı� uygula-�����������������������������������������������������������$&3� ��1���07�������!/�-!�S��S�2�7: ��4����6��������4244��$;&��$5&� �%�!S�2H��7:��.*���6�������6**���������&&��$55� �� ��1��:S��� ����1!�!��?� �S&;2�����T��U��?@�E:�F���/V����WC�"�WX�>�#���E��Y"@�*S�$&A$�C��:�#���E��Y"@�*S�$&A$�C��:

  • bu lan lar için, hac ca git me yi em ret mek te dir. Mü-fes sir le rin ve fa kih le rin hü küm le ri ne bak tı ğı mız -da âye tin de ğer len di ril me sin de ana fak törha dis ler dir. İşa ret edil di ği gi bi, nak le di len ri va -yet ler de prob lem li dir. Fa kih ler ve mü fes sir ler, buprob lem li ha dis le re da ya na rak, hü küm çı kar mak -ta dır lar. Bu yak la şım tar zı nın, biz le ri ol ma sı/git -me si ge re ken so nu ca gö tür me di ği nidü şün mek te yiz. Bu ma na da ni ya be ten hacc ko nu -su, Has ’am lı ki şi nin ri va ye ti ne da yan dı rıl mak ta -dır. Ha dis le rin şerh le ri ni ve fı kıh çı la rınyak la şım la rı nı de ğer len dir di ği miz za man, Has -’am lı ka dın ve ya er ke ğin, Hz. Pey gam ber ’e ge le -rek an ne si ve ya ba ba sı adı na vekâle ten hac cagi dip gi de me ye ce ği ni sor du ğu ri va yet ten, “ka dın

    er ke ğe ni ya bet ede bi li r”, “va si yet ol ma sa bi le ana-ba ba ya ni ya bet ca iz di r”, “Hac ca git me yen ki şi, ni-ya be ten baş ka sı adı na gi de bi li r” şek lin de çokfark lı ko nu lar da hü küm çı kar mak ta dır lar. Oy sabu ri va yet ler de söz ko nu su ki şi ler ev lat la rı dır.Ay rı ca bu ri va yet le rin de yu ka rı da be lir til di ği gi -bi ni ya be ten hacc için de lil ola bi le cek bir de ğe resa hip ol ma dı ğı nı dü şün mek te yiz.

    Hac ca git me yen le rin inkârı ile il gi li va ridolan ha dis ler, yu ka rı da ifa de edil di ği gi bi prob-lem li dir. İman-kü für gi bi önem li bir ko nu da, butür za yıf ri va yet le rin de lil ola ma ya ca ğı nı ka bul et-mek te yiz. Do la yı sıy la, bu tür ha dis le rin, sa de ceter ğip-ter hip na za rın da de ğer len di ri le bi le ce ği nidü şün mek te yiz.

    Aynî, Bedreddin, el-Binaye fî şerhi'l-hidâye, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1990.

    --------, Umdetü'l-kârî bi şerhi sahîhi buhârî, Dâru’t-Türâsi, Beyrut ts.

    el-Alûsi, Ebu’l-Fadl Şihabuddîn, Ruhu'l-meânî,fîtefsîri'l-kur’âni'l-azîm ve's-sebi'l-mesânî, Dâruİhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut ts.

    Beyhaki, Şua'bu'l- iman, tahk.: Muhammed es-Saîd, Daru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut 1990.

    el-Bikâî, İbrahim, Nazmu'd-dürer fî tenâsübi'l-âyâtive's-süver, tahk.: Abdurrezzak el-Mehdi,Dâru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut 1994.

    Cevad Ali, el-Mufassal fî tarîhi’l-arab kable’l-islam,Dâru’s-sâkî, yrs. 2001

    Elbanî, Muhammed, İrvau'l-galîl fî tahrîci ehâdisimenâri's-sebîl, Mektebetü'l-İslamiye, Beyrut1995.

    ---------, Silsiletü’l-ehâdisi’d-dâife ve’l-mevdıa, Mek-tebetü’l-Mearif, Riyad 1988.

    Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, EserNeşriyat, İstanbul-1982.

    Ebussuud, İrşâdu'l-akli's-selîm ile mezâyâ'l-kur’âni'l-kerîm, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî,Beyrut ts.

    Ebû Hayyan, el-Bahru'l-muhît, en-Nasru'l-Hadisiyye, Riyad 1329.

    Dârekutnî, Sünen, tahk.: Seyyid Abdullah Haşim,Dâru'l-Mehâsin, Kâhire ts.

    el-Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek ale’s-sahîhayn,tahk.: Mustafa Abdulkadir Atâ, Daru’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut 1990.

    el-Harrânî, Abdusselam b. Teymiye, el-Müntekâmin ahbâri'l-mustafa, Dâru'l-Ma’rife, Beyrut ts.

    İbn Adî, el-Kâmil, tahk.: Yahya Muhtar Gazzavî,Beyrut 1988.

    İbnü’l-Arabî, Ebubekr Muhammed b. Abdillah,Ahkamu'l-kur'an, Dâru'l-Fikr, Beyrut ts.

    --------, Sahîhu tirmizî bi şerhi ibni'l-arabî, Mat-baatu’l-Mısriyye, 1931

    İbnu'l-Cevzî, Zâdu'l-mesîr fî ilmi't-tefsîr, tahk.:Muhammed b. Abdurrahman, Dâru'l-Fikr,1987.

    --------, Kitâbu'l-mevduât, tahk.: AbdurrahmanMuhammed Osman, Mektebetü's-Selefiye,Suudi Arabistan 1966.

    --------, Mûsiru'l-garami's-sâkin ile eşrafi'l-emâkin,Dâru'l-Hadis, Kâhire 1995.

    İbn Hacer el-Askalânî, Fethu'l-bârî bi şerhi sahîhi’l-buhârî, Dâru'l-Ma’rife, Beyrut.

    --------, el-Metâlibu'l-âliye bi zevâidi'l-mesânidi's-semâniye, tahk.: Habiburrahman el-A’zamî,Daru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut ts.

    İbn Hazm, el-Muhallâ, tahk.: Ahmed M. Şakir,Dâru't-Turâsi, Kâhire 1349.

    İbn Kesîr, Muhtasaru tefsîri ibn kesir, tahk.:Muhammed Ali es-Sâbûni, Dâru's-Sâbûni,Kâhire.

    İbn Şeddâd, Yusuf b.Rafi’, Delâilu'l-ahkâm min ehâ-disi aleyhi's-selâm, Dâru'l-Kuteybe, Dımeşk1993.

    Kirmânî, Sahîhi buhârî bi şerhi'l-kirmânî, Dâruİhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut 1981.

    el-Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed b.Ebibekr, el-Câmi’ li ahkâmi'l-kur'ân, tahk.: İrfanAşşa, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1995.

    el-Mansurî, Mustafa Hasan, el-Muktataf min

    uyûni't-tefsir, tahk.: M. Ali es-Sâbuni, Dâru'l-Kalem, Dımeşk 1996.

    el-Mâverdî, Ebu'l-Hasen, el-Hâvi'l-kebîr (ŞerhuMuhtasarı'l-Müzenî), Dâru’l-Kütübi'l-İlmiye,Beyrut 1994.

    ---------, en-Nüket ve'l-uyûn tefsiru'l-mâverdi, Dâru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut ts.

    er-Razi, Fahruddîn Muhammed b. Ömer,Mefâtîhu’l-gayb, Dâru’l-Kütübi’l-ilmiye, Beyrut,2000.

    Reşit Rıza, Tefsîru'l-kur’âni'l-azîm (el-Meşhur bi't-Tefsîri'l-Menâr), Dâru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut1999.

    Said b. Mansur, es-Sünen, tahk.: Sa’d b. Abdullah,Dâru's-Semâyi', Riyad 1993.

    Sehârenfûrî, Halil Ahmed, Bezlü'l-mechûd fî halliebî dâvud, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut ts.

    Sıddık Hasan Hân, Fethu'l-beyân fî makâsidi'l-kur'ân, Matbaatu'l-Âsime, Kâhire 1965.

    Şenkîti, Edvâu'l-beyân fî izâhi'l-kur’ani bi'l-kur'an,Dâru'l-Fikr, Beyrut 1995.

    Şevkânî, Neylü'l-evtâr şerhu münteka'l-ahbâr,Bâbu'l-Halebî, Mısır.

    --------, Fethu'l-kadîr el-câmi’ beyne fenneyi'r-rivâyeti ve'd-dirâye min ilmi't-tefsîr, Dâru'l-Ma’rife, Beyrut 1997.

    eş-Şeybânî, Muhammed, Asl, Âlemu'l-Kütüb,Beyrut 1990.

    Taberî, Camiu'l-beyân an te’vîli âyi'l-kur'ân, tahk.:Mahmud Şâkir, Dâru'l-Meârif, Mısır ts.

    et-Tirmizî, Muhammed b. Îsa, es-Sünen, tahk.:Ahmed Mahmud Şakir ve diğerleri, Daruİhyai’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut ts.

    KAYNAKÇA

    HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Mustafa HOCAOĞLU

    Journal of Islamic Research 2011;22(3) 185

  • Mustafa HOCAOĞLU HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

    Journal of Islamic Research 2011;22(3)186

  • Mustafa HOCAOĞLU HACCA ISTÂAT, NİYABET VE HACCETMEYENİN HÜKMÜ İLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

    Journal of Islamic Research 2011;22(3)187

    Uğur, Mücteba, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sö-zlüğü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara1992.

    Ukaylî, Ebû Ca'fer, Kitâbu'd-duafâi'l-kebîr, tahk.:Kal'acî, Dâru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut 1984.

    Vahidî, el-Vasît fî't-tefsîri'l-kur’âni'l-mecid, tahk.: Ab-

    dulmevcud, Muhammed Muavvız, Dâru’l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut 1994.

    Zeylaî, Nasbu'r-râye li ehâdisi'l-hidâye, Mektebetü'l-İslamiye, Riyad 1973.

    ez-Zemahşerî, Ebu’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer, el-Keşşâf an hakâiki't-tenzîl ve uyûni'l-ekâvîl fîvucûhi't-te'vîl, Dâru'l-Fikr, Beyrut ts.

    --------, Ruûsü'l-mesâil, (mesâili'l-hilâfiyyeti beyne'l-hanefiyyeti ve'ş-şâfiîyye), Thk.: Abdullah NezirAhmed, Dâru'l-Beşâiru'l-İslâmiye, Beyrut1987.

    Zuhaylî, Vehbe, et-Tefsîru'l-munîr fi'l-hakîkati ve'ş-şerîati ve'l-menhec, Dâru'l-Fikr, Dimeşk 1991.