gÖz boncuĞu - İztoonların nereden geldiklerini kesin bir şekilde bilemesek de, cam üfleme ve...
TRANSCRIPT
GÖZ BONCUĞU
Hazırlayan
Ümit ÇİÇEK
Nisan 2009
1
İÇİNDEKİLER
1. Camın Bulunuşu ve Tarihsel Gelişimi (Kısa Özet) 4
2. Nazar İnanışı 5
3. İzmir’de Nazar Boncuğu Yapımı ve Geleneği 8
4. İzmir Kurudere ve Görece’deki Üretim Atölyeleri 9
5. Mavi Göz Boncukları 14
6. Göz Boncukları Üzerinde Kullanılan Renkler ve Anlamları 15
7. Nazar Boncuğunun ve Nazar Boncuğu Motifinin Kullanım Alanları 17
8. Mavi Göz Boncuğunun Kullanım Alanlarının Farklılaştırılarak
Ticari Kazancın Artırılması 18
9. Çeşitli Uygulama Örnekleri
9.1. Nazara Karşı 20
9.2. Takı – Aksesuar 21
9.3. Ev ve Çeşitli Açık Mekanlar 24
9.4. Araçlar 27
9.5. Ev Tekstili 28
9.6. Hediyelik Eşya 29
9.7. Seramik Süsleme 33
9.8. Pastacılık 34
Önemli Not: Bu araştırma raporu, Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji Mastır Öğrencisi Emre Taştemur tarafından verilen makalelerin yanı sıra internet ortamında çeşitli sitelerden elde edilen bilgi ve fotoğraflardan derlenmiştir.
2
Nuh Tufanına yakın bir ahir zamandı, insanlar ilk kez camı eline aldığında.
Onlar ki Mezopotamya’nın bilge halkı Sümerlerdir.
En eskilerini, en güzellerini hediye ettiler cam boncukların.
Onların toprağıdır ki Anadolu’nun bağrından doğan, büyüklüğüne ve kudretine aldırmaz
alçakgönüllü bir cömertlikle akan ve aktığı yerden bereket fışkıran Fıratla Dicle’nin gönül
birlikteliğinin meyvesi Mezopotamya’nın kadim şehri Eshnunna.
Gözümüzün gördüğü, iliklerimizin ısındığı güneşin 3500 yıl önce doğduğu zamanlardı Kral 3.
Tutmosis’in Mısır’ı Mezopotomya’ya kadar uzandığında.
Sonra boncuklar, ustalarını da alarak Kral Tutmosis ile birlikte Mısır’a doğru yola çıktılar,
Kralın sarayına layık oldular.
This gold-and-glass pectoral amulet was discovered in the tomb of Tutankhamun near Luxor, Egypt. It depicts the familiar
eye of Horus, a symbol of protection from evil, flanked by the cobra goddess representing Lower Egypt and
the vulture goddess representing Upper Egypt.
Photograph by Robert Harding
3
Gökyüzü tanrısı Horus’la karşılaştı ustalar; göz boncuğa değdi, boncuk gözü gördü.
Kem gözlerin nazarından korudu kralı.
Yolculuk Mısır da bitmedi ya, gözün gördüğü, nazarın olduğu tüm coğrafyalara ulaştı.
Anadolu’dan geçerken kral yolunu takip etti Persopolis, Babil, Susa, Kültepe, Smyrna.
En çok da Doğu Akdeniz’i sevdi: Fenike, İzmir, İskenderiye.
Yüzyıllar boyunca dolaştı kıyılar boyunca ama her yolculuğunda İzmir’e mutlaka uğradı.
İzmir öyle bir liman ki Selanik’e de gitsen, İskenderiye’ye de gitsen uğramadan geçemezsin.
Bin yıllar sürdü seyahati ta ki Hebronlu Arap ustalar gelip İzmir’e yerleşene kadar.
İzmir’de kaldı.
İzmirli oldu.
Renklerini İzmir’den aldı;
Mavisini körfezinden,
Sarısını muhteşem gün batımından.
İzmir’de öyledir çok renklidir, çok kültürlüdür;
Her kültüre, her inanca, her dile kucak açar sevgiyle.
4
1. CAMIN BULUNUŞU VE TARİHSEL GELİŞİMİ (KISA ÖZET)
Sümer yerleşimlerinde ele geçen MÖ 28. yüzyıla tarihlenen cam boncuklar, tarih içindeki camın
en eski örneklerini oluşturmaktadır. Bu en erken dönemlerde cam, yarı değerli ve değerli taşlara
alternatif olarak üretilmiştir.
Tüm erken dönemler boyunca, cam soğukken işlenmiş ve taşçılar tarafından kullanılan tekniklerle
kesilmiştir. Camın “madde” olarak üretilmesi sonrasında, uzun süre boncuk ve benzeri küçük
nesnelerin yapımında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Camdan silindir mühür, küçük objeler yapıldığı
ve kakma olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Mezopotamya’da üretilmiş cam eserler ve yapım teknikleri, çok kısa bir süre içerisinde Geç Bronz
Çağ medeniyetini oluşturan diğer merkezlere ihraç edilmişlerdir. Suriyeli cam ustaları tarafından
Mısır’a taşınan cam sanatı kısa bir süre sonra yayılmış ve MÖ 15. yüzyılda en parlak dönemini
yaşamıştır.
Mısır cam üretimi: boncuklar, bilezikler, muskalar, küçük parfüm ve yağ kapları, mobilya kaplaması
olarak karşımıza çıkar. Mısır’ın cam yapımcıları genellikle mavi camı tercih ediyorlardı. Beyaz, sarı,
yeşil, kırmızı daha çok cam süslemesinde kullanıyorlardı.
Anadolu’da en erken cam boncuklar Boğazköy’de bulunmuştur ve en erken MÖ 700’den
sonraya tarihlenir.
MÖ 3. yüzyıldan itibaren cam üreten başlıca iki önemli merkez vardır. Bunlardan ilki Suriye sahil
şeridinde bulunan şehirler (Fenike), diğeri ise İskenderiye’dir.
Roma dönemi cam endüstrisi, Helenistik dönem cam üreticilerinden alınan ilham ve tecrübe ile
kurulmuştur.
Roma döneminde ortaya çıkan üfleme tekniği ile camın seri üretimi mümkün hale gelmiş,
böylece günlük kullanım kapları yapılmaya başlanmış ve cam kaplar günlük yaşamın bir parçası
haline gelmiştir.
5
2. NAZAR İNANIŞI
Nazar, bazı kişilerin bakışlarında bulunduğu kabul edilen ve insanlara, özellikle çocuklara, evcil
hayvanlara ve eşyalara zarar verdiğine inanılan kuvvet olarak tanımlanmaktadır. İnanışa göre kötü
gözlü kimselerin gözleri daha çukur, kaşları daha bitişik ve renkleri açık olur. En çok nazar değen
kişiler ise çocuklar, güzeller, toplum içerisinde sivrilmiş kişilerdir.
İnsanlık tarihi boyunca her kültür ve dinsel inanç, göz figürünü kötülükleri savan güçlü bir tılsım
olarak kabul etmiştir. Bakışların sahip olduğu potansiyel güce dair inançlara, dünyanın her yerinde
ve hemen her kültürde rastlanmaktadır. Örneğin firavunluk döneminde antik Mısır’da kral
mezarlarında, antik gemilerde koruyucu olarak sıklıkla kullanılmıştır.
Tanrının gözü gerek cam gerekse seramik pandantif olarak oldukça popülerleşmiştir. Mısır’da
ortaya çıkan göz figürünün antik yunan çağında da oldukça sevildiği anlaşılmaktadır. Bir grup içki
kabı, üzerindeki göz figüründen dolayı “gözlü kylix” olarak adlandırılmaktadır.
6
Folklorik araştırmalar yapan Berkeley Üniversitesi profesörlerinden Alan Dundes’a göre nazarın
merkezi, Ortadoğu’nun çöl ve yarı çöl bölgeleridir. Batıda Sümer’den Mısır’a, oradan
Yunanistan’a, Roma’ya yayılmış ve bütün Avrupa’yı kaplamıştır.
Doğuda Hindistan’a geçmiş, güneyde Büyük Sahra’yı sarmıştır. Dundes, nazar inanışının
Hindistan’dan öteye gidemediğini; Yeni Zelanda, Avustralya, Kuzey ve Güney Amerika
yerlilerinde görülmediğini; Tayvan’da, Endonezya’da, Tayland’da, Vietnam’da, Çin’de, Japonya’da,
Sahra altı Afrika’da bulunmadığını söylemektedir. Dundes’a göre bu coğrafyaların insanları nazarla
Avrupa kültürü yoluyla tanışmıştır.
Kötü göz ve nazar inancının en tipik örnekleri Ortadoğu ve Akdeniz’de görülür. Ortadoğu’da ve
Anadolu’da çok ender görülen mavi gözlü insanların nazar gücü olduğuna inanılır. Diğer bir
inanca göre nazar gücü her insanda vardır ve herhangi bir şeye, büyük bir kıskançlık ya da ilgiyle
bakıldığında açığa çıkabilir.
Nazar değmesi, baş, mide ağrısı ya da bulantı gibi daha çok fiziksel rahatsızlıklarla ve sonrasında
şansın kötüye gitmesi ile kendini belli eder. Daha da ötesi, nazarın bir vazonun, bir cam eşyanın
kırılmasına sebep olacak kadar güçlü bir enerji olduğuna inanılmaktadır. İnsan beyninde bu
potansiyel enerji bulunmaktadır. Çok güçlü olan bu enerji kinetik enerjiye (maddeye etki eden)
dönüştüğünde, etkisi oldukça fazla olmaktadır. Eğer bu enerji dışarı atılmazsa, beyin damarlarının
çatlamasına bile sebep olduğu düşünülmektedir.
Antropologlar çeşitli toplumların geleneklerindeki nazar anlayışını “iyi şansın nadirliği” olarak
açıklıyorlar. Bu saptama, eğer bir insan iyi şansı yakalayıp zenginleşiyor ve yaşamı gelişiyorsa,
diğerlerinin aynı oranda şanssızlık ve yoksullukla karşılaşacakları varsayımına dayanır. Yani nazarın,
toplumsal eşitsizlik ve gelir dağılımındaki dengesizlik sonucunda doğmuş bir inanış olduğu
düşünülmektedir.
İnanışlara göre nazardan korunmanın en yaygın yöntemi, çeşitli nazarlıklar taşımaktır. Nazar inancı
ile birlikte nazardan korunma inancı da artmış, bu amaçla çeşitli nazarlıklar geliştirilmiştir.
Anadolu’da en çok kullanılan nazarlık, nazar boncuğudur.
Nazar boncukları, nazar değme ihtimali bulunduğuna inanılan canlı ve cansızların ilk bakışta
görülecek yerine asılır. Bazen bir çocuğun omzu, bir dananın alnı, bir evin giriş kapısı yada saksı
ucuna yerleştirilen bir sopanın ucu olabilir.
7
Amaç, kötü bakışa sahip olan gözün dikkatini parlak ve cazip objelere çekmektir, çünkü nazarın
tüm potansiyelinin ilk bakışta açığa çıktığı düşünülür.
Nazar için, bakıştan kaynaklanıyor olması nedeniyle bazı yörelerde göz değmesi, göze gelme gibi
deyimler kullanılmaktadır. Bu nedenle nazar boncuğuna “göz boncuğu” da denmektedir.
Bu motife Yahudi, Hıristiyan ve İslam kültürlerinin yanı sıra Budist ve Hindu toplumlarda da
rastlanır. Bu ortak gelenek Anadolu’nun 3000 yıla dayanan cam sanatında yeni bir kimlik
kazanmıştır.
Doğruluğu kesin olmamakla birlikte bazı ustaların ifadelerine göre, nazar boncuğu Anadolu
kültürüne Suriye’den geçmiştir.
Ancak gerçekte Anadolulu cam ustası, göz figürünün gücünü ateşin gücüyle birleştirerek yepyeni
bir tılsım yaratmıştır.
Bir inanışa göre nazar boncuğu, vücutta bulunan negatif enerjiyi en aza indirmekte veya yok
etmektedir. Kötülüklerden ve kötü gözlerden korunmak amacıyla üretilen nazar boncukları, yeni
doğan bebeklerin zıbınlarından tutun da evlerin duvarlarını, genç kızların bileklerini ve boyunlarını
süslemektedir.
3000 yıldır Ortadoğu ve Akdeniz coğrafyasında oldukça güçlü bir inanan kitlesi bulunan nazar
(kem göz), kültürler arası alışveriş nedeniyle neredeyse tüm dünyaya yayılmış ve insanların günlük
yaşamının bir parçası olmuştur.
“Göz motifinin nazar boncuğunda kullanımı araştırıldığında, günümüzden beş bin yıl önceki Mısır
inançlarına kadar geriye gider. Osiris’in simgesi göz, alt beyin sistemi gözlerle iletişim kurar. Yani
alt beyinden gelen bir nevrotik enerjinin, güçlü bir nevrotik enerjinin karşı tarafın alt beynini
etkilemesidir. Aşırı nevrotik enerji sirayet edici, irrite edici-rahatsızlık verici bir enerji olduğu için
hastalık yapabilir. Nazar boncuklarında da örneğin mavi renk kullanılmıştır. Gözden yayılan nazara,
mavi renkli gözü simgeleyen nazar boncuğu kullanarak karşı durma… ikisinde de göz var.”
Prof. Dr. Nusret Kaya / Psikiyatrist
8
3. İZMİR’DE NAZAR BONCUĞU YAPIMI VE GELENEĞİ
Günümüzde Batı Anadolu’da yaşayan boncuk ustaları, geçen yüzyılın sonunda İzmir’e yerleşen
Arap ustaların soyundan gelmektedir. Uzun yıllar boyunca Levantın cam ustaları, yaz döneminde,
zamanının popüler ve kuyumculuğun birçok alanında kullanılan cam bileziklerini yapmak ve
satmak için, bugünkü Romanya ve Bulgaristan’ı kapsayan Osmanlı İmparatorluğu’nun en kuzeybatı
eyaletlerine gelmekteydi.
1878’de Türkiye’nin yıkılması süreci ile devam eden Balkanlar’daki karışıklıkların bir sonucu olarak,
Osmanlı İmparatorluğu’nun neredeyse Avrupa kıtasındaki tüm topraklarını kaybettiği bir zamanda
cam ustaları İzmir’e geldiler.
Onların nereden geldiklerini kesin bir şekilde bilemesek de, cam üfleme ve nazar boncuğu yapımı
kadar dayanıklı cam üretiminin 1920’lere kadar var olduğu Hebron cam atölyeleri ile bir ilişkileri
olmalıdır.
Abdülhamit Natçe ve Hebronlu diğer cam ustalarının, Birinci Dünya Savaşına kadar, yaz ayları
boyunca cam bilezik üretmek ve satmak için Balkan yarımadasına geldiklerini kesin olarak
biliyoruz. Bununla birlikte, eski geleneksel cam atölyelerinin görüldüğü Suriye ve Lübnan’dan
gelen cam ustaları da vardı.
Hayatta olan yaşlı cam ustalarına göre, cam ustası Abdülazim İzmir’e ilk gelenlerden bir tanesiydi.
Abdülazim’in oğlu Selim’in her ikisi de baba mesleğini yaşatan Mehmet Özboncuk ve
Abdurrahman Özboncuk isminde iki oğlu vardı. Soy isimleri meslekten gelmeydi.
Seyahat eden cam ustaları, kısa ve uzun sürelerle, Kemeraltı’ndaki çok sayıdaki kervan
otellerinden biri olan Arap Hanı’na yerleşmekteydi. Burada kerpiçle sıvanmış küçük fırınlarını
kurarak kap üretir ve satarlardı.
Bir süre sonra pazardaki semer üreticilerine ve kervanlara satmak üzere sadece cam boncuk
üretir oldular. Zaman içerisinde Arap Hanı ve civarındaki çok sayıdaki cam üreticisinin fırınlarının
yarattığı kirlilik, duman ve is nedeniyle Handa kalan diğer konuklar ciddi bir biçimde rahatsız
olmaya başladılar ve cam ustaları nihayetinde Arap Hanında istemeyen insanlar oldular. Aynı
zamanda bölgenin İzmir’in merkezi konumuna gelmesi ile birlikte cam fırınlarının yangın riskleri de
arttı.
9
Bunun bir sonucu olarak, 1930’larda bazı boncuk ustaları daha doğuya Görece civarına taşınmaya
karar verdiler. Bu kararları dolayısıyla şehre yakacak odun getirmenin gün geçtikçe artan
maliyetlerinden de uzak durdular.
1950 civarında odun getirme maliyetlerinin uygun olması, bazı boncuk ustalarının, kuzeye tepeler
boyunca çam ağaçlarının yetiştiği Kurudere civarındaki daha küçük bir köye taşınmasını
beraberinde getirdi.
4. İZMİR KURUDERE VE GÖRECE’DEKİ ÜRETİM ATÖLYELERİ
Bugün tüm cam üretim barakaları bu iki köy civarında yer almaktadır. Baraka genellikle penceresiz
inşa edilmektedir. Bazı barakalar çuvallar ve tahtalarla tamamen kapatıldığında atölyedeki tek ışık
kaynağı olan fırınla koyu bir karanlığa bürünür. Sonucunda çıkrıktaki sıcak cam, cam ustasının
elinde odanın koyu karanlığının aksine parlak bir kora benzer.
Bu üzerinde işlem yapılacak camın en iyi parlaklığa ulaştığı anlamına gelmektedir. Barakalar
çimento bloklarından yapılan diğer binalara benzer ve sıklıkla çatı kısmı yükselen dumanın dışarı
çıkmasına yarayan bir baca fonksiyonu gören panjur benzeri bir açıklıkla yapılır. Atölyenin
ortasında alçak kubbe şekilli bir ocak yer alır.
Sabahın erken saatlerinde hava aydınlanırken işe başlanır ve eritme potaları cam ile doldurulur.
Bir buçuk-iki saat kadar sonra fırın ısınır ve cam iyice eritilerek çalışmaya başlanır. İlk bakışta ocak
basit gibi görünür, fakat gerçekte ısıyı maksimum derece kullanmayı sağlayacak bir şekilde bir
araya getirilmiş karmaşık teknolojik bir yapıdır.
Ocağın yapısı, yapay bir hava akımı yaratmaksızın, mümkün olan minimum yakıtla camın erimesi
için gerekli yüksek sıcaklıkları elde etmeyi mümkün kılmaktadır. Ocak, birkaç farklı ısı transferini
aynı anda yapmayı da mümkün kılar. Çoğunlukla ocağın kubbesinin iç kısmından eritme
potalarındaki camın üzerine yansıyacak şekilde ısı yayan bir formdadır, fakat ısıya yön verildiği ve
yayıldığı da olur.
Cam boncuk ocağı, eklenen tavlama odaları ile tüm atölyelerde aynı yöntemle inşa edilir. Ocağın
büyüklüğü barakadan barakaya değişmekle birlikte genellikle her bir ocakta 3-5 kişinin aynı anda
çalışabileceği çalışma alanı vardır. Cam ocağı, eski geleneklere göre inşa edilir, fonksiyonu ve
kapasitesi binlerce yıllık bir deneyimle belirlenmektedir.
10
Boncuk ustaları ocaklarını kendileri inşa ederler, bu iş bir kural olarak bir hafta alır. Ocak, kıyılmış
saman ile birlikte kabaca yumuşatılmış kilden yapılır. Ocak yandığında saman tamamen yanar ve
çok gözenekli izolasyonu yapılmış bir ocak duvarı elde edilir. Tabanı genellikle daha önceki bir
ocakta kullanılmış tuğlalardan yapılır. Dairesel tuğla zeminin ortasında ateş çemberi ve üstü içten
kemerli bir formda kül çukuru vardır. Ateş çemberinin en üst tuğlası tabanın bittiği ve eritme
potasının başladığı yerdedir.
Temelin üstüne kubbeyi oluşturan ocağın duvarları inşa edilir. Ateş odası ile ocak odası arasında
hemen ateş odasının üstündeki ocak odasına doğru ısının transfer olduğu, göz denilen, bir hava
kanalı vardır. Kubbenin dış kısmına tavlama odaları yapılır, böylece ocaktan gelen ısı fazlası bitmiş
cam boncukların soğutmasında kullanılabilir.
Kubbe ile tavlama odası arasında, tavlama odasının ihtiyacı kadar havanın geçişini sağlayan bir
küçük ısı kanalı vasıtasıyla bir bağlantı yer alır. Cam ustası ocağın ateşini söndürdüğünde, cam
nazar boncukları bir sonraki güne kadar yavaşça soğuyacakları tavlama odasında tüm gece
boyunca kalır. Tavlama odası da ocak içinde ki yüksek sıcaklıkları korumayı daha kolay hale
getiren bir izolasyon etkisine sahiptir.
Açık eritme tankı formundaki ateşe dayanıklı taşlar arasında tutulan eritilmiş camın içinde
bulunduğu, eritme potasındaki çalışma alanının kendisi “Pencere” olarak adlandırılır. Sola doğru,
hemen pencerenin içinde, renklendirici kabuk olarak ateşe dayanıklı başka bir taş yerleştirilmiştir.
Bu, konulan cam boncukları süslemeye yönelik camın bulunduğu yerdir. Ocak deliği zemin
seviyesindedir.
Ateş odasının içinde zemin açıklığına yatırılırken, metre uzunluğundaki çam ağaçları bunun hemen
dışındaki zemine yatırılır. Boncuk ustası, fırınlama sırasında ara ara yanan odun parçalarını ocağın
içinde ileriye doğru iter, böylece parlayan kor kül yatağına düşer.
Her bir ocak, yoğun orman alanlarından getirilen çam ağaçlarından 150-250 kg arasında civarında
kullanılır. Çam iyi bir yakıttır ve yüksek reçine içeriği geniş sıcak alevler üretir. Ayrıca fazla kül
üretmeden arzu edilen yanma özelliğine sahiptir. Diğer taraftan özellikle kuru olmadığı zaman çok
yoğun duman çıkartır.
11
Boncuk ustaları, genel olarak İzmir’deki hurdacılardan satın alıkları kırık cam parçalarını ham
madde olarak kullanmaktadır. Şişeler ve atık camlar yeniden kullanılmadan önce yıkanır, etiketler
ve metal parçalar ayrılır ve renklerine göre tasnif edilir.
Boncuk ustaları, boncukları yaparken sıklıkla camların orijinal renklerini kullanılır. Yeşil şarap
şişeleri yeşil boncukların, koyu kahverengi bira şişeleri koyu kahverengi boncukların içine eritilir.
Beyaz opal camlar için, beyaz kozmetik kapları ve beyaz losyon şişeleri kullanılmakla birlikte,
özellikle eski malibu şişeleri eritilerek üretilir.
Örneğin, boncuk ustasının kendisinin bakır ve kobalt oksit ile renklendirdiği camın hammaddesi
olarak çoğunlukla rakı şişesinden elde edilen şeffaf cam kullanılır. Boncuk ustası Sarı cam elde
etmek için renklendirme potasında 3 parça çinko, 6 parça kalay ve 12 parça kurşun ile metalik bir
karışım yapmalıdır. İndirgeme ve eritme durumunda camdaki demir ve sülfür cama sarı rengini
veren demir sülfata dönüşür.
Kullanılan aletler boncuk ustalarının kendisi tarafından yapılır. Hiçbir boncuk ustası artık Arapça
konuşmamasına rağmen aletlerin çoğunun ismi Arapça isimlerini korumaktadır. Çıkrık ve
demirlerin her ikisi de eski arabalar, tarım makineleri ve motosikletlerden elde edilen esnek
çelikten ve darbe emicilerden elde edilen esnek çelik malzemeden yapılır.
Esnek çelik düz bir parça haline getirildiğinde, tekrar tekrar kırmızılaşana kadar ısıtılıp suyun içinde
aniden soğutularak çekiçle konik bir biçimde yassılaştırılır, Çıkrık 80-120 cm uzunluğunda ve 1-1,5
cm genişliğindedir. İnce çıkrıklar küçük boncukların, kalın olanlar daha geniş boncukların
yapımında kullanılır.
Çıkrığın yanı sıra boncuk ustaları iki parça demir kullanırlar. Bunlardan bir tanesi çalışma alanın
hemen dışındaki zeminin hemen üstüne yerleştirilir. Diğeri ise yerde boncuk ustasının yanına
konulur. Toplama demiri, bir kural olarak, bir dereceye kadar daha ince ve kısadır. Demir,
boncukları göz motifi ile süslemek ya da ocağın içindeki eritme potasındaki kızıl kırmızı cam kitleyi
almak için kullanılır.
Epeyce ağır olan karıştırma çubuğu 2 cm enindedir ve eritme sırasında cam ile renklendiricileri
karıştırmak için kullanılır. Çıkrıktaki camı ortalamak ve şekillendirmek için boncuk ustası her ikisi
de eski demir plaktan bir spatula ya da şekillendirici demir kullanır. Şekillendirici demir
12
oyulmuştur ve yuvarlak oval ve zeytin şekilli boncukların yapımında kullanılır. Silindirik ya da
kesme boncuklar için düz spatula kullanılır.
Boncukların fırının içindeki yumuşak sıcak camın içine doğru çıkrığın batırılması ile yapılan tüm
çeşitleri “ocakta kesme” cam boncuklar olarak bilinir. Pencerenin alt kısmındaki ateşe dayanıklı
taşın üst köşesi boncuk ustasının akışkan camı toplaması sırasında çıkrık için zemin olarak kullanılır.
Boncuk ustasının camı topladığı noktadan eritme potasındaki cam kitle küçük bir tepecik formunu
alacak şekilde yükselir. Küçük boncukları yaparken boncuk ustası çok hızlı çalışabilir, boncuk ustası
bir başka boncuk için daha fazla cam toplamadan önce bu tepecik kitlenin içine doğru sönmez.
Daha geniş boncuklar yapılırken boncuk ustası, ocağın içindeki cam kitleyi yukarı doğru kaldırmak
için toplama demirini kullanmalıdır. Cam toplandığında çıkrık iki parça demir üzerinde ileri-geri
çevrilerek hareket ettirilir. Boncuk ustası, hızlı bir biçimde bir aks olarak çıkrığı kullanarak sıcak
cama doğru bir yandan diğer yana birkaç kez şekillendirici demiri hareket ettirir ve böylece
çalışma alanı önünde yerleştirilen ray demirinin üzerinde boncuğu şekillendirir.
Boncuk bitirildiğinde çıkrık birkaç defa ray demirine sertçe vurulur ve boncuk demirden
kurtularak düşer ve bitmiş boncuk şekillendirme demiri yardımıyla tavlama odasının içine doğru
konik bir biçimde atılır.
Çalışma boyunca ocağı cam ile tekrar doldurmak mümkündür. Boncuk ustası spatula kullanarak
oyuğun ön kısmından camı toplarken eritme potasının arka kısmına yeni küçük ham cam
parçalarını yerleştirebilir.
Sıradan yuvarlak boncuklar, semerci boncuğu olarak isimlendirilir ve geleneksel olarak yular ve at
koşum takımlarını süslemek için kullanılır. Karpuz boncukları yapmak için şekillendirici demirin ön
ucu hala yumuşak olan camın içine doğru bastırılır böylece deliğe paralel olarak yuvarlak boncuk
içinde bir dizi elde edilir.
Silindirik ya da kesme boncuk yapmak için boncuk ustası spatula kullanır. Düz boncuklar
yapıldığında cam, çıkrıkta olduğu sırada spatula ile demir arasında preslenir. Kare boncuklar camın
spatula ile demir arasında iki kez preslenmesi ile elde edilir. Üçgen boncuklar yumuşak camın
çıkrığın her seferinde 120 derece döndürülürken demir üzerinde üç kez preslenmesi ile elde
edilir.
13
Boncuk ustaları genellikle boncukları, boncuk renginden farklı bir renkte kesintisiz ince bir iz
uygulayarak ya da göz motifi ile dekore eder. Bu ikincil cam renklendirici kaba konulur. Boncuk
ustası, renklendirme kabındaki renkleri ayırabilirken, kanca ile eritme potasına yayılan sıcak camı
toplayabilir. Ocağın içindeki görece düşük ısı nedeniyle, birkaç farklı renkte cam birbirine
karışmadan renklendirme kabında bulunabilir.
Kanca 1 metre uzunluğundadır ve bir ucu 5-6 cm uzunluğunda tam bükülmüş kancayla yapılır.
Basit iz süslemeli yuvarlak boncuklar, hala sıcak olan boncuğun arzu edilen renkteki camın içine
doğru batırılması ile yapılır. İki farklı renkteki camın birleştiği noktada cam birlikte erir ve çıkrığı
dikkatli bir biçimde kaldıran boncuk ustası cam kitlesinden ince bir parçayı çeker.
Çıkrığı ve boncuğu etrafında döndürürken parça bir is olarak boncuğun etrafında erir- çoğunlukla
çıkrık döndürülür, birçok kez iz boncuğun etrafını dolaşır. Daha sonra boncuk daha çok ısıtılır ve
böylece parça ve boncuk tam olarak birlikte erir. Silindirik boncuklar izli süsleme uygulanmış
olarak da yapılır ve boncuk ustası genellikle taraklı bir motif elde etmek için spatulanın ön ucunu
parçanın üstüne bastırır.
14
5. MAVİ GÖZ BONCUKLARI
Anadolu’da camın ilk kez boncuk tasarımı içerisinde kullanımı
yukarıda anlatıldığı üzere Mısır’dan İzmir’e gelen ustaların
Kemeraltı’ndaki Arap Hanı’nda hal hal ve boncuk bilezikler
yapmalarıyla başlamıştır. Renkli camların ortaya çıkmasıyla da boncuğa
göz motifi koyulmaya başlanmıştır.
Nazar boncuğu ustaları, asıl nazar boncuğunun mavi üzerine sarı renkli olduğunu, sarı rengin
içinde kurşun bulunması nedeni ile nazara etkili olduğunu belirtmektedir.
Göz motifi ile süslenmiş boncuklar farklı renk, şekil ve boylarda olabilir. Kem gözlere karşı nazarlık
ve muska olarak kullanılırlar. Göz motifi uygulanan boncuk üretmek için toplama demiri göz
halkasının dış konturunun formunu oluşturan renkli camın içine batırılır. Bu cam boncuğun
üzerine geniş, yuvarlak, tek renkli bir göz olarak gözün ortasını oluşturan diğer renk veya
renklerin üzerine eritilir.
Göz motifi normalde beyaz, mavi ve sarı renkleri içeren iki ya da üç farklı renk camdan oluşur.
Gözün ortasında, camın içinde her zaman, toplama demiri ile bırakılan demir oksit bir işaret, siyah
bir çizik vardır.
Boncuk ustası göz motifi için yeni bir cam rengi yakalarken göz boncuğu daha fazla ısıtılır ve
böylece uygulanan ve boncuğun kendindeki renkler arasında sıcaklık farkları çok da fazla olmaz.
Sıcaklıktaki büyük farklar boncuğun içindeki gerilimi artırabilir.
Bunlara ek olarak boncuk yapımında boncuk ustaları balık nazarlıklar, küçük bebekler, potinler,
amforalar, küçük yüz boncukları ve diğer cam nazarlık objeleri üretmektedir. Tüm bunlar
ortasında konik delikli geniş boncuklar olarak yapılmaktadır.
Günümüzde üretilen nazar boncuğu türleri;
- Karagöz - Ceviz - Silindir - Yumurta - Plaka
- Plaka Kalp - Zar - Saraç - Danagöz
15
Günümüzde Suriye’de fuel oil ile çalışan modernize olmuş ocaklarda nazar boncuğu
üretilmektedir.
Bu nedenle dünyada geleneksel tarzda nazar boncuğu üretilen tek yer İzmir’dir.
6. GÖZ BONCUKLARI ÜZERİNDE KULLANILAN RENKLER VE ANLAMLARI
Mavi polarize olmayan bir renktir. Gelen enerjiyi bir noktada topladığı için, emer ve dağıtmaz.
Kolektör görevi yapar. Kendisini polarize etmeden, polarize olmadan bir noktada toplar. Bu
yüzden koruyucu özelliği vardır.
Nazar boncuğunun mavisi, deniz ve gökyüzü mavisinin dinlendirici ve sakinleştirici etkisine
sahiptir.
MAVİ:
Koyu tonlarda ve yoğun olarak kullanıldığında moral bozan, kasvet veren bir etki, açık tonlarda
kullanıldığında veya beyazla karıştırıldığında yatıştırıcı ve güven veren bir etki yaratır. Mavi
sindirmeyi ve korumayı sembolize eder. Fiziksel anlamda sessizlik, sakinlik, memnuniyet ve pasifliği
simgeler. Psikolojik olarak memnuniyet verici ve rahatlatıcı bir etkiye sahiptir.
Mavinin Zihinsel Ve Duygusal Özellikleri:
(Tamamlayıcı rengi: Turuncu)
Yükselen Özellikleri: Mavi renk, derin ruh dünyasını ve sonsuzluğu ifade ederken sakinliği, güven
ve sadakat duygusunu sembolize eder. Yeteneğin, güzelliğin, barışın, sevginin, şifanın ve görev
bilincinin rengidir. Mavi tedavi edicidir. Onur ve gurur yükler.
Kaybolan Özellikler: Mavi renk, sürekli bir arayış içerisindedir. Şüphe, güvensizlik ve yetenek
eksikliği bu rengin olumsuz yönleridir. Kozmosun rengi olan mavi, insanı gerçekleşmesi mümkün
olmayan hayallere de sürükleyebilir. Bu sebepten ötürü kendi özgüveni olmayan, aşırı duygusal
karakterler de yaratır. Mavi insanlar, tekdüzeliğe alıştırabilecek özelliğe sahiptir. Mavi durgun, ağır
ve soğuk bir kişilik de oluşturabilir.
16
Fiziksel Özellikleri: Mavinin sakinleştirici ve dinlendirici özelliği olduğu gibi yüksek nabız,
hipertansiyon ve ateşli hastalıklarda tedavi için kullanıldığında iyi bir şifacıdır. Bir başka deyimle
kırmızının panzehiridir. Adet kanamaları ve adet sonlarında hanımlar bu rengi denge için
kullanabilirler.
SARI:
Kullanıldığı mekânda uyaran, neşelendiren, dikkat çeken bir etki yaratır. Genişlemeyi, iletişimi ifade
eder. Hatta bazı sanat çevreleri sarının kırılmış tonlarını sorunlu renk olarak tanımlar. Fiziksel
anlamda çözülme, gevşeme ve sınırlamaların genişletilmesini ifade eder. Psikolojik açıdan birey
üzerinde değişiklik, macera duygusu, sevecenlik, atılganlık, mutluluk, neşe etkisi uyandırır.
Sarının Zihinsel Ve Duygusal Özellikleri:
(Tamamlayıcı rengi: MOR)
Yükselen Özellikleri: Spektrumun sıcak renkleri arasında en hafif ama en fazla kozmik gücü olan
sarı renk, Güneşe en çok benzeyen renk oluşu ile insana umut duygusu veren bir potansiyeldir.
Parlak, neşeli ve heyecan yüklü bir güce sahiptir. Hırs ve iddiayı simgelerken özgürlüğe en düşkün
renktir. Açık görüşlülüğü ve ilhamı simgeler. Parlak bir renk oluşu ifade, bilgiyi ve bilgeliği ön plana
çıkarır. Entelektüel bir bakış ve yöneticilik duyguları ile de iç içe yaşar. Üst mental zekayı öne
geçirir, mantığı simgeler.
Kaybolan Özellikleri: Sarı rengin olumsuz özelliği, yıkıcılığa yol açabilmesidir. Aldatma, iki yüzlülük,
kindarlık negatif yönlerinin en belirginleri arasında yer alır. Derin bir karamsarlığa, zihinsel
depresyona sebep olabilecek özellikleri de bünyesin de taşır. Sinir sistemi bozukluğu ve ani
fraksiyonlara sebep olur.
Fiziksel Etkileri: Sinir ve kas sistemini sağlar. Dolaşım sistemini doğru yolda çalıştırarak kalbin daha
rahat çalışmasında yardımcı olur. Karaciğer ve safra kesesinin çalışması gibi bazı vücut
fonksiyonlarında yardımcı olur. Mide sularının salgılanmasını sağlar. Sarı renk hiçbir akıl ve zihin
hastasına tavsiye edilmemelidir.
BEYAZ:
Kullanıldığı mekânda güneş ışığını kullanıyorsa uyarıcı, neşeli bir etki yaratır. Fiziksel anlamda
çözülme, teslimiyet ve bağlanmayı, hoşgörüyü simgeler. Psikolojik olarak açıklık, özgürlük, aydınlık
ve dinginlik ifade eder.
17
7. NAZAR BONCUĞUNUN VE NAZAR BONCUĞU MOTİFİNİN KULLANIM ALANLARI
Nazar inanışı, tüm dünyaya yayılmış ve günlük yaşamın vazgeçilemez bir parçası haline
gelmiştir. Dünyada geleneksel tarzda mavi göz boncuğu üretilen tek yer İzmir’dir.
Mavi göz boncuğu ve motifi, bilinçaltı algılarda nazarlık görevini yerine getirmekle birlikte
günlük yaşamda kem gözlere karşı nazarlık ve süsleme elemanı olarak iki temel kullanım
şekline sahiptir.
Mavi göz boncuğu ve diğer boncuk türleri kendi başına bir ticari değer taşımakta olup,
bugün İzmir’de üretilen nazar boncukları dünyanın 60 ülkesine ihraç edilmektedir.
Mavi göz boncukları, birincil kullanım alanı olarak nazardan korunmak amacıyla tek başına
yetişkinlerin, çocukların ve özellikle bebeklerin elbiselerinin görünen yerlerine takıldığı gibi
bireylerin değer verdikleri evcil hayvanları, yük hayvanları ve yanı sıra ev, araba vb kıymetli
eşyalarının görünen yerlerine de asılmaktadır.
Bunun yanı sıra ikincil kullanım alanı olarak mavi göz boncukları, takı, kitap ayracı, dua gibi
dini metinlerin yer aldığı tablet vb eşyalarda hem nazara karşı hem de süsleme elemanı
olarak; bunların dışında tekstil ve hediyelik eşya sektörlerinde
ana motif ve süsleme elemanı olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca özellikle ülkemizde ürün lansmanı, reklam çalışması gibi
iletişim temelli faaliyetlerde “ürünlere nazar değmesin, satışı
bol olsun” mesajları amacıyla da kullanılmaktadır.
18
8. MAVİ GÖZ BONCUĞUNUN KULLANIM ALANLARININ FARKLILAŞTIRILARAK TİCARİ KAZANCIN ARTIRILMASI
Yukarıda da bahsedildiği üzere, mavi göz boncukları nazarlık olarak günlük yaşamımızın bir
parçası haline gelmiştir. Bugün aşağıda yer alan mavi göz boncukları İzmir’e özgüdür.
Ancak İzmir’de üretilmekle birlikte İzmir ile değil Türkiye ile birlikte anılmakta ve
anlatılmaktadır. Öncelikle nazar boncuğunun geleneksel yöntemler kullanılarak dünyada
sadece İzmir’de üretildiğinin; Türkiye’de değil İzmir’de üretildiğinin ve İzmir’den satın
alınabilecek bir ürün olduğunun güçlü bir şekilde vurgulanması ve benimsetilmesi
gerekmektedir.
İzmir’in bu konudaki farklılığı, geleneksel yöntemle boncuk üretiminin yapıldığı dünyadaki
tek yer olmasıdır. Geleneksel yöntem 3000 yıllık bir kültür birikimini ve bilgeliği
kapsamaktadır.
Bu kapsamda boncuk köy turizm yönünden değerlendirilmeli, geleneğin yaşatılması
sağlanmalı, maddi olarak desteklenmeli, tanıtım faaliyetleri yapılmalı, Boncuk köydeki
üretim atölyelerine geziler yapılarak yerli ve yabancı turistin ilgisi buraya çekilmelidir.
Özel tasarımcılar veya bir tasarım yarışması ile boncuk ustalarının seri olarak üretebileceği
göz motifini de taşıyan faklı şekillerde boncuk tasarımları yaratılmalı, üretimi yapılarak
satışa sunulmalıdır.
İzmir’deki tüm kurumların her seviyedeki insana verebilecekleri mavi göz boncuğu
tasarımlı özel hediyelik eşyalar hazırlanmalı ve tüm kurumların alıcı olması sağlanmalıdır.
19
Kullanım alanlarının farklılaştırılması sırasında tasarlanacak ürünlerin günlük kullanıma uygun
olması, insanların göz seviyeleri hizasında ve görebilecekleri yerlerde olması ve nazar
inancına atıfta bulunması noktaları göz ardı edilmemelidir.
Bu doğrultuda;
1) Çeşitli boyutlardaki mavi göz boncukları, İzmir’de üretilen ve ticari satışı yapılan her
türlü malın ambalajında hem nazarlık hem de süsleme elemanı olarak,
2) Yeni endüstriyel tasarımlar yapılarak günlük kullanım kaplarında, tekstil ürünlerinde,
ev tekstilinde, ofis malzemelerinde süsleme elemanı olarak,
3) Hediyelik eşya sektöründe mum, mumluk, yağdanlık, küllük, hap kutusu, iğnelik,
ataç kutusu, kalem kutusu, ofis eşyaları ve benzeri ürünlerin kendisi mavi göz
boncuğu şeklinde tasarlanarak;
4) Yeni takı tasarımlarında süsleme elemanı olarak;
Değerlendirilebilir.
20
9. ÇEŞİTLİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ
9.1. NAZARA KARŞI
21
9.2. TAKI – AKSESUAR
22
23
24
9.3. EV VE ÇEŞİTLİ AÇIK MEKANLAR
25
26
27
9.4. ARAÇLAR
28
9.5. EV TEKSTİLİ
29
9.6. HEDİYELİK EŞYA
30
Dansöz Kıyafeti Magnet
31
Ahşap Oyma Tabak Kesecikler
Çocuk Eldiveni Nazar Boncuğu Ayakkabı
Çocuk Ayak İzi Osmanlı Laleleri Pandantif
32
33
9.7. SERAMİK SÜSLEME
34
9.8. PASTACILIK