fransiz dİplomat boislecomte’a gÖre mehmed alİ paŞa İ … · 2019-03-18 · fransiz...
TRANSCRIPT
FRANSIZ DİPLOMAT BOISLECOMTE’A GÖRE MEHMED ALİ PAŞA
İSYANI DÖNEMİNDE OSMANLI TİCARETİ (1833‐1834)
Özgür YILMAZ ‐ Aslı ŞENOL GHEBANTANİ
Öz
Fransa, Mehmed Ali Paşa’nın isyanının yarattığı kargaşa ortamında Babıâli’nin Rusya ile
ittifak yapmasından oldukça rahatsız olmuştu ve Mısır Meselesi’nin kendi çıkarlarına
uygun çözümlenmesini arzu ediyordu. Bunun için Fransız hükümeti, Mehmed Ali Paşa
ve Babıâli arasında sürüp giden soruna kendi lehine bir çözüm bulma amacıyla,
dışişlerindeki kabiliyeti nedeniyle Baron de Boislecomte’u Mehmed Ali Paşa nezdinde
arabuluculuk yapmak ve dolayısıyla Babıâli üzerindeki Rusya etkisini kaldırmak
amacıyla Doğu’ya gönderdi. Mehmed Ali Paşa nezdindeki siyasi misyonu dışında
Boislecomte, Dışişleri Bakanı Broglie’den artık sona yaklaşan Osmanlı İmparatorluğu ile
ilgili çok akıllıca gözlemler yapmak ve bu gözlemlerini raporlar haline getirerek Fransız
hariciyesine sunmak talimatı da almıştı. Bu bakımdan Boislecomte imparatorluğu idari,
askeri, ekonomik ve ticari açıdan geniş bir incelemeye tabi tuttu. Bu çalışma
Boislecomte’un Doğu’ya gönderilme sürecini inceledikten sonra Baron’un Osmanlı
ticareti hakkındaki değerlendirmeleri inceleme amacındadır. Çalışmanın kaynağı Fransız
Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nin Paris’teki merkezinde yer alan “Mémoires et Documents:
Turquie” kataloğunda yer alan dosyalardır.
Anahtar Sözcükler
Osmanlı İmparatorluğu, Fransa, Boislecomte, Mısır Meselesi, Osmanlı Ticareti
OTTOMAN TRADE DURING THE REVOLT OF MEHMED ALI PASHA
ACCORDING TO FRENCH DIPLOMAT BOISLECOMPTE
Abstract
France had been quite disturbed by the alliance of the Sublime Porte with Russia created by the
revolt of Mehmed Ali Pasha, and hoped to resolve the Egyptian Question according to her own
Yrd. Doç. Dr., Gümüşhane Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Gümüşhane/Türkiye.
[email protected] Doktora Öğrencisi, Institut national des langues et civilisations orientales, INALCO-Paris/Fransa.
TARİHİN PEŞİNDE ‐ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ‐
Yıl: 2015, Sayı: 14
Sayfa: 437‐477
THE PURSUIT OF HISTORY ‐INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH‐
Year: 2015, Issue: 14
Page: 437‐477
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 438
interests. For this purpose the French goverment sent Boislecomte who was a talented diplomat in
external affairs to the Orient to resolve the question in its favour, to mediate by Mehmed Ali Pasha
and to remove Russian influence on the Sublime Porte. Apart from the political mission by
Mehmed Ali Pasha, Boislecomte was instructed by French Foreign Minister, Broglie, to make very
wise observation on the Ottoman Empire in this crisis period and to prepare detailed reports from
these observations and to send them to the French Foreign Ministry. In this regard, Boislecomte
examined the empire in detail from administrative, military, economic and commercial point of
view. After reviewing the Oriental mission of Boislecomte, this paper aims to examine
Boislecomteʹs assessments on the Ottoman trade. The main sources of the study are Boislecomteʹs
correspondences located in French Foreign Ministry Archive in Paris under the catalogue of
“Mémoires et Documents: Turquie”.
Keywords
Ottoman Empire, France, Boislecomte, Egyptian Question, Ottoman Commerce
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 439
GİRİŞ
Fransa Kralı I. Fransuva’nın 1535’te de La Forêt’yi Kanuni Sultan
Süleyman nezdinde ilk daimi elçi olarak göndermesi ile başlayan Osmanlı‐
Fransız ilişkileri bir yıl sonra Fransa’ya verilen imtiyazlar ile daha da
sağlamlaştı.1 İki ülke arasındaki ticari ilişkiler 1569 ve 1740 tarihli imtiyaz
anlaşmasıyla daha da genişledi. Böylece Fransa, Osmanlı ülkesindeki
ticarette en önemli pay sahibi ülke konumuna geldiği gibi siyasal ve
kültürel nüfuzunu arttırarak Yakın Doğu’nun (Levant) en etkin gücü
olmuştur.2 Fakat başlangıcından 18. yüzyılın sonlarına kadar iyi düzeyde
seyreden Osmanlı‐Fransız ilişkileri Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı hava
nedeniyle bir duraksama dönemine girdi. Bu sırada Babıâli ihtilale bir
Avrupa meselesi olarak bakmış ve yeni rejimi kabul etmekten çekinmişti.
Nitekim bu çekimser dönem altı yıl boyunca devam etmiş ve Babıâli,
Fransa’da kurulan yeni rejimi ancak 1795’te Prusya’nın tanımasından sonra
kabul etmişti.3 Osmanlı‐Fransız ilişkileri temkinli olarak devam etse de asıl
darbeyi ihtilal sonrasında Fransa’nın izlediği saldırgan ve yayılmacı
politikadan yedi. Avrupa’nın dengesini değiştiren bu politika çok
geçmeden Osmanlı topraklarına da sirayet etti. Napolyon hem İngiltere’nin
Hindistan’daki ticari çıkarlarına zarar verebilmek hem de ihtilalden sonra
Levant bölgesinde yaşadığı ticari kaybı telafi etmek için Mısır’ı işgal etmeye
karar verdi.4 Gerçekten de ihtilal Osmanlı‐Fransız ticareti için bir darbe
olmuş ve 1789’dan itibaren Fransa’nın Osmanlı ülkesine yaptığı ihracatın
oranı beşte iki oranında azalma göstermişti.5 Napolyon’un Mısır’ı işgali ile
beraber Fransa ile İngiltere arasındaki üstünlük mücadelesi Akdeniz’e de
yayılmış oluyordu.6 Öyle ki 18. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, İngilizlerin
Akdeniz ve Uzakdoğu’da sömürgelerini arttırması ve Süveyş ve
Kızıldeniz’deki ticaret üzerinde söz sahibi olması Fransa’yı oldukça rahatsız
etmişti. Avrupa’daki en kadim müttefikinden bu şekilde bir darbe alan III.
1 François-Emmanuel Guignard de Saint-Priest, Mémoires sur l’ambassade de France en Turquie et sur le commerce
des Français dans le Levant, E. Leroux, Paris 1877, s. 181. 2 Reşat Kasaba, Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Ekonomisi, (Çeviren: Kudret Emiroğlu), Belge Yayınları, İstanbul
1993, s. 33; Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı-İngiliz İktisadi Münasebetleri II (1838-1850), Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1976, s. 2-3.
3 Oral Sander, Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, Osmanlı Diplomasi Tarihi Üzerine Bir Deneme, Ankara Ün. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara 1987, s.113.
4 M. Alaaddin Yalçınkaya, “III. Selim ve II. Mahmud Dönemleri Osmanlı Dış Politikası”, Türkler, (Editör: Kemal Çiçek), Cilt 12, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 629-659; Ayrıca bk. Enver Ziya Karal, Fransa - Mısır ve Osmanlı İmparatorluğu: (1797-1802), İstanbul Ün. Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1938.
5 1787-1789 yıllarında Fransızların Osmanlı ülkesine ihracatı 39,9 ve ithalatı 19,5 milyon frank iken bu rakamlar 1797-1799 arasında ise ihracatta 5,2; ithalatta ise 3,8 milyon franka düşmüştür. Bk. Emile Levasseur, Histoire du commerce de la France, A. Rousseau, Paris 1912. s. 19; M. A. Ubucini, Lettres sur la Turquie, Librairie Militaire de j. Dumaine, Paris 1853, s. 404-405; Michelle Raccagni, “The French Economic Interets in the Ottoman Empire”, International Journal of Middle East Studies, Cilt 11, Sayı 3, Camridge 1980, s. 342; Edhem Eldem, French Trade in Istanbul in the Eighteenth Century, Brill, Leiden 1999, s. 13-33.
6 Kamil Çolak, “Mısır’ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi”, Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Dergisi, Sayı II, Sakarya 2008, s.141-183.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 440
Selim ittifak arayışlarına girişti ve Aralık 1798’de Rusya ve Ocak 1799’da da
İngiltere ile ittifak yaptı.
Bu sırada sadece Mısır ile yetinmek istemeyen Napolyon Suriye’ye
doğru ilerlemiş; fakat hem Osmanlı‐İngiliz ordularının mukavemeti hem de
Cezzar Ahmet Paşa’nın karşısındaki yenilgi sonrası geri dönmek zorunda
kalmıştı. Bunun yanında Avrupa’da yaşanan gelişmeler ve koalisyon
ordularının Fransızları yenmeleri, Napolyon’un Mısır’dan kaçmasına neden
oldu ve Fransızlar 1801’e kadar Mısır’da kalsalar da Mısır’ı Osmanlılara terk
etmek zorunda kaldılar.7 Ancak 1800’deki El‐Ariş Sözleşmesi ile Mısır’ın
tahliyesini garanti altına alan Babıâli, İngiltere ve Rusya’nın Akdeniz’de
tehlikeli bir karakter alan siyasi ihtiraslarından endişelendiği için her
ihtimale karşı Fransa tarafına kaymanın daha faydalı olacağına kanaat
getirdi. 8
Mısır’ın işgali ile bozulan Osmanlı‐Fransız ilişkilerinin düzeltilmesi
maksadıyla Fransız hükümeti, Paris Sefiri Esseyid Ali Efendi vasıtası ile bazı
teşebbüslerde bulunsa da, Ali Efendi her fırsatta Fransızların Mısır’ı tahliye
etmelerini şart koymuştu. Bu süreçte Talleyrand ile Ali Efendi arasında 9
Ekim 1801’de bir ön barış antlaşması imzalanmıştı.9 Bu antlaşma ile Fransa
Mısır’ın tahliyesini taahhüt ederek, işgal öncesindeki dostluk ve ilişkileri
yeniden ihya etmeyi istiyordu. Bu maksatla Bonaparte, General
Sebastiani’yi İstanbul’a gönderdi. Sebastiani’ye verilen talimatlarda
Fransa’nın Hindistan yolu üzerindeki nüfuzunu yayarak ticaretini
geliştirmesi gerektiği ifade ediliyordu. 10 Bunun yanında Rusya ve
İngiltere’ye karşı güçlü bir Türkiye’nin Fransa’nın yararına olacağı ifade
edilmekteydi.11 Hatta Osmanlı‐Fransız barış antlaşmasını müzakere etmek
üzere Fransa’ya gönderilen Murahhas Galib Efendi, Bonapart’ın, Rusya gibi
Fransa’nın da Karadeniz’de ticaret yapması konusundaki ısrarına tanık
olmuş ve Bâbıâli’nin onayına sunulması gereken bu talebe Rusya’nın
muhalefet edeceğini ifade etmişti. Galip Efendi’nin Fransa’nın taleplerine
ilişkin raporları İstanbul’a ulaşınca, Fransızların bu talebi incelenmiş ve
Fransa’yı gücendirmemek ve onunla bir an önce barış antlaşması yapmak
7 Eyyub Şimşek, Osmanlı-Fransız Diplomatik İlişkileri ve Kırım Savaşı (1853-1856), Karadeniz Teknik Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi, Trabzon 2013, s. 38. 8 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Cilt V, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, s. 43. 9 Maurice Herbette, Une ambassade turque sous le Directoire, Perrin et cie., Paris 1902, s. 248-284. 10 Sebastiani’nin İstanbul’daki görevi için bk. Stanford J. Shaw, Eski ve Yeni Arasında Sultan III. Selim, (Çeviren: Hür
Güldü), Kapı Yayınları, İstanbul 2008, s. 473-474; P. Coquelle, « La Mission de Sébastiani à Constantinople en 1801 », Revue d’Histoire Diplomatique, Sayı 17, Paris 1903, s. 438-455; J.-L. Bacqué-Grammont-S. Kuneralp-F. Hitzel, Representants Permanents de la France en Turquie (1536-1991) et de la Turquie en France (1797-1991), Éditions Isis, İstanbul 1991, s. 48-49.
11 İsmail Soysal, Fransız İhtilâli ve Türk Fransız Diplomasi Münasebetleri (1789-1802), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999, s. 315-327.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 441
için bu ticaret hakkının Fransa’ya tanınmasına karar verildi.12 İstanbul’dan
gelen bu talimatlar doğrultusunda Galip Efendi ile Talleyrand arasında 25
Haziran 1802’de Türk‐Fransız Barış Antlaşması imzalandı.13
Fransızların Mısır macerası her ne kadar Osmanlıların istediği biçimde
neticelense de Avrupa’nın politik dengeleri açısından önemli bir dönüm
noktası olmuştur. Akdeniz bundan sonra büyük güçlerin çatışma alanı
haline geldiği gibi, bu işgal ve sonuçları ilk kez 1815 Viyana Kongresi’nde
dile getirilen Doğu Sorunu’nun önemli adımlarından birini teşkil edecektir.14
1821 Yunan İsyanı ise Osmanlı‐Fransız ilişkilerinde görülen sıkıntıları daha
da derinleştirmiştir. Yunan İsyanı’nda Fransa, diğer tüm Avrupa Devletleri
gibi Yunanlıların yanındaydı. Zira Mora’da asilerle Türkler arasında
yapılmakta olan savaş, Avrupa kamuoyunda Hıristiyanlığın İslamiyetle
çarpışması olarak algılanıyordu. Fakat daha da önemlisi Yunan İsyanı’nın
ileride Mısır Meselesi olarak tarif edilecek ve 13 sene devam edecek olan
meselenin zeminini hazırlaması oldu.
Girit ve Mora’da ortaya çıkan isyan hareketlerini kendi gücü ile
bastıramayan Babıâli, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’ya başvurmak zorunda
kaldı.15 Bunun üzerine Mehmed Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa
kumandasındaki donanmasını Mora’ya gönderdi. Mısır kuvvetleri kısa bir
zamanda Mora İsyanı’nı bastırmayı başardı. Fakat Osmanlıların
Yunanistan’daki bu gücü büyük güçlerin çıkarlarına uygun değildi. Bunun
üzerine İngiltere, Fransa ve Rusya Londra’da 6 Temmuz 1827’de bir araya
gelerek Yunanistan konusunda bir mutabakata vardı ve Babıâli’ye bir
ültimatom verdi. Osmanlı hükümeti üçlü ittifakın önerisini reddedince
koalisyona ait donanma Navarin’deki Osmanlı‐Mısır birleşik donanmasını
yaktı. Donanmasının yakılması haberiyle sarsılan Mehmed Ali Paşa, Sultan
II. Mahmud’a haber vermeden İngiltere ile anlaşarak donanmasının kalan
kısmını Mora’dan geri çekti. Ardından devletten, yaptığı fedakârlıklara
karşı Suriye valiliğinin de uhdesine verilmesini talep etti.16 Babıâli’nin bu
teklifi reddetmesi üzerine Mehmed Ali Paşa, Suriye’ye saldırmaya karar
verdi. Aslında Mehmed Ali Paşa, uzun yıllar boyunca mücadele ederek
12 Soysal, age, s. 332-334. 13 Anlaşmanın ikinci maddesi ile Karadeniz’de serbestçe ticaret hakkı kazanan Fransa üçüncü madde ile de bu ticaretin
koruyucu ve uygulayıcıları ticari çıkarları için gerekli gördüğü yerlere görevliler veya ticari kömiserlikler kurma hakkı kazanıyordu. 1802 Paris Antlaşması için bk. Saint-Priest, Mémoires sur l'ambassade de France en Turquie, s. 523-537; Édouard Driault, Napoléon’un Şark Siyâseti, Selim- Sâlis, Napoléon, Sébastiani ve Gardane, (Çeviren: Köprülüzade M. Fuad), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2013, s. 7.
14 Şimşek, agt, s. 39. 15 Şinasi Altundağ, Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır Meselesi, 1. Kısım (1831-1841), Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara 1988, s. 28. 16 Alan Palmer, Osmanlı İmparatorluğu Son 300 Yıl Bir Çöküşün Yeni Tarihi, (Çeviren: Belkıs Ç. Dişbudak), Sabah
Kitapları, İstanbul 1995, s. 110-11.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 442
kurduğu Mısır’daki düzenin yaşamasını ve Mısır’ın güvenliğini Suriye’yi
ele geçirerek temin etmeyi amaçlamaktaydı.17
Yunan İsyanı, arkasından da Mehmed Ali Paşa’nın başkaldırısı
Babıâli’nin elini konunu bağladı. 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın ilga edilmesi
arkasından da 1827’de Navarin Baskını ile donanmanın yok edilmesi bir de
ülke içinde âyanların neden olduğu çatışmalar askeri olarak devleti çaresiz
bir durumda bıraktı. Mehmed Ali Paşa bu durumdan fazlasıyla istifade
etmeyi bildi. İbrahim Paşa kumandasındaki Mısır ordusu, 1831‐1832
yıllarında Yafa, Kudüs, Hayfa ve ardından Suriye’yi ele geçirip Anadolu
sınırına ulaştı. İbrahim Paşa, sene sonuna doğru, Toros Dağları’nı aşarak
Konya’ya vardı. 21 Aralık 1832’de Konya Savaşı olarak bilinen savaşta
Osmanlı ordusunu yendikten sonra Kütahya’yı ele geçirdi. İstanbul’a
sadece 300 kilometrelik bir mesafe kalmıştı.18 Bunun üzerine II. Mahmud
İstanbul’a kadar dayanan valisine karşı bir müttefik arayışına girişti. Bu
süreçte ülke içinde ve Avrupa’daki meseleleri ile ilgilenen İngiltere’den
istenilen yardım sözü alınamadı.19 Cezayir’i işgal eden Fransa ile olan
ilişkiler bir kez daha bozulmuştu ve Fransa, Mısır’da Osmanlı idaresinden
ziyade kendisiyle gayet iyi ilişkileri bulunan ve İngiliz politikalarına sıcak
bakmayan Mehmed Ali Paşa’nın hüküm sürmesini tercih etmekteydi. Bu
durumda II. Mahmud için Rusya’dan başka alternatif yoktu. II. Mahmud’un
bu yardım çağrısı Rusya’nın uzun zamandan beri kolladığı bir fırsattı ve
bundan dolayı hemen olumlu bir karşılık buldu. Rus donanması 20 Şubat
1833’te İstanbul’a geldi ve 14.000 kişilik bir Rus birliği de İstanbul’a yerleşti.
Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın kararlığı ile İngiliz ve Fransız
elçilerin tavsiyeleri neticesinde Sultan II. Mahmud, Mehmed Ali Paşa’nın
isteklerini kabul etmek zorunda kaldı ve Mehmed Ali Paşa’nın Mısır ve
Girid; oğlu İbrahim Paşa’nın da Cidde ve Adana valiliklerini tanıdı. Fakat
daha da önemlisi Rus donanmasının İstanbul’a gelişinin İngiltere ve
Fransa’da yarattığı endişe ile dâhili bir isyan olan bu meselenin uluslararası
bir krize dönüşmesi oldu.20
17 Butrus Abu-Manneh, “Mehmed Ali Paşa and Mahmud II: the genesis of a conflict”, Turkish Historical Review, Sayı 1,
Utrecht 2010, s. 9-14. 18 Stanford J. Shaw, E. K. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Cilt II, (Çeviren: M. Harmancı), E Yayınları,
İstanbul 1983, s. 61-62; Palmer, age, s. 110-111. 19 Matthew Smith Anderson, Doğu Sorunu 1774-1923 Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, (Çeviren: İdil Eser), Yapı
Kredi Yayınları, İstanbul 2000, s. 97. 20 Bu konuda bk. Muhammed H. Kutluoğlu, The Egyptian Question, Eren Yayınları, İstanbul 1988.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 443
I. FRANSA’NIN DOĞU POLİTİKASI ÇERÇEVESİNDE
BOISLECOMTE’UN MİSYONU
Osmanlı‐Rus yakınlaşması ve Rus donanmasının İstanbul boğazlarında
demirlemesi en çok Fransa’yı rahatsız etti. Bu gelişme, Fransa’yı o ana kadar içinde bulunduğu rehavetten çıkardı. Hemen harekete geçen Fransa ve
İngiltere, Babıâli ile Mehmed Ali Paşa arasında arabuluculuk yapmak ve
esasında kendi çıkarları için tehdit unsuru oluşturan Rus donanmasını
boğazlardan çıkarmaya çalışmak için girişimlerde bulunacak olan elçileri
İstanbul’a gönderdi. Bu doğrultuda Fransa, Babıâli nezdinde enerjik bir elçi
olan Amiral Roussin’i, İngiltere de Lord Ponsonby’yi kendilerine verilen
görevleri yerine getirmek üzere İstanbul’a gönderdi.21 Fakat Mehmed Ali
Paşa adı geçen devletlerin bu önerilerini kabul etmeyerek, Babıâli’ye, Suriye
ve Adana’nın kendisine bırakılması, aksi takdirde İstanbul’a saldıracağı
ültimatomunu verdi. İşte tam bu esnada Fransa, bu meseleyi kendi lehine
çözüme kavuşturması ve Osmanlı ülkesindeki çıkarlarını tehdit eden
Rusya’nın boğazları terk etmesi arzusu nedeniyle, Babıâli ile Mehmed Ali
Paşa arasındaki uzlaşmayı sağlayabilecek yetenekte olan bir diplomat
arayışına girdi. Fransız Elçisi Roussin’in teşebbüsleriyle Babıâli ile Mehmed
Ali Paşa arasında Suriye’nin Mehmed Ali Paşa’ya verilmesi doğrultusunda
bir antlaşma meydana geldiyse de Mehmed Ali Paşa’dan istenilen karşılık
alınamadı.22 Üstelik Mehmed Ali Paşa’ya karşı Osmanlı‐Rus ittifakının daha
da güçlendiği ve yeni Rus birliklerinin İstanbul’a varmaları haberini alan
Fransız hariciyesi daha da telaşlandı. Fransa, Rus donanmasının
İstanbul’dan hareket etmemesi şöyle dursun, bundan başka hazırlıklar
içinde olmasından da endişe etmekteydi. Fransa’ya göre, Rusya’nın bu
hazırlıkları ve İstanbul boğazına yeni kuvvetler göndermesi, Rusya’nın
İstanbul Boğazı’ndaki pozisyonunu kuvvetlendirmekteydi.23
Fransız elçisi Roussin İstanbul’a gelir gelmez arabuluculuk için işe
koyulmuştu; zira Fransızların istediği şekilde Rus donanmasının
İstanbul’dan uzaklaşması padişah ile Mehmed Ali Paşa’nın anlaşmasına
bağlıydı. Ancak Amiral Roussin’in bu zamana kadar gereken uzlaşmayı
sağlayamaması Fransızlar için bir başarısızlık olarak algılanmaktaydı.
Fransa, Mehmed Ali Paşa’yı durdurma adına bir hamle daha yaptı ve
Fransız elçisi Roussin, Mehmed Ali Paşa’ya Akka, Kudüs, Trablusşam ve
Nablus sancaklarını vermeyi taahhüt ederek padişah ile barış yapmasını;
aksi takdirde Fransa’nın kendisine silahlı bir saldırıda bulunacağını söyledi.
21 Karal, Osmanlı Tarihi, s. 135. 22 Emine Eren, Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır Meselesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir 2008, s. 47. 23 Georges Douin, La mission du Baron de Boislecomte, l’Egypte et la Syrie en 1833, L'Institut français d'archéologie
orientale du Caire, Caire 1927, s. XXXV.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 444
Mehmed Ali Paşa ise, bu teklifi kabul etmemekle birlikte, bütün Beytüşşam
Eyaleti ile Adana’nın da kendisine bırakılması için Babıâli’ye bir ültimatom
verdi. Bu ültimatomun kabul edilmemesi halinde, İbrahim Paşa’yı Üsküdar
üzerine yürümekle görevlendirdiğini söyledi. Mehmed Ali Paşaʹnın
isteklerinin geri çevrilmesi durumunda “Anadolu’da yeni bir yangının olanca
şiddetiyle yeniden alevlenmesi” ihtimali söz konusuydu.24
Bilindiği üzere Fransa, Cezayir’i aldıktan sonra bölgede hâkimiyetini
sağlamlaştırma arzusu içerisindeydi. Yukarıda da değindiğimiz bu kriz
döneminde Fransa Mehmed Ali Paşa’nın tarafında yer almış ve
Osmanlıların Akdeniz’deki varlığına karşı düşmanca tutumunu ortaya
koymuştu. Çünkü Fransa’nın Mısır üzerinde Napolyon’un 1798 seferi ile
belirginleşen bir ilgisi vardı.25 Fransa, Mısır ile çeşitli vesilelerle ilişkilerini
devam ettirmekteydi. Mehmed Ali Paşa özellikle Mısır ordusunun kurulup
geliştirilmesinde Fransa’dan büyük yardım görmüştü.26 Yani Mısır,
Fransızlara yabancı bir memleket değildi. Bununla birlikte Fransa, Doğu
Akdeniz’de İngilizlere karşı Mehmed Ali Paşa’nın desteğini sağlamayı da
planlamaktaydı. Mehmed Ali Paşa’nın siyaseti, Fransa’nın Mısır’da manevi
varlığını da ifade ediyordu. Fransızlar, Mısır’ın padişaha ait olmasından
daha çok Mehmed Ali’ye ait olmasını her bakımdan kendi çıkarları için
daha elverişli görmekteydi.
Elçi Roussin’in bu beklentilere cevap veremediğini ve Mehmed Ali Paşa
ile istenilen antlaşmanın yapılamadığını gören Fransız hariciyesi bu görevi
yerine getirecek bir diplomat arayışına girişti. Bu görev için Fransız
hükümeti seçimini, parlak zekâsı, dışişlerindeki tecrübesi, üslubunda hem
yumuşaklığı hem de sertliği aynı anda barındırması gibi yetenekleriyle
Mehmed Ali Paşa’yı uzlaşma yoluna çekmekte başarılı olacağına inandığı
Baron de Boislecomte’dan yana kullandı.27 Fransız hükümeti Boislecomte’a
özel bir misyon yükleyerek Mısır Meselesi’nin çözümü için Osmanlı
ülkesine gönderdi.
Boislecomte’un diplomatik kariyerine baktığımızda Baron’un,
Fransa’nın beklentilerini yerine getirebilecek bir birikime sahip olduğu
görülebilir. 1796’da doğan Baron 1814 yılında diplomasiye girmişti.
Diplomatik kariyerine Haziran 1816’da Viyana’ya üçüncü sekreter atanarak
başlayan Boislecomte,28 3 yıl sonra Ekim 1819’da, Saint‐Petersburg’da ikinci
24 Douin, age, s. XXXVI. 25 İsmail Soysal, “Fransa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 13, Ankara 2002, s.183. 26 Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789–1914), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2003, s. 200-201; Karal,
Osmanlı Tarihi, s. 132. 27 Douin, age, s. 137. 28 Boislecomte’un sicil dosyası için bk. AMAE, CADC, Série Personnel 1ère Série. Dossier Individuel : n° 476,
« Boislecomte Charles, comte de».
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 445
sekreterliğe yükselmiştir. Baron buradaki görevi esnasında Troppau ve
Verona’da İtalya’da mutlakıyetin kurulmasıyla baş gösteren devrimci
hareketlerin tehditkâr zararlarına karşı koymak amacıyla düzenlenmiş olan
konferanslara katılımcı sekreter olarak iştirak etmiştir.29 1821‐1823 yılları
arasında Saint‐Petersburg’da maslahatgüzarlık görevine yükselen Baron,
ardından 1824‐1825 yıllarında Madrid’de birinci sekreter ve maslahatgüzar
olarak görev yapmış; Eylül 1825’ten diplomatik kariyerine Fransa Dışişleri
Bakanlığı’nın politika departmanında şef yardımcısı olarak devam etmiştir.
Boislecomteʹun Londra’da Polignac ile taşınması ona yeni fırsatlar
doğurmuştur. Bilhassa Polignac’ın Dışişleri Bakanlığı’na getirilmesi
Boislecomte’un bakanlık bünyesinde yüksek bir göreve, bakanlığın
yönetiminin başına, atanmasında etkili olmuştur. Asıl önemlisi
Boislecomte’un, Rusların İstanbul’u ciddi olarak tehdit ettikleri 1829
güzünde Polignac’ın öncülüğünde Osmanlı İmparatorluğu’nun
paylaşılmasına ve İstanbul’un başkent olacağı bir Yunan devletine yönelik
planların içinde olmasıdır.30 Buradaki görevine 1830 Temmuz Devrimi
nedeniyle geri çekilene kadar devam eden Boislecomte, 1830 yılında tahta
çıkan Louis Philippe’nin hükümdarlığının ilk yıllarında, Victor de
Broglie’nin dışişleri bakanlığına geleceği tarihe kadar dışişlerinden ve
görevinden uzak kalmıştır.
Victor de Broglie’nin dışişleri bakanı olmasının ardından Boislecomte,
“Türkiye’nin paylaşılması ve Avrupa’nın yeniden organize edilmesi” projesinin
yani “Doğu Misyonu”nun gerçekleştirilmesi ve tamamlanması için yeteneği
ve dışişlerindeki hüneri sayesinde yeniden göreve çağrıldı.31 8 Nisan 1833
tarihli bir görevlendirme yazısını alan Baron vakit kaybetmeden bu ayın
ortalarında Fransa’dan hareket ederek 29 Nisan’da İskenderiye’ye ulaştı ve
burada Fransa’nın İskenderiye genel konsolosu olan Mimaut tarafından
karşılandı.32 Boislecomte’un Doğu Misyonunun amacı Broglie tarafından
kendisine verilen talimatnamede açıkça belirtilmektedir. Broglie, bu resmi
yazıda dönemin siyasi yapısı üzerinde durarak, hâlihazırda Rus filosunun
boğaza giriş yaparak demirlediğini, Fransız büyükelçisi Roussin’in,
Mehmed Ali Paşa’ya bir takım barış şartları önererek kendisini barışa
çağırdığını; ancak Mehmed Ali Paşa’nın barışa yaklaşmadığını belirtmiştir.
29 Mark Jarrett, The Congress of Vienna and Its Legacy: War and Great Power Diplomacy After Napoleon, I.B. Tauris,
New York 2013, s. 322. 30 Jérôme Louis, La question d’Orient sous Louis-Philippe, Ecole pratique des hautes études – EPHE, Paris 2004, s. 17;
Douin, age, s. XXXVII. 31 Douin, age, s. XXXVIII. 32 AMAE, CADC, MD, Turquie, 72, Boislecomte’dan Broglie’ye, İskenderiye, 1 Mayıs 1833; Ayrıca bk. Jean Baillou
(Editör), Les Affaires étrangères et le corps diplomatique français, De l'Ancien Régime au Second Empire, vol. I, Editions du C.N.R.S, Paris 1984, s. 614-615; Ayrıca bk. M. Šedivý, “The Struggle for 'Diplomatic Glory': Anton Prokesch von Osten and Baron de Boislecomte in Alexandria in May 1833”, Egypt's Heritage in Europe. Egypt and Austria V, Univerza na Primorskem, Koper 2009. s. 191-198.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 446
Broglie’ye göre Suriyeʹnin Mısırlılar tarafından işgal edilmesi bir bakıma bir
Avrupa sorunuydu ve Mehmed Ali Paşa’ya Suriye’yi terk etme gerekliliği
anlatılmalıydı. Bu iş için de görevlendirilecek kişinin Baron de Boislecomte
olduğunu şu sözlerle belirtmiştir.33
“… Krallık hükümeti, İskenderiye’ye güvendiği ve bunun yanı sıra
paşanın niyetini Mısır’ın gerçek menfaati yönünde etkileyerek, değiştirmek
ve bu konuda onu yüreklendirecek bir sözcünün gönderilmesi kararını
almıştı. Bu kişi de tereddütsüz siz olacaksınız Baron hazretleri.
Majestelerinin hükümeti bu konudaki engin bilginizin ve tecrübelerinizin
ışığında bu önemli görev için uygun olduğunuz konusunda kararlıdır. Sizi,
Mehmed Ali Paşa’ya bu tehlikeli ve Avrupa’yı tedirgin eden sorunda
önderlik edebilecek duyguların sesi ve görüşü olarak takdim edeceğiz.
Majestelerinin İstanbul’daki büyükelçisinin Babıâli’ye sunduğu taahhütler
bağlamında onu ikna ederek, uygun açıklamalarda bulunmanız, kendisini
bu yöne çevirmeniz, onu Koramiral Roussin’e danışmaya mecbur
hissetmesini sağlamanız her şeyden önce Avrupa’nın barışını ve dengesini
tehdit eden sorumlulukları üstlenmekten kaçınmamasına yol açacaktır.”
Broglie, Baron için belirlenen görevleri sıralamaya devam etmektedir.
Buna göre Baron, Mehmed Ali Paşa’yı, Fransa’nın kendisinin menfaatleri
için hareket ettiğine, aralarında süren dostluk adına, sonuçlarının kendisi
için felaket olacak olan bu krizin durdurulmasına ikna etmeliydi. Esasen
Broglie, Baron’un, Suriye’nin boşaltılması ve böylece Avrupa’nın genel
menfaatleriyle ilgili olan bir meseleyi çözmeye çalışmasını istemekteydi.
Bununla beraber, Broglie, Fransa’nın Mehmed Ali Paşa’ya dostça bir
yaklaşım içinde olduğunu; buna ilave olarak Baron’un bu görev ile
Mehmed Ali Paşa’yı Fransa’nın dostluğuna ve Fransa’yı şimdiye kadar
nasıl ise bundan sonra da o şekilde iyi niyetle yanında bulacağına
inandıracağını belirtmektedir. Broglie, Baron’un, Mehmed Ali Paşa’yı,
Fransa’nın iyi niyeti ve barışın Avrupa’nın çıkarlarından ziyade, Mehmed
Ali Paşa’nın çıkarları ile örtüştüğü hususunda ikna etmesi gerektiğini de
belirtiyordu.34 Bu talimatlardan da anlaşılacağı gibi Boislecomte’un Doğu’ya
gönderilmesinin en önemli amacı Mısır Meselesi’nin Fransa’nın lehinde bir
çözüme kavuşturulmasıydı. Fakat sonuçlarına baktığımızda Baron’un bu
misyonu tam olarak icra ettiğini söylemek zordur. Douin’in de ifade ettiği
gibi, Baron’un misyonunun neticelerini yine onun yapmış olduğu
33 AMAE, CADC, MD, Turquie, 72, Broglie’den Boislecomte’a, Paris, 8 Nisan 1833; Talimatlar için ayrıca bk. Douin, age,,
s. XXXIX-XLIV. 34 AMAE, CADC, MD, Turquie, 72, Broglie’den Boislecomte’a, Paris, 8 Nisan 1833.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 447
yazışmalar ve bunların sonuçları üzerinden dikkatli bir okuma ile anlamak
gerekmektedir.35
Burada konumuz itibarıyla Boislecomte’un Mısır’daki misyonu
üzerinde daha fazla durmayacağız. Öyle ki Baron İslenderiye’de iki aylık bir
ikametten ve Mehmed Ali Paşa nezdindeki görevini tamamladıktan sonra
Temmuz 1833’ye Suriye ve Lübnan’a geçti. Böylece Boislecomte’un
görevinin ikinci kısmı da başlamış oldu. Aslında Boislecomte’un bu görevi
de Broglie’den almış oldukları talimatlara dayanmaktaydı. Mısır’daki
misyonunun dışında Boislecomte’un Doğu’da yapması gereken ilerden biri
de çok akıllıca gözlemler yapmak ve bunları Fransız hariciyesine düzenli
olarak rapor etmekti.36 Bu bakımdan aldığı talimatlar Baron’un
İskenderiye’deki görevini bitirir bitirmez İstanbul’a dönmesini, burada
şartların elvermesi durumunda görevine devam etmesini, aksi takdirde
hemen Fransa’ya dönmesini öngörmekteydi.37 Yine de Broglie,
İstanbul’daki görevi esnasında Boislecomte’un imparatorluğun koşullarını
iyi bir şekilde incelemeye hizmet edecek bir Doğu Seyahati’nin de faydalı
olacağına dair işaretler de veriyordu. Douin’in de belirttiği gibi,
Boislecomte’un görev çerçevesi biraz da kendisinin belirleyeceği bir
misyondu. Bu görev kapsamının genişliği özellikle vurgulanırken
Boislecomte’un mükemmel gözlem yeteneği ile Doğu’da önemli incelemeler
yapması isteniyordu.38 Daha açık bir ifade ile, Boislecomte’un bu misyonu,
Osmanlı İmparatorluğu’nun olası bir yıkılma durumunda Fransa’nın
buradaki gelişmelere daha da vakıf olmasının bir aracı olarak
görülmekteydi.
Baron misyonu çerçevesinde bu incelemelerine Suriyeʹdeyken
başlamıştı. İskenderiye’den Suriye’ye geçen Baron, burada daha uzun bir
süre ikamet etmiş ve burada Mehmed Ali Paşa’nın Suriye’deki hâkimiyeti,
Suriye’nin ticari önemi hakkında raporlar hazırladı.39 Fransız arşivinde yer
alan yazışmalarından takip ettiğimiz gibi, Baron Eylül’e kadar Suriye’de
kaldı ve buradan İzmir’e geçti. Daha sonra İzmit üzerinde Ekim ayında
İstanbul’a ulaştı. Burada konumuza kaynaklık eden ticari raporlarını da
İstanbul’daki ikameti sırasında hazırladı.
Burada yeri gelmişken kaynaklarımız hakkında kısa bir değerlendirme
yapmak yerinde olur. Baron’un bu Doğu Misyonu’na ilişkin yazışmaları
Fransa Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nin Paris’teki merkezinde yer alan
35 Douin, age, s. LXIII. 36 Aslı Şenol, Fransız Diplomat Baron de Bois le Comte’un Raporlarına Göre Osmanlı Ekonomisi (1833-1834), Sakarya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya 2012, s. 15-16. 37 AMAE, CADC, MD, Turquie, 72, Broglie’den Boislecomte’a, Paris, 8 Nisan 1833. 38 Douin, age, s. XXXVIII. 39 Raporlar için bk. AMAE, CADC, MD, Turquie, 73, “Correspondance d’Orient, Syrie, Asie Mineure- Constantinople”
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 448
“Memoires et documents” tasnifinde yer almaktadır.40 Bu tasnif, Fransız
merkezi idaresi hakkında belgelerin yanında Fransa’nın yurtdışındaki
görevlilerinin gönderdikleri özel rapor ve belgeleri ihtiva etmektedir.41
Baron’un yazışmaları “Turquie” adlı alt tasnifte yer almaktadır.42 Bu tasnifte
yer alan 20‐27 ve 72‐86 numaralı dosyalar Boislecomte’un Doğu misyonu
sırasında kaleme aldığı yazışmaları içermektedir. Dış tenkid bakımından
Baron’un raporlarının bazıların mikrofilm olarak muhafaza edildiği; fakat
büyük oranda kronolojik biçimde ve konularına göre ciltlenmiş kitaplar
halinde araştırmacılara sunulmuş olduğu görülmektedir. Belgelerin ilk
sayfalarının sol üst köşesinde belge numaraları, sağ tarafta yazıldığı yer ve
tarih yer alırken belgenin sol tarafında yer alan derkenarlar belgelerin içeriği
konusunda araştırmacılara büyük bir kolaylık sağlamaktadır. Boislecomte,
raporlarını önceleri 1832‐1834 arasında Dışişleri Bakanı olan Broglie’ye ve
akabinde Broglie’nin yerine göreve gelen Rigny’e hitaben kaleme almıştır.43
Boislecomte’un yazışmaları imparatorluğun çok geniş bir bölgesine dair
önemli tespitler içermektedir. Bu bakımdan 1834’ün Aralık’ına kadar
İstanbul’da kalan Baron buradan Balkanlara geçerek Mayıs ayı sonuna
kadar Eflak‐Boğdan’da kalmıştır. Balkanlardaki ikametini, Arnavutluk,
Rumeli, Sırbistan’a geçerek sürdüren Baron, 1 Ekim 1834 yılına kadar
bölgede kalmıştır. Bu tarihten Kasım ayının sonuna kadar Yunanistan ve
İyonya Adalarında incelemeler yapan Baron Bulgaristan, Makedonya,
Teselya’da da gözlemler yaparak Osmanlı ülkesindeki “Doğu Misyonu”nu
sona erdirmiştir. Bizim için asıl önemlisi ise bu belgelerin iç tenkid olarak
taşıdıkları kaynak değeridir. Boislecomte Mısır’daki ikameti sırasında
tutmaya başladığı raporlarında ilk olarak dönemin siyasi yapısına ve
gelişmelerine değinmektedir. Büyük güçlerin Mısır Meselesiʹne bakış
açısına, İngiliz ordularının İskenderiye’ye gelişine, İngiliz elçisi Campbell ile
yazışmalarına, İbrahim Paşa’nın Mısır bunalımı esnasındaki faaliyetlerine,
Doğu Sorunu çerçevesinde İskenderiye’de yaşananlara, Mehmed Ali Paşa
ile Babıâli arasında yaşanan gelişmeler ve yapılan müzakerelere, Kahire’ye
yaptığı seyahatine ve Mısır’ın ekonomik yapısına değinmektedir.44
40 Osmanlı tarihinin kaynakları olarak Fransa Dışişleri Bakanlığı Arşivleri hakkında bk. İsmail Soysal, “Fransa Dışişleri
Bakanlığı Arşivleri ve Türk-Fransız Diplomasi Münasebetlerine Ait Belgeleri”, Belleten, Cilt XV, Sayı 60, Ankara 1951, s. 709-712; İbrahim Güler, “Türkiye Dışındaki Bazı Arşivlerin Türk Tarih İncelemelerine Kazandırılması (Tunus ve Fransa Arşivleri Örneği)”, I. Milli Arşiv Şurası (20-21 Nisan 1998, Ankara), Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1998, s. 295-318.
41 http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/IMG/pdf/md-turquie-1-136.pdf ve http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/IMG/pdf/md-turquie-137-184.pdf, tarih: 15/03/2015.
42 Bu tasnifte Osmanlı İmparatorluğu hakkında yer alan dosyaların ayrıntılı incelenmesi için bk. B. G. Spiridonakis, Empire Ottoman Inventaire des Mémoires et Documents aux Archives du Ministère des Affaires Étrangères de France, Institute for Balkan Studies, Selanik 1973.
43 Şenol, agt, s. 19. 44 AMAE, CADC, MD, Turquie, 72, “Egypte, 8 Avril-3 Juillet 1833”.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 449
Mısır’dan sonra Suriye üzerinden Anadolu’ya geçen Baron bu seyahat
esnasında gözlemler yapmaya devam etmiştir. Bu gözlemlerinde Osmanlı
ordusunun yapısına ve Sultan Mahmud tarafından uygulanan yeniliklere,
Mehmed Ali Paşa’nın sahip olduğu orduya, imparatorluğun durumuna,
imparatorlukta oluşturulmaya çalışılan yeni orduya ve askeri düzenlemeye,
İstanbul’da açılan askeri, mühendislik, tıp ve cerrahlık okullarına, Osmanlı
ordu ve donanmasının durumuna, imparatorluğun doğal limanlarına,
denizcilik okullarına, Kaptan Tahir Paşa’nın faaliyetlerine, tersanelerin
kaldırılmasına değinmektedir.45
Baron’un bu raporunun ikinci kısmında ise Suriye ve Anadolu’da
tuttuğu notlar yer almaktadır. Burada kutsal yerler meselesine, kutsal
yerlerin korunmasına, bölgede bulunan Marunîler ve Dürzîlerin durumuna,
Mısır’ın askeri yapısına, Suriye’de yer alan dinlere ve kültlere,
Hıristiyanlığın Doğu’daki durumuna, Suriye’deki etnik ve dini yapıya,
Suriye’nin ekonomik ve ticari yapısına, Mehmed Ali Paşa’nın Suriye’de
otoritesini sağlamak için yaptığı girişimlere, Hindistan ve Avrupa
arasındaki iletişimi sağlayan Fırat yolunun yeniden açılması projesine,
Anadolu’nun mevcut politik yapısına, Osmanlı İmparatorluğu
sınırlarındaki adalara ve bu adaların genel idari ve mali yapılarına
değinmektedir. Baron bu raporunun sonlarında ise Suriye’den İstanbul’a
varışını ve 21 Şubat 1833’de Mısır’da çıkan isyan üzerine Rus ordularının
Osmanlı’ya yardıma gelmesi hadisesini ve genel durumu anlatmaktadır.46
Konumuz açısında en zengin bilgileri ihtiva eden dosya ise Baron’un
İstanbul’a gelişinin ardından yaptığı gözlemler ve tuttuğu raporları içeren
74 numaralı dosyadır.47 Baron bu dosyada yer alan ve 16 Ocak 1833 tarihli
olan uzun raporlarında imparatorluğun idari yapısına, II. Mahmud’un
45 AMAE, CADC, MD, Turquie, 73, “Correspondance d’Orient, Syrie, Asie Mineure- Constantinople, 21 Juillet-4
Décembre 1833”. 46 Baron İstanbul’dan sonra Balkanlara geçerek burada da incelemeler yapmıştır. Bu raporlarında, Rumeli, Trakya,
Bulgaristan’ın ticari yapısına, bölgedeki savunma sistemlerine ve nüfus yoğunluğuna değinmektedir. Raporunun diğer kısımlarında Tuna Eyaletlerinin, diğer Avrupa Devletleri ile olan ilişkilerine, Eflâk’ın sahip olduğu zenginliklerin miktarına ve değerlerine, idari yapısına, askeri gücüne ve vergi toplama sistemlerine, halkın çeşitli sınıflara ayrılmasına, Tuna’nın ticaret ve denizciliğine, Eflak ve Boğdan’ın politik yapısı hakkında birkaç detaylı bilgiye ve bölgede ikametine ve dair birkaç detaylı bilgiye yer vermektedir. Baron raporlarına Bosna, Sırbistan, Makedonya ve Arnavutluk hakkında gözlemler ile devam etmiştir. Fakat özellikle Girit ve Yunanistan hakkındaki değerlendirmeleri kayda değerdir. Yunanistan hakkındaki değerlendirmelerinde Yunanistan’ın bağımsızlığından sonra bölgede yaşanan siyasi değişimleri, bölgedeki İngiliz, Fransız ve Rus partilerinin varlığını, mevcut hükümetini ve idari yapısını, askeri gücünü, bölgenin ulusal finans yapısını, ticaret ve denizciliği, ülkenin demografik yapısı ve aristokrasisini, gazeteler ile genel kültürel yapıyı ele almaktadır. İyonya Adaları’na da geniş yer veren Baron Fransa’ya dönüşü sonrasında hazırladığı raporlarında ise Doğu’nun topraklarının verimliliğine ve Doğu’da bulunan verimli bölgelere, Doğu’da ailelerin yaptığı yıllık harcamalara, un ve hububatın genel fiyatlarına, Doğu’daki üretim endüstrisine, Doğu’daki ulaşım ve iletişim yollarına, Doğu’da ticarete, Türk tarifelerinin kullanılmasına, Doğu’da nüfusun genel yapısı ve yoğunluğuna, Doğuluların özel hayatlarına ve kamu yaşamlarına, Araplara, Türklere ve Ermenilere, İslav kökenli halklara, Yunanlara ve faaliyetlerine, Sultan II. Mahmud tarafından iç ve dış siyasette izlenen politikalara, Sultan II. Mahmud ve Mehmet Ali Paşa arasında kaynakların yıllık şekilde karşılaştırılmasına, İslam dinini mevcut durumuna, yayılmasına ve gerilemesine ve son olarak Rusya’nın Osmanlı siyasetine değinmektedir. Bk. Şenol, agt, s. 17-23.
47 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, “ Constantinople, suite, 8 Décembre 1833-7 Février 1834”.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 450
yaptığı reformları, finans sistemi ve ticarete değinmektedir. Baron, Osmanlı
İmparatorluğu’nun ticari yapısına dair bir değerlendirme yaptıktan sonra
imparatorluğu 12 ticaret bölgesine ayırmakta ve buralardaki ticaret
hakkında değerlendirmeler yapmaktadır. Bu çalışma, Boislecomte’un bu
raporlarından hareketle bahsedilen bu ticaret bölgeleri, imparatorluğun en
önemli ticaret merkezlerinden olan İstanbul ve İzmir’deki ticaret, Osmanlı‐
Fransız ticareti ve bu dönemde yükselişe geçen Osmanlı‐İran ticareti
başlıkları altında değerlendirmeler yapmayı amaçlamaktadır. Bu şekilde
kriz döneminde imparatorluğun siyasi ve ticari yapısına dair vermiş olduğu
zengin bilgilere rağmen ülkemizde çok az çalışmaya konu olan48 bir Fransız
diplomatın gözünden Osmanlı ticaretini ele alarak, döneme farklı bir bakış
açısı ile yaklaşmayı hedeflemektedir.
II. OSMANLI‐AVRUPA TİCARETİ VE BAŞLICA TİCARET
BÖLGELERİ
18. yüzyılın büyük bir kısmında Akdeniz’de tam bir Fransız ticari
egemenliğinden bahsetmek mümkündür. Akdeniz’deki deniz ticaretin
hemen hemen yarısı Fransız tüccarlar tarafından kontrol ediliyordu ve
Fransız tüccarlar özellikle Suriye ve diğer bölgelerden önemli
ticarethanelere sahiplerdi. Bu hâkimiyette, Fransız tekstil ürünlerinin
İngiltere’de üretilen tekstil ürünlerinden daha hafif, ince ve yumuşak olması
rol oynuyor; böylece Fransız ürünleri Levant bölgesinde önemli bir pazar
payına sahip oluyordu. Fakat Fransa’nın lehine olan bu durum çok
geçmeden değişecektir.49 Osmanlı ekonomisi 1780–1830 arasında senelik
%1,5’lik bir büyüme gösterse de dış ticaret tam bir kriz dönemindeydi.
Fransız İhtilali, Napolyon’un Avrupa’daki işgalleri ve Mısır’ı işgal etmesi,
1827–1828 Osmanlı‐Rus Savaşı, Yunanistan’ın bağımsızlık savaşı, Mehmed
Ali Paşa’nın isyan etmesi ve Suriye ve Anadolu’daki işgalleri etkilerini
imparatorluğun ticari yaşamında da gösterdi ve ticaret durma noktasına
geldi.50 Bu hadiselerden en çok etkilenen bölgeler Doğu Akdeniz limanları
oldu. Elbette bu gelişmeden en çok etkilenen ülke ise Fransa oldu ve
Akdenizʹdeki Fransız ticareti büyük bir gerileme gösterdi. Mısırʹın işgali
doğuya yerleşik Fransız tüccarlarının işlerini de etkiledi. Bu ortamda sadece
48 Ayşe Kayapınar, “Fransız Arşiv Belgelerine Göre XIX. Yüzyılda Aşağı Güney Tuna Havzasında Osmanlı Savunma
Sistemi”, XV. Türk Tarih Kongresi, Ankara 11-15 Eylül 2006, Kongreye Sunulan bildiriler, Cilt IV, Kısım 3, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 2010, s. 1631-1638; Turgut Subaşı-Aslı Şenol, “Baron de Bois le Comte'un Raporlarına Göre II Mahmud Döneminde Osmanlı'da Kadın”, International Journal of Human Sciences, Uluslararası Hakemli Digital Dergi, Sayı 9, Sakarya 2012, s. 1032–1048.
49 Roger Owen, The Middle East in the World Economy, 1800-1914, I.B. Tauris, London 2005, s. 83-84. 50 Donalt Quataert, “19. Yüzyıla Genel Bir Bakış, Islahatlar Devri 1812-1914”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve
Sosyal Tarihi 1600-1914, Cilt II, (Çeviren: Süphan Andıç), (Editör: H. İnalcık, D.Quataert), Eren Yayınları, İstanbul 2004, s. 946.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 451
Fransız tüccarlarına değil Fransaʹnın müttefiklerine de ticaretin
yasaklanması İngiltereʹnin Akdeniz ticaretine hâkim olması için büyük bir
fırsat verdi.51 Her ne kadar Osmanlı‐Fransız ilişkileri 1802 Paris Antlaşması
ile düzelse de Fransa ticari olarak eski konumuna bir daha ulaşamadı. Bu
bağlamda özellikle Karadeniz’de geniş bir konsolosluk ağının tesis edilmesi
ve yüksek ticaret beklentileri olsa da Fransızlar istedikleri ticaret ortamına
erişemediler.52
Bu bakımdan 18. yüzyılda imparatorluğun en önemli ticari ortağı olan
Fransa’nın bir görevlisi olarak Doğu’da incelemeler yapan Boislecomte’un
mutlaka bahsetmesi gereken konulardan biri de imparatorluğun ticareti ve
bu ticarette Fransa’nın durumuydu. Boislecomte’a göre Fransız ticaretinin
gerilemesinin nedeni ihtilâl döneminde İngiltere ve Avusturya’nın endüstri
devrimini hızlı bir şekilde gerçekleştirmeleri ve Osmanlı pazarına hâkim
olmak için doğuluların ihtiyaçları doğrultusunda, ihtişam ve ucuzluk gibi
kriterleri göz önüne alarak üretimlerini bu şekilde yapmalarıydı.53
Gerçekten de İngiltere, 19. yüzyılın başlarında sanayi devrimini
tamamlamış ve neredeyse Avrupa’da rakipsiz bir halde gelmişti. İngiltere
gerçekleştirdiği bu sanayi devrimi ile seri şekilde ve bol miktarda ürettiği
ürünler için kendisine yeni pazarlar aramaya başlamış ve Avrupa
dengelerini alt üst etmişti. Zira sanayileşme sürecinde olan diğer Avrupa
ülkeleri aldıkları bir takım tedbirlerle kendi sanayilerini koruma yoluna
gitmişlerdi.54 Bu durum, İngiltere’yi Osmanlı topraklarına yöneltmiş;
Osmanlı toprakları adeta İngiltere’nin aradığı yeni pazar haline gelmiştir.
1830’ların sonlarına kadar Avrupalı Devletler, Osmanlı
İmparatorluğu’nda yıllardır süregelen kapitülasyonlara sahip olsalar da,
ekonomik ve ticari yapı çoğunlukla yed‐i vahid sistemi ile yani devlet
kontrolü altında ilerliyordu. Osmanlı dış ticaret politikası ise, geleneksel
olarak ülke içinde mal bolluğunu arttırarak ekonomik kârlılığı, özellikle de
fiyat kârlılığını amaçlayan ithalatı teşvik edici, ihracatı kısıtlayıcı bir
uygulamaya dayanmaktaydı. Uygulanan bu politikaları desteklemek
amacıyla ihracat yüksek oranlarda vergilendirilirken bazı mallara da ihracat
yasağı konmaktaydı.55 Elbette buradan, imparatorluğun dış ticarete kapalı
olduğu kanısına varılmamalıdır; İngiltere, Fransa, Amerika, İtalya,
51 Owen, age, s. 83-84. 52 Bu konuda bk. Faruk Bilici,, “La France et la mer Noire sous le Consulat et l’Empire : « la porte du harem ouverte »,
Méditerranée, Moyen-Orient: deux siècles de relations internationales, recherches en hommages à Jacques Thobie (Directeurs : W. Arbid, S. Kançal, J.-D Mizrahi, S. Saul), L’Harmattan, Paris 2003, s. 655-676.
53 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 81-86. 54 İbrahim Durhan, “1838 Tarihli Osmanlı-İngiliz Ticaret Sözleşmesi ve Sonuçları”, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk
Fakültesi Dergisi, Cilt VI, Sayı 1-2, Erzincan 2002, s. 84. 55 Burcu Kılınç ve diğr., “Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi”, Girişimcilik ve
Kalkınma Dergisi, Cilt VIII, Sayı 1, Çanakkale 2013, s. 57.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 452
Hollanda, Rusya gibi devletlerle ithalat ve ihracat yapılmaktaydı; ancak
devlet birçok ürünün satışı üzerinde tekelini korumaktaydı.56 Bu yönüyle,
imparatorluğun sınırları dâhilinde ticaret yapan gayrimüslimler için
gümrük vergisi oranları oldukça düşük de olsa (%3), dönem itibariyle,
Osmanlı ticareti için henüz serbest bir ticaretten bahsetmek mümkün
değildi. Bu sebeple, başta kendisine yeni pazarlar arayan İngiltere ile
İngiltere’nin sanayi devrimi ile başa çıkmaya çalışan ve İngilizler ile ciddi
bir rekabet içinde olan Fransa, Osmanlıları ticaretteki engelleri kaldırması
için ikna etmeye çalışmaktaydı. İngiltere, Osmanlı hükümetine serbest
ticareti kabul ettirmek ve bölge ticaretinde en çok imtiyazı olan ülke
konumuna gelmek için uygun koşulları beklemekteydi.57
Nitekim Osmanlı ticari sistemi hakkında bilgi veren Boislecomte’un
üzerinde en çok durduğu konu da Osmanlıların gümrük politikalarıydı.
Boislecomte özellikle serbest ticaretin faydaları üzerinde durmakta ve bu
konuda bazı örnekler vermektedir. Bu bakımdan Baron, Osmanlıların kendi
çıkarları için tıpkı İngilizlerin arzu ettiği gibi, yed‐i vahid usulünü kaldırarak
en kısa sürede serbest ticaret sistemine geçmesini tavsiye etmekteydi.58
Boislecomte bu kanısını güçlendirmek için çok yakından bir örnek
vermektedir. Örnek verdiği yer ise Trabzon üzerinden yapılan İran transit
ticaretidir. Serbest ticaret politikalarının önemini vurgulamak için Baron,
Rusların İran transit ticareti için Tiflis’i önemli bir merkez yapmak için
koymuş oldukları gümrük muafiyetlerini 1832 yılının başlarında
kaldırmasının ticaretin Trabzon yoluna kaymasına neden olduğunu
belirtiyordu.59
Boislecomte’a göre, Babıâli dönem itibariyle içinde bulunduğu mali
sıkıntıdan kurtulmak istiyorsa, Fransa gibi liberal bir ticarete geçiş yapmalı
ve Fransa ile ticaret hacmini arttırmalıydı. Bu hususta Osmanlıları ikna
etmek içinse, yumuşak bir dil kullanılmalıydı. Barona göre, Babıâli’nin ikna
edilmesi için, en çok üzerinde durulması gereken konu, Fransız ticaretinin
avantajları ve bu ticaretteki güvenlik sisteminin mükemmelliğiydi.60
Boislecomte’un değerlendirmelerine göre imparatorluk çağdaşlarına
kıyasla gerilemekte olan bir ticari sistemin içindeydi. Aslında Baron’un bu
öngörüleri sadece Fransa tarafında değil diğer Avrupalı devletler tarafından
56 Avrupa Devletleri ile yapılan ticaret hakkında detaylı bilgi ve rakamsal değerler için bk. Şenol, agt, s. 31-40. 57 Durhan, agm, s. 85. 58 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 86. 59 1821’den itibaren Kafkasların güneyindeki Rus eyaletlerine uygulanan bazı vergi muafiyetleri ve yabancı mallar
üzerindeki gümrük vergilerinin düşürülmesi Avrupa ile İran arasındaki ticarette Sohumkale’yi daha avantajlı bir hale getirmişti. Bu güzergâh daha iyi koşullarına sahipti; fakat 1832 yılında Rusların Kafkas ötesindeki yerli tüccarları teşvik etmek ve İngiliz ve Fransız mallarının bu bölgeye ithalini sınırlamak amacıyla getirdiği yeni uygulamalar ticaretin Trabzon-Tebriz yoluna kaymasına neden oldu. Charles Issawi, “The Tabriz-Trabzon Trade, 1830–1900: The Rise and Decline of A Route”, International Journal of Middle East Studies, Sayı I, Cambridge 1970, s. 23.
60 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 86.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 453
paylaşılan kanaatlerdi. Bu bakımdan imparatorluğun en önemli ticari ortağı
İngiltere’nin talepleriyle 1838 yılında Balta Limanı Ticaret Antlaşması’nın
imzalanması bir tesadüf değildir. Antlaşma iç ticaretteki ve ihracattaki tüm
sınırlamaları kaldırıyor, yabancı tüccarlardan tıpkı yerli tüccarlar gibi, hiçbir
iç gümrük vergisi alınmamasına karar veriyor ve ithal edilen ürünlerin tüm
Osmanlı topraklarında sorunsuzca dolaşımını serbest bırakıyordu. Nitekim
çok geçmeden benzer ticaret antlaşmaları Fransa ve diğer Avrupalı devletler
ile de yapıldı. Bu bakımdan Fransız ticaretinin geliştirilmesi ve Avrupa
ticari yayılımı için Boislecomte’un öngörülerinin de gerçekleştiğini
söyleyebiliriz. Fakat Baron sadece bu tespitleri yapmakla kalmamış ve
imparatorluğun önemli ticari bölgelerinin sunmuş olduğu rezervleri
tanımak için ülkeyi önemli ticari bölgelere ayırarak geniş raporlar halinde
incelemişti.
Boislecomte, Osmanlı eyaletlerinin Avrupa ile yapmış oldukları ticaret
açısından bunları 12 ticaret bölgesi olarak incelemeyi tercih etmektedir.
Baron bu bölgeleri Mısır, Arabistan, Kızıldeniz, Hint Okyanusu, Suriye ve
Kıbrıs, Trabzon ve Tarsus ile birlikte İzmir, İstanbul, Edirne ve Meriç, Tuna
Eyaletleri, Adriyatik eyaletleri, Selanik ve Makedonya, Volo ve Teselya,
Girit Adası olarak belirlemiştir. Bunun yanında Baron, önemleri dolayısıyla
İstanbul ve İzmir’in ticaretini, Osmanlı‐Fransız ticaretini ve 1830’lu yıllarda
yükselişe geçen Osmanlı‐İran ticaretini ayrı başlıklar halinde incelemiştir.
Burada Baron’un bu sınıflandırmasına sadık kalarak bu ticaret bölgeleri
hakkındaki tespitlerini inceleyeceğiz.
1) Mısır
Bilindiği üzere Mısır Eyaleti, batı ve doğu arasındaki ticaret yolu
üzerinde stratejik bir mevkideydi ve devlet merkezi ile güney ve doğu
eyaletlerini birleştirmesi bakımından ekonomik önemi oldukça büyüktü.
Aynı zamanda Mısır, Hindistan ve Uzak Doğu’ya giden yolların en kısası
idi. Bu yönüyle Mısır toprakları hem stratejik öneme sahip hem de son
derece verimli topraklardır. Baron da Mısır’ın bu önemine vurgu
yapmaktadır ve Mısır’ın hem üretim, hem tüketim hem de Avrupa
ürünlerinin Afrika ve Arabistan ürünleri ile buluşmasına ve takasına imkân
sağlayan çok önemli bir pazar olduğunu vurgulamaktadır. Mısır’ın ticari
hareketliliğinde, bölgenin coğrafi konumu en önemli nedendir. Mısır’ın hac
yolu üzerinde bulunması nedeniyle Berberiler ve Fas, Tunus, Cezayir, Circe
ve Marakeş’ten gelen hac kervanları Mısır’a birbirinden farklı ticari ürünler
getirmektedirler. Mısırʹda duraklayan bu kervanlar burada ticari
faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Baron, Mısır’daki Arap gemilerinin
Süveyş’e kahve, zamk, güzel kokular ve parfümler taşırken, diğer
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 454
kervanların ticari ürünlerini Al‐Qusayr kentine taşıdıklarını bildirmektedir.
61
Baron, Mısır’ın başlıca tarım ürünlerinin pirinç, buğday, şeker kamışı,
mercimek, nohut gibi ürünler oldugunu ve Mısır’da bu ürünlere bağlı
olarak gelişen şeker, pekmez, kumaş, sabun ve yağ sanayilerinin olduğunu
belirtir. Mısır’ın ithalatına dair ise, Darfur ve Sennar’dan Arap zamkı,
devekuşu tüyü, fildişi, altın tozu gibi ticari emtialar ithal edildiği ve bu
ürünlerin daha sonra Avrupa’ya taşınması için Kahire’den Nil ve
Mahmudiye limanlarını kullanılarak İskenderiye’ye geçerken az bir vergiye
tabi olduğu bilgilerini vermektedir. Mısır’ın en önemli gelir kaynağı olan
hububatın ise başlıca ihracat maddesi olduğunu belirtmektedir. Mısır’ın
hayat kaynağı Nil Nehri’nin en önemli kollarından olan Dimyat ile Resid
kollarına da değinen Baron, Avrupalıların bu iki liman kentine henüz
yabancı olduğunu ve özellikle Dimyat’ın pirinç üretimi sayesinde İstanbul
ve diğer birçok Osmanlı şehri ile ticaret hacmini arttırdığını belirtmektedir.62
2) Arabistan, Kızıldeniz, Hint Okyanusu
Bilindiği üzere, Kızıldeniz’in tarihinden bugüne önemi, hac yolları ve
Avrupa‐ Hindistan‐Uzak Doğu ticaret yolu üzerinde olmasından
kaynaklanmaktadır. Konumu itibariyle, Hint Okyanusu, Akdeniz ve diğer
birçok bölgeden gelen gemiler Kızıldeniz’e gelmekte ve mallarını
Hindistan’a, Arap Yarımadası’na, Akdeniz ve akabinde Avrupa’ya transfer
etmekteydiler. 63
19. yüzyıl başlarında Akdeniz ticaretinde hareketlenmeler yaşandığını
ve Babıâli’nin de Arabistan ticaretine yeniden yakınlaştığını belirten Baron,
Avrupalıların bölgede ticaret yapmak için kullandığı dört anayoldan
bahsetmektedir. Baron’un verdiği bilgilere göre bölgede ticaret, Suriye’den
Şam kervanları ile gelenler; Kızıldeniz’in kuzeyinden gelenler; Mısır’dan
Kahire kervanları ile gelenler ve Kızıldeniz ile Umman limanlarının
açılmasıyla birlikte İran Körfezi’nden gelenler ile yapılmaktaydı. Yüzyılın
başı itibariyle bu ticaretten elde edilen ithalat geliri 50 milyon frank; ihracat
ise 35 milyonu kahveden, 4 milyonu inciden olmak üzere toplamda 40
milyon frank idi.64 Bunun yanı sıra Baron, Kızıldeniz bölgesinde yerel
ticaretin çoğunlukla Arap Yarımadası’ndaki yerleşiklerin elinde olduğunu
belirtmektedir. Hicaz eyaletlerinin ticaret hacmi hakkında, 1808 yılında
bölgede bulunan Arap ticaret filosunun 870 gemi ve 19.000 gemiciden
oluştuğu bilgisini vermektedir.65
61 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 91. 62 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 91. 63 Mustafa L. Bilge, “Kızıldeniz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. XXV, Ankara 2004, s.558. 64 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 92. 65 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.92.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 455
Baron, Amerikalılar, Hintliler ve İngilizlerin de bölge ticaretinde
oldukça aktif olduklarını ve her milletin kendi ürünlerini İran Körfezi
üzerinden Hicaz eyaletlerine; Hint Okyanusu üzerinden Umman’ın Maskat
kentine; Kızıldeniz üzerinden Hicaz ve Yemen’e direkt olarak
ulaştırdıklarını belirtmektedir. Bunun yanında bölgeden yapılan ihracata da
değinen Baron, kıymetli taşların, incinin, kahvenin, kuru hurmanın, at
derisinin, çividin, Hint Okyanusu’nda bulunan Sokotra Adası’nın aloe vera
(sarısabır) bitkisinin, Yemen’deki Hadramut kentinin tütsü ve buhurlarının,
çeşitli zamkların ve Afrika’nın içlerinden gelen parfümlerin en önemli
ihracat ürünleri olduğu bilgisini vermektedir.66
3) Fırat Eyaletleri ve İran Körfezi
Ortaçağ’dan itibaren Irak için olduğu kadar Suriye için de önemli bir yol
olan Fırat Nehri Osmanlı döneminde de önemini korumuştu.67 Bilindiği gibi
Fırat Havzası, Türkiye, Suriye, Ürdün, Arabistan, Kuveyt ve Irak’ı içinde
barındırmakta ve bu yönüyle etrafında bulunan şehirlere de zenginlik ve
refah sağlamaktaydı. 19. yüzyılın başları itibariyle Fırat’ın özellikle de bu
nehre komşu olan Osmanlı ve İran’ın eyaletlerinin ihtiyaçlarını sağladığına
değinen Baron, bu bölgelerde yerli ürünlerinin Hindistan, Suriye ve
İstanbul’dan gelen ticari emtialar satışı veya takasının yapıldığını
belirtmektedir.
Bölge ticaretinin en önemli kolunu, Fırat ve Dicle’nin bitimindeki
konumu ile Basra oluşturmaktaydı. Bilindiği gibi Basra’nın, adını verdiği
körfez ve Şattülarap yoluyla Akdeniz limanlarına ulaşan yolun üzerinde
bulunması önemini daha da arttırmaktaydı. Bununla birlikte bölgenin
Baharat Yolu üzerinde bulunması da ticaretteki önemini arttıran önemli bir
diğer unsurdu.68 Baron bu sebeple Basra’yı bölgenin en önemli ambarı
olarak adlandırmaktadır.69 Baron’un verdiği bilgilere göre, Basra Limanı
dönem itibariyle 400‐500 varillik gemileri alma kapasitesine sahipti. Bunun
yanında, Baron, İngiliz‐Hintlilerinin (Les Anglo‐Hindous) Surat, Bombay,
Bangladeş ve Madras’tan Basra Limanı’na şallar, muslin kumaşlar, çivit,
Hint baharatları, Avrupa ticari ürünleri, Arap zamkı, parfüm, kahve,
Arabistan atları ve Bahreyn incileri getirdiklerini belirtmektedir. Bağdat’tan
Basra ve Hindistan’a ihraç edilen ürünler ise doğrudan Kızıldeniz, Suriye,
İstanbul ve İran’ın içlerinden kervanların getirdiği tütün, safran, kükürt,
demir, bakır, şal gibi ürünler ve değerli halılardı.70
66 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.91. 67 Metin Tuncel, “Fırat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XIII, Ankara 2004, s.33. 68 Yusuf Halaçoğlu, “Basra”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt V, Ankara 2004, s.113. 69 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.92. 70 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.92.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 456
4) Suriye ve Kıbrıs
Baron Suriye’nin Avrupa için hammadde açısından çok zayıf bir pazar
olduğu ve Suriye’nin sürekli artan kendi ihtiyaçlarına dahi yetemediği
bilgisini vermektedir. Bundan dolayı Avrupa ürünleri Suriye’de gün
geçtikçe nüfuz etmekte ve Suriye’de Avrupa mallarına karşı beğeniyi
arttırmaktadır. Zira Baron, Avrupa ürünlerinin Suriye’nin ithalatında
önemli bir payı bulunduğunu ve Suriye’nin ithal ettiği ürünler arasında
pamuklu bez, saf pamuk, yünlü kumaş, ipekli ürünler, hırdavat, çiniler,
demir‐çelik, deri, kâğıt, kahve, şeker, çeşitli ecza ürünleri, baharat, kırmız
böceği, çivit, pirinç, baklagiller, arpa‐buğday, gümüş ve altın eşyalar gibi
ürünler bulunduğunu belirtmektedir.71
Baron’a göre Suriye’nin temel ticareti Fırat bölgesi, Arabistan ve İran’ın
belirli yerlerinden gelen kervanlar aracılığıyla yapılmaktaydı.72 Suriye’den
ihraç edilen ürünler ise, balmumu, safran, galbanum (kasnı otu sakızı),
meyve kurusu, inci, bakır ve çinko alaşımı (tombak), çivit, sünger, sabun,
tütün, ipekli kumaş, altın ve gümüş eşyalar gibi ürünlerdi.73 Suriye ticareti
ile ilgili olarak Şam üzerinde ayrıca duran Baron, 1825 yılına ait gümrük
kayıtlarından hareketle birkaç rakama yer vermektedir. Buna göre Şam 1825
yılında neredeyse Asya’nın tüm ticari ürünlerinden almıştır ve bu ürünlerin
toplam değeri 18.528.000 franktır. Baron’un yaptığı hesaba göre bu rakam,
bütün Suriye’nin aldığı ve Avrupa’dan gelen ticari ürünlerinin değerinin iki
katıdır.74 Buradan da anlaşılacağı üzere Şam Suriye’nin ticaretinde önemli
bir konumdaydı.
Suriye’nin ardından Kıbrıs Adası’na da değinen Baron, Kıbrıs’ın,
Suriye’nin Akdeniz ticareti için bir depo veya ambar vazifesini gördüğü
kanısındadır. Kıbrıs Adası sahip olduğu coğrafi konum ve doğal limanlar
sayesinde Doğu Akdeniz ticaretinde önemli bir yere sahiptir. Baron’un
verdiği bilgilere göre adada, pamuk, ipek, yün, kökboyası, acı hıyar, yağ,
buğday, arpa, değişik kalitede şaraplar, tuz, keçiboynuzu, sünger, keçi ve
sığır derisi, pamuklu boyalı Hint bezi gibi ürünler üretilmekteydi. Baron’un
raporlarına göre, Kıbrıs Adası’nın ithal ettiği ürünler sabun, yağ, pamuklu
kumaş, şarap, deri, kahve, kuru sebze ve meyveler, zücaciye, demir, şeker,
çivit, kâğıt, pamuk, fayans, parfüm, hırdavat, likör, çelik, kırmız böceği gibi
ürünlerdi. Adanın ihraç ettiği ürünler ise, ham pamuk, buğday ve arpa,
ipek, şarap ve brendi, yün, sünger, kökboyası, keçiboynuzu, ayakkabı, tuz,
sığır derisi, zift, keçi derisi, sarı balmumu, bakır, acı hıyar, meşeden elde
71 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, İzmir, 1 Eylül 1833, s.101. 72 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.93. 73 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, İzmir, 1 Eylül 1833, s.101. 74 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, İzmir, 1 Eylül 1833, s.101.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 457
edilen boya, yağ ve metal gibi ürünlerdi ve Kıbrıs Adası’nın1830’lu
yıllardaki ithalat ve ihracatında Fransa, Rusya, İtalya, Avusturya,
Yunanistan gibi birçok devlet bulunmaktadır.75
Tablo 1: Kıbrıs’ın İthalatında Çeşitli Devletlerin Aldıkları Paylar
(1832) Ülke Pay (Frank)
Türkiye (Osmanlı) 652. 057
Fransa 161.411
Toskana 126.796
Yunanistan 125.440
Avusturya 99.789
Diğer Devletler 10.862
TOPLAM 1.776.355
Kaynak: AMAE, CADC, MD, Turquie, 74.
5) Tarsus, Trabzon, İzmir ve Anadolu
Baron, Tarsus’un coğrafi konumundan iyi bir derecede
yararlanamadığını ve içe dönük bir ticari yapısının olduğunu
belirtmektedir. Verdiği bilgilere göre, Tarsus’un 1833 yılında denizden
yaptığı ithalat 600.000; ihracatı ise 250.000 frank değerindeydi. Baron,
Tarsus’ta en çok bulunan ve bölge ticaretinin temelini oluşturan ürünlerin
ise, ekin sapı, zamk, sarı tohum, bakır, yün, keçi kılı, tütün, bakır ve pamuk
olduğunu belirtmektedir.76
İran’dan gelen ürünlerin, Erzurum üzerinden Anadolu’ya, İzmir’e ve
İstanbul’a ulaştığını belirten Baron, bu sistemin yaklaşık iki yıldır değiştiğini
ve ticaretin artık Trabzon üzerinden yapıldığını belirtmektedir. 1830’lu
yıllarda buharlı gemi hatlarının kurulmasıyla Trabzon limanı önem
kazanmaya başlamış, İngilizler yükleme ve satış yapmak için Trabzon
limanını kullanmaya başlamışlardı. Karadeniz limanlarının yabancı
gemilere açılmasından sonra İran ipeğinin ihraç limanı olması yönüyle de
Trabzon’un önemi artmıştı.
Raporunun bu kısmında İzmir’e de değinen Baronʹa göre, İzmir ticareti
çoğunlukla Erzurum’dan yola çıkan kervanların getirdikleri emtialar veya
Anadolu’da ve adaların kıyı şeridinde üretilen ürünlerin satışları ile
beslenmekteydi. Bu adalarda yaşayan tüccarlar kendi topraklarının
ürünlerini İzmir’e getirmekteydiler. Örneğin Sisam’ın şarapları, kuru
meyveler, portakalları, sakız mayaları, ipekleri ile Midilli’nin yağları bu
gelen ürünler arasındadır. Bunlardan başka, İzmir limanının ithal ettiği
75 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 10 Ekim 1833, s.135. 76 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.110.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 458
ürünler arasında çuha, kalay, kurşun, kâğıt, şeker, gök ve mor bakkam da
bulunmaktaydı.77 İzmir’in ürettiği zeytin, zeytinyağı, üzüm, incir, pamuk ve
sebzelerin ihracatından başka, Erzurum‐Tokat yolu ile İzmir’e gelen İran
ipeği de Avrupa’ya ihraç edilen ürünlerdendi.78 Baron, İzmir’in
ticaretindeki bu hareketlilikten ve çeşitlilikten yola çıkarak, Avrupalı
gemilerin, İzmir’de bolca bulunan ve ticareti yapılan bu ürünleri almak,
Anadolu’nun bu zenginliklerini, ihtiyaç duydukları hammaddeleri,
dokunmuş kumaşları ve diğer endüstriyel objeleri, kendi endüstrilerinde
kullanmak maksadıyla ülkelerine nakletmek için İzmir’e sıkça geldiklerini
belirtmektedir.79
Fransız Devrimi’nden sonra İzmir’in Fransa ile ticaret hacmi düşmüşse
de, İngiltere ile hızla artmış; özellikle 19. yüzyılda İngiltere İzmir’in ithalat
ve ihracatında ilk sırada yer almıştır. Bununla beraber, İzmir’in bu avantajlı
konumuyla temel ticaret ambarı haline getirdiğini belirten Baron, bu coğrafi
konum sayesinde tarihin tüm dönemlerinde Anadolu ile İzmir’in bir ticaret
bağlantısı olduğunu ifade etmektedir. Öyle ki, yıllardan beri, İzmir’in
yakınındaki kentlerle ilişkili olan Anadolu ticareti, bazen Sardes’ten, bazen
Efes’ten, bazen Bergama’dan ya da Milet’ten Anadolu’ya doğru yapılırdı.
Bu yönüyle Ege ve Akdeniz bölgelerinin ticaretinde merkez konumuna
yükselen İzmir, Avrupa ticareti için ise Anadolu’nun adeta son durağı
pozisyonunda idi. 80
6) İstanbul ve Karadeniz
Baron’a göre İstanbul bulunduğu konum itibariyle Karadeniz ticaretini
dünyanın diğer kısmına bağlayan bir bölgeydi. Karadeniz’deki ticaretin
zorluklarının zaman zaman gemicileri korkutup, vazgeçirdiğini belirten
Baron, bu sebepten deniz yolu ile ticaretini sürdüren birçok tüccarın,
Rusya’da, Tuna’da ve Ermenistan’da üretilip İstanbul’a getirilen ürünleri,
üretim yerlerine gidip almaktansa, daha pahalı da olsa İstanbul’dan almakta
olduklarını ilave eder. İstanbul bu yönüyle önem arz etmektedir. Ancak
İstanbul, Karadeniz’in ticaretini yapmak için ne kadar avantajlı ise,
imparatorlukta üretilen ürünlerin ihracatı ve satışını yapmak için bir o
kadar zayıftı.81 Baron, Osmanlıların İstanbul’un bu avantajlı konumundan
77 Mübahat S. Kütükoğlu, “İzmir”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. XXIII, Ankara 2004, s. 522. 78 Kütükoğlu, agm. s. 523. 79 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.93. 80 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 93 81 Baron’un bu tespiti dönemin İngiliz kaynaklarınca da teyit edilmektedir. İngiliz konsolosluk belgelerinde bu durum
“Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentinin şu andaki ticareti sınırlı bir öneme sahiptir ve doğal olarak dünyanın en büyük ticaret depolarından olmasına rağmen, bu muhteşem ticaretin keyfini sürmek yerine, nüfusun cari tüketimi ile sınırlıdır… Türklerin ruhları ve alışkanlıkları ticari değildir ve Hıristiyan nüfus satıca artıp Türkler tarafından kontrol edilmeyecek kadar baskın oluncaya kadar İstanbul ikincil bir ticari pazar olmaya devam edecektir” şeklide ifade edilmektedir. Mehmet Murat Baskıcı, 1800-1914 Yıllarında Anadolu’da İktisadi Değişim, Turhan Kitabevi, Ankara 2005, s.102.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 459
yararlanmadığını, İzmir’deki ticareti hiçbir şekilde İstanbul’a kaydırmak
için uğraşmadığını belirtmektedir. Bu durumu, İstanbul’un tek başına
oldukça kalabalık olmasına ve bu sebeple üretilenin ancak kendi tüketimleri
için kullanmasına bağlamaktadır.82
Başkentin nüfusunun sadece kendi başına hayli geniş bir tüketim içinde
olduğuna değinen Baron, Fransa’nın gelenek, adet ve giysilerini benimseyip
kabul eden Sultan’ın ‐ki bu Sultan yaptığı reformlarla ve giydiği pantolon
ile ses getiren II. Mahmud’tur‐ bu tüketimi karşılamak için Fransız
mallarının satışını büyük ölçüde arttırdığını ifade etmektedir.83
7) Edirne ve Meriç
Bilindiği üzere Edirne, Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan yol üzerinde
çok önemli bir noktada bulunuyordu. Bu yönüyle Baron’a göre Edirne, hem
hatırı sayılır bir nüfusa hem de ciddi bir ticari öneme sahipti ve bu avantajlı
konumundan yararlanarak ihtiyaç duyduğu iaşeyi hem kara yolu ile
İstanbul’dan hem de Meriç ve Tunca nehirleri vasıtasıyla İzmir’den
sağlayabiliyordu. Baron, Edirne’nin bu nehirler aracılığıyla Filibe’den pirinç
tedarik ettiğini, elde ettiği bu pirincin büyük bir kısmını da İstanbul’a
ilettiğini belirtmektedir. Bu yolla gelen pirinç İstanbul’un en önemli ihracat
ürünü haline gelmişti. Edirne’ye gelen Avrupalı tüccarların manda derisi,
tahıl, balmumu, yün, ipek, gül yağı gibi ürünleri de satın aldıklarını belirten
Baron, bunun Edirne ticaretinin önemi arttıran diğer bir sebep olduğunu
ifade etmektedir. 84
8) Tuna Eyaleti
Baronʹa göre Tuna stratejik olarak önemli mevkideydi. Tuna Nehri ve
kollarının, doğanın insanlara sunduğu en güzel, en geniş ve en önemli
ticaret yollarından biri olduğunu belirtir. Tuna Eyaleti olarak tanınan Eflak
ve Boğdan’ın gösterdiği gelişimle Aşağı Tuna’da ticari faaliyetlerin de
geliştiğini belirten Baron, Avrupalı devletlerin özellikle Tuna’nın önemli
ticaret merkezleri olan Galati (Kalas) ve İbrail limanlarına kürk, buğday, iç
yağı almak için yeniden gelmeye başladıklarını ifade etmektedir. Eflak ve
Boğdan, bu konumu itibariyle İstanbul’un yiyecek ambarı olarak
tanımlanmakta ve Osmanlılar için bir hububat, büyükbaş hayvan,
balmumu ve süt ürünleri kaynağı özelliğini taşımaktaydı. Yukarı Tuna’nın
ticareti ile ilgili de birkaç noktaya değinen Baron, yukarı Tuna’da Sırbistan
ve Bosna’nın, nehrin kolları arasında yaptıkları hayvan, sığır, kumaş,
82 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 94. 83 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 94. 84 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.95.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 460
dokuma, zücaciye, Avusturya kâğıdı ticaretinde son dönemlerde sıkıntılar
olduğunu bildirmektedir. 85
9) Arnavutluk ve Adriyatik
Arnavutluk, Akdeniz’in İtalya yarımadası ile Balkan Yarımadası
arasında ve Adriyatik Denizi’ne açılan bir ülkedir. Bu bölgenin ticareti ile
ilgili bilgi veren Baron, dönem itibariyle bölgenin sürekli bir hareketlilik
içinde olduğunu ve bölgede bir takım huzursuzluklar yaşandığını
belirterek, bu sebeple burada ticaret yapmanın tüccarları biraz
korkuttuğunu ifade etmektedir.
Baron, Arnavutluk’un, İşkodra kentinin bulunduğu avantajlı konumu
ve Adriyatik Denizi ile Avusturya’ya yakınlığı ile Osmanlı İmparatorluğu
için Dıraç üzerinden en önemli ana iletişim yolu haline geldiğini
belirtmektedir. Ticari emtiaların tümünün bu yol sayesinde Sırbistan,
Bulgaristan, Makedonya’ya kadar tüm Rumeli’nin içlerine kadar iletildiğini
ve Anadolu’dan gelen ürünleri tüm Rumeli’ye yaymak noktasında önemli
bir merkez olduğunu ifade etmektedir.86
10) Selanik ve Makedonya
Makedonya şehrinin yeni bir ticaret yolu olarak kullanıma açılmasından
bahsederek konuya başlayan Baron, bu yeni yolun, Selanik ticaret yolunun
önemini azaltan unsurlardan biri olduğunu belirtmektedir. Öyle ki
Termakios Körfezi ve Selanik limanı gemiler için demirleme imkânı olan
mükemmel bir doğal limandı ve bu sebeple çok aktif bir dış ticarete de
sahipti.87
11) Teselya ve Volos
Baron’a göre, tıpkı Makedonya ticaret yolunun önem kazanması
nedeniyle Selanik’in önemini bir miktar kaybetmesi gibi, Volos liman
kentinin önem kazanması ile Teselya da ikinci planda kalmıştır. Bunun
yanında, Baron, bölgede hububatın serbest bir şekilde ihracatına izin
verilmemesinden dolayı bu iki liman kentinin hak ettiği konumu
bulamadığını belirtmektedir.88
12) Girit Adası
Baron, Girit Adası’nın daha çok Yunan Adaları ve Mora ile ilişkisi olan
bir ada olduğunu belirtmektedir. Baron’un verdiği bilgilere göre adada
satışının en çok yapıldığı ürün zeytinyağı, zeytin ve narenciyedir ve ada,
İstanbul ve Mısır yolu üzerindeki önemli limanlardandır. Baron’a göre
adada yüzyılın başından beri süren milliyetçilik akımları ve huzursuzluklar
85 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.94. 86 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.95. 87 Meropi Anastassiadou, Tanzimat Çağında Bir Osmanlı Şehri Selanik, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2001, s. 44 88 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 95.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 461
adanın ticari canlılığını yitirmesine neden olmuştur.89 Baron, Mehmed Ali
Paşa’nın, adanın ticari kazancını ön planda tutarak gerçekleştirdiği sert
yönetiminin devam etmesi ve bu duruma Girit halkının alışması
durumunda adanın eski ticari önemine kavuşacağını öngörmektedir.90
Baron’a göre, Mehmed Ali Paşa hükümeti halkı düşünmekten çok, ürünleri
ve kazancı göz önünde bulundurmakta ve sadece adadaki üretimi ve
gelirleri arttırmaya çalışıyordu. Fakat bilindiği gibi, adada 1840 yılına kadar
kalacak olan Mehmed Ali Paşa’dan sonra dahi huzursuzluk sona
ermeyecektir.
III. İSTANBUL VE İZMİR’İN TİCARETİ
On iki ticaret bölgeleri arasında saymasına rağmen Boislecomte,
imparatorluğun en önemli ticari merkezleri olan İstanbul ve İzmir’in
ticaretine ayrı bir başlık halinde değinme gereği duymuştur. Bu iki limanın
ticari faaliyetlerde birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu belirterek konuya
giren Baron, raporunun bu kısmında İstanbul ticareti için önem arz eden
ürünleri ele almaktadır. Yün ticareti ile konuya giriş yapan Baron,
İstanbul’da yün ticaretinin hızlı bir şekilde gelişim gösterdiğini belirtir.
Baron’a göre bu yükselişin nedeni hiç şüphesiz başkent İstanbul’a en yakın
olan Avrupa topraklarında yani Rumeli ve Bulgaristan’da yaklaşık 5 milyon
kişinin yaşaması ve bu bölgede yaşayan halkın dönem itibariyle yaklaşık 8
milyon koyun beslemesidir. Hesaplamalara göre bu koyunların başkentte
toplam değeri ise 54 milyon franktı. Baron, hükümetin bir dönem yün
ticaretini yed‐i vahid sistemi ile elinde tuttuğunu ve bunun koyun
yetiştiriciliğini neredeyse durma noktasına getirecek derecede olumsuz
manada etkilediğini de eklemektedir. Son yıllarda yed‐i vahid sisteminden
vazgeçilse de, yün ticaretine ek vergiler getirildiğini; böylece İstanbul’da
1816 yılında 1 kental yün, 10 franga satılırken,1832 yılında ciddi bir artışla
48 franga satılmaya başlandığını belirtmektedir. Yünün yanında başkent
için oldukça önemli olan bir başka ürün olan tavşan derisinden de bahseden
Baron, tavşan derisinin fiyatının artmasından dolayı, satışının azaldığı
bilgisini vermektedir. Baron’un verdiği rakamlara göre, tavşan derisi 1816
yılında 45 franga satılırken, 1832 yılında 77 franga satılmaktaydı ki bu
durum tavşan derisi ihracatının 1833 yılında neredeyse kesilmesinin
nedeniydi.91
İstanbul için oldukça önemli olan buğday ticaretine de değinen Baron,
bunun sadece özel bir izinle yapılabildiğini ve hükümetin tekel sistemini
89 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 95. 90 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 95. 91 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 101.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 462
buğday üzerinde halen koruduğunu belirtmektedir. Baron’un verdiği
bilgilere göre İstanbul’un ihtiyaç duyduğu buğday, daha önceden
hükümetin tahıl ambarı olan Tuna eyaletleri aracılığıyla sağlanmaktaydı,
1833‐34’lü yıllarda ise bu ihtiyacın başlıca Trakya ve Makedonya’dan
sağlandığı görülmektedir.
Baron İstanbul ticareti ile ilgili tüccarlardan aldığı bilgilere dayanarak
genel değerlendirmelerde bulunmaktadır. Buna göre İstanbul’un başlıca
ticaret emtialarını oluşturan yün, afyon, ipek ve buğdayın ihracat değeri 12
milyon franktır. İthalatının yapıldığı şarap, döşeme eşyası, pamuklu bez,
çuha gibi ürünlerin tahmini değeri ise 20 milyon franktır. Baron İstanbul’un
ithalatındaki artışı Avrupa kültürü, Avrupa kıyafetleri ve Avrupa modası
ile ilişkilendirmektedir.92 Bilindiği üzere, II. Mahmud’un kıyafet alanında
yaptığı reformlar neticesinde orduyu ve memurları giydirmek için işlenmiş
kumaşlara ihtiyaç artmış, Osmanlı’nın yerli ürünleri ve endüstrisi
Avrupa’dan ithal edilenler tarafından tehdit edilir hale gelmişti.
Baron, başkentin bir diğer önemli bir kaynağı olan denizciliğe de
değinmektedir. Akdeniz ve Karadeniz’den gelen gemiler için doğal bir
durak özelliği taşıyan İstanbul limanı, bu yönüyle çok sayıda gemiyi de
ağırlamaktaydı. Baron, İstanbul limanına uğrayan gemilerin sayısını,
kabotajı hesaba katmadan 1828 yılında, yaklaşık 1.589 adet olarak
bildirmektedir. Bu sayı 1830 yılında 2.774’e çıkarken, 1831’de 2.201’e
düşmüştür. 1832 yılında ise toplamda 400.000 varil yükü olan 3.237 gemi
İstanbul limanına uğramıştır. Bu bilgiler ışığında gelen gemilerin ülkelere
göre dağılımı 774 Sardunya, 698 Rus, 598 Avusturya, 566 İngiliz ve İyonya,
503 Rum, 53 Fransız gemisi şeklindeydi.93
Yüzyıllar boyunca farklı kimliklere sahip birçok topluluğu içinde
barındıran İzmir, adeta doğu ve batı dünyalarının bir buluşma ve kaynaşma
yeriydi. Boislecomte da “İzmir ticareti beslenmek içindir. İzmir bir taraftan
Anadolu’nun ürünlerinin satış için piyasa sürüldüğü; diğer taraftan Avrupa
ürünlerinin tüketiminin yapıldığı bir bölgedir” diyerek, İzmir’i Doğu’nun
Batı’ya açılan kapısı olarak nitelemektedir.94 Baron’un verdiği bilgilere göre,
hem iç hem de dış ticaret için çok önemli bir merkez olan İzmir’in ihracat ve
ithalatında genel itibarla büyük bir düşüş yaşanmaktaydı. 1816‐1832 yılları
arasında, İzmir ihracatı 40 milyon franktan, 22 milyon franga; ithalatı ise 30
milyon franktan 19 milyon franga düşmüştür. Baron’a göre bu düşüşün
sebepleri, yukarı Asya ticaretinin bir kısmının Trabzon ve Tarsus’a
yönelmesi, İskenderiye ve Avrupa’nın arasındaki ilişkilerin artması ve bu
92 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 103. 93 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 103. 94 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 97.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 463
sebeple Mısır’ın ihtiyaç duyduğu ürünleri artık Avrupa ülkelerinden alması
ve kendi ürünleri ile Afrika ve Arabistan’ın ürünlerini Avrupa ülkelerine
aracısız şekilde satabilmesi idi. Bunun yanında, Halep ve Şam’ın da Avrupa
ürünlerini direkt olarak alabilmesi, Mora ve Adalarda yaşayan Rumların,
önceden ürünlerini satmaya İzmir’e giderken artık Venedik ve Trieste’e
gitmeleri ve yed‐i vahid sistemi İzmir ticaretini zora sokan ve bu ticarete
alternatif oluşturan unsurlardı. 95
Baron, İzmir’de ticaretinin en çok yapıldığı ürünlere de değinmekte ve
ilk olarak İzmir ticaretinde en önemli yere sahip olan pamuk ticaretini ve bu
ticarette yaşanan dönemsel düşüşü ele almaktadır. Yunan İsyanı
döneminde (1821‐29) İzmir her yıl yaklaşık 60.000 balya pamuk
satmaktayken, 1832 yılında ise pamuk satışı 22.000 balyayı geçmemişti.
Baron, pamuk ticaretindeki azalmayı Amerika’da da yapılan pamuk tarımı
ve bu bölgeye yönelen Avrupa devletlerinin tercihleri ile
ilişkilendirmektedir.96
Baron’a göre afyon da İzmir ticareti için çok önemli bir üründür.
Avrupalı devletler ve Amerikalılar kalitesi nedeniyle İzmir afyonunu satın
almayı tercih etmekte ve bunu daha sonra Çin’e satmaktaydılar. Baron’un
verdiği rakamlara göre İzmir’de afyon satışı 1820 yılında 250.000 kilograma
(3000 küfe) çıkarken, 1832 yılında 78.000 kilograma (952 küfe) düşmüştür.
Rakamlardan da açıkça görüldüğü üzere afyon ticaretinde bir azalma söz
konusudur.97 İzmir ticaretinde, kuru üzüm ile incirin üretiminin ve satışının
son derece geliştiğini belirten Baronʹa göre, İzmir ve yakın çevresinde,
özellikle 1831 yılında ticaretinin bu denli yüksek olmasının nedeni kuru
üzüm ve incirdi. Meşe palamudunun ise, Anadolu topraklarında özel hiçbir
tarım faaliyeti istemeden bolca yetiştiğini ve Anadolu’nun en önemli ticaret
emtialarından biri haline geldiğini bildiren Baron, satışının son 4 yılda 3 kat
arttığını; fakat buna karşın, kökboyasının satışının neredeyse yarıdan fazla
oranda azaldığını ifade etmektedir. İzmir’in bir diğer önemli ticaret maddesi
olan hububatın en önemli müşterisinin Fransızlar olduğunu belirten Baron,
İzmir ticaretine dâhil ettiği, Kütahya, Konya ve Antalya ve Ankara’dan
gelen keçi yününün 3’te 1 oranında bir azalmaya maruz kaldığı bilgisini
vermektedir. İpek ticaretine de değinen Baron 1829 yılı rakamlarına göre
95 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 97. 96 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 98; Owen, age, s. 83-84. 97 Bu konuda bk. A. Üner Turgay, “The Nineteenth Century Golden Triangle: Chinese Consumption, Ottoman Production,
American Connection”, International Journal of Turkish Studies, Sayı II, Utrecht 1983, s. 105-125; A. Üner Turgay, “Ottoman Opium Production and Government Policies--Changing Trade Patterns”, International Journal of Turkish Studies, Sayı III, Utrecht 1983, s. 65-91.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 464
1832’de bir düşüş olmasına karşın ipek ticaretinin bilhassa İstanbul ve Bursa
pazarı için önemli olduğunu belirtmekteydi. 98
Bilindiği üzere 19. yüzyıl sanayi devriminin yol açtığı, üretimde
patlama ve ulaşımda hızlanma ile birlikte, Avrupa ülkelerinin ticarette
pazar arayışına ve rekabete giriştikleri bir yüzyıl idi. Osmanlı
İmparatorluğu da yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren başlayan yenidünya
düzeninin etkilerini derinden hissetmeye başlamıştı.99 İmparatorluk her ne
kadar bu yeni düzene ayak uydurmaya çalışsa da, halen geleneksel yapısını
sürdürmekteydi. Baron, raporlarında bu hususa sıklıkla değinmektedir ve
Osmanlı İmparatorluğu’nun İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen
ucuz mamul mallar karşısında köşeye sıkıştığını belirtmektedir. Baron, bu
rekabete rağmen, Anadolu’da üretiminin halen devam ettiği ürünler
olduğunu İzmir ve Kayseri halılarını örnek göstererek belirtmekte ve ucuz
İngiliz halıları karşısında yerli ürünlerin kalitelerini ve parlaklıklarını halen
koruduklarını belirtmektedir.100
Tablo 2: İzmir Limanı’nın 1832 Yılındaki Faaliyeti
Ülke
Giren Çıkan
Gemi Varil Gemi Varil
Avusturya 78 15.783 89 18.175
İngiltere 80 11.163 112 15.484
Fransa 40 7.604 38 6.314
Rusya 11 1.346 16 3.488
Berberiye 24 3.067 14 1.371
Amerika 15 3.035 37 6.645
Toskana 10 2.192 11 1.645
Sardunya 12 2.200 8 1.462
Hollanda 2 330 13 2.263
Diğer Ülkeler 13 2.105 61 1.130
TOPLAM 285 49.105 344 38.274
Kaynak: AMAE, CADC, MD, Turquie, 74.
Baron İzmir ticareti ile ilgili bu raporunu tamamlarken, bölge ticaretini
daha iyi anlamak maksadıyla gümrükler tarafından verilen bir tabloya ve
İzmirli tüccarların yaptıkları değerlendirmeye göre bölgenin ihracat ve
ithalat hacmine yer vermektedir. Bu bilgilere göre 1833 yılında İzmir’in
98 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 99. 99 Abdullah Martal, Belgelerle Osmanlı Döneminde İzmir, Yazıt Yayıncılık, İzmir 2007, s. 38. 100 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.100.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 465
ithalatı toplamda 14.385.000 frank; ihracatı ise 21.430.000 frank
değerindeydi. Baron’un verdiği bilgilere göre, gümrük kayıtlarında dahi
belirtilmeyen sıvı yağın 14.000.000 frank, kuru meyvenin 7.000.000 frank,
pamuğun 5.000.000 frank, yünün 3.000.000 frank, meşe palamudunun
2.000.000 frank ve kökboyasının 500.000 frank değerinde olduğu
görülmektedir.101
IV. OSMANLI‐ FRANSIZ ve OSMANLI‐İRAN TİCARETİ
Yukarıda da değindiğimiz gibi Osmanlı‐Fransız ekonomik ilişkileri,
Fransız İhtilali’ne kadar oldukça iyi seyretmekteydi. Özellikle 18. yüzyılda
imparatorluğun en önemli ticari ortağı olan Fransa 19. yüzyıl itibariyle bu
avantajlı konumunu kaybetmeye başlamıştı.102 Fransa’nın Doğu’daki
durumunu inceleyen her görevli gibi Baron da bu konuya değinmektedir.
Baron, Osmanlı İmparatorluğu ile yaptıkları ticaretin genel itibariyle bir
düşüş yaşadığını ve bu düşüşün özellikle İzmir ve İstanbul ile yapılan
ticarette kendisini gösterdiğini belirtmektedir. Bu gerilemenin sebeplerini
ele alan Baron, ilk olarak Fransa’nın ihtilal ile meşgul olduğu sırada,
Avusturya ve İngiltere’de başlayan ve çok büyük bir kitleye hitap eden
Sanayi Devrimi’nden bahsetmektedir. Baron’a göre dönemin iki büyük
gücü olan İngiltere ve Avusturya, Doğu’yu çok iyi analiz ederek
üretimlerini ve ticaretlerini Doğu’nun ihtiyaçlarına göre geliştirmişlerdi.
Böylece, özellikle İngiltere’nin, Trabzon ve Şam ticaret yollarını açarak
ithalat ve ihracat gelirlerini son 4 yılda hızla arttırmıştı. Baron’un verdiği
rakamlara göre İngiltere bu vesileyle Osmanlı topraklarından satın aldığı
ürünlerin değerini 30 milyon franka, Osmanlı’ya sattığı ürünlerin değerini
ise 70 milyon franka yükseltmişti.103
Baron’un bu tespitleri birkaç sene önce dönemin Dışişleri Bakanı
Polignac tarafından da dile getirilmişti. Trabzon’a konsolos olarak tayin
edilen Victor Fontanier’ye verdiği talimatlarda bakan, Osmanlı‐Fransız
ticaretine dair ayrıntılı değerlendirmeler yapıyordu. Buna göre 1791’de
Fransa ile Osmanlılar arasındaki ticaret, 38 milyon ithalat ve 32 milyon da
ihracat toplam 70 milyon franktı. Devrim döneminde tamamen kesilen bu
ilişkiler 1814’teki barış ile başlasa da ticaret hacminin çok düşük oranda
kalmıştı. 1817‐1817’deki verilere göre göre ihracat 11 milyon; ihracat da 12
milyon frank civarlarındaydı. 1827 yılı verilerinin (23.243.929 frank ithalat;
13.929.55 frank ihracat) daha yüksek olmasına rağmen yine Fransız ticaret
101 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.100. 102 Charles Issawi, The Economic History of Turkey 1800-1914, The University of Chicago Press, Chicago and London
1980, s. 134-135. 103 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s. 119.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 466
hacminin memnuniyet verici olmadığı vurgulanıyordu. Bu düşüşün
nedenleri olarak da Osmanlı eyaletlerinde görülen fakirleşme, Fransa’nın
Amerika’daki kolonilerini kaybetmesi ve Fransız pamuklu ürünlerinin
Osmanlı ülkesinde pazar payının kaybedilmesi gösteriliyordu. Diğer bir
neden olarak da Fransız hükümetinin 1814’ten beri uygulamış olduğu
kararsız ticaret politikalarının üzerinde duruluyordu. Fransız ticaretinin
içinde bulunduğu bu durumdan kurtulması için Fransız tüccar ve
müteşebbislerin Marsilya ile bağlantılı olarak izlemesi gereken adımlar
belirleniyordu.104 Bu bakımdan Fransızlar için İngilizlerin takip ettiği yolun
izlenmesi Doğu’daki ticaret hacminin telafisi için yapılması gereken en
önemli hamle idi.
Baron da Fransa’nın Osmanlı topraklarındaki avantajlı konumunu
İngiltere’ye kaptırmanın üzüntüsünü dile getirirken, özeleştiri yapmaktan
da geri durmamış ve Fransız tüccarların büyük bir rehavet içinde
bulunduğundan söz etmiştir.105 Baron’a göre, Doğu içinde barındırdığı
zenginlikler ve avantajlar ile dünyadaki tüm halkları ilerlemeye ve adeta bu
zenginlikten yararlanmaya davet ederken Fransa içinde bulunduğu rehavet
nedeniyle bundan faydalanamıyordu.106 Bundan dolayı Fransa 1830’larda
18. yüzyılın sonunda sahip olduğu ticaret hacminin yarısına sahipti.107
104 Talimatlar için bk. AMAE, CADN, Ambassade, Série D, Trébizonde, Tome 3, « Instructions pour M. Fontanier, Gérant
du Vice Consulat de Trébizonde », Paris, 10 Haziran 1830; Fontanier’nin konsolosluğu için bk. Victor Fontanier, Doğuya Seyahat, Bir Fransız Konsolosun Gözüyle 1830’ların Trabzonu’ndan Siyaset ve Toplum, (Çeviri ve Editör: Özgür Yılmaz), Heyamola Yayınları, İstanbul 2015, s. 13-75; Özgür Yılmaz, “Victor Fontanier’nin Trabzon Konsolosluğu (1830-1832)”, OTAM, Sayı 35, Ankara 2014, s. 153-196
105 Fransız müteşebbis ve tüccarlarının bu ilgisizliği ve Fransız ticaretinin geriliği Fransız konsoloslar için bir eleştiri konusu olarak 19. yüzyılın sonlarına kadar izlenebilecek bir gelişmeydi. Bk. Özgür Yılmaz, “20. Yüzyılın Başlarında Samsun Limanı: Fransız Konsolosu H. de Cortanze’nin Raporlarına Göre”, Tarih Boyunca Karadeniz Ticareti ve Canik, Samsun, C. I, (Editör: Osman Köse), Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Ankara 2013, s. 191-192.
106 Bu konuda Trabzon örneğinde Fransız ticareti için bk. Özgür Yılmaz, Tanzimat Döneminde Trabzon, Libra Kitapçılık ve Yayıncılık, İstanbul 2014, s. 271-283; Özgür Yılmaz, “19. Yüzyılda Trabzon’da Fransız Ticareti ve Yatırımları”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 15 (2013), s. 39-76.
107 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.119.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 467
Tablo 3: Fransa’nın Levant Bölgesindeki Ticareti
Ticari Bölge
1789 1816 1832
İthalat İhracat İthalat İhracat İthalat İhracat
İskenderiye 3.000.000 2.500.000 1.000.000 500.000 4.566.000 2.860.000
Kıbrıs 6.300.000 4.150.000 3.000.000 3.000.000 4.654.000 5.900.000
İzmir ve Tarsus 12.000.000 7.000.000 7.000.000 5.000.000 3.100.000 1.500.000
İstanbul 2.400.000 5.400.000 1.000.000 2.000.000 2.835.000 1.182.000
Selanik ve Edirne 6.000.000 5.000.000 400.000 600.000 1.000.000 900.000
Girit 1.000.000 500.000 900.000 100.000 Bilinmiyor Bilinmiyor
Mora ve Diğer
Yunan Adaları
(1789‐1831)
2.000.000 500.000
“ “
347.000 596.000
Trablus ve Tunus 5.350.000 1.050.000 “ “ 995.000 1.726.000
Cezayir 1.000.000 600.000 “ “ 2.438.000 6.761.000
Toplam 33.250.000 26.700.000 13.300.000 11.200.000 19.983.000 21.425.000
İzmir, İstanbul ve
Selanik gibi
Doğrudan
Babıâli’nin
kontrolündeki
bölgeler
20.600.000 17.400.000 8.400.000 7.600.000 6.935.000 3.582.000
Kaynak: AMAE, CADC, MD, Turquie, 74.
Fransa’nın doğu ticaretinde güçten düşmesinde, hiç şüphesiz
kolonilerinin çoğunu kaybetmesi de önemli bir rol oynamıştır. Baron’a göre,
buna ek olarak Amerikan ve İngiliz denizciliğinin hızla gelişmesi,
Fransızları Osmanlı ülkesine şeker ve kahve tedarik etmekten alıkoymuş;
hatta İngilizler, Avusturyalılar, Belçikalılar mamul malları satmakta, İngiliz
ve Amerikanlar ise hammaddeleri temin etmekte Fransa’nın yerini
almıştı.108 Fransa’nın bu gibi sebeplerle gerilediğini belirten Baron, Fransız
ihtilalinden önce doğu ticaretinin yarısını ellerinde bulundururken,
1830’larda ancak altıda birini yaptıkları bilgisini vermektedir. İngiltere,
önceden bu ticaretin onda birine hâkimken, 1830’larda dörtte birini elinde
tutmaktadır. Avusturya ise, doğuda yapılan ticaretin diğer dörtte birlik
kısmını elinde tutmaktadır.109
Fransız ticaretindeki bu daralma, kendisini özellikle İzmir, İstanbul ve
Suriye’de hissettirmişti.110 Buna karşın, Baron’un verdiği bilgilere göre,
Mısır’daki Fransız ticareti ilerleme kaydetmekte ve Mısır bu yönüyle
Fransızları kendisine çekmekteydi. Bu tespitlerine rakamsal değerler de
ekleyen Baron, Fransa’nın 1832 yılında Mısır başta olmak üzere genel olarak
Osmanlı İmparatorluğu’ndan ithal ettiği ürünlerin 23 milyon franka
ulaştığını belirtmektedir. Fransa’nın ithal ettiği başlıca ürünler arasında 4,5
108 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.120. 109 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.120. 110 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.120.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 468
milyon frank değerindeki pamuk, 4 milyon frank değerindeki şapka
yapımında kullanılan yün, 3,5 milyon frank değerindeki ipek ve 1 milyon
frank değerindeki yün bulunmaktadır.111 Baron, Fransa’nın 1832 yılındaki
ihracatının ise ithalatına göre daha düşük olduğuna dikkat çekmektedir.
Buna göre Fransa, 7 milyon frank değerinde yünlü kumaş‐çuha ve şapka, 5
milyon frank değerinde sömürgelerden elde ettiği ürün, 500 bin frank
değerinde ipekli kumaş ve 1 milyon frank değerinde cam eşya ihraç
etmekteydi.112 Fransız ticaretindeki daralma, şüphesiz Osmanlı
topraklarındaki Fransız şirketlerinin sayısında da düşüşe neden olmuştur.
Baron’un verdiği bilgilere göre, 1783‐1832 arasında Doğu’daki Fransız şirket
sayısında önemli düşüşler olmuştu. 113
Tablo 4: Doğu’daki Fransız Şirketlerin Sayısı Şehirler 1783 1816 1833
İzmir 19 12 9
İstanbul 11 14 14
Selanik 8 4 4
Genel Toplam 38 30 27
Kaynak: AMAE, CADC, MD, Turquie, 74.
Raporunda Fransız denizciliğine de değinen Baron, Doğu ile yürütülen
ticari ilişkilerde en önemli liman kenti olan Marsilya üzerinde sıklıkla
durmaktadır. Fransız denizciliğinin daha önceki yıllara göre daha iyi bir
konumda olduğunu belirtse de, denizcilik de halen istenilen konuma
gelinemediğini, örneğin İtalya’nın Fransa’dan üstün olan pozisyonunu
halen koruduğunu, 1832 yılında İstanbul’a 52 Fransız gemisi gelirken; 774
adet Sardunya gemisinin geldiğini belirtmektedir.114 Baron, ihtilalden önce
Marsilya, Doğu’ya 3.530 bahriyelinin çalıştığı ve 1.800.000 frank kâr eden
280 gemi gönderirken, 1828, 1829, 1830 yıllarının ortalaması alındığında
Marsilya’nın Doğu’ya ancak 700 bahriyelinin çalıştığı 96 gemi
gönderebildiğini hesaplamaktadır.115 Bu da 1830’lu yıllarda Fransa’nın
Doğu’daki ticaret potansiyelini göstermesi açısından oldukça açıklayıcı bir
örnektir.
Osmanlı İmparatorluğu ile İran arasında hatırı sayılır bir ticaret ağı
bulunmaktaydı. İmparatorluğun, İran’ın Avrupa ticareti için stratejik bir
konumda bulunması ise bu ticareti ve önemini arttıran unsurlardandı. İki
111 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.118. 112 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.118. 113 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.114. 114 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye,Pera, 16 Ocak 1834, s.122. 115 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.122.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 469
devlet arasında yapılan ticarette özellikle İranlı tüccarlar tarafından en çok
yararlanılan ve hatta antrepo olarak kullanılan şehirler ise Erzurum ve
Bağdat şehirleriydi. Baron’un verdiği bilgilere göre, İran ve Türk emtiaları
arasındaki ticaret ve takas Bağdat şehri üzerinden, İran ve Avrupa emtiaları
arasındaki takas ise Erzurum şehri üzerinden yapılmaktaydı.
İran ticaretinin güneydeki başlıca antreposu olan Bağdat bölgesinde
Basra ve Şam şehirleri yer almaktaydı ve Basra’da, Basra’nın kendi ürünleri
Arap ve Hint ürünleri ile takas edilirdi; Şam’da ise Şam’ın kendi ürünlerinin
değişimi gelen Türk malları ile yapılırdı. Bu hususta İngiliz kaynaklarına
dayanarak birkaç rakama yer veren Baron, Hintli, Arap ve Avrupalı
tüccarlar tarafından İran Körfezi’ne getirilen ticari emtianın 1827 yılındaki
değerini 14.500.000 frank; İran Körfezi’nden Hindistan, Arabistan ve
Avrupa’ya gönderilen ürünlerin değerini ise 12.800.000 frank olarak
belirtmektedir. Baron bu ticaretin yarısı Araplara ait 55 gemi ile
gerçekleştiğini ve bu ticaretin Basra’daki Türk limanı ve İran limanları
arasında paylaşıldığını ifade etmektedir.116
Fransız ticaretinin yanında, bu kısım kadar geniş olmasa da
Boislecompte, Osmanlı ülkesi ile İran arasındaki ticarete de bir bölüm tahsis
etmiştir. 1830’lu yıllarda Osmanlı ticaretinde görülen en önemli
değişimlerden biri de İngiltere’nin İran’a yönelik transit ticaretinin Poti‐
Tiflis yolundan Trabzon‐Tebriz hattına kaymasıydı.117 Bu bakımdan
İran’dan ve Avrupa’dan gelen ticari malların geçiş bölgesi olması sebebiyle
önem arz eden Erzurum’dan da, İstanbul’a, İzmir’e, Tarsus’a ve Trabzon’a
birçok emtia gönderilmekteydi. Bunun yanı sıra, Erzurum’un ipek yolu
üzerinde bulunması önemini arttırmış, şehir Asya ülkelerinden getirilen
ipek, deri, pirinç ve baharat gibi malları Avrupa ülkelerine; Batı
ülkelerinden gelen hırdavat, kumaş gibi mamul maddeleri de Asya
ülkelerine nakletmekte aktif bir rol oynamıştır. Baron, İran’ın Erzurum
üzerinden yaptığı ticaret için İngiliz kaynaklarından aldığı yaklaşık değeri
25‐30 milyon frank olarak vermektedir.118
İran ticaretinde, bulunduğu konum itibariyle Trabzon da en önemli
merkezlerdendi. Aynı zamanda Trabzon, Erzurum, Tahran ve Tebriz’in
limanıydı.119 Avrupa’nın sanayi ürünleri Trabzon limanı ve Trabzon‐
Erzurum‐Tebriz yolundan, Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu eyaletleriyle
İran’daki pazarlara ulaşabiliyordu. Buna karşılık, İran ve Osmanlı ürünleri
116 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.107. 117 Charles Issawi, age, s. 92-103. 118 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.107. 119 Özgür Yılmaz, “Karadeniz’in Uluslararası Ticarete Açılması ve Trabzon”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt
II, Sayı 7, Samsun 2009, s. 370.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 470
de ‐özellikle İran ipeği‐ Batı Avrupa’ya ulaşma imkânı bulmaktaydı.120
Baron da Trabzon’un, dönem itibariyle, İskenderiye, İzmir ve İstanbul’dan
sonra, Doğu’da en önemli işlerinin yapıldığı liman kenti olduğunu ve eşsiz
konumu sayesinde Kuzey İran ve Ermenistan’ın ürünlerini elde etme
imkânını yakaladığını belirtmektedir. Trabzon limanının öneminin her
geçen gün arttığına değinen Baron, 1830ʹlara kadar ihtiyaçlarını Bağdat’tan,
Ümit Burnu’ndan, İstanbul’dan, İzmir’den, Halep’ten veya Gürcistan’dan
tedarik eden tüccarların artık Trabzon Limanı’nı ve Trabzon ticaret yolunu
kullandıkları bilgisini vermektedir. Baron, Trabzon’un İran ile sürdürdüğü
bu transit ticaret vasıtasıyla yaptığı ithalattan 1‐2 milyon frank arasında
gelir elde ettiğini; ihracattan da aşağı yukarı aynı oranda bir kâr sağladığını
belirtmektedir. 121
Bilindiği gibi, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rus gemilerine
Karadeniz’de özgürce dolaşma ve ticaret yapma hakkını tanımış; bu
ayrıcalık bir müddet sonra diğer Avrupa devletlerine de tanınmıştı.122 Bu da
19. yüzyılda İran transit ticareti üzerinde ciddi bir rekabet oluşturmuştu.
Rusya gibi İngiltere de bölge ticaretinde hâkim güç olmak istiyordu. Çarlık
yönetimi Avrupa mallarının Rusya üzerinden taşınmasına çalışırken,
İngilizler ise İran’dan Rus mallarını çıkartmaya ve Avrupa transit yolunu
Rusya’dan kaydırmaya uğraşıyorlardı.123 Baron bu hususta İngiltere ticareti
ile ilgili ufak bir değerlendirmeye yer vermektedir. Buna göre, İngiltere’nin,
Erzurum, İstanbul ve İzmir yolunu kullanarak İran’dan aldığı ürünlerin
değeri 12‐ 15 milyon frank arasındadır.124
Baron, 19. yüzyıl başında İstanbul Fransız Büyükelçiliği’nde çalışmış bir
diplomat ve bu dönemde Trabzon’da Fransız konsolosu olan Outrey’den
aldığı bilgilere göre, Avrupa’dan ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan İran’a
gönderilen ürünlerin 1834 yılındaki değerlerini vermektedir. Buna göre
İran, 13.840.000 franklık ithalat, 12.612.000 franklık ihracat yapmıştır.
Ticaretinin yapıldığı ürünler ise dokunmuş kumaşlar, hırdavat ve silahlar,
şeker, rom, şarap, bira, saatçilik malzemeleridir.125 Baron 1833 yılında
İran’dan İstanbul’a gönderilen ürünler ile ilgili de bilgi vermektedir. Buna
göre, İran’dan İstanbul’a 1.203.000 frank değerinde, şeker, bakır ve çinko
120 Yılmaz, agm, s. 370. 121 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.108. 122 A. Üner Turgay, “Trabzon”, Doğu Akdeniz’de Liman Kentleri (1800-1914), (Editör: Ç. Keyder, Y. E. Özveren, D.
Quataert), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1994, s.50. 123 Hüseyin Kaleli, “XIX. yüzyılda İran Transit Ticaret Yolu İçin Osmanlı-Rus Rekabeti”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Sayı 9, Kütahya 2003, s. 4. 124 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.109. 125 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.108.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 471
alaşımı tombak, çivit, İran kumaşları ve Hint kaşmiri, mazı, safran, zamk,
afyon, sarı tohum gibi ticari metalar gönderilmişti.126
Doğrudan Anadolu ticaretini ilgilendiren bu başlık altında Baron
Tarsus’un ticareti hakkında da bazı kısa bilgiler vermiştir. Baron Tarsus
hakkına elinde olan bilgilerin muğlaklığından bahsetmenin yanında bu
bölge hakkında en önemli tespiti, Mehmed Ali Paşa’nın isyanı sürecindeki
askeri hareketliliğin Kayseri üzerinden Tarsus’a gelen kervanların
hareketlerini kısıtladığı ve Tarsus’un 1833’te sadece 600.000 frank ihracat ve
250.000 frank ithalat yaptığı yönündedir. Bu rakamlar içinde İran’dan gelen
eski ürünlerin hiçbir payı olmadığını ve Tarsus bölgesinde önemli bir
üretim hacminin ise pamuktan elde edildiğini de belirtmektedir. Anadolu
ticaretine dolaylı da olsa etkileyen bir diğer saha olarak Rusya’nın
Kafkasya’daki eyaletleri ile olan ticarete de değinen Baron, Rusların
yasaklamalarına rağmen Osmanlı tüccarlarının Avrupa mamulü ürünlerin
bu bölgeye satışını yaptıklarını, karşılığında da buralardan yerli ürünler
aldıklarını belirtmektedir.127
SONUÇ
Avrupa’da Endüstri Devrimi’nin ortaya çıkardığı koşullar hem
hammadde ihtiyacı hem de mamul malların pazarlanması için Osmanlı
coğrafyasını daha da önemli bir hale getirmişti. Bilhassa bu süreçte
İngiltere’nin başı çekmesi ve buna bağlı olarak ticaret alanında Osmanlı
topraklarında bir üstünlük elde etmesi diğer Avrupa devletlerini de
harekete geçirmişti. Özellikle ihtilalden sonra Osmanlı coğrafyasındaki
siyasi ve ticari potansiyelini kaybetmeye başlayan Fransa, eski
kazanımlarını yeniden elde etmek için Babıâli’ye yaklaştığı gibi Mısır
Meselesi’nden de istifade etmeye çalışmıştı. Osmanlı‐Rus yakınlaşmasından
Doğu’daki menfaatleri açısından oldukça rahatsız olan Fransa, Mehmed Ali
Paşa’ya yanında yer alarak bu sorunun kendi lehine çözülmesi için
İstanbul’daki Fransız elçisi vasıtasıyla hamleler yaptığı gibi bizzat Mehmed
Ali Paşa’ya özel görevliler de gönderdi. Bu bağlamda Mısır’a gönderilen
Boislecomte, Fransız hariciyesinin beklentilerini tam olarak karşılayamadı.
Öyle ki Osmanlı‐Rus yakınlaşmasını zirveye çıkaran Hünkâr İskelesi
Antlaşması ne Fransa’nın ne de İngiltere’nin memnun olduğu bir
antlaşmaydı. Fakat Boislecomte görevinin ikinci ayağında iyi bir siyasi
gözlemci olarak bir seyahat programı altında imparatorluğu çok geniş bir
çerçeveden inceleme görevini icra etti. Boislecomte İskenderiye’ye
126 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.109. 127 AMAE, CADC, MD, Turquie, 74, Boislecomte’dan Broglie’ye, Pera, 16 Ocak 1834, s.109-110.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 472
varışından itibaren yapmış olduğu hamleleri ve gözlemlerini düzenli olarak
Fransız hariciyesine bildirdi. Bu raporlar Mısır Meslesi sürecinde Fransa’nın
politikalarını anlamanın yanında imparatorluğun koşullarını bir Fransız
diplomatın gözünden izlemek açısından da ilginçtir.
Boislecomte’un raporlarına iki farklı açıdan yaklaşmak mümkündür. Bu
raporları içerik açısından tahlil ettiğimizde en önemli kısımların, Douin’in
de kitaplaştırdığı gibi bizzat siyasi misyonu çerçevesinde yapmış olduğu
hamleleri anlattığı kısımlar olduğunu söylemek mümkündür. Lakin bu
siyasi misyonun kısa sürmesi bu yöndeki raporların da az olması sonucunu
doğurdu. Buna karşın, Boislecomte iyi bir gözlemci olarak İstanbul’da
bulunduğu sırada imparatorluğun idari, askeri, ekonomik ve ticari
koşullarına hem de misyonu doğrultusunda incelemeler yaptığı bölgeler
hakkında ayrıntılı raporlar kaleme aldı önemli raporlar hazırladı. Elbette
tüm bu raporların bizzat Boislecomte’un gözlemlerine dayandığını
söylemek doğru olmaz. Kendisinin de ifade ettiği gibi bazı kaynakları
tüccarlardan ve dönemin çağdaş bilgi kaynaklarından derlemişti.
Çalışmamıza konu olan ticari kısımlar ile ilgili bölümü İstanbul’daki ikameti
sırasında hazırlamış olduğundan hareket edersek Boislecomte’un,
imparatorluğun geniş bir sahasında yayılmış olan konsoloslukların elçiliğe
göndermiş oldukları yazışmalardan istifade ettiği kolaylıkla anlaşılabilir.
Mesela Trabzon ile ilgili bilgiler bizzat Konsolos Outrey’e atıfla verilmişti.
Sadece bu örnek bile bize, diğer kısımlar için bir genelleme yapma imkânı
vermektedir. O halde bir bütün olarak değerlendirdiğimizde
Boislecomte’un ticarete dair gözlemlerini farklı kılanın özellikle Osmanlı
gümrük politikalarını eleştirmesi ve bu haliyle 1838 Ticaret Antlaşması’nın
ortaya çıkış sürecine dair öngörüleri ve ilerde Avrupa endüstrisinin
imparatorluğun hangi bölgelerinden daha fazla istifade edebileceğine dair
tespitleri olduğu söylenebilir.
Son söz olarak Boislecomte’un Doğu misyonunu, genelde Doğu Sorunu
ve özelde Osmanlı‐Fransız ilişkileri açısından değerlendirdiğimizde,
Fransa’nın Osmanlı politikasındaki değişimi de görmek mümkündür.
Avrupalı devletlerin, imparatorluğa çok uzun bir ömür biçmediği bu kriz
ortamında Fransa da imparatorluğun olası bir dağılma ihtimaline karşı
önlem almak ve bu yönde politikalar geliştirmek amacındaydı. Bu da
ülkenin koşullarının değişik açılardan iyi bir şekilde tahlil edilmesine
bağlıydı. Boislecomte’un, imparatorluğu gelir‐giderlerine, sahip olduğu
zenginliklerine, bunların değerlerine, imparatorluğun askeri gücüne ilişkin
yaptığı tespitleri de bu açıdan değerlendirmek gerekmektedir.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 473
KAYNAKÇA
I. Arşiv Belgeleri
Archives du ministère des Affaires étrangères (AMAE) (Dışişleri Bakanlığı Arşivi, Fransa)
a) Centre des Archives diplomatiques de La Courneuve (CADC)
‐Série Personnel 1ère Série. Dossier Individuel: n° 476, “Boislecomte Charles, comte de”.
Mémoires et Documents (MD): Turquie:
‐Tome 72, “ Egypte, 8 Avril‐3 Juillet 1833”
‐Tome 73, “Correspondance d’Orient, Syrie, Asie Mineure‐ Constantinople, 21 Juillet‐4
Décembre 1833”
‐Tome 74, “ Constantinople, suite, 8 Décembre 1833‐7 Février 1834”.
b) Centre des Archives diplomatiques de Nantes (CADN)
‐Ambassade, Constantinople, Série D : Trébizonde, Tome 3.
II. Araştırma ve İncelemeler
‐Abu‐Manneh, Butrus, “Mehmed Ali Paşa and Mahmud II: The Genesis of a Conflict”,
Turkish Historical Review, Sayı 1, Leiden 2010, s. 9‐14.
‐Altundağ, Şinasi, Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır Meselesi, 1. Kısım (1831‐1841),
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988.
‐Anastassiadou, Meropi, Tanzimat Çağında Bir Osmanlı Şehri Selanik, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, İstanbul 2001.
‐Anderson, Matthew Smith, Doğu Sorunu 1774‐1923 Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir
İnceleme, (Çeviren: İdil Eser), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2000.
‐Armaoğlu, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789–1914), Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 2003.
‐Bacqué‐Grammont J.‐L., ‐ Kuneralp, S.,‐ Hitzel, F., Representants Permanents de la France en
Turquie (1536‐1991) et de la Turquie en France (1797‐1991, Éditions Isis, İstanbul 1991.
‐Baillou Jean, (Editör), Les Affaires étrangères et le corps diplomatique français, De lʹAncien
Régime au Second Empire, vol. I, Editions du C.N.R.S, Paris 1984.
‐Baskıcı, Mehmet Murat, 1800‐1914 Yıllarında Anadolu’da İktisadi Değişim, Turhan Kitabevi,
Ankara 2005.
‐Bilge, Mustafa L., “Kızıldeniz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Cilt XXV, Ankara
2004, s.558‐559.
‐Bilici, Faruk, “La France et la mer Noire sous le Consulat et l’Empire : « la porte du
harem ouverte », Méditerranée, Moyen‐Orient : deux siècles de relations internationales,
recherches en hommages à Jacques Thobie (dir. W. Arbid, S. Kançal, J.‐D Mizrahi, S. Saul),
L’Harmattan, Paris 2003, s. 655‐676.
‐Coquelle, P., « La Mission de Sébastiani à Constantinople en 1801 », Revue d’Histoire
Diplomatique, Sayı 17, Paris 1903, s. 438‐455.
‐Çolak, Kamil, “Mısır’ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi”, Sakarya Üniversitesi Fen
Edebiyat Dergisi, Sayı 2, Sakarya 2008, s.141‐183.
‐de Saint‐Priest, François‐Emmanuel Guignard, Mémoires sur l’ambassade de France en
Turquie et sur le commerce des Français dans le Levant, E. Leroux, Paris 1877.
‐Douin, Georges, La mission du Baron de Boislecomte, l’Egypte et la Syrie en 1833, LʹInstuit
français dʹarchéologie orientale du Caire, Caire 1927.
‐Driault, Édouard, Napoléon’un Şark Siyâseti, Selim‐ Sâlis, Napoléon, Sébastiani ve Gardane,
(Çeviren: Köprülüzade M. Fuad, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2013.
‐Durhan, İbrahim, “1838 Tarihli Osmanlı‐İngiliz Ticaret Sözleşmesi ve Sonuçları”, Atatürk
Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt VI, Sayı 1‐2, Erzincan 2002, s. 77‐104.
‐Eldem, Edhem, French Trade in Istanbul in the Eighteenth Century, Brill, Leiden 1999.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 474
‐Eren, Emine, Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır Meselesi, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi, Eskişehir 2008.
‐Fontanier, Victor, Doğuya Seyahat, Bir Fransız Konsolosun Gözüyle 1830’ların Trabzonu’ndan
Siyaset ve Toplum, (Çeviri ve Editör: Özgür Yılmaz), Heyamola Yayınları, İstanbul
2015.
‐Güler, İbrahim, “Türkiye Dışındaki Bazı Arşivlerin Türk Tarih İncelemelerine
Kazandırılması (Tunus ve Fransa Arşivleri Örneği)”, I. Milli Arşiv Şurası (20‐21 Nisan
1998, Ankara), Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1998, s. 295‐318.
‐Halaçoğlu, Yusuf, “Basra”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt V, Ankara 2004,
s. 112‐114.
‐Herbette, Maurice, Une ambassade turque sous le Directoire, Perrin et cie., Paris 1902.
‐Issawi, Charles, “The Tabriz‐Trabzon Trade, 1830–1900: The Rise and Decline of A
Route”, International Journal of Middle East Studies, Sayı I, Cambridge 1970, s. 18‐27.
‐______, The Economic History of Turkey 1800‐1914, The University of Chicago Press,
Chicago and London 1980.
‐______, The Economic History of Iran 1800‐1914, The University of Chicago Press, Chicago
1971.
‐Jarrett, Mark, The Congress of Vienna and Its Legacy: War and Great Power Diplomacy After
Napoleon, I.B. Tauris, New York 2013.
‐Kaleli, Hüseyin, “XIX. yüzyılda İran Transit Ticaret Yolu İçin Osmanlı‐Rus Rekabeti”,
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 9, Kütahya 2003, s. 1‐19.
‐Karal, Enver Ziya, Fransa ‐ Mısır ve Osmanlı İmparatorluğu: (1797‐1802), İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1938.
‐______, Osmanlı Tarihi, Cilt V, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007.
‐Kasaba, Reşat, Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Ekonomisi, (Çeviren: Kudret Emiroğlu),
Belge Yayınları, İstanbul 1993.
‐Kayapınar, Ayşe, “Fransız Arşiv Belgelerine Göre XIX. Yüzyılda Aşağı Güney Tuna
Havzasında Osmanlı Savunma Sistemi”, XV. Türk Tarih Kongresi, Ankara 11‐15 Eylül
2006, Kongreye Sunulan bildiriler, Cilt IV, Kısım 3, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 2010, s. 1631‐1638.
‐Kılınç Burcu, ve diğr., “Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış
Ticaretin Gelişimi”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, Cilt VIII, Sayı 1, Çanakkale 2013,
s. 55‐77.
‐Kutluoğlu, Muhammed H., The Egyptian Question, Eren Yayınları, İstanbul 1988.
‐Kütükoğlu, Mübahat S., Osmanlı‐İngiliz İktisadi Münasebetleri II (1838‐1850), Edebiyat
Fakültesi Basımevi, İstanbul 1976.
‐______, “İzmir”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt XXIII, Ankara 2004, s. 515‐
524.
‐Levasseur, Emile, Histoire du commerce de la France, A. Rousseau, Paris 1912.
‐Louis, Jérôme, La question d’Orient sous Louis‐Philippe, Ecole pratique des hautes études –
EPHE, Paris 2004.
‐Martal, Abdullah, Belgelerle Osmanlı Döneminde İzmir, Yazıt Yayıncılık, İzmir 2007.
‐Owen, Roger, The Middle East in the World Economy, 1800‐1914, I.B. Tauris, London 2005.
‐Palmer, Alan, Osmanlı İmparatorluğu Son 300 Yıl Bir Çöküşün Yeni Tarihi, (Çeviren: Belkıs
Ç. Dişbudak), Sabah Kitapları, İstanbul 1995.
‐Quataert, Donalt, “19. Yüzyıla Genel Bir Bakış, Islahatlar Devri 1812‐1914”, Osmanlı
İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi 1600‐1914, Cilt II, (Çeviren: Süphan
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 475
Andıç), (Editör: Halil İnalcık), Donald Quataert, Eren Yayınları, İstanbul 2004, s. 885‐
1051.
‐Raccagni, Michelle, “The French Economic Interets in the Ottoman Empire”, International
Journal of Middle East Studies, Cilt XI, Sayı 3, Cambridge 1980, s. 339‐376.
‐Sander, Oral, Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, Osmanlı Diplomasi Tarihi Üzerine Bir Deneme,
A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara 1987.
‐Šedivý, M., “The Struggle for ʹDiplomatic Glory :́ Anton Prokesch von Osten and Baron
de Boislecomte in Alexandria in May 1833”, Egyptʹs Heritage in Europe. Egypt and
Austria V, Univerza na Primorskem, Koper 2009. s. 191‐198.
‐Shaw, Stanford J.‐Shaw, E. K., Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Cilt II, Çeviren:
M. Harmancı), E Yayınları, İstanbul 1983.
‐Shaw, Stanford J., Eski ve Yeni Arasında Sultan III. Selim, (Çeviren: Hür Güldü), Kapı
Yayınları, İstanbul 2008.
‐Soysal, İsmail, Fransız İhtilâli ve Türk Fransız Diplomasi Münasebetleri (1789‐1802), Türk
Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999.
‐______, “Fransa Dışişleri Bakanlığı Arşivleri ve Türk‐Fransız Diplomasi Münasebetlerine
Ait Belgeleri”, Belleten, Cilt XV, Sayı 60, Ankara 1951, s. 709‐712.
‐______, “Fransa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt XIII, Ankara 2002, s.182‐
184.
‐Spiridonakis, B. G., Empire Ottoman Inventaire des Mémoires et Documents aux Archives du
Ministère des Affaires Étrangères de France, Institute for Balkan Studies, Selanik 1973.
‐Subaşı Turgut, ‐ Şenol, Aslı, “Baron de Bois le Comteʹun Raporlarına Göre II Mahmud
Döneminde Osmanlıʹda Kadın”, International Journal of Human Sciences, Uluslararası
Hakemli Dijital Dergi, Sayı 9, Sakarya 2012, s. 1032‐1048.
‐Şenol, Aslı, Fransız Diplomat Baron de Bois le Comte’un Raporlarına Göre Osmanlı Ekonomisi
(1833‐1834), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Sakarya 2012.
‐Şimşek, Eyyub, Osmanlı‐Fransız Diplomatik İlişkileri ve Kırım Savaşı (1853‐1856), Karadeniz
Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış
Doktora Tezi, Trabzon 2013.
‐Tuncel, Metin, “Fırat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XIII, Ankara 2004, s. 31‐
33.
Turgay, A. Üner, “Ottoman Opium Production and Government Policies‐Changing
Trade Patterns”, International Journal of Turkish Studies, Sayı II, Utrecht 1983, s. 105‐
125.
‐______, “The Nineteenth Century Golden Triangle: Chinese Consumption, Ottoman
Production, American Connection”, International Journal of Turkish Studies, Sayı III,
Utrecht 1983‐84, s. 65‐91.
‐______, “Trabzon”, Doğu Akdeniz’de Liman Kentleri (1800‐1914), (Editör: Ç. Keyder, Y. E.
Özveren, D. Quataert), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1994, s. 45‐73.
‐Ubucini, M. A., Lettres sur la Turquie, Librairie Militaire de j. Dumaine, Paris 1853.
‐Yalçınkaya, M. Alaaddin, “III. Selim ve II. Mahmud Dönemleri Osmanlı Dış Politikası”,
Türkler, (Editör: Kemal Çiçek), Cilt XII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 620‐
650.
‐Yılmaz, Özgür “Karadeniz’in Uluslararası Ticarete Açılması ve Trabzon”, Uluslararası
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt II, Sayı 7, Samsun 2009, s.359‐382.
‐______, “19. Yüzyılda Trabzon’da Fransız Ticareti ve Yatırımları”, Karadeniz İncelemeleri
Dergisi, Sayı 15, Trabzon 2013, s. 39‐76.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 476
‐______, “Victor Fontanier’nin Trabzon Konsolosluğu (1830‐1832)”, OTAM, Sayı 35,
Ankara 2014, s. 153‐196.
______, “20. Yüzyılın Başlarında Samsun Limanı: Fransız Konsolosu H. de Cortanze’nin
Raporlarına Göre”, Tarih Boyunca Karadeniz Ticareti ve Canik, Samsun, Cilt I, (Editör:
Osman Köse), Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Ankara 2013, s. 181‐193.
‐______, Tanzimat Döneminde Trabzon, Libra Kitapçılık ve Yayıncılık, İstanbul 2014.
‐http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/IMG/pdf/md‐turquie‐1‐136.pdf, tarih: 15.03.2015.
‐http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/IMG/pdf/md‐turquie‐137‐184.pdf, tarih: 15.03.2015.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 477
EK 1: Osmanlı Gümrük Verilerine Göre İmparatorluğun Genel Ticareti
Ana Ticari Bölge Alt Bölge İthalat İhracat Yıl
Mısır Bölgesi Mısır 42.100.000 39.100.000 1832, 1833, 1834 ortalaması
Suriye Bölgesi Suriye 18.600.000 11.200.000 1832 yaklaşık değer
Kıbrıs 1.176.000 1.516.000 1832
Asya Bölgesi
Tarsus 360.000 1.000.000 1833 ortalaması
İzmir 22.200.000 16.234.000 1831,1832 ortalamaları
Trabzon 15.464.000 14.079.000 1833
İstanbul Bölgesi İstanbul 19.000.000 12.000.000 Okunmuyor
Edirne Bölgesi Edirne 1.000.000 1.500.000 Okunmuyor
Tuna Eyaleti
Eflak, Boğdan 16.475.000 19.997.000 1833
Sırbistan 2.000.000 4.000.000 1834 yılı yaklaşık değer
Adriyatik Bölgesi Bosna 7.300.000 14.780.000 1808
Arnavutluk 6.600.000 7.800.000 1812
Makedonya
Bölgesi
Selanik 4.866.000 5.666.000 1830, 1831, 1832 ortalamaları
Logos,
Kavala,
O f
Bilinmiyor 2.500.000 1833
Serez,
Drama
Bilinmiyor 3.000.000 1833
Teselya Bölgesi Volo Bilinmiyor 3.000.000 1833
Girit Bölgesi Girit 662.000 3.000.000 Resmo ve Hanya, yıl
Avrupa ve Amerika ile Yapılan
Ticaretin Genel Toplamı
156.743.000 166.172.000 322.915.000
Asya Ticareti
İran Ticareti 30.000.000 31.000.000 Yıl belirtilmiyor
Arabistan,
Mısır ve
Körfezlerin
ticareti
50.000.000 40.000.000 Yıl belirtilmiyor
1827 yılı
Hindistan,
İran ve Arap
Ticareti
14.500.000 12.800.000 Yıl belirtilmiyor
Asya Ticaretinin Genel Toplamı 94.500.000 83.800.000 178.300.000
Kaynak: AMAE, CADC, MD, Turquie, 74.
7/14 • ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ TARİHİN PEŞİNDE • 478