esmâ-İ hüsnâ Şerhi · (esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) muhbir-i sadık’ın sahih bir...

173

Upload: others

Post on 25-Jan-2020

19 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır
Page 2: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

ESMÂ-İHÜSNÂ

ŞERHİ

ŞerhuEsmâillahi’l-Hüsna

Page 3: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Müellif:SadreddinKonevîTercüme:EkremDemirli©İzYayıncılıkLimitedŞirketiÇatalçeşmeSokağıNo:27/2Cağaloğlu34110İstanbultelefon:(212)5207210faks:(212)5115791www.iz.com.tre-posta:[email protected]:MedineEfe

Page 4: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

SADREDDİNKONEVÎ

XIII. asırda yaşamış (doğum tarihi, yaklaşık 1210, vefat tarihi, 1274), tasavvuf düşüncesinekazandırdığıboyutlarvekendisindensonrayaetkileriyle“dönümnoktası”olmuşbirsûfî-düşünürdür.Konevî, ailesinin Selçuklu döneminin önde gelen yönetici ailelerinden birisi olmasının sağladığıimkanlarla, iyi bir eğitimalmış, çocukluğundan itibaren İbnü’l-Arabî’nin tasavvuf terbiyesi altındayetişmiştir. Konevî’nin eserleri incelendiğinde, başta tasavvuf olmak üzere, bütün alt bilimleriylefelsefevekelâm,bununyanısıradiğerdinîilimleralanındabiruzmanolduğugörülür.BubağlamdaKonevî’nin İslam düşünce tarihindeki yeri, kısmen Gazâli’yi hatırlatacak şekilde, aklın metafizikalandaki imkanlarının eleştirel tahlili ve bunun devamında kalbi temizlemeyi ve ruhu arındırmayıesasalansûfîöğretiyimüstakilbir“bilim”olarakortayakoymasıolarakgörülebilir.GerçektendeKonevî,sûfîyleilişkisiaçısından“sübjektif”,konusuaçısındanise“kayıtaltınaalınamayan”biralanıilk kez, belirli kural ve kaideleri olan ve her şeyden önemlisi “miyar”ı olan bir”bilim” halinegetirmeyeçalışmıştır.

Konevî, “velud” bir yazar olarak değerlendirilebilecek ölçüde eser yazmamış olsa da, tasavvufasadecedüşünceleriyleetkiyapmaklakalmamış,bununötesindebelirlibirüslubunveifadebiçimininoluşmasınadanedenolmuştur.

Konevî’ninbaşlıcaeserlerişunlardır:Miftâhü’l-gayb;en-Nefehâtü’l-ilâhîyye;el-Fükûkfî-kelimâtimüstenidâtifusûsi’l-hikem;el-Mürâselât/Yazışmalar;en-Nusûsfi-tahkîkitavri’l-mahsûs;KırkHadisŞerhi;ŞerhuEsmâillâhi’l-Hüsnâ;Tebsiratü’l-mübtedîvetezkiretü’l-müntehî,İ’câzü’l-beyânfîtefsîriÜmmi’l-Kur ’ân/FatihaTefsiri.

RahmânveRahîmAllah’ınadıile;

sadeceO’ndanyardımdileriz[*]

Hamd, Allah’a mahsustur. O Allah ki, varlık semasını en güzel isimlerinin kandilleri ilenûrlandırmıştır.

OAllah,cömertlikhazinelerininkapılarınıenyücesıfatlarınınanahtarlarıileaçmıştır.

OAllah’ıncelâlininheybetindenulvîgöklerdetemizruhlarhuşuakapılmış;cemâlininsahrasındakudretliakıllarMele-ialâ’dahayretedüşmüşlerdir.

OAllah, irfan ehlinin gözlerinden kuşku ve körlük perdelerinin kilitlerini çözmüştür; böylelikleonlar,kendibildirmesiileHakkıbilmişler,sûretvemânâperdelerininkisvelerindeO’numüşâhedeetmişlerdir.

OAllah,izzetörtüsüvasıtasıyla,perdeliinsanlarıngörmesindenperdelenmiştir;bununneticesindeonlar,Allah’ın en yüce cemâl tecellîlerini görememişler,O’nun en tatlı hitabını işitme lezzetindenmahrumkalmışlardır.

***

Page 5: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Allah’ınrahmeti,Hakkınkendisinienbüyükmüjdeilegönderdiğikimseninüzerineolsun.

Allah, onu en uzak ve en yakında bulunanlar için rahmet[1] kılmış, böylelikle o, gaflet içindesusamış kimselere en tatlı içeceği sunmuş, nasihatlerinin kaseleriyle muhabbet şarapları ile oinsanlarısulamıştır.

Salatveselâm,ozât’ınailevedostlarınınüzerineolsun.O’nunailesi,âhiretvedünyanınefendileri,dostlarıise,hidâyetehliiçinyolkılavuzlarıdır.

***

İlâhî isimler, var olan şeylerin maddeleri ve mümkünlerin asıllarıdır; hiçbir şeyin zuhûru buisimlersizmümkünolmadığıgibi,imkânâlemininkâideleride,ancakonlaradayanaraksâbitolabilir.Şâyet ilâhî isimlerin hükümleri ve bu isimlerin tasarrufları olmasa idi, kevnin varlığı adına hiçbirisimortayaçıkmaz,birresimzuhûretmezdi.

Halböyleolunca,uzunyıllarakşam-sabah tilavetleriyle ilgilendiğimveokumaesnasındaünsiyetşaraplarınınkaseleriilemesrurolduğumiçin,builâhîisimlerinaçıklanabilecekbazısırlarınıortayaçıkartmak ve hakîkatlerinden mümkün olabilecekleri izaha dönük şevkim artmıştır; bu isimlerinokunması,hertürlübaşarıvekurtuluşutemineder.

Bununüzerine,Allah’tanhayırlısınınasipetmesinidiledim;O,“dilediğiniyaratırveseçer,onlarıniseihtiyarıyoktur.”[2]

Allah bana ilham edip, teyit ettiğinde ise, bu isimlerin hakîkatlerinden ihsan edilen şeylerikaydettim,bu,vakithükmününiktizâettiğişekildeehl-izevkveişâretindiliyleolmuştur;ehl-izevkve işâret, ulvî himmetlerin ve erdemli nefislerin sahipleridir. Yoksa, bu sırları düşük derecedebulunannazarmensuplarınınmertebelerinindiliyleifadeetmedim.

ÇünküRabbu’l-erbab’ınisimlerininsırlarınınortayaçıkartılması,sakınanlariçinbiryolgösterme,akılsahiplerininruhlarıiçinbirgıda;Gayblarıbileninsıfatlarınınhakîkatlerininizhârıda,erbabü’l-kulubolaninsanlarıngönüllerindekiderdeşifadır.

***

Gaybsahalarınınfezâsınıngöğünde,ancakfikirvehisidrâkvasıtalarınınkayıtlarındankurtulanlardolaşabilir. Şirk ve kuşku karanlığı, ilâhî isim ve sıfatların kutsiyet hazinelerindeki tecellîlerinintasarruflarınımüşâhedeetmekleortadankalkabilir.

Butarzilimler(:isimvesıfatlarıntecellîlerinintasarruflarınıbilmek),öncüllerdüzenleyerek,tertipve şüpheler serd ederek gerçekleşmez; bilakis bu gibi ilimler, arzulara muhalefet etmek, dünyasevgisiniortadankaldırmakvede takvanınhakîkatlerini tamolarakyaşamaksayesindegerçekleşir.NitekimAllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“Allah’tankorkunuz,Osizeöğretir.”[3]

SahihbirrivâyetteHz.Peygamber(a.s)’ınşöylebuyurduğurivâyetedilmiştir:“MuhakkakkiAllahTeâlâ,gözlerdenperdelenmişolduğugibi, akıllardandaperdelenmiştir.Mele-i a’lâda, sizlergibi,O’nutalepederler.”

Binaenaleyh, insan türü Mele-i a’lâ ile Hakkı talepte ortak kabul edilmiş, buna karşın her ikisi

Page 6: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

talebinniteliğindebirbirlerindenayrılmışlardır.

ÇünküMele-ia’lâ,Hakkıaklînûrlarvasıtasıylatalepederler;bununnedeni,onların(:maddeden)mücerretakıllarolmalarıdır.HalbukiAllah(cc.),akıllardanperdelenmiştir.ŞuhaldeMele-ia’lâ,aklînûrlarilezât’ınsırlarınavesıfatlarınhakîkatlerinenasılulaşabilsinki?

***

Hakkıtalepedenlerdenbirgurup,HakkıHakilearayanlardır,çünküHakbuinsanlarıngörmesiveişitmesiolmuştur.

Bazıinsanlarise,düşünceleriyleHakkıtalepederler.

Bubağlamda,ehl-itarîkinbulduğunundoğruolupolmadığınadelilarayankimse,inatçılıketmeklebirlikte, balın tatlılığı ve cinsel ilişkinin lezzeti hakkındadelil arayankimseyebenzer.Halbuki sözkonusu şeyler hakkında ancak zevk yoluyla delil bulunabilir. Binaenaleyh, Hızır ve Musa (a.s.)arasındacereyanedenhadise,basîretsahipleriiçinbiröğüttür.

***

Şuhalde,Zât-ıMüteâl’inbilgisineakılların“nazar”güçlericihetindenulaşmakmümkündeğildir.ÇünküAllah’ı“nazar”cihetindenbilmek,araştırmacınınsadecehayretiniarttırır.

Allah, ancak seçmiş olduğu kullarına kendi celâline yaraşır şekilde kendisini bildirmesi yoluylabilinebilir.

Şuhalde,Hak(cc.)delililebilinirdiyeiddiaedenkimse,sadecesoğukdemirdövmektedir.

Bu bağlamda, şu ileri sürülmüştür: “İlim (: Hakka) perdedir.” Kuşkusuz ki, burada kast edilen“ilim”,nazarîilimdir.

***

Allahehli,HakkıHakkınbildirmesiilebilmişlerdir,çünküHak,sözkonusuinsanlarınişitmesivegörmesiolduğugibi,aynızamandaonlarınilimlerideolmuştur.

Bu gibi insanlardan, şâyet fikrî bir düşünce tasavvur edilmiş olsaydı, hiç kuşkusuz Hak onlarınfikirlerinin de aynı olurdu; fakat bu müşâhede mertebesine ulaşan kimsenin fikir sahibi olmasıtasavvur edilemez.Aksinebu insanlarda tasavvur edilebilecek şey, anlayış ilebirlikte, tefekkür sözkonusu olmaksızın Hakkın bir çeşit ilhamıdır, bunun nedeni, bu insanların sıfatlarının Hakkınsıfatlarındasilinmişolmasıdır.

Binaenaleyhanlayışınınkaynağıtefekkürüolankimse,ehl-izevkdensayılmaz.

Allah, bizleri ermişlik lezzetini tadanlardan eylesin ve lütfünün sabah akşam nefhalarına hücûmetmeyinasipetsin!

Âmin!

Page 7: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Giriş

AllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“Allah’ıngüzelisimlerivardır,bunlarileO’naduaediniz.”[4]

Bilinmelidirki:

MukaddesZât (cc.) hakkında asıl olan, sıfatlardan soyutlanmakvemünezzehliktir; bunun nedeni,O’nunsıfatlarlasınırlanmaktanmutlaklığıveâlemdenmüstağniliğidir.Bununyanısıraher isimvesıfat,varolanıgerektirir;sözkonusuvarolan,ancakbuisimvasıtasıylazuhûredebilir.

Eğer varlıkta isimlerin zuhûrunu talep ettikleri bir şey bulunsa idi, âlemin kadîm olması lâzımgelirdi,halbuki,sahihbirhaberdeşöylerivâyetedilmiştir:“Allahvaridi,O’nunlaberaberbaşkabirşeyyoktu.”

Binaenaleyh,isimlerinhükümleriancakkâbiliyetlervasıtasıylazuhûredebilir.Buise,a’yânısübûtmertebesindençıkartıp,onlarınvarlıkmertebesindemeydanagelişleriylegerçekleşir.

Buna göre, a’yân-ı sâbite varlık kisvesine büründüklerinde, bunların türlerinin mertebelerikendiliklerindemeydana gelir. Bumertebeler,mazhârmertebeleri üzerinde hüküm sahibi olan ez-Zâhirismininsaltanatımahallindemeydanageldiklerinde,esmâ-ihüsna’nıneserlerizuhûretmiş,ulvîsıfatlarınneticeleritebarüzetmiştir.

***

İsimlersonsuzdur,çünküonlarAllah’ınmülkünüiçerenmertebelerdenibarettir;sözkonusumülkise, mümkünlerin hakikatlerdir. Bu hakikatler ise, sonluluk ile nitelenemez, çünkü onlar, Hakkınşe’nlerinin aynıdırlar.Hakkın şe’nlerinin ise, nedünyadavenede âhirette bir nihayeti sözkonusuolabilir.

Evet!Bunlardanmeydanagelenşeyler,sonludur.Builâhîkuşatıcılığaşuâyet-ikerimedelâleteder:“Eyinsanlar!SizAllah’amuhtaçsınız.”[5]

BöyleceHak,ihtiyaçduyulanherşeyilekendisiniisimlendirmiştir.

Bu, varlıkların bütün mertebelerine, hatta ulvî ve süflî fertlerinin cüzlerine sirâyet eden birhakîkattir.

***

Buhususanlaşıldığında,bilinmelidirki:

İlâhîisimler,çeşitçeşittir:

Bunların bazıları, zamirlerdir, örnekolarak,O (Hüve),Biz (Nahnu) veBen (Ene) gibi zamirleriverebiliriz.

Bazıisimler,el-Halık(Yaratan),el-Cail(Yapan)gibi,kinâyeisimleridir.

Page 8: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bazıları ise, niyabet isimleridir. Buna örnek olarak, “Gömlekler sizi sıcağa karşı korur” ifadesiverilebilir.BuradagerçektekoruyanHaktır,fakatgömlekler,korumadaHakkınyerinialmışlardır.

Bazıisimlerise,Kur ’ân-ıKerimtarafındanzikredilmişolsabile,edepgereğiAllah’aisimolarakverilemezler. Bunlara örnek olarak, Allah hile yapmıştır (mekr)[6], “Allah onlarla istihzaetmiştir”[7],“Benbirhileyapıyorum”[8]gibiifadeleriverebiliriz.

BöylebirismiHakkavermekveyavermemek,bizedeğilHakkakalmışbiriştir.Biz,Hakkısadecekendisiniisimlendirdiğişeyileisimlendiririz;Hakkınkendisineisimyapmaktanmenettiğibirşeyide,edebingereği,Hakkaisimyapmayız.

***

Aynışekilde,fiillerdeböyledir;çünkübazıfiiller,yapanınkötülenmesinigerektirirler.Bunaörnekolarak şirk, zulüm, fesat gibi fiilleri verebiliriz. Bazı fiiller ise, failinin övülmesini vemethedilmesinigerektirirler.Bukısmaörnekolarakda,iyilik,sabır,şükürvb.gibifiilleriverebiliriz.Allah, övülen fiilleri işleyen insanları sevdiğini, buna karşın kötü fiiller ile nitelenen kimselerisevmediğinibildirmiştir.

Hiçkimse,HakkaisimlervermekveyaO’nabirtakımfiillernispetetmekhakkınasahipdeğildir;sadeceHakkınbukonuda tasarrufhakkıverdiğikimsebunundışındadır.Bu tasarruflarınbilinmesiise,Hakkınbildirmesiileveakılyoluyladeğilşeriatilebilinebilir.

Allah Teâlâ, kendisine sadece ve sadece “güzel isimleri” nispet etmiştir. Bununla birlikte bütünisimler, gerçekte güzel isimlerdir. Şu var ki Allah, kendisine nispet ettiği bu isimleri güzelindışındakibütünniteliklerdenarındırmıştır.

Allah’ınisimvesıfatlarınınhakîkatlerinienyetkintarzdaveeniyibilenler,peygamberlerdir;onlarda,HakkıHakkınbildirdiğişekildebilmişlerdir.

***

Page 9: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

(Esmâ-ihüsnahadisininizahı:)

Muhbir-isadık’ınsahihbirhadisteşöylebuyurduğurivâyetedilmiştir:“Allah’ındoksandokuzismivardır.Bunlarıezberleyen(ihsa)kimsecennetegirer.”

Buradabelirtilenyüzdenbireksik ifadesi,pekiştirmek için söylenmiştir,nitekimbenzerbir tekit,AllahTeâlâ’nınşuâyet-ikerimesindesözkonusudur:“Hacdaüçgün,yedigündedönüncetutarsınız.Buikisinintoplamı,ondur.”[9]

Böylelikle Allah, bu ifadeyi pekiştirmek için böyle zikretmiştir, nitekim pek çok alimin görüşübudur. Bu ifade biçimi, yazım yanlışlığından korur. Çünkü doksan dokuz, yetmiş yediye, yetmişdokuzabenzer.BöylelikleAllah,kayıtaltınaalmakla,karışıklığıgidermiştir.

***

Hz. Peygamber ’in hadiste buyurduğu “bu isimleri ‘ihsa’ eden”, zâhir alimlerine göre, bilendemektir. Başka bir ifadeyle, bunların lafızlarını ve mânâlarını bilen, netice ve eserlerininhakîkatlerinedalandemektir.

Ehlullahagöreise,sözkonusuihsa, isimlerlevasıflanmak,onlarınhakîkatleri ilezuhûretmekveneticelerinin içeriğine göre kul olmaktır; öyle ki, artık bu isimlerin kendileriyle vasıflanan,hakikatleriyle zuhûr eden ve neticelerinin içeriklerine göre kul olan insanlara da verilmesi doğruolur.

NitekimAllahkendisini“yardımedicilerinenhayırlısı(hayrü’n-nasırîn)[10],“hükümsahiplerininenhayırlısı(hayrü’l-hakimîn)[11],“koruyucularınenhayırlısı(hayrü’l-hafızîn),“rızıkverenlerinenhayırlısı/hayrü’r-razikîn”[12],“yaratıcılarınengüzeli(ahsenü’l-hâlikîn)[13]diyetanımlamıştır.

Bunun yanı sıra Allah, peygamberinin de müminlere karşı “raûf ve rahîm” olduğunu habervermiştir.

***

Bugibiikazlarda,kalberbabıvekeşifvemüşâhedesahiplerisınıfındanolaninâyetehliiçingenişbir imkânsözkonusudur;onlar,meşruyöntemleredayanansülûklerinde,velâyetehlininyolunuveilâhî ahlakla ahlaklanmayı esas alan seyirlerinde isimlerin hakîkatleri ile vasıflanırlar, eserlerininrenkleriyleboyanırlar.

Neticede, ilâhî ahlak ile ahlaklanmak, bu insanların Allah’a yaklaşmasını temin eder ve O’nunkatındabirvesilehalinegelir.

El-Kerîm ve el-Mennân olan Allah’tan dileğimiz, bizi kendi ehlinden kılmasıdır. Allah’a dostolmak,sadeceHakkınehilkılmasıylamümkünolabilir.

***

Page 10: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

İlâhîİsimler-Hüve/OBilinmelidirki:

Hüviyet,ilâhlığınsırrıdır.O,celâlvekemâlözelliğiyle,yeganeezelîmevcuttur.

“Hüve”, Allah’ın kullarını “De ki: O/Hüve”[14] ifadesiyle davet ettiği ilk kelimedir. Böylelikle,sadecebuzamirleifadetamamlanmıştır.Bununardındanise,Allahdemiştir.Allah,bütünharflerivehakîkatleriylezât-ıahadiyet’edelâletedenözel-kuşatıcıisimdir.

Bu isimdeki hüviyet sırrı, onun bileşik harflerin hükümlerinden soyutlandıktan sonra zuhûretmesidir. Bunun nedeni, bu ismin ağyardan tam anlamıyla mücerretliği ve eserlerdenmünezzehliğiningücüdür.

“Hüve/O”,HeveVavharflerindenmeydanagelmişolsabile,bu isimdesâbitharf,He’dir, çünküVav harfi Allah kelimesinin sonunda düşmüştür. Ayrıca, huma (o ikisi) ve hum (onlar) ifadesindeolduğugibi,ikilikteveçoğuldadabuharfdüşer.

BöylelikleHeharfi, sıfatların silinmesi, nispet ve izâfetlerin düşmesiylemutlak ahadiyete delâletetmeküzeresâbitkalmıştır.

***

Page 11: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

(Hüve’dekiHeveVavHarfleri:)

Bilinmelidirki:

HüviyettekiHe,evvellikmertebesinin;ulûhiyetteise,âhirlikmertebesininsahibidir.Binaenaleyh,buharfin hüviyette bir başlangıcı, Ulûhiyette ise, bir nihâyeti vardır. Bu durum, pek çok sırlara vedeğerlimânâlaraişâreteder.

Bunlardanbirisi,hüviyetinmânâlarındanehl-ikeşf’inkalplerineyayılanrecâkokularıdır.Şöyleki:Varlığınmerkezi, devrîdir, böylelikle, nihâyet bidâyetin aynıdır.Aynı zamanda, rahmet her şeydenöncegeldiğigibi,herşeyindönüşüdeonadır.

Buönemlisırvebilgilerdenbiriside,hüviyetincelâliveonunbütünisimlereüstünlüğüdür.Şöyleki:Zât’aait“hüviyet”zamirindenibaretolan“He”ninaslı,merfuluktur.Budurum,mutlaküstünlüğünkendisinedeniylekendisineaitolmasınaişâreteder.

Buharfinmecrurvemansupolması ise, irabharekelerinikabuledişicihetindenortayaçıkmıştır.Bu ise, bu harfin bütün sıfatları, hükümleri, na’tları, nispetleri, izâfetleri, lâzımları, arazlarıiçerdiğineişâretetmektedir.

Hüviyetin üstünlüğünün gücü –ki üstünlük hüviyetin aslıdır-,Vav harfini istilzam etmiştir, çünküVav,zamme’ninkardeşidirveçoğulzamiriVavharfinenispetedilmiştir.

Bunun yanı sıra Vav, mahreç mertebelerinde harflerin özelliklerini içerme ve ihâta özelliğinesahiptir.

***

Vav,He’ninbâtını;harekeside,onunharekesininaksidir.Bununyanısıraherikiharfde,devrîdir.ÇünküHe’ninharekesivemahreci, ehl-ikeşfegöre,kalbinyakınındagöğsünbâtınındandır.Nefes,onunlauzarvebütünharflerinmahreçlerineuğrayıp,ikidudağınzâhirineulaşır.

Bunun ardından nefes, ihâta edici ve kuşatıcı dönüşünde, bütün harflerin hükümleriyle boyanmışolarak,adetaşimşekhızıyla,kendisindençıktığıaslageridöner.

Vav’ınharekesiise,He’ninharekesininzıddıdır.ÇünküVav,ikidudakarasındanortayaçıkar,sonragöğse uzanır. Böylelikle Vav da, daha önce belirtildiği gibi, bütün harflerin mahreçlerine uğrar.Bununardındanise,kendisindençıktığıikidudağageridöner.

***

BinaenaleyhHe’ninhareketi,gaybâlemindenşehâdetâleminedoğrudur,çünküonunzâtı,başlangıçmertebesindenolmasınıgerektirir.Vav’ınhareketiise,şehâdetâlemindengaybâleminedoğrudur.

Her iki harf de, harflerin varlıklarının hakîkatlerini çıkışta ve girişte kaynak ve varışmertebelerinde içerir ve kapsar.Her iki harf de, hem hakîkat ve hem demânâ olarak birbirlerineintibakeder;bunlarınarasındakiuyum,birdaireninbaşlangıcınınsonunauyumluolmasınabenzer.

Page 12: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Herikiharfde,bütünmukaddesveruhânîharflerinhakîkatlerinikendilerindetoplarlar;sözkonusuharfler,ilâhîisimlerinmaddeleridir.Buharflerinbirkısmı-farklıkonumlarınagöre-diğerbirkısmıilebirleştiğinde, onlarınbirleşmesivebir arayagelmesinin eserlerinden ruhânî ilim sahipleri içintasarruflarmeydanagelir;butasarruflar,cismânî,ruhânî,melekûtî,süflîveulvîâlemlerdedir.

***

İnsan nefesinin dışı telaffuz edilen bütün harflerin maddesi olduğu gibi, aynı şekilde Nefes-iRahmân’ınzâhiride,bütünvarlıkharflerininmaddesidir.

Varlık,sözkonusuNefes-iRahmânileayaktadurur;o,herşeyiayaktatutar:“O’ndanbaşkahiçbirilâhyoktur;O,kendisiyleberaberbaşkabirisininvarolmasındanyücedirvehükümsahibidir.”

***

Cüneyd-iBağdadî’denşöylebirolayrivâyetedilmiştir:

BirisiCüneyd’inhuzûrundahapşırmış,ardındanAllah’ahamdolsundemiş,bununüzerineCüneyd,adama:

-“Hakkınsöylediğigibi‘hamdâlemlerinRabbi’nemahsustur ’de”demiş.

Adamşöylekarşılıkvermiş:

-ÂlemnedirkiAllahilebirliktezikredilsin?

Cüneyd,şöylecevapvermiştir:

-“Şimdiöylesöyle,çünküyaratılmışkadîmebitiştiğinde,yaratılmıştangeriyebireserkalmaz.”

Birinciifade,Allah’tafâniolup,çokluğunperdelerinigörmeyenveizzetçölündekendindengeçmişkimseninmakâmıdır.

İkinci ifade ise (: Cüneyd’in sözü), tahkik sahibi kâmilin makâmıdır. Bu makâm, fenâda yedimertebenin tavırlarını aşıp, ezelî ve ebedî olarak “Her şey yok olucudur, ancak O’nun vechibâkidir”[16]ifadesininhakîkatinihakka’l-yakînidrâketmeninardındanHakkınbekâsıilebâkikalankimseninmakâmıdır.

Çünkü, insan başlangıçta “zikre değer bir şey”16 ve gerçekte bir varlığa sahip değildi ki, ovarlıktanfâniolsun;fânininvarlığı,vehimvehayalmahsulüdür.Binaenaleyh,kişiişingerçeğinikeşfedip,şunumüşâhedeettiğiiçinhayalortadankalkmıştır:Herhalükardafâniolanfâni,bâkiolanisebâkikalmayadevameder.

Budurumdainsan,Hakkınlisanıile,“HamdâlemlerinRabbiAllahiçindir”der.Buifade,(:herşeyikendinde)içerenvekemalözelliğindekihakîkatinvarlıkmertebelerineseyredişinidilegetirir.

Allah,hidâyetedendir.

***

Page 13: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

AllahAllah,kudret,yoktanyaratmavehalkveemrin[17]sahibiolankimsedemektir.Buisim,zât,sıfatve

fiillerikendindetoplar.

***

Bilinmelidirki:

Bu ismin özelliği pek büyük, işi yücedir; anlayış ve akılların bu ismin sırlarını müşâhedeetmelerine imkân yoktur. Beşerî kuvvet, ilâhî sırların hakîkatlerini arama ve incelemede nasıl yolalabilirveferdaniyetmemleketiningizliliklerinenasılmuttaliolabilirki?

Hakkayaklaşmayamazhârolmuşkimseninzât’tannasibi,korkuveşaşkınlıktır.Binaenaleyhonlar,yeisveistekarasındagidipgelirler:Hakkıncelâlininheybetinebaktıklarındaümitsizliğekapılırlar;cemâlininünsiyetinebaktıklarındaise,arzuduyarlar.

Cemâlünsiyetiolmasaidi,âriflerineklemlerikorkudankopardı;şâyetkavuşmaarzusuolmasaidi,sevenlerinkalplerihasrettenerirdi.

***

Burada ben, Allah’ın kuluna bahşettiği bu isim ile ilgili ifade edilebilecek bazı sırlara işâretedeceğim.Hiç şüphesizAllah, bahşeden ve ihsanda bulunandır; dilediklerine dilediği şeyleri ihsaneder.Bunlarınbirkısmı,keşifsırlarınaişâretedenisminharflerineaithakîkatlerdir.

***

Bilinmelidirki:

Bu isim, tahkik ehline göre, sayıca beş, lafızda ise, altı harftenmeydana gelmiştir. Bunlar, zât-ımüteâl’inbeşmahsusâlemivealtıfarklıcihetivedeneredelikyollarınıihâtaetmesineişâretederler.

Buharflerdenbirisi,Elif’tir.Elif’tebir takımişâretlerbulunmaktadır;bunlardanbirisi,hemzeninyazıda elifte gizlendiği gibi, elifin de lafız olarak hemzede gizlenmesidir. Bu durum, varlıklarınmazhârlarının başlangıçta bilinmeyen gayb’te gizlenmesine işâret eder. Buna karşın ilâhî Zât’ınsırlarıveezelîsıfatlarınhakîkatleride,dahasonramazhârlarınşekillerindegizlenirler.

Elif’tebulunanbaşkabirsırdaşudur:Elif,nefes’inortayaçıkışınıntakendisidir;sözkonusunefes,göğsün içinden çıkıp, bütün harf mahreçlerinin derecelerinde belirlenir ve harflerin sûretleriylezuhûreder.Çünkübütünharfler,harflerâlemindebulunuşları itibariyle,bunefesvasıtasıylaayaktadururlar.

Nefes,harfsûretlerininheyulasıiken,harflerinzâhirleride,bunefesintafsilleşmesininsûretleridir.Sözkonusubusûretler,nefesinbirliğihalindenefesinaynısı;bunakarşın,herbirisiharflerinmahreçderecelerindeyekdiğerindenfarklılaşır.

Aynışey,Nefes-iRahmânî’ninuzayıp,varolanlarınmertebelerinivemümkünfertlerinnefislerini

Page 14: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

ihâtaedişindedesözkonusudur;bumümkünfertler,ulvî-ruhânîlerivesüflî-cismânîleriiçerir.Çünkübunların hepsi,Allah’ın bitmez tükenmez kelimelerinin sûretleri ve tecellîlerinin çeşitlenmeleridir.Hakise,varlıkmertebelerinina’yânınınharflerindetaayyünedenvevarolanşeylerinmazhârlarındazuhûr edendir. Hakkın bu mazhârlardaki zuhûru ve taayyünü, onların kâbiliyet ve özelliklerinebağlıdır.

Her şey, O’nun kabzasındadır; varlıkları Allah’tadır, kaim oluşları Allah sayesindedir, ortayaçıkışlarıO’ndandırvedönüşlerideO’nadır.ÇünküMele-ia’lâHakkıtalepettiğigibi,süflîâlemlerdeO’nu talep ederler. “Her nerede olurlarsa olsunlar Hak onlarla beraberdir.”[18]; “Biz, ona şahdamarındandahayakınız.”[19]

***

Page 15: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

(BeşerîNefes’inMertebeleri:)

Bu ismin sırlarıyla ilgili açıklayacağım konulardan birisi de, harfleri izhâr etmede nefesinmertebeleridir.

Bilinmelidirki:

İnsannefesininüçmertebesivardır.

Bunlardan birincisi, nefesin uzaması halinden önceki mertebesidir. Bu mertebe, nefesinbelirlenmesindenöncekiicmalîvegaybîbirmertebedir.

Harflerin zâhirleri ise, söz konusu bu mertebede içkin ve silinmişlerdir; öyle ki, bu esnadaharflerinvarlıklarınınbirbirlerindenayrılmasıveyagörülmelerivemüşâhedeedilmelerisözkonusudeğildir. Hatta harfleri ortaya çıkartan Elif’in varlığı bile, bu âlemde ortadan kalkmıştır; nitekimonunsûretide,yazıâlemindenoktanınvarlığındasilinmiştir.

Elif’innoktanınaynıolmasıgibiharflerindeElif’inaynıolması,Gaybhüviyetine,Mutlaklığavenispî-varlık çokluğunun “Allah var idi ve O’nunla beraber başka bir şey yok idi” mertebesindeortadan kalkmasına, isim ve sıfatlara ait çokluğun taayyün ve la-taayyünden münezzeh hüviyettesilinmesineişâretetmektedir.

***

Beşerînefesinikincimertebesiise,Nefes’inuzamasıve“yaratma”eylemiyleharflerinvarlıklarınayönelmesidir. Bu, Nefes-i Rahmânî’nin uzamasına ve varlıkların harflerine yönelmesine işâretetmektedir.

Nefes, harflerin mahreçlerinde belirmesi ve Elif’in varlığının–ki o, uzayışı açısından yayılannefes’tir- gerçekleşmesinin nihâyetine vardığında içe dönüşü esnasında onlara yönelir. Nefes-iRahmânî ise, mertebelerinde belirlenmeleri, derecelerine inmeleri ve nihai varış yerleri vemercilerindegaybâlemininbâtınınadönüşlerihalindevarlıklarayönelir.

Nefesinuzaması,yükselmetarzındaise,fethadiyeisimlendirilir;fetha,ilâhîfetihlerinverabbanî-inâyetcezbelerininkapılarınınaçılışınaişâreteder.

Şâyetbuuzama,inmektarzındaise,varlıktenezzüllerineverabbanîtecellîlerinimkânâlemindekitaayyünlerevecismânîhakîkatleregirmesineişâreteder.

Üçüncümertebeise,nefesinmertebelerininmahreçderecelerindebelirlenip,harflerinsûretleriylezuhûru, onların şekilleriyle şekillenmesi, yazı mertebelerinde sayılması, hakîkatlerinin uzamadatekrarlanmasıveonunmertebelerinesirâyetetmesiyleyazımertebelerinintaayyünleri,kendilerindenmünezzehvemüstağniolduğuhaldeonlarlavasıflanmasıvekendilerininaynıhalinegelmesidir.

Bütünbunlar,varlıkfeyzinevecömertliktecellîsineişâretetmektedir.

Bu tecellî, lahûtî-gayb mertebesinden doğup, nasûtî taayyünlerin hakîkatlerine sirâyet eder ve

Page 16: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

onlarınhükümleriveeserlerininneticeleriilezuhûreder.Bununlaberabertecellî,hakikîmutlaklığı,ezelîmüstağniliğiveebedîmünezzehliğiüzerindebâkidir.

Tecellîninbudurumunaörnekolaraksaltrengiverebiliriz.Saltrenk,beyazdabeyaz,siyahtasiyahvb. sınırlıvebelirli isimlerle isimlendirilir;bununlaberabero, taayyündedeğil, ayndamutlaklığıüzerindebâkidir.

***

Bu bağlamda ele alınması gereken bir husus da, elifin yazı âlemindeki hareketleridir. Buhareketlerinüçdurumuvardır:

Bunlardan birisi, elifin yazı âlemindeki doğrusal hareketidir. Elifin bumertebedeki sûreti –ki busûret,isteryukarıdanaşağıyadoğruolsun,istersedeaşağıdanyukarıyadoğruolsunaynıdır-,azâmet,kibriya,kudretvecelâliylevarolanlarınmertebeleriniveimkântecellîgâhlarını ihâtaetmeyeişâreteder.

Bunlar Mele-i a’lâ’nın sâkinlerinden, süflî âlemin ve yeryüzünün sâkinlerine varıncaya kadarherkesikapsar:Çünkü,“O,gökteveyerdeilâholandır.GöklerdeveyerdevebuikisininarasındavedetopraktaolanherşeyO’namahsûstur.”[20]

Bubağlamdaüstlükvealtlıknispetleri,Hakiçineşittir.

Elifin ikinci hareketi ise, genleşmehareketidir ki, buhareketBdir.B, elifinbirlikmertebesindenortayaçıkanilkneticedir.AynızamandaB’ninruhu–kiosayıdır-da,elifinruhununilkneticesidir.Çünküiki,birinilkürünüdürveo,sayılarınilkiveçokluğunkaynağıdır.

Bu, gizli ilimlerin bilinmezlerinin ortaya çıkmasına veHakka ait sırların yaratılmışmazhârlarınlevhalarınınyüzeylerineveulvîvesüflîâlemsâkinlerininlisanlarınayayılmasınaişâreteder.

Üçüncühareket ise,döngüselharekettir.Bu,devrî, ihâtaeden,yetkinharekettir.Buhareketinbaşısonuyla birleşir, çünkü sonluk noktası, ilklik noktasıyla birleşmiştir. Bu da, Rahmânî tecellîlere,Rabbânî nefhaların varlık taayyünlerinin mertebelerine mensup sırlarına, sınırlı mazhârların ilkmutlaklığa derc olup, şehâdetten gayb’e dönmelerine ve karanlığın zilletinden, en yüce nûrunfezâsınınyüksekliğineçıkmalarınaişâreteder.

Buçıkışise,yahallerinderecelerineyükselmekveterakkietmekvedekeşfehlininyönteminegöremakâmların tavırlarında halden hale geçmek sayesinde gerçekleşir; ya da, tabîî ölüm ve nefsânîcevherin cismânî bineği terk etmesi yoluyla gerçekleşir; ya da, misâl mertebelerindeki berzâhîmükâşefeler ile “uyku” yoluyla gerçekleşir. Bu esnada, nefsin çirkin huylardan ve perdeleyiciözelliklerdenarınmasıvetemizlenmesişarttır.

Allah Teâlâ, şöyle buyurmuştur: “Allah, alır o canları ölümleri esnasında ve ölmeyenleri deuykularında.Sonrahaklarındaölümkararıverdiklerinialıkoyar,diğerlerinibelirlenmişbirsüreyekadarsalıverir.Şüphesizkibundadüşünecekbirkavimiçindelillervardır.”[21]

Bunlardanbiriside,elif’inkelimelerinbaşındabütünharflerdenayrılmasıvesondabütünharflerinkendisine bitişmesidir. Elif’in bu özelliği ise, yüksekliğe, müstağniliğe, yüceliğe, münezzehliğe,

Page 17: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

müteâlzât’ınkendisinindışındakiherşeyleilişkisininkesilmesineişârettir.

Müteâl Zât’ın başka her şeyle ilişkisinin kesilmesinin nedeni, Mutlak ve mukayyet arasındakimünâsebetinortadankalkması,taayyünsüzlükiletaayyünarasındabağınbulunmayışı;mutlakbirliğinizzetinin her şeye egemen olması; halka ve Rablerin Rabbına ait şeylerin hakikatlerinin zuhûretmesidir.

Ayrıcabudurum,varolan şeylerinharflerininkendisiylebitişmesivemevcutların a’yânının işinsonundakendisinedönmeleri;ezelî inâyetiveyetkinliğiyleonlarıgerçekmutlaklığınayükseltmesi;sülûksahiplerininbeşerîvarlıklarınınsilinmesiveâlemlerinvarlığınınortadankalkmasıesnasındaher şeyi görünmeyen şekilde kendinde toplaması; a’yânın mutlak birlik ve birleştirici özelliktekihüviyetedönmelerineişareteder.

***

Page 18: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

(“Allah”lafzınınİkiLâm’ı:)

Elif’ten sonra gelen iki Lâm’dan birisi, “bi-yedihi (elindedir)” anlamına gelir. Bu, “Her şeyinmelekûtüO’nunelindedir”[22]âyetindeki“melekût”tür.İkinciLâmise,“lehu(O’naait)”demektir.Buise,“birvekahharAllah’a[23]ait”mülktür.

Buna göre ilk Lâm, varlık tecellisiyle ve görülür şehadet âleminden ve mülk nizamından öncemüşâhede edilen mertebede cömertlik tecellisi ile bitişen melekût hakîkatlerinin Levha’sına işâretetmektedir; onlar, cisimlerle, nefislerle ve tecelli ile kendilerine ulaşan feyzin varlığını kabuldeortaktırlar. Hepsi bu feyzin varlığını, bir vasıta olmaksızın, birlik özelliğiyle ve mücmel kabulederler.Nitekim,Allahşöylebuyurmuştur:“Bizimemrimizbirgözaçıpkapatmalıkkadardır.”[24]

Ardından, tecellîler bu melekûtî hakîkatlerden onların içermiş oldukları imkân âlemininmertebelerine ve a’yânın taayyünderecelerine yayılırlar; onları nakıslık kirlerinden temizlerler vekendilerinesirâyetettiktensonragerçekmutlaklıklarınaulaştırırlar.

***

“Allah” lafzındaki ikinci Lâm ise, el-Melik, el-Azîz, el-Cebbâr ’ın mülk âleminde tecellîlerininzuhûr ettiği tecellîgâhlara; melekût ve melekûtün melekûtünün hakîkatlerindeki sırların ve el-Melik’inkudretininmücmelliklerinintafsilleşmesineişâretetmektedir.

MülkLâm’ınınmelekûtLâm’ıylabirleştirilmesiise,kâbilinkabuledilenşeyinbâtınında,şehâdetingayb’te bulunmasına işâret eder.Çünkü zuhûr eden şey, önceki bir bâtınlıktan zuhûr eder; bununlaberaberbuitibar,biraçıdantersdöner.

Şöyle ki:Mülk,melekût ve gaybın taşıyıcısı; şehâdette ise, taşınandır.Melekût Lâm’ı, bu açıdanMülkLâm’ındamündemiçtir.Binaenaleyh,budurumbelirtilenmeseleyezararvermez,çünküdahaöncedebelirtildiğigibiiş,devrîdir.

***

Bu bağlamda, ele alınması gereken bir mesele de, bilginlerin bu ismin alem olup olmadığı vekökenihakkındakigörüşayrılıklarıdır.Bu,zevkehlininmeşrebinindışındakalanbirmeseleolsada,onakısmentemasedeceğiz.

Bilinmelidirki:

Ehl-iHakvekeşifsahiplerininbüyükkısmınıngörüşüşudur:“Allah”ismi,MüteâlZâtiçin“alem”birisimdirveAllahTeâlâ,onubütünisimvesıfatlarlanitelenmişZât’ınyerinekoymuş;diğerbütüngüzel isimleri de ona izâfe ve hamletmiştir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “En güzelisimlerAllah’ındır.”[25]

Allah,buismigaybhüviyetinehamletmişveonuisimlendirileninyerinekoyup,şöylebuyurmuştur:“OAllah ki, O’ndan başka ilâh yoktur.” Bu âyet, var olması imkânsız bir şeyi nefy ederken, yokolmasıimkânsızbirşeyideispataişâretetmektedir.

Page 19: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

***

Mutezile, Eşarîler ve onların görüşünü benimseyen dil bilginleri, “Allah” isminin “alem”olabileceğifikrinireddetmişveşunuilerisürmüşlerdir:“Alem”isminvadedilmesi,Zât’ınhakîkatinibilmeyebağlıdır.Hakkınzâtıise,yaratıklarıncabilinmemektedir.Bunagöre,alembirisminHakiçinvad’edilmesi,imkânsızdır.

Bu iddiaya şöyle cevap verilmiştir: Hakkın zâtı yaratıklar tarafından biliniyor değil ise, onların“alem” bir isim vad etmeleri söz konusu olamaz. Buna karşın, Hakkın zâtının kendisi tarafındanbilindiğindebirkuşkuyoktur.Bunedenle,peygamberlerininvekâmilvelilerinindilleriylebu ismikullarınaöğretmekiçinHakkınkendisiiçin“alem”birisimvad’etmesiimkânsızdeğildir.

***

Buismin“alem”olabileceğinikabuletmeyenkimseler,onuntüremişbir isimolduğufikrini ilerisürmüşlerdir.[26]

Bazıbilginler,buismin“el-Veleh”kelimesindentüremişolduğunuilerisürmüşlerdir.“Veleh”,aşırısevgi demektir. Kelimenin aslı, vilâhe’dir; “Vav” hemze’ye dönüşmüş, ardından mârifelik Lâm’ıeklenmişvebuLâm tazîmvehürmetniyetiyle asılLâm ilebirleştirilmiştir.Böylecekelime,Allahşeklindeokunmuştur.

Bunun anlamı, şudur:Allah Teâlâ, kendisini bilen âriflerin yöneldiği ve alimlerin cemâline aşıkolduğu gerçek sevilendir. Binaenaleyh hepsinin O’na karşı sevgisi ziyadelenmiş, şevk ve arzularıgüçlenmiştir.AllahTeâlâ,şöylebuyurmuştur:“İmanedenlerise,ençokAllah’ıseverler.”[27]

Başkabirgörüşegöreise,bukelime,birşeydenkorkup,sığınıldığındasöylenen“eliheileyhi(onasığındı) kelimesinden türemiştir. ÇünküAllah, korkan herkesin korku kaynağı, sığınacak herkesinbarınağıdır. Allah, himaye isteyen muhtaçları himaye eden; kendisine sığınan korkan ve kaçankimselereise,destekçivekoruyucudur.

Bu ismin başka bir kökü ise, bir yere ikamet edildiğinde kullanılan “elihtü bi’l-mekân (mekânayerleştim) deyişinden gelir. Bu ifade, Müteâl Zât’ın gerektirdiği üzere Varlık nûrlarını Rablıkmertebesindenmerbubların hakîkatlerine yayılmasına bağlı olan süreklilik, zâtın bekâsı, ikamet vesebattankinâyeolaraksöylenir.Buyayılma,Hakkınkeremvecömertliğiningereğidir.

Kelimenin ilâhetten türemişolduğuda ileri sürülmüştür.Bununanlamı, ibâdetdemektir.Hak,hermekânda gerçekte ibâdet edilen, her zamanda secde edilendir. Çünkü, diye adına secde edilen hermakûlvemahsûsşeydegerçektesecdeHakkayapılmıştır;ibâdetveyasecdeedenkimseninbunubilipbilmemesiveyabunumaksatedinipedinmemesidurumudeğiştirmez.

ÇünküAllahTeâlâ,kendisindenbaşkasınaibâdetedilmemesinehükmetmişvebunuemretmiştir.[28]

“Allah” kelimesinin ilâhiyet kelimesinden türemiş olduğu ileri sürülmüştür. Bunun anlamı,yaratmayaveicâdamuktedirolmakdemektir.Allah,yaratılmışlarıyaratmayavemevcutlarımakûlvemahsûsgibimümkünlerinmertebelerinin sonsuz türleri ve cinsleri olarakvar etmeyekâdirdir.Busonsuzluğunnedeni,Hakkınşe’nlerininvetecellîlerininsonsuzvena-mütenâhîolmasıdır.

Page 20: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bu kelimenin Lahe/yeluhu kelimesinden türemiş olduğu da ileri sürülmüştür. Bunun anlamı,perdelenmek demektir. Binaenaleyh Allah Teâlâ, kibriyâsının örtüsüyle ve azâmetinin kemâliylebeşerîakıllardanveidrâkaraçlarındanveilimaçısındankuşatılmadanperdelenmiştir.“GözlerO’nuidrâkedemezler,O,onlarıidrâkeder.O,latîfvehabirdir.”[29]

Kelimenin, lahe/yelihukelimesinden türemişolduğuda ileri sürülmüştür.Bununanlamı,yükseldidemektirki,gerçekyüksekliğinbizzâtHakkaaitolduğuna,yüksekliğiverenolduğu içinmekânvemekânet yüksekliğiyle sınırlanmaktan mutlaklığına işâret etmektedir. Binaenaleyh O, yükseklik veyüksek olandır; yükseklik ve bütün yaratıklarına karşı üstünlük, bizzât vemertebe olarak, Allah’aaittir.

Başka bir görüşe göre ise, deve yavrusunun annesine düşkünlüğünü ifâde etmek için kullanılan“velihe el-fasîlu” kelimesinden türetilmiştir. Anlamı, kulların bütün sıkıntılarında ve dileklerindeAllah’ayalvarırkenisteklivetutkuluolmalarıdemektir.

Başka bir görüşe göre ise, bu ismin aslı Hakkın gaybı ve mutlak hüviyetine işaret eden “He”harfidir.Bununardındanbuharfeiyelik“Lâm”’ıeklenmiştir.BuLâm,Hakkın“el-Mâlik”olduğunaişâret eder. Her şey, Hakkın mülküdür: “Göklerde ve yerde ve bu ikisinin arasında olan her şeyAllah’ındır.”[30]Bununardından ise,bukelimeyeortağıbulunması ihtimalinigidermek için“Elif”ve “Lâm”’ ilave edilmiştir.Bu,Hakkınyegâne azâmetvekibriya sahibi, bununyanı sıra kudret vegücüyleazîzolduğunaişâreteder.

Hak, saltanatındavehükmündehiçbirkimseyedanışmadığıgibi,mülkünde işlerini icraetmekvehükümlerinigerçekleştirmekiçinkimsenindesteğinedemuhtaçdeğildir.

Başka bir görüşe göre ise “Allah” kelimesi, hayrete düşmek anlamındaki “elihe-ye’lehu”kelimesindentüretilmiştir.Bu,akılsahiplerininakıllarınınAllah’ıncelâlininderyasınındalgalarındavebüyüklüğününnûrlarınınparıltılarıaltındaşaşıpkalmalarınaişâreteder.

Kelimeninbuanlamı,kökenile ilgili ilerisürülmüşbütünyorumlardairesininmerkezidir,çünkübuyorumismi,hayret,ibâdetveyükseklikgibihalleresahipkılmaktadır.Buise,tenzîhtirveHakkınyaratıklarına benzemekten yüce olmasıdır. Tenzîh, hayrete neden olur, çünkü tenzîhin nihâyeti,nispetlerivarkılmaktır;nispetlerise,mazhârlarınvarlığınınbağlıolduğusıfatlarıdır.

***

Birinsan,sözkonusubunispetlerinHakkınzâtıüzerinezait,varlığamensupşeylerolduklarınıilerisürebilir.Halbuki,ZâtiçinkendidışındabirkemâlinsözkonusuolmadığıdahaönceaçıklanmıştıveböylebirgörüşkabuledilmişolsaHakkınzâtıda,bunispetlerzuhûretmezdenönceeksik,varolanzaitşeylerilekâmilolurdu.

Şöyle bir iddia ileri sürülebilir:BunispetlerO, değillerdir ve herhangi bir varlıkları da yoktur;bunlarsadecenispetlerdir,nispetlerise,yokhükmündekişeylerdir.

Budurumdaise,yokluğunvarlıktabireseriolduğukabuledilmişolur.

BunispetlerinneO,venedeO’ndanfarklıolduklarıilerisürülebilir.Buifadeise,ruhsuzbirkelâmvesöyleyenininaklınıneksikliğinedelâletedenanlamsızbirgörüştür.

Page 21: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Şâyet,araştırmacısusup,herhangibirgörüşilerisürmese,nazarîkuvvetiişlevsizbırakmışolurdu.Binaenaleyh akıl bu gibi sırlardan bir ismin sırrına ulaşmaktan aciz kalmış ise, bu konuda şeriatabaşvurmaktan başka bir yol kalmazdı, halbuki şeriâtın hükümleri, sadece akılla kabul edilebilir,çünkü o, asıldır; kuşkusuz ki, bu yaklaşımda asıl mesabesindeki akıl aciz kalmıştır, bu durumdaaraştırmacı,ferivefer ’insâbitliğinihiçbilemez.

Bunagöreinsan,aklîdüşüncegücündenvazgeçip,Şari’ingörüşünükendisindenuzaklaştıramadığızorunlubirnedendendolayı“iman”ederekkabulederse,budurumdanazarîdelillerinçelişip, teviledilmesi gereken bir takım şeyleri Hakka nispet etmek konusunda da Şari’in görüşünü dinlemesigerekir. Şâyet insan bu gibi şeyleri tevil edip, düşüncesine havale ederse, bu durumda o, aklınadönmüş veHakkın varlığını kendi varlığına dayandırmış olur. Halbuki şu sâbittir ki: Allah Teâlâ,kıyasileidrâkedilemez.

İştebu, tenzîhyapanın tenzîhininnihâyetidir.Kuşkusuzkibu tenzîh,sahibinihayreteulaştırmıştır.Böyleliklehayret,aklîveşerîdüşünceninkendisindebittiğibir“merkez”halinegelmiştir.

***

İbâdet de böyledir, ibâdet insanın sorumlu olduğu şeydir. Teklif, sorumlu olduğu ve emredilenfiilleriyapmayadanefsiniyasaklananşeyleriişlemektenalıkoymagücünesahipkimseyeyapılabilir.

Allah Teâlâ’nın şu âyetinde, fiiller yaratılandan nefy edilmişlerdir: “Sizi ve amellerinizi yaratanAllah’tır.”[31]Birşey,kendisinisorumlututmaz.

Bilindiği gibi, Hak Teâlâ, kullarına hitap etmiş, bu vesileyle onlara emirler vermiş ve yasaklarkoymuştur.Hiçkuşkusuzki,hitabıkabuledecekbirmahalbulunmalıdır,böylelikleHak, fiilleribuaçıdanmahlûkiçinispatetmiştir.Hakkınfiillerikuliçinispatetmesi,onunkâbiliyetiningerektirdiğiaçıdandır.

BöylelikleHak,biraçıdanispatetmişvebiraçıdandanefyetmiştir.Hiçkuşkusuzkinefiyveispat,birbirlerininzıddıdır,bununneticesindebuda,tenzîhgibi,insanıhayretedüşürür.

BinaenaleyhAllah’ıbilenlerinilimlerinindereceleri,hayretmerkezininetrafındadöner.Bunedenlede,bazıâriflerşöylesöyleyipdururlardı:Eyhayret!Eydehşet!Eykorku!

***

Bilinmelidirki:

Buisminözelliğiveyüceliğişudur:AllahTeâlâ,buismiHakkınzâtındanbaşkasınınismiolmaktankorumuştur. Bunun nedeni, bu ismin Zât-ı ahadiyete kâmil anlamda delâlet etmesidir. Gerçi bütünilâhîisimlerinHakkınzâtınabirdelâletivardır.Fakat“Allah”isminindışındakiherilâhîisim,Zât’adelâletetmesininyanısıra,selbveyaispatgibibaşkabiranlamadadelâleteder.Bunedenlede,diğerisimlerdebuisimgibi,Zât’adelâletetmegücüolmamıştır.

Çünkü “Zât” mefhumu üzerinde zait isimlerin delalet ettikleri şeyler, çeşit çeşittir: Bunların birkısmı,kendilerindenzâtî-sübûtîsıfatlarına’yânınınanlaşıldığı isimlerdir.Bunlaraörnekolarak,el-Hay,el-Alim,el-Mürid,el-Kâdirgibiisimleriverebiliriz.

Page 22: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Birkısmıise,nispetveizâfetanlamıtaşıyanisimlerdir.Bunlaraörnekolarak,el-Evvel,el-Âhir,ez-Zâhir, el-Bâtın gibi isimleri verebiliriz.Bir kısmı ise, fiilleri gerektiren isimlerdir. Bunlara örnekolarak,el-Halık,er-Rezzâk,el-Muhyî,el-Mümîtgibiisimleriverebiliriz.

İlâhî isimler arasında bütün ilâhî isimlerin yerini alabilecek yegane isim, “Allah” ismidir.Binaenaleyhherhangibirinsan“EyAllah!”dediğivakit,şâyetehl-ikeşfise,bunusöylerken“basîret”üzerindebulunur;ehl-ikeşfdeğilise,budurumda“EyAllah”diyenidaettiğindebukişininmuradınahangiisminmahsusolduğunabakınız;çünkübuisim,bütünisimlerinmertebesidir.

Binaenaleyh,Allah’ı bilen kimse, her şeyi bilmiştir. Eşyadan birisinin bilgisindenmahrumkalankişi,gerçekteAllah’ıdabilmiyordur.ÇünküisimlerdenbirisininhükmününAllah’ıbilmededelâleti,hepsininhükmügibidir.

HidâyeteulaştıransadeceAllah’tır.

***

Page 23: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

er-Rahmân,er-RahîmEr-Rahmân, hikmetin gerektirdiği tarzda a’yânın kâbiliyetlerine göre varlığı ve kemâli her şeye

yayandemektir.

Er-Rahîm ise, kendisine vâcip kıldığı şekilde, özel mânevî kemâli kullarından itaat ve ibâdetedenlere verendir. Nitekim sahih bir duada şöyle denilmiştir: “Ey dünyanın Rahmânı, ey âhiretinRahîm’i!”

Binaenaleyher-Rahmânmuhtaçolanlara,er-Rahîmise,iftiharehlineözgüdür.

***

Bilinmelidirki:

Er-Rahmân, mübalağa kalıbındaki bir isim ile isimlendirilmiştir, bunun nedeni eserlerininumûmîliği,bueserlerinsirâyetininyaygınlığıvetasarruflarınınalanınıngenişliğidir.

Allah’ın rahmeti, iki kısma ayrılmıştır: Bunlardan birisi, vâcip rahmet ve diğeri ise, imtinânîrahmettir.Bunagöre, imtinân rahmeti, er-Rahmânmertebesindenbir feyizdir, bu rahmet ile, zuhûredenşeylerzuhûretmiştir;yaratıklarınkorunmasıvebulunduklarıhalüzererızıklarıdaburahmetebağlıdır.Ayrıca,burahmetsayesindeşakilerinvaracaklarıyerdeâhiretterahmetolacaktır.

Hakkın Rahmânlığının umûmîliği ve rahîmliğinin şümulünün neticesi, Nefes-i Rahmânî’nin varolanların mertebelerinin şahıslarının zâtlarında ve taayyün etmiş mümkünlerin fertlerine sirâyetetmesidir.Bubağlamda,zuhûredenşeylerde,genelanlamdasûretiitibariylerahmetleçelişengazap,elemgibişeylerzuhûrederse,bu,keşifvetahkîkbilgisiylevarlıkcihetindenrahmetintakendisidir.

Çünkü gazâbı yaratıp, onu yokluktan varlığa çıkartmasıHakkın gazâba rahmetinden kaynaklanır.Bununyanısıra,Hakkınkendisigibiönceveyadahasonragazapetmediğibirmertebedegazâbıizaleetmesi de Hakkın kullarına rahmetinden kaynaklanır. Nitekim bir rivâyette böyle olduğuzikredilmiştir.Aynışekilde,gazâbınyaratılmasıda,gazâbarahmettenkaynaklanır.

Böylelikle,herşeyiiçerdiğiiçin,herşeyikapsayanimtinânîrahmetinsaltanatıumûmîolmuştur.Burahmet,er-Rahmânismininsaltanatınınmahallidir.

***

BurahmetinumûmîliğininneticesiolarakHakkınşakilereyönelikihsanıdaartmıştır.Hernekadaronların varış yerleri “şakilik” diyarı olsa bile, rahmetin her şeye yayılmasının eserlerininkendilerindehallerineyaraşır tarzdasâbitleşmişolmasınedeniyle,onlardaazabtan tatalacaklardır.Çünkü ihsanın zuhûru, sadece asilerde ve suçlularda büyük olabilir; bu noktada muhsinler bahsindışındadırlar.

Rahmetin bu umûmîliği nedeniyle Hak, günahkar olmalarına rağmen, bütün kullarını kendisineizâfe etmiştir. Bu bağlamda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur. “De ki: Ey kendilerine zulmedenkullarım!Allah’ınrahmetindenümitkesmeyiniz.”[32]

Page 24: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Böylelikle Allah, kullarının rahmetinden ümit kesmelerini yasaklamıştır, hatta İblis bile, Hakkınlütfundanolanrahmetinetamahetmiştir;şâyetHakkınrahmetindenümitkesmişolsaidi,hiçkuşkusuzbu, daha büyük bir günah olurdu. Bununla birlikte İblis’in varacağı yer ateştir ve kendisine tabiolanların günahlarını taşıyacaktır. Buna göre taşınan şey, belirli bir sürede kesilir, çünkü o, bircezadır,cezaise,amellereuygunolur.Şuhaldecezadakesilecektir,Allah’ınfazlınınise,kesilmesisözkonusudeğildir,çünküo,karşılıkveamellereuygunolupolmamanındışındakalır.

İmtinânrahmeti,herşeyikuşatmıştır;burahmet,birmahalleveyabaşkalarınadeğildesadecebirdiyaramahsusdeğildir,aksineo,dünyaveâhirettevarlıkdiyarıdır.

Vâciplikrahmetiise,na’tveözellikleriyleözelbirkonuyasahiptir,ondarahîmlikeserleritezâhürederki,bunlar,onuntecellîlerininvesaltanatınıntecellîgâhlarıdır.

Bu rahmet de, türün cinse dahil olması gibi, imtinânî rahmete dahildir. Bu nedenle Hak onu şuifadesiylekayıtaltınaalmıştır:“Benorahmetitövbeedenlere,zekâtverenlereyazacağım.”[33]

Bu bağlamda Allah, onlara rahmet edeceğini ve amelleri karşılığında kendilerine mükafatvereceğinibildirmiştir;onlaraulaşanrahmet,kendilerindenHakkaulaşantakvaölçüsündedir.

İştebu,uygunkarşılıktır.

***

Page 25: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Melikel-Melik,ibâdetedenlerinkalplerinesahipolup,onlarıegemenliğialtınaalan;âriflerinkalplerine

sahipolanveonlarıyakankimsedir.

El-Melik,göklerinveyerinmülkvemelekûtününnispetedildiğikimsedir.Mülk,ez-Zâhirismine;melekûtise,el-Bâtınisminemahsustur.

Ez-Zâhirveel-Bâtınisimleri,el-Melikismininikiveziridir.

Bunagöre,tasarrufununşehâdetâleminenüfuzetmesiitibariyleHakMelikü’l-mülk;gaybâleminenüfuz etmesi itibariyle de, Mâlikü’l-melekût’tür. Çünkü O, din gününün mâlikidir. Din günü, herneredeolursaolsun,cezanınolduğuyerdir;cezaise,amelinbâtınıdır.

MutlakanlamdatasarrufsahibiolmasıitibariyledeHak,el-Melik’tir.Nitekimsahihbirduadaşöyledenilmiştir:“EyherşeyinRabbiveMelikiolan!”Böylelikleikisıfat,Hakkaaitrütbeninvarlığındanyansımış, halk mertebesinin kâbiliyetlerinin aynasına sirâyet etmiştir. Bu iki sıfâtın eserleri vehükümlerininneticeleri,mutabaatyoluylaveemirlereuymaklazuhûretmişlerdir.

Binaenaleyh, emirlerin tasarruflarının zâhir ve bâtınını kapsadığı kimse, mümindir; tasarrufunsadece zâhirinde gözüktüğü kimse, “münafık” diye isimlendirilir; tasarrufu sadece bâtınıyla kabuledenkimseninise,“günahkar”olduğusöylenmiştir.

***

Allah,buikisıfatıidrâketmesiiçin,insandaikigözyaratmıştır.Bunlardanbirisibaşgözü,diğeriise,kalbgözüdür.

Hak,kendisineise,çoğullafzıylaçokluğadelâleteden“gözler”izâfeetmiştir.Budurum,el-Basîrisminin hükümlerinin kevnin varlıklarının bütün cüzlerine sirâyetine işâret eder. Böylelikle,varlıkların tasarruflarınınHak ile kaim oluşu ve rükn-i şedid’e bağlı oluşları ortaya çıkar; rükn-işedid[34],gerçektasarrufsahibidir.

***

Page 26: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Kuddûsel-Kuddûs, nitelendiği her şeyden temiz ve nezih olan demektir. O, Ebrâr ’ın nefislerini günah

kirlerinden temizlemiştir, kötüleri ise, alınlarından ve ayaklarından yakalamıştır. Her ikisi de,meseleyigereğigibidüşünenveanlayankimseiçin,Hakkınkutsiyetvenezihliğininneticeleridir.

***

Bilinmelidirki:

Tahâret ve nezihlik, iki mertebe arasında gidip gelir: Bunlar mutlaklık ve takyit mertebeleridir.Bunlar,hervarlıktahükümsahibidirveonlarınmazhârlarındazuhûrederler.Müşâhedeehli,keşiftekiderecelerine göre, bunların eserlerini görürler. Çünkü Ehlullah’tan bazıları, Hakkın hüviyetinimümkünlerinmazhârlarında görürler, böylelikle onlar, Hakkın varlığı vemümkünlerin a’yânındazuhûruyla, mümkünlere ait mukaddesliği müşâhede ederler; ayrıca, mümkünlerin Hak sayesindekendilerine mahsus ve onlara nispet edilen imkân ihtimallerinden, hadislik başkalaşmalarından,sınırlılıkkaranlıklarındanmünezzehliğinigörürler.

Onlar, işi kendisini kabul eden pek çok a’yânda her bir ayn üzerine tecelli edişiyle bir olarakgörürler.Onlarınvücûdîayn’larıbaşkalaşmaz,sadecebirkısmıbaşkabirkısımiçinzuhûreder,bunakarşın diğerlerinden gizlenirler. A’yânın birbirleri için zuhûr etmesi veya birbirlerindengizlenmeleri,kendikâbiliyetveözelliklerinegöredeğişir.

Buna göre her ayn, tecellîlerin şe’nlerini kabul etme ve özellikte başka bir ayn’ın özelliğindenfarklıdır.

***

Ehl-i keşf’ten bazıları ise, Hakkı mazhârın aynı olarak görürler. Onlar, mümkünlerin a’yânınınhükümlerini de, Hakkın varlık aynasında zuhûr etmiş görürler; böylelikle bu müşâhededemümkünlerin hükümlerinin Hakkın zâtında başkalaşmasından mukaddeslik Hakkın zâtına döner.Bunun neticesinde Hak, bu hükümlerin değişmesiyle zâtında herhangi bir değişiklik olmaktanmünezzehvemukaddesolarakmüşâhedeedilir.

Buna örnek olarak, farklı renklerdeki camlara aksettiğinde güneş ışığının herhangi bir renkalmamasınıverebiliriz,halbukihis,onurenklenmişgörür.

Aynışekilde,meleğinbazeninsansûretindevebazendeufuklarıkaplayanbirtarzdagörülmesideböyledir. Bunun nedeni, idrâk edenin haline göre, meleğin sûretlerinin değişmesi veya onunsûretlerdeçeşitlenmesidir;halbukimelek,meleklikhalinde,başkalaşmaktanmünezzehtir.

***

Page 27: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

es-SelâmHakkınbuisimleisimlendirilmesininnedeni,yaratıklarındansevmediğibirtakımşeylerikendisine

nispetetmelerindensâlimolmasıdır.

Bununbiranlamıda,Hakkınyaratıklarınaselâmetvermesidir.

Binaenaleyh oluş mertebelerinin a’yânından her birisinin bu ismin eserlerinden bir payı vardır;bununlabirlikte,onlarınbupaylardakiderecevetabakalarıbirbirindenfarklıdır.

Bütün yaratıklar arasında bu ismin kutsiyetine sadece nefsini şehvetlerden sâlim kılan, kalbinişüphelerdenarındırankimselerulaşabilir.Şuhaldeselâmet,HaktanHakkadır.

***

Ehl-iHakkınselâmeti,kuşkukirlerindenvegizliyadaaçıkşirkkaranlığındantemizlenmeleridir.

Bu ismin hakîkatleriyle vasıflanan kimsenin alâmeti, vakûr, ağırbaşlı, mütevazı, inatçılarınsıkıntılarınakarşısabırlıolmaktır.Onlar,gafilinsanlarlatartışmazlar,cahillerlemücadeleetmezler;onlar,Hakkınbuözelliğesahipinsanlarınitelediğigibiolurlar.

Hakşöylebuyurmuştur:“Onlaracahillerhitapettiklerivakit, ‘selâm’derler.”[35]Bu ifade,bazensözileolabileceğigibi,bazendehalileolabilir.

Bumakâm sahibi, “selâm” ifadesine bir şey eklemek isteseydi bile, buna gücü yetmezdi. BununnedeniirâdesininolmayışıveHakkınkendisinikorumasıdır,çünküHak,bukişininişitmesi,görmesivedebütünâzâlarıolmuştur.

ŞâyetHakonukendinefsinehavaleetmişolsaydı,hiçkuşkusuzki,odacahillerarasınakatılırdı.Çünküinsanınözelliklerindenbirisi,herhangibirinsanilebirkonudakonuşurken,buişinözelliğinikazanmasıdır.

Muhakkik-ârif,mertebelerin özellikleri kendisinde tahakkuk ettiği için, gafil veya cahilin intibakettiğiveya tasavvurettiğiveya inandığışeylerinçoğununvehimveyahayalürünüolduklarınıbilir.Bunlarınvarlıklarınıvarlıkmertebesindekoruyacakilmîmertebedekendilerinehakimbirmakâmlarıyoktur.

Binaenaleyhârif,budurumdakibirinsanınifadesiningerçeğinemuttaliolmakla,buifadeninbâkikalmayacağını ve yok olup gideceğini öğrenir. Çünkü o, bu kelâmın hakîkatinin olmadığını veyabulunduğu mertebenin dışında bir sûretinin bulunmadığını bilmektedir. Bunun neticesinde ise, bukelâmın varlığını koruyacak bir koruyucusunun olmadığını kesinlikle öğrenmiştir. Dolayısıyla bukelâm,sahibininsözününvarlıktangitmesininardındanvarlıktansilinipgidecektir.

Bunedenlesözkonusuârif,bugibibirinsanaselâmdemektenbaşkabirşeysöylemez.

Muhakkik ise, sübûtî, ruhânî ve vücûdî gibi bütün mertebelerde hakîkati bulunan bir şeyisöyleyebilir.Bunagöremuhakkik,birşeysöylediğivakit,ohakîkatleredelâletedendüzenliharfler

Page 28: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

ruhânîsûretlerolarakşekillenirler;bunlar,Allah’ıtesbihederler,kendilerinisöyleyeninsaltanatınınmahallindeseyrederler.

Hernezamandilegetirilenbuhakîkatlerfazlalaşırsa,ârifinaskerlerideartar.

***

Page 29: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Müminel-Mümin,kullarınıntasdikettiklerişeyeinananveahdiniyerinegetirdiklerindeonlaraemânveren

demektir.

Bukelime,emânkelimesindentüretilmiştir.BununAllahileilgilianlamı,O’nunkendinefsinedairtasdikidir. Bu da, Hakkın kendisinin sadık olduğunu, bunun yanı sıra kullarının doğruluklarını dabilmesidir.

Bu isminhükümlerininmahalli, ilâhîhaberlerdir.Bu ise,yapeygamberler lisanıyla işitilenvahiyyoluylaveyasüreklihuzûrvemurakabesayesindeAllahehliiçingerçekleşenilhamvekeşifyoluylaolabilir; söz konusu huzûr ve murakabenin yanı sıra onlar, bakışlarını haber konularına vekaynaklarına teksif ederler, herhangi birisinin -söyleyen kim olursa olsun- lisanı üzere gelen birvâridi ve bu vâridin varlık mertebelerindeki yerini bilirler, böylelikle her vâridi varlıktakimertebesineyerleştirip,onuaşmazlar.

***

Büyüklerdenbazıları,bumakâmdazorlanmışlarvebudurumonlarameşakkatligelmiştir.Çünküonlar, söyleyene bakmazlar, onların bakışları, daima bunu söyleten kimseye yönelmiştir ki, hiçkuşkusuzsöyletende,herşeyikonuşturanAllah’tır.[36]

Böyleliklebukimselerilhamveyakeşfi,ehlineulaştırmakiçinAllah’tanalmışolduklarıbiremânetdiye görürler. Bunun ardından bu kişilere, ilham ile neyin kast edildiğini ve mertebesinin neresiolduğu belirtilir; böylece, emâneti ehline ulaştıranlardan olmak için, onu kendi mertebesineyerleştirip,mahallineulaştırırlar.

Bu özelliğe sahip bir kimse, gelen vâridden bî-haberdir ve emniyet içinde onun taşıyıcısıdır veemânetçiücretinialır.

Buhakikatleriişitenperdelikimselerinpekçoğu,kastedilenanlamındışındabiranlamileonlarıalıp, ardından kendi mertebelerinden başka yerlere koyarlar; söz konusu mertebe ise, arada birmünasebetbulunmadığıiçin,hakikatlerikabuletmez.

Kuşkusuzki,dinleyenincehaletidolayısıyla,buhakikatlerilekastedilenmânâlararasındabirengelmeydana gelmiş, bunun neticesinde ise, onlardan emân özelliği kaybolmuştur. Böylece hakikatler,zayi olur ve zayi etmenin günahı nakıs dinleyiciye döndüğü gibi, emânın ücreti de kâmile döner;çünkümükâfat,zorunludur.

Binaenaleyh muhakkik, bu gibi mühim şeyleri dinlerken yorgunluğu artar. Perdeli-dinleyici,genelliklekendisinikonuşturanıvesöylediğişeyimüşâhedeetmektenbî-haberolduğuiçinrahatbirvaziyettedir;bunakarşınârif-dinleyici,yorgundur.

***

Ehl-i Hak’tan bazıları ise, dinlerken Hakkı vekîl edinirler, böylece Hak bilgisiyle o şeyi kendimertebesineyerleştirsindiye,dinlerkenkendisinegelecekherşeyindurumunuHakkahavaleederler.

Page 30: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bunedenlede,sözkonusuârifebunlarıişitmekpekkolaygelir.

Kâmildinleyiciise,emânetiedaettiğiiçin,emânsahibidir,binaenaleyho,mümindir;Allahdael-Mümin’dir:müminise,mümininaynasıdır.

***

Page 31: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Müheyminel-Müheymin,kendikatındavemülkündeolanherşeyikendisineaitveüzerindebulunduğuherşey

ilegören-adilkimsedemektir.

el-Müheymin,gizliyiveaçığıbilen;şükrüveşikâyetiişiten;zararvesıkıntıyıgiderendir.

Bumakâmıgörenkimse,kendihalinigözetir,vakitlerinimuhafazaeder,nefeslerinisayar.

***

Bilinmelidirki:

Haklar,Haklıkmertebesiilehalklıkmertebesiarasındagidergelir.Varlıkmertebelerindenherbirayn’ınbirhakkıvebirdegörevivardır.Herhaksahibinindekendihakkınabakan,buhakkıneksiklikveartışınıgözlemleyenbirisiolmasıgerekir.

Kuşkusuzki,Allah’ınkullarıüzerindebir takımhaklarıvardır,bunlar,yücekatınayaraşır tarzdatazîm, emrine uyma ve ibâdet gibi haklardır. Buna karşın kulların da, Hakkın kendi nefsine vâcipkıldığıkereminekarşılıkAllahüzerindebazıhaklarıvardır.

Bunagöre,Hakkınkullarıüzerindekihakkı,itaatlerdeemirlerineuymak,yasaklarındansakınmak;kullarınhakkıise,derecelerinmeydanagelmesidir.

BunoktadaHakkaaitolanlar,zâtî,bunakarşınkuliçinolanlarise,vad’îdir.

AllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“Sizinleâhityaptığımdabenimahdimiyerinegetiriniz.”[37]

***

Bubağlamda,kulunhaklarıkonusundagörüşbelirtenler,farklıdüşüncelerilerisürmüşlerdir:

Bazıları, bunların Hakkın ihsanından olduğunu belirtmişlerdir; bunun nedeni, Hakkın bir şeyiyapmakzorundakalmaktanmünezzeholmasınıngereğidir.

Bazıları, bu hakların kulun hakkı olduğunu ileri sürmüşlerdir, çünkü Allah Teâlâ, şöylebuyurmuştur: “Rabbiniz kendi üzerine rahmeti yazmıştır.”[38] Kuşkusuz ki Allah, kendisini en iyibilendirveO,kendisinidekullarına“şeriat”yaptığıhükümlerinaltınadahiletmiştir.

Bu bağlamdaAllah Teâlâ, haram hakkında şöyle buyurmuştur: “Kendime zulmü haram kıldım.”Mekruhlukhakkındaise:“..Kerihgörürüm.Okullarıiçinküfrerazıolmaz.”[39]Mubahlıkhakkındaşöyle buyurmuştur: “Dilerse sizi giderir.”[40] Mendupluk hakkında ise, şöyle buyurmuştur:“Yaptığınızherhangibirhayrı,inkaretmeyeceğiz.”

BinaenaleyhHak,işinkendisindenonlarayönelikolmasıiçin,kullarınaşeriatdiyegönderdiğiherhüküm ile kendisini nitelemiştir. Çünkü hüküm Rab ile merbub arasında gider gelir ve Rab’denmerbubunayansır.

Page 32: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Nitekim,Ehl-ikeşf’inbilgisindemeseleninböyleolduğusâbitolmuştur.

***

Bunagöreherikitarafındaşâhitliği,eldeedilenşeyinbiraçıdanlehte,biraçıdanaleyhteolmasıdır.Binaenaleyh her varlık, Yaratan’ın kemâli üzerinde bulunmakla bir şâhittir; Yaratan da, her şeyeyaratmaeylemiyleşâhittir.

Şu halde, meydana gelen şey, şâhidin aynıdır; bunun nedeni, akislerin birleşmesi ve hakîkat ileayaktadurmaktır.

***

Page 33: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Azîzel-Azîz, yenilemeyen ve aciz bırakılamayan galip demektir; ayrıca o, dengi bulunmayan künhü

bilinmeyen,daimaihtiyaçduyulan,kendisineulaşmanınpekzorolduğukimsedir.HattaO’nasadecekendisiyleulaşmakmümkündür.

BinaenaleyhHakkın izzetini ve sultanınımülahaza eden kimsenin gözünde yaratıklar küçülür vebaşkasınınegemenliğionunüzerindeişlemez.

AllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“İzzet,Allah’a,peygamberinevemüminlereaittir.”[41]Bunagöreizzet, Allah’a özü gereği, peygamberine Allah vasıtasıyla, müminlere ise, Allah ve peygamberisayesindeaittir.

Âyettemüminlerinzikredilmesindegenelliğinkokusubulunmaktadır.“BâtılaimânedenveAllah’ıinkar edenler...”[42] Bu âyette de, izzetin yaygınlığına işâret vardır. Çünkü men’, izzetinözelliklerinden birisidir. Buna göre, izzet sayesinde mümin kendisini küfre çağıran muhalifdavetçininetkisindenuzakkaldığıgibi,kafirdeizzetsayesindekendisiniimânâdavetedendavetçinintesirindenkurtulur.

Binaenaleyhizzet, irâdeyiengelleyenbirkaledir.İrâdeise,hevadır,çünküherhangibirşeyeuyankimsegerçektesadecehevanınhükmüileonauyar;şuvarki,“heva”,kuldangerçekleşmesişeriatagöreçirkinsayılanşeylerinismiolmuştur.

***

Sülûksahibininbumakâmaulaştığınınalâmetlerindenbirisi,başkasınınkendisindehiçbir şekildeetkinolmamasıdır.

Birisişöylediyebilir:“BenHak’tandahaizzetlideğilimki!Hak,kendisineduaedenlerindualarınakarşılıkvereceğini‘Banaduaedeninduasınaicâbetederim’[43]âyetiylebildirmiştir.”

Bilinmelidirki:

Hak,kullarınaduaetmeleriniemretmiştir.Birâyet-ikerimedeşöylebuyurmuştur:“Banaduaedinizki, size icâbet edeyim.”[44]HiçkuşkusuzAllah, kullarınakendilerine icâbet edeceğinedair irâdesinedeniyleduaetmeleriniemretmiştir,binaenaleyhHaktasadecekendiirâdesimüessirdir.

Her şeyin bu mertebeden payı ise, sadece vasıta olmaktan ibarettir; bu özellik ile her şey,yekdiğerindenfarklılaşır.Bunagöre,başkabirşeyinoşeyinaynısıolmasınıengelleyenfarklılaşma,oşeyinizzetdiyeisimlendirilenkorusudur.

***

Page 34: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Cebbârel-Cebbâr, kullarını ihtiyar ve zorunlulukta zorlayan kimse demektir, çünkü onlar, O’nun

egemenliğindebulunmaktadırlar.

Cebr, zorlamak anlamında olabileceği gibi, işleri ıslah etmek anlamında da olabilir; ya da cebr,azmetmekanlamındadaolabilir.

Binaenaleyhel-Cebbâr,eşyayıbirvasıtaolmaksızınıslaheden; ihtiyacıolmaksızınitaatiemredenkimsedir.

Herhangibirvehimonunkatınayükselemezvehiçbiridrâkzâtınınsırlarınamuttaliolamaz.

***

Bilinmelidirki:

Cebirikitürlüdür:doğrudanvedolaylıcebir.

Bunagöredoğrudancebir,bütünnefislerüzerinehükümranolanazâmetözelliğiylebezenmektir.

Bucebrinikiyönüvardır:Birisi,gaybhüviyetinevegerçekmutlaklığadönüktürkibu,azâmetdiyeisimlendirilir.Diğeriise,halkadönükvecihtirki,odaulûhetdiyeisimlendirilir.

Azâmet, hüviyet ile Ulûhiyet arasında bir berzâhtır. Ulûhiyet ise, azâmet ve yaratıklar arasındaberzâhtır.

BinaenaleyhUlûhiyet, ikinciceberûttabulunur.BunagöreUlûhiyet,zâtıylahalkamukabilolduğugibi,aynızamandazât’adamukabildir,bunedenlede,tecellîlerdebaşkalaşmaözelliğinesahiptir.

ŞuhaldeUlûhiyet,halk ileHakarasındabirberzâhtır.HerhangibirkimseninZâthakkındabilgisahibi olması, ancak Ulûhiyet’in ardından söz konusu olabilir; Zât da, Ulûhiyet vasıtasıylahükümrandır.

***

Dolaylı cebir ise, yaratıkların yaratıklardaki cebridir, bu, bazen övülen, bazen ise, zemmedilencebirdir.

Övülencebir,ihsancebridir.İhsanilebirşeyezorlanankimse,yatamahkardıryadautangaçtır.

Tamahkar, hakkı olmadığı halde kendiliğinden gelen ikrâmı gördüğünde, bu durum, onun dahatamahkarolmasınanedenolur.Böyleceihsan,ikrâmatambirkarşılıkolabilmesiiçintamahkarıihsansahibinekarşıolabildiğinceitaatkaryapar.Çünkünefislerinyaratılışözelliğiningereğiolarak,insanminnetisevmez.Binaenaleyhsözkonusuinsan,farkındaolmadığıbircebirdenetkilenmiştir.

Bubağlamdautangaçkişiyideşöyledeğerlendirebiliriz:Hayasıbukişiyi,kendisindenistediğişeyiyerine getirme ve onu kâbul etmede ihsan sahibine itirazdan alı koyar. Bu da, minnetin ortadan

Page 35: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

kalkmasıiçin,ihsanınkarşılığıdırki,budanefislerinözelliklerindenbirisidir.

***

Kötülenencebirise,baskınveegemenolmakyoluylameydanagelencebirdir.Bununsahibi,ehliyetvehaksahibiolmayışınedeniyle,Allahkatındacezayamaruzkalır.

Zorlanankişiböylebircebrigörünürdekabuletmişolsabile,bununnedeniokişininzayıflığıvekarşıkoymayagücününolmayışıdır.Çünküinsan,böylebirzorlamayıhiçbirzamangönlüylekabuletmez,şuhaldebucebrinsadecevesadecegörünürdebirtesiriolabilir.

İhsansahibinincebriise,bundanfarklıdır.Çünküihsansahibinincebrininhemdıştavehemdeiçtetesirivardır.Binaenaleyh,buyolubenimseyenleriçinihsansahibinincebrindendahabüyükbircebiryoktur.Halbuki“onlardapekazdırlar.”[45]

***

Page 36: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Mütekebbirel-Mütekebbir, büyüklük anlamındaki kibriya kelimesinden gelmektedir. el-Mütekebbir, sırrını

ifşaya kimsenin kâdir olamadığı ya da kimseninmülküne karşı onu zorlayamadığı veya kimseninkendisineihsandabulunamadığıkimsedemektir.

ÇünküO,ihsanıelindetutandırvebağışlamakdaO’namahsustur.

***

Bilinmelidirki:

Allah Teâlâ, genellikle yaratıkların özellikleri olan bazı vasıflarla kendisini nitelemiştir. Bunaörnekolarak,şukutsîhadisiverebiliriz:“Acıktım,benidoyurmadın;susadımbeni içirmedin;hastaoldum,beniziyaretetmedin.”

Bunun üzerine perdeli insanlar Hakkın bu özelliklere sahip olduğunu zannetmiş, Hak da, bu vebenzeriisimlendirmeleriniçeriklerindenyücevemüstağniolduğunubildirmiştir.

Şâyet Allah, bu gibi bir özellik ilemecâzî olarak kendisini isimlendirse veya bununla kendisininitelese,bununnedeni,sadeceehlininbilebildiğibirtakımsırlardır.

Kibriya,Hakiçinzâtîbirözelliktir:O,câhilvezalimlerinsöylediklerişeylerdenpekyücedir.

***

Buismineserlerininkulunbâtınındayerleşmişolduğununbiralâmetişudur:Kulbuisminhükmüaltında bulunduğu sürece, sıfat kendisine hakim olduğu için, hiçbir zaman Hakka karşı itaatsizlikyapmaz.Binaenaleyh,kuldanHakkakarşıherhangibirmuhalefetfiilisadırolursa,budurum,hükümsahibiningücününbulunmadığınadelâleteder.

Şu halde el-Mütekebbir olan Hakkın tecellîlerinin hükümleri, sadece itaatkar ve Hakka uyankimselerdetezâhüredebilir.

***

Bazıinsanları,müşâhedeettiğiHakkınafvemağfiretsıfatlarıyadaümitsizliğinyasaklanması[46]gibi haberler Hakka muhalefete sevk etmiş olabilir; bu kişilerde Kibriya’nın ve el-Mütekebbir ’insıfatınınkokusubulunmaz.

Çünkü,tahkiksahibibumertebedebelirlibirkorkuduygusunasahiptir;onunHakkınbüyüklüğünedairbilgisivemârifetiarttığısürece,korkusudaartar.Kişinin işlemesi takdiredilmişyasaklanmışbir fiilingerçekleşmesi,kesinleşmişkaderhükmü,gafletinegemenliğivedeakıl ile imânnûrununkişiyi terk etmesiyle birleştiğinde, kişi, kalbinde bir korku duyarak günahı işler; yasaklanmış fiiliişlerkenimânveakılnûrununinsanıterkettiğibirrivâyettebelirtilmiştir.

Bu kişinin günah işlerken kalbinin korku duymasının nedeni ise, amelin kendinde bulunan biremânetolmasınedeniyle,fiilinHakkadöneceğinibilmesidir.Binaenaleyhamel,bulunduğumahalde

Page 37: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Hakkınkatınayaraşmayanbirözellikileboyanmıştırki,buda,çirkinliğinameleilişmesidir.

Şâyet insan, fiilinyaratılışınınhakîkatinebakarsa,şunuöğrenir:Fiil,kendisineOl/Kündeninceyekadarvarolamaz.Bununüzerinedeinsanıkorkukaplar.Çünküinsanbufiilikendisinenispetederse,şirkkoşmuş;Hakkanispetederse,budurumdadaHakkakarşıedepsizlikyapmışolur.

***

İşte bu, el-Mütekebir olan Hakkın büyüklüğünün tahkik sahibinin nefsindeki hükümlerindenbirisidir.

Bunedenledetahkiksahibibazıkimseler,şöyledemişlerdir:“Allah’aisyanedenkimseO’nutekbiretmemiştir;O’naisyanetmeyenise,O’nutanımamıştır.”

***

Page 38: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-HalıkHalk,ibda’,yaratma,yokluktanvarlığagetirmekdemektir.el-Halık,kudretiylevarlıklarıizhâreden

ve irâdesiyle de onların bir kısmını diğerlerinden önce var eden demektir. Allah Teâlâ şöylebuyurmuştur:“Dikkatediniz:YaratmaveemirO’naaittir.”

***

Yaratmaikikısımdır:Birincisi,takdir,diğeriise,“icat”yaratması;emirise,ceberûttur:“Aralarındabirberzâhvardır,karışmazlar.”[47]

Takdir yaratması, rabbanî bir emirdir; bu emir, bir öncelik ve sonralık söz konusu olmaksızınvarlığı tek olandır, nitekimHakTeâlâ şöyle bildirmiştir: “Bizim emrimiz göz açıp kapatmalık birandagerçekleşir.”

BinaenaleyhHakkınKün/Olkavli,bumertebedeyaratılıştavarolanşeyinkabulününtakendisidir,ardındanise,varlıktazamansalbirsıralanmameydanagelir.

***

Bu mertebenin hakîkatlerinin sirâyet etmesinin bir neticesi de, hayal kuvvetinin a’yân aynasınayansımasıdır.Çünkübukuvvetinvarlıkmertebelerindevücûb,imkânveimkânsızlıkgibitasarruflarısözkonusudur,çünkühayalkuvveti,bumertebedevarlığıimkânsızolanşeyi,varlığızorunluolanakatmıştır.

Yoklukhallerinde sâbit a’yân,hayalkuvvetindevarolan şeyinKün/Ol sözündenyaratılması gibi“mevcut”mesabesindedir.Binaenaleyh,hayalkuvvetindehiçbirşeyimkânsızdeğildir.

Hayal kuvvetinin yaratılan şey hakkında verdiği hüküm, bizzat kendisine döner; bunun nedeni,hükmekonuolanşeyinbizzathayalkuvvetininkendisiolmasıdır.

***

Ehl-ikeşf,bumeseleyimüşâhedeederkenfarklıderecelerdebulunurlar:

Bir kısmı, varlık ile nitelenmiş idrâk edilen şeyin yokluk halinden varlık haline dönüşmesinigörürler.

Birkısmıise,varlığıdilegetirir,hattavarlığailişir;bu,görülensûretlerinaynayayansımasıgibizuhûr ilişmesidir.A’yân ise, ademlik halinde, sâbit oldukları gibidir. Böylelikle, a’yân birbirleriniHakkınvarlıkaynasındagörürler.

Bazıları ise, şunu ileri sürmüşlerdir: A’yân-ı sâbite, tertipleri üzere, bulundukları madûmlukhalindedirler, fakatHakkınVarlığı,onlardazuhûreder.Bunlar,Hakkın tecellîgâhlarıveâyetlerininmazhârlarıdır.Böylelikle bunların bir kısmı,Hakkın zuhûru esnasında diğerlerini görürler.Bununneticesindeise,a’yânınvarlıkkazandıklarıvehmedilir,halbuki,sadeceHakzuhûretmiştir.

Herikikeşfi,sadecekâmilbirleştirebilir.

Page 39: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

***

Page 40: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-BâriBirgörüşegöre,el-Halıkvarlıklarınmenşei;el-Bâriise,onlarıtedbîredendir.

***

Bilinmelidirki:

Ehl-i Hak, bu ismin saltanatını ve hükümlerinin zuhûrlarınımüşâhede etmede farklı derecelerdebulunurlar,bufarklılık,onlarınkeşifvetahkiktekifarklılıklarınabağlıdır.

Bazıları,buismineseriniözellikleunsûrîyerolmaküzerebütünyaratıklarüzerindegörürler;buisminulvîşeylerdekitesirlerinigörmezler.Buguruptakiinsanlaragörebuunsûrîyereaityaratılışındışındabaşkabiryaratılışvardır.

Bazıları, bu ismin küllî-tabiat memleketinde genel tasarruf sahibi olduğunu kabul ederler.Böylelikle, onun tasarrufu altına ulvî-ruhânî, süflî-cismânî bütün tabiî sûretler girer. Bunlar, küllîheyûlamertebesindenzuhûredip,varlığınnihaîmertebesinekadarolanşeylerdir.Bunihaîmertebe,insanmertebesidir.

Bunların dışında kalan Levh, Kalem, güçlüMelekler ise, başka bir yaratılışa sahiptirler. Nefes-iRahmânî’denibaretAmâise,bütünbunlarıkapsar.

BirrivâyetteHakkınkendinefsiniyarattığıdabildirilmiştir,fakatbunuakıllarkabuledemez,çünküakıllar onu anlayamaz ve, akılların tavrının dışındadır.Bu ifadenin sırrına ise, sadece nübüvvet vevelâyettavrındakikimselerulaşabilir.

Bumeseleninbirnebzesiniidrâklereanlaşılırkılmak,şuşekildemümkündür:Bilindiğigibi,Allahhakkında sözü olan herkesin kendi nefsinde Bu Allah’tır dediği bir şeyi tasavvur etmesi gerekir,böylelikleoşeyeibâdetederveo,Allah’tır,O’ndanbaşkasıdeğildir.

Binaenaleyh her düşünce sahibi, kâbiliyetininmahallinde yarattığı bir şeye ibâdet etmektedir; bumahaldebulunanşeyise,sadecekendidüşüncegücününyarattığışeydir.İnsanabutasavvurgücünüise,sadeceAllahvermiştir,şuhalde,buradaonuyaratanAllah’tır.

İştebu,sözkonusurivâyetinanlamıdır.

***

Ümmetlerinvemezheplerinher ferdininve şahısların idrâkvasıtalarındavevehimlerindeortayaçıkan birbiriyle çelişen ve birbirlerinden farklı bütün inanç sûretleri, Hakkın âyetlerinin ortayaçıkması ve O’nun tecellîlerinin şe’nleridir; bunlar, a’yânın hakîkatlerinde tahakkuk ederler ve varolan şeylerinmazhârlarında zuhûr ederler. Bu tahakkuk ve zuhûr ise, onların kâbiliyet, özellik veistidatlarınagöregerçekleşir.

Mukaddes zâtı açısından Hakkın (c.c.) ise, gerçek mutlaklığı üzerinde bulunduğu gibi, zâtındaherhangibirdeğişikliğinveyabaşkalaşmanınolmasısözkonusudeğildir.

Page 41: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

BöylebirşeyingerçekleşmesindenHak,uluvv-ikebirile,müteâlvemünezzehtir.

***

Page 42: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Musavvirel-Musavvir,Hebâ’nınmaddelerininhazinekapılarınısûretanahtarlarıileaçandemektir.

el-Musavvir, ehl-i keşif ve şuhûd’un gönül bahçelerini tecellîlerini nûrlarıyla ve âyetlerinineserleriylesüsleyendemektir.

Binaenaleyh Hak, sûretleri belirleyen ve heyetleri hazırlayan, misâlleri misâllendirendir; O,zâhirlerigenelanlamda,bâtınlarıise,özelolaraktasvireder.

***

Bilinmelidirki:

Tasvirmertebesi,yaratmamertebelerininsonuncusudur;bumertebelerinilkiise,ilimdir;halkise,ilimvetasvirmertebeleriarasındabirberzâhtır.

Aynışekilde,insanınzuhûrudayaratılıştacismânîlikmertebelerininsonuncusundagerçekleşmiştir.Bunedenlede,Allah’ınyaratmasıgibiyaratmaözelliğikazanmıştır.

İnsanınyaratmasınınbirörneği,kendinefsindeyaratmışolduğuinançsûretleridir.İnsanbusûretibütün varlık hakîkatlerini kendinde toplayan bir varlık olduğunu tasavvur ve vehmettiğindeyaratmıştır.

Bununla birlikte insan, sınırlı, belirlenmiş ve işin gerçeğinden habersiz bir hal üzerindedir. Bunedenle ilâhî gayret, insanı ikaz edip, onu varlık tecellîlerinin genelliğine, gaybî hüviyetin varolanların mertebelerinin hakîkatleri ile imkân kâbiliyetlerinin anahtarlarına muttali kılmayıgerektirmiştir;böyleceinsanınbütüntasavvurlarındavevehimmahallerindeedebitakınmasınıteminetmiştir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Her nereye yönelirseniz Allah’ın vechi oradabulunur.”[48]

Bir şeyin vechi, o şeyin zâtı ve hakîkati demektir. Hak Teâlâ şunu belirtmiştir: Kul, her neredebulunursaveyakulhernetarafayönelirse,Hakkınvechikulunyöneldiğiyerdedir.Gerçiakıl,böylebirşeyiinkâreder,bununnedeniHakkınbelirttiğikonudaaklıneksikliğidir.

Hakise,kendisineuyulmakkonusundadahahaksahibidir.

***

Butarztasavvursahipleri,ikikısımdır:

Birincikısım,hayatistidâdıbulunanbirşeygibi,cismânîbirsûretyaratanlardır.Halbukibunagücüyetmediğiiçinbusûretehayatveremez.Bunlar,ilâhîazarlamanınmuhatabıolaninsanlardır.

İkinci kısım ise, ruhânî sûretler inşa edenlerdir. Bunlar, meydana getirmekle sorumlu olunanamellerin sûretleridir. Bu kişilere, sûretlere ruh üflemek için kudret ve güç verilmiştir ki, bu ruh,ihlasvehuzûrdur.

Page 43: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bazıları ise, bu ruhânî sûretlere bu tarz ruh üflemekten aciz kalan kimselerdir, binaenaleyh buinsanlar da, ilâhî azarlamanın muhataplarıdır. Bunlar, amelleri itibariyle hüsrana uğrayanlarakatılırlar.

Bazıları ise,busûretlerimeydanagetirip,Allah’ıniznivetevfiki ileenyetkintarzdaoonlararuhüfleyenkimselerdir.Böyleliklebusûretler,nâtıkolarakveHakkıtespihederekayağakalkarlar.

İhlaslı ârifler ise, daima sûretler meydana getirirler. Binaenaleyh onlar, meydana getirdiklerişeylereruhüfleyentasvircilerdir.Onlarınişleridaimî,müşâhedeleriise,herzamanbâkidir.

Page 44: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Ğaffârel-Ğaffâr,ayıplarıörtendemektir.Hak,örtmefiilininkendisinenispetedilmesiyleörtenanlamında

el-Ğafir ’dir;varolanlarınveyabaşkaşeylerinperdeleriniörtmesiiledeel-Gafûr ’dur.

O,herbirgünahıbakanlarıngözlerindengizlervekendisineyakınmeleklerinsayfalarındansiler.

***

Bilinmelidirki:

Buisminhükümlerindenbazıları,korumak,kıskançlıkvemuhafazaetmektir.Çünkübumertebedeörtülenler,üçtabakadabulunurlar:

Birincisi,günahişlediktensonracezalandırmadankorunanlardır.Bukısım,mağfiretedilenlerdir.

İkincigurupise,günahaarzuduymadığı içingünahişlemektenkorunanlardır.Bugurup,korunankimselerdir.

Üçüncügurupise,sıfatlarındalgalarınıncoşkunluğundaboğulan,Zâtnûrlarınınşualarındakendiniyitiren,günahveitaatlerigörmeyenkimselerdir.Bunlarise,masumkimselerdir.

***

Busınıflama,özelhakkındadır;genelhakkındaise,herşeybirbirineörtüdür.

Bunlarınenüstünü,Hakkınzâhirliğininörtmesidir,şöyleki:

Fertlervekevnmertebelerininşahısları,bütünüyle,ikiisimilebirliktedirler.Buikiisim,ez-Zâhirveel-Bâtınisimleridir.Bunagöre,rüyetvemüşâhedehalindeel-Bâtınismiylebirlikteolankimseninmüşâhedesinde el-Bâtın ismi ez-Zâhir ismine perde olur; ez-Zâhir ismi de, saltanatı mahallindehükümdebulunduğuhalüzeredeğişmeksizinkalır.

Aynı şekilde,müşâhedeve rüyetinde ez-Zâhir ismi ile birlikte olankimsedede ez-Zâhir ismi el-Bâtınisminebirperdeolur.

Bunagöre,el-Bâtınisminimüşâhedeedenler içinez-Zâhirgayb,el-Bâtınise,onlarınşehâdetleri;aynışekilde,el-Bâtınismidezâhirehliiçingayb’dir.Binaenaleyh,zâhirehliningaybı,bâtınehlininşehâdetleri;bâtınehliningaybleriise,zâhirehlininşehâdetidir.

Bunlarındışındakilerise,sebepvevasıtalarınperdeleri;yaratıklarınbirbirlerineperdeolmalarıdır.

***

Page 45: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

er-RızâKelimenin kökü, rada/yerdu/eğitti, evcilleştirdi kelimesidir. Riyâzet kelimesi de bundan

gelmektedir.Hayvan serkeş davrandığında, itaat etmesi içinRut-tu ed-dabbe/hayvanı uysallaştırdımdenilir.

Nefislerdeböyledir.Şâyetilâhîhakîkatlerigörmektenengelleyenserkeşlikleriolmasaydı,sahipleririyâzet ileonları terbiyeetmezlerdi.Nefisler,riyâzet ileterbiyeedilmişolarakyaratılmışolsalardı,onların yorulmasında herhangi bir fayda olmazdı, çünkü bu durumda nefisler, eğitilmiş ve eğiticiolurlardı.Şâyetnefisler,eğitilmişhaldeyaratılmışolsalardı,artıkonlarızorlamaklanefislerezulümyapılmış, iş bulunması gereken yerden başka bir yere konulmuş olurdu. Böyle bir insan, ilâhîhikmetleçekişmişdemektir.

***

Rızânınkonusubelirginolabileceğigibi,böyleolmayabilirde.Şâyetrızânınkonusubelirlibirşeyise,budurumdarızâsahibibununneticelerinigörmekiçinkeşifmizânınamuhtaçtır.

Bunagöre,neticeilâhîkahrındünyaveâhirettekieserleriise,onunhükmü,sabırdır,nitekimdahaöncebunubelirtmiştik.

Niza, ilâhî kahrın mazhârıdır; kahır, tartışmanın zuhûr etmesiyle ortaya çıkar, gizlenmesiyle degizlenir. Buna göre, çokça niza eden kimse, mânâ ehline göre “Abdülkahhar” diye isimlendirilir;şâyetbukişininnizasıazalsa,budurumda“Abdülkâhir”diyeisimlendirilir.

Niza yapmayan ve bundan bütünüyle uzak duran kimse, kurtuluşa ve emniyete kavuşankimselerdendir: “Onlara hiçbir korku ve hüzün yoktur.”[49] Çünkü el-Kâhir, sadece niza edenikahreder.

Ârifinnizasıise,Haktangafilolmasıdır.

***

Page 46: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Vehhâbel-Vehhâb,el-Vâhibism-ifailininmübalağakipidir.Anlamı,birbedelolmaksızınverendemektir;

o,verdiğininkarşılığında,teşekkürveyakarşılıkbeklemez.

Hak, iyiye ve kötüye herhangi bir beklentisi olmazsızın, karşılıksız verendir. Hakkın keremi,kendisineisyanedilmesiyleeksilmez;günahnedeniyleikrâmıkesintiyeuğramaz.

Binaenaleyh bu isimin eserleriyle tahakkuk eden kimse,Haktan başkasına ümit bağlamaz; bununhükümleriyle bezenen kimse, sıkıntılarda sadece Hakka dua eder; tevekkül eden sadece Hakkatevekküleder;muhtaç,ihtiyaçlarınısadeceHakkaarzeder.

***

Bilinmelidirki:

İkrâmlar, iki türlüdür: Birincisi, nimetlendirme tarzındaki ikrâmlardır. Bu nimetlendirmeninkarşılığındanimetiverenzikredilmekveyaşükürvb.gibiherhangibirkarşılıkbeklemez.Buanlamdaveren,el-Vâhib’tir.

İkinci tür ise, kendisine şükür ve karşılık talebinin de bitiştiği ikrâmdır. Bu, talep edilen şeyingerçekleşipgerçekleşmeyişinegöre,artabilenveeksilebilenticaretikrâmıdır.

Bu mertebeden yardım isteyen kimse, kendisine karşılık olarak değil sadece nimetlendirmeniyetiyle fayda verecek kimse uğrunamalî hibeleriyle ve bedenî hareketleriyle bütün arazlarındansoyutlanır. Bununla birlikte Hak, ona ikrâmda bulunursa, ecrini zayi etmez. Bu ikrâm, kula değil,Allah’aaittir.

Aynışey, ibâdetyapaniçinsözkonusudur.Şâyetbu insanıngayesiveniyeti, ibâdetininzuhûruylaruhânîbir sûretmeydanagetirmek ise,bumertebeninehlinekatılmalıdır; sözkonusu ruhânî sûret,Allah’ıtespihedervemelekûtfezâsınıAllah’ıtespihedenlerinartmasıylasüsler.

Şâyetinsan,başkabirniyettaşımışolsa,bumertebedenbirpayıolamaz.

Bubağlamda, tahkik sâhibi, fiil ve amellerine kâmil-ruhânî sûretler verir, nitekimHakda tahkiksâhibinesûretverir.

***

Page 47: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

er-Rezzâker-Rezzâk,maden,bitki,hayvanveinsangibigıdalananherkesirızıklandıranveonlararızıkveren

demektir.

er-Rezzâk’ın yaratıklarını rızıklandırmasında, onların imân veya küfür içinde bulunupbulunmamalarımühimdeğildir.

Rızık,AllahTeâlâ’nınbedenleriayaktatutmakiçinyarattığışeydirdenilmiştir.

Başkabirgörüşegörerızık,yararlanılanşeydemektir.Bunagörerızık,HakkıntevfikiyleEbrâr ’ınnefislerinibesleyen;Hakkı tevhitetmekledeAhyâr ’ınkalblerinicilalandıran;ağnıyayı (:Allah’tanbaşkasına muhtaç olmayan zenginler), rızıklandırmanın varlığıyla özel kılan; fakirleri (: sadeceAllah’amuhtaçolanlar)ise,er-Rezzâk’ımüşâhedeileşereflendirenşeydir.

Binaenaleyh, er-Rezzâk’ı müşâhede etmekle nimete ulaşan kimseyi, kaybettiği rızıklar zararveremez.

***

Bilinmelidirki:

Rızık,ikitürlüdür:Sûrîvemânevîrızık.

Sûrî rızık, cisimlerin ayakta durmasını temin eden rızıklardır. Mânevî rızık ise, ruhların ayaktadurmasınısağlayanrızıklardır.

Birinci kısımdaki rızık, kesif ve süflî; ikinci kısımdakiler ise, latîf ve ulvîdir. Allah Teâlâ, ulvîrızıklarhakkındaşöylebuyurmuştur:“Gökterızkınızvesizlerevaatedilenşeylervardır.”[50]Süflîrızık hakkında ise, şöyle buyurmuştur: “Onların yiyeceklerini takdir etmiş, oraya herkes için rızıkyaratmıştır.”[51]

BöylelikleAllah,bütünyaratıkların sûretvemânâolarakmuhtaçolduklarını, bunakarşın sadeceKendisininmüstağniolduğunuortayakoymuştur.

***

Rızkınherikikısmınındabirtakımderecelerivardır.

Mânevî rızıkların arasında rızıkların en üstünü ve ulvîsi,Vücûd-ıHakkın kendisiyle zuhûr ettiğirızıktır; bu Vücûd, mümkünlerin sûretlerine sirâyet etmiş, var olan şeylerin mazhârlarında zuhûretmiştir.

***

Bu mertebenin hakîkatleriyle tahakkuk eden muhakkikin alâmeti, nazarını tekil veya çoğulvarlıkların kâbiliyetlerine yöneltmesidir. Ayrıca her yaratılmışın kendi mertebesinde elde etmişolduğu veya istidadının gerektirdiği rızık diye isimlendirilen mânevî veya sûrî rızka da nazarını

Page 48: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

yöneltmişolmasıgerekir.

Binaenaleyh rızıkların özellikleri ve eserlerinin neticeleri, rızıklananların kâbiliyetlerininfarklılığınavemizaçlarınınçeşitlenmesinegöredeğişir.

***

Nicerızıklarvardırki,bazıyaratıklarınyaşamasına,bazılarınınölmesinenedenolur.Bunaörnekolarak, deniz canlılarını verebiliriz; deniz hayvanları, su rızkıyla yaşarlar, buna karşın sudanayrılarakhavanedeniylehayatlarınıkaybederler.

Aynı şey, kara hayvanları için söz konusudur. Kara hayvanları, hava ile yaşarlar, suda ise havabulunmadığıiçinhayatlarınıkaybederler.

Bununlaberaber,havadasubulunur,sudadahavabulunur,fakathükümbaskınolanaaittir.

***

Süflî-kesif rızıklarda meselenin böyle olduğu anlaşılınca, şu da bilinmiş olur ki: Ulvîhakîkatlerdeki farklılık, daha fazladır ve bunun tecellîgâhları daha geniş; âhirette ise, en büyükderecelerveenayrıntılırızıklarvardır.

Kâmil ârif, mârifetleri ehline indiren kimsedir. O, var olan şeylerin hakîkatlerini derecefarklılıklarına göre; teveccühlerinin gayelerine; kemâllerinin nihâyetlerine; özellikleriningereklerinegöreolduklarıhalüzerebilir.Böyleliklekâmilârif,herhaksâhibinehakkınıverir.

***

Page 49: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Fettâhel-Fettâh, nimet ve azap kapılarını açan demektir.Hüküm sâhibi anlamındaki hakime de, fatih ve

fettâh denilir. Çünkü o, verdiği hüküm ile iki hasım arasında kapalı meseleyi açıklığakavuşturmaktadır.

Hak,kıyâmetgünündekullarıarasındahükümverendirveO,kullarınınyaşamasebepleriyleilgilikapalı işlerini açandır. Böylece Hak, fakiri zenginleştirir, sıkıntıyı giderir, dertliyi ferahlatır.Dolayısıyla Hak, müminlerin kalplerine mârifet nûrlarını, günahkarların üzerine ise, mağfiretkapılarınıaçar.

Hakkıninâyetiyle,bütünkapalışeyleraçılır;hidâyetiylehermüşkülişçözümlenir.

***

Bilinmelidirki:

Buisminhükümlerineaitfetihlerinüçderecesivardır:

Bunlarınilki,isimlerinilmidir.Builim,Hz.Âdem’intahsisedildiğiilimdir.[52]

İkincisiise,zevklerinilmidir.Bu,velileremahsusilimdir.

Üçüncüsü ise,Hz.Peygamber ’e (sav.)verilmişcevamiü’l-kelimdir.BununlaHz.Peygamber, ilâhîsırların ve ilimlerin derecelerini açmıştır. Nitekim Hz. Âdem vasıtasıyla da beşerî derecelerinmertebeleriaçılmıştır.

Buna göre, perdeli mazhârların isimlerinin ilmini ve dillerin farklılıklarını idrâk Hz. Âdem’e;isimlendirilenşeylerinhakîkatleriniveilâhîsırlarınnûrlarınımüşâhedeninilmide,Hz.Muhammed’emahsustur.

Hz. Âdem ve Hz. Peygamber ’e ait bu iki mertebenin ortasında ise, hal ve zevk ilimleribulunmaktadır.Builimlere,tarikatehlitahsisedilmiştir.

Bu insanların ilimlerinin nihâyeti yoktur, bunun nedeni ilimlerinin konularının nihâyetininolmayışıdır.

***

Bu zevk ve hal ilimlerinden birisi, kulun hallerin ilâhî hikmete uygun başkalaştığını görmesidir.Kulun ihtiyaç halindeAllah’a tevekkül etmesi, sıkıntı çekmeyişi;Allah’ın koruması sayesindeki içhuzûrununbirsebepsayesindekihuzûrundandahabüyükolmasıda,sözkonusuhalvezevkilimleriarasındadır.

Bu huzûrun daha büyük olmasının nedeni, kulun ilâhî vaadin doğruluğunu ve ilâhî korumanınafetlerin ulaşmasını engelleyeceğini bilmesidir. Halbuki, kulun bel bağladığı vasıtalar, kendisineafetlerinulaşmasınaengelolamayabilir.

Page 50: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Binaenaleyh,Hakkınbumüşâhedekapısınınaçılmasınıtahsisettiğikimse,elemveafetinigiderenbirsebebebağlanankimsedendahayetkinzevksâhibivedahadingindir.

İştebu,ikiderecearasındakiberzâhınaçılmasıilmindendir.

***

Bunlardanbiriside,HakkaHakilemuhtaçlıkilmininaçılmasıdır.Bu,şöylegerçekleşir:

Hak, kulunu isimlerin sırlarına muttali kılar, bunun neticesinde kul, şunu görür: İsimlerinvarlıklarda tesire muhtaç olmaları, eserin varlıklarda zuhûr etmesine muhtaç olmalarından dahabüyüktür.Çünkü,eserlerininzuhûrundaisimler,kibriya,sultan,izzetvemecdsahibidirler.Mümkünise,böyledeğildir,mümkün,eserikabuletmedeçokönemlibirtehlikeüzerindebulunmaktadır.

Bunun nedeni şudur: Mümkün (: isimlerden) eseri kabul etmekle yarardan çok zarar görebilir;bazenise,zararvefaydaeşithaldebulunabilir;azyadaçokzararveelemdenbütünüylekurtulmuşhiçbirmümkünyoktur.

Nitekim,birşahısbelirlibirvakittenimetlenir,başkabirvakitteelemduyar;sâbitlikhalinde,insansürekli değişmeden ve başkalaşmadan kurtulur. Bunun nedeni, başkalaşmanın nedeni olan varlıkterkibindensoyutlanmasıdır.Çünküsâbitlikhalindekielem,elemduyanınayn’ındakielemdeğildir;aksineelemsahibi,ayn’ındakisâbitliğiylelezzetduyduğugibi,elemde,elemsahibindekivarlığıylalezzetlenir,mahalise,onunvarlığıylaelemduyar.

Hal ve mahal, kendi sâbit ayn’larında bulunmaktadırlar, bu durumda, aralarında tesir ve teessürilişkisiolmadığıiçin,neelemvenedelezzetsözkonusudur.

Bunun nedeni şudur: Sâbitlik, basittir; onda hiçbir şey başka bir şeye dayanmaz; varlık ise,mürekkeptir,dolayısıylabirhâmilinvebirdemahmulünbulunmasıgerekir.Bunagöre,mahmulünhâmilin varlığındaki mertebesi, nimetlenende sâbit olup olmamadaki durumu gibidir; hâmil ise,böyledeğildir,çünküokendimizacınınhükmünebağlıdır.

Şayet,mahmulhâmilinmizacınauygunise,hâmilonunlalezzetlenir;bunakarşınmahmul,hâmilinmizacınazıtise,hâmil,mahmulnedeniyleelemduyarvezararauğrar.

Bununla beraber insan, basit olması nedeniyle, kendi sâbitliğinde muhalif olanın kendisineilişmesindenuzaktır.Bunedenleyoklukhalindekalması,kendisinedahasevimligelir, çünküo,bumertebedeelemintadınıtatmaz;şayetbumertebedeeleminayn’ıkendisineeşliketsebile,ünsiyetvelezzetvermeşeklindeeşlikeder.

Böyleliklebumüşâhedesâhibişunukesinolaraköğrenmiştir:A’yân,isimlerdendahaazmuhtaçtır.Bu,ilâhîisimlerinenincesırlarındanbirisidirvebuilim,Evtad’ınilimlerindenbirisidir.

***

Bunlardan birisi de, hüviyetin âlemin cüzlerine sirâyet etmesi ve âlemdeki her şeyin Hakkınhamdinitesbihetmesiitibariyle,hakîkatininâlemdebulunanşeylerezuhûretmesininbilgisidir.

Kime bu müşâhedenin kapısı açılırsa, âlemde nâtık olan her şeyin konuşması kendisine açılmış

Page 51: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

olur:Bunutuk,isterövülen,istersedezemmedilennutkolsun,herkesAllah’ıtesbihetmektedir.Lanetokumadakisövgüyevarıncayakadar,hernutuktaAllah’abirsenavardır.

Böylece bu müşâhedenin sâhibi, bir insanın başka birisine sövdüğünü ve ona lanet okuduğunugörür;halbukio,kendisiniduyanmuhakkikegöre,fettâhlıkmertebesinitespihetmektedir.

***

Page 52: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Alimel-Alîm, malûmlarının çokluğunu el-Alim, kendisinin birliğini bilen; el-Allâm ise, gaybı bilen

demektir.

***

Bilinmelidirki:

İlim, bilenin zâtıyla gerçekleşen özel bir taalluktur. İlim, bilenin zâtından bilinene dönük birnispettir.

Bunagöreilim,malûmdandahasonradır,çünküilim,tabidir;bununlabirlikteyaratmasözünispet,mevcuddanöncedirvesöz,ilimdensonradır.Builim,gaybî-mücmelilimdir;buradakastedilenilim,hıbrademektir.

***

Keşif ehli, akılcılarınaksine, ilminmalûma tesirininolmadığınıkabul ederler,nitekim imkânsızıbilmek,nebileninzâtındanvenede ilminden imkansızdabir tesirenedenolmaz; aksine imkansız,bilenekendisininimkansızolduğununbilgisiniverir.

Varolanşeylerinyaratılması,ilimdendeğil,şeriatvekeşfegörekavilden;şeriatveaklagöreise,kudrettenmeydanagelmiştir.Binaenaleyh,ilminbilineninzuhûretmesineveyaetmemesineilişmesieşittir.Çünküilminilişmesi,zuhûruesnasındamevcudunzuhûredişineolduğugibi,zuhûrundanöncedeoşeyinzuhûretmeyişineilişmektedir.

***

İlim,yazâtîdir,kizâtîilim,Hakkın(c.c.)ilmidir;yada,verilmiştir.Verilmişilim,aklagelmeyenyadaçalışmanınkatkısınınbulunmadığıilimdir.

Mevhûb ilim, Efrad’ın ilmidir veHak dilediği kullarına bu ilmi tahsis eder.NitekimHızır (as.),Allahkatındanbir rahmetolarakbu ilme tahsisedilmiştir,öyleki,yüceliğinerağmenHz.Kelim(:Musaas.)bile,Hz.Hızır ’danfaydalanmaktaydı.

Builmineldeedilmeyolu,vech-ihas(özelyön)ıbilmekveonunlabezenmektir.Şöyleki:YaratılışâlemindekihervarlığınYaratan’ınadönüközelbirvechivardır.Hak,onatecellîederveböyleliklemevcut,başkasınınbilemediğiHakkadairbirbilgiyieldeeder.Mevcudun,Hakkadönüközelyönüolduğunuvebuyöndenbirbilgiedinebileceğinibilipbilmemesieşittir.

Velilerinderecelerininfarklılıklarıvebirbirlerinekarşıüstünlükleri,buözelyönedairbilgilerinegöredeğişir.

Emirâlemindenolanulvîvarlıklar ise,vech-ihasındışındabaşkabir şeye sahipdeğillerdir; sözkonusu varlıklar, Kuds mertebelerinin sâkinleridir. Bu nedenle onlar, Hakkın cemâlinde vebüyüklüğündekendilerinikaybetmişkimselerdir.

Page 53: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bunedenleşuilerisürülmüştür:Ulvîlerinsüflîlereiltifatıolmaz.

***

İlminbaşkabirtürüise,müktesepilimdir.Bu,uygulamaveöğrenmeilemeydanagelenilimdir.

Bumertebeyegirenkimse,çeşitlidurumlardaolabilir:Bubağlamdakişi,ya takvayolundan ilmitatmıştırveyafikirkuvvetiyönündennazarsahibidir.

Zevksahibi,Allah’ıbilendemektirveçeşitlimakâmlarıvardır:

Bukişibazenbirilmetahsisedilmişolabilirki,builminkonusu,âleminAllah’abirnispetidir;yada,öylebirilmivardırki,ilmininkonusuHakkınâlemebirnispetidir;yadaöylebirilmivardırki,bundaâlemileZâtarasındakinispetlerortadankalkmış,bunispet,âlemileisimlerarasındasâbittir;yadabuilim,âlemileZâtarasındakinispetinvarlığınıgerektirir.Bunaörnekolarak,illetvemalulgörüşünü verebiliriz. Ya da bu ilim, sûretin bilgisidir, bu sûret, büyük insanın/âlem üzerindeyaratılmışolduğusûrettir;yadabuilim,küçükinsanınüzerindeyaratılmışolduğusûretinbilgisidir.

***

Binaenaleyh,ilimlerçokturveherilminbirehlivardır.

İlimmertebesine tefekkür ve nazar gücü ile giren kimse, aklının tavrının gerektirdiği ölçüde bumertebedenbirşeyleröğrenir.

Takva yolundan “zevk” olarak bu mertebeye giren kimse ise, her şeyi aşmış ve her şeyi eldeetmiştir.

***

Page 54: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Kâbızel-Kâbız,eşyanınkabzasındabulunduğukimsedir;bütünyeryüzüO’nunkabzasındabulunur.

El-Kâbız,dürdüğündeartıkhiçbirkuvvet;yaydığındaise,hiçbirihtiyaçkalmaz.

***

Bilinmelidirki:

Kabz,bilinenveyabilinmeyenbirşeydir.

Bilinen,birkötülüğünzuhûretmesiyleveyabirhayrınortadankalkmasıylaolabilir.Hayırveşer,kulu sevindiren veya üzen şeylerdir; bunun yanı sıra hayır ve şer, konusu dünya ve âhirette kulunmenfaatineuygunolanikihaldenibarettir.Bunlar,ancakikivasıtanıneliylegelirlerkibuikivasıtamelekveşeytandiyeisimlendirilir.

Herşey,Hakkınkatındanolmaklabirlikte,edebingereği ,kötülüğüHakkınkatına izâfeetmektensakınmak gerekir. Bu sebeple, kâmil edep sâhibi (: Hz. Peygamber), şöyle buyurmuştur: “Hayırbütünüylesanaaittir;kötülük,sanaaitdeğildir.”

Çünkü hayır ve şer, Hakkın şe’nlerinden olmaları itibariyle, birbirlerinden farklı değillerdir;bunlar, gayesine uygun olup olmamak noktasında, kendileriyle sınırlanan kimsede birbirlerindenayrılırlar.Binaenaleyh,şerrinyayılmasıveortayaçıkması,hayrındürülmesinintakendisidir.

Bilineninkabzedilmesininbirtürüde,Hakkınkullarındanborçtalebi[53],sadakalarıkabuletmesiveonlarıalmasıdır;neticedealınanbuborçvesadakalarkatlanmışolaraktekrarkullarageridöner.

ÇünküAllahonlarıkendisinemuhtaçoldukları içinyaratmıştır,yoksaO,onlaramuhtaçdeğildir.Allah,kullarından temizvegüzel şeylerikabul eder, çirkin şeylerikabul etmez.Bunoktadagüzel,sadakayıveborcuvereninbuborçvesadakayıalanelinAllah’ıneliolduğunubilmesidir.Böyleliklekul kesin olarak öğrenir ki: Sadaka ve borç, el-Kerim ve el-Hafîz’ın eline düşmüştür. Bununneticesindeise,karşılıkbeklemedensadakaveborcunuverir.

***

Bu, bilinenin kabz edilmesinin hükmüdür, bilinmeyen şeyin kabz edilmesi ise, şöyledir: Kul,bâtınınıkabzedilmişgörür.Böylecekabz,kulhakkındakulunbilmediğibircihettenortayaçıkarveo,bukabzınortayaçıkmasınınsebebinibilemez.

Budurumdakibirinsanınyapmasıgerekenşey,AllahTeâlâemrinigerçekleştirinceyekadar,kabzhalinisükunetlekarşılamaktır.

Tarikatehlindenbazılarıbugibidurumlarda,kendindenrızâhaliniortayaçıkartmakiçin,zorlamalıbasthaliniizhârederler.Böylebirdavranış,ârifegöre,edepsizliktir.Çünküârif,butecellîdeHakkınirâdesini ve kulunkabzhalinin egemenliği altına girip, hükmüyle boyanmasındanHakkın gayesinigözler.

Page 55: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Allah’ınsınırlarınıaşan,hiçkuşkusuzki,kendisinezulmetmişdemektir.

***

Bukaynaktantadankimse,taayyünedenşeyinhakikatininHakkınzâtındannasılzuhûredip,tekrarHakka dürülmesini ve onun ilâhî iktidar ilemümkünün kabulü arasındaki hadisliğini kesin olaraköğrenir;mümkün, aydınbirgöz ilekesif cisimarasındagölgegibidir, gölge ise,güneşin ışığınınkesif cismin karanlığıyla birleşmesindenmeydana geldiği için nûr ve karanlık arasında berzâhtır.Çünkü o, ışığı kesif cisimden daha parlak kabul eder. İşte bu aydınlanma, aynı anda nûrun kesifcisimlebirleşmesivegölgeninondanmeydanagelmesidir.

Bunagörebirleşmezamanı,hamdzamanı;hamdzamanıise,doğumzamanıdır.Bunda,negecikmeve ne de öne geçmek söz konusudur. Buradaki öncelik ve sonralık, akıl düzeyinde söz konusuolabilir.

Aynışey,gölgenincisimdedürülmesindedegeçerlidir.

***

Bilinmelidirki:

İlk kabz, mümkünün varlığını Haktan kabz etmesidir; bunun ardından ise, amellerde tasarrufgücünükabzeder.

Daha sonra, Hakkın mümkünden kendisine dair ilmini kabz etmesi gelir; bunun ardından ise,Hakkınamelsâhibindenamelvetasarruflarınıkabzetmesigelir.

Böyleliklekabz,kabzedenilekabzedilenarasındagidipgelir.

***

Page 56: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Bâsıtel-Bâsıt,belirlibirölçüyegörerızıklarıyayandemektir,çünkühaller,mahallindeğişmesinegöre

farklılaşır.

Dünya, kayıtsız şartsız yaymanın yeri değildir, bunun nedeni dünyanın kapasitesinin olmayışıdır;bununyanısırabastınçokluğu,insanınisrafagitmesinevesınırlarıaşmasınanedenolur.

Halbukiâhirethayatıböyledeğildir,çünküâhirethayatı,gayr-imütenahidir.Binaenaleyh,kayıtsızşartsız bast, âhiret hayatında geçerli olduğu gibi, aynı şekilde kabz hükmünün genelliği de, dünyahayatındageçerlidir.

***

Kabz, daima önceki bir basttan meydana gelebilir; bast ise, bazen kendiliğinden olabilir, bununnedeni,ilâhîrahmetingenişliğidir.

Şu halde, her kabzı bir bastın takip etmesi gerekir; ancak her bastı bir kabzın takip etmesi şartdeğildir.Buna örnek olarak, kendilerine azap ettikten sonraHakkın kullarına kendisiylemerhametedeceğirahmetiverebiliriz.

İşte bu, kabz’dan sonra gerçekleşen basttır. Binaenaleyh, bu rahmetin ardından elem vericici birkabzıngelmesiimkânsızdır.

Bumertebeninhükümlerininzuhûru,âhirettedirveyaâhiretehlindenfenâfillahmertebesineulaşankimselerin üzerinedir. Çünkü onlar, bastmeydanında neşeyle dolaşırlar ve ilâhî kattan kendilerineulaşan inâyet lütûflarının nefhalarıyla ve hidâyet nûrlarının meltemleriyle daima mutluluk içindebulunurlar.

***

Bazı kullar vardır ki, Allah onların vasıtasıyla kulları ferahlatır: Bunların en düşük derecelisi,mubahişlerleinsanlarıgüldürenvesoytarıdenilenkimselerdir;kendisinibilmeyen,onunlaalayederveonagüler,güldüğükimseninbirkıymetininolduğunubilmez.

Bu cahil kişi, Allah Teâlâ’nın kendisinin “güldüren ve ağlatan”[54] olduğunu belirten ifadesikarşısındaneyaparki?

Buna karşınHakkın varlıklardaki tecellîlerini gören ârif-murakıb ise, ilâhî özelliğinmaskaranınhakikatinde zuhûr etmiş olduğunu görür ve onun değerini takdir eder. Bu bağlamda Ensar ’danNuaym(ra.),Hz.Peygamber ’inhuzûrunagelirveonugüldürürdü.

Hiç kuşkusuz ki, nübüvvet makâmında alay ve güldürme söz konusu olamaz. Hz. Peygamber,kendisinigüldürenoşahsıilâhîbirtecellîgâholarakgörmekte,builâhîvasfıozâtınmaddesindevehakîkatindemüşâhedeetmekteydi.

Sözkonusubuhalise,sadeceAllah’ıbilenkimselerekeşfolunabilir.

Page 57: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

***

Bilinmelidirki:

Bast’ınbirkısmıda,bilinmeyenşeyinbastedilmesidir.Böylebirbast,nadiren,gizlibir tuzaktanyoksunolabilir.Bunagörekul,nefsindebastveferahlıkbulup,bununsebebinibilmediğinde,bundaherhangi bir tasarrufta bulunmaması gerekir. Çünkü o, işin sonunda bastın kendisine neyi izhâredeceğinibilmemektedir,budurumdakul,büyükbirtehlikedebulunmaktadır.

Düşüncenindoğruluğununalâmeti,bazıhallerimeydanagetirensebeplerbilinmediğindebunlarınneticeleri ortaya çıkıncaya kadar beklemektir. Akıl bu sebebi öğrendiğinde veya gördüğünde, budurumda tasarrufu basîret üzerine olur. Bu tasarruf da, Allah’ın kendisini muvaffak kılması veyakılmamasınagöre,lehindeveyaaleyhindeolabilir.

***

Tuzakların en tehlikelisi, nimetlerin azaba maruz kalana gönderilmesidir. Allah Teâlâ, şöylebuyurmuştur:“İnkâredenlerzannetmesinlerki,kendilerinemühletvermemizonlarınhayrınadır.Bizonlaragünahlarınınartmasıiçinmühletvermekteyiz.Onlariçinpekşiddetliazapvardır.”[55]

***

Page 58: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-HafıdHafd, indirmekvealçaltmakdemektir.El-Hafıd ise,cezalandırmasıyladilediğikimselerialçaltan,

diledikleriniise,enüstderecelereyükseltendir.

O, şakilerinin nefislerini (: kendinden) uzaklaştırmakla alçaltır; velilerinin kalplerini ise, (:kendisine)yaklaştırmaklayükseltir.

***

Bilinmelidirki:

Bu ismin tesirleri, mümkün hadislerde ve taayyünlerde ortaya çıkar, bunun nedeni hadisinvarlığının Kadim’in mertebesinden sonra gelmesidir; Kadim, hiç bir kimse kendisine karşıkoymaksızın ve kendisiyle çatışmaksızın, mertebe ve hazretlerde dilediği gibi tasarruf edebilir.Sonradangeleninise,böylebirözelliğiyoktur,o,tasarrufedeceğivakit,ancakdahaönceKadim’intasarrufetmişolduğuvekendisinenispetledüşükolanşeydetasarrufedebilir.Kadim’intasarrufuise,onagörealçaltmaktır.

Bunagöretasarruftaenüstmakâm,önceolanaaittir.BunedenleHak,münezzehlikvemutlaklığınınardından kulunun hükümlerine nüzul eder. Sonra da kendisini bundan tenzîh etmiş, yüce katı,hadisliğinkirindenpekyüceolmuştur.

BinaenaleyhHak,birinciitibarilekendisiniel-Azîzveel-Cebbâr;ikinciitibarileise,el-Mütekebbirdiyeisimlendirmiştir.

***

BuisminkökharflerinioluşturanH-F-Datharflerindeakılsahipleriiçinbirişâretvardır,şöyleki:İsimler,harflerdendahayüksektir,bununlaberaberharfler,dahaöncegeldikleri için isimlere tesiretmişlerdir.

Nitekim sığınan kişi Euzu billahi/Allah’a sığınıyorum dediği vakit, buradaAllah isminin başınagelenBharfi,âmil;bununmamulüise,gaybhüviyetineişâretedenHharfidir.

Bugaripdurumabakveibretal!

***

Bilinmelidirki:

Cerharfleripekçoktur,örnekolarak,min/den, ila/e,fi/içinde,kabl/önce,ba’d/sonragibiedatlarıverebiliriz.

Bunların özelliklerinden birisi, birbirlerine eklendiklerine cer özelliğinden kurtulmalarına nedenolmaktır. Bu durumda hafz âmili kendilerinde gözükmez, çünkü bu harfler, asaletle cer edenharflerdir, binaenaleyh mecrur eden, mecrur (mahfud) olmaz: Buna örnek olarak şu ayette buedatların kullanımını verebiliriz: “İşin başında/min kablu ve sonunda/min ba’du emir Allah’a

Page 59: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

aittir.”[56]

***

Bumeseleanlaşılıncabilinmelidirki:

Bütünvar olanlarınmertebeleri, hafdmakâmındadır.Ehl-i keşfe göremümkünlerin varlıklarınınbirbirlerine tesir etmelerimümkündeğildir.Çünkübunların hepsini kaplayanhadislik, harfler içinmebnilikmesabesindedir.

Binaenaleyh,Allah’tan başkamüessir yoktur.Her şey, sadeceHakkın sûreti karşısında veO’nunyaratıklarınmazhârlarındasirâyetetmesinedeniyleedilgenolur.

Şuhaldeyaratıktakieser,hiçbirortağıolmayangerçekmüessireaittir.

***

Page 60: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

er-Rafi’er-Rafi’,ulvîlikveizhâretmekleyüksekolandemektir.

Er-Rafi, Ebrâr ’ı en üstün derecelere yükselten kimsedir. Aynı şekilde, kafirleri de en aşağıderecelereindirir.

***

Bilinmelidirki:

Ref’,asaletyoluylaHakkaaittir,nitekimhafdde,asaletyoluylakulaaittir.

Buisminhükümlerindenbirisi,ilâhîyüksekliğin,imkânmertebelerinina’yânındasirâyetetmesiveher şeyin yokluk düşüklüğünden hayâtın ve ilmin ulvî derecelerine yükselmesidir, çünkü her şey,Hakkıtespihedervesadecediriolup,kimiveneyiletespihettiğinibilenlertespihedebilir.

Her şeyinkendiderecevemertebesindebir ilmive temyizgücüvardırki, bununla,kimin tesbihedileceğiniveedilmeyeceğiniayırteder.

İlminmertebesindendahayüksekhiçbirmertebeyoktur.

***

Hak,kendisinehamdedenoşeyitesbihettiğişeyilekendiderecesindekonuşturandır.BinaenaleyhHak, kendisini kendisiyle tesbih ve hamd edendir. Her derecede yükseklik Hakka aittir. Hak, hervarlıkta,hattahernefestedereceleriyükseltendir.

Şöyle ki:Nefes, tekvin sûretlerinin heyulasıdır. Hakkın (cc.) nefeslerin varlığında kulun teneffüshalindekihalinegörebirtakımşe’nlerivardır.Çünküiçerigirennefes,kalbeyerleştiğivakit,kalbinhararetinin tesirinden dolayı başkalaşır, kalpte bulunan hatıraların sûreti başkalaşan bu nefesteşekillenir.Bununneticesinde,diğernefesleriniçeriyegirebilmesiiçinakciğernefesidışarıçıkmayazorlar.

Nefes dışarı çıktığında, sahibi bu nefes vasıtasıyla ya konuşur veya susar. Şâyet konuşursa, havakonuştuğulafızlaşekillenir,konuşmazsa,nefeskalptenkabulettiğişeyinsûretiileçıkar.

Budurum,dünyaveâhirettesüreklidevameder.

***

Yaratıklarınhernefestebiroluşumuvardır.Bunagöreonlar,herandabirşe’ndebulunurlar.

Şuvarki,dünyayaratılışıçirkinintemizilekarışmasınıgerektirir,âhiretyaratılışıise,sadecetemizolanıtalepeder,böylecetemizçirkinegalipolur.Böyleliklehükümgalipolanaaithalegelirki,buda,rahmetedönüştür.

***

Page 61: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bumertebenin hükümlerinden birisi de, ertes (boyun eğdirme)dir. Çünkü, meliklerin tebaalarınıboyun eğdirmesi örneğinde olduğu gibi, yüksek mertebede olan düşük mertebede olanı boyuneğdirir:Tebaa,maslahatlarınıyerinegetirdiğiiçin,halfiiliylemelikeboyuneğer.

Emirâlemideböyledir.ÇünküAllahTeâlâkullarınaemirlervermiş,yasaklarkoymuştur.Bununardından ise, Allah kullarına kendisine emir vermelerini ve sakındırmalarını emretmiştir. BubağlamdaAllah,kullarınaşöylesöylemelerinibuyurmuştur:“Deyinizki:Bizeacı,bizibağışla,bizicezalandırma,bizeağıryükyükleme.”[57]

BöylelikleAllah,kendisinikullarınınyerinegetirdikleribirşeyinsûretiylekâimkılmıştır;halbukiAllah, büyüklük, azâmetve ceberût sahibi, bunakarşınkulları ise, eksikvemuhtaçtırlar.Gerçi, buboyuneğdirmemüstağniliklebirliktebulunduğunda,emirvenehiy;ihtiyaçvezilletilebulunduğundaise,duavetalepdiyeisimlendirilir.

***

Page 62: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Muizel-Muiz,kanaat,yakînvefânidiyarınmetaınakarşızühtiledilediklerineizzetverendir.

El-Muiz’i bilen kimse, O’na hizmet ile kendisini, mârifet ile kalbini ve müşâhede etmekle degözünüazîzkılmıştır.

***

Bilinmelidirki:

Bu ismin eserlerinden birisi, azîzlik hükmünün âleme sirâyet etmesidir. Bununla beraber bu hal,bazıdurumlardaövülen,bazıyerlerdeisekötülenenbirşeydir.

Azîzlik,kulunHakkınsûretiilezuhûretmesidir.Busûret,birmutlulukmeydanagetirebileceğigibi,mutsuzlukdameydanagetirebilir.Övülenizzetilegururlanankimse,bugururlanmasıylamutluolankimsedir. Bu kimse, tahkik sahibi, kâmil ve Hakkın hilafetteki özelliğinin kendisiyle kâim olduğukuldur.

Binaenaleyh bu kul, güzel huylar ve de hakîkatleri, çeşitli bilgileri, Allah’a dair ilimleri idrâketmek ve bütün bunlara vakıf olmakla Hakkın azîz kıldığı kimsedir. Böylece o, bunları en güzelşekilde Hakkın kullarına açıklayıp, kendilerini cehalet ve (: Hakka) muhalefet karanlıklarındançıkartır;onlardankibirlenmedenkaynaklanandidişmeleriveisyanlarıgiderir.Böyleceonlar,Hakkınizzetveyüceliğialtındazelilleşirler,O’nunemirveyasaklarınakulakverirler.

Bu gibi bir kula el-Muiz isminden ve bu ismin payından övülen bir pay isabet eder. Çünkü o,Allah’ınkullarınınkalpleriniHakkınkatınayaraşmayanşeylerinonlardayerleşmesindensakındırır.Binaenaleyhbuözelliktekibirkul,Hakadınaizzetlidir,Haksayesindeazîzdir.

***

Zemmedilen gururlanmanın sahibi ise, perdelenmiş kimsedir. Bu gibi insanlara örnek olarak,Firavun ve benzerleri gibi, melik ve riyaset ve egemenliğiyle gururlanan hükümdar zorbalarıverebiliriz.

Kendisigibibirinsanakarşıhaksızvezalimânebirşekildegururlanankimse,amelleriylehüsranauğrayaninsanlarakatılır.Gerekinsanlarınkendinefislerinde,gereksehalkindindevegerekseAllahindindebugibiinsanlardandahazelilhiçkimseyoktur.

Halklıkmertebesinde gururlanmanın en büyüğü, kulun bir ilâhî vasfın kendisiyle kâim olmasınıengellemesidir;şâyetböylebirvasıf,kulilekâimolmuşolsaydı,mutlakkullukmakâmınınhakkınıvermişolurdu.

Çünküsıfatlar ikikısımdır:Bunlarınbirkısmı, sınırlıdırkibunlar, esmâ-ihüsnadır; ikincikısımise,sınırsızsıfatlardır.

Esmâ-ihüsna,asaletyoluylaHakkaaittir;kul ise,bazenbeşeriyetsüflîliğinden(:Hakka)yakınlık

Page 63: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

makâmınayükselişindebusıfatlarlavasıflanabilir.Kul,beşerîliğindennefsiniarındırma,iyihuylarlabezenmevenafileibadetleredevametmekleyakınlıkmakâmınayükselir.BununneticesindeHak,bukulunişitenkulağı,görengözüvs.olur,nitekimbudurumkutsîbirhadistedilegetirilmiştir.

Esmâ-i hüsna kısmına girmeyen sıfatlar ise, sonsuzdur.Bunların hepsi, asalet yoluyla kula aittir,Hakdabazenbusıfatlarlavasıflanır.

Buna göre isim ve sıfatlar meydanında kulun imkânı pek çoğun mertebelerine nispetle dahageniştir.

Ehl-ikeşfegöreise,kulkendileriylevasıflanmışolsabile,bütünsıfatlarAllah’aaittir.

***

Page 64: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Müzillel-Müzil, bekâ diyarının nimetlerinden yüz çevirip, fenâ diyarının metaına tamah etmeleri

nedeniyle,zorbalarınboyunlarınızelilkılandemektir.

Hak, izzetlerinin âhirette kemâle erdirilmesi için, bazımüminleri de zelil yapar, böylece, zilletinmiraskaldığıkimselerdünyahayatındazelilolurlar.

***

Bilinmelidirki:

Allah Teâlâ, mümkünleri bu ismin hükümlerinin eserlerinden yaratmış, bu ismin saltanatmahallinde durdurmuştur. Buna göre zillet, ebedî olarak, mümkünün varlığında başkasınamuhtaçlığınıhissetmesidir.

Bununla beraber,AllahTeâlâHz.Âdem’i yaratmış ve ona iki isimden pay vermiş, sahip olduğukuşatıcılıközelliğiyledeikisıfatıbirleştirmiştir.

HakkınÂdem’i azîzkılması, onunkuşatıcı sûretinegöreyaratılmışolması,meleklerinkendisinesecde etmesi, isimlerin ilminin onda zuhûr etmesi, Hak tarafından seçilme ve hidâyete ulaştırılmameziyetiyleşereflendirilmesidir.

İnsanın zelil kılınması ise, Âdem’in kendisine karşı zulüm yaptığını ve zelil olduğunu itirafetmesidir. Hz. Âdem şöyle demiştir. “Ey Rabbimiz! Biz kendi nefislerimize zulmettik. Şayet senbizleremağfiretvemerhametetmezsenhüsranauğrayanlardanolacağız.”[58]

***

BöyleliklebuikisıfâtıneserleriHz.Âdem’inevlatlarınadasirâyetetmiştir.Âdem’inevlatlarındanbazıları zelillik sûretiyle zuhûr etmiş; yaratılışının gerektirdiği tarzda muhtaçlık ve zilleti şiaredinmiştir.Bununneticesindebuinsanlar,zillethükümlerininaltındakalmaktanhoşnutolmuş,felahavesââdeteulaşmışlardır.

Bazı insanlar ise,gururlanmış,kendisigibi insanlarakarşı sahipolmadığı şeyleböbürlenmiş,bugururlanmada,kendisinezilletimirasbırakmıştır.

Şayetbuinsanböbürlenmesininnedeniolarakmeleklerinbabasınasecdeetmesinikabulediyorsa,kendisinincansızbireve(:Ka’be)secdeetmeklememurolduğunuhatırlamalıdır;gururlanmasınınnedeni ilim ise, insanın ancak meleğin öğretmesi ve yardımıyla sââdet elde edebildiğinihatırlamalıdır.

Bunagöremelek,insanınöğretmeni,insantürününenhayırlısıolanbüyüklerinbileöğretmenidir.İnsantürününenhayırlısıolanbüyükler,peygamberlerdir.Binaenaleyhinsanınyapmasıgerekenşey,sadece zelilliğini ve muhtaçlığını izhâr etmektir, zâten insanın mümkün yaratılışı ve kullukmakâmınınözelliğibunugerektirir.

Page 65: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

***

Bilinmelidirki.

Ehl-i keşf ve tahkîke göre şu husus kesindir: Varlıktaki her bir hükmün istinat ettiği ilâhî birdayanağıvardır.

Bu dayanakların bazısı, isimlendirilir, bazısı bilinir ve bazısı söylenmez, bunun yerine -edeben-hakkında sükût edilir. Buna göre, zillet ve muhtaçlık, bu gibi ilâhî hakîkatlerden birisine istinatetmektedir:

(:Hak)EbuYezidel-Bestâmî’yeşöylehitapetmiştir:“Banaaitolmayanbirşeyilebanayaklaş.”

Bunlar,zilletvemuhtaçlıktır.

***

Bilinmelidirki:

Hüküm sahibinin hükmünün bağlı olduğu kimsenin, o hükmü icra etmesi için onu talep etmesigerekir;şâyettalepedilenmevcutbirşeyolsaydı,talepedilmezdi.

İlâhî isimlerin hakîkatlerinin zuhûru, taayyün eden mazhârların varlığına bağlıdır. Buna örnekolarak, Rabb’ın rablığının merbûba; Kâdir ’in kudretinin makdura; Alim’in ilminin bilinene bağlıolmasınıverebiliriz.

Mazhârlar, bu isimlerin eserlerinden, hatta isimlerden başka bir şey değillerdir. Çünkü ilâhîisimlerdenherbirisi,yaratmaveyayoketmegibihükümlerdebaşkabirismebağlıdır,böyleceilâhîisimler,ancakisimlerebağlıolmaktadırlar.İsimlerise,isimlendirileninaynıdırlar.

Şuhaldeemir,HaktanyineHakkadır.

***

Page 66: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

es-Semi’es-Semi’,işitilenşeylerigizliveaçıkolarakidrâkedendemektir.

O’nun bir şeyi işitmesi, başka şeyleri işitmesine engel değildir; işitilen hiçbir şey, O’na gizlikalmaz.

O,açıkkonuşmayıvefısıltıyı,hattabundandahagizlivekapalışeylerideişitir.

***

Bilinmelidirki:

Hak(cc.), işitenherkesi işitmesindeonun istidadınagörebulunur,nitekimHak,konuşanherkesinlisanında da bulunmaktadır. Konuşan herkes, aynı zamanda işitendir. Buna göre, işiten herkesinişitmesi,Hakkaaitbuişitmemertebesindenolabilir.

Fakat,işitenkimselerinbazısı,işittiğişeyibirçağrıvenidaolarakanlar.Böylebirisininkonuşanınsözündenpayı,sadecesûrettir;yoksakonuşmanınruhundanbirpayıyoktur.

Çünkükelâmınbirruhuvardırki,onunmânâsıdır;mânâ,kelâmilekastedilenşeydir.Kelâmınbirdesûretivardırki,odasaltlafızdır.

İşte bu, haklarında “İşittik dediler, halbuki onlar işitmemişlerdir”[59] denilen kimselerdir. Çünkühiçbirşeyduymayansağırileduyupanlamayanarasındabirfarkyoktur.“Allahkatındacanlılarınenkötüsü,düşünmeyensağırvedilsizlerdir.”[60]

Bazı insanlar ise, kelâm ile kast edilen şeyi anlayarak işitirler. Bu anlayışın nedeni, işiteninistidadınınkemâlidir.Bukişi,Hakkınişitmesivegörmesiolduğukuldur.

***

Kâmilanlamdaişitenkimseninalâmeti, işitmesininanlamasıolmasıdır.Çünküişitenkişi,yakeşifsahibiâriftir;yadakeşifsahibideğildir.

Keşifsahibiolmayan,Hakkınkelâmınısadecepeygamberindiliyleilâhîhaberdenveyaindirilmişkitaptanveyarüyayoluylaişitebilir.Bununardındanzâtınıişittiğişeyingereğinegöreameletmekyada aksini yerine getirmek için hazırlar. İlâhî hitabı duyan kişinin hitabın gereğini yerine getirmesiveyabununaksiniyapması,Hakkınonumuvaffakkılmasıveyabaşarısızlığauğratmasınabağlıdır.

Ârifise,işitirveâlemdekonuşanherkesinkelâmındanişittiğişeydeHakkınhitabınabakar;böylecenefsini bukelâm ilemuhatapgörür veonu anlamak içingayret sarf eder.Ardından anladığı şeyingereğinegöreameleder;bununlabirlikteonunnefside,kainatınbirvarlığıdır.

***

İnsan, genellikle nefsiyle konuşur; hatta kişinin amellerinin çoğunluğu nefsine imla ettirdiği vekonuştuğuşeyleringereğinegöregerçekleşir.Herhangibirsözüdilegetirenşeyârifinnefsiise,bu,

Page 67: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Hakkın fısıltı mertebesindeki bildirmesidir. Bunun ardından ârif, nefsini murakabe eder, çünkü o,kendinefsindekonuşanve-nefsininkonuşanolmasıitibariyle-ondanişitendir.

Nefis, kulak sahibi olması itibariyle de nefsin söylediğini işitir. Çünkü bir şeyin kendi kelâmınıişitmedesağırlıksözkonusuolamaz.

Nefis,sadeceanladığışeyikonuşabilir.Binaenaleyh,bumertebedeişitmekanlamanıntakendisidir.

Buaçıklamada,Hakkınişitenvekonuşanoluşunabirişâretvardır;burada,nemekânvenedeoluşvardır:“Oşimdideolduğuhalüzeredir.”

***

Page 68: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Basîrel-Basîr, kullarının işlerini gören demektir. El-Basîr, kendi zâtının sıfatlarını kendi dışında

olmaksızıngörenkimsedir.

***

Bilinmelidirki:

Bumertebenineserlerindenistimdatedenkişininüçmertebesivardır:

Bu kişi, yaAllah’ı görürcesineO’na ibâdet eder; ya da,Hakkın her şeyi gördüğünü bildiği içinAllah’a ibâdet eder. Birinci ibâdet, teşbihe, ikinci ibâdet ise tenzîhe yakındır. Üçüncümertebe ise,bunlardandahaüstündür.Buda,tahkiksahibikâmildir.O,HakkaHakileibâdeteder;teşbihisöyler,tenzîhimüşâhedeeder,tenzîhisöylerveteşbihimüşâhedeeder.

Bukâmil,Hakkaimânedenlerdenbirisideğildir;çünkümümin,haberveren’in(:peygamber)sözüvasıtasıyla mümin olması cihetinden perdeli kimsedir. Mükâşif ise, müşâhede sahibidir; o, haberverenindoğruluğunumüşâhedegözüylegörür.

***

Bumakâmsahibinin ikigözüvardır:Bunlardanbirisi (:başgözüanlamındaki)basar,diğeri ise,basîret gözüdür.Her iki göz ârife göre terazinin iki kefesimesabesindedir; bazenbunlardanbirisiyükselir, bazen ise diğeri. Bunun nedeni, kâmil ârifin mertebeleri ve mertebelerin gerektirdiğihükümleribilmesidir.Böyleceârif,hiçbirzamanbumertebeleriaşmaz.

Binaenaleyhkâmilârif,biryerdeinsanlaramerhametederveonlaraacır;Allah’ınbirhükmününyerinegetirilmevaktigeldiğindeise,insanlaraacımaortadankalkarvehükmüyerinegetirir.Bununnedeni, kâmilin ilâhî rahmetin genişliği ve kullarına acımak sıfatıyla tahakkuk etmiş olmasıdır,bununla beraber hadleri yerine getirir ve onları yerine getirmeyi emreder. Allah Teâlâ şöylebuyurmuştur: “Allah’ın dinini uygulamada onlara acıyacağınız tutmasın.”[61] Böylece Hak, bazıinsanlaraazapetmişvehikmetiningereğinegöreçeşitliazaplarlaonlarıyoketmiştir.

Basîret sahibinin ise, daima şeriat mizânı elinde bulunur; gerçekleşmesinden önce fiillerini vesözlerini bumizân ile tartar.Bu fiil ve sözlerin sââdete ulaştıracaklarını anlarsa, onları işler; aksihaldeişlemektengeridururvenefsinibugibifiillerdenalıkoyar.

***

Allah Teâlâ, insan için iki göz yarattığını bildirdiği gibi, kendisinin de gözleri olduğunubildirmiştir.AllahTeâlâ şöyle buyurmuştur: “Rabbinin hükmüne karşı sabırlı ol!Çünkü sen bizimgözlerimizinönündesin.”[62]

Hak,kullarınıngözleridir,çünküonlarfarkındaolmasalarbile,sadeceHaksayesindegörebilirler;sadece Allah’ın ibâdet nûruyla gözünü açtığı kimse Allah ile gördüğünü bilip, bunu müşâhedeedebilir.

Page 69: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bu müşâhedenin ehli olan bazı insanlar, gözlerini kapatmaktan kaçınırlar. Bunun nedeni budavranıştaidrâktebireksiklikgörmeleridir.

Bazı insanlar ise, azâmet nûrlarının ışınlarında kendilerini yitirirler.Onların varlıklarının yazısı,takyitLevhasındansilinir;bununnedeni,müşâhedederyasınıncoşkunluğundaboğulmuşolmalarıdır.Böylece o, Hak ile olan işlerinin gemini bırakır, bunun nedeni, kudret mazhârının hükümleriyleHakkı ayırt edemeyişidir. O, hakkında hüküm vermek yönünden değil, gerçekleşmesi açısındanHakkın onu görmesi gibi o şeyi görür. Farklılaşmanın ortadan kalkmasıyla da hakkında verdiğihükümdeortadankalkar.

Bu durum, kâmilin haline zarar vermez, çünkü, Allah’ta fâni olduğu için kâmilin hali ölçünündışındadır.

BumakâmdaHakkulunaşöylehitapeder:“Dilediğiniyap,seningünahlarınıbağışladım.”

***

BumakâmınsahibisadeceHakkındilediğişeyleridiler;bununlaberaberHakçirkinşeylerimubahyapmamıştır.Kötüamel,hakkındahükümverilmişameldir;sözkonusubuhükümbuşahıshakkındaortadan kalkar ve amelin kendisi kalır. Bunun nedeni, bu şahıs ile hüküm arasında bir örtününçekilmişolmasıdır.Nitekimaynıörtü,affedilenfiililecezaarasındadabulunmaktadır.

Buşahıs,Allahyolundaöldürülmüşkimsegibidir;onadünyahayatındacennetipeşinenverilir.

Bununlaberaberbuşahıshakkındahadcezasıuygulanabilir,bununnedenihükümvereninbuşahsıniçindebulunduğumakâmıbilmeyişidir.

***

Page 70: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Hakemel-Hakem, kullarını haksızlık yapmaktan men etmek için, indirmiş olduğu meşru hükümlerle

hükümverendemektir.

BinaenaleyhO,vaadindeherhangibirkuşkuolmayanvefiilindehiçbireksikliğinbulunmadığıel-Hakem’dir.

***

Bilinmelidirki:

Bu isimbir açıdan el-Alim isminebenzemektedir. Şöyle ki:Hükümvermenin şartı, lehindeveyaaleyhinde hüküm verileni değil, hükmü bilmektir. Bu nedenle de, tanıklık ve ikrâr lafzıyla hükümvermekşarttır;bununlaberaber,ikrâryalan,şâhitlikdegörmedenyapılmışolabilir.

Aynı şekilde, ilim malûmda bir şekilde müessir olmadığı gibi, hüküm de mahkum-ı aleyh’te (:hakkında hüküm verilen) herhangi bir şekildemüessir değildir; aksine,malûm alimi alim yaptığıgibi,hakkındahükümverilenşeydehükümsahibinihakimyapar,çünküilimmalûmatabidir.

Bu isim, başka bir açıdan el-Alim isminden farklıdır. Şöyle ki: İlimmalûma tâbi olduğu halde,hükümlehindeveyaaleyhindehükümverilenşeyetâbideğildir.Bununyerinehüküm,hükümşartınatabidir.Hükümşartıise,yaşâhittirveyaikrârdır.

Bununyanı sırahükümsahibi zannıgalibinegörehükümverir.Şâyetbuhüküm, isabetli olmasabile, şeriat açısından kötülenmez ve hüküm diye isimlendirilir. Halbuki ilim böyle değildir: alim,malûmutamolarakbilmedenalimdiyeisimlendirilemez.

Binaenaleyhhakkındahükümverilenşey,hükümsahibininkendisihakkındabirhükümvermesinitemin eder. Buna göre bu hüküm, onun hakkında verilmiş bir hükümdür; çünkü hüküm veren,hakkındahükümverilensayesindehükümvermiştir.

İşte bu, kader sırrındandır, çünkü Allah Teâlâ eşya hakkında sadece eşya ile ve onlarınözelliklerininvekâbiliyetlerininveistidatlarınıngerektirdiğişeyilehükümvermiştir.

Şuhaldeeşyayahariçtengelenşey,kendilerinedönenamelleridir.

***

Page 71: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-AdlAdl,meyildemektir.Bunun,isimyerinekonulmuşbirmastarolduğudailerisürülmüştür.

Sözkonusu isim, adaletindenkorkulanve ihsanındanümit kesilmeyenkimseyeverilmiştir.Onunfiillerindekiadaleti,sözlerinindoğruluğunundelilidir.

***

Bilinmelidirki:

Varolanşeylerinmertebelerinin işlerimeyilvedönmeye (udûl)dayandığı içinHakkendisiniel-Adl diye isimlendirmiştir. Bunun nedeni Hakkın vâciplikten imkâna dönmesi;mümkünleri sâbitlikmertebesindenvarlıkmertebesinemeylettirmesidir.

Binaenaleyh âlemdeki her şey, meyleder. Varlık da ancak adl ile zuhûr etmiştir. Nitekimmüminbâtıldanhakkadöndüğü(udul)gibi,aynışekildekafirdehaktanbâtıladönmektedir.AllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“Rableriniinkâredenlerdönerler.”[63]

***

AllahTeâlâşunubildirmiştir:Hakkaveyabâtıladönenherşey,sadeceHakileveHakkınirâdevemeşiyetiyledönmüştür,çünkügüçvekudretHakkaaittir.

Hak onları kafirler diye isimlendirmiştir, bunun nedeni kendi sınırlılıklarıyla mutlaklık yönünüörtmüşolmalarıdır.

Bu insanlardan örtme fiilinin ortaya çıkmasının iki nedeni vardır: Birincisi, basîret gözlerinindoğruişyapmaktanperdelenmişolmasıdır.Bununneticesinde,sadecekendilerinegözükenşeylerlesınırlı kalmışlar, işin hakîkatinin kendinde bulunduğu hal üzere onlara gözükmesi için görmeeyleminehakkınıvermemişlerdir.Böyleceonlar,bukusurları sayesindepekçokhayırdanmahrumkalmışlardır.

İkincinedenise,şudur:Onlar,düşünceleriniderinleştirdiktensonraişingerçeğiniöğrenmişlervemüşâhedeetmişlerdir;buna rağmen, inkâretmişlervegerçeğiörtmüşlerdir.Bu inkârınnedeni ise,mal veya makâm gibi, elde etmiş oldukları herhangi bir menfaattir, nitekim Yahudi din adamlarıböylehareketetmişlerdir.

***

Meyil,varlıkmertebelerindeimkânâlemininherbirzâtıhakkındaistikametintakendisidir.Gerçimeseleyebakankimsebununböyleolmadığıvehmindebulunabilir; o, ağaçlarındallarının eğrilip,bükülmesiniveiçiçegirmelerinigörür,halbukibütünbunlar,muhakkikegöre,eğrilikteistikamettir.Çünkübunlar,tabiâtınakışıhükmüyle,maddelerininmecralarınameyletmişlerdir.

Aynı şey, oluş ağacının dalları için geçerlidir. Bunların cüzilik mertebelerine meyletmeleri,hallerininfarklılığı,nihâivarışyerlerineyönelmelerivekemâlleriniortayaçıkartmalarıkendilerini

Page 72: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Yaratan’ın hikmetinin ve onları icat edenin -el-Mucid- tasarrufunun hükmüyle gerçekleşir. “Hiçbircanlı yoktur ki Rabbim onun perçeminden tutmuş olmasın. Kuşkusuz ki benim Rabbim sırat-ımüstakimüzerindebulunur.”[64]

***

Page 73: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Latîfel-Latîf, mevcutların fiillerine sirâyet eden ve hikmetinin sırlarını varlıkların mazhârlarında

gizleyendemektir.

El-Latîf,zorolanherşeyikolaylaştıran,kırılanherşeyionarandemektir.

***

Bilinmelidirki:

Bu ismin hakîkatleri ve sırları, varlığın mertebelerine umûmî olarak yayılmıştır. El-Latîf, lütûfkelimesindentüretilmiştirveanlamı,gizlilikvegizlişeylerinengizlisidemektir.Letâfetde,gölgeninuzayıpçekilmesidemektir.Çünkügöz,gölgeninpeşpeşeuzayıp,çekilmesindenbaşkabirşeyiidrâkedemez;gölgeningerçekaslındançıkıp,tekrarorayadönüşününhakîkatinigörmekbirtarafa,sürekliolanhissedilirhareketiningörülmesidemümkündeğildir.

Çünkügölge,uzarkendikkatealındığında,şahsınzâtındançıkmaktadır;çekilirkende,çıktığışeyeçekilmektedir.

Bugözünşâhitliğidir.HakTeâladaşöyledemektedir.“Sonraonukolaycakendimizeçekeriz.”[65]Buâyet ise,gölgeninçıktığıkaynağınbizzatHakTeâlâolduğuna işaretetmektedir.O,bazenaçığaçıkmakvebazendegizlenmeklegölgeninyaratıldığıbirsûrettezuhûretmektedir.

Hak, gölgenin çekilmesini kendi nefsine izâfe ettiği gibi, uzamasını da kendisine izâfe etmiştir.NitekimAllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“Görmezmisinki,Rabbingölgeyinasıldauzatır?”[66]

***

Bu, en latîf işâretlerden birisidir. Çünkü göz, gölgenin kesif şeyin zâtından uzama ve çekilmehareketini görür ve idrâk eder; bu hareket, gerçekte el-Kavî ve el-Latîf’in tasarruflarının enlatîflerindenbirisidir.

Aynışekilde,“Peygambere itaatedenkimse,Allah’a itaatetmiştir”[67]âyetide,bu ilâhî latîfliğinsirâyetine işâret eder. Bu sirâyet, güneş ışınlarının havanın cüzlerine ve bu ikisinin karışımlarınasirâyet etmesi gibidir; bunlar birbirleriyle öyle karışmışlardır ki, bunlardan birisine işâret edilse,diğerideoişâreteortakolur.Bunagöreışığaişâret,havaya;havayaişâret,ışığaişâretetmektir.

Aynı şekilde,MüteâlZât’ıngizlenmesinin sebebi, zuhûrunun şiddetidir; idrâklerdenperdelenmesiise,nûrunundalgalarıdır.

***

Page 74: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Habîrel-Habîr, ilim ve hıbra sahibi demektir. El-Habîr, dilediği şeyden dilediği şey ile haber veren

demektir.O’nunhükmünündeğişmesivesözününfarklılaşmasımümkündeğildir.

***

Bilinmelidirki:

Hıbra,özelbirşekildekonusunailişir;o,denenmedensonragerçekleşenilimdir,şuâyettebutarzaişâretvardır:“Sizleriimtihanedeceğiz,takibilelim.”[68]

Hak,olacakşeyigerçekleşmedenöncebilir;çünküo,oşeyisâbitlikhalindebilmektedir.Varolanşeylerinmertebesindesadecesübûtmertebesindekia’yân’dasâbitolanlargerçekleşebilir.FakatHak,yaratıklarınakarşıkesindelilinigerçekleştirmekiçinimtihanvedenemeyigereklikılmıştır.

***

Denemek, iddianın bir neticesi ve semeresidir; iddia da onun aslıdır. Buna göre, nerede iddiabulunursa,oradadenenmedebulunur.

Bir insan kendisini herhangi bir şey ile nitelese (: iddiada bulunsa), hemen deneme ve imtihanamaruzkalır.Bubağlamdateklifdebirdenemedir.

Kuşkusuz ki, teklif umûmî olmuştur, bununla birlikte iddia, gizli bir nedenden dolayı genelolmamıştır. Nitekim Allah, onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Sizden sadece zalimlere isabetetmeyecekfitnedensakınınız.Bilinizki,Allahcezalandırmasıpekşiddetliolandır.”[69]

Böylelikle rahmet umûmî olduğu gibi, deneme de umûmî olmuştur. Fakat belanın umûmîliği,rahmetinumûmîliğinekarşı koyamaz.Çünkübela, iki kolaylık arasındagerçekleşenbir zorluktur;onunyeri,imtinânrahmetiylemağfiretrahmetiarasındadır.

Burada mağfiret rahmetini zikrettik, bunun nedeni müjdelemenin umûmîliğidir. Nitekim AllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“Allah’ınrahmetindenümitkesmeyeniz.”

Mutlak kerem, sadece aşırı gidenler ve günahkarlar vasıtasıyla zuhûr edebildiği için,mağfiretinumûmîolabilmesiiçinbelanındaumûmîolmasıgerekmiştir.

***

Page 75: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Halîmel-Halîm,isyanedenyaratıklarındanaceleyleintikamalmayankimsedir.

O,(:isyanı)örttüktensonramağfireteder,gördüktensonraaffeder,mühletverir,ihmaletmez.

El-Halîm,amelişlemeyenkimseyihemencezalandırmayakalkmaz.

***

Bilinmelidirki:

Buisminözelliği,iktidarıispatetmektir,çünküiktidarınıgerçekleştirmektenacizolan,halîmdiyeisimlendirilemez. Binaenaleyh hilim, sadece gerçekleştirmeye gücü yettiği halde mühlet vermekleolabilir.

Hilminsözlükmanası,ifsatetmekdemektir.Bunedenleuyku,mânâyısûretindenayırdığıiçinhulmdiyeisimlendirilmiştir.Ârifise,busûretisûretingetirdiğimânâyatabireder,böyleliklesûretiaslınaircaeder.Nitekimuyku,ilmideifsatederveonusütsûretindegösterir.Hz.Peygamber,rüyasınıtevilederek,onuaslınaircaetmiştirki,asıl,ilimdir.

Hulm, meleğin beşer sûretinde gözükmesinde olduğu gibi, uyanıkken de gerçekleşebilir. Budurumdaperdelikimse,beşergörür,kâmilisesadecemeleğinhakîkatinebakar.

***

Bu isminmuhalifi el-Kâdir, cezalandırma ve intikam almayı gerektirdiği için, el-Halîm ismininhükmü,kendimertebesindemühletvermekleel-Muntakim isminin saltanatınıgeçersizkılmıştır.BunedenleAllahTeâlâşöylebuyurmuştur.“Şâyetdilerseksizigideririz.”

Bununnedeni,kudretinmühletvermekve(:ifsatanlamındaki)hilimilebirleşmişolmasıdır.

Hak,sadeceişinkendindebulunduğuhalidiler;çünküirâdeilmetabidir,ilimisemalûma,malûmisezuhûredenetabidir.

Binaenaleyh“Allah’ınkelimelerindehiçbirdeğişiklikyoktur.”[70]

***

Page 76: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Azîmel-Azîm, işi/şe’n âriflerin kalplerine iliştiği için yüce olan demektir.O’nun izzetinin tecellilerini

idrâktenâriflerinbasîretleriacizkalmış,kudretininyüceliğininitelemektendillerlâlkesilmiştir.

***

Bilinmelidirki:

Azâmetmakâmındadurankimse,yamümindirveyamüşâhedesahibidir.Şöyleki:

Bir şey, kendisine nispet edilen iktidara tek başına sahip olması ve hükümlerinin yerine gelmesiölçüsünde yücelir. Buna göre Hakkın büyüklüğü ve iktidarı, hükmünün hiç kimseninreddedemeyeceği ve emrinin karşısında hiçbir şeyin duramayacağı ölçüde büyük olunca, bununkalplerdegerçekleşmesipekyüceolmuş,böylecebu,hayretvedehşetenedenolmuştur.

Böylelikle Hakkın büyüklüğü ile imân ehlinin kalplerinde zuhûr etmesi, onların ilâhî isimlerineserlerinibilmelerinegöregerçekleşmiştir.Bunagöreherkim,Hakkınsıfatlarınıdahakâmilbilirse,azâmet tecellîlerinin o kimsenin kalbindeki parıldamaları daha yetkin olur. Bu nedenle Hz.Peygamber,şöyledemiştir:“BensizinaranızdaAllah’ıençokbilenveO’ndanençokkorkanınızım.”

Bu noktada müşâhede sahibi için ise, azâmetin hamlesi celâl tecellîlerinden gerçekleşebilir. Buesnadaisimlerintesirlerindenyadailâhîhükümlerdenherhangibirşeyonagelmez,aksinesalttecellîileazâmetkendisinimüşâhedeedenkimsedegerçekleşir.

Bu azâmeti,Hakkın görmesi ve işitmesi olduğukimsemüşâhede edebilir; yoksa,Hakkı nefsi ilemüşâhedeedenonumüşâhedeedemez.Çünkümüşâhede,herkesin inancınagöreve itikat sahibinindeliliningerektirdiğitarzdagerçekleşir.

Binaenaleyh,Allah’akendisininbulunduğuhalegöreaslaibâdetedilmemiştir;O’nasadeceHakkınâbidinnefsindeyaratılmışolmasıcihetindenibâdetedilmiştir;buyaratılmaise,okişininAllah’adairitikadınagöregerçekleşir.

Bu nedenle Hak, şu âyetiyle kullarını mazur gördüğünü beyan etmiştir: “Hakkı kadriylebilememişlerdir.”[71] Bunun nedeni, bütün yaratıkların (: Hakkı nefislerinde) yaratmada müşterekolmalarıvetenzîhedeninveyaetmeyeninsınırlılığıdır.

Bunagöre,âriflerinkalplerininbağlandıklarıakidelerdendahabüyükbirmüşâhedeyoktur.Onlar,Hakkısınırlamaksızınmüşâhedeederler.Bunedenleonlarınazâmetleri,Hakkıtazimedeninsanlarınazâmetineaslakatılmaz.

***

Page 77: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-ĞafûrBuisim,el-Ğaffârismininhakîkatlerinizikrederkenaçıklanmıştı.

***

Page 78: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

eş-Şekûreş-Şekûr,kullarınınkendisineşükretmesiyleşükredilendemektir.Buşükrünnedeni,onlarınHakka

itaatetmeyibilmeleri,onunsınırlarındadurmalarıdır.Böylelikleonlar,şükrettiklerişeylerifazlasıylayerinegetirmişolurlar.

Eş-Şekûr, kullarını rızıklandıran ve onlar talep ettiklerinde -adeta üzerine bir borçmuş gibi-dilediklerini veren demektir. Onlar kendisinden bir şey talep ettiklerinde, Hak bunun bir borçolduğunubelirtmiştir.

***

Bilinmelidirki:

Şükrenedenolanşey,nimetlendirmedir.

Nimet,lezzetlenmeyenedenolanşeydemektir.Buda,yailim,hikmetvemârifetgibibâtınîdır;yadayiyecek,giyecekvenikahlanacakşeylergibizâhirîdir.

Bunlarınenbüyüğünikahtır.Nikah,şüküryaygısıüzerindeşükredenleriartırmakiçinyabenzerlerimeydanagetirmekvevaretmekiçinyapılırveyasadecezevklenmekiçinyapılır.Bunikah,enbüyükzâhir nimetlerden birisidir. Bu nedenle Hak, çocuklarının sayısı az olmakla birlikte, kadınlarıkendisinesevdirmeklepeygamberineihsandabulunmuştur.

Burada kast edilen şey, salt nikahın kendisidir.Nitekim cennet ehlinin evlenmesi de, üremek içindeğilsaltzevklenmekiçindir.BöyleceHz.Peygamber,safcennetlezzetlerinedelâletedenbulezzetimüşâhedeetmekleevlenmenimetiniihsanmahallindegörmüştür.

***

Bilinmelidirki:

Hak, kullarının şükretmesiyle kendisini eş-Şekûr diye niteleyince, O’nun sûreti üzerindeyaratıldıklarıiçin,kendisıfatıylazuhûretmeleriiçinonlardanşükürtalepetmiştir.

Kul,bütünnimetleriHaktangörünceyekadarşükrünhakkınıvermişolamaz.NitekimbirrivâyetteAllahTeâlâ’nınHz.Musa’yakendisinehakkıyla şükretmesinivahyettiğini,bununüzerineMusa’nın“Rabbim,bunakimingücüyetebilirki”dediğini,AllahTeâlâ’nıniseşöylebuyurduğubelirtilmiştir:“Nimetibendengördüğündekuşkusuzkibanaşükretmişolursun.”

***

Burivâyettebirikazvardır,şöyleki:Bâtınî-ilmînimetikuldangörmekHakkaaitolduğugibi,aynışekildezâhirînimetiHaktangörmekdekulungörevidir;çünküilim,malûmabağlıdır.

İlmin konularının fazlalığı, kulun hallerini çeşitlendirir. Bu, “Ta ki bilelim” âyetindeki sırdır.Gerçektebuilim,hüviyetinoluşmertebelerinesirâyetetmesiyleHakkınkendinefsinibilmesidir.Bunedenle Hz. Peygamber, “Sadaka Rahmân’ın eline düşer” buyurmuştur. Allah Teâlâ da şöyle

Page 79: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

buyurmuştur:“KuşkusuzkiAllahkullarındantövbelerinikabuleder.”[72]

Sadakalarıalan,Rahmân’ınelindenperdelisûretyönünden,sadakaisteyeninelidir.Sadaka,sadakaisteyenin eline düşmeden Rahmân’ın eline düşer. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur. “Acıktım benidoyurmadın.”BurivâyetSahih-iMüslim’deyeralmıştır.

BusözüsöylerkenHak,kulununüzerindeperdedir;alırkenveverirkenisekul,Hakkıperdeleyenbirsûrettir.

***

Artık, eynimetlenen talip!Şunukesinolarakanlaki:SadeceAllahnimetvermiştir; nimetikabuledensadeceO’dur;bunimetekarşışükredendesadeceO’dur.ÇünküO,şükredenveşükredilendir,O’ndanbaşkahiçbirilâhyoktur.

Page 80: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-AliyyEl-Aliyy,hadislikalâmetlerindenveyaratıklaralayıközelliklerindenbizâtihîyüceolandemektir.

***

Bilinmelidirki:

Yücelik/uluvv, ya mekân veya mekânet yüceliği olabilir ya da, hemmekân ve hem de mekânetyüksekliğiolabilir.Bunagöre,bütünmevcutların içindemekânvemekânetyüksekliğiyleenulvîsi,başkasınaihtiyaçduymadanbağımsızcavarlığıvâcipkimsedir.

Böylelikle müstağnilik, Onun hakkında zâtî bir sıfat olur; O’nun dışındaki her şey ise, O’nuncömertliğininfeyzinemuhtaç,sultanınınegemenliğineboyuneğen,izzetininkatınailticaedendir.

Bu özelliğe sahip kimsenin âriflerin kalplerinde kadrinin ve mekân yüksekliğinin bulunmasıgerekir.Varlığı başkasından olan kevn mertebelerinin varlıklarından her birisi, bu el-Aliyy’intasarruflarınınyüceliğininistiva-gahlarıdır.

Buna göre Hakkın dışındaki her şey, kendileri farkında olmasalar bile, Nefes-i Rahmânî’ninsirâyetininhakîkatlerininzuhûruveonunlakâimolmasıiçin,Rahmân’ınArş’ıdır.

***

Bu sır dolayısıyla yücelik, yeryüzünde ulvî olan veya ulvîliğin hakîkatini bilmediği için ulvîlikisteyenherşeydezuhûretmiştir.İnsanınhakîkatinibilemediğibuulvîlik,kudretvebekâözelliğiylebiricikolup,varlığıherşeyiihâtaeden,cömertliğininhazinelerininherşeyişâmilolduğukimseninkatına layık olabilen bir rütbedir. Binaenaleyh bu anlamda el-Aliyy, birliğin çokluğu ve çokluğunbirliğiaçısındanel-Aliyy’dir;çokluğunbirliği,çokluğuntekilfertleriaçısındandemekdeğildir.

Bu nedenle adı yüce olan şöyle buyurmuştur: “İşte burası âhiret diyarıdır. Biz onu yeryüzündebozgunculukvefesatistemeyenkimselerevereceğiz.”[73]

Buâyet,histezuhûretmesebilebirşeyingerçekleşmesiiçinkulunkalbininhimmetineveniyetininodaklaşmasınaişâretetmektedir,çünküo,ilimmertebesindegerçekleşmiştir.

***

Bunoktadayöneticiliktaliplerinegelince:Buarzu,herhangibirengeldolayısıylaortayaçıkmamışise, kuşkusuz ki onlar, pek çok hayırdan mahrum kalırlar, çünkü onlar, bunu istemişler venefislerindebuduygugerçekleşmiştir;şuvarkiyöneticilik,nefislerindemeydanagelmemiştir.

Efendisinin özelliğiyle bezenmiş kul ise, zâtının kabul etmediği bir yalan elbisesi giymiştir. Bunedenle, hiçbir yaratılmış hakîkati müşâhede ederken, başka bir yaratılmışın üstünlüğünü kabuletmez. Hiç kimse hiç kimsenin zâtında başkasını yüceltmez; sadece sevilen sevenin aynındayüceltilebilir.

***

Page 81: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bu,el-Aliyy’inulvîliğininhükümlerindengenelinpayıdır.

Ârifin bumertebeden payı ise, zâtını bilmesinin ve hadisliğinin gerektirdiği ulvîlikmakâmındandüşmek ve uzaklaşmak gibi özellikleri müşâhede; ilâhî inâyeti ve Hakkın kendilerinişereflendirmesinimütalaaetmektir.Hak,kullarıkendisineizâfeetmekleonlarışereflendirir.Hakda,okullarvasıtasıyla“Alî”olmuştur,çünkümümkün,düşmemişolsaydıel-Alî’ninulvîliğininsaltanatıortayaçıkmazdı.

***

Page 82: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Kebîrel-Kebîr,kibriyaörtüsüyleidrâklerinkendisineulaşmasındanperdelenendemektir.

AllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“GöklerdeveyerdebüyüklenmeO’naaittir.”[74]Birkutsihadisteise,şöylebuyurmuştur:“Kibriyabenimörtümdür.”

***

Rida/örtü, başkasından gizlenen kimsenin perdesidir.AyrıcaAllahTeâlâ, “Beni göğümve yerimsığdıramadı,müminkulumunkalbisığdırdı”demiştir.Birşeyinkalbi,oşeyinbâtınıdemektir.Bunagöre kulun zâhiri, Hakkın üzerinde perdedir, binaenaleyh kul, Hakkın sûreti üzerinde yaratılmışolduğuiçin,Hakkınörtüsüdür.

Yaratıkların sûreti Hakkın büyüklüğünün aynı ve O’nun zâtı ya da vechi üzerinde bir perdeolduğuna göre, perde perdeleneni görebilir, fakat perde perdeleneni bâtın yüzüyle görür. Çünküörtününbirzâhirivebirdebâtınıvardır,bunagöreperdeHakkıbâtınıylamüşâhedeeder.

Bu bağlamda, birisi şöyle demiştir: “Rabbimi kalbimin gözü ile gördüm. Bunun üzerine: Senkimsin?”Dedim.

Dediki:

-Sen!

Perdenin zâhiri, değişmediği sürece, perdeleneni asla göremez; onun değişmesi de söz konusudeğildir.

***

Bu müşâhede sahibine göre, iki gurubun görüşü de doğrudur. Bunlar (: Hakkın âhirette)görülmesinikabuledenEşarîlerilebunuinkâredenMutezile’dir.

Ayrıca bu müşâhede sahibi bilir ki, âlemin zâhiri Hakkın ez-Zâhir isminden zâhirliğininmazhârlarıdır.BinaenaleyhHak,kuşatıcı tahkik sahibinegöre, âlemcihetindenzâhirolandır.Âlemise, özel bir cihet ile sınırlanmaksızın, Hak tarafından ihâta edilmiştir. “Her nereye yönelirseniz,Allah’ınvechioradadır.”

ÇünküO,herşeyiihâtaeder.Bunagöreperde,âleminzâhiriilekulunbâtınıarasındabirengeldir.Hak,perdebununfarkındaolmasabile,daimaperdeninbâtınıiçinzâhir,“kevn”denibaretolanzâhiriiçinisebâtındır.

Bunagöre,bumertebedehalkınbâtınıHaktır;Hakkınzâhiri isehalktır; ilkmertebedebununaksigeçerlidir.

***

Page 83: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Hafîzel-Hafîz,kuluiçin“tevfik”inimuhafazaeden,teyidiylenimetleriniüzerineyayankimsedemektir.

Bununyanısırao,madûmunyokluğunu,mevcudunmevcutluğunumuhafazaedendir.

***

Bilinmelidirki:

Hıfz, görmeyi gerektirir; görmek ise, korumayı gerektirir. Buna göre her ikisi de, varlığınetrafındadöndüğüikikutuptur.

Kevn,ikigözilekorunmuştur:bunlar,Hakkıngözüvehalkıngözüdür.BunagöreHak,kendilerinevarlığınsürekliliğiniverip,ilminsırrınıalmakiçin,halkhakkındaonlarınvarlıklarınıkorur.Çünkümalûm,âlimiçinilmikorur,ilimise,malûmununhallerinözelliklerinegörehaldenhalegirmesiylebaşkalaşır.

***

Korumanın/hıfzvarolanlarınmertebelerindesirâyetedişininhükümlerindenbiriside,“korumak”özelliğininmümkünlerinfertlerineisimolarakverilmesidir.Binaenaleyh,kainâtınherbirvarlığıvebütünmevcutların şahısları, ehl-i keşfe göreAllah’ın hadlerinimuhafaza ederler.Çünkü her şeyinvarlıkta bir haddi vardır ve her şeyin bulunduğu yer, varlığın bir haddidir ki, bu had, o şeyinkendisindebulunmasıylakorunmuşolur.

Buna göre her şey,Hakkın bir gözüdür, nitekim hükümdarlarınmemurları için de “hükümdarıngözü”denilir,çünkühükümdarmemleketinmaslahatınıkorur.

Bu nedenle Hak kendisini “gözler” ile nitelemiş ve şöyle buyurmuştur: “Gözlerimizin önündeakar.”[75]

BöylelikleHak,oluşgemisininmümkünleringözleriylevarlıkderyasındaaktığına işâretetmiştir.BunagöreHakkınvarlığıkorumadahalkınbütünü;bunakarşınHak,herşeyimuhafazaettiğigibi,herşeyvasıtasıyladakorunandır.

***

Page 84: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Mukîtel-Mukît,rızıklananherşeyinyiyeceğinibelirlibirölçüyegöretakdiredendemektir.

Bu ismin iki anlamıvardır.Bunlardanbirisi, iktidar, diğeri ise rızkı ulaştırmaktır.Bunagöre el-Mukît,rızıklarıyaratanveonlarıherşeyeoşeylerinölçüsüneveonlaragöreulaştırandemektir.

Bunlaraörnekolarak,bedenlereyiyecekleriveyamüşâhedeveimânehlininkalplerinedemârifetiulaştırmayıverebiliriz.

***

Bilinmelidirki:

Gıda/kût,gıdalanankimseninsûretininayaktadurmasınıteminedenşeydemektir.Buda,belirlibirölçüyebağlıdır:

Gıda,ulvîolabileceğigibi,süflîdeolabilir;gıdanınhazinelerivardırki,oradanbelirlibirölçüyegöre iner. Buna göre, gıdanın en ulvî hazinesi ilmî mertebedir; en düşüğü ise, beşerî fikirlerdir.Bunlarınarasındasûrîvemânevîhazinelerbulunmaktadır.

Bütün hazineler,Allah katındadır, çünkü o, varlığın aynıdır ve varlığınmertebesi/hazret, kıdem-hadislik, Halık-mahlûk, kâdir-makdûr ve melik-memluğu şâmil olduğu için, bütün mertebelerikendindetoplar.

Bunlarınherbirisi,sahibiadınabirgıdadır.Bunagöreeserler,isimleringıdasıdır;çünküherisim,kendieserininmazhârındazuhûrederveherbirisikendihakikatini/aynmazhârınlevhasındataakkuletmeklebirbirlerindenayrışırlar.

***

Gıdanınüstünü,âlemlerdensemaehliningıdasıdır;düşüğüise,arzehlindenolanârifleringıdasıdır.“Bizonasizlerdendahayakınız,fakatsizgörmezsiniz.”[76]

Birisi,Sehlb.Abdullahet-Tüsteri’ye(ks.)şöylesormuştur:

-“Kût/gıda”nedir?

Şöylecevapvermiştir:

-“Ölümsüzolanızikretmektir.”

Soruyusoranşöyledemiştir:

-“Bizsendenbedenleringıdasınısorduk?”

BununüzerineSehl,şöylecevapvermiştir:

Page 85: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

-“Sananeondan,evibanisinebırak;dilerseimaretsin,dilersetahripetsin.”

***

Hak Teâlâ, ulvî ve süflî gıdaları muhtaçlık hastalıklarını gidermek için yaratmıştır. Her kul,efendisine muhtaçtır ve kavmin hizmetkarı onların efendisidir. Buna göre, kulun efendisininhizmetindeolması,kullukhakîkatininkulüzerindebâkikalmasıveonunhaklarınıifaetmekiçindir;Efendi’ninkulunmaslahatlarınıyerinegetirmesiise,seyitlikismininHaktabâkikalmasıiçindir.

Çünkü mülk âleminde efendilik isminin gölgesi bulunur. Buna göre hadim, muhdumun hadimolduğucihettenhizmetedilendir.

“Bütün iş Allah’a aittir.”[77] Kafir ve hakîkatleri bu yaratılışta göremeyen perdeli kişi, âhiretdiyarınınkimeaitolduğunuöğrenecektir.Çünkü,“Buhayattakörolanâhirettedekörkalacaktır.”[78]

***

Page 86: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Hasîbel-Hasîb,yeterliolandemektir.

El-Hasîb ise, nimetin kendisinden olduğunu göstermek için, yaratıklarına nimetlerini sayandemektir.Ayrıcao,kulununnefeslerinisayarveihsanıylakulununüzüntüsünügiderir.

***

Bilinmelidirki:

Bu isim ve bu ismin hükmü, ilim ve cehalet arasında bir berzâhtır. Buna göre bu berzâh, ilimderecesineulaşamamışzanvetahminmertebesidir.BunedenleHak,perdelikimseleri“Onlargüzelişler yaptıklarını zannederler/hasebe”[79] âyetiyle nitelemiştir. Halbuki onlar, güzel işleryapmamışlardır;onlarınişi,birdelîlsûretiyleortayaçıkmışkuşkudanibarettir.

Bu ismin hükümlerinden birisi, kuşkulu şeylerin/müteşâbihat nazil olmasıdır; müteşâbihat,kendileriyle derinden uğraşan kimselerin eğriliğe/zeyğ[80] nispet edildiği şeylerdir. Çünkü ikişüphelişeydenbirisinemeyledenkimse,oşeyikesinhalegetirmiş,bununneticesindeisebumeyilileoşeyinhakîkatindensarf-ınazaretmişolur.Çünkümüteşâbih,ikitarafadabenzerliğieşitolduğuiçin,herhangibirtarafameylikabuletmez.

Bunagöreedepli-ârif,müteşâbihsınırındadurup,hakkındaherhangibirşey ilehükümvermeyenkimsedir.Şâyetârif,müteşâbihhakkındakeşif ilebirhükümverecekse, -memurolduğuüzere-herşeyehakkınıverenkimselerdenolmakiçinkuşkuluşeyinikiyönüylebirliktehükümverir.

***

Buisminhükümlerindenbiriside,sayılanlarınmertebelerinina’yân’ındavemevcutlarına’yân’ınınmertebelerindeadedinortayaçıkmasıdır;böylece,perdelikimse,birlerinvesayılarınmertebelerindeçok farklılıklar bulunduğunu vehim ve tahayyül eder; halbuki söz konusu bu farklılık, her sayımertebesindebirintekrarlanmasındanbaşkabirşeydeğildir.

Buna göre, bir sayısının tekrarlanması ve ortaya çıkmasıyla sayımertebeleri düzenlendiği, bunakarşın bir düştüğü veya gizlendiğinde ise sayılar eksildiği gibi, aynı şekilde Hakkın halkmertebelerindezuhûretmesiyledevarlıkmertebeleridüzenlenirvesüslenir.

A’yânın zerrelerinin silinip, mutlak hüviyet nûrlarının parıltısında sönmeleri ve de büyüklükörtüsüylegizlenmeleriyledevarlıkmertebeleri,sayıkisvelerindensoyutlanırvemücerretleşirler.

Böylece,BirveEhadolanınhakîkatizuhûreder.

***

Page 87: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Celîlel-Celîl,“celâl”kelimesinden türetilmiştir.El-Celîl,celâliniortayaçıkartmaklaârifleri fânikılan,

sevenleriniise,cemâlsıfatıylaihyaedendemektir.

Binaenaleyhârif,Hakkıncelâlininortayaçıkmasınedeniylekendisinikaybeden;bunakarşınmuhibise,cemâlininözelliğiyleneşelenenkimsedir.

***

Bilinmelidirki:

Celâl, zât sıfatlarındanbirisidir, bu ismin saltanatı, dünyaveâhirettehükmünündevametmesidir.Fakatbuisminhükmününgeneleserleri,dünyevihayattabâtındazuhûreder.Nitekim,insanhayalindeherhangi bir şeye “Ol” der, o da o kişinin hayal kuvvetinde oluverir; o kişi bunugörünür âlemdeortayaçıkartmagücünesahipdeğildir.Bununnedeni,hayalsahibiningücününzayıflığıvebugücühismertebesindetasarrufderecesineulaştıramayışıdır.

Âhiretmertebesi ise, hayalî vehissî sûretlerinkayıtlardankurtarılmasınıgerektirir.Bu sûretlerinkayıtlardan kurtarılmasının nedeni, tasarruf sahibinin gücü ve bulunulanmertebenin kayıttan azadeolmasıdır.Bu nedenle âhiret hayatında kişi, dilediği bir şeye “ol” dediğinde, hemhiste ve hemdehayaldeoşeyoluverir;böylecehayalingücününhükmüumûmîleşir.

***

Bilinmelidirki:

Bu ismin ilâhî isimlerdekicelâli,eserlerininsirâyetetmesivesırlarınınortayaçıkmasıaçısındansâbittir; bu ismin hakîkatlerinin a’yânın kâbiliyetmertebelerinde yansıması ise, kevnî hakîkatlerde“yankı”mesabesindedir;çünküyankı,sadecesöylenenşeyitekrarlar.

Aynışekilde,varlıkmertebelerindenherbirayn,buisminkendisinesirâyetedişiniterennümeder,onunla zâhir olur ve onu niteler. Böylelikle bu isim, zıtları çokluğun hakîkatiyle birleştirmiş, buismineserleri,ârifvemarûfuihâtaetmiş,büyükküçükherşeyesirâyetetmiştir.

Bunagöreârif,mârifetmertebesinde,bunakarşınmarûfise,asaletmertebesindecelâlsahibidir.

Şu halde, azâmet azîm’in celâli olduğu gibi, aynı şekilde tam küçüklük de, küçüğün celâlidir.Binaenaleyhoşey,muhalinkaranlıklarınıngizliliklerindensadeceCelâlfeleğindenvarlıknûrlarınınşualarınınaydınlığıylakurtulmuştur.

Şâyet, zelîl kulun küçüklüğü olmasaydı, el-Celîl’in celâlinin eserleri zuhûr etmezdi; kederli veyönelenkimseninyardımtalebiolmasaydı,âlemdeövgüyelayıkolanınövgüsübilinmezdi.

El-Celîl,sadeceel-Celîlilebilinebilir.

***

Page 88: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Kerîmel-Kerîm,kulunrızâsınıeldeetmekiçinherhangibirvesileyemuhtaçolmadığıkimsedemektir.

El-Kerîm,cömertçeverirveverdiğiiçindekarşılıkbeklemez.

***

Bilinmelidirki:

El-Kerîmismi,ikiaçıdanel-Celîlisminetabidir:

Bunlardan birisi, celâl mertebesinin gerektirdiği zıtları birleştirmek özelliğidir. Aynı şekilde,keremineserlerideiyiyivegünahkarıkuşatır.

İkincisi ise, el-Celîl isminin azâmetini işitip, kendisindeki küçüklük ve zilletten dolayı böylesineyüce birisine ulaşmanın imkânsızlığını tahayyül eden kimsenin ümitsizliğini bu ismin ortadankaldırmasıdır. Binaenaleyh Hak, “celâl ve ikrâm sahibidir” ifadesiyle bu ümitsizliği kulundangidermiştir.BöylelikleHakTeâlâ,şânıazâmetlivebüyüklüğüyüceolmaklabirlikte,kullarınainâyetnazarıylaikrâmedici;engincömertliğivekeremiyleonlara“rahîmveraûf”olduğunubildirmiştir.Nitekimdahaöncede“mevcut”ve“mezkür”olarakvarolmalarındanöncekendilerine“varlık”ileihsandabulunmuştu.

Bunagöre,keremvecömertliksirâyetetmemişolsaydı,mümkünleryoklukkaranlıklarındakalmışolacaklardı. O halde, Hakkın mümkünlere varlık elbisesini vermedeki kerîmliği, kendilerini varettikten sonra onlara diledikleri şeylere ulaşmayı nasip etmesinden daha yüce ve daha büyük bircömertliktir.

***

“Faîl”kalıbındakibuvebenzeri isimlerinyapısı,keşifehlinegöre, failvemefulüaynıhükümdebirleştirir. Buna göre, Allah saf hayır/hayr-ı mahz olup, saf kötülük/şerr-i mahz olan yokluk ilearalarınagirenvarlık ilekullarına ikrâmdabulunmakla“el-Kerîm”dir;bununyanı sıra, endeğerlihibelerini ve bilinmeyen ikrâmlarını onlara bahşetmiştir. Aynı şekilde, kullarından borç ve sadakatalepedip,bunlarıkabuletmeklede“ikrâmedilen”dir.

Bu, bu sıfatın eserlerinin âlemin bütün mertebelerinin cüzlerinde bulunması ve hepsinin Hakkınmüteâlmertebesinedönmelerindenkaynaklanmıştır;böylelikleiş,HaktanyineHakkadöner.

***

Buismingeneleserlerindenbiriside,hükümlerifarklıvecihetleribirbirinezıtolsada,mukaddesZât’ın bütün neredelik mertebelerini ve derecelerini ihâta etmesidir. Bunun nedeni, yaratıklardanzorluğu gidermek ve onları seçimlerinde, teveccühlerinde ve yönelişlerinde serbest bırakmaktır;böyleceonlar,hernereyeyönelirlerseyüzleriHakkadöner.

Şayetonlar,kendihevalarınatabiolsalarbile,Hakkınvechindenhalikalmazlar,çünkü“Hernereye

Page 89: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

yönelirsenizHakkınvechioradadır.”

***

Page 90: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

er-Rakîber-Rakîb, kullarının hallerine şâhit olan demektir. O’nun kullarının hallerine şâhit olması,

yaratıklarınıkorumasınıngerekliliğindenkaynaklanır,böyleliklekullarıda,bütünvakitlerindeO’nugözetirler.

***

Bilinmelidirki:

“er-Rakîb”, “rukba” kelimesinden türetilmiştir; bunun anlamı, bir şeyi gözlemeye mâlik olmakdemektir.Hakmümkünvarlıklarımurakabeettiğiiçin,buisimihâtaözelliğinesahiptir.

Bu ismin hakîkatleriyle tamvasıflanankimsenin ilmi vemüşâhedeye dayanan irfanı daima artar,bununnedeni,bukişininhalkınişlerinibumertebeningerektirdiğiberaberlikilegözetiyorolmasıdır.

Murakıbınhalinindoğruluğununbiralâmeti, tasarrufelindenşeriatmizânınıneksikolmamasıdır.Binaenaleyh,bumakâmsahibiyamüşâhedegözüyleveyaimângözüyleşeriatmizânınabakardurur.Bu kişi, murakabesinde masum olabilmek için, herhangi bir şey aldığında adaletle alır; bir şeyverdiğinde, ihsan ile verir. Çünkü enmutlu insan, bütünmertebe ve tecellîgâhlarda Hakkı süreklimurakabeederekedeberiâyetedenkimsedir.

***

Buisminegemenliği,enfazlafiillermertebesindeortayaçıkar.Böylece,kulHakkınbumertebedekendisinimurakabe ettiğini gözler ve bumüşâhedemahallinin gerektirdiği tarzdaHak ile beraberolur.

Şâyet,kuladünyevîveyadinîgayesineuygunbirşeyzuhûrederse,buhükmünortadankalkmasınıdiler;aksihalde,enuygunolanıtalepeder.

***

Page 91: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Mucîbel-Mucîb,duaedeneyakınolduğuvekullarınınduasınıişittiğiiçinicâbetedendemektir.

O,kendisineduaetmedenöncekulununduasınıkabulederveonahakettiğindenfazlasınıverir.

***

Bilinmelidirki:

İcâbetikitürlüdür:Bunlardanbirincisi,bağlanma,diğeriise,imtinânicâbetidir.

Birinciicâbet,kulunHakkınemirlerineveyayaratıklarınbirbirlerineicâbetetmeleridir;ikincitürise,Hakkınyaratıklarınduasınaicâbetetmesidir.

Buikincitür,çağırdığındainsanınkendikendisinekarşılıkvermesinebenzer.Budurumda,kişininbuçağrıyakarşılıkvermesiarasındaherhangibirzamanyoktur;çağrızamanı,icâbetzamanıdır.

Aynışekilde,Hakkınkulun icâbetineyakınlığı,kulunbizzâtkendisinin icâbetineyakınlığıgibidir.NitekimHakbuyakınlığışuâyetiylenitelemiştir:“Bizonaşahdamarındandahayakınız.”BöylelikleHak,kulunayakınlığınıkulunkendisineyakınlığınabenzetmiştir.

***

Ayrıca, kulunnefsi, kendisinebelirli bir ihtiyaçnedeniyle dua edildiğinde, bazenbunungereğiniyapar ve bazen de arızi bir sebep veyamaslahatla duanın gereğini yerine getirmez;Hak da kuluntalep ettiği şeyin gereğini bazen yapar, bazen yapmaz. Fakat bu isteğe karşılık vermekle ilgilidir,yoksaduayakarşılıkvermekleilgilideğildir.

Çünkü dua, “Ey Allah” tarzında bir nidadan ibarettir. Fakat bu nidaya “Lebbeyk/Buyrun” diyekarşılıkverilmesi,duaedenherkesiçinöncelikleHaktarafındangelir;bununardındanolacakşeylerise,duanındışındadır.

Dua ve nidanın ardından kulun söylediği ihtiyaçlar ise, aklına gelen ve dua etmesine neden olanşeylerdir; duayakarşılık verenbu talep edilen şeyleri vermeyi taahhüt etmez, dilerse verir, dilersevermez.

Duayakarşılıkvereninkulun istekleriniyerinegetiripgetirmeyişi, duaeden ile icâbet arasındakirabıtanıngücüneveyaburabıtanınbulunmayışınagöredeğişir.

Şöyle ki: Dua ve icâbetin gerçekleşip gerçekleşmeyişi, (: kulun) ilâhî kat ile ilişkisinindoğruluğununveyayanlışlığınınalâmetidir.ÇünküHakkınkulununduasına icâbeti,kulunRabbininemirlerine icâbet etmesinin karşılığında gerçekleşir. Dolayısıyla, kul bütün emirlerinde Rabbineicâbetederse,hiçkuşkusuzkiHakdakendisindendilediğiveyaolmasınıarzuettiğiherşeydekulunaicâbeteder.

BöyleliklekulveRab taraflarındanmuvafakatvemuhalefetortayaçıkmıştır, çünkükulRabbininsûretiüzerindedir.

Page 92: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

***

Bazen kula hallerin, isimlerin, zamanların ve mekânların özelliklerinden ihtiyacını karşılayacakşeylergörünür;fakato,işinhayırlıolupolmadığınıkeşfedemez.Bununneticesindekul,talepederve sorumluluk dünyada veya âhirette onun üzerinde kalır; böylece bu kişi, kendisine zulmedenkimselerdenolur.

Bunedenle,halleremâlikolanvesırlarınhakîkatlerinikeşfedenvelîlerinbüyüklerindemekânın,yakınlığınveicâbetinhiçbirtesirigörülmez;üstelik,icâbettegördüklerituzakveyanıltmanedeniyleonlarileavamarasındagörünüştehiçbirfarkyoktur.

Hallerinegemenolduğukimseler ise,olağanüstü şeylergöstermeözelliğine sahiptirler;halbukibununzararları, faydasınıkarşılamayayetmez.Bu insanlarınbugibi işlerdekarşılaşabileceklerienküçükafet,olağanüstüişleriizhârdanefislerininbirzevkduymasıdır;buzevkinsahibi,hiçbirzamanfelahbulamaz.

***

Page 93: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Vasi’el-Vasi,ikrâmlarınınbolluğuvenimetlerininçokluğunedeniyle“geniş”olandır.Onunbağışlarının

çokluğusayılamaz,nimetlerininsayısızikrehesabasığmaz.

***

Bilinmelidirki:

Bu ismingenelhükümlerindenbirisi,bağışlarınyaygınlığıdır,bunların ilki ise,varlıkkisvesidir.Bununardından ise,mevcudunbekâsıvemaslahatınınbağlıolduğuşeyverilmesigelir;mevcutbuşey ile mesrur olabileceği gibi, kötülüğe de maruz kalabilir, bununla beraber sürur, talep edilenşeydir. Fakat bazen kendi başına gelebileceği gibi, bazen de kulu üzdükten sonra gelebilir. Buüzmeninnedeni,terkipmizacı,vemahallinarazlarıkabuledişidir.

Çünküarazlarvevakalar,varlıkvehakikatleriaçısındantekhükümlüdür;a’yândabunlarıneserleri,şahıslarınmizaçlarınınfarklılığınagörefarklılaşır.

Bunaörnekolarak, tatalmaduyusunasafranıngalipgeldiğikimseyiverebiliriz.Bukişi,balıacıhisseder.Şâyetbukişi,“balacıdır”derse,kendizevkinevebilgisinegöredoğru;bunakarşınacılığıbalaizâfeederkendeyanlışsöylemişolur.

***

Nice mizaçlar vardır ki, bir şey ile lezzetlenirler, başka mizaçlar ise o şey ile elem duyarlar;halbukiherikidurumdadaoşey,birdir,hükmümahallerde,onlarınmizaç,özellikvekâbiliyetlerinegöre farklılaşmıştır. Buna göre Haktan olan şey, sadece hayırdır; lezzet ve elem ise, kâbiliyetleregöre,şahsagöredeğişir.

Tek bir şahıs, bizzât faydalı bir şeyden zarar görebilir, nitekim sıcaklık ve soğukluktan da ezagörebilir,bizbiliyoruzki,sıcaklıkvesoğuklukmevsimlerinyaratıklarırızıklandırmasınıteminedensebeplerdendir. Böylece şahıs, gelecekte faydalı olacak bir şeyden şimdiki zamanda eza görür. Budurumdazarar,faydanıntakendisidir.Fakatinsanlarıngenelibunubilmezler,bununnedeniel-Vasi’inkatında perde ve örtülerin fazlalığıdır. Çünkü Hak, mağfireti geniş olandır, mağfiret ise, örtüdür.Böylelikle,rahmetumûmîolduğugibi,örtülerdeumûmîolmuştur.

Sadecevarlıkileörtünülür;aynızamandavarlık,zuhûrveizhâredicidir;böylelikleo,zuhûredilenşeyileörtülmüştür.

***

Page 94: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Hakîmel-Hakîm,herşeyimenzilineindirenveyerliyerineyerleştirendemektir.

***

Bilinmelidirki:

Hikmet,ilimdendahaözeldir,çünküilimhikmetindüzenlediğitarzıylamalûmailişir.Binaenaleyhherhikmetsahibialimdir;bunakarşınheralimhakîmdeğildir.

Hikmet, muhakkike göre, rütbe olarak ilimden daha üstündür. Bu nedenle Hak Teâlâ, kendisinebolcaverdiğinübüvvetvekitapilmininyanısıra,hikmetilevekitabıayırtetmekle[81]Davud(as.)peygambereikrâmdabulunmuştur.

Faslü’l-hitap, anlayış sahibi için gereken yerde veciz söylemektir.Nice yer vardır ki, dinleyeninanlamasıiçinkelâmıntekrarlanmasıgerekir.BunedenleHz.Peygamber,endüşükderecedebulunaninsanıgözetmekiçin,konuştuğundasözleriniüçdefatekrarlardı.

Binaenaleyh, bir yerde veciz konuşmayı gerektiren hikmet, aynı şekilde başka bir yerdetekrarlamayı ve çokça söylemeyi gerektirebilir. Hakim, bir şeyin şöyle olmasına hükmeder;mertebeler ise, özellikleriyle hükmü kendilikleriyle gerektirirler. Böylelikle, o şeye dair hükümmertebelere ait olduğu gibi, mertebeler hakkındaki hüküm de o şeye ait olur; neticede iş/emir,kendisindenyinekendisinedöner.

***

Ehlullah’tanbazıları,tertipsırrınıkeşfederlervebuonlarıkorkuyavehayretesevkeder.

Bazıları ise, sadece hükmü varlıkta gerçekleştikten sonra bunu öğrenirler, böylece onlar,maslahatlarınıbilmedikleriniitirafederler.Ârifinhimmetkuşununvarabildiğisonnokta,cehaletiyleşunuöğrenmesidir:Varlıktazâhirvevakiherşey,ilâhîhikmetinkabzasındadırveo,el-Hakîmveel-Kâdir ’inmertebesindensadırolmaktadır.

İştebubilgi,kişiyisürekliferahlatmakvehoşnutetmeninyanısıra,nimetlerihızlandıranâmildir.TevekkülveişleriHakkahavaleetmede,bunadayanır;gayeninzailolmasıylazorlamavegazapdakişidengider.

Çünkü cehalet ve niza, maksada uygun olmayan şeylerde ortaya çıkar. Müşâhede sahibinin ise,hiçbirşeymaksadıylaçelişmez;onungayesi,el-Hakîm’insırlarınımütalaaetmedesilinmiştir.

***

Page 95: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Vedûdel-Vedûd, velîlerini seven, velîlerinin de kendisini sevdiği, onlara muhabbet eden ve onların da

kendisinemuhabbetettiğikimsedemektir.

Vüd,muhabbetinsâbitolmasıdır.

Dolayısıyla,muhabbet takdir edilmişolduğu içingünahlarbumuhabbete tesir edemez.Çünkübumuhabbet, kendilerini uzaklaştırmak ve kovmak için değil, kaza ve kader hükmüyle kendilerineinmiştir.

***

Bilinmelidirki:

“Vüd”,muhabbetin birmertebesidir. Çünkümuhabbetin dört hali vardır ve her halin bilinmesiniteminedenbirismivardır.

Buna göremuhabbet, kalbe ilk düşüş halinde “heva” diye isimlendirilir; bunun ardından, kalpteyerleşmesi gelir, bu ise “vüd”dür; bunun ardından, bu muhabbetin başkaların ilgilerindenarındırılmasıvetemizlenmesigelir,buda“hub”diyeisimlendirilir;sonolarak,sevenisevdiğindenbaşkaherşeydenhabersizkılacakşekildekalbibütünüylekuşatmasıgelirki,buda“aşk”tır.

Buna göre, el-Vedûd, sevgisi sâbit olan demektir; şu halde Hakkın kullarına muhabbeti sâbittir,çünküsanatkar,ürününüsever.

***

Seven,sevilendenrahmet talepeder; şuhalde, ilâhî sevgininözlemmakâmı, ilkmerhametedilenşeydir.

Özlem, sevilen ile kavuşmaya duyulan şevkin özüdür. Bu özlemden Hak, sevdiğini müşâhedeziynetiyle süsler, ona varlık kisvesini giydirir; müşâhede eden ve edilen arasında “ferahlatma”kaselerinidöndürür.BununardındanHak,cemâlbakışlarınınişâretleriyleonlarahitapeder;onlardahallervearzulisanıylaO’nahitapederler.

BununardındanHak,meseleninsevenilesevilenarasındaörtülükalmasıiçin,“O,pekğafûr/örtenve vedûd’dur”[82] demiştir. Binaenaleyh Hak, dilsizlik, körlük ve sağırlık perdesinin ardında bileolsa,sevdiğininişitmesi,görmesi,lisanıvebütünmelekeleridir.

***

Halk mertebelerinden her bir fert, Hakkın tecellîlerinin kendilerine yansıdığı bir mazhârdır.Binaenaleyh, sevenlerden bazıları, sevdiğini dünyada müşâhede bilgisiyle tanır; böylelikle onunbakışlarındanlezzetlenir,vakitlerindeondannimetlenir.

Bazısevenlerinişiise,perdeortadankalkıncayakadar,“irfan”halindebekler.Buinsanlar,perdeninortadankalkmasınınardındangörürlerki:Kendileriperdenintakendisiymiş.

Page 96: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Şu halde, âlem insandır, insan, onun gözüdür. İnsanlardan (: Hakkı) sevenler ise, göz bebeğimesabesindedir.

***

Page 97: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Mecîdel-Mecîd,herkesinüzerindesahipolduğuşerefileövülendemektir.Çünkü“mecd”,sözlükteşeref

demektir.

Binaenaleyho,birmalolmaksızınvelîlerininenzenginininkendisiniövdüğükimsedir;oda,kendiadınaolmaksızın,onlarayeterliolmuştur,birgurubunkatkısıolmaksızınonlarıazîzkılmıştır.

***

Bilinmelidirki:

Bu isim, “şeref”, “yücelik” ve niteleyen herkesin nitelemesinden, herkesin tespihinden ve tenzîheden herkesin tenzîhinden daha “yüce olmak” anlamlarına sahiptir. ÇünküHakkı niteleyen herkes,belirlibirözellikilekalır;Hakise,kendisinioözelliktentenzîheder.Hakkınkendisinibuniteliktentenzîhetmesi,buözelliğinO’naaitolupolmamasıcihetindendeğil, aksineHakkınsınırlanmasıvehususileşmesicihetindenyapılmışbirtenzîhtir.

ÇünküazâmetiyüceHak,çokluğunbirliğininsahibidir;yoksaçokluktanherbir ferdinbirliğininsahibideğildir.Halbukiniteleyenkimse,Hakkıherbirferdinbirliğiileniteler;şuhaldeböyleyapankimse, şu ilâhî hitapla muhataptır: “Onların nitelemelerinden izzet sahibi Rabbin pekmünezzehtir.”[83]

GöklerdeveyerdeHakkıtespihedenherkes,O’nubaşkasınınO’nadairitikadındantenzîhvetespihetmektedir. Çünkü bütün tespih edenlerin Hakka bakışı, cüzî bir bakıştır. Binaenaleyh, bir insanınHakkadairispatettiğibirşey,başkasınınHaktannefyettiğişeydir.Halbukiherikiside,Hakkıtespihetmektedirler.

BöyleceHak,başkasınınispatetmekyerinenefyettiğişeyiispatetmiş;diğeridebirincininHaktannefyettiğişeyiispatetmiştir.

Bununnedeni,saltgerçeğingerektirdiğidurumubilmededüşüncelerinineksikliğidir.

***

(: Hakkı) kayıt ve mutlaklığı birleştiren tespih ile ve onun zıddıyla sadece kuşatıcı, kâmil ve (:a’yân-ısâbite’ninbirbirlerindenayrışmadanilâhîilimdebulunmaları)“cem’”ve(:a’yân-ısâbite’ninhükümlerinin mufassal olarak ortaya çıkması) “tafsîli” müşâhede eden kul yapabilir. Bir hadiste,şöyledenilmiştir: “Namazkılankimse, ‘Dingününün sahibi’ dediği vakit,Hak ‘Kulumbeni övdü’buyurur.”

İştebu,kâmilârifinhalidir.Çünküo,sadeceirfanvemüşâhedediliylekonuşur.Binaenaleyhârif,şahitliğiyleveHakkındingünününsahibiolduğunuitirafetmesiyleHakkıövenkimsedir.

Dingünü,perdeliinsanınvehmettiğininaksine,dünyaveâhirettecezamertebeleridir.Çünküafetler,belâlar vemusibetler, insanların yaptıklarının karşılığında birer cezadırlar.Bu bağlamda dünya veâhiretarasındaherhangibirfarkyoktur.

Page 98: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Şuvarki,dünyamertebesindekiceza,bazenödüllendirilirveaffedilir,bazeniseaffedilmez;bunakarşınâhirethayatındakicezanınsahibiise,ödüllendirilmezvecezasısilinmez.

***

Kulların amellerinin kendilerine döneceği sâbit olduğuna göre, bu durumda Hakkı övdükleri“mecd”indekullaradönmesigerekir.Bunagörekul,Hakkıtakdisetmekle“mukaddes”;Hakkıtenzîhetmekle“münezzeh”;Hakkı“yüceltmek/temcid”ilekendiside“mümecced/yüceltilmiş”olur.

“Subhanî”ve“Ene’l-Hak”diyenkimselerinbuifadeleri,buradankaynaklanmaktadır.

Gerçekfailveamelsahibi,hiçbirortağıbulunmayanBirolanHakolduğunagöre,iddialarortayaçıktıktansonrabütünişlerHakkaçekilirvebütünamellerO’nadöner.

“BütünişO’nadönecektir.”[84]

***

Page 99: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Bâisel-Bâis, genel anlamıyla, mümkünleri yokluktan varlığa; varlıktan uyku ve uyanıklık halinde

berzâha;berzâhtanhaşregönderendemektir.

el-Bâis,özelanlamdaise,ümmetlerepeygamberlergönderenkimsedemektir.

***

Bilinmelidirki:

AllahTeâlâ,mümkünleriyokluktanvarlığagönderdiğivakit,yaratılışaslınıngerektirdiğiizâfetinşerefi nedeniyle insan türünüyeryüzündeki halifesi yapmıştır. Sözkonusubu izâfet,Hakkın insanaruh üflemesi ve insanların beden memleketlerinin idarecileri; zâhiri ve bâtını organlarının vekuvvetlerininreayasıüzerindehükümsahibiolmalarıdır.

Böylece Allah, nefisleri melikler yapmış ve onlara âlemlerden hiç kimseye verilmemiş şeylerivermiştir.Hiçkimseyeverilmemişolanşey,organlarınınkendilerineitaatetmesiniAllah’ınhükümolarakkoymasıdır.Çünkünefislerinemirvermezamanları,organlarınınbuemirleriyerinegetirmezamanıdır.

Sonra, insanların bâtınlarına fikir elçilerini gönderdiği gibi, zâhirlerine de âyetlerini okuyan birtakımelçilergöndermiştir.

***

Risâlet, reaya arasında değil, melikler arasında olabilir. Buna göre cisimlere üflenmiş ruhlar,mukaddesbirasıldanolup,temizlikvenezihliklenitelenmişolsalarbile,kirtatlısuyaacılıkvesertlikvb.kazandırdığıgibi,cisimlerinkirionlaratesireder.

Ruh da esasta temizdir; ruhun bulunduğu mahal temiz ise, ruhun temizliği artar; mahal pis ise,mizacınıntesiriyleruhubaşkalaştırır.

Yaratıkların en temizleri, resul ve velîlerdir, çünkü onlar, temizliklerini artırır dururlar.Bununlaberaberresulvevelilerinmertebeleriise,bukonudafarklılaşır.

Aynışekilde,ruhlarıkirlenmişve(:maddeile)karışmışinsanlarınmertebeleridefarklıfarklıdır.Bunagöre,onlardanbirkısmımahallininpisliğindendolayı“niza”izhâreder;birkısmı,nizaetmez,böylecepeygamberlerininkendilerinegönderilmeleri,kendilerinebir“rahmet”olur.

Fakat, fikir elçilerinin tasarruf edecekleri takdir edilmiş olduğu için, her düşünce sahibi kendidüşüncesinidoğrubulurvekendisinegöre‘Allah,şuhükmesahipolankimsedir ’diyekesinbirfikribenimser.Bukimsebilmezki,gerçektebuhüküm,kendisininmeydanagetirdiğibirşeydir.Şuhaldeakılcı, sadece tasavvurunun nefsinde yarattığı şeye ibâdet etmiştir, bu tasavvur da, itikat diyeisimlendirilir.

***

Page 100: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Hak (cc.), hüküm verendir, hükme konu olan değildir; O’nun mukaddes zâtının hakîkati akıltarafındanzabtaltınaalınamaz,aksineişinbaşındadasonundaemir,O’naaittir.

Herhangibiritirazamaruzkalmaktankorunmuşbaşarıyaulaşankimseninfikrininitikatettiğişey,Hakkın peygamberlerinin getirdikleridir. Hak (cc.) bu kimselere peygamberlerini sadece onlarınkendisine “hal” elçilerini göndermeleri üzerine göndermiştir; bu kulların Hakka gönderdiklerihaller,görevlendirildiklerişeyleriidareederkenkendilerinidestekleyecekşeyiHaktantalepederler.Şuhaldeiş,onlardanO’naolduğugibi,aynızamandaHaktanonlaradır.

Binaenaleyh,el-Melikmelikü’l-mülktür.

***

Page 101: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

eş-Şehîdeş-Şehîd,kendisihakkında“kendisindenbaşkailâholmadığına”şahitolan;yaratıklarıhakkındaise,

getirdiklerihayırveşerlerigörendemektir.

BöyleceHak,rahmetvemağfiretileyaratıklarınanimetlerinkendisindenolduğunugösterir.

ŞuhaldeO,sırlarıteftişeden;haberlereise,pekyakınolandır.

***

Bilinmelidirki:

İlâhî emrin bir kısmı, kendisine hiç kimsenin isyan edemeyeceği; bir kısmı ise, karşı gelmeninmümkünolduğukısımdır.

İsyanedilemeyen ilâhîemir,herhangibirvasıtaolmaksızınmümkünün“ayn”ınayönelikyaratmahitabıdır;buda,ona“ol”demeklegerçekleşir,böyleceoda,hemenolur.

Bu,muhatabınhiçbirşekildekarşıkoyamayacağıilâhîemirdir.

Karşıgelinebilenilâhîemirise,emrinhakîkatideğil,onunbirsıfatıdır.Bu,gerçekleşmesiniirâdeetmeksizin herhangi bir fiilin işlenmesi veya terk edilmesiyle ilgili emirdir ki, gerçekte o, ruhsuzlafzî-sûrî bir emirdir. Çünkü emrin ruhu irâdedir. Bu emirle mükellef olan insan ise, Hakkınkendisindeonuyaratmasıyla,buemrinortayaçıkmasınınmahallidir.

Hakşahitliğe“ol”derodaoluverir.Böyleceşahitlik,sadeceşâhidinlisanınınmahallidirki,şahitsöyleyendir. Böylece şahitlik, kendisinde ortaya çıktığı şeye nispet edilmiştir; halbuki şahitliğinkendisinde ortaya çıktığı şeyin şahitlikte tekvin şeklinde herhangi bir tesiri söz konusu değildir.Şahitliğinyaratılması/tekvin,Hakkaaittir.

Diğerfiillerdebunagörekıyasedilmelidir.

***

Muhakkikise,eşyanınhemkendizâtındavehemdebaşkalarınınzâtındaAllah’ıtespihvezikreden“a’yân” olarak tekvinini müşâhede eder. Şâyet bu fiillere “masiyet/günah” ismi verilse bile, keşifsahibi,fiilihakkındaverilmişhükümdensoyutolarakmüşâhedeeder.Çünküobilirki,masiyetinvarolanbirhakîkati/aynyoktur.Çünkü“masiyet”diye isimlendirilenşey, terktir; terkise,herhangibirşeyvebir“ayn”sahibideğildir,binaenaleyho,yokluğunmüsemmasıgibibirşeydir.

Yokluk, altında varlığa ait bir şeyin bulunmadığı bir isimdir. Çünkü burada masiyetin nedeni,yapılmamışbiremirveyayerinegetirilmemişbiryasaktır,bundanbaşkabirşeysözkonusudeğildir.

Bunagöre,“Namazkılınız”denildiğivakit,kişinamazkılmadıysa,budurumdaosadeceyokolanbir şeyi işlemiştir; bunun herhangi bir varlığı yoktur. Aynı şekilde, “yap” denilip de, kişi bunuyapmamışise,bununiçeriğivarlığıbulunmayanyokolanbirşeydir.

Page 102: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Kulun her nefeste bir işte/şe’n olması gerekir ve bu iş, ona ait değildir.Çünkü varlığında zuhûredeniş,Hakkınhüviyetidir.“Ohergünbiriştedir.”

Böylecebuşe’nlerzuhûretmiştirki,bizimvarlıklarımız/a’yândabuşe’nlerdendir.

“Allah,yaptıklarınızıgörendir.”[85]

***

Page 103: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Hakel-Hak, mevcut demektir; el-Hak, önünden veya ardından bâtılın kendisine gelemediği el-

Vücûd’dur.

Çünküo,yokluktanmeydanagelmemişvücûd’dur;ayrıcakendisindensonradayoklukgelemez.

O,herhangibirilletolmaksızınhaklarıvâcipkılandırvekendilerindenuzaklaşmaksızınherşeydenuzaktır.

***

Bilinmelidirki:

Hakkın kalbinden körlük perdesini kaldırıp, sûretlerde başkalaşmasının hakîkatini ve onlardahaldenhalegirmesinimüşâhedeedenkimse,şunuöğrenirki:Âlem,hernefestegeceyivegündüzüdeğiştirenHakkınşe’nlerinedeniylebir“başkalaşma”ve“değişme”halindedir.Bunagöre,Hakkınşe’nleri başkalaştığı ve işleri değiştiği için her şey başkalaşır. “Hakkın dışında delâletten başka nevardırki.”[86]

Âyettezikredilendelâlet,hayretanlamındadır.

Haktan başka halkın dışında hiçbir şey yoktur; onların varlıklarıyla da hayret ortaya çıkmıştır;çünküo,hükümlerbaşkalaştığıiçin“halk”diyeisimlendirilmiştir.

Ona varlığının vâcipliği açısından bakarsan, “Haktır” dersin; buna karşın, imkânı açısındanbakılırsa,“halktır”denilir.Seyrisülûkedensaliğinhalideböyledir.Oda,bazen“Benbenim,OdaO’dur”der,bazenise,“BenO’yum,Odaben’dir”,bazenise“BendedeğilimOdadeğil”der.

Bu,saliğin“Attığındasenatmadın,fakatAllahattı”[87]âyetininanlamınıkeşfettiğindeböyledir.

BöyleceAllahâyetteöncenefy, sonra ispatetmiştir.Bu ise,hayretinsebeplerindenbirisidir.Hak,tekbaşınavarlığıvâcipolmakla,Hakkıbâtılüzerinesalarveonuyokeder;birdebakarsınkibâtıleriyipgitmiştir.

***

Bunlar,Hakkınezelîveebedîolarakhergünkendisindebulunduğuşe’nlerdir.Yahayaldeveyahistevarlığaaitbirhakîkati/aynolanşeyleryokolabilir.Yokolanvesûretiortadankalkanherhangibirşey,aslageridönemez,çünkügeridönmek,tekrardırveHakkıntecellîlerininbirnihâyetiolmadığıiçinvarlığına’yân’ınıntekrarıdasözkonusuolamaz.

Hak ise,yokedip,zâhirvarlıksınırındankaldırdığı şeyinyerinebaşkabir sûretyerleştirir.Bunagöre, bâtıl bir sûret, gerçek bir sûretin gelmesiyle ortadan kalkabilir. Binaenaleyh sûret, gelişiaçısından“hak”,yokoluşuaçısındanise,“bâtıl”dır.

Buna göre sûret, yok eden ve edilendir. Bu sırrın ortaya çıkması halinde, birisi “Ene’l-Hak”diyebilmiştir.

Page 104: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Çünküveli,sadecehallisanıylakonuşabilir.

***

Page 105: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Vekîlel-Vekîl, yeterli demektir. Bunun anlamı, kullarının maslahatlarına kendisini vekîl edinip, buna

yeterligelenvemenfaatleribulunanşeylerleonlarızenginkılandemektir.

Oda,kullarınıbelirlibirsüreliğinekendimenfaatleriuğrunatasarrufetmeyevekîlkılmıştır.

Binaenaleyh bumenfaatler, kendilerinde menfaat elde etmiş olmaları cihetinden kullara; HakkınhamdinitespihetmeleriitibariyledeHakkaaitşeylerdir.

***

Bilinmelidirki.

Vekalet, hayat gibi, var olanların/ekvanmertebelerine sirâyet eden ilâhî bir rütbedir. Buna göre,kevndeolanherşeycanlıolduğugibi,herşeyaynızamanda“vekîl”dir.SözüneveikrârınaHakkınvekîlolduğukimse,doğruyaisabeteder;kimbilmezvegafilolursa,halonavekîlolur.Hal lisanı,sözlisanındandahakonuşkandır/entak.

Vekîl, müvekkilinin hükmüyle, sadece kendisine izin verilen hususlarda tasarruf edebilir vekendisineemânetedilenşeylerdesınırıaşmaz;şuhaldeo,kesindelîlsahibidir.

Vekîline“şununiçinyaptın”diyenkimseyeişinhakîkatikeşfolunurvegörürki:O,kendiistidatveözelliğiyletepkigösterdiğişeyivekîlineyaptırmıştır.

***

“KimAllah’a tevekkülederse,Oonayeter”[88] âyeti, şuna işâret etmektedir: İnsanîvarlıkvarlıkdairesinin sonmertebelerinde zuhûr edip, ilâhî varlık sûreti onunla kemâle erdiği için, insan -hiçkuşkusuz ki- kenz-i mahfi/gizli hazine hakîkatlerini müşâhede etmiştir. Binaenaleyh insan, sonmevcutveilkmaksattır.ŞuhaldeAllahinsanayettiğigibi,insandaO’nayeter.

Şöyle ki. Mümkün kendisini sadece Hak ile bilebilir. Binaenaleyh Hak, insanın işinin nihâyettekendisinevaracağıgayesidir.OhaldeHak,insanayeter.

İlâhî sıfatların zuhûru mümkünün varlığına bağlı olup, ortada da kendisinden başka bir varlıkmertebesibulunmayınca–ki,mümkünmutlakvarlık/Vücûd-ıMutlak ilemutlakyoklukarasındabirperdedir-budurumdamümkünikihükmütaşıyanveikitarafıkendindebirleştirenşeydir.

Bunagörevarlıkmümkünenispetedilirse,varlıknûrununzuhûrukendiüzerindegerçekleştiğiiçin,budoğrudur;yoklukmümkünenispetedilirse,yoklukkaranlığınınkendisindekikalıntısınedeniyle,budadoğrudur.

Mümkünün varlığıyla madûm mevcuddan ayrılır. Şu halde mümkün, iki deniz arasında birberzâhtır;zâtıylaherikitarafıdakabuledicidir.

Şâyet,madûmunbir lisanı olsaydı, kuşkusuzki, onun sûreti üzerindebulunduğunudile getirirdi;nitekimvarlıkdaonunsûretiüzerindebulunduğunaşâhittir.

Page 106: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bunedenledeonakafiolmuştur.

***

Page 107: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Kavîel-Kavî,kâdirdemektir.el-Kavî,sahipolduğuizzetvezıtlarıbirleştirmekgücüylegüçlüolandır.

***

Bilinmelidirki:

Buismineserlerininhakîkati,sadecekuşatıcı/camikulüzerindezuhûreder,sözkonusukul,insân-ıkâmildir. Bu nedenle, Âdem yaratılmadan önce “Güç ve kudret sadece Allah’a aittir” ifadesiişitilmemiştir.

Bir rivâyette, şu bildirilmiştir: Cebrail (as.), Âdem’e Beytullah’ı tavaf etmenin rükünleriniöğretirkenkendisineşöylesöylemiştir.

-“Biz,senyaratılmazdanbinlerceküsurseneBeyt’işuşekildetavafederdik.”

BununüzerineÂdem,şöyledemiş:

-“PekiBeyt’itavafederkenneokurdunuz”

Cebrail:

-Subhanellahi ve’l-hamdü lillahi, vela ilâhe illellahu vallahu ekber/Allah’ı tenzîh ederîm, hamdO’namahsustur,kendisindenbaşkailâhyokturveAllahenbüyüktür,derdik.

BununüzerineÂdemşöyledemiştir:

-Ben bu söylediklerinize “Vela havle vela kuvvete illa billahi’l-aliyyi’l-azîm” ifadesiniekleyeceğim.

Bununüzerinebuzikir,Âdem’etahsisedilmiştir.

***

İlâhî sıfatlardan hiçbir sıfat kalmamıştır ki, dinde Âdem’in vârisleri olan kâmillerin varlıkaynalarındazuhûretmişolmasın.

Mümkün,ilâhîiktidarınzuhûrmahalliolduğuiçin,vücûdungücüylekendizayıflığınıtelafietmiş,böylelikle, bazılarında iddia ve çekişme ortaya çıkmış, talep edilen şeyin eserleri kimi insanlardazuhûr etmiştir. Bunun ardından, ilimden sonra bir şey daha öğrenmeleri için, ikinci zayıflıkkendilerineiâdeedilmiştir.

Şöyle ki. Dünya, doğum anından itibaren insanı yaşlılığa taşır, böylece onu bâtınlıktan berzâhaulaştırır; âhiret yaratılışında niza ve iddialardan kaynaklanan kuşkularından arınmış bir kuvveteistidatkazanmakiçin,berzâhbeşiğindeonuterbiyeeder.

Bu, isminbâtınınınhükmüdür,zâhirinineserlerininhükmü ise,bukuvvetten ibaretolanzayıflığa

Page 108: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

varıncayakadarkevnmertebelerinincüzlerinesirâyetetmiştir.Zayıfhakkında“zayıflığıgüçlendi”ve“ona karşı zayıflığı güçlendi” denilir. Zayıflık, harekete karşı güçlü bir engeldir; böylece kuvvet,zayıflığanispetedilmişvezıddıylanitelenmiştir.

İştebu,kuvvetinbütüneşyayasirâyetetmesidurumudur,bundaanlayankimseleriçinişâretvardır.

***

İnsanların çoğunluğu bu hükmün sırrının genelliğinden habersizdirler, bu nedenle Hak güçlüolduklarında kendisinden yardım dilemelerini emrettiği gibi, bu yardımı kabulde de kendisindenyardımdilemeleriniemretmiştir.Bunagöre,mümkününHakkınkendisineteklifettiğiamelleriyerinegetirmegücüolmadığıgibi,sadecekabilinkabulüylezuhûredebilecekherhangibirşeydekiHakkıniktidarıdamümkünkâbilinvarlığıylagerçekleşebilir.

Şuhalde,bölünmemişmutlakbirkuvvetsözkonusudeğildir.İştebu,Hakkın(:kutsihadisteki)“Bennamazı benim ile kulum arasında taksim ettim” ifadesindeki sırdır, çünkü namaz, ancak kabul veiktidariletamamlanır.

Page 109: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Metînel-Metîn, şiddet ve metânet sahibi demektir. O, askere ve yardıma muhtaç değildir, fiillerini

yaparkenkimsedenyardımistemez.

***

Bilinmelidirki:

Mânâlardaki metânet, cisimlerdeki kesiflik gibidir. Hakkın metânetinin bir yönü, O’nun “Allah”ismini lafızdaveyayazıdabaşkabirisininkendisiyle isimlenmesindenkorumuşolmasıdır.Böylece,bu isimden ebedî olarak sadeceHakkın hüviyeti anlaşılır.Binaenaleyh,Hakka bu isimden daha iyibaşka bir delîl yoktur; bunun yegane istisnası insân-ı kâmildir. Çünkü insân-ı kâmil, Allah’a bukelimedendahaiyidelâleteder.

BunedenleHak,insân-ıkâmili“kelime”diyeisimlendirmiştir.Bunagöre,Allah’ınkelimesiancakinsân-ıkâmililekonuşur/natık;bunakarşıninsankelimesiise,kendiliğiylekonuşur.Şuhaldeinsankelimesi,Hakkınhüviyetinedelâletedenengüçlüdelîldir.

Hz. Peygamber, şöyle buyurmuştur: “Allah’ın velîleri, görüldüklerinde Allah’ın hatırlandığıkimselerdir.”

***

Metânethükümleri,sadeceinsanınaynasındazuhûreder,buayna,hisderecelerininsonuncusuolanmuhayyilegücüdür.

Şöyle ki: Hayal âlemi, imkânsızı mümküne ilhak etmesi ve iki zıddı birleştirmesiyle, Hakkınvarlığınaençokbenzeyen şeydir.Çünkübir şahsınnispetleri çoğaltılıp, aynı andababa,oğul,kul,efendiolabilir;oise,bizâtihîdeğişmez.

Hayal âleminin imkânsızı mümküne ilhak etmesine de şöyle bir örnek verebiliriz. Bir insanuykusundavarlığıimkânsızbirşeyimevcutolarakgörür.Budurum,hiçkimsenininkâredemeyeceğibirhusustur.

Bütünbunlarıhayalmertebesimümkünkılar.

***

Buisminhükmüençokkeşifehlindeortayaçıkar:Hakkanazarîdelîlileinanankişi,kendisinebirşüphegeldiğindebu şüphe inancınazararverirveonubukuşkuyugidermeyeveyadahagüçlübirdelil ile inancını pekiştirmeye sevk eder. Şâyetmetânet, bu kişinin itikadının özelliklerinden birisiolsa,gelenkuşkukendisinetesiretmezdi.

Şuhaldemetânet, “nazar”kaynaklı itikattanmünezzehHakka aittir.O,muhakkik-ârifinkendisinedayandığıkimsedir.

Ârif, metanetinin kadri nazar ve idrâk tavrından yüksek olması nedeniyle O’nun mahiyetini de

Page 110: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

bilemez.Nitekim(:EbuBekir)Sıddîkşöyledemiştir:“İdrâkinyetersizliğiniidrâkdebiridrâktir.”

Bunagöre,onunbilinemeyeceğinibilmeklebirlikte istinatedilenibilmek,onunbilinemeyeceğinisöylemeninaynıdır.ŞuhaldeHakkınmetinliği,onunperdesidir,binaenaleyhodabilinemez.

***

Page 111: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Veliel-Veli,yardımedendemektir.O,dostlarınayardımedenvedüşmanlarınıkahredenkimsedir.

Bunagöreveli,Hakkınhükümlerinegüzelceriayetetmesiyle,yardımedilmiş/mansur;düşmanise,şakiliğininhükmüylekahredilmiştir.

AllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“Allahimânedenlerinvelisidir,onlarıkaranlıklardannûraçıkartır.İnkâredenlerise,tağutundostlarıdır.Tağutonlarınûrdankaranlıklaraçıkartır.”[89]

***

Bilinmelidirki:

Buisminhükmü,müminlereyardımlailgiliolarak,ikitürlüdür:Bunlardanbirincisi,onlarıyoklukkaranlığındanvarlıknûrunaçıkartmaklagenelanlamdayardımetmesidir;ikincisiise,kendilerineaitilmindarlığındanAllah’adairilmingenişliğineözelanlamdaçıkartmaklayardımetmektir.

Bu, ârifin perde karanlıklarından müşâhede aydınlığına çıkmasıdır. Böylelikle kendisinden gizliolanşeyimüşâhedeeder.

Bunagöre,birinciyegörekulunvarlığıHakkınvarlığınınferi;ikinciyegöreise,Hakkınilmikulunilmininferiolur.ÇünkükulunHakkadairilmi,kendisinedairilmininferidir.NitekimHz.Peygamber(as.),şöylebuyurmuştur:“NefsinibilenRabbinibilir.”

Şuhaldeo,delîlintakendisidir.

***

Tağutun kendi dostlarına yardım etmesi ise, çeşitli şekillerde olabilir. Bunlardan birisi, cennetnimetlerinden zarar görecek bir mizaçta olmaları nedeniyle, onları cennete girmekten alıkoymasıdır;nitekimpislikböceği,gülkokusundanzarargörür.

“Müminlere yardım etmeküzerimizdeki bir haktır”[90] âyetinde belirtildiği tarzdaHakkın dünyahayatında müminlere yardım etmesine gelince: Burada “müminler” kelimesinin başına gelenmârifelik takısı cins ifade ediyorsa, bu durumda “imân” ile nitelenen herkes yardıma mazhârolmuştur.

Bu nedenle, bâtıla inanan kimseler, bazen hakka imân eden kimselere galip gelebilirler. Onlarınmüminlere galip gelmeleri, bâtıla inanmış olmalarından kaynaklanmaz; aksine bunun nedeni,imânlarınınkesinolmasıve inançlarınıngücüdür.Onlar,bâtılolsadaona inanmışlar, inanırkendeonun“hak”olduğunudüşünmüşlerdir.

Buradabirsırvardır:İmânsahibindegüçlendiğinde,budurumdaimânokişiyezayıfakarşızaferkazandırır.Müşrikde,tevhideyadarisâletinbirkısmınainanmasabileAllah’ınvarlığınainanır.Şuhaldeo,biraçıdanhakkaimânetmişkimselerdendir.Fakatonunimânı,birliğicihetindenHakkaimânedenmümininimânınıngücüneulaşamaz.

Page 112: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bu,Hakkın bâtıl ehlini “mümin” diye isimlendirmesinin sırrıdır.Onların pek çoğu, şirk koştuğuhaldeAllah’aimânetmişlerdir.

***

Page 113: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Hamîdel-Hamîd,öven/hamiddemektir.O,küçükbiritaatibileöver,pekçoksevaplaödüllendirir.

El-Hamîd, kendisini kendisiyle icmâlî olarak; bütünhamd sahiplerinin hamdiyle de tafsîlî olaraköver. Böylece o, mahmûd/övülen olmakla, bütün senâ sahipleri ona övgüde bulunurlar. Çünküsenânınneticeleri,kendisinedöner.

Hakkın“faîl”kalıbındakibütünisimleri,vadîdelâletlehemism-ifailvehemdeism-imefulanlamıtaşır.ŞuhaldebuismiitibariyleHak,hemhamdeden/hamîdvehemdehamdedilendir/mahmûd.

Hamdin sırrına sadece bu makâmın sahibi muttali olabilir. Şu halde, ilâhî isimlerin ilmini Hz.Âdem’etahsisettiğigibi,senâilminedesadeceMuhammed(sav.)tahsisedilmiştir.

***

Bilinmelidirki.

İnsan, lezzet ve elemleri ayırt eden bir mizaç üzerinde yaratılmıştır; elemler ile zarar görür vehüzünlenir,bunakarşınlezzetlerilefaydalanırvemutluolur.Bunlar,kevninhallerindenikihaldir.Budurumda,insanınfaydalanması“şükür”vebukonudakiibâdetide“hamd”diyeisimlendirilir.Bunlarda,Hakkınşe’nleridir.

Şe’nler,vücûdî tecellîlerdir.Vücûd ise, sırfhayırdan ibarettir, şuvarki,hükümlerikâbiliyetlerdefarklılaşır.Bunagöreniceşeyvardırki,birinsankendisiylelezzetlenir,bunakarşınbaşkabirinsanaynışeyileelemduyar.Halbukiherikidurumdadaelemveyalezzetmeydanagetirenşey,tektirveonda herhangi bir bölünme söz konusu değildir; sadece kâbiliyetlerine ve istidatlarına göremümkünlerdeoşeyinhükmüfarklılaşmaktadır.

Aynı şekilde Hz. Peygamber, sevindiğinde şöyle derdi: “Hamd nimet veren ve ihsanda bulunanAllah’a mahsustur.” Böylece peygamber, hamdi hüküm ve eserinin sınırlılığıyla sınırlardı.Sıkıntıdaykeniseşöylederdi:“HerhaldeAllah’ahamdolsun.”

Bu hamd, mutlaklığı ve her şeyi içermesi itibariyle, sevinç halindeki hamdden daha büyüktür.ÇünküHakkınnimetvermesininbiryönüde,sıkıntıhalindebulunankimseyeövgüyüilhametmesiveonu kendine hamd ettirmesidir. Böylece onu aşırılıktan ve azaptan korur. Böylece, Hak kendisineilhamettiğihamdilebâtınınaafiyetverir,bununardındanda,sıkıntısınıgidererekafiyetinidahadaartırır.

***

Bilinmelidirki:

Keşiftavrınagöreâlemdekiherlafızdabirsenâbulunur;keşifehli,bunumüşâhedeeder.

Sena, Allah’a döner. Senânın zemme dönük bir vechi olsa bile, ehl-i hakka göre bu senânın daövülenbiryönününolmasıgerekir;bununlaberaber,işitenvesöyleyenbunamuttaliolamayabilir.

Page 114: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Buna göre zemmedilmiş olması cihetinden senânın herhangi bir dayanağı yoktur ve hakkındahüküm verilemez. Çünkü zemmin dayanağı, yokluktur, bu nedenle zem, kendisine ilişecek bir şeybulamaz.Böyleceortadankalkarvegeriye“HamdAllah’amahsustur”kalır.

***

HamdedeninmaksadıHakveyabaşkasıolabilir.ŞâyetkişininhamdindekimaksadıHakolursa,hiçkuşkusuz,ehlinehamdetmiştir;Hakkındışındakibirisinehamdetmişise,sadecekendisindegördüğükemâlsıfatlarıvegüzelniteliklerleonahamdetmiştir.Buözelliklerise,yayaratılışındabulunmalarıveya ahlak olarak edinirken kazanması itibariyle, rubûbiyet mertebesinden kendisine ikrâm vebağışlanmışlardır.Busıfatveözellikler,Hakkadönerler.

Şuhaldesenâ,işinsonundaHakkadöner.

***

Hamdin üçmertebesi vardır: Bunların birincisi, hamd edenin kendisini hamd etmesidir; ikincisi,başkasınıhamdetmesidir.Bu ikikısımşüpheyemaruzkalırve şüpheninortadankalkması içinhalkarinesine muhtaçtırlar. Üçüncüsü ise, hamd lisanının hamdidir. Bu, ihtimalin kendisine sirâyetedemeyeceğihamddir.Çünkübu,sıfâtınsıfatsahibiylebulunmasınıntakendisidir.

Bunagöre, sıfat sıfat sahibininveniteleyeninkendisi olursa, budurumdahamd,hamdedeninveedileninkendisiolmaktadır.

***

Page 115: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Muhsîel-Muhsî, malûmları bilen demektir. O, zâhirlerde olan şeyleri gören, gizliliklerde bulunan

şeylerdenhaberdarolandır.

***

Bilinmelidirki:

“İhsa”,ihâtadandahadaranlamdadır.Çünküihâta,madûmvemevcudukuşatangenelhükümlübirkelimedir,bunakarşınihsaise,sadecemevcuthakkındaolabilir.“İhsaedilen”herşey,aynızamandaihâtaedilmişiken,ihâtaedilenherşey“ihsa”edilmişdeğildir.

“İhsa”,nefeslerevarıncayakadarvarlıkmertebelerine sirâyet etmiştir.Şuhaldebu isminhükmü,kulunnefesleriniveamellerinidesayar;kulunküçükvebüyükbütünamellerigözardıedilmeksizinhepsisayılır.

***

İhsaikitürlüdür:Birincisi,birvasıtaylaihsa,ikincisiise,vasıtasızihsadır.

Buradakivasıta,kulun lafzınıyazankoruyucumelektir;sözkonusubu lafız,kulunamelininruhudeğil,sûretidir.Bunagöre,kulbirlafsöyleyip,onuifadeedersemelekokulabulafzısöyleteninkimolduğunabakarki,hiçkuşkusuzbunusöyletenHaktır.Bununüzerinemelek,“beraberlik”nûrununbulafzısöyleyenesöylettiğinigörürveHakkarşısındakiedebingereğibulafzıkorumayaalır.

Şâyet kişi herhangi bir amel işlerse,melekkişininbu ameli işlediğini bilir, fakat sadece telaffuzettiğişeyiyazar.Şuhaldemelek,ikrârınşâhididir,yoksaamellerinşâhidideğildir,çünküo,ameldekulunniyetlerinemuttaliolamaz.

***

Bunedenlemeleklerinhoşkarşıladığıbirtakımamelleralınırvesahibininyüzüneçarpılır,nitekimbirrivâyetteböyleolacağıbildirilmiştir.

Şu halde melek, kulu gözetler ve dilinin hareketini Allah’ın izni ile yazar. Allah ise, kulunmaksadını, gönlündekini ve bu ameli yapmadaki niyetini görür, bu niyete karşı kıskançlığındanmelekten onu gizler.NitekimAllah, insan türünden gizli kimseleri de sakınır.Bu insanlar, âlemdebilinmeyenkimselerdir,böylecetanınmalarınıteminedecekherhangibirşeyonlardanveyaonlarınhakkındasadırolmaz.

Onlar, âlemdeAllah’tan başkasını görmezler ve Hak sayesinde âlemden habersiz kaldıkları içinâleminneolduğunudahibilmezler.Onlarınsırlarınıneserleri,kevnmertebelerinişâmildir.

Hak (cc.), kulunun niyeti ilemeleğin onu görmesi arasına girer, kendisi o niyeti üstlenir, kulunihmalkarlığındanveyakusurundandolayı eksikbıraktığı şeyi tamamlar.NitekimHak, bir rivâyetteyeraldığıgibi,dağlardandahabüyükoluncayakadarartırmaküzeresadakalarıkabuleder.

Page 116: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

***

İhsa, Hakkın şe’nlerinin aynısıdır, Hakkın şe’nlerinin ise herhangi bir sonu yoktur. Şâyet dünyahayatınınhükmüsonaererse,hiçkuşkusuzki,Hakâhirethayatınınşe’nlerinebaşlayacaktır;bunlarınise,nihâyetisözkonusudeğildir.

Binaenaleyh,ilâhîşe’nlerbitişkabuletmediklerigibi,ihsadabirnihâyetevarmaz.

***

Page 117: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Mübdiel-Mübdi, izhâr ve inşa eden/el-Münşi demektir. el-Mübdi, icat etmekle yaratmayı/halk ortaya

çıkartandır.

Bunagöre “mebde”olmak ilk rütbedir.Bu, el-Mucid’in rütbesidir; ikinci rütbe ise,mümküneaitsonrütbedir.

Mümkünün varlığı açısından asla birinci rütbeden payı olamaz; sadece diğer rütbe kendisine aitolabilir,Hak ise, onunla beraberdir.Buna göre,mümkünlerden varlıkta önce olan ve sonra gelen,rütbeaçısındaneşittir,çünküsonralık,bütünmümkünlerikuşatır.

El-Mübdi,mümkünlerikendimertebelerinde izhâredendir;el-Mübdi,başlangıçtavesonra imkântürünün a’yânından her birisinde “mebde” hükmüne sahiptir. Şu halde el-Mübdi, daima buözelliktedir,çünküo,süreklia’yânınıyaratmaklavarlıkmertebelerininhadlerinikorur.

***

Bilinmelidirki:

Bütünilâhîisimlerinel-Mübdiismininicatettiğişeylerdebirhükmübulunduğugibi,buismindebütünilâhîisimlerdebirhükmüvardır.

YaratığıherşeydenmüteâlolanEl-Mübdi,dünyaveâhiretteYaratıcı’dır.

***

Page 118: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Muîdel-Muîd, Yaratan olması cihetinden fiilin aynını iâde eden demektir. Çünkü âlemde tekrarlanan

hiçbirşeyyoktur:Herşey,meydanagelenmisâller,varolana’yân,veyeniyaratmadan/halk-ıceditibarettir.

Hak,birşeyiyaratmayıbitirdiğinde,başkabiryaratmayadöner,yoksavarlıktangidenşeyinaynınıiâde etmez, çünkü Hak böyle bir şeye gerek duymaz. Nitekim bu durum, şu âyet-i kerîmedebelirtilmiştir:“O,halkımeydanagetirirvesonraonuiâdeeder.”[91]

BuradaHak, yaratılanı değil, fiili kast etmektedir, çünkü yaratılanın “ayn”ı, varlıktan zail olmuşdeğildirki,Hakonuyenilesin.

***

Zâhirehlininâhirethayatındanefislerinvecisimlerinyenilenmesiyleilgilibenimsediğigörüş,ehl-ikeşfegörebuyenilemedeğildir;o,sadecedünyahayatındanberzâha,berzâhtanmahşere,mahşerdencennetevecehennemeintikaldenibarettir.

Hak, sürekli yaratır ve yaratmaya döner. Binaenaleyh Hak, el-Mübdi ve el-Muîd’dir; her şeyiyaratanvekendişe’niniyenileyendir.Bunuşöylebirörnekleaçıklayabiliriz:Birvâli,herhangibirkonudabirhükümverir,hakkındahükümverilenşeydebuhükümsonaerince,vâlibuişibırakırvebaşkabirşeyhakkındahükümvermeyegeçer.

Binaenaleyh,yenilemehükmü,hakkındahükümverilenşeydedeğil,hakiminfiilindevehükmündebâkidir.

***

Page 119: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Muhyiel-Muhyi,yaratılışıkabulistidadıolanher“ayn”ıvarlıkileihyaedendemektir.

***

Bilinmelidirki:

İlâhî hayat sırrı, bütünmevcutlara sirâyet etmiş, böylece bütünmevcutlar,Hakkın hayatıyla canlıolmuşlardır.

Buna göre bazımevcutların canlılığı, bakan kimselere görünürken, bazılarının hayatı ise, dünyahayatındapeygamberlerinvebazıvelîlerindışındakisıradaninsanlaragözükmez;sözkonusuvelîler,herşeydebulunan“hayat”sırrınınkendilerinekeşfedildiğikimselerdir.

Her şeye hayatın sirâyet etmesi sayesinde her şey, Yaratıcılarının senâsını tesbih ederek“natık”tırlar;sadececanlıtespihedebilir.

***

Fakat,mevcutlardaiddiaortayaçıkmışveböylecehercanlı,hayatınınkendisindenkaynaklandığınızannetmiştir; kalbinden gaflet ve cehalet örtüsü kalktığında ise, işin inandığının aksine olduğunumüşâhedeetmiştir.Böyleceöğrenmiştirki,herşeyinhayatıHakkınhayatındangelenbir“feyiz”dir.

O,Haktırvebirşeyehulûletmektenvemahaldenyüceolanel-Âliveel-Kebir ’dir;sadecenispetlerveizâfetlervardır.NitekimAllahTeâlâ(:kutsihadiste)şöylebuyurmaktadır:“Benonunişitmesivegörmesiolurum.”

Aynışekildehayatveilimdebirernispettir.

***

Page 120: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Mümîtel-Mümit,varlıkları/a’yân,dünyayaratılışındanberzâha,berzâhtanâhiretdiyarınaintikalettirmekle

öldüren demektir. Çünkü müşâhede ehline göre ölüm, perdeli insanların vehmettikleri gibi,gerçekte/nefsü’l-emir hayâtın izale edilmesi değildir. Nitekim şehit, ilâhî nasla bildirildiği üzere,diridir;halbukio,perdeliinsanagöreölüdür.

Şu halde ölüm, ayn’ın dünya mertebesinden başka bir mertebeye intikal etmesi; ruh vâlisininHakkınbuâlemdekivâlilikdönemindekendisiniidareetmeklegörevlendirdiğibucismânîşehirdenazledilip, intikalettiğiâlemdenbaşkabirvâlininonunüzerindegörevlendirilmesidir.Çünküşehir,maslahatlarınıgözetecekbirvâlidenyoksunkalamaz.

***

Ölü, bir şeyi kabul etmek veya hareket gibi tasarrufları ortadan kalkmış olsa bile, kendiliğindediridir. Çünkü ölü, hal ile dirilerde tasarruf eder; bu tasarruf, dirilerin onu kefenleme ve definişlemleriniyerinegetirmeleridir.

Gerçek ölü, Hakkın hayatının müşâhedesinin ve feyzinin sirâyetinin kendisine eşlik etmediğikimsedir.Bumüşâhedeolmayıncao,hayatıkendisinenispeteder,çünküHak,böylebirperdelikişiiçinölmüştür.Şuhaldeböylebirinsan,gerçekanlamdaölüdür.

Binaenaleyh,cahilveperdelikimse,gerçekteölüdür;ölüise,muhakkikegörediridir.

***

Page 121: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Hayel-Hay, sadece hayat sahiplerinin vasıflanabilecekleri özelliklerin kendisine nispet edilmesinin

kesinliğinedeniyleel-Hay’dır.

***

Bilinmelidirki:

KadimveHay’ınhayatı,karşısındaduranherkesiaydınlatangüneşiçingüneşışığıgibidir;bizâtihîHay’ıdakimgörürsecanlanırvehiçbirşeyondangizlikalmaz.

Herşeycanlıdır.Eşyanınhayatımutlakel-Hay’ınhayatınınonlarınüzerindekibir feyziolduğunagöre, a’yân-ı sâbite, sâbitlikleri halinde canlıdırlar. Şâyet onlar canlı olmasalardı, Hakkın celâlinelayıkbirkelâmile“Kün/Ol”sözünüduyamazlardı.

Binaenaleyh a’yân-ı sâbiteninbukavli işittikleri veHakkın emrine icâbet ettikleri sâbit olduğunagöre, onların hayat sahibi oldukları da kesinleşmiştir; onların hayatlarını ise, sadece kâmillerdenmuhakkikolanlaridrâkedebilir.

***

Ârif,bumüşâhedeiledaimatemizbirhayatiçindebulunur.Bu,ehl-ikeşfinenbüyüknimetlerindenbirisidirveenlezzetliyaşamadır.

Şâyet sıradanhayâtınelemlerionlarda tezâhüredersebile,buonlarınhayatlarının temizliğineveyaşamlarının lezzetine bir zarar vermez. Çünkü cismânî elemler, ruhânî nimetlere karşı koyamaz,aksine ruhânî nimetlerin darbesi karşısında silinip giderler; bunun nedeni, mânânın sûrete üstüngelmesidir.

Perdeli insan velide bir sıkıntı gördüğünde, bunu, sıkıntı, gam ve hüzün gibi bir bela kendisinegeldiğinde kendindeki haline yorar; halbuki belanın velinin nefsindeki hükmü, bu perdeli insanınvehmettiğinden farklıdır. Çünkü veliye gelen şeyin sûreti, bela, fakat mânâsı ise, sadece ehlininanlayabileceğibirafiyetvenimettir.

***

Page 122: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Kayyûmel-Kayyûm,hernefsineldeettiğişeyüzerindekâimoluşunedeniyle“kayyûm’dur.

***

Bilinmelidirki.

Tarikaterbabınınbirkısmı,“kayyûmluk”özelliğiniahlakedinmeyimenedip,buözelliğinHakkamahsus şeylerden olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ehl-i keşfe göre ise, bu sıfat ahlak edinilmek vevasıflanmaknoktasında enhak sahibi niteliktir.Bununnedeni, bu sıfâtınher şeye sirâyet etmesi vekevnihakîkatlerinveilâhîisimlerinbununlakâimolmalarıdır.

Kayyûmluk, lizâtihîHay’ın bir sıfatı ve na’tı olduğuna göre, el-Kayyûmher durumda el-Hayy’aeşlik etmiştir. Hiç kuşkusuz, el-Hay ismi kendilerine sirâyet ettiği için her şeyde hayat bulunduğusâbitolmuştur.Şuhalde,herşey“hay/diri”olduğugibi,aynışekildeherşey,kendilerinekayyûmluksirâyetettiğiiçin“kâimdir.”

Şâyetsözkonusubusirâyetolmasaydı,mümkünlerina’yânı“Allahiçinibadetedenlerolarakayağakalkınız”ifadesi için“kâim”olmazlardı.Şuhalde,kayyûmlukhükümlerivebunlarıneserleri,öncemânevîhakîkatlerdevegaybîşe’nlerinmertebelerine,nûrânîruhlarınbasîtliklerineveilâhîisimlerintecellîlerine;ikinciolarakinsanî-kemâlîkuşatıcıvebirleştiricinefislerevenefeslere;üçüncüolarakdamânevîhakîkatleredelâletedenlafzîvezihnîharflerinhakîkatlerinesirâyetetmiştir.

Şâyet, bu özellikmânevî-ulvî hakîkatlere sirâyet etmemiş olsaydı, vücûdî varlıklar/a’yân sâbitlikhallerindenhariceçıkamazlardı.

Şâyetkayyûmluğunnefeslerdekieserleriolmasaydı,basîtharflerinsûretlerizuhûretmezdi.Delâletveişâretedenharflerbirleşmemişolsaydı,vücûdîkelimelerinzuhûrusözkonusuolmazdı.

***

Page 123: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Vâcidel-Vâcid,talepettiğişeyibulandemektir.

Bunun anlamı, her şey kendisine muhtaç olduğu halde, kendisi her şeyden müstağni kalanZengin/el-Ganidemektir.

Şuhalde,nebirisionayardımedebilirvenedebirtalipkendisinekatılabilir.

***

Bilinmelidirki:

Buismineserlerininzuhûru,seçkinlereegemenolur.Bununnedenişudur:AllahTeâlâemrininherşeyeişlediğinivehükmününherşeyeulaştığınıgördüğügibi,aynışekildeâriflerde,herşeydeHakkıbulurlar ve görürler. Bununla beraber, ârifler, herhangi bir ayrım olmaksızın vücûdun hakîkatbirliğini/ahadiyyetü ayni’l-vücûd görürler. Nitekim herhangi bir insanın –söz gelişi Ahmet’in-hakîkatininbirliğidemüşâhedeedilir.Bunagöre,varlıktasadeceAhmet’inbulunduğutakdiredilmişolsaydı,o,hiçbirşeydenayırtedilmezdi.Çünkü(:butakdiregöre)ondanbaşkahiçbirşeyyoktur.

Fakat söz konusu şahsın âzâlarının ve cüzlerinin mertebeleri birbirlerinden farklılaşırlar. BunagöreAhmet’in ayağı elinden, başı göğsünden ve kulağı gözünden ayrılmıştır. Aynı şekilde, bâtınîkuvvetlerindendeherbirisibaşkasınınsahipolmadığıbirhükmetahsisedilmiştir.

Böylelikle sûretler, kendisinde farklılaşmanın söz konusu olmadığı bir tek ayn’da birbirlerindenfarklılaşırlar. Aynı şekilde, mümkünlerin mertebelerinin a’yân’ı da Vücûd-ı Mutlak içinmümkünlerdenbirisineaitazalargibidir.

“ŞâyetAllah’tanbaşkabirilâholsaydı,hiçkuşkusuzfesatçıkartırlardı.”[92]

***

Şari’nin “isimler”diye ifade ettiği nispetlerinherbirisininbaşkasının sahipolmadığı birmânâsıvardırki,bumânâ,Hakkınzâtınamensuptur.Bumânâ,kelâmehlinegöre“sıfat”,tasavvufehlindenolanmuhakkikleregöreise“nispet”diyeisimlendirilir.

Nispetler ise, birbirlerinden farklı farklıdır.Buna göre, er-Rahmân farklıdır el-Kahhar farklıdır;kelâmfarklıdır,hayatfarklıdır.

***

Nispetler, vücûdî olmayanmakul hakîkatlerdir. Zât ise, tektir/vahidetü’l-ayn, kendisinde çoğalmasözkonusudeğildir.Çünküherhangibirşey,nispetveizâfetlerinhükümleriyledeğil,sadecevücûdîa’yânileçoğalabilir.

Hak Teâlâ ise, zâtının mutlak ve mukaddes birliğinde, çoğalma ve başkalaşmadan münezzehtir;bununlaberaberHak,isimvesıfatlarınhükümlerininçokluğunugörür.

Page 124: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

***

el-Vâcid’in herhangi bir şeyi talep edip de o şeyin meydana gelmemesi mümkün değildir. Bubağlamda, Hakkın imân etmemiş kafirlere “imân” etmeleriyle ilgili hitabı hakkında perdelikimselerin zannettiği şey ilemuhakkikin anladığı şey farklıdır:Muhakkike göre bu hitaba rağmenonlarınimânetmeyişlerininsebebi,Hak’tır,çünküAllah,onlaratevfikihsanetmemiştir.ŞâyetAllahTeâlâ, onların mahallerinde imâna “ol” diye hitap etmiş olsaydı, hiç kuşkusuz ki imân kendisineemredilmişyerdegerçekleşirdi.

Halbuki el-Vâcid’in irâdesinin konusu, sadece emretmektir, yoksa kafirin varlığında imânımeydana getirmek bu irâdenin konusu değildir. Hiç kuşkusuz, el-Vâcid’in irâde ettiği şey degerçekleşmiştir.

***

Page 125: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-MâcidBu ismin hükümleriyle ilgili açıklanması gereken hususlar el-Mecîd isminden bahs edilirken

belirtilmiştir.

***

Page 126: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Vahid,el-EhadEl-Vahid-el-Ehad, ulûhiyeti cihetinden bölünmeyen demektir. Onun varlığı hiç kimseye bağlı

değildirvehiçkimseninhükmüonaişlemez.

***

Bilinmelidirki:

Buisminiçeriğindegeneliçinbirümit,seçkinleriçinise“fetih”vardır.Bu,Hakkınherkesedönükhitabıdır:“Sizinilâhınıztekolanilâhtır.Kendisindenbaşkailâhyoktur.”[93]

Haktan başkasına ibâdet edenler ise, şöyle demişlerdir: “Biz onlara sadece bizleri Allah’ayaklaştırmalarıiçinibâdetetmekteyiz.”[94]

Binaenaleyhşirkkoşansadeceonunsebebiyleşirkkoşmuştur.Şâyethatagerçekleşirse,buonlarınsayesindegerçekleşmiştir.Kimbirgayeyleonumaksatedinirse,buşey,gerçekteonunmaksadıdır.Senibirşeynedeniylesevenkimse,gayesinintamamlanmasıylasendenyüzçevirir.

Bu nedenle Hak, müşriklerin taptıkları şeylerin kendilerinden uzaklaşacaklarını bildirmiştir.Onların cezalandırılmalarının nedeni, bunu kendiliklerinden yapmış olmalarıdır. Yoksa, Hakkınkadrinibilemedikleri içincezalandırılmışdeğillerdir.“Şâyetonlaragökleriveyerikimyaratmıştırdiyesorsan,kuşkusuzkiAllahdiyeceklerdir.”[95]

Ayrıca,şuâyet-ikerîmeyebakınız:“HernereyeyönelirsenizAllah’ınvechioradadır.”BunagöreHakkınvechi,kulunkendisineyöneldiğiheryöndebulunmaktadır.Bununlaberaber,kulyönübildiğihaldenamazındaKabe’nindışındabaşkabiryereyönelmişolsa,namazımakbuldeğildir,çünküAllahTeâlâkendisinenamazesnasındaözelolarakKabe’yeyönelmeyifarzkılmıştır.Şâyetkulnamazdanbaşkabiribâdettedilediğiherhangibiryöneyönelirse,buibâdetimakbuldür.

Kevnin özelliklerinden birisi, kendi ayn’ının birliği cihetinden, zıtları kabul etmektir; zıtlar,birbiriyle çelişen ilâhî isimlerin âlemde kendileriyle zuhûr ettikleri mümkünlerin a’yânınınhükümleridir.

Müşâhede ehlinden bazıları, isimlerin çokluğunun zuhûru nedeniyle, “hükümlerin çokluğu”nukabulederler.Bazıları ise,hükümlerinçokluğununHakkınhakikatininbirliğindezuhûretmesi içinisimlerinçokluğunugörürler.

***

Bunuöğrendiğinde,şunudabilmelisinki:

Allah Teâlâ, bütün şeriatlarda “ayn” olarak birdir, fakat akli delîller, Allah hakkındaki görüşayrılıklarından dolayı inançları artırmıştır. Bunların hepsi haktır ve hepsinin delâlet ettikleri şeydoğrudur.

Aynışekilde,kalperbabınınveehl-ikeşfinzevkmeşrepleridebirbirindenfarklıfarklıdır.Bunun

Page 127: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

nedeni, hakîkati bir olmakla birlikte, sûrî, mânevî, tabiî, ruhânî ve nûrânî tecellîlerin farklılığınınçokluğudur.

***

Binaenaleyh, iş bu anlatıldığı tarzda olunca muhakkikin, nazar ve müşâhede ehlinden görüşbelirtenlerisuçlamasımümkündeğildir:Hatasadeceortakispatetmededir.

Müşrik,varlığıolmayanbirşeyidilegetirmektedir,bunedenledeHak,onamağfiretetmez;çünkümağfiretörter,birşeyinörtülebilmesi içindeonunvarlığınınolmasıgerekir.Şirkise,ademdir,budurumdaneörtülecektirki?Çünküortadamağfiretinkonusuolabilecekbirvarlık/aynyoktur.

***

Bilinmelidirki:

El-Ehad,zâtındahiçkimseninortağıolmadığıbir ferdin ismidir.El-Vahid ise, sıfatlarındaortağıbulunmayan ferdin ismidir. Binaenaleyh ismi azîz olan Hakkın vahdeti, herhangi bir muvahhidinbirlemesi/tevhit veya Hakkın kendisi için birlemesi değildir ki, Hakkın birliği meydanagetirilmiş/meculbirşeyolsun;çünküHakkınkünhü,kendiliğiylevekendisiiçinbirdir,mutlakbirliğidekendizâtındankaynaklanır.

Hakkınmutlakbirliği,ortağıbulunmayanUlûhiyetrütbesinetekbaşınasahipolmasıdır.

***

Page 128: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

es-SamedSamed,dayanakdemektir;ihtiyaçvesıkıntıhallerindekendisinebaşvurulurveyönelinir.

ŞuhaldeHakkın“samed”olması,“HiçbirşeyyokturkihazineleriO’nunkatındadır”[96](:âyetindeifadeedildiği)cihettendir.

***

Bilinmelidirki:

Hazineler,sonsuzdur;fakatküllîkısımları,ulvîhazineler,süflîhazineler,gaybhazineleri,şehâdetmertebesindekihazineler,sübûtâlemindekihazinelervevücûdmertebesindekihazinelerolmaküzereçeşitli kısımlara ayrılır. Bütün bunlar Hakkın katındadır ve bunların anahtarları Hakkın elindedir.Hak,bunlarıdilediğivakitdilediğikimseleriçindilediğişekildeaçar.

Allah, sübût halinde bulunan hakikatlere ve vücûdî a’yâna “muhtaçlık” özelliği tahsis etmiştir.Çünkü bu hakîkatler, kendiliklerinde, varlığı kabulü tercih etmeleri nedeniyle bulunduklarıhazinelerdenvarlığaçıkmakisterler.

Aynı şekilde, bunlardan mevcut olan şeylere de, Yaratıcı’dan yaratılmamış şeyin kendi yerineyaratılmasını talep arzusu veHakkamuhtaç olduğu için, “muhtaçlık” özelliği ilka edilmiştir.Bunagöremevcut,butalebiylehazinedebulunanşeyinhariceçıkışınıbelirlemektedir.

***

Varlığa ait hazineler ise, mümkünlerin varlıklarıdır/a’yân. Bunlardan her birisi, kendi dışındabulunmayan bir hazineye tahsis edilmiş, bu nedenle bunların bir kısmı diğerlerine muhtaçolmuşlardır.Bumuhtaçlık,herbirisininbaşkasınınkatındabulunanşeyitalepetmesidir.Bunaörnekolarak,Ahmet’inMehmet’inelindebulunanşeyitalepetmesiniverebiliriz.

Binaenaleyh Ahmet, Mehmet’in sahip olduğu şeye muhtaç olmakla gerçekte Allah’a muhtaçtır.Bunun üzerine Hak, herhangi bir şekilde, Ahmet’in ihtiyacını karşılaması için Mehmet’in kalbinihareketegeçirir.

***

Bunagörebütünvarolanlarbirbirleriiçinbirhazine,aynızamandabütünüdebiraçıdanhazinedeolan şeydir.Hazinedeolan şey, sürekli, bir hazinedendiğerine intikal içindebulunur vehiçbir şeymensupolmadığıbaşkabirhazineyeintikaletmez.

Bunların hepsi, Allah katında bulunur ve hepsi O’nun tasarrufundadır, dolayısıyla Allah, işlerdekendisinebaşvurulanveherdaimilticaedilenes-Samed’dir.

Yeterlilikler vemuhtaçlık, varlıkhazinelerinin şahıslarınınher bireyine tevzi edildiğinegöre, budurumdavarlıklardanherbirisininsadecekendisiylezuhûredebilen“sametlik”tenbirpayıvardır.

Bu nedenle, namazlarımızda sütreyi tam önümüze koymamız yasaklanmıştır. Binaenaleyh bu

Page 129: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

yasaklama, ilâhî gayrete işâret edervekulunmutlak anlamda sadeceve sadeceMutlak es-Samed’eyönelmesigereğiniifadeeder.

***

Page 130: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Kâdirel-Kâdir, iktidarının kâbiliyetlere nüfuz etmesiyle muktedir olan demektir; bu kâbiliyetler, el-

Kâdir ’iniktidarınınzuhûrlarınıirâdeettiğikâbiliyetlerdir.

Ayrıcael-Kâdir,kendiellerimizleyaptıklarımızvasıtasıyladamuktedirolandır.BudurumdaiktidarO’naait,amelisebizimellerimizdenortayaçıkar.

Şuhaldeişyapanherel,HakilemuktedirolmasıcihetindenHakkınelidir.

***

Bilinmelidirki:

El-Kâdir isminin bir takım eserleri vardır ki, Hak bu eserleri “Kün/Ol” diye hitap ederkenmümkünlerevarlıkvermesindegizlemiştir.Busözüzerinemümkün,ilâhîiktidardantekvinesüratleicâbet etmiştir. Böylelikle emre bağlanmak ilk yaratılışında kendisinden olmuş ve ondan ortayaçıkmıştır.

Bu,itaatinruhudur.

Böylece itaat, mümkün için “zâtî” özellik olmuştur. İtaat, asıldır, günah ise, mümküne ârız birşeydir.Nitekimrahmetvegazapdailâhînispetlerdenikiniteliktir,fakatöncelikrahmeteaittir.

Devrî harekette son, başlangıcadönmektir.Aynı şekilde, sondaolanbaştakininhükmüne sahiptir,çünküvarlığınhareketidevrîdir.Binaenaleyhöncelikrahmeteaitolduğunagöre,aynışekildebitişinderahmetevarmasıgerekir.Çünküarızîolan,hiçbirzamanasıl’akarşıduramaz.

Nasıl böyle bir şey olabilsin ki? Kulun doğumunun itaati, aslın üzerinde bir ilavedir. NitekimAllah’a tercümanolan (sav.)bunuşöylebildirmiştir:“Bütünçocuklar fıtratüzerindedoğar.”Fıtrat,Allah’ıkullukileikrâretmektir.Böylece,doğançocukiçinnûrununüzerindebirnûrdahameydanagelmiştir.

Şuhaldehangigünah,buikinûradenkolabilirki?

***

İktidar işinruhuvesırrıolduğunagöre,sözzuhûretmişveiktidarondagizlenmiştir.Bunedenlemümkün,Hakkınkendisinisâbitlikhazinesindenvarlıkmertebesine/hazretçıkartmaklaHakkınkendiüzerindeki iktidarınamuttali olamamış, sudurunu görmesi demümkünolamamıştır; bununnedeni,mümkünün iktidarıkabulediciolmasıdır,böylece iktidarmümkündeancakmümkün(:hariçte)varolduktansonrazuhûretmiştir.

Bunedenleehl-iilim,mümkününherhangibiriktidarasahipolmadığıgörüşünevarmışlardır.

SonraHak(cc.),mümkününemrebağlanmazilletiylevasıflanmasıiçinemirsıfatını“kavil”deizhâretmiştir;bu imtisâl, ilâhî rahmetnazarlarınıve tasarruflarınonunadınazuhûretmesinenedenolur.Ondaki melek ve şeytan, yaratılışının ve meydana getirilişinin aslına yerleştirilmiş emre

Page 131: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

bağlanmadır/imtisâl.

***

Bilinmelidirki:

Kudretinkonususadecemakdûrdur,şuhalde,makdûrdanbaşkabirşeyekarşıkudretinbulunmayışı,“acizlik” diye isimlendirilemez. Çünkü acizlik, makdûr mesabesindeki bir şeyden kudretinyoksunluğudur.

Şâyetortadamakdûrbulunmuyorsa,budurumdakudretneyeilişebilirki?

Bu,zevkeaitbirsırdırki,kudretinsırlarındanbirisineişâretetmektedir.Busırise,sadecemârifetehlinekeşfolunur.

***

Bu, el-Kâdir ’in hükmüdür;muktedirin ise başkabir hükmüvardır.Bu, şu âyette ifade edilmiştir:“Dikkatediniz,yaratmaveemirO’naaittir.”[97]

BunagöreherhangibirsebepvasıtasıylaveyasebepsizveyabirsebepvesilesiyleveyabiremirleyadasebepsizmeydanagelenherşeydeHak,emircihetindenkâdir;halkcihetindenisemuktedirdir.“Dikkatediniz,yaratmaveemirO’naaittir.ÂlemlerinRabbiolanAllahneyücedir.”[98]

***

Page 132: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Mukaddim,el-Muahhirel-Mukaddim,bazıfiilleribazısınınönünegeçiren;el-Muahhirise,bazıfilleribazısınıngerisinde

bırakandemektir.

O,sevdiklerinekendisinehizmetteönegeçirmişveonlarıgünahişlemektengeribırakmıştır.

O, dilediği kimseyi dilediği kimsenin önüne geçirir; dilediği kimseyi dilediği kimsenin ardınabırakır.

***

Bilinmelidirki:

Vücûdunikirütbesivardır:Bunlardanbirincisi,fiilvetesirrütbesi;ikincisiise,kabulrütbesidir.

Bunagöre,mümkünlerikincirütbeninsahipleridirki,buikincirütbekabuldür.

Kevn mertebelerinin a’yânı, yaratılıp yaratılmamada eşittirler. Buna göre bazı mümkünler,yaratılmanispetindeeşitolduklarıhalde,bazılarınınönünegeçerlerse,budurumkendilerindekibirözelliktenkaynaklanır;buözellik,o şeyindiğerinekarşıortayaçıkmasınanedenolur.Bunaörnekolarak,nübüvvet,velâyetveemirlikgibiözellikleriverebiliriz.

Çünkü her insan bu özellikleri kabul edicidir. Halbuki Hak, kendilerinden bildiği bir özelliksayesindedilediklerinibunlardaönegeçirmiştir;bunakarşındiğerleriise,buesnadageridekalırlar.

Butakdimvetehir,bazen,sübûtmertebesindeâyân-ısâbiteninlütûfvekahırtecellîlerinineserlerinikabul etmedeki istidatlarının noksanlık ve tamlığına göre gerçekleşebilir. Çünkü celâl tecellîleri,heybetsahibidirler;varolanlarınbutecellîlerininparıltısınamukâvemetedebilmeyetakatleriyetmez.Bunedenle,otecellîlerinsırlarınaulaşmaktangerikalırveazâmetinigördüğüiçinvarlıkkisvesinigiymektenimtinaederler.Nitekimdağlar,göklerveyeryüzüde,emânetikabuletmektenimtinaetmişveonukabuletmektengeridurmuşlardır.

Buna karşın başkaları, kemâl özelliğindeki cemâl ve lütûf tecellîlerinin tecellîgâhlarında önegeçmiştir. Bunun nedeni tatmış oldukları gaybî lütûfların eserleri; arzu duydukları nûrânîmeltemlerintemizkokularıdır.

Onlar,varlıkkisvesinearzuvemüşâhedealanınaşevkduyarlar.

***

Vücûd mertebesindeki takdim ve tehir ise, halis ve muhlise ait iki mertebedir. Buna göre halis,üzerindebulunduğufıtrattemizliğihaliniyitirmemişkimsedir.Binaenaleyho,bizâtihîhalistir;nefisveyaşeytanonamâlikolmamıştırki,ihlaseldeetmeyemuhtaçolsun.Aksineo,bizâtihîhalisolmaya,temizvetemizleyicikalmayadevametmektedir.

Bu nedenle halisin ahdi, aslı üzerinde kalır. Bu, halis dindir ve kendisine hiçbir kuşkukarışmamıştır.[99]Buahdinsahibidehiçbirzamanşakiolmaz,halbukidininihaliskılmakisteyenve

Page 133: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

buuğurdagayretsarfedenkişi,şakiolabilir;o,ahdininefisveşeytanıntasarruflarınınkuşkularındanhaliskılmasıistenilenmuhlistir.

Muhlis,sââdetmertebesindenikincirütbeninsahibidir,ilkrütbeise,halisdinsahibineaitti.Onlar,dünyadabilinmeselerbile,toplanmagünüpeygamberlerinkendilerinegıptaedeceklerikimselerdir.

Onlar, el-Mukaddim isminin mertebesinden yardım alan kimselerdir; buna karşın muhlisler, el-Muahhirismininmertebesindenyardımalankimselerdir.

***

Page 134: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Evvel,el-Âhirel-Evvel,vâcipliğiveihsanilebaşlamasıitibariyleel-Evvel/İlk;mağfiretileişinkendisinedöndüğü

kimseolmasıitibariyledeel-Âhir ’dir.

Buna göre Hak, her şeyin yaratıcısı olması itibariyle evveldir; bütün işin kendisine dönmesiitibariyledeâhirdir.

Bütünilâhîisimler,evvellikveâhirlikarasındazuhûrederler.

Budurum,Vücûdhükmününmutlaklığıcihetindendir.

***

İkinci rütbeye gelince: Hak, el-Evvel olduğunda, insan el-Âhir olur, çünkü insan, vücûdmertebelerininsonuncusundabulunmaktadır.

Ayrıca insan, âlemlerin işinin kendisine dönmesi itibariyle de el-Âhir ’dir, bu dönmenin nedeni,âlemlerinnizamınınzuhûretmesiveinsanınvarlığıylaonlarınmamurolmasıdır;bunedenleinsanınâlemdenayrılıp,âhireteintikaletmesiyledünyaişleribozulurveişâhiretdiyarınaintikaleder.Bununnedeni,emrinmaksadınbulunduğuyerdebulunmasıdır.

Bunedenle,yokluk/ademkendisineulaşmasındiyekorumakmaksadıylaHakinsanıardındanihâtaetmiştir.AllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“Allahartlarındankendileriniihâtaeder.”[100]

Hakkın insanları artlarından ihâta etmesi, Haktan sadır olması itibariyle, onun evvel olması vegayedebulunmasıdır:“VarışancakRabbinedir.”

ŞuhaldeHak,kulunönüolduğugibi,aynızamandaardıdır.Şâyetdurumböyleolmamışolsaydı,hiçkuşkusuzki,insanınnihaîvarışıyokluğaolacakveböyleceyoklukkendisinikuşatacaktı.

***

Binaenaleyh Hak, daima, kul ile yokluk arasında bir engeldir. Vücûd devrî olduğu için, sonbaşlangıcın aynı olmuştur. Kevn mertebelerinin varlıkları/a’yân, varlık mertebesinde seyahat edipdururlar; seyri sülûk sahibinin yüzü müşâhede menzillerinde daima el-Evvel’e, sırtı ise, el-Âhirisminebakar.

Bu nedenle âhiret diyarında nûrdan yoksun kalan kimselere “Ardınıza dönünüz ve nûrarayınız”[101]denilecektir.ÇünküHakartlarındadırveHaknûrdur.Binaenaleyhşâyetbuinsanlarınartlarına –ki bu, dünyadır- dönmeleri mümkün olsaydı, bir nûr bulacaklardı, çünkü dünya hayatı,mârifet nûrlarının kazanılma yeridir. Fakat onlar ile dünya hayatı arasında engelleyici bir surçekilmiştir.

Bunedenle,sonundael-Evvel’edönmelerigerekir.

***

Page 135: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

ez-Zâhir,el-Bâtınez-Zâhir,kendisiiçinzuhûredendir,bunedenleo,daimazâhirdir.

El-Bâtın ise, yaratıklarından bâtın kalandır, bu nedenle de sürekli bâtındır.Binaenaleyh o, yeterliolmasıylazâhir,inâyetiiledebâtındır.

***

Bilinmelidirki:

İnâyetehlininkeşifteikiderecelerivardır:Bunlarınbirincisi,ikincidendahaüstündür.

Buna göre kâmil, Hak için Hak ile olur; böylece o, “önde gidendir/sabık.” Ârif ise, Hak içinkendisiyleolur;bunedenleo, “ortadaolan/muktesit”,kullukhakîkatlerinikendindegerçekleştiren;fenâ,bekâ,mahv,ispat,gaybet,huzûr,fark,cemgibibütünhallerlevasıflanan;tevekkül,züht,vera,muhabbet,mârifet,sabır,şükür,rızâ,teslimvb.gibibütünmakâmlarıntavırlarındahaldenhalegirenkimsedir.

Ârifin böyle olmasının nedeni, ortanın hakîkatinin iki tarafın hallerinden de etkilenmeyigerektirmesiitibariyle,nefsininbaşkalaşmayıkabulediciolmasıdır.Ortadaduran/muktesit,kemâlvenakıslık arasında bir berzâhtır. O, gerçek mükelleftir; Hakkın kendisini Şari lisanıyla davet ettiğibütün makâmlara, inanç ve ilim yoluyla değil, zevk ederek ve hallenerek girer. Şekilci alimleringeneli,budurumlarıbilirler,fakatonlarınburalardanpaylarıyoktur.

***

Böylebirârif,Hakkendisineez-Zâhirismindentecellîettiğinde,butecellîyekarşısâbitduramaz,çünküokendiliğiyle,haklarınıyerinegetirmektedir.Hadisise,kendisinezuhûrederse,eserinisiler.Şu halde, el-Kadim’i görmeye kim takat getirebilir ki? Hakkın zuhûru karşısında sadece Hakkın“görmesiveişitmesi”olduğukimsesâbitdurabilir.

Kelim’in (: Musa) (as.) halini görmez misin ki?[102] Hak onun işitmesi olduğu vakit, Hakkınkelâmını işitmek için sâbit durabilmiştir, halbuki tecellî gerçekleşip de, Hak onun görmesiolmadığındabayılmıştı.Böylecegörme,nekendisivenededağiçingerçekleşmemiş,bunedenlede(:Musaiçin)bayılmave(:dağiçin)parçalanmameydanagelmiştir.

Şâyet görme olayı gerçekleşmiş olsaydı, bunlar olmazdı, çünkü o vücûddur ve vücûd bütünüylehayırdır;hayırise,sadecehayırgetirirveVücûdsadecevücûdverir.

***

Bubağlamdakâmilise,nefsiyledeğil,HakileHakkaaittir.Bunedenlekâmil,zâtınasirâyetetmişilâhî kuvvet ile bütün mertebelerde sebat sahibi, bütün müşâhede mahallerinde ve mazhârlardamüşâhede sahibidir. Hiçbir makâm ve hal yoktur ki, kâmil onunla zuhûr etmiş ve onda tasarruftabulunmuşolmasın.

Page 136: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Binaenaleyhkâmil,hallerinvemakâmlarınmaliğidir,çünküHakonunişitmesi,görmesivebütünkuvvetleriolmuştur.NitekimHz.Peygamber,şöylebuyurmuştur:“BizonunlaveOnaaidiz.”

***

Muktesit, halinin gerektirdiği saf kulluk nedeniyle, kâmile tepki gösterir/inkâr, halbuki kâmil,Hakkamensupolmuş/hakkanîvücûduylabütünmakâmlaramuttaliolduğuiçinonatepkigöstermez.

Binaenaleyh kâmil,Hak ileHakta veHak için tasarruf eder; ârif ise, halk ile halkta veHak içintasarruftabulunur.

Harikulade olaylar, ârife aittir; bu nedenlemuktesit, kerâmet sahibidir, hemhalk ve hemdeHakkatındabilinir,tuzakveistidracamaruzkalır.

Kâmilise,Hakkatındabilinen,halkkatındaisebilinmeyenbirmenzilsahibidir;tuzakveistidracamaruzkalmaz,çünküo,Rabbindenbir“açıkdelil/beyyine”[103]üzerindedir.

“Rahmân Arş’ın üstünde istiva etti”[104] ifadesiyle veya Şari’nin buyurduğu “Aşağıya bir ipsarkıtsaydınızAllah’ınüzerinedüşerdi” ifadesiyle ilâhîhaberingerçeğiortayaçıktığında,muktesithayrete düşer;Hakkın kapısının önünde bekleyen kâmil ise, dikkat eder ve bilir ki:Yükselmek veinmeknispetleri,Hakkın zâhirliğinde,Müteâl zât’ınmekânsızlığında, hüviyet alanınınmutlaklıkvesınırlanmadanmünezzeholuşundaeşittir.

Yükselmek ve inmek, iki na’tttır, binaenaleyh, varlık dairesinin gayb hüviyeti cihetindenHakkınzuhûrundabiryükselmeveyainmesözkonusudeğildir;dairedeyükselenineninaynıdır.

Varlıkdairesi,sadecemevhumbirçizgiilebölünmüştürki,buçizgininvarlığısözkonusudeğildir.Buçizgi, sınırlamanın takendisidir.Hak, sınırlayanın işitmesivegörmesiolduğunda, sınırlamaveçizgiortadankalkar,geriyesadecedairekalır.

Binaenaleyho,kendisiiçinkendisiylezâhir,başkasınıiseizhâredendir.Hakkınzuhûrununkemâlivetebarüzedişinincelâlinedeniyle,zuhûrununşiddetigizlenmesinesebepolmuştur.

Şu halde, nûrunun parlamasıyla perdeleneni ve zuhûrunun şiddetiyle akıl ve gözlerden gizlenenitenzîhederim!

***

Hakkınel-Bâtınismindenbâtınlıksırrınagelince:

Birşeyigörmek,onubilmeyigerektirir.Bubilgi,göreninherhangibirşeygördüğübilgisidirvegördüğüşeyiilimolarakihâtaeder.

Ehl-i Hakka göre ise, Hakkın görülmesi zabt edilemez; zabt edilemeyen bir şey hakkında ise,görüldüveyabilindidenilemez.

Ayrıca,müşâhedetecellîlerindedesûretlerkeşifsahibinegöreçeşitlenir.Bununlaberaber,gerçektehepsininhakîkatibirdir.BinaenaleyhHakkısadeceO’nugörmediğinibilenkimsegörmüştür;sadeceO’nubilmediğinibilenkimsebilmiştir.

Page 137: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bunun için Allah Teâlâ Kelim’e (:Musa (as.)) şöyle hitap etmiştir: “Sen beni göremeyeceksin.”Çünkügörmektenkasıt,görülenşeyedairilminmeydanagelmesidir,böylebirşeyise,mümküniçinimkânsızdır.

Şâyetmümkün,hernefestehallerinindeğişmesinin sırlarını teftiş etmişolsa idi,hiçkuşkusuzki,Hakkın hallerinin aynı olduğunu öğrenirdi; ayrıca, bütün bunların aynı olmakla birlikte, Hakkınvarlığı cihetindenhepsinin ardındabulunduğunudaöğrenirdi.BunedenleMusa (a.s.), “Sana tövbeettim”dedi, yani:Dahaönce talep ettiğim tarzda artık seni görmeyi istemiyorum, çünküben, dahaöncebilmediğimşeylerisendenöğrenmişbulunmaktayım.

***

Şuhaldeilâhîperdeler,daimaHakileyaratıklarıarasındaengelteşkiletmektedir.Şâyetbuperdelerortadankalkmışolsaydı,vechininparıltılarıgözüngördüğübütünyaratıklarıyakardı.

Şâyet,perdeleryaratılmamışiseler,budurumdaneperdevardırvenedeperdelenmek;şâyetbunlaryaratılmış iseler, nasıl olur da Hakkın vechinin parıltıları bunları yakmaz? Binaenaleyh, bunundoğrusuperdeninHakkınyaratıklarındangizlediğibirsırolduğudurki,bugizlemeise,“perde”diyeisimlendirilmiştir.

Bunlardannûrânîolanlar,kendisiyleperdelendiğinazarîbilgilerdir;zulmânîperdelerise,Hakkınkendileriylegizlendiğitabiîveşeklîşeylerdir.

Sözü edilen yakma ise, yıldızların ışıklarının güneşin şualarına derc edilmeleri gibi, aşağıdakinûrunulvîolanadercedilmesindenibarettir.

Bumüşâhedemahallindebazıinsanlardan“şatah”zuhûreder.

***

Eşyahadlerlekorunduğuvebirşeyhaddiniaştığıvakitaksinedöndüğügibi,aynışekildeHakkınzuhûruakılve idrâklerin sınırını aştığıvakitgeneldengizlenirvebâtınkalır.Böylece iş,kendindebulunduğuhalüzereonlaragözükmez.

Bu nedenle insanlar, aralarında görüş ayrılıklarına düşmüşler, keşif sahipleri ise, hikmet ehliolmayanın eline düşmesin diye, sırrı saklamışlardır. Çünkü perdeli insanların kalpleri,Hakka dairilminmahalliolmaları itibariyle,Hakkındefnedildiğiyerlerdir.Onlardahüküm,definyerineaittir,yoksadefnedileneaitdeğildir.BununnedenioinsanlarınHakkınhadlerinevakıfolmayışları,onunhuzûrunugözetmeyişleridir.Binaenaleyh,hevalarınınhükümlerininbaskınolmasınedeniyle,onlardaHakkaaithiçbirhükümbulunmaz.

ŞuhaldeHak,hükümvemânâolarakonlardadaimabâtındır; herhangibir şekilde zuhûr ederse,bilinmekiçinzuhûretmiştir.

***

Âriflerin Hakkı bilmedeki tavırları şudur: Onlar, Hakkın bilinemez olduğunu bilirler/mârifet.ÇünküHakbilinmişolsaydı,bâtınolmazdı,halbukiHakel-Bâtın’dır.

Page 138: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bâtınlık,zuhûrVücûdamahsusolduğugibi,mümkünleremahsustur.

Hakkın kendisini nitelediği bâtınlık,mümkün hakkındadır; buna göremümkünler,Hakkın bâtını,halk ise zâhiridir. ÇünküHakkın bâtınlığından kevn zuhûr etmiş, zuhûr ettiği şey ile perdelenmiş,bâtınolduğuşeydeisezuhûretmiştir.

Şuhalde,sonilkinaynıolduğugibi,zuhûrdabâtınlığınaynıolmuştur.

***

Page 139: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Vâli,el-Müteâlîel-Vâli,hükümverendemektir.O,hükümverir,hükmündeadilolurveikrâmeder;böyleceihsanda

bulunur,dilediğiniihsanıylaönegeçirir,dilediğiniadaletiylegeribırakır.

El-Müteâli,yeryüzündebüyüklenmekisteyenlerevesahipolmadığışeyiiddiaedenlerekarşıüstünolandemektir.

Bunagöre,el-Aliyyisminekarşıel-Müteâli,el-Kebir ’ekarşıel-Mütekebbirgibidir.

***

Bilinmelidirki:

Vâli,hükümverenvevâliliğeatanmışimamdır.Bugörevinsınırsızmertebelerivardır.

Bunagörebununenüstünü,imâmet-ikübra/büyükimamlıkvevelâyet-iuzmâ’dır/büyükvelîlik.Bu,herşeyinidaresinin/melekûtelindebulunduğukimseninrütbesidir.

Bunun en düşük mertebesi ise, kulun kendi organlarına ve melekelerine vâli olmasıdır. Bu ikiderece arasında sınırsız dereceler bulunmaktadır. Buna göre her vâlinin mülkü, halinin gereğinegöre,genişlerveyadaralır.

Vâlilik ve emirlikte başarılı sait kişi, nefesleriyle birlikte, (: beden) memleketinin hallerinimurakabeedip,Hakkınkendisiniidareciyaptığışeyinkadrinibilenvereayasınınhaklarınıadaletveihsanileyerinegetirmekiçingayretgösterenkimsedemektir.

Şâyet lezzetlerden faydalanmakve arzularaulaşmakkendisinimeşgul ederse, hiçkuşkusuzki bufiiliylekendisiniazletmiştir,Hakdaonuvâlilikveseyitlikmertebesininhayrındanmahrumbırakır,böylecebaşarısızlığa,hüsrana,azabavehiçbirfaydavermeyenpişmanlığaduçareder.

***

Hiçbirinsanyokturki,biraçıdanmemlukluk,biraçıdanisemâliklikyönünesahipolmasın.Ayrıca“insanlarınbirkısmıdiğerlerindenüstünkılınmıştırki,birbirlerinehizmetetsinler.”[105]

Mutlak ve kuşatıcı vilâyet, dereceleri yükselten Hakka aittir. Bu insan türündeki velâyetmertebelerinin en kâmili ise, ilâhî isimler arasında ahlaklanmak ve vasıflanmakla vâli olandır; buahlaklanmakvevasıflanmak,hükümleriniveeserlerininvarlığınımüşâhedeederkenhadveedeplerikorumaklaHakehlininyolunagöreyapılmalıdır;buise,nefsitezkiye,kalbiarındırmavedeişleriniyaparken,neticeleriniortayaçıkartırkenvekemâlleriniizhârederkenruhusüslemeylegerçekleşir.

Vâli’nin işi, hadleriuygularkenbir cezalandırmave ibretolduğu için,görünüştebelavekötülüksûretinde gözükse bile, her zaman hayırlıdır.Çünkü haddin uygulanması da, bir temizleme olmasıcihetinden hayırdır. Bu nedenleHz. Peygamber, her zaman şöyle söylerdi: “Hayır senin elindedir,kötülükisesanaulaşamaz.”

***

Page 140: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Yükseklik, tekebbür, böbürlenme ve övünme bu mertebenin gereklerinden, bu özellikler ise,tedavisi imkânsız hastalıklar oldukları için, Hak bu hastalıklara şifalı bir ilaç indirmiştir; bu ilaç,HakkınKabe’yesecdeetmeyiemretmesidir.

Binaenaleyh her kim bu ilacı özenle içmeye devam ederse, hastalığından kurtulur ve öğrenir ki:Vâliliğininyuları,dilediğiniyapanhikmetsahibiel-Vâli’ninelindedir.

***

Page 141: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Birr,el-MuhsinHak,muhtaçolduklarıiçinyaratıklarınabahşettiğiihsanı,ikrâmıvenimetleriyleel-Bir ’dir.

***

Bilinmelidirki:

El-Bir, iyiliğinin/birr ve ihsanınıngenelliği, rahmetveminnetininkapsayıcılığındanmümkünleriyokluk karanlığından çıkartmış, onlara varlık kisvesini giydirmiş, kevn mertebelerininvarlıklarına/a’yânsirâyetetmiştir.Şâyetbusıfatbütünvarlıkmertebelerinesirâyetetmemişolsaydı,babaoğlunakoşmazdı.Yaratıklarınenmerhametlisi,Rahmân’aenyakınolanıdır

AllahTeâlâ, iyiliğini ve rahmetini yaratıklarına karşımerhametli kullarına ulaştırır.Binaenaleyhonların yaratıklara merhamet etmesiyle de Allah onlara merhamet eder. Çünkü, onların amellerikendilerinedöner.

***

İhsanda,aynışekildeHakilehâzırolmaktır.Buda,Hz.Peygamber ’inhadisinegöre, iyiliğin/bireseridir. Hz. Peygamber, bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “İhsan Allah’ı görürcesine ibâdetetmektir.”

İştebu,“huzûr”dur.

Çünkükul, kendisininRabbini veyaRabbinin amel işlerkenonugördüğünügönlündedüşünürse,müşâhedenûruylabasîretiaçılır.Böyleceameleden,kendihüviyetinideğilHakkınhüviyetinigörür.

Kulise,buamelinortayaçıktığımahaldir.Bunagöreihsan,amellerinruhudur.Amel,ancakhuzûrile hayat bulabilir. Sahibi kendilerine “huzûr” kisvesini giydirdiği vakit ameller süreklilik özelliğikazanırlar,bununneticesindedesahipleriadınasüreklibağışlanmatalepederler.Amelbirgünaholsabile, her günahkarmümin, işlediği şeyin günah olduğunu bildiği için kendinde günahın ezikliğiniduyar.İlmî“huzûr”dandahaşereflibirhuzûrolabilirmi?

Builmîruhunda,günahıiyiliğeçevirmesigerekir.

Kulamelindehuzûrruhunubulundurmazsa,budurumdadaHakböyleyaptığıibâdetinizayietmez,çünküodayaratıklarındanbirisidir:Hakkınbuibadetedeilâhîbirruhüfleyip,onundaHakkıtespihetmesigerekir.

Üflemekuldanolursa,amelonunhamdinitespiheder.Böyleceikiamelfarklılaşır.

***

Bilinmelidirki:

İhsan huzûrunun sûreti, mertebelere/mevtın, itikatlara ve mertebelerden kaynaklanan hallerindeğişmesinegörefarklılaşır.Bunagöreherkulunbirhalivardır,herhalindebirmertebesivardır.

Page 142: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Kul,kendihalinegöre,inancındabulduğuşeyiHakiçindilegetirir;buhalegörede,Hakitikadınınsûretindeokulatecellîeder.

Hak,odurvebununötesindedir.BöyleceHak,bazenbilinmez/inkârvebazenbilinir.

Bilmeme perdesinden sadece kâmil ihsan sahibi kurtulabilir; onun müşâhedesi bütün müşâhedemertebelerineyayılmış,o,mazhârvemevtınlerdesürekli“huzûr”eldeetmiştir.

***

Page 143: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

et-Tevvâbet-Tevvâb,iyiliğiylekulunadönendemektir.

et-Tevvâb,duayıvermekle,özürdilemeyibağışlamakla,tövbeyiisemağfiretlekabuledendir.

***

Bilinmelidirki:

Hakkın kullarına rahmetinin umûmîliğinin bir yönü, kullarının günahlarını değil, tövbe veitaatlerinikabuletmesidir.Şöyleki:KabuledilenşeygörülenşeydirveHakkullarındansadecekendikatındagüzel,kabuledilir, sevimliolanşeylerigörür.Bunedenlekabuledilen iyiameller,Hakkındivanında;bunakarşıngünahlarise,meleklerindivanındabulunurlar.

Çünkü Hak, temizdir ve sadece temiz şeyleri kabul edebilir. Ayrıca, her kulun iyi ahlaklardanbirisine sahip olması gerekir. Bu da, kabul edilen temiz iştir ve meleklerin divanında hesabıgörüldükten sonra bu güzel ahlak,Allah katında o kula şefaatçi olacaktır. Buna göremelek kulunhesapişinibitirdiğivakit,işiniAllah’ayükseltir;kulHakkadönüşündebirşefaatçibulur,buşefaatçi,kulunsahipolduğugüzelahlaktır.

Çünkü, bu güzel ahlak sayesinde kul, kendi nefsinde daimî bir nimet sahibidir; bununla beraberbaşkabirkuldabuahlaktanbaşkabirgüzelahlakortayaçıkabilir.Çünküet-Tevvâb,el-Kerîm’inkapıbekçisidir;el-Kerîmise,kötülüğeiyiliklekarşılıkverir.

Allah’ınfazlı,hiçkimseninsınırlayamayacağıkadargeniştirveilâhîfazıl,sadecegünahkarlarvemasiyetsahiplerindebüyür.Çünküihsansahipleribubahistesözkonusuolmaz.

***

Page 144: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Muntakimel-Muntakim,kendisinekarşıgeleni“temizlemek”içinondanintikamalandemektir.

el-Muntakim’in kendisine isyan edeni temizlemek için ondan intikam alması, dünyada hadleri,cezalandırmayıveelemleriuygulamaklagerçekleşir.

Âhiretteise,dilediğigibiintikamalır.

***

Bilinmelidirki:

Hakileâlemarasındakinispetlerer-Rahmânismindenolunca–kibizzâtrahmet,herşeyikuşatmışve var etmiştir-, intikam da rahmetin kuşattığı şeylerden birisidir. Böylelikle intikam alan da,Rahmân’ınbirparçasıolurveintikamsahibi,biryöndenrahmettenhalikalamaz.

Çünküherhangibirmümkünöfkelenip, intikamaldığında,bu intikamilekendinefsinemerhametetmiş, böylece öfkenin eleminden hissetmiş olduğu sıkıntıya karşı kendisi için “şifa” meydanagelmiştir.

Binaenaleyhherintikamcı,biraçıdanmerhametedilen,başkabiraçıdanisemerhametedendir.Aynışekilde ilâhî isimlerde,mümkün içinmütekâbildirler, bunagöre, fazıl ve ihsan isimlerikuvvetvesayıolarakintikamvealetisimlerindendahaüstündür.

İsimlerdekimütekâbiliyet,herşeyikuşatanrahmetalanındadır.

BunagöreHakkınrahmeti,cezalandırmasıpekşiddetliolmaklaberaber,intikamındanfarklıolarakgenel ve mutlaktır. Çünkü Allah Teâlâ, intikamıyla beraber bir rahmet bulunmaksızın kulundanintikamalmaz. İntikamınvarlığıbile,bir rahmettir,buvarlık sayesindeHakonuyokluktanvarlığaçıkartmıştır.Nitekimbiryaratıkdakölesindenintikamaldığıvakit,buintikam,köleninüzerindeonunefendiliğinisürdürdüğüiçinmerhamettenhalideğildir.

Halbuki,kendisiileintikamsahibiarasındaherhangibirilişkininbulunmadığıyabancıdanintikamalmak böyle değildir. İnsan bu özellikteki birisinden intikam almış olsa, bu intikammerhamet ilekarışıkolmaz.

BunedenleEbuYezid el-Bestâmî, hafızın “Hiç kuşkusuz kiRabbinin tutuşu pek şiddetlidir”[106]âyetiniokuduğunuişitince,şöyledemiştir:BenimtutuşumHakkıntutuşundandahagüçlüdür.GerçibututuşHak tarafındanyaratılmıştır, fakatHakbumahalde onuyarattığındamahal ona tesir etmiş vemahalsûretiylezuhûretmiştir.

Yabancıyaratığınmahalliise,kalbindemerhametbulunurkenhiçkimsedenintikamtalepetmez.

***

Page 145: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-AfuvvEl-Afuvv, nefislerden zillet karanlıklarını rahmetiyle; kalplerden ise, gaflet paslarını kerametiyle

izaleedendemektir.

***

Bilinmelidirki:

Buisminhükmü,azyadaçokveikizıddıhükümdebirleştirmede,herşeyesirâyetetmiştir.Azveyaçoğu hükümde birleştirmenin örneği, sakalları kısaltma hakkında rivâyet edilen bir haberdebulunmaktadır. Sakal, uzatılır, bıyıklar ise kısaltılır. Çünkü bıyıklar bulunduğu hal üzerebırakıldığında, çoğalırlar. Ayrıca konuyla ilgili rivayette, süslenmenin gerçekleşeceği ölçüde,bıyıklardan biraz alınmasını kast etmiş de olabilir. Hz. Peygamber ’in de sakalının genişliğindendeğil,uzunluğundanaldığırivâyetedilmiştir.

Bununazveyaçoğukuşatıcıolmasıveazileçoğuihatadabirleştirmesinegelince:Buisminhükmü,sadece ulvî himmetlerin sahiplerine sirâyet eder. Çünkü Allah (cc.), şu âyet-i kerîmesiyle kötülükyapankişiyikendisineyapıldığıölçüdecezalandırmayımubahkılmıştır:“Günahınkarşılığıkendisigibibirgünahtır.”[107]Bunagöregünah işleyenkimse,cezalandırılır.Cezaolarakverilenkötülükde, kısasta olduğu gibi, cezalandırılan kimseye bir kötülük yapılması cihetinden nas ile yapılankötülüğünmisliolmalıdır.

***

Ârif ise, himmetinin yüksekliği nedeniyle Hakkın “kötülük” diye isimlendirdiği bir şey ilevasıflananbirmahalolmaktanuzakdurur,böylececezayakarşıyapılankötülüğekarşımisliyleaffıterciheder.Çünkükötülüğünvarlığıgitmişveyokolmuştur.Hernekadarkötülüğünbireserigerikalmışolsabile,nebukötülükvenedegeridekalaneseriherhangibircezayıkabuletmezler.

Bunaörnekolarak,kötülükyapankişinineylemiylemeydanagelenyarayıverebiliriz.Budurumdayaralanankimseyaralayandan intikamalırsa,yaralayankimseyaralanmışolurvebirincininyarasıiyileşmişolmaz.Şâyetkötülükveyaeseri,bircezakabuletmişolsalardıbile,bunlarartıkfaillerindenuzaklaşmışlardır.

Şu halde kötülük, kötülük yapanın fiilidir ve işlendiği esnada ortadan kalkmış, geride ise sadecekötülüğüyapankalmıştır.Bunedenleşeriat,kötülüğüyapankişiyikötülüğünyerinekoymuş,cezayıkendisineizâfeetmiştir.

Şâyet insanlar affetmedeneyinbulunduğunubilmişolsalardı,hiçkimsekendisinekötülükyapanıcezalandırmazdı. Fakat insanların gözlerindeki perdeler, bunu engeller ve kötülük yapanıcezalandırıp,gayesinigerçekleşmekvehementatminolmaklasakinleşir.

***

Cinâyetlerin en büyüğü, nispet edilen kötülükten uzak olduğunu bildiği halde, bir mümine iftiraetmekveonakendisiyleilgiliolmayanbirşeyinispetetmektir.Binaenaleyh,böylebiriftirayamaruz

Page 146: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

kalan insanın iftiracıyı affetmesi güzel ahlakın kemâlindendir. İftiraya uğrayan kişi, iftiracıylatartışmadanvekendisiadınaondanintikamalmayıtercihetmedensırrınıiftiracıdangizler.

Böyle bir davranışınAllah katında hak ettiği ödül, -“O’nun ücretiAllah’a aittir”-mahiyeti idrâkedilebilecekderecededeğildir.

Âyet-i kerîmedeki “Onun ücreti Allah’a aittir”[108] ifadesinde, düşünen kimseler için bir işâretvardır.

***

Hakkın özelliği pek çok şeyi affedip, sadece az şeyi cezalandırmak olduğuna göre, az şeyin deçoğun yanında silinip, ortadan kalkması gerekir. Bu nedenle Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Eykendilerinehaksızlıkyapankullarım,Allah’ınrahmetindenümitkesmeyiniz.”

Burada belirli bir sınıf zikredilmemiş, “haksızlık yapanlar” denilmiştir, bu ifade, herkesin nihaîvarışyerininrahmetolduğunubelirtmektedir.

***

Page 147: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

er-Raûfer-Raûf,re’fetkelimesindentüretilmiştirki,re’fet,birçeşitşefkatdemektir.

er-Raûf, tövbeyle günahkarlara, korumakla kendisine yaklaşanlara şefkatlidir. Kalplerden ortayaçıkanre’fet,cezbeyebenzer.

***

Cezbe,re’fetverifa’,birgediğikapatıp,ıslahetmekdemektir.BunagöreHakkınre’feti,kullarınarahmetinibahşetmesidir.Burahmet,baştakivesondakirahmettir,nitekimFatihaSûresindeşuâyetileHakbuna işâret etmiştir: “RahmânveRahîmAllah’ın adı ile:”Bu, her şeydenöncegelenyaratmarahmetineişâreteder.“ÂlemlerinRabbıdır,Rahmânverahîmdir”âyetiise,nihaîrahmeteişâreteder.

Böylelikle içlerinde mütekâbil isimlerin hükümlerinin de bulunduğu âlemin bütün işleri, ikirahmetin ihâtası arasında bulunmaktadır. Binaenaleyh, isimler hükümlerini ve mazhârlardakisaltanatlarınıbitirdiklerinde,işkuşatıcırahmetevarır.

***

Bu ismin hükmü de seçkinlerde geçerlidir. Bu nedenle Hak, peygamberini “müminlere karşıraûf”[109]diyenitelemiştir.Buradapeygamberinkendilerinekarşı“raûf”olduğuinsanları“imân”ilesınırlaması,burahmetinmüminleremahsusbirrahmetolduğunugösterir.

***

Page 148: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Muksitel-Muksit, âdil demektir. O, hükmünde haksızlık bulunmayan ve velîlerinin hiçbir korkularının

olmadığıkimsedir.

***

Bilinmelidirki:

Hak(cc.),buisimdenherşeyeyaratılışınıvermiştir.Böyleceulvîliğiyüceolana,süflîliğisüflîyevehepsini kendinde toplayana da birleştirme özelliğini vermiştir. Buna göre temiz olan, kendiözelliğiyle ve istidadıyla sürekli olarak ulvîleşir veHaktan sadece ulvîlik talep eder.Ulvîliğin ise,Haktangayri,herhangibirnihâyetiyoktur.Çirkinise,maksadınıHaktansadecebucihettentalepeder,nihâyetteişiHakkavarır.

Ârif kendimaksadını, bütün cihetleri ihâta ederken talep eder, çünkü o her şeyi ihâta etmektedir.Cihetler de sadece ârifin varlığıyla zuhûr ederler; böylelikle ârif, bütün sûretlerde zuhûr etmeözelliğinesahiptir.

Enkâmilolanise,herhangibircihetinmahkumuolmayankimsedemektir;bukâmilinaltındaise,sadeceulvîlikcihetininkendisindehükümsahibiolduğukimsebulunmaktadır.Hevasınatabiolanise,dahaaşağıdabulunur.

el-Muksit ise, adalet ve ölçüsüyle, bütün bu insanlara her birisinin haline ve inancına göre vebulunduklarımertebelerdetecellîeder.

BütünişlerO’nadönecektir.

***

Page 149: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Câmiel-Câmi’, varlığıyla bütün mevcutları kendinde toplayan demektir. O, âriflerin himmetlerini de

kendilerinekeşfettirdiğifaziletleriüzerindetoplar.

***

Bilinmelidirki:

Buisminsüreklitoplamaözelliğivardır;sahipolduğuyeganehükümdetoplamadır.

Bu isminhükmünün tezâhürüolarak,bütünvarolanlarınmertebelerinin fertleri,Hakkınhamdinitespih üzere toplanmışlardır. Şâyet toplanmanın/cem’ otoritesi olmasaydı, isim ve sıfatlarınhükümlerininçokluğuzuhûretmezdi.“Üçkişilikbirgurupyokturki,dördüncüsüoolmasın,beşkişiyokturkialtıncısıoolmasın,yadadahaazveyafazla.”[110]

Dahaaz,birveikidir;fazlaise,sonsuzavarıncayakadarolanşeylerdir.Hak,beraberlikhükmüyleonlarınhepsiyleberaberdir.

Şu halde “câmi”, çokluğun birliğinin ismidir. Şu halde, birde de bir “cem”in, “cem”de de birbirliğin bulunması gerekir. Cem’, kevn mertebelerini ihâta ettiği için, vücûdun kendisidir. Kevn,başkasınıngözündetefrikahalindezuhûretmişolsabile,cem’intakendisidir.

Buradadelîl,beraberlikvehüviyetinsirâyetetmesihükmüyle,medlulünaynıdır.Şuhalde,hertalepsahibininmatlubu,talebininaynıdır.Çünkükavmin/sufilertalebi,sadecegerçekleşenşeyeyöneliktir.

***

Page 150: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Ğani,el-Muğnîel-Ğani,zenginliğiyleâlemdenmüstağnidemektir;çünküo,itaatedenlerinitaatinemuhtaçdeğildir.

El-Muğniise,kafidemektir;o,dilediğikimseyiihsanıylazenginleştirir.

***

Bilinmelidirki:

“Gına/zenginlik”ikitürlüdür:BirincisiHakkınzenginliği,ikincisiise,halkınzenginliği.

Halkmertebesinde zenginliğin ilk derecesi, kanaat ve elde olanla yetinmektir. Zenginlik, perdeliinsanlarınvehmettiklerigibi,dahafazlasınıtalepetmeklebirliktemalfazlalığıdemekdeğildir,çünküböylebirkişi,yoksulluğunmahkumudur.

Nicehırslı insanvardırki,elindekendisineveevlatlarınaömürboyuyetecekmalvardır,fakato,dahafazlamaleldeetmekuğrunahırsvetamahlakendisinihelakeder.Bununnedeni,insanınimkânmertebesiningerektirdiğitarzda,bizzât“fakîr”yaratılmışolmasıdır.Bunedenlebirisişöyledemiştir:“İnsanın hiçbir zamanAllah katında yüzü aydın olamaz. Çünkümuhtaçlık zilletin ta kendisidir vezelîlinhiçbirzamanyüzüaydınolmaz.”

***

Bu hayvan-insanın hükmüdür. İnsan türünün kâmili ise, iki aydınlığa sahiptir: Bunlardan birisi,Hakkamuhtaçlığı,ikincisiise,kevnekarşızenginliğidir.BunagörekâmilHakkamuhtaçtırveonunsayesindezengindir;kâmil,sadecebuzenginliğeulaşmaklaiftihareder.

Buna göre ârifin iftiharı, muhtaçlığının aynıdır, çünkü o, ilâhî hüviyetin âlemin mertebelerininvarlıklarınasirâyetedişinigördüğüiçin,enyüksekmakâmasahipolmuştur.

Şuhaldeherfakirinfakirliğiel-Hamîdveel-Ğani’yeyönelmez;hiçbirmuhtacınihtiyacıeş-Şehîdveel-Basîr ’ingörüşününihâtasınındışındakalmaz.BinaenaleyhHakilezenginolanârif,zenginlerinzenginidir.Bununlaberabero,fakirliklekarşıkarşıyakalankimselereyardımetmekistervebundanmahzunolur.Çünkübuda,Allah’ınhadlerinibilmeleriningücüyle,kâmillerinbiredebidir.

Kâmil,“mârifetininnûrunuverasınınnûrununsöndürmediği”kimsedir.

***

Hakkınmukaddeszâtıvegerçekmutlaklığının sürekliliğicihetindenâlemlerdenmüstağniolmasıise,sadeceonlarlazuhûreder,çünküHakkınzenginolması,onlardanmüstağniolmasıdemektir.

Şâyet burada âlemler bulunmasa idi, bu durumda kimden müstağni kalınacaktı? Şu halde,müstağniliğinHakiçinbirsıfat/na’tolaraksâbitolabilmesiiçinâlemegerekvardır.

***

Page 151: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Mu’tîel-Mu’tî,herşeyeyaratılışınıverenvesonradaonlarayolgösterendemektir.

***

Bilinmelidirki:

Tahkikehlininkullanımınagöre ilâhî ikrâm, iki türlüdür:Bunlardanbirincisi, imtinân,diğeri isevâcip ikrâmlardır.Bunagöre, imtinânikrâmı,varlığıyaratmadır.ÇünküHak,cömertliğininkemâlive rahmetinin umûmîliğiyle, âlemin varlıklarına/a’yân cömertliğinin gereğini ikrâm etmiş, onlaravarlıkkisvesinigiydirmiştir.

Vâciplikikrâmıise,belirlibirgurubatahsisedilmiştir;bugurup“benorahmetitakvasahiplerinevezekatıverenlereyazacağım”âyetiyleişâretedilenkimselerdir.

Sonra,imtinânikrâmıumûmîleşir;burahmet,mertebeehline,derecevederekemizaçlarınalayıktarzdanimetlendirmeileherşeyikuşatanrahmettir.

Buna göre, her diyarın ehlinin ilâhî ikrâmdan bir nimeti vardır ki, bunu ehlinden başkası farkedemez. Bunun nedeni “şunlar ve bunlar Rabbinin rahmetinden uzak kalmasın” diyedir. “Rabbininnimeti,bitecekdeğildir.”[111]Böyleceikrâmherkesikapsamıştır;bununlaberaber,aralarındameşrepvezevkfarklılıklarıbulunmaktadır.

Kevndehiçbir“ayn”yokturki,ikrâmkendisiniihâtaetmişolmasın;hattao,ikrâmıntakendisidir.Bunagöreikrâmlar,âleminişlerinidüzenekoyarlar.Âlemiledeikrâmlarınhükümleriortayaçıkar.

Bu ikrâm hükümlerinin ilki yaratma/tekvin, sonu ise tamamlamadır; tekvinin ise hiçbir nihâyetiyoktur.

Dolayısıyla,tekvindevamettiğiel-Mu’tîismininhükümlerisürecedevamederler.

***

Page 152: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Mâni’el-Mâni’,adaletinkendisinimenettiğiveikrâmıihsanolankimsedemektir.

***

Bilinmelidirki:

Bu isminhükmü, imkânmertebesindebulunur.Çünkümen’, istidat veözelliğiningerektirmediğişeyi kabul etmediği içinmümkünün aynıdır. İlâhîmevhibe kapıları, açıktır ve cömert olanın feyzisüreklidir.

Bunagörenimetlenenkimse,sadecekendikâbiliyetiveözelliğiyleeldeettiğinimetlenimetlenmiş;elem duyan ise, sadece kendi nefsini kınamalıdır. Bununla beraber Hak “Men ettiği şeyi ise artıkgönderecekkimseyoktur”[112]âyetindeolduğugibikendisini “imsak/men” ilenitelemiştir.Buda,hükümcihetindenikrâmıntakendisidir.Binaenaleyhikrâmsûretindenicebelabulunduğugibi,mensûretindetezâhüretmişnicenimetvekorumadavardır.

ÇünküHakherhangibirşeyimenederse,busadecekulunmuhtaçlığınıizhâretmesiiçindir;buise,inâyet kapılarının anahtarıdır. Şu halde,men etmekle bu anahtarı kula vermiştir. Binaenaleyh,menetmesibileikrâmolanbirisi,nasılolurda“men”ilenitelenebilirki?

Bunagöre,el-Mani’ismi,başkasınıvermekle“men”hükmünügerektirir.Bunaörnekolarakbeyazbirmahaldekibeyazlığınvarlığınıverebiliriz.Hiçkuşkusuzkibuvarlık,ilâhîikrâmdandırvebeyazikrâmının kendisi, kendisine zıt renkleri o mahalde bulunmaktan men eder. Binaenaleyh beyazınvarlığı,vermedemen’eden,menederkenverendir.

***

Page 153: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

ed-Dârred-Darr, maksada uymayan şey ile zarar veren demektir. O, dilediği kimselere onları başarısız

kılmaklazararverir,dilediğikimselerimahrumiyetleimtihaneder.

***

Bilinmelidirki:

Buisminsırlarınınbirinceliğivardır,bununnedenibuisminhükmününikimertebeyiiçermesivekul ile Hak arasındaki ortaklığıdır. Bu ortaklığın Hak ile kul arasında olmasının nedeni, diğeryaratıkların aksine, insanın niza edici olmasıdır. Bu nedenle Rablık iddiası, sadece insan türündenortayaçıkmıştır.

Buisminilkzararı,butartışmacıtürünkendinefsindebulduğuRablıkiddiasıvefaillikrütbesidir.Şâyetfiili,kendisine izâfeetmekleondannefyederse,budurumdakendisiniyokluğa ilhaketmeklekulazararvermişolur;şâyetfiilikendisiiçinispatederse,yinekendisinezararvermişolur.

Bu,nispethükümlerininumûmîliğindenkaynaklanır.Çünkünispetler,kadimlikvehadislikileRabilemerbub arasındaki hükmü ayırt ederler.Bu nedenleHak (cc.), “Âhiret/sonuncusu ise senin içindünyadan daha hayırlıdır”[113] buyurmuştur. Çünkü ilki, Amâ’ mertebesidir; Amâ’, Allah’ın varolduğuvekendisiylebirliktebaşkabirşeyinolmadığımertebedir;“âhiret”diyeifadeedilenmertebeise, vücûdalanındakulunvaroluşunun/kevnzuhûr etmesidir.Vücûd ise, insan içinyokluktandahahayırlıdırvedolayısıylaâhiretonunadınadahahayırlıdır.

Hakkınbutartışmacıyıizhâretmesininnedeni,sadecegizlihazinenin/kenz-imahfizuhûretmesidir.Buise,Hakkınbütünisimvesıfatlarıylakulunkâbiliyetaynasındazuhûretmesidirki,budafaydanıntakendisidir.

ŞuhaldeHak,faydaverirkened-Dârr ’dır.

***

Page 154: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

en-Nâfi’en-Nâfi’,gayeyeuygunşeyilefaydaverendir.O,dilediğikimseyedilediğişeyileihsanındanfayda

vericidir.

***

Bilinmelidirki:

Bu ismin hükmünün zuhûru, bazen sadece maksada uygun olmayan şeyin izale edilmesiylegerçekleşebilir; bazen ise, talep sahibinin gayesine ulaşmasıyla gerçekleşir; bazen ise her ikisiylebirlikteolabilir.

Bu ismin hükmünün eserlerinin büyük kısmı, tabi olanlarda zuhûr eder; bu, ilâhî ikrâmıpeygamberlerin elinden kabul etmektir. Çünkü ikrâm, ya peygamberlerin vasıtasıyla gelir veyadoğrudan olur. Buna göre bu türde olan birinci ikrâm sahih bir mizâna muhtaç olan bir tehlikeüzerindebulunur,buda,Hakkınpeygamberlerinlisanıüzereortayakoyduğuşeriattır.

Hakkın, herkesin farkında olmadığı, kulları hakkında bir takımhileleri vardır.AllahTeâlâ şöylebuyurmuştur:“Onlarabirtuzakkurduk,halbukionlarbununfarkındadeğillerdi.Allah’ıntuzağındansadecehüsranauğramışbirgurupeminolabilir.”[114]

Peygamberlerin “hile” özellikleri yoktur, çünkü onlar, açıklayıcı ve sââdet yoluna yönlendiriciolarak gönderilmişlerdir. Şu halde, rütbeleri sınırlı olmakla birlikte mutlak anlamda kabulpeygamberlere;mutlaklığıylabirliktesınırlıkabuliseHakkaaittir.

Böylecemutlaklıkvesınırlılık,ikitaraftaumûmîolmuştur.

Peygamberlerden almak, kula en faydalı ve en çok sââdet meydana getiren şeydir. Binaenaleyhpeygamberler,buisminmazhârlarıdır.

***

Bilinmelidirki:

Bu ismin hükmünün konusu, sadece madûm olabilir, çünkü fayda, sadece gayenin meydanagelmesindenibarettir.

Gayeninkonusuise,bazensevilmeyenbirşeyinortadankaldırdığıbirdurumolabilir;bunagörebudurumdagayeninkonusu,oşeyiyokluğakatmakiçinsevilmeyenşeyiyoketmekolur.

Bazen de gaye, istenilen bir şeyin gerçekleşmesiyle ilgili olabilir. Bu durumda gaye, kendisinivarlığakatmakiçin–kibuoşeyingerçekleşmesidemektir-oşeyinmeydanagelmesiyleilgiliolur.Çünkübudurumdairâdeedilenşey,madûmdurveademiseşerdir;şer,zararıntakendisidir.

***

Page 155: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

en-Nûren-Nûr,kendisiylezâhir,başkasınıiseizhâredendir.

En-Nûr, velîlerinin kalplerini mârifet ile aydınlatan; yeryüzünü ise, içinde bulunan velîlerininnûruylaaydınlatandır.

***

Bilinmelidirki:

Nurlarınpekçokderecesivardır:Birkısmı,katında/indeidrâkingerçekleştiğikısımdır;birkısmı,idrâkin kendisiyle gerçekleştiği kısımdır; bir kısmı kendisiyle idrâk edilen kısımdır; bir kısmı,parlaklığındandolayıidrâkedilemeyenkısımdır.Bunaörnekolarakgüneşiverebiliriz.

Nûrışıkkısımlarınınendüşüğüolanmahsusışıklardanolduğundabile,idrâkiengellerveonamaniolur.Düşükdereceliışıkböyleise,budurumda,enbüyük,mutlaklıkvesınırlanmaktanbilemünezzeholanmutlaknûrunbüyüklüğühakkındanedenilebilirki?

Şâyet Mutlak Nûr, büyüklük ve celâl perdesiyle perdelenmiş olmasaydı, vechinin parıltılarıkendisiniidrâkedenherşeyiyakardı.

***

Rivayettezikredilenperdelerinsadecebirisinûrperdesi,gerikalanlarıisezulmânîperdelerdir.Bunedenle Hak, bunların belirtildiği yerde, nûru tekil zikretmiş, karanlıkları ise çoğul zikretmiştir.Böylece,zâtınınmutlakbirliğine,imkânhakîkatlerininçokluğunaişâretetmiştir.

Perdelerinenbüyüğüveenazâmetlisi,nûrperdesidirveHak(cc.)danûr ’dur.Hak,nûrdavenûrileperdelenmiştir.BöyleceHak,kendisiiçinperdelenmiştir.Nûr,kulunakarşıperdenintakendisidir.

Nur,kendiliğiylezuhûredenvebaşkasınındakendivasıtasıylazuhûrettiğişeyolup,kuliçinkendivarlığından daha açık bir şey olmayınca, bu durumda kişinin varlığı nûrunun ta kendisi olmuştur.AllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“Bizonabirnûrverdik,onunlainsanlariçindeyürür.”[115]

Halbuki insansadeceayaklarıylayürürveayakvücûdunbirparçasıdır.Vücûdda,vücûdnûrununcömertolanınsemasındanyayılışıcihetindenhüviyetinaynıdır.

Şuhaldekul,sadecekendiRabbiyleyürümüştür.

***

Hak, nûruyla hadislik karanlığını izale edendir. Mümkünlerin ayn’ı/hakîkat ise, daima sâbitlikkaranlığında bulunur; kendiliğinden sahip olduğu bir varlığı yoktur.Onlardan varlıkta zuhûr edenşey, Hakkın vücûd aynasında kâbiliyetinin hükmüne göre zuhûr eder. Buna göre mümkünlerdenhükmüvarlıkaynasındazuhûredenşey,nûrileperdelenmeyiöğrenirveonakatılır;sübûtşeyliğindekalanise,hükmününzuhûrunuöğreninceyekadarbuperdelenmeyibilemez.

Page 156: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Bubilmeise,mahsusnûrlarınderecelerininfarklılığınagörefarklılaşırki,mahsusnûrlaraörnekolarak, güneş, ay, kandil, yıldızın ışığını verebiliriz; ya da makul nûrların derecelerine görefarklılaşır.Bunlaraörnekolarakda,gözün,aklınilminvekeşfinnûrunuverebiliriz.

Bütünbunlarınanahtarıise,ikinûrdur:Bunlar,akılveşeriatnûrudur.

***

Page 157: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Hâdîel-Hâdî, hidâyet kelimesinden türetilmiştir. O, kalpleri mârifetine; nefisleri itaatine; sevdiklerini

kendisine;alimleriise,işingerçeğinimüşâhedeyeulaştırandır.

***

Bilinmelidirki:

Hidâyet, ya tevfikîdir; bu, sââdet meydana getiren hidâyettir ve bunu nebi ve seçkin velîler ifaederler.Yada,açıklayıcıdır;buda,indirilenşeriattır.Buhidâyet,genelhakkındailmi,seçkinlerdeisesââdetimeydanagetirir.

Bunagöretevfikîhidâyet,seçmedir/ıstıfa;açıklayıcıolanise,denemedir.

***

Buisminhükümlerininözelliklerindenbirisi, tevfikvebeyândır.Bunaöretevfik,peygamberlerinrehberliğini benimsemekveonabağlanmaktır; açıklamak ise,Hakkıngönderdiği şeyi nazarî aklınhükmüyleveyadüşüncenintevilindenhareketederekzanladeğilkeşfedayanarakşerhetmektir.

Beyan,ihtimalinbulaşmadığışeydirvehakîkatidesadecekeşifileveyanasileortayaçıkar,çünküHakkın açıklamasından daha açık bir beyan olamaz. Buna göre şeriat hakkında kendi aklınındüşüncesiylehükümverip,nassınzâhirinindelâletettiğişeyireddedip,onukendigayesiyleuygunbiranlamayorumlayankimse,Hakkınkendisinden ilimbereketini çekipaldığıvehüsranıkatmerleşenkimsedir.

Böylebirinsanın“Sözüdinleyip,engüzelineuyanlar”[116]diyebelirtilenkimselerarasındayeriyoktur.

Kelâm,varlıkaçısındanbütünüylegüzeldir;engüzeliise,maksadauygunolandır.Bunuise,sadeceüstünakılsahipleri/ulû’l-elbabeldeedebilir.Onlar,zâhirehlininaksine,hakîkatçöllerindedolaşırlar,lafızsedeflerindenkıymetliincileriçıkartmayaçalışırlar.

Zâhirehliise,sadeceperdeyeveperdelenenebakar,böyleceakıllarıbukonudasınırlanıpkalır.

***

Takyit ehlinden bazıları ise, rüyeti kabul eder ve Hz. Peygamber ’in “Rabbinizi dolunay halindeHilal’i gördüğünüz gibi göreceksiniz” ifadesiyle belirttiği hususu dile getirmişlerdir. Onlardanbazılarıise,böylebirşeyireddetmeklehaklıdırlar;onlarındelili,Hz.Peygamber,kendisine“Rabbinigördünmü?”diyesorduklarında“Nuraniidi,nasılgörürüm”diyecevapverdiğihadistir.Böyleliklebirşeyikabuledenvereddedenikiayrıkişi,akidelerininsınırlılığınedeniyledoğrusöylemişlerdir.

Budurumşunabenzer:Birinsan,Ahmet’insûretinigörürveAhmet’igördüğünehükmeder.Bukişibuhükmündedoğrudur.

Başka birisi ise, bu sûretin ardında sûretin kendisiyle bâki olduğu ve sûreti idare eden bir şey

Page 158: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

bulunduğunubilirvederki:Ahmet,görünenbusûretinaynısıdeğil,iştebusûretiayaktatutanşeydir.Bununlaberaber,sûretileperdelendiğiiçinoşeyidegöremezveonugörmediğihususundadadoğrusöylemiştir.

Başka birisi ise, “Ahmet görünen bu sûret ve görünmeyen şeyin bir toplamıdır” der. Bu kişi dedoğrusöylemiştir.

Buna göre bir insan şunu ileri sürebilir: Hak zâhirdir; zâhir olanın görülmemesi söz konusudeğildir, şuhaldeHakgörülürvemüşâhedeedilir.Bukişidoğru söylemiştir.ÇünküHak,her şeyiihâtaetmişveherşeyigörmektedir.

Başkabiriside,Hakbâtındırvebâtın ise,zuhûretmezdiye iddiaederse,odadoğrusöylemiştir.Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Gözler onu idrâk edemezler.”[117] Binaenaleyh Hak buaçıdanmüşâhedeedilemezvegörülemez.

İlimde derinleşen ise, talim işini bizzât Hakkın üstlendiği kimsedir. Binaenaleyh onun payı, işibulunduğuhalüzeremüşâhedeetmektir.

“OnlarkiAllahkendilerinehidâyetvermiştir;veonlar,akılsahipleridir.”[118]

***

Page 159: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Bedi’,el-Mübdi’el-Bedi’,el-Mübdi’,öncekibirörneğegöreolmadanyaratandemektir.YaratmadaO’nunbenzerive

varetmedeortağıyoktur.

***

Bilinmelidirki:

Buisminhükümlerigenelliklehayalmertebesindezuhûreder,çünkübukuvvetinözelliği,mânâlarıyaratmak/ibda ve onları, mânâ mahsus sûrete intikal etsin diye, lafız sûretlerine indirmektir. Bukuvvetinbundanbaşkabirşeyegücüyoktur.

Şu halde yaratma/ibda, hayalî bir iştir, bununla beraber eseri kevnde zuhûr eder. Şu halde kevn,hayaldir. Çünkü insanlar uykudadır ve uyku bir hayaldir; uyuyan kişinin uykusu da hayal içindehayaldir.

Bu açıdan birisi şöyle demiştir: Âlem Hakkın aynı değildir; o, sadece Hakkın vücûd aynasındazuhûredenşeydir.Nitekimsûretaynayabakankimseninbakışıylaaynadaortayaçıkar.Bunagörenesûretbakankişininaynıdırvenedebakankişiaynadazuhûredensûrettenbaşkabirisidir.

Aynı şey, âlemin varlığı ve Hak için söz konusudur. Buna göre a’yân/varlıklar, ya Hakkıntecellîlerinin eserlerinin tecellîgâhları ve mazhârları, Hak ise, kâbiliyet ve özelliklerine göremazhârlarda zuhûr edendir; ya da Mutlak Vücûd, aynanın aynıdır. Bu durumda a’yân, vücûdaynasından varlıkta kendisine mukâbil olan şeyleri görür ve bulundukları hal üzere herhangi birartmaveeksilmeolmaksızınbirbirlerinegörünürler.

Binaenaleyh,nasılbakılırsabakılsın,âlembiryaratmadanhalideğildir.Bunagörevarlıktabulunanherşeyöncekibirörnekolmadanyaratılmış/ibda’şeylerdir,bununlaberaber,âlemdekişeyler,beyaz,siyah,hareketvesükungibibenzerşeylerdir.

***

Bilinmelidirki:

Bütün hareketlilerde hareket, “hareket” diye isimlendirilir, böylece tahayyül sahibi zanneder ki,hareketler birbirlerine benzerdir, halbuki gerçek böyle değildir.Çünkü hareket ayn’ı açısından tekhakîkattir; bu hakîkatin hükmü de bütün hareketlilere sirâyet etmiştir. Binaenaleyh hareketkendiliğindeherhangibirbenzeresahipdeğildir.

Aynı şekilde, beyaz ve siyah da böyledir. Gerçek yaratma/ibda, Hak için her şeydeki “özelvecih”tir/vech-ihas;buşeysayesindeherşey,diğerşeylerdenfarklılaşır.

***

Page 160: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Bâkîel-Bâkî,vücûdveyaratmasıyladevamlıolandır.O’nunzâtıyokolmayıkabuletmezvehadislikve

intikalhükümlerionaişlemez.

BinaenaleyhO(cc.),kendibekâsıylabâkidir;kulise,Hakkınbâkikılmasıylabâkidir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Sizin elinizde olan tükenir, Allah’ın katında olan isetükenmez.”[119]Başkabirâyetteise,şöylebuyrulmuştur:“Hiçbirşeyyokturkionunhazineleribizimkatımızdaolmasın.”

Bunagörekullar vekulların sahipolduğu şeylerAllahkatındadırlar.Çünkükevnmertebelerininvarlıkları/a’yân, bütünüyle, Hakkın hazinelerinde korunmaktadırlar; onun hazineleri ise, Allah’ınkatındadır.Allahkatındaolanşeylerbâkidir,şuhaldeonlarda,birmertebedendiğerineintikaletselerbilebekâözelliğinesahiptirler.

Kulların sahip olduğu şeyler surî olarak tükenseler bile, Hakkın katında kuldan bulunan şeytükenmez.“Hakkınkatındaolanşeydahahayırlıvedahabâkidir.”[120]

Hakkın katında sadece kevn vardır; buna göre kevn, vücûd açısından hayır; mertebelerininfertlerinintoplamındanmeydanageldiğivedeimkânmertebesindeezelîolduğuiçindebâkidir.

Varlığın kendisi hakkında hüküm ve emirHakka ait olduğu için, kevn,Hakkın zâtının bekâsıylabâkidir.AllahTeâlâ şöylebuyurmuştur: “Allah isedahahayırlıvedahabâkidir.”[121] BinaenaleyhAllah,hayırlıvebâkiolandandahahayırlıvedahabâkidir.

***

Bilinmelidirki:

Mertebeler, kendi özellikleriyle hüküm verirler ve kendilerinde zuhûr eden ve meydana gelenşeylerdehükümsahibiolurlar.Bunagöreherhangibirmertebeyeuğrayankimsenin,omertebenineserlerininhükmüyleboyanmasıgerekir.BunaörnekolarakHakkıuykudagörenkimseyiverebilirizki,burasıhayalmertebesidir.BunagöreHakbumertebedesadecevesadecebelirlibirsûret içindegörülebilir.

Bu,mertebeninhükmüyleilgilidir.

Sonra,kişihayalmertebesindenaklîdüşünceninmertebesineintikalettiğinde,bumertebedeHakkısadecemisâlvesûrettenmünezzehikenidrâkedebilir.

Böyleceşuhususortayaçıkmıştırki:Kul,hermertebedebiröncekimertebedeverdiğindenfarklıbirhükümileHakkadairhükümverecektir.Bunagöre,buesnadamuhakkikkişişunuöğrenirki:O,Hakkı gerçek anlamda bilememiştir veHakkın hüviyetini olduğu hal üzere sadeceHakkın kendisibilebilir.

***

Page 161: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

İşte bu, Allah’ı bilmede kâmillerin nihaî mertebesidir. Şöyle ki: Herhangi bir mertebede sahipolduklarıilim,başkabirmertebedetükenir.Onlarınsahipolduğuşeytükenir,Allah’ınsahipolduğuise, bâkidir. Çünkü Hakkın kendi nefsinde kendisi için çeşitlenme söz konusu değildir. Hakkınkendisinibilmeside,başkalaşmavedeğişmekabuletmez.

BinaenaleyhHak,el-Bâkîveel-Hâdî’dir.

***

Page 162: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

el-Vârisel-Vâris, berzâh’a intikal ettiklerinde yaratıklarının artlarına bıraktıkları şeylere vâris olan

demektir.

***

Bilinmelidirki:

Buisminhükümleri,mânevîvesûrîbütünmertebeleresirâyetetmiştir.Bunagöresûrîmertebelerevârisolmak,herkesindünyayaratılışındanbütünolarakâhiretyaratılışınaintikalederlerken,Hakkınyeryüzüne ve üzerinde bulunanlara vâris olması şeklindedir. Ayrıca, Hak dilediklerini ona vâriskılmakiçin,buyaratılışahükümveadaletyoluylabazıkullardavârisolabilir.

Mânevîmertebelerebuisminhükmününsirâyetetmesineörnekolarakise,Hakkındeneyiciilmininiliştiğişeylerevârisolmasınıverebiliriz.NitekimAllahTeâlâşöylebuyurmuştur:“Sizideneyeceğiz,takisizlerdenmücâhitlerivesabredenleribilelim.”

Vârisbırakan,bıraktığışeyleri toplamadaçektiğiyorgunluğuylavârisçiyehizmeteder.Şuvarki,mânevîvârislik–kibu ilimdir-,vârisemiraskalmaklamiras sahibindenbir şeyeksiltmez,altınvegümüşise,böyledeğildir,çünkübunlar,mirasbırakandanbırakılanabirmalınaktarılmasıdır.

***

Peygamberler, ilimden ve Hakkın kendilerini vâris kıldığı şeylerden başka bir mirasbırakmamışlardır. Buna göre peygamberler, Hakkın vârisleridir. Alimler ise, peygamberlerinvârisleridir.OhaldeHakbiraçıdanvâris,biraçıdanise,vâriskılandır;aynışekildehalkdaböyledir.

Buna göre bazı alimler, nübüvvetin zâhirinden hüküm ve şeriat ilimlerine vâris olurlar; bazıalimler, nübüvvetin bâtınından sır ve keşif ilmine vâris olurlar. Her ikisi de, vârislikte ikincimertebede bulunur. Çünkü bu insanlar için ilim, belirli bir peygamber kendisini ortaya koyduktansonrameydanagelebilir.Şuhaldebuinsanlar,peygamberinmertebesinden-nazarîilimgibi-şüpheyemaruzkalmayanilmevârisolmamışlardır.Builminşüpheyemaruzkalmayışınınnedeni, ilminsondereceaçıkbirilimolmasıdır.

Bunagöre,meşrubirişileameledip,buameldenkendisiiçin“Allah’adair”ilimmeydanagelenherkesinilmivârisolunanilimdendir.Bununardından,bumeşruiş,belirlibirpeygambertarafındanşeriatolarakortayakonulmuşbiriştiryadakendisindenöncekipeygamberlerinşeriatıdır.Buamelsahibininpeygamberi,buişiümmetiiçintespitetmiştir.

Şuhaldebuiş,buamelsahibininpeygamberininortayakoyduğubirşeyveodabununuygulayıcısıise,başkasınanispetedilmez;kendisindenöncekibirpeygamberinibâdetettiğibirişise,sonradabuamel sahibinin peygamberi de onu onaylamışsa, bu kişi, özel olarak bu işin şeriatı olduğupeygamberin,dahasonradaonuonaylayanpeygamberinvârisidir.

Böylecepeygambersaflarında,birişihükümolarakortayakoyankimseile,sayılarıbinbileolsaonuonaylayanpeygamberbirbirlerininvârisiolurlar.Çünküopeygamber,onlarınhepsiylebirlikte

Page 163: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

haşredilir.

***

Bunun nedeni, âhiret ve berzâh yaratılışlarının hükmüdür. Çünkü burada bir şahıs, aynı andankendisini pek çok sûrette vebirbirinden farklımekânlardagörür; bütünbudurumlardakendisi iseaynı kişidir. Kıyâmet mahallerinde insanların Hz. peygamberi talep etmeleri de böyledir. Böyleceinsanlar, talepettikleriyerdepeygamberibulurlar.Bunagörebir insanpeygamberibaşkabirisininbaşkabiryerdebulduğuandabulur.

İştebu,vasıtayoluylavârisliğinhükmüdür.

Kulunherhangibirvasıtaolmaksızınvârisolmasıise,hükümyönündendahaumûmîdir.Doğrudanverâset, hayat, kudret, irâde, semi, basar ve kelâm gibi sıfatlara vâris olmaktır.Çünkü kul Hakkınsıfatlarından ancak sahip olduğu şeyleri taakkul edebilir. Böylece Allah, kullarına öğretmek için,kendisinibirtakımsıfatlarlavecelâlininvebüyüklününgerektirdiğiözelliklerlenitelemiş,ardındanşu ifadesiyle kendisini bunlardan tenzîh etmiştir: “İzzet sahibi Rabbin onların nitelemelerindenmünezzehtir.”

Böylelikletenzîh,onlarınvârisolduklarısıfatlarınyerinialmıştır.

***

Page 164: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

er-ReşîdRüşt, istikâmet demektir. er-Reşîd, bütün canlıların perçemlerinden tutarak, onları sırât-ı

müstakim’eirşatedendir.

***

Bilinmelidirki:

İnsan, emir ve irâdeyi ayırt edemeden önce cahil olduğu ve kendisinden meydana gelen şeyler,Hakkın ilmiyle meydana geldiği ve de Hakkın ilmi de malûma tabi olduğu için, emir ile irâdearasındaherhangibirçelişkiolmaz.Çelişki,emirileilmingerektirdiğişeyarasındadır.Bunedenlevarlıklardanherbirisinin,zâtınıngerektirdiğitarzdabelirlibiristikametiverüştüvardır.

Fakat bazen kemâle erdirici üç sıfâtın eserleri bir tek şahısta toplanabilir. Bunlar, ilim, irâde veemirdir.Budurumdabuşahıs,enüstistikametverüştderecesinesahiptir.

Bazen irâde,bir şahsaemir sıfatından soyutolarak ilişebilir;bu şahsınemir sıfatındanmülahazaettiği şey, sadece onun kalıbıdır, yoksa onunla amel etmek değildir. Çünkü ilim, bulunduğu haletaalluketmiştir.Budurumdakulunyapmasıgereken şey, sadeceemringelişmahallini “murakabe”etmeklehazırlamaktır.

Bunagöreilâhîemirtekvinilegelirse,kişiemrineserinikalbindemurakabeeder:Acabakalptebirdirenmeveyakabulbulunmaktamıdır?Şâyetkalptekabulbulunuyorsa,budurumdayediuzvundanhangisinde bunun serinin tezâhür ettiğine bakmalıdır. Böylece, bulunduğu hal kendisine gözüksündiye,ilminondakieserinimurakabeeder.ÇünküHakkendisihakkındaancakkendisiylehükümverir.

Bunagöre,haliHakkınşe’nlerinimurakabeetmekolanbirisi, tamsââdettebulunur;hernekadaremredilenşeydenfarklıbirişkişidensadırolsabile,o,istikametverüştderecesinieldeetmiş,HakkıveO’nunla“huzûr”umurakabeetmekleemredilmiştir.

Huzûr, ibâdetlerin en faziletlisi olan namazın ruhudur; buna göre hiçbir günah, namaza denkolamaz,aksineherçeşitgünah,namazınsaltanatıaltındasilinirveortadankalkar.

***

Bumakâmsahibinekadersırrıkeşfolunur.BunedenleHz.Peygamber(sav.)süreklişöylesöylerdi:“BeniHudsûresivekardeşleriyaşlandırdı.”Busûrelerde,doğruolmakemrive ilminemreuygunolupolmadığınınbilinemeyeceğizikredilmiştir.

Hz. Peygamber, kader sırrının ortaya çıkmasıyla, belirlenmiş işin ne olduğunu anlayınca, artıkyaşlanmamış,istikametverüştünhakîkatigerçekleştiğiiçinhimmetinibunayöneltmemiştir.

***

Page 165: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

es-Sabûres-Sabûr,kendisineedileneziyetesabredendemektir.Bunagörees-Sabûr,günahlarınçokluğunun,

bunagücüyettiğihalde,kendisiniaceleylecezalandırmayasevketmediğikimsedir.

***

Bilinmelidirki:

Bu isminsirâyetibütünmertebelerikapsamıştır.BunedenleHakkendisini“sabr” ilenitelemişvekullarınıda“sabr”ilenitelemiş,onlaraberaberliği,hidâyeti,selâmetiverahmetitahsisetmiştir.

BunagöreHakkın sabretmesi,muhalefet ve şirkkoşmaklakendisine eziyet edenkimseyemühletvermesi, bu günahı işlediğinde onu cezalandırmayışıdır; aksine onların bedenlerine afiyet verir,mallarını artırır, rahmet ve ihsanının umûmîliğiyle rızıklarını genişletir, kerem ve minnetininkemâliyleonlarıbelirlibirsüreyekadaryaşatır.

Bunun ardındanHak, yaratıklarınaöğretmek için kullarınakendisine eziyet edenkimseninne ileeziyetettiğini şikâyeteder;bununlaberaberO,es-Sabûr isminesahipolmayadevameder.Böylecekulları öğrenirler ki, onlar kendilerine inen belayı Hakka şikâyet ettiklerinde bu durum, sabrınkendilerinenispetedilmesinezararvermez.Çünküvarlıktaolanherşeydebirsırvehikmetbulunurki,busırvehikmet,irâdeninakışıylahareketeder.

BunagöreHak,nimetverdiğişeyikulunaonunşükretmesivekendisinebununkarşılığındahamdetmesiiçinverdiğigibi,aynışekilde,belayamaruzkalankimseyedebubelanınverilmesininnedenionuHakkaşikâyetedip,tazarru,muhtaçlıkveniyazileO’nunkatınayönelmesidir.Bununlaberaber,sabırmakâmıtarîkatehlinegöre,rabbânîhükümkarşısındasâbitolmayıgerektirir,bununnedeni,hernekadarkulbununfarkındaolmasadabundakimaslahattır.

***

Bu,mücâhedevegayretedenibâdetsahiplerininhükmüdür.Onlar,nazarîtahayyüllereveişitmeyedayanan taklitlere sahiptirler; yoksaonlar,müşâhedepınarlarınınmeşreplerinden tatmış vekonusuirfan olanmüşâhedeyi elde etmiş değillerdir. Çünkü bumakâmda duran ârifin Hakkın şe’nlerininfarklılaşması nedeniyle hükümlerin değişmesinde daimî müşâhedesi vardır. Dolayısıyla, kendisinegelenbeladanHakkaşikâyetetmesimüşâhedesinezararvermez.

Hak,buârifingayesiyleçelişenvemizacına tersgelenbirhükümyaratırsa,bununnedenisadeceârifinkendisineşikâyetiniarzetmesivebusıkıntıyıkendisindenkaldırmasınıistemesidir.

Bunagöre,birbelahissettiğindeHakkaşikâyettebulunmayankimse,hiçkuşkusuzki,bilgisizliğiyleilâhîkahramukavemetetmiştir.BunedenleEbuYezidel-Bestâmî,acıkmışveağlamış,bununsebebikendisinesorulduğundaşöyledemiştir:“KuşkusuzkiHak,sırfağlayayımdiyebeniacıktırmıştır.”

Binaenaleyh Hakka yakın olmuş insanların edebi, sıkıntı hallerinde sıkıntılarını başkasına değilsadeceAllah’aarzeylemektir.BunedenleEyyub(as.),peygamberlikmakâmınasahipolduğuhalde,şöylederdi:“YaRabbi!Sıkıntıbanatemasetti,sermerhametedenlerinenmerhametlisisin.”[122]

Page 166: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

Böyle davranmasına rağmen Hak kendisini “sabr” ile nitelemiş ve onu övgü bağlamındazikretmiştir.AllahTeâlâ şöylebuyurmuştur: “Bizonusabrediciolarakbulduk.Negüzelkuldur!Oçoksabredendir.”[123]

Yani:Beşerî zayıflığınmuzdaripolmayıve sebeplereyönelmeyigerektirdiğibirvakitte,bizonusabredicibulduk;binaenaleyhEyyub,zordakalmamışvesadecebizeteveccühetmiştir.

İştebu,gerçekkulluğunhakîkatidir;bumakâm,kendiihtiyarveirâdesiniterkedip,Hakkınkendisihakkında irâdeettiği tarzdaoluncayakadarkul içingerçekleşmez.Çünkükul, ihtiyarsahibiolursa,Hakkın efendiliğinin tadını tadamaz.Böylece dilediği vakitHakkı kendisine veli edinir ve dilediğivakitdeonuvelîliktenazleder.

Böylecekul, ihtiyarhalindekendinefsininhükmünebağlıolarakbulunur;nefis ise,Hak ilenizaeder. Zorunluluk halinde ise kul, Rabbinin hükmüne bağlıdır. Buna göre ârifin durumu, belâlargeldiğinde bâtınının Hakka yönelmesi; ilâhî hüküm kendisinde icra edilirken zâhiriyle sâbitkalmaktır. Böylece ârif, sâkin dururken hareketli; hareket halinde ise sâkindir. Çünkü hallerhükümrandır; hakkında hüküm verilenin ise, hükmünün kendisinde işlemesi için hüküm sahibininegemenliğindebulunmasıgerekir.

***

Bilinmelidirki:

Sabrın dört derecesi vardır: Bunlardan birincisi, Allah için sabretmektir. Bu, tekliflerinağırlıklarınatahammületmektirki,avamınsabrıdır.

İkincisi, Hakkın yasaklarından sakınırken ilâhî yardımın eşlik edişini görmek için “Allah ile”sabırdırki,bu,müridinsabrıdır.

Üçüncüsü, sabreden kimsenin beşeriyetinin gidip, ilâhî ahlak ile ahlaklanmasıyla fenânınbaşlangıcınaulaşmakiçin“Allah’akarşısabırdır.”

Bu, sübût sahibi, tövbekâr, Allah’ı bilmede özellik sahibi muhakkikin sabrıdır. O, sadece dünyahayatındatemizrızıklarıtadankimseninbilebildiğihiçbirgözüngörmediğivekulağınişitmediğivehiçbirinsanıngönlünegelmeyenşeyleribilir.

O,Allah’ıninâyetvetevfikiyle,mânevîmuameleleretahsisettiğikimsedir;böyleceo,ilâhîisimlerile,herbir isminhakîkatiningerektirdiği tarzda,onlarlaahlaklanmakla ilişkikurar.Böylecehiçbirilâhî isim kalmaz ki, söz konusu ârif, sûretiyle, haliyle onda kâim olmasın ve onun sırlarına veeserlerininneticelerinemuttaliolmasın.

Bununlaberaber isimlerinhükümleri,varlıkbunubilsedebilmesede,hervarlığı şâmildir; fakatyakınlık rütbesini sadece ifânî ilim delîllerinin kaselerinden kavuşma şarabını tadanlar eldeedebilirler.

Çünkü ilmin lezzetinin büyüklüğü, malûmun kıymetini belirler. Konusu Cenâb-ı Kibriya olanilimden daha şerefli hangi ilim olabilir ki? Buna göre ilâhî isimlerin hakîkatleri, bütün vücûdmertebelerini ihâta eden ferdaniyet/birlik memleketinin işlerinin tertibinin bilgisi ve Rubûbiyet

Page 167: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

hazinelerinin içeriklerinin sırlarına muttali olmak, mârifet kapılarının en üstünü ve kıymetlisi, entemiziveençokistenilenidir.

Göklerin ve yerin melekûtunun sınırları, ârifin meydanıdır ki o, bunların çevrelerinde dolaşırdurur, dilediği yerde konaklar. Bu esnada herhangi bir hareket veya başkasının karşı koyması sözkonusudeğildir.

***

Perdeninortadankalktığıesnadaenbüyükhüsran,Hakkınkendisinedairilimdenmahrumbıraktığıkimseye aittir. Çünkü cehalet hüsranı, özellikle de Allah’ı bilmemek konusunda olmak üzere, enbüyükhüsrandır.

Himmetininkonusudünyadailâhîsırlarınkeşfiolanvebunueldeedenkimse,hiçkuşkusuzki,ikidiyardakazançlıdırveikidereceeldeetmiştir.Şâyetbugayedünyahayatındagerçekleşmezse,kişininâhirethayatındabunaulaşmasıkaçınılmazdır.Buikisiarasındakiyeganefark,ilâhîsırlarınkendisinekeşfedildiğikimseninsırlarısüreklimüşâhedeetmekledünyahayatındaeldeettiğinimetlezzetidir.

Bunagörebüsbütünmahrumolanise,himmetininkonusudünyahayatındaderecelerinmânâlarınıeldeetmekolmayankimselerdir.

***

Allah bizleri isim ve sıfatlarını müşâhede ederken edebe sarılan, zâtının sırlarının nûrlarınınparıldayışlarıesnasındairfannimetiylemutluolanlardaneylesin!

“Rabbimiz!Bizehidâyetettiktenvekatındanbizlererahmetverdiktensonrakalplerîmizikaydırma.Rabbimiz!Sençokvericisin.”[124]

Seninrahmetin,ihsanınvecömertliğinilesendendiliyoruz,EyKerîm,eyTevvab!

Hamd,birolanAllah’amahsustur;selâm,hidâyetetabiolanlarınüzerinedir.

Butercümede,SüleymaniyeKütüphanesiÂşirEfendi431No’luyazmaesasalınmıştır.

Page 168: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

[1]“Bizseniâlemlererahmetdiyegönderdik.”(Enbiya,21/107.)

[2]Sure,Kasas,28/68.

[3]Sure,Bakara,2/282

[4]Sure,Araf,7/180.

[5]Sure,Fat›r,35/15

[6]Sure,Ali‹mran,3/54

[7]Sure,2/15.

[8]Sure,Tar›k,86/16

[9]Sure,Bakara,2/196.

[10]Sure,Ali‹mran,3/150.

[11]Sure,Yusuf,12/80.

[12]Sure,Hac,22/58.

[13]Sure,Müminûn,23/14.

[14]Sure,‹hlas,1

[15]Sure,Kasas,28/88.

[16]Sure,‹nsan,76/1,

[17]Bkz.“Halkveemironaaittir.”Sure,Araf,7/54.

[18]Sure,Hadid,57/4.

[19]Sure,Kaf,50/16.

[20]Sure,Taha,20/6.

[21]Sure,Zümer,42.

[22]Sure,Yasin,36/71.

[23]Sure,⁄afir,40/16.

[24]Sure,Kamer,54/50.

[25]Sure,Araf,7/180.

Page 169: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

[26]Konevî,FatihaTefsiri’ndebuisminkökenihakk›ndaflubilgilerivermektedir:“Buyüceisminköklerinden birisi, birisi “Elihe” filidir: “elihe er-raculü ile’r-racüli-ye’lehu, ilâhen”, yani adam,adamas›€›nd›.“Fe-alehehu”Yani,oda,onugüvenalt›naald›veemink›ld›.‹kincikökise,“Velihe-yulehu”’danal›nm›flt›r.Bukelimeninasl›,“Vellahu”dur.Burada“Vav”harfi,“hemze” ile de€iflmifltir; nitekim ayn› durum, “vesad-isad”, “veflah-iflah” kelimelerinde de sözkonusudur. “Veleh”, fliddetli muhabbet demektir. Asl›nda, “me’lûh” denilmesi gerekirdi, fakatAraplar,âlemisimolmas›içinyap›s›namuhalefetedip,“ilâh”demifllerdir.Nitekimhesapedilenveyaz›lanfleyede,“hesap”ve“kitap”demifllerdir.Bu ismin baflka bir kökü ise, bir fley perdelendi€i vakit söylenen “Lahe-yeluhu”’; veya bir fleyortadan kalkt›€›nda söylenen, “Lahe-yelihû” kelimeleridir. Bu ismin baflka bir kökü ise, bir yereikamet edildi€inde kullan›lan “elihtü bi’l-mekân/mekâna yerlefltim”den gelir. Bir di€eri ise,“ilâhîyet”tentüremiflolmas›d›r;ilâhîyet,yaratmayakâdirolmakdemektir.Buisminifltikak›hakk›ndakidi€ergörüflleilgiliolarakDilciler,flunuilerisürmüfllerdir:“Allah”deyiflimizdekias›l,gaiptenkinâyeolan“He”harfidir. fiöyleki:Onlar,ak›llar›ndabirmevcut ispatetmifllerveonakinâyeharfiolan“He”ileiflâretetmifllerdir.Bununard›ndanda,ovarl›€›neflyan›nyarat›c›s› ve mâliki oldu€unu ö€rendikten sonra, bu harfe mülkiyet “Lam”’›n› eklemifllerdir.Böylece“Lehu”yadönüflmüfltür.Bununard›ndanise,tazîmniyetiylebukelimeye“Elif”ve“Lam”’›ilave etmifller, böylelikle bu anlam› pekifltirmifllerdir. Böylece kelime, bütün bu tasarruflardansonra,“Allah”sözümüzdekifleklinedönüflmüfltür.Bir di€er görüfl fludur: ‹nsan›n, bir fleyde flafl›p kald›€› ve ona ulaflamad›€›ndaki durumu,“Ye’lehu”diyeifâdeedilir.“Veleh”,akl›ngitmesidir.Bu isminbaflkabir kökü ise, deveyavrusununannesinedüflkünlü€ünü ifâde etmek içinkullan›lan“velihe el-fasîlu”dur. Bunun anlam›, kullar›n bütün hallerde Allah’a yalvar›rken istekli ve tutkuluolmalar›demektir.Birdi€ergörüfl ise, bu lafz›n abede-ya’bedu-ibâdetenkelimesindeoldu€ugibi,elihe-ye’lehu-ilâhun’dantüretilmesidir.‹bn-iAbbas(r.a)“Seniveilâh›n›terkeder”âyetindeki“ilâh”kelimesini“ibâdet”diyeyorumlam›flt›r.fiu da ileri sürülmüfltür: Bu ismin asl›, “ilâh”t›r, sonra “Elif” ve “Lam” ilave edilmifl, “el-ilâh”haline gelmifltir. Bunun ard›ndan ise, harekesi kendisinden önce sâkin olan “Lam” harfindebulunmas› itibariyle“Hemze” tahfifedilip,hazfedilmifl,böylecekelime,“Ellah”halinegelmifltir.Sonraar›zîhareke,lâz›mharekeninyerinialm›fl,böylecebirinciLâmharekesisâkinolduktansonraikincisinde id€am edilmifltir. Bunun ard›ndan kelime “Allah” diye ifâde edilmifltir. Böylelikle, bucami’ismedairizahat›m›z›,zevk,nazarîaraflt›rmavedildekikullan›maç›s›ndanaç›klam›flolduk.”

[27]Sure,Bakara,2/165.

[28]“Rabbinkendisindenbaflkas›naibâdetetmemeniziemretmifltir.”(‹sra,17/23)

[29]Sure,Enam,6/103.

[30]Sure,Taha,20/6.

[31]Sure,Saffat,37/96.

[32]Sure,Zümer,39/53.

[33]Sure,Araf,7/156.

[34]Sure,Hud,11/80.

Page 170: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

[35]Sure,Furkan,25/63.

[36]“BizleriherfleyikonuflturanAllahkonuflturmufltur.”(Fussilet,41/21)

[37]Sure,Bakara,2/40.

[38]Sure,Enam,6/54.

[39]Sure,Zümer,39/7.

[40]Sure,‹brahim,14/19.

[41]Sure,Münaf›kûn,63/8

[42]Sure,Ankebut,29/52.

[43]Sure,Bakara,2/186.

[44]Sure,⁄afir,40/60.

[45]Sure,Sebe,34/13.

[46]“Allah’›nrahmetindenümitkesmeyiniz.”(Zümer,39/53).

[47]Sure,Rahmân,55

[48]Sure,Bakara,2/115.

[49]Sure,Araf,7/35

[50]Sure,Zariyat,51/22

[51]Sure,Fussilet,41/10.

[52]“RabbinÂdem’eisimleriö€retti”(Bakara,2/31)âyetinetelmihyapmaktad›r.

[53]“KimAllah’akarzverirse..”Sure,Hadid,57/11.

[54]“Ogüldürenvea€latand›r.”Sure,Necm,53/43.

[55]Sure,Ali‹mran,3/178.

[56]Sure,Rum,40/4.

[57]Sure,Bakara,2/286.

[58]Sure,Araf,7/23.

[59]Sure,Enfal,8/21

Page 171: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

[60]Sure,Enfal,8/22.

[61]Sure,Nur,24/2.

[62]Sure,Tur,52/48.

[63]Sure,Enam,6/1.

[64]Sure,Hud,11/56

[65]Sure,Furkan,25/46.

[66]Sure,Furkan,25/45

[67]Sure,Nisa,4/80

[68]Sure,Muhammed,47/31

[69]Sure,Enfal,8/25

[70]Sure,Yunus,10/64

[71]Sure,Enam,6/91.

[72]Sure,Tevbe,9/104

[73]Sure,Kasas,28/83.

[74]Sure,Casiye,45/37.

[75]Sure,Kamer,54/14.

[76]Sure,Vak›a,56/85.

[77]Sure,Ra’d,13/31

[78]Sure,‹sra,17/72

[79]Sure,Kehf,18/104.

[80]Sure,Ali‹mran,3/7.

[81]Sure,Sad,38/20.

[82]Sure,Buruc,85/14

[83]Sure,Saffat,37/180

[84]Sure,Hud,11/123.

Page 172: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

[85]Sure,Bakara,2/233.

[86]Sure,Yunus,10/32.

[87]Sure,Enfal,8/17

[88]Sure,Talak,65/3

[89]Sure,Bakara,2/257

[90]Sure,Rum,30/47

[91]Sure,Yunus,10/4

[92]Sure,Enbiya,21/22

[93]Sure,Bakara,2/163

[94]Sure,Zümer,39/3

[95]Sure,Ankebut,29/61

[96]Sure,Hicr,15/21

[97]Sure,Araf,7/54.

[98]Sure,Araf,7/54

[99]Sure,Zümer,39/3

[100]Sure,Buruc,85/20

[101]Sure,Hadid,57/13

[102]“Rabbinda€atecellîetti€ivakit...”Sure,Araf,7/143.

[103]Sure,Enam,6/57

[104]Sure,20/5

[105]Sure,Zuhruf,43/32

[106]Sure,Buruc,85/12

[107]Sure,fiura,42/40.

[108]Sure,Nisa,4/100

[109]Sure,Tevbe,9/128

Page 173: Esmâ-İ Hüsnâ Şerhi · (Esmâ-i hüsna hadisinin izahı:) Muhbir-i sadık’ın sahih bir hadiste şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır

[110]Sure,Mücadile,58/7

[111]Sure,‹sra,17/20

[112]Sure,Fat›r,35/2

[113]Sure,Duha,5

[114]Sure,Neml,27/50

[115]Sure,Enam,6/122

[116]Sure,Zümer,39/18

[117]Sure,Enam,6/103

[118]Sure,Zümer,39/18

[119]Sure,Nahl,16/96

[120]Sure,Kasas,28/60

[121]Sure,Taha,20/73

[122]Sure,Enbiya,21/83

[123]Sure,Sad,38/44.

[124]Sure,Ali‹mran,3/8.

[*]Butercümede,SüleymaniyeKütüphanesiÂflirEfendi431No’luyazmaesasal›nm›flt›r.