emekçi hareket 17. sayı

8
Seçim bitti, işsizlik sürüyor Daima Hakan Öztürk Makarna Analizlerinin Sonu Araştırma şirketi yöneti- cisi Hakan Bayrakçı’ya seçim sonuçlarından sonra soruyorlar. Sayfa 3 İktidar güç kazanmıştır, direniş de öyle Türkiye sendikal hak ihlallerinde en kötü 44 ülke arasında Erdoğan, balkon konuşmasında diğer siyasilerden “helallik” isteyerek anaya- sa değişikliğinde anlaşma zemini yaratılması gerektiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu cephesi ise sonuçları her ne kadar beğenmese de CHP açısından oy oranlarını artırmış olmalarını başarı olarak değerlendirdi. Kaset skandalı nedeniyle barajı aşamaz denilen MHP ise 53 vekille meclisteki yerini alacak. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu 36 bağımsız milletvekilini meclise gön- dererek önemli bir başarıya imza attı. Önce- ki seçimlere göre bağımsızlardan daha fazla vekilin meclise giriyor olması bu ülkenin halklarına ve emekçilerine büyük imkânlar açacaktır. Tunus, Tahrir, Madrid derken krizin et- kileriyle başlayan direnişlere her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Son dönemde İspan- ya, ardından yeniden Yunanistan’da yoğunla- şan ve gençliğin öncülüğündeki direnişlerde temel slogan dikkat çekiyor: Gençliğe iş bu- lun! TUİK’in Mart ayı verileri isşiz sayısının 622bin kişi azaldığı yönünde. Sokağa çıkanlar ise İşsizlik derdemez işsizler ortaya çıkıyor. Kadınların %70’i “ev hanımı” olduğu gerek- çesiyle işgücüne dahil edilmiyor dolayısıyla işsiz olarak da kabul görmüyor. Mevsimlik işçiler iş sahibi kabul ediliyor. İşsiz bırakılan öğretmenler işsiz sayılmıyor. İşsiz rakamları bu tabloya göre elbette düşük oluyor. >>2, 6 Seçim ne gösteriyor? Sosyalistler Meclis’te Genç işsizlik artıyor Gençliğin ve Geleceğin Partisi Viladimir Iliç Lenin >>2 >>6 >>7 . 17 Haziran 17 Seçimleri “halkın mücadelesi” kazandı 15-16 Haziran’da işçiler kazandı Kapitalizm, kriz ve isyanlar… Genel Seçimlerde % 6,6 oy oranını elde eden ve Meclis’e 36 milletvekili sokmayı başaran Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu içinden çıkan bağımsız milletvekili Levent Tüzel’le genel seçimleri değerlendirdik. >>5 Geçtiğimiz Mayıs ayında yüz binlerce genç Madrid’in Sol Meydanı’nda otur- ma eylemi yaptı. Gençleri Tunus’ta, Tahrir’de Paris’te, Yunanistan’da ve şimdi de Taksim’de meydanlara doldu- ran bir gerçeklik var: İşsizlik. Bu ülkelerin birço- ğu 2008 yılına kadar dünyanın en zengin ülkeleri değil miydi? Ne oldu da işsizlik patlak verdi? Peki, çözüm ne? Bu soruların cevabı- nı, Meryem Koray’ın 2011 yılında ayrıntı yayınlarından çıkan “Kapitalizm Küresel- leşirken Dünya Ah- vali” adlı kitabında aramak istedik.. >>3 70’li yıllar siyasi ve ekonomik belirsizlikle- rin yaşandığı yıllardı. Dönemin hükümeti, uygulamaya koyacağı ekonomik önlemlerin faturasını işçi ve emekçilere yüklemek niye- tindeydi ve karşısında muhalif güçler istemi- yordu. Tasarı, 13 Haziran’da TBMM oturu- munda görüşülmeye başlandı. 15-16 Haziran, işçi ve emekçinin bilinçli bir tepkisi olarak DİSK’in kapatılmasına karşı Türkiye işçi sınıfının yanıtıydı. >>3 Veysel Güney’in de mezarı yok, Galatasaray Meydanı bu hafta 12 Eylül darbesi tarafından katl - edilen ve mezarı ortaya çıkarılmayan devrimcil - erden Veysel Güney’in dosyasına tanıklık edecek. Siyanürün kurbanları 7’ye yükseldi, Kütahya’da içtikleri şebeke suyundan dolayı hastaneye kaldırılması üzerine siyanürden zehirle- nenlerin sayısı 7’ye yükseldi. Gençler geleceği için meydanda, İnternet üzerinden çağrı ile çeşitli illerden İstanbul’a gelen üniver- siteli onlarca genç, işsizlik ve YÖK’e karşı, geleceği için Taksim Meydanı’nda üç günlük oturma eylemi yaptı. 02 04 07 Şafak Bay hayatını kaybetti Suriyeliler Türkiye’ye sığındı Kriz teğet geçti: İstihdamdaki büyüme binde iki AYÖP’ün kurucularından Şafak Bay 2005 yılında yakalandığı kemik kanserine tedavisinin sürdürüldüğü GATA’da yenik düştü.. >>3 Suriye ordusunun operasyon- ları genişletmesi endişesiyle bölge sakinlerinin Türkiye sı- nırına kaçışı sürüyor. >>4 Meclisin 23. Dönemindeki son Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2011 bütçe sunuş ko- nuşmasında çarpıcı gerçekler açıkladı. >>2 > 8 > 3 Her hafta onlarca kadının öldürülmesine göz yuman devlet, şiddete maruz kalan ka- dınlara koruma sağlamadığı gibi, keyfi uy- gulamalarıyla da karşımıza çıkıyor. Taksim’de yaptıkları üç günlük oturma eylemi ile gündemde geniş yer alan Gençler Meydana, İspanya, Almanya, Fransa gibi birçok Avrupa ülkesinin de eylem yapacağı tarih olan 19 Haziran’da gençleri Taksim’e çağırıyor. Devletin keyfi uygulamaları bitmiyor 19 Haziran’da Gençler Meydana! >>4 Doğmamış Bebeği Borçlandıran Kapitalizm Gülsüm Kav Düzen partilerinin seçim vaatleri çoktu ancak işsizlik diyen yoktu. İşsiz sayısında esasen bir değişiklik olmadı

Upload: emekci-hareket-partisi-ehp

Post on 01-Feb-2016

266 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Emekçi Hareket Gazetesi

TRANSCRIPT

Page 1: Emekçi Hareket 17. Sayı

Seçim bitti, işsizlik sürüyor

DaimaHakan Öztürk

Makarna Analizlerinin SonuAraştırma şirketi yöneti-

cisi Hakan Bayrakçı’ya seçim sonuçlarından sonra soruyorlar.

Sayfa 3

İktidar güç kazanmıştır, direniş de öyle

Türkiye sendikal hak ihlallerinde en kötü 44 ülke arasında

Erdoğan, balkon konuşmasında diğer siyasilerden “helallik” isteyerek anaya-

sa değişikliğinde anlaşma zemini yaratılması gerektiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu cephesi ise sonuçları her ne kadar beğenmese de CHP açısından oy oranlarını artırmış olmalarını başarı olarak değerlendirdi. Kaset skandalı nedeniyle barajı aşamaz denilen MHP ise 53 vekille meclisteki yerini alacak.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu 36 bağımsız milletvekilini meclise gön-

dererek önemli bir başarıya imza attı. Önce-ki seçimlere göre bağımsızlardan daha fazla vekilin meclise giriyor olması bu ülkenin halklarına ve emekçilerine büyük imkânlar açacaktır.

Tunus, Tahrir, Madrid derken krizin et-kileriyle başlayan direnişlere her geçen

gün bir yenisi ekleniyor. Son dönemde İspan-ya, ardından yeniden Yunanistan’da yoğunla-şan ve gençliğin öncülüğündeki direnişlerde temel slogan dikkat çekiyor: Gençliğe iş bu-lun! TUİK’in Mart ayı verileri isşiz sayısının 622bin kişi azaldığı yönünde. Sokağa çıkanlar ise İşsizlik derdemez işsizler ortaya çıkıyor. Kadınların %70’i “ev hanımı” olduğu gerek-çesiyle işgücüne dahil edilmiyor dolayısıyla işsiz olarak da kabul görmüyor. Mevsimlik işçiler iş sahibi kabul ediliyor. İşsiz bırakılan öğretmenler işsiz sayılmıyor. İşsiz rakamları bu tabloya göre elbette düşük oluyor. >>2, 6

Seçim ne gösteriyor?

Sosyalistler Meclis’te

Genç işsizlik artıyor

Gençliğin ve Geleceğin Partisi

Viladimir Iliç Lenin

>>2 >>6 >>7

.

17 Haziran 17

Seçimleri “halkın mücadelesi” kazandı 15-16 Haziran’da işçiler kazandı

Kapitalizm, kriz ve isyanlar…

Genel Seçimlerde % 6,6 oy oranını elde eden ve Meclis’e 36 milletvekili sokmayı başaran Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu içinden çıkan bağımsız milletvekili Levent Tüzel’le genel seçimleri değerlendirdik. >>5

Geçtiğimiz Mayıs ayında yüz binlerce genç Madrid’in Sol Meydanı’nda otur-ma eylemi yaptı. Gençleri Tunus’ta, Tahrir’de Paris’te, Yunanistan’da ve şimdi de Taksim’de meydanlara doldu-ran bir gerçeklik var: İşsizlik. Bu ülkelerin birço-ğu 2008 yılına kadar dünyanın en zengin

ülkeleri değil miydi? Ne oldu da işsizlik patlak verdi? Peki, çözüm ne?

Bu soruların cevabı-nı, Meryem Koray’ın 2011 yılında ayrıntı yayınlarından çıkan “Kapitalizm Küresel-leşirken Dünya Ah-vali” adlı kitabında aramak istedik.. >>3

70’li yıllar siyasi ve ekonomik belirsizlikle-rin yaşandığı yıllardı. Dönemin hükümeti, uygulamaya koyacağı ekonomik önlemlerin faturasını işçi ve emekçilere yüklemek niye-tindeydi ve karşısında muhalif güçler istemi-yordu. Tasarı, 13 Haziran’da TBMM oturu-munda görüşülmeye başlandı. 15-16 Haziran, işçi ve emekçinin bilinçli bir tepkisi olarak DİSK’in kapatılmasına karşı Türkiye işçi sınıfının yanıtıydı. >>3

Veysel Güney’in de mezarı yok, Galatasaray Meydanı bu hafta 12 Eylül darbesi tarafından katl-edilen ve mezarı ortaya çıkarılmayan devrimcil-erden Veysel Güney’in dosyasına tanıklık edecek.

Siyanürün kurbanları 7’ye yükseldi,Kütahya’da içtikleri şebeke suyundan dolayı hastaneye kaldırılması üzerine siyanürden zehirle-nenlerin sayısı 7’ye yükseldi.

Gençler geleceği için meydanda, İnternet üzerinden çağrı ile çeşitli illerden İstanbul’a gelen üniver-siteli onlarca genç,işsizlik ve YÖK’e karşı, geleceği için Taksim Meydanı’nda üç günlük oturma eylemi yaptı.

02

04

07

Şafak Bay hayatını kaybetti

Suriyeliler Türkiye’ye sığındı

Kriz teğet geçti:İstihdamdaki büyüme binde iki

AYÖP’ün kurucularından Şafak Bay 2005 yılında yakalandığı kemik kanserine tedavisinin sürdürüldüğü GATA’da yenik düştü.. >>3

Suriye ordusunun operasyon-ları genişletmesi endişesiylebölge sakinlerinin Türkiye sı-nırına kaçışı sürüyor. >>4

Meclisin 23. Dönemindekison Maliye Bakanı MehmetŞimşek, 2011 bütçe sunuş ko-nuşmasında çarpıcı gerçekler açıkladı. >>2

>8 >3

Her hafta onlarca kadının öldürülmesine göz yuman devlet, şiddete maruz kalan ka-dınlara koruma sağlamadığı gibi, keyfi uy-gulamalarıyla da karşımıza çıkıyor.

Taksim’de yaptıkları üç günlük oturma eylemi ile gündemde geniş yer alan Gençler Meydana, İspanya, Almanya, Fransa gibi birçok Avrupa ülkesinin de eylem yapacağı tarih olan 19 Haziran’da gençleri Taksim’e çağırıyor.

Devletin keyfi uygulamaları bitmiyor

19 Haziran’da Gençler Meydana!

>>4

Doğmamış Bebeği Borçlandıran

Kapitalizm

Gülsüm Kav

Düzen partilerinin seçim vaatleri çoktu ancak işsizlik diyen yoktu. İşsiz sayısında esasen bir değişiklik olmadı

Page 2: Emekçi Hareket 17. Sayı

17 Haziran 20112

Larin, bir aygıt olarak düşünülen parti ile

öncü arasında; polise karşı savaşan bir parti ile

bir bilinçli siyasal militanlar partisi arasında bir

karşıtlık kuruyor. Bu ayrım zekice ve salt prole-

ter anlayışta bir ayrım gibi görünüyor. Gerçekte,

tıpkı 1899-1901 arasında bir zamanlar Rabo-

çaya Mıyslcılar ve Akimov grubunun yaptıklarına

benzer bir ayrım gibi, aydın oportünizmine

bağlı bir ayrım.

Bir yandan, koşullar yığınların doğrudan

doğruya devrimci bir saldırısına nesnel ola-

rak uygun olduğu zaman, Parti’nin en yüksek

siyasal görevi hareket halindeki kendiliğinden

güçlere hizmet etmektir.

Bu tür bir devrimci çalışmayı “siyaset”e karşı

çıkarmak demek, siyaseti politikacıların entrika-

larına indirgemek demektir.

Dumada yapılan parlamenter mücadele-

yi, yığınların ekimde ve kasımda ortaya çıkan

siyasetinin üstünde görerek göklere çıkarmak

demektir. Bir başka deyişle, proleter devrimci

düzeyden aydın oportünizmi düzeyine düşmek

demektir.

Her savaşım biçimi, uygun bir teknik ve uy-

gun bir aygıt gerektirir. Nesnel koşullar sonucu

temel mücadele biçimi parlamenter mücadele

olduğu zaman, Parti’de parlamenter mücadele-

ye uygun bir örgütlenmenin yoğunluk kazanma-

sı kaçınılmaz birşeydir.

Buna karşı nesnel koşullar yığınların siyasal

grevler ve yığın ayaklanmalarıyla mücadele-

ye girişmesini gerektirdiği zaman, proletarya

partisi tam da bu mücadeleye hizmet etmek

için gerekli aygıtlara sahip olmak zorundadır.

Ve kuşkusuz bu aygıtların da parlamenter hiçbir

yanı olmayacak.

Koşulların halk ayaklanmalarına uygun

olduğunu kabul etmekle birlikte, bu ayaklan-

malara yardım etmek için uygun aygıta sahip

olmayı kendine dert etmeyen örgütlü proletarya

partisi, geveze bir aydınlar partisinden başka

bir şey olamaz. İşçiler anarşizme ya da burjuva

devrimbazlığına geçerek onu yüzüstü bırakır.

Öte yandan, siyasette yönetici bir öncünün

bileşimi, her sınıf için olduğu gibi proletarya

için de, hem ilgili sınıfın durumuna ve hem de

özellikle kullandığı mücadele biçimine bağlıdır.

Örneğin Larin, bizim partimizde işçi gençliğin

ağır bastığından, ailesinden sorumlu az işçimiz

olduğundan ve bunların da genellikle bizi bırakıp

gittiklerinden yakınıyor. Bir Rus oportünistin bu

yakınmaları bana Engels’in bir parçasını anım-

sattı (sanırım Konut Sorunu’ndaki bir parçası).

Burjuva bir profesörün, bir Alman kadetinin

yavanlıklarını yanıtlayan Engels, aşağı yukarı

şöyle yazıyordu:

“Bizim devrim partimizde ağır basanın

gençlik olması çok doğal değil mi? Biz gelece-

ğin partisiyiz ve gelecek de gençliğindir. Biz

bir yenilikçiler partisiyiz ve gençlik her zaman

yenilikçileri izler. Biz çürümüş bir eski rejime

karşı özveriyle savaşıyoruz.

Kendinden fedakarlıkta bulunmanın ge-

rektiği bir mücadele için yürüyenlerin başında

her zaman gençlik olacaktır.

Hiç kuşku yok, yorgun ve otuzunu aşkın

savaşçıları, yola gelmiş devrimcileri ve sosyaliz-

min döneklerini üye toplamak zevkini seve seve

kadetlere bırakacağız.

Öncü sınıfımızın içinde biz her zaman genç-

liğin partisi olacağız.”

1906

(s. 75, 76, 77)

V. İ.Lenin, Gençlik Üzerine, Sol Yayınları,

Kasım 1993, Ankara

Akıntıya KarsıGençliğin ve

Geleceğin Partisi

Viladimir Iliç Lenin..

Almanya’da da gençler meydanda

Meclisin 23. Dönemindeki son Maliye Bakanı Mehmet

Şimşek, 2011 bütçe sunuş konuş-masında çarpıcı gerçekler açıkladı. Mehmet Şimşek’in yaptığı açıkla-malara göre son 7 yılda Türkiye’de ekonomide yıllık ortalama büyüme oranı %4,6 iken, istihdamdaki büyü-me sadece %0,2 yani binde 2 olarak kaldı. Dünya çapında yaşanan eko-nomik krizin Türkiye’yi ekonomi-deki küçülmeden ziyade, işsizliğin artması sonucuyla ağır biçimde et-kilediği gerçeği, bu açıklamayla bir kez daha doğrulanmış oldu. Açıkla-

masında işsizlik oranlarında da dü-şüş olduğunu iddia eden Mehmet Şimşek, yine de işsizlik oranlarının kriz öncesi döneme dönmesinin zor olduğunu itiraf etmek durumunda kaldı. Mehmet Şimşek açıklamasın-da, istihdamdaki binde 2’lik büyü-me oranının ve işsizlik oranlarının kriz öncesine dönemiyor olmasının temel sebebini her yıl iş gücüne 500 bin gencin katılması olarak göster-di. Bu açıklamayla, hükümete göre işsizliği artıran sorunun gençlerin iş aramaya başlaması olduğu ortaya çıkmış oldu.

Kriz teğet geçti: İstihdamdaki büyüme binde iki

Gençler geleceği için meydanda

Taksim Meydanı’nda topla-nan gençler öncelikle işsiz

sayılmak istiyorlar. Türkiye’de işsizlik rakamları hesaplanırken bir çok kategori gibi gençler de işsiz sayılmıyor. Devlet, birçok so-runda uyguladığı görmezden gel-me taktiğini işsizlik sorununda da uyguluyor. Her 5 gençten 1’inin iş-siz olduğu ve ataması yapılmayan 350.000 öğretmenin bulunduğu bir düzende yok olup gitmemek için Taksim Meydanı’nda sesleri-ni yükselttiler.

Sınavlar kalksın istiyorlarKPSS, LYS, SBS, YGS gibi sı-

navlar gençlerin geleceğini çalmaktan başka bir işe yara-mamaktadır. Gençler de artık şifre, kopya gibi skandallarla dolu bu sınav sistemini istemi-yor. Sınavsız ve rekabetsiz bir eğitim sisteminin getirilmesini talep ediyorlar. Aynı zamanda gençlerin talepleri arasında son dönemde bir çok haksızlı-ğa imza atan Ali Demir’in isti-fası da yer alıyor.

YÖK düzeni son bulana dek!Gençler müşteri olmadıkla-

rını ve üniversitelerin de şirket olmadığını duyurmak için Tak-sim Meydanı’ndaydılar. 12 Eylül darbesiyle birlikte kurulan ve üniversitelerde bilimi ve sanatı baskısı altına alan YÖK’ün kal-dırılmasını isteyen gençler, üni-versitelerinde kendilerine ve tüm çalışanlara söz, yetki ve ka-rar hakkı istiyorlar. Üniversite kapılarını emekçi çocuklarına kapatan zihniyete karşı parasız

eğitim taleplerini duyurmak en temel kaygılarıydı.

Her haklarını aradıklarında ya da fikirlerini söylediklerinde cop-la, gazla karşılaşmamak istiyor-lar. Her ile bir üniversite şeklinde uygulanan politikalarla eğitimin niteliği düşürülmüş ve sadece ka-lifiyeli köle yetiştiren üniversite anlayışına karşı oturuyorlar.

Neden işsizlik ve YÖK?İşsiz gençler ve öğren-

ciler, genel seçim önce-si, işsizliği ve hükümetin yükseköğretim politika-larını protesto etmek için 8-9-10 Haziran’da Taksim Meydanı’nda oturma eyle-mi gerçekleştirdi.

Genç işsizliğin %21,6 olduğu ve üniversitelerde uygulanan yeni-liberal po-litikalarla birlikte üniversi-telerin sadece diplomalı iş-sizler yarattığı bir ortamda rekabetçi eğitim sistemine maruz kalan gençler, işsiz-liğe ve YÖK’e karşı güçlü bir muhalefet oluşturur-ken, her gün yaptıkları top-lantılarda bu gündemlerin yanı sıra diğer gündem-lere de gençlerin sözünü dile getirmek için Taksim Meydanı’na buluştular.

İnternet üzerinden çağrı ile çeşitli illerden İstanbul’a gelen üniversiteli onlarca genç, işsizlik ve YÖK’e karşı, geleceği için Taksim Meydanı’nda üç günlük oturma eylemi yaptı.

Can Ersoy

Almanya’da üniversite büt-çelerinde yapılan kesinti-

ye karşı üniversite öğrencileri ve öğretim üyeleri kitlesel eylemler gerçekleştirdiler. Tunus, Tahrir, Madrid ve İstanbul’un ardından Almanya’nın Berlin ve Hamburg kentlerinde de ekonomik kriz ne-deniyle gençler meydanları dol-durdu. Berlin’de Eğitim ve Bilim Sendikası (GEW) ile Öğrenci İni-siyatifleri tarafından düzenlenen yürüyüşte Berlin öğrenci temsil-cilerinden Rene Kiesel bir açıkla-ma yaparak üniversitelere daha

fazla bütçe istediklerini bildirdi. Hamburg’da ise 15 bin gencin ka-tılımıyla gerçekleştirilen yürüyüşe katılan Hamburg Sanat Akademisi Müdürü öğrencileri desteklediğini açıkladı. Eylemler boyunca gençle-rin topladığı 16 bin imza Hamburg Sol Parti Fraksiyon başkanı Dora Heyenn tarafından Eyalet Meclisi-ne sunuldu. Almanya’da hüküme-tin 2011’den 2014’e kadar açık-ladığı kesinti planı uygulanmaya devam ettiği sürece, eylemler de artarak sürecek gibi görünüyor.

Krize karşı; gerçek demokrasi

Tunus, Tahrir, Madrid, Atina derken krizin etkileri sonu-

cunda başlayan direnişlere her ge-çen gün bir yenisi ekleniyor. Son dö-nemde İspanya, ardından yeniden Yunanistan’da yoğunlaşan ve gençli-ğin öncülüğünde başlayan direnişler-de aynı temel slogan dikkat çekiyor: Gerçek Demokrasi. Gençler, işsiz ve yoksul halk kendi geleceklerinin an-cak; söz, yetki, karar ve geleceğini tayin hakkının halkta olduğu gerçek demokrasiyle belirlenebileceğini hay-kırarak meydanları dolduruyor.

%21’le Avrupa’nın en yüksek işsizlik oranına sahip ülkesi hali-ne gelen İspanya’da, genç işsizliğin %42’ye dayanması Mısır’daki Tah-rir Meydanı’ndan esinlenerek baş-layan işgal ve direnişleri yarattı. 15 Mayıs’tan itibaren kapitalist sisteme

karşı olduklarını ifade ederek başta Madrid’deki Sol Meydanı olmak üzere pek çok kentte kamp kuran binlerce genç, polis saldırılarına ve göz altılara rağmen haftalardır direnişlerini sür-dürüyor.

Avrupa’nın ilk çöküşünü yaşa-yan ülkelerden olan Yunanistan ise AB’den aldığı yardım paketleriyle kri-zin etkilerini ertelemeye çalıştı; an-cak şimdi de borç krizi yaşayarak dış borçları ödeyeme sorunuyla pençele-şiyor. %16’yı bulan işsizlik, düşük ma-aşlar, bütçe kesintileri, yapılan yeni zamlar, vergide yolsuzluklar neden-leriyle başlayan direnişler artarak sü-rüyor. Gençler tüm Yunan halkını Atina’nın Sintagma Meydanı’na çağırıyor.

Sanem D. Kural

Portekiz

Fransa

Almanya

Türkiye

Page 3: Emekçi Hareket 17. Sayı

17 Haziran 2011 3

Araştırma şirketi yöneticisi Hakan Bayrakçı’ya seçim sonuçlarından sonra soruyorlar. “AKP yine makarna ve kömür vererek mi bu sonuçları aldı?” diyorlar. Bu sefer Hakan Bey şiddetle reddediyor. “Bu iş makarna ve kömürle olmaz” diyor.

CHP’li gibi düşünenler için büyük bir fikri ve yöntemsel sıçrama bu.

CHP güya Türkiye’de aydınlanmacı geleneğin devamcısıdır. Yani gerçek dünyayı esas alması, olguları incelemesi gerekir ama nerde. CHP insanların oy verme ko-nusundaki yönelişlerini ya bir yanılsama ya da kandırılmışlık olarak görüyor. O ned-enle de seçimlerle ilgili hiçbir gerçekçi değerlendirme yapamıyor.

Hadi CHP’yi boşverelim. O düzen partisidir.Peki sosyalistleri ne yapacağız.Eğer Marks’ın felsefesine dair en basit

el kitabını okumaya başlayacak olursanız görürsünüz ki döne döne anlattığı şudur: Maddi dünya, gerçek dünya esastır. İnsan bilincilini belirleyen olgulardır. Onun dışındaki evrendir.

Yani oy kullanacak insanların bilincini an-cak maddi koşullar-gerçek koşullar belirleye-bilir. AKP’ye oy verenler kadar insanların bilinci ancak gerçeklerden yola çıkılarak oluşur. Yaşanan bir kandırılmışlık değildir. Sorun yanlış bilinç değil, gerçek olayların gelişme seyridir.

AKP’nin insanları kandırdığı söylenerek radikal AKP karşıtı olunamaz. Ancak radi-kal CHP’li olunabilir. Zaten sadece AKP karşıtı olan çizgi oylarını ve mücadele etme imkanlarını CHP’ye hediye etmiş durumdadır. Sadece AKP karşıtlığının sonu CHP’ciliktir.

AKP’nin “insanları kandırışı” sona erse Türkiye güllük gülüstanlık olmayacaktır. İdealimiz AKP’nin olmadığı ama geri kalan herşeyin yerli yerinde kaldığı bir ülke değildir.

AKP’nin hükümet ettiği dönemde ekono-mi diğer dönemlere oranla iyi gitmiştir. Bu AKP’nin oy almasının en büyük zeminidir. En-flasyon düşük olması, büyüme ve büyümenin olumlu sonuçlarının herkese yansıyacağı ihtimali toplumu etkilemektedir. Dünya ile kıyaslandığında Türkiye’nin milli gelir düzeyi açısından 790 milyar dolarla 16. Sırada yer alacağı öngörülüyor.

Bu maddi-ekonomik koşullar AKP’nin yük-sek oy almasına neden oluyor. Bu kadar açık.

“Ama efendim, bu AKP’nin niteliği değil Tür-kiye kapitalizminin bir niteliği ve seviyesidir.”

Yahu kardeşim AKP’de o kapitalizmin hükümeti işte.

De ki bu dönemle hiç alakası yok, sadece bu döneme denk geldi, hiçbir şey fark etmez ki. AKP’nin Türkiye’deki mevcut kapitalizmle hiçbir çelişkisi yoktur. Bilakis tam bir teka-bül etme hali söz konusudur. Türkiye’deki kapitalizmin yapıcısı değildir diye AKP’yi aşağılamaya çalışmanın bir alemi yoktur. Halihazırdaki kapitalizmin iyiliğinden de kötülüğünden de AKP sorumlu tutularak değerlendirme yapılabilir.

Şu anki ekonomi iyiyse de AKP’ye yazar, kötüyse de AKP’ye yazar.

AKP ayrı Türkiye ekonomisi ayrı diye bir laf olmaz.

Sadece AKP karşıtı olarak, rejim ve sistem karşıtı olmazsınız.

CHP’nin AKP karşıtlığı şarkıdaki gibi “banane banane beni al onu alma” çizgi-sidir zaten onu geçiniz. AKP’yi değil CHP’yi almakla hayat gerçekten değişmez. AKP’yi değil CHP’yi alma isteğiyle AKP yıpratılamaz. Yeni-liberalizmi uygulamaksa AKP o işin şahı, işine geldiği kadar demokrasi vermek ise AKP o işin de şahı.

AKP büyüme yaratabilir ama işsizliği yeterli ölçüde azaltamaz. Çünkü kapitalizmin işleyişi ile istihdam yaratma etkisi arasındaki ilişki gitgide bozulmaktadır. Bunu ABD’de çözemez, Tunus da, İspanya da, Yunanistan da. Bu dünya kapitalist sistemin ve doğal olarak Türkiye’nin de sorunudur.

Türkiye G20 ülkesidir ama Türkiye G20 ülkesi olarak kalabilmek için dünya çapında rekabet etmeye mecburdur. Dünya çapında rekabette başarılı olmak için Tayyip Erdoğan daha Fukuşima’daki nükleer santrallerin dumanı tüterken Türkiye’de yapılacak olan nükleer santralerin altına imzayı basmıştır. Çernobil’in Türkiyeye etkilerini gördük. Japonyanın dünyaya etkilerini gördük.

Nükleer santraller bir sistem sorunudur. Kara dayalı rekabeti ortadan kaldırmazsanız nükleer santaralleri ortadan kaldıramazsınız.

Kapitalizm doğayı hiçe sayarak kar elde etmeye çalışıyor. Karı için Karadeniz’in derelerini kurutuyor. Metin Lokumcu’yu bu mücadelede kaybedişimiz tesadüf değildir. AKP’ye karşı çıkılacak yer Metin Lokumcu’nun karşı çıktığı yerdir.

Daima

Makarna Analizlerinin Sonu

Hakan Öztürk

Basın toplantısında “Nazi sempatizanı”

konuşmasıyla dikkatleri üzerine çeken Lars Von Trier festivalden ihraç edilmiş ancak filmi yarış-ma dışı kalmamıştı. Fes-tivalin ilk haftasında bu konu sıkça konuşulurken son haftasına da filmlere verilen ödüller konuşul-du.

Jüri başkanlığını Ro-ber De Niro’nun yap-tığı 64. Cannes Film Fetivali’nde Jüri Büyük Ödülü Nuri Bilge Ceylan’a verildi. Altın Palmiye ödülünden sonra festi-valin en önemli ödülü olarak kabul edilen Jüri Büyük Ödülünü ikinci defa alan Ceylan daha önce en iyi yönetmen ödülünü de “Üç May-mun” filmiyle almıştı. Çehov’un bir hikesinden esinlenerek yapılan “Bir

Zamanlar Anadolu’da” filmi bir doktor ile bir savcının 12 saatlik geri-limli hikayesini anlatıyor. İlk filmlerinden itibaren minimalist bir anlatımı benimseyen Nuri Bilge Ceylan özellikle son fil-miyle hikaye anlatımına daha çok önem verdiği söyleniyor.

Lars Von Trier’in tar-tışma yaratan filmi “Me-lancholia” ile en iyi kadın oyuncu ödülünü Kirsten Dunst alırken Altın Pal-miye ödülünü de “İnce Kırmızı Hat” filminin yö-netmeni Terence Malick

“The Tree Of Life” filmiyle aldı.

Son 5 yılda Altın Pal-miye ödülünü alan film-ler ve yönetmenleri:

Özgürlük Rüzgarı (Ken Loach – 2006)

4 ay, 3 hafta, 2 gün (Cristian Mungiu – 2007)

Sınıf (Laurent Cantet – 2008)

Beyaz Bant (Michael Haneke – 2009)

Amcam Önceki Ha-yatlarını Hatırlıyor (Apichatpong Weerasetha -kul – 2010)

350 bin işsiz öğ-retmenden biri ve

Ataması Yapılmayan Öğ-retmenler Platformu’nun kurucularından olan Şafak Bay, öğretmen-lerin işsizlik sorununa dikkat çekmek için ar-kadaşlarıyla Abdi İpekçi Parkı’nda yaptığı üç gün-lük açlık greviyle günde-me gelmişti. 2006 yılında Fırat Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümün-den mezun olan Bay, has-talığının ilerlemesinde en büyük etkenin KPSS nedeniyle baş başa kaldı-ğı işsizlik olduğunu söy-lüyordu. Şafak Öğretmen son nefesine kadar işsiz öğretmenler sorunu ile mücadele etti.

Türkiye’de büyük bir sorun haline gelen, onlar-ca eğitim fakültesi mezu-

nunun intiharına sebep olmuş işsiz öğretmenler problemi ile mücadelenin simgesi olan Şafak Bay’ın cenazesi, Mersin’de Cemevi’nde gerçekleştiri-

len törenin ardından Mer-sin Afetler Mezarlığı’nda toprağa verildi.

3 günlük oturma eylemi esnasın-

da İspanya’da gerçek-leştirilen direnişle de irtibata geçen gençler, Madrid, Berlin, Paris gibi birçok şehirde ger-çekleştirilecek olan ey-lemi İstanbul’da da ger-çekleştirecekler.

Eylem İşsizliğe ve YÖK’e karşı olacakİşsizliğe ve YÖK’e

karşı sadece güz döne-mi değil, yaz aylarında da sürekli mücadele-ye devam edeceklerini açıklayan gençler mey-dana, bundan sonra da

benzer eylemler gerçek-leştirmeye devam ede-ceklerini ifade ediyorlar.

13 ülke eylemde olacakEnternasyonalizme

de vurgu yapan genç-ler, tüm dünya halkları gibi Taksim’i direnişin odağı haline getirmek ve toplumun tüm ezilen kesimlerini bir arada buluşturmak hedefinde olduklarını, ilk etapta bu eylemleri gençler olarak yapacaklarını fakat ardından tüm ka-tegoriteleri kapsayacak taleplerle yollarına de-

vam edeceklerini dile getiriyorlar.

Oturma eyleminin ardından eylem insiya-tifini geliştirerek yolu-na devam eden Gençler Meydana, 19 Haziran’da daha kitlesel bir eylem ortaya koymaya hazır-lanıyor. Eylem ile ilgili bilgileri www.genc-lermeydana.net adre-sinden de takip etmek mümkün.

19 Haziran’da Gençler Meydana!

İşsizliğe ve YÖK’e karşı GENÇLER MEYDANA!

Şafak Bay hayatını kaybettiAYÖP’ün kurucularından Şafak Bay 2005 yılında yakalandığı kemik kanse-rine tedavisinin sürdürüldüğü GATA’da yenik düştü.

Ceylan, Cannes’tan eli boş dönmediNuri Bilge Ceylan daha önce “Uzak” filmiyle kazandığı Jüri Büyük Ödülü’nü bu kez yeni filmi “Bir Zamanlar Anadolu’da” ile tekrar havaya kaldırdı.

“Tunus’ta, Tahrir’de Madrid’de gençler ken-

dilerini kandıran hükümeti de muhalefeti de dize ge-tirdiler. Şimdi sıra bizde, ne duruyoruz? “ dedik ve 3 gün boyunca meydandaydık.

Gençler olarak taleple-rimiz kabul edilene kadar, sağır olmuş kulaklar bizi du-yana kadar meydanlarda ol-maya çok kararlıyız.

Çünkü meydanda geçirdi-ğimiz 3 gün bize gösterdi ki her hanede bir genç işsiz var. Gençler önlerindeki 3 yılı kestiremiyorlar, gelecekleri güvence altına alınmış değil.

Gördük ki YÖK’e inat bi-limsel eğitim almak istiyor-lar, YÖK’e inat üniversiteler-de söz hakkı istiyorlar.

Gördük ki gençler gelece-ğini kazanmak istiyor.

Ve gençler yarınlarını şif-releyenlere karşı geleceğini kazanmanın yolunu meydan-da buluyor.

O yüzden şimdi de İspan-ya ile, Avusturya ile, Fransa ile, Yunanistan ile ve birçok ülke ile aynı anda meydanda olacağız.

19 Haziran Pazar günü saat 18.00’da, tüm dünya gençleri ile aynı gün Gala-tasaray Meydanı’nda bulu-şuyoruz, Taksim Tramvay Durağı’na, gençlerin dire-niş alanına yürüyoruz. Tüm gençleri ve gençlerin talep-lerinin yanında olan herkesi yürüyüşümüze çağırıyoruz.

GENÇLER MEYDANA!

Işıl Kurt

Selçuk Kaygısız

Taksim’de yaptıkları üç günlük oturma eylemi ile gündemde geniş yer alan Gençler Meydana, İspanya, Almanya, Fransa gibi birçok Avrupa ülkesinin de eylem yapacağı tarih olan 19 Haziran’da gençleri Taksim’e çağırıyor.

Kadın Bakanlığı kaldırılıyorSon yasa tasarısı değişikliği süre-

cinde kadın örgütlerinin talepleri doğrultusunda kurulan Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı kaldırıldı. Bakanlık; aile içi şiddeti önlemek ve kadını aileden korumak amacıyla kurulmuştu.

Kadın ve Aileden So-rumlu Devlet Bakanlığı bünyesindeki Kadının Sta-tüsü Genel Müdürlüğü de;

Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Çocuk Hizmetleri Genel Müdür-lüğü, Özürlü ve Yaşlı Hiz-metleri Genel Müdürlüğü ve Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü ile birlikte Aile ve Sosyal Politikalar bün-yesinde konuşlandırılacak.

Kadının toplumda bir birey olarak var olma-sının önüne geçilen bu uygulamayla kadın; aile

kurumu içerisinde ko-numlandırılıyor ve kadı-na yönelik aile içi şiddetin koşulları sağlamlaştırılı-yor. Var olan bakanlığın işleyişindeki aksaklıkları gidermek yerine bakan-lığı tümden kaldıran bu uygulama hükümetin ka-dına bakış açısını da yan-sıtmış oldu.

Serkan Atak

Tunus, Tahrir, Madrid, şimdi istanbul...

15-16 Haziran’da işçiler kazandı15-16 Haziran, işçi ve emekçinin bilinçli bir tepkisi olarak DİSK’in kapatılmasına karşı Türkiye işçi sınıfının yanıtıydı.

70’li yıllar siyasi ve eko-nomik belirsizliklerin

yaşandığı yıllardı. Dönemin hü-kümeti, uygulamaya koyacağı ekonomik önlemlerin faturasını işçi ve emekçilere yüklemek ni-yetindeydi ve karşısında muha-lif güçler istemiyordu. Tasarı, 13 Haziran’da TBMM oturumunda görüşülmeye başlandı.

Hedef DİSK’i kapatmaktıTasarı, sendikaların ülke ça-

pında faaliyet gösterebilmesi için iş kolunda sigortalı çalışan işçilerin en az üçte birini örgüt-lemesi barajı getiriliyordu.

DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler; “Değişiklik, DİSK’i ka-patmayı hedeflemektedir. Ta-sarı Anayasa’ya aykırıdır, işçi sınıfımız, DİSK’in kapatılmasına izin vermeyecektir” dedi.

15 Haziran Pazartesi sabahı sabah 9-10 sularında, Gebze-İs-tanbul arasında kritik önem ta-şıyan bütün işletmelerde hayat durdu. DİSK’in örgütlü olduğu

birçok fabrika işçisinin ve Türk-İş’e bağlı işçilerin de direnişe destek vermesiyle birlikte, İş-çiler; İzmit’te iki ve İstanbul’da dört ayrı koldan yürüyüşe geçti. Türkiye’nin iki büyük kentinde yaşam durdu.

16 Haziran’da direniş büyüdüYüz binlerin sokakları dol-

durması ve kararlılığı karşısın-da saldırıya geçen hükümet, İstanbul ve Kocaeli illerinde sı-kıyönetim ve sokağa çıkma ya-sağı ilan etti. Altı binin üzerinde insan işten atıldı. Üç işçi hayatı-nı kaybetti.

Özellikle DİSK’ in örgütlü ol-duğu fabrikalarda grev ve iş ya-vaşlatma eylemleri tüm karar-lılığıyla devam etti. Bu iradeye daha fazla karşı konamadı ve iş-çileri sendikasızlaştıran bu yasa “ Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle” iptal edildi.

Çiler Kayabaşı

İrfan Çolak

Page 4: Emekçi Hareket 17. Sayı

17 Haziran 20114

Yunanistan, şu ya da bu şirket değil bir ülke olarak Yunanistan iflas edecek mi?

Başta bu durumdan doğrudan etkilenecek AB ülkeleri olmak üzere, dünya bir süredir bunu konuşuyor.

Nasıl olup da, bir ülkenin iflası böyle normal normal konuşuluyor peki?

Yunanistan sokakları pek normal değil biliyorsunuz.

Olamaz da.

Çünkü bir bebek, hem de hiçbir biçimde kendi seçme şansı olmayan bir biçimde, eğer Yunanistan topraklarında dünyaya gelmiş ise, otomatikman 50 bin Euro borçla doğuyor.

Nereye? İMF’ye.

Hani bizde bir söz vardır; “Doğmamış çocuğa don biçilmez” denir. Haklı bir sözdür bu; gelişmelere bakalım anlamı taşır.

Ama Yunanistan’da mantıken bile kabul edilemeyecek biçimde bunun tam tersi oluyor ve ayrıca;

Bu bebeğin bu ekonomi politikalarıyla bir alakası var mı? Yok.

Bu bebeğin annesinin var mı? Yok.

Bebeğin annesinin de, hükümetin borç ödetmek için kemer sıkmasını istediği emekçilerden olması büyük olasılık.

Belki bu anne, bebeği, kendisi ve toplumu hakkında, şimdi itiraz ettiği kararları alan hükümete oy vermiş de olabilir.

Ama işte buraya kadar. Alınan oyların gelip dayandığı bazı nesnel ve tarihsel sınırlar vardır işte.

Kapitalizmin krizinin teğet geçemeyeceği gelişmişlikte bir ekonomiye sahipseniz bu kriz ekonominizi etkiler, ekonomiyi yaşatmak için alacağınız önlemler giderek vahşileşir.

Yeniliberal saldırı dediğimiz budur; elinde sadece emek gücü olan en büyük çoğunlukların cebinden, elinde üretim araçları olan en küçük azınlıkların lehine para çalmaya başlarsınız. Bunun için “hırsızlar, hainler” diye bağırıyor Yunan halkı parlamentere.

Çok normal olarak doğmamış çocuğu borçlandıran bu sisteme itiraz ediyor.

Toplam 5 milyon emekçinin yarısı ile beraber “kendinizi de borçlarınızı da alıp gidin” diyor.

Bunu ülkedeki toplam emekçilerin %50 si olarak diyor ve belki daha önce oy verdiği hükümeti değiştiriyor gözlerimizin önünde. Bazı bakanlar istifa ediyor, hükümet kabinesini yeniden kurmaya çalışıyor, muhalefet partisine koalisyon teklif ediyor.

Yani böyle %50’ler de doğar. Türkiye’de AKP’nin aldığı her bir oy nasıl ekonomik istikrara verildiyse, o istikrarın bozulduğu her durumda da böyle % 50ler doğar. Doğacaktır.

Çünkü ne Yunanistan’da hükümet değişince, ne de Türkiye’de değişse idi, kapitalizm sürdüğü sürece durum değişmeyecektir. Bu sistemin bunalımıdır ve hem evrensel hem AB çapında bulaşıcıdır. Bunun için hasta Yunanistan’ı kurtarmaya çalışıyor AB ülkeleri. Yoksa Fransa çok kötü hastalanacak, sırada Portekiz var, İspanya zaten ayakta.

Bu arada belirtmek gerekir ki, Yunanistan’ı bitiren, bizim bir dönemler sol içerisinde de bolca tartıştığımız, saflaşmalar yaratan AB’nin Maastricht yüzüdür.

Yunanistan’ın, AB’nin emperyalist kapitalist bir birlik olduğunun en önemli belgesi olan Maastricht kriterlerini yerine getirmesi için, büyüme hızını yüzde 2 ye ayarlayıp, bunu da en az 45 yıl sürdürmesi gerekiyormuş ve durumu konuşan analizciler bunun imkansız olduğunu söylüyor.

İlginç olan şudur; Yunanistan iflas etti bile diye konuşan çok.

AB’nin para politikasını yönetemediğini ve kötüye gittiğini konuşan çok.

Bütün bunların merkezindeki esas çark olan kapitalizmin iflas edebileceğini düşünen az.

Ama düşünce ölmedi.

Ve düşünce kurşun geçirmiyor.

Doğmamış Bebeği Borçlandıran

Kapitalizm

KızıldenizGülsüm Kav

Suriye askerleri Cizr el-Şuhur kasabasında denetimi ele

almış görünürken, operasyonun genişlemesi endişesiyle yöreden Türkiye sınırına kaçış sürüyor. Son açıklanan sayılara göre Hatay’da oluşturulan dört çadırkente yerleştirilenlerin sayısı 9000’i aştı.Bölgedeki gerilim geçen hafta Suri-ye yetkililerinin, yöredeki silahlı kişilerin 120 polisi öldürdüğünü duyurmasının ardından tırmandı.

Suriye ordusu, Pazar günü girdiği kasabayı çevreleyen te-pelerde kalan isyancı grupların peşinde olduklarını belirtiyor. Suriyeli askeri kaynaklar, or-dunun yakındaki Maarat el-Numan kasabasına yönelmeye hazırlandığını söyledi.

Suriye’deki muhalefetin “barışçı şekilde hareket edildiği” konusun-

da Cizr el-Şuhur ayaklanmasının ardında, silahlanan isyancıların mı, silahlı kuvvetlerden firar edenlerin mi, yoksa her ikisinin birden mi bulunduğu henüz belli değil. Yöre-deki oluşumun niteliği ne olursa olsun, son eylemlerin baskıcı bir yönetime karşı girişilmiş, yüksek sesli bir meydan okuma olduğunu ve yönetimin de beklendiği gibi bu isyanı bastırmak için bölgeye çok büyük bir güç gönderdiğini kaydediyor.

Suriye tarafında daha binlerce kişinin beklediğini, birçoklarının otomobillerinde uyuduğunu; bazılarının hayvanlarını da yanlarında getirdiğini ve Suriye ordusu ilerlediği takdirde sınırı geçmek üzere bekledikleri anlatılıyor .

Veysel Güney 12 Eylül dar-

besinin kaybettiği ve halen mezarının bile bulunamadığı bir Dev-rimci Yolcu’dur. Darbe-den sonra Gaziantep’e geçen Güney burada kal-dığı evde polis baskınına uğramış ve yaralı olarak yakalanmıştır. Çatış-ma sırasında ölen Teğ-men Şahin Akkaya’nın faili olarak suçlanan Güney’in avukat tutma-sına dahi izin verilme-miştir ve TCK’nın 450/9 maddesinin ihlalinden idam cezası almıştır. Ce-zaevinde kaldığı beş ay-lık sürede hücrede tutul-muştur. Veysel Güney 10 Haziran 1981’de Gazi-antep E tipi Cezaevi’nde infaz edilmiştir.

Mektup alıp vermek bile yasaktı onaVeysel Güney,

THKP/C ‘nin devrimci mirası ile ilk kez İzmir’ de tanışmıştır. 1957 Malatya Hekimhan doğumlu Güney, İs-kenderun Demir Çelik Fabrikası’nda çalışmaya

başlamış ve demir-çelik işçilerinin örgütlenme-sinde aktif görevler al-mıştır. Daha sonra Dev-rimci Yol’un İskenderun sorumlusu olmuş ve gözaltına alınmıştır. Tür-kiye tarihinde devrimci-lerin infazını bir an önce gerçekleştirebilmek için büyük çaba harcanmış-tır. Alelacele mahkeme-ler kurulup olur olmaz sebeplerle yargılamalar baş göstermiştir. Veysel Güney’in davasında da aynen bu sistem işletil-miş olup idamdan önce yazdığı mektuplar aile-sine dahi verilmemiştir. Cenazesi ise yine aile-sine teslim edilmemiş aradan yıllar geçmesine rağmen bulunamamıştır.

Adaleti sağlamakla görevli olan insanların bir an önce gerçek ada-leti oluşturmaları, gözal-tında kaybedilenlerin fa-illerinin yargılanması ve mezarlarının bir an önce bulunması gerekmekte-dir. Cumartesi Anneleri de kayıplarını aramayı sürdürüyor. Galatasaray

Meydanı bu hafta Veysel Güney’in dosyasına ta-nıklık edecek.

Güney’in babasına yazdığı mektup:Değerli babacığım

ben ülkemin bağımsızlı-ğı ve halkımın kurtuluşu için doğru bildiğim yol-da inanarak mücadele ettim. Kalbim insan sev-gisi ile doludur, kimseyi

öldürmedim suçsuzum. Mahkeme sonuçlanma-dan karar verildi. Onla-ra göre suçlu olabilirim, çünkü onlar ülkeyi ya-bancılara peşkeş çeker-ken, bir avuç azınlıkla iş birliği yapmaktadır. Halkıma zan, işkence ve ölüm reva görülmektedir. Ama boşuna, çünkü in-sanın kafasındaki dü-

şünceyi yok etmedikten sonra işkence ve idamla bir yere varamayacak-ları açık. Babacığım ben ölüme seve seve gidiyo-rum, onun için üzülmeniz gerekmez, benim binler-ce anam babam olduğu gibi, sizlerin de binlerce oğlunuz var.

Veysel Güney’in de mezarı yokHer hafta kayıp yakınlarını ağırlayan Galatasaray Meydanı bu hafta 12 Eylül tarafından katledilen ve mezarı ortaya çıkarılmayan devrimcilerden Veysel Güney’in dosyasına tanıklık edecek.

Gamze Abay

Tüm darbeciler yargılansın!12 Eylül darbesinin sorumlu-larından sadece Kenan Evren

ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılan-masını protesto edildi. Ankara ve İstanbul’da yapılan eylemlerde yar-gılananların sadece Evren ve Şahin-kaya değil darbede parmağı olan herkesin Sıkıyönetim Komutanları-

nın, MİT sorumlularının, işkenceci Emniyet Müdürlerinin, işkenceci polislerin, cezaevi doktorlarının, Askeri Yargıtay üyelerinin, “şimdiye kadar hep işçiler güldü, şimdi biz güleceğiz” diyen dönemin TİSK baş-kanı Halit Narin’lerin yargılanması istendi. Ankara Yaşar Türk

Suriyeliler Türkiye’ye sığındıSuriye ordusunun operasyonları genişletmesi endişe-siyle bölge sakinlerinin Türkiye sınırına kaçışı sürüyor.

Tahran’da Kızıl Hisar Cezaevi’nin sorumluları

idam hükümlü mahkumları idam edecekleri zaman, diğer mahkum-ları nasıl idam ettiklerini göster-mek için hepsini cezaevinin bah-çesine toplayıp idamı seyretmeye zorluyorlar. Mahkumların çoğu bir insanın öldürülmesini seyretmek istemiyorlar; ancak seyretmedik-

leri zaman gardiyanlar coplarla çenelerini kaldırarak seyretmeye zorluyorlar.

Çeşitli suçlardan tutuklu-ların bulunduğu Kızıl Hisar Cezaevi’nde neredeyse her gün birkaç mahkum infaz ediliyor. Eskişehir Shaghayegh (Gaye) Başiri

Zorla idam infazı seyrettiriyorlarTahran Kızılhisar Hapishanesi’nde kalan mahkumlar, idam infazlarını seyretmeleri için zorlanıyor.

Katil Ayhan Çarkın tutuklandıAvukat Yusuf Ekinci’nin 1994’te öldürülmesine ilişkin

soruşturma kapsamında gözaltına alınan Ayhan Çarkın 5 Haziran günü tutuklandı.

Avukat Yusuf Ekinci’nin eşi Avu-kat Ülkü Ekinci ve oğlu Avukat Ser-taç Kamil Ekinci, 25 Şubat 2011’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına faili meçhul cinayetin işlendiği ta-rihte görev yapan yetkililer hakkın-da suç duyurusunda bulunmuştu.

“Çok cinayet işledik”22 Şubat günü Çarkın basına,

“Çok cinayet işledik, vicdan azabı duyuyorum. Meclis’te bir komis-yon kurulursa her şeyi anlatırım” demişti. Çarkın’ın bu sözlerinin ar-dından faili meçhul cinayet mağdu-ru 60’ı aşkın aile suç duyurusunda bulunmuştu.

Çarkın’ın itiraflarının ardından 13 Haziran günü , dönemin Başba-kanı Mesut Yılmaz tarafından gö-revlendirilen “Susurluk” raporunu hazırlayan Kutlu Savaş da faili meçhuller hak-kında savcıya bilgi verdi.

Peyman Bashiri

Selçuk Kaygısız

NATO Trablusgarp’ı bombaladıNATO , muhaliflere destek için iki aydır Trablus`a baş-

lattığı hava saldırılarının en büyü-ğünü düzenledi. Libya’ya genellikle gece saldıran NATO güçleri bu kez gündüz saldırdı. Sabah saatlerinde alaçak uçuş gerçekleştiren NATO uçaklarının saldırısının ardından

Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin Bab’ul Aziziye Karargahı’ndan dumanların yükseldiği bildiril-di. Kaddafi`nin 40 yıllık iktida-rını bitirmek isteyen muhalifler, halen ülkenin doğusunu kont-rolleri altında bulunduruyor. Ankara Yaşar Türk

NATO’nun Ortadoğu’yu işgal politikaları çerçevesinde uzun zamandır sürdürdüğü Libya’ya yönelik saldırları bitmiyor.

Page 5: Emekçi Hareket 17. Sayı

17 Haziran 2011 5

Melike Çınar

Sosyalist bir partinin Genel Başkanı olarak Blok’tan meclise girdiniz. Nasıl bir çalışma planlıyorsunuz?Öncelikle bu süreçte çalışmalarıyla

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’na katkı sunan herkese teşekkür ediyo-rum. Hem ülkemizde, hem dünyada sermayenin işçi sınıfına yönelik saldı-rılar artarak devam ediyor. “Yaptıkla-rımız yapacaklarımızın teminatıdır” diyen, sermayenin en has partisi olan AKP; işsizlik, yoksulluk, kayıt dışı ça-lışma, sendikasızlaştırma, taşeronlaş-tırma vb alanlarda saldırılarına devam edecek. Bundan sonra yeni ekonomik, sosyal ve siyasal hak gaspları ve saldırı-ların gündeme geleceği görülüyor. Yine Kürt sorunu yakıcı bir sorun olarak varlığını sürdürüyor; savaş politikaları devam ediyor. KCK tutuklamaları, aske-ri operasyonlar sürüyor. Anadil sorunu gibi temel sorunlar yine varlığını koru-yor. Başbakan’ın tekçi, milliyetçi ve şo-ven yaklaşımları sürüyor.

Bu tablo karşısında yapacaklarımı-zı, yapmamız gerekenleri tahmin et-mek zor değil. Esas olarak akan kanı durdurmayı önümüze koyuyoruz. Kürt sorununu Türk işçi ve emekçilerine an-latmak, Kürt sorununun eşit haklar te-melinde anayasal güvence altına almak için çalışacağız. İşçilerin en acil talepler ve sorunlarının çözümü için uğraş ve-receğiz. Bütün bunları parlamentoda bulunan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’nun 36 milletvekili olarak, yerel-lerde ise emek, barış ve demokrasiden yana herkesle birlikte yapacağız. Kürt ulusal hareketinin temel dinamikleri, sendikalarımız, aydınlarımız, yazarları-mız, farklı inanç sahipleri, kadınlarımız ile birlikte bir bütün olarak birlikte mü-cadele edeceğiz.

Halkın büyük kesimi seçimini AKP’den yana yaptı ve AKP, üçüncü kez iktidara yerleşti. Sizce bu durum nasıl okunmalı?Evet, seçimde AKP yeniden hükümet

olacak sayıyı yakaladı. Yüzde olarak seçmenlerin yarısına yakınının oyunu almış durumda. AKP halkı bir kez daha aldattı. Antidemokratik seçim yasala-rı ve ayrıcalıklar AKP’nin kazancına dönüştü. CHP ve MHP gibi partilerin bir halk seçeneği haline gelmesi zaten mümkün değildi. Eşit olmayan ve anti demokratik seçim yasalarının ve bara-jın olduğu bir seçim sistemi var. İkti-

dar olma ve devletin tüm kurumlarının elinde bulunduran AKP tehdit, şantaj ve her türden hilelerle seçime girdi. Yandaş medyasıyla, 81 ildeki valileri, kaymakamlar, hâkimleri savcıları, mil-li eğitim müdürleri ve ellinde bulunan yerel yönetimleri kullanarak seçime girdi.

Bir kez daha sermayenin gücünü ar-kasına alan, ABD ve AB gibi emperyalist devlet ve birliklerin tam desteğini sağ-layan bir AKP ile karşı karşıyayız. Baş-bakan bir saat içinde 160 ulusal rad-yodan seslenme imkânı buldu. Bunun yanı sıra ana muhalefet partisinin etki-

siz politikalarının AKP’ye açtığı alanlar da bunda etkili oldu. Evet, AKP bir kez daha hükümet olmuştur. Ama ülkenin sorunlarını çözecek bir durumda değil-dir ve olmayacaktır. Esas olan Blok’un ve halkın mücadelesi olacaktır.

Seçimde etkili olan şey neydi?Birçok faktörden söz etmek müm-

kün. Ancak esası AKP’nin karayı ak gös-terme, tozpembe tablolar çizme beceri-si karşısında bizim yetersiz kalmamız. Diğer düzen partilerinin ise güven ver-memesidir. AKP açısından kullandığı slogan etkili oldu; “İstikrar sürsün Tür-kiye Büyüsün”.

Seçim sonuçlarını sizin de adayı olduğunuz blok açısından nasıl

değerlendiriyorsunuz, nasıl tepkiler aldınız?Blok büyük bir başarı gösterdi. Bü-

tün seçim hilelerine karşın, Blok güçleri yüzde 10 seçim barajına karşı mücade-le etti ve önemli bir başarıyla çıktı. 36 halk temsilcisi seçildi. Kürt ve Türk hal-kının, işçi ve emekçilerin gerçek tem-silciler olarak parlamentoda yer ala-cağız. Seçim öncesinde ve sonrasında hep olumlu tepkiler aldık. Kürt ve Türk halkının kardeşleşmesi ve eşit haklar temelinde bir arada yaşaması konusun-da çok olumlu bir süreçten geçiyoruz. Burası çok önemli, Kürt halkı barış elini

uzattı. Türk halkı bunu tutmalı ve barışı egemenlere karşı sağlamalıdır.

AKP yine bildik politikaları sürdü-recek. CHP parlamentoda muhalefet olarak pek varlık gösteremeyecek MHP yine bildik şeyler, bunların hepsi aynı, yok farkları. Blok tek dikkat ve umut merkezi olarak dikkatleri üzerine çeki-yor. Meclis’te ana muhalefet görevi biz-den bekleniyor. Sokakla ve mücadele içinde olan, Kürt halkı, işçiler, çevreci-ler, Alevi yurttaşlarımız, bilimden yana olanlar, parasız sağlık ve eğitim iste-yenlerle mücadelesini birleştirecek tek devrimci güç biziz. Emeğin haklarının, Kürt halkının temel taleplerinin savu-

nucusu olacak ve Kürt halkıyla alanlar-da olacağız.

Seçim çalışmasında en çok neyi ön plana koyarak oy istediniz?Başta Kürt sorunu olmak üzere,

her milliyetten halkının tam hak eşitli-ği içinde bir arada yaşama isteğine ön planda tuttuk. Demokrasi ve özgürlük talepleri ve emek sorunları karşısında yapmamız gerekenler öne çıktı. İmha ve inkâr politikalarını teşhir ettik. Her sabah erken saatte işçi servislerinde işçilerle buluşup konuştuk, tartıştık. Bildirilerimizi ulaştırdık. Fabrika ve iş-letmelerde işçi toplantıları yaptık. İşçi

ve emekçiler yaşadığı işsizlik yoksulluk politikalarını ön plana çıkardık. Sendi-ka ve sigorta hakkı için çağrılar yaptık. Eğitim ve sağlık sorunlarını halka an-lattık. Bu talepler etrafında oy istedik, sadece oy istemedik birlikte mücadele-ye çağırdık.

AKP’nin yeni dönemde önüne koyacağı ilk iş Anayasa değişikliği olacak gibi. Bu konuda sizin fikriniz nedir?Türkiye hala askeri darbe anayasası

ile yönetiliyor. Yapılan yamalar ise ser-mayenin ve AKP’nin elini güçlendirme-ye yöneliktir. İşçilerin, emekçilerin tüm halkımızın demokratik bir Anayasa ta-lebi var. Başta Kürt halkı olmak üzere,

her milliyetten ve her inançtan Türkiye halkının gerçekten tam demokratik bir anayasaya ihtiyaçları var. Kürt halkı-nın ve Türk halkının tam hak eşitliği-ni sağlayacak, Alevileri ve farklı inanç mensuplarını eşit yurttaş statüsünde değerlendiren, kadının eşitlik hakla-rını, emeğin haklarını güvence altına alan, demokratik bir anayasaya ihtiyaç var. İşçi sınıfının ve emekçilerin özgür-ce örgütlenmelerini güvence altına ala-cak bir anayasa gerekli. Bilimin, düşün-cenin ve basın özgürlüğünün güvence altına alındığı bir anayasa gerekiyor. Yargının bağımsız ve siyasal erkin gü-dümünde olmadığı, darbecilerin ve te-şebbüs edenlerin bir daha dokunama-yacakları halkın güvenini kazanan bir anayasa olmalı.

Bizler siyasi düşüncelerin suç ol-maktan çıktığı, barışı tesis edecek bir anayasa için mücadele edeceğiz. AKP sadece kendi iktidarını, kendi sultası-nı devam ettirecek bir anayasaya asla evet demeyiz. Daha temiz bir çevre ve doğaya ihtiyaç var. 12 Eylül’de yapılan değişiklik AKP’nin nasıl baktığını gös-termektedir. Bu aldatmacayı asla kabul etmeyeceğiz. Bunun için tüm işçi ve emekçilerin, halk güçlerinin temsili ye-tine dayanan bir Kurucu Meclis işi daha da kolaylaştıracaktır.

Peki, Blok olarak önünüze koyduğunuz çalışmalar neler olacak? Blok şimdiden Türk ve Kürt halkı-

nın güvenini kazanmıştır. Oy veren ve vermeyen tüm işçi ve emekçilerin ortak mücadelesinin merkezi olacağız. Bu-nun sorumluluğu altındayız. Kürt hal-kının demokratik özerklik ve demokra-tik cumhuriyet mücadelesinin merkezi olacağız. Tam bağımsız Türkiye’nin mü-cadele merkezi olacağız. Bu nedenle işi-miz yeni başlıyor ve üzerimizdeki yük artmış durumda. Tabi Emek, Demok-rasi ve Özgürlük Bloğu’nun bir mer-kezi örgütlenme olarak işlev görmesi çok önemli. Blok grubu olarak mecliste temsiliyet için hızla hareket etmeliyiz. En acil sorunlarımızdan ve talepleri-mizden başlayarak sokaktaki müca-deleyle birleştirerek yolumuza devam edeceğiz.

Seçim “halkın

mücadelesi” kazandı

Genel Seçimlerde % 6,6 oy oranını elde eden ve Meclis’e 36 milletvekili sokmayı başaran Emek, Demok-rasi ve Özgürlük Bloğu içinden çıkan bağımsız milletvekili Levent Tüzel’le genel seçimleri değerlendirdik.

Başta Kürt soru-nu olmak üzere,

demokrasi ve özgürlük talepleri ve emek sorun-ları karşısında yapmamız gerekenler öne çıktı.

Blok şimdiden Türk ve Kürt halkının

güvenini kazanmıştır. Oy veren ve vermeyen tüm işçi ve emekçilerin ortak mücadelesinin merkezi olacağız.

Bütün seçim hileleri-ne karşın, Blok güçle-

ri yüzde 10 seçim barajına karşı mücadele etti ve önemli bir başarıyla çıktı. 36 halk temsilcisi seçildi.

Abdullah Levent Tüzel Kimdir?Abdullah Levent Tüzel, 1961 yılında Giresun’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk eğitimi aldı. 1985’te mezun olan Tüzel, serbest avukat olarak çalıştı. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde Yönetim kurulu üyeliği, Çağdaş Huku-kçular Derneği İstanbul Şubesi Başkanlığı yaptı. 1996’da kuru-lan Emek Partisi’nin günümüze kadarki Genel Başkanı’dır. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun ortak adayı olarak İstanbul 3. Bölge bağımsız mil-letvekili olarak seçilmiştir.

12 Haziran’da gerçek-leşen genel seçimler

Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte göz önüne alındığın-da %88’i bulan rekor bir ka-tılımla gerçekleşti. Öncelikle bu açıdan bakıldığında önceki yıllara oranla halkın oy ver-meyi önemsediği gözlemlene-biliyor. Ancak şunun da altını çizmek gerekir ki %10’luk seçim barajının varlığı bile seçimlerin ne kadar demok-ratik bir ortamda olduğunun göstergesi. Zira bu nedenle birçok kişi kendi siyasal fik-rinin temsil edilemeyeceğini düşünerek AKP-CHP arasında seçim yapmak zorunda bıra-

kılıyor. MHP ve BDP ise zaten bu iki kesimle pek yana yana gelme olasılığı olmadığından kendi tabanlarından aldıkları oylarla mecliste kendilerine yer bulabiliyorlar.

AKP % 49.91 ile seçimin bi-rinci partisi olurken, CHP oy-ların %25,92’sini alarak ikinci parti oldu. MHP ise baraj tar-tışmaları arasında girdiği se-çimde %12,98 oy alarak üçün-cü parti oldu. Emek, Demokrasi ve Özgülük Bloğu’nun destek-lediği bağımsız adaylarsa oyla-rın % 6,65’ni aldı ve böylece 36 vekille meclise girildi.

AKP 4 yıl daha iktidarda AKP iki dönemdir tek başı-

na oturduğu iktidar koltuğun-da bir önceki döneme oranla oylarını %3,32 artırarak otur-maya devam edecek. Ancak oylarını artırmasına rağmen hedeflediği 330 milletvekilini çıkaramayarak 326 milllet-vekilinde kaldı ve bir önceki döneme oranla milletvekili sa-yısı azaldı. İşsizliğin, yoksul-luğun, güvencesiz çalıştırılma-nın arttığı, YGS’de çıkan şifre iddalarıyla sınav sisteminin neredeyse çökme noktasına geldiği bir sürecin ardından AKP’nin iktidarını perçinle-yerek devam ettirmesi başta

bakıldığında saşkınlık yaratsa da muhalefetin (CHP ve MHP) AKP ile baş etme noktasında oldukça geride kaldığı bir sü-reçten kaynaklanıyor. Ayrıca bir önceki seçimlerde diğer sağ ve muhafazakar partilerin oylarını da kendi bünyesinde topladığını görmek gerekiyor. DP, SP gibi partiler tabela par-tisi olma yoluna girmişlerken Has Parti ise % 1 bile oy ala-madı ve sağ seçmenin alterna-tifi olamadı.

CHP umduğunu bulamadı%25,92 oy alan CHP ise oy-

larını %5 artırıp milletvekili saysını da artırmış olsa da um-duğunu bulamadı. Vekil sayısı-nı 135’e çıkaran CHP için bir açıdan bakıldığında bu artış olumlu gibi görünse de %30’u aşamadı. CHP’nin başarısızlı-ğının nedenlerinden birisi de

içinde kamuoyunun yakından tanıdığı Ergenekon’dan yar-gılanan kişilerinde olduğu bir aday listesi olması, ki bu seç-menler açısından bir problem olarak görüldü.

MHP DüşüşteMHP seçimler öncesinde

yaşadığı kaset skandalının da etkisiyle oy kaybetti. Barajı aşıp aşamayacağının tartışıldı-ğı bir ortamda seçimlere giren MHP, kendi tabanının dışında oy alamadı; ancak yine de ba-rajı aşarak kendisini mecliste 53 vekille temsil etme olanağı yakaladı.

Seçimin kazananı EDÖBKürt hareketi ve içinde

EHP’nin de bulunduğu sos-yalist haraketin bazı örgüt-leriyle kurulan Emek, De-mokrasi ve Özgürlük Bloğu

ise seçimlerin kazananı oldu. Daha önce mecliste 20 san-dalyesi bulunan BDP’nin yeni dönemde mecliste 36 vekili olacak. Daha önce vekil çıkar-dığı illerde vekil sayısının ar-tıran BDP; ayrıca Adana, Mer-sin, Kars, Bitlis, Ağrı ve Bingöl gibi daha önce vekil çıkara-madığı illerde de vekil çıkar-mayı başardı. Bloğun başarı-sının ardında ise “demokratik açılım” ve “ileri demokrasi” söylemleriyle halkın gözünü boyayan AKP iktidarının bu süreç içinde yaklaşık 3000 Kürt siyasetçiyi tutuklayarak söylemlerinin boşa çıkma-sı ve geçen döneme nazaran daha sıkı bir çalışma yürütül-mesi bulunuyor.

Türkiye seçimini yaptı

Halil Altunpolat

Page 6: Emekçi Hareket 17. Sayı

17 Haziran 20116

Meclise giren 4 partinin dı-şında kalan partilerin hemen

hemen hepsi %1’lik oranın altında kaldı. Bu da bize oy dağılımlarının genel anlamda AKP ve CHP’ye doğ-ru kaydığını gösteriyor.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’da 36 milletvekilini mecli-se göndererek önemli bir başa-rıya imza attı. Önceki seçimlere göre daha fazla vekilin meclise giriyor olması bu ülkenin halk-larına ve emekçilerine büyük imkânlar açacaktır.

AKP’nin ülkede yaratmış oldu-ğu adaletsizliğin, YGS ile birlikte ortaya çıkan yolsuzluğun, AKP’nin kadrolaşma sürecini tamamlamış olmasının, dünya ölçeğinde yaşa-nan ekonomik krizin Türkiye’de yaratmış olduğu önemli orandaki işsizliğin ve yoksulluğun ortaya çıkaracağı doğal sonucun AKP’yi gerileteceğini düşünüyorduk. Bu durum gerçekleşmedi.

AKP’nin zafer naraları hüsrana dönüşecekRecep Tayyip Erdoğan, “zafer”

konuşmasında “yaptıklarımız ya-pacaklarımızın teminatıdır” diye-rek halk düşmanı tutumunu ifade ediyor aslında. AKP’nin yaptıkla-rını da biliyoruz yapacaklarını da tahmin ediyoruz. AKP sistemin sorununu çözme eğilimi içinde olacaktır ancak kapitalizmin yapı-sal sorunlarına çözüm bulunamaz. Bu yapısal sorunlar devam ettikçe sosyalistler olarak bunun üzerine daha çok gideceğiz. Daha fazla yıkı-mın gerçekleştirileceği bir döneme giriyoruz. Bizler üzerine yenilerini ekleyerek yaptıklarımızı yapmaya devam edeceğiz.

Toplumun %50’lik bir kesimi-nin AKP ile yola devam derken hangi beklentilerin ortaya çıktığını iyi okumak gerekir. Bu beklenti-lerin AKP tarafından karşılanma-yacağı ise alenen ortadadır. Kürt halkının yaşadığı illerde barışa ve demokrasiye duyulan özlem blo-ğun vekil sayısının artmasına ne-

den oldu. Kürt hareketinin büyük bedeller ödeyerek yürüttüğü mü-cadelenin nitelikli bir sonucu ola-rak 36 milletvekili meclise gönde-rildi. Kürt halkının iradesini kendi vekillerine veriyor olması AKP’nin kimi yerlerde ciddi oranlarda güç kaybetmesine sebebiyet verdi. Ancak emekten yana kesimlerin ve özellikle sosyalist hareketin bu güne kadar ki yaptığı analizleri sa-bit tutmakla beraber çıkış yollarını da yeniden yaratma sürecine gir-mesi gerekmektedir. Kürt illerin-de yaratılmış olan güçlü bir halk hareketini tüm kesimler nezdinde daha meşru ve desteklenebilir bir aşamaya taşımanın yegâne yönte-mi güçlü bir sosyalizm mücadele-sinden geçmektedir. Kendi gücüne güvenen bir sosyalist hareketin kısa bir zamanda yol açması kaçı-nılmaz olacaktır.

AKP’nin makyajlı demokrasisiAKP ülkede bir adaletsizlik ya-

ratmışken ve birçok kesim tara-fından eleştirilirken bir kez daha görüldü ki halkın önemli bir ke-simini de kendi lehine etkileye-bilme özelliğine hala daha sahip. Beldelere kadar inen bir çalışma anlayışının ve birebir yürüttük-leri diyaloğun payı bu oy oranı-nın artmasın da önemli bir etken gibi gözüküyor. Güçlü bir mali destek ile yürüttükleri çalışma elbette ki onların tüm kesimlere daha kolay ulaşmasını sağlıyor. Seçimlere giren partiler arasın-daki eşitsizlik AKP’nin işine ya-rıyor. AKP’nin anayasa değişik-liği sinyalleri, 4B’li çalışanların 4A’ya geçirilmesi, bakanlıklarda yaptığı değişiklikler oy oranının artmasında etkili oldu. Tabi ki hemen seçim öncesinde ortaya serdiği Kürt düşmanlığı da mil-liyetçi, muhafazakâr kesimlerin oylarının da kendisine gelmesine neden oldu. Ayrıca darbecilerle gerçekten hesaplaşabilecek sos-yalist hareketin dışında, AKP bu kesimlerle hesaplaştığı imajını çizdi. Gösterdiği adaylar içinde

darbecilerle bağlantılı kişilerin olmamasına dikkat kesildi. CHP ise bunun tam tersine darbeciler-le alenen ilişkili kişileri meclise sokmayı önüne koydu. Bu ortaya çıkan ikilem halkın AKP’den yana bir tercihi ortaya koymasında et-kendir. Sosyalist hareket darbeci-lerle hesaplaşmayı daha güçlü bir şekilde ortaya koyduğunda ise AKP’nin sahte demokratlığı gün yüzüne çıkacak ve darbecilerin yeni dönem ilişki biçimi devrim-ciler tarafında afişe edilecektir. Darbecilere karşı yürütülen mü-cadelede toplumun ve devrimci-lerin yan yana mücadelesi gerçek bir hesaplaşmayı yaratacaktır.

Halk seçimini yaptıTürkiye sosyalist hareketi bu

seçimleri analiz ederken bir numa-ralı kurala uyarak bir değerlendir-me yapmalı. Halk tercihini yaptı. Ayrıca bu tercih sadece kandırılan bir toplamın tercihi olarak da or-taya konulamaz. Biz de başka bir ülkeden halk getirip devrim yap-mayacağımıza göre, halkın gözün-de umut olabilmenin yöntemleri derhal geliştirilmelidir.

Yerel seçimlere kadar az da sayılmayacak bir zamanımız var. Yaygınlaştırılmış bir sosyalizm mücadelesini tüm emekçilere anlatabilmek için bu günden kol-ları sıvamak gerekmektedir. Sos-yalistlerin istediği oy oranlarını yakalayamamış olması bize daha organik bir çalışmanın gerek-liliğini göstermektedir. Krizin yaratmış olduğu sonuçlar üze-rinden hareketle, emekçi kesim-lere yönelik saldırıların artacağı görülmektedir. Bu saldırılara karşı geliştirilecek olan strate-jik hat önemle detaylandırılma-lıdır. Sosyalist hareket tüm alan örgütlenmelerini önüne koyarak bir yol izlediği takdirde kitlesel bir devrimci muhalefet yaratıla-bilecektir. Bu politik hat örgüt-lenmemizin önündeki engelleri aşmamıza yol açacaktır.

Alanları örgütlemeye devam edeceğizSosyalist hareket yaptığı değer-

lendirmeler ışığında enternasyo-nalizm bayrağını da elinde tutarak emekçiler cephesinde güçlü bir ha-reket olanağını yaratmalıdır. Fikir-lerimizin doğruluğu tartışmasız-dır. Bu bağlamda kitle çizgisinden uzak eylemler kurgulamak yerine, halkın gözünde meşru olabilecek bir eylem tarzı bizi sonuca götüre-cektir. Kürt hareketi ile geliştirilen ittifak güçlendirilmeye çalışılırken, diğer yanda duran ve önemli olan sınıf hareketi yaratma çabası güç-lendirilmelidir. Sınıf hareketinin güçlenmesine yardımcı olacak bir demokratik gençlik mücadelesi de yeni imkânlar yaratmayı önü-ne koymalıdır. Kadın cinayetlerine karşı yürütülen mücadele kaza-nımlarla ilerlerken mücadelenin bütününe bir yol göstermektedir. Aynı şekilde darbecilerin ve ka-tillerin yakasından bırakmayan Cumartesi Anneleri iktidarı itiraf etmeye zorluyor. Gerçekleştirilen işçi direnişleri, güçlü örgütlenen bir sınıf hareketinin halkın bütün kesimlerinde gözle görülür bir ha-reketlilik sağlıyor. Görüldüğü üzere devrimciler halk ile platonik değil organik bir ilişki geliştirir. Bunun dışında pratiğe yansımayan tüm politik görüşler kitabi metinler olmanın dışına çıkamaz. Sosyalist hareketin tüm alan çalışmalarında yan yana gelmeyi sağlayamaması kazanım elde etmemizin önünde bir engeldir. Alan çalışmalarında yan yana durmadan girilen bir se-çim çalışması ayrı kulvarlarda yü-rürken güç kaybetmemize neden olacaktır. Sosyalist hareket, birbi-riyle ilişki geliştirmesi gereken ça-lışma alanlarını bir kenara koyarak birlik zeminini zedeleyen davranış biçimini geliştirmemelidir. Seçim çalışmalarında karşımıza çıkan sorun tam olarak budur. Alan çalış-malarında yan yana gelinememesi tüm birlik girişimlerinin sonuçsuz kalmasına neden olmuştur.

Devrimci örgüt özgücüne güvenirBu seçimlere kadar çizdiğimiz

politik hattın doğru olması bir yana bu hattı emekçi kesimlerle buluşturabilme yöntemlerimizde-ki eksiklik açığa çıktı. “Başkasının” başarısından medet ummadan kendi başarısını yaratma iddiası-na sahip olmamak genel bir eksik-liktir ve hatadır. Sosyalist hareket içerisinde kendi gücüne güvenen devrimci özne mevcuttur. Özgücü ile hareket ederken ittifak ilişki-lerini de geliştirerek toplumsal hareket yaratma iddiası taşımak önemli bir şekilde önümüzde dur-maktadır. Sosyalizm mücadelesine ihanet eden bireyci çizgiden uzak durup örgütlü bir mücadeleyi esas almak gerekir. Bu toplumu etkile-yecek şey ön plana çıkmış bireyler değil örgütlü bir harekettir. Örgüt-lü hareket mevzilerini ilerlettikçe halkımızın umudu açığa çıkacaktır ve kitlelerle buluşulmuş olacaktır. Tabi bu anlatıldığı gibi de kolay ol-mayacaktır. Toplumun sorunlarına gerçekten ışık tutan sosyalizm mü-cadelesi kitlesel bir hareket haline dönüşecektir.

2011 genel seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar yılgınlığa ve yor-gunluğa neden olmayacaktır. Tam aksine sosyalist hareket tarihinde de olduğu gibi gerçek bir özeleştiri ile yoluna devam edecektir. Yarat-mış olduğumuz ve üzerine gitti-ğimiz politik gelişmelerin emekçi kesimlere iletilmesi ve anlatılması noktasında bir yol bizi bekliyor. Bu yükü omuzlayacağız. AKP rahat bir nefes aldığını düşüne dursun; sos-yalistler umudu büyütmeye devam ediyor. Yolumuz açık olsun.

İktidar güç kazanmıştır, direniş de öyleAKP, %49,95’lik bir oy oranıyla 12 Haziran 2011 seçimlerinden birinci parti olarak çıktı. Bu seçimlerde AKP’nin milletvekili sayısı düşmesine rağmen oy oranında bir artış gözlendi. CHP’de de oy oranında bir artış var.

11 Nisan’da Samsun’da BAT fabrikası çalışan-

larının direnişinde gözal-tına alınan ve tutuklanan

Emekçi Hareket Partisi üyesi İbrahim Keskin’in davası, 1 Haziran’da Samsun 19 Mayıs İlçe Adliyesi’ nde görüldü.

İbrahim Keskin duruşma-da Tekel direnişine destek amacıyla Samsun’da bulun-duğunu ve iddianamede ge-çen suçlamaları kabul etme-diğini ifade etti. Yoğun gaz bombasının etkisiyle önünü görmekte zorluk çeken Kes-kin, darp edilerek göz altı-na alınmış ve tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

6 sanığın yargılandığı davada sanıklardan Ebu-bekir Arslan, Orhan Yıl-maz, Mahmut Çelik ve Emin Okyay da hazır bulundu-lar. Tüm işçilerin ifadesi haklarını savunmak üzere orada bulundukları ve po-lisin attığı yoğun gazdan etkilendikleri yönündeydi.

51 gün tutuklu yargı-lanan İbrahim Keskin tu-tuksuz yargılanmak üze-re tahliye edilirken ikinci duruşma 27 Temmuz’da yine Samsun’da görülecek.

Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun’un da izlediği davaya EHP üye-leri Eskişehir, Ankara, İstan-bul gibi illerden buluşarak geldi. İçeride dava sürerken Halkevleri, Özgürlük ve Da-yanışma Partisi, Samsun 78’ liler Derneği, Sosyalist Parti, Toplumsal Özgürlük Plat-formu ve Türkiye Komünist Partisi’nin de ör-gütlediği eylem gerçekleştirildi.

İbrahim Keskin’e tahliye kararı8 yıllık AKP İktidarı döneminde neler yaşandı?

TÜİK’e göre işsiz sayısı 622 bin kişi azaldıMart ayı verilerine göre işsiz-lik rakamları 2,9 puan azala-

rak işsiz sayısı 622 bin kişi azaldı.Tarım dışı işsizlik %13,4 olur-

ken, genç işsizlik %24,6’dan %19,3 olarak düştüğü kaydedildi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Hanehalkı İşgücü Araştırma-sı, “2011 Mart Dönemi Sonuçlarına (Şubat, Mart, Nisan 2011)” göre, 2010 yılı Mart ayında 3 milyon 438 bin kişi olan işsiz sayısı, bu yıl söz ko-nusu dönemde 2 milyon 816 bin kişi

oldu. İstihdam ise 21 milyon 741 bin-den, 23 milyon 286 bin kişiye çıktı.

Türkiye genelinde işgücü-ne katılım oranı geçen yıla göre 0,8 puan artarak %49’a çıktı.

Mart ayında istihdam edilenlerin %70,3’ü erkek olurken, %59,3’ü lise altı eğitimliler, %61,2’si ücretli, ma-aşlı ve yevmiyeli, %25,6’sı kendi he-sabına çalıaşn veya işveren, %13,2’si ücretsiz aile işçisi olarak açıklandı.

İşsizlik gerekçelerine bakıldı-ğında da işsizlerin %32,7’sini ça-

lıştığı iş geçici olup işi sona eren-ler, %15,3’ünü işten çıkarılanlar, 515,9’unu kendi isteğiyle işten ayrılanlar, % 8,1’ini işyerini kapa-tan/iflas edenler, %8,5’ini ev iş-leriyle meşgul olanlar, %8,6’sını öğrenimine devam eden veya yeni mezun olanlar, 10,8’ini ise di-ğer nedenler oluşturdu.

Emekçi Hareket Partisi Genel Sekreteri

Gün Çağ Aydın

> Türkiye’de yapılan özelleştir-meler arttı ve bu özelleştirmeler sonucu birçok fabrika kapandı.

> Atama bekleyen öğretmenle-rin sayısı 350 binin üzerine çıktı.

> Tüm üniversitelerde özel gü-venlik sayısı arttırıldı, bazı üniver-sitelerin “güvenliği” sivil polisin iradesine bırakıldı.

> YGS’ deki şifre skandalı ve KPSS, AÖF gibi sınavlarda yaşanan kopya skandallarından sonra sınav sisteminin adil olmadığı ayyuka çıktı.

> 8 yılda akaryakıta yapılan zam %400 civarında.

> Ülke genelinde işlenen Kadın Cinayetleri AKP döneminde %1400 arttı.

> Siyasi Parti Başkanları, yöne-ticileri tutuklandı; savunma hakla-rı ellerinden alındı

> Gazeteciler tutuklandı ve ba-

sılmamış kitaplar dahi toplatıldı.> Kürt Halkının seçilmiş yöneti-

cileri tutuklandı ve savunma hak-ları ellerinden alındı.

> 8 yılda 67 bin kişi tutuklana-rak, cezaevlerindeki tutsak sayısı 122 bin’e çıktı.

> SSGSS ve Performans yasası gibi sağlıkta uygulanan değişiklik-lerle halkın sağlık hakkı tamamen elinden alındı.

> Askeri harcamalara her yıl 15 milyar dolar civarında bütçe ayrıldı.

> Eğitim’e ayrılan bütçe ise as-keri harcamaların 10’da 1’inden daha az.

> Genç İşsizlik oranı %25’in üzerine çıktı.

> Ülkede işsiz sayısı 10 milyonu geçti.

Gökhan AsanMelike Çınar

Mehtap Akpınar

Page 7: Emekçi Hareket 17. Sayı

17 Haziran 2011 7

1957 yılında Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Kemalpaşa belde-sinin Dereiçi köyünde doğdu. İlkokulu köyde, ortaokulu bel-dede okuyan Lokumcu, liseyi Batman’da okudu. Babası maden ocağında çalışan Lokumcu, mad-di sıkıntılar nedeniyle Zongul-

dak Maden Teknik Okulu’ndaki eğitimini yarıda bırakarak Rize Öğretmen Okuluna kaydoldu. Bir yandan çalışıp bir yandan oku-yan Lokumcu’nun ilk görev yeri Konya idi. 1980 darbesinde dev-rimci olması nedeniyle tutuklan-dı. Çıktıktan sonra Sivas’a sürgün

edildi. Öğretmenlik hayatı bo-yunca birçok soruşturma geçiren Metin Hoca, tamamında aklandı. 31 Mayıs 2011’de AKP Hopa mitinginde“Su Haktır Satılamaz” dediği için, polisin aşırı gaz ve şiddet kullanması nedeniyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybet-

ti. Naaşı Devrimci Yol bayrağına sarılı olarak konvoylar eşliğin-de Kemalpaşa ilçesine getirildi. 1500 kişinin katıldığı törende Lokumcu sloganlar-la son yolculuğuna uğurlandı.

Kendine muhalif her eylemi, sözü, hareketi “illegal” ilan

eden başbakan yasal bir dernek ve parti olan Halkevleri ve ÖDP’yi de illegal ilan ediverdi. Olayların ardından yaptığı ilk açıklamada Lokumcu’nun adını dahi anma-yan başbakan daha sonra seçim vesilesiyle katıldığı bir televizyon programında bu konu tekrar önü-ne getirilince, canı hayli sıkılmış olarak, Hopa’daki olayların eş-kıyalık olduğunu yineledi. Metin Lokumcu adına bir taziye bile ilet-meye gerek duymadan, hareket halindeki aracın üzerinden düşüp yaralanan polis memurunun he-sabını sormaya kalktı.

“Analar ağlamasın” demago-jisiyle dağda ölen Kürtleri sa-hiplenir görünen başbakanın timsah gözyaşları bu olayla bir kez daha ortaya çıktı. Polis şid-deti yüzünden hayatını kaybeden Lokumcu’nun yoldaşları ise onun katillerinden hesap sormakta kararlılar.

İleri demokrasinin dillere pelesenk ol-

duğu, ülke ekonomisinin giderek büyüdüğü safsata-larının ortaya atıldığı bir dönemde, bir yandan işsiz-lik ve yoksulluk, bir yandan da baskılar ve tutuklamalar artarak devam ediyor.

AKP’nin Hopa’da dü-zenlediği miting öncesi, HES’leri ve AKP hükümeti-nin politikalarını protesto etmek isteyen gruba çok sert bir şekilde müdahale edilmesiyle başlayan sü-reç, gece yarısı düzenlenen operasyonlarla devam etti. Yaratılan korku ortamında birçok kişi şehri terk etti veya şehir merkezinden uzak kırsal kesimlere kaç-mak zorunda kaldı. Gö-zaltına alınanların gördük-leri işkence ve hakaretler,

Başbakan’ın, Ankara’da ya-pılan protesto eyleminde polisin sert müdahalesiyle yaralanan ve hastanede te-davi gören Dilşat Aktaş’a yönelik kullandığı erkek egemen ifadeler, Hopa’da-ki protestolara katılanlara dair “eşkıya” yakıştırması ve hayatını kaybeden Me-tin Lokumcu hakkındaki sözleri AKP’nin demok-rasi ve adalet anlayışının gerçek yüzünü göstermiş oldu.

Birçok ilde düzenlenen protesto gösterilerine de aynı tahammülsüzlükle saldıran AKP hükümeti, iktidar olduğu günden bu yana devrimcilere olan baskısında hız kesmedi.

Hopa’da sıkıyönetim uygulamasıÖlüm bile başbakanı sarsamaz

AKP’nin Hopa mitinginde yaşanan olaylarda 12 kişi tutuklandı, onlarca insan gözaltına alındı, bir kişi hayatını kaybetti ve birçok kişi cop, biber gazı ve tazyikli su ile sert müdahaleye maruz kaldı.

Hopa’da saldırıların ardından Me-tin Lokumcu’nun ölümü üzerine Başbakan’ın kullanacağı sözler me-rak konusuydu.

1. En sevdiğiniz erdem? Hoşgörü

2. Başlıca özelliğiniz? Doğruluk

3. Mutluluk nedir? Sevmek ve sevilmek

4. Mutsuzluk nedir? Çok değer verdiğin şeyleri kaybetmek

5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Patavatsızlık

6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Kendini kandırmak

7. En sevmediğiniz şey? İhanet

8. En sevmediğiniz kişiler? Amaçsız, gereksiz insanlar

9. En sevdiğiniz iş? Siyaset

10. En sevdiğiniz şair? Yunus Emre

11. En sevdiğiniz yazar? Hacı Bektaş Veli

12. Kahramanınız? Babam

13. Kadın kahramanınız? Banu Avar

14. En sevdiğiniz çiçek? Lale

15. En sevdiğiniz renk? Mor

16. En sevdiğiniz yemek? Tepsi Kebabı

17. En sevdiğiniz düstur? En güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız

18. En sevdiğiniz söz? Mazlumun dostu, zalimlerin düşmanı olunuz.

18SORU

Bu a

nket

K. M

arks

’ın k

ızla

rı Je

nny

ve L

aura

ile

oyna

dığı

bir

oyu

ndan

alın

mışt

ır.

Nermin Kaya EHP Eskişehir Parti Dostu

Pınar Atalar

15-16 Haziran 1970 15-16 Haziran İşçi Direnişleri AP-CHP hükümeti tarafından hazırlanan yasayla sendikalar kanunda değişiklik yapılarak işçilerin sendikalarını seçme özgürlüğü kısıtlandı. Bu girişim 15 Haziran da Gebze’den İstanbul’a doğru yürüyüşe başlayan işçilere yolda binlerce işçinin katılımıyla protesto edildi. 18 Haziran 1936 Sosyalist Yazar Maksim Gorki Yaşamını Kaybetti Özellikle “Ana” adlı romanıyla bilinen, so-syalist gerçekçi edebiyatın kurucusu olan Maksim Gorki yaşamını kaybetti. 24 Haziran 1967 6. Filo Protestoları İstanbul’da üniversite öğrencileri ABD donanmasına bağlı 6. Filo’nun Türkiye’ye gelişini protesto ettiler.

27 Haziran 1905 Birinci Rus Devriminin İlk Ayaklanması Kurtlu yemeğe karşı gelen tayfaların öldürülmesini engelemek isteyen savaş gemisi Potemkin’in mürettebatı gemi-yi Odessa’ya götürdü. Bu olay 1905 Devrimi’nin ilk ayaklanması olarak tarihe geçerken bu olayı anlatan “Potemkin Zırhlısı” adlıo bir film de çekildi.

Hazırlayan: Halil Altunpolat

Günlerin Getirdiği

Siyanürün kurbanları 7’ye yükseldi

Türkiye sendikal hak ihlallerinde en kötü 44 ülke arasında

KCK davasında 11 kişiye rekor ceza: Toplam 90 yıl

Kütahya’da 3 kişinin de içtikleri şebeke suyundan dolayı rahatsızlanarak hastaneye kal-dırılması üzerine siyanürden zehirlenenlerin sayısı 7’ye yükseldi.

ILO (Uluslararsı Çalışma Örgütü)’nun bu yıl 100.’sü düzenlenen ve 17 Haziran’a kadar sürecek olan Uluslararası Çalışma Konferansı’nda Türkiye “kara liste”ye alındı.

Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “Ağrı KCK davası”nın karar duruşmasında rekor hapis cezası çıktı. 4 kişinin tutuklu yargılandığı davada, 11 kişiye toplam 90 yıl 7 ay hapis cezası verildi.

Zehirlenmelerin se-bebi geçen ay atık

barajındaki setlerden biri yıkılan Eti Gümüş A.Ş’den köyün içme suyuna siyanür sızması olarak belirtiliyor. Ayrıca köyde şebeke su-yundan içen 18 hayvanın öldüğü tespit edildi. Köy muhtarı yaptığı açıklama-da şunları söyledi: ‘’Köyü-müzden 4 kişi zehirlendi. Şu anda hastanede gözlem altında tutuluyorlar. İl Ta-rım Müdürlüğü’nden gelen görevliler, içme suyundan numune aldı. Köyümüzün içme suyu ile tesiste kulla-

nılan içme suyu aynı kay-naktan çıkıyor. Köyümüz-de 55 kişi yaşıyor. Şu anda şebeke suyumuzu önlem amacıyla kapattık. Tavşanlı Belediyesi köyümüze tan-kerle içme suyu gönderdi.’’

“Bizimle ilgisi yok”İçme suyuna karışan

siyanürle halkın hayatını tehlikeye atan Eti Gümüş Fabrikası yönetimi ise olay hakkında sabotaj yapıl-dığını “Dün (önceki gün) öğleden sonra nasıl olmuş-sa biri gitmiş, fabrikanın özelleştirilmesinden bu yana gerektiğinde Dulka-

dir Köyü’ne su verilen ve iki aydır kapalı olan hattın vanasını açmış. O hatta bi-zim içme suyu hattımızın dışında, özelleştirmeden önce devletin yaptığı şebe-

ke suyu var. Orada dağdan gelen arsenik sorunu var, bizimle ilgisi yok” diyerek ifade etti.

Cenevre’de yapı-lan konferansa

Türkiye’den sendikaları temsilen DİSK Uluslarası İlişkiler Daire Müdürü Kı-vanç Eliaçık, hükümeti tem-silen ise de Doç. Dr. Zeki Parlak ve Çalışma Genel Mü-dürü Ali Kemal Sayın katıldı. Eliaçık, Türkiye’nin imzala-mış olduğu ILO’nun 87 ve 98 numaralı sözleşmelerine uygun davranmadığını ve Avrupa’da sendikal faaliyet-lerden dolayı işten atılma-

ların %66’sının Türkiye’de gerçekleştiğini söyledi.

Komitede Türkiye’nin durumu görüşülürken hü-kümet yetkililerinin Afri-ka’daki temsilcilerle aynı cevabı vermelerine dik-kat çeken Eliaçık, komite önceki gece Türkiye’nin durumunu da görüştü. Türkiye’den önce görüşü-len Swaziland’ın hükümet temsilcileri ILO komitesi-nin sendikacıların gözaltına

alınması ve tutuklanması-na ilişkin sorularına “Onlar sendikal faaliyetlerinden dolayı değil terörist olduk-ları için tutuklandı” yanıtını verdiler. Ardından sıra bize geldi. Bizim hükümet tem-silcilerimize de ILO komite-si neden gözaltına aldınız, tutukladınız diye sordukla-rında yanıt aynıydı; “Onlar sendikal değil terörist faali-yetten tutuklandı” dedi.

İmza altına alınan 87 ve

98 numaralı sözleşmelere uymayan Türkiye’de sen-dikalı olan her 5 metal iş-çisinden 3’ü işten atılıyor. Sendikalılar sendikal faa-liyet yürütmekten dolayı gözaltına alınabiliyor ve sendikaların eylemlerinde polis, orantısız güç kulla-nıyor ve sekiz yıldır Sen-dikalar Yasası’nın Meclis-ten geçirilmesi bekleniyor.

Ağrı’nın Patnos, Do-ğubayazıt ve Diyadin

ilçeleri ile Van ve Muş’ta 13 Şubat 2010 tarihinde düzenlenen operasyonda tutuklanan ve aralarında BDP Genel Merkez çalışan-larının da bulunduğu 18

kişi hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan davanın karar duruşma-sı Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada söz verilen tutuklu olarak yargılanan 4 kişinin Kürtçe savunma

talebini kabul etmeyen mahkeme heyeti, tutanak-lara da “Bilinmeyen dilden konuştu” şeklinde geçirdi.

Sanık ve avukatların beyanlarından sonra, mahkeme heyeti tutuk-lu yargılanan 11 kişiye

toplam 90 yıl 7 ay hapis cezası verdi. Karara tepki gösteren avukatlar, alınan karara itiraz edeceklerini söyledi.

Hazal Akyel

Rıfat Çapar

Bilge Su Erdoğan

İbrahim Keskin

Metin Lokumcu kimdir?

Page 8: Emekçi Hareket 17. Sayı

Emekçi Hareket 15 Günlük Gazete İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Fadik Temizyürek - Bozkurt Mah. Türkbeyi Sk. No:79-81 Şişli/İstanbul Basıldığı Yer: Ezgi Matbaası - Sanayi Cad. Altay Sk. No:10 Yenibosna/İstanbul Türü: Yaygın Süreli Yayın Genel Yayın Yönetmeni: Emre Öztürk, Görsel Tasarım: Gürkan Köse, Pınar Atalar, Merve Demir, Fotoğraf Editörü: Osman Erdem, Ece Biberoğlu, Haber Koordinatörü: Rıfat Çapar, Melike Çınar, Suzan Sarıgöz Dağıtım: Sanem Deniz Kural [email protected]

ADIYAMANAFYONANKARA

MAMAKÇANKAYA

ANTALYA

AYDIN

BARTINBOLUBURSAÇANAKKALE

ODUNPAZARI

DEVREK

KÜÇÜKÇEKMECEKADIKÖY

MALATYA

SAMSUNTRABZONYALOVAZONGULDAK

HATAY

TELEFON

0506 828 78 66�

0555 552 78 65

0543 958 58 530539 986 84 51

0536 882 31 040555 686 84 68

0507 787 97 750554 780 36 810554 660 69 74

0507 213 50 46

0507 707 20 03

0531 687 10 71

0555 839 86 52

0553 740 67 190506 976 61 44

0507 959 34 590507 371 02 12

ADRES

Yükseltepe Mah. 1666. Cad. 1945. Sk. No: 1 Keçiören

Yasa Cad. Yasa Han No: 24 Kat: 3 D:31

Tepecik Mah. Çeltik Geçidi Sk. Seymen Apt. No: 2 D: 5

Çay Mah. Çay 2 Sokak No:27/A Devrek

MAIL

[email protected]

[email protected]

[email protected]

[email protected]

[email protected]

w w w. e h p. o r g. t r a d re s i n d e n g a ze te m i ze a b o n e o l a b i l i r s i n i z

[email protected]@ehp.org.tr

Abone FormuAdınız Soyadınız:

Emekçi Hareket gazetemizi düzenli takip etmek için aşağıdaki formu doldurarak abone olabilirsiniz.

1 yıllık abonelik için 0749 471420035001 Şükrü Oral adına Ziraat Bankası hesap numarasına 15 TL yatırarak formu Feridiye Cad. No 41 Taksim / İstanbul adresine postalayınız.

E-Postanız:

Adresiniz:

Mesleğiniz:

Telefon Numaranız:

İMF DanışmanıNouirel Roubini

..

‘‘

2013’te küresel kriz kaçınılmazKriz kahini Nouriel Roubini, ABD’nin mali durumu, Çin ekonomisinin yavaşlaması, AB’nin borç sorunu ve Japon ekonomisinin adeta durmasının 2013’te küresel krize dönüşebileceğini söyledi.

‘‘

ı lISTE KRIZDevletin keyfi uygulamaları bitmiyor

Kadın cinayetleri gün geçtikçe artarken devle-

tin resmi kurumları kadınlar için keyfi kararlar vermeye devam ediyor. İstanbul’da son bir haftada üç kadın öldürül-dü ve bu kadınların hepsi çe-şitli sebeplerle korunma talep etmiş ya da devletin kendile-rini korumayacağını bilerek çevresindeki insanlara baş-vurmuşlar.

Mehmet Yılmaz kendi kızının katiliGeçtiğimiz hafta İstanbul

Sultanbeyli’de katledilen 38 yaşındaki Fatma Yüksel’in ve 14 yaşındaki Elif Yüksel’in ka-tili Mehmet Yılmaz’ın 30 Ocak 2010’da kızı Dilek Kırmızı’ya da öldürdüğü öğrenildi. Bu ci-

nayetten sonra silahını “yan-lışlıkla” ateşlediği gerekçe-siyle üç ay tutuklu yargılandı. Daha sonra serbest bırakıldı

Tam da bu örnekte olduğu gibi bugünün kadın katillerinin birçoğu daha öncesinde kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz

girişiminde bulunmuş, birço-ğu da bununla kalmayıp başka kadın cinayetleri işlemiş kişiler olarak ortada duruyor. Bu ki-şiler bu suçları işlediğinde ge-rektiği cezaları almadıkları için sonrasında başka kadınların da canına kıyma hakkını devlet onlara elleriyle veriyor.

Ağır cezadan kurtulamadıİstanbul’da kendi kızını

katletmiş bir katil serbest ka-lırken Adana’da Tuğçe Anlaş’ı katletmeden önce “Seni Adana’nın Münevver’i yapa-cağım” mesajları atarak tehdit eden Malik En ağırlaştırılmış müebbet cezası aldı.

Bu karar tüm kadınların yüzünü güldürüyor. Ancak devletin bir ilde başka, diğer ilde başka bir karar aldırtıyor olması keyfi uygulamaların ol-duğunu gün yüzüne çıkarıyor. Bu durumda şu açıkça görülü-yor, devlet kadınları koruma-ya gücü olduğu halde koru-muyor ve katillere ortak oluyor.

Her hafta onlarca kadının öldürülmesine göz yuman devlet, şiddete maruz kalan kadınlara koruma sağlamadığı gibi, keyfi uygulamalarıyla da karşımıza çıkıyor.

Devlet katillere göz yumuyor

Kadın cinayetlerinde Haziran ayında da “istikrar” sürüyor

Bursa’nın Nilüfer ilçesinde bir dere yatağında cesedi

parçalara ayrılmış olarak bulu-nan Uludağ Üniversitesi öğren-cisi Sema Karakoca’nın zanlıları 10 Haziran 2011 günü serbest bırakıldı. Kadın cinayetlerinin artmaya devam ettiği bugünler-de devletin kurumlarının verdiği kararlar herkesi şaşırtmaya de-vam ediyor. Son 7 yılda %1400 artan kadın cinayetlerine karşı önerilen tüm çözümlere sırtını dönen devlet, bununla kalmaya-

rak zanlıları da serbest bırakıyor. Henüz üniversitede oku-

yan ve vahşice katledilen Sema Karakoca’nın okuduğu üniversi-te olan Uludağ Üniversitesi’nde ise alınan karara tepki büyük gö-züküyor. Sema’yı vahşice katle-denler bugün toplumun arasında dolaşırken devlet bu durumun yaratacağı başka kadın cinayet-lerinin sorumluluğunu aldığı bu kararla kabul etmiş oluyor. İstanbul İlke Acar

Bir hafta içinde İstanbul’da 3 ka-dın öldürülürken Diyarbakır ve

Isparta’da da kadınlar öldürüldü. Fas asıllı Leyla İstanbul’daki evinde ölü bulundu. Diyarbakır’da hamile olan Halime Taşkıran kocası tarafından öl-

dürüldü ve kocası psikolojik tedavi gör-düğünü söyledi. Isparta’da ise Asuman Şahin eski kocası tarafından öldürüldü.

Devlet keyfi uygulamaları ile bir yer-de koruma sağlarken bir yandan katil-leri serbest bırakıyor. Ankara’da bir

kadın kocası tarafından mahkemede tehdit edilince, kendi talebi olmama-sına rağmen hakim koruma sağlarken, Bursa’da Sema Karakoca’nın katilleri tahliye ediliyor.

Kocaeli Üniversi-tesi Tıp Fakültesi

Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Di-lovası ve Kandıra’da annelerin ilk sütünde ve bebeklerin ilk ka-kasında ağır metal öl-çümlerinin yapıldığını anlatan Hamzaoğlu, 56 gebe ve 49 bebekten oluşan 105 kişiden alı-nan örnekler üzerinde testlerin gerçekleştiril-diğini bildirdi.

Bebeklerin en az 6 ay boyunca sadece anne sütüyle beslenmesinin, bebeğin sağlığı ve ge-lişimi açısından bir ge-reklilik olduğunun her zaman söylendiğini be-

lirten Hamzaoğlu, “Bu altı ay boyunca ortala-ma 150 litre anne sütü demektir. Dilovası’nda ortalama bu miktarda süt emerek beslenen bir bebeğin, annesin-den 51 mg aliminyum, 6592 mg çinko alma riski vardır” dedi.

Hamzaoğlu, Sağlık Bakanlığı’nın konuya yaklaşımıyla ilgili so-rular üzerine, kamuo-yunun Sağlık Bakanlığı tarafından ciddi şekilde yanıltıldığını da sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Kocaeli’nin Dilovası ve Kandıra ilçelerinde hava kirliliği ve biyolojik materyallerle ilgili ölçüm sonuçlarının tümünü düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

Mayıs ayını geride bırakırken Haziran ayının ilk haftasında birçok ilde onlarca kadın daha katledildi.

Dilovası araştırma raporu açıklandı

Rıfat Çapar

Geçtiğimiz Mayıs ayında yüz binlerce genç Madrid’in Sol Meydanı’nda otur-ma eylemi yaptı. Gençleri Tunus’ta, Tahrir’de Paris’te, Yunanistan’da ve şimdi de Taksim’de meydanlara doldu-ran bir gerçeklik var: İşsizlik.

Bu ülkelerin birçoğu 2008 yılına kadar dünyanın en zengin ülkeleri değil miy-di? Ne oldu da işsizlik patlak verdi? Peki, çözüm ne?

Bu soruların cevabını, Meryem Koray’ın 2011 yı-lında ayrıntı yayınlarından çıkan “Kapitalizm Küreselle-şirken Dünya Ahvali” adlı ki-tabında aramak istedik.

Kapitalizm küreselleşiyor, Dünya değişiyorKüreselleşen Kapitaliz-

min Küresel-Sosyal Gerçek-liği ana başlığı altında birçok konuya değinilmiş. Küresel-leşme kavramı üzerindeki tartışmalardan, krizlerden, işsizlikten, serbest piya-sadan, insanların siyasete uzaklaşmasından, kapita-lizm ve postmodernizm ara-sındaki ilişkilerden, siyaset, demokrasi ve insan hakları çerçevesinde yapılan tartış-

malardan, çevre sorunun-dan, küreselleşme karşında Avrupalılaşmadan, Avrupa Toplum Modeli’nden, emeğin küresel hallerinden, küresel gelir bölüşümü ve ekono-mik adalet tartışmalarından, emek hallerine ilişkin tartış-malar gibi birçok konu ele alınmış. Konu üzerindeki savlarını rakamlarla ve ista-tistik verilerle ifade ederek somutlaştırmaya çalışmış. Konular ağır gibi görünse de Meryem Koray’ın okunası bir dille yazma kaygısı olduğunu belirtmek isterim. Meryem Koray bu kitabı yazmada-ki amacının Dünya Ahvalini tartışmaya açmak olduğun söylüyor. Ve bu doğrultuda her bir konuda birçok batılı düşünürden yararlanmaya çalışmış ve ele alınan konu-larda bol bol tartışmalar gö-rülmekte.

Marks’ın hayaleti dolaşıyorKitabın önsözünde Mer-

yem Koray şöyle diyor: Bu ki-tabın yazılmasında en büyük etken 2008 sonbaharında gündeme gelen finansal-eko-nomik krizdir... Üstelik bu

ekonomik sistemin Kâbesi Wall Street’te deprem olu-yor; yapılan iş bir anlamda dolandırıcılıkken, zehirli var-lıklar gibi açıklamalar yeterli oluyor ve saadet zinciri ben-zeri bu dolandırıcılığa kar-şı açlıkla, aşırı yoksullukla mücadele için bulunamayan paralar bankalara, şirketlere aktarılıyordu. Bunları görün-ce, “Durun, konuşulacak şey bunlar değil; asıl krizler baş-ka yerlerde, yanlışlıklar da yönetimde değil sistemde, sistemin mantığında” demek elzem oldu.”

Meryem Koray’a göre “ideolojik-siyasal senteze” ihtiyaç var ve bunun içinde

batılı düşünürlerden ve tar-tışmalardan yararlandığını söylüyor. Aslında Marksizm’i yetersiz bulduğunun işaretini kitabın başlığında “küresel-leşme” kelimesini kullanarak belirtmiyor mu? Asıl kritik olan, Marks’ın da dediği gibi “Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumla-mışlardır; oysa sorun onu de-ğiştirmek değil midir?”

Meryem Koray’la, “Dünya Ahvali” ne bakış açıları olan batılı düşünürlerle ve sunu-lan önerilerle tartışmak için kitabı okumanızı tavsiye ederim.

Kapitalizm Küreselleşirken Dünya Ahvali’, küreselleşen kap-italizmin şekillendirdiği dünya ahvalini gözler önüne seriyor.

Kapitalizm, kriz ve isyanlar…

Süleymaniye Mahallesi Organize Sanayi Bölge-

si’ndeki bir sunta fabrikasın-da meydana gelen olayda, bir süre önce sunta fabrikasında çalışmaya başlayan Şentürk Taşçı (31), MDF bölümünde pres makinesinin sunta kes-me testeresini değiştirmek istedi. Makinenin testere bölümünde yüz ve baş kısmı kesilen Şentürk Taşçı, hasta-neye kaldırılmak istenirken hayatını kaybetti.

İşçiler çalıştıkları fabrika-larda birer birer ölüyorlar. Bu ülkede saat sekizde başlayıp belirsiz saatlere kadar çalı-şan işçiler bırakın çocukları-na bir sıcak palto almayı ya-şamla ölüm arasında ince bir çizgideler. Ama borsada oy-nayanlar, faizde parası olan-lar, hükümete yakın olanlar her zaman kaza-nıyorlar.

İşçi ölümleri devam ediyor

Kübra Usta

Ezgi Ceren Ağtaş

İlke Acar

Selçuk Kaygısız