Download - VA'D (SÖZ VERMEK)
Hazırlayan : AYŞENUR YILDIRIM
Bölüm : Yaygın Din Öğrenimi Ve Uygulaması
No : 12070403
Konu : Güzel Ve Çirkin Huylar => Va’d
الله بسمحيم الر حمن الر
Va’d (وعد): Söz vermek, söz verilen şey, bir kimsenin yapacağına dair söz vermiş olduğu husus demektir.İnsan, lüzum görülmedikçe bir şeyi vadetmemeli, vadedeceği takdirde “İnşALLAH”demelidir. Çünkü daha sonra vadini yerine getiremezse, mesul bir durumda kalmış olur.
كان العهد إن بالعهد أوفوامسؤوال *
Yüce Allah İsra Suresinde Şöyle Buyurmaktadır ;
"Ahde (verilen söze) vefa edin; hiç şüphesiz ahitten (verilen sözlerden dolayı) hesap sorulacaktır."(İsra, 34)
Mu'minun suresinde ise müminlerin özelliklerinden bahsederken Allah(c.c) şöyle buyurmuştur: ألماناتهم هم والذين
راعون * وعهدهم"Onlar ki emanetlerine ve verdikleri sözlere sahip çıkarlar." (Mu'minun, 8)
Saf Suresinde ise Yüce Allah(c.c) şöyle buyurmuştur:
تقولوا أن الله عند مقتا كبرتفعلون ال * ما
"Yapmayacağınız sözü söylemeniz, Allah katında büyük bir günahtır.“
(Saf, 3)
AYNI ZAMANDA ;
Kur’an ve Sünnet’te ile ilgili naslar, - ki bundan kasıd ; cehennem azabı ile korkutucu naslar demektir - Allah’ın dilemesi altındadır. Va’d ile ilgili naslar ise - ki bundan da kasıd ; cennet ve mukafatı bildiren naslar demektir – bunları da Allah c.c mutlaka yerine getirecek demektir.vaid
“ Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar ( onların dışındadır ); işte bunlar, cennete girecekler ve hiç bir şeyle zulme
uğratılmayacaklar. Adn cennetleri ( onlarındır ) ki, Rahman ( olan Allah, onu ) kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O'nun va'di yerine
gelecektir. “Meryem : 60 - 61
الجنة يدخلون فأولئك صالحا وعمل وآمن تاب من إالوعد التي عدن جنات شيئا يظلمون حمن وال عباده الر
مأتيا وعده كان إنه بالغيب
* Bu kaidenin kendisine nisbet edildiği delillerden biri şu ayettir ;
Ve bu kaidenin en açık ve net delili Allah resulü s.a.v’in şu hadisi şerifleridir ;
عليه : الله صلى الله رسول قال قال أنس عنمنجزه : فهو ثوابا عمل على الله وعده من وسلم
بالخيار فيه فهو عقابا عمل على وعده ومن له
“ … Enes ibn Malik r.a dedi ki : Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Allah’u Teala kime bir amel karşılığı sevap vaat etti ise, onu şüphesiz ki yerine getirecektir. Kime de bir amel karşılığı ceza vaat etti ise, Allah’u Teala bunda muhayyerdir. “
*
Rasulullah’ın Va’d İle İlgili Hadisleri:
• Dört şey münafıklık alametidir: Emanet olunana hıyanet etmek, yalan söylemek, vaadini bozmak, sözünde durmamak.[İ. Neccar]
•Yarın Kıyamet gününde içinizden bana en yakın olanınız, konuşurken en doğru konuşanınız, emaneti en iyi eda edeniniz, verdiği söze ve ahde en çok sadık kalanınız, ahlakı en güzel olanınız, ve halka en yakın olanınız (onların dertleriyle en çok ilgileneniniz
•İmam Muhammed Bakır'dan şöyle nakledilmiştir:"Dört şey vardır ki onların cezası her şeyden çabuk (yapan kimseye) ulaşır: "Kendisine iyilik edildiği halde bu iyiliğine kötülükle karşılık veren kimse, sen haksızlık ve zulüm etmediğin halde, sana zulmeden kimse, bir işte sözleştiğin kimseye sen vefa ettiğin halde sana hile yapıp sözünde durmayan kimse ve akrabalarına sılay-ı rahim yaptığı halde onunla ilişkisini kesen akrabalar."
Sözünden dönmenin dindeki yeri nedir?
~Yerine getirmek niyetiyle söz vermek sevaptır. Verilen sözde durmak müstehaptır. Sözünde durmamak tenzihen mekruh olur. Kendisine söz verilen kimse, (Sen bana söz verdiğin için bu benim hakkımdır) demeye hakkı yoktur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bir kimse, yapmak niyeti ile verdiği sözü tutamazsa günah olmaz.) [Tirmizi]
~Yapmayacağı halde, yalan olarak söz vermek haramdır. Bu şekilde sözünde durmamak da günah olur. Yapmamak niyetiyle söz verdiği halde, sonradan, verdiği sözde durursa, yalancılık günahı affolmuş olur. Hadis-i şerifte, (Sözünde durmamak münafıklık alametidir)buyuruldu. (İbni Neccar)
~Kendisine mal, söz veya sır emanet olunan kimsenin bunlara hıyanet etmesi, münafıklık olur. Sözünde durmaya çalışmalıdır. Âyet-i kerimede mealen buyuruldu ki: (Allah, [sözleşmeleri bozmaktan] sakınanları sever.) [Tevbe 7]Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Vaat, söz vermek borçtur. Sözünde durmayana yazıklar olsun.)[Deylemi]
> Verilen söz, vaktinde verilmesi gereken bir borçtur. Hz.Ali
> İnsan bir ağaca benzer, kökü, ahdinde durmaktır.Mevlana
>Söz vermek senet vermek kadar kıymetlidir. tagore
> Doğa, insanların verdiği sözlere önem vermez. ALDOUS HUXLEY
> İnsanın onuruyla arasında çok ince bir tel vardır, o da sözdür.THEODRE SIMON
> Bugünün sözünü tutuyorsan, yarın da tutacaksın demektir. GEOFFREY FENTON
*Hayvan yularından, insan sözünden tutulur. –Atasözü-
*Er olan sözünde durur. –Atasözü-
*Çok keyifli aninizda kimseye bir sey vaad etmeyin. Çok öfkeli aninizda kimseye yanit vermeyin..
- Çin Atasözü -
İbrahim aleyhisselam, Allahü teâlâ bir oğul verirse, onu Allah için kurban edeceğini söyledi. Dileği hasıl olunca, sözünü yerine getirmesi rüyada bildirildi.
Hazret-i İbrahim, sözünde durup oğlunu kurban etmek istedi. Cenab-ı Hak, (İbrahim, gerçekten rüyasına sadakat gösterdi. Elbette bu açık bir imtihandı. Oğluna karşılık ona büyük bir kurbanlık koç fidye verdik. İhsan sahiplerini böyle mükafatlandırırız) buyurdu.
Hazret-i İbrahim, Nemrud tarafından ateşe atıldığında canı ile, Hazret-i İsmaili kurban etmesi emredildiğinde evladı ile, ovaları kaplayan bütün sürülerini bağışlamakla da malı ile imtihan edildi. Üç imtihanı da kazandı. Kur'an-ı kerimde,(Sözünün eri İbrahim) diye övüldü. (Necm 37 )
Peygamberimize henüz peygamberlik gelmemişti. Mekke'de Muhammed-ül Emin olarak bilinirdi. Bir gün bir arkadaşıyla
buluşmak üzere bir mahal tesbit etmişlerdi. Tayin edilen yere Muhammed-ül Emin tayin edilen saatte vardı. Fakat arkadaşı verdiği sözü unutmuştu. İki gün sonra arkadaşı sadece verdiği
sözü yerine getirmek için tayin edilen yere geldiğinde, Muhammed-ül Emin'i orada bekler vaziyette bulup hayretler
içinde kaldı. Adam Hazreti Muhammed (s.a.s.) den özür dilemek istediğinde, O:
— Ben sadece vazifemi yaptım. Seni burada bekleyeceğimi söylemiştim ve bekledim. Ben senin başına bir hal gelmiştir diye üzülmüştüm, diyerek onun gönlünü aldı ve ismine lâyık
olduğunu bir kere daha ispat etti.
Milli sairimiz Akif’in ahde vefayla ilgili bir hatırasıni paylasmak istiyorum.
‘’’ M.Akif bir gün arkadaşlarından Eşref EDİP’LE öğle yemeğinde buluşmak için sözleşmişlerdi. Eşref EDİP Vaniköy’de oturuyordu;
kendisi Beylerbeyinde. Öğleden bir saat evvel oraya gidecekti.o gün öyle bir yağmur vardı ki, her taraf sel oldu.Eşref EDİP, Mehmet
AKİF’İN böyle bir yağmurda gelmeyeceğini düşünmüştü.Bu sebeple hizmetçiye döneceğini söyleyerek, evden çıkup yakın bir komşuya
gitti.Yağmur devam ediyordu.O evden çıktıktan bir süre sonra Mehmet Akif, o yağmura rağmen Eşref EDİP’in evine gelmişti.
Eşref EDİP, evine döndüğünde onun geldiğini hizmetçiden öğrenmişti. Akif sırılsıklam bir halde olmasına rağmen içeriye
girmemiş, ‘’selam söyle’’ diyerek yağmura aldırmadan gerisin geriye gitmişti.
Eşref EDİP ertesi gün kendisini bulmuş durumu anlatarak özür dilemek istemişti. Ama Mehmet Akif bu olaydan dolayı kırılmıştı.Ve
Eşref EDİP’e şu unutulmayacak cevabı veriyordu.— Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse
mazur görülebilir….
Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bahreyn'in sadaka malı geldimi sana şöyle şöyle (avuç avuç) vereceğim" dedi ve üç kere eliyle gösterdi.
Bahreyn'in malı gelmezden önce Aleyhissalâtu vesselâm vefat etti. Mal Hz. Ebu Bekr'e gelince, bir münadi ile
halka şöyle ilanda bulundu:"Kime Resülullah'ın bir vaadi veya bir borcu var idiyse
bana gelsin!"
Söz verme ve sözünde durma konusu bana verildiğinde aklıma 1 yıl önce konuyla ilgili yaşadığım bir anı aklıma geldi. Uzun süredir görüşmediğim bir arkadaşımla buluşmak için bir tarih belirlemiştik o tarihten önce ailem ile memleketime gitmem gerekiyordu ve memleketime gittik. Sözleştiğimiz buluşma tarihi yaklaşmıştı fakat babamın memleketteki işlerinden dolayı Ankara’ya daha geç döneceğimizi öğrendim. Döndüğümüzde arkadaşımla görüşemeyeceğimi biliyordum ve önceden verilmiş bir sözüm vardı bende buna göre hareket etmeliydim. Anneme ve babama durumu açıkladım ve zor olsa da onları Ankara’ya söz verdiğim günün erken saatinde otobüs ile tek başıma dönmeye ikna ettim. Onları ikna etmek ve kendimde o güveni bulmak da benim için kolay değildi. Fakat niyetimden dolayı Allah’ın işlerimi kolaylaştırdığını, önümü açtığını düşündüm. Hayatımda ilk defa tek başıma bir yolculuk yapıyordum ve bu verdiğim bir sözü tutma uğrunaydı. Arkadaşımla buluştuk ve arkadaşım ona verdiğim sözü bu kadar önemsediğim için çok memnun olduğunu söyledi. Ama zaten bir müslümanın verdiği söze riayet etmesi gerekmez mi? Peygamberimizden böyle öğrenmedik mi? Hayatımda söz vermenin ve verilen sözü tutmanın önemini anladım. Bu olaydan sonra da verdiğim tüm sözlerin arkasında durmayı öğrendim ve anladım ki kalpten kalbe giden yolların güçlenmesi için dudaktan çıkan sözlerin doğruluğu gerekir.