gİrİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · cerîr, milletler...

97
1 GİRİŞ A- ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ Hz. Peygamber devrinde Medine’de yaşayan ve kaynaklarda “münâfıkların reisi” olarak nitelenen Abdullah b. Übey b. Selûl (öl: 9/631)’ün tüm yönleriyle hayatı ve kişiliği ortaya konması ve Hz. Peygamber’le ilişkileri incelenmesi tezimizin temel konusu olacaktır. Hz. Peygamber, Medine’ye hicretinin ardından her geçen gün daha da güçlendi. Müslümanlar’ın sayısının artması ile İslâm’ı batınen kabul etmeyen ama zahiren Müslüman olduklarını bildiren bir grup ortaya çıktı. Bunlara İslâmî literatürde “Münâfık” denilmiştir. Abdullah b. Übey b. Selûl, kaynaklarda münâfıkların lideri olarak anılmaktadır. Tezimizde, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Hz. Peygamber’le ilişkileri ve bu ilişkilerin arka planının ortaya konması öncelikle amaçlanmaktadır. Bu kişiyi tam olarak anlayıp onun yaptıklarını değerlendirebilmek için hayatının muhtelif zamanlarına vakıf olmanın lüzumu açıktır. Bu sebeple tezimizde Abdullah b. Übey b. Selûl’ün ailesi, çocukluk ve gençlik yılları da ele alınacaktır. Abdullah b. Übey b. Selûl, gerçekten münâfıkların lideri midir, yoksa tarihsel süreç içinde oluşturulmuş bir kişilik midir? Bunu tespit edebilmek ancak temel kaynaklara müracaat etmekle mümkün olacaktır. Temel kaynaklar ışığında Hz. Peygamber’in Medine dönemi ve Abdullah b. Übey b. Selûl’le ilişkileri yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Upload: others

Post on 31-Oct-2019

17 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

1

GİRİŞ

A- ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ

Hz. Peygamber devrinde Medine’de yaşayan ve kaynaklarda “münâfıkların

reisi” olarak nitelenen Abdullah b. Übey b. Selûl (öl: 9/631)’ün tüm yönleriyle hayatı

ve kişiliği ortaya konması ve Hz. Peygamber’le ilişkileri incelenmesi tezimizin temel

konusu olacaktır.

Hz. Peygamber, Medine’ye hicretinin ardından her geçen gün daha da

güçlendi. Müslümanlar’ın sayısının artması ile İslâm’ı batınen kabul etmeyen ama

zahiren Müslüman olduklarını bildiren bir grup ortaya çıktı. Bunlara İslâmî

literatürde “Münâfık” denilmiştir. Abdullah b. Übey b. Selûl, kaynaklarda

münâfıkların lideri olarak anılmaktadır. Tezimizde, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün

Hz. Peygamber’le ilişkileri ve bu ilişkilerin arka planının ortaya konması öncelikle

amaçlanmaktadır. Bu kişiyi tam olarak anlayıp onun yaptıklarını değerlendirebilmek

için hayatının muhtelif zamanlarına vakıf olmanın lüzumu açıktır. Bu sebeple

tezimizde Abdullah b. Übey b. Selûl’ün ailesi, çocukluk ve gençlik yılları da ele

alınacaktır.

Abdullah b. Übey b. Selûl, gerçekten münâfıkların lideri midir, yoksa tarihsel

süreç içinde oluşturulmuş bir kişilik midir? Bunu tespit edebilmek ancak temel

kaynaklara müracaat etmekle mümkün olacaktır. Temel kaynaklar ışığında Hz.

Peygamber’in Medine dönemi ve Abdullah b. Übey b. Selûl’le ilişkileri yeniden

gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Page 2: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

2

Hz. Peygamber Medine’de oluşturmaya çalıştığı düzeni bozan Yahudiler’i

şehirden çıkarmıştır. Abdullah b. Übey b. Selûl ise Yahudiler’in Medine’den

çıkarılışında Hz. Peygamber’e muhalif davranarak bazen onların suçlarının

affedilmesi için çalışırken bazen de Yahudiler’in Müslümanlar’a karşı direnmesine

sebep olmuştur. Abdullah b. Übey b. Selûl, Hayber Yahudileri’ne Hz. Peygamber’in

savaş hazırlığı yaptığını haber verdi. Bu durum Hz. Peygamber’i zor durumda

bıraktı.

Mekke müşrikleri, Hz. Peygamber’i Medine’den çıkarıp kendilerine teslim

etmek için Abdullah b. Übey b. Selûl’e haber gönderdi. Mekkeliler, Abdullah b.

Übey b. Selûl’ü Medine’deki Araplar’ın lideri olarak görüyordu. Hz. Peygamber bu

liderliğe gölge düşürdüğü için Abdullah b. Übey b. Selûl ile Mekke müşriklerinin

ortak düşmanı idi. Mekkeliler, Abdullah b. Übey b. Selûl’e Hz. Peygamber’i

Medine’den çıkarması için telkinlerde bulundu. Bundan dolayı Abdullah b. Übey b.

Selûl de Hz. Peygamber’in Medine’ye gelişini hoş karşılamadı.

Diğer taraftan, Abdullah b. Übey b. Selûl, Bedir savaşından sonra Müslüman

olmasına rağmen birçok defa Hz. Peygamber’i ve Müslümanlar’ı zor durumda

bırakmıştır. Uhud savaşında üç yüz kişiyle ordudan ayrılması, İfk hadisesinde Hz.

Âişe’ye iftira atmada öncülük etmesi, Müreysî suyu başında Müslümanlar’ı birbirine

düşürecek sözler sarf etmesi Muhacirler’e karşı ithamda bulunması en bariz

örneklerdir.

Hz. Peygamber’in yanı başında böyle bir şahsiyetin bulunması, Medine

döneminin ortaya konulmasında Abdullah b. Übey b. Selûl’ün durumunun tespiti

önem arz etmektedir. Bu şahsiyetin amaçlarının ne olduğu araştırılmalıdır. Onun

Page 3: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

3

konumunun daha iyi bilinmesi için hayatının teferruatıyla açıklanmasında fayda

görülmektedir.

B- ARAŞTIRMANIN METODU VE KAYNAKLARI

Araştırmamızda tarihî bir şahsiyet ele alınacaktır. Tezimiz temel kaynaklara

dayandırılarak analitik yöntem kullanılacaktır. Bazen de karşılaştırmalara yer

verilecektir.

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün hicretten önceki hayatı hakkında bulgularımız

temel kaynaklara dayandırılacaktır. Onun hicretten sonraki hayatı, müdahil olduğu

olaylarla ortaya konulmaya çalışılacaktır. Dolayısıyla hicretten sonraki dokuz yıllık

hayatı, olaylar karşısında sergilediği tavırlardan ve Hz. Peygamber’in kendisiyle

ilgili uygulamalarından ortaya konulması amaçlanmaktadır. Kendisini Medine’deki

Araplar’ın lideri olarak görmesinden dolayı sergilediği tavırları değerlendirilecektir.

Abdullah b. Übey b. Selûl ile ilgili en önemli kaynaklar siyer, tarih ve tabakât

kitaplarıdır. Bu kaynaklar, araştırmamızın siyasî ve taraflı yorumlardan uzak bir

şekilde ortaya konulması için önemlidir. Dolayısıyla tezimiz temel kaynaklara

dayandırılarak hazırlanmaya çalışılacaktır. Bunun için, İbn İshak (öl.151/768)’ın

Sîre’sinden,1 Vakıdî (öl.207/823)’nin Kitabu’l-Meğâzî’sinden,2 İbn Hişam

1 İbn İshak, Muhammed, Sîre, Tah. Muhammed Hamidullah, Trc. Sezai Özel, Akabe Yayınları,

İstanbul 1988.

2 Vakıdî, Muhammed b. Ömer, Kitabu’l-Meğâzî, Tah. Marsden Jones, I-III, Beyrut 1984.

Page 4: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

4

(öl.218/833)’ın Sîret’inden,3 İbn Sa’d (öl.230/844)’ın Kitabu’t-Tabakâti’l-

Kebîr’indan,4 Belâzurî (öl.279/892)’nin Fütûhu’l-Büldân5 ve Ensâbü’l-Eşrâf’ından,6

Ya’kûbî (öl.294/897)’nin Tarihu’l-Ya’kûbî’sinden,7 Taberî (öl.310/922)’nin Milletler

ve Hükümdarlar Tarihi8 ve Tarih-i Taberî Tercemesi’nden,9 İbnü’l-Esîr

(öl.630/1232)’in el-Kâmil Fî’t-Tarih’inden,10 İbn Seyyidinnâs (öl.734/1334)’ın

Uyûnü’l-Eser fî Fünûnî’l-Meğâzî ve’s-Siyer’inden,11 İbn Kayyim el-Cevziyye

3 İbn Hişam, Ebû Muhammed Abdü’l-Melik (öl. 218/833), Sîret-i İbn Hişam Tercemesi (İslâm

Tarihi), Trc. Hasan Ege, I-IV, Kahraman Yayınları, İstanbul 1985.

4 İbn Sa’d, Ebû Abdillah Muhammed, Kitabu’t-Tabakâti’l-Kebîr, I-VII, Beyrut 1908.

5 Belâzurî, Ahmed b. Yahya b. Câbir, Fütûhu’l-Büldân, Trc. Mustafa Fayda, K.T.B. Yayınları. Ankara

1987.

6 Belâzurî, Ahmed b. Yahya b. Câbir, Ensâbü’l-Eşrâf, I-XIII, Thk. Muhammed Hamidullah, İstanbul

1996.

7 Ya’kûbî, Ahmed b. Ebû Ya’kûb b. Ca’fer b. Vehb (İbn Vâzıh), Târihu’l-Ya’kûbî, I-III, Beyrut 1358.

8 Taberî, Ebû Câfer b. Muhammed b. Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî

Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları, İstanbul 1992.

9 Taberî, Ebû Câfer b. Muhammed b. Cerîr, Tarih-i Taberî Tercemesi, I-IV, Can Kitabevi, Konya

1992.

10 İbnü’l-Esîr, İzzüddin Ebû’l-Hasen Ali b. Ebû’l-Kerem Muhammed b. Muhammed b. Abdilkerim b.

Abdülvâhid eş-Şeybânî, el-Kâmil Fî’t-Tarih Tercemesi (İslâm Tarihi), Trc. Beşir Eryarsoy ve

Arkadaşları, I-XII, Bahar Yayınları, İstanbul 1985.

11 İbn Seyyidinnâs, Uyûnü’l-Eser fî Fünûnî’l-Meğâzî ve’s-Siyer, Thk. Muhammed el-İd el-Hatrâvî ve

Arkadaşları, I-II, Beyrut 1992.

Page 5: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

5

(öl.751/1350)’nin Zâdü’l-Meâd’ından,12 İbn Kesîr (öl.774/1372)’in el-Bidâye ve’n-

Nihâye’sinden13 istifade edilecektir.

Abdullah b. Übey b. Selûl’le alakalı âyetler bulunduğu için Kur’ân-ı Kerîm ve

tefsîr kitaplarından faydalanılacaktır. Çalışmamızın konusu ile ilgili nazil olduğu

rivayet edilen âyetlerin anlaşılması ve iniş sebeplerinin bilinmesi için muhtelif

tefsîrlere başvurulacaktır. Başta konuları tafsilatlı bir şekilde ele alan Taberî

(öl.310/922)’nin el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur’ân’ınden,14 tefsîri adeta bir tarih

kitabı olan Râzî (öl.606/1209)’nin Mefâtîhu’l-Ğâyb’ından,15 eserinde konumuzla

ilgili geniş açıklamalara rastladığımız İbn Kesîr (öl.774/1372)’in Hadislerle Kur'ân-ı

Kerîm Tefsîri’nden istifade edilecektir.16 Çağdaş tefsircilerin ilgili âyetleri

yorumlamalarına da bakmak için Elmalılı (öl.1362/1942)’nın Hak Dini Kur’ân

Dili’nden,17 Muhammed Esed (öl.1412/1992)’in Kur’ân Mesajı Meal-Tefsîr’inden18

ve Süleyman Ateş’in Kur’ân-ı Kerîm Tefsîri’nden19 faydalanılacaktır.

12 İbn Kayyim, el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd (Rahmet Peygamberi ve Devleti), Trc. Muzaffer Can, I-VI,

Cantaş Yayınları, İstanbul 1989.

13 İbn Kesîr, Ebû’l-Fidâ İsmâil b. Ömer, el-Bidâye ve’n-Nihâye (Büyük İslâm Tarihi), Trc. Mehmet

Keskin, I-XIV, İstanbul 1994.

14 Taberî, Ebû Câfer b. Muhammed b. Cerîr, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur’ân, I-IX, Trc. Hasan

Karakaya/Kerim Aytekin, Hisar Yayınları, İstanbul 1996.

15 Râzî, Fahruddîn Muhammed b. Ömer, Mefâtîhu’l-Ğayb (Tefsîr-i Kebîr), Trc. Suat Yıldırım ve

arkadaşları, I-XXIII, Akçağ Yayınları, Ankara 1988.

16 İbn Kesîr, Ebû’l-Fidâ İsmâil b. Ömer, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, Trc. Bekir

Karlıga/Bedrettin Çetiner, I-XV, İstanbul 1988.

17 Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, I-X, Azim Yayınları, İstanbul 1992.

Page 6: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

6

Konumuzla ilgili rivayet edilen hadisler de bizim için önemlidir. Tezimizin

doğru bir şekilde ortaya konulması için temel hadis kaynaklarına başvurulacaktır.

Daha detaylı rivayetleri eserinde bulundurması ve erken dönem kaynaklarından

olması dolayısıyla Ahmed b. Hanbel (öl.241/855)’in el-Musned’inden,20 Buhârî

(öl.256/870)’nin el-Camiu’s-Sahîh’inden,21 Muslim (öl.261/875)’in Sahih-i

Muslim’inden,22 Ebû Davud (öl.275/888)’un Sunenu Ebû Davud’undan,23 Tirmizî

(öl.279/892)’nin Sünenu Tirmizî’sinden,24 ve Tahâvî’nin Şerhu Muşkili’l-

Âsâr’ından25 yararlanılacaktır.

Çağımızda konumuzla ilgili farklı yorumlarda bulunan eserlere de günümüzde

meselemize nasıl bakıldığının ortaya konulması için yer verilecektir. Bize farklı

bakış açıları kazandıran Muhammed Hamidullah’ın İslâm Peygamberi’nden,26

eserinde tüm rivayetlere yer veren, her konuyu teferruatıyla ele alan Mustafa Asım

18 Esed, Muhammed, Kur’ân Mesajı Meal- Tefsîr, Trc. Cahit Koytak/Ahmet Ertürk, İşaret Yayınları,

Ankara 1999.

19 Ateş, Süleyman, Kur’ân-ı Kerîm Tefsîri, I-VI, Yeni Ufuklar Neşriyat, 1988.

20 Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed, el-Musned, I-VI, Mısır 1313.

21 Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail, el-Camiu’s-Sahîh, I-XI, Bulak 1311.

22 Muslim, İbnû’l-Haccâc Ebû’l-Hüseyin, Sahih-i Muslim ve Tercemesi, Trc. Mehmed Sofuoğlu, I-

VIII, İstanbul 1970.

23 Ebû Davud, Süleyman İbnü’l-Eş’as es-Sicistanî, Sunenu Ebû Davud, I-IV, Kahire 1950.

24 Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa b. Sevre, Sünenu Tirmizî Tercemesi, Trc. Osman

Mollamehmetoğlu, I-VI, İstanbul 1975.

25 Tahâvî, Ebû Cafer Ahmed b. Muhammed b. Selame, Şerhu Muşkili’l-Âsâr, Tah. Şuayb el-Arnavut,

I-XVI, Beyrut 1987.

26 Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi (Hayatı ve Faaliyetleri), Trc. Salih Tuğ, I-II, İrfan

Yayınları, İstanbul 1980.

Page 7: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

7

Köksal’ın İslâm Tarihi’nden,27 Şiblî’nin Büyük İslâm Tarihi (Asr-ı Saâdet)’inden28

ve Ahmet Sezikli’nin Hz. Peygamber Devrinde Nifak Hareketleri’nden29

faydalanılacaktır.

C- ARAŞTIRMAMIZIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ

Tezimizde “münâfıkların lideri” olarak tavsif edilen bir tarihsel şahsiyeti ele

alacağımızdan, doğal olarak bazı teknik kavramların izahı önem arz etmektedir.

Bunları nifak, münâfık, müşrik, kâfir şeklinde sıralayabiliriz.

Nifak: ‘n-f-k’ kök harflerine sahip olan “Nifak” kelimesi mufaâle babından

mastardır.30 Olduğundan farklı görünmek, içindekini dışa yansıtmamaktır.31 İtikadî

ikiyüzlülüğe nifak denir.32 Arabozuculuk olarak da kullanılır.33

Tarla farelerinin tedbir olarak açtığı, icap ettiğinde oradan çıkıp kaçtığı ikinci

deliğe yine bu kökten nâfikâ denir. Bulh, bu kelimenin Arapça’ya Habeşçe’den

27 Köksal, Mustafa Asım, İslâm Tarihi (Medine Dönemi), I-XI, Şamil Yayınları, İstanbul 1980.

28 Şiblî, Mevlana, Büyük İslâm Tarihi (Asr-ı Saâdet), Trc. Ömer Rıza Doğrul, I-V, Eser Yayınları,

İstanbul 1978.

29 Sezikli, Ahmet, Hz. Peygamber Devrinde Nifak Hareketleri, TDV Yayınları, Ankara 1994.

30 İbn Manzûr, Ebû’l-Fadl Cemalüddin Muhammed, Lisanu’l-Arab, X, 358; Sarı, Mevlüt, Arapça-

Türkçe Lûgat, 1544.

31 Sarı, Arapça-Türkçe Lûgat, 1544.

32 Zebidî, Zeynüddin Ahmed b. Ahmed, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı (Tecrîd-i Sahîh Tercemesi), Trc. A.

Nâim Babanzâde/Kâmil Miras, XI, 205.

33 Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügât, 833.

Page 8: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

8

geçtiğini, “râfizî” anlamını taşıyan “münâfek” den veya “ayrılmak, kararsız ve

mütereddit olmak” anlamını içeren “nâfeka”dan alındığını, Kur'ân’da da daha çok bu

manada kullanıldığını iddia etmektedir.34 Sezikli, nifakı itikâdî ve amelî olmak üzere

ikiye ayırmaktadır. İtikâdî nifak, dünyada iken Müslüman muamelesi görüp ahirette

inançsızlığı ortaya çıkınca kâfirlerden daha kötü muameleye tabi tutulmasına sebep

olacak olan nifak halidir. Amelî nifak ise, inançlarında nifakın söz konusu olmadığı

Müslüman kişilerin durumu olup, ahlakî nifaktır.35 Arap tavşanının, beklenmeyen

durumlarda yuvasından çıkmak için açtığı gizli çıkış yerine verilen “nâfikâ”dan

türeyen nifak, İslâm’a bir taraftan girip diğer taraftan çıkmaya denir.36

Münâfık: İçi-dışı başka, özü-sözü farklı olan, Müslüman görünüp aslen kâfir

olandır.37 Kalbi söylediğinin tersi olup diliyle iman ettiğini söyleyendir.38 Nifak

çıkaran, mütereddit, kalbi hasta kimsedir.39 İçinde kâfir olup, dışında Müslüman

görünen kimsedir.40 Kaybolan, tükenip yok olan anlamına da gelir.41

34 Buhl, Frantz, “Münâfıklar”, İA, İstanbul 1993, VIII, 800; Alper, Hülya, “Münâfık”, DİA, İstanbul

1993, XXXI, 565.

35 Sezikli, 9.

36 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, VII, 190-1; Namî, Ömer, Zahiru’l-Nifak fî İtari’l-Mevâzini’l-İslâmiyye, 27.

Yıldız, Abdullah, Hz. Peygamber ve Gizli Düşmanları, 20.

37 Muslim, Sahih, VIII, 297; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, XI, 205.

38 Razî, Mefâtîhu’l-Ğayb, II, 23.

39 Namî, 29; Küçük, Abdurrahman, “Münâfıklık ve Dönmelik Üzerine Bir Araştırma”, AÜİFD,

XXIX, (1987) s.349.

40 Sezikli, 9.

41 Karaman, Fikret, Münâfıklığın İtikadî Boyutu ve İslâmî Tebliğe Etkisi, 30.

Page 9: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

9

Kur'ân-ı Kerîm’de ise münâfıklardan şöyle bahsedilmektedir: “İnsanlardan

öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, Allah'a ve ahiret gününe inandık,

derler.”(Bakara:2/8). “Münâfıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki Allah,

onların oyunlarını başlarına geçirecektir.”(Nisâ: 4/142)42

Müşrik: “ş-r-k” harflerinden türemiş olup, ortak etmek anlamındadır.43

Allah’a ortak koşan, eş anlamda başka tanrılar da bulunduğunu kabul eden kişiye

denir. Cahiliye dönemi başta olmak üzere tevhid akidesinin karşısında yer alan

eylemlerde bulunan kişiye denir.44

Kâfir: “k-f-r” fiilinden mastar olup örtmek, kaçınmak anlamındadır.45

Nitelikleri inkâr ve inada dayananlardır.46 Bir şeyi örtmek, perdelemek, gizlemek,

uzak durmak ve nimete nankörlük etmek gibi anlamlara gelir. İzale eden, gördüğü

iyilikleri gizleyen, nankör, Allah’ın lütuf ve nimetlerine şükür etmeyen anlamına

gelir. Bu nedenle kalbinde bulunan inancı örten kişiye kâfir denmiştir. Aynı şekilde

gündüzü örtüp gizlediği için geceye, tohumu toprağa gömdüğü için çiftçiye ve kılıcı

örttüğü için kınına kâfir denmiştir.47

42 Ayrıca Bkz. Mâide:5/33; Tevbe:9/64,74; Ahzâb:33/12-18, 48; Hâdid:57/13-14; Haşr:59/11;

Münâfikûn:63/1-11.

43 Sarı, 819.

44 Karaman, 27.

45 İbn Manzûr, V, 144; Sarı, 1316.

46 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, II, 23.

47 Karaman, 24.

Page 10: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

10

D- HİCRET ÖNCESİNDE YESRİB

a. Etnik ve Siyasî Durum

Yesrib’in, yakın tarihi, etnik, dinî, sosyo-ekonomik ve demografik yapısı

hakkında araştırma yapmak, Abdullah b. Übey’in yetiştiği ortamın açıklanması

açısından isabetli olacaktır.

Bâbil kralı II. Buhtunnasr, M.Ö. VI. yüzyılın başlarında Kudüs’ü işgal edince

oradan kaçan bazı Yahudiler Hicaz’a, oradan da Yesrib’e yerleştiler. Zamanla

Yahudiler çoğalarak şehirde hâkimiyeti ele geçirdiler. Yesrib’e üç Yahudi kabilesi

yerleşti. Bunlar, Kureyzâ, Nadîr ve Kaynukâoğulları’dır. Yahudiler şehre kaleye

benzer büyük konaklar inşa ettiler. Burada hurmalıklar yetiştirip tarlalar oluşturdular.

Bunun yanında kuyumculukla, demircilikle ve silah yapımcılığıyla da uğraştılar.

Kuzey Arabistan ticaretini ele geçirerek çok zengin oldular.48

48 Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 19-20; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, VI, 227; Çağatay, Neşet, İslâm Öncesi

Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, 95; Günaltay, Şemsettin, İslâm’dan Önce Araplar ve Dinleri, 36;

Cevâd, Ali, el-Mufassal fî Târîhi’l-Arab Kable’l-İslâm, IV, 128-140; Köksal, İslâm Tarihi, VIII,

43- 44; Atçeken, İsmail Hakkı, Hz. Peygamber’in Yahudiler’le Münasebetleri, 41; Sarıçam,

İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, 14; Canan, Mehmet Zeki, İslâm Tarihi, 74; Ermemiş,

Faruk, İslâmiyet’in İlk Yüzyılında İslâm Başkentleri (Medine), 17; Bozkurt, Nebi, “Medine”, DİA,

İstanbul 2003, XXVIII, 306.

Page 11: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

11

Sebe b. Yeşcüb b. Ya’kûb b. Kahtân, Yemen’de yaşayan Sebe diyarının

hükümdarı idi. Sebeliler iki dağ arasına Ârim seddini inşa ettiler. M.S. II. yüzyılda

Ârim seddi yıkıldı. Sebeliler’in evleri, bağları ve bahçeleri mahvoldu.49

Sebe diyarındaki Ârim seddinin yıkılışı Kur'ân-ı Kerîm’de Sebe sûresinin

34/15-7. âyetlerinde geçmektedir. İlgili âyetleri müfessirler ayrıntılı bir şekilde ele

alarak bu olaydan bahsetmişlerdir.50

Sebe diyarının hükümdarı Amr’ın oğlu Sâ’lebe başkanlığındaki Ezd kabilesi,

Yemen’den çıkıp Suriye’ye gelerek Gassân bölgesine yerleşti. Sâ’lebe ölünce

başkanlık konusunda sorun çıktı. Sâ’lebe’nin oğlu Hârise, diğerlerinden ayrılarak

Hayber bölgesine yerleşti. Hârise’den sonra Evs ve Hazrec diye ikiye ayrılan bu

kabile daha sonra Yesrib’e yerleşti. Burada şehrin merkezinde yaşayan Yahudiler’e

tabi olarak Yesrib’in dışında yaşadılar. Bu iki kabile zamanla çoğaldı ve zengin oldu.

Yahudiler’i Yesrib’den çıkarıp şehre kendileri yerleşti. Yahudiler de şehrin dışına

taşındı.51

Yesrib’e yerleşen iki Arap kabilesinden biri olan Evs’in, Kahtân’a kadar

uzanan soyunu kaynaklarımız şöyle sıralamaktadır: Evs b. Hârise b. Sâ’lebe b. Mâzin

49 Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I-XIV, I, 115-6; Canan, İslâm Tarihi, 39; Ermemiş, 20;

Çağatay, Neşet, 100 Soruda İslâm Tarihi, 18-9.

50 Sebe:34/15-7; Bkz.Râzî, XVIII, 331-4; İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri,VI, 539-43;

Ateş, Süleyman, Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, IV, 2105-7.

51 Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 20-22; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh,VI, 227; Eyüp Sabri Paşa, Mir’ât-ı

Haremeyn, 310; Çağatay, İslâm Öncesi Arap Tarihi, 95; Köksal, Asım, İslâm Tarihi, VIII, 44;

Sarıçam, 14; Ermemiş, 22; Bozkurt, Nebi, “Medine”, DİA, İstanbul 2003, XXVIII, 18.

Page 12: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

12

b. Ezd b. Gavs b. Nebt b. Mâlik b. Zeyd b. Kehlân b. Sebe b. Yeşcüb b. Ya’rûb b.

Kehtân. Evs, Hârise b. Sâ’lebe’nin iki oğlundan biridir. Annesi Kayle bint Cefne’dir.

Babasının adı Erkam b. Amr’dır. Annesi Kayle’den ötürü bunlara Benû Kayle de

denir. Daha önce de bahsettiğimiz üzere ana yurtları Yemen’dir. Buraya M.S. II.

yüzyılda Ârim seddinin yıkılması sonucu geldiler. Yesrib’in kenar mahallelerinde

oturup uzun bir süre Yahudiler’e bağlı yaşadılar.52

Evs kabilesinin kardeşi Hazrec kabilesinin şeceresi ise şöyledir: Hazrec b.

Hârise b. Sâ’lebe b. Amr b. Müzeykıyâ b. Âmir Mâüssemâ b. Hârise b. İmraülkays b.

Sa’lebe b. Mâzin b. Ezd b. Gavs b. Nebt b. Mâlik b. Zeyd b. Kehlân b. Sebe b.

Yeşcüb b. Ya’rûb b. Kahtân. Annesinin soyu ise: Kayle bint Sa’d b. Uzre b. Kâhil b.

Cefne b. Erkam b. Amr’dır. Kayle’nin Ezd’in bir kolu olan Gassânîler’den veya

Uzre kabilesinden olduğu da söylenir. Kayle’den dolayı bunlara Kayleoğulları da

denir. Hazrecîler’in Cüşem, Avf, Hâris, Amr ve Kâ’b adlarında beş çocuğu vardı. Bu

beşkardeşin kolları ise şöyledir: Neccâr, Sâide, Amr b. Avf, Kavâkıl, Sevâd, Züreyk,

Tezîd, Selime, Beyâda, Hublâ. Hazrec kabilesi, Evs kabilesinden daha kalabalık

idi.53

Evs ve Hazrec kabileleri Yesrib’e yerleştikten sonra burada Yahudiler’e tabi

olarak yaşadılar. Zamanla Yahudiler’in baskısına maruz kaldılar. Yahudiler’in başına

52 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 6-7; Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 22; Eyüp Sabri Paşa, Mir’ât-ı

Haremeyn, 142-3; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I, 279; Çağatay, İslâm Öncesi Arap

Tarihi, 95; Algül, Hüseyin, “Evs”, DİA, İstanbul 1995, XI, 541-542.

53 Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 22; Eyüp Sabri Paşa, Mir’ât-ı Haremeyn, 142-3; Doğuştan Günümüze

Büyük İslâm Tarihi, I, 279; Çağatay, İslâm Öncesi Arap Tarihi, 95; Önkal, Ahmet, “Hazrec”, DİA,

İstanbul 1988, XVII, 143-144.

Page 13: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

13

Fidyevn adlı bir hükümdar geçti. Bu kişi Yahudiler arasında evlenen genç kızların ilk

gecesini kendi yanında geçirmesini şart koştu. Fidyevn, Hazrec lideri Mâlik b

Aclân’ın kız kardeşinin düğününde de bu adetini uygulamaya kalkınca Mâlik b

Aclân onun konağına gizlice girerek onu öldürdü.

Kaynaklarımızda bu olayın tarihi M.S. 492 olarak geçer. Mâlik b Aclân

Gassânîler’e giderek yardım istedi. Kendilerinin akrabaları olan Gassânî hükümdarı

Ebû Cübey’in yardımını alarak Yesrib’e gelip Yahudiler’in önde gelenlerini öldürdü.

Yahudiler’i Yesrib’den çıkararak Evs ve Hazrec’i şehre yerleştirdi. Bundan sonra

Yesrib’de hâkimiyet Araplar’ın eline geçti. Evs ve Hazrec kabileleri bağımsızlığına

kavuştu.54

Her şeyleri elinden alınan Yahudiler, Yesrib’in dışında uzun yıllar kaldı.

Kendilerine kaleler ve barınaklar inşa ettiler. Bu arada Yahudiler iki kardeş kabile

arasındaki rekabeti körükleyerek onları yüz yirmi yıl sürecek kardeş kavgasına ittiler.

Arap tarihinde iki kardeş kabile arasında bu kadar uzun süren ve birçok savaşa yol

açan başka bir çarpışma örneğine rastlanmamıştır.55

54 Eyüp Sabri Paşa, Mir’ât-ı Haremeyn, 142-3; Çağatay, İslâm Öncesi Arap Tarihi, 95; Köksal, VIII,

44-45; Sarıçam, 103; Bozkurt, Nebi, “Medine”, DİA, İstanbul 2003, XXVIII, 306; Algül, Hüseyin,

“Evs”, DİA, İstanbul 1995, XI, 541-542; Önkal, Ahmet, “Hazrec”, DİA, İstanbul 1988, XVII, 143-

144.

55 Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 22; Eyüp Sabri Paşa, Mir’ât-ı Haremeyn, 142-3; Doğuştan Günümüze

Büyük İslâm Tarihi, I, 248; Köksal, VIII, 46-47; Sarıçam, 103; Bozkurt, Nebi, “Medine”, DİA,

İstanbul 2003, XXVIII, 306; Algül, Hüseyin, “Evs”, DİA, İstanbul 1995, XI, 541-542; Önkal,

Ahmet, “Hazrec”, DİA, İstanbul 1988, XVII, 143-144.

Page 14: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

14

Müfessirler, Kur'ân-ı Kerîm’de Âl-i İmrân 3/103. âyetinin Evs ve Hazrec

kabilelerinin durumundan bahsettiğini bildirmektedir. İlgili âyetin tefsîrinde Evs ve

Hazrec’in tarihini müfessirlerimiz detaylı bir biçimde ele alıp yorumlamışlardır.56

b. Dinî ve Sosyal Durum

Yesrib’de kayda değer beş kabile yaşamaktaydı. Bunların çoğunluğunu

Yahudiler ve Araplar oluşturuyordu. Yok denecek kadar az sayıda Hırirsiyan vardı.57

Yahudiler, dinlerinin kendilerine has olduğunu iddia etmektedir. Onlar,

müşrikleri inançlarından dolayı hakir gördükleri için Arabistan’da fazla

yayılmamıştır. Yine de az bir sayıda Arap kabilesi Yahudiliği kabul etmiştir. Bunlar

Hımyer, Kinâne, Benû Hâris b. Kâ’b ve Kinde kabileleridir.58

Yesrib’de bulunan Arap kabileleri arasında genelde putperestlik göze

çarpmaktadır. Evs ve Hazrec kabilelerinin Menât, Abduleşheloğulları’nın Eşhel,

Kelboğulları’nın Vedd adlı putları vardı. Onlara kurbanlar keserek hediyeler

sunarlardı. Putların isimlerini, çocuklarına “Abdulmenât” şeklinde veriyorlardı.

Yesrib’de Araplar’ın çoğu Menât’a tapıyordu. Menât’ın siyah taştan yapılmış özel

bir yeri vardı. Bu puta tapmanın yanında ona hac ibadetinde de bulunuyorlardı. Fakat

Safâ ve Merve arasındaki Say görevini yapmıyorlardı. Merve’nin bulunduğu yerde

ihrama giriyorlardı. Haclarını bitirdikten sonra Menât’ın önünde saçlarını tıraş

56 Âl-i İmrân;3/103; Bkz. Râzî, VI, 516-7; Ateş, I, 473-4.

57 Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, I, 199-200.

58 Atçeken, 43-45.

Page 15: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

15

ederek hac ibadetlerini tamamlamış oluyorlardı. Bunlardan başka, aile putları da

bulunmaktaydı. Ağaçtan yapılan çok sayıda putları vardı.59

Yesrib’in genel olarak dinî durumundan bahsettikten sonra şimdi de şehirdeki

sosyal hayat üzerinde duralım: Yesribliler, yerleşik hayat sürüyorlardı. Yönetim

olarak kabilecilik geleneği hâkimdi. Her kabile kendi kendini idare etmekte idi.

Bundan dolayı Yesrib’de tek bir otorite kurulamadı.60 Şehir, devlet konumundan

uzak idi. Araplar da Yahudiler de kendi içlerinde müstakil bir hukukî birlik teşkil

ediyorlardı. Kendi reislerinin dışında hiçbir siyasî otorite tanımıyorlardı. Kabile

başkanlarını ne şekilde seçtiklerini net olarak bilemiyoruz. İcap ettiğinde kabile

büyükleri bir araya gelerek meselelerini görüşüyorlardı.61

Yesrib’de çok evlilik görülürdü. Ölen bir adamın hanımı, kızları ve küçük

çocukları miras alamıyordu. Mirası ergenlik çağını geçmiş erkek çocuklar alabilirdi.

Araplar’da şiir ve edebiyat çok yaygındı. Bayram ve düğün gibi eğlencelere önem

verilir, profesyonel şarkıcılar kiralanırdı. Cenazelerde ve matemli günlerde özel

ağlayıcılar getirtilirdi.62

Evlilikler dinî bir hüviyette olmadığı için kadın, çocuk doğurduktan sonra

aileye dâhil olurdu. Bu da evlenme yoluyla akrabalığın önemini azaltıyordu. Kan

59 Günaltay, İslâm’dan Önce Araplar ve Dinleri, 71; Sarıçam, 105; Önkal, Ahmet, “Hazrec”, DİA,

İstanbul 1988, XVII, 143-144; Algül, Hüseyin, “Evs”, DİA, İstanbul 1995, XI, 541-542.

60 Sarıçam, 104.

61 Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 201.

62 Sarıçam, 106.

Page 16: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

16

davaları Araplar’da büyük kavgalara sebep olduğu için diyet müessesesi ortaya çıktı.

Kişinin işlediği cürümden tüm aile sorumlu tutulurdu.63

Toplumda hürler, esirler ve mevâliler olmak üzere üç sosyal sınıf vardı. Hürler

kabilenin veya ailenin ortak adını taşıyan, onların tüm haklarına sahip kişilerdi.

Esirler, köle ve cariyelerden oluşurdu. Savaşlarda yakalananlar esir pazarlarında

satılır veya kendi hizmetinde kullanılırdı. Mevâliler, hürler ile esirler arasında orta

bir sınıf olup âzad edilmiş köle ve cariyelerdi.64

63 Çağatay, İslâm Öncesi Arap Tarihi, 129-130.

64 Age, 95.

Page 17: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

17

I. BÖLÜM

ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN SOYU, AİLESİ VE LİDERLİK

MESELESİ

Page 18: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

18

1. ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN NESEBİ

a. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Soyu

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün hicretten önceki hayatı hakkında sınırlı bilgiye

ulaşabildik. Kısmen de ailesi hakkında bilgi edinebildik. Kaynaklar genelde onun

soyu hakkında bilgi vermektedir. Abdullah b. Übey b. Selûl tarih sahnesine, Evs ve

Hazrec kabileleri arasında çıkan Yevm-i Serâre savaşında komutan olarak

çıkmaktadır.

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün kendinden başlayarak kabilesinin de adını aldığı

Hazrec’e kadar olan nesebi şöyledir: Abdullah b. Übey b. Mâlik b. Hâris b. Ubeyd b.

Mâlik b. Sâlim. b. Hublâ b. Ganm. b. Avf b. Hazrec b. Hârise.65 Hazrec’den Yemen

asıllı Kahtân’a kadar olan nesebi de şu şekildedir: Hazrec b. Hârise b. Sâ’lebe b. Amr

b. Müzeykıyâ b. Âmir Mâüssemâ b. Hârise b. İmraülkays b. Sâ’lebe b. Mâzin b. Ezd

b. Gavs b. Nebt b. Mâlik b. Zeyd b. Kehlân b. Sebe b. Yeşcüb b. Ya’rûb b. Kahtân.66

Abdullah b. Übey b. Selûl, kendi atalarından bir kabilenin adı olan Benû Hublâ’dan

biridir.67

65 İbn Hişam, Sîret, II, 204; Belâzurî, Ensâbü’l-Eşrâf, I, 325-6; Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 134;

Köksal, XVI, 417; Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, I, 229; Sezikli, 20; Hatipoğlu,

Nihat, Asr-ı Saâdet’te Müşrik ve Münâfık Liderler, 75.

66 Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 22; Eyüp Sabri Paşa, Mir’ât-ı Haremeyn, 142-3; Çağatay, İslâm Öncesi

Arap Tarihi, 95; Önkal, Ahmet, “Hazrec”, DİA, İstanbul 1988, XVII, 143-144.

67 İbn Hişam, Sîret, II, 310.

Page 19: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

19

b. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Ailesi

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün babasının adı Übey b. Mâlik’dir. Babaannesinin

adı Selûl’dür. Ümmû Übey olarak da bilinir. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün “Selûl”

lakabı babaannesine nispetledir. Abdullah’ın babası Übey’e, annesinden dolayı Übey

b. Selûl denirdi. Selûl, Huzâ kabilesinden idi. Selûl’ün nesebi şöyledir: Ümmû Übey

b. Mâlik b. Hâris b. Ubeyd b. Mâlik b. Sâlim b. Ganm b. Avf b. Hazrec.68

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün annesinin adı Havle’dir. Havle, Benû Neccâr’dan

Münzîr b. Harâm’ın kızıdır.69

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün altı çocuğu vardı. Çocuklarının adları şöyledir:

Ubâde, Cüleyha, Heyseme, Havellâ, Emâme ve Abdullah. Bazı kaynaklar Abdullah

b. Übey b. Selûl’ün Cemîle70 adında bir kızı da olduğundan bahsederler. Aslında

Cemîle bint Übey b. Selûl, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün kız kardeşidir.71 Cemîle,

Evs b. Havlî’nin annesidir. Evs b. Havlî, önde gelen sahâbilerden biridir.72

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün oğlu Abdullah hakkında şu bilgilere ulaştık:

Abdullah’ın künyesi, Abdullah b. Abdullah b. Übey b. Mâlik’tir. Abdullah’ın asıl adı

68 İbn Hişam, Sîret, II, 108; Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 134; Belâzurî, Ensâbü’l-Eşrâf, I, 325; Köksal,

XVI, 417; Hatipoğlu, Nihat, Asr-ı Saâdet’te Müşrik ve Münâfık Liderler,75; Schaade, A, “Abdullah

b. Übey b. Selûl”, İA, İstanbul 1940, I, 43.

69 Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 134; İbn Sa’d, Tabakât, III, 540; Köksal, XVI, 417; Sezikli, 21.

70 Uğur, Mücteba, “Cemîle bint Übey b. Selûl", DİA, İstanbul 1993, VII, 328-9.

71 İbn Sa’d, Tabakât, III, 540; Vakıdî, Kitabu’l-Meğâzi, I, 177; Köksal, XVI, 425.

72 Ahmed b. Hanbel, Musned, I, 260; Sönmez, Mehmet Ali, “Evs b. Havlî", DİA, İstanbul 1995, XI,

543.

Page 20: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

20

el-Hubâb idi. Hz. Peygamber ona Abdullah adını verdi. Abdullah, Hicret’ten hemen

sonra İslâmiyet’e girdi. Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına katıldı. İbn Kesîr, Hz.

Peygamber Bedir’e giderken Medine’de yerine vekil olarak Abdullah b. Abdullah b.

Übey b. Selûl’ü bıraktığını rivayet etmektedir. Belâzurî, Abdullah’ın Hicrî 60 yılında

Medine’de öldüğü rivayetinin yanında, 38 yaşında Hz. Ebû Bekir döneminde Cüvâsâ

savaşında Bahreyn’de şehit olduğu rivayetinin de olduğunu belirtmektedir.73

Abdullah ile ilgili edindiğimiz diğer rivayetleri de göz önünde bulundurduğumuz

zaman ikinci rivayetin daha isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

2- Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Yesrib’de Liderliğine

Hazırlanışı

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Evs ve Hazrec kabileleri Yesrib’de

Yahudiler’in baskısına maruz kalmıştı. Gassânîler’in lideri Ebû Cübey’den destek

alan Evs ve Hazrec kabileleri Yahudiler’in varını yokunu ellerinden aldı. Yahudiler’i

şehrin dışına çıkardılar. Yahudiler Yesrib’in dışında kaleler ve barınaklar inşa ederek

buralarda uzun yıllar yaşadılar. Bundan sonra Yahudiler iki Arap kabilesi arasındaki

rekabeti körüklemeye başladılar. Onları yüz yirmi yıl sürecek kardeş kavgalarına

73 Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 123-4; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, III, 481; Sezikli, 21.

Page 21: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

21

ittiler. Arap tarihinde iki kardeş kabile arasında bu kadar uzun süren ve birçok savaşa

yol açan başka çarpışmaya rastlanmamıştır.74

Bir asırdan fazla süren ve Hz. Peygamber’in Yesrib’e Hicret’inden beş yıl önce

sona eren bu amansız kardeş savaşlarını Abdullah b. Übey b. Selûl’ün liderliğe

hazırlanışı açısından incelemeyi gerekli gördük. Evs ve Hazrec harplerinin ilki

Vak’a-i Sümeyr’dir. Bu savaşa Evs kabilesinden Sümeyr adında biri sebep olduğu

için bu adı almıştır. Ardından, Yevmü’r-Rehâbe ve Kâ’b b. Amr savaşları

yapılmıştır. Dördüncü kardeş savaşı ise Yevm-i Serâre’dir. Bu savaşta, Abdullah b.

Übey b. Selûl Hazrec’in komutanı idi. Abdullah b. Übey b. Selûl burada Evs’i

yenmeyi başarmıştır. Ardından Dîk, Hâtıb ve Fâriğ adıyla bilinen üç savaş daha

yapılmıştır. Sonra Ficar savaşlarının ilki Yevmü’l-Fürs’te Evsliler’in rehinelerinden

birinin Hazrecliler’ce öldürülmesi üzerine İkinci Ficar savaşı patlak verdi. Bu savaşa

Yevmü’l-Hadâık savaşı denir. Bu savaşı Abdullah b. Übey b. Selûl planladı.

Abdullah b. Übey b. Selûl bunu hile ve tuzakla kazandı. Evs’in komutanı Ebû Kays

b. Eslet’i bıçakla yaraladı. Köşeye sıkışan Evsliler Mekke’den yardım istemek

zorunda kaldı. Mekke’den Ebû Cehil yardımı kabul etti fakat ağır şartlar ileri sürdü.

Şartları ağır bulan Evsliler geri dönüp Yesrib’deki Benû Kureyzâ ve Benû Nadîr

Yahudileri’yle ittifak kurdu. Hazrec kabilesinden Amr b. Numan, Yahudi bir

rehineyi öldürdü. Bu durum ikinci Ficar savaşına sebep oldu. Bunu fırsat bilen

Evsliler Yahudiler’in de desteğini alarak Hazrecliler’e savaş açtı. Bu savaşa bazı

Evsliler ve Hazrecliler katılmadı. Bu katılmayanların arasında Abdullah b. Übey b.

74 Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 22; Eyüp Sabri Paşa, Mir’ât-ı Haremeyn, 142-3; Köksal, VIII, 46-47;

Sarıçam, 103; Bozkurt, Nebi, “Medine”, DİA, İstanbul 2003, XXVIII, 306; Algül, Hüseyin, “Evs”,

DİA, İstanbul 1995, XI, 541-542; Önkal, Ahmet, “Hazrec”, DİA, İstanbul 1988, XVII, 143-144.

Page 22: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

22

Selûl de vardı. Yevm-i Hadâik savaşından sonra Abdullah b. Übey b. Selûl tarafsız

kalmış, bu sayede hem Evsliler’in hem de Hazrecliler’in sevgisini kazanmıştı.

Abdullah b. Übey b. Selûl, kendi kabilesinden olan Amr b. Numan’ın bir rehineyi

öldürmesine çok kızdı. Ona “Sen gaddarlık ettin.” diyerek tepki gösterdi. Bu söz

ortamı yumuşattı. Abdullah b. Übey b. Selûl Evsliler’in desteğini almış oldu. Bunun

üzerine Evsliler, Hazrecliler’in tüm esirlerini serbest bıraktı.75

İkinci Ficar savaşından sonra Rubey savaşı yapıldı. Bu savaşın ardından on

birinci ve son kardeş savaşı olan meşhur Buâs76 savaşı oldu. Hicret’ten beş yıl önce

vuku bulan bu savaş kardeş savaşlarının en kanlısıdır. Buâs savaşı 617 yılında

meydana geldi. Buâs savaşı, Yesrib’den iki fersah uzaklıkta Kureyzâoğulları

topraklarının sınırları içinde, Buâs denilen yerde yapıldı. Savaşın sebebi ise, Evs

kabilesine mensup birinin, Hazrec’e sığınan bir yabancıyı öldürmesidir. Hazrecliler

töre ve geleneklerden dolayı yabancıyı öldüreni idam ettiler. Bu idama Evsliler karşı

çıkarak Hazrecliler’e savaş açtı. Evs kabilesinin komutanı Hudayr el-Ketâib,

Hazrecliler’in ise Amr b. Numan el-Beyâzî idi. Evs kabilesi, müttefiki olan Benû

Nadîr ve Benû Kureyzâ Yahudileri’nin desteğini aldı. Bunun üzerine Hazrecliler de

Benû Kaynukâ ile anlaştı. Buâs savaşı beş yıl sürdü. Yapılan savaşta çok insan

öldürüldü. Her iki kabilenin birçok önde geleni öldü. Hazrec’in komutanı, Amr b.

Numan el-Beyâzî aldığı bir ok yarasıyla öldü. Evs kabilesi bu savaşta galip geldi.

75 Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 22; Eyüp Sabri Paşa, Mir’ât-ı Haremeyn, 310; Çağatay, İslâm Öncesi

Arap Tarihi, 97; Sezikli, 21-22; Sarıçam, 104; Ermemiş, 23; Önkal, Ahmet, “Hazrec”, DİA, İstanbul

1988, XVII, 143-144; Algül, Hüseyin, “Evs”, DİA, İstanbul 1995, XI, 541-542; Bozkurt, Nebi,

“Medine”, DİA, İstanbul 2003, XXVIII, 306; Elmalı, Hüseyin, “Hassân b. Sâbit”, DİA, İstanbul

1997, XVI, 399.

76 Çubukçu, Asri, “Buâs”, DİA, İstanbul 1992, VI, 340.

Page 23: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

23

Evsliler, İkinci Ficar savaşı olan Yevm’ü Hadâık savaşında kendi adamlarının

ölümüne sebep olan Amr b. Numan el-Beyâzî’yı öldürerek intikamlarını aldılar. Evs

kabilesinin Hârise kolu bu savaşta tarafsız kalmıştır.77

Bu arada Hz. Âişe’nin rivayet ettiği bir hadise yer vermek uygun olacaktır.

Allah, Buâs savaşıyla peygamberine ortam hazırlamıştır. Şöyle ki, Buâs’tan sonra

Evs ve Hazrec kabileleri dağılmış, kabilenin önde gelenleri öldürülmüş veya

yaralanmıştı. Adeta Medine’nin bir reise ihtiyacı vardı o da Hz. Peygamber idi.78

Abdullah b. Übey b. Selûl ve yandaşları Buâs’ta tarafsızlığını ilan ederek

savaşa katılmadılar. Abdullah b. Übey b. Selûl bu savaşta ve İkinci Ficar savaşında

tarafsız kalarak iki kabilenin de sempatisini kazandı. Bu tavırlarıyla Evs ve Hazrec’in

liderliğine yükselme durumuna geldi.79

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün liderlik durumuna şu hadise de ışık tutmaktadır.

Hz. Peygamber, hicretin ilk günlerinde evinde hasta yatan Sa'd b. Ubâde’nin

ziyaretine gitti. Yolda Abdullah b. Übey b. Selûl’le karşılaştı. Onu ve

beraberindekileri İslâm’a davet etti. Abdullah b. Übey b. Selûl, Hz. Peygamber’e

tebliğini kendini Medine’ye davet edenlere yapmasını istedi. Hz. Peygamber de

77 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 6-7; Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 161-2; Çağatay, İslâm Öncesi

Arap Tarihi, 97-8; Köksal, VIII, 46-7; Sezikli, 22; Sarıçam, 104-5; Önkal, Ahmet, “Hazrec”, DİA,

İstanbul 1988, XVII, 143-144; Algül, Hüseyin, “Evs”, DİA, İstanbul 1995, XI, 541-542; Bozkurt,

Nebi, “Medine”, DİA, İstanbul 2003, XXVIII, 306; Çubukçu, Asrı, “Buâs”, DİA, VI, 340.

78 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 6–7.

79 Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 161-2; Hattab, Abdulmuiz, A’dâu’n-Nebî, 43; Çağatay, İslâm

Öncesi Arap Tarihi, 97-8; Sezikli, 22.

Page 24: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

24

kendine söylenenleri Sa'd b. Ubâde’ye anlattı. O da: “Ya Resulullah, onun kusuruna

bakma, sen bize gelmeden önce biz onu krallığa hazırlıyorduk. Onun için Yahudi

sanatkârlara işlemeli tacının ve giysisinin boncuklarını dizdiriyorduk. Bundan dolayı

senin, onun krallığına gölge düşürdüğüne inanıyor. Tepkisi de bu yüzdendir. Lütfen

onun kusurunu mazur gör.” dedi.80

Müreysî olayından sonra inen âyet81 dolayısıyla Razî’nin kısaca dediği gibi

Abdullah b. Übey b. Selûl, cüsseli, iri yapılı, uzun boylu, yakışıklı, güzel konuşabilen

biri idi. Hz. Peygamber, o konuştuğunda onu dikkatle dinlerdi.82 Buradan da

anlaşılıyor ki Abdullah b. Übey b. Selûl’ün kişilik vasıfları da liderliğe uygun idi.

Yine Abdullah b. Übey b. Selûl Yahudiler’in özellikle Kaynukâlılar’ın

antlaşmalısı idi. Medine’den çıkarılışlarında onları açıkça savunmuş hatta

Kaynukâlılar’ın Hz. Peygamber tarafından öldürülmesine engel olmuştu.83 Bu olay

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Medine’deki Araplar’ın lideri olduğunun Yahudiler’ce

de kabul edildiğini göstermektedir.

Abdullah b. Übey b. Selûl, Mekke ileri gelenlerince de lider olarak kabul

ediliyordu. Hz. Peygamber’in Hicret ettiğini haber alan Mekke müşrikleri, Abdullah

80 İbn Hişam, Sîret, II, 304; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, XI, 71-2; Köksal, VIII, 254; Sezikli, 36;

Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140.

81 Münâfikûn:63/4; “Sen, o münâfıkları gördüğün zaman, belki kalıpları, gösterişleri hoşuna gider.

Söz söylemeye başlarlarsa sözlerini dinlersin.”

82 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XXI, 499.

83 İbn İshak, 369; Vakıdî, Kitabu’l-Meğâzi, I, 177; İbn Hişam, Sîret, III, 67; İbn Sa’d, Tabakât, II, 19;

Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 342.

Page 25: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

25

b. Übey b. Selûl’e mektup göndererek Hz. Peygamber’i kendilerine teslim etmesini

ondan istediler.84

Tam bu noktada şu soru akla gelebilir. Eğer Abdullah b. Übey b. Selûl tüm

Yesrib tarafından kabul edilen Yesrib Arapları’nın lideri idiyse neden Evs ve Hazrec

kabilelerinin bazı önde gelenleri Mekke’ye gelip Hz. Peygamber’i kendilerine ortak

bir lider olarak kabul ettiler? Bu soruya yanıtımız şudur: Yesrib’de Yahudilik yaygın

olduğundan Yesribliler Yahudilik’te de olduğu gibi kutsal dinin birleştirici

özelliğinin olduğunu biliyorlardı. Zaten Yesribli Araplar’ın Mekkeli peygamber ile

anlaşmalarının bir sebebi de Yahudiler’in bunlara “Bizden bir peygamber gelecek ve

siz müşrikleri buradan kovacaktır.” sözleriyle baskı yapmalarıdır.85 Dolayısıyla

Yesribliler Hz. Peygamber’in şahsında dininin birleştiriciliğinden faydalanmak

istiyorlardı. Buna en güzel örnek Mustâlıkoğulları seferi dönüşündeki Müreysî

olayında Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Muhacirler’le Ensar’ı birbirine düşürmeye

yönelik tavrıdır. Bu olayda Hz. Ömer’in Abdullah b. Übey b. Selûl’ü öldürtmek

istediğini duyan Ensar’dan bir topluluk, Zeyd b. Erkam'a gelerek: "Sen kavminin

büyüğünün, söylemediği şeyleri söyledi, demekle ona zarar verdin. Akrabalık

bağlarını kopardın." dediler.86 Bu olayda Abdullah b. Übey b. Selûl’ün hala önde

gelen sahâbilerin de nazarında, kendi kavimlerinin lideri olarak kabul edildiği

görülmektedir.

84 Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 235; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul

1988, I, 140.

85 Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 162.

86 Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 522; Sezikli, 113.

Page 26: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

26

II. BÖLÜM

ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN,

HZ. PEYGAMBER VE SAHÂBEYLE MÜNASEBETLERİ

Page 27: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

27

1. ABBAS B. UBÂDE’NİN ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’Ü AKABE

GÖRÜŞMESİNE BEKLEMESİ

Yesrib’de iki Arap kabile arasında çıkan amansız kavgada Evs kabilesinden

birkaç kişi Hazrec kabilesine karşı kendileriyle ittifak kurması için Mekke’ye

geldiler. Bu olay Mekke müşriklerinin Hz. Peygamber’e uyguladığı boykot

dönemine rastlamaktadır. Mekke eşrafı Evsliler ile askerî bir anlaşma yapmaya

yanaşmadı. Hz. Peygamber, bu heyetle görüşerek İslâm’ı kabul edip kendisini

himaye etmesini istediyse de onlar buna yanaşmadılar. Bu arada Buâs savaşı çıktı.

Bu savaşta Evsliler Hazrecliler’i yendi. Hz. Peygamber hac mevsiminde Yesrib’den

Mekke’ye gelen farklı farklı gruplarla görüştü. On altıncı görüşmesinde nihayet altı

kişilik bir heyet Müslüman oldu. Bu grup Hazrec kabilesine mensuptu.87 Bir yıl

sonra yine Akabe’de onu Hazrecli, ikisi Evsli toplam on iki kişilik bir grup Hz.

Peygamber’le buluşup, onu Yesrib’de himaye etmeyi kabul ettiler. Bu olaydan bir yıl

sonra 622’de yetmiş beş kişilik bir grup Hz. Peygamber’i Yesrib’e davet etmek için

buluştular.88

Abbas b. Ubâde,89 Akabe görüşmesine gelenlere: “Ey Hazrec topluluğu, niçin

biatleştiğinizi biliyor musunuz? ...” cümlesiyle başlayan uzun bir konuşma yaptı.

87 Hatırlatmakta fayda vardır ki Hz. Peygamber’in anne tarafından dedeleri Hazrec kabilesindendi. Hz.

Peygamber’in Medine’ye kabul edilmesinde bunun da etkisinin olduğu düşünülebilir. (Hamidullah,

İslâm Peygamberi, I, 163.)

88 İbn Hişam, Sîret, II, 89-92; Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 162-65; Hilmi, Şehbenderzâde

Filibeli Ahmed, İslâm Tarihi, I, 177. Canan, İslâm Tarihi, 202-3; Çağatay, 100 Soruda İslâm Tarihi,

156; Aşık, Nevzat, “Abbas b. Ubâde”, DİA, İstanbul 1988, I, 29.

89 Aşık, Nevzat, “Abbas b. Ubâde”, DİA, İstanbul 1988, I, 29.

Page 28: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

28

Abdullah b. Ebû Bekir’in görüşüne göre Abbas’ın sözünü böylesine uzatmasının

sebebi Abdullah b. Übey b. Selûl’ün bu toplantıya kavuşması için zaman kazanmak

veya toplantının ertesi güne ertelenmesini sağlayarak Abdullah b. Übey b. Selûl’ü de

toplantıya katılmasını sağlayıp bu işin dahada pekişmesini sağlamaktı.90

Bu olayda, Abbas b. Ubâde’nin Abdullah b. Übey b. Selûl’ü de aralarına

katmayı planladığı anlaşılmaktadır. Kendi liderlerinin iznini almak veya onun da bu

işte beraberliğini sağlamak Hicret’in daha sağlıklı olması açısından önemliydi.

Abdullah b. Übey b. Selûl’den habersiz gerçekleşen Hicret’in kendisi tarafından

sahiplenmesi güçleşmiştir.

2. HZ. PEYGAMBER’İN YESRİB’E İLK GELDİĞİNDE ABDULLAH B.

ÜBEY B. SELÛL’ÜN EVİNDE KALMAK İSTEMESİ

Hz. Peygamber, Yesrib’e ilk geldiğinde Abdullah b. Übey b. Selûl’ün evinin

önünden geçiyordu. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün evi, Benû Neccâr ile Benû Sâide

kabilelerinin evlerinin arasındaydı. Hz. Peygamber, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün

kapısının önüne geldiğinde onun evine girip oturmak istedi. Abdullah b. Übey b.

Selûl’den davet edilmeyi bekledi. Abdullah b. Übey b. Selûl evinin önüne kurulmuş,

bacağını bacağının üzerine atmış ve omuzuna şal giymiş vaziyette oturuyordu. Hz.

90 İbn Hişam, Sîret, II, 108; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, III, 250; Sezikli, 22.

Page 29: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

29

Peygamber’in oturma isteğini reddederek ona: “Git o seni davet edenlerin evinde

kal.” dedi.91

Bu olay, Abdullah b. Übey b. Selûl’den habersiz gerçekleşen Hicret’i

kendisinin istemediğini düşünebiliriz. Kavminin izin almadan Hz. Peygamber’i

Medine’ye davet etmesi onun Hz. Peygamber’i evine almamasının sebebi olabilir.

Ayrıca Mekke müşrikleriyle münasebetler konusunda göreceğimiz gibi, Mekke’nin

ileri gelenlerinin kulağına Akabe görüşmeleri haberi gidince onlar Abdullah b. Übey

b. Selûl’e bu olayın doğruluğunu sormuşlardı. Abdullah b. Übey b. Selûl: “Benden

habersiz, kavmim böyle bir şey yapmaz.” demişti. Ardından Hicret gerçekleşincede

her şey ortaya çıkmış bu defada Mekke müşrikleri, Abdullah b. Übey b. Selûl’ü

tehdit ederek Hz. Peygamber’le aralarına girmemelerini istemişti.92 Bu gelişmeler de

onun Hz. Peygamber’e tepkisine sebep oldu diyebiliriz.

Ayrıca Hz. Peygamber’in, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün evine gitmek

istemesinin sebebi, onun Medine’deki nüfuzuna ve makamına hürmet etmesidir.

91 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, III, 300; Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 192; Salim, İbrahim

Ali, en-Nifak ve’l-Munâfikûn fî’l-Ahdi Resulillah, 42; Köksal, VIII, 22; Sezikli, 31-32.

92 İbn Hişam, Sîret, II, 109; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, III, 252; Hamidullah, İslâm

Peygamberi, I, 170; Sezikli, 23.

Page 30: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

30

3. HZ. PEYGAMBER’İN ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’LE

KARŞILAŞMASI

Hz. Peygamber, Hicret’in ilk günlerinde, Medine’ye girişte, yolun sağ tarafını

tutup Hublâoğulları’nın evinin yanından geçerek, üzerine Fedek işi saçaklı kadifeden

palan vurulmuş bir merkebe binip, o sırada çocuk bulunan Üsâme b. Zeyd'i de

terkisine alarak Hâris b. Hazrecoğulları mahallesindeki evinde hasta bulunan Sa'd b.

Ubâde’yi ziyarete gitti.93

Abdullah b. Übey b. Selûl, evinin önünde oturuyordu. Yanında kavminden

birtakım kişiler ve Yahudiler’den bir grup bulunuyordu. Hz. Peygamber, Abdullah b.

Übey b. Selûl’ü görünce merkebinden inerek selam verdi. Bu arada merkebin

kaldırdığı toz grubu rahatsız etti. Abdullah b. Übey b. Selûl, kaftanıyla burnunu

kapatarak Hz. Peygamber’den toz kaldırmamasını istedi. Hz. Peygamber selam

verdikten sonra oturdu. Biraz Kur'ân-ı Kerîm okudu, onları Allah’ın dinine davet etti.

Oradaki topluluğa Cennet’i anlatıp onları Cehennem’den korkuttu.94

Abdullah b. Übey b. Selûl hiç ses çıkarmadan Hz. Peygamber’i dinledi. Hz.

Peygamber’in konuşması bitince de şunları söyledi: “Söylediklerin doğru ve

güzeldir, ama sen bizi rahatsız etme. Tebliğini sadece sana gelenlere yap. Sana

93 İbn Hişam, Sîret, II, 303-304; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 127; Salim, en-Nifak ve’l-Munâfikûn, 38;

Köksal, VIII, 253-254; Sezikli, 36; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul

1988, I, 139-140.

94 İbn Hişam, Sîret, II, 303-304; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 128; Namî, Zâhiru’n-Nifak 39; Koçyiğit,

Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 139-140; Köksal, VIII, 253-254;

Gölpınarlı, Abdulbâki, İslâm Tarihi, 81; Sezikli, 36.

Page 31: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

31

gelmeyenleri rahatsız etme.” Bu sözlerine o anda orada bulunan Hazrecli Abdullah

b. Revâha95 itiraz ederek şöyle dedi: “Hayır, Ya Resulullah, sen her zaman bizim

meclislerimize ve evlerimize gelebilirsin. Allah seni bize ikram etti. Bizi seninle

doğru yola iletti. Biz Kur'ân-ı Kerîm dinlemeyi çok severiz.” Bu itiraz Abdullah b.

Übey b. Selûl’ün kabilesinden birinin ona ilk muhalefetiydi. Abdullah b. Übey b.

Selûl, kavminden beklemediği bu karşılığı görünce teessürünü şu cümleyle dile

getirdi: “Ne zaman ki senin kölen senin hasmın olursa seninle güreş tutan kimse seni

yıkar. Hiç şahin kanatsız uçabilir mi? Kanatları kesilen kuş bir gün mutlaka düşer.”96

Hz. Peygamber bunun üzerine merkebine binip Sa'd b. Ubâde’nin evine gitti.

Hz. Peygamber’in moralinin bozuk olduğunu anlayan Sa'd b. Ubâde, ona bunun

sebebini sordu. Hz. Peygamber, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün sözlerini anlattı. Sa'd

b. Ubâde şunları söyledi: “Ya Resulullah, onun kusuruna bakma, sen bize gelmeden

önce biz onu krallığa hazırlıyorduk. Onun kral olması için Yahudi sanatkârlara

işlemeli tacının ve giysisinin boncuklarını dizdirtiyorduk. Bu yüzden o, senin onun

krallığına gölge düşürdüğünü zannediyor. Sana tepkisi de bu yüzdendir. Lütfen onun

kusurunu mazur gör.”97

Sa'd b. Ubâde’nin zikredilen görüşü Abdullah b. Übey b. Selûl’ün

münâfıklığının sebebi olarak yorumlanmaktadır. Bu görüşün onun bundan sonraki

95 Erdem, Sorgon, “Abdullah b. Revâha”, DİA, İstanbul 1988, I, 129-130.

96 İbn Hişam, Sîret, II, 303-304; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 128; Namî, Zâhiru’n-Nifak 39; Sezikli, 36;

Köksal, VIII, 253-254; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 139-

140.

97 İbn Hişam, Sîret, II, 304; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, XI, 71-2; Köksal, VIII, 254; Sezikli, 36;

Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140.

Page 32: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

32

Hz. Peygamber’e karşı tüm tepkilerinin sebebini oluşturduğunu belirtmektedirler.98

Onun her tepkisine bu düşüncenin sebep olduğunu belirtmek zor bir durumdur.

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün her olay karşısındaki tepkisinin ayrı ayrı sebebi

olabilir. Bu meseledeki tepkisi ise onun bu sözünü bir müşrik olarak söylediğini

söyleyebiliriz. Şayet münâfık olsaydı orada Hz. Peygamber’in sözlerini görünüşte de

olsa tasdik etmesi icap etmez miydi?

4. ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN ŞAİR EBÛ KAYS’IN İSLÂM’A

GİRMESİNİ ENGELLEMESİ

Ebû Kays,99 Evs kabilesinin şairi olarak bilinirdi. Haniflik ile ilgili şiirler

yazardı. Hz. Peygamber onu İslâm’a davet etti. O da Müslüman olmaya niyetlendi.

Abdullah b. Übey b. Selûl, Ebû Kays’la yolda karşılaştı ve ona Hazrecliler’den

korktuğunu söyleyerek onu tahrik etti. Böylece onu İslâmiyet’e girmekten alıkoydu.

Ebû Kays, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün telkiniyle bir yıl boyunca Müslüman

olmayacağın belirtti. Ancak bir yıl tamamlanmadan öldü. Bunun yanında Ebû Kays,

hastalanınca Hz. Peygamber ona birini göndererek, eğer Müslüman olursa ahirette

onun için şahitlik edeceğini vaat ettiğine ve onun bunu kabul ettiğine dair rivayetler

de vardır.100

98 İbn Hişam, Sîret, II, 304; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, XI, 71-2; Köksal, VIII, 254; Sezikli, 36;

Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140.

99 Çubukçu, Asri, “Ebû Kays”, DİA, İstanbul 1994, X, 175.

100 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, III, 240-241; Köksal, VIII, 88-89; Sezikli, 37; Çubukçu, Asri,

“Ebû Kays”, DİA, İstanbul 1994, X, 175.

Page 33: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

33

Burada Abdullah b. Übey b. Selûl’ün, insanların İslâm’a girmesini

engellemeye çalıştığını görüyoruz. Bu olay Abdullah b. Übey b. Selûl’ün başlangıçta

İslâm’a ve Hz. Peygamber’e karşı cephe aldığını göstermektedir. Onun bir müşrik

olarak insanların İslâm’ı kabul etmesini engellemeye çalıştığına şahit oluyoruz.

5. ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN MÜSLÜMAN OLUŞU VE

MESCİT’TE ONA ÖZEL KOLTUK HAZIRLANIŞI

Bedir zaferi (2/624), Medine’de halk üzerinde büyük etki yaptı. Bu galibiyet,

İslâm’a girmekte tereddüt eden insanların Müslüman olmasına sebep oldu. Abdullah

b. Übey b. Selûl’ün Müslüman oluşunun sebebi de, Bedir savaşının Müslümanlar’ın

lehine sonuçlanmasıdır.101

Abdullah b. Übey b. Selûl, Bedir zaferini (2/624), üstünlüğün Müslümanlar’a

yöneldiğini açıkça gösteren bir hadise olarak telakki edip: “Artık, bu zafer ve

galebenin ona (Hz. Peygamber’e) yöneldiğini açıkça gösteren bir olaydır.” diyerek

Hz. Peygamber’e, İslâmiyet üzerine biat edip Müslüman oldu.102

Bedir esirleri arasında Hz. Peygamber’in amcası Abbas b. Abdulmuttalib de

vardı. Medine’ye getirildiğinde, yırtılmış gömleğinin değiştirilmesi için gömlek

arandı. Abdullah b. Übey b. Selûl kendi gömleğini Hz. Abbas’a verdi. Kendisi iri

101 Buhârî, Sahîh, V, 87; Hattab, A’dâu’n-Nebî, 44; Köksal, IX, 208; Sezikli, 44; Koçyiğit, Talat,

“Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140.

102 Hattab, A’dâu’n-Nebî, 44; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140;

Köksal, IX, 208.

Page 34: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

34

yapılı uzun boylu biriydi. Ancak bunun gömleği Abbas’a oldu. Abdullah b. Übey b.

Selûl’ün, yaptığı bu jestle Müslümanlar’ın kalplerini kazanmak istediği yorumu

yapılmaktadır. Abdullah b. Übey b. Selûl ölünce, Hz. Peygamber de gömleğini ona

verdi. Hz. Peygamber gömleğini ona vermesinin bir sebebi de yukarıda bahsettiğimiz

olaydır.103

Abdullah b. Übey b. Selûl, Müslüman olduktan sonra Mescit’te onun

makamına hürmeten ona özel bir yer ayrıldı. Her cuma günü gelir o makamda

otururdu. Buna kimse itiraz etmezdi. Hz. Peygamber’in cuma günü hutbesinden

sonra Abdullah b. Übey b. Selûl ayağa kalkar: “Ey insanlar, Allah’ın aranızda

bulundurduğu, sizi onunla şereflendirdiği Resulünü dinleyiniz. Ona itaat ediniz.” der

otururdu.104

Bedir zaferinin İslâm’ı kabul etmekte tereddüt edenlerin şüphelerini izale

ederek Müslüman olmalarını sağlaması önemli bir olaydır. Abdullah b. Übey b. Selûl

de bu kişilerin en önemlilerinden biridir. Nüfuzlu bir kişinin Müslüman olması onun

dini benimseyerek gereğini yapması zaman alabilir. Geçmişte ufak tefek

kırgınlıkların yaşanması olayı daha da önemli kılmaktadır. Abdullah b. Übey b.

Selûl’ün arkasında bir kitle vardı. Bu grup onu liderleri olarak görmekteydi. Bu

kişilerin bir kısmının da müşrik olduğu düşünülürse bu dönemin çok hassas olduğu

daha iyi anlaşılabilir.

103 İbn Hişam, Sîret, IV, 270; Muslim, Sahih-i Muslim, VIII, 300; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, IV, 342;

Taberî, Tarih, II, 486; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, V, 118; Köksal, XVI, 419-20; Hatipoğlu,

82; Sezikli, 167.

104 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 92; Köksal, X, 251-252; Sezikli, 84.

Page 35: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

35

6. UHUD SAVAŞINDA ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN

BERABERİNDEKİLERLE ORDUDAN AYRILMASI

Uhud savaşının asıl sebebi Bedir savaşıdır. Çünkü Bedir savaşında Mekke

müşriklerinin önde gelenlerinin birçoğu, kardeşleri ve çocukları öldürüldü. Ebû

Süfyân başta olmak üzere Mekkeliler, Bedir savaşının intikamını almak istiyorlardı.

Bunun için hazırlıklara başladılar.105

Uhud savaşının sebebi konusunda Hamidullah şunları söylemektedir. Bedir

savaşından sonra Medine’de Müslümanlar’la Yahudiler’in arası bozuldu. Hz.

Peygamber, Yahudiler’le Medine’yi düşmana karşı beraber korumak için anlaştığı

halde bir grup Yahudi Mekke’ye giderek Kureyşliler’i Müslümanlar’la savaşmaları

için tahrik etti. Bunun en önemli delillerinden biri de, Medine’deki Yahudiler’in Hz.

Peygamber’le beraber Uhud savaşında Medine’yi korumaları konusunda anlaşmalı

olmalarına rağmen Yahudiler’in, bu antlaşmanın cumartesi günü akdedildiğini

bahane ederek savaşa katılmamalarıdır.106

Hz. Peygamber, Medine’ye Hicret ettiği zaman Evs kabilesinin lideri

Hırirsiyan Rahip Ebû Âmir107 idi. Ebû Âmir, Hicret’ten sonra Evs kabilesinden yüz

105 İbn İshak, 376; İbn Sa’d, Tabakâtu’l-Kebîr, II, 25; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 186; İbnü’l-Esîr, el-

Kâmil fî’t-Tarih, II, 142; İbn Seyyidinnâs, Uyûnü’l-Eser Fî Fünûni’l-Meğâzî ve’s-Siyer, II, 2;

Doğrul, Ömer Rıza, Büyük İslâm Tarihi, I, 259; Gölpınarlı, Abdulbâki, İslâm Tarihi, 88; Hasan,

Hasan İbrahim, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi, I, 149; Köksal, X, 50-51; Sarıçam, 141.

106 Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 253.

107 Rahip Ebû Âmir: Abdullah b. Übey b. Selûl’ün halasının (teyzesinin) oğludur. Evs kabilesinin

lideri olan Ebû Âmir’in şeceresi şöyledir: Abd-i Amr b. Seyfî b. Numân. Benû Dubey’e b. Zeyd’den

biridir. Uhud savaşında şehit olan ve “Ğasiletu’l-Melâike” olarak sıfatlandırılan Hanzala’nın

Page 36: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

36

elli kişiyle beraber Mekke’ye gitti. Hz. Peygamber’i Medine’den çıkarmak için fırsat

kolluyordu. Uhud savaşında grubuyla beraber o da savaşa katıldı. Ebû Süfyân’ı bu

savaşa ikna etmede Ebû Âmir ’in de rolü oldu. Ebû Âmir ; “Ben Medine’ye gidip

Evsliler’i çağırsam hepsi bana tabi olur.” dedi. Uhud meydanında Evsliler’i kendi

safına çağırdığında onu dinleyen olmayınca, “Benim kavmime bir şeyler olmuş.”

dedi.108

Mekke müşriklerinin savaş hazırlığı yaptıklarını Mekke’de bulunan Abbas b.

Abdulmuttalib, Hz. Peygamber’e gizlice haber verdi.109 Hz. Peygamber, önde gelen

sahâbilerden oluşan bir grubu topladı. Durumun değerlendirilmesi için onların

görüşünü sordu. Kendisi Medine’de kalıp savunma savaşı yapılmasını istedi. İlk

defa Abdullah b. Übey b. Selûl’ü çağırarak onun da görüşünü sordu. O da Hz.

Peygamber’e yakın olan şu fikri ileri sürdü: “Ya Resulullah, Medine’de kal. Sakın,

onlara karşı çıkma. Çünkü vallahi, biz ne zaman, düşmanımıza karşı Medine’yi

dışardan savunmuşsak, musibet ve mağlubiyete uğramışızdır. Ne zaman,

düşmanımız, Medine’ye girip bizimle çarpışmışsa, muhakkak onları yenmişizdir. Ya

Resulullah, sen onları buyurduğun gibi kendi hallerine bırak. Onlar oldukları yerde

babasıdır. Ona bu oğlundan dolayı Ebû Hanzala da denir. Ebû Âmir, Yesrib’de bilinen en meşhur

Hırirsiyan’dır. Cahiliye devrinde rahiplik etmiş ve rahipliğin simgesi olan kıldan yapılmış elbise

giymiştir. Hz. Peygamber Medine’ye Hicret edince, Ebû Âmir’de grubuyla beraber Mekke’ye gitti.

Müşriklerle beraber Uhud savaşında Hz. Peygamber’e karşı savaştı. Mekke’nin fethinden sonra

Taif’e gitti. Oranın da fethinden sonra Şam’a gitti ve orada öldü.( İbn Hişam, II, 310; Doğuştan

Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I, 401-2)

108 İbn Sa’d, Tabakât, II, 25; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 143; Doğrul, Büyük İslâm Tarihi, I,

261; Sezikli, 70-71.

109 Doğrul, Büyük İslâm Tarihi, I, 260; Hasan, I, 149; Sarıçam, 142.

Page 37: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

37

kalır, üzerimize gelmezler. Kendileri için çok kötü ve zararlı olan bir yerde kalmış

olurlar. Eğer üzerimize gelecek olurlarsa, erkekler onlarla yüz yüze çarpışırlar. Kadın

ve çocuklar da damlardan onların üzerine taş yağdırırlar. Eğer Medine’ye

saldırmadan dönüp giderlerse, umduklarına eremeden, bir şey elde edemeden,

geldikleri gibi dönüp gitmiş olurlar” dedi. Muhacirler’le Ensar’ın büyüklerinden

çoğunun kanaati de böyle idi.110

Bu günlerde Hz. Peygamber bir rüya gördü. Rüyasında, kılıcında bir delik

açıldığını, yanında bir sığır boğazlandığını ve elini zırhının cebine koyarak

koruduğunu gördü. Hz. Peygamber bu rüyayı: “kılıcındaki gediği; ehl-i beytinden

birinin şehadeti, dananın boğazlanmasını; ashâbından bir kısmının şehit olması, zırhı

da Medine” olarak tabir etti. Hz. Peygamber’in Medine’yi içerden savunma fikrinde

bu rüyanın da etkisi olmuştur.111

Ensar’dan bazı gençler ise: “Ya Resulullah, vallahi, cahiliye devrinde bile

onların Medine’ye üzerimize yürümelerine meydan verilmemişti. İslâmiyet devrinde

onların Medine’ye, üzerimize yürümelerine nasıl müsaade edilir?” dediler. Gençler,

şehrin içinde kalıp dışarı çıkılmadığı zaman, Mekke’den gelen müşriklere karşı,

Müslümanlar’ın korktuğu durumunun ortaya çıkacağına işaret ettiler. Ayrıca,

110 İbn İshak, 378-79; İbn Hişam, Sîret, III, 87; İbn Sa’d, Tabakât, II, 26; Buhârî, Sahîh, V, 93;

Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 187; Belâzurî, Ensâbül’l-Eşrâf, I, 381-2; Ya’kûbî, Tarihu’l-Ya’kûbî, II,

35; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 375; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 28-29;

İbn Seyyidinnâs, Uyûnü’l-Eser Fî Fünûni’l-Meğâzî ve’s-Siyer, II, 3; Köksal, X, 57,64-5.

111 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 187.

Page 38: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

38

düşmanın Medine’yi muhasara etmesine bile Müslümanlar’ın gönlü razı değildi.

Görüşmenin sonunda Medine’nin dışardan savunulacağı kararı çıktı.112

Şehrin dışında savaşalım diyen gençler, ertesi gün Hz. Peygamber’e gelerek;

“Ya Resulullah, sizi şehrin dışına çıkalım diye zorladık, bunu yapmamalıydık.”

diyerek Hz. Peygamber’den özür dilediler. Hz. Peygamber artık kuşanmıştı ve

şunları söyledi; “Bir peygamber zırhını giydiyse savaşmadan onu çıkarmaz.”113

Hz. Peygamber, Şevval 3/ Kasım 624’te cuma namazını kıldıktan sonra bin

kişilik bir kuvvetle Uhud’a doğru yola çıktı. Yolda Şavt denilen yerde Abdullah b.

Übey b. Selûl: “Muhammed gençlerin sözüne uydu, benim sözümü dinlemedi,

kendimizi niçin Uhud’da öldüreceğimizi bilmiyoruz.” diyerek üç yüz kişilik

taraftarıyla Hz. Peygamber’in ordusundan ayrılarak Medine’ye döndü. Hz.

Peygamber’in ordusu yedi yüz kişi kaldı.114

112 İbn İshak, 378-79; İbn Hişam, Sîret, III, 87; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 187; Taberî, Milletler ve

Hükümdarlar Tarihi, IV, 375; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 28-29; Koçyiğit, Talat,

“Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140; Sarıçam, 143.

113 İbn İshak, 379; İbn Hişam, Sîret, III, 87; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 376; İbn

Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 29.

114 İbn İshak, 376-79; İbn Hişam, Sîret, III, 86-89; İbn Sa’d, Tabakât, II, 27; Buhârî, Sahîh, V, 95;

Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 186-190; Muslim, Sahih-i Muslim, VIII, 301; Taberî, Milletler ve

Hükümdarlar Tarihi, IV, 374-79; Taberî, Tarih-i Taberî, II, 392-393; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-

Tarih, II, 142-45; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 28-31; İbn Seyyidinnâs, II, 4; Hamidullah,

İslâm Peygamberi, I, 253-255; Gölpınarlı, İslâm Tarihi, 88; Doğrul, Büyük İslâm Tarihi, I, 259-261;

Hasan, I, 149-153; Köksal, X, 64-5; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I, 403; Canan, İslâm

Page 39: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

39

Müfessirler, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün ordudan ayrılışının bir delilinin de:

“Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden

ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir. O zaman içinizden iki takım bozulmaya

yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. İnananlar, yalnız Allah'a dayanıp

güvensinler.” (Âl-i İmrân:3/121-122). âyetlerinin olduğunu belirtmektedirler.115

Abdullah b. Amr b. Harâm,116 Abdullah b. Übey b. Selûl ve yandaşlarının

ordudan ayrıldığını görünce, yanlarına giderek onları şöyle uyardı: “Ey kavmim,

Allah, Hz. Peygamber’i düşmanlarıyla karşı karşıya getirdiği zaman onu yardımsız

bırakmamanız için sizi uyarmadı mı?” Abdullah b. Übey b. Selûl de: “Eğer sizin

savaşacağınızı bilsek, sizi elbette ki yardımsız bırakmayız. Fakat biz savaş olacağını

sanmıyoruz.” dedi.117

Müslümanlar Uhud savaşından dönüp Medine’ye geldiklerinde çoğu sahâbi

yaralı idi. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün oğlu Abdullah b. Abdullah b. Übey b. Selûl

de burnundan yara almıştı. Abdullah b. Übey b. Selûl, oğluna: “Eğer beni

dinleseydin bunlar başına gelmezdi.” dedi. Oğlu Abdullah ise: “Allah ve Resulü’nün

Tarihi, 275; Sezikli, 63-80; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I,

140; Sarıçam, 141-144.

115 Âl-i İmrân:3/121-122; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, VII, 35-41.

116 Kandemir, Yaşar, “Abdullah b. Amr b. Harâm”, DİA, İstanbul 1988, I, 86.

117 İbn İshak, 379; İbn Hişam, Sîret, III, 88; Taberî, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur'ân-ı Kerîm, II,

400-1; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 29; Kandemir, Yaşar, “Abdullah b. Amr b. Harâm”,

DİA, İstanbul 1988, I, 86.

Page 40: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

40

yaptığı her şeyde mutlaka bir hayır vardır.” dedi. Yine Abdullah b. Übey b. Selûl,

Uhud’da şehit olanlar için: “Eğer beni dinleselerdi ölmezlerdi.” dedi.118

Müfessirlerin, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün sözlerinden ve hareketlerinden

dolayı nazil olduğunu belirttikleri şu âyetlerin anlamını zikretmek yerinde olacaktır.

“İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu

da hem müminleri belirlemesi ve hem de münâfıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve

onlara: ‘Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz.’

denilmişti. Onlar ise: ‘Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan

gelirdik.’ demişlerdi. Onlar, o gün imandan çok küfre yakındılar. Kalplerinde

olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.

Kendileri oturup kaldıkları halde kardeşleri için: ‘Eğer bize uysalardı

öldürülmezlerdi’ dediler. Onlara de ki: ‘Eğer iddianızda doğru iseniz, kendinizden

ölümü uzaklaştırınız.’” (Âl-i İmrân:166-8) Âyetlerin tefsîrini ve olayın seyrini

tefsirciler genişçe açıklamışlardır.119

Müfessirler, yukarıda belirttiğimiz âyetlerin iniş sebebinin Uhud savaşı

olduğunu söylemektedirler. Âyette geçen “Sizin başınıza gelen Allah’ın izniyledir.”

cümlesini insanların tedbir alsa da almasa da engel olamayacağı bir takdir-i ilâhî

olarak yorumlamaktadırlar. “O gün onlar imandan çok küfre yakın idiler.” cümlesini

ise Abdullah b. Übey b. Selûl ve grubunun imandan tam çıkmadıklarını fakat küfre

yakın olduklarını belirtmektedirler. “Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı.”

118 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, VII, 189-96; Köksal, X, 236-237.

119 Âl-i İmrân:3/166-8; Taberî, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur'ân-ı Kerîm, II, 400-1; Râzî,

Mefâtîhu’l-Ğâyb, VII, 189-96; İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, IV, 1436-1439;

Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II, 462-464.

Page 41: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

41

cümlesine gelince, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün “Şayet savaş olacağını bilseydik

arkanızdan gelirdik.” sözünün gerçek niyetlerini ortaya koymadığını, gerçek niyetleri

ise Hz. Peygamber’den Bedir’in intikamını almak için bilenen Mekkeliler’le

karşılaşmamak olduğunu belirtmektedirler.120

Hz. Peygamber, Uhud savaşından döndüğünün ertesi günü düşmanı takip

etmesini ashâbına emretti. Yalnız Uhud’a katılmayanları Hamrâü’l-Esed seferine

almadı. Abdullah b. Übey b. Selûl: “Ben de hayvanıma binipde geleyim mi?” diyince

Hz. Peygamber: “Hayır sen gelme.” dedi.121

Uhud savaşı, Abdullah b. Übey b. Selûl için tam bir dönüm noktası olmuştur.

Medine’de yıllarca süren kabile savaşlarında komutanlık yapan nüfuzlu bir lider

konumundaki birinin fikrinin alınması oldukça yerinde bir karardır. Daha önce de

belirttiğimiz gibi Abdullah b. Übey b. Selûl Müslüman olduktan sonra ona fikrini

sorması makamına hürmeten Hz. Peygamber’in yaptığı güzel bir nezakettir.

Abdullah b. Übey b. Selûl’de tecrübelerine dayanarak Hz. Peygamber’in ve önde

gelen sahâbilerin o yönde fikir bildirdiği bir savunma şekli ortaya koymuştu. Ama

genç sahâbilerin Medine’yi dışardan savunalım fikri ağır basınca, istişarede bu yönde

karar çıkmıştı. Abdullah b. Übey b. Selûl bu kararı kabullenememiştir.

Abdullah b. Übey b. Selûl, üç yüz kişilik grubuyla birlikte Müslümanlar’la

beraber yola çıksa da yarı yolda geri döndü. Çünkü bir taraftan kendi kabilesi ile

öbür taraftan dostu Ebû Süfyân ve halasının oğlu Ebû Âmir’in yüz elli kişilik 120 Taberî, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur'ân-ı Kerîm, II, 400-1; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, VII, 189-96;

İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, IV, 1436-1439; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, II,

462-464.

121 Taberî, Tarih-i Taberî, II, 392-393; Köksal, X, 241; Sezikli, 400-401.

Page 42: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

42

grubuyla savaşma durumuyla karşı karşıya gelmiştir.122 Bu durumda kendisi için en

iyisi hiç savaşa katılmamaktı. Yolda Abdullah b. Amr b. Harâm’ın: “Sakın ordudan

ayrılmayın.” diye uyarmasına, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün: “Savaşılacağını

bilmiyorduk…” demesi bir bahaneden ibarettir. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün:

“Medine’de kalıp şehri içerden savunalım.” fikrine bir de bu açıdan bakılabilir.

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün baştan beri Medine’yi içerden savunalım

demesinde onun eğer şehrin içinde kalınırsa kendi grubunun fark edilmeyeceğini

düşündüğünü söyleyebiliriz. Böylece Abdullah b. Übey b. Selûl’ün hiçbir grubun

karşısında olmadığını ortaya koymaya çalıştığını belirtebiliriz. Hz. Peygamber,

meydan savaşına karar verip yola çıktığında eğer Abdullah b. Übey b. Selûl de

Müslümanlar’la beraber savaşsaydı halasının oğlu Ebû Âmir ve dostu Ebû Süfyân’la

savaşmak zorunda kalacaktı. Bu sebeptendir ki Abdullah b. Übey b. Selûl

“savaşılacağını bilmiyorduk” bahanesiyle yolda İslâm ordusundan ayrılmayı tercih

etmiştir.

Abdullah b. Übey b. Selûl eğer Müslüman olduysa Hz. Peygamber’in

ordusuyla beraber savaşmayı tercih etmesi gerekirdi. Ancak Abdullah b. Übey b.

Selûl, İslâm’a girmişti ama henüz –böyle zor durumda- tam olarak dinin gereğini

yerine getirecek kadar Müslümanlığı benimsememişti.

Abdullah b. Übey b. Selûl bu yaptıklarıyla münâfık oldu mu, olmadı mı?

Yukarıda belirttiğimiz gibi, münâfık olmak için kişinin zor durumda kaldığında

dinden çıkması gerekir. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün geri dönmesi dinden çıktığını

göstermemektedir. Elimizdeki kaynaklarda onun dinden çıktığını belirten hiçbir

bilgiye rastlamadık.

122 İbn Sa’d, Tabakât, II, 25.

Page 43: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

43

Müslümanlar da üç grubun arasında kaldı. Yahudiler, Müslümanlar’la beraber,

antlaşma gereği, Medine’yi savunmaları gerekirken savaşa gelmediler. Ebû Âmir,

yüz eli kişilik grubuyla Ebû Süfyân’ın ordusuna katıldı. Abdullah b. Übey b. Selûl

ise düşman sayısının üçte biri olan Müslüman askerinin üç yüz kişisi ile geride kalıp

Hz.Peygamber ve sahâbileri zor durumda bıraktı.

Bu konuyla ilgili olarak indiği rivayet edilen âyette Allah, olayı “nifak” olarak

nitelemiştir.123

7. ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN KOLTUĞUNUN MESCİT’TEN

ATILMASI

Abdullah b. Übey b. Selûl, Müslüman olduktan sonra Mescit’te onun

makamına hürmeten ona özel bir yer ayrılmasından bahsetmiştik. Her cuma günü

gelir ve o makamda otururdu. Buna kimse itiraz etmezdi. Hz. Peygamber cuma günü

hutbesinden sonra Abdullah b. Übey b. Selûl ayağa kalkar: “Ey insanlar, Allah’ın

aranızda bulundurduğu, sizi onunla şereflendirdiği Resulünü dinleyiniz. Ona itaat

ediniz” der ve otururdu. Uhud savaşından sonraki cuma hutbesinin ardından yine

kalkıp Hz. Peygamber’i tasdik etmek istedi. O anda birkaç sahâbi kalkıp Abdullah b.

Übey b. Selûl’ün kolundan tutup onu dışarı çıkardılar. Oturduğu koltuğu da

Mescit’ten attılar.124

123 Âl-i İmrân:166-168.

124 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 92; Köksal, X, 251-252; Sezikli, 84.

Page 44: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

44

Abdullah b. Übey b. Selûl bu olay karşısında: “Sanki ben büyük bir kabahat

işlemişim, kötü bir söz söylemişim, vallahi ben onun işini pekiştirmek için ayağa

kalkmıştım.” diyerek dert yandı.125

Burada Müslümanlar, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Uhud savaşından önce geri

dönmesine tepki göstermişlerdir. Abdullah b. Übey b. Selûl de sahâbenin tepkisinin

sebebini anlamamazlıktan gelerek, olayı farklı yönden yorumlamıştır. Bu da

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Müslümanlar’a karşı yanlış bir harekette bulunduğunu

fark ettiğini göstermektedir.

8. BENÛ MUSTALIK (MÜREYSÎ) GAZVESİ VE ABDULLAH B. ÜBEY

B. SELÛL’ÜN İÇ SAVAŞ ÇIKARMA TEŞEBBÜSLERİ

Hz. Peygamber, Benû Mustalık kabilesinin Medine’ye saldırmaya hazırlandığı

haberini aldı. Benû Mustalık gazvesi için hicretin altıncı yılının şaban ayında, Hz.

Peygamber, yerine Zeyd b. Hârise'yi vekil bırakarak yedi yüz kişilik bir orduyla

Medine’den yola çıktı.126

Şiblî, konuyla ilgili kısaca şunlara yer vermiştir: Bu gazve sıradan, küçük bir

gazve idi. Ama ganimet umuduyla daha önce hiç görülmedik sayıda münâfık

katılmıştı. Hz. Peygamber bu durumu göz ününde bulundurarak yola çıktığında bir

gün boyunca ters istikamet olan Şam’a doğru yol aldı. Ertesi sabah yönünü Benû

125 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 92; Köksal, X, 252.

126 İbn Hişam, Sîret, III, 399; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 520; İbn Kesîr, el-Bidâye

ve’n-Nihâye, IV, 266; Hasan, I, 165.

Page 45: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

45

Mustalık kabilesine çevirerek hızlıca düşmanın üzerine yürüdü. Dolayısıyla Benû

Mustalık’ta, savaştan ziyade münâfıkların çevirdiği entrikalar üzerinde

durulmuştur.127

Benû Mustalık gazvesi dönüşünde Müreysî suyunun başında ordu konaklarken

Muhacirler ile Ensar arasında münakaşa oldu. Cahcah ile Sinan b. Veber el-Cühenî

kuyudan su çekerken kovaları karıştı ve anlaşmazlık çıktı. Sinan, Abdullah b. Übey

b. Selûl’ün müttefiki idi. Cahcah, Sinan’a vurunca Sinan'ın yüzünden kan akmaya

başladı. Bu sırada Sinan: “Yetiş ey Ensar topluluğu!” diye bağırdı. Cahcah da:

“Yetişin ey Muhacir topluluğu!” diye bağırdı.128

Cahcah'ın, “Ey Kureyş topluluğu…” diye seslendiği sırada Abdullah b. Übey

b. Selûl, arkadaşlarından Mâlik, Dâis, Süveyd, Evs b. Kayzî, Muattıb b. Kusayş,

Zeyd b. Lusayd, Abdullah b. Nebtel ile beraber oturuyorlardı. Yanlarında henüz

küçük yaşta olan Zeyd b. Erkam da vardı. Abdullah b. Übey b. Selûl bu sesi duyunca

çok kızdı ve şöyle dedi: “Ey Evsoğulları, ey Hazrecoğulları, ben size, dostunuz ve

müttefikiniz Sinan b. Veber el-Cühenî’ye yardımcı olmanızı tavsiye ederim.” dedi ve

ardından şunları söyledi: “Muhacirler’in yaptıklarını gördünüz mü? Kendi

yurdumuzda bize galebe çaldılar, bizi tanımadılar. Eskilerin darb-ı meseli vardır:

Besle köpeği (semirt), yesin seni.” Ardından Abdullah b. Übey b. Selûl, sözlerine

127 Şiblî, Mevlana, Asr-ı Saâdet, I, 284.

128 İbn Hişam, Sîret, III, 400; İbn Sa’d, Tabakât, II, 32; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, IX, 229; Taberî,

Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 521; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 180; İbnu’l-Kayyim el-

Cevziyye, Zâdu’l-Meâd, III, 1220; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 268; İbn Seyyidinnâs, II,

93; Hasan, I, 166; Doğrul, I, 285; Köksal, XII, 44; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I, 404;

Sezikli, 111; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140.

Page 46: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

46

şöyle devam etti: “Yemin olsun, eğer Medine'ye dönecek olursak, izzetli ve kuvvetli

olan, zelil ve zayıf olanı şüphesiz Medine’den sürüp çıkaracaktır.”129

Abdullah b. Übey b. Selûl, bu sözlerin ardından kavmine dönerek şöyle dedi:

“Siz kendi elinizle bunu yaptınız. Onlara peşkeş çekip yurdunuzu bölüştürdünüz.

Şayet yüz vermeseydiniz, onlar da çekip giderlerdi.” Ensar’ın Müslümanlar safında

savaşa katılmalarını da başlarına kakan Abdullah b. Übey b. Selûl şöyle demişti:

“Onlar (Muhacirler) çoğaldı, siz azaldınız. Bu arada, tabi ki evlatlarınız da yetim

kaldı. Müslümanlar’ın Medine'den gitmeleri için Muhacirler’e zekât ve sadaka

vermeyin ki, dağılsınlar.”130

Buhârî, Zeyd b. Erkam’dan rivayet edilen bir hadisi şöyle zikretmektedir:

“Ben, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün yanındakilere söylediği -yukarıda bahsettiğimiz-

bütün sözlerini amcama anlattım. Amcam da bunları Hz. Peygamber'e iletti. Hz.

Peygamber beni çağırdı, ben de söylenenleri Hz. Peygamber’e anlattım. Hz.

Peygamber, Abdullah b. Übey b. Selûl ve arkadaşlarını çağırarak onları sorguya

çekti. Onlar da bunu inkâr ederek söylemediklerine yemin ettiler. Resulullah beni

yalanlayıp onları doğruladı. Bunun üzerine amcam da bana kızdı. Bu olay beni

129 İbn Hişam, Sîret, III, 400; Ahmed b. Hanbel, Musned, I, 318; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, IX, 229;

Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 521; İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 180; İbnu’l-

Kayyim el-Cevziyye, Zâdu’l-Meâd, III, 1220; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 268; Hasan, I,

166; Doğrul, I, 285; Köksal, XII, 44; Sezikli, 111, Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”,

DİA, İstanbul 1988, I, 140.

130 Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, V, 414; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 268; Namî, Ömer,

Zahiru’l-Nifak fî İtari’l-Mevazini’l-İslâmiyye, 51; Sezikli, “Münâfık-Hz. Peygamber Döneminde

Münâfıklar”, DİA, İstanbul 2006, XXXI, 568.

Page 47: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

47

fazlasıyla üzdü. Çok geçmeden Münâfıkûn sûresinin ilk âyetleri nazil olunca Hz.

Peygamber beni çağırdı ve: “Ey Zeyd, Allah seni doğruladı.” dedi.131

Hz. Peygamber, söylenenlere çok üzüldü, fakat durum hassas olduğunu bildiği

için onların üzerine gayet temkinli gitti. Olayı büyütmek istemedi. Hz. Peygamber’in

yanında Hz. Ömer de vardı. Hz. Ömer: “Ya Resulullah müsaade et de onu Abbâd b.

Bişr öldürsün.” dedi. Hz. Peygamber ise: “Ey Ömer, olmaz öyle şey, işin iç yüzünü

bilmeyen halk, Muhammed ashâbını öldürüyor diye konuşmaya başlarsa durum nice

olur.” dedi.132

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün oğlu Abdullah, babasının öldürülmesi teklifini

duyunca Hz. Peygamber’e gelerek: “Ya Resululah, Abdullah b. Übey öldürülecekse,

onu ben üstleneyim. Korkarım ki, öldürmeyi, benden başkasına emredersin de,

nefsim babamın katilinin halk arasında gezip dolaştığını görmeye beni bırakmaz,

tahammül edemeyip bir mümini öldürmüş olurum.” dedi. İbn Übey'in oğlu

Abdullah'ın bu sözlerine karşılık Hz. Peygamber: “Hayır, ona karşı yumuşak

davranırız, aramızda yaşadığı sürece onunla iyi geçiniriz.” dedi.133

Ensar'dan bir topluluk, Zeyd b. Erkam'a gelerek: “Sen, kavminin büyüğünün,

söylemediği şeyleri söyledi, demekle zulmettin. Akrabalık bağlarını kopardın.”

131 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, VIII, 93-4; Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, V, 415.

132 İbn Hişam, Sîret, III, 400; Müslim, Sahih-i Müslim, VIII, 297; Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, V, 417.

133 Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 524.

Page 48: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

48

diyerek Zeyd b. Erkam'ı sıkıştırdılar. Zeyd b. Erkam ise, işittiklerinin doğruluğunu

tekrar söyledi: “Vallahi İbn Übey'in söylediğini Rasulullah'a aynen ilettim.” dedi.134

Hz. Peygamber, bu olaya çok kızdı. Meselenin unutulup bastırılması için o

günün sıcak bir saatinde orduyu yola çıkardı. Useyd b. Hudayr, Hz. Peygamber’e

gelerek: “Ya Resulullah, hiç bu saatte orduyu yola çıkarmazdınız.” dedi. Hz.

Peygamber: “İbn Übey'in söylediğini duymadın mı? ‘Medine'ye dönünce, en aziz ve

kuvvetli olan, en zelil ve zayıf olanı Medine'den çıkaracaktır.’ demiş” dedi. Bunun

üzerine Useyd Hz. Peygamber'e şöyle dedi: "Ya Rasulullah, istersen sen, onu

Medine'den çıkarırsın. Asıl zelil ve zayıf olan odur. Aziz ve kuvvetli olan sensin. Ya

Rasulullah, İbn Übey'e iyilikle muamele et. Vallahi, sen bize geldiğin zaman, kavmi

ona krallık tacı hazırlamıştı. O, elinden çıkan saltanatını senin aldığını

sanmaktadır.”135

Müfessirler bu olayın ardından Münâfıkûn sûresinin ilk sekiz âyetinin nazil

olduğunu belirtmektedirler. İlgili âyetlerde genel olarak münâfıkların özelliklerinden

bahsettikten sonra konumuzla ilgili şu ibareler yer almaktadır: “O münâfıklar öyle

kimselerdir ki, 'Allah'ın Peygamberi yanındaki kimselere harcayıp yedirmeyin; ta ki

dağılıp gitsinler.' diyorlar. Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat

münâfıklar anlamazlar. Münâfıklar diyorlar ki, '(Eğer bu savaştan) Medine'ye bir

dönersek, kuvvet ve şerefi çok olan bizler, zayıf ve düşük olanı (müminler

topluluğunu) oradan çıkaracaktır. Hâlbuki kuvvet ve üstünlük Allah'ın, Resulünün ve

134 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, VIII, 93-4.

135 Hasan, I, 167.

Page 49: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

49

müminlerindir. Fakat münâfıklar bunu bilmez/er.”136 Bu âyetlerin geniş açıklaması

tefsîrlerde yer almaktadır.137

İnen âyetler yoruma gerek bırakmayacak kadar açık bir şekilde Abdullah b.

Übey b. Selûl’ün sözleriyle ilgilidir.138

Bu olaya kadar Abdullah b. Übey b. Selûl’e saygı duyan kabilesinden sahâbiler

artık bundan sonra ondan uzaklaşmaya başladılar. Hz. Peygamber’in, ona karşı

izlediği siyaset onu halkın gözünde bir kahraman yapmadan kendi kendinin değerini

halkın gözünde düşürmüş oldu.139

Uhud savaşından sonra bağları koparan Abdullah b. Übey b. Selûl, burada hem

liderliğine hem de konumuna yakışmayan bir tavır içine girmiştir. Muhacirler’i

böylesine aşağılaması onun dine karşı durumunu ortaya koymaktadır. Abdullah b.

Übey b. Selûl’ün bu tarz sözler sarf etmesi onun gerçek niyetini göstermektedir.

Böylece o daha önce bahsettiğimiz “münâfık” kelimesinin muhatabı olmuştur. İnen

âyetler de fazla söze hacet bırakmayacak kadar açıktır.

136 Münâfikûn:63/1-8.

137 Bkz.Taberî, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur'ân-ı Kerîm, VIII, 298-308; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb,

XXI, 495-504; İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, XIV, 7907-21; Elmalılı, Hak Dini

Kur’ân Dili, VIII, 64-75.

138 Taberî, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur'ân-ı Kerîm, VIII, 298-308; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XXI,

495-504; İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, XIV, 7907-21; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân

Dili, VIII, 64-75.

139 İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 181.

Page 50: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

50

Bir de bu olayla ilgili olarak indiği belirtilen âyetlerde münâfıklardan

bahsederken sıkça “akıl etmezler, bilmezler” diye hitapta bulunulması, Abdullah b.

Übey b. Selûl’ün sarf ettiği sözlerin ve yaptığı şeylerin ne kadar akıldan uzak

olduğunu göstermektedir.

Ayrıca Abdullah b. Übey b. Selûl’ün öldürülmesi gündeme gelince İbn

Übey’in oğlu Abdullah’ın: “Eğer babam öldürülecek ise onu ben öldürmeliyim.”

demesi o günün toplumundaki kabileciliğin ne kadar hassas bir çizgide olduğunu

göstermektedir.

9. İFK HADİSESİ VE ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN

YAPTIKLARI

İfk hadisesinde Abdullah b. Übey b. Selûl’ün rolünün tespiti için olaydan

kısaca bahsedelim: Hz. Peygamber, Mustalık (Müreysî) gazvesine (6/627),

beraberinde Hz. Âişe’yi140 de götürmüştü. Gazve dönüşünde Hz. Peygamber

konaklama emri verdi. Konak yerinde Hz. Âişe’nin başından bir olay geçti.

Olayı özetle Hz. Âişe’nin kendisinden dinleyelim: “Benû Mustalık gazvesine

Hz. Peygamber ile ben çıktım. Bu sefer, hicap âyeti indikten sonra idi. Bunun için,

ben hevdeç141 içinde taşınıyor, konak yerinde hevdeç içinde indiriliyordum. Bu

şekilde gittik. Hz. Peygamber gazvesini bitirip geri döndüğü ve Medine'ye yak-

140 Fayda, Mustafa, “Âişe”, DİA, İstanbul 1989, II, 201-2.

141 Hevdec: Deve üstünde taşınan kapalı bir mekândır. Hz. Peygamber’in hanımlar onun içinde oturup

sefere giderdi. Yükleyenler içindekinin kim olduğunun farkına varmazdı.

Page 51: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

51

laştığımız bir sırada konak yerine inip gecenin bir kısmını orada geçirdikten sonra

göç edilmesini bildirdi. Hareket emri verildiği zaman, ben hemen kalkıp bir

ihtiyacım için, ordugâhtan ayrıldım. Sonra hevdecimin yanına gelip de boynumu

yoklayınca, gördüm ki, Yemen boncuğundan dizilmiş gerdanlığım kopmuş. Hemen

geri dönüp gerdanlığımı aramaya başladım. Onu aramak beni alıkoydu. Benim

bindiğim deveye, beni hevdecin içinde sanarak, boş hevdeci yüklemişler, devenin

başını çekip gitmişler. Hevdecin içinde kimse bulunmadığının, boş olduğunun

farkına varmamışlar. Ben çok genç ve zayıf bir kadındım. Gerdanlığımı bulup

bulunduğum yere döndüğüm zaman, orada ne bir çağıran, ne de cevap veren vardı.

Herkes çekilmiş, gitmişti. Benim hevdecin içinde olmadığımı anlayınca, döner beni

aramaya gelirler sanıyordum. Elbiseme bürünüp otururken, gözlerimi uyku bürüdü.

Olduğum yerde uyuyakalmışım. Safvan b. Muattal ordunun arkasında kalıp, gecenin

sonunda benim bulunduğum yerde uyuyan bir insan karaltısı görerek yanıma gelmiş

ve beni görünce tanımış. Onun sesine uyandım, hemen yüzümü elbisemle örttüm.

Vallahi, o ne benimle bir tek kelime konuştu, ne de ben ondan istircâdan başka bir

kelime işittim. Safvan, binmem için, devesini bana yaklaştırdı. Ön ayağına basıp,

deveyi çöktürdü. Kendisi benden geriye çekildi, bin dedi. Ben de, deveye bindim.

Safvan, bindiğim devenin yularını elime vererek yola koyuldu. Orduya öğle sıcağı

basıp konakladıkları sırada yetişebildik.”142

142 Vakıdî, Kitabu’l-Meğâzi, II, 426-7; Buhârî, Sahîh, V, 117; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, VIII, 80-3; İbn

Seyyidinnâs, II, 3; İbn Şebbe, Amr b. Şebbe b. Abid, Tarihü’l-Medinetü’l-Münevvere, 349;

Makdisî, Abdulganî b. Abdulvâhid, Hadisü’l-İfk,16; Fayda, Mustafa, “Âişe”, DİA, İstanbul 1989, II,

201-2.

Page 52: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

52

Hadisenin seyrinde tam bu sırada bir nokta dikkatimizi çekti: Gecenin

yarısında yola çıkan ordu, ertesi gün öğle sıcağında konaklıyor. Bu geçen zamanda

Hz. Âişe’nin hevdecin içinde olup olmadığı hiç fark edilip araştırılmadı mı? Bunun

cevabını Taberî’nin Tarih’inde bulmaktayız: Bir müddet sonra Hz. Peygamber, Hz.

Âişe’yi yokladı ve onu yerinde bulamayınca Hz. Ali’yi geri yolladı. Yolda Safvan’a

ve Hz. Âişe’ye rastladı. Durumu sorup öğrendikten sonra geri dönüp Hz.

Peygamber’e olayı anlattı. Bir süre sonra onlar da konak yerine geldiler.143

Safvan, Hz. Âişe’yi orduya kavuştururken Abdullah b. Übey b. Selûl ve

beraberindeki grup bunları gördü. Abdullah b. Übey b. Selûl: “Kimdir bu?” diye

sordu. “Âişe'dir” dediler. Abdullah b. Übey: “Ne Âişe o adamdan dolayı kurtulur, ne

de o adam Âişe'den dolayı kurtulur.” dedi.144

Burada Abdullah b. Übey b. Selûl, Hz. Âişe ile Safvan b. Muattal beraber

kalarak günah işlediklerini ve bu suçtan dolayı Allah’ın azabından

kurtulamayacaklarını söyleyerek onlar hakkında suizanda bulunmuştur.

Bu dedikodu başlangıçta pek duyulmamıştı. Medine’ye kavuştuktan sonra

başta Abdullah b. Übey b. Selûl olmak üzere Hassân b. Sâbit, Mıstah b. Üsâse ve

Hamne bint Cahş yaygara koparmış ve bu dedikodular günden güne yayılmıştı.145

143 Taberî, Tarih, II, 418.

144 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 274; İbn Şebbe, Tarihü’l-Medinetü’l-Münevvere, 349;

Köksal, XII, 64.

145 İbn Hişam, Sîret, III, 412; Makdisî, Hadisü’l-İfk,16; Fayda, Mustafa, “Âişe”, DİA, İstanbul 1989,

II, 202.

Page 53: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

53

Hz. Âişe diyor ki: “Ordu Medine’ye kavuşunca ben bir ay hastalandım.

İftiradan hiç haberim olmadı.146 Beni sormaya gelen Ümmû Mistah’tan tesadüfen

olayı öğrendim. Ben bu haberi duyunca daha da rahatsızlandım.147

Bu konuda vahiy gecikince Hz. Peygamber Mescid’e gidip hutbeye çıkıp

kısaca şunları söyledi: “Ailemi töhmet altında bırakan kimseler hakkında yapılması

gereken iş hususundaki görüşlerinizi bana açıklayınız. Allah'a yemin ederim ki ben

ailem hakkında ve onların zevcemi itham ettikleri kişi hakkında hiçbir kötülük

bilmiyorum. O benim evime, ben yanında olmaksızın hiç girmemiştir. Ne zaman bir

sefere çıktımsa, o da benimle birlikte çıkmıştır.” buyurduktan ve iftiracı Abdullah b.

Übey hakkında konuşacağı için mazur görülmesini istedikten sonra: “Ey

Müslümanlar ailem hakkındaki iftirasıyla beni üzüntüye düşüren bir adama karşı

bana kim yardım eder? Hâlbuki vallahi, ben ailem hakkında hayırdan başka bir şey

bilmiyorum. Onlar öyle bir adamın da adını ortaya attılar ki, ben onun hakkında da

hayırdan başka bir şey düşünemiyorum.” dedi.148

Bu konuşmada anlaşıldığına göre Hz. Peygamber, Safvan’ın ve Hz. Âişe’nin

suçsuz olduğunu düşünüyor. Hz. Peygamber, bunların iftiraya uğradığı

kanaatindedir. Kimin bunlara iftira attığını da bilmiyor. Müslümanlar’ın bu konuda

bildiklerini söylemelerini isteyerek olayın açığa kavuşmasını istiyor.

146 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, VIII, 82; Makdisî, Hadisü’l-İfk,25; İbn Şebbe, Tarihü’l-Medinetü’l-

Münevvere, 349.

147 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, XIII, 83; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 532; İbnü’l-Esir, el-

Kâmil fî’t-Tarih, II, 183; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 275; Makdisî, Hadisü’l-İfk,22.

148 İbn Hişam, III, 412; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 533.

Page 54: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

54

Bunun üzerine, Abduleşheloğulları’nın kardeşi Sa'd b. Muâz, ayağa kalkıp:

“Ya Rasulullah, bana izin ver onun boynunu vurayım. Eğer o Evs’ten ise, onun

hemen boynunu vurayım. Eğer Hazrec kabilesinden ise, bize emredersin, onun

hakkındaki emrini de yerine getiririz.” dedi.149

Bunun üzerine, Sa'd b. Ubâde ayağa kalktı. Kendisi Hazrec kabilesinin seyyidi,

ulu kişisi idi. Fakat kabile taassup ve gayretine kapılarak: “Allah'ın beka ve

ebediyetine yemin ederim ki sen yanılıyorsun. Sen onu öldüremezsin, öldürmeye güç

yetiremezsin. Eğer iftiracılar Evs kabilesinden olmuş olsalardı, onların boyunlarını

vurmak istemezdin ve böyle konuşmazdın. Sen bize Cahiliye devrindeki davayı

tutturmak, güttürmek, onu aramıza yeniden sokmak mı istiyorsun? Hâlbuki Allah

onu yok etmiştir.” dedi.150

Bunun üzerine, Useyd b. Hudayr ayağa kalktı ve Sa'd b. Ubâde'ye: “Allah'ın

beka ve ebediyetine yemin ederim ki sen yanılıyorsun. Vallahi, biz muhakkak onu

öldürürüz. Sen muhakkak münâfıksın ki, münâfıklar hesabına bizimle mücadele

ediyorsun.” dedi.151

İnsanlar birbirileriyle vuruşmaya kalkıştılar. Neredeyse Evs ve Hazrec

kabileleri arasında bir fitne kopacaktı. Hz. Peygamber, minberde ayakta durarak,

149 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 275-6; Makdisî, Hadisü’l-İfk, 27.

150 Age, IV, 275-6.

151 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 276.

Page 55: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

55

onları yatıştırmaya çalıştı. Nihayet sustular. Hz. Peygamber de sustu ve Hz. Ebû

Bekir’in evine gitti.152

Bu tartışmada şu kanaate varmaktayız: Evs kabilesinden Sa’d b. Muâz iftirayı

kimin attığını bilmiyor. Hz. Peygamber’den, iftiracının eğer kendi kabilesinden ise

kendilerine bildirmesini ve onu öldürebileceklerini belirtiyor. Hazrec kabilesinden

Sa'd b. Ubâde ise kimin iftira attığını bildiğini ima ederek Sa’d b. Muâz’a, eğer o

senin kabilenden olsaydı bu sözleri sarf etmezdin diyor. Adeta Sa’d b. Muâz’ın da

iftirayı kimin attığını belirtiyor. Bizce, Medine’de uzun bir süredir bu mesele

konuşulmaktadır. Herkesin konuştuğu böylesine önemli bir olayın failleri net bir

şekilde bilinseydi hemen olay büyümeden tedbir alınırdı. Mesele uzadığına göre

ağızlarda dolaşan iftiranın sahibi bilinmemektedir. Ama sahâbiler arasında, iftirayı

kimin attığı net bir şekilde bilinmese de bu işi alevlendirenin Abdullah b. Übey b.

Selûl olduğu bilinmektedir. İftirayı atan kişinin, körükleyen kişiyle aynı olmaması

durumunu da düşünebiliriz. İşin hukukî boyutu kimin iftirayı attığıyla ilgilidir ki bu

net olarak bilinmemektedir. Ama Uhud savaşından sonra şimşekleri üzerine çeken

Abdullah b. Übey b. Selûl bu olayda meseleyi yayan kişi konumunda olabilir.

Olaya son derece üzülen Hz. Peygamber konuyu istişare için Zeyneb bint

Cahş’ı, Zeyd b. Hârise’nin oğlu Üsâme’yi, Hz. Ali’yi, Hz. Osman’ı ve Hz. Ömer’i

çağırdı. Onlara konu ile ilgili görüşlerini sordu. Zeyneb ile Üsâme: “Ya Resulullah

biz Hz. Âişe hakkında hayırdan başla bir şey bilmeyiz.” dediler. Hz. Ali ise: “Ya

Resulullah, size kadın çok, sen onu boşayıp başkasıyla evlen derim ama siz yine de

152 Age, IV, 276.

Page 56: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

56

cariyeniz Berîre’nin153 de fikrini sorun, o doğruyu söyler.” dedi. Hz. Peygamber,

Berîre’yi çağırıp ona sordu. O da: “Vallahi, Âişe hakkında ancak hayır ve

iyilikbilirim. Âişe’de hiçbir ayıp bilmiyorum. Ancak ben hamurumu yoğuruyordum

ona hamuru beklemesini söylemiştin. O ise onu beklerken uyumuş, koyun da gelip

hamuru yemişti.” dedi. Sorulan cariyenin Berîre olmadığına dair rivayetler de vardır.

154

Bunun üzerine Hz. Peygamber, Hz. Âişe’nin yanına giderek ondan eğer bir

kötülük işlemiş ise tövbe etmesini istedi. Hz. Âişe dedi ki: “Allah’a yemin ederim ki

senin sözünü ettiğin şeylerden dolayı asla tövbe etmeyeceğim. Eğer ben böyle bir şey

yaptım desem sen beni tasdik edeceksin. Eğer ben böyle bir şey yok desem sen beni

tasdik etmeyeceksin. Öyleyse bana düşen Hz. Yusuf’un babası Hz. Yakub’un dediği

gibi: “Güzel bir sabırla sabredeceğim, sizin söylemekte olduğunuza karşı

kendisinden yardım dilenen yalnız Allah’tır (Yusuf,12/18)” dedim. Bunun üzerine

Hz. Peygamber daha oradan ayrılmadan Allah ona vahyetti.155

Müfessirler Hz. Âişe hakkında indiğini belirttikleri âyetlerde konumuzla ilgili

olarak şöyle buyrulmaktadır: “O uydurma haberi getirenler, içinizden bir zümredir...

153 Aşıkkutlu, Emin, “Berîre”, DİA, İstanbul 1992, V, 503-4.

154 İbn Hişam, III, 413; Buhârî, Sahih, V, 118; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 535;

Aşıkkutlu, Emin, “Berîre”, DİA, İstanbul 1992, V, 503-4.

155 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 184.

Page 57: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

57

Onlardan, günahın büyüğünü üzerine alan, yüklenen kimseye de büyük bir azap

vardır.”156

Müfessirler âyette geçen “günahın büyüğünü işleyen”den kasıt Abdullah b.

Übey b. Selûl olduğunu bildirmektedirler. “onlardan bir grup” tan kastın ise

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün etrafında toplanan münâfıklar olduğunu

belirtmektedirler.157

Râzî, “İnsanlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için

dünyada da ahirette de çetin bir azap vardır.”158 Âyetin açıklarken, “Bu çirkin

iftirayı yapana, duyduğunda sevinip yayılmasına katkıda bulunana ve onlarla

ortaklaşa iş yapan herkese belli ölçüde cezasını dünyada tatbik etmek gerekir.”

demektedir. Buna göre cezalandırılanlar arasında Abdullah b. Übey b. Selûl de

bulunmaktadır.159

Bunun üzerine Hz. Peygamber halkın yanına gidip hutbeye çıkarak inen

âyetleri okudu. Hz. Peygamber’in eşine onun nezdinde tüm Müslümanlar’a iftira

edenleri inen âyetler doğrultusunda cezalandırdı.

156 Nûr sûresi, 24/ 11-20. Taberî, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur'ân-ı Kerîm, VI, 116-30; Râzî,

Mefâtîhu’l-Ğâyb, XVI, 556-71; İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, XI, 5791-5810;

Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, V, 556-562; Esed, Muhammed, Kur'ân Mesajı Meal-Tefsîr, 708-9;

Ateş, IV, 1792-99.

157 Buhârî, Sahih, V, 120; Taberî, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur'ân-ı Kerîm, VI, 116-30; Râzî,

Mefâtîhu’l-Ğâyb, XVI, 556-71; İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, XI, 5791-5810;

Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, V, 556-562; Esed, 708-9; Ateş, IV, 1792-99.

158 Nûr sûresi:24/ 18-9.

159 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XXIII, 160.

Page 58: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

58

İftiracılar, Hassân b. Sâbit,160 Mıstah b. Üsâse ve Hamne bint Cahş idi.

Abdullah b. Übey b. Selûl bu iftirayı kurcalayan, ortaya çıkaran, açıklayan, yayan ve

derleyip toparlayan idi.161

İbn Übey Müslümanlar tarafından asıl suçlu olarak görülüyordu. Ancak Hz.

Peygamber onun öldürülmesini istemiyordu. Zira İbn Übey'in öldürülmesi, iç savaşın

fiilen başlaması demekti. Neticede, çıkan bu nifakı önleyebilmek oldukça güç bir işti.

Hz. Peygamber tatsızlık çıkmaması için uğraşırken Sahâbiler Abdullah b. Übey b.

Selûl’ü sorumlu tutuyordu. Münâfıklar ise bir kargaşanın çıkmasını istiyordu.162

Hz. Peygamber, âyetleri halka okuduktan sonra, iftirayı dilleriyle yaymakta en

ileri gidenlerden iki erkekle bir kadına hadd vurulmasını emir buyurdu. Mıstah b.

Üsâse ile Hassân b. Sâbit ve Hamne bint Cahş'a hadleri vuruldu.163 Fakat olayın asıl

planlayıcısı Abdullah b. Übey b. Selûl olduğu halde onun cezalandırılmamış olması,

son derece düşündürücüdür. Bu hususta iki ihtimal üzerinde durulmuştur.

Birinci ihtimal, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün bu işi gizlice planlamış ve

başkalarının kafasına sokmuş olmasıdır. Böylece kendisi arka planda kalmış,

kimsenin yanında bir şey söylememiş, iftira suçu şahitli sabit olmadığı için de

kendisine had cezası uygulanmamıştır.

160 Elmalı, Hüseyin, “Hassân b. Sâbit”, DİA, İstanbul 1997, XVI, 399-402.

161 İbn Hişam, III, 417; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 537.

162 Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 533; Sezikli, 123.

163 Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 533-539; İbnu’l-Kayyim el-Cevziyye, Zâdu’l-Meâd,

III, 1225; Köksal, XII, 75.

Page 59: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

59

İkinci bir ihtimal ise, Abdullah b. Übey b. Selûl münâfıkların lideri olduğu

için ona had uygulanması halinde, bir karışıklığa, toplumun biri birine düşmesine

sebep olacağı endişesidir. Yeni kurulmakta olan İslâm toplumunun genel menfaati

bunu gerektirmiştir. Politik bir yaklaşımla Abdullah b. Übey b. Selûl’ün

cezalandırılması uygun görülmemiştir.164

Bizce ikinci ihtimal zayıf bir durumdur. Hukukun üstünlüğü prensibini getirmiş

ve bu bağlamda “Suç işleyen kızım Fatıma da olsa cezalandırırım.” diyen bir

peygamberin suçlular arasında ayrım yapması ihtimal dâhilinde değildir.

10. HUDEYBİYE ANTLAŞMASINDA ABDULLAH B. ÜBEY B.

SELÛL’ÜN TAVIRLARI

Hz. Peygamber, gördüğü bir rüya üzerine sahâbeyle beraber, umre yapmak için

6/628 yılında Medine’den Mekke’ye gitmeye karar verdi. Müslümanlar Mekke’nin

17 km. batısında Hudeybiye denilen yerde konakladılar. Hudeybiye’de

Müslümanlar’la Mekke müşrikleri arasında bir antlaşma yapıldı. Bu antlaşmayla

Mekkeliler Müslümanlar’ı resmen tanımış oldular. Antlaşma gereği Müslümanlar

umre yapmadan geri döndüler.165 Abdullah b. Übey b. Selûl de bu umre yolculuğuna

katıldı.166

164 Karaman, 124.

165 Hamidullah, Muhammed, “Hudeybiye Antlaşması”, DİA, İstanbul 1988, XVIII, 297-8.

166 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XX, 178.

Page 60: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

60

Hudeybiye’de müşrikler daha önce davranıp Beldah’taki kuyuları tutunca

Müslümanlar Hudeybiye’de su sıkıntısı çektiler. Hararetin fazla olduğu ve su

sıkıntısının hat safhada olduğu anda sahâbiler Hz. Peygamber’e müracaat ettiler. Hz.

Peygamber, Naciye b. Â’cem’i çağırıp elindeki oku Sâmed çukuruna saplamasını

istedi. Naciye b. Â’cem oku çukura atınca çukurdan su çıkmaya başladı. Çukurdan

çıkan su ordunun ihtiyacını karşıladı. Çukurun etrafında Abdullah b. Übey b. Selûl

de vardı. Abdullah b. Übey b. Selûl o anda yanında bulunan Evs b. Havlî’ye: “Ben

bunun gibisini görmüşümdür.” dedi. Evs b. Havlî bunu Hz. Peygamber’e anlattı. Hz.

Peygamber, Abdullah b. Übey b. Selûl’ü çağırttı. Ey Ebû Hubab: “Bugün görmüş

olduğun şeyin benzerini nerede gördün?” diye sordu. Abdullah b. Übey b. Selûl:

“Hiçbir zaman bunun gibisini görmedim.” dedi. Hz. Peygamber: “O sözü niçin

söyledin?” dediğinde Abdullah b. Übey b. Selûl suçunu anlayıp özür diledi. Abdullah

b. Abdullah b. Übey b. Selûl de babasının bu durumunu öğrenince Hz. Peygamber’in

yanına gitti. Hz. Peygamber’e babasını affetmesini rica etti Hz. Peygamber de onu

affetti.167

Yine Abdullah b. Übey b. Selûl Hudeybiye'de yağan yağmur için: “Bu, güz

mevsimi yıldızının işidir. Şi'ra yıldızından dolayı bize yağmur yağdı.” demişti. Hz.

Peygamber bu sözü duyunca, bu sözün aslının olmadığını belirtti.168

Ayrıca Hudeybiye muahedesi yapılıp Müslümanlar Medine’ye dönünce

Abdullah b. Übey b. Selûl: “Peygamber’in rüyası nerede kaldı?” diye dedikodu

yapmaya başladı. “Vallahi, saçları ne kazıttık, ne küçülttük, ne de Mescid-i Harâm'ı

167 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XX, 178; Köksal, XIII, 152-3; Sezikli, 130.

168 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XX, 178-9; Sezikli, 132.

Page 61: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

61

gördük.” dedi.169 Müfessirler bu olay üzerine Feth: 48/27. âyetinin nazil olduğunu

bildirmektedirler. İlgili âyetlerde Hz. Peygamber’in rüyasının doğru çıktığından,

Müslümanlar’ın Mescid-i Harâm’a gireceğinden bahseder. Ayrıca bu âyetler

Müslümanlar’ı fetihle müjdelemiştir.170

Hudeybiye olayı, Hz. Peygamber’in gördüğü bir rüyadan hareketle

gerçekleştirilmiştir. Bu olayda susuz kuyuda suyun bulunması, beklenmedik bir

mevsimde yağmurun yağması ilginç durumlardır. Yapılan antlaşmanın maddeleri Hz.

Ömer ve Hz. Ali gibi sahâbilerce de eleştirilmiştir. Gerçekleşen olayların isabetliliği

yıllar sonra anlaşılan bir meselede Abdullah b. Übey b. Selûl’ün eleştirilerine bir

noktaya kadar hakverilebilir. Ama Abdullah b. Übey b. Selûl’ün tenkitlerinin dozu

kendi psikolojik durumuna uygun olsa da sahâbilerin eleştirilerinden daha serttir.

11. TEBÜK GAZVESİ VE ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN

BERABERİNDEKİLERLE ORDUDAN AYRILMASI

Hicretin dokuzuncu (Miladî: 630) senesinde meydana gelen Tebük seferi, Hz.

Peygamber’in katıldığı son gazvedir. Doğu Roma İmparatorluğu’nun, Şam’da

(Filistin hududunda) toplandığı ve Hırirsiyan Arap kabilelerinin de desteğini alarak

Müslümanlar’a karşı savaş hazırlığına başladığı haberi Medine’ye geldi. Hz.

Peygamber Mekke’ye ve diğer Arap kabilelerine haber göndererek İslâm ordusuna

asker yollamalarını istedi. Bunun yanında Hz. Peygamber, Elsem, Gıfâr, Cüheyne,

169 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XX, 179; Köksal, XIII, 212; Sezikli, 133.

170 Feth:48/27; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XX, 178; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, VIII, 126.

Page 62: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

62

Eşcâ, ve Süleym gibi bazı Arap kabilelerinin de katıldığı otuz bin kişilik bir ordu

hazırladı.171

Sefer yerinin uzaklığı, düşmanın güçlü oluşu, yaz mevsiminin en sıcak

günlerinde oluşu, kuraklık ve kıtlığın hat safhada oluşu, meyvelerin hasat döneminde

oluşu gibi durumlar savaşı zorlaştırıyordu. Bununla beraber serin ağaç gölgelerini

bırakıp aç, susuz ve sıkıntılı bir yola çıkmak çok zordu.

Hz. Peygamber her defasında savaşacağı yeri ve durumunu bildirmemesinin

aksine bu defa açık bir şekilde Tebük üzerine yürüyeceğini, gidilecek yerin uzak

olduğunu, kıtlığın olduğunu, havaların sıcaklığını, düşmanın çokluğunu bildirdi. Hz.

Peygamber’in farklı bir yol izlemesinin sebebi kalplerinde şüphe olanların

anlaşılması olarak da yorumlanmaktadır.172

Abdullah b. Übey b. Selûl, Hz. Peygamber’in ordusuna katılmayarak geri

kalanlarla birlikte geri kaldı ve: “Muhammed güç bir durumda, şiddetli sıcaklarla ve

çok uzak diyarlarda Benû Asfarlar’la savaşacak. Hâlbuki kendisinde, buna yetecek

güç yok. Her halde, Muhammed, Benû Asfarlar’la çarpışmayı, oyuncak sanıyor.”

diyerek söylendi. Yanındaki kişiler de onun görüşü gibi görüşte bulundular.

Abdullah b. Übey b. Selûl, daha da ileri gitti: “Vallahi, onun ashâbının, bir sabah,

171 İbn Sa’d, Tabakât, II, 119; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 408-9; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar

Tarihi, V, 741; Hasan, I, 196-7.

172 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 409; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 742; Doğuştan

Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I, 406.

Page 63: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

63

ikişer ikişer iplere bağlanmış olarak görür gibiyim.” diyerek Hz. Peygamber ile

ashâbını korkutmak istedi.173

Durum böyle olunca münâfıkların birçoğu bu savaşa katılmamak için

bahaneler ortaya koydular. Havaların çok sıcak olduğunu, hatta Rumlar’ın sarışın

kadınlarına dayanamayacaklarını söyleyerek izin isteyenler dahi oldu. Bunun

yanında Hz. Peygamber ordusunu Seniyyetü’l-Veda’ya kurunca Abdullah b. Übey b.

Selûl, Hz. Peygamber'in ordugâhının aşağısına, Zubab tepesinin hizasına doğru kendi

başkanlığında ayrı bir karargâh kurdu. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün grubu, Hz.

Peygamber’in ordusundan az değildi. Hz. Peygamber ordusuna hareket emri verince

Abdullah b. Übey b. Selûl ve grubu çoğunlukla geride kalıp Medine’ye döndü. Bir

kısmı da Hz. Peygamber’in ordusuna katıldı.174

Tebük seferinde münâfıklarla ilgili o kadar çok âyet nazil olmuştur ki bu kadar

âyet başka hiç bir seferde veya olayda nazil olmamıştır. Bu nedenle Tebük gazvesine

“Gazvetü’l-Fâdıha = Rüsvaylık gazvesi” denir. Tevbe sûresinin bir iki âyeti hariç

diğer tüm âyetleri Tebük savaşı sırasındaki münâfıkların durumundan

bahsetmektedir.175 Konumuzla ilgili olarak: Tevbe:9/38, Tevbe:9/48, Tevbe:9/81.

âyetlere özellikle bakılabilir. Tevbe:9/81. âyeti dikkat çekicidir: “Savaştan geri

kalan münâfıklar, Resulullah'ın hilafına, onun savaşa gitmesine karşılık, oturup

kalmalarıyla ferahladılar ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihat etmekten

173 Taberî, Tarih, II, 478; Köksal, XVI, 175.

174 İbn Hişam, IV, 219; İbn Sa’d, Tabakât, II, 119; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 419; Taberî, Milletler ve

Hükümdarlar Tarihi, V, 745; Taberî, Tarih, II, 477; Köksal, XVI, 173.

175 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 420.

Page 64: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

64

hoşlanmadılar, üstelik ‘Bu sıcakta savaşa gitmeyin.’ dediler. De ki: ‘Cehennem ateşi

daha sıcaktır.’ Keşke anlayabilselerdi”.176

Tebük seferinde, iklim şartları elverişsiz olup gidilecek yer uzak ve savaşılacak

olan Roma İmparatorluğu da oldukça büyük idi. Durum böyle olunca Hz.

Peygamber’in savaş kararına itaat zorlaştı. Bu durum savaşa katılımın azalmasına

sebep oldu. İslâm olup da henüz Müslüman olmayanlar Hz. Peygamber’e karşı

muhalefet edenler Abdullah b. Übey b. Selûl’ün etrafında toplandı. Rivayette geçen,

mütereddit grubun sayısının, Hz. Peygamber’in ordusundan az olmaması dikkat

çekicidir. Bu Hz. Peygamber’in sahâbesi arasında henüz tam Müslüman olmamış

ciddi sayıda insanın olduğunu göstermektedir. Göze çarpan diğer bir husus da Zubab

tepesinde Abdullah b. Übey b. Selûl’ün etrafında toplanan grubun bir kısmının Hz.

Peygamber’in ordusuna katılması bir kısmının da İbn Übey’le geri dönmesidir. Bu da

münâfıklar grubunda birlik olmadığını gösterir. Dolayısıyla Abdullah b. Übey b.

Selûl’ün yanında bulunanların hepsine münâfık demek zor bir durumdur.

12. ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN HASTALANIŞI, ÖLÜMÜ VE

DEFİN İŞLEMLERİ

Abdullah b. Übey b. Selûl, hicretin dokuzuncu yılı (Miladî:630) şevval ayının

sonuna doğru hastalandı. Hastalığı yirmi gece sürdü. Hz. Peygamber, Abdullah b.

Übey b. Selûl hastalanınca gidip onu ziyaret ederdi. Abdullah b. Übey b. Selûl

176 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XI, 519-22; Ateş, III, 1143-5/1149/1173-4.

Page 65: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

65

hastalığı ilerleyince oğlu Abdullah’ı göndererek Hz. Peygamber’i çağırttı. Hz.

Peygamber geldiğinde onun ölümcül hastalığa yakalandığını anladı, ona: “Vallahi,

sana Yahudiler’i sevmemeni söyleyip dururdum. Yahudi sevgisi nihayet seni helak

etti.” buyurdu. Abdullah b. Übey b. Selûl: “Es’ad b. Zurâre, onlara kin besledi de

kendisine ne yararı oldu ki? Ya Resulullah, şimdi kınama ve azarlama zamanı değil,

ölme zamanıdır. Seni, yanıma beni azarlayasın diye değil, benim için af dileyesin

diye çağırttım. Ölürsem, yıkanışımda yanımda bulun. Bana gömleğini ver onun içine

de sarılayım. Üzerime namaz kıl ve benim için mağfiret dile.”177 dedi.

Abdullah b. Übey b. Selûl, hastalığının sonunda ölünce oğlu Abdullah, Hz.

Peygamber’e gelerek: “Ya Resulullah, babam öldü. Gömleğini ver de, onu

gömleğinin içine sarıp kefenleyeyim. Onun cenaze namazını kıl ve bağışlanması için

de Allah’a dua et.” dedi. Hz. Peygamber ona gömleğini verdi ve “Babanı yıkayıp

kefenledikten sonra beni çağır gelip babanın cenaze namazını kıldırayım.” dedi.

Abdullah, Hz. Peygamber’in dediklerini yaptıktan sonra Abdullah b. Übey b.

Selûl’ün cenazesini kıldırmak için Hz. Peygamber’i çağırdı. Hz. Peygamber

beraberindeki sahâbiler ve Abdullah b. Übey b. Selûl’ün dostlarıyla onun cenazesini

kıldırmak üzere gitti.178

177 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, IV, 342; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, V, 118; Tahâvî, Şerhu Muşkili’l-

Âsâr, I, 70; Canan, İslâm Tarihi, 395; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I, 407; İbn Şebbe,

Tarihü’l-Medinetü’l-Münevvere, 369.

178 İbn Hişam, IV, 270; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, IV, 342; Taberî, Tarih, II, 486; İbn Kesîr, el-Bidâye

ve’n-Nihâye, V, 118; Tahâvî, Şerhu Muşkili’l-Âsâr, I, 73; İbn Şebbe, Tarihü’l-Medinetü’l-

Münevvere, 349; Köksal, XVI, 419-20; Hatipoğlu, 82; Sezikli, 167.

Page 66: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

66

Hz. Peygamber cenaze namazını kıldırmak üzere öne çıktığı zaman Hz. Ömer,

Hz. Peygamber’in elbisesinden tutup çekti. Önüne dikilip Abdullah b. Übey b.

Selûl’ün kötülük yaptığı olayları birer birer saydı: “Ya Resulullah, filan gün, şöyle,

filan gün böyle söyleyen Allah düşmanı Abdullah b. Übey b. Selûl üzerine mi namaz

kılacaksınız?” dedi. Hz. Peygamber gülümseyerek şu âyeti okudu: “Onlar için ister

mağfiret dile, ister dileme, onlar için yetmiş defa mağfiret dilesen de, Allah, onları

bağışlamayacaktır.” (Tevbe: 9/80) diyerek şöyle devam etti: “Allah beni iki şeyden

birini tercih etmekte serbest bırakmış ve ben de, tercihimi yapmış bulunuyorum.”

dedi. Hz. Ömer ısrara devam ederek: “Sen ona yetmiş defa af dilesen de Allah onu

affetmeyecektir.” dedi. Hz. Peygamber de: “Eğer ben yetmişi arttırınca, bunun

affedileceğini bilsem, muhakkak arttırır, bağışlanmasını sağlardım.” buyurdu. Sonra

da onun üzerine cenaze namazı kıldı. Sahâbiler de Hz. Peygamber’le birlikte

kıldılar.179

Hz. Peygamber’in, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün cenaze namazını kıldırmaya

hazırlanırken Hz. Ömer’in telkinleriyle ve nazil olan Tevbe Sûresi’nin 84. âyetinin

gereğince cenaze namazını kıldırmadığı yönünde rivayetler de vardır.180

Bize göre Hz. Peygamber cenaze namazını kıldırmıştır. Bahsettiğimiz âyetde

namazın kılınmasının ardından nazil olmuştur. Çünkü rivayetlerin en sahihleri bu

yöndedir. Bazı rivayetlere ek olarak yapılan rivayetlerde namaz kıldırmadığından

179 Muslim, Sahih-i Muslim, VIII, 298; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, IV, 344; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-

Nihâye, V, 118; Tahâvî, Şerhu Muşkili’l-Âsâr, I, 78; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I,

407; Köksal, XVI, 421.

180 Tahâvî, Şerhu Muşkili’l-âsâr, I, 78-80; Erul, Bünyamin, Sahâbenin Sünnet Anlayışı, 127-8.

Page 67: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

67

bahsedilmektedir. Hz. Peygamber muhayyer bırakıldım dediyse muhayyer

bırakılmıştır. Allah’ın affetmeyeceğini bildirmesinin cenaze namazını kıldırıp

kıldırmamasıyla ilgisi yoktur. Hz. Peygamber, Allah’ın affetmeyeceğini bildirdiği

kişinin, -mesela sosyolojik açıdan- namazını kıldırmasının hiçbir mahsuru

görülmemektedir.

Hz. Peygamber, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün cenazesini kıldırdıktan sonra

oğlu Abdullah’a başsağlığı diledikten sonra geri döndü. Abdullah b. Übey b.

Selûl’ün kız kardeşi Cemîle’ye,181 kadınlar başsağlığına gidiyorlardı. O da ağabeyi

için ağlayıp sızlıyordu. Cemîle, Cahiliye adetleriyle ağıt yakarken kimse onu

uyarmıyordu.182

Hz. Peygamber, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün cenazesini kıldırdı. Cenazenin

başında kabre kadar götürdü. Kabirden ayrıldıktan sonra şu âyet nazil oldu:

“Onlardan ölen hiçbir kimseye dua etme. Kabrinin başında da durma. Çünkü onlar

Allah’ı ve Resulünü inkâr ile kâfir oldular. Fâsık kimseler olarak öldüler (Tevbe:

84)”. Bundan sonra, Peygamberimiz Allah’a ruhunu teslim edinceye kadar hiçbir

münâfığın cenaze namazını kılmadı. Kabrinin başında da durmadı.183

181 Uğur, Mücteba, “Cemîle bint Übey b. Selûl", DİA, İstanbul 1993, VII, 328-9.

182 Vakıdî, Meğâzî, III, 1058; Köksal, XVI, 425; İbn Şebbe, Tarihü’l-Medinetü’l-Münevvere, 375;

Uğur, Mücteba, “Cemîle bint Übey b. Selûl", DİA, İstanbul 1993, VII, 328-9.

183 Tevbe sûresi:9/84; Taberî, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur'ân-ı Kerîm, IV, 337-340; Râzî,

Mefâtîhu’l-Ğâyb, XII, 118-22; İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, XII, 3588-92; Elmalılı,

Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 389.

Page 68: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

68

Câbir’in rivayetine göre, Abdullah b. Übey b. Selûl defnedildikten sonra Hz.

Peygamber onun mezarının başına gitti. Sahâbilere emrederek onu mezarından

çıkarttırdı. Cesedini dizlerinin üzerine koydu. Yüzünün tozunu üfleyerek sildi. Hz.

Peygamber gömleğini çıkararak ona giydirdi. Onu tekrar mezara koydu.184 Rivayetin

çoğu sahih hadis kitaplarında geçmemesi ve meselenin gelişen hadiselerle pek

örtüşmemesinden dolayı bu rivayet kanaatimizce realiteden uzak görülmektedir.

Buharî, Hz. Peygamber’in, onun cenaze namazını kıldırışının sebeplerini şöyle

sıralamaktadır: Hz. Peygamber’in, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün oğlu Abdullah’a

derin sevgi beslemesi. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün liderliği gölgesinde münâfıklık

yapanların gerçek imanlarına vesile olmaya çalışması. Nitekim bin münâfık

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün ölümünden sonra Müslüman oldu. Bedir savaşında

esirler arasında Hz. Peygamber’in amcası Hz. Abbas da vardı. O gün Hz. Abbas’a bir

gömlek arandı. Hz. Abbas uzun boylu olduğu için ancak Abdullah b. Übey b.

Selûl’ün gömleği ona oldu. Abdullah b. Übey b. Selûl gömleğini Hz. Abbas’a hediye

etti. Hz. Peygamber de buna karşılık gömleğini ona vererek İbn Übey’in hakkını

ödemek istedi.185

Hz. Peygamber, Abdullah b. Übey b. Selûl’ü hasta ziyaretine gittiğinde onun

hastalığının ölümcül odluğunu anladı ve ona bazı konularda hatalı davrandığını

söyledi. Burada Hz. Peygamber’in, Abdullah b. Übey b. Selûl’e serzenişinin konusu

münâfıklığı değil de Yahudiler’in Medine’den sürüldüğünde onları koruyup

184 Muslim, Sahih-i Muslim, VIII, 298; Tahâvî, Şerhu Muşkili’l-Âsâr, I, 75; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-

Nihâye, V, 119.

185 Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, IV, 343-4.

Page 69: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

69

kollaması olması dikkatimizi çekmektedir. Hicret’ten önce Abdullah b. Übey b. Selûl

Yahudiler’le antlaşma yapmıştı. Yahudiler’in şehirden çıkarılmasında, Abdullah b.

Übey b. Selûl, Yahudiler’i desteklemişti. Bu durum Hz. Peygamber’in ona

söyleyeceği en önemli konu olması önemlidir. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün de hala

onları desteklemekten pişman olmadığını belirten şeyler söylemesi üzerinde

durulması gereken bir konudur. Abdullah b. Übey b. Selûl bir lider olarak eski

dostları olan Yahudiler’i Hz. Peygamber’e tercih etmesi onun siyasî düşüncelerinin

dinî düşüncelerinden önde olduğunu göstermektedir. Ama bu durum onun

münâfıklığından çok siyasî düşüncelerini İslâm’dan daha da ön planda tuttuğunu

gösterir. Abdullah b. Übey b. Selûl’e yöneltilecek en büyük eleştiri bu olabilir.

Page 70: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

70

III. BÖLÜM

ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN,

MEKKE MÜŞRİKLERİ İLE MÜNASEBETLERİ

Page 71: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

71

1. MEKKE MÜŞRİKLERİNİN AKABE GÖRÜŞMELERİNİ ABDULLAH

B. ÜBEY B. SELÛL’E SORMASI

Mekke müşriklerinin kulağına Yesribliler’in Akabe’de Hz. Peygamber ile

görüştüğü haberi gitti. Mekkeliler olayın aslının olup olmadığını öğrenmek istediler.

Yesrib’e bir heyet göndererek meselenin doğruluğunu sorguladılar. Bu grup

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün yanına gitti. Akabe görüşmesi haberinin doğru olup

olmadığını sordular. Eğer doğru ise size kızdığımız kadar hiçbir kabileye kızmayız

dediler. Bunun üzerine Abdullah b. Übey b. Selûl, “…Vallahi, bu büyük bir iştir.

Benim kavmimin böyle bir işi benden saklayacağını sanmıyorum…” dedi. Bunun

üzerine heyet Mekke’ye geri döndü.186

Burada üç durum göze çarpmaktadır: Birincisi, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün

kendini kavminin lideri olarak görmesi ve kavminin kendinden habersiz böyle bir işe

kalkışmayacağını düşünmesi. İkincisi, Mekkeliler’in Abdullah b. Übey b. Selûl’ü

muhatap almaları ve lider olarak onu görmeleri. Diğeri ise Hz. Peygamber’in

Yesrib’e Hicret’inin Mekke müşriklerinin Medineli dostlarıyla aralarının

bozulmasına sebep olacağı düşüncesidir. Bu endişeyi Abdullah b. Übey b. Selûl’de

de görmekteyiz.

186 İbn Hişam, II, 109-10; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, III, 252; Hamidullah, İslâm Peygamberi,

I, 170; Sezikli, 23-24-27.

Page 72: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

72

2. MEKKE MÜŞRİKLERİNİN, ABDULLAH B. ÜBEY B.

SELÛL’DEN HZ. PEYGAMBER’İ YESRİB’DEN ÇIKARMASINI İSTEMESİ

Abdullah b. Übey b. Selûl, Mekke müşriklerine Akabe görüşmelerinin

olmadığını söylemesi üzerine Mekkeliler rahatladılar. Ardından Hicret gerçekleşince

her şey ortaya çıktı. Bunun üzerine Ebû Süfyân187 ile Übey b. Hâlef hemen

Yesribliler’e haber göndererek şöyle dediler: “Arap kabileleri arasındaki hiçbir harp

sizin ile bizim aramızdaki gibi sert olamaz. Siz bizim aramızdan çıkmış birine

yardım etmiş bulunuyorsunuz. Ona eman hakkı verip onu himayenize aldınız. Bu çok

büyük bir ayıptır. Asla bizim aramıza girmeyin. Eğer o çok iyi biri ise bu şeref bize

aittir. Eğer kötü biri ise onu ele geçirip cezalandırmak herkesten çok bizim

meselemizdir.” Bu mektuba Kâ’b b. Mâlik188 olumsuz cevap verdi.189

Mekke müşrikleri bu defa Abdullah b. Übey b. Selûl’e şöyle bir mektup yazdı:

“Bizden birine bir eman hakkı vermişsiniz. Onu öldürmezseniz veya ülkenizden

çıkarmazsanız sizin üzerinize yürür sizi öldürürüz. Kadınlarınızıda kendimize alırız.”

Bu mektubu alan Abdullah b. Übey b. Selûl yandaşlarıyla toplantı yaptı. Hz.

Peygamber ile savaşma kararı çıkarttı.190

187 Aycan, İrfan, , “Ebû Süfyân”, DİA, İstanbul 1994, X, 230-2.

188 Kandemir, Yaşar, “Kâ’b b. Mâlik”, DİA, İstanbul 2001, XXIV, 4-6.

189 Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 235-236; Köksal, VIII, 104-6; Sezikli, 28; Kandemir, Yaşar,

“Kâ’b b. Mâlik”, DİA, İstanbul 2001, XXIV, 4-6.

190 Ebû Davud, Sünenu Ebû Davud, IV, 213; Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 235-236; Koçyiğit,

Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140; Köksal, VIII, 104-6.

Page 73: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

73

Hz. Peygamber durumu haber alınca onlara gidip, onları şu sözleriyle

savaşmaktan vazgeçirdi: “Mekkeliler’in size yaptığı tehdidi biliyorum ama

unutmayın ki, eğer siz onların dediğini yaparsanız kendi halkınıza onların yapacağı

zarardan daha büyük zarar vermiş olursunuz.” Bu sözlerin üzerine Abdullah b. Übey

b. Selûl ve beraberindekiler dağıldı.191

Abdullah b. Übey b. Selûl, Mekke müşrikleriyle ilişkilerinin zarar görmesini

istememesinin yanı sıra dostu Ebû Süfyân’la da arasının bozulmasını

istememektedir. Henüz müşrik olan Abdullah b. Übey b. Selûl’ün bu tepkiyi

göstermesi normaldir. Buna Hz. Peygamber’in kendisinden habersiz gelmesi

durumunu da eklersek kendi aralarında bu kararı almaları doğaldır. Burada

dikkatimizi çeken husus Hz. Peygamber’in meseleyi öğrendiğinde Abdullah b. Übey

b. Selûl’e giderek ona: “Eğer beni buradan çıkarırsan kendi halkını karşına alarak bir

iç çekişmeye sebep olursun ki bu senin yapmak istediğinden daha kötüdür.” diyerek

Abdullah b. Übey b. Selûl’ü ikna etmiştir. Bu da Hz. Peygamber’i Medine’de

destekleyenlerin sayısının azımsanamayacak kadar çok olduğunu göstermektedir.

Abdullah b. Übey b. Selûl’de kendi kavmini karşısına almayı göze alamadığı için

ister istemez Hz. Peygamber’in Medine’de kalmasını kabul etmiştir.

191 Ebû Davud, Sünenu Ebû Davud, IV, 213; Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 235-236; Sezikli, 28.

Page 74: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

74

3. UHUD SAVAŞINDA MÜNÂFIKLARIN, EBÛ SÜFYÂN’DAN,

ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN EMAN DİLEMELERİNİ İSTEMESİ

Uhud savaşının son anlarında münâfıklar, Hz. Peygamber’in şehit edildiği

dedikodusunu yaymaya başladılar. Mücahitler, Uhud dağına doğru çıkarken bir grup

münâfık şunları söyledi: “Keşke bir elçi, Abdullah b. Übey b. Selûl’e gitse ve bizim

için Ebû Süfyân’dan eman alsa.” dedi.192

Müfessirler, münâfıkların bu sözü üzerine Âl-i İmrân:3/144. âyetinin nazil

olduğunu belirtmektedirler.193

Bu olay, hala Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Mekke müşrikleriyle ve özellikle

Ebû Süfyân’la sıkı bir ilişki içinde olduğunu gösterir.

4. HUDEYBİYE’DE MEKKE MÜŞRİKLERİNİN ABDULLAH B. ÜBEY

B. SELÛL’E KÂBE’Yİ TAVAF ETME TEKLİFİ

Hudeybiye’de Hz. Peygamber Hz. Osman’ı Mekke’ye göndererek umre için

izin istemişti. Ama Kureyişliler bunu kabul etmemelerine rağmen bir ara Kureyş

müşrikleri, Abdullah b. Übey b. Selûl’e; “Eğer Mekke’ye gelip Kâbe’yi tavaf etmek

istersen, gel tavaf et.” diye haber gönderdiler. Haber geldiği sırada, Abdullah b. Übey

b. Selûl’ün oğlu Abdullah, babasının yanında oturuyordu. Babasına: “Babacığım,

192 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, VII, 92; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV,44; Köksal, X,167-168;

Sezikli, 81.

193 Âl-i İmrân:3/144; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, VII, 92.

Page 75: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

75

sana, Allah’ı hatırlatırım, Resulullah, tavaf etmeden sen tavaf edip de, bizi her yerde

rezil mi edeceksin?” diyince, Abdullah b. Übey b. Selûl, tavaf etmekten vazgeçti ve

“Resulullah tavaf etmedikçe, ben de tavaf etmem.” dedi. Hz. Peygamber onun bu

sözünü işitince memnun oldu.194

Bu olay, Mekke ileri gelenlerinin nazarında Abdullah b. Übey b. Selûl’ün, özel

bir yerinin olduğunu göstermektedir. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Müslüman

olması, Hz. Peygamber’in ordusuyla beraber olsa da onun hala kendini lider olarak

görüldüğünü göstermektedir. Burada Mekkeliler’in Müslümanlar arasında ikilik

çıkarma düşüncesinde oldukları da düşünülebilir.

194 Vakıdî, Meğâzî, II, 605; Namî, Ömer, Zahiru’n-Nifak fî İtari’l-Mevazini’l-İslâmiyye, 63; Köksal,

XIII, 179; Sezikli, 132.

Page 76: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

76

IV. BÖLÜM

ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN

MEDİNE YAHUDİLERİ İLE MÜNASEBETLERİ

Page 77: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

77

1. HZ. PEYGAMBER’İN KAYNUKÂOĞULLARI YAHUDİLERİNE

VERECEĞİ CEZAYI ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN HAFİFLETME

ÇABASI

Hz. Peygamber Hicret’ten sonra Kaynukâoğulları ile de antlaşma yaptı.

Medine vesikasına Hazrecliler’in müttefiki olarak katıldılar. Fakat Bedir savaşını

kazanan Müslümanlar’ı kıskanarak taşkınlık yapıp huzuru bozmaya başladılar.

Bunun üzerine Hz. Peygamber, onları Kaynukâ çarşısında toplayarak şunları söyledi:

"Ey Yahudi topluluğu, Allah'ın Kureyş'e indirdiği musibet gibi bir musibetin sizin

başınıza da gelebileceğinden sakınınız ve Müslüman olunuz, çünkü siz benim

gönderilen peygamber olduğumu biliyor ve bunu kitabınızda ve Allah'ın size gön-

derdiği Ahd'de bulmuş bulunuyorsunuz." buyurdu.195

Kaynukâlılar da Hz. Peygamber’e şöyle cevap verdiler: "Ey Muhammed, sen

bizi kendi kavmin mi zannediyorsun? Kendilerinde harp ilmi olmayan bir kavimle

karşılaşman seni aldatmasın. Sen onları yenmiş bulundun. Vallahi biz eğer seninle

harp edersek, muhakkak bizim nasıl insanlar olduğumuzu o zaman öğrenirsin."

diyerek Hz. Peygamber’e meydan okudular.196

195 İbn İshak, 368-370; Vakıdî, Kitabu’l-Meğâzî, I, 176; İbn Hişam, III, 66-69; Belâzurî, Ensâbü’l-

Eşrâf, I, 371; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 341-345; İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-

Tarih, II, 134-135; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 10-12; Atçeken, İsmail Hakkı, Hz.

Peygamber’in Yahudiler’le Münâsebetleri, 116-122; Köksal, IX, 236-240; Sezikli, 58-60;

Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140; Avcı, Casim, “Kaynukâ”,

DİA, İstanbul 2003, XXIV, 88; Sarıçam, 188-189; Doğrul, Ali Rıza, Büyük İslâm Tarihi, I, 278.

196 İbn İshak, 368-370; İbn Hişam, III, 66-69; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 341-345;

İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 134-135; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 10-12; Atçeken,

Page 78: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

78

Gerginlik sürerken Müslüman bir kadın Kaynukâ çarşısında zinet eşyası almak

için bir kuyumcu dükkanında oturuyordu. Yahudi’nin biri kadının haberi olmadan

elbisesini sandalyeye bağladı. Kadın kalkarken avret yeri açıldı. Bunun üzerine kadın

bağırmaya başladı. Kadının feryadı üzerine Müslümanlar’dan bir kişi sıçrayıp

kuyumcunun ardına düştü ve onu öldürdü. Yahudiler de toplanıp o Müslüman’ı

öldürdüler. Böylece Müslümanlar’la Kaynukâoğulları’nın arası bozuldu. (Şevval 2

Mart-Nisan 624)197

Bu bardağı taşıran son damla oldu. Böylece Kaynukâlılar antlaşmayı bozmuş

oldular. Kaynukâoğulları, Bedir'den sonra antlaşmayı bozan ve Hz. Peygamber’le

çarpışmaya kalkan Yahudiler’in ilki idi. Bunun üzerine Hz. Peygamber

Kaynukâoğulları’nın üzerine yürüdü. Onlar da kalelerine sığındılar.198

İsmail Hakkı, 116-122; Köksal, IX, 236-240; Sezikli, 58-60; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b.

Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140; Avcı, Casim, “Kaynukâ”, DİA, İstanbul 2003, XXIV, 88;

Sarıçam, 188-189; Doğrul, I, 278.

197 İbn İshak, 368-370; İbn Hişam, III, 66-69; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 341-345;

İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 134-135; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 10-12; Atçeken,

116-122; Köksal, IX, 236-240; Sezikli, 58-60; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA,

İstanbul 1988, I, 140; Avcı, Casim, “Kaynukâ”, DİA, İstanbul 2003, XXIV, 188-189; Doğrul, I,

278.

198 İbn İshak, 368-370; İbn Hişam, III, 66-69; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 341-345;

İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 134-135; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 10-12; Atçeken,

116-122; Köksal, IX, 236-240; Sezikli, 58-60; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA,

İstanbul 1988, I, 140; Avcı, Casim, “Kaynukâ”, DİA, İstanbul 2003, XXIV, 88; Sarıçam, 188-189;

Doğrul, I, 278.

Page 79: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

79

Kaynukâoğulları’na kalelerine çekilmelerini Abdullah b. Übey b. Selûl tavsiye

etmiş ve kendilerinin de onlarla birlikte kaleye gireceklerini söylemişti. Ama

Abdullah b. Übey b. Selûl ve grubu onlara yardım edip kalelerine gitmemişlerdi. Hz.

Peygamber onları on beş gece sıkı bir muhasara altında tuttu. Sonunda kalelerinden

inip teslim oldular.199

Hz. Peygamber Kaynukâoğulları’nın bağlanmasını emretti. Onları öldüreceğini

anlayan Abdullah b. Übey b. Selûl, Hz. Peygamber’in yanına geldi. Arkasından elini

zırhının cebine soktu. Hz. Peygamber’e: “Ey Muhammed antlaşmalılarım hakkında

ihsanda bulun (affet onları).” dedi. Peygamberimiz kızdı, yüzünü ondan çevirdi ve

yüzünün rengi değişti. Hz. Peygamber ona: “Yazıklar olsun sana bırak beni.”

buyurdu.200 Abdullah b. Übey b. Selûl: “Hayır vallahi, beni Hadâik ve Buâs günü

aklara ve karalara karşı savunmuş olan Kaynukâlı 400 zırhlı, 300 zırhsız

antlaşmalılarımı affetmedikçe, seni bırakmam. Sen onları öldürmek istiyorsun. Ey

199 İbn Sa’d, Tabakât, II, 19-20; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 341-345; İbnü’l-Esir,

el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 134-135; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 10-12; Atçeken, 116-122;

Köksal, IX, 236-240; Sezikli, 58-60; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul

1988, I, 140; Avcı, Casim, “Kaynukâ”, DİA, İstanbul 2003, XXIV, 88; Doğrul, I, 278.

200 Vakıdî, Kitabu’l-Meğâzî, I, 177; İbn Hişam, III, 66-69; İbn Sa’d, Tabakât, II, 19-20; Taberî,

Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 341-345; İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 134-135; İbn

Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 10-12; Atçeken, 116-122; Köksal, IX, 236-240; Canan, İslâm

Tarihi, 267; Sezikli, 58-60; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I,

140; Avcı, Casim, “Kaynukâ”, DİA, İstanbul 2003, XXIV, 88; Sarıçam, 188-189; Doğrul, I, 278;

Page 80: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

80

Muhammed ben devrin aleyhimize dönmesinden, başımıza musibetlerin gelmesinden

korkuyorum." dedi.201

Hz. Peygamber, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün onları affettirmek için

direndiğini görünce: “Çözün onların bağlarını. Allah onlara lanet etsin. Onlara

yardım edenlere de lanet etsin.” diyerek, onların Medine'den sürülüp çıkarılmasını

emretti.202

Hz. Peygamber Kaynukâoğulları Yahudileri’nin mallarını teslim almaya Ubâde

b. Sâmit'i memur etti. Ubâde b. Sâmit de, Abdullah b. Übeyy b. Selûl gibi

Kaynukâoğulları Yahudileri’nin antlaşmalısı idi. Kaynukâoğulları Yahudileri Hz.

Peygamber ile antlaşmayı bozup savaşmaya kalkıştıkları zaman, Abdullah b. Übey

onların affedilmesi için uğraşmış, onların yanında yer almıştı. Ubâde b. Sâmit ise

201 İbn İshak, 368-370; İbn Hişam, III, 66-69; Belâzurî, Ensâbü’l-Eşrâf, I, 372; Taberî, Milletler ve

Hükümdarlar Tarihi, IV, 341-345; İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 134-135; İbn Kesîr, el-

Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 10-12; Atçeken, 116-122; Köksal, IX, 236-240; Sezikli, 58-60; Koçyiğit,

Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140; Avcı, Casim, “Kaynukâ”, DİA,

İstanbul 2003, XXIV, 88; Sarıçam, 188-189; Doğrul, I, 278.

202 İbn İshak, 368-370; İbn Hişam, III, 66-69; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 341-345;

İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 134-135; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 10-12; Atçeken,

116-122; Köksal, IX, 236-240; Sezikli, 58-60; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA,

İstanbul 1988, I, 140; Avcı, Casim, “Kaynukâ”, DİA, İstanbul 2003, XXIV, 88; Sarıçam, 188-189;

Doğrul, I, 278.

Page 81: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

81

Peygamberimiz’e gelip: “Ya Rasulullah, ben Allah'ı, Resulünü ve müminleri dost

edindim. Kaynukâoğulları’yla antlaşmamı bozdum.” dedi.203

Müfessirler Mâide: 51-53.204 âyetlerinin iniş sebebinin bu olay olduğunu

belirterek şunları söylemektedirler: Abdullah b. Übey b. Selûl’ün, “Bize bir felaket

gelmesinden korkuyorum.” demesini yine o eski kabile savaşları günlerinin geri

gelmesinden korktuğunu belirtmektedir. Râzî de âyette geçen “Yahudi ve

Hırirsiyan’dan kasıt Kaynukâoğulları Yahudileri ile Necran Hırirsiyanları olduğunu

belirtmektedir. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Yahudiler’i dost edinmesinin sebebini

ise “Onların zengin olduğu ve onlardan gerektiğinde borç para aldığı” şeklinde

açıklamıştır. İlgili âyetlerde geçen “kalbi hastalıklı” ibaresinin muhatabı Abdullah b.

Übey b. Selûl dür.205

Abdullah b. Übey b. Selûl ilk defa Yahudiler’i savunmak üzere Hz.

Peygamber’in karşısına çıktığı bu hareketiyle Yahudiler’in öldürülmelerini

engellemeye muvaffak oldu. Fakat Medine’den sürülmelerine engel olamadı. Çünkü

203 İbn Hişam, III, 66-69; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 341-345; İbnü’l-Esir, el-Kâmil

fî’t-Tarih, II, 134-135; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 10-12; Atçeken, 116-122; Köksal, IX,

236-240; Sezikli, 58-60; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140;

Avcı, Casim, “Kaynukâ”, DİA, İstanbul 2003, XXIV, 88; Sarıçam, 188-189; Doğrul, Ali Rıza, I,

278.

204 Mâide: 5/51-53; Taberî, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur'ân-ı Kerîm, III, 322-8; Râzî, Mefâtîhu’l-

Ğâyb, IX, 103-7; İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, V, 2373-84; Elmalılı, Hak Dini

Kur’ân Dili, III, 265-8.

205 Taberî, el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur'ân-ı Kerîm, III, 322-8; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, IX, 103-7;

İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, V, 2373-84; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, III, 265-

8.

Page 82: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

82

Kaynukâoğulları’nın Medine’den sürülme nedenleri, İslâm’ı kabul etmemeleri değil,

Medine’nin iç huzurunu bozup düşmanlıklarını açığa vurmaları dır.206

Hazrec kabilesi Buâs savaşından beri Kaynukâlılar’ın müttefiki idi. Abdullah

b. Übey b. Selûl’ün müttefiklerini koruması, Buâs’ta onların Hazrecliler’e yaptığı

iyiliğin karşılığını böylesi bir günde ödemesiyle ilgilidir. Öte yandan Abdullah b.

Übey b. Selûl’ün kendini hala lider olarak görüp onlarla antlaşmasının devam ettiği

düşüncesinde olması dikkat çekicidir. Bu durum Abdullah b. Übey b. Selûl’ün

Müslümanlığıyla siyasî liderliğini ayrı ayrı düşündüğünü göstermektedir. Abdullah

b. Übey b. Selûl’ün her şeye rağmen Yahudiler’le antlaşmasını bozmaması onun

yapılan antlaşmanın hala geçerli olduğunu düşündüğünü gösterir.

2. NADÎROĞULLARI YAHUDİLERİNİN MEDİNE’DEN ÇIKARILIŞI

VE ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN ONLARI DİRENMEYE TEŞVİK

EDİŞİ

Kureyş müşriklerinin, Hz. Peygamber’i Medine’den çıkarması için Abdullah b.

Übey b. Selûl’e haber yolladığından daha önce bahsetmiştik. Kureyşliler Abdullah b.

Übey b. Selûl’den umduklarını bulamayınca bu defa Nadîroğulları Yahudileri’ne şu

206 Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, IV, 341-345; İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 134-

135; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 10-12; Atçeken, 116-122; Köksal, IX, 236-240; Sezikli,

58-60; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140; Avcı, Casim,

“Kaynukâ”, DİA, İstanbul 2003, XXIV, 88; Doğrul, I, 278.

Page 83: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

83

mektubu yolladılar: “Sizler silah ve kalelere sahipsiniz. Muhammed’i yurdunuzdan

çıkarınız. Eğer dediğimizi yapmazsanız, kadınlarınızı kadınlarımız yaparız.”207

Bu mektubu alan Nadîroğulları, Hz. Peygamber’e bir suikast planladı:

“Sahâbilerinden otuz kişi çıksın, bizim bilginlerimizden de otuz kişi çıksın. Seninle

bizim aramızdaki filan yerde buluşulsun. Bilginlerimiz seni dinlesinler. Eğer onlar

seni doğrular, sana iman ederlerse, hepimiz sana iman ederiz." diye haber

gönderdiler. Bu buluşmada bir suikast hazırlayıp Hz. Peygamber’i öldürmeyi

düşünüyorlardı. Nadîroğulları mahallesinde oturan bir kadının onların bu planlarını

Hz. Peygamber’e bildirdiği de rivayet edilmektedir.208

Hz. Peygamber’in Nadîroğulları Yahudileri’ni Medine’den sürme sebebinin bir

diğeri de şöyledir: Amr b. Umeyye yanlışlıkla Hz. Peygamber’den eman alan Benû

Âmir kabilesinden iki kişiyi öldürdü. Antlaşma gereği Hz. Peygamber ve

Nadîroğulları bu iki kişinin diyetini ödeyeceklerdi. Bu meseleyi konuşmak için Hz.

Peygamber, yanına Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali ve birkaç sahâbiyi de alarak

Nadîroğulları’nın yurduna gitti. Hz. Peygamber ve ashâbı bir damın dibinde

oturuyordu. Yahudiler kendi aralarından Amr b. Cahş’ı, damın üzerine çıkardı. Hz.

207 İbn Sa’d, Tabakât, II, 31; Ebû Davud, Sünenu Ebû Davud, IV, 213; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 165;

Köksal, XI, 73; Atçeken, 123; Sezikli, 87.

208 İbn Hişam, III, 268-269; Ebû Davud, Sünenu Ebî Davud, IV, 213; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 165;

Köksal, XI, 73; Atçeken, 123; Sezikli, 88.

Page 84: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

84

Peygamber’e taş atarak onu öldürmeye karar verdiler. Bu durum Hz. Peygamber’e

vahiy ile bildirildi. Hz. Peygamber oradan uzaklaşıp Medine’ye döndü.209

Hz. Peygamber, ashâbıyla Medine’de durumu görüştü. Nadîroğulları ile savaş

yapmak üzere hazırlık yapılmasını emretti. Muhammed b. Mesleme’yi, “Medine’yi

terk etmeleri” emrini iletmek üzere Nadîroğulları Yahudileri’ne gönderdi ve on gün

mühlet verdi. Böyle bir ortamda Nadîroğulları Yahudileri, önce durumu kabullenip

göç etmek üzere hazırlık içinde iken Abdullah b. Übey b. Selûl harekete geçti.210

Abdullah b. Übey b. Selûl, arkadaşlarından Vedîa, Mâlik b. Ebû Kavkal,

Süveyd ve Dâis'i Nadîroğulları Yahudileri’ne şu haberi iletmek üzere gönderdi:

“Sakın yurdunuzu ve mallarınızı bırakıp gitmeyiniz, kalenizde durunuz. Kavmimden

iki bin kişi sizinle birlikte kalenizden girerek size yardım edecektir. Ayrıca,

Kureyzâoğulları ve Gatafân'dan olan müttefiklerimizin yardımı sağlanacaktır.’211

209 İbn-i Hişam, III, 268-269; İbn İbn Sa’d, Tabakât, II, 31; Ebû Davud, Sünenu Ebû Davud, IV, 215;

Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 165; Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 23; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar

Tarihi, V, 445-6; İbnü’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 162; İbnu’l-Kayyım el-Cevziyye, Zâdu’l-

Meâd, III, 1112; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 129; İbn Seyyidinnâs, II, 48; Atçeken, 280-

281; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140; Hasan, Hasan

İbrahim, İslâm Tarihi, I, 155.

210 İbn Hişam, III, 268-269; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 165; Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 23; Taberî,

Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 445-6; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 162; İbnu’l-Kayyım

el-Cevziyye, Zâdu’l-Meâd, III, 1112; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 129; Atçeken, 280-281;

Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140; Hasan, I, 155.

211 İbn Hişam, III, 268-269; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 165; Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 23; Ya’kûbî,

Tarihu’l-Ya’kûbî, II, 36; Taberî, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 445-6; İbnü’l-Esir, el-Kâmil

Page 85: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

85

İbn Übey'in yaptığı bu teklif üzerine Nadîroğulları Yahudileri Medine'yi

terk etmekten vazgeçtiler. Liderleri Huyey b. Ahtâb, kardeşi Cüdey b. Ahtâb'ı şu

haberle Hz. Peygamber'e gönderdi: “...Biz Medine'den çıkıp gitmeyeceğiz, elinden

geleni yap...”212

Hz. Peygamber, önce Kureyzâoğulları ile muahedeyi yeniledi, sonra

Nadîroğulları'nı muhasara altına aldı. Muhasara esnasında Nadîroğulları Yahudileri,

Abdullah b. Übey b. Selûl’den yardım beklediler ama Abdullah b. Übey b. Selûl

Yahudiler’e vaat etmiş olduğu yardımı yapamadı. Böylece Nadîroğulları Yahudileri

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün vaat ettiği yardımın gelmediğini gözleriyle görmüş

oldu. Hz. Peygamber'in kuşatması on beş gün sürdü.213

Müfessirler, Haşr: 59/11–17.214 âyetlerinin iniş sebebinin Nadîroğulları’nın

Medine’den sürülüşünde Abdullah b. Übey b. Selûl’ün onlara yardım sözü ile ilgili

olduğunu söylemektedirler. Âyette geçen, “Eğer yurdunuzdan çıkarılırsanız elbette

ki sizinle beraber biz de çıkarız. Yemin olsun ki eğer kitap ehli olanlar yurtlarından

fî’t-Tarih, II, 162; İbnu’l-Kayyım el-Cevziyye, Zâdu’l-Meâd, III, 1112; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-

Nihâye, IV, 129; İbn Seyyidinnâs, II, 49; Atçeken, 280-281; Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b.

Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140; Hasan, I, 155.

212 İbn Hişam, III, 268-269; Zebidî, Tecrîd-i Sahîh, X, 165; Belâzurî, Fütûhu’l-Büldân, 23; Taberî,

Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V, 445-6; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-Tarih, II, 162; İbnu’l-Kayyım

el-Cevziyye, Zâdu’l-Meâd, III, 1112; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 129; Atçeken, 280-281;

Koçyiğit, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, DİA, İstanbul 1988, I, 140; Hasan, I, 155.

213 İbn Hişam, III, 269; İbnu’l-Kayyim el-Cevziyye, Zâdu’l-Meâd, III, 1113; İbn Kesîr, el-Bidâye

ve’n-Nihâye, IV, 131.

214 Haşr: 59/11-17; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XXI, 413-18; İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân- Kerîm Tefsîri,

XIV, 7817-20; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, VII, 512-8.

Page 86: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

86

çıkarılsalar, münâfıklar onlarla beraber çıkmazlar. Yardım etseler bile mutlaka geri

dönüp kaçarlar.” cümlesini müfessirler, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün savaşa çıksa

da yoldan gerisin geriye döneceği durumunu bir münâfıklık alameti olarak

yorumlamaktadırlar. Bu âyetler bize Uhud savaşında Abdullah b. Übey b. Selûl’ün

durumunu hatırlatmaktadır. “Anlamayan bir toplulukturlar.” “Akıllarını kullanmayan

bir toplulukturlar.” ifadeleri ise Abdullah b. Übey b. Selûl’ün aslında

Nadîroğulları’nın müttefiki olmamasına rağmen bu olay için ittifak kurduklarını bu

noktada da akıllıca bir iş yapmadıklarını göstermektedir.215

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Nadîroğulları’yla cahiliye döneminde antlaşması

yoktu hatta onların düşmanı idi. Ama Abdullah b. Übey b. Selûl’ün liderlik yolunda

ilerlerken onlarla da antlaşma yaptığını görüyoruz. Ayrıca bir kopma noktası olan

Uhud savaşından hemen sonra bu olayın olması dolayısıyla hala Uhud’un etkisinin

sıcak olduğunu düşünebiliriz. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Nadîroğulları’na vaat

ettiği iki bin kişilik bir kuvvet dikkatlerimizi çekmektedir. Bu sayı Abdullah b. Übey

b. Selûl’ün arkasında ciddi sayıda bir gücün olduğunu göstermektedir.

3. HAYBER’İN FETHİ VE ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL’ÜN

HAYBER YAHUDİLERİ’NE GİZLİCE HABER GÖNDERMESİ

Nadîroğulları Medine’den sürülünce, kabilenin önde gelenleri Hayber’e

giderek Medine’nin kervanlarını tehdit ediyorlardı. Hayber Yahudileri’nden bir grup,

Mekke’ye giderek müşriklerle anlaşma yapıp Hendek savaşına sebep oldular. Yine

Hayber Yahudileri, Hendek savaşında Nadîroğulları’nın kendilerine yardım etmeleri

215 Râzî, Mefâtîhu’l-Ğâyb, XXI, 413-18; İbn Kesîr, Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, XIV, 7817-20;

Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, VII, 512-8.

Page 87: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

87

karşılığında Hayber’in bir yıllık hurma mahsulüne onlarla anlaştı. Hayber Yahudileri

Süleym, Es’ed, Fezâre, Mürre ve Eşcâ kabilelerini çeşitli vaatlerle Hendek savaşına

kattı. Hayberliler’in civar kabilelerle anlaşarak Medine’ye saldırmak için harekete

geçtikleri haberi Hz. Peygamber’e ulaşınca Hz. Peygamber Hayber’e sefer

düzenlemeye karar verdi.216

Hz. Peygamber, Hayber'in fethi (Zilhicce 7/12 Nisan-10 Mayıs 628) için

gizlice hazırlıklar yaptığı sırada, Abdullah b. Übey b. Selûl, Hayber Yahudileri’ne

gizlice haber gönderdi. Abdullah b. Übey b. Selûl, onlara Müslümanlar’ın gücünü

bildirdikten sonra, korkmamalarını ama tedbirli olmalarını bildiren şu haberi

gönderdi: “Muhammed size doğru geliyor. Tedbirinizi alınız. Mallarınızı kalelerinize

koyunuz. Çarpışma için dışarı çıkarsınız. Sizin hazırlığınız ve sayınız onlardan

çoktur. Bundan dolayı korkmayınız.”217

Abdullah b. Übey b. Selûl, Hicret’ten sonra Hz. Peygamber’e karşı hep

Yahudiler’i savundu. Abdullah b. Übey b. Selûl ölmeden önce Hz. Peygamber onu

ziyarete gittiğinde ona, Yahudi dostluğu seni mahvetti anlamında serzenişte bulundu.

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün de bundan pişman olmadığı anlamına gelen sözler

söylemesi onun Yahudiler’le dostluğunu doğrulamaktadır. Belki de Abdullah b.

Übey b. Selûl, Hz. Peygamber’le ilişkilerini bozunca kendine taraf olarak

Yahudiler’den başkasını görmemekteydi.

216 Vakıdî, Kitabu’l-Meğazi, II, 633-4; Atçeken, 137-8; Hasan, I, 181-2; Köksal, XIV, 126; Sarıçam,

195; Hamidullah, Muhammed, “Hayber”, DİA, İstanbul 1998, XVII, 21; Sırma, İhsan Süreyya, Hz.

Peygamber Devrinde Yahudi Meselesi, 76-7.

217 Vakıdî, Kitabu’l-Meğazî, II, 633-4; Ebû Davud, Sünenu Ebû Davud, IV, 215; Köksal, XIV, 135-6;

Sarıçam, 196; Sezikli, 133.

Page 88: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

88

SONUÇ

Abdullah b. Übey b. Selûl, Hicret’ten önce meydana gelen Evs ve Hazrec

kabileleri arasındaki kardeş savaşlarında tarih sahnesine çıktı. İbn Übey, Hazrec

kabilesinin önde gelenlerinden biri idi. O çeşitli savaşlarda Hazrec’in komutanlığını

yaptı ve birçoğunda da başarılar elde etti. Buâs savaşında Hazrec’in komutanı Amr b.

Numan öldürülünce Abdullah b. Übey b. Selûl kabilenin lideri konumuna yükseldi.

Yevmü’l-Hadâık’tan sonra özellikle İkinci Ficar savaşında Abdullah b. Übey b. Selûl

tarafsız kaldı. Bu sayede hem Evsliler’in, hem de Hazrecliler’in sevgisini kazandı.

Buâs’ta da tarafsızlığını sürdüren Abdullah b. Übey b. Selûl, Evs ve Hazrec’in

komutanı durumuna geldi. Burada ortaya koymaya çalışılan nokta Abdullah b. Übey

b. Selûl’ün Hicret’ten önce Yesrib’in değilde sadece buradaki Araplar’ın lideri

konumuna gelmesidir. Evs ve Hazrec’in kabul ettiği bir kişi olması Yesrib’in lideri

olması anlamına gelmiyor. Çünkü yüz yıl boyunca kendi aralarında savaşan bu Arap

kabileleri zayıflamış durumdaydı. Yesrib’deki Yahudiler daha güçlü idi. Dolayısıyla

onların İbn Übey’i kendilerine başkan yapmaları zor bir durumdur. Ayrıca

Yahudiler’in Abdullah b. Übey b. Selûl’ü liderleri olarak gördüklerini gösteren hiçbir

olaya rastlamadık.

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün, Hicret’in ilk günlerinde, Hz. Peygamber’e karşı

tavır sergilemesinin sebebi, Hz. Peygamber’in onun liderliğine gölge düşürmesi değil

Evs ve Hazrec’ten bazılarının kendinden izin almadan Hz. Peygamber’in Medine’ye

gelmesini sağlamasıdır. Bir diğer sebep ise Mekke müşriklerinin Abdullah b. Übey b.

Selûl’e yaptıkları baskıdır.

Page 89: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

89

Bedir savaşının ardından Abdullah b. Übey b. Selûl: “Artık, bu zafer ve

galebenin ona yöneldiğini açıkça gösteren bir vakıadır.” diyerek Müslüman oldu.

Abdullah b. Übey b. Selûl, Medine’de nüfuzlu bir kişi idi. Onun onurlandırılması

için Sahâbilerce Mescit’te ona bir koltuk tahsis edildi. Bu olay Abdullah b. Übey b.

Selûl’e verilen önemi gösterir.

Uhud savaşı Abdullah b. Übey b. Selûl için tam bir dönüm noktası oldu.

Medine’de yıllarca süren kardeş ve kabile savaşlarında komutanlık yapan ve

Medine’de önemli bir konumda olan bu insanın fikrinin Hz. Peygamber tarafından

alınması çok önemli idi. Kendisi de tecrübelerine dayanarak Medine’nin içerden

savunulması yönünde fikir belirtti. Ama istişarede Medine’yi dışardan savunalım

fikri ağır basınca, karar bu yönde çıktı. Abdullah b. Übey b. Selûl, üç yüz kişilik

grubuyla birlikte Müslümanlar’la beraber yola çıkmasına rağmen yarı yolda geri

döndü. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün yarı yolda geri dönmesinin sebebi ise bir tarafta

kendi kabilesi, öbür tarafta da dostu Ebû Süfyân ile beraber halasının oğlu Ebû

Âmir’in yüz elli kişilik grubu olmasıydı. İki grup arasında kalan Abdullah b. Übey b.

Selûl savaşmamayı tercih etti. Yolda Abdullah b. Amr b. Harâm’ın Abdullah b. Übey

b. Selûl’ü “Sakın ordudan ayrılıp geride kalmayasınız.” diye uyarmasına rağmen

onun: “Savaşılacağını bilseydik ardınızdan gelirdik” demesi bir bahaneden ibarettir.

Kısaca, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün: “Medine’de kalıp şehri içerde savunalım” fikri

aslında onun eski dostu Ebû Süfyân ve akrabası Ebû Âmir’e karşı savaşmaktansa

Medine’ye dönmeyi tercih ettiğini göstermektedir.

Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Uhud savaşına giderken grubuyla Hz.

Peygamber’in ordusundan ayrılarak geri dönmesine sahâbiler onun koltuğunu

Page 90: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

90

Mescit’ten atarak tepki gösterdi. Bu olaydan sonra bağları koparan Abdullah b. Übey

b. Selûl, Benû Müstalık savaşı dönüşündeki Müreysî olayında Muhacirler’i

aşağılayan sözler sarf ederek Hz. Peygamber’e karşı tavır sergiledi.

Hz. Peygamber, Medine’de taşkınlık çıkaran, iç huzuru bozan Yahudiler’i teker

teker şehirden çıkardı. Bu olaylarda Abdullah b. Übey b. Selûl’ün Müslümanlar’a

karşı Yahudiler’i desteklemesinin sebebi, onun kendini Medine’deki Araplar’ın lideri

olarak görmesi ve hicret öncesinde Yahudiler’le yaptığı antlaşmaları hala geçerli

kabul etmesidir.

Abdullah b. Übey b. Selûl Müslüman olmasına rağmen Mekkeli müşrik

liderlerle ilişkisini devam ettirdi. Bu bize İbn Übey’in Müslümanlığıyla liderliğini

ayrı ayrı değerlendirdiğini göstermektedir.

İbn Übey, Hz. Peygamber’e ve Müslümanlar’a karşı hicretten sonraki dokuz

yıllık hayatında genellikle muhalefet etti. Buna rağmen hastalanınca oğlunu Hz.

Peygamber’e göndererek, ondan gömleğini isteyip kendini defnederek namazını

kıldırmasını istedi. Bu isteğinin, Abdullah b. Übey b. Selûl’ün yaptıklarından pişman

olduğu şeklinde yorumlansa da onun kendi siyasî hedeflerini İslâm dininden ayrı

değerlendirdiği şeklinde düşünülebilir.

Abdullah b. Übey b. Selûl münâfık mı, muhalif mi, sorusuna şu cevap

verilebilir. Onun Müslüman oluşundan ölümüne kadarki Hz. Peygamber’le ve

sahâbilerle münasebetlerinde onu İslâm dininden çıkaracak bir tavrına ve sözüne

rastlamadık. Yahudiler’in Medine’den çıkarılırken sergilediği tavırları onun

meselelere kendi liderliği açısından baktığını göstermektedir. Araştırmanın başında

Page 91: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

91

açıklamaya çalıştığımız münâfık kelimesinde gördük ki “münâfık” icap ettiği zaman

dinden çıkan bir kişidir. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün dinden çıktığını gösteren açık

bir delile rastlanılmadı.

Hz. Peygamber, Medine’de önemli bir güç haline gelince şehirdeki taraftarları

her geçen gün arttı. Müslümanlar, Mekkeliler’e karşı Bedir savaşını kazanınca

Medine’de bazı insanlar Hz. Peygamber’in gücünden faydalanmak için Müslüman

olmamalarına rağmen İslâm’ı kabul ettiklerini bildirdiler. Biz bu gruba münâfık

diyoruz. Münâfıklar Bedir savaşından sonra her geçen gün artmıştır. Münâfıkların

sayısındaki artış Müslümanlar’ın çoğalmasına ve güçlenmesine paralel olarak

artmıştır. Münâfıkların artması Hz. Peygamber’in vefatından sonra da devam

etmiştir. Münâfıklar Hz. Peygamber döneminde sıkıştıklarında Abdullah b. Übey b.

Selûl’ün yanında yer almışlardır. Abdullah b. Übey b. Selûl’ün arkasındaki güç

tamamen münâfıklardan oluşuyor demek güçtür. Bir lider olarak görüp de yanında

yer alanlar da vardı. Müreysî olayında bazı sahâbilerin onu koruması buna örnektir.

Abdullah b. Übey b. Selûl Müslüman olduktan sonra da lider olmak için

mücadele etmiştir. Bazen lider olma yolunda yaptıkları onun Müslümanlığını

şüpheye düşürecek duruma getirmiştir. İfk hadisesi ve Müreysî olaylarında

münâfıklık yaptığı düşünülmüştür. Lider olma yolunda bazen isabetsiz sözler sarf

etmiştir. Bazen de anlaşılması güç tavırlar sergileyerek Müslümanlar’ın ağır

eleştirisine sebep olmuştur.

Page 92: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

92

BİBLİYOGRAFYA

1. AHMED b. HANBEL, Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed (öl. 241/855), el-

Musned, I-VI, Mısır 1313.

2. ALGÜL, Hüseyin, “Evs”, DİA, İstanbul 1995, XI, 541-2.

3. ALPER Hülya, “Münâfık”, DİA, İstanbul 2006, XXXI, 565-8.

4. AŞIK, Nevzat, “Abbas b. Ubâde”, DİA, İstanbul 1988, I, 29.

5. AŞIKKUTLU, Emin, “Berîre”, DİA, İstanbul 1992, V, 503-4.

6. ATÇEKEN, İsmail Hakkı, Hz. Peygamber’in Yahudiler’le Münasebetleri,

Marifet Yayınları, İstanbul 1996.

7. ATEŞ, Süleyman, Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, I-VI, Yeni Ufuk Neşriyat, Ankara

1995.

8. AVCI, Casim, “Kaynukâ”, DİA, İstanbul 2003, XXV, 88.

9. AYCAN, İrfan, “Ebû Süfyân”, DİA, İstanbul 1994, X, 230-2.

10. BELÂZURÎ, Ahmet b. Yahya b. Câbir (öl. 279/892), Ensâbü’l-Eşrâf, (Thk. M.

Hamidullah), I-XIII, Mısır 1996.

11. ……………..… Fütûhu’l-Büldân, (Trc. Mustafa Fayda), K.T.B.Yayınları,

Ankara 1987.

12. BOZKURT, Nebi, “Medine”, DİA, İstanbul 2003, XXVIII, 305-11.

13. BULH, Frantz, “Münâfıklar”, İA, İstanbul 1993, VIII, 800-1.

14. BUHÂRÎ, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail (öl.256/870), el-Camiu’s-Sahîh, I-

XI, Bulak 1311.

15. Büyük İslâm Tarihi (Asr-ı Saâdet-Peygamberimiz’in sîreti), Trc. Ömer Rıza

Doğrul, I- V, İstanbul 1977.

16. CANAN, Mehmet Zeki, İslâm Tarihi, Yelken Matbaası, İstanbul 1977.

Page 93: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

93

17. CEVÂD ALİ, el-Mufassal fî Târîhi’l-Arab Kable’l-İslâm, I-X, Bağdad 1999.

18. ÇAĞATAY, Neşet, İslâm Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, A.Ü.İ.F.Y,

Ankara 1982.

19. ………………. 100 Soruda İslâm Tarihi, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1972.

A.Ü.İ.F.Y, Ankara 1982.

20. ÇUBUKÇU, Asri, “Buâs”, DİA, İstanbul 1992, VI, 340.

21. …………….. “Ebû Kays”, DİA, İstanbul 1994, X, 175.

22. DEVELİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügât, Aydın Kitabevi,

Ankara 1993.

23. DOĞRUL, Ömer Rıza, Büyük İslâm Tarihi, I-V, İstanbul 1978.

24. Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, I-XIV, Çağ Yayınları, İstanbul 1986.

25. EBÛ DAVUD, Süleyman İbnü’l-Eş’as es-Sicistanî (öl.275/888), Sünenu Ebû

Davud, I-IV, Kahire 1950.

26. ELMALI, Hüseyin, “Hassân b. Sâbit”, DİA, İstanbul 1997, XVI, 399-402.

27. ERDEM, Sorgon, “Abdullah b. Revâha”, DİA, İstanbul 1988, I, 129-30.

28. ERMEMİŞ, Faruk, İslâmiyet’in İlk Yüzyılında İslâm Başkentleri (Medine),

Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1979.

29. ERUL, Bünyamin, Sahâbenin Sünnet Anlayışı, T.D.V. Yayınları, Ankara 2005.

30. ESED, Muhammed, Kur'ân Mesajı Meal-Tefsîr, Trc. Cahit Koytak/Ahmet

Ertürk, İşaret Yayınları, Ankara 1999.

31. EYÜP SABRİ PAŞA, (öl.1308/1891), Mir’ât-ı Haremeyn, İstanbul 1304.

32. FAYDA, Mustafa, “İfk Hadisesi”, DİA, İstanbul 2000, XXI, 507-9.

33. ………………….. “Âişe”, DİA, İstanbul 1989, II, 201-5.

34. GÖLPINARLI, Abdulbâki, İslâm Tarihi, İnkılap Kitabevi, İstanbul 1975.

Page 94: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

94

35. GÜNALTAY, Şemsettin, İslâm Öncesi Araplar ve Dinleri, Sad. Mahfuz

Söylemez/Mustafa Hizmetli, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 1997.

36. HAMİDULLAH, Muhammed, “Hayber”, DİA, İstanbul 1998, XVII, 20-2.

37. ………………… “Hudeybiye Antlaşması”, DİA, İstanbul 1998, XVIII, 297-8.

38. …………………. İslâm Peygamberi, (Trc. Salih Tuğ), I-II, İrfan Yayınevi,

İstanbul 1980.

39. HASAN, Hasan İbrahim, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi, Trc. İsmail

Yiğit, I-VII, Kayıhan Yayınları, İstanbul 1991.

40. HATİPOĞLU, Nihat, Asr-ı Saâdet’te Müşrik ve Münâfık Liderler, Mesaj

Yayınları, Ankara, 1990.

41. HATTAB, Abdulmuiz, A’dâu’n-Nebî, Kahire 1989.

42. HİLMİ, Şehbenderzâde Filibeli Ahmed (öl. 1913), İslâm Tarihi, I-II, Sağlam

Kitabevi, İstanbul 1979.

43. İBNÜ’L- ESÎR, İzzüddin Ebû’l-Hasen Ali b. Ebû’l-Kerem Muhammed b.

Muhammed b. Abdilkerim b. Abdülvâhid eş-Şeybânî (öl. 630/1232), el-Kâmil

Fî’t-Tarih Tercemesi (İslâm Tarihi), Trc. M. Beşir Eryarsoy ve Arkadaşları, I-

XII, Bahar Yayınları, İstanbul 1985.

44. İBN HİŞAM, Ebû Muhammed Abdü’l-Melik (öl. 218/833), Sîret-i İbn-i Hişam

Tercemesi (İslâm Tarihi), Trc. Hasan Ege, I-IV, Kahraman Yayınları, İstanbul

1985.

45. İBN İSHAK, Muhammed (öl. 151/768), Sîre, Tah. Muhammed Hamidullah, Ter.

Sezai Özel, Akabe Yayınları İstanbul 1988.

Page 95: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

95

46. İBN KAYYİM, el-Cevziyye, Şemseddin Ebû Abdillah Muhammed b. Bekir (öl.

751/1350), Zâdü’l-Meâd (Rahmet Peygamberi ve Devleti), Trc. Muzaffer Can, I-

VI, Cantaş Yayınları, İstanbul 1989.

47. İBN KESÎR, Ebû’l-Fidâ İsmail b. Ömer (öl. 774/1372) el-Bidâye ve’n-Nihâye

(Büyük İslâm Tarihi), Trc. Mehmet Keskin, I-XIV, Çağrı Yayınları, İstanbul

1994.

48. …………………Hadislerle Kur'ân-ı Kerîm Tefsîri, Trc. Bekir Karlığa/Bedrettin

Çetiner, I-XV, İstanbul 1988.

49. İBN MANZÛR, Ebû’l-Fadl Cemalüddin Muhammed, Lisanu’l-Arab, I-XV,

Beyrut 1956.

50. İBN SA’D, Ebû Abdillah Muhammed (öl. 230/844), Kitabu’t-Tabakâti’l-Kebîr,

I-VII, Beyrut 1908.

51. İBN SEYYİDİNNÂS (öl. 734/1334), Uyûnü’l-Eser fî Fünûni’l-Meğâzî ve’s-

Siyer, Tah. Muhammed el-id el-Hatrâvî ve Arkadaşları, I-II, Beyrut 1992.

52. İBN ŞEBBE, Amr b. Şebbe b. Abid, Tarihü’l-Medinetü’l-Münevvere, Cidde

1402.

53. KARAMAN, Fikret, Münâfıklığın İtikadî Boyutu ve İslâmî Tebliğe Etkisi,

Diyanet Vakfı Yayınları, Elazığ 1996.

54. KANDEMİR, Yaşar, “Abdullah b. Amr b. Harâm”, DİA, İstanbul 1988, I, 86.

55. ………………… “Kâ’b b. Mâlik”, DİA, İstanbul 2001, XXIV, 4-6.

56. KILIÇ, Sadık, Kur-ân’a Göre Nifak, Furkan Yayınları, İstanbul 1982.

57. KOÇYİĞİY, Talat, “Abdullah b. Übey b. Selûl", DİA, İstanbul 1988, I, 139-140.

58. KÖKSAL, M. Asım, İslâm Tarihi (Medine Dönemi), Şamil Yayınları, I-XVIII,

1980.

Page 96: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

96

59. KÜÇÜK, Abdurrahman, “Münâfıklık ve Dönmelik Üzerine bir Araştırma”,

AÜİFD, Ankara 1987, XXIX, 347-59.

60. MAKDİSÎ, Abdulganî b. Abdulvâhid, Hadisü’l-İfk, Nşr. Ebû İsmail Hişam b.

İsmail es-Sakka, Riyad 1985.

61. MUSLİM, İbnü’l-Haccâc Ebû’l-Hüseyin (öl.261/875), Sahih-i Muslim ve

Tercemesi, Trc. Mehmed Sofuoğlu, I-VIII, İstanbul 1970.

62. NAMÎ, Ömer, Zahiru’n-Nifak fî İtari’l-Mevâzini’l-İslâmiyye, Kuveyt 1974.

63. ÖNKAL, Ahmet, “Hazrec”, DİA, İstanbul 1998, XVII, 143-4.

64. RÂZÎ, Fahruddîn Muhammed b. Ömer (öl. 606/1209), Mefâtîhu’l-Ğâyb (Tefsîr-i

Kebîr), I-XXIII, Akçağ Yayınları, Ankara 1988.

65. SALİM, İbrahim Ali, en-Nifak ve’l-Münâfikûn fî Ahdi Resulillah, Kahire 1948.

66. SARI, Mevlüt, Arapça-Türkçe Lûgat, Bahar Yayınları, İstanbul 1984.

67. SARIÇAM, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, TDV Yayınları,

Ankara 2001.

68. SCHAADE, A, “Abdullah b. Übey b. Selûl”, İA, İstanbul 1940, I, 43-4.

69. SEZİKLİ, Ahmet, Hz. Peygamber Devrinde Nifak Hareketleri, TDV Yayınları,

Ankara 1994.

70. ……………… “Münâfık-Hz. Peygamber Döneminde münâfıklar”, DİA, İstanbul

2006, XXXI, 568-9.

71. SIRMA, İhsan Süreyya, Hz. Peygamber Devrinde Yahudi Meselesi, Beyan

Yayınları, İstanbul 1984.

72. SÖNMEZ, Mehmet Ali, “Evs b. Havlî", DİA, İstanbul 1995, XI, 543.

73. ŞİBLÎ, Mevlana, Asr-ı Saâdet, Trc. Ömer Rıza Doğrul, I-V, Eser Neşriyat,

İstanbul 1978.

Page 97: GİRİŞ - acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1296/1897.pdf · Cerîr, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temid, I-VI, MEB Yayınları,

97

74. TABERÎ, Ebû Cafer b. Muhammed b. Cerîr (öl. 310/922), Milletler ve

Hükümdarlar Tarihi, Trc. Zâkir Kadirî Ugan/Ahmet Temir, MEB Yayınları, I-

VI, İstanbul 1992.

75. ………………… Tarih-i Taberî Tercemesi, I-IV, Can Kitabevi, Konya 1973.

76. ………………… el-Câmiu’l-Beyan fî Tefsîr-i Kur’ân, I-IX, Trc. Kerim

Aytekin/Hasan Karakaya, Hisar Yayınevi, İstanbul 1996.

77. TAHÂVÎ, Ebû Cafer Ahmed b. Muhammed b. Selame, Şerhu Muşkili’l-Âsâr,

Tah. Şuayb el-Arnavut. I-XVI, Beyrut 1987.

78. TİRMİZÎ, Ebû İsa Muhammed b. İsa b. Sevre (öl.279/892), Sünen-i Tirmizî

Tercemesi, Trc. Osman Mollamehmetoğlu, I-VI, İstanbul 1975.

79. UĞUR, Mücteba, “Cemîle bint Übey b. Selûl", DİA, İstanbul 1993, VII, 328-9.

80. VAKIDÎ, Muhammed b. Ömer (öl. 207/823), Kitabu’l-Meğâzî, Tah. Marsden

Jones, I-III, Beyrut 1984.

81. WATT, W. Montgomert, Muhammed at Medına, Oxford 1956.

82. YA’KÛBÎ, Ahmed b. Ebû Ya’kûb b. Ca’fer b. Vehb (İbn Vâzıh) (öl. 294/897),

Tarihu’l-Ya’kûbî, I-III, Beyrut 1358.

83. YAZIR, Elmalılı Hamdi, “Hak Dini Kur’ân Dili”, Azim Yayınları, I-X, İstanbul

1992.

84. YILDIZ, Abdullah, Hz. Peygamber ve Gizli Düşmanları, İz Yayınları, İstanbul

2000.

85. ZEBÎDÎ, Zeynüddin Ahmed b. Ahmed, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı (Tecrîd-i Sahîh

Tercemesi), Trc. A. Nâim Babanzâde/Kâmil Miras, I- XII, İstanbul 1989.