Download - Gezi Rehberi

Transcript
Page 1: Gezi Rehberi

GEZİ REHBERİ

Dünyanın dört bir yanından ilginç yerler keşfetmeye hazır mısınız ? Bizimle çıkacağınız bu küçük yolculukta, sizlere elimizden geldiğince ilginç mekanları ve tarihi yapıları tanıtmaya çalışacağız. Hadi bakalım turumuz başlasın !

1. Ölüm Kokan Kilise

İsim yeterince ürpertici gelmiştir sanırım. Bu haftanın ilk durağı oldukça ilgi çekici olduğunu düşündüğümüz bir mekan, Sedlec Kilisesi. Bu kilisenin en ilginç yanı tarihi bir yapı olmasından çok içinin insan kemikleriyle dekore edilmiş olmasıdır. Gelin kısaca bu kiliseyi tanıyalım, tabi içinde yankılanan insan çığlıkları kulaklarımızı tırmalamadığı müddetçe…

Kutna Hora

Çek Cumhuriyeti'nin Bohemya bölgesinin merkezi olan Bohemya bölgesinde bir şehirdir. 13. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar, Prag ile politik, ekonomik ve kültürel olarak boy ölçüşmüştür. Şehir 1995 yılından beri UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'ndedir.

Kutná Hora'nın tarihi gümüş madeni ile yakın bağlantılıdır. Çünkü Kutná Hora gümüş cevherince bol olan bir bölgededir. Bu nedenle Orta Çağ Avrupa'sının en geniş gümüş kaynaklarından biri hâline gelmiştir. Zaten 13. yüzyılın sonlarında Avrupa'nın toplam gümüş üretiminin üçte biri Kutná Hora'dan geliyordu. Prag Grochen, Avrupa'nın en kuvvetli paralarından biri olduğunda, orada basılmaya başlayacaktı. Onun zenginliği sayesinde, Kutná Hora Bohemya Krallığı'nın ikinci en önemli şehri haline geldi. Baş şehir Prag'ın ekonomik, kültürel ve politik rakibi oldu. Sistemli olarak yapılan madenciliğin ilk kayıtları 13. yüzyıla tarihlenir. Gümüş madeni para olarak bilinen Denarlar Malin yakınındaki Slovik ailesinin ikametgâhı olan duvarlarla çevrilmiş sitede basılmıştı.

Şimdilerde şehir en büyük büyüme döneminde olduğu kadar önemli değildir. Fakat üç

yüzden fazla Orta Çağ'ın ve Barok mimarisinin korunmuş bulunan kompleksi sayesinde, o

Avrupa'nın merkezinde Pitorek bir bölge sunar. Bu nedenle dünyanın her yeriden ziyaretçilerin

geldiği bir şehir olur. Aralık 1995 yılında şehrin tarihi merkezi, St.Barbara Katedrali ve Virgin

Mary Klisesi UNESCO'nun Dünya Mirasları Listesi'ne alınmıştır.

Page 2: Gezi Rehberi

Referans : http://tr.wikipedia.org/wiki/Kutn%C3%A1_Hora

İşte bu bizim gizemli kilisemiz bu küçük kasabada yer almaktadır. Dünya mirası listesine

oldukça katkı sağlayan bu kasaba, söz konusu kilisemizin dışında, görülmeye değer bir çok yapı

barındırmaktadır. Dolayısıyla kısaca dahi olsa bu kasabadan da söz etmek bizim için bir

gereklilik olmuştur.

Gelelim Sedlec Kilisesine…

İhtişam mı yoksa ürperti mi , siz de uyandırdığı ilk etki ? Kafiyeli sorumuza cevabınız,

her ikisi de olmuştur herhalde. Her detayında insan kemikleri barındıran bu kilisenin hikayesi de

şöyle :

Efsaneye göre Sedlec Manastırı Baş rahibi Heinrich, Çek Kralı II. Otokar tarafından 1278 yılında Filistin'e kutsal topraklara elçi olarak gönderiliyor. Heinrich Kudüs'ü terk ederken aldığı bir avuç toprağı manastırın mezarlığına serpiyor. Böylece o mezarlığın Kutsal Topraklar'ın bir parçası olduğu düşünülmeye başlanıyor. Tüm Orta Avrupa'dan insanlar bu mezarlığa gömülmek istiyorlar. 14. yy.'da bölgede büyük bir veba salgını çıkıyor. Çok insan ölüyor. Sadece 1318 yılında 30 bin kişi bu mezarlığa gömülüyor. Daha sonra iç savaşlar, din çatışmaları. Derken mezarlık büyüyor ve yetmez oluyor.

16. yy.'da ise mezarlık daraltılmak isteniyor; ama bu mezarlığa gömülmek isteyenlerin sayısı çok fazla. Bunun üzerine eski mezarlıklar açılıp çıkarılan kemikler önce kilisenin bahçesine, daha sonra da (1511) yarı kör bir Sisteryan keşişi tarafından kilisenin içine yığılıyor. Keşiş kemikleri piramit biçimde (6 adet) yığmak suretiyle, yaşam sırasında ölümü hatırlatarak insanlara ders vermeye çalışıyor.

KİLİSESNİN İÇ DEKORU SADECE İNSAN KEMİKLERİNDEN OLUŞUYOR

Page 3: Gezi Rehberi

1703 - 1710 yılları arasında İtalyan asıllı Çek Mimar SANTINI kiliseyi restore ederken, kilisenin avizelerini ve piramitlerin üzerindeki taçları kilisedeki kemikleri kullanarak dekore ediyor. Swarzenberg Ailesi özellikle 16. yüzyılda Bohemya'nın sayılı ailelerinden biri. Bu saygınlıkları biraz da, o günlerde dünyaca saygın ve güçlü kabul edilen Türkleri bir savaşta durdurabilmelerinden kaynaklanıyor. Türkler o kadar önemsemiyor ki, onları biraz duraklatabilenler bile önem kazanıyor.

İçindeki kemikler ve mezarlıktaki gizemler nedeniyle bir dönem büyücülük iddiasıyla kilise imparator II. Josef tarafından kapatılıyor. 19. yy.'da ise kilise, manastırla birlikte Swarzenberg Ailesi'nin eline geçiyor.

Kilise'nin Swarzenberglerin eline geçmesinden sonra, Çek ahşap oymacısı Frantişek RINT, 6 kemik piramidin ikisini bozarak, kilisenin her tarafını bu kemiklerle süsleyen dekorasyonu yapıyor. Hatta bu iki piramidin kemikleri yetmediği için, mezarlıktan yeni mezarlar açılarak, elde edilen kemikler de kullanılıyor.

TÜRK'ÜN GÖZÜNÜ OYAN KARGAAvlusundan pencere kenarlarına kadar kilisenin her köşesi kemiklerin birbirine ustaca eklenmesiyle süsleniyor. Bu arada en gösterişli yere yine kemiklerden Swarzenberg Ailesi'nin büyük bir arması işleniyor. Armanın en önemli elemanı ise, "Bir Türk'ün gözünü oyan karga" betimlemesi. Bu betimleme 1591 yılında yapılan Raab Savaşı'nda Swarzenberg Ailesi'nin Türkleri yenmelerini sembolize ediyormuş.

Şapelde yaklaşık 40 bin insanın kemiği bulunmaktadır.

Referans : http://www.ortopedia.com.tr/art/?/gezi-yazilari/kutna-hora-nin-gizemi-kemikli-kilise

Karga mevzuu canınızı sıkmasın, hala görülmeye değer bir mekan. İyi gezmeler ...

2. Machi Pikachuuuuu

Turumuza ilginç başka bir mekan ile devam edelim. İsmi de kendisi gibi garip bir mekan. Tabi “Machi Pikachuuuuu” değil, Machu Picchu .

Page 4: Gezi Rehberi

Machu Picchu (okunuş: Maçu Piççu veya Maçu Piçu,Quechua: Machu Pikchu), bugüne

kadar çok iyi korunarak gelmiş olan bir İnka antik şehridir. 7 Temmuz 2007 tarihinde Dünyanın

Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir.

And Dağları'nın bir dağının zirvesinde, 2.360 m yükseklikte, Urubamba Vadisi üzerinde

kurulmuş olup Peru'nun Cusco şehrine 88 km mesafededir. Şehir, İnkalı bir hükümdar olan

Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar

1532 yılında buraları işgal ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından

fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir. Machu Picchu 200'den fazla merdiven sistemiyle

birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugün hâӀâ gayet iyi durumdadır.

Kuruluş amacı ve anlamı bugüne kadar gelmiş olan tartışma konusudur. Günümüze gelmeyi

başarmış bilimsel kanıt içerikli çok fazla ipucu bulunmamasından sadece tahminler

yapılabilmektedir. Bu yüzden o zamanlardaki adı bilinemeyen şehir, ismini bugün yakınlarda

olan bir dağ zirvesinden almıştır. Şehrin tarım alanı olarak kullanılan teraslardan oluşan

bölümleri, Eski Zirve (Quechua dilinde: Machu Picchu) denen dağın eteklerindedir. Şehrin

sonunda ise Genç Zirve (Quechua dilinde: Wayna Picchu) yükselir.

Page 5: Gezi Rehberi

Şehirde içinde 100'den fazla insan iskeletinin bulunduğu 50 adetin üzerinde mezar

keşfedilmiştir (ilk başlarda bunların %80i kadın olduğu sanılmış, ama sonraki incelemelerde eşit

dağılım olduğu tespit edilmiştir). Bu keşfe istinaden şehrin,İnkalar'ın yetiştirme ve disiplin yeri

olduğu teorisi geliştirilmiş. Ancak zamanımızda bu teori geçerliliğini yitirmiş durumdadır. Daha

çok bugün kabul gören teori, şehrin 700'den fazla İnka asil ve din adamına ev sahipliği yapmış

olduğudur. 1912 ve 1913 yıllarında Bingham, şehri ortaya çıkarmaya başladı. 1915'de Machu

Picchu araştırmalarıyla ile ilgili bir kitap yayınladı. National Geographic Society'nin Nisan

1913 sayısını Machu Picchu şehrine ithaf etmesiyle meşhur oldu.

Şehrin aslında 2 yıl öncesinden keşfedildiği; ama şehrin altınlarının ABD'ye götürülmesi

için Bingham'ın zaman kazanmak istediği iddia edilmektedir. Diğer bir yerlilerin iddiası ise,

köylülerin çoktan 1901 yılında şehri keşfetmiş olduğu ve Bingham'ın keşfinin tesadüf

olmadığıdır.

Machu Picchu Güney Amerika'nın en çok turist çeken yerlerinden biridir. Her gün

günlük 2000 kişi ziyaret eder. UNESCO harabelerin zarar görmememesi için bu sayının en fazla

800 olmasını talep etmektedir.

İnka şehrinin çok zor geçit veren bir bölgede olması ve oraya giden bir yolun olmaması

yüzünden, Cusco şehrinden Machu Picchu dağının eteklerinde bulunan Aguas Calientes köyüne

(ki harabelere en rahat bu köyden ulaşmak mümkün) bir raylı sistem hattı inşa edilmiştir. Bu

köyden sonra 8 km lik bir otobüs yolculuğu yapılmakla beraber bu mesafe yaya olarak da kat

Page 6: Gezi Rehberi

edilebilir.Zira küçük basamaklı patika yollar buraya açılır. Patikanın sonunda, Machu

Picchu'nun hemen giriş alanında "Sanctuary Lodge“ oteli bulunur ki bu otel de raylı sistem gibi

ingiliz oteller zinciri „Orient Express“ 'e aittir. Machu Picchu'ya otantik yoldan ulaşmak

isteyenler, birkaç günlük yürüyüş programlı, Urubamba Nehri'nin birkaç yüksek geçidi

üzerinden, İnka yolu'nu (Camino inca) kullanarak ulaşırlar.

Sürekli büyüyen turizm çevre konusunda çok büyük yük olmaktadır. UNESCO, yapılması

planlanan Aguas Calientes'den Machu Picchu' ya bir teleferik hattı konusunda sert bir muhalefet

yapmaktadır. Bu hattın tamamlanması turizmin daha da artması anlamına geldiği gibi toprak

kayması tehlikesinin yükselmesini de beraberinde getirmektedir. 10 Nisan 2004'te meydana

gelen bir toprak kayması on bir kişinin yaşamına malolmuş, raylı sistemi de kısmen aksatmıştır.

14 Ekim 2005 'teki başka bir toprak kayması raylı hattın 400 m lik kısmını toprak altında

bırakmıştır.

Referans : http://tr.wikipedia.org/wiki/Machu_Picchu

3. Sümela Manastırı

Bu iki tarihi mekandan sonra şimdi de kendi ülkemizdeki tarihi güzellikleri keşfetmeye hazır

mısınız? Evet dediğinizi duyar gibiyiz… O zaman başlayalım anlatmaya...

Sümela Manastırı, bildiğiniz üzere Karadeniz Bölgesi’nde ki Trabzon ilimizde yer alır.Her yıl

bu tarih kokan yere binlerce turist gelir. Dağların arasında, yeşilliklerin içinde saklı kalmış gizli

bir cennet gibi olan Sümela Manastırı’nın tarihini keşfetmeye başlayalım...

Page 7: Gezi Rehberi

Kutsal Sümela Manastırı, eski tarihte Trabzon'da yüksek kayalıklarda kurulmuş olup,

Dünya'nın en eski ve en önemli tarihi manastırlardan biri olma özelliğini taşır. Manastır

ismini, üzerinde kurulmuş olduğu dağın, tarihteki ismi olan Mela'dan almıştır. Yunancada Stou

mela Mela'da anlamını taşımaktadır. Fakat bölgede halen daha konuşulmakta olan kökeni

binlerce yıla dayanan Karadeniz'e özgü Rumca Lehçede bu isim Sou-mela'dır. Yani Modern

Yunancada "Stou-mela" iken, Bölgede halen konuşulan Rumca lehçede "Sou-mela" olarak

geçer. Bundan dolayı bugün hala bu yere Sümela denilmektedir.

Bu dağın zirvesinde kurulmuş olan bu muhteşem manastırda, tarihte çok önemli bir yer tutan,

mucizeler yaptığına inanılan ve Hıristiyanlar için son derece önemli ve kutsal sayılan bir ikona

muhafaza edilmiştir. Hıristiyan dünyasında çok önem taşıyan bu ikonaya bugün, Hıristiyanlar

tarafından "Panagia Soumela" ikonası adı verilmektedir. Bu kutsal, görkemli ve mucizevî ikona

İncil yazarlarından biri olan Aziz Luka tarafından çizilmiştir. Bilindiği gibi Aziz Luka büyük bir

doktor, tarihçi ve Panagia Soumela ikonası gibi çizmiş olduğu daha birçok ikonalarla birlikte

kilise tarihinde büyük bir ikonist olma ününe sahiptir. Yaygın bir inanışa ve birçok kaynağa

göre, Aziz Luka bu ikonayı her gittiği yere beraberinde götürmüş ve Kutsal Meryem Ana onu bu

nedenle mutlu kılıp, Aziz Luka'nın yaptığı her işi kutsamıştır.

Page 8: Gezi Rehberi

Panagia Soumela İkonası'nın bugünkü orijinal hali

Öte yandan Sümela İkonası'nın tarihi, çok ilginç olmasının yanı sıra, çok enteresan ve dramatik olaylarla doludur. İncil yazarı olan Aziz Luka'nın çizdiği bu ikona, en değerli üç mucizevî ikonasıdan biri olarak kabul edilir. Bunun gerçekliği ve tarihi, imparatorluk kayıtlarının yanı sıra Patrikhane belgeleriyle de doğrulanmaktadır. Yukarıda da belirtmiş olduğumuz gibi, Aziz Luka tüm seyahatlerinde yanına bu çizmiş olduğu ikonayı taşımıştır. Aziz Luka'nın MS 84 yılında zeytin ağacı üzerinde haça gerilip öldürülmesi üzerine, onun güvenilir öğrencisi olan Ananias, ikonayı alıp Atina'ya götürmüştür. Tarihi kayıtlara göre İkona'nın yapmış olduğu sayısız mucizelerden dolayı, tüm Hıristiyan dünyasında büyük bir üne kavuşur ve Thebes'de Atina yakınlarında O'na adanmış bir kilise inşa edilir ve bu mucizevî ikona oraya konulur.

Page 9: Gezi Rehberi

Aziz Luka'nın bir Panagia İkonasını çizdiği anı gösteren bir ikona

Daha sonra 4. yüzyılda genç bir rahip olan Basil, Kutsal Ayin'i yaparken Kutsal Bakire Meryem Ana ona bir anda görünür. Meryem Ana ona ve yeğeni Sotirichos'a hayatları boyunca onlarla birlikte kalacağına söz vererek, onlardan keşiş olmaları için hazırlık yapmalarını ve Panagia Soumela İkona'sının o zamanlarda bulunduğu Thebes'deki kilisenin manastırına gitmelerini ister. Böylece Aziz Luka tarafından çizilmiş olan Mucizevî Panagia Soumela İkonası'nın bulunduğu kiliseye giderler ve kiliseye girdiklerinde ikonaya doğru yürürler ve ikonayla karşılaştıkları an onun önünde yüzükoyun yere kapanırlar. Çok büyük bir hürmetle Mucizevî ikonayı öperek, önünde diz çöküp başlarını eğerek alçakgönüllülükle dualar edip Mucizevi Panagia Soumela İkonasın'dan hayatları boyunca onlara yol göstermesini dilerler. Dua ettikleri sırada Kilise'nin içi, ilahi söyleyen meleklerle dolar ve ikonadan bir anda gelen tatlı bir ses, Basil ve Sotirichos'a hayatları boyunca onlara eşlik edeceğini ve yol göstereceğini söyler. Bundan hemen sonra ikona, bulunduğu yerden iki melek tarafından kaldırılarak, açık olan bir pencereden bulunduğu bu kiliseden ilahiler eşliğinde çıkar. Bu arada ikona, Karadeniz'in Kuzeydoğusunda bulunan Trapezunta'nın ( Şimdiki Trabzon) yaklaşık 45 Km

Page 10: Gezi Rehberi

güneyinde yer alan Mela Dağı'na mucizevî bir şekilde kendi kendine gider. Bir takım kaynakları incelediğimiz zaman, bu ikonanın oraya uçarak melekler eşliğinde gittiği söylenir. Bu iki keşiş kilisede gördükleri karşısında büyük bir şaşkınlığa uğrarlar ve melekler eşliğinde pencereden çıkan ikonanın nereye gittiğini merak ederek, büyük bir heyecana kapılırlar. Bu olup bitenlerden sonra kilisede dua ettikleri sırada Meryem Ana onlara bir anda görünür ve onlardan, kendisinin onlara göstereceği yolu takip etmelerini ve Karadeniz'in Kuzeydoğusunda yer alan Trapezunta'nın Güneyinde kalan Mela Dağı'na gitmelerini ister. Bir rivayete göre Meryem Ana onlara her gece rüyalarında görünerek, onlara takip etmeleri gereken yolu göstermiştir.

Tarihi kayıtlara göre bu iki keşiş Athos dağı, Latmos ve Papikon'dan Efes'e vararak, buradan bindikleri bir tekneyle Trabzon'a varmışlardır; fakat bir takım kayıtlarda bu keşişlerin bu yolu yürüyerek kat ettikleri de söylenir. Barnabas ve Sophronios, Trabzon'a vardıkları zaman Mela Dağı'nın bulunduğu yeri aramaya başlarlar. Sümela ikonasını ararlarken, sonunda mola verdikleri bir yerde karşılaştıkları yerli bir çiftçi, onlara Mela Dağı'nı gösterir. Mela Dağı'nın etrafında dolaşmaya başlayan keşişler, rivayete göre bir gün sonra dağa doğru akan nehri takip ederek dağın zirvesine yakın bir yerde uyurlar. Sabah uyandıklarında, kendilerini yine bu dağın zirvesine biraz yakın bir kuru mağara bulurlar. İkonayı dağın her yerinde olduğu gibi orada da aramak için girdiklerinde bir anda düz bir çıkıntının üzerinde ışıldayan bir şekilde Panagia Soumela İkonası'nı karşılarında bulurlar.

Page 11: Gezi Rehberi

Hiç bir yaşam kaynağı olmayan bu yerde, Mela Dağı'nın o dik ve sarp yokuşunda, tüm hayat zorluklarına rağmen sevinç içinde yaşamaya başladılar. Çünkü onlar Kutsal ve mucizevî Panagia Sümela ikonası aracılığıyla Tanrı'ya sonsuz bir güvenle bağlanmışlardı. Burada kendileri için küçük hücre odaları inşa edip, ikonanın bulunduğu mağarayı şapele (küçük kiliseye) çevirdiler. Manastır yapılan çalışmalarla daha sonra büyütülür ve Yunanca Theotokos'a yani "Mesih'in" annesi Meryem Ana'ya adanır. Bundan dolayı oraya bugün Sümela Manastırı'nın yanı sıra Meryem Ana Manastırı da denilmektedir.

Tarihi açıdan bu kadar değerli bir mekanı gidip de görmemek olmaz tabi ki...

Referans: http://panagiasumela.org/tr/sumela-manastiri-tarihi_3

4. Peri bacaları

Ülkemizin bir başka doğal güzelliklerinden birisi de Nevşehir’de bulunan Peri bacalarıdır. Kapadokya bölgesi adı verilen bu bölgede doğal yollarla oluşmuş tarihi güzelliklerimizdir Peri Bacaları.

Peri Bacaları Kapadokya bölgesinde bulunan doğal yapılara verilen isimdir. Peri bacaları

Kapadokya çevresinde bulunan yanardağlardan püsküren lavların milyonlarca yıl boyunca

akarsuların ve rüzgarın aşındırması ile şekillenmişlerdir. Peki nedir peri bacalarını bu denli

Page 12: Gezi Rehberi

ilginç ve önemli kılan? Her yıl dünyanın çeşitli yerlerinden milyonlarca turisti Kapadokya

bölgesine getiren gizemli peri bacalarının sırrı nedir?

Peri bacalarının en önemli özelliği olağanüstü güzeliği ve Kapadokya bölgesine kattığı mistik

atmosferdir. Kapadokya ile ilgili "Başka bir gezegen", "Uzaylıların Ülkesi", "Masal Diyarı" gibi

tanımlamalara çeşitli yerli ve yabancı yayınlarda sık sık rastlarız. Kapadokya bölgesinde içinde

binlerce peribacası oluşumu gözlenen birçok vadi bulunmaktadır. Kilometrelerce uzunluktaki

vadilerde yapılan yürüyüşler sırasında gerçekten de başka bir dünyadaymışsınız hissi uyanır.

Referans: http://kapadokyaweb.com/blog/peri-bacalari

http://www.turizmtrend.com/foto-galeri/peri-bacalarinin-toprakla-dansi/99/

Bu bölgeye gelenlerin en çok yaptığı aktivitelerin başında fotoğraf çekmek gelir tabi ki.

Bir diğer aktivite ise güneş doğmadan önce kalkıp, Kapadokya’da balonla gezmektir. Buralara

yolunuz düşerse deneyin deriz ...

Eda Arslan- Beril Çiler Arhatır


Top Related