Çazau' nin Jfayatı ve CEs~rferi*
HAYATI
Gazaıı, düşünce tiribinin, kendi hayatı hakkında bizzat eser bırakmış az sayıdaki simalan arasmda yer alır. Hayatının sonlarına doğru yazmış olduğu el-Munlciz min'ed-DaHil.. otobiyografık nitelikte bir eser olup, . Gazaıı burada fıkri ve ruhl hayatındaki değişme ve gelişmeleri hikaye edert. Fakat bu sevimli eser, kendi türünde d9Jıya klasikleri arasında yer almasına rağmen,. yazarnun hayatı lıakkıİıda tek başına yeterli bir kaynak ·olmaktan uzaktır. Bunun bir sebebi, eserin daha çok, Gazaü'nin fikri hayatım anlatmak amacını taşıyor
olmasıdır. Nitekim, bunun el-Munkiz'in baş tarafındaki şu paragraftan d~ anlatmak mümkündür:
"Ey din kardeşim, benden ilimierin giiyesi ve sırları ile
mezlıeplerin ii{et ve inceliklerini açık/amamı; meslek ve yol
larmm zıtfığina rağmen (ırkalarm çeşitliliği içindenlıakin bulup
çıkarmada çekliğin zalımel ve sıkınıdan taklidin yamaçlarm
dan talı!..ikin doruk/anna yükselirken ki atılganlıff,nn, eırvela kelôm ilminden istifade ettiklerimi; sonra lıaklmı sadece imann
tak/id/e elde edilebileceğini dıişfinen e/ıl-i tiilim'in, sonra da
f!lse{etiin usullerinden beğenmediklerimi venilui}'el tasaırvıı{ J'O!ımda beğendiklerimi ve lıalkm gerçeğe dair sözlerini te tkikim
sırasmda bana tecelli eden şeyleri, Bağdad'ta talebenin çok
luğıma rağmen, beni ilmi fa aliyelten a/ıkOJ'Oil şeyi, uzım miiddet .
sonra Nişabur'a dö~miemin sebeplerini anlatmamı istedin. isteğinin samimiyeline inandığımdan, arzımalıemen icabet edi
yorımı.2
Eserin plarunı vennesi bakımından uzunca da olsa aymyla fayda gördüğümüz bu paragrafta, dengenin
• Onnan, Sabri; Gazali Hakikat A.raştıiması, !stnnbul 1986, s. 29-58 ** Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İktisadi ve ldari Bilimler FakOitesi ı. EI-Munkız mine'd-Dalal, Türkçe'ye tercüme edilmiştir. İki örnek için
bkz. 1) el- Munlazu mine'd-D:ıliil, 1970 2) D:ıliiletten Rid:ıyete,
(lnceleme noUar ve Ar.ıpç:ı metinler ber:ıber) Çev. Ahmet Subhi Furat, İstanbul, Şamil Yayınevi, 1978.
2. ei-Munkız ~ ed-Dalal içindeki arapça metin s. 1
Sabri ORMAN** yazarın hayat olaylanndan, fikirlerine do~ kaymış olduğu açıkça göiiilmektedir. Böylece, ei-Munkiz aracılığıyla Gazali'nin hayatının ancak bir cephesine yol bulabileceğiz demektir. Fakat, öyle de olsa, bu cephenin Gazaü'nin bayatımn iç ve malırem tarafını, dolayısıyla en iyi ancak onun tarafından bilinebilecek ve rehberlik edilebilecek tarafını temsil ediyor olması, eserin değerini bir kat daha arttınyor.
El-Munkiz'in bütün değerine rağmen yetersiz kalışının başka bir sebebi, kronolojik olmaktan çok, şematik bir eser olması ve dolayısıyla kronolojik ilıtiyaçlara yeterince cevap vennemesidir. Nitekim, Gazaıi'nin biyografisindeki bazı kronolojik tereddütlerio giderilmesinde el-Munkiz'in fazlaca yardımı dokunamamaktadır.
Gazaıi'nin hayatının tam bir portresini sağlamadaki yetersizlik bakırrundan, onun biyografisine dair eski ve yeni diğer eserlerin durumu da, otobiyografisindekinden pek farklı değildir. Bu sebeple, Gazali'nin hayatına ilişkin bazı belirsizlikler ııaıa varlıklanm sürdürmekte ve bu konuda son ve kesin sözü söyleyebilınekten henüz uzakta bulunmaktay ız.
Böyle olunca bizim burada yapacağımız da bir denemeden öteye geçmeyecektir. Maarnafıh, durumun öyle fazl?ca umut kıncı olduğu da sanıimamalı dır. Nitekim, bu mütevazi çalışmada görillebilecek kadan bile, bu tür denemelerin onlar için harcanan zaman ve eıneğe değdiğini gösterece.ktir, wnanm.
"İslam'ın deWi, ya da kanıtı" anlamına gelen "Huccet'ul-İslam" lakabıyla ünlü Ebii Hamid Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Gazali3,
3. "Gazrui" kelimesinin kökü ve okunuşu hususunda, t:ırilıi bakımdan,
şimdiye kadar herhangi biri kesin olarak red veya isb:ıt edilememiş ol:ııı iki görüş var. Bir görüşe göre, Ebu Harnid Mulıamıned'e baba mesleğine nisbetle (gazzal-yon eğirici, iplikçi) ve çift "z"li olarak "Gazzali" denmişlir. (Bu görüşe bir örnek için bkz: Kasım Kufraıı;
lSLAMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSi, CİLT: 13, SA YI: 3-4, 2000 237
h.450-m.1058'de Horasan'ın Tüs vilayetinin Tabez:an4 şehrinde doğdu. "Ebu Hanud" yani "Hamid'in Babası" künyesini taşımakla birlikte erkek eviadı olmadığını ve nesiinin ancak 1azlan vasıtasıyla devanı etmiş olduğunu şimdiden belirtelim.
Ailesi hakkında pek fazla bilgi yoktur. Ebu'I-Futub Ahmed el-Gazrui adında alim ve mutasavvuf bir kardeşi ile birkaç kıi kardeşinİI1: aynca 1043 yılı civarında vefat etmiş olup, Tüs'un bilginleri arasında yer alan yine kendisi gibi Ebu Hamid el-Gazill isirrıli bir büyük amcası veya amcası olduğu bilinmektedir. Yukanda geçenlerden ve babalarının, çocuklannın yetişmesi hususundaki hassasiyetinden de anlaşılabileceği gibi ailesi entellektüel çevrelerle ilişkiliydi. s
Babası Muhammed, eğirdiği yünlerini dül<kanında saiarak geçimini sağlayan, esnaftan bir kimse idi. Kendisi okuyup yazınayla uğraşanıamıştı6. Ölümü yaklaşınca, Muhammed ve Ahmed isimlerindeki iki oğlunu iyiliksever su.fi arkadaşlanndan birine emanet etıniş ve· bizzat nail· olamadığı şeye oğullannda ulaşmak istediğini vasiyet etmişti. Bu iyilik sever zat, Ebu Hamid Muhammed Gazili ve kardeşi Ebu '1 Futuh Ahmed Gaza.Ii'nin eğitim ve öğrenimi için babalannın bıraktığı küçük miras bitineeye kadar uğraşmış ve daha sonra bakınılannı
üstle.nebilecek durumda oJmadığı için kendilerine bir meckeseye intisap etmelerini tavsiye etmişti7_ O döneitıde, öğrencilere, eğitim ve öğrenim imkanlannın yanı Şıra beslenme ve bannma imkanlarını da sağlayan bu tür müesseseler vardı (Nizarniye Medreseleri) ve iki kardeşin bu yola başvurduklarını görüyoruz.
Gaza.Ii, mernleketi TGs'ta Ahmed b. Mulıanuned Razel<ani'den bir müddet fıkıh okuduktan sonra Cfucan'a gitti. Ct1rcan'dan mernleketi Tüsa dönüşünün ünlü bir macerası vardır. Yolda şakilerin baskınına
MEB. 1977, s. 748). İkinci görll.şe göre bu isim, Tus'un köylerinden biri olan "Gazele"ye nisbetledir ve tek "z"li olarak "Gazali" şeklindedir. (Bu görll.şe bir örnek içinde bkz.: Watt, İslam Felsefesi ve Kelil.mı, s. 106; Aynı yazar, Muslını Intellectuııl, s. 101-102. Ayrıca her iki görüş hakkında bkz. Seyyid Murıaza Muhııınmed b. Mubammed. el-Huseyni ez-Zebidi, Ith:ü cs-S:ıde el-Muttakin bi Şerh Esr:ır İlı ya Ulum erl-Diıı, Mısır, 1311, s. 1 8). Bilimsel açıdan kesin bir tercihi gerektirecek bilgiler olmayınca, böyle bilgiler elde edilineeye kadar, Tilrkçede -konu dışı bir ölçü de ols:t· dile daha kolay gelmesi sebebiyle "Gazi li" şeklindeki okunuşu tercih edeceğiz.
4. Şibli Numani, Bütün Cepheleriyle G:ı:u:ili, Çev. Yusuf Kııraca, İsıanbul, Baytan Kiıabevi, 1972, s.l2.
5. W atı, Muslim Inteelectual, s. 20 6. Watt, Gazili'nin babasının yOn egirip satmasıyin ilgili rivayeUerin
kabul edilmemesi gerektiğini; çoııldl bunl:ınn "Gaziili" nisbesinin yukarıda sözü edilen ve daha az muhıenıel olan birinci anl:unındruı istidl5.1 edildiğini söyler. Ama onıı göre, babasuun nisbeten fakir olduğu kabul edilebilir. (Muslim Intellectuııl, s. 20).
7. Zebidi, s. 7. Ayrıca, Haseyin Emin, s. 8.
238
SABRİORMAN
uğramış ve soyulınuşlardı. Gazali'nin de herşeyiyle birlikte, biriktirdiği ders notlan (ta'likat) da alınmıştı.
Gaza.Ji. soygunculan izleyerek çete reisine çıkmış ve işlerine yaramayacak olan "ta'likat"ı.nı geri vermelerini rica etmişti. Çete reisinin, "ta'likat" dediğin şey de nedir, sorusuna, Gazali; dinle~ek, yazmak ve öğrenmek için yola çıktığı bilgileri içeren ders notlan olduğunu söyleyince, reis gülınüş ve şöyle demişti: "Öğrendiğini nasıl iddia edebilİyorsun ki, ders notlanru elinden alınca, bildiklerinden de oluyorsun?"S.
Gazali bu olaydan sonra Tiis'a dö~ünce üç sene müdctetle aldığı bu notlan ezberlerneye çalışmış, kendi ifadesine göre, artık yolu kesilince bilgisinden olmayacağı bir seviyeye ulaşuuş ve daha sonra da "İmamu'l-Harameyn Ebu 'I-Meali ei-Cuveyni" (h. 419-478/rn. 1028-1085)'nin derslerine devam etmek üzere Nişabur'a gitrnişt:ir9. Tahminen 1077'denıo, İmarnu'l Hara.meyn'in 1085'te vefatma kadar, bu zatın Nişabur Nizamiyesi'ndeki derslerine devanı etti ve onun en gözde üç öğİencisi arasında yer aldı. Gazau'nin Nişabur'da ders aldığı hocalanndan biriSi de el-Farınadi idi ki bu zat el-Kıışeyıi'ye talebelik yapmış ve Tiis ve Nişabur·tasavvuf erbabının önde gelen liderleri arasına girmişti İrnamu'l Harameya'in vefatı üzerine Gazau Nişabutda dal1a fazla kalmayıp, yirmi yedi yaşlarındayken ünlü vez.ir Nizamü'l-Müll,'ün yanına gitti. Bilgiyi ve bilginleri himayesi ile bilinen Nizamü'l-Mülk'ün çevresinde çok geniş bir bilginler halkası vardı. Gazau bunlar arasında sıynlarak gözde bir yere salıip oldu. Nizarnü'l-Mülk'ün ilmi nıüşaviri ve baş hukukçusu olarak çalıştığı uzun yıllar içinde devrinin devlet idaresi ve siyasi problemleri hakkında yakından bilgi sahibi olma imkanını buldut ı. H. 484/rn. 1091 yılında, henüz 33 yaşlarında iken, Niıamü'l-Mülk tarafından, o dönemin belki de en önemli ilmi payesi olan ünlü Bağdat Nizarniye Medresesi'nin baş müderrisliğine
tayin edildi. Gazili'nin yeni göreviyle Bağdat'a girişini anlatan bir çağdaşı, onun üzerindeki elbiselerle bineğinin değerinin 500 dinan bulduğunu söylerl2.
8. Zebidi, s. 7. 9. Kufralı, s. 748. 10. W atı, lslil.m Felsefesi ve Kelil.mı, s. 106. Bu durumda Gazali'nin
Cürcan yolculuğu ı 074'ten daha geç olııınaz. (W aıt, Muslım Intellecıual, s. 21 ).
ı ı. Şirvani, s. 94-95, 12. Bu bilgi ve aynca GaZali'nin hayatının o dönemdeki ve daha sonra
ki şalısiyet yapısı hakkında bilgi için bkz. Mu s laf Cevad, s. 506-507. Doğrudan doğruya zenginlik ve ·servet sağlay:uı bir işte olmnmasına rağmen, sadece !izerindeki elbiseler ve bineğinin değeri 500 din:ın bulan o z:unanı lslıim dünyasındaki bir bilgi(iilim'in durumunu aşağıdaki bilgiyle karşılaştırmak ilginç olacaktır: " ... 1 101'de Cenevizliler bir Flislin limanı olan Sezara'yı yağma ettikleri zaman 8000 asker ve denizcisinin her biri 48 altın sikke ve 2 li bre biber elde ettiler, bu surelle 8000 kapitalist doğm~ oldu. • (Cambridge Econonıic History ofEurope, li, 306'dan nakleden, Helibroner, s.
JOURNAL OF ISLAlvfiC RESEARCH, VOL: 13, NO: 3-4, 2000
GAZALİ'NİN HAYATI VE ESERLERİ
Bağdat'ta derse başlayan Gazali'nin bundan sonraki hayatı, parlak başanlarla dolu geçmiştir. Diğer meziyetlerine, güzel konuşması da eklenince, halk tarafından da çok beğenil.miş ve ünü her tarafa yayılmıştı. Eırllrler, meli.kler ve vezirleri gölgede bırakan bir itibar ve nüfuza sahip olınuştuı3. Üçyüz talebesine verdiği dersleril4, devlet ricalinden de gelip dinleyen olurdu. Ders verme_nin· yanı sıra, vaaz, fetva ve telif işleriy le· de uğraşmıştı.
Diğer taraftan bu sıralarda önemli gelişmeler olmaktaydı; bir kısmı Gaz3li'nin düşünce dünyasında, diğerleri içinde yaşamakta olduğu dünyada ...
Gazali'nin Bağdat Nizarniye Medresesi'ne tayinin üzerinden yaklaşık olarak ancak bir sene geçmişken, lıfunisi Nizam'ül-Mülk'in bir batıni fedaisi tarafından
öldürülmüş, bir ay kadar bir zaman sonra da Selçuklu sultanı Melikşalı zehirlenerek öldürülmüştü. Gazali gibi önde gelen bir şalısiyetin, bunlardan etkilenmemesine imkan yoktu. Nitekim uzaktan da olsa bu olaylara bulaştınldığına dair bilgiler var. Şöyle ki, Melikşah'ın ölümü üzerine, eşi Terken Hatun beş yaşındaki oğlu Mahmud'u Veliabd Berkyarıık yerine sultan yapmak isteyince Ga.zati, yaşının küçüklüğü dolayısıyla
Mahmud'un sultan olamayacağına dair bir fetva vermiş ve fakat, Terken Hatun, başka a.Iimlerden mukabil bir fetva çıkartmıştııs. Diğer bir olay da yine Terken Hatun'la ilgili. Terken Hatun, oğlunun sultanlığını ilan ettikten sonra, Abbasi Halifesi el-Muktedir bi Emriilah'tan hutbenin de onun adına okunmasını istemişti. el-Mukteditin bunu kabul etmek istememesi ve Terken Hatun'un ısran ,
meseleyi nazik bir hale sokmuştu. Bunun üzerine GazaJ.i elçi olarak gönderilmiş ve Terken Hatun'u ~ etmeye muvaffak olınuştuı6_
Dış dünyadaki bu huzursuzluklarm yanı· sıra,
Gazali'nin iç dünyası da pek huzurlu değildi. Fıtri merakı ve kendi ifadesiyle, "lıadiselerin hakikatlerini anlamaya olan susamışlığı", onu Bağdat'ın malum kültür atmosferi içindeki her türlü dini ve fikri ala.ınlarla temas haline getirmişti. Hakikati . bildilderini söyleyenierin çokluğu, Gazali'yi bilginin· kendisi üzerinde düşünmeye sürüklemiş ve nihayet, bilgi vasıtaları üzerindeki eleştirisi, onu bilginin inkarına, yani septisizme kadar götürmüştü. Gaz.ili, bu halin kendisinde iki ay kadar devam ettiğini ve
49). Bu örnek o dönemin İslam dünyasıyla Batı Avnıpa'nın ekonomik düzeyi hakkında bir fıkir verdiği gibi, Haçlı seferlerinin Avrupa'nın müteakip gelişmesi üzerindeki etkisinin o kadar büyük olabilmiş olmasının bir açıklamasuu da verir.
13. Zebidi, s. 7 14. Gaz5li, Del:lletten Hidayete, s. 48. 15. Turan, s. 177. 16. Numan, s. 21.
sorua kurtulduğunu kaydederı7_ Fakat, neticede bilginin imkanını kabul etmiş olması, Ga.zati'ye aradığı huzuru vermeye yetmemiş ve bu sefer, bu temel üzerinde çağının bütün bilgileriyle bir hesaplaşmaya ve onları topyekUn eleştiri süzgecinden geçirmeye kapı açılmıştı. Gazili'nin kelam, felsefe, batınilik ve tasavvuf diye ayırdığı çağının dört aııa düşünce akımı üzerindeki tenkitçi düşünceleri ve l:ıesaplaşmalan, nihayet onun kendi kedisiyle hesaplaşmaya ve ayru tenkitçi bakışını bu sefer kendi üzerine çevirmeye götiirmüştü. Geçirdiği iç mulıasebe, kendisi hakkında hiç de iyi neticeler vermemişti. Şöyle, diyor Gaza.Ii; "Bu durum karşısında, uçurumun kenarında
bulunduğunıa, eğer halimi düzeltineye kalkışmazsarn ateşe yuvarlarıacağlma karıaat getirdim."IS
Vardığı bu kanaat, Gazili'yi içinde bulunduğu lıayatın dışına iterken, hayatın kendisi onu çekiyordu. Böylece, bir tereddüt lıalinin içine girmiş oluyordu. Bu hali şöyle anlatıyor: "Bir gün Bağdat'tan çılanaya ve bu halleri terk etmeye karar veriyor, ertesi gün bu kararı bozuyordum. Bir adım atıyor~ diğerini geri çekiyorduın." Gazili'nin· tereddüt lıali h.488 senesi Receb ayından (veya m.l095 senesi Temmuz ayından) itibaren altı ay kadar sürmüş ve nihayet tereddüt ve kararsızlık lıali ciddi bir bunalıma dönüşınüştü, kendi ifadesiyle ihtiyari olmaktan çıkıp, zaruri lıale gelrnişti1 9. Dili tutulmuş ve konuşamaz lıale gelmişti. Bunun üzüntüsüyle yemek ve içmekten kesilmiş, sağlığı bozulmuş ve tıbbi müdalıaleler de netice vermemişti . Onun, fikıive ruhl boyutlan aşıp, fıziki bir nitelik de kazarunaya başlayan bunalımı, · nihayet mevki. şölıret ve servetten el çekip, tasavvufi bir uzlet ve zülıd hayatı yaşama arzusunun baslan lıale gelmedine zemin lıazırlamış ve Gazali 1095 yılının Kasımında (veya h.488 senesinin Zilkade ayında), kendisi ve ailesinin nafakasına yetecek kadannın dışındaki servetini dağıtıp, Nizamiye'deki mevkiini de ·· terk ederek, Bağdat'tan ayrılınıştı :ı o.
Onun pek az kişiye nasip olabilecek şan, şöl:ıret,
mevki, itibar, zenginlik ve iktidan bir tarafa bırakıp, bütp.n bunların çok uzağındaki bir derviş lıayatını tercih etmesi2ı, çeşitli yorumlara konu olmuş ve değişik şekillerde açıklanmaya çalışılmıştır.
17 . . Gaı.ıili, Del5letten Hidayete, s . 42. 18. Gazati, Delaletten Hidayete, s. 7 ı. 19. Gaziili, Delaletten Hidayete, s. 72. Miladi tarih için bkz.: Watt,
Muslım Intellectual, s. 140. 20. Wall, İslfun felsefesi ve Keliiını, s. 107; aynı yazar, Muslun
Inıellectual, s. 144-145, 157. Hicri tarih için bkz. Delaleilen Hidayele (Arapça metin kısmı), s. 25
21. Gaziili'nin Nizarniye Medresesi m!iderrisi olarak Bağdat'a girerken ki elbiselerinin ve bineğinin değerini 500 dinar olarak hesaplayan çağdaş! arı, onun bu ikinci hayal tarzından sonra Bağdat'a dönüş!in-
iSLAMİ ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, CİLT: 13, SA YI: 3-4,2000 239
Bir yoruma göre, Batınilerin bir suikasdine uğrayarak hayatını kaybetme korkusu, söZÜ geçen köklü değişikliğin asıl sebebidir. Nizam'ül-Mülk'ün 1092'de öldürülmesi gibi bazı vakalara rağmen, Batırü
tehlikesinin o sıralarda bu tür hayati kararlara varduacak kadar büyük boyutlara ulaşıp-ulaşmadığı22 bir tarafa bıraktlsa dahi, Bağdat'ta kalıp halife ve sultarun, aynca dost ve öğrencilerininkoruması ve lıimayesi altında yaşamaktansa, tek başına uzun yolculuklara girişmenin ve uzun yıllar uzak diyarlarda tek başına yaşamaya çalışmanın ne gibi güvenlik avantajlan sağladığıru arılarnak mümkün değildir. Bağdat'tan ayrılışının gerisinde bu tür bir korku olsaydı, Gazali gibi son derece akıllı bir irtsarun alacağı tedbir, her halde tamamıyla korunmasız bir şekilde kendini tehlikenin önüne atmak anlamına
gelen yukandaki gibi bir şey olmazdı. Kaldı ki, Gazali'nin Batınilikle mücadelesi Bağdat'tan aynimasından sonra da devam etmiştir. Nitekim, bu konuya ilişkin eserlerinden sadece el-Mustazbiri ve Huccet'ui-Hald~'ı Bağdat'ta iken yazıruş olduğu halde, diğerlerini dalıa sonra ve başka yerlerde yazmıştır. Kendi ifadesine göre bu konudaki üçüncü eseri Mufassal'ul-Hilaf (veya Mufassil'ul-HiHit)'ı Hamedan'da, dördüncü eseri Kitab'ud-Durc'u Tı1s'ta yazrnıştır23. Aynca ilerde değineceğimiz gi~i, Gazali Nişabur'da ikinci defa öğretim hayatına dörunüştü (m. ·ıı06) ki bu dönüşü Batıni
. tehlikesinin çok dalıa Öüyük olduğu bir zamana rastla-maktaydı. Nitekim onun dönüşünden bir veya iki ay sonriı, onu buna ikna eden Falıru'l-Mülk bir süikaste kurban gitmişti2'~.
Başka bir yoruma göre ise, Gazali'nin öğretimden çekilmesi ve Bağdat'tan aynlması, Selçuklu Sultam Berkyaruk'la iyi ilişkiler içinde olmamasıyla ilgilidir: Bununla Melikşalı.'ın ölümünden sonraki iktidar mücadelesinde, Abbasi lıalifesinin bir müddet Berkyaruk'un rakibi Tutuş'a meşruiyet tanımasında Gazali'nin de pay sahibi olduğu ve Şubat 1095'te Tutuş ölüp, mücadeleyi Berkyaruk'un kazandığının ortaya çıkmasıyla da Gazali'nin durumunun sarsıldığı dolayısıyla söz konusu tarzda bir karar almak durumunda kaldığı aıılatılrnak
istenir. Fakat tarihler arasındaki çalaşmaya rağmen, iki olay arasında bir sebep-sonuç ilişkisi kunnak -hem dönemin bazı gerçekleri hem de GazAli'nin hayatının o tarihten sonraki tarzı ve niteliği göz önünde tutulduğunda- son derece zordur. Sonradarı Nişabur'da öğretini hayatına
de üZerindeki elbiselerin değerini 15 k.ırat olarak besapl:ınıışlrudı. Bkz. Mustafa Cevad, s. 506.
22. \Vatt, Muslun Intellectual, s. 142. 23. Del5.1etten Hidayete, s. 68. 24. Waıt, Muslım Intellectual, s. 142.
240.
SABRlORMAN
dönmesi için ısranndan ve Gazali'nin de kendisini kıramayışından aıılaşılabileceği gibi, Gazali ile Nizamü'lMülk'ün oğlu olan vezir Fahru'l-Mülk, gayet iyi ilişkiler içerisindeydiler ve arkasında bu güçlü destek varken, o dönernin şartlan içinde olağan sayılabilecek bir davranışından dolayı görevinden ayrılmak zonında kalınası pek de makul olmasa gerektir2S. Aynca, Gazai.i'nin o tarihten sonraki hayatında yeniden görev alma hususunda en ufak bir çabada bulurunaması bir yana, ilerde değinileceği gibi, en yüksek mercilerce ısrarlı bir şekilde yapılan görev önerileri karşısındaki tutumu da, onun görevinden ayniışının yukandaki gerekçeyle açıklarıamayacağını gösterir.
Şimdiye kadar anlatı.laıılar ve benzerleri, olayı açıkla·mada yetersiz kaldığına ve aslında olayı en iyi bilen de Gazali olduğuna göre, en doğrusu açıklamayı andarı dinleınektir. Geriye açıklamanın sarnin'li olup olmaması hususu kalır ki, bu noktada bir problemin olduğunu sannuyonız. Çünkü, onun bundan sonraki hayatı, gösterdiği gerekçe ve yapuğı açıklamayla tam anlamıyla tutarlıdır ve. başka ihtimaliere dayapak alınayacak kadar asil ve temizdir26.
Öyle anlaşılıyor ki, üıerindeki olduğumuz olayla ilgili yorumlar daha Gazili'nin hayaunda ve hatta olayın hemen peşisıra başlamıştır. Nitekim, el-Munlaz'de bu konuya değinildiğini ve bazı toplum kesinllerinden gelen yarunuara yer verildiğini görüyoruz:
"Mekke'J•e gitrnek ister görıindilm. Halb11!..i ni~•etim Şam'a
gitmekti. Halılenin ve biitiin arkadaşlarımlll Şam'a gidip orada
ikanıet elmek istediğime 111111/a/i olmalarmdan kaçımyordımı.
Bağdat'a bir dalıa dönmemek ii zere oradan çıkmak için ltiti{ bir
ta/..ım /ıilelere bai''llrdıını. 811 sırada biitıin frak imamlarınlll
(ileri gelen tilinılerillinj ıenkidine /ıedef oldum. Çıinkii bunlar m
içinde /ıer ŞeJıden yiiz çevirip ayrılmaımı dini bir sebepten ileri
geldiğini mıiOJıacak kimse J'Oktu. Onlar zamıediyordıı ki, bıılmı
duğımı sı{aı mev!..iim dinde eıı yüksek nıev!..idir. Onlarlll i/men
ıilaşabi/dikleri son lıad işte bu idi."
''Sonra insanlar be11inı davramşımı çeşitli şe!..i/de tefsir elli
ler. Trak'tan ıızak bulıman !..imse/er, bwıım devlet adamlarmlll
arzıısımdan ileri geldiğini zamıettiler. Hı1kiimet çevrelerine
ya/..ın olanlar ise devleı bii}ıiiklerinin lrak'ta11 ayrı/nıamam için
ne kadar ısrar ellikleri?ıi. benim de onlardan yıiz çevirdiğinıi ve
sözlerine iltifat etmediğimi görii}'Orlqrdı."
"Bu. senıavi (AIIalı'dan gelmiş) bir iştir. Elıl-i lslam'a ve
ıı/emti sım (ı na göz değdi. Bımım başka bir sebebi yoktur; diyor-
25. Watt, Muslım Intellecıual, s. 140-141. 26. Gaziili'nin hayatı hakkındaki degerleııdirme için bkz. Philip K. H itti,
İsliim: A W ay of life, Minneopolis: University of Minnesota Press, 1970, s. 68.
JOURNAL OF ISLAMI C RESEARCH, VOL: 13, NO: 3-4, 2000
. GAZALI'NİN HA YA Tl VE ESERLERİ
lardı."17
Görüldüğü gibi olayı, Gazali'nin iç problemlerinin dışındaki motiflerle yorumlama çabalannın tarilli son derece eskidir. Yine söz konusu ettiğimiz iki yorumdan ikincisinin bizzat Gazilll tarafından cevaplandınlışından da anlaşılabileceği gibi, bu tür yorumlar olayın özüne ulaşabilme özelliğinden de yoksundurlar.
Bize göre olay, Gaz§).i'nin el-Munkız boyunca anlatmaya çalıştığı ve bizimde bu çalışma içinde aynca ele alacağımız ü~ü "hakikat arayışı ve araştırması"mn
baği~ içinde ele alındığında dalıa rahat anlaşılac~. Bu olay, onun bilginin ve bilgi vasıtalannın eleştirisinden başlayarak, çağının kelfun, felsefe, talimilik (batııiilik) ve tasavvu{ diye ayırdığı ana düşünce ekolleri üzerindeki eleştirileriyle devam ettirdiği hakikat arayışının son aşamasının kaçııulİnaz sonucudur. Kelam, felsefe ve batıniliğin her biri ayn ayn "tecrübe ederek"28 lıakikate ulaştııma değerini araştıran Gazau, ltiç birinde aradığı huzuru bulamayınca bu defa yine denemek üzere tasavvufu önüne almıştı. Fakat ona göre, o aşamaya kadar ki yollar için bir kanaate ulaşmak hususunda sadece teorik çaba, fikri mesru yetınişken, tasavvuf bakımından durum değişikti. Onun "ilim ve arnel", ya da teori ve pratik diye ifade edilebilecek iki ayn cephesi vardı .
Tasavvııfa da önce "ilim" yönünden, yani teorik veya nazari tarafından başlamış ve bu hususta "öğrenme ve dinleme yoluyla elde edilebilecek" her şeyi öğrenmişti. Fakat teorik plandaki tasavvuf araştırması sonunda şu kanaate ulaşmıştı: "En büyük sufilerin elde etmek istedikleri, öğrenme ile değil de zevk, 1~ ve sıfatıann değişmesi yohıylaydı"29.Dalıa sonra değineceğimiz gibi, ltiç bir bilgi veya düşünce ekolü hakkında, "o salıadaki en atim kimsenin seviyesine gelip de onu aŞacak derecede vataf'30 olnıadıkça herlıangi bir kanaate vannamayı ve eleştiride bulunmamayı ilke olarak benimsentiş olan Gazili'nin, tasavvuf hakkında da bu şartı gerçekleştirmedikçe kesin bir kanaate varmak isterneyeceği açıktı. Bunu için "ilmi" tarafını yeterince öğrendiği
tasavvufun veya . "sufilerin yolu" nun bu defa "amel" tarafım "tecrübe" etmesi gerekiyordu. "Okurnakla öğrenilecek olanlan" elde etmiş, "artık dinleme ve öğrenme ile değil de zevk ve sülillda elde edilebilecekler kalmıştı". Fakat böyle bir deneyi, o sıralarda içinde bulunduğu statüde gerçekleştirmesi ona mümkün görünmüyordu. Ona göre bu, "ancak, mevki v~ maldan uzaklaşrna, engelleyici meşgale ve ahlaklardan kaçmakla" mümkün ola-
27. El- Muokız (Cağaloğlu Yayınevi tercümesi) s. 62-63. 28. Delaletten Hidayete, s. 69, 80. · 29. Del1ileıten Hidayete, s. 70. 30. Deliiietten Hidayete, s. 47.
bilecekti3l.
İşte Gazaii'yi, o ana kadar saltip olduğu her şeyi red ederek, yeni bir hayata başlamak üzere Bağdat'tan ayrılnıaya iten sebep veya motif, hakikat araştınnasını tamamlaina hususunda ulaştığı bu kesin kanaat olmuştur. Onun bundan sonraki ha)ratı, bu deneyi tamanllama yolunda çoğu zaman insan şaşırtan bir disiplin ve sebatla sürdürdüğü çabalarının bir ifadesi olmuştur. Y alruz şunu hemen ilave etmeliyiz ki, Gazali'nin hakikat araştınnası, sadece entellektüel endişelerin ürünü bir olay değildir. Onun peşinden koştuğu hakikat, entellektüel problemleri-
. ni çözmenin yanısıra, -bu boşluk altında Bağdat'tan
ayniışından önce psikolojik durumunu anlatırken
değindiğintiz gibi,- lıayatını aıllaınlandıracak, ona lıayat idealini da sağlayacak bir "Hakikat" idi.
Gazili'nin Bağdat'tan ayniışından sonraki hayatı
hakkında değişik bilgiler vardır. Fakat, çok fazla aynntıya girmeden aşağıdaki biçimde özetlenebileceğini sanı
yoruz.
Kendisinin de belirttiği gibi, önce Şam'a gitıniştir.
Yeni Iıayatım geçireceği yer olarak neden Şam'ı tercih ettiği hususunda da kesin bir şey söylenemeınekle beraber, bu şehrin tasavvufi bir hayata elverişli çeşitli imkan ve organizasyonlara saltip olmadaki şöhreti
üıerinde durulrnaktadıı32.
Gazali, Şam'da iki seneye yakın kaldığını ve zamanının hepsini siliiierden öğrendiği şekilde "nefsi tentizleme, alllakı düzeltıne, Allalı-u Tealayı zikr için kalbi tasfiye, uzlet, halvet, riyazet ve mücadele" ile geçirdiğini, bir müddet Duneşk Caıniin'de itikafa çekildiğini ve bu esnada camiin nunaresine çıkıp, kapıyı
içerden kitleyerek bütün gün orada kaldığını aıllatır33.
Dalıa sonra (l 096 sonlanna doğru) Kudüs'e gittiğini ,
orada da Salı.rii adlı nıakama çekilip, yine kapısını içerden kitleyerek uzlet (yalnızlık) hayatını sürdürmeye çalıştığını, Hz. Halil'in kabrini ziyaret ettikten sonra kendinde "hac farizasını if~ Mekke'yi, Medine'yi ve Allalı'ın Resillü'nü( .. . ) ziyaretle teberrükte bulunmak arzusu" nun bellidiğini ve bu maksatla Hicaz'a gittiğini (lı.
. 31. Delaletten Hidayete, s. 71. 32. Halid Muaz, "Dımwşk Eyyaın ei-Gaziili", Ebu Hamid Mulıanuned
cl-Gazili: Fi'z;-Zukr:l el-Micviyye et-T:ısia Ii- Mi'ladilı. ed. Zeki Necib, Mahmud, Kahire, !962, s. 481. (Halid Muaz'ın, Gazali'nin Bağdat'tan aynidığı ve Şam'a varışı hususunda tesbit ettiği Miliidi ve Hicıi tarihierin doğru olması mümkün görünmüyor~ bkz. Aynı kaynak s. 48 I -482).
33. Watl, bu olayı, onun Şam'da kimliğini gizleyemediğine ve Şanılıların onun kendi aralarında bulunuşunu değerlendirmeye çalıştığına, Gazali'nin de yalnız kalabilmek için böyle birçareye baş vunnuş olabileceğine karine sayar. Bkz. W aıt, Muslım Intellecıual,
s. 144.
İSLAMi ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, CİLT: 13, SA YI: 3-4, 2000 241
489 m. Kasım-Aralık 1096) anlatan34 Gazilli, muhtemelen bu arada İskenderiye'ye de uğramış ve hac yolculuğundan sonra yine Şam'a, oradan da (Haziran 1097'den önceki bir tarihte) Bağdat'a dönmüştür.3S
Gazili, Bağdat'ta bir müddet kaldıktan sonra, muhtemelen 1099 dolaylarında, yolu üzerindeHamedan'a da uğrayarak36, memleketi Tus'a dönmüş, evinin yaruna bir tekke ve medrese yaptırarak, etrafına toplarum bir öğrenci topluluğunun eğitim ve öğretimiyle -resmi bir sıfatı olmadan- özel olarak uğraşmaya başlanuştı.
Gazili'nin tasavvufi zühd, uzlet ve ibadet hayatı
Şam'dan ayrılıp memleketine dönüşünden sonra da devam etmiştir. Nitekim aşağıdaki paragraf bunu anlat
. maktadır:
"Sonra meşgaleler ve çoluk çocuk daveti beni menılekete
çekti. Bir miiddet herkesten fazla arzıısıız olduğum halde,
ni(ıayet döndiim. Orada da kalbi tas{i- yl?)ıe itina göstererek
uzlet/ıayatım terci/ı e Ilim. Htidiseler, çalttk çocıığıınmeseleleri
hıızıtnımıt kaçınyar ve }•almzlığm zevf..ini bozııyorç/11. Halet-i
ruhiyem ancak arasıra dıizeliyordıı. Fakat buna rağmen ondan
iimidimi kesmiyordttm. Môniler beni ondan alıkoyuyor. {akat
~en ona tekrar dönii}•Ord11m. 1 O sene kadar bu şekilde devam ~Ilim. uJ7
Böylece, onun hakikat araştıonasının tasavvufun "~el" tarafıyla ilgili . "tecrübe"si on yılı bulmuştu.
~ardığı sonuçlara ilişkin olarak ne düşünürsek düşünelifn, koca bir hayatı alıp-götüren bu muazzam çabanın, destansı bir nitelik taşıdığı ortadadır. Fakat, böylesi bir "tecrübe"ye hakikati bulabilıne amacıyla girişıniş olan Gazilli'nin, hangi sonucu elde ettiğine de bakmak gerekir:
"Bu uzlet hay.ıtı boy11nca bana sayıp anlatamayacağını bir
çok şey malımı oldu. Aralarmdan, faydalamlması için zikrede
ceklerim şımlardı: Su/i/erin Allalı Teaiii'nın yolıma gimıiş kim
seler old11ğımll, onların /ıayattarz- larmm, en giizellıayaı tarzı;
}•ollarmm en doğnı oldttğwm, a/ılôklarmm ahiakın en giizeli
b~tlımd11ğwm yaf..inen anladım. •'38
· Anlaşılıyor ki, Gazili aradığını bulmuştur ve bu, "sufilerin yolu", yani tasavvuftur. Nitekim onun bundan sonraki hayatı da bu buluşuna uygun bir çizgi üzerinde devam etmiştir.
Gazilli, üzerinde çalışanların bir kısmı, tasavvufu onun hakikat araştınnas1run son durağı olarak kabul etme
34. Delllletten -Hidayete, s. 74. (Tarihler için bkz. Waıt Muslını Intellectual, s. 145).
35. Watt, Muslım Intellectual, s. 147. 36. Watt, Muslım Intellectual, s. 146. 37. Delaletten Hidayete, s. 74. (On senelik uzlet sOresi için aynca bkz.
s. 81). 38. Delaletten Hidayete, s. 74, 81, 83.
242
SABRİORMAN
eğilimindedir. Onlara göre Gazili'nin tasavvufta karar kılmış görünmesi, aslında ömrünün vefa etmemesi ve 55. yaş gibi erken denebilecek bir yaşta vefat etmiş olmasındandır. Eğer, daha bir müddet yaşayabilseydi, onunki gibi gemalmaz bir zekfuıın, bu durakta da dummayacağı kesin gibidir. Nitekim, bayatının son demlerinde, en zayıf tarafı olarak kabul edilen hadis üzerinde çalışmaya başlamışn.
Gaz§li daha uzun yaşasayclı, ne qlurdu? Onun gibi az rastlanır verimlilik ve oıjinalitedeki bir düşünürün ve onunki gibi ender bir zekarun, hele o olgunluk çağından sonra, daha pek çok şey üret!!cek olduğu rahatlıkla
söylenebilir ise de, bunların neler olacağını herkesi tatmin edecek şekilde söylemek imkaru ebedi olarak kapalı kalacaktır .
O halde bu tür soruları bırakıp, onun bayannın henüz söz edemediğimiz son dönemine dönebiliriz. Bu dönem içinde, her ikisi de yeniden eğitim-öğretim faaliyetine dönmesi ile ilgili olan ila olay üzerinde duracağız.
Birinci olay, daha önceleri öğrencilik yaptığı Nişabur Nizarniye Medresesi'nde yeniden eğitim, öğretim
. faaliyetine dönmesidir ki, Bağdat'tan ayrılış macerasına, deyim yerindeyse aksi yönden benzer bir hikayesi vardır. Bağdat'tayken Gazili, eğitim-öğretim faaliyetinden ve tabii ki onun beraberinde getirdiği pınltılı hayat tarzından ayrılarak, dervişçe bir uzlet, zühd ve ibadet hayatına başlayıp-başlamama hususundaki tereddütlerle dolu, sıkıntılı bir altı ay geçirmişti. Onu bu defa, hikayesini bildiğimiz ve on seneye yakın bir zamandan beridir içinde bulunduğu bu ikinci hayat tarzını bırakıp, yeniden eğitimöğretim faaliyetine dönüp-dönmeme hususunda tereddüt . ederken görüyoruz.
_ Düşünürümüz, "on seneye y~n bir zaman, uzlet ve halvete devam"39 ettikten sonra, "nübüvvetin aslı",
"hakikati" ve "açıkladığı amel" hususunda ilikatların
zayıfladığını ve bunun halk arasında yaygın bir ıı.aı
aldığını gördüğürıü; bunun üzerine bu durumun sebeplerini araştırdığuu, hatta bunu "bir müddet halktan teker teker" şüphelerini sorarak ve düşüncelerini araştırarak yaptığuu ve sonuçta biri felsefe ile uğraşanlardan, biri tasavvuf yoluna girenlerden, bir diğeri "talim"40 davasına bağlananlardan ve nil1ayet biri de halk arasında ilimleriyle tanınanların davranışlarından kaynaklanmak üzere dört sebep tesbit ettiğini belirterek4 1 şöyle devam eder:
39. Delaletten Hidayete, s. 81. 40. Batıniliğin, Gaz5.li zamanında Şii lsmaililerce temsil edilen ve
hakikatin ancak masum imanun talimi, yani öğretmesiyle öğrenilebileceğini savunan koludur ki, ei-Munkiz'de bahsedi!.:n ve Gazali tanıfınd:ın eleştirilen dört ekolden biridir. Gazali "Batuülik" yerine daba çok "talinıiyye" terimini kullanır.
41. Delaletten Hidayeıe, s. 83-84.
JOURNAL OF ISLAMI C R.ESEARCH, VOL: 13, NO: 3-4, 2000
GAZALİ'NİN HA YA Tl VE ESERLERİ
"Bu gibi sebeplerle her çeşit Jıalkta imaımı bu derece zayıf
dıiştiiğiinii ve kendimi (de) bu şiiplıeyi gidemıek için miisait
dunmıda görünce -öyle ki su/ilerin, feylezo(larm, talimiye
mezhebi mensuplarmm ve tilim geçinen kimselerin ilimleriyle
pek fazla meşguliyelim sayesinde, onları mtitetmek benim için
bir yudllm Sil içmekten daha kolaJ• olmllşlu-, içime, billlll şimdi
gerçekleştirmek liizımm doğdll. Kendi kendime; 'Hastalık salgın
Jıaliııi almış. tabip/er lıastalanmış ve halk heltik olmak iizere
iken, /ıalvet. ve uz/et ne {ayda verir?' diyordıim. Sonra içimden. 'Bu belayı gidemıek, bu karanlıkta çarpıjıııak için ne zaman
nasıl imktin bulabilirsin? Zaman fetret zamamdır; devir batı!
devr.idir. Eğer /ıal/..-ı, kendi yollarmdmı Hak'ka davet/e meşgul
olursan, zamline insanlarmlll hepsi sana diişman olur(ar;
onlara nasıl mukavemet edersin; ve onlarla nasıl geçinirsin? ·
Bu, ancak müsait bir zamanda, .miitede)'Yill ve kuvvetli bir sul
tan sayesinde yapılabilir' diyordum. Hak/..7 delille iziılirdan ticiz
olduğımm balıane ederek kendi kendime uz/ete devam etmeyi
kararlaştırdım. Niha}•et, Alla/m Tetila dışardan bir tesir olmak
sızm, zamanın sultammn arzusımu kamçı/adı ve bil {etreti
kaldırmak için onun vasıtasıyla Nişabur'a gitmemi kesin bir şe
kilde emretti. Emir o derece kesin idi /..i, mulıale(elle ısrar etSe}'·
dim, omm kalbini /..-ımuş olurdum. Böylece kendimi mazllr gör
menin zayıf bir me;nede dayandığılll {arketmiştinı42. Kendi
kendime; 'Seni uz/ete kalmaya iten şeyin tembel/ik, rahat etme
arzllsıt. ne{si aziz /..7lma ve onuhalkın vereceği eziyet/en korımza
isteği olmaması gerekir. Allalı Telila 'Eli(-ltim-mim. insanlar,
kendilerinden öncekileri de imtihaıı etmiş olduğıımuz halde,
sadece "inandık" demekle bırakılıvereceklerini ve imtilımıa çe
kilmeJ'eceklerini mi samrlar? (K. Kerim, Ankebutl 1-2) diyor_ken
ve yine aziz ve celil olan Alla/ı, yaralllklarmm en azizi olan
Peygamber'ine "muhakkak senden eırvelh peygamberler de
tekzip olımdlllar. Fakat. kendilerine yardımm11z. gelinceye
kadar, tekzip olumna}'a ve eziyet edilmeye sabrettiler, . Allalı'm
kelimelerini değiştirecek yoktllr; ando/sım ki peygamberlerin
haberleri sana da geldi, (K. Kerim, En'am, 34) diye bıC)'uru
}'Orken (. . .) halı/..71 vereceği sıhntılara katlanmamn giiçliiğiinii
ne di}'e nefsine nılısaı gerekçesi yapıyorsun' 1iye diişiinmeye
başladım43.
Biraz uzun da olsa, tereddüt gibi psikolojik bir olayı,
onu yaşayanın iç dilııyasında izleyebilmek iınkaruru vermesi bakınundan olduğu gibi aktarmada fayda gördüğümüz bu pasajda görüldüğü gibi, halkın
inançlarının yaygın bir biçimde zayıfladığuu görmesi, Gazali'yi on yıldan beri sürdürdüğü. yalruzlık hayatından çıkıp, bu olumsuzlukla ilgilenmeye iterken, diğer taraftan söz konusu dönemdeki siyasi ve sosyal ortam ile bizzat Gazali'nin kişisel ve psikolojik durumu onu yaşamakta olduğu hayatı sürdürmeye teşvik etmektedi!. Neticede
42. Delaletten Hidayete, s . 86. 43. Delaletten Hidayete, (Arapça metin) s. 25.
Gazaıı uzleti tercih eder. Fakat miladi 1105 yılında veya l l 06 yılının başlannda GazMi'ye "zamanın sultanı" diye bahsettiği Falırü'l-Mülk'ten, Nişabur'da Nizarniye Medresesinde ders vermesi için ısrarlı öneriler gelmeye başlar. Fahrü'l-Mülk, Gaza.Ii'nin ilk hfunisi Nizamü'lMülk'ün oğludur ve o sırada Horosan hükümdan durumunda olan Selçuklu şehzadesi Sencer'in de veziridir. Bunun üzerine durumun yeniden bir mulıasebesine girişen Gaziıli'de bu defa uzletten ayrılma eğilimi ağulık. kazanmaya başlar. Bu hususta, "kalb ve müşMıede erbabından bir zümre" diye nitelendirdiği bir grup insanla da istişarede bulunur ve onların da "uzleti terk ve zaviyeden çıkma"sında görüş birliği halinde olduklannı görür"'~.
Bu aşamada bir noktaya dikkat çekmemiz gerekmektedir. Şimdiyakadar özetlemeye çalıştığınuz bu gelişmeler, hicri 499 yılı içinde cereyan etmektedir. Daha açık olarak ifade edersek, h. V. yılın son yılı yaşanmakta ve VI. yüzyılın arifesinde bulunulmaktadır. Diğer. faktörlerle birlikte, bu zaman faktörünün Gazali'nin kararını nasıl etkilediğini, onun kendi ifadelerinden takip etmek daha uygıın olacaktır:
"Buna sali/ı /..-ıd larm, bu hareketin. Alla/ı'm bu }'iizyıl başın
da takdir ettiği bir ha}'tr ve riişdiin başlangıcı olduğılim
gösteren birçok miitevatir rüyaları da eklendi. Gerçekten Allalı
Tetilii, her yiizyıl başmda dinini ihyii edeceğini va'd etmiştir. Bu
şehiidetler sebebiyle içimde ümid kuvvetlendi ve lıiisnii zan
lıakim oldu. Ve Allalı Teti/a bu miilıim vazi{eyi i{ii için 499
·sene/erinin Zilkade'sinde Nişabur'a hareketimi mii)•esser /..ıldı45.
Böylece, düşünürümüz, Bağdat'tan b. 488 yılı
Zill<ade ayında ayrılışından itibaren on bir yıl sürmüş olan uzlet hayatına son venniş ve yeniden öğretim faaliyetine dönmÜŞ oluyordu. Fakat arada geçen on bir senelik zaman Çok şey değiştirmiş ve Bağdat'taki faaliyeti ile Nişabur'daki arasında büyük motivasyon farklan doğurmuştu:
'Tedris hayatma dönmiiş göriiniiyorsanı da dö11mediğinıi
biliJ'Ordımı. Zira dönmek. esf..i lıale gelmek demektir. Ben bu
geçen zaman zarfında kendisiyle mevki elde edilen ilmi J'GJ1ıyor;
insanları. söz ve anıelimle buna davet ediyordum. Kasıt ve
niyetim bu idi. Fakat şimdi mevki ve n'itbe}•i terkelliren i/me
dave/ edi)'onım. Şimdi /..i niJ•et. maksat ve arzımı budur. Allalı bu
/ıalinıi bilir. Ben ıre{simi ve diğerlerini ıslah etmeyi istiyorum.
!ı.1.uradınıa erişir miyim? Yoksa malırıım mu kalırım, bilmem. •i46
44. Delaletten Hidayete, s . 87-88. 45. Delaletten Hidayete, s. 88. 46. pelilletten Hidayete, s. 88.
iSLAMİ ARAŞTIRMALAR DERGiSi, CiL T: 13, SA YI: 3-4, 2000 243
1
1
. ı ı ! ı
1 ı
1'
'l .ı 1 ı
1106 yılının Temmuz veya Ağustos aylannda kendisinden dinlediğimiz yukandaki niyetlerle Nişabur Nizamiyesindeki görevine başlayan Gazali, bu faaliyetine üç yıl kadar bir süre devam etmiş ve 1109 yılı
Ağustosundan sonraki bir tarihte öğretim faaliyetini bir kere dalıa bırakarak, mernleketi Tfıs'a çekilmişti. Bu arada telif faaliyetine de devam etmişti. Nitekim, hukuk felse- . fesi veya metodolojisi (usı11-i fıkıh) üzerine verdiği dersleri içeren ei-Mustasfa isimli ünlü eserini Ağustos ı 109'da orada tiunamlamış; el-M unlciz mine'd-Daıat isimli otobiyografik eserini de yine orada ve ıınulıtemelen dalıa önceki bir tarihte yazmıştı47.
Gazrui'nin hayatının son dönemiyle ilgili olarak sözünü edeceğimiz ikinci olay, Nizamü'l-Mülk'ü bir başka oğlu, Ziyaü'l-Mülk tarafından o sıralarda (lı. 504/m. 1 110) mütevellisi olduğu Bağdat Nizarniye Medresesi'nde tedris hayatına tekrar dönmesi için yapılan davettir. Anlaşılıyor ki, Nizamü'l-Mülk ailesinde Gazili sevgısı Meta bir gelenek halinde bıılunuyordu.Gazili uzunca bir mektupla bu görevden affını isteınişti.48 Bu mektupta, insanlan yöneldikleri şeye göre sınıflam ayınp, her birini ayn ay n değerlendiren bir
. girişten sonra, veziri, Allah'ın farzlanndan birini terkettiği, yada yasaklanndan birini yaptığı, yahud ü U<esinin herhangi bir yerinde tek bir mazlum dahi bu lu nu r ken uylrusundan t at aldığı tal<dirde, sözü geçen sınıflann en
: aşağısında yer alacağı hususunda uyannakta ve dalıa ~sonra görevi kabııl etmesine engel olan mazeretlerini
: anıatmaktay dı.
Yazannın son yıllardaki hayatını ve lıayaf anlayışını, . bizzat kendi kaleminden öğrenmeınizi sağlayan bu mek
tubun, bu hususla ilgili son kısmını özetlerneyi faydalı bııluyonız. Üç mazeret sayıyordu, Gazili:
1) İnsanlar, vatanlanndan -dalıa çok- dünyevi veya uhrevi kazanç uğruna aynlırlar. Halbuki kendisinin dünyalık olarak aradığı herhangi bir şey yoktu. Gerçi Bağdat'ta ilim yaymanın daha kolay olması, imkiinlann daha bol, talebenin dalıa çok olması, ulırevi kazanç bakımından oraya gitmeyi dalıa karlı kılabilirdi; fakat, diğer taraftan yolculuğun sebep olacağı bazı zararlar bu kiin aşacaktı. Çünkü, kendisinin de o sırada Tus'ta 150 kadar öğrencisi vardı. Onlan birlikte götürmek imkansızdı; dalıa çok sayıdaki akranlan için terkedip gönüllerini lo.rmak da olınazdı. Böyle yapmak, on yetime bakmakta olan birinin, ölüm ve tehlikeler kendisini kovalayıp dururken, başka yerdeki yirmi yeti.me bakmak ÜZere onlan terketmesine benzerdi.
47. Watt, Muslım lntellectual, s. 147. 48. Hüseyin Emin, s. 81.
244
SABRİ ORMAl-
2) Nizam'ül-Mülk, Bağdat'a çağırdığında, tek başınaydı; n~ eşi, ne de çocuklan vardı. Halbuki şimdi çolukçocuk sahibiydi ve onlan ilunal etmek, kalbierini kırmak caiz olmazdı.
3) O tarihten yaklaşık onbeş yıl kadar önce 489 yüında Hz. İbralıim'in tfubesini ziyareti sırasında bir sııltandan veya yakınlanndan ınal alrnamak, onlara selam için çıkmamak ve hiç kimseyle münazara etmemek üzere söz vermişti ki, ·bu sözü bozduğu takdirde boşuna zaman harcamış olacak ve ne dünya, ne de din işlerinden herhangi birini yapabilecek hali kalacaktı. Halbuki Bağdat'ta olunca münazaradan, halife ailesine selama durmaktan ve hele hele sııltanlann malını kabııl etmekten kaçınmaya imkan yoktu. Çünkü, geçim zordu ve Bağdat'ta bir mülkü de yoktu. Halbuki ı;üs'da kendisini ve ailesinin kıt-kanaat geçindirebilecek küçük bir çiftliği vardı ve oradan ayrıldığında bu irnkiinc4ın yoksun kalacaktı.
Gazili, bu mazeretierin hepsinin dinl mazeretler olduklannı ve insaniann çoğıı önernsemese de kendi yanında son derece önemli olduklanru belirterek, mektubunu şöyle bitiriyo~du:
"Arıık önıriimiin sonıma geldim ve zaman, ar lık lrak'a yol
culuk için değil. ebediyeıe yolculuk için veda/aşma zamanıdır.
l,•i /ııı)•lııluğımdan, bu mazeret beyamnm kabulww bekliyonmı.
Gaziili"nin, Bağdat'a doğnı yola çıkmışken "öl" şeklindelı.i iliilıi enıre mulıatap olduğıımı diişiin. O zaman başka bir miiderrisin
temini gerekmeyecek midir? Işte o zaman yapacak olduğımu, bugün yapıver, vesselcinı ... "49
Gazili'nin mazereti, kabııl edilmiş olmalı ki Bağdad'a gitmediğini görüyoruz.
Kendisinin de pek iyi sezdiği gibi, bu olaydan sonra fazla yaşamadı. Yaklaşık olarak bir yıl kadar sonra, onun gibi son derece verimli bir bilgin ve düşünür için genç sayılabilecek bir yaŞta (ellibeş yaşında) ikeri, arasında benzersiz bir ilınl miras bırakarak lıayata veda etti. (14 Cemaziyeliihir 505/18 Aralık 1111)
Kardeşi Ahmed el-Gazaii, onun son anlannı şöyle anlatır.
"Pazartesi gıinii sabalı vakti olunca kardeşim Ebu Hanıid,
abdest alıp namaz kıldı. Sonra kefeninin getirilmesini istedi.
Onu aldı, öptii ve alıımı üzerine koyarak~ mülk salıibinin huzu
rıma çıkmak başın·ı-göziim iistiine, dedi. Sonra ayaklarım uzattı,
l.ıbleye döndii ve şafak söknıeden vefat etti. "50
Meınleketi Tfıs'ta ünlü İranlı şair Firdevsi'nin yakını-
49. Cela!'üd-Din el-Hamai, Gaıfilinfune, Tahran M. 1900/ N. l318'den nakleden, Hüseyin Emin, s. 56-60.
50. İbn ei-Cevzi, KiUıb el-Seblit ind el-Memat'tan nakleden, Zeki Mubarek. el-Ahlak ind ei-Gaıs'lli, Kahire, 1971, s. 66.
JOURNAL OF ISLAMI C RESEARCH, VOL: 13, NO: 3-4, 2000
GAZALİ'NİN HAYATI VE ESERLERI
na gömillınüştür.
ESERLERİ
Gazali'nin bayatını anlatmaya çalışuken elimizdeki malzemenin niteliğinden dolayı daha çok rı1lıi ve fikri hayatından balısetmiş olduk. Bu başlık altında ise o bayatın ürünü olan eserlerinden söz edeceğiz.
Yalnız tıpkı onun rUhi ve :fikıi bayatının olduğu gibi, eserlerinin de bazı problemleri vardır. Önce bu problemlerden balısetınek, daha sonra konunun diğer yönlerine eğilrnek istiyorum.
İlk olarak; Gazali~nin bazı eserlerinin kaybolmuş olması ihtimali vardır: .Onun eserlerinin sayısı hususundaki farklı rivayetler, buna işaret olsa gerektir. Gerçi, eserlerin sayurundaki kriterlerin değişikliği de böyle bir sonuca yol aÇabilir. İlıya'u Ulüm'id-Din'i tek kitap olarak veya veya ihtiva ettiği kırk adet "kitab"ı birer bağımsız kitap olarak kabul edip, hesabı ona göre yapmak gibi. Ay nca, bazı küçük kitaplar, daha büyük liaşka bazı kitapların içine deı:cedilıniş olabiliyor. Bunlann ayn ayn veya bir arada sayılmalan da sayıyı değiştirebilir. Fakat bize öyle geliyor ki, bu ve benzeri açıklamalar, mevcut farkları makul ~östennek için yeterli değildir ve yukardaki ihtimal geçerliliğini koruınaktadır.
İl<inci olarak; Gazili adına sayıları eserlerin taına.mırun ona ait olmaması, bir lasmırun onun adına uydurulnıuş olması ihtimali vardır. Nitekim Es-sirr elMelrtiim fi Esrar en-Nucum, Tabsin ez-Zunun, Kitab en-Nefb ve't-Tesviye, Ki tab ei-Maznun bih aHi Gayri Eblih, Tibr el-Mesbuk fi Nasihat el-Mulfikl, Mizan elAmel'in bir kısmı2 Sirr ei-A.ıemin ve Maari.c el-Kııds3 için bu tür ilıtim~er ileri sürülmüş tür.
Nihayet, onun çeşitli eserlerindeki görüşler arasında çelişkiler olduğuna dair iddialar vardıJ4. İddia salıiplerinin bir kısmı, böyle bir tesbit yapmakla yetinir5. Bir lasmı, söz konusu çelişkilerin sebeplerini de gösterir: Onlara göre, yazar eserlerinin çoğunluğunu sağlık, zaman ve mekan bakımından (yolculuk gibi) yazmaya elverişsiz şartlar altında yaz:iruştır6 ve Meta gözden geçirme fırsatını bulamadan okuyucusuna takdim etıne zorunda
1. Zeki Mubarek, s . 114-llS; Süleyman Dünya, el-Hakikat fi N:ıı:ır ei-G:uil.i, Mısır (Kahire?); 1949, s . 7.
2. Watt, Muslun Iııtellectual, s. 67. 3. Süleyman Dünya, s. 147 vd. (SüleYınan Dünya, M:ıiric el- Kuds
ile Kitab el-M:ıznwı bih al5 Gayri Ehlih hususundaki ihtimalleri geçersiz bulur. Bkz. Aynı eser, s. 139 vd.)
4. Zeki Mubarek, s. 101-115. S. lbn Tufeyl'in konuya ilişkin görüşleri için bkz. Süleyman Dünya, s.
104-107 ve 158-159. 6. Zeki Mubarek, s . 115.
ka.lmıştır7. Bazı araştıncılar, · durumu bir önceki başlık altında bahsettiğimiz sebeple açıklamaya çalışmışlardır: Onlara göre de çelişkiler Gaz!li'nin eserleri arasında değil, onun eserleri ile ona isnad edilen eserler arasındadı.r8. Daha dakik bazı araştıncılar ise, ne yukarıdaki gibi bir iddianın ne de oradaki gibi açıklamalann geçerli olmadığım, çelişkilerin görünürde ve daha çok pedagojik endişelerin ifadesi olduğunu ileri sürerler. Onlara göre Gazaıi, insanlan, bakikati aniayabilme bakımından çeşitli seviyelerde görmekte ve her birine anlayış seviyesine göre Ilitab etmeye çalışmaktaydı. Dolayısıyla, farklılık~ ların kaynağı Gazili'nin kendisi değil, anlayış
seviyeleridir. Aslında onun kendisi için beslediği düş~ce ve görüşleri de vardır ki belli kitaplannda anlatrnıştu ve aralannda herhangi bir çelişki de yoktuı9. Son yaklaşım, Gazali'nin bilgi ve ahlak konusundaki izatiyetçi tavnyıaıo birlikte düşünüldüğünde, probleme açıklık getirmesi bakurundan epeyce vaadkar görünüyor.
Görüldüğü gibi, üzerinde olduğumuz konuda gerçekten de problemler vardır. Fakat belirtmek gerekir ki, bu problernlerin çözülme şansı da aym şekilde vardır. İslam kültürünün eksiksiz bir blançosunun çıkanlmış olmaktan henüz uzak bulunması, gerek Gazali'ye gerekse, başka islam düşünürlerine ait yeni eserlerin keşfedilmesi hususunda ürnitli olmamızı mümkün kılmaktadır. Aynca, mevcut ve bilinen eserler üzerindeki çalışmalar bakımından da bütün imkanlar tüketilmiş değildir. Böyle olunca, mevcut problemlere, hiç olmazsa şimdilik, geçici problemler gözüyle bakılabileceğini saruyoruz.
Diğer taraftan sözkonusu problemler, Gazali'nin eserlerinin bütünü bakımından çok büyük bir mazuc da teşkil etmez. Çünkü, o, arkasında öyle büyük bir ilmi ve fikri miras bıraktımuştır ki sadece problemsiz eserleri bile devasa bir yekfuı teşkil eder. .
Gerçekten de Gazali, bilim ve düşünce tarihinin en verimli müellifleri arasında yer alır. Üçyüz veya dörtyüz ci vannda eser bıraktığım 1 1, eserlerinin sayfa sayısını hayatının günlerine bölünce, gün başına ortalama on altı sayfa (dört "kerrase") gibi hayret verici bir rakkaın bulduğunuıı söyleyenler vardır. Onun, yazma dışındaki
.faaliyetlerle ne kadar dolu olduğunu gördüğümüz hayatı hatırianacak olmsa, bu mesainin değeri daha iyi takdir
7. Süleyman Dünya, s. 98. 8. lbn Salfilı'uı görüşleri için bkz. Süleyman Dünya, s. 109-110. 9. Bu görüş için Süleyman Dünya'nın adı geçen eserinin tamanuna,
özellikle s. 103-I70'tek.i k.ısımlanna bakılabitir.
10. Bu tavnnın ahlaki konulardaki bazı örnekleri için bkz. Sabri Orman, s. 97, özellikle, s. 105.1 1. Süleyman Donya, s. 6.
12. Zebidi, s. 27; Numani, s. 50. Brockelınruuı, Gazali'nin 6~ eserinin isimlerini saymaktadır. Bu hususta bkz. Gescbichte der Arabiscben Literatur, Leiden (E. J. Brill), 1943, s. 535 (419)-546 (426).
İSLAMI ARAŞTIRMALAR DERG1S1, CİLT: 13, SA YI: 3-4, 2000 245
edilebilir.
Gazaü, "ansiklopedik" diye bilinen çok yönlü düşünür tipinin en başanlı örneklerinden biridir. İlgilenmediği ve eserlerinde şu veya bu şekilde temas etmediği bilgi ve düşünce alanı yok gibidir. Nitekim, bazı aıaşUrmacılar, bu özelliğini anlatmak için, her bilginin adının belli bir imaj için uyanclırdığını, meseıa Farabi ve ibn Sina denince iki büyük İslam filozofunun, İbn Arabi denince kendine özgü .fild,rleri olan bir muıasavvıfın, Buhari ve Müslim denince iki büyük hadis aliminin hatıra geldiğini, halbuki Gazali denince durumun değiştiğini ve deyim yerinde ise aynı anda bir değil, her biri kendi alanında özel biryere sahip birçok kişinin geldiğini söylerler.ı3. O, mahir bir hukuk felsefecisi ve metotçusu (Usill'cu), bağımsız bir hukukçu (Fakih), yeni bir tür kelfurun (teoloji) başiatıcısı, toplumunu gayet iyi tanıyan bir sosyolog, insanı aynı şekilde tanıyan bir psikolog, bir ahlak ve siyaset bilimcisi, bir mürebbi (pedagog), yunan felsefesini ilk olarak baştan sona eleştiri süzgecinden geçiren bir filozof, çığır açan bir mutasavvıf, kısacast çağnun tüm bilgilerini kendinde toplayan bir merkezdir. Bir tarafta iki dilde (Arapça ve Farsça) şür yazarken14, diğer taraftan ,
· diferansiyel hesabın "esas meseleleri" ile uğraŞtığı · anlatllırts . Böylesine geniş bir ilginin sahibi, eğer bir önceki paragrafta anlatılan tarzda verimli biriyse, beklenecek nonnal sonuç, çağının hemen hemen her 'bilgi
:dalında ve hemen hemen her problemi üzerine yazmış ve eser bıraknuş olınasıdlr. Nitekim Gazali'nin eserlerinin geniş yelpazesi bu durumu ifade eder.
Göıillüyor ki, Gazali'nin eserlerinin bir özelliği çok sayıda oİınalan ise, bir başka özelliği de ç9k çeşitli alanlarda olmalanclır. Fakat böyle olmasının hemen hatıra getirdiği nahoş bir ilitirnal varclır: Çok yazmak kalitenin, çok değişik ve çeşitli alanlarda yazmak orjinalitenin feda edilmesine yol açabilir. Aslında bu bir ilitirnal değil, bir kuralclır. Genellikle -düşünme ve yazmada- işaret. edilen iki özelliğin bedeli kalitenin kantiteye, derinliğin genişliğine feda edilmesiyle ödenir. Bütün çekiciliğine rağmen, ansiklopedik düşünürler aıasinda orjinal olabilenlere pek az rastlanabilmesi de bunu gösterir. Ama diğer taraftan, her kaidenin olduğu gibi bunun da istisnaları olması imkansız değildir ve aksi yöndeki görüşlere rağmenı6 ral1atlıkla söylenebilir ki Gazali, işte bu istis-
13. Meraği'nin bu konudaki düşünceleri için bkz. SOieyınıın Dünya, s. 9. 14. Zebidi, s. 24-25; Numııni, s. 55-58. Şiirinden örnekler için ayrıca
bkz. Zeki Necib Mahmud, "el-Kaside et-Taiyye Li'I-İnıam elGaziili", Ebu Hamid el-GazaJI: fi'z-Zikr.i el-Mieviyye et-Tasia liMiliidih, ed. Zeki Necib Mahmud, s. 257-280. ~
15. Sıgdır Hunke, Avrupa'ıun Üzerine Doğan İsliim Güneşi, Çev. Servet Sezgin, 2. B., İsıanbul, Bedir Yayınevi, 1975, s. 128.
16. Böyle bir görü.ş için bkz. Zeki Mubarek, s. 102.
SABRİ ORMAl\
nalar ve orjinal ansiklopedik düşüntir tipinin pek az rastlanır örneklerinden bir tanesidir17. Onun eserleri, genel olarak bu tür zaaflar taşımamakta ve büyükçe bir kısmı ait oldukları alanın ilk birkaç temel metni arasında, hatta elMunkız mine'd-Dalai, Makasıd'el- Felasife ve Tehafütü'l-FeHisife gibi bir kısmı dünya klasikleri arasında yer almaktadır. ıs
Gazali'nin eserlerinin özellikleriyle ilgili olarak işaret edeceğimiz son husus, son derece sistematik oluşlarıdlr.
Bu, birl<aç balomdan böyledir.
Bir defa her eserin, konusunun özelliğine göre oluşturulmuş, sınırları gayet iyi çizilmiş birer planı ve mantiki örgüsü gayet sağlam örülmüş birer iç sistematiği vardlr. Yazar, her eserin girişinde ortaya koyduğu bu planın sonuna kadar sadık kalır ve konuyu dağıttığı hemen hemen hiç görülmez. İhya'u mumi'd-Din gibi kırk kitaptan dört büyük ciltten oluşan hacimli kitaplarda bile böyledir.
İicinci olara!.:, çeşitli alanlardaki kitaplar kendi aralarında birer alt sistem oluştururlar. Bir kısmı değişik konularda birbirini tamamlar: Mi'yaru'I-İlın ile Mizan el-Amel gibi. Bir kısmı aynı konuları değişik yaklaştmlarla ele alır: Mal.:asıd el-FeHisife ve Tebafüt el-Felasife gibi. Bir kısmı da aynı konuları değişik seviyelerde ele alır: el-Basit, el-Vasit, el-Veciz ve el-Hulasa gibi. Bu sebeple Gazali'nin eserlerinde görülen tekrarlann19, birer zaaf ürünü olması yerine, işaret ,edilen sistematik endişelerin ürünü olması ihtimali daha kuvvetlidir.
Üçüncü ol aral<, bütün eserlerinin kendi aralarında bir sistem oluşturduğu söylenebilir. Adeta, yukanda işaret ettiğimiz geniş bilgi yelpazesine göre bir plan yapmış ve ona göre yazmış gibidir.20 Bu sistem içinde bazen tekrar gibi göiünen kısırnların dahi kendilerine özgü birer gerekçeleri vardır. Nitekim Gazali'nin hiçbir eserini ihmal etmemesi21 bunu gösterdiği gibi, bu hususu bizzat belirttiği yerler de vardlr22.
Gazali'nin eserlerinin tesirlerine· de işaret etmek gerekir. Bu tesirierin teşvik ettiği bilimsel faaliyetlerin bir kısmından burada sözetmek, uygun olacaktır. Onun eser-
17. H. z. Ülkeo, Felsefeye Giriş I, Ankara: A O. lla!ıiyat Fakültesi Yayınları, 1957, s. 37.
18. Bu hususta bk. Mphammed Ebu Zelıra,İslfun Hukuku Metodo1ojisi (Fıkılı Usulü) Çev. · Abdulkadir Şener, Ankara:A.Ü. İlatıiyat Fakültesi Yayuılan, 1973, s. 30; Zebidi, s. 43; Kufralı, s . 754.
19. Zeki Mubarek, s. 101; SOleynııın Dünya, s. 93-95.20. SO!eyman Hayri Bolay, Aristo Metafiziği ile Gaz3Ji Metafiziğinin
Karşı1.3ştınlması, Ankara; KültOr Bakanlığı Yayınları, 1976, s. 11-13.
2 ı. Atıfların daha değişik bir yorumu için bkz. Slileyman Dünya, s. 97. 22. ltiknd (inanç) al:ınındaki eserleriyle ilgili bir örnek için İhy;ı-i Uliım
ed-Din, C. I., Beyrut: Danı'I-Ma'rifet, (tıırihsiz), s. 98'e bakılabilir.
246 JOURNAL OF ISLAMI C RESEARCH, VOL: 13, NO: 3-4, 2000
GAZALİ'NİN HAYATI VEESERLERi
leri gerek İsl.fun dünyasında gerekse Batıda pek az müellife nasib olan bir ilgiye kavuşmuştur. İsl.fun dünyasİnda, eserleri, çok sayıda ihtisar ve bulasalara (özetleİ') her biri ciltler tutan tarihçelere ve şerhlere (yorumlar), lelıiııde ve aleyhinde yazılmış eşerlere, çeşitli dillere ya_pılmış tercümelere konu olmuştur. Batı'da gördüğü ilgi de büyük olmuştur. Hatta bir kısım batılılar onun bakış tarzının "diğer birçok müsliimanmkine oraİıla çağdaş Avrupa ve Amerika'nın bakış tarzına dalıayakın olduğunu" ve bu sebeple onun kendilerine daha kolay anlaşılır olduğunu söylerler23. Fakat, bütün yapılanlara rağmen24, dalıa
yapılması gereken pekçok iş old~ğunu belirtmemiz · gerekiyor. Bu, söz konusu eserlerin bir kısmı ve bu eserlerin ihtiva ettiği konuların bazısı bakımından billlassa böyledir. Gerçekten, Gaziili'nin bazı eserleri henüz el yazmaları halinde kütüphanelerde beklemektedir. Bunların, çağdaş usullerle metin tetkiklerinin yapılması ve basılması, basılmış bazı eserlerinin de mukayeseli metin tetkikleriyle yeniden hasılınası gerekmektedir. Diğer taraftan, söz konusu metinlerio ihtiva ettiği malzemenin
. de kısmen dalıa ileri, kısmen ise tamamen yeni (özellikle sosyal bilimler alanına ait malzeme bakımından geçerlidir bu) araştırma ve incelemelere konu olması gerekmektedir.
Gazili'nin eserlerinin yazılış tarihi üzerine yapacağımız bir kronoloji denemesiyle bitirmek istiyoruz. Yalnız belirtmeliyiz ki, buradaki çabaınız onun bütün eserlerini hedef almakta olmayıp, sadece bir kısmıyla ilgili bazı tesbitlerde bulunmakla sınırlı kalacaktır.
Gazau daluı Nişabur'da İmamu'l-Haraıneyn'in talebesiyken yazmaya başlamış olmalıdır. el-Menhlll fi'l-Usul adlı eseri mulıtemelen bu dönerne aittir. ·Felsefe ve Batınilik'le ilgili eserlerinin bir kısmının Bağdad'daki müderrislik dönemine ait olduğu bilinmektedir. Tebaititü'l-Felasife'nin Şubat 1095'te bitirildiğille dair görüş25 doğru ise, Temmuz 109l'de Bağdat'a geldiğini,
diğer faaliyetlerinin yarusıra iki yıl felsefe okuyup, bir yıl da okudukları üzerinde düşündüğünü bildiğimize göre, Malcisıdu'l-Felas,ife'yi de Temmuz 1004'ten sonra ve
23. W atı, Muslun Intellectual, s. VII. 24. Gaziili ve eserleri üzerine yapılan çalışnınlar ve araştınnalar iÇin
bkz. Zebidi, s. 43; Numiini, s. 52-53; Huseyn Emin, s. 101-116; Brockelmann, GAL, I, s. 419 vd., Supplenıentband I, s. 744 vd; Index Islanıicus'uu ilgili· bölümleri. Aynca, Abdurrahman elBedevi'nin Muellefiit el-Gaziili adıoda bir eseri olduğunu biliyoruz. Fakat bu çalışmamız sırasıoda oiıu görmemiz, maalesef mümkün olmadı.
25. Waıı, Muslını lutellectual, s. 58, 118. Fatih Kitaplığındaki Tebafüı yazmasına dayanarak yazılış ıarlııini ll Muharrem 48Ş H (Ocak 1094 M.) şeklinde ortaya koyan bir görüş için bkz. Mubalıaı TOrker, Üç Tehafüt Bakınundan Felsefe ve Din Miinasebeti, Ankara: A.Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1956, s. 41.
Şubat 1095'den önceki bir tarihte, fakat büyük ihtimalle 1094 yılı içinde tamamlanmış olduğu söylenebilir. Mi'yar el-ilm 'i Tehıifut'tan sonra ve ondaki teknik felsefi terimleri açıklamak üzere yazmıştır.
Miyar'ı kendisi Tehafut'ta va'deder ve Miyar'da da bu vaadini tutmak üzere yazdığıru söyler. Bu dunırnda rnulıtemelen o da 1095'te yazılmıştır26. Diğer taraftan Miyar el-İlm'in sonunda Mizıin el-Amel diye bir kitap yazacağıru vadeder. Mizıin el-Amel'in başında da onu bu vaad üzerine yazdığım belirtir. Bu duruma göre Mizanu'l-Amel, Miyar'dan sonra yazılmıştır. Fakat ne zaman? Süleyman Dünya'ya göre lıayatırun sonlarına
doğru yazmıştır. Fakat, Watt, o görüşte gözükmüyor27. Halife el-Mustazlıir 7 Şubat 1094'te iktidara geldiğine ve Gaziili de Bağdat'ı Kasım 1095'te terkettiğine göre, halifeye itllafla, el-Mustazbıri diye bilinen eser de bu iki tarih arasında ve mulıternelen 1095'te yazılmış
olrnalıdır28. 1095 yılının (Telıafüt'ten sonraki ayların) ürünü başka bir eser, ünlü ketarn kitabı el-İlrtisat fı'lİtikad'dır29, İhya'ü Ulumi'd-Din, onun tasavvufi döneminin ürünüdür. Orada el-İl,tisat fi'l-İtilmd'dan söz edildiğille göre3o, 1095'ten önce yazılmış olmasına imkan yoktur. Daha SC?nra İlıya'nın içine aldığı rusale-i Kııdsiyye adlı eserini, 1096'da Kudüs'ü ziyareti sırasında yazmış olması mulıtemeldir31 _ İlıya'nın bir bütün olarak yazılıp, tamamlanabilmesi için herhalde dalıa bir kaç yıl geçmiş olmalıdır. Faysal et-Tefril<a Beyn el-İslam ve'zZendal<a,32Cevahir el-Kur' an, el-Mal<.Sadu '1-Esna, Durrat el-F alıira ve el-Erbain fi Usul ed-Din, İhya'dan sonra, Cevahir el-Kur'an ve el-Mal<.Sad ei-Esna, ise elErbain'den önce yazılmıştır.33
Gaziili, el-Munkiz'de Batırıilik'le ilgili eserlerinden balısederken., _el-Mustazhıri'den başka Huccet el-Hald{'ı Bağdat'tayken, Mufassal el-Hilıif'ı Hamedan'dayken ve Kitab ed-Durc'u Tüs'tayken kendisine sorulan, konuya ilişkin sorulann cevaplan olarak yazdığını · ifade eder ve herhangi bir zaman veya mekfuı kaydı koymadan beşinci olarak da el-Kıstas el-Mustalôm'in adını sayar34. Başka bir izah tarzı olmadıkça bu sıranın kronolojik sıra olarak da kabul edilebileceğini sanıyoruz. El-
26. W atı, lv!uslını lnlellectual, s. 67. 27. Süleyman Dünya, s .87-88; Watı, Musluu Intellectual, s. 67. 28. W atı, Mushm lntellectual, s. 82. 29. W aıt, Muslını Intellectual. s. 118. 30. İhyii I, s. 98. ' .
31. Waıt, Mushm Intellecıual, s. 151. 32. W atı, Muslım lntellectual, s. 1 14. 33. Süleyman DOnya, s. 118, 128, 131, 132 (nolu dipnot). 34. Deliileilen Hidayeıe, s. 68
İSLAMİ_ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, CİLT: 13, SA YI: 3-4, 2000 247
1 ;
i' ı 1
ı ı! li
1' ıl !ı
1 ,,
ı: .i
ı: ıl
ı
i
Munlöz mine'd- DaiM'ın 1108 dolaylannda35 ve eiMustasfa'nın ise Ağustos 1109'da Nişabur'daA yazıldıkıanna daha önce işaret etmiştik. Minhac el-Abidin de Gazali'nin hayatının son dönemine ait bir kitaptır36.
35. Watt, Musbm Intellectual, s. 66, 84, 147. 36. Süleyman Dünya, s. 118.
SABRİORMAi
İlearn el-Avam an İlm el-Kelam adlı eserini i~· vefatından kısa bir süre önce tamamladığı ileri sürülmek tedir37 ve son eseri olması, kuvvetle muhtemel gözün m ektedir.
37. W atı, Muslım lntellectual, s. 119.
248 JOURNAL OF ISLAMI C RESEARCH, VOL:· B, NO: 3-4, 2000