febril nötropenik olgularımızda c-reaktif protein (crp)
TRANSCRIPT
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI
DR.LÜTFĐ KIRDAR KARTAL EĞĐTĐM ve ARAŞTIRMA HASTANESĐ ĐNFEKSĐYON HASTALIKLARI ve KLĐNĐK MĐKROBĐYOLOJĐ KLĐNĐĞĐ
Klinik Şefi: Uz.Dr.SERDAR ÖZER
FEBRĐL NÖTROPENĐK OLGULARIMIZDA C-REAKTĐF
PROTEĐN (CRP)’ĐN ĐNFEKSĐYON VE MORTALĐTE
GÖSTERGESĐ OLARAK ĐNCELENMESĐ
Dr.SUZAN ŞAHĐN
UZMANLIK TEZĐ
Danışman: Doç.Dr.SERAP GENÇER
ĐSTANBUL 2008
ii
ĐÇĐNDEKĐLER
Sayfalar
Önsöz………………………………………………………………………….... iii
Özet……………………………………………………………………………… iv
Đngilizce Özet (Abstract)…………………………………………………….. v
Simgeler ve Kısaltmalar Dizini……………………………………………... vi
1.Giriş ve Amaç……………………………………………………………….. 1
2.Genel Bilgiler………………………………………………………………... 2
2.1.Febril Nötropeni……………………………………………………….. 2
2.1.1. Febril Nötropeni Tanımı…………………………………………… 2
2.1.2. Đnfeksiyon ve Risk Faktörleri……………………………………... 3
2.1.3. Febril Nötropenik Hastalarda Prognozun Belirlenmesi……… 4
2.1.4. Febril Nötropenik Hastalarda Đnfeksiyon Kategorileri……….. 5
2.1.5. Febril Nötropenik Hastalarda Đnfeksiyon Etkenleri…………… 6
2.1.6. Febril Nötropenik Hastada Tanı Yöntemleri …………………… 9
2.1.7. Febril Nötropenik Hastaların Empirik Tedavisi ……………….. 13
2.1.8. Ateşi Düşmeyen Hastalara Yaklaşım………….…………………. 15
2.2. Akut Faz Yanıtı………………………………………………………… 17
2.2.1. Ateş……………………………………………………………………. 17
2.2.2. Akut Faz Proteinleri…………………………………………………. 17
2.2.3. Akut Faz Proteinlerinin Klinik Kullanımı…………………...…… 20
3.Hastalar ve Yöntemler……………………………………………………. 27
4.Bulgular……………………………………………………………………… 30
5.Tartışma……………………………………………………………………… 42
6.Sonuçlar……………………………………………………………………... 46
7.Kaynaklar……………………………………………………………………. 47
iii
U zm anlık öğrenciliğim süreci içerisinde bilgi ve deneyim lerinden yararlandığım , her
konuda desteğin i gördüğüm , hoşgörü ortam ı içerisinde geniş tecrübesiyle biz lere yön veren ,
v izyonum uza önderlik eden , ufkum uzu genişleten , kendine güvenen bireyler olarak
yetişm em izde büyük rol oynayan çok saygıdeğer hocam sayın D r. Serdar Ö zer'e en içten
saygı ve teşekkürlerim i sunarım .
R otasyonlarım sırasında bilgi ve deneyim lerinden yararlandığım 1 . D ahiliye Şefi
U zm D r. A li Yayla ve 1.Çocuk Sağlığı ve H astalık ları K lin iği Şefi P rof. D r. A yça
V itrinel'e çok teşekkür ederim .
B u tezin hazırlanm asındaki tüm aşam alarda büyük em eği, bilgisi, tecrübesi,
fedakarlığı, özverisiyle hep yanım da hissettiğim , asistanlık eğitim im süresince bilgi ve
becerisinden yararlandığım , idealistliğin i örnek ald ığım , sevgisin i, zerafetin i, hoşgörüsünü,
ufkunun genişliğin i, çalışkanlığın ı, saygın lığın ı çok takdir ettiğim ; birlikte çalışm aktan
büyük zevk ald ığım tez danışm anım D r. Serap G ençer'e teşekkürlerim i sunarım .
Eğitim im süresince hoşgörü , ve sevgisiyle K lin ik şef m uavinim iz sayın D r. Đsm ihan
K uzu 'ya, birlikte çalışm aktan gurur duyduğum , birçok sık ıntılı an ım da yanım da
hissettiğim ablam D r. Ö znur A k 'a, bilgisin i, enerjisin i h iç esirgem eyen D r. N ur A rditi
B enzonana’ya , çalışkan D r. A yşe B atırel’e, D r. N eşe Y ıld ırım ’a, dostluğu, sam im iyeti ile
en zor anlarım da dahi yanım da olan değerli arkadaşım D r. M ustafa D oğan’a, birlikte
çalışm aktan zevk ald ığım asistan arkadaşlarım D r.S ibel K aya, D r.G üler D em irhan,
D r.Yasem in Ç ağ, D r. B ü lent K aya, D r.F unda B iteker ve D r.Sabahat A ktaş’a, başta
sorum lu hem şirem iz Serpil Saral olm ak üzere birçok zorlu nöbeti benim le paylaşan
hem şirelerim ize, laboratuvardaki teknisyen arkadaşlarım M eltem B ayraktar, F adik Satıcı,
N ecla G enç, O rhan Yüksel ve K am il Seğm en ve m ensubu olm aktan gurur duyduğum
Đnfeksiyon H astalık ları ve K lin ik M ikrobiyoloji K lin iği’n in tüm personeline gönülden
teşekkür ederim .
V arlık larından her zam an guru r ve onur duyduğum , hayatım ın her dönem inde
desteklerin i, sevgilerin i, esirgem eyen; başardığım her iyi işte payları olan çok değerli
annem e ve aynı zam anda ilk öğretm enim olan sevgili babam a, varlık larıyla hayatım a renk
katan sevgili kardeşlerim e sonsuz teşekkürlerim i sunarım .
D r.Suzan Şahin
Đstanbul 2008
iv
ÖZET
Febril nötropeni hastalarında infeksiyon varlığını ve prognozu belirlemede
çeşitli laboratuar parametrelerinin yararlı olduğu gösterilmişse de maliyeti
yüksek bu parametrelerin hiçbirinin rutin kullanıma girmesi uygun değildir.
Çeşitli infeksiyonlarda yıllardır önemli bir takip parametresi olarak kullanılan
C-reaktif protein (CRP) de ucuz olmasına rağmen febril nötropeni
hastalarında rutin kullanımda henüz yer bulamamıştır. Febril nötropenik
hastalarda infeksiyon varlığını ve prognozu göstermede CRP’nin katkısını
değerlendirmek amacıyla bu çalışma planlandı. Ocak 2001 – Aralık 2007
tarihleri arasında yatırarak izlediğimiz yetişkin kanser hastalarından atak
başlangıcında ilk 48 saat içinde ve antibiyotik tedavisinin sonunda CRP
değerleri eksiksiz bakılmış olan 538 atak bu çalışmaya alındı. Yüz otuz iki
(%25)’sini hematolojik malignitelerin oluşturduğu 538 atağın 101’inde
bakteremi ile seyreden, 71’inde bakteremi dışı mikrobiyolojik olarak
ispatlanan, 71’inde klinik olarak gösterilen toplam 243 (%45) atakda
infeksiyon tespit edildi. Olguların 25 (%4.6)’inde mortalite görüldü. Başlangıç
medyan CRP değerleri infeksiyonu olan olgularda 193 mg/L, sadece
bakteremik olgularda 200 mg/L, infeksiyonu olmayanlarda 133 mg/L idi ve
arada anlamlı farklılık vardı (p<0.001). Mortalite görülen olgularda medyan
CRP değeri 200 mg/L iken mortalite görülmeyen olgularda 159 mg/L idi ve iki
grup arasında anlamlı farklılık vardı (p<0.001). Başlangıç CRP değeri 40
mg/L sınır alındığında infeksiyon tespit edilen ve edilmeyen olgular arasında
anlamlı farklılık vardı (%90’a karşılık %96, p=0.020). Başlangıç CRP değeri
80 mg/L sınır değer alındığında mortalite görülen ve görülmeyen olgular
arasında anlamlı farklılık vardı (%78’e karşılık %96, p=0.031). Đnfeksiyon
tespit edilen olgularda başlangıç CRP ile son CRP arasında anlamlı farklılık
(p<0.001) gözlenirken mortalite görülen olgularda anlamlı farklılık yoktu
(p=0.41). Sonuç olarak; CRP’nin febril nötropeni hastalarında infeksiyonu ve
mortaliyeyi göstermede önemli bir parametre olarak rutin kullanıma girmesi
gerektiği ve tek başına infeksiyonu veya mortaliteyi göstermede yetersiz
kalsa bile bir izlem parametresi olarak tedavi modifikasyonu veya tedavinin
sonlandırılması kararını vermede oldukça yararlı olacağı düşünüldü.
v
ĐNGĐLĐZCE ÖZET (ABSTRACT): Assessment of C-reactive Protein (CRP)
as a Marker of Infection and Mortality In Febrile Neutropenic Patients
Although various laboratory parameters have been shown to be useful in
determining the existence of infection and the prognosis in febrile
neutropenic patients, none of these expensive markers are appropriate for
routine use. C-reactive protein (CRP), used as an important parameter to
follow various infections for years, is inexpensive but can’t find its place in
febrile neutropenic patients. The aim of this study was to determine
diagnostic and prognostic value of CRP in febrile neutropenic patients. Five
hundred and thirty eight episodes, CRP of which was tested at the first 48
hours and at the end of the episode, of adult cancer patients followed
between January 2001 and December 2007 were included in this study. Out
of 538 episodes, 132 (25%) had hematological malignancies. A total of 243
(45%) episodes had infections, documented as bacteremia in 101,
documented microbiologically in 71 and suspected clinically in 71 episodes.
Mortality was seen in 25 (4.6%) patients. The median CRP level on the first
48 hours of fever was 193 mg/L in patients with infection and 200 mg/L in
patients with bacteremia, compared with 133 mg/L in patients with fever of
unknown origin (p<0.001). When the CRP level was more than 40 mg/L,
there was a significant difference between patients with infection and patients
with fever of unknown origin (96% vs. 90%, p=0.020). When the CRP level
was more than 80 mg/L, there was a significant difference between patients
who died and who was alive (96% vs. 78%, p=0.031). When comparing the
first CRP values with the last values, the CRP values at the beginning of the
episode were significantly higher than the values at the end of antimicrobial
therapy in infected patients (p<0.001) but there was no difference between
the first and the last values in patients who died (p=0.41). In conclusion; CRP
should be used as an important marker of infection and mortality in febrile
neutropenic patients and even if it remains insufficient to predict infection and
mortality alone, serial determination of CRP values help to determine the
success of the antibiotic regimen and to decide on changing or interrupting of
the antimicrobial regimen.
vi
SĐMGELER ve KISALTMALAR DĐZĐNĐ
α 2-HS Glikoprotein : Alfa 2-Heremans-Schmid Glikoprotein
CRP : C- Reaktif Protein
EORTC : European Organization for Research and Treatment of Cancer
ESH : Eritrosit Sedimentasyon Hızı
GSBL : Genişlemiş Spektrumlu Beta Laktamaz
IATCG : International Antimicrobial Therapy Cooperative Group
ICAM : Intercellular Cell Adhesion Molecule
IDSA : Infectious Diseases Society of America
IFN : Đnterferon
IL : Đnterlökin
KDĐ : Kan Dolaşım Đnfeksiyonu
KĐ : Klinik Đnfeksiyon
KOAH : Kronik Obtrüktif Akciğer Hastalığı
MASCC : Multinational Association for Supportive Care in Cancer
MĐ : Mikrobiyolojik Đnfeksiyon
MRSA : Methicillin-Resistant Staphylococcus Aureus
NBA : Nedeni Bilinmeyen Ateş
NPD : Negatif Prediktif Değer
PG : Prostaglandin
PNL : Polimorfonükleer Lökosit
PPD : Pozitif Prediktif Değer NPD
SAA : Serum Amiloid A
SIRS : Systemic Inflammatory Response Syndrome
TNF : Tümör Nekrozis Faktör
VCAM : Vascular Cell Adhesion Molecule
1
1. GĐRĐŞ VE AMAÇ
Günümüzde, yoğun ve yüksek doz kemoterapi uygulamaları sonucu kanser
hastalarında morbiditesi ve mortalitesi yüksek infeksiyöz komplikasyonlar
oluşmakta ve bu önemli bir klinik problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu
tip hastalarda major morbidite ve mortalite nedeni bakteriyel ve fungal
infeksiyonlardır (1,2).
Nötropenik hastalarda ciddi infeksiyona veya infeksiyon dışı nedenlere
bağlı ateşi ayırmak zordur. Đnflamasyon ve infeksiyon beklenenden daha silik
klinik belirti ve bulguyla seyreder ve çoğu durumda infeksiyonun tek belirtisi
ateş olabilir. Ateşin gerçek nedeninin saptanması her zaman mümkün
olmayabilir. Nötropenik hastaların sadece % 30-50’sinde ateşin kaynağı
klinik ya da mikrobiyolojik olarak tanımlanabilen infeksiyonlar iken, diğer
durumlarda kaynak saptanamamaktadır. Bu nedenle erken infeksiyonu
gösterebilecek, spesifik, hızlı ve yüksek etkinlikli belirteçlere ihtiyaç vardır. Bu
amaçla akut faz proteinlerinden CRP (C-reaktif protein) ve SAA (Serum
Amiloid A), proinflamatuar sitokinler (TNF-α, IL-1, IL-6, IFN-γ, IL-8), solubl
adezyon molekülleri (solubl E-selektin, vasküler hücre adezyon molekülü-1,
intersellüler adezyon molekülü-1) ve son zamanlarda prokalsitoninin serum
ve plazma konsantrasyonları ölçülerek bunların nötropenik ateşin sebebi
olabilecek infeksiyonları tanımlamada yararlı olup olamayacağı üzerinde
çalışılmaktadır. En iyi bilinen akut faz reaktanı olan CRP bu amaçla halen sık
olarak kullanılmaktadır. CRP, infeksiyona karşı oluşan inflamatuar yanıtın
önemli bir göstergesidir (2,3,4,5).
Bu çalışmada, kliniğimizde Ocak 2001 – Aralık 2007 tarihleri arasında
takip edilen yetişkin febril nötropenik hastalarımızın atak başlangıcında ve
tedavi sonundaki kantitatif CRP değerleri retrospektif olarak gözden
geçirilerek febril nötropenik hastalarda infeksiyon ve mortalite varlığını doğru
ve güvenilir bir şekilde ortaya koyabilmede CRP’nin katkısını değerlendirmek
amaçlandı.
2
2. GENEL BĐLGĐLER
2.1. Febril Nötropeni
Günümüzde kanser tedavisinde yüksek dozlarda kemoterapi kullanılması ile
ortaya çıkan immunsupresyon ve özellikle nötropeni hastaları ağır ve atipik
infeksiyonlara yatkın hale getirir. Bu tip hastalarda major morbidite ve
mortalite nedeni bakteriyel ve fungal infeksiyonlardır (1,2).
Nötropenik hastalarda inflamasyon ve infeksiyon beklenenden daha
az klinik belirti ve bulguyla seyreder ve çoğu durumda infeksiyonun tek
belirtisi ateş olabilir. Đnfeksiyöz veya infeksiyöz dışı nedenlerin ayrılabilmesi
her zaman mümkün değildir. Nötropenik hastaların sadece % 30-50’sinde
ateşin kaynağı klinik ya da mikrobiyolojik olarak tanımlanabilirken, diğer
durumlarda kaynak saptanamamaktadır. Nötropenik hastalarda infeksiyon
son derece hızlı ve yüksek mortalite ile seyredebileceği için ateşi olan
nötropenik hastalarda gerekli klinik ve mikrobiyolojik değerlendirmeler hızla
yapılarak zaman kaybetmeden empirik antibiyotik tedavisinin başlanması
gerekmektedir (2,6,7,8).
2.1.1. Febril nötropeni tanımı
Febril nötropeni tanımı farklı rehberlere göre veya zaman içinde bazı ufak
değişiklikler gösterebilmektedir. En son 2002’de revize edilen IDSA
(Infectious Diseases Society of America) ve 2004’de oluşturulan Türk FEN
rehberlerine göre kemoterapi sonrası mutlak nötrofil sayısı 500/mm3’ün
altında olan veya 500 ile 1000/mm3 arasında olup da 24 – 48 saat içinde
daha da düşmesi beklenen kanser hastalarında kan ürünleri veya sitotoksik
tedavi gibi bir dış nedenin yokluğunda tek bir oral vücut ısısının 38.30C’nin
üzerinde olması veya bir saatten uzun süre 380C’nin üzerinde seyretmesi
şeklinde tanımlanmaktadır (6,7).
3
Nötropeni ağırlık derecesine göre 3 gruba ayrılmaktadır: (a) Ağır
nötropeni: Mutlak nötrofil sayısı <100x106 / L; (b) Orta derece nötropeni:
Mutlak nötrofil sayısı 100-500x106 / L; (c) Hafif nötropeni: Mutlak nötrofil
sayısı 500-1000x 106 / L.
2.1.2. Đnfeksiyon ve risk faktörleri
Nötropeninin hem derinliği hem de süresi infeksiyon oluşumu için en önemli
risk faktörleridir. PNL (polimorfonükleer lökosit) sayısı 500/mm3’ün altında
olan ve ateş gelişen hastalarda %60’ın üstünde (%50-80) infekte olma riski
vardır. Özellikle bu sayı 100’ün altına düştüğünde ciddi infeksiyon ve
bakteremi görülme sıklığı çok artmaktadır. Nötropeninin derinliğinin yanı sıra
devam süresi de infeksiyon riski açısından önem taşımaktadır. Uzun süre
nötropenik kalan hastalarda daha sık ve ağır infeksiyon atakları
gözlenmektedir. Yedi günden kısa süren nötropenilerde bakteriyel
infeksiyonlar ön planda iken nötropeni süresi uzadıkça fungal infeksiyonların
ortaya çıktığı görülmektedir. Üç haftadan uzun süreli nötropenik hastalarda
dokümente edilmiş bir bakteriyel veya fungal infeksiyon gelişme riski %100’e
yaklaşır (6,9,10).
Đnfeksiyon riski yalnızca nötropeni derinliği ve süresine değil aynı
zamanda diğer faktörlere de bağlıdır. Bir çok antineoplastik ajan fagositik
fonksiyonları bozar, direkt sitotoksik etki ile sellüler ve hümoral immuniteyi
deprese eder, fiziksel defans bariyerlerini bozar. Uzun süreli kateterler,
antimikrobiyal tedavilere bağlı hastanın endojen mikroflorasındaki
kolonizasyon paternlerinin değişmesi, önceki tedaviler, altta yatan hastalık,
transplantasyon tipi gibi faktörler de infeksiyonlara yatkınlığı ve olası
infeksiyon etkenlerini belirleyici rol oynar (6).
4
2.1.3. Febril nötropenik hastalarda prognozun belirlenmesi
Febril nötropenik hastaya ilk yaklaşımda empirik tedaviyi yönlendirmek için
çeşitli kriterler belirlenmeye çalışılmıştır. Febril nötropeni atakları sırasında ve
takiben hastaların prognozunun saptanması son yıllarda üzerinde durulan en
önemli konulardan biridir. Bu amaçla çeşitli faktörler dikkate alınarak
hastaların yüksek ve düşük riskli olmak üzere iki sınıfa ayrılması olanaklı hale
gelmiştir. Yapılan çalışmalarda febril nötropeni atağı başlangıcında ve atak
sırasındaki risk faktörleri Tablo 1 ve Tablo 2’de özetlenmektedir
(6,11,12,13,14).
Tablo 1. Febril nötropenik atak başlangıcında risk faktörleri.
Düşük riskli hasta Yüksek riskli hasta
• Organ disfonksiyonu ve hipo/hipertansiyon
olmaması
• Diyare, kusma, mukozit, perianal
infeksiyon, yaygın sellülit olmaması
• Fokal nörolojik bulgu olmaması
• Varsa santral venöz kateterin açık olması
• Altta yatan hastalığın kontrol altında
olması
• Son kemoterapiden bu yana en az yedi gün
geçmiş olması
• Beklenen nötropeni süresinin 10 günden
kısa olması
• Hasta yaşının >1 ve <65 arasında olması
• Septik şok veya organ yetmezliği olması
• >10 gün sürmesi beklenen nötropeni
• Vücut ısısının >39ºC olması
• Bağırsaklarda veya intravenöz
kataterde infeksiyon
• Önceden hastaneye yatma öyküsü
olması
• Altta yatan hematolojik malignite
• İlave olumsuz faktörlerin varlığı
(komorbidite)
- Yetersiz oral alım
- Belirgin kanama
- Solunum yetmezliği
- Hipotansiyon veya bilinç bulanıklığı
Tablo 2. Febril nötropenik atak sırasındaki risk faktörleri.
Düşük riskli hasta Yüksek riskli hasta
5
• PNL sayısı <100/mm³, ancak yükselmekte
• Monosit sayısı >100/mm³
• Hematokrit >%15
• Trombosit sayısı >75.000/mm³ ve
yükselmekte
• CRP <50 mg/mL
• Normal akciğer filmi varlığı
• CRP >90 mg/mL
• Trombosit sayısı <10-50.000/mm³
• Monosit sayısı <100/ mm³
• Organ disfonksiyonunda artış
Belçika’da Dr. Klastersky ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği çok
merkezli bir çalışmanın sonuçlarına göre oluşturulan “Multinational
Association for Supportive Care in Cancer” (MASCC) risk skorlaması düşük
riskli hastaları ayırt etmede son yıllarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu
skorlama tablo 3’de görülmektedir (7,11,12,15,16). Maksimum skor 26’dır.
Skorun ≥ 21 olması komorbidite ve komplikasyonlar açısından düşük riski
belirler. MASCC skoru, nötrofil sayısı 500/mm³’ün altında olmak koşulu ile
nötropeni derinliği ve süresinden bağımsızdır. Bu tür sınıflamalardan
beklenen en önemli yarar hastaların hastaneye yatırılmadan ayaktan tedavi
edilebilmesi veya hastaneden erken taburcu edilebilmesidir (17).
2.1.4. Febril nötropenik hastalarda infeksiyon kategorileri
Febril nötropenik hastaların değerlendirilmesinde başlangıç ve izlem
sırasında ataklar başlıca 4 grupta değerlendirilmektedir (7,15).
Kan dolaşım infeksiyonu: Kan kültüründe mikrobiyolojik olarak
etkenin belirlendiği infeksiyon.
Mikrobiyolojik olarak tanımlanmış infeksiyon: Kan dışı bir vücut
bölgesinden mikrobiyolojik olarak etkenin izole edildiği infeksiyon.
6
Klinik olarak tanımlanmış infeksiyon: Klinik olarak belirlenmiş
ancak mikrobiyolojik olarak patojenin gösterilemediği infeksiyon (örneğin
pnömoni, perianal infeksiyon gibi).
NBA (Nedeni bilinmeyen ateş): Klinik ve laboratuar olarak
gösterilebilmiş infeksiyon bulgusu olmayan, izole ateş.
Tablo 3. Febril nötropenik yetişkin hastalarda düşük riskli hastayı ayırt etmede
kullanılan skorlama sistemi (MASCC kriterleri).
Özellik Skor
Febril nötropeniye bağlı semptomların yaygınlığı* 5
Asemptomatik veya hafif semptomlar 5
Orta derecede semptom 3
Ağır derecede semptom veya ölümcül 0
Hipotansiyon olmaması ( sistolik kan basıncı <90mmHg) 5
KOAH olmaması 4
Solid tümörlü olması veya hematolojik kanseri olup, önceden fungal
infeksiyon geçirmemiş olması
4
İntravenöz sıvı gerektiren dehidratasyon olmaması 3
Ateş başlangıcında hastane dışında olma 3
Yaş < 60** 2 *Sadece birini seçiniz **16 yaş ve altı için geçerli değildir. KOAH: Kronik obstriktif akciğer hastalığı
2.1.5. Febril nötropenik hastalarda infeksiyon etkenleri
Febril nötropenik hastalarda yaklaşık %50-80 infeksiyon insidansı vardır (15).
Đnfeksiyonların yaklaşık olarak üçte birini bakteremiler, üçte birini
mikrobiyolojik olarak ispatlanmış infeksiyonlar, üçte birini de klinik olarak
ispatlanmış infeksiyonlar oluştururken, atakların yarıya yakınında ateş nedeni
infeksiyon dışı nedenler (NBA, altta yatan hastalık,..) olarak
tanımlanmaktadır.
7
Nötropenik hastalarda infeksiyonların yarıdan çoğu bakteriyel
kökenlidir ve mikroorganizmaların en önemli kaynağı da (>%80) hastaların
endojen floralarıdır. Hastaneye yatışı takiben ilk bir hafta içersinde hastane
mikroflorasındaki mikroorganizmalar ile kolonize olurlar (18). Kalıcı
kataterlerin artması, profilaksi amaçlı yeni kinolonların kullanılması, mukozal
membranda anlaşılamayan herpetik infeksiyonlar, agresif kemoterapi ve
radyoterapi gastrointestinal sistem mukozasına zarar verir. Gastrointestinal
sistemden köken alan gram-negatif basiller nötropenik hastalarda 1980
öncesinde en sık patojenler olmuştur. Başta Escherichia coli, Klebsiella spp
ve Pseudomonas aeruginosa olmak üzere Serratia marcescens,
Enterobacter spp, Acinetobacter spp. önemli patojenler olarak karşımıza
çıkar. Hepsi yüksek direnç oranları gösterir ve sıklıkla gram-negatif etkili çift
antibiyotik kullanımını zorunlu hale getirir. Ancak 1980’li yılların ortalarından
itibaren gram-pozitif organizmalar artan şekilde önemli patojenler olarak
ortaya çıkmışlardır. Bu eğilimi en iyi yansıtan veriler "European Organization
for Research and Treatment of Cancer – International Antimicrobial Therapy
Cooperative Group (EORTC–IATCG)” tarafından 1973 yılından günümüze
kadar yapılan çalışmalara aittir (15). Bu artış giderek artan sıklıkta santral
venöz kataterlerin kullanımının ve empirik olarak kullanılan antibiyotiklerin
çoğunluğunun gram-pozitiflere zayıf etki göstermesi ve profilaktik olarak
kinolon türü antibiyotik kullanımına bağlıdır. Özellikle Staphylococcus
epidermidis, metisilin dirençli Staphylococcus aureus, α-hemolitik
streptokoklar, difteroid ve Clostridium spp. gibi bakteriler önemli patojenler
olmuştur. Bu gram-pozitif bakterilerin ortak özelliği metisiline ve diğer tüm β-
laktam antibiyotiklere sıklıkla dirençli olmalarıdır. Bu nedenle tedavide tek
alternatif olarak glikopeptidler kalmaktadır. Ancak vankomisine dirençli bazı
koagülaz-negatif stafilokokların infeksiyonları ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Özellikle sitozin arabinosid alan ve ciddi mukoziti olan hastalarda α-hemolitik
streptokoklara bağlı ciddi bakteremi ve buna eşlik eden toksik şok tablosu
giderek önem kazanmaktadır.
8
Son yıllarda yapılan bazı çalışmalarda ve EORTC-IATCG’nin
çalışmalarında gram-negatif bakterilerin infeksiyon etkeni olma sıklığında
yeniden bir artış gözlendiği de bildirilmektedir. Özellikle E.coli ve
K.pneumoniae’da genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) sentezi ön
plana çıkmaktadır ve bu durum penisilin ve sefalosporin grubu ilaçların
empirik tedavide kullanımını sınırlandırmaktadır (15). Yine son zamanlarda
P.aeruginosa sıklığında azalma görülmüştür. Üçüncü kuşak sefalosporinlerin
sık kullanılması sonucunda kromozomal β-laktamaz üretimine bağlı olarak
çoklu direnç gösteren Enterobacter türlerinin insidansı artmaktadır (19).
Streptokok infeksiyonlarının ortaya çıkmasında önemli bir risk faktörü
profilaktik kinolon kullanımıdır. Bu tedaviye H2 reseptör blokörleri veya
antiasitlerin eşlik ettiği durumlarda streptokok bakteremisi riski de artmaktadır
(20). Nötropenik hastalarda vankomisin dirençli enterokoklarla kolonizasyon
oranlarında da giderek artış rapor edilmeye başlanmıştır (21).
Ülkemizden bazı rakamlara baktığımızda Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nde 1991-1994’de gram-pozitif sıklığı %24 iken, 1995-1996’da 5
merkezde yapılan bir çalışmada ise bakteremilerde %69 gram-pozitif
insidansı bulunmuştur (15).
Anaerobik infeksiyonlara nispeten seyrek olarak rastlanır. En sık
perianal sellülit ve nekrotizan jinjivit sayılabilir. En önemli etkenler
Bacteroides fragilis ve diğer bacteroideslerdir. Büyük çoğunluğunun β-
laktamaz sentezlediği gözönünde bulundurulmalıdır. Özellikle kemoterapi
alan ve antibiyotik kullanan hastalarda Clostridium difficile’e bağlı diare ve
psödomembranöz enterokolit gelişebilir (15).
Uzun süren ciddi nötropenik ataklar ve uzun süreli geniş spektrumlu
antibakteriyel antibiyotiklerin kullanımı fungal kolonizasyona ve fungal
infeksiyonların gelişimine zemin hazırlar. Fungal etkenlerin sıklığı %35-40’a
ulaşmıştır. En sık Candida ve Aspergillus görülür. Candida’ya bağlı üst
gastrointestinal sistem infeksiyonları, fungemi, dissemine kandidiyazis, fungal
9
sinüzit; Aspergillus’a bağlı pnömoni ve dissemine infeksiyon görülebilir.
Albicans dışı Candida izolasyon oranı da artmaktadır (C.tropicalis, C.krusei,
C.galabrata) (22).
Viruslar içersinde en önemlisi Herpes virus grubudur. HSV’ün perioral
cilt-mukoza lezyonları, orofaringo-özefajitler, HZV’ün dissemine infeksiyonları
görülebilir (19). Mikobakteriyel infeksiyonlar nadir olarak görülmekle beraber
özellikle uzun süreli intravasküler kataterlerin (Hickman katateri gibi) giriş
yerinde veya cilt altındaki tünel boyunca gelişen infeksiyonlara yol açarlar
(15).
Alışılmadık bakteriler de patojen olarak ortaya çıkmıştır.
Pseudomonas nonaeruginosa, Stenotrophomonas maltophilia, Acinetobacter
spp., Leuconostoc ve Leptotrichia gibi. Stenotrophomonas maltophilia,
yapısındaki farklı özelliklere sahip iki tür beta laktamaz nedeniyle
karbapenemler dahil tüm beta laktam antibiyotiklere direnç göstermektedir.
Tedavide sadece trimetoprim-sulfametoksazol ve bazı kinolon türevleri
kullanılabilmektedir (19).
2.1.6. Febril nötropenik hastada tanı yöntemleri
Nötropenik hastalarda inflamasyona ait belirti ve bulgular silik ve nonspesifik
olabilir. Tipik sellülit olmadan cilt infeksiyonu, akciğer grafisinde fark edilebilir
infiltrasyon olmadan pulmoner infeksiyon, pleositoz olmadan menenjit, piyüri
olmadan üriner sistem infeksiyonu gibi (12,15). Bu nedenle nötropenik
hastada tespit edilen ateş aksi ispat edilene kadar infeksiyöz orijinli olarak
düşünülmelidir. Sık olmamakla birlikte ateş olmadan da ciddi bir infeksiyon
oluşabilir. Tanıda en önemli güçlük PNL sayısındaki yetersizlik nedeniyle
inflamatuar yanıtın yeterince oluşamaması ve infeksiyona ait belirti ve
bulguların ortaya çıkamamasıdır. Özellikle yapılması gerekenler şunlardır
(6,7,12,15):
10
2.1.6.1. Öykü ve fizik muayene
Febril nötropenik hasta ile karşılaşıldığında öncelikle ateş dışında bir
yakınması olup olmadığı öğrenilmelidir. Lokalize ağrı (odinofaji, perianal
ağrı), deri döküntüsü, ishal varlığı, öksürük, ilaç alerjisi sorgulanması gereken
semptom ve yakınmalar arasındadır. Fizik muayenede periodonteum,
farenks, oral mukoza, akciğer, perine-anüs, deri (kateter giriş bölgesi, kemik
iliği aspirasyon bölgeleri, tırnak yatakları) özellikle değerlendirilmeli,
fundoskopik inceleme yapılmalıdır.
2.1.6.2. Temel laboratuvar testleri
Tam kan sayımı, rutin biyokimyasal testler (BUN, kreatinin, elektrolitler,
SGOT, SGPT), CRP ölçümü bakılmalıdır. Özellikle nefrotoksik ilaçlar
kullanılıyorsa tedavi süresince 3 günde bir tekrarlanmalıdır.
2.1.6.3. Klinik mikrobiyolojik incelemeler
Febril nötropenik hastalarda belirti ve bulgular silik ve nonspesifik olabileceği
için tedaviye başlamadan önce tüm hastalardan kan kültürü (varsa eş
zamanlı kateter kültürü) ve idrar kültürü alınmalıdır. Klinik semptom ve
bulgularına göre klinik mikrobiyolojik inceleme için kültür örnekleri (balgam,
kateter giriş yeri, dışkı, beyin omurilik sıvısı vb.) alınmalıdır. Kan kültürünün
kateterlerden alınması kolonizasyon göstergesi olabileceğinden doğru sonuç
vermeyebilir, bu nedenle periferik venlerden alınması önerilmektedir. Deri
antisepsisi bu hastalarda çok önemlidir çünkü cilt flora bakterileri olan
koagülaz negatif stafilokoklar, difteroidler, alfa hemolitik streptokoklar da
etken olabilirler, ancak en az iki kan kültüründen izole edilmelidirler (6,15).
11
2.1.6.4. Kateter kültürleri
Standart kateter kültür yöntemi kateter ucunun 5-7 cm.lik segmentinin
semikantitatif veya kantitatif yöntemlerle ekilmesi esasına dayanır. Kateter
lümeninden ve venden alınan kan kültürlerinde koloni sayımı sonucu 5/1
veya 10/1 oranının saptanması katetere bağlı sepsis tanısında anlamlı
bulunmuştur (12,15).
2.1.6.5. Radyolojik incelemeler
Febril nötropenik hastalarda pnömoni kliniği silik ve atipik olabileceğinden
hastaneye başvurduğunda akciğer grafisi planlanmalıdır. Empirik
antimikrobiyal tedaviye cevap vermeyen ve ilk tanısal girişimlerle tanıya
ulaşılamayan olgularda yüksek rezolüsyonlu bilgisayar tomografisi önemli
bilgiler sağlayabilir. Hastaların semptom, bulgu ve biyokimyasal tetkiklerine
göre tercih edilecek olan akciğer grafileri, sinüs grafileri, göğüs, batın, pelvis
ve beyin tomografileri, abdominal ultrasonografi ve manyetik rezonans
görüntüleme tetkikleri infeksiyon lokalizasyonu için kullanılabilir (12,15).
2.1.6.6. Sürveyans kültürleri
Đnfeksiyondan sorumlu mikroorganizmalar daha çok hastanın kendi
florasından köken aldıklarından uygulanıp uygulanmaması tartışmalıdır.
Ancak, bu kültürlerin değeri multipl dirençli bakterilerin veya invaziv
mantarların (aspergillus gibi) yüksek oranda bulunduğu merkezlerde önemli
olabilir (12,15).
2.1.6.7. Fungal infeksiyonlara yönelik tetkikler
Febril nötropenik hastalarda yüzeysel ve derin fırsatçı mantar infeksiyonları
12
sıktır. Klinik örneklerin mantar varlığı yönünden mikroskobik incelemesi, bazı
mantar türlerinin izolasyon ve identifikasyonunun günlerce sürebilmesi
nedeniyle, olası bir mantar infeksiyonunun tanısını çabuk koydurabilmesi
yönünden büyük önem taşır. Mikroskobik incelemenin bir başka avantajı,
daha sonra kültürde üreyen mantarın gerçekten infeksiyon etkeni olup
olmadığı konusunda fikir vermesidir. Fırsatçı fungal infeksiyonların tanısında
serolojik testlerden de yararlanılır. Bu testler içinde en yaygın kullanılanı
beyin omurilik sıvısı ve serumda Cryptococcus neoformans’ın kapsül
polisakkarid antijeninin tayinidir. Serumda Aspergillus’un galaktomannan
antijeninin saptanması, son yıllarda invaziv aspergillozun erken tanısında
önem kazanmış bir serolojik testtir. Tanıda titre artışının saptanması yol
göstericidir. Galaktomannan antijen testi bazı olgularda yalancı negatif veya
yalancı pozitif sonuçlar verebilmektedir. Galaktomannanın kandan çabuk
elimine edilen bir polisakkarid oluşu ve anti-Aspergillus antikorlarının kanda
bulunma olasılığı yalancı negatif sonuçlara yol açabilmektedir. Öte yandan,
besinlerde bulunan galaktomannanın, intestinal mukozanın hasar görmüş
olması nedeniyle bağırsaklardan translokasyon yoluyla kana geçmesi, testin
yapıldığı sırada hastanın mantar kökenli bir antibiyotik kullanıyor olması
(amoksisilin, piperasilin vb.) ve diğer mantarlarla çapraz reaksiyon, yalancı
pozitif test sonuçlarına yol açabilmektedir. Galaktomannan antijen testi ile
ilgili bir diğer önemli sorun, testte kullanılacak olan “cut-off” değerinin henüz
kesinlik kazanmamış olmasıdır. Sonuç olarak bu test invaziv aspergilloz
tanısında yardımcı bir testtir, ancak sonuçlar dikkatle değerlendirilmelidir.
Son yıllarda, serum ya da plazmada (1,3)-ß-D-glukan düzeyinin
saptanmasının, invaziv mantar infeksiyonlarının serolojik tanısındaki yeri de
araştırılmaktadır. Glukan, zygomycetes sınıfı hariç diğer mantarların ve bazı
bakterilerin duvarında bulunan bir glikoz polimeridir. Fungal glukanın
saptanması amacıyla geliştirilmiş hazır kit ile yapılan bazı çalışmalarda, bu
testin invaziv mantar infeksiyonlarının tanısına yardımcı olabilecek, negatif
prediktif değeri yüksek bir test olduğuna ilişkin veriler elde edilmiştir. Öte
yandan bir çalışmada, bu kit ile mantar infeksiyonlarının yanı sıra bakteriyel
infeksiyonlarda da serum glukan düzeyinin yüksek saptanabildiği
13
gösterilmiştir (15).
2.1.7. Febril nötropenik hastaların empirik tedavisi
Nötropenik bir hastada ateş geliştiğinde veya febril nötropenik bir hasta ile
karşılaşmada ilk yapılması gereken hastanın risk grubunun belirlenmesidir
(15). Oral yoldan ölçülen vücut ısısı bir kez 38ºC’yi aşan veya bir saatten
uzun süre 38ºC ateşi olan nötropenik hastaların %60’a yakın bir bölümünde
daha sonra mikrobiyolojik veya klinik olarak gösterilen infeksiyon ortaya
çıkmaktadır (23). Bu nedenle febril nötropenik hastalara, kültür sonuçları
çıkıncaya kadar geciktirilmeden süratle geniş spektrumlu antibiyotik
tedavisine başlanması ve tedavi süresince hastaların yakından izlenerek
ortaya çıkan yeni verilere göre tedavide gerekli değişikliklerin yapılması
gerekmektedir. Spesifik bir tedavi rejiminin seçimi her merkezin kendi
infeksiyon spektrumlarına, patojenlerinin duyarlılığına ve hastanın klinik
durumuna göre belirlenmelidir. Tedavi hızla bakterisidal serum seviyelerine
ulaşmalı, hem gram-pozitif hem de gram-negatif organizmaları kapsayan
kolon, cilt ve iv. kataterle ilişkili floraya etkili olmalıdır. Halen kabul görmekte
olan en yaygın empirik tedavi seçimi P.aeruginosa’yı hedef almalıdır çünkü
P.aeruginosa bakteremisi %33-75’lik mortalite oranı ile en kötü prognoza
sahiptir.
2.1.7.1. Empirik oral antibakteriyel tedavi
Birçok çalışmada düşük risk kategorisindeki hastalarda oral yoldan kullanılan
empirik antibakteriyel tedavinin paranteral tedavi kadar etkin olduğu
gösterilmiştir. Kendilerini takip eden hekime kolaylıkla ulaşabilecek veya
herhangi bir sorun olduğunda kolayca hastaneye gelebilecek durumda olan
hastalar için ayaktan oral antibiyotiklerle empirik tedavi iyi bir seçenektir.
Düşük riskli hastalarda önerilen oral tedavi siprofloksasin ve amoksisilin-
14
klavulanik asit kombinasyonudur. Oral tedavinin maliyeti azaltması, hastane
dışında kullanma kolaylığı, kateter kullanımını ve kateter infeksiyonlarını
azaltması gibi avantajları yanında direnç gelişimini artırabileceği
unutulmamalıdır. Bu yüzden, eğer düşük riskli hastalara parenteral tedavi
verilecekse siprofloksasin tercih edilmemelidir. Çocuklarda da oral tedavi ve
kinolon kullanımı önerilmemektedir. Yapılan çalışmalarda intravenöz tedavi
sonrası oral siprofloksasin ile ardışık tedavinin amikasin ve seftazidim
kombinasyonu kadar etkin olduğu görülmüştür. Hastanede başlanan empirik
oral antibiyotik tedavisini takiben kısa sürede taburcu edilen düşük riskli
hastalarda, febril nötropenik atak boyunca paranteral antibiyotiklerle
hastanede yatırılarak tedavi edilen hastalara kıyasla benzer başarı oranları
elde edilmiştir. Ülkemiz koşullarında hastane dışından izlendiğinde doktora
başvurması sosyal açıdan zor olan (özellikle kırsal kesimden gelen) hastalar,
hastaneye yatırılarak oral antibiyotiklerle tedavi edilebilir (15,24,25).
2.1.7.2. Empirik intravevöz antibakteriyel tedavi
Bu tür tedavi esas olarak yüksek risk grubundaki hastalara veya oral alması
mümkün olmayan hastalara uygulanır. Febril nötropenik hastalarda
mortalitesi en yüksek olan Pseudomonas bakteremisi olduğu için antibiyotiğin
antipseudomonal olması gerekir. Başlangıçtaki empirik antibakteriyel tedavi
için genel olarak üç alternatif rejim mevcuttur.
Tek ilaçla tedavi (monoterapi): Bu amaçla tek başına antipseuomonal etkili
bir β-laktam (seftazidim, sefepim, imipenem veya meropenem) veya β-laktam
/ β-laktamaz inhibitör kombinasyonu (sefoperazon-sulbaktam veya
piperasilin-tazobaktam) kullanılabilir. Genişlemiş-spektrumlu beta-laktamaz
(GSBL) sentezleyen mikroorganizmaların sıklığında artma seftazidim
kullanımını kısıtlamaktadır. Ayrıca seftazidimin gram pozitif bakterilere
etkinliği de yoktur (12,15).
15
Đkili kombinasyon tedavisi: Bir aminoglikozid antibiyotikle (amikasin,
tobramisin, netilmisin veya gentamisin) antipseuomonal etkili bir β-laktam
veya β-laktam / β-laktamaz inhibitör kombinasyonu kullanımı diğer bir
seçenektir. Bu tedavideki aminoglikozid dozu bir defada verilebilir.
Kombinasyon tedavisi ağır nötropeninin on gün veya daha uzun süre devam
etmesi beklenen hastalar için önerilir. Bu tür bir tedaviyle gram-negatif
bakterilere karşı sinerjistik antibakteriyel etki elde edildiği ve tedavi sırasında
direnç gelişme olasılığının düşük olduğu varsayılır (12,15). Ancak son
zamanlarda yüksek riskli hastaların da katıldığı, yapılan çok sayıdaki
kontrollü klinik çalışmada tekli antibiyotik tedavisinin kombinasyon tedavisi
kadar etkili olduğu gösterilmiştir (26,27).
Glikopeptidli kombinasyonlar: Nötropeni süresinin on günden fazla
sürmesi beklenen hastalarda ek olarak ağır mukozit, önceden uygulanan
kinolon proflaksisi, belirgin kateter infeksiyonu ve hipotansiyon varsa empirik
tedaviye bir glikopeptid antibiyotiğin (vankomisin veya teikoplanin) eklenmesi
önerilmektedir (12,28). Hastaların atak öncesinde MRSA veya penisiline
dirençli S.pneumoniae ile kolonize olduklarının saptanması veya kan
kültüründe üretilen ancak henüz tiplendirilmeyen gram-pozitif üremenin
görülmesi tedaviye glikopeptid eklenmesi için endikasyon sayılmalıdır. Ancak
uygunsuz ve aşırı kullanımdan kaçınmak gerekmektedir, böylece gerek
stafilokoklarda, gerekse streptokoklar ve enterokolarda dirençli suşların
ortaya çıkması engellenmiş olacaktır (15).
2.1.8. Ateşi düşmeyen hastalara yaklaşım
Yetmişiki saat içinde ateşi düşmeyen hastalarda başlangıçtaki tüm
değerlendirmeler tekrarlanır. Bu tür hastalarda bakteriyel olmayan bir
infeksiyon, verilen tedaviye dirençli bir infeksiyon, yavaş yanıt veren bir
infeksiyon, ilaç ateşi, abse veya kateter infeksiyonu varlığı, ilaç kan düzeyi
yetersizliği gibi sebepler ateş nedeni olabilir. Ateş devam ettiği sürece günlük
fizik muayene ve kan kültürü izlemleri ile infeksiyon düşündüren bölgelerden
16
mikrobiyolojik ve histopatolojik incelemeler için örnekler alınır. Fizik muayene
bulgularına göre görüntüleme yöntemlerine başvurulur. Eğer beş gün
sonrasında hastanın genel durumu bozulmamış ve nötropeniden çıkma
olasılığı varsa aynı tedaviye devam edilebilir, ancak genel durum bozukluğu
varsa antibiyotik tedavisi değiştirilebilir. Beş-yedi günden fazla antibakteriyel
tedavi aldığı halde tedaviye yanıt vermeyen ve başka bir infeksiyon odağı
saptanmayan hastalara empirik antifungal tedavi eklenmelidir (12,15,24).
Tedavi sırasında izole edilen yeni patojenlere göre veya ateşi süren
hastalarda febril nötropeni protokolüne uygun bir şekilde gerekli tedavi
değişiklikleri yapılır. Ateşin düşmesinden ve infeksiyona ait belirtilerin ortadan
kalkmasından sonra uygun zamanlarda antibiyotik tedavileri kesilir.
Empirik antimikrobiyal tedavinin avantajlarına rağmen,
tanımlanamayan ya da etkin tedavi edilemeyen infeksiyonlar, uzun süreli
kemoterapiye bağlı nötropenisi olan hastalarda ölümün sık nedenlerindendir
(29). Hatta lösemili hastalarda tedaviye bağlı ölümlerin yaklaşık %75’inin
nötropeni sırasındaki infeksiyonlardan kaynaklandığı görülmüştür. Nötropenik
infeksiyonların klinik ve radyolojik belirtilerinin genellikle yetersiz olması
hayatı tehdit edici infeksiyonların tanısını geciktirebilir. Bu nedenle hemen
başlanan empirik geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi febril nötropenik
hastaların izleminde standart hale gelmiştir. Yine de bu strateji hem
hastaların bir kısmında tedavinin yetersiz kalmasına, hem de önemli bir
kısmının gereğinden fazla tedavi edilmesine neden olabilir (30).
2.2. Akut Faz Yanıtı
17
2.2.1. Ateş
Ateş, vücut ısısının pirojenlerle normal fizyolojik sınırların üzerine çıkmasıdır.
Endojen ve/veya egzojen pirojenlerle enflamasyon bölgesinden salınan
proenflamatuar sitokinler (TNF-α, IL-1, IL-6, IFN) ve PGE2 aracılığı ile,
preoptik anterior hipotalamik bölgedeki termoregülatör merkezdeki biyolojik
değişiklikler sonucu meydana gelir (Şekil 1) (31,32).
2.2.2. Akut faz proteinleri
Akut faz yanıtı (AFY) organizmada infeksiyöz, fiziksel, kimyasal ve diğer
etkenlerin neden olduğu doku hasarına karşı sellüler ve humoral düzeyde
oluşan, güçlü ve abartılmış fizyolojik bir yanıttır. Amacı; hasarlayıcı etkeni ve
ortaya çıkan ürünleri ortadan kaldırmak, kontrol sağlandıktan sonra,
hasarlanmış dokuların tamiri ve yenilenmesini sağlamaktır.
Enflamasyon sırasında konağın sistemik cevabı olarak çoğunlukla
ateşle birlikte bazı sitokinlerin (TNF-α, IL-1, IL-6, IFN-γ…) karaciğer parankim
hücrelerini stimüle etmeleri, akut faz reaktanları denen bazı serum
proteinlerinin hızla sentezlenmesine neden olur. IL-6, akut faz proteinlerinin
sentezlenmesinde en önemli sitokindir (31).
Bakteriyel, daha az oranda da viral infeksiyonların yanında travma,
maligniteler, yanıklar, doku infarktları, immunolojik ve inflamatuar olaylar,
yoğun egzersiz ve doğum akut faz yanıtına neden olan uyarılardır (33).
Egzojen pirojen
18
Aktive lökosit
Pirojenik sitokinler
(TNF-α, IL-1, IFN-γγγγ)
IL-6
BEYĐN
(Hipotalamus)
PGE2
ATEŞ
Şekil 1. Febril yanıt (32)
Akut faz yanıtı, mast hücrelerinde depolanmış, hazır TNF-α’nın
salınması ile başlar. Bunu, IL-1 ve TNF-α’nın stromal hücreleri harekete
geçirmesi ile sitokin yapımı izler. Akut faz yanıtını stimüle eden sitokinler
hipotalamik bölgeye ulaşınca, hipotalamik-hipofizer-adrenal eksende de etkili
olurlar. Böylece ACTH indüksiyonu üzerinden kortizol yapımı indüklenir ve
IL-6 Isıya bağımlı feedback
19
sitokin genlerinin ekspansiyonunu frenleyen bir negatif feedback oluşur.
Bunun sonucunda, organizmanın, aşırı enflamasyon mediyatörü
sentezlenmesinden doğabilecek doku hasarı en aza indirilir. Bu açıdan
glukokortikoidlerin akut faz proteinlerinin sentezi üzerindeki etkileri iki
yönlüdür. Bir taraftan enflamatuar sitokin yapımını inhibe ederek akut faz
yanıtını engelleyebilirler, diğer taraftan da karaciğere direkt etki yaparak akut
faz proteinlerinin ekspresyonunu stimüle ederler. Đnsülin ise akut faz
proteinlerinin yapımını baskılar.
Akut faz yanıtı sırasında bazı proteinlerin plazma seviyesi artarken
bazı proteinlerin plazma seviyesi azalmaktadır (Tablo 4). Akut faz
proteinlerinin plazma konsantrasyonları, birlikte artış göstermekle beraber,
aynı hastalığı geçiren kişilerde bu artışların zaman ve konsantrasyonları farklı
olabilir. Bu değişkenlik akut faz proteinlerinin bireysel olarak düzenlendiğini
gösterir (31).
Akut faz proteinleri içinde klinik açıdan en önemlileri CRP ve SAA
(serum amiloid A)’dır. Yüksek CRP ve SAA düzeyi ateş ve nötrofili
yokluğunda bile gizli infeksiyon ve malignite göstergesi olabilir. Bu proteinler
yapısal olarak benzerdir. CRP özellikle hepatik akut faz protein yanıtının
belirtisi olarak yararlıdır ve çoğu laboratuarda kolaylıkla ölçülebilir.
SAA; kompleman sisteminin aktivasyonunu, trombosit
agregasyonunun inhibisyonunu, fagositik hücrelerin ve lenfositlerin adezyon
ve kemotaksisini, arter duvarında LDL oksidasyonunu artırır (6,31).
Kompleman bileşenleri, kemotaksis, opsonizasyon, vasküler
permeabilite artışı ve dilatasyonu düzenler ve sitotoksik etki gösterir.
Tablo 4. Pozitif ve Negatif Akut Faz Proteinleri (33-34)
Pozitif Akut Faz Proteinleri
• CRP
• Ürokinaz
• Seruloplazmin
• Granülosit koloni stimülan faktör
20
• SAA
• Protein S
• Haptoglobulin
• Vitronektin
• α1-Asit glikoprotein
• Antikimotripsin
• α1-Proteaz inhibitörü
• α1-Pankreatik sekretuar tripsin
inhibitörü
• Fibrinojen
• İnter α-tripsin inhibitörü
• Plazminojen
• Sekretuar fosfolipaz A2
• Plazminojen aktivatör inhibitör 1
• Lipopolisakkarit bağlayan protein
• Kompleman (C3, C4, C9)
• Fibronektin
• C1 esteraz inhibitör
• Ferritin
• C4b bağlayan protein
• Anjiotensinojen
• Mannoz bağlayan lektin
• Faktör B
• Doku plazminojen aktivatörü
• IL-1 reseptör antagonisti
• Hemopeksin
Negatif Akut Faz Proteinleri
• Albumin
• α-fetoprotein
• Transferrin
• Tiroksin bağlayan protein
• Transtiretin
• İnsülin büyüme faktörü-1
• α2-HS glikoprotein
• Faktör XII
2.2.3. Akut faz proteinlerinin klinik kullanımı
Akut faz yanıtı özgül olmamasına rağmen, tanısal yöntemlerin bir parçası
olarak kullanılabilir. Akut faz proteinlerinin ölçümü, inflamatuar olan ve
olmayan olayları veya yüksek ya da düşük akut faz yanıtı ile seyreden klinik
durumları ayırt etmede yararlı olabilir. Đnflamasyonun yayılımı hastalığın
seyrinin ve tedaviye yanıtının izlenmesinde önemlidir. Akut faz yanıtı anlık
hastalık aktivitesini gösteren değişkenler olarak tanımlanmıştır. Hastalığın
21
seyrini izlemede seri ölçümler yararlıdır ve prognozu belirlemede de
kullanılabilmektedir (6).
Şekil 2. Akut faz proteinlerinin günlere göre değişimi (34).
Febril nötropeni hastalarında infeksiyon bulgularının olmayışı,
infeksiyon dışı nedenlerin de ateş sebebi olabilmesi ve empirik tedaviye
yanıtsızlık gibi sorunlar, tanıya yardımcı serolojik parametrelerin önemini
arttırmaktadır. Bu nedenle nötropenik ateşin nedeni olan infeksiyonların
tanımlanmasında güvenilir parametrelere ihtiyaç vardır. Akut faz proteinleri
veya proinflamatuar sitokinler gibi infeksiyona bağlı mediyatörlerin serum ve
plazma konsantrasyonlarının mikrobiyal patojenlerin varlığını yansıttığı
düşünüldüğünden nötropenik hastalarda infeksiyonların erken serolojik
göstergelerinin araştırılmasında bu mediyatörler primer hedef olmuştur (6).
22
2.2.3.1 CRP
Hepatositler tarafından yapılan ve 5 subünitten oluşmuş 105 kDa mol
ağırlığında bir polipeptiddir. IL-1, IL-6, TNF-α ve prostaglandinler CRP
yapımını stimüle eder. Đlk defa 1930 yılında Tillett ve Francis tarafından
pnömonili hastalarda pnömokokun karbonhidrat maddesine karşı oluşmuş bir
protein "karbonhidrat reaktif protein" (CRP) olarak değerlendirilmiş, daha
sonraları doku hasarı ile giden diğer birçok patolojik durumda ölçülebilir
yüksek düzeylerde oluştuğu gösterilmiştir. Normal yetişkinlerin %90 gibi
büyük çoğunluğunda normal düzeyler, doku hasarı veya inflamasyonda, 24-
48 saatte normalin yüzlerce katına çıkabilir (Şekil 2). Yarı ömrü yaklaşık 19
saattir. Đmmunkompetan hastalarda, serum CRP konsantrasyonları
inflamasyonun ciddiyetini gösterir. CRP, nötrofil yüzeylerine bağlanıp
bunların endotelial hücrelere adezyonunu önleyerek inflamatuar bölgede
lökosit birikmesini azaltmaktadır.
CRP’nin major fonksiyonu, patojen mikroorganizmadaki fosfokoline
veya hasarlı ve nekrotik konak hücrelerindeki fosfolipid yapılara
bağlanmaktır. Kompleman aktive edici ve opsonik etkileri bu sayede oluşur.
Bazı bakterilerde kalsiyum bağımlı membran hasarı, inflamatuar sitokin
indüksiyonu, L-selektin ekspresyonunun inhibisyonu ile endotele lökosit
adezyonunun önlenmesi, IL-1R antagonistlerinin stimülasyonu gibi biyolojik
etkinliğe sahiptir. Doku hasarı ile giden hastalıklarda da bazen yeterli
yükselme görülmeyebilir. CRP’ nin konak immun savunmasında rol oynadığı
kabul edilmektedir. Ciddi infeksiyonların oldukça güvenilir bir göstergesidir.
Sistemik bakteriyel infeksiyonlarda duyarlılığı %89, özgüllüğü %77
bulunmuştur (31,34). Yüksek seviyeleri büyük olasılıkla bakteriyel infeksiyonu
gösterir. CRP eritrosit sedimentasyon hızı (ESH) veya lökosit sayısına göre
akut inflamatuar olayların daha duyarlı ve güvenilir bir göstergesidir. Serum /
plazma CRP düzeyleri ESH’den daha hızlı yükselir ve hastalık sonrasında
ESH normale dönmeden günler önce CRP değerleri hızla düşerek referans
aralığına ulaşır.
23
CRP değerleri hastaların yaşı ve immunolojik durumundan bağımsız
olarak değişir, serum ve plazma düzeyleri infeksiyöz olmayan inflamatuar
olaylarda (romatoid artrit, kardiyovasküler hastalıklar) nonspesifik olarak
yükselir, ancak inflamatuar hastalıkların tümünde yükselmeyebilir (SLE,
ülseratif kolit ). Offidani ve arkadaşları hematolojik maligniteli febril hastalarda
fungal pulmoner infiltrasyonlarda nonfungal pulmoner infiltrasyonlara göre
CRP seviyesinin anlamlı derecede yüksek bulunduğunu göstermişlerdir (35).
Erten ve arkadaşları 36 hastayı içeren bir çalışmada febril nötropeni
ataklarında serum prokalsitonin değerininin CRP’ye göre daha spesifik ve
pozitif prediktif değerinin daha yüksek olduğunu, bununla birlikte CRP’nin
prokalsitonine göre daha sensitif ve negatif prediktif değerinin daha yüksek
olduğunu göstermişlerdir (36).
2.2.3.2. SAA
Şimdiye kadar tanımlanmış en duyarlı akut faz proteinidir. HDL’ye apoprotein
olarak bağlanır. SAA akut faz SAA (A-SAA) ve yapısal SAA (C-SAA) olmak
üzere iki ayrı apolipoproteinden meydana gelir. Akut faz SAA’lar inflamasyon
sırasında yaklaşık 1000 kat artar. Bu sırada C-SAA’lar minimal olarak
etkilenir. Çeşitli sitokinler (IL-1, IL-6 ve TNF-α) SAA sentezinin
başlatılmasında rol oynamaktadır (37). Đnflamatuar, infeksiyöz, noninfeksiyöz
durumlarda 6-8 saat içinde normal değerlerinin 1000 katına çıkabilmekte ve
anti-infektif tedavi sonrası hızla konsantrasyonu azalmaktadır. Yaş arttıkça
seviyesinde değişiklik olmaz. Kompleman sistemini aktive eder, trombosit
agregasyonunu inhibe eder, fagositik hücrelerin ve lenfositlerin adezyon ve
kemotaksisini artırır, arter duvarında LDL oksidasyonunu artırır. Birçok
inflamatuar hastalığın patogenezinde rol oynamaktadır. Amiloidozda
depolanan amiloid A proteininin prekürsörüdür. Ayrıca ateroskleroz ve
romatoid artrit patogenezinde de yer alır. Đnflamatuar olayların aktivite ve
yaygınlığını belirlemek, inflamatuar ve noninflamatuar hastalıkların ayırımını
yapmak, bu hastalıkların seyrini izlemek, tedavi girişimlerinin başarısını
24
değerlendirmek ve inflamatuar hastalıkların prognozunu belirlemek amacıyla
kullanılabilmektedir (6,31).
2.2.3.3. Prokalsitonin
Prokalsitonin, 116 aminoasitten oluşan protein yapısında bir moleküldür.
Molekül ağırlığı 13 kilodalton (kD)’dur. Tiroid bezinin C hücrelerinde sentez
edilir ve Calc-1 geni tarafından kodlanır. Đnflamasyon sırasında plazmada
ölçülebilir düzeylerdedir. Sistemik infeksiyonun başlangıcından 2-3 saat
sonra artmaya başlar, 6-8 saat sonra pik yapar ve 24 saatte plato çizer. Bu
durum hastanın lökosit sayısı ve immun durumu ile ilişkisizdir. Yarı ömrü 25-
30 saat arasındadır. Tümör nekrozis faktör (TNF), IL-6 gibi sitokinlerden farklı
olarak prokalsitonin seviyesi bakteriyel ve fungal infeksiyonlarda yükselir;
viral infeksiyon, organ transplant rejeksiyonu, otoimmun hastalıklar gibi diğer
inflamasyon tiplerinde artmaz (31,38,39). Sistemik inflamasyona cevabı CRP
ile benzerdir (2). Hatheril ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada viral
infeksiyonlar sırasında seviyesinin yükselmediği, lokalize bakteriyel
infeksiyonlarda hafif arttığı, septik şokta ise çok yüksek değerlere ulaştığı
görülmüştür (40). Persson ve arkadaşları febril nötropenik hastalarda plazma
prokalsitonin ve IL-6 seviyelerinin tayininin tedaviyi yönlendirmede yardımcı
olabileceğini göstermişlerdir (41). Prat ve arkadaşları, çocuklarda alt solunum
yolu infeksiyonlarında bakteriyel orijini göstermede prokalsitonin ve CRP
düzeylerinin anlamlı derecede korelasyon gösterdiğini tespit etmişlerdir (42).
Galstian ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada yoğun bakım ünitesinde
yatan hastalarda prokalsitonin düzeylerinin bakteriyel ve fungal
infeksiyonlarda yükseldiği, viral infeksiyonlar ve noninfeksiyöz durumlarda
yükselmediği görülmüştür (43). Bakteriyel ve fungal infeksiyonların
ayırımında yüksek derecede sensitif ve spesifik olduğu; pediatrik acillerde
erken invaziv bakteriyel infeksiyonları ayırt etmede hızlı ve nitelikli bir test
olduğu gösterilmiştir (44,45). Hatta, sepsiste infeksiyöz etyolojiyi göstermede
prediktif değeri CRP ve IL-6’dan daha yüksek bulunmuştur (46). Kliniğimiz
tarafından yapılan 59 hastayı içeren bir çalışmada prokalsitoninin febril
25
nötropenik hastalarda infeksiyonu erken tanımada doğruluğu yüksek
bulunarak, hasta başında özellikle kart testle hızlı ve pratik bir şekilde veri
sağlayarak başlangıç tedavisine yön verecek bir parametre olduğu
görülmüştür (47).
2.2.3.4. Solubl adezyon molekülleri
Solubl adezyon molekülleri [solubl E-selektin, P-selektin, L-selektin, vasküler
hücre adezyon molekülü-1 (VCAM-1), intersellüler adezyon molekülü-1
(ICAM-1)] seviyeleri inflamasyon ve artrit varlığı, diyabet ve kanser gibi
hastalıklarda artar. Bunlar hücreler arası bağlantıları sağlarlar ve dolaşımdaki
lökositlerin inflamasyon bölgesine göçünde, lenfositlerin kan ve lenfoid
dokular arasındaki sürekli dolaşımının sağlanmasında katkıda bulunurlar
(6,31,48,49). sICAM-1, sVCAM’ in bir çalışmada 4-210C’de en az üç gün, sE-
selektin’in iki gün plazmada stabil olduğu, sP-selektin düzeylerinin stabil
olmadığı ve bu yüzden örneklerin bekletmeden çalışılması gerektiği
saptanmıştır (50). Yine başka bir çalışmada febril nötropenik hastalarda
sICAM-1, sVCAM ve sE-selektin incelenmiş, bu üç adezyon molekülünün de
proinflamatuar sitokinlerle stimülasyon sonrası endotel yüzeyinde arttığı,
dolaşımda önemli miktarlarda saptandığı görülmüştür. sVCAM ve sE-selektin
düzeylerinin lökosit sayısının artışından önce genellikle yükselmediği
görülmüştür (51). Erken romatoid artritte ve hastalığın aktif dönemlerinde
serumda yüksek konsantrasyonlarda bulunduğu gösterilmiştir (52,53).
Figueras ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada neonatal sepsisli hastalarda
serum VCAM-1 seviyesinin hemokültür pozitiflerde bir miktar yükseldiği, sL-
selektin ve sP-selectin değerlerinde değişiklik olmadığı görülmüştür (54).
2.2.3.5. Proinflamatuar sitokinler
Đnflamasyon ve infeksiyon sırasında sentezlenen polipeptid yapıda
moleküllerdir. Aktive edilmiş makrofajlar ve dolaşımdaki mononükleer
26
hücreler IL-1 salgılanmasına neden olurlar. IL-1 T lenfositlerin
proliferasyonunu artırır. Ayrıca ateş, fibroblast proliferasyonu, karaciğer
hücrelerinden akut faz proteinlerinin salgılanması, kondrositler ve fibroblastlar
tarafından prostaglandin ve kollojenaz salgılanmasına neden olur. IL-1’in IL-
1α ve IL-1β diye adlandırılan iki alt tipi vardır ve hedef hücre yüzeyinde bu iki
alt tipteki peptid aynı IL-1 reseptörünü etkiler. Aktive edilmiş makrofaj ve
fibroblastlar IL-1’den başka IL-6, koloni stimüle edici faktör-1 (CSF-1) ve
TNF-α gibi diğer proinflamatuar sitokinleri de salgılarlar (55). TNF-α ve IL-6
proinflamatuar sitokinler arasında en önemli olanlarıdır (56).
IL-6, CRP ve prokalsitoninin, febril nötroenik hastalardaki
bakteremilerde infeksiyonu göstermedeki rolü üzerine yapılan bir çalışmada,
53 atakta IL-6 ve prokalsitonin düzeylerinin bakteremiyi göstermede CRP’den
daha güvenilir olduğu bulunmuştur (57). Yine başka bir çalışmada pediatrik
febril nötropeni hastalarında IL-6 ve prokalsitonin düzeylerinin bakteremi /
klinik sepsis durumlarında çok sensitif ve spesifik birer erken gösterge olduğu
görülmüştür (58). Du ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada IL-6 ve
prokalsitonin seviyeleri, sepsis ve noninfeksiyöz SIRS (systemic inflammatory
response syndrome) ayırımında yol gösterici olmuşlardır (59). Karan’ın
yaptığı bir çalışmada ağır febril nötropeni ataklarında hafif ataklara göre
serum IL-6 ve CRP seviyelerinin ilk gün anlamlı olarak yüksek olduğu tespit
edilmiştir (60). Abrahamsson ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada kanserli
çocukların febril ataklarında bakteriyel infeksiyonu göstermede IL-6’nın
duyarlı ve erken bir gösterge olduğu sonucuna varmışlardır (61).
3. HASTALAR VE YÖNTEMLER
3.1. Hastalar
Ocak 2001 – Aralık 2007 tarihleri arasında Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim
Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji ve Radyasyon Onkolojisi kliniklerinde
izlenen ve tedavi gören yetişkin kanser hastalarından kemoterapiyi takiben
febril nötropenik atak gelişen ve bu yüzden Đnfeksiyon Hastalıkları Kliniğine
27
yatırılarak antibiyotik tedavisi başlanan hastalara ait klinik ve laboratuar
özellikler retrospektif olarak incelendi. Atak başlangıcında ilk 48 saat içinde
ve antibiyotik tedavisinin sonunda CRP değerleri eksiksiz bakılmış olan
ataklar bu çalışmaya alındı.
3.2. Tedavi Öncesi Klinik ve Laboratuvar Değerlendirme
Febril nötropeni kriterlerini (mutlak nötrofil sayıları ≤ 500/ mm3 veya 500 ile
1000 /mm3 arasında olup daha da düşmesi beklenen hastalarda tek bir oral
vücut ısısının ≥ 38.30C veya bir saatten daha uzun süren 380C olması)
taşıyan hastalardan infeksiyon odağını araştırmak üzere ayrıntılı bir öykü ve
tam fizik muayene yapıldıktan sonra en az iki adet kan kültürü (30 dakika ara
ile farklı venlerden), idrar kültürü, infeksiyon odağı olabilecek uygun
bölgelerden hastanın klinik bulgularına göre (balgam, yara, gaita, kateter vb.)
kültürler alınmıştır. Akciğer grafileri çekilmiş, mümkün olduğunca günlük tam
kan sayımı, CRP, eritrosit sedimentasyon hızı, standard kan kimyası (ALT,
AST, üre, kreatinin, elektrolitler, alkalen fosfataz) ve tam idrar tetkiki ile
değerlendirilmiştir. Tedavi sırasında hastanın klinik durumuna göre veya
ateşin devam etmesi veya tekrarlaması durumunda gerekli kültürler
tekrarlanmıştır. Kan kültürleri otomatize sistem (BacTec) ile çalışılmıştır.
3.3. CRP Ölçümü
CRP nefelometrik yöntem (Dade Behring BNII, Germany) ile çalışılmıştır. Bu
sistem, CRP’ye karşı oluşan monoklonal antikorlarla kaplı polistiren
partiküllerin hasta serumundaki CRP ile aglütine olması prensibine dayanır.
Nefelometrede yayılan ışığın intensitesi serumdaki CRP düzeyine bağlıdır.
Ölçümlerin sonuçları cihaz tarafından otomatik olarak hesaplanır. Sağlıklı
kişilerde beklenen CRP değeri 3 mg/L’ nin altındadır.
28
3.4. Tedavi ve Đzlem
Hastalarımızdan gerekli kültür örnekleri alındıktan sonra kliniğimizin febril
nötropeni protokolüne göre empirik olarak tek başına veya aminoglikozid
(Amikasin 1 g / 24 saat IV) ile kombine olarak antipseudomonal etkili bir beta
laktam antibiyotik (Sefoperazon-sulbaktam 2 g / 12 saat IV veya piperasilin-
tazobaktam 4,5 gr / 8 saat IV veya sefepim 2 g / 12 saat IV veya seftazidim 2
g / 8 saat IV) başlanmıştır. Başlangıçta yüksek risk özellikleri taşıyan,
hematolojik malignensi veya ağır klinik tabloda olan hastalara bir
karbapenem ile tedaviye başlanmıştır. Tedavi sırasında izole edilen yeni
patojenlere göre veya ateşi süren hastalarda protokolümüze uygun şekilde
gerekli tedavi değişiklikleri yapılmış, 5 – 7 gün içinde ateşleri devam eden
hastalarda tedaviye antifungal eklenmiştir. Günlük fizik muayene yapılarak
ateşin seyri ve klinik semptomlardaki değişiklikler gözden geçirilmiş, ateşin
düşmesinden ve infeksiyona ait klinik belirtilerin kaybolmasından sonra
uygun zamanlarda antibiyotikler kesilmiştir.
3.5. Etyolojik Gruplar
Febril nötropeni atakları 4 etyolojik grupta değerlendirilmiştir:
I. Kan dolaşım infeksiyonu (KDĐ): Kan kültüründe infeksiyon
etkeninin tespit edilmesi.
II. Mikrobiyolojik olarak ispatlanmış infeksiyon (MĐ): Kan kültürü
dışındaki kültürlerde infeksiyon etkeninin tespit edilmesi.
III. Klinik olarak şüpheli infeksiyon (KĐ): Kültürlerde üreme olmayan
ancak klinik olarak gösterilmiş infeksiyon odağının bulunması.
IV. Nedeni bilinmeyen ateş (NBA): Mikrobiyolojik veya klinik olarak
infeksiyon etkeni veya odağının gösterilememesi.
29
3.6. Đstatistiksel Analiz
Đnfeksiyon ve mortalite varlığına göre gruplar oluşturularak veriler istatistiksel
olarak karşılaştırıldı. Başlangıç CRP değerleri ile tedavi sonundaki CRP
değerleri Wilcoxon işaretli sıra sayıları testi ile, gruplar arasındaki CRP
değerleri Mann-Whitney U testi ile karşılaştırıldı. Farklı CRP değerleri sınır
alınarak gruplar x2 testi ile karşılaştırıldı. Her bir sınır değerinin sensitivite,
spesifisite, pozitif prediktif değer (PPD), negatif prediktif değer (NPD) ve
doğruluğu belirlendi. Đstatistiksel analiz için SPSS 11.5 programı kullanıldı. p
< 0.05 değerleri anlamlı kabul edildi.
4. BULGULAR
Yaşları 15 – 88 arasında değişen (medyan 55) 211’i kadın, 243’ü erkek 454
hastaya ait 538 febril nötropeni atağı çalışmaya alındı. Yüz otuz iki (%25)’sini
hematolojik malignitelerin oluşturduğu atakların 111 (%21)’inde akciğer
kanseri, 97 (%18)’sinde Hodgkin dışı lenfoma, 76 (%14)’sında meme kanseri
en sık altta yatan hastalıkları oluşturdu. Tüm malignitelerin dağılımı tablo
5’de, ataklara ait bazı özellikler tablo 6’da görülmektedir. Antibiyotik
başlandıktan sonra medyan ateş süresi 3 gün ve nötropeni süresi 4 gün olup,
30
sadece 32 atakda 10 gün veya daha uzun süre nötropeni devam etti. Yirmi
beş (%4.6) hastada mortalite görüldü.
Tablo 5. Hastaların malignitelerinin dağılımı
n=454 atak sayısı=538
Hematolojik maligniteler 99 (%22) 132 (%25)
Lenfomalar 83 (%18) 113 (%21)
Diğerleri 16 (%4) 19 (%4)
Solid tümörler 355 (%78) 406 (%76)
Akciğer kanseri 100 (%22) 111 (%21)
Meme kanseri 63 (%14) 76 (%14)
Mide kanseri 36 (%8) 38 (%7)
Kolon-Rektum kanseri 31 (%7) 33 (%6)
Over kanseri 17 (%4) 25 (%5)
Diğerleri 108 (%24) 255 (%47)
Tablo 6. Atakların belli özellikleri
n=538
Yaş (medyan) 54 (14-88)
Kadın/Erkek 256 / 282
Başlangıç
Ateş (0C) (medyan değer) 38.5
hipotansiyon (sist.KB<90 mmHg) 47 (%9)
PNL ( /mm3) (medyan değer) 100
Plt (x1000/mm3) (medyan değer) 85
Hg (g/dL) (medyan değer) 9.4
Mukozit 135 (%25)
31
Özefajit 98 (%18)
Karaciğer enzim yüksekliği 50 (%9)
Renal fonksiyon bozukluğu 41 (%8)
Kan ürünü gereksinimi 196 (%36)
Ateş süresi (medyan gün) 3
Nötropeni süresi (medyan gün) 4
Antibiyotik tedavi süresi (medyan gün) 8
Mortalite sayısı 25 (%5)
Đnfeksiyon saptanan ve saptanmayan hastalar bazı özellikler
yönünden tablo 7’de görüldüğü gibi karşılaştırıldı. Đnfeksiyonu olan hastaların
başlangıç CRP değerleri, infeksiyonu olmayanların değerlerinden anlamlı
şekilde daha yüksekti (Başlangıç CRP 133 mg/L’ye karşılık 193 mg/L,
p<0.001). Başlangıç ve son CRP değerleri arasındaki fark da infeksiyon
grubunda anlamlı şekilde daha fazla idi (68 mg/L’ye karşılık 80 mg/L,
p<0.001).
Tablo 7. İnfeksiyon saptanan (KDİ, Mİ, Kİ) ve saptanmayan (NBA) atakların
karşılaştırılması.
KDİ+Mİ+Kİ
n=243
NBA
n=295
p
Yaş (medyan) 55 54 .128
Kadın/Erkek 118 / 125 138 / 157 .681
PNL ( /mm3) (medyan değer) 100 100 .036
CRP (mg/L) (medyan değer)
Başlangıçta 193 133 < .001
Antibiyotik tedavisi sonunda 68 39 < .001
Değişim 80 68 < .001
Ateş süresi (medyan gün) 3 2 .015
32
Nötropeni sür.(medyan gün) 4 4 .581
Antib. ted. sür.(medyan gün) 9 8 < .001
Mortalite sayısı 19 6 .002
KDİ: kan dolaşım infeksiyonu, Mİ: kan dışı mikrobiyolojik olarak ispatlanmış infeksiyon, Kİ: klinik olarak şüpheli infeksiyon, NBA: nedeni bilinmeyen ateş
Atakların 101 (%19)’inde kan dolaşım infeksiyonu, 71 (%13)’inde kan
dışı mikrobiyolojik olarak ispatlanan, 71 (%13)’inde klinik olarak şüpheli 243
(%45) infeksiyon tespit edildi. Sadece kan dolaşım infeksiyonu olan veya
sadece mikrobiyolojik olarak ispatlanmış infeksiyonu olan atakların diğer
ataklarla CRP değerlerinin karşılaştırılması tablo 8 ve tablo 9’da
görülmektedir.
Tablo 8. Kan dolaşım infeksiyonu (KDİ) saptanan ve saptanmayan atakların
karşılaştırılması.
CRP, mg/L, medyan KDİ
n=101
Diğerleri
n=437
p
Başlangıçta 200 149 < .001
Antibiyotik tedavisi sonunda 70 44 < .001
Değişim 85 72 .536
KDİ: kan dolaşım infeksiyonu
Tablo 9. Mikrobiyolojik olarak ispatlanmış infeksiyon (KDİ, Mİ) saptanan ve
saptanmayan atakların karşılaştırılması.
CRP, mg/L, medyan
KDİ+Mİ
n=172
Diğerleri
n=366
p
Başlangıçta 195 145 < .001
Antibiyotik tedavisi sonunda 66 42 < .001
Değişim 80 73 .664
KDİ: kan dolaşım infeksiyonu, Mİ: kan dışı mikrobiyolojik olarak ispatlanmış infeksiyon
Farklı CRP değerleri sınır kabul edilerek gruplar karşılaştırıldığında
başlangıç CRP değerinin ≥ 40 mg/L olmasının infeksiyon açısından anlamlı
olduğu (%90’a karşılık %96, p=0.020) (Tablo 10), ≥ 60 mg/L değerlerinin KDĐ
33
ve MĐ’lar açısından anlamlı olduğu (%84’e karşılık %92, p=0.047 ve %83’e
karşılık %91, p=0.014) (Tablo 11 ve 12) görüldü.
Tablo 10. İnfeksiyon saptanan (KDİ, Mİ, Kİ) ve saptanmayan (NBA) atakların farklı
CRP sınır değerlerinin karşılaştırılması.
Başlangıç CRP (mg/L) KDİ+Mİ+Kİ
n=243
NBA
n=295
p
≥ 20 240 (%99) 288 (%98) .331
≥ 40 232 (%96) 266 (%90) .020
≥ 60 221 (%91) 241 (%82) .002
≥ 80 209 (%86) 215 (%73) < .001
≥ 100 197 (%81) 183 (%62) < .001
≥ 120 178 (%73) 165 (%56) < .001
≥ 140 166 (%68) 140 (%48) < .001
≥ 160 151 (%62) 123 (%42) < .001
≥ 180 138 (%57) 94 (%32) < .001
≥ 200 113 (%47) 67 (%23) < .001 KDİ: kan dolaşım infeksiyonu, Mİ: kan dışı mikrobiyolojik olarak ispatlanmış infeksiyon, Kİ: klinik olarak şüpheli infeksiyon, NBA: nedeni bilinmeyen ateş
Tablo 11. Kan dolaşım infeksiyonu saptanan (KDİ) ve saptanmayan atakların farklı
CRP sınır değerlerinin karşılaştırılması.
Başlangıç CRP (mg/L) KDİ
n=101
Diğerleri
n=437
P
≥ 20 101 (%100) 427 (%98) .221
≥ 40 96 (%95) 402 (%92) .291
≥ 60 93 (%92) 369 (%84) .047
≥ 80 87 (%86) 337 (%77) .046
≥ 100 84 (%83) 296 (%68) .002
≥ 120 77 (%76) 266 (%61) .004
≥ 140 72 (%71) 234 (%54) .001
≥ 160 68 (%67) 206 (%47) < .001
≥ 180 64 (%63) 168 (%38) < .001
34
≥ 200 52 (%52) 128 (%29) < .001
KDİ: kan dolaşım infeksiyonu.
Tablo 12. Mikrobiyolojik olarak saptanan infeksiyonu (KDİ+MI) olan ve olmayan
atakların farklı CRP sınır değerlerinin karşılaştırılması.
Başlangıç CRP (mg/L) KDİ+MI
n=172
Diğerleri
n=366
p
≥ 20 170 (%99) 358 (%98) .514
≥ 40 164 (%95) 334 (%91) .092
≥ 60 157 (%91) 305 (%83) .014
≥ 80 146 (%85) 278 (%76) .018
≥ 100 140 (%81) 240 (%66) < .001
≥ 120 125 (%73) 218 (%60) .003
≥ 140 117 (%68) 189 (%52) < .001
≥ 160 107 (%62) 167 (%46) < .001
≥ 180 101 (%59) 131 (%36) < .001
≥ 200 82 (%48) 98 (%27) < .001
KDİ: kan dolaşım infeksiyonu, Mİ: kan dışı mikrobiyolojik olarak ispatlanmış infeksiyon
Farklı başlangıç CRP değerleri sınır kabul edilerek infeksiyon, kan
dolaşım infeksiyonu ve mikrobiyolojik olarak ispatlanmış infeksiyonları
göstermedeki sensitivite, spesifisite, PPD, NPD ve tanıdaki doğruluğu
değerlendirildi (Tablo 13, 14 ve 15).
Tablo 13. Farklı başlangıç CRP seviyelerinin infeksiyon tanısı açısından
değerlendirilmesi.
CRP (mg/L) Sensitivite
(%)
Spesifisite
(%)
PPD
(%)
NPD
(%)
Doğruluk
(%)
≥ 20 99 7 45 70 46
≥ 40 96 10 47 73 49
≥ 60 91 18 48 71 51
≥ 80 86 27 49 70 54
35
≥ 100 81 38 52 71 57
≥ 120 73 44 52 67 57
≥ 140 68 52 54 66 60
≥ 160 62 58 55 65 60
≥ 180 56 68 59 65 63
≥ 200 46 77 62 63 63
Tablo 14. Farklı başlangıç CRP seviyelerinin KDİ tanısı açısından değerlendirilmesi.
CRP (mg/L) Sensitivite
(%)
Spesifisite
(%)
PPD
(%)
NPD
(%)
Doğruluk
(%)
≥ 20 100 2 19 100 2
≥ 40 95 8 19 87 6
≥ 60 92 15 20 89 12
≥ 80 86 22 20 87 16
≥ 100 83 32 22 89 22
≥ 120 76 39 22 87 24
≥ 140 71 46 23 87 27
≥ 160 67 52 25 87 29
≥ 180 63 61 27 87 32
≥ 200 51 70 29 86 30
Tablo 15. Farklı başlangıç CRP seviyelerinin mikrobiyolojik olarak saptanan infeksiyon
(KDİ+MI) tanısı açısından değerlendirilmesi.
CRP (mg/L) Sensitivite
(%)
Spesifisite
(%)
PPD
(%)
NPD
(%)
Doğruluk
(%)
≥ 20 98 2 32 80 3
≥ 40 95 8 32 80 10
≥ 60 91 17 34 80 18
≥ 80 84 24 34 77 24
≥ 100 81 34 37 80 33
≥ 120 73 40 36 76 34
≥ 140 68 48 38 76 38
≥ 160 62 54 39 75 40
≥ 180 59 64 43 77 44
≥ 200 48 73 45 75 41
36
Olguların 25 (%4.6)’inde mortalite görüldü. Mortalite görülen olgularda
başlangıç medyan CRP değeri 200 mg/L iken mortalite görülmeyen olgularda
159 mg/L idi ve iki grup arasında anlamlı farklılık vardı (p<0.001) (Tablo 16).
Farklı CRP değerleri sınır kabul edilerek gruplar karşılaştırıldığında
başlangıç CRP değerlerinin ≥ 80 mg/L olmasının mortalite açısından anlamlı
olduğu (%78’e karşılık %96, p=0.031) (Tablo 17) görüldü.
Farklı başlangıç CRP seviyelerinin mortalite göstergesi olarak
değerlendirilmesi tablo 18’de görülmektedir.
Tablo 16. Mortalite görülen ve görülmeyen atakların CRP değerlerinin
karşılaştırılması.
CRP, mg/L, medyan
Mortalite
n=25
Sağkalım
n=513
p
Başlangıçta 200 159 .002
Antibiyotik tedavisi sonunda 220 44 < .001
Tablo 17. Mortalite görülen ve görülmeyen atakların farklı CRP sınır değerlerinin
karşılaştırılması.
Başlangıç CRP
(mg/L)
Mortalite
n=25
Sağkalım
n=513
P
≥ 20 25 (%100) 503 (%98) 1.000
≥ 40 25 (%100) 473 (%92) .244
≥ 60 24 (%96) 438 (%85) .234
≥ 80 24 (%96) 400 (%78) .031
≥ 100 24 (%96) 356 (%69) .004
≥ 120 23 (%92) 320 (%62) .003
≥ 140 21 (%84) 285 (%56) .005
≥ 160 19 (%76) 255 (%50) .010
≥ 180 16 (%64) 216 (%42) .031
≥ 200 16 (%64) 164 (%32) .001
37
Tablo 18. Farklı başlangıç CRP seviyelerinin mortalite göstergesi olarak
değerlendirilmesi.
CRP
(mg/L)
Sensitivite
(%)
Spesifisite
(%)
PPD
(%)
NPD
(%)
Doğruluk
(%)
≥ 20 100 2 5 100 7
≥ 40 100 8 5 100 12
≥ 60 96 15 5 99 18
≥ 80 96 22 6 99 25
≥ 100 96 31 6 99 34
≥ 120 92 38 7 99 40
≥ 140 84 44 7 98 46
≥ 160 76 50 7 98 51
≥ 180 64 58 7 97 58
≥ 200 64 68 9 98 68
Başlangıç CRP değerleri ile son CRP değerleri karşılaştırıldığında tüm
olgularda başlangıca göre son CRP’lerde belirgin bir düşme gözlendi
(p<0.001). Etyolojik gruplarda da aynı anlamlı farklılık (p<0.001) gözlenirken
mortalite görülen olgularda son CRP değerlerinin başlangıca göre daha
yüksek olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu (p=0.410)
(Tablo 19).
Bu çalışmaya alınan olgularda mortalite görülme zamanı atağın
3.günü ile 25.günü arasında değişmekteydi. Mortalite görülen 25 olgunun 13
(%52)’ünde ilk ve son CRP değerleri değişiklik göstermezken 7 (%28)’sinde
CRP değerleri artış gösterdi. Đstatistiksel analiz yapılmamış olsa da ilk ve son
CRP değerleri arasında değişiklik saptanmayan atakların çoğunluğunu 5.gün
ve öncesinde kaybedilen hastalar oluştururken artış görülen atakların
çoğunluğunu 10.gün ve sonrasında kaybedilen ataklar oluşturdu.
38
Tablo 19. Etyolojik gruplarda ve mortalite görülen ataklarda başlangıç ve son CRP
değerlerinin karşılaştırılması.
Gruplar n
Başlangıç CRP,
medyan, mg/L
Son CRP,
medyan, mg/L
p
Tümü 538 162 50 < .001
KDİ 101 200 70 < .001
Mİ 71 191 60 < .001
Kİ 71 180 72 < .001
FUO 295 133 39 < .001
Mortalite 25 200 220 .410
KDİ: kan dolaşım infeksiyonu, Mİ: kan dışı mikrobiyolojik olarak ispatlanmış infeksiyon, Kİ: klinik olarak şüpheli infeksiyon, NBA:
nedeni bilinmeyen ateş
CRP değerlerinin etyolojik gruplarda dağılımı şekil 3 ve 4’de,
mortalitesi olan ve olmayan ataklarda dağılımı şekil 5’de görülmektedir.
Etyolojik gruplar
NBAKIMIKDI
Ba
sla
ng
ic C
RP
(m
g/L
)
250
200
150
100
50
0
39
Şekil 3. Etyolojik gruplarda CRP değerlerinin dağılımı.
40
0
10
20
30
40
50
60
70
80
0-49 50-99 100-149 150-199 200-
Hasta sayısı
CRP (mg/L)
KDIMIKI
NBA
Şekil 4. CRP seviyelerine göre etyolojik grupların dağılımı.
41
Mortalite
MortaliteDigerleri
Ba
sla
ng
ic C
RP
(m
g/L
)250
200
150
100
50
0
Şekil 5. Mortalitesi olan ve olmayan ataklarda CRP değerlerinin dağılımı.
42
5. TARTIŞMA
Nötropeni varlığında ateş gelişen hastalarda ciddi infeksiyonu veya ateş
sebebini ayırmak çoğu zaman mümkün değildir. Đnflamasyon ve infeksiyon
beklenenden daha silik klinik belirti ve bulguyla seyreder ve çoğu durumda
infeksiyonun tek belirtisi ateş olabilir. Bu nedenle infeksiyonun varlığını ortaya
koyabilecek veya ekarte edilmesine yardımcı olacak hızlı ve basit
göstergelere ihtiyaç duyulmuş ve bu konuda çalışmalar yapılmıştır.
Geçmişte, CRP’nin bakteriyel infeksiyonu saptamada yararlı bir parametre
olduğunu gösteren birçok çalışma yapılmıştır. Santolaya ve arkadaşlarının
yaptığı bir çalışmada pediatrik febril nötropenik hastalarda CRP değerinin
>40 mg/L olması ateşin bakteriyel orijinli olabileceğini göstermiştir (%100
sensitivite, %77 spesifite) (62). Bir başka çalışmada, ateş yokluğunda CRP
seviyesinin genellikle 40 mg/L’nin altında olduğu, 40 mg/L’nin üzerinde CRP
değerinin infeksiyon ile çok ilişkili olduğu gösterilmiştir (63). Bu çalışmada,
CRP seviyesi 100 mg/L’nin üzerine çıktığında infeksiyon olasılığının arttığı,
izlem sırasında 24 saatte 50 mg/L’den fazla CRP yükselmesinin %95 pozitif
prediktif değeri olduğu ve beş günden fazla süreyle serum CRP seviyesinin
200 mg/L’den fazla tespit edildiği durumlarda mortalitenin %50 olduğu
gösterilmiştir (63). Başka bir çalışmada da, hematolojik maligniteli febril
nötropenik hastalarda CRP’nin bakteriyel infeksiyonlar ile diğer ateş
nedenlerinin ayırımında güvenilir ve kolaylıkla çalışılabilen bir akut faz
reaktanı olduğu gösterilmiştir (64). Sitokinlerle yapılan bir çalışmada ise
nötropenik ve nötropenik olmayan hastalarda IL-1, IL-6, TNF-α seviyeleri
arasında istatistiksel olarak fark bulunmadığı, CRP’nin de IL-6 seviyeleri ile
paralel olarak yükseldiği tespit edilmiştir (65). Bu da pahalı bir test olan IL-
6’nın CRP’ye üstün olmadığını göstermektedir.
CRP ile yapılan çalışmalar sitokinlere göre hem daha pratik hem daha
düşük maliyetlidir. Bu sebeple birçok merkezde febril nötropenik hasta
takibinde sıklıkla rutin izlem parametresi olarak kullanılmaktadır.
43
Kliniğimizde yapılan bir çalışmada febril nötropenik hastalarda CRP ve
SAA değerlerinin infeksiyonu ve mortaliteyi öngörmedeki prediktif değerleri
karşılaştırılmış; başlangıç CRP ve SAA değerlerinde infeksiyon ve mortalite
yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamamış (infeksiyon yönünden
CRP için p=0.244, SAA için p=0.399; mortalite yönünden CRP için p=0.949,
SAA için p=0.929) fakat infeksiyon ve mortalite yönünden son gün CRP ve
SAA değerleri ise anlamlı bulunmuştur (Đnfeksiyon yönünden CRP için
p=0.003, SAA için p=0.026; mortalite yönünden CRP için p<0.001, SAA için
p=0.021) (6). CRP ve SAA’nın hem başlangıç hem de günlük ölçüm değerleri
birbiri ile anlamlı pozitif korelasyon göstermiştir (p<0.001). Her iki
parametrenin ardışık günlerdeki değişiklikleri incelendiğinde febril atağın
ikinci ve üçüncü günlerinde ilk güne göre daha fazla yükseldiği ve sonrasında
giderek anlamlı bir azalma kaydettiği gözlenmiştir. Bu parametrelerin febril
nötropenik hastalarda başlangıç tedavi kararını vermede prediktif değerinin
düşük olmasına rağmen izlem sırasında tedaviye yanıtın
değerlendirilmesinde ve modifikasyona karar vermede yardımcı olabileceği
sonucuna varılmıştır (6).
Günümüzde özellikle son zamanlarda daha çok prokalsitonin, CRP ve
sitokinler ile karşılaştırmalı çalışmalar yapılmaktadır. Febril nötropenik
yetişkin hastalarda ciddi infeksiyon varlığında serum prokalsitonin ve CRP
değerlerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada prokalsitonin değerlerinin CRP’ye
göre anlamlı (p=0.008) olarak yükseldiği gösterilmiştir (66). Yine başka bir
karşılaştırmalı çalışmada pediatrik kanser hastalarında prokalsitonin ile CRP,
IL-6, IL-8, solubl TNF reseptör II, solubl IL-2 reseptör seviyeleri
karşılaştırılmış, prokalsitoninin febril nötropenik hastalarda infeksiyonu
göstermede diğer parametrelere göre daha yararlı bir gösterge olduğu
sonucuna varılmıştır (67). Secmeer ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada 60
febril nötropeni atağı incelenmiş, kontrol grubuna göre çalışma grubunda
prokalsitonin ve CRP değerlerinin febril nötropenik grupta anlamlı olarak
yüksek bulunduğu (p<0.001), fakat eritrosit sedimentasyon hızının aynı
farklılığı göstermediği tespit edilmiştir (p>0.05). CRP ve prokalsitoninin her
ikisinin de infeksiyonun ciddiyeti hakkında yol gösterici olduğu ancak CRP’ye
44
göre prokalsitonin daha erken yükseldiği için başlangıç tedavisine karar
vermede prokalsitoninin daha uygun olacağı sonucuna varılmışdır (68).
CRP’nin kanser hastalarında infeksiyöz ve neoplastik ateş ayırımında sınırlı
yararı olduğu, ancak tedavi ile seviyeleri düşen CRP değerlerinin infeksiyonu
neoplastik ateşten ayırdığı görülmüştür. Bu da CRP’nin tedaviyi takipte ve
tedavi modifikasyonunda yol gösterici olarak kullanılabileceğini
göstermektedir. CRP, IL-8 ve monosit kemotaktik protein-1-α (MCP-1-α)
değerlerinin izlendiği başka bir çalışmada hematolojik maligniteli pediatrik
febril nötropenik hastalar bizim çalışmamızda olduğu gibi infeksiyon
açısından kategorilere ayrılmış, CRP ≥90 mg/L olduğu durumlarda bakteremi
ile ilişkili olduğu (p=0.038), bu parametrelerin sensitivite, spesifite, negatif ve
pozitif prediktif değerlerinin birbirlerine benzer olduğu ve bunun sonucunda
febril nötropeni atağını göstermede ve yönlendirmede birbirlerinin yerine
tercih edilebileceği sonucuna varılmıştır (69,70). Ancak prokalsitonin ve
sitokinler hem çalışılması daha zor ve her merkezde bulunamayan, hem de
pahalı parametrelerdir.
Daha önce kliniğimizde yapılan bir başka çalışmada febril nötropenik
hastalarda çeşitli risk faktörleri incelenmiş ve febril nötropeni atağının ilk 48
saati içerisindeki CRP değerlerinin infeksiyonu göstermede anlamlı
(p =0.001) fakat mortaliteyi öngörmede anlamsız (p=0.595) olduğu
gösterilmiştir (71). Bu sonuçtan yola çıkarak planladığımız ve daha geniş
sayıda ataktan oluşan bir seride etyolojik gruplara göre daha detaylı
istatistiksel analiz yaptığımız bu yeni çalışmamızda, infeksiyonu olan
hastaların CRP değerleri, infeksiyonu olmayanların değerlerinden anlamlı
şekilde daha yüksekti (p<0.001). Başlangıç ve son CRP değerleri arasındaki
fark da infeksiyon grubunda anlamlı şekilde daha fazla idi. Farklı CRP
değerleri sınır kabul edilerek gruplar karşılaştırıldığında ≥40 mg/L başlangıç
CRP değerlerinin infeksiyon açısından anlamlı olduğu, ≥80 mg/L üzerindeki
değerlerin de mortalite açısından anlamlı olduğu ve bu bulguların literatürle
uyumlu olduğu görüldü. Farklı başlangıç CRP değerlerinin sınır kabul
edilerek infeksiyon varlığını veya infeksiyon kategorilerini göstermedeki
45
sensitivite, spesifisite, PPD, NPD ve tanıdaki doğruluğu değerlendirildiğinde
CRP değeri arttıkça sensitivite ve NPD’nin azaldığı ancak spesifisite, PPD ve
tanıdaki doğruluğunda artış olduğu gözlendi. Başlangıç CRP değerleri ile son
CRP değerleri karşılaştırıldığında tüm olgularda başlangıca göre son
CRP’lerde belirgin bir düşme gözlendi. Etyolojik gruplarda da aynı anlamlı
farklılık gözlenirken mortalite görülen olgularda son CRP değerlerinin
başlangıca göre daha yüksek olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı
farklılık yoktu. Đlk değerlere göre son CRP değerlerindeki yükseklik özellikle
geç mortalite görülen olgulardaki belirgin CRP artışına bağlı idi.
Literatür ile kendi çalışmamızı karşılaştırdığımızda febril nötropenik
hastalardaki başlangıç tedavisi kararını vermede ve tedavinin takibinde CRP
iyi bir yol gösterici olacaktır. Daha geniş ve hasta popülasyonunun homojen
olduğu gruplar oluşturularak yapılan çalışmalar belki de bize daha iyi bir yol
çizecektir.
46
6. SONUÇLAR
FEN atağının ilk 48 saatinde bakılan CRP değerleri, infeksiyonu olan ve
mortalite görülen ataklarda anlamlı olarak daha yüksektir. Bu durum,
prognostik değeri olabileceğini göstermektedir. Đnfeksiyonu veya mortaliteyi
göstermede belirli bir CRP değeri vermek olası olmasa da CRP seviyeleri
yükseldikçe sensitivitesi azalsa da spesifisitesi artmaktadır.
Đnfeksiyonu saptanan olgularda başlangıç seviyelerine göre son
CRP’lerde belirgin bir azalma gözlenirken, mortal seyreden olgularda
istatistiksel olarak anlamlı olmasa bile CRP’nin yükselmesi iyi bir prognostik
gösterge olabileceğini yansıtmaktadır.
Sonuç olarak; çoğunluğunu solid tümör ve lenfomaların oluşturduğu
febril nötropenik hastalarımızda CRP’nin önemli bir parametre olarak rutin
kullanımının infeksiyonu ve mortaliteyi göstermede yararlı olacağı
düşünülmektedir. Tek başına infeksiyonu veya mortaliteyi göstermede
yetersiz kalsa bile bir izlem parametresi olarak tedavi modifikasyonu veya
tedavinin sonlandırılması kararını vermede oldukça yararlı olacaktır.
47
7. KAYNAKLAR
1) Gencer S, Batırel A, Özer S. Febril Nötropenik Hastalardan Đnfeksiyon
Etkeni Olarak Đzole Edilen Bakteriler ve Antibiyotik Duyarlılıkları. Flora
2003;8(3):207-12.
2) Persson L, Engervall P, Magnuson A, et al. Use of Inflammatory
Markers for Early Dedection of Bacteraemia in Patients with Febrile
Neutropenia. J Infect Dis 2004;36:365-71.
3) Riikonen P, Saarinen UM, Teppo AM, et al. Cytokine and Acute-Phaze
Reactant Levels in Serum of Children with Cancer Admitted for Fever
and Neutropenia. J Infect Dis. 1992;166(2):432-6.
4) Ertuğrul Ö, Ertuğrul MB, Yılmabaşar A, et al. Travma Nedeniyle Acil
Cerrahi Yoğun Bakım Biriminde Yatan Hastalarda Hastane Kökenli
Đnfeksiyonun Erken Tanısında Serum Đnterlökin-6 ve C-Reaktif Protein
Düzeylerinin Değerlendirilmesi. Klimik Dergisi 2005;18(2):63-6.
5) Güven GS, Çakır B, Zarakolu P, et al. Febril Nötropenik Kanser
Hastalarında Tedavi Başarısını Etkileyen Faktörlerin Đncelenmesi. Flora
2004;9(4):246-51 .
6) Batırel A, Gençer S, Özer S. Febril nötropenik hastalarda serum amiloid
A (SAA) ve C-reaktif protein (CRP)’in infeksiyon ve mortalite göstergesi
olarak incelenmesi. 5. Febril Nötropeni Simpozyumu. 20-23 Şubat
2003, Antalya. Poster no: P-46.
7) Link H, Böhme A, Cornely OA, et al. Antimicrobial therapy of
unexplained fever in neutropenic patients. Guidelines of the Infectious
Diseases Working Party (AGIHO) of the German Society of Hematology
and Onkology (DGHO), Study Group Interventional Therapy of
Unexplained Fever, Arbeitsgemeinschaft Supportivmassnahmen in der
Onkologie (ASO) of Deutsche Krebsgesellschaft (DKG-German Cancer
Society). Ann Hematol (2003) 82 (Suppl 2): S105-S117.
8) Donnelly JP, De Pauw BE. Infections in the Immuncompremised Host:
General Principles. In: Mandell GL, Bennet JE, Dolin R (eds). Principles
48
and Practise of Infectious Disease. Sixth ed. Pennsylvania: Elseiver
Churchill Livingstone Inc, 2005. pg.703-715.
9) Demirkazık A. Febril Nötropenide Risk Değerlendirmesi. 3. Febril
Nötropeni Mezuniyet Sonrası Eğitim Kursu Özet Kitabı. 2004:11-14.
10) Özer S, Oltan N, Salepçi T, Gençer S. Febril nötropenik olguların
irdelenmesi. Klimik dergisi 1999:12;32-5.
11) Viscoli C, Varnier O, Machetti M. Infections in Patients with Febrile
Neutropenia: Epidemiology, Microbiology, and Risk Stratification. Clin
Infect Dis 2005;40:S240-5.
12) Hughes WT, Armstrong D, Bodey GP, et al. 2002 Guidelines for the
Use of Antimicrobial Agents in Neutropenic Patients with Cancer,
Clin Infect Dis 2002;34:730-51.
13) Kern WV. Risk Assesment and Treatment of Low-Risk Patients with
Febrile Neutropenia. Clin Infect Dis 2006;42:533-40.
14) Viscoli C, Castagnola E.Treatment of febrile neutropenia: what is new?
Curr Opin Infect Dis 2002, 15:377-382.
15) Türk Febril Nötropeni Çalışma Grubu. Febril Nötropenik Hastalarda
Tanı ve Tedavi Klavuzu, Flora 2004;9(1):5-28.
16) Klastersky J. Management of Fever in Neutropenic Patients with
Different Risks of Complications. Clin Infect Dis 2004;39:S32-7.
17) Paesmans M. Risk factors assessment in febrile neutropenia. Int J
Antimicrob Agents 2000;16:107-11.
18) Wade JC. Epidemiology and prevention of infection in the compromised
host. In: Rubin RH, Young LS (eds). Clinical Approach to Infection in
the Compromised Host. 3rd ed. New York: Plenium Medical Book
Company, 1994. pg.5-31.
19) Akova M. Kanserli Đmmunosupresif Tedavi Alan ve Nötropenik
Hastalarda Đnfeksiyonlar. Ed: Willke A, Söyletir G, Doğanay M,
Đnfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi, s. 423-430, Nobel Tıp
Kitabevleri, Đstanbul, 2002.
20) Viscoli C, Castagnola E. Factors presdispozing cancer patients to
infection. Cancer Treat Res 1995;79:1-30.
49
21) Montecalvo MA, Horowitz H, Gedric C, et al. Outbreak of vancomycin-
resistant Enterococcus faecium bacteremia in an adult oncology unit.
Antimicrob Agents Chemother 1994;38:1363-7.
22) Uzun Ö. Febril Nötropenide Fungal Đnfeksiyonlar ve Tedavisi. 2004. s.
9-31.
23) Pizzo PA. Fever in immunosupressed patients N Engl J Med
1999;341:893-900.
24) Akan H. Febril Nötropeni Klavuzları. 2004. s. 23.
25) Akova M. Febril Nötropenik Hastalarda Empirik Tedavi Yaklaşımları.
2004. s. 31-2.
26) Cometta A, Kern WV, DeBock R, et al. Vancomycin versus placebo for
treating persistent fever in patients with neutropenic cancer receiving
piperacillin-tazobactam monotheraphy. Clin Infect Dis 2003;37:382-9.
27) Viscoli C, Castagnola E. Prophylaxis and Empirical Therapy for
Infection in Cancer Patients. Ed: Mandell GL, Bennet JE, Dolin R.
Principles and Practise of Infectious Disease. 6 th ed, pg. 3442-58,
Philadelphia: Churchill Livingstone, 2005.
28) Menichetti F. The role of teicoplanin in the treatment of febrile
neutropenia. J Chemother 2000;12:34-9.
29) Pizzo PA. Management of fever in patients with cancer and treatment-
induced neutropenia. N. Engl J Med 1993;328:1323-32.
30) Sudhoff T, Giagounidis A, Karthaus M. Evaluation of Neutropenic
Fever: Value of Serum and Plasma Parameters in Clinical Practise.
Chemotherapy 2000;46:77-85.
31) Kılıçturgay K. Enflamasyonda akut faz cevabı. Đmmunuloji 2000. s. 300-
19.
32) Mackowiak PA. Concepts of Fever. Arch Intern Med. 1998;158:1870-
81.
33) Mackowiak PA. Temperature Regulation and the Pathogenesis of
Fever. In: Mandell GL, Bennet JE, Dolin R (eds). Principles and
Practise of Infectious Disease. Sixth ed. Pennsylvania: Elseiver
Churchill Livingstone Inc, 2005. pg. 703-15.
50
34) Gabay C, Kushner R. Acute Phase Proteins and Other Systemic
Responses to Inflamation. The New England Journal of Medicine 1999;
448-54.
35) Offidani M, Corvatta L, Malerba L, et al. Diagnostic value of C-reactive
protein in discriminating fungal from nonfungal pulmonary infiltrates in
patients with hematologic malignancies. Support Care Cancer.
2006;14(8):874-7.
36) Erten N, Genc S, Besisik SK, et al. The predictive and diagnostic values
of procalcitonin and C-reactive protein for clinical outcome in febrile
neutropenic patients. J Chin Med Assoc. 2004;67(5):217-21.
37) Uhlar CM, Whitehead AS. Serum amyloid A, the major vertebrate
acute-phase reactant. Eur J Biochem 1999;265:501-23.
38) Jimeno A, Velasco GA, Val O, et al. Assesment of Procalcitonin as a
Diagnostic and Prognostic Marker in Patients with Solid Tumors and
Febrile Neutropenia. Cancer 2004;100:2462-9.
39) Wrodycki W. Usefulness of plasma procalcitonin (PCT) estimation to
diagnose patients in departments of infectious diseases. Przegl
Epidemiol. 2003;57(1):211-9.
40) Hatherill M, Tibby Südhoff T, Gigounidis A, Karthaus M. Evaluation of
neutropenic fever: value of serum and plasma parameters in clinical
practise. Chemotherapy. 2000;46(2):77-85.
41) Persson L, Söderquist B, Engervall P, et al. Assessment of systemic
inflammation markers to differentiate a stable from a deteriorating
clinical course in patients with febrile neutropenia. Eur J Haematol.
2005;74(4):297-303.
42) Prat C, Dominguez J, Rodrigo C, et al. Procalcitonin, C-reactive protein
and leukocyt count in child with lower respiratory tract infection. Pediatr
Infect Dis J. 2003;22(11):963-8.
43) Galstian GM, Gorodetskii VM, Berkovskii AL, et al. Procalcitonin marker
of infectious inflammation: clinical value and application. Anesteziol
Reanimatol. 200;2:26-31.
51
44) Wrodycki W. Usefulness of plasma procalcitonin (PCT) estimation to
diagnose patients in departments of infectious diseases. Przegl
Epidemiol. 2003;57(1):211-9.
45) Fernandez Lopez A, Luaces Cubells C, Garcia Garcia JJ, Fernandez
Pou J. Procalcitonin in pediatric emergency departments for the early
diagnosis of invasive bacterial infections in febrile infants: results of a
multicenter study and utility of a rapid qualitative test for this marker.
Pediatr Infect Dis J. 2003;22(10):895-903.
46) Prucha M, Herold I, Zazula R, et al. Comparison of procalcitonin,
interleukin-6 and C-reactive protein in the differential diagnosis of
patients with sepsis syndrome in intensive care units. Vnitr Lek.
2003;49(7):541-7.
47) Gençer S, Özer S, Gemici C, Batırel A. Prokalsitonin hızlı test (PCT-
Q)’in febril nötropenik hastalarda infeksiyon göstergesi olarak tanısal
değerinin incelenmesi. 6. Febril Nötropeni Simpozyumu. 24-27 Şubat
2005, Ankara. Poster no: P009.
48) Bewick M, Conlon M, Lee H, et al. Stem Cells and Development. 2004,
13(3): 281-94.
49) Kurylisizm-Moskal A, Klimiuk PA, Sierakowski S. Serum soluble
adhesion molecules-sICAM-1, sVCAM-1, sE-selectin in patients with
systemic rheumatoid arthritis. Pol Merkur Lekarski. 2004;17(100):353-6.
50) Hartweg J, Gunter M, Perera R, et al. Stability of soluble adhesion
molecules, selectins, and C-reaktive protein at various temperatures:
implications for epidemiological and large-scale clinical studies. Clin
Chem 2007;53(10):1858-60.
51) Südhoff T, Wehmeier A, Arning M, et al. Increases of sICAM-1 during
neutropenic pneumonia in leukemic patients. Leukemia 1997;11(9):346-
51.
52) Littler AJ, Buckley CD, Wordsworth P, et al. A distinct profile of six
soluble adhesion molecules (ICAM-1, ICAM-3, VCAM-1, E-selectin, L-
selectin and P-selectin) in rheumatoid arthritis. Br J Rheumatol
1997;36(2):164-9.
52
53) Klimiuk PA, Fiedorczyk M, Sierakowski S, Chwiecko J. Soluble cell
adhesion molecules (sICAM-1, sVCAM-1, and sE-selectin) in patients
with early rheumatoid arthritis. Scand J Rheumatol 2007;36(5):345-50.
54) Figueras-Aloy J, Gómez-López L, Rodríguez-Miguélez JM, et al. Serum
soluble ICAM-1, VCAM-1, L-selectin, and P-selectin levels as markers
of infection and their relation to clinical severity in neonatal sepsis. Am J
Perinatol 2007;24(6):331-8.
55) Kayaalp O. Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji. s. 2042-43,
2. Cilt, 6. Basım, Ankara, 1992.
56) Gantz NM, Brown RB, Berk SL et al. Đnfeksiyon Hastalıklarında Klinik
Problemler El Kitabı (Çev: Ünal S, Leblebicioğlu H) s. 227, Güneş
Kitabevi, Ankara, 2001.
57) Lilienfield-Toal von M, Dietrich MP, Glasmacher A, et al. Markers of
bacteremia in febrile neutropenic patients with hematological
malignancies: procalcitonin and IL-6 are more reliable than C-reactive
protein. Eur J Clin Microbiol Infect Dis 2004:23:539-44.
58) Kitanovski L, Jazbec J, Hojker S, et al. Diagnostic accuracy of
procalcitonin and interleukin-6 values for predicting bacteremia and
clinical sepsis in febrile neutropenic children with cancer. Eur Clin
Microbiol Infect Dis (2006) 25:413-15.
59) Du B, Pan J, Chen D, Li Y. Serum procalcitonin and interleukin-6 levels
may help to differentiate systemic inflammatory response of infectious
and non-infectious origin. Chin Med J (Engl). 2003;116(4):538-42.
60) Karan MA. Predictive value of higher plasma interleukin-6 levels in
patients with febrile neutropenia. Arch Med Res. 2002;33(6):557-61.
61) Abrahamsson J, Påhlman M, Mellander L. Interleukin 6, but not tumour
necrosis factor-alpha, is a good predictor of severe infection in febrile
neutropenic and non-neutropenic children with malignancy. Acta
Paediatr. 1997;86(10):1059-64.
62) Santolaya ME, Cofre J, Beresi V. C-reactive protein: a valuable aid for
the management of febrile children with cancer and neutropenia. Clin
Infect Dis. 1994;18(4):589-95.
53
63) Manian FA. A prospective study of daily measurement of C-reactive
protein in serum of adults with neutropenia. Clin Infect Dis.
1995;21(1):114-21.
64) Rintala E, Irjala K, Nikoskelainen J. Value of measurement of C-reactive
protein in febrile patients with hematological malignancies. Eur J Clin
Microbiol Infect Dis. 1992;11(11):973-78.
65) Herrmann JL, Blanchard H, Brunengo P, Lagrange PH. TNF alpha, IL-1
beta and IL-6 plasma levels in neutropenic patients after onset of fever
and correlation with the C-reactive protein (CRP) kinetic values.
Infection. 1994;22(5):309-15.
66) Massaro KS, Costa SF, Leone C, Chamone DA. Procalcitonin (PCT)
and C-reactive protein (CRP) as severe systemic infection markers
febrile neutropenic adults. BMC Infect Dis. 2007;7:137.
67) Fleischhack G, Kambeck I, et al. Procalcitonin in pediatric cancer
patients: its diagnostic relevance is superior to that of C- reactive
protein, interleukin 6, interleukin 8, soluble interleukin 2 receptor and
soluble tumour necrosis factor receptor II. British Journal of
Haematology. 2000;111:1093-1102.
68) Secmeer G, Devrim I, Kara A, et al. Role of procalcitonin and CRP in
differentiating a stable from a deteriorating clinical course in pediatric
febrile neutropenia. J Pediatr Hematol Oncol. 2007;29(2):107-11.
69) Kallio R, Bloigu A, Surcel HM, Syrjala H. C-reactive protein and
erythrocyte sedimentation rate in differential diagnosis between
infections and neoplastic fever in patients with solid tumours and
lymphomas. Support Care Cancer. 2001;9(2):124-8
70) El-Maghraby SM, Moneer MM, Ismail MM, et al. The diagnostic value of
C-reactive protein, interleukin-8, and monocyte chemotactic protein in
risk stratification of febrile neutropenic children with hematologic
malignancies. J Pediatr Hematol Oncol. 2007;29(3):131-6.
71) Gençer S, Salepçi T, Ozer S. Evaluation of infectious etiology and
prognostic risk factors of febrile episodes in neutropenic cancer
patients. J Infect. 2003;47(1):65-72.